Yönetim Bilimleri \ 2-12
Ali Guliyev, Güler Tozkoparan İçinde bulunduğumuz yüzyılın daha rekabetçi ve daha değişken çalışma ortamında, krizlerden kaçınmak her zamankinden daha önemli hâle gelmiştir. Bu noktada kriz yönetimi; yöneticilerin potansiyel krizleri belirlemesine, yönetmesine ve önlemesine yardımcı olan önemli bir yönetsel araç olarak değerlendirilebilir. Acil durum listesinin nasıl hazırlanacağından kriz öncesi kaynakların nasıl kullanılacağına kadar çeşitli ipuçları ve araçlarla ilgili bilgiler sunan bu kitap, yöneticilere, ekiplerini kriz durumundan başarıya nasıl yönlendirecekleri konusunda yol göstermektedir. Azerbaycanca, Türkçe, İngilizce ve Rusça olmak üzere dört farklı dile ait kaynaklar yoluyla zengin bir içerikte kaleme alınan bu kitap, her düzeyde deneyime sahip okuyucu için pratik bir kaynak sağlamak üzere özenle hazırlanmıştır.
Kriz ve kriz yönetimi konusunu detaylı olarak incelemeyi amaçlayan kitapta, aynı zamanda krize maruz kalma açısından daha fazla risk etmeniyle karşılaşıldığı düşünülen çok uluslu bir işletmede konuyla ilgili gerçekleştirilen bir araştırmaya da yer verilmiştir. Günümüzün en büyük krizi olarak COVID 19 pandemi krizi ve yönetimini de kapsayan kitapta, yeni dünya düzeninde çok uluslu işletmelerin bir yandan paydaşlarına hizmetlerini sürdürürken diğer yandan çalışanlarının sağlığını koruma ve iş süreçlerini devam ettirebilme kaygılarına da yer verilmiştir.
Arzu Çotul, Berat Barulay, Dilan Kuruyer, Esen Durmuş, Fatih Daday, Ferit Uslu, İbrahim Atilla Karataş, İbrahim Enes Ünlü, İskender Dölek, Ozan Öztürk, Sahranur Güreşçioğlu, Satiye Merve Koç, Selva Staub, Zeliha Tekin COVID-19 ile lojistik sektörünün görünmezliği ortadan kalktı. Daha önceleri değeri ve kıymeti tam anlaşılmayan lojistik sektörü havaya benzerdi, varlığı gözle görülmezdi. Her yerde olmasına rağmen dikkat çekmez ve hiç bitmeyecekmiş gibi hor kullanıma açıktı. Ancak eve kapanmalar, çevrim içi alışverişe artan taleplere hayati anlam ifade eden, işlerin durma noktasına gelmesinde kritik rol oynayan lojistik sektörü karşılık verme zorlukları ile karşılaştı ve konteyner yetersizliklerinin yanı sıra gümrüklerdeki bekleme sürelerinin artması gibi faktörlerle ülkeler için hayati değerini bize hatırlattı. Bu kitap bize her yönü ile lojistik sektörünün ehemmiyetini ve özellikle pandemi dönemlerinde ne kadar önemli olduğunu açıklamaktadır.
Duygu Hıdıroğlu COVID-19 salgını, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra dünya ekonomisine en büyük darbeyi vuran kritik gelişmedir. Küçük, orta ve büyük sınıf işletmeler ve girişimcilik faaliyetleri COVID salgınından büyük ölçüde etkilenmiştir. Bu dönemde, tüketicilerin çoğunun ihtiyaçları ile tüketici davranışları değişmiştir.
COVID-19 salgınının gelişiminin hâlâ bir belirsizlik içinde seyrettiği göz önünde bulundurulursa, ekonomide son dönemde yaşanan sıkıntıların henüz hayatta kalmaya çalışan işletmeler üzerinde zamanla olumsuz bir yansıma etkisi oluşturması ve ekonomilerin daha sıkıntılı bir döneme girmesi kaçınılmaz olacaktır.
“COVID-19 Döneminde Yönetim ve Girişimcilik” kitabı; girişimcilere ve işletme yöneticilerine, işletme faaliyetlerini ve stratejilerini, örgütsel süreçleri ve girişimcilik faaliyetlerini salgınla birlikte yeni ortaya çıkan koşullara nasıl adapte edebilecekleri hakkında yararlı ve önemli bilgiler vermektir. Kitap; COVID-19 Döneminde Ekonomi ve İşletme Yönetimi, İşletmelerde Stratejik Yönetim, İşletmelerde Örgüt Yönetimi, İşletmelerde Bilgi Yönetimi ve Girişimcilik olmak üzere 5 ana bölümden oluşmaktadır. Kitapta, COVID-19 döneminde gelişen ihtiyaçlara cevap verebilen işletme yönetim süreçlerinin ve girişimcilik faaliyetlerinin başarılı şekilde sürdürülebilmesi için işletmelerin geliştirdiği başarılı stratejik uygulama örneklerine yer verilmiştir.
“COVID-19 Döneminde Yönetim ve Girişimcilik” kitabının, COVID-19 döneminde iş dünyasında ortaya çıkan sorun ve belirsizliklerin giderilmesine ve bu olumsuzlukların girişim fırsatlarına dönüştürülmesine yönelik önemli stratejik önerileri içermesinden dolayı akademik literatüre ve iş dünyasına önemli katkılar sunması beklenmektedir.
Louis E. Boone & David E. Kurtz, Wıley Modern anlamda doğuşundan bugüne kadar işletmecilik alanında oldukça önemli değişimler yaşandı ve günümüzde de bu alan çok önemli bir bilim dalı hâline geldi. Önceki yıllarda yazılan kitapların içeriği ile bu kitabın içeriği karşılaştırıldığında aradaki fark daha net bir biçimde görülebilmektedir.
İşletmecilik, gelişen teknolojinin de yardımıyla oldukça farklı bir hâl almıştır. Artık işletmecilik yapabilmek için
bir binaya veya çok fazla personele sahip olmanız gerekmemektedir. Sanal ortamlar işletmecilere bu tip imkânları fazlasıyla sağlamaktadır. Kitapta, bu konuyla ilgili olarak pek çok örnek olay çalışması verilmiştir.
Kitap, günümüz işletmecilerine ve işletme öğrencilerine yol gösterici bir rehber niteliğinde olup pek çok güncel konuyu ele almaktadır.
Akın Marşap Geleceğin “global strateşim sistemi”, çağdaş stratejik gelişim trendleri ve yaratıcı bir vizyon rehberliğinde iyice özümsenerek canlandırılabilir. Global strateji atlasında, profesyonel stratejistlerin yüksek kalite standartlarında strateji tasarımı, üst düzey yaratıcılık ve yenilikçilik ister.
“Global dünya mirasını” korurken küresel yönetişim sistemlerine gereksinim ne düzeydedir? İnternetle başlayan global değişim sürecinde küresel ölçekte rekabette yüksek bir avantaj nasıl elde edilebilir? Uzak geleceğin ihtiyaçlarını karşılayacak çağdaş yönetişim stratejisi içeren, “cesur stratejik girişimler” nasıl yapılabilir?
Yaklaşan yeni stratejik bilgiler ve taktikler kazanmaya yardımcı olacak bu kitap rekabet gücü yüksek olan bir dünyada ihtiyaç duyulan yarışımcı gücü etkin kullanıma yardımcı olacaktır. Çağdaş iş stratejisi belirsizliği aşan, fırsat ve olanakları etkin/etkili bir formda yönetim kompozisyonu içeren, “yeni nesil yetkin stratejistler” ister. Bu kitabın içeriği, stratejiyi global ağ etkileşimleriyle birleştirerek geleceğin yönetimini öğrenenlere yepyeni ufuklar açıyor.
Abdurrahman Baş Çalışan deneyimi kavramı, şirketlerin gündemine çoktan girmiş durumdadır. Günümüzün deneyim ekonomisinde liderler, çalışan deneyiminin iyiye gitmediği bir şirkette, müşteri deneyiminin iyileşmesinin mümkün olmadığının farkındalar.
Dünyada, Çalışan Deneyimi Global Başkanı atayan ilk şirket Airbnb oldu ve onu birçok büyük şirket takip etti. Türkiye'nin önde gelen şirketleri hem genel merkez hem de bölge yapılanmalarındaki farklı seviyelerde Çalışan Deneyimi Yöneticileri atamaya başladılar.
Bu kitap, tüm İnsan Kaynakları süreçlerinin deneyim odaklı olarak yeniden yapılandırılmasını öngören yeni bir İK Yönetimi Sistemi önermektedir. Yeni sistemin işleyişi, İşveren Markası, Yetenek Yönetimi, Performans Yönetimi, Kariyer Yönetimi, Yedekleme Planlaması, Kurumsal Akademi gibi kavramlar çerçevesinde hem iş yaşamından hem de literatürden en güncel örneklerle uygulamalı olarak anlatılmış, kitap boyunca yenilikçi bir “Çalışan Deneyimi Haritası” adım adım oluşturulmuştur.
Deneyim odaklı yeni İK Yönetimi, insanların pozitif deneyim ortamında akışta çalışmasını ve pozitif müşteri deneyimi yaratmasını amaçlar. Aynen bir sanatçının en iyi performansıyla sanatını icra ederken yaşadığı akış duygusuyla seyredenlerine de pozitif bir deneyim yaşatması gibi.
Bu yeni yaklaşım, çalışma yaşamlarımızı daha insani bir boyuta taşıyabileceğimizi müjdeliyor.
Asiye Ayben Çelik, Aysun Kapucugil İkiz, Bengü Sevil Oflaç, Canan Muter Şengül, Duygu Seçkin Halaç, Evrim Mayatürk Akyol, H. Şebnem Seçer, Hatice Özkoç, K. Övgü Çakmak Otluoğlu, Nazlı Ayşe Ayyıldız Ünnü, Olca Sürgevil Dalkılıç, Pelin Tuaç Çalışan anne olmak ne demek? Anne olmak ve annelik sorumluluklarını yerine getirmek, çalışan olmak ve çalışma yaşamının gerekliliklerini karşılamak… Bu iki kimlik boyutu birbirinden ayrı mı düşünülmeli, yoksa bütünleştirilebilir mi? Kimdir çalışan anneler? Nasıl çalışıyorlar? Nasıl annelik yapıyorlar? Nelere ihtiyaç duyuyorlar? Annelikleriyle çalışma yaşamını nasıl bütünleştiriyorlar, bir kimlik olarak anneliklerinden ve/veya çalışan rollerinden hangisine sahip çıkıyorlar? Çalışma yaşamında ayrımcılığa uğruyor mu anneler? İşletmelerde, kurumlarda çalışan anneler için destek mekanizmaları var mı? İnsan kaynakları politikaları aracılığıyla çalışan annelere neler sunulabilir, onların karşılaştıkları zorluklara nasıl destek olunabilir? Çalışan annelerin sahip oldukları yasal haklar neler? Türkiye ve dünya istatistikleri, çalışan annelerle ilgili hangi çarpıcı gerçekleri sunuyor ve hangi gerçekler rakamlara dökülmüyor? Yönetim bilimleri alanı kadınları ve/veya anneleri dikkate alıyor mu, yoksa onlarsız bir bilim mi inşa ediyor? Annelikleriyle birlikte, çalışma yaşamında yer almaktan vazgeçen anneler, potansiyellerini yeni girişimler kurma yolunda nasıl kullanıyor? Peki anneler yaratıcılık potansiyellerini hangi alanlarda, nasıl ve ne şekilde kullanıyor? Yeni nesillerin yaratıcılıklarına nasıl katkı veriyor?
Annelik aslında, inşa edilen bir olgu mu? Anneliğin doğasına ve gerektirdiklerine ilişkin sorgulamalar ve annelerden beklentiler sürekli değişirken ortaya çıkan annelik endüstrisi, sunduğu birçok ürün ve hizmet ile aslında anneleri bir kısır döngü içerisinde bırakıyor olabilir mi? Anneler bu kısır döngüyü kendilerini ifade ederek aşabilirler mi? Mükemmel anne var mı? Annelik savaşları da ne? Blogların dünyasında annelik nasıl bir hâle bürünüyor? Anneler kendilerini ifade edecekleri platformlarda annelikleriyle, toplumun anneliklerine ilişkin dayatmalarıyla, tüketim alışkanlıklarıyla, politik koşullarla ilgili seslerini nasıl duyuruyorlar? Annelerin mücadelesi kimlerle? Anneler çalışma yaşamında mobbinge uğruyor mu? Annelik ve hamileliğe en kutsal gözle baktığını iddia eden insanlar, çalışma yaşamı söz konusu olduğunda farklı kılıklara mı bürünüyorlar? Anneler kendi öykülerinde neler anlatıyor? Annelik ve çalışan anne kavramlarına ne gibi anlamlar atfediyorlar? Anneler özel ve çalışma yaşamlarında nelere ihtiyaç duyuyorlar? Kurumlarda ne gibi uygulamalar görmek istiyorlar? Peki neler farklı
olabilir? ...
…ve biz daha iyiye ulaşmak için neleri değiştirebiliriz?
Tüm bu sorular bizi bu kitapta buluşturdu. Değiştirmeye önce farkındalık yaratarak başlayabileceğimize inandık. Kitabın her sayfasında, bu sorulara bilimsel veri ve bilgiler ışığında anlayan, sorgulayan, açıklayan ve bazen de eleştiren tarzlarla cevaplar bulmaya çalıştık.
Kendisine benzer soruları ve daha fazlasını soran ve sorduklarına
yanıt arayan tüm okuyuculara faydalı olması dileklerimizle…
Asiye Ayben Çelik, Aysu Göçer, Bengü Sevil Oflaç, Burcu Şentürk, Canan Muter Şengül, Duygu Seçkin Halaç, Ebru Tolay, Evrim Mayatürk Akyol, Funda Gülyüksel, Hatice Hicret Özkoç, K. Övgü Çakmak Otluoğlu, Nazlı Ayşe Ayyıldız Ünnü, Olca Sürgevil Dalkılıç, Pelin Tuaç, Serap Özen, Şebnem Seçer Çalışan baba olmak ne demek? Baba olmak ve babalık sorumluluklarını yerine getirmek, çalışan olmak ve çalışma yaşamının gerekliliklerini karşılamak… Bu iki kimlik boyutu birbirinden ayrı mı düşünülmeli yoksa bütünleşik mi? Kimdir çalışan babalar? Nasıl çalışırlar veya neden çalışmazlar? Babaların çalışma veya çalışmama kararları neleri etkiler? Nasıl babalık yaparlar, yardıma ihtiyaç duyarlar mı? Babalıklarıyla çalışma yaşamını nasıl bütünleştirirler veya bütünleştirmelerine gerek yok mudur? Başka bir deyişle bu iki alan zaten hiç ayrı görülmemiş midir?
Çalışma yaşamında, sosyal yaşamda ve toplumun yargıları sebebiyle ayrımcılığa uğrar mı babalar? İşletmelerde, kurumlarda çalışan babalar için destek mekanizmaları var mı? Veya destek mekanizmalarına hiç gerek yok mu? İnsan kaynakları politikaları aracılığıyla çalışan babalara neler sunulabilir? Babaların çalışma yaşamında sahip oldukları yasal haklar nelerdir? Baba olmak, yönetim bilimiyle nasıl ilişkilendirilir? Babacan Yönetim nasıl bir yönetim tarzıdır, ülkemizde örnekleri var mıdır? Babalık ve girişimcilik alanı nasıl kesişir? Babaların yaratıcılık potansiyeli onlara neler yaptırabilir ve babalar yeni nesillerin yaratıcılıklarına nasıl katkı verir? Filmler babalıkla ilgili neler anlatır? Babaların da kendi aralarında güç farklılıkları var mıdır? Çocuklar, çocuk kitaplarından babaların çalışması veya çalışmaması hakkında neler okur, öğrenir ve hisseder?
Babalık toplumsal olarak inşa edilen bir olgu olabilir mi? Baba olunca çevrenin erkeğe bakış açısı farklılaşır mı, ya erkeğin kendisine bakış açısı? Erkekler baba olunca, depresyon yaşar mı? Baba olunca tüketim alışkanlıkları değişir mi ve tüketimle geçirilen zamanlar çocuklarla geçirilen en kıymetli anlar sanılabilir mi? Peki baba olmanın doğasına ve gerektirdiklerine ilişkin sorgulamalar hep aynı mı kalır veya hiç sorgulanmaz mı? Dünyada geleneksel babalık rollerinden yeni ve modern babalık rollerine doğru dönüşen değerler, ülkemizde yaygın mıdır? Yoksa ülkemizde babalık yapmak ve çocuklarıyla ilgilenmek erkek için bir seçim, kadın için bir zorunluluk olarak mı görülmektedir? Peki babalar kendi öykülerinde neler anlatır, özel ve çalışma yaşamlarında nelere ihtiyaç duyar? Kurumlarda ne gibi uygulamalar görmek ister? Neler farklı olabilir?...
Ve biz; daha eşitlikçi, toplumsal olarak belirlenmiş ve dengeli olmayan annelik ve babalık rollerinden uzaklaşmak, çocuk sahibi olmakla beraber eşlere düşen sorumlulukların dengeli dağıldığı toplumsal bir anlayış ve tutum değişikliğine ulaşmak için neleri değiştirebiliriz?
İşte tüm bu sorular bizi bu kitapta buluşturdu. Kendisine benzer soruları ve daha fazlasını soran ve sorduklarına yanıt arayan tüm okuyuculara faydalı olması dileklerimizle…
Berkin Hanaylı, Güler Tozkoparan Kurumların amaç ve hedeflerine uygun şekilde kullanılması beklenen internet erişiminin, çalışanlar tarafından sosyal medyada vakit geçirmek, alışveriş yapmak, film izlemek, gazete okumak gibi kişisel amaçlar için kullanılması; işlerin zamanında tamamlanmamasına, verim düşüklüğüne ve kaynakların etkin şekilde kullanılmamasına neden olabilmektedir. Bu durum ileri boyutlarda yaşandığında kurumların ekonomik kayıplar yaşamasına, marka imajının olumsuz etkilenmesine, kurumsal itibarın zarar görmesine, güvenlik tehditlerine hatta çalışanların ve kurumların hukuki yaptırımlara maruz kalmalarına yol açabilmektedir. Belirtilen eylemler ve olası sonuçları bütünüyle değerlendirildiğinde örgüt kaynakları içerisinde önemli bir yer tutan teknolojik araçların ve internet erişiminin mesai saatlerinde kötüye kullanımına ilişkin yaşanan üretkenlik kaybı, sanal kaytarma kavramını gündeme getirmiştir.
Sanal kaytarma davranışı kısaca, kurumların çalışanlarına sunduğu teknoloji ve internet hizmetinin, çalışanlar tarafından mesai saatleri içerisinde kurumun amaçları dışında kendi kişisel amaçları doğrultusunda kullanılmasıdır.
Sanal kaytarma davranışı denetimsiz bırakıldığında istenmeyen sonuçlarla karşılaşma olasılığı artacaktır. Bu durum sanal kaytarmanın karanlık yönünü oluştururken iş yoğunluğu ve iş stresinden bunalan çalışanların kısa süreli dijital molalar sayesinde işlerine tekrar odaklanma, daha zinde ve yaratıcı hissetme olasılıklarının artması ise sanal kaytarmanın aydınlık yönünü oluşturmaktadır. Bu noktada yöneticilerin, sanal kaytarma davranışının iki yönlü olabileceğini göz önünde bulundurarak çalışanlarına ona göre yaklaşmaları ve kurumlarında etkin bir sanal kaytarma yönetimi uygulamaları önemli hâle gelmektedir.
Olca SÜRGEVİL DALKILIÇ Her dönemde “çağımızın hastalığı” şeklinde dillerde olan “tükenmişlik sendromu”; günlük yaşamın içinde ve özellikle çalışma hayatında hemen herkesin kendisini içinde bulabileceği bir sorundur. Çoğu zaman iş hayatına büyük hayallerle ve ideallerle başlayan ve başarılı bireylerin; bir süre sonra farklı sebeplerle kendilerini duygusal açıdan yıpranmış hissetmeleri, daha önce duyarlı oldukları iş çevrelerine karşı ilgilerini kaybederek duyarsızlaşmaları ve kişisel başarı duygularında azalma hissetmeleri şeklinde belirtilerle tükenmişliği rapor ettikleri görülmektedir. Bu durum, onların performanslarının düşmesine, yaptıkları işe ve beraber çalıştıkları insanlara karşı saygılarını yitirmelerine, işlerine ve çalıştıkları yerlere karşı bağlılıklarını kaybetmelerine sebep olmaktadır.
Bireylerin psikolojileri, sosyal çevreleri ve hatta fiziksel sağlıkları üzerinde yıkıcı etkileri olan tükenmişlik; aynı zamanda işletme yöneticileri ve çalışanları açısından önemli bir işgücü kaybı yaratmaktadır. Bu nedenle üzerinde önemle durulması gereken, alınabilecek önlemlerin ve çözüm yollarının sadece bireylere bırakılamayacağı bir konu olarak düşünülmelidir.
Olca Sürgevil Dalkılıç Farklılık nedir?
Çalışma yaşamında farklılıklar neden önemlidir?
Farklılıklar yönetilebilir mi?
Farklılıkların yönetimi bir işletmecilik anlayışı olarak benimsenmeli midir?
Farklılıkların yönetimi; tüm çalışanları kapsamakla, herkese eşit fırsatlar yaratmakla birlikte çalışanların sahip oldukları farklılıklara (cinsiyet, yaş, etnik köken, din, dil, ırk, kültür vb.) saygı duymayı ve bu farklılıkları işletmeyİ rekabetçi üstünlük sağlayacak değerler olarak benimsemeyi gerektirmektedir.
Çalışma yaşamının yönetilmesi gereken önemli bir boyutu olarak farklılık kavramını ve farklılıkların yönetimi anlayışını tanıtmayı amaçlayan bu kitap, işgücü farklılıkları ve farklılıkların yönetimi ile ilgili soruların cevaplarını arıyor.
Aslı Ercan Önbıçak, Ebru Tolay, Evrim Mayatürk Akyol, Irmak Aksoy, Nurettin Gürcan, Olca Sürgevil Dalkılıç, Sinem Baysal, Umut Denizli Çalışma, insanların yaşamlarının merkezinde yer alır. Günümüzün ve hayatımızın önemli bir kısmını çalışarak geçiririz. Birçok kültürde çalışma, psikolojik iyi oluşa güçlü bir şekilde katkıda bulunan bir kimlik ve düzen duygusu sağlar. Emeğimizi, zamanımızı, sahip olduğumuz bilgi birikimini ve yeteneklerimizi, istihdam ilişkisi ile bağlandığımız bir işveren için kullanırız. Bir istihdam ilişkisinde, tarafların karşılıklı hak ve yükümlülüklerini belirleyen en önemli unsur ise sözleşmelerdir. İstihdam ya da iş sözleşmeleri, bireyler ile örgütler arasındaki karşılıklı yükümlülükleri içeren yazılı sözleşmelerdir. Ancak özellikle "sınırlı rasyonellik" olgusu nedeniyle bir iş sözleşmesinin; tarafların birbirlerine yönelik beklentilerinin, taahhütlerinin, yükümlülüklerinin tümünü ayrıntılarıyla ortaya koyması mümkün değildir. Bunun da ötesinde, bazı bilim insanları, en resmî şekilde hazırlanmış ve detaylandırılmış olsa dahi tüm iş sözleşmelerinin aslında "psikolojik" temelli olduklarını savunmaktadır. Çünkü sözleşmeler, tarafların algılamasına ve öznel yorumlarına tabidir. Dolayısıyla, iş sözleşmesinde yer almayan bazı bilgilerin, çeşitli kaynaklara dayandırılan varsayımlar ile doldurulması veya yorumlanması söz konusu olabilir. Psikolojik sözleşme olarak adlandırılan bu olgu, yukarıda sayılan nedenlerle "bireyseldir" ve "algılara" dayanır.
Uzun yıllara dayanan kavramsallaştırma çalışmaları ve araştırmalar, psikolojik sözleşme konusunun giderek daha önemli hâle gelmeye başladığını ortaya koymaktadır. Öncelikle, çalışanlar, sahip oldukları psikolojik sözleşmelerin, örgüt tarafından yerine getirilmediğini ya da ihlal edildiğini algıladıklarında oldukça ciddi olumsuz tutumlar geliştirebilmektedir. Özellikle değişimin kaçınılmaz olduğu günümüz iş dünyasında her değişimin, çalışanın psikolojik sözleşmesini ihlal etme ya da çalışan tarafından bu şekilde algılanma olasılığı bulunmaktadır. Çünkü her sözleşme, taraflara birtakım faydalar sağlamak üzere oluşturulur. Bunu değiştirmeye yönelik her davranış ise bu faydanın tehdit altında olduğu algısını yaratabilir. Sonuç olarak, örgütlerin daha esnek çalışma biçimlerini benimsemeleri, kadrolu yerine sözleşmeli personel çalıştırma eğilimindeki artış, daha çevik organizasyon yapıları, İnsan Kaynakları Yönetimi uygulamalarındaki gelişmeler, Endüstri 4.0'a geçiş ve dijitalleşme, toplumsal ve küresel değişimler, psikolojik sözleşmelerin işverenler ve yöneticiler tarafından daha iyi anlaşılmasını ve yönetilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda, özellikle Türkiye'de, gerek akademide gerekse iş yaşamında pek fazla bilinmeyen ve üzerinde çalışılmayan bir konu olan "psikolojik sözleşmeler" hakkında yazdığımız bu kitabın, sözü edilen alanlarda önemli bir boşluğu kapatacağı düşünülmektedir. Genel İşletme, İnsan Kaynakları Yönetimi, Örgütsel Davranış, Endüstri ve Örgüt Psikolojisi, Psikoloji ve Sosyal Psikoloji gibi disiplinlerle ilişkili olan Psikolojik Sözleşme olgusu hakkında fikir sahibi olmak, her sektörden ve kademeden çalışana yarar sağlayacaktır. Kitabımızın konu ile ilgilenen akademisyenlere, lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerine faydalı olmasını dileriz.
Joseph P. FOLG ER, Marshall Scott POOL E, Randall K. STUTMAN Çatışma konusundaki çalışmaları güncelleyerek ve bugüne kadar yapılanları harmanlayarak sunan bu kitap, ayrıca uygulamaya giriş kitabı olarak da pratik bilgiler vermektedir. Elinizdeki kitabın yalnızca iletişim uzmanları için değil herkesin yararlanacağı bir kaynak olduğu görülmektedir. Belki de kitabın en genel ve temel mesajı; çatışma yaşanmasının kaçınılacak bir şey olmaması, üstelik problemlerin üstünün örtülmesinin sakıncalı olması, çatışmanın da bir çözüme doğru ilerlemek için gerekliliğidir. Yapıcı bir biçimde yönetildiği takdirde belki de çözülemeyecek bir sorun bile olmayacaktır. Bu mesajın bizim kültürümüz bakımından çarpıcı olması söz konusudur ama üzerinde düşünerek değerlendirmekte de yarar vardır. Bizler acaba hiçbir çatışma olmasın diye mi büyütüldük? Hiç çatışmadan yaşayabiliyor muyuz? Bu mümkün mü? Çatışıyorsak neden adını açıkça koyarak, oturup bunu birlikte çözmeye yönelmeyelim?
Tuğçe Ertem Eray Çatışmanın hem ortaya çıkışında hem de yönetimi ve çözümünde iletişimin önemi ve oynadığı rol, iletişim bilimlerinin de kavramı ele almasına neden olmaktadır. İletişim içerisinde bulunan hemen hemen herkesin çatışma süreci içerisinde bulunması söz konusu olabilmekte ve çatışmaların kaçınılmazlığı, yönetimini de zorunlu kılmaktadır. Çalışmada çatışma kavramından yola çıkılarak uluslararası literatürde çatışma ve halkla ilişkiler ilişkisine verilen önemin ulusal literatürde kendisine yer bulamaması ve Türkiye'de çatışmaların çözümünde halkla ilişkilerin önemine yeterince değinilmemesi sorunsalından hareket edilmektedir. Bu çerçevede, çatışma süreç modellerinden etkilenen kuramlardan bahsedilerek halkla ilişkiler alanında çatışmaların çözümüne yönelik çalışmalara yer verilmektedir. İlişki ve iletişim yönetimi bakışıyla kitapta, çatışma süreç modelleri içerisinde literatürde en fazla yer bulan Ortak Yönelim Teorisi, Oyun Teorisi, Olumsallık Teorisi ve Müzakere Yaklaşımları ile Karma Motifli Modellere değinilmektedir.
Merve Gerçek Teknolojik gelişmelerin yaşamlarımızın her alanını etkilediği bir çağda, sürekli değişen iş çevrelerinde hayatta kalmaya çalışan örgütler, yeni yaklaşımlara yönelmektedir. İlerleyen yıllarda değişimin hızının daha da artacağı, örgütlerin değişime uyum sağlama becerisinin her zamankinden daha önemli hâle geleceği bir dünyada belirsizliği aşmanın, değişimi kucaklamanın ve yenilikçiliği teşvik etmenin yolu çeviklikten geçmektedir. Dünyaca ünlü çok uluslu işletmelerden, küçük ölçekli yerel işletmelere kadar birçok örgüt, yoğun bir şekilde çevik yönetim anlayışı ve örgüt çevikliği hakkında bilgi sahibi olmaya çalışmaktadır. Bu nedenle, çevikliği anlamlandırabilmek için çeviklik ile ilişkili kavramları gözden geçirmek ve güncel araştırmaları derinlemesine inceleyebilmek önem taşımaktadır. Bu eserde, çevik yönetim anlayışı çerçevesinde çeviklik kavramının üretim, tedarik zinciri, proje yönetimi ve çevik yöntemlerden oluşan altyapısı hakkında temel bilgiler sunulmuştur. Ayrıca kuramsal temelleriyle iş gücü çevikliği ve çevik liderlik konularına yer verilmiş; örgütlerde çevik dönüşüm için yaklaşımlar ve uygulamalar farklı bakış açılarından ele alınmıştır. Bu eserin, değişimin hızlı olduğu iş çevrelerinde çalışanlar ile yöneticiler için olduğu gibi endüstri mühendisliği, işletme, iktisat, örgüt psikolojisi ve insan kaynakları yönetimi gibi alanlarda çalışan araştırmacılar, lisans ve lisansüstü öğrencileri için de faydalı olacağı düşünülmektedir.
Mevlüt TÜRK Yeşil pazarlama uygulamalarında, “ürünlerin çevreci özelliklerini abartarak pazarlamak” yerine (yeşil boyama), çevreci bir anlayışın bütünüyle benimsenerek uygulanması; tüketicilerde çevre bilincini geliştirici çabalara önem verilmesi; orta ve uzun vadede yeşil ürün talebinin büyümesine katkı sağlayacak ve firmalar da bundan yarar sağlayacaklardır. Diğer taraftan, toplumda bu şekilde çevre bilincinin gelişmesiyle, toplum hem kamunun hem de özel sektörün uygulamalarının denetçisi olacaktır. Yani örgütlü ve tepkili bir toplum olma yolunda daha hızlı mesafe alınması mümkün olacaktır. Yasaların uygulanması, kamu görevlilerinin ve denetçilerinin tutumuna ve insafına bırakılmamış olacak, sorunu içselleştiren bireyler ve toplum bu konudaki tepkilerini hemen ortaya koyacaktır. Çevreyi koruma ve geliştirme düşüncesi bir hayat tarzı haline gelecek ve tüketicilerin çevreyi kirletici davranışları da azalacaktır. Öte yandan, kirletenler karşılarında, yasalardan ve kamu görevlilerinden önce toplumu göreceklerdir. Ayrıca, “kirleten öder” kuralı çerçevesinde yapılan bazı pervasızlıkların da önüne geçilebilecektir. Tüketicinin satın alma davranışı ve oy kullanma hakkı sebebiyle, genel ve yerel yönetimlere ve firmalara karşı kullanabileceği çok önemli bir yaptırım gücü vardır. Bu gücün farkına varan herkes, onun çevresini kirletmemeye özen gösterecektir.
Bu çalışmada; çevrenin korunması ve geliştirilmesinde, sadece yasal düzenlemelerin ve kamu gücüne dayalı bir koruma anlayışının yeterli olmadığının; bunların yanı sıra toplumda çevre bilincinin geliştirilmesinin ve bu bağlamda da işletmelerin çevreye karşı sosyal sorumluluk bilinci ile hareket etmelerinin; ayrıca, pazarlama faaliyet ve uygulamalarında çevreci pazarlama anlayışı yoluyla, tüketicilerde çevre bilincinin gelişmesine katkı sağlamalarının önemi ve gerekliliği vurgulanmıştır.
Mehtap Sümersan Köktürk, Emine Çobanoğlu, Taşkın Dirsehan Güçlü bir pazarlama yönetimi, bir firmanın finansal performansını artırır. Çünkü satışı kolaylaştırır. Günümüzde ise satış, platform değiştirerek bilgisayar ortamına geçmiş ve yeni iş kolları oluşturmuştur. Dolayısıyla, satış biçimleri de değişmiştir. Mağazalar İnternet’e taşınmış; dinamik, interaktif, 24 saat açık dükkânsız perakendecilik uygulamaları başlamıştır. Artık, çok daha düşük yatırımlarla girişimcilere yeni fırsatlar doğmaktadır.
Bu çalışma, gelecekte de potansiyeli yüksek görünen çevrimiçi satışa yönelecek girişimcilerin ihtiyaç duyacağı; arama motoru optimizasyonu, lojistik, vergilendirme, ödeme yöntemleri, sosyal medya, e-tüketici gibi konuları örnek olaylarla ele alarak ilgilenenlere bir alet çantası sunmaktadır.
Ali Tanış Günümüzde işgörenlerin günlük yaşamlarının büyük bir bölümü iş ortamında geçmektedir. Sağlıklı ve güvenlikli çalışma ortamı, işgörenlerin motivasyonunu yükseltmekte ve işlerinden tatmin olmalarını sağlamaktadır.
İş yaşamı tekdüze parametrelerden ziyade çok boyutlu kriterlere göre dizayn edilmektedir. Ulusal ve uluslararası piyasalarda çok kültürlü örgütlerin oranı gittikçe artmakta ve işgörenler, farklı kültür ve anlayıştaki iş arkadaşları ile aynı örgüt iklimini paylaşmaktadırlar.
Örgütlerde farklılıkların yönetimi, işgörenlerin fiziksel/psikolojik özellikleri ile etnik/kültürel farklılıklarının dikkate alınmasını vurgulamakta ve onların işe/örgüte karşı tutum ve davranışlarının organize edilmesini ifade etmektedir.
İş yaşamında açık iletişim kanallarının oluşturulması, adil yönetim ve detaylandırılmış rol gerekleri çatışmayı azaltmakta, örgütsel uyuma katkı sağlamakta ve verimliliği arttırmaktadır.
Pelin DÜNDAR Kaliteli, zamanında ve uygun maliyetli sonuçlar elde edebilmenin yolu bütünün onu oluşturan parçalardan daha fazla anlam yüklü ve bir o kadar da değerli olduğunu idrak etmekten geçmektedir.
Bütünü temsil eden sinerji; nefes aldığımız her nokta da keza doğanın her kesitinde mevcuttur. Dikkatli yapılan gözlemlemeler, bileşenlerin, parçaların, unsurların hatta ve hatta canlıların birbirlerinden aldıkları güçle çok daha büyük oluşumlara zemin hazırlayabildikleri gerçeğini göstermektedir.
Çözümlerin Ortak Şifresi: Sinerji ismini verdiğim bu kitap; altı çizilen rasyonel gerçekliğe dikkatleri çekmek ve pek çok soruna çözüm getirme noktasında da sinerji olgusunun adeta ortak bir şifre vazifesi gördüğü gerçeğini, seçilen farklı konulara bağlı kavramlar ve örnekler paralelinde irdelemek gerekçesiyle yazılmıştır.
Belirlenen konuya ilişkin sinerji hususunda hassasiyet gösterilmesi gereken bazı noktalar da değişmekte hiç şüphesiz. Ancak bunları öğrenmek veya anımsamak için sayfaları çevirmek gerekmekte…
Çiğdem Çakır, Metin Özkan Liderlik, “her insanın doğuştan var olan potansiyelini ortaya çıkarma” ve bunu kullanma süreciyle ilgilidir. Alan yazına göre iyi bir lider olabilme, “iyi bir insan olabilme süreci” olduğu kadar çalıştığı kurumu ve çalışanlarını belli bir amaç doğrultusunda yönlendirme kabiliyetine sahip insan tipolojisine göndermede bulunur. Dağıtılmış liderlik ise kurumlarda tek bir kişiyi aramak yerine bütün paydaşların hâlihazırda var olan potansiyelini birlikte kullanabilme, sinerji üretebilme ve geliştirme sürecini öne çıkarır. O bakımdan yeni okul liderlerinin, bütün okul paydaşlarının birlikte çalışabilme kapasitesini geliştirmeye odaklanması gerekmektedir. Bu kitap; dağıtılmış liderliğin ne olduğunu ve önemini, ayırt edici unsurlarını, öncülerini, boyutlarını, uygulanmasına etki eden değişkenleri farklı açılardan ele almaktadır.
Kitabın başta okul yöneticileri ve öğretmenler olmak üzere, eğitimde politika yapıcılar ve eğitimle ilgilenen herkese farklı ve yeni bakış açıları kazandırması beklenmektedir.
Bilgehan Tekin, Derya Yayman, Dr. Emre Bilgin Sarı, Duygu Hıdıroğlu, Erdal Şen, Esin Ceylan, Esra G. Kaygısız, Gözde Mert, İbrahim Yıkılmaz, Kadir Özdemir, Kazım Karaboğa, Kübra Mert, Mine Aksoy, Mustafa Aslan, Mükerrem Bahar Başkır, N. Tülin İrge, Nour El Hoda Tarabah, Nuran Varışlı, Osman Özdemir, Osman Yılmaz, Remzi Reha Durucasu, Semih Serkant Aktuğ, Serhat Erat, Serkan Demirdöğen, Sibel Aydoğan, Ufuk Karadavut, V. Lale Tüzüner, Vasfi Kahya, Yüksel Yalçın In today's world, information is one of the most important resources in the management of individuals, institutions, societies and systems. When considered in this regard, concepts in the field of management have a more vital value with the development of digitalization and the increase in its domain. At this point, information management stands out and becomes increasingly important. The evaluation of variables such as human, process, structure, technology and culture, which have a very valuable place in the field of management, using data, information and knowledge, emerges as a very important reality.
Relatively increasing competition in economic activities has an important place in determining and implementing strategies of all institutions and organizations, global, national and local.
In order to be sustainable, the design of innovative and creative structures and processes using information management systems and applications forms the foundations of the future ecosystem.
The production and processing and use of information are considered as one of the most important ways of creating value within the scope of the new paradigm emerging as a result of developments in information, communication and production technologies. The ecosystem of the information society comes to life on this basis.
In this study, the application areas of the relevant conceptual framework and different variables are explained in three main sections, which are considered as ‘’data, information and knowledge”.
Salih Güney Davranış Bilimleri, kendilerini tanımak, sergilenen tutum ve davranışların nedenlerini anlamak, insan ilişkileri alanında kişisel gelişimlerini tamamlamak isteyen herkesin yararlanacağı bir kitaptır. Kitap, 19 üniteden oluşmaktadır. 1 ve 2. ünitelerde davranış bilimlerinin gelişimi ve temel kavramları, 3, 4, 5 ve 6. ünitelerde kültür, kültürel değişme, sosyal etki ve uyma davranışı, sosyal yapı, sosyal ilişki ve sosyal kurumlar üzerinde durulmuştur. 7 ve 8. ünitelerde öğrenme ve algılama, 9. ünitede sosyal gruplar, 10 ve 11. ünitelerde duygusal zekâ , kişilik ve benlik konuları detaylı olarak açıklanmıştır.
12. ünitede tutum ve ön yargı, 13, 14 ve 15. ünitelerde bireysel iletişim, uyum sorunları ve savunma mekanizmaları, davranış bozuklukları, 16, 17 ve 18. ünitelerde stresle başa çıkma yöntemleri, motivasyon ve liderlik, 19. ünitede ise zaman yönetimi konuları üzerinde detaylı bir şekilde durulmuştur.
Güncel örneklerle zenginleştirilmiş ünitelerde, okuyan herkesin kolayca anlayabileceği sade bir dil kullanılmıştır.

Salih GÜNEY, Birecik’te doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Birecik’te tamamladı. Birecik Lisesini birincilikle (Ed. Bölümünü) bitirdi. 1980 yılında Hacettepe Üniversitesi, Sosyoloji Bölümünden mezun oldu. Kuleli Askeri Lisesinde Sosyoloji ve Mantık dersleri veren Güney, 1986-1987’de İstanbul Üniversitesi, İşletme Fakültesi Davranış Bilimleri Anabilim Dalında yüksek lisans eğitimine başladı ve Ekim 1987’de bitirdi. Şubat 1988’de doktora programına başladı ve Kasım 1990’da doktor unvanını aldı. 1991 yılında Kara Harp Okuluna tayin oldu. 1995 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesinde Yabancı Dil Kursunu bitirdi. 2003 yılı atamalarında Eğitim Yöneticisi ve Öğretmen Yetiştirme Okulu Öğretim Başkanı oldu. 2005 atamalarında Kara Harp Okulu Temel Bilimler Bölümünde Sosyal Dersler Anabilim Dalı Başkanı oldu. 24/09/2007 tarihinden itibaren İstanbul Aydın Üniversitesi İşletme Bölümünde Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalında tam zamanlı öğretim üyesi olarak yeni görevine başladı. Kara Harp Okulunda Davranış Bilimleri ve İletişim Teorisi, Polis Akademisinde Adalet Psikolojisi, Şükrü Balcı Polis Meslek Yüksekokulunda Problem Çözme Teknikleri, Jandarma Eğitim Okulları Komutanlığında Davranış Bilimleri ve Halkla İlişkiler, GATA Hemşirelik Meslek Yüksekokulunda Sosyolojiye Giriş, GATA Sağlık Astsubay Meslek Yüksekokulunda Davranış Bilimleri, Hacettepe Üniversitesi Vakfında Motivasyon, Liderlik ve İletişim derslerini de vermiş olan GÜNEY, 1997 yılında doçent oldu. İş kazaları, motivasyon, liderlik, yönetim, örgüt kültürü, insan psikolojisi, stresle başa çıkma yöntemleri, iletişim, kişilik, iş tatmini, duygusal zekâ, yönetim psikolojisi, toplam kalite ve kriz yönetimi, girişimcilik alanlarında makaleleri yayımlandı.
Hâlen İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ’nde Davranış Bilimleri, Örgütsel Davranış ve Değişim Yönetimi, İşletmeye Giriş, Stratejik Yönetim, İnsan Kaynakları, Tüketici Davranışları, Müzakere Teknikleri derslerini vermeye devam etmektedir.

KİTAPLARI
1. Davranış Bilimleri ve Yönetim Psikolojisi Terimler Sözlüğü, Ankara, 1998.
2. Davranış Bilimleri Açısından Atatürk’ün Liderliği, Ocak Yayınevi, Ankara, 1999.
3. Davranış Bilimleri, Nobel Yayınevi, Ankara, 2000.
4. Yönetim ve Organizasyon El Kitabı, Nobel Yayınevi, Ankara, 2000.
5. Yönetim ve Organizasyon, Nobel Yayınevi, Ankara, 2001.
6. Yönetim Tarzımıza ve Davranışlarımıza Yön Veren Özlü Sözler, Siyasal Yayınevi, Ankara, 2002.
7. Açıklamalı Yönetim-Organizasyon ve Örgütsel Davranış Terimler Sözlüğü, Siyasal Yayınevi, Ankara, 2004.
8. Sosyal Psikoloji, Nobel Yayınevi, Ankara, 2009.
9. Örgütsel Davranış, Nobel Yayınevi, Ankara, 2011.
10. Liderlik, Nobel Yayınevi, Ankara, 2012.
11. İnsan Kaynakları Yönetimi, Nobel Yayınevi, Ankara, 2014.
12. Sosyal Psikoloji 2, Atatürk Üniversitesi Yayınları, Erzurum, 2015.
13. Temel ve Genel İşletme (Nobel Yayınevi, Ankara, 2020)
Nihat Aytürk İş ortamında ve sosyal yaşamda insan ilişkilerinin ve sosyal etkinliklerin temeli her ülkede örf ve âdet, âdâb-ı muâşeret; saygı, görgü ve nezaket denilen davranış kurallarıdır. Bu kurallar ailede, toplumda ve iş hayatında sevgi, saygı, anlayış ve hoşgörü içinde birlikte yaşamanın ve çalışmanın hukuksal, sosyal, kültürel ve etik normlarıdır. Bu kuralları bilen, yaşadığı toplumda ve iş hayatında bu kurallara uyan kişiler daima fark edilir; takdir edilir, sevilir, sayılır; başarılı ve saygın iyi bir insan olurlar.
Türkiye'de; iş ortamında ve sosyal yaşamda uygulanan davranış kuralları ve sosyal etkinlikler (kutlamalar, merasimler, ziyaretler, davet ve ziyafetler) ile insan ilişkilerinin temeli olan saygı, görgü, nezaket ve giyim kuralları bu kitapta ”Davranış Sanatı” olarak ele alınmış; Türk toplumunun sosyal ve kültürel yapısına uygun olarak örneklerle açıklanmıştır.
Suna Tevrüz - İnci Erdem - Tülay Bozkurt İnsanı konu alan, gerek birey olarak gerekse sosyal ve iş ortamında onun davranışlarını inceleyen bu kitabın temel amacı; çalışma yaşamına girmiş ve girecek olanlara insan davranışlarının çeşitli yönleri hakkında bilgi sunmaktır.
Yazarlara, kitabın içinde yer alan konuların seçiminde öğrencilerin sordukları sorular ve onların anlattıkları yönlendirici olmuş ve yazarları Türkçe literatürdeki bazı boşlukları doldurmaya sevketmiştir. Bu açıdan sınırlı konular içinde kalsa da temelinde insanın yer aldığı alanlarda bu kitap, öğrenciler için önemli bilgiler veren tamamlayıcı bir kaynaktır.
Bu kitap; konuların işlenişi ve davranışların bireysel, sosyal ve kurumsal düzeylerde ele alınışı açısından insan davranışıyla ilgilenen, onu ve kendini anlamak isteyen herkes için ilgi çekici ve katkı sağlayıcıdır.
Şerife Kuzgun 21. yüzyılın yıkıcı, yoğun ve değişken rekabet koşullarında işletmelerin sürdürülebilirlik performansı, işletmelerin varlıklarını devam ettirebilmelerinin yanı sıra gezegenimizin makro boyuttaki sorunları aşabilmesi ve gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakmak için de kilit bir rol oynamaktadır. Özellikle 1970 ve sonrasındaki yıllar, dünya genelinde politikalarda yaşanan değişimler, artan rekabet ile insan, çevre, kalkınma ve ekonomi konularının dengeli yönetilmesi üzerinde tartışmaların hız kazandığı yıllardır. Ayrıca zor koşullar altında bazı işletmelerin diğerlerinden daha güçlü olması, zorluklarla başa çıkabilme yetenekleri, daha önce yaşanan benzer zorluktaki olayların yeni olayları çözme becerilerine olan katkısı gibi konular artık daha sık irdelenmektedir. Bu çerçevede belirsizliklerin yoğun olduğu bu yeni düzende, işletmelerin sürdürülebilirliği sağlayabilmelerinde; yeşil yenilik faaliyetlerinde bulunmaları, yeşil davranışlar göstermeleri, dayanıklılık kapasiteleri önem kazanmaktadır.
Bu çalışma, 2020 yılı Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu (İSO Birinci 500 ve İSO İkinci 500) listesinde yer alan firmalarda çalışan yöneticilerin katılımıyla ve anket yöntemiyle gerçekleştirilmiştir. Literatürde daha önceki çalışmalarda araştırılmayan birkaç boşluğu dolduran bu çalışmada; örgütsel dayanıklılık kapasitesi ve algılanan yeşil örgütsel davranışın yeşil yenilik ve sürdürülebilirlik performansı üzerindeki etkilerinin yanı sıra yeşil yeniliğin sürdürülebilirlik performansı üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Ayrıca yeşil yeniliğin sürdürülebilirlik performansı ile olan ilişkisinde ve örgütsel dayanıklılık kapasitesinin yeşil yenilik ile olan ilişkisinde çevresel belirsizliğin düzenleyici etkisi incelenmiştir. Teorik ve pratik açıdan ele alınan bu çalışma; özel ve kamu sektörü yöneticileri, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları, uygulayıcılar, danışmanlar gibi geniş bir disiplinlerarası kitleye yönelik bilgiler içermektedir.
Ali Bayram, Arzu Uğurlu Kara, Berat Çiçek, Edip Doğan, Emine Karakaplan Özer, Erman Akıllıbaş, Erman Kılınç, Gökhan Kenek, İbrahim Yalçın, İnan Kaynak, Kadir Aktaş, Meral Çalış Duman, Neslihan Şimşek Ilkım, Osman Benk, Resul Güleç, Seda Bahadır, Seval Aksoy Kürü, Vedat Almalı Organizasyonların amaç ve hedeflerine ulaşmasında liderler ve davranışları hayati öneme sahiptir. Kendi çıkarlarını önceleyen ve ferdî hareket eden liderler, birçok olumsuzluğa sebep olabilirken, ortak yaşamın kazanımlarından olan kültürel değerleri benimsemiş ve birlikte hareket etmeyi ilke edinmiş liderler hem kendileri hem de organizasyonları için faydalı çıktılar sunabilmektedir. Buradan hareketle hayatın tüm alanları için önemli olan değer kavramı, bu kitapta liderlik kavramıyla birlikte araştırılmıştır. Alan yazınında liderlik çalışmalarına sıklıkla rastlanmaktadır fakat değer temelli liderliği konu alan çok az çalışma bulunmaktadır. Kitapta; demokratik, hizmetkâr, fedakâr, karmaşık, paylaşılan, ruhsal, otantik, etik, bilgi odaklı, babacan, ilham verici, yenilikçi, küresel, mizahi ve sorumlu liderlik kavramları değer temelli olarak ele alınmıştır.
Suna Tevrüz Bir yandan değer kuramlarının, öncü kuramcıların hayatlarından kesitlerle bütünleştirilerek ve diğer yandan yazarın akademik yaşamının ve Türkiye'de yapmış olduğu uzun soluklu değer çalışmalarının soru soran ve sorduran eleştirel bakış açısıyla sunulduğu bu kitap, derin bir kavrayış sağlıyor; öğretmen ve akademisyenler için sağlam bir rehberlik ile kapı açıyor. Esasen ve sahiden her daim öğrenci kalanı içine çeken hikâyesel anlatımıyla ilham, heves, coşku ve anlam uyandıran bir bilimsel kitap.
Hakan ERKAL, Nazlı Ayşe AYYILDIZ ÜNNÜ, Jülide KESKEN, Derya KELGÖKMEN İLİC, Burak ÇAPRAZ, Tamer KEÇECİOĞLU Hayatın her anında olduğu gibi işletmelerin de hayatlarında kaçınılmaz olan değişim konusunu farklı perspektiflerden ele alarak sunmak istedik. Özellikle yönetim alanında farkındalığını arttırmak isteyen her kesimden çalışan, yönetici ve işletme sahibinin başvuracağı bir değişim yönetimi kaynağı yanında akademinin de ihtiyaç duyduğunu düşündüğümüz bir eseri sizlere sunuyoruz. Değişimin felsefesinden insan kaynakları yönetimine kadar farklı perspektiflerden değişimi keşfetmeniz için ...
Mahmut Sami Öztürk Whistleblowing kavramı son yıllarda giderek önem kazanmaktadır. Whistleblowing, organizasyonlarda meydana gelen yanlış durumların veya suistimallerin yetkili kişilere aktarılması olarak ifade edilmektedir. Dolayısıyla hile ve suistimalin ortaya çıkarılmasında whistleblowing eyleminin önemli katkıları bulunmaktadır. Diğer birçok alanda yaygın olarak kullanılan whistleblowing, denetim alanında da sıklıkla tercih edilmekte ve otoriteler tarafından bu mekanizmanın oluşturulması teşvik edilmektedir. Denetim alanındaki etkisinden ötürü bu çalışmada, whistleblowing kavramının denetimdeki önemi araştırılmaktadır. Çalışmada denetçilerin whistleblowing konusundaki algı düzeylerinin ölçülmesi amaçlanmaktadır. Dolayısıyla bu çalışma, literatürde denetim ve whistleblowing konusunda yapılmış diğer çalışmalardan farklılaşmaktadır ve literatüre katkı sağlamaktadır. Yapılan çalışmada öncelikle, whistleblowing kavramı üzerinde durulmakta, sonrasında ise denetim ve whistleblowing ilişkisi açıklanmaktadır. Çalışmanın uygulama kısmında ise denetçilerin whistleblowing konusundaki algı düzeylerinin tespit edilmesi için yapılan araştırma hakkında bilgiler sunulmaktadır. Çalışmada elde edilen temel sonuçlar; denetim sisteminin whistleblowing mekanizmasına ihtiyaç duyduğunu, denetçilerin whistleblowing sistemini desteklemeleri ve ilgili hukuki altyapının geliştirilmesi gerekliliğini, ihbarcının statüsünün whistleblowing konusunda denetçilerin bakış açısını değiştirmediğini, ihbarcıların tam olarak korunmadığını ve denetimlerin genellikle ihbar üzerine yapılmadığını ortaya koymaktadır.
Ahmet Karakiraz, Berivan Tatar, Büşra Müceldili, Duygu Terzi Çoban, Emine Şener, Emrah Özsoy, Emre Oruç, Gülay Tınmaz, Hilal Baran, Kadir Ardıç, Osman Uslu, Yusuf Akkoca Geçmişten günümüze, çoğu davranış bilimleri alanında olmak üzere yönetim ve örgütsel davranış alanını doğrudan veya dolaylı etkileyen ve sonuçları hâlen güncelliğini koruyan birçok deneysel nitelikli çalışma yürütülmüştür. Bu eserde, alanda en fazla tartışılan deneysel nitelikli çalışmalar detaylıca incelenmiş ve ilgili çalışmaların örgütsel davranış alanına yansımaları ve katkıları ortaya konulmuştur. İlgili çalışmaların tek bir eserde bulunması eserin özgünlüğünü oluşturmaktadır. Sekiz farklı üniversiteden on iki akademisyenin kıymetli katkıları ile ortaya konulan bu eserin, başta örgütsel davranış alanı olmak üzere davranış bilimleri, yönetim, örgütsel psikoloji, araştırma yöntemleri ve örgüt sosyolojisi gibi disiplinlere ve bu alanlarda ilgili konularda araştırma yapan tüm çevrelere katkı sağlaması ümidiyle...
Michael ten Hompel, Thorsten Schmidt, Springer 1958'de doğan Prof. Dr. Michael ten Hompel, Elektrik Mühendisliği Bölümünü tamamlayarak Aachen RWTH'de Teknik Enformatik konusuna yoğunlaştı ve daha sonra Witten/Herdecke Üniversitesinden Doktora derecesi alarak mezun oldu. Mesleki kariyerine Dortmund Üniversitesi Ulaştırma ve Depolama Kürsüsü ve Fraunhofer Enstitüsünde Ulaştırma Teknolojisi ve Ürün Dağıtımı alanında bilim adamı olarak başladı. 1989-1991'de bilgisayar sistemleri ve ağları geliştiren IGS GmbH & Co. KG'de (Aachen) Dortmund şube müdürü olarak çalıştı. Prof. Ten Hompel, aynı zamanda 1988'de bugün Almanya'nın lojistik alanında en başarılı şirketlerinden biri olup, üretim ve lojistik yönetimine yönelik yazılım geliştiren GamBit GmbH'yi kurdu. 2000'de yönetim kurulundan istifa ederek, Fraunhofer Enstitüsünde Malzeme Akışı ve Lojistik Müdürü oldu (2005'ten bu yana genel müdür). Ayrıca yine bu bölümde, Malzeme Akış Sistemleri Bölüm Müdürü olarak da görev yapmıştır. Bunun yanı sıra, Dortmund Üniversitesi Ulaştırma ve Depolama Komisyonunun da başkanıdır.
Dr. Thorsten Schmidt (M.S.) Dortmund Üniversitesi Makine Mühendisliği ve Georgia Teknoloji Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümünden mezun oldu. Hâlen malzeme akışı ve lojistik konusunda kurum içi malzeme akış sistemleri tasarımı ve teknolojisi alanına yoğunlaşarak, Fraunhofer Enstitüsünde Makine ve Sistemler Bölümüne başkanlık etmektedir.
Çağdaş depo ve dağıtım sistemleri, yoğun katma değerli olarak çalışan tedarik zincirleri boyunca son derece karmaşık ağlar oluşturarak zaman, maliyet ve kalite ile ilgili çeşitli gereksinimleri karşılamak zorundadır. Oysaki, bu sistemlerin verimli bir şekilde işletilmesinden sorumlu herkes için süreklilik arz eden birçok zorluklar mevcuttur. Bilgisayar ve kontrol teknolojilerindeki gelişmeler, bu alanda yeni yönetim ve kontrol sistemlerini (Depo Yönetim Sistemleri, WMS - Warehouse Management Systems) sunsa da, yüksek karmaşıklık seviyesi sebebiyle kullanıcılar tarafından bu tür sistemleri kullanmak çoğunlukla karışık ve zor bulunmaktadır. Çok çeşitli sistem gereksinimleri ve ilgili çözümleri nedeniyle WMS tasarımı, seçilmesi ve işletilmesi, kapsamlı teknik bilgiler ile birlikte deneyim gerektirir. Sistemin başarısını ya da başarısızlığını belirleyecek olan ölçütler göz önüne alındığında, uygulanması gerekli olan pek çok unsur vardır. Bu kitap, temel bilgileri içermekte olup hem potansiyeli hem de risk ve stratejilerini inceleyerek okuyucuya olası çözümlerle ilgili genel bir bakış açısı sağlar ve beraberinde okuyucunun doğru tercih yapmasına yardımcı olur. Böylece depo yönetim sistemlerinin seçilmesi ve belirlenmesinden sorumlu olan kişiler için detaylı bir karşılaştırma temeli oluşturmak oldukça kolaylaşacaktır. Ayrıca bu konuyla ilgili bilgi sahibi olmak isteyen lojistik bölümü öğrencileri ile konuya ilgi duyan başlangıç seviyesindeki kişiler için temel bir altyapı ilave olarak verilmektedir.

Kitabımız, temel bilgileri göz ardı etmeden, özel teknik bilgileri kapsayacak şekilde uygulama ile ilgilidir. Daha iyi bir anlama için gerekli temel süreç ve teknolojiler, ayrıntılı olarak tanımlanmaktadır. Bunların yanı sıra kitap, mevcut gelişmelerle ilgili sorunlara ve sınırlara işaret etmek ve WMS yapısı ve tasarımı ile ilgili güncel yaklaşımları sunmak suretiyle sistem geliştiricilerine yeni fikirler de vermektedir. Açık Kaynak Kodlu bir program olan “my WMS”den alınan, basit ama işlevsel ve iyi belgelendirilmiş bir yazılım, ek olarak sunulmuştur. Simülasyon ortamı sayesinde bu yazılım, platformdan bağımsız olarak ve herhangi bir şifre bilgisi koşulu olmaksızın standart kişisel bilgisayarlarda rahatlıkla çalıştırılabilir. Bu sayede, WMS'nin çalışma şekli, işlevlerini ve faydalarını da görselleştirmek mümkün olabilecektir.
Aslıhan Bekaroğlu Özatar, Aysun Varan, Ayşegül Nuriye Bayraktar, Behiye Beğendik, Burcu Güven, Dilek Güngörmez Şeker, Duygu Yaman, Ezgi Uzel Aydınocak, Murat Baskak, Müge Yeke, Nigar Çağla Mutlucan, Pelin Şeyma Saman, Pınar Acar Dijital dönüşümün işletmelerde önemli bir rol oynadığı bu dönemde işletme modellerini güncellemek, dijital teknolojiye odaklanmış modern örgüt yapılarına ulaşmak yönetsel önem taşımaktadır. Dijital dönüşüm, işletmelerin iş yapma yeteneklerini, operasyonel verimliliklerini ve müşteri deneyimlerini geliştirmek için gelişmiş teknolojilerden yararlanan işletmeleri ifade etmektedir. Dijital dönüşüm ile işletmelerin iş yapma şekilleri değişmekte ve hatta yeni işletmeler oluşmaya başlamaktadır.
Dijital dönüşümün işletmelerdeki etkisi, Veri Ambarı (Data Warehouses), Büyük Veri (Big Data), Nesnelerin İnterneti (IoT), akıllı telefonlar, sosyal medya ve diğer teknolojilerin işletmelerde kullanımı ile kendisini göstermektedir. Dijital dönüşümün anahtarı, bu teknolojilerin, işletmelerin; üretim, pazarlama, yönetim muhasebe, finans gibi tüm fonksiyonlarında kullanımıdır.
Diğer yandan teknolojinin liderlik ettiği çevresel dinamiklerin işletmecilik üzerindeki etkileri, yenilikleri de beraberinde getirmektedir. İşletmecilik, değişimin en yoğun hissedildiği dijital çağda yeni bakış açılarıyla farklılaşmaktadır. Dijitalleşmenin eşsiz rüzgârıyla ilerleyen işletmecilik, yeni melodi ve renk harmonisiyle değişimin boyutlarını dünyaya göstermektedir. Esasında işletmecilik, köklerinden gelen değişim refleksine sahiptir ve geçmişten günümüze evrilen teori ve paradigmaların ışığında dinamik kalmayı başarmış ve geleceği öngörerek yaratıcılık ve tasarımı bütünleştirmiştir.
İşletmecilik, bir anlayıştır çoğu zaman, zamanın yansımasıdır, bugünün çoktan dünde kaldığının habercisidir, yanlışlanabilirliktir, bakış açısıdır ve aslında yaşamın tamamen kendisidir. Dijitalleşmenin etkileriyle işletmecilik, keşfedilecek bir okyanustur ve derinlere gidildikçe ortaya çıkan bilimsel bilginin varlığı araştırmalara ışık tutacak ve yön verecektir. Tüm bu bilgiler ışığında ortaya çıkan bilimsel merak, bu kitabın serüveninin başlangıcı olmuştur.
Ahmet Aknar, Ahmet Şit, Ali Bayram, Can Fidancan, Edip Doğan, Erman Kılınç, Faruk Temel, Hasan Güler, İnan Kaynak, İsmail Güçlü, Kadir Gülçin, Kürşad Erkal, Meral Çalış Duman, Neslihan Şimşek Ilkım, Ramazan Çoban, Vedat Almalı, Yusuf Emre Karakaş
Ahmet Melih Eyitmiş, Ahmet Uslu, Alper Doğan, Cem Şen, Ethem Merdan, Filiz Demir, Harika Özkan, Hüseyin Karagöz, İnci Fatma Doğan, Korhan Arun, Merve Paçacı, Murat Karaben, Olcay Okun, Özden İbrahimağaoğlu, Salih Yeşil, Saniye Yıldırım Özmutlu, Serkan Ada, Sibel Aydemir, Sümeyra Ceyhan, Yüksel Mavi “Dijital çağ” olarak ifade edilen içinde bulunulan çağla beraber yönetim alanında dijitalleşmenin nasıl gerçekleştirileceği ve yönetim stratejilerinin nasıl uygulanacağı merak uyandırmaktadır. Rekabet ortamının yoğun olduğu günümüzde rakiplerin gerisinde kalmamak ve başarıyı elde etmek için yönetim kademesinde yer alanların problemleri tespit edebilmesi ve çözüm sunabilmesi dijitalleşme ile daha hızlı ve etkin olmaktadır. Bu bağlamda “Dijital Çağda Yönetim Üzerine Güncel Konular ve Araştırmalar” kitabı, birçok alanda yaşanan ve hatta hızlanan dijitalleşmenin yönetim alanındaki yansımalarını ele alarak okurlarla paylaşmayı hedeflemektedir. Bu kitap kapsamında yönetimde güncel konular, dijitalleşme ekseninde birçok başlıkta ele alınmaktadır:

• Dijital Çağda Bilgi ve Bilgi Yönetimi
• Dijital Çağ, Dijital Kültür
• Dijitalleşme ve İş Tatmini
• Dijital Çağda Yönetimde Yeni Bir Anlayış: Dijital İkiz Entegrasyonu
• Dijital Girişimcilik
• Dijital Çağda Liderliğe Yeni Bir Bakış: Dijital Liderlik
• Metaverse ve İşletme Yönetiminin Geleceği
• Dijital Çağda Vergi Yönetimi
• Maliyet Liderliği Çöküyor mu?
• Dijitalleşmenin Karanlık Yüzü: Teknostres
• Sosyal Medya Yönetimi
• Dijitalleşen Örgütlerde Sanal Kaytarma
• Uzaktan Çalışma Uygulamalarının Avantaj ve Dezavantajlarının Belirlenmesinde Çağrı Merkezi Çalışanları Örneği
• İşletmelerde Dijital Dönüşümün Bir Yönetim Fonksiyonu Olan Lojistik Yeteneklere Etkisi
• İnsan Kaynakları Yönetiminde E-Öğrenme Sistemlerinin Kullanımı: Çok Uluslu Bir Firma Örneği
Aslı Duman, Cemalettin Öcal Fidanboy, Çiydem Çatak, Ela Sibel Bayrak Meydanoğlu, Elif Hasret Kumcu, Emine Çetinel, Gaye Berna Agun Poyrazoğlu, Gökten Öngel, Gözde Yangınlar, Halil Cem Sayın, İnci Polat, İsmail Erkan Çelik, Kirsten Liere-Netheler, Kristin Vogelsang, Makbule Hürmet Çetinel, Mehmet Eryılmaz, Murat Süslü, Müge Klein, Nurgün Bal, Oğuz Demirel, Osman S. Sesliokuyucu, Serap Yalçınyiğit, Seval Aksoy Kürü, Sevdiye Ersoy Yılmaz, Sıtkı Sönmezer, Sven Packmohr, Şaban Çelik, Taner Sığındı Kimileri bizatihi içine doğdu, diğerleri ise öncesinde. Ancak tüm insanlık, hep birlikte, yaşamlarını kökten dönüştüren bir dijital fırtınayı idrak etmeye gayret ediyor. Fakat mevzu o denli derin ve insanın hâlen bu fenomene dair bilmediği o kadar fazla şey var ki! İşte bu kitabı yayınlama fikri, tam da bu eksiklik hissiyatının bir neticesi olarak dijital dönüşümü daha fazla anlamlandırabilmek maksadıyla doğdu. Dijitalleşme hiç şüphesiz çok kapsamlı bir konu. Hâliyle bu kitabın editör ve yazarları da fenomenin her noktasına temas etmenin mümkün olamayacağının farkındalardı. Bu doğrultuda eser kendisine, daha ziyade toplumsal hayatın mühim ekonomik aktörleri olan işletmeler ve onların muhtelif fonksiyonları açısından dijitalleşmenin öncüllerini, süreçlerini ve (müspet ve menfi) ardıllarını incelemeyi gaye edindi. Meşakkatli bir çalışmanın neticesinde ortaya çıkan kitabın, dijital fırtınada yönlerini bulmaya çalışan işletme bilimi akademisyenlerine, öğrencilerine, pratisyenlerine ve konuya ilgi duyan herkese bir pusula vazifesi üstlenmesi temennisiyle...
Ali Bakın, Alp Par, Cemal Yüksel, Emir Kaan Cengiz, Esra Gül Koçyiğit, Fulya Oduncu, İnanç Atılgan, İncilay Yıldız, Melis Soyer, Merve Nur Barun Endüstri 4.0 devrimi ile ortaya çıkan dijitalleşme, dijital dönüşümü de beraberinde getirmiştir. Özellikle dijital teknolojilerin etkisiyle işletmeler, dijital dönüşümü gerçekleştirmek durumunda kalmışlardır. Günümüzde, dijital dönüşüme ayak uyduramayan işletmeler, rakiplerine göre başarısız sayılmaktadırlar. Müşteriler de dijital dönüşümü gerçekleştiren işletmeleri tercih etmektedirler. Bunun sebebi, dijital dönüşümün, müşterinin her türlü ihtiyaç ve beklentilerine kısa sürede cevap vermesidir. Ancak sadece işletmelerde değil birçok alanda da dijital dönüşümün etkileri ortaya çıkmaktadır.
İş hayatı dâhil olmak üzere işletmelerden bağımsız perspektifleri de ayrı ayrı ve detaylı biçimde ele aldığımız bu kitap, dijital dönüşümün hem işletmeler de hem de farklı alanlarda nasıl uygulandığını, özelliklerini ve örneklerini bizlere açıklamaktadır. Bu da kitabın özgünlüğünü ve farkını göstermektedir.
Yasin Çakırel Dijital Dönüşümün Sektörel Analizleri kitabı, sarsıcı ve geri dönülemez bir şekilde iş dünyasına etki eden dijital dönüşümü konu alıyor. Dijitalleşmenin sektörleri nasıl dönüştürdüğüne odaklanıyor. Kitapta otomotiv, gıda ve tarım, inşaat ve çimento, savunma sanayi, tekstil ve moda, perakende gibi imalat sektörlerinin yanı sıra; eğitim, sağlık, turizm, hukuk, bankacılık, sigortacılık, reklamcılık ve medya, lojistik, havacılık, liman işletmeleri ve yeni bir alan olan e-sporu da içeren hizmet sektörlerine yer veriliyor. Her sektör, alanında deneyimli akademisyenler veya sektör uzmanları tarafından detaylı şekilde incelenip, iş yaşamından örneklerle kitaba aktarılıyor. Bunun yanı sıra, dijital dönüşümle birlikte müşteri ilişkileri ve insan kaynaklarında yaşanan dönüşüm de farklı bölümlerle ele alınıyor.
Kitap, üniversitelerde verilen “dijitalleşme” konulu derslerin öğretim elemanları ve öğrencileri; dijitalleşme konusuyla ilgilenen araştırmacılar ve her sektörden iş insanı için faydalı bilgiler içermektedir.
Ahmet Karkı, Arzu Özkanan, Aslı Öztürk, Emre Uysal, Esra Akay, Filiz Karpuz, Gökben Bayramoğlu, Havva Değirmenci Tarakcı, Hülya Ateşoğlu, İbrahim Yıkılmaz, Remziye Terkan, Ufuk Karadavut İşletmelerin yönetim süreçlerindeki değişim ve dönüşüm süreçlerine bakıldığında, temelde çalışanların verimliliğini ve performansını artırma amaçlarının öne çıktığı görülmektedir. Sorunlar karşısında çözüm üretebilme çabasıyla yürütülen bu değişim sürecinde, yönetim biliminin kurucuları olarak kabul edilen Taylor, Gantt, Follett, Fayol gibi önemli kişilerin yönetim normları hâlen geçerliliğini korumaktadır. Öte yandan I. Dünya Savaşı, Büyük Buhran, II. Dünya Savaşı gibi olaylar, insan gücünün önemini ortaya koyarak bu yönetim normlarının gelişimini teşvik etmiştir. İlerleyen dönemlerde dünya nüfusu hızla artmaya başlamış ve küreselleşen tüketim kültürü karşısında teknoloji ve ürün çeşitlilikleri hızlanarak artmıştır. Özellikle internetin keşfiyle birlikte iş yaşamı, farklı bir boyuta taşınmış; sosyal alışkanlıklar ve ihtiyaçlar, sanal ortamlara geçmiş; bilgiler ve veriler, hızla ve katlanarak artmaya başlamış; rekabet küreselleşmiş ve iş modelleri değişmeye başlamıştır. Bu kapsamda dijitalleşme yansımalarının yoğun şekilde yaşandığı iş yaşamında, değişen yönetim normlarına yönelik farkındalığı artırmak amacıyla bu kitabı, siz değerli okuyucularımıza sunmaktan gurur duyuyoruz. Kitapta, dijitalleşmenin etkisiyle yönetim süreçlerindeki değişim, dört temel çerçeve içerisinde incelenmiş olup bu çerçeveler, dijitalleşmenin iş yaşamındaki etkileri dikkate alınarak belirlenmiştir. Genelden özele olacak şekilde dijitalleşmenin; işletmelerin tamamı üzerindeki etkileri, iç işleyişi üzerindeki etkileri, kişi-iş anlayışı üzerindeki etkileri ve işletme teknolojileri üzerindeki etkileri bağlamında yönetim normları çerçevelendirilmiştir. Bu anlamda kitabın, konuyla ilgilenen öğrencilere, akademisyenlere ve iş dünyasına yol gösterici bir nitelik taşıdığını söyleyebilir ve yararlanılan kaynaklardan birisi olmasını temenni ederiz.
Mesut Öztırak Dijital çağın hızla gelişen dünyasında girişimcilik, artık sadece klasik iş modellerine dayalı bir ticari faaliyet değil aynı zamanda yeni fikirlerin, teknolojilerin ve süreçlerin; keşfedilmesi, uygulanması ve başarılı bir şekilde sürdürülmesi olarak da değerlendirilmektedir. Günümüzde iş dünyasında ayakta kalmak ve rekabet edebilmek için sadece mevcut durumu idare etmek değil aynı zamanda inovasyon ve sürdürülebilirlik odaklı bir bakış açısına sahip olmak, kaçınılmaz bir gerçek hâline gelmiştir. Bu kitap, dijital girişimciliğin temel unsurlarından biri olan inovasyon ve sürdürülebilirlik kavramlarını ele alarak bu alanlarda başarılı bir şekilde yol almak isteyen girişimciler ve işletme sahipleri için önemli bir rehber niteliğindedir. İnovasyon kavramı, iş dünyasında fark yaratmanın ve değer yaratmanın temel itici gücüdür. Sürdürülebilirlik ise hem çevresel hem de sosyal açıdan sorumlu ve uzun vadeli bir başarı elde etmenin en önemli yapı taşıdır. Kitapta, dijital girişimcilik alanında uygulanabilir stratejiler, güncel örnekler ile inovasyonun nasıl teşvik edileceği ve sürdürülebilirliğin nasıl sağlanacağından bahsedilmektedir. Ayrıca teknolojinin hızla değişen doğasına uyum sağlamanın ve iş modellerini sürekli olarak yenilemenin önemi vurgulanarak dijital çağın gereksinimlerine uygun olarak nasıl hareket edileceği de açıklanmaktadır. Dijital girişimcilik, heyecan verici fırsatlar ve dönüşüm potansiyeli sunan bir alan olmanın yanı sıra büyük sorumluluklar ve zorlukları da beraberinde getirmektedir. Bu kitapla, dijital girişimcilik yolculuğunda girişimci adaylarına yol göstermek ve bilgi vermenin yanı sıra lisans ve lisansüstü öğrenim gören öğrencilere, ilgili dersleri vermekte olan akademisyenlere önemli bir kaynak sunmak amaçlanmaktadır.
Arif Çetin, Binnur Gürül, Deniz Sönmez, Esma Görkem Ersoy, İpek Krom, Mehmet Sinan Tam, Mesut Öztırak, Meysure Evren Çelik Sütiçer, Mutlu Gülsev Yağız, Salih Güney, Selma Kalkavan, Simge Selvitopu Akyel, Umut Hulusi İnan, Vildan Bayram, Yusuf Karaşin Çağdaş organizasyonlar için temel bir olgu olan dijital dönüşüm odaklı insan kaynakları yönetimi, hızlı bir değişim ve gelişim süreci içerisinde olup değişen koşullara ve beklentilere uyum sağlamaya çalışmaktadır. Özünde akıl, bilim ve insanlık idealini barındıran gelecek odaklı dijital insan kaynakları yönetimi perspektifi kapsamında insan odaklı ve yönetim açısından yepyeni kavramlar ve görüşler ortaya çıkmıştır. Sürekli gelişim arayışında olan özgür bir varlık olarak çağdaş insanın kaliteli yaşamı, çok yönlü dijital iletişim yetkinliklerinin etkin, verimli ve sürdürülebilir kullanımı ile sağlanabilir. Bu bağlamda dijital insan kaynakları yönetim sisteminin temelinde yatan dinamik gelişim ivmesi araştırma, öğrenme, bilgi ve deneyim paylaşımı sürecinden geçmektedir. Dijital İnsan Kaynakları Yönetimi başlıklı bu kapsamlı kitap, dijitalleşme ve insan kaynakları konularıyla karşılaşan öğrencilerin ve uzmanların konuyla ilgili güncel kavram, bilgi ve gelişmeleri daha iyi öğrenmelerini ve özümsemelerini sağlamak amacıyla hazırlanmıştır. Büyük bir titizlikle yazılan ve yayınlanan kitap; akademisyenler, araştırmacılar, yöneticiler, lisansüstü öğrenciler ve bahsi geçen konulara ilgi duyanlar için faydalı bir yol haritası olacaktır.
Ahmet Ali Bozkurt, Ayşe Meriç Yazıcı, Ayşegül Özkan, Deniz Sönmez, Elif Tatlı, Esma Görkem Ersoy, Gülaçtı Şen, Meltem Özel, Mesut Öztırak, Meysure Evren Çelik Sütiçer, Mustafa Bostancı, Mutlu Gülsev Yağız, Müge Kınay, Rasim Keskin, Salih Güney, Simge Selvitopu Akyel, Sümeyya Olcay Yaman, Yusuf Karaşin Son yıllarda teknolojide büyük gelişmeler yaşanmıştır. Bunların en başında büyük veri, sensörler, bulut bilişim sistemleri ve sosyal medyayı da içine alan yeni medya kavramları gelmektedir. Bu kavramlar dünyadaki pek çok pratik gibi ekonomiyi de oldukça etkilemiştir. Ekonomi ile yakından ilişkili olan işletmeler de teknolojinin getirdiği bu kavramlardan etkilenmektedir. İşletmelerin günümüze kadar süre gelen bu durumda değişim ve dönüşümleri dijitalleşmenin varlığı ile kaçınılmaz olmuştur. Söz konusu dönüşüm; örgütsel davranıştan insan kaynaklarına, insan kaynaklarından pazarlamaya, pazarlamadan halkla ilişkilere kadar işletmelerin pek çok yönüne etki etmiştir. Bu kitap ile hedeflenen işletmelerdeki temel dönüşümleri ve değişimleri teknolojinin getirisi olan yapay zekâ, uzay çalışmaları, blok zincir ve yeni medya bağlamında ele alarak geniş bir çerçeve oluşturmaktır. Aynı zamanda farklı alanlardan bir araya gelen akademisyenlerin katılımı ile dijitalleşmenin işletmelere ve dünya üzerine olan etkisini tartışmak adına geniş bir yol haritası oluşturulması planlanmaktadır. Eser; ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora derslerinde okutulmak üzere güncel kavram ve araştırmaları içermektedir.
Mesut Öztırak Dijital çağın hızla değişen dünyasında işletmelerin başarıya ulaşabilmeleri ve rekabet avantajı elde edebilmeleri için dijital performans yönetimi, kaçınılmaz bir unsurdur. Dijital Perspektifte Performans Yönetimi, dijital dönüşümün önemini vurgulayarak işletmelerin dijital performanslarını yönetmeleri için kapsamlı bir rehber niteliğindedir. Bu kitap; işletme yöneticileri, insan kaynakları yöneticileri/uzmanları, dijital pazarlama uzmanları, veri analistleri ve dijital dönüşüm süreçlerinde yer alan tüm profesyoneller için uygun bir kaynaktır. Akademisyenler, öğrenciler, dijital performans yönetimi konusunda bilgi sahibi olmak ve işletmelerin dijital dönüşüm stratejilerine katkıda bulunmak isteyen herkes, bu eserden yararlanabilir.
Abdullah Yinanç, Ali Erhan Zallııhoğlu, Aslıhan Ünal, Ayhan Yalçınsoy, Bahar Aşçı, Bülent Akkoyun, CenkAksoy, Demet Doğan Cansaran, Ebru Beyza Bayarçelik, Ebru Gökalp, Esra Özkan Pir, Fatma Yılmaz, Fulya Taşel, Hande Begüm Bumin Doyduk, Haşmet Gökırmak, İbrahim Akben, Kadir Gökoğlan, Kağan Cenk Mızrak, Mehmet Karadağ, Meltem Yalçın Kayıkçı, Menevşe Özdemir Dilidüzgün, Mesut Atasever, Mesut Ünlü, Muhammed Hanefi Calp, Murat Koçyiğit, Mustafa Cem Aldağ, Özgü Can, Özgür Çark, Rahime Dilek Koçak, Ramazan Ünlü, Simge Aksu, Taşkın Kılıç, Turhan Moç, Ümmügülsüm Zor, Yunus Zengin, Yusuf Artar, Yusuf Esmer, Zübeyde Süllü Bu bilimsel kitap, “Dijital Yönetim” başlığı altında günümüz işletme yönetiminin teknolojik dönüşüm sürecini uzmanların dilinden kaleme alarak akademi, kamu ve özel sektör temsilcilerinin bu dönüşüme ayak uydurabilmeleri için referans bir kaynak olma amacıyla hazırlanmıştır. Kitap içeriği; Dijital Çağda Çalışma Hayatında Yeni Trendler; Dijital Çağda Gelişen Organizasyon Yapıları; Bilişim Sistemlerinin Stratejik Yönetimi; Dijital Liderlik; Endüstri 4.0’dan Toplum 5.0’a Dönüşüm; Dijital Ekosistemler: Yeni Nesil İşbirliği; Kalite 4.0: Dijital Çağda Kalite Yönetimi; Dijital Dönüşüm, Uygulama Alanları ve Yeni Yaklaşımlar; Dijital Girişimcilik; Dijital İnovasyon Yönetimi; Dijital Pazarlama Yönetimi; Dijital İtibar ve Marka Yönetimi; Dijitalleşme ve Reklam Yönetimi; Dijital Halkla İlişkiler; Sosyal Medya ve İşletmeler; Sosyal Medya ve Kriz Yönetimi; Dijital Çağda Finans Yönetimi; Dijital Muhasebe Yönetimi; Dijital İnsan Kaynakları Yönetimi; Dijital İşgücü Dönüşümü; Dijital İş Yaşamında İş Zekâsı ve Performans; Nesnelerin İnterneti (IoT) ve İşletmelere Entegrasyonu; Bulut Kurumsal Kaynak Planlama Sistemleri; Teknoloji Yönetimi ve Teknolojik Adaptasyon; Teknoloji Şirketlerinde Siber Güvenlik ve Risk İzleme; Yapay Zekânın İş Dünyasına Etkileri; Dijital Tedarik Zinciri ve Bulut Bilişim Entegrasyonu; Eğitim ve Öğretimde Dijital Dönüşüm; Veri Yönetiminin Geleceği ve Makine Öğrenmesi; Yapay Sinir Ağları ve Derin Öğrenme; Dijital Çağda Savunma Yönetimi; Dijital Ekonomi Yönetimi; Dijital Kent Yönetimi; Dijital Sağlık Yönetimi; Dijital Havacılık Yönetimi; Dijital Lojistik Yönetimi; Turizm İşletmelerinde Dijital Dönüşüm; Kentsel Dönüşüm, Çevre ve Dijitalleşme olmak üzere 38 bölümden oluşmaktadır.
Benan Kurt Yılmaz, Burak Özkan, Cansu Erol, Ceyda Ünal, Gülay Ekren, Hasan Ufuk Gökçe, İlkay Güleryüz, Merve Gizem Çömlekçi, Mustafa Sundu, Okan Yaşar, Pelin Erden Çevik, Pınar Aydemir, Şebnem Özdemir, Tuğba Koç, Yıldız Tenteriz Her geçen gün önemi daha da artan ve her alanda yaygınlaşan yönetim ve dijitalleşme kavramlarının entegrasyonu, organizasyonların başta verimlilik, etkili iletişim, şeffaflık, karar verme süreçlerinin iyileştirilmesi, işbirliğinin geliştirilmesi vb. konularında olmak üzere daha birçok konuda başarıyı yakalayabilmeleri için büyük önem taşımaktadır. Yönetim sürecine önemli ölçüde destek sağlayan dijitalleşme, çalışanların, yöneticilerin, iş süreçlerinin dolayısıyla organizasyonların gelişiminde etkili rol oynamaktadır. Ayrıca günümüz iş dünyasının önemli bir kazanımı konumunda olan sürdürülebilir rekabet avantajı sağlayabilmeleri için organizasyonların dijitalleşmeye yönelmeleri kaçınılmaz hatta zorunlu bir strateji haline gelmiştir.
Dijitalleşme ve yönetim süreçlerinin yakınlaşması ve bütünleşmesi ilk bakışta önemli finansal kaynaklar gerektirse de uzun dönemli (stratejik) bakış açısıyla organizasyonlara ciddi kazanımlar sağlamaktadır. Özellikle günümüzün en önemli kaynağı konumunda olan zamanın etkili kullanımı ve tasarrufu açısından organizasyonlar, dijitalleşmeye her alanda ilgi göstermektedir.
Bu çalışmada, dijitalleşme kavramı ile yönetim disiplini altında yer alan güncel konuların ilişkilerine yer verilmiştir. Ayrıca organizasyonların yönetsel süreçlerinde dijitalleşmeyi kullanmalarının öneminden ve iş süreçlerinde kullanılabilecek dijitalleşme araçlarından bahsedilerek akademik yazına ve iş dünyasına katkı sağlaması hedeflenmiştir.
Tayfun Yıldız İnsanlığın varoluşundan beri içgüdüsel bir olgu olan hayatta kalma, kazanma ve rekabet etme güdüsü, işletmeler için de geçerli bir durumdur. Ancak günümüzde değişimin akıl almaz boyutlara ulaştığı göz önüne alınırsa, rekabet avantajı elde etmek ve bunu sürdürmek çok zor hâle gelmektedir. Bu doğrultuda işletmelerin, rakiplerine göre bir adım önde olabilmeleri ve sürekli değişen çevre şartlarına uyum gösterebilmeleri için dinamik yeteneklere sahip olmaları gerekmektedir. Ayrıca sahip olunan bu dinamik yetenekleri örgütsel bir yenilikçilik iklimi ile harmanlama çabası içinde oldukları görülmektedir. Küresel rekabetin işletmeleri sürekli değişmeye zorladığı günümüz iş dünyasında bu durumdan en çok etkilenen sektörlerin başında bankacılık sektörü gelmektedir. Dijitalleşmenin bir sonucu olarak müşterilerin değişen ihtiyaçlarına internet ve mobil tabanlı çözümler sunma yarışında olan bankalar bir yandan da bu talepler doğrultusunda şubelerini ve şubede sundukları hizmetlerini yenilemektedirler. Ülkemizde finans ve bankacılık sektörünün büyüyen bir pazar hâline dönüşmesi global ölçekli bankaları da bu cazibeli pazara çekmektedir. Dünya çapında yenilikçilikleri ile ön planda olan Türk bankacılık sektörü bu alanda dünyanın en iyi dijital bankalarına da ev sahipliği yapmaktadır. Böylesine bilgi yoğun bir alanda önemli ödüllere sahip bankaların bu rekabet avantajını sürdürülebilir kılmaları için dinamik yetenek algılarının ölçülebilmesi önemli bir unsurdur.
İnan Kaynak Yönetimin en önemli aktörü olan yönetici; örgüt işlerini planlayan ve uygulayan, örgütçe belirlenen kuralların dışında hareket etmeyen, örgüte hizmet eden, gücünü yasalar, yönetmelikler ve kuralardan alan, örgütsel hedeflere ulaşmak için bilimsel bulgular ışığında hareket eden kişidir. Yöneticiler görevlerini yerine getirirken bazı davranışlar sergiler ve aynı zamanda çalışanların davranışlarından etkilenirler. Davranışsal açıdan daha çok etkileyen konumunda olan yönetici, çalışanlar üzerinde önemli sonuçlar doğurabilir. Zor şartların olduğu ya da hayal edilebilecek en kötü yer olan distopya, hayali ya da gerçek bir yeri nitelerken distopik yönetim bu yerdeki yönetim şeklidir. Bu organizasyonların yöneticisi olan distopik yöneticiler amaçlarına ulaşmak için baskı kuran zorba, adaletsiz ve acımasız kişilerdir. Günümüz örgütlerinde de bu baskıcı yönetim tarzı farklı şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Distopik yöneticiler kayırmacı, şiddete eğimli, kıskanç, bencil, işkolik, dalkavuk ve istismarcı olabilmekte ve bu davranışlarıyla hem kendilerine hem de örgütlerine zarar verebilmektedirler. Olumsuz liderlik davranışı veya negatif örgütsel davranışla ilgili çokça çalışma varken, kendisi de bir örgüt çalışanı olarak birçok olumsuz davranışın sebebi olan yöneticilerle ilgili az sayıda çalışma bulunmaktadır. Bu sebeple elinizde ki bu kitabın hem çalışanlar hem yöneticiler hem de araştırmacılar için faydalı olacağı düşünülmektedir.
Prof. Dr. Adem ÖĞÜT, Yrd. Doç. Dr. Ayşe KOCABACAK Kişilik yapınıza uygun bir meslek mi seçmek istiyorsunuz?
"İşte aradığım kişi!" diyerek işe aldığınız çalışanınız işe uygun çıkmadı mı?
Emek verdiğiniz personeliniz bir süre sonra işini terk mi etti?
Astronomik bedeller ödeyerek kullandığınız işe alım testleri beklentilerinizi karşılamadı mı?

Öyleyse bu kitabı okumalısınız!
Doğru İşe Doğru İnsan;

kişilik tipolojilerini ve iş yaşamına etkilerini,
psikometrik ölçüm ve testler hakkında çarpıcı bilgi ve örnekleri,
insan kaynakları seçim ve yerleştirme sürecinde psikometrik ölçümün önemli boyutlarını,
dünyaca ünlü Beş Faktör Kişilik Modeli'ne dayanan envanterlere ilişkin bilgileri,
adayların işe alım testlerine ilişkin bilmeleri gereken püf noktalarını,
başarılı şirketlerin işe alım süreçlerinden örnekleri

içermektedir.
Doğru İşe Doğru İnsan, işverenler, işe alım sürecini yöneten insan kaynakları profesyonelleri ve akademisyenleri ile kariyer seçiminde kararsız olan üniversite gençliğinin ilgiyle okuyacağı bir kitaptır.
Mehmet Altınöz Belge yönetimi geleneksel anlamda mekanik yöntemlerle yapılırken, günümüz otomasyon sistemlerinin gelişimi ve örgütlerin “sanallaşması” çağdaş örgütlerde evrak yönetiminin de sanal ortamlarda yürütülebilmesine olanak sağlamıştır. Sanal dosyalama ve arşivleme yöntemleri, bazı yasal yükümlülüklerin belge yönetiminin formel ve somut biçimde yürütülmesini zorunlu kılmasının dışında, çağdaş arşiv yönetimi anlamında yaygın olarak kullanılabilmektedir. Elinizdeki eser sanal veya somut olmak üzere, evrakın ortaya çıkmasından, dosyalama biçim ve arşivleme sistem seçimine kadar geçen aşamaları detaylıca ortaya koymaktadır.
İlker Karademir Günümüzde Endüstri 4.0'ın teknolojik etkisi; fütüristlerin ve bilim kurgu yönetmenlerinin en çok işledikleri hizmet veren robotların ve sürücüsüz araçların hâkim olduğu bir dünya imgelerinde karşımıza çıkmaktadır. Bu düşüncelere göre önümüzdeki yıllarda uçan arabalar, hyperloop'lar, biyoçipler, yapay organlar, nanorobotlar, akıllı ev ve şehirler ile günlük yaşantımız çok farklı olacak gibi görünmektedir. Ancak Dördüncü Sanayi Devrimi'nin ve bu devrimin getirdiği dijital dönüşümün örgütler ve liderliğe etkisi üzerine yeteri kadar çalışma bulunmamaktadır. Liderlik, bilinen tarih boyunca farklı tanım ve formlarda karşımıza çıksa da her zaman araştırma konusu olarak kafa yorulan bir konu olmaya devam edecektir. Bahsedilen bu eksikliğe katkı sağlamak için bu kitap yazılmıştır.
Yaklaşık yirmi yıllık organizasyonel ve yönetsel pratik tecrübeye ve akabinde yapılan akademik çalışmalara dayanan kitapta; Liderlik 4.0'ı karakterize etmek için liderlerin bu çağda ihtiyaç duyacağı yetkinlik ve becerilerinden bahsedilerek, ayrıca bunları belirten bir “Liderlik 4.0 Modeli” verilmektedir. Organizasyonların ise Endüstri 4.0'a uyum sağlamak için neler yapmaları gerektiğine dair bir "organizasyonel dönüşüm pusulası" da hazırlanmıştır.
Abdullah Kıray, Arzu Bulut, Arzu Özkanan, Ayşe Gündoğan, Bilâl Ezilmez, Burcu Tosun, Fulya Özdemir, Gamze Güner Kibaroğlu, Güngör Hacıoğlu, Mustafa Kaplan, Sibel Çalışkan, Vesile Çavuşoğlu, Yasemin Aslan “Bugünlerde çevrenizde çok yoğun çalışan birine 'Bu kadar çalışmana gerçekten gerek var mı?' diye sorduğunuzda alacağınız olası cevaplardan biri 'Mecburum.' olacaktır. Mecburum, diyen bir çalışanın gerçekten işini severek çalıştığından ne kadar emin olabiliriz?
Oysa bizler her an her karar ve yargımızda duyguların etkisi altındayız…. Hem evde hem işte… Öyleyse duygular ne işe yarar?
Duygular; bireylerin bulundukları durumda işlerin yolunda gidip gitmediğini anlamasını sağlıyor. Duygular var olan durumlara uyum sağlamamıza yardımcı oluyor ve ilişkilerimizde düğüm olmuş sorunların kaynağını bulmamız için bizi uyarıyor. Duygular bize diğerleriyle bağlantı kurmamız için yardımcı oluyor ve çalıştığımız işi neden yaptığımız ve nasıl yapacağımızla ilgili içgörü sağlıyor. Kısacası duygular her an her kararımızda bizi yönlendiriyor ve bize yol gösteriyor.
Yıllarca bize dayatılan 'Duygusal olma, mantıklı ol!' anlayışının artık 'Duygularınla barış ve onların rehberliğinden yararlan' mesajları ile yer değiştirmesi gerçekliğini de böyle bir geçişin gereğini de yapılan araştırmalar göstermektedir. Bu kitap da bu geçişi hızlandırabilecek niteliktedir. Liderlikten teknolojiye emekten maneviyata kadar birçok farklı açılardan ele alınmış bölümlerin olduğu bu kitabın genelde yönetim alanına özelde ise bireylerin esenlik ve refahlarına olumlu etkiler sağlayacağı düşünülmektedir.”
Prof. Dr. Ela Ünler