Sosyoloji \ 6-15
Hasan Hüseyin Aygül, Erdal Eke Turkey is a country at the heart of global and regional crises as well as the migration incident, which is a fundamental characteristic of human history. In accordance with its history, culture, and social fabric, Turkey has been home to the world's largest immigrant/refugee/asylum-seeker population. Humanitarian aid provided to these migrant groups, which make up about 5% of the country's population, makes Turkey the largest donor country. In the particular case of Turkey, migration is not only a matter of identification and classification, but also a multidisciplinary phenomenon that needs to be addressed within the framework of understanding.
This work produced by scholars from 16 universities in six different areas in theoretical and applied studies (such as History, Public Administration, Law, International Relations, Education, Economics, Sociology, Health Services, Geography, and Communication) discusses at length the phenomenon of migration in Turkey by combining historical and current views.
This book, examining the phenomenon of migration in multidimensional terms from the window of the 21st century, contributes to the relevant literature together with the dynamism of the collective power in scientific production and reveals the historical mission of Turkey.
Abdullah Durakoğlu, Ayşe Canatan, Ceyhun Akın Cengiz, Hüseyin Gazi Topdemir, İbrahim Orkun Oral, İpek Beyza Altıparmak, Kazım Sarıkavak, Nurten Gökalp, Süleyman Abanoz, Tarık Tuna Gözütok, Yasin Parlar İslam medeniyetinin önde gelen entellektüellerinden İbn Haldun (1332-1406) dünya düşünce tarihinin de emsalsiz örneklerinden biridir. Onun meydana getirdiği sistemler, sosyal bilimlerin çeşitli alanlarında yol gösterici olmuştur; özgün, farklı ve multidisipliner kuramı hâlâ etkilidir. İbn Haldun'un fikirleri, mevcut bilgi birikimi dâhilinde değerlendirilerek, günümüzün problemlerinin anlaşılması, açıklanması ve çözülmesinde bizlere rehberlik edebilecek niteliktedir. Ayrıca yeni görüşlerin yeşermesi, büyük düşünürlerin sağladığı zeminde mümkün olduğundan onun gibi öncü isimler sürekli araştırılmalı ve yorumlanmalıdır. Dolayısıyla İbn Haldun'un, İslam uygarlığının mensupları tarafından, en az Batılı araştırmacılar kadar, merak ve ilgiyle incelenmesi zorunluluk hâlini almıştır. Çalışmamızın da amacı, İbn Haldun'un çok yönlü mülahazalarını ortaya koyarak medeniyetimizin önemli bir temsilcisiyle ilgi bağının canlı tutulmasıdır. Bu kitapta İbn Haldun'un sosyal bilimlere getirdiği yaklaşım tarih, sosyoloji, siyaset, ekonomi, tıp, din, tasavvuf, insan, eğitim başlıkları altında ele alınmış; ayrıca bir devrin düşündürdükleri bölümünde İbn Haldun özelinde mütefekkire düşen sorumluluk sorgulanmıştır.
Eyyüp Sanay Bu kitapçık, İbni Haldun’un “Mukaddime” adlı eserinin Zakir Kadri Ugan tarafından yapılan Türkçe tercümesinin bir özetidir. Üç beş ciltten oluşan eserlerin tamamını okumak çoğunlukla mümkün olmamakta, okuyanlar için de zaman alıcı olmaktadır. Bir yazarın fikirlerini veya eserinin içeriğini tamamen okumadan anlamak veya anlamlandırmak ise eksik olmaktadır. Bu düşünceden hareketle yıllar önce yaptığım bu çalışmanın yayımlanmasının; siyasi hayata atılınca İbni Haldun’un fikir ve düşüncelerinin özellikle günümüz siyasetçileri için, sosyal bilimlerle uğraşan ve sosyal olaylar üzerinde kafa yoran kimseler için yararlı olacağını düşündüm. Ayrıca okunduğu zaman görüleceği gibi, İbni Haldun’un görüş ve düşüncelerinin yaşadığı çağda olduğu kadar günümüz sosyal, siyasi ve ekonomik hayatında da geçerli ve faydalı olacağı aşikârdır.
Ahmet Ceylan 17. yüzyılın son çeyreğinden itibaren sığınma motivasyonlu göç hareketlerine ev sahipliği yapan Türk devlet geleneği, Cumhuriyet Dönemi’nde de benzeri nüfus hareketleri ile karşı karşıya kalmıştır. Yakın dönemler itibariyle dünyanın en yoğun sığınma motivasyonlu göç hareketlerinden birine ev sahipliği yapan Türkiye'de göç meselesi, ülke siyasetinin temel tartışma konuları arasındadır. Bu kitapta, Türkiye'deki siyasal partilerin göç politikalarının şekillenmesinde hangi faktörlerin, ne şekilde etki sahibi olduğu sorusunun yanıtı aranmış ve 1990 sonrası Türkiye'ye yönelen dört farklı göç hareketi karşısında siyasal partilerin geliştirmiş oldukları politikalar, 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başındaki siyasal ve sosyolojik dönüşümlerin yansımalarıyla bir arada tartışılmıştır. Söz konusu bu dört farklı göç; 1991 yılında Irak'tan yönelen sığınma hareketleri, SSCB sonrası Doğu Karadeniz'de yoğunlaşan düzensiz göçler, düzensiz Ermeni göçleri ve 2011 sonrası Suriye kökenli sığınma hareketlerinden ibarettir.
M. Umer Chapra İktisadın Geleceği: İslamî Bir Bakış hem iktisadi hem de ahlâki açıdan ana akım iktisadın bilimsel ve samimi bir eleştirisidir. Chapra, yararının olduğu kadar Batı merkezli kapitalist iktisadın limitlerinin de farkındadır. İktisadi analizin gerçek değerinin ve dünyadaki insanlığın daha iyiye gitmesine katkı yapabileceğinin bilincinde olarak, zayıf taraflarının bu disiplinin gerçek rolünü oynamasına gölge düşürdüğünü belirtmektedir. Nelerin yanlış olduğunu belirterek aynı zamanda doğrusu için çözüm önerileri de sunmaktadır. Çalışma ayrıca iktisadın etkinliğini göz ardı etmeyecek şekilde eşitlik ve adalet meselesine odaklanılmasını sağlayan sistematik bir çaba sarf etmektedir. Eğer iktisat, insanın refahına yönelik bir bilim ise ve sadece "zenginliğin kasvetli bir bilimi" değilse denge ve etkinliğin ortak hedefleri birlikte ilerlemesi gerekmektedir. Chapra, ahlâki filtrelerin kavramlarını açıklarken ve ana akım iktisadın matrisleri içerisinde adalet boyutunu yeniden oluşturmaya çalışmaktadır.
İslam iktisadını titizlikle iktisadın kendi alanına yerleştiren Chapra, İslam iktisadına ayrı bir tür olarak bakmamaktadır. İktisadi problemleri İslamî bir bakış açısı ile değerlendirmekte bu da iktisadı, İslamî bir toplumsal düzen ve tasavvurla uyumlu hâle getiren yenilikçi bir çabadır. İslam ve iktisat öyle birbirine geçmiştir ki iktisat yeni bir gidişat geliştirmekte ve katedilecek yeni bir dünya keşfetmektedir. Bütün bunlarla birlikte Chapra, iktisadın, adil düzen arayışında insanlık için gerçekten yararlı olması için islamî bir bakış açısı ile ahlâki zenginleşmeye ihtiyacı varken ümmetin de iktisadın tarihini ve kendi noksanlarını farketmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Arif Ersoy İktisadi faaliyetleri yönlendiren ve iktisadi sorunlara çözüm arayan ünlü iktisatçıların görüşleri, bu eserin sınırlı çerçevesi içinde okuyuculara aktarılmaya çalışılmaktadır. Aslında bütün insanlar, iktisatçı olmasalar bile, kendi bilgi ve çevrelerine göre iktisadi davranırlar. Bu nedenle de bugün olduğu gibi her çağda ve dönemde insanlar, iktisadi konularla ilgilenmişler ve iktisadi sorunlarına çözüm aramışlardır. İktisat bilimi, çalışma ile yaşama, üretim ile tüketim ve arz ile talep arasında denge kurallarını içeren bir sosyal bilimdir.
Eser; iktisat bilimini öğrenmek isteyen öğrencilere, iktisadi teorilerin kimler tarafından, ne zaman ve hangi ortamda geliştirildiği hakkında özet bilgi sunmaktadır. İktisadi konular hakkında araştırma yapmak isteyen ve bilgilerini artırmaya gayret edenlere de yardımcı bilgi ve yararlanılacak kaynak niteliğindedir. İktisat politikası geliştirmek ve iktisadi faaliyetlerin işleyişini tahlil etmek isteyenlere de ünlü iktisatçıların tahlil yöntemleri hakkında bilgi vermeyi hedeflemektedir. Eserde düşünürlerin önerdiği yol haritasını takip eden okuyucular, karşılaştıkları iktisadi sorunları daha iyi değerlendirebilirler; sorunlarına çözüm üretmeye çalışabilirler.
Yeni iktisat teorileri geliştirme amaç ve gayreti içinde bulunan araştırmacılar, ünlü iktisatçıların iktisadi faaliyetleri nasıl tahlil ettiklerini ve nasıl çözümler ürettiklerini göz önünde bulundurarak hedeflerine ulaşabilirler.
Mevlüt Tatlıyer İktisat bilimi, 1929 Buhranı ve akabinde Keynes'in Genel Teori'sinin yayınlanmasıyla birlikte tabiri caizse savaş alanına dönmüş ve bu süreçte makroekonomi disiplini doğmuştur. 1940'lı yıllarda ise Keynesçi iktisatçıların mihmandarlığında iktisat biliminde bir konsensüs (Neo-Klasik Sentez-NKS) ortaya çıkmıştır. Fakat NKS 1970'lerde yıkılmış ve yerini iktisatçılar arasında derin görüş ayrılıklarının yaşandığı bir iklim almıştır.
1980'li ve 1990'lı yıllarda görüş ayrılıkları önemli ölçüde ortadan kalkmış ve iktisatçılar arasında yeni bir konsensüs (Yeni Neo-Klasik Sentez-YNS) hâsıl olmuştur. Öte yandan, bu süreçte yaşanan birçok ekonomik krizin yanı sıra, dünyayı kasıp kavuran 2008 Krizi dolayısıyla YNS'nin iktisat politikası ciddi eleştirilere uğramaya başlamıştır.
YNS'nin iktisat politikası önerilerinin; bir taraftan ekonomik krizlere kapı aralaması, diğer taraftan da bu krizlerden çıkma noktasında faydasız olduğunun görülmesi YNS'nin iktisat teorisi anlayışında ve temel iktisat politikası önerilerinde önemli bir dönüşüm yaşanması gerektiğini göstermiştir.
Bu kitap yaşanan dönüşümleri ve bu dönüşümlerin para ve maliye politikasına yansımalarını tarihsel bir perspektifle ortaya koyma hedefiyle ele alınmıştır. Kitap, özellikle iktisatçılar olmak üzere tüm sosyla bilimciler ve sosyal bilimlerle ilgilenen herkese hitap etmektedir.
M. Umer Chapra İslam’ın neredeyse tüm Müslüman ülkelerde yaşamakta olduğu diriliş, İslam’ın öngördüğü türde bir refahı gerçekleştirebilmek ve insanların karşılaştığı çeşitli problemleri özellikle de iktisat alanındakileri çözebilmekiçin sunması gereken programın açık ve bütüncül bir resmine duyulan bir ihtiyaç yaratmıştır. Özellikle ilgi odağı olan nokta ise, dünya genelinde çoğu ülkenin karşı karşıya olduğu makroekonomik ve dış dengesizlikleri üstesinden gelinebilecek sınırlara çekecek aynı zamanda tam istihdamı mümkün kılacak, yoksulluğu ortadan kaldıracak, ihtiyaçları karşılayacak ve gelir ve servet eşitsizliklerini en aza indirecek bir stratejidir. Müslüman ülkeler kapitalizmin, sosyalizmin ve refah devletinin seküler dünya görüşleri çerçevesinde bu tür strateji üretebilirler mi? İslam hedeflerine ulaşmalarında onlara yardımcı olabilir mi? Eğer olabilirse, İslamî öğretiler nasıl bir politika paketi sunmaktadır? Bu kitap, bu ve diğer ilişkili sorulara cevap aramaktadır.
Kitap seküler temelli tasarımlar olan kapitalizm, sosyalizm ve refah devletine ilişkin eleştirilerine ilaveten busistemlerin başarısızlıklarına dair İslamî bir perspektif oluşturması açısından özgün bir eserdir. Kur’an’ın öğretilerini modern ekonomi ile bir araya getirerek İslam iktisadının İslam’ın öngördüğü iyilik halini gerçekleştirmek için ne sunması gerektiğine dair net ve entegre bir çerçeve sunmaktadır.
Arif ERSOY Tarih, toplumların ortak hafızasıdır. Nasıl ki hafızasını kaybeden insan karar vermede ve geleceğini planlamada güçlüklerle karşılaşırsa, tarihe önem vermeyen ve tarihten gerekli şekilde yararlanmayan toplumda bugün için sağlıklı karar verme ve kendini geleceğe hazırlama konularından mahrum kalır.
İktisadi Teoriler ve Düşünceler Tarihi, günümüz İktisat Bilimini oluşturan teorileri geliştiren düşünürlerin görüşlerini okuyuculara aktarmayı amaçlamaktadır.
İktisadi Bilim, çalışma ile yaşama, üretim ile tüketim ve arz ile talep arasında denge kurallarını bize öğreten bir bilim dalı olarak tanımlanabilir. Elinizdeki bu eser, İktisat Biliminin bir bakıma gelişme tarihinin bir özetidir.
İktisadi Teoriler ve Düşünceler Tarihi, insanlar yerleşik düzene geçtikten sonra kurdukları kalıcı İlk Çağ uygarlıklarından başlayarak İktisat Biliminin gelişme tarihini özetle anlatmaktadır. Eserde İlk Çağ, Orta Çağ iktisadi düşünceleri hakkında mevcut kaynaklara dayanılarak özet bilgi verilmektedir.
Bununla beraber yayılmacı politikalar izleyen Batılı ülkelerin iç ve dış siyasetlerinde iktisat politikalarının ağırlık kazanmasıyla gündeme gelen Merkantilist Politikalar üzerinde kapsamlı bilgiler verilmektedir. İktisat Biliminin bağımsız bir bilim olarak gündeme gelmesine ortam hazırlayan Fizyokratik Düşüncenin temel ilklerinin geliştirmesine önemli katkılarda bulunan Fizyokratik Düşüncenin teorik içeriği hakkında temel kaynaklara dayanılarak özet bilgi aktarılmaktadır.
Bu çalışmada Batı'da Sanayi Devrimiyle İktisat Bilimini, Ahlâk Bilimi'nden ayrılarak bağımsız bir disiplin haline getiren Klasik İktisadi Düşünce'nin teorisyenlerini hayatı, yaşadıkları dönemin iktisadi ve siyasi özellikleri, eserleri ve İktisat Bilimine katkıları hakkında kapsamlı bilgi verilmeye çalışıldı.
Klasik İktisadi Düşünceye yönelik eleştirilere de eserde kapsamlı yer verilmeye çalışılmıştır. Klasik Düşünceye yönelik eleştirilere cevap vermeye çalışan ve yaptıkları katkılarıyla İktisat Biliminin gelişmesine önemli katkılarda bulunan Neo-Klasik İktisadi yaklaşımların içeriği hakkında özet bilgi sunulmaya çalışılmıştır.
Eserin 9. ve 10. bölümlerinde 20. ve 21. yüzyıllarda İktisat Bilimine yapılan katkılar hakkında özet bilgi sunulmuştur. Böylece insanlık tarihi boyunca İktisat Biliminin oluşmasına katkıda bulunan görüş ve teorilerin gelişmesi hakkında derli toplu bilgi okuyuculara arz edilmektedir.
Bu eser, yalnız iktisatçılara ve İktisat Bilimini öğrenmek isteyen öğrencilere bilgi aktarmayı amaçlamamaktadır. İktisadi konulara ilgi duyan herkesi yakından ilgilendirmektedir.
İktisadi Teoriler ve Düşünceler Tarihi, iktisatla uğraşanların daha iyi iktisatçı olmalarına, iktisatla ilgilenenlerin de bu bilim dalı hakkında daha kapsamlı bilgi sahibi olmalarına ortam hazırlar. Elinizdeki bu çalışma, iktisatçıların teori geliştirme yetenek ve mantığını geliştirir. Sorunlara çözüm üretme kapasitelerini artırır. Kısaca eski düşünceleri öğrenilmesi ve yeni düşüncelerin geliştirilmesine yardımcı olur.
Hüsniye Canbay Tatar, İsmail Kitapcı, İsmail Öz, Mevlüt Yılmaz, Musa Yavuz Alptekin, Neriman Açıkalın, Ömer Aytaç, Taner Tatar, Uğur Çağlak, Uğur Dolgun, Veysel Bozkurt, Yavuz Odabaşı, Yonca Altındal Bu kitap, iktisadi gelişmelere toplumbilimi perspektifiyle bakmak isteyen araştırmacı ve akademisyenlerin yazım faaliyetlerine destek olmak ve aynı zamanda ilgili öğrencilerin konuyu öğrenme ihtiyaçlarını karşılamak üzere hazırlanmıştır. Bu anlamda daha önceki sınırlı sayıdaki İktisat Sosyolojisi
ders kitabının kapsamına ilave olarak bu kitapta kapitalizm, girişimcilik ve
az gelişmişliğin sebepleri konusu kitabın gündemine ilave edilmiştir.
Kitabın bölüm başlıkları şöyle sıralanmıştır:
1) İKTİSAT VE TOPLUM
2) İKTİSAT SOSYOLOJİSİNİN DOĞUŞU: İLK DÜŞÜNÜRLER, TEORİSYENLER VE TEMEL KAVRAMLAR
3) KARL MARX'TA VE MARKSİZMDE İKTİSAT VE TOPLUM
4) İKTİSAT, DİN VE TOPLUM İLİŞKİSİ: MAX WEBER VE WERNER SOMBART
5) KAPİTALİZM VE TOPLUM
6) GELİŞMENİN VE AZ GELİŞMİŞLİĞİN TOPLUMSAL VE KÜLTÜREL ANALİZİ
7) ÇALIŞMANIN TARİHİ, EVRİMİ VE ÇALIŞMA KÜLTÜRÜ
8) KÜLTÜR VE GİRİŞİMCİLİK
9) TÜKETİM İDEOLOJİSİ VE TÜKETİM TOPLUMU
10) MODERN TÜKETİM KÜLTÜRÜNDEN POSTMODERN TÜKETİM KÜLTÜRÜNE TÜRK TÜKETİM KÜLTÜRÜ
11) BİLGİ TOPLUMUNDA İKTİSADİ FAALİYET VE KÜLTÜR
İsmail Kitapcı İnsanı ve toplumu anlamak zor… İnsan, toplum ve iktisat arasındaki ilişkileri anlamak ise daha da zor… Çünkü…
• Bir tarafta güçlü bağlarla kurulan ilişkilerin dayanılmaz cazibesi diğer tarafta zayıf bağlarla kurulan inovasyona dayalı ilişkilerin vizyonerliği…
• Bir tarafta eskiyi hiçbir şeye değişmeyenler, 'yaratıcı yıkım'ın altında ezilenler diğer tarafta ise eskiyi yeniyle değiştirenler, teknolojiyi insandan üstün görenler, makine gibi yüreği olanlar…
• Bir tarafta kapitalizmin 'demir kafesi'ne konulmak istemeyenler diğer tarafta ise sınırsız gücün güç olduğunu sanan taşlaşmış yürekler…
• Bir tarafta 'bir lokma bir hırka' anlayışıyla hareket edenler diğer tarafta bu anlayışı bahane edip kendini çalışmaktan alıkoyan, aylaklığı bir yaşam felsefesi hâline getiren gösterişçiler…
• Bir tarafta ekmeğini taştan çıkaranlar diğer tarafta tükettikçe en sonunda kendini tüketenler, her şeyleri olduğu için hiçbir şeye sahip olamayanlar…
• Bir tarafta karşılıklı güvenden ve kültürden kendine sermaye oluşturanlar diğer tarafta malı, mülkü, parayı kendine servet edinenler…
• Bir tarafta potlaç kültürünün kaybettikçe kazananları diğer tarafta kapitalizmin kazandıkça daha çok kazanmanın yollarını arayan bencil ve çıkarcı insanları…
• Bir tarafta tefrit içinde sıkışanlar diğer tarafta ifrattan vazgeçmeyenler…
• Bir tarafta yerel kültüre duyulan özlem diğer tarafta küresele olan hayranlık…
• Bir tarafta uysallık ahlakına sahip olanlar diğer tarafta isyan ahlakından vazgeçmeyenler…
• Bir tarafta “Erdemlerimiz olmazsa toplumumuz çürür.” diyen Sokrates diğer tarafta “Erdemsizliklerimiz olmazsa toplumumuz gelişemez.” diyen Mandeville…
• Bir tarafta kültürel derinliklerde kaybolanlar diğer tarafta kültürünü medeniyete kaptıranlar…
• Bir tarafta Amerikan rüyası ile yaşayanlar diğer tarafta dünyaları kâbusa dönüşenler…
• Bir tarafta Neo-Klasik iktisadın 'çok bilen' insanı diğer tarafta bilişsel önyargılarından kurtulamayan insan…
• Bir tarafta hep aynı nakarat hep aynı şarkıyı söyleyenler diğer tarafta inovasyonun sınırlarını zorlayan girişimciler…
• Bir tarafta hiç ölmeyecekmiş gibi diğer tarafta yarın ölecekmiş gibi hareket edenler…
İktisat Sosyolojisi, ‘iktisadın içindeki hayatı’ değil ‘hayatın içindeki iktisadı’ bulma yolculuğunu amaçlıyor. Bu amaçla Adam Smith’ten Karl Marx’a, Max Weber’den Emile Durkheim’a, Werner Sombart’tan Joseph Schumpeter’e, Karl Polanyi’den Mark Granovetter ve Pierre Bourdieu’ya kadar farklı düşünürlerin görüşlerinden yararlanarak iktisatta ve toplumda kaybolan ruhu; postmodern tüketim kültürünün narsisist ve hedonist yaklaşımlarını ve küresel kapitalizmin ortaya çıkardığı sosyal ve iktisadi ilişkileri inceleyerek gerçek iktisadı bulmaya çalışıyor. Bu kitap, “Önce iktisat değil insan vardı.” mottosundan hareket ederek en ilkel çağlardan günümüze kadar gelen iktisadi süreçleri anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyor. Şimdi insanı ve toplumu soyutlayan iktisadi yaklaşımları daha çok sorgulamanın tam zamanı…
Demet Gürüz, Ayşen Temel Eğinli Anlamak için de anlatmak için de anlaşmak için de vazgeçemediğimiz bir şey iletişim… Anladıklarımızı, anlattıklarımızı, anlaşmalarımızı sürdüren ve yanıtlayan kaçamadığımız bir döngü… Bizden bize, bizden size, sizden bize, kısaca insandan insana sürekli giden ve gelen bir yürüyen merdiven… Yaşamın temel bir taşı iletişim…
İletişimsizlikten yakındığımız, iletişimin önemli olduğunu fark ettiğimiz bugünlerde toplumdaki tüm bireylere yol gösteren bir kitap… İletişim becerilerinin neler olduğunun öğrenilmesine katkıda bulunurken, aynı zamanda da kişilerin nerede hata yaptığını görebilmesine ışık tutuyor… Akıllara takılan şu sorulara yanıt oluyor:
Beni anlamıyorlar, kendimi anlatamıyorum, ne yapmalıyım?
Ben empati kurduğumu düşünüyorum, yoksa kurmuyor muyum?
Sürekli bir çatışma var aramızda, nasıl çözerim?
Grup çalışmalarında başarısızım, neden kendimi ifade edemiyorum?
Bir türlü ikna edemiyorum… Nasıl yapsam?
Ailede iletişim kopuk… Neden?
İş yerimde arkadaşlarımla iletişimim çok kötü, nasıl düzelir ki?
İyi bir dinleyici miyim?
Wendy Leeds-Hurwitz “Kişilerarası iletişimin entelektüel kaynaklarını ve ilgili sosyal yaklaşımları bir araya getiren ve ampirik araştırmaların sonuçlarındaki verimliliği ortaya koyan kapsamlı bir derleme… İletişim Bilimlerine Toplumsal Yaklaşımlar, sosyal bilimlerin yöntemleri ve amaçları üzerinde yapılan mevcut mütalaalara önemli bir katkı sağlamaktadır.”
Ian Angus, Simon Fraser Üniversitesi
“Bu kitap, bir mihenk noktasıdır. Bu kitaba destek veren mümtaz isimler, ortaya sosyal bilimler alanının yeniden ele alınmasını mümkün kılan bir eser çıkarmıştır… Bu kitap, kişilerarası ilişkiler araştırmalarında yol gösterici önemli bir çalışmadır.”
John Shotter, New Hampshire Üniversitesi
Çok eskiden resmî kurumlar, yayın kuruluşları ve yüz yüze iletişim vardı; bunlar iletişim çalışmalarının çekirdeğini oluşturan uygulamalardı. Ancak son zamanlarda, kişilerarası iletişim alanındaki araştırmalar, deneysel sosyal psikoloji ile çok sıkı bir uyum içindeki davranış biliminin hâkimiyeti altına girmiştir. Tam vaktinde yapılan bu teşvik edici çalışma, iletişimin güncelleşmesine yardım eden “sosyal yaklaşımlar”ı geniş bir bakış açısıyla inceleyerek eski modellerin sınırlarını tenkit etmektedir.
Kişilerarası iletişim çalışmalarındaki mevcut teorik yeniliklere eşsiz bir bakış açısı sağlayan İletişim Bilimlerine Toplumsal Yaklaşımlar, iletişim konusundaki bütün profesyonellerin ve öğrencilerin raflarında bulunması gereken bir kitaptır. Bu çalışma, özellikle iletişim teorisi, kişilerarası iletişim ve sosyal etkileşim konularıyla ilgilenenler için çok değerli bir kaynaktır.
Arzu Kızbaz, Fedayi Yağar, Kemal Deniz, Mehmet Emin Balcı, Mehmet Serkan Demirci, Merve Özdemir, Nihan Gizem Kantarcı Ateş, Özgün Arda Kuş, Safa Atmaca, Sema Dökme Yağar, Sibel Gökçe İletişim; sosyoloji, siyaset, ekonomi, sağlık, hukuk, kentleşme, teknololoji gibi birçok konuyla iç içe geçen eklektik bir alandır. İnsanın sosyal bir varlık olması ve toplumdan bağımsız düşünülememesi, iletişim ve sosyolojinin birbirinden ayrılmayacağını bizlere göstermektedir. Aynı zamanda, bu ikili ilişkide, kitle medyasının rolü ve işlevi oldukça önemlidir. Medya teknolojilerinin büyük bir hızla gelişmesi; içerik, etki ve kontrol açısından konunun, sosyolojik bir bağlamda düşünülmesini gerekli kılmaktadır. Bu sebeple toplum temelli çalışmaların gittikçe önem kazandığı günümüz dünyasında insanı ve toplumu derinlemesine anlamak için iletişim sosyolojisine büyük ihtiyaç duyulur. Akademisyenler, uygulayıcılar ve öğrenciler açısından önemli bir kaynak niteliği taşıyan bu kitabın, alanda çalışmak isteyen kişilere faydalı olması ümit edilmektedir.
Aysel Aziz İletişim, insanın dünyada var olmasıyla başlayan, günümüze kadar gelen ve yarınlarımızda da devam edecek uzun bir süreç… Kişinin yaşamında ise, doğumuyla başlayan ve yaşamının sona ermesiyle biten bir olgu... Bu denli geniş sınırları olan bir konunun bir kitabın sayılı sayfalarında anlatılmasının da o denli zor olacağı açık! Ancak yine de belli sınırlamalar koyarak, bu uzun serüvenin önemli kısımları alınarak giriş bilgileri çerçevesinde okuyucuya aktarılmaya çalışıldı.
Bu tür sınırlama içerisinde iletişimin tanımından başlayarak, süreci, diğer disiplinlerle ilişkisi, iletişim türleri, işlevleri, modelleri gibi iletişim ile ilgili genel bilgilerden sonra iletişim türlerinden kişilerarası iletişim, kitlesel iletişim ve kitle iletişim araçları, haber ajansları, Türkiye’de iletişim ve kitlesel iletişimin tarihsel gelişimi, örgütsel iletişim, internet ve sosyal medya ilgili bilgilere yer verildi. Kitabın son iki bölümünde ise iletişimin topluma olan etkilerine ve yapılan iletişim araştırmalarına değinildi.
Giriş niteliğindeki bu bilgilerin her biri; başka akademisyenler, yazarlar, araştırmacılar tarafından ayrı başlıklar altında araştırılıyor, inceleniyor, yayınlanıyor. İletişime Giriş başlıklı bu kitabın amacı da bu tür çalışmalar hakkında ön hazırlık niteliğinde genel bir bilgi vermek, konularında derinleşmek isteyenleri bu tür çalışmalara yönlendirmektir.
Ensar Çetin “Işık, Doğu'dan yükselir”.
Kendi tarihimizi unutarak sosyolojinin Batılı bir bilim olduğuna inandık. İtalyanlar, Giambatista Vico'yu tarih felsefesi ve sosyolojinin kurucusu; Fransızlar, Jean-Jacques Rousseau, Montesquieu, Saint Simon, Auguste Comte veya Emile Durkheim'ı sosyolojinin kurucusu; Almanlar, Karl Marx veya Max Weber'i sosyolojinin kurucusu ilan ederken biz sadece bunların hangisinin haklı olabileceğine odaklandık ve sosyolojinin aslında bizim toplumumuzdan doğan bir bilim olduğunu göremedik.
Evet, bu konuda da ışık Doğu'dan yükselmiştir. Ne Doğu'da ne de Batı'da henüz sosyolojinin olmadığı bir dönemde (14. yüzyılda) yaşamış olan İbn-i Haldun; Dünya Tarihi (el- İber) isimli devasa eserinin birinci kitabı olan Mukaddime'de (Başlangıç) çok açık bir şekilde “umran bilimi"nin (sosyoloji) inceleme konusunu tanımlamış, yöntemini belirlemiş, temel kavramlarını ortaya koymuş ve böylece bu yeni bilimin (sosyolojinin) kurucusu olmuştur.
İbn-i Haldun'u ilk sosyolog olarak kabul eden Ludwig Gumplowicz, İbn-i Haldun'un Mukaddime ile sadece Auguste Comte'tan evvel değil İtalyanların ilk sosyolog olarak göstermeye çalıştığı Giambattista Vico'dan da çok önce toplumsal hadiseleri tetkik ettiğini ve bu konuda derin fikirler ortaya koyduğunu belirtmiştir.
Diğer bir Batılı bilim insanı S. Frederic Dale'ye göre de “Güçlü rasyonalist geleneklere sahip Fransızlar, ilk olarak İbn-i Haldun'un 14. yüzyılda tasavvur edip tasarladığı tekerleği yeniden icat etmişlerdir”. İbn-i Haldun'un toplumların ve devletlerin sürekli evrilen koşullarına dair farkındalığı, onun sosyolog olarak görülmesini gerektiren nedenlerden biridir.
Emrah Yağmurlu Martin Heidegger'in "varlığın evi"olarak tanımladığı dil, insan evriminin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Yaklaşık olarak 7000 dilin konuşulduğu günümüz dünyasında, İngilizce en çok konuşulan dil olarak ön plana çıkmaktadır. İngilizce bilmek, hem ekonomik hem de kültürel nedenlerle bir zorunluluk hâlini almıştır. Eğitim sisteminde ilkokuldan üniversiteye kadar zorunlu İngilizce dersinin olduğu ülkemiz, İngilizce bilme oranı açısından dünya sıralamasında gerilerde yer almaktadır. Üstelik toplumda yabancı dil bilmenin önemine dair bir farkındalığın da olduğunu söyleyebiliriz. Bu kitap, kendi başına yabancı dil öğrenmek isteyenlere bu anlamda bir rehber olmak üzere hazırlandı. Kitap, üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde,- dil, kültür ve güç ilişkisi ele alınmış, dilin bir iletişim aracı olmasının yanında diğer önemli fonksiyonlarına değinilmiştir. İkinci bölümde, dil öğrenme metodolojisi üzerine yazarın kendi tecrübeleri ışığında yaptığı tespit ve önerileri bulunmaktadır. Üçüncü bölümde ise farklı alanlarda kariyer sahibi kişilerle dil öğrenme süreçleri üzerine yapılan röportajlar yer almaktadır.
Girayalp Karakuş Hayatının üçte birini kendi insanları için hapiste geçirmiş olan Dr. Hikmet Kıvılcımlı'nın seçme eserlerinin derlendiği bu eser, Kıvılcımlı'nın anısını yaşatma amacı taşıyor. Akademi kökenli olmamasına rağmen donanımı ve üretkenliği ile dikkat çeken Kıvılcımlı'nın bilinmeyen ya da yok edilen, bilinen ama yayımlanamayan 100'e yakın eseri mevcuttur. Bu kitapta paylaşılan yazıları ise eserlerinin sadece belli bölümlerini içermektedir.
Akademik tartışmalarda hak ettiği değeri görmesi dileğiyle…
• Metafizik Sosyolojiler
• Toplum Biçimlerinin Gelişimi
• Komün Gücü
• Tarih Devrim ve Sosyalizm
• Tarih Devrim Sosyalizm Işığında İlkel Sosyalizmden Kapitalizme
• İlk Geçiş: İngiltere
• Allah Peygamber Kitap (Kıvılcımlı'nın Kur'an Tefsiri)
• Üretim Nedir?
• Yedek Güç: Ulus (Doğu)-İhtiyat Kuvvet: Milliyet: (Şark)
• Osmanlı Tarihinin Maddesi (Birinci Cilt)
• Diyalektik Materyalizm Nedir? Nasıl Kullanılır? Ne Değildir?
• Kısaca Marksizm Düşünüşü (Gerçek Bilim)
• Amerika'nın Hiçbir Şeyine İnanmıyoruz
• Üniversite Derebeyliği – Toplum Yeniçeriliği – Amerikan Casusluğu
• Üç Türlü Sosyalizm
• Sosyalizm Nedir?
• Çek Meselesi mi? Dünya Meselesi mi?
• Sayın İsmet İnönü Paşaya Açık Mektup
• Dinin Türk Toplumuna Etkileri
• Filistin: Kaynayan Petrol Kazanı
• Haçlı Saldırılarına Karşı Ne Yapmalı?
• CIA Sosyalizmi Nasıl Yapılır?
• (TİP) Çarşaflı Sosyalizm
• Türkiye'nin Düzeni
• Tartışılacak Tarih Tezi
• Ho “Amca”nın Düşündürdüklerinden
• Finans Kapital Nedir?
John Bessant, Joe Tidd Üçüncü Baskı için gözden geçirme
“Bu kitap inovasyon ve girişimcilikle ilgilenenler için bir referanstır. İkinci baskıya dayanarak Bessant ve Tidd, sürdürülebilirliğe yönelimli inovasyon, yaratıcı girişimcilik, inovasyon modelini şekillendiren ICT’lerin büyüyen önemi, biriken kaynaklama, biriken fonlama ve inovasyon toplulukları güncel tartışmaları kitabın bünyesinde toplamıştır. Teorilerin örnek vakalarla birleştirilmesi, medya bağlantıları ve diğer online öğrenme materyalinin revizyonu bu baskıyı seçkin hâle getirmektedir.”
Dolores Anon Higon, Doçent Dr. Ekonomi Fakültesi, Valéncia Üniversitesi, İspanya

İkinci Baskı için gözden geçirme
“Bessant ve Tidd’in İnovasyon ve Girişimcilik 2. Baskısı ideal bir lisans kitabıdır. Önceki sınıflandırılmış ilgili araştırmaları çerçeveleyerek mantıklı şekilde sunmakta ve görsel materyali, öğrenmeye yardım edecek tarzda başarı ile sentezlemektedir.”
John Storey, Yönetim Profesörü, Açık Üniversite İşletme Okulu

Bu kapsamlı ve saygı uyandıran metin güvenilir bir takım olan John Bessant ve Joe Tidd tarafından hazırlanmıştır. Her ikisi de mükemmel temelleri ve güvenilir varlıklarıyla inovasyon çalışmalarının içindedir ve pek çok senedir araştırmaların başını çekmektedirler.
Bu metin inovasyon ve girişimcilik hakkındaki sezgileri en üst düzeyde zamana uygun şekilde karıştırmaktadır. Bugün dünyada özel sektörün ve kamu sektörünün her ikisinde de yeni fikirleri ticarileştirmeye ısrar etmek olan inovasyon ekonomik ve sosyal refahı geliştirmek için vardır. Aynı zamanda büyüyen etkili ve başarılı inovasyon, organizasyonel hazırlıkların yapılmasını ve bireylerin potansiyellerini inovasyona aktarmak için enerji ve bağlılığını gerektirmektedir. Bu metin bunun nasıl yapılacağını, ulaşılabilir şekilde örneklemektedir. Bu alandaki lisans dersleri için ve gerçekten de otoritelerini ispat etmek isteyen araştırmacılar ve uygulamacılar için etkili bir bağ oluşturacaktır.
Adem Solak Düşünceleriniz pozitif olsun

Çünkü düşünceleriniz sözleriniz olur.



Sözleriniz pozitif olsun,

Çünkü sözleriniz davranışlarınız olur.



Davranışlarınız pozitif olsun

Çünkü davranışlarınız alışkanlıklarınız olur.



Alışkanlıklarınız pozitif olsun

Çünkü alışkanlıklarınız değerleriniz olur



Değerleriniz pozitif olsun

Çünkü değerleriniz kaderiniz olur.

Gandi
Salih Güney Tüm işletmeler için vazgeçilmez unsur insandır. Bu nedenle çalışanların seçimine, işe yerleştirilmesine, eğitimine, terfi ettirilmesine, değerlendirilmesine ve emekliliğine önem veren işletmeler iş yaşamında her zaman başarılı olmuştur.
İnsan kaynakları yönetimi kitabı, personelin işe alımından emekli edilinceye kadar geçen süreçlerde başarılı olmak isteyen kişi ya da kurumların başvuracakları bir kaynak niteliğindedir.
R. Wayne Mondy, Judy Bandy Mondy İnsan Kaynakları Yönetimi (İKY), işletmelerde; planlama, seçme ve yerleştirme, eğitim ve geliştirme, performans değerleme, ücret ve diğer ödemeler yönetimi, kariyer yönetimi, iş ve işveren ilişkileri, sendikalarla ilişkiler, sağlık ve güvenlik konuları, yasalara uygunluğun gözetilmesi, iş analizi, stratejik planlama, işgücü çeşitliliği gibi çeşitli konularda stratejiler oluşturan ve uygulayan bir işlevdir.
İKY, hızla değişen teknolojiye paralel olarak her geçen gün kendini yenilemektedir. Dolayısıyla İKY ile ilgili tüm konuları, güncel gelişmeleri, yasal gereklilikler ile uluslararası İKY’yi de ele alan, kavramsal bilgilerin yanında çeşitli araştırma sonuçları ve örnek olaylara da yer veren bu eser, akademik çalışmalara ve İKY alanındaki uygulamalara katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Kitabı benzer kitaplardan ayıran özelliği, İKY ile ilgili konuları kuramsal, araştırma odaklı ve uygulamalı olarak ele almış olmasıdır. Bu doğrultuda, on dört bölümden oluşan kitapta, her bölüm sonrasında yer verilen bölüm özeti, konuyla ilgili anahtar kavramlar, tartışma soruları, okuyuculara bilgilerini ölçme olanağı sunan test soruları, örnek olaylar, bölüm kaynakçası ve İKY ile ilgili web sayfaları konuların özümsenmesine destek olmaktadır.
Eşref Altaş, Fatma Turğay, Hacı Bayram Başer, Hatice Umut, Hülya Alper, İbrahim Halil Üçer, Mehmet Zahit Tiryaki, Murat Kaş, Ömer Türker. Şaban Haklı, Sümeyye Parıldar, Tuba Erkoç Baydar, Yunus Cengiz. Ziya Erdinç İnsanın verili bir anlamdan yoksun bir şekilde dünyaya geldiği ve gözlerini açtığı andan itibaren yüklendiği işlevler veya rollerle tanımlandığına ikna edildiğimiz andan beri, insandan bir şey beklemek giderek zorlaştı. Dahası bu türden beklentiler, daima özgürlük talepleriyle karşı karşıya getirildi. Bu kitap "Özgür bir insandan ne bekleyebiliriz?" sorusunun hâlâ anlamlı bir şekilde sorulabileceğine ilişkin güçlü bir inançtan doğdu. İslam düşünce geleneğindeki farklı insan tasavvurları, tüm farklılıklarına rağmen insana ilişkin beklentilerimiz hususunda iyimserdir. Bununla birlikte söz konusu beklentinin nasıl temellendirilebileceği. islam düşünce geleneğindeki felsefî, kelâmî, tasavvufî ve fıkhî perspektifler içerisinde farklı cevaplar bulmuştur.

On dört makalenin yer aldığı çalışma, islam düşünce geleneğindeki farklı disiplinler ve bu disiplinler içerisindeki farklı okulların insanın ne olduğu ve ondan gerçekte neyin beklendiği sorusuna verdikleri cevapları soruşturmaktadır. Hepsi de insan yaşamını daimi bir sınanma içerisinde ilerleyen uzun bir hikâye olarak değerlendiren bu perspektifler için insan, hep "olunan" bir şeydir. "Olma" kabiliyetimizi yönlendiren temel faktörler, bu kabiliyetin nereye doğru yönelmesi gerektiği ve tahakkuk alanları, insanın ne olduğuna ilişkin değerlendirmelerin önemli başlıklarını teşkil eder. Bu çalışmadaki makaleler de bu sorular üzerinden ilerleyerek, bir yandan felsefe, kelam, tasavvuf ve fıkıh geleneklerinde insanın mahiyetini soruştururken diğer yandan bu perspektiflerin güncel imkanlarını derinleştirmektedir.
Mustakim Arıcı İslâm ilim ve düşünce mirasının 16. yüzyıla kadar ulaşan ana akımları-nı ve nazarî düşüncenin temel tartışma noktalarını Taşköprîzâde’nin eserlerinde bulmak ve onun bu akımları farklı düzeylerde sahiplendi-ğini, söz konusu tartışmalarda dirayetini ortaya koyduğunu görmek mümkündür. Bu yönüyle o, dönemine intikal eden ilmî birikimi har-manlayan, tek bir düşünce ekolünün içerisinde ele alınması pek de imkan dahilinde olmayan bir Osmanlı âlimidir. Taşköprîzâde’nin bu özelliğinin belki de en belirgin olarak görüldüğü sahalardan biri ah-lâktır. Bu çalışmada Taşköprîzâde’nin farklı sahalarda kaleme aldığı eserlerden yola çıkarak ve aynı zamanda kaynakları ve dönemindeki literatürle mukayese ederek onun ahlâk ve siyasete dair görüşlerini tartışmayı amaçladık.
Ayda Yörükan, Turhan Yörükan Bu kitap, “Atina Anlaşması” denen şehircilik esasları ile aile ve konut konusunda Fransız mimarların ve konut yapımcıların görüşlerini bir araya getiren, insani açıdan şehirlerimize çeki düzen vermekte faydalı olacak olan iki önemli kısımdan oluşmaktadır. İlk kısım Atina Anlaşması olarak bilinen Milletlerarası Modern Mimari Kongresi’nde alınan 95 şehircilik kararını açıklamalarıyla birlikte sunmaktadır. Aile ve Konut konusunda Fransız mimarların bugünkü eğilimleri adını taşıyan ikinci kısım ise ünlü bir şehir sosyologu olan Chombart de Lauwe ve arkadaşlarının bir dizi mülakat ile çeşitli öneri ve değerlendirmelerden oluşmaktadır. Şehirlerde yaşamak isteyen her insanın arayacağı olumlu şartları veciz ifadelerle vermekte olan bir bu kitap her meslekten şehirciye, mimarlara, sosyologlara, psikologlara, sağlık elemanlarına ve şehirleri yaşanılır bir hale getirmek isteyen Belediyelere sağlam bir görüş açısı kazandırmada yardımcı olacaktır.
Adem Levent, Ahmet Karakaya, Esra Kartal Soysal, Hakan Ertin, Kasım Kücükalp, Latif Karagöz, Lütfi Sunar, Metin Özdemir, Mevlüt Göl, Olkan Senemoğlu, Şaban Ali Düzgün İnsanın mahiyetine ilişkin tasavvurlar, tarih boyunca insani eylemlerin etik. politik ve metafizik yönelimlerini tayin etmiştir. Dolayısıyla ahlaki tercihlerden toplumsal örgütlenmelere, devlet düzenlerinden eğitim sistemlerine kadar ortaya çıkan birçok yapının, insanın ne olduğu sorusuna verilen cevabın doğrudan ya da dolaylı bir tezahürü olduğu söylenebilir. Bu sebeple insanın ne olduğu sorusu, her türden alem tasavvuru için merkezi bir mahiyet arz eder. Modernite. insanın mahiyetine dair klasik tasavvurları radikal bir şekilde dönüştürerek insanlık tarihindeki en önemli kırılmalardan birini ortaya çıkarmıştır. Bu sebeple modern döneme ilişkin doğru kavrayışa ulaşmanın bir yolu. insan tasavvurunun bu dönemde geçirdiği dönüşümleri tespit ve analiz etmekten geçer.
Bu kitapta ağırlıklı olarak insanın mahiyetine dair, modern Batı düşüncesindeki tartışmalar ele alınmakta; çeşitli ilmi disiplinlerin oluşumunda ve dönüşümünde bu alanlardaki farklı insan tanımlarının etkisi değerlendirilmektedir. Ayrıca kitap, modernlikle birlikte ortaya çıkan dönüşümlerin islam dünyasındaki insan tasavvurlarını nasıl etkilediği sorusuna cevap sağlayacak şekilde, çağdaş İslam düşüncesinde yer alan çeşitli tartışmalara da yer vermektedir. Bu sayede okuyucular, köklü bir biçimde değişen evren ve insan tasavvurunun eş düzeyli ve eş zamanlı etkilerini takip etme imkanı bulacaklardır.
Nuriye Niğdelioğlu Happani İntihar Saldırısı Eylemlerinin Anatomisi; günümüz dünyasının en önemli siyasal olayları arasında yer alan, bir öldürme eylemi olarak kullanılan intihar terörizminin stratejisini, demografik yapısını, hedef kitlesini, amaç/yöntem ilişkisini, nedenlerini, hangi dönemlerde intihar saldırısı gerçekleştirildiği ve terör örgütlerine olan katkılarını değerlendirmektir. Bu kitapta, terör örgütlerinin hangi siyasi, dinî veya ideolojik olaylara karşı intihar terörizmi faaliyetlerini gerçekleştirdiği incelenmiştir. İntihar terörizmi başta Orta Doğu olmak üzere İspanya, İngiltere, Rusya, Sri Lanka ve Türkiye dâhil birçok farklı ülkede görülen bir terör çeşididir. Bir kişinin kendi bedenini, hayatını silah olarak kullanmasını gerektiren bir yöntemin nasıl bu kadar popüler hâle geldiği ise araştırmacılar tarafından hâlâ sorgulanmaktadır.
Yunus Cengiz, Selime Çınar Ahlâk düşüncesi için kilit kavramlardan biri olan vicdan kavramı günümüzde sıklıkla "ahlâkî bilinç" anlamında kullanılmaktadır. İslam düşüncesine bakıldığında ise vicdan kelimesinin bu anlamda kullanıldığını ya da yaygınlıkla böyle bir içeriğe sahip olarak geçtiğini söylemek zordur. Nitekim birçok metinde bu kavram ahlâkî değil epistemolojik anlamda sezgiye karşılık gelecek şekilde geçmektedir.
Bu çalışma ile amaçlanan; vicdan kavramını Îslamî gelenekler üzerinden işleyerek, kavramın bu geleneklerdeki karşılığını saptamaktır. Bu durum bizim, literal olarak vicdanın geçip geçmemesine bakmaksızın bir eylem karşısındaki eyleyenin ahlâkî farkındalığının oluşmasını sağlayan zihinsel halleri ve pratik sonuçlarını çözümlemeyi hedefleyen metinleri ele almamızı gerekli kılmaktadır. Bunu yaptığımız takdirde ahlak psikolojisine dair klasik metinleri tekrar yorumlama imkânını bulacağımız gibi, İslam ahlak felsefesinin yeniden üretimine bir katkı da sağlamış oluruz.
İslam Ahlâk Düşüncesi Projesi kapsamında 3-4 Haziran 2016 tarihlerinde İLEM-İLKE ev sahipliğinde gerçekleştirilen İslam Düşüncesinde Vicdan Çalıştayı'nda sunulan çalışmalardan oluşan bu kitapta yer alan makalelerde, insanı doğru eyleme teşvik eden içsel halin sorun- sallaştırılma biçimi, bunların farklı alanlardaki yansımaları ve psikolojik-teolojik temelleri ilgili gelenekler açısından ele alınmaktadır.
Eksiksiz bir yaşam şekli olarak İslam'ın değer ve ilkeleri ile laiklik temelli sosyal gerçeklik arasındaki ayrım bugünkü Müslüman dünyasına nüfuz eden gerginliğin temelinde yatmaktadır. Bu nedenle İslam'ın orijinal kaynaklarından -Kur'an ve sünnet- ve Müslüman halkın tarihî tecrübelerinden yararlanarak islam'ın gerçek anlamı ve mesajını keşfetmek için yeni bir arayış vardır. İslam'ın uygunluğunu değerlendirmek ve bu bilinci sosyoekonomik gerçekliğe dönüştürmenin yol ve araçlarını bulmak için kişisel ve toplumsal yaşamın -edebi, eğitimsel, politik, sosyokültürel, ekonomik ve teknolojik- hemen hemen her alanında çaba gösterilmektedir. Gelişmekte olan bir sosyal bilim olarak İslam iktisadı, Müslüman iktisatçılar ve ulemadan böyle bir yaratıcı cevap niteliğindedir.
İslam İktisadı Çalışmaları, İslam iktisadının titiz bir akademik disiplin olarak tanıtımı ve geliştirilmesine katkı sağlamak amacıyla düzenlenen Birinci Uluslararası islam Ekonomisi Konferansı'nda sunulan bazı makaleleri içermektedir, islam iktisadının bir disiplin hâline gelebilmesini amaçlayan toplantıda Müslüman iktisatçılara islam iktisadının temel kavramalarını açıklamak ve çağdaş dünyada bunları uygulamanın yollarını ve araçlarını tartışmak için yapılan çaba da dâhil olmak üzere ekonominin islamileştirilmesinin sorunlarına değinen tartışmalar yürütülmüştür. Elinizdeki çalışma, bu tartışmaların bir neticesi olarak İslam iktisadı kavramı ve metodolojisi, islam iktisadında üretim ve tüketim, İslam iktisadında devletin rolü, şeriat çerçevesinde sigorta, faizsiz bankacılık, zekât ve maliye politikası, İslamî çerçevede ekonomik gelişmeler, Müslüman ülkeler arasında ekonomik iş birliği konularındaki makalelerden oluşmaktadır.
Fatih Savaşan, Fatih Yardımcıoğlu, Şakir Görmüş, Süleyman Kaya İslam'ın iktisadi görüşünün ne olduğu, bir ekonomik sistem sunup sunmadığı, insanların ihtiyaçlarına ne gibi çözümler ürettiği, tarihsel olarak Müslümanların hangi kurumlar üzerinden ekonomiyle ilgili faaliyetlerini yürüttüğü gibi birçok konu uzun zamandır farklı kesimler tarafından tartışılmış ve hâlâ tartışılmaya devam etmektedir. Sadece teorik çabalar değil uygulamaya dönük de birçok gayret ortaya konulmuş, kurumlar tesis edilmiştir. Kimi zaman İslamî bankaların başını çektiği uygulama tarafı diğer teorik çalışmaları yönlendirmiş kimi zaman da teori, uygulamayı etkilemeye çalışmıştır. Diğer yandan İslamî finansın büyümesi ile birlikte kaçınılmaz olarak düzenleyici otoriteler de bu ekosistemin içine dâhil olmuştur. Nihayetinde birçok paydaş birbiriyle irtibatlı ya da değil İslam iktisadı ve finansı üzerine kafa yormakta, bu alanın gündemde kalmasına katkı sağlamaktadır.
Türkiye için de özellikle 1980'li yıllardan sonra İslam iktisadı ve finansı alanındaki çalışmalar artmıştır, islam hukukçuları, İslamîfinans sektöründeki çalışanlar, düzenleyici kurumlar, akademisyenler ve daha birçok kişi alana katkı sunmaktadır. Bunların içerisinde bazı isimler kendi alanlarında öncü roller oynamışlar ve günümüzde İslam iktisadı ve finansının çok daha geniş kesimlere ulaşmasında etkili olmuşlardır. İşte bu kitap, bu alanda uzun yıllardan bu yana emek vermiş hocalarla ve İslamî finans alanında faaliyet gösteren sektör temsilcileriyle ve düzenleyicilerle yapılan söyleşilerden oluşmaktadır.
Chaib Bounoua, Kadir Yıldırım, Latife Reda, Mohamed Benbouziane, Muhammad Iqbal Anjum, Mustafa Macit, Rajai Ray Jureidini, Saffet Köse, Salman Ahmed Shaikh, Siham Matallah, Toseef Azid, Yasien Mohamed, Zeyneb Hafsa Orhan Modern iktisat ilmi, kapitalist ekonomik sistemle el ele gelişerek günümüz iktisadi düzeninin şekillenmesini sağlamıştır. Fayda ve maliyetin insanları ve piyasayı yönlendirdiği bu sistemde tüketimin teşvik edilmesi ve kârlılığın artırılması temel amaç hâline dönüşmüştür. Bu süreçte, insan emeği ve emeğin değeri de kazanç ve sosyoekonomik sisteme sunduğu katkı çerçevesinde değerlendirilmeye başlanmıştır. Emeğin sadece bir üretim girdisi olarak görülmesi ve teknolojik gelişmelerle ikamesinin sağlanması, değerinin de hızla azalmasına yol açmıştır.
Kapitalist iktisadi sistemin meydana getirdiği problemlerle başa çıkmada yeni bir İslam iktisadı anlayışı ortaya koyarak emeğin karşılığının adil belirlenmesinden emeğin karşılığının zamanında verilmesine; hukuki hakların güvence altına alınmasından iş güvenliği tedbirlerine kadar
geniş bir yelpazede teorik tartışmaların yapıldığı ve politika önerilerinin sunulduğu “İslam İktisadı ve Emek” başlığıyla uluslararası bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Elinizdeki kitap, farklı coğrafyalardan pek çok nitelikli ilim insanının atölyede sunduğu tebliğlerin bir seçkisinden oluşmaktadır. Kitapta, emek konusunda İslam iktisat düşüncesinin teorik düzeyde çalışma ve emeğe atfettiği değer, hâkim iktisadi sistemin yarattığı pratik koşulların sınırlandırmasından kurtulamadığı ve böylece İslam iktisadı ve emek arasındaki ilişkinin temelden ve açık bir şekilde konuşulamadığına dikkat çekilmiştir. Ayrıca kitapta, kapitalist iktisadi sistemin aksine insanın piyasa zemininde konuşulacak bir meta olmadığı ve insanı salt emeğe indirgemenin İslam’ın temel değerleri ile bağdaşmayacağı vurgulanmıştır.
Ahmet Faruk Aysan, Valentino Cattelan, Mustafa Dişli, Ekrem Erdem, Aliakbar Jafari, Hüseyin Öztürk, Bilal Ahmed Qazi, Özlem Sandıkçı Türkdoğan, Mustafa İbrahim Turhan, Mansour Yeganeh 1980’lerden itibaren neoliberal politikaların yaygınlaşması ve finans kapitalizminin küresel ölçekte etkinleşmesi ile beraber bankalar aracılığıyla insanlar borç, kredi, faiz sarmalına mahkûm edilmiş, öte yandan finans kurumları kârlarını fâhiş oranlarda arttırmıştır. Finans kurumlarının etki alanını bu derece genişlettiği bir dönemde, İslam iktisadı üzerine yapılan çalışmalar da yön değiştirmiştir. Son otuz yıldır yapılan çalışmalar neticesinde gelinen noktaya bakıldığında, alternatif sistem arayışlarının, mevcut sistem içerisinde var olma çabalarına doğru evirildiği görülmektedir. İktisadi bir sistem oluşturma arayışları, özellikle finansal boyutla sınırlandırılmış ve faizsiz bankacılık hiz-metlerinin başlatılması ile Müslümanlara sistem içerisinde yer açılmıştır.
İslam iktisadı çalışmalarını finansal alanın kısıtlamasından kurtararak bütün yönleriyle ele almak ve İslam iktisadının alternatif bir sistem olarak iddiasını sürdürmesini sağlamak maksadıyla “II. İslam İktisadı Atölyesi: İslam İktisadı ve Piyasa” başlıklı uluslararası bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Elinizdeki kitap, bu toplantıya dünyanın farklı coğrafyalarından katılan ilim insanlarının sunduğu tebliğlerin bir seçkisinden oluşmaktadır. Kitapta, İslam ve piyasa arasındaki ilişki odak noktası olarak belirlenmiş, adil, insani ve sürdürülebilir bir piyasa modelinin imkânı tarihsel bilgiler ve mevcut iktisadi koşullar ışığında tartışılmıştır.
Qazi Masood Ahmad, Osamah Hussain Al Rawashdeh, Toseef Azid, Valentino Cattelan, Mehmet Tarık Eraslan, Khoutem Ben Jedidia, Ozan Maraşlı, Yulizar D. Sanrego, Salman Ahmed Shaikh, Ömer Faruk Tekdoğan, Hüsnü Tekin, Aimatul Yumna, Dwi Retno Widiyanti Gelir adaletsizliğinin her geçen gün arttığı, yoksulluğun dünya çapında bir problem olduğu, gayriinsani çalışma koşulları, yetersiz maaşlar ve sosyal güvencesizlik ile malul bir emek piyasasının varlığını koruduğu bugünün hâkim iktisadi düzeninde, çoğu devletin bu talepleri karşılayacak düzeyde politikalar üretememesi dikkat çekici bir husustur. Kapitalist politikaların sosyal adaleti sağlamaktan uzak, bilakis eşitsizliği her daim derinleştiren ve iktisadi ve sosyal refahın geniş kitlelere ulaşmasını engelleyen özellikleri birçok Müslüman ilim insanı tarafından yıllardır eleştirilmektedir. Ancak, İslamî ilkeler çerçevesinde şekillenecek bir iktisadi düzenin sosyal adaleti sağlayacağı fikrine dayanan bu eleştirilerin, henüz bütünlüklü alternatifler önerdiklerini söylemek güç görünmektedir.
Elinizdeki kitap bu çabanın bir ürünü olarak, farklı ülkelerden çalışmalar yapan akademisyenlerin sosyal adalet başlığı etrafındaki meseleleri İslam iktisadı perspektifinden ele aldığı yazılardan oluşmaktadır. Kitapta yazarlar, mevcut sosyal ve iktisadi adaletsizliklerin sebeplerinin gerçekçi ve derinlikli bir şekilde irdelenmesi, İslamî ilkelere dayalı bir sosyal adalet anlayışının teorik zemininin nasıl oluşturulacağı, hangi alternatif mekanizmaları içereceği ve ne gibi somut çözümler üretilebileceği konuları üzerine tartışmalar yürütmektedir. Kitapta ayrıca, güncel iktisadi sistemin eşitsizlik kaynağı hakkındaki teorik tartışmalarla faiz, zekât, vakıf, dayanışma ve sadaka gibi uygulamalı alanlarda model önerileri bir araya getirilerek, İslam iktisadı perspektifinden sosyal adalet mevzusunun kapsamlı ve bütüncül bir biçimde ele alınması sağlandı.
Abdulazeem Abozaid, Zakaria bin Bahari, Masudul Alam Choudhury, Taha Eğri, Abul Hassan, Fahm Khan, Necmettin Kızılkaya, Şennur Özdemir, Muhammad Syukri Salleh, Lubna Sarwath, Amir Wahbalbari, Asad Zaman İslam iktisadı adı altında yapılan çalışmaların geldiği nokta sadece ülkemizde değil, dünyanın birçok yerinde temelinden uzaklaşmış bir şekilde gerçekleşmektedir. 1970’li yıllardan bugüne kadar uzanan İslam iktisadı çalışmaları, gün geçtikçe mevcut iktisadi sisteme eklemlenmiş ve sadece finansal işlemlerden ibaret kalarak büyük bir ölçüde sınırlandırılmıştır. Oysa “İslam iktisadı” kavramsallaştırılması, esasında alternatif bir iktisadi sistemi çağrıştırması gereken bir terim olmayı hak etmektedir. Ancak reel ekonomik hayat içerisinde uygulanan finansal ve ticari işlemler nihayetinde layık olduğu konumdan gün geçtikçe uzaklaşmakta ve İslamî finans araçlarının yaygınlaşmasıyla birlikte iktisadi teoriye sağlanabilecek katkıları da göz ardı edilmektedir. Tüm bu gelişmelere rağmen, Müslüman iktisatçılar farklı kavramsallaştırmalarla bu konu hakkında değerli çalışmalarını sürdürmektedir.
Kitap, İslam iktisadı tatışmalarının tarihsel seyrini ve kavram dünyamızdaki güncel etkilerini bütünsel bir bakış açısıyla ele almak maksadıyla düzenlenen “İslam İktisadı Atölyesi-I: Temel Kavramlar ve Fikirler” atölyesinde tartışmaya açılan tebliğlerden oluşmaktadır. Farklı yazarların kavramsal, fikri ve metodolojik açılardan İslam iktisadı tartışmalarını çok boyutlu olarak ele aldıkları bu kitap, geleneksel düşünce mirasımız ile birlikte günümüz toplumsal-ekonomik meselelerine sağlam bir temel kurabilmek amacıyla bir araya getirilmiştir. Kitabın İslam iktisadı çalışmalarına esaslı bir zemin teşkil edecek bir başvuru kitabı olması hedeflenmektedir.
Muhammad Akram Khan İslam iktisadı konusunda öncü çalışmaları olan Akram Khan. islam iktisadının bir sosyal bilim olarak geliştirme hedefinin henüz başaramadığını iddia etmektedir. Khan. islam ekonomistlerinin, İslam iktisadını bir sosyal bilim olarak geliştirme sürecini ihmal ettiklerini ve mevcut durumun İslam iktisat öğretisinin ekonomi dili içinde yeniden ifade edildiğini belirtmektedir. Bu nedenle kitap. İslam iktisadının mevcut durumuna dair yapıcı bir eleştiridir ve konuyu daha fazla tartışmaya teşvik etmektedir.
Elinizdeki kitap, bu yaklaşımını destekler nitelikte çeşitli mitleri araştırmanın yanı sıra yeni alanlar üzerine konuyu geliştirmek için çeşitli yenilikçi fikirler ve bir metodoloji sunmaktadır. Kitap, tüm finansal meselelerin ele alınmasını sağlayarak günümüz İslamî finans kuruluşlarının gizli bir suçlulukla yürüdükleri karmaşık ve çok bilinmeyenli yoldan uzaklaştırarak daha gerçekçi bir ribâ tanımının geliştirilmesi gerektiğini savunmaktadır. Yazar, islamî bankaların artık geleneksel bankalara daha yakın dururken, yeni bir bankacılık idealinin asıl amacının daha az belirgin hâle geldiğini belirtmektedir. Kitap ayrıca bazı geleneksel düşüncelerin zekât kanununun eşitlikçi ruhunu nasıl görmezden geldiğine ve zekâtın dünya çapında milyarlarca fakir insana yardım edemediği bir senaryo yarattığına dair bir bakış sunmaktadır.
Bu kapsamlı kitap, öğrencilere, profesörlere, araştırmacılara, islamî bankalara ve finans kurumlarına, danışmanlık şirketlerine, muhasebe firmalarına ve düzenleyici kurumlara hitap etmektedir. Kitap, profesyonel iktisatçılar ile araştırmacıların yanı sıra konuya ilgi duyan herkesin ilgisini çekecektir.
Abdul Azim Islahi İslam İktisat Tarihi serisinin üçüncü kitabı olan çalışma, Hicri 11. yüzyıla tekabül eden Miladi 17. yüzyılda İslam iktisadi düşüncesinin durumunu ele almaktadır. Müslüman entelektüel tarihinin en çok ihmal edilen bölümlerinden biri olan bu dönemi ele alırken Islahi, doğru bir bakış açısı oluşturmak ve Müslüman ülkelerdeki durum hakkında tarihsel bir arka plan bilgisi sağlamak için başlangıçta Müslüman devletlerin tarihine, iktisadi ve entelektüel durumuna genel bir bakış sunmaktadır. Çalışmanın ana odağı Arapça çalışmaları ve İslam'ın merkezi bölgelerini kontrol eden Osmanlı İmparatorluğu'ndaki vakıflar, tımar, lonca, ihtisab gibi iktisadi kurumlan kapsamaktadır. Kitapta 17. yüzyılda bazı Batılı iktisadi kurumlar ve fikirlere de karşılaştırma amacı ile değinilmiştir.
A. Taha İmamoğlu, Ahmet Okumuş, Haluk Alkan, Hızır Murat Köse, İlker Kömbe, Lütfi Sunar, Ömer Türker, Özgür Kavak, Süleyman Güder, Şenol Korkut İnsan bir topluluk içerisinde yaşayan, kendisini bir topluluk içerisinde anlamlandıran siyasi bir varlıktır. Ancak bu zorunlu birlikteliğin iyi ve adil bir sisteme dönüşmesi için arayışlar olagelmiştir. Tarih boyunca böyle bir düzenin kurulması ve sürdürülmesi için çeşitli siyasal sistemler geliştirilmiştir.
Günümüzde de insanlığın karşılaştığı en önemli ve acil sorunlardan biri herkes için iyi, faydalı ve adil bir düzenin teşekkülüdür.
Elinizdeki eser, çağdaş siyaset biliminin ve siyaset felsefesinin imkânlarını ve araçlarını da kullanarak İslam siyaset düşüncesine kuramsal bir çerçeve çizmek maksadıyla hazırlanmıştır. Alanında yetkin akademisyenler tarafından yazılan bu kitap yeni bakışlar oluşturmayı amaçlamaktadır.
“Adil devlet", "erdemli şehir" ve "mükellef insan" kavramsallaştırmaları etrafında şekillenen İslam siyaset düşüncesini yeni bir bakışla kavramak için bu kitap rehber niteliği taşımaktadır.

Bassam Abu Al-Foul, Adewale Abideen Adeyemi, Habib Ahmed, Tunku Alina Alias, Mohamed Ariff, Muhammad Chaudry, Murat Çizakça, Hafas Furçani, İsmail H. Genç, Roszaini Haniffa, M. Kabir Hassan, Mohammad Hudaib, Zafar Igbal, Abdul Azim Islahi, Abdul Ghafar İsmail, Andreas A. Jobst, Monzer Kahf, Muqtedar Khan, Scott Kostyshak, Mohamad Akram Laldin, Mervyn K. Lewis, Nurul Aini Muhamed, George Naufal, Volker Nienhaus, Umar A. Oseni, Bayu Taufiq Possumah, James E. Rauch, Carrie E. Regenstein, Joe M. Regenstein, Mian Nadeem Riaz, Jared Rubin, Meysam Safari, Muhammad Nejatullah Siddigi, Shamim A. Siddigui, Azeemuddin Subhani, Rodney VVİlson, Ouidad Yousfi, Asad Zaman İslam, bir Müslümanın varlığının bütünlüğü üzerinde yetki sahibidir ve kutsal ve seküler arasında hiçbir ayrımı kabul etmez. Ekonomi, siyaset ve dinî ve sosyal ilişkiler, İslam'ın kutsal hukukunun -şeriatın- yetkisi altındadır. Şeriata dayanarak, İslam, iş ve ticaretin nasıl yönetilmesi gerektiğini, Allah'a ve topluma karşı hesap verme mesuliyetinin nasıl sağlanacağı ve bankacılık ve finansın nasıl düzenleneceği konusunda kapsamlı bir etik oluşturur. Bu din temelli değerlere karşı büyük ölçüde anlayışsız olan küresel bir iş ortamında, bu bileşenlerin tümü kendilerine has zorluklar ortaya çıkarmaktadır. Elinizdeki kitap bu bakış açısı ile okuyucuya İslam'ı ve İslam'ın ekonomiyi ve ekonomik yaşamı nasıl şekillendirdiği ve bunlarla nasıl etkileşime girdiği konusunu farklı başlıklar altında ele almaktadır.
İslam iktisadı alanında tanınmış araştırmacılar tarafından kaleme alınan kitapta Müslümanların ekonomik yaşamıyla ilgili çeşitli konularda özenle seçilmiş araştırmalar yer almaktadır. Ahlâki ekonominin sadece kilit yönleri üzerine değil, aynı zamanda ekonomik etmenlerin davranış ve beklentilerine de bir bakış açısı sunmaktadır. İslam iktisadında etkili ve nitelikli çalışmaları ile bilinen M. Kabir Hassan ve Mervyn K. Lewis tipik İslam iktisadı literatürünün kapsamını genişleterek ve Müslüman toplumun günlük yaşamıyla ilgilenen başlıkları dahil ederek değerli bir editörlük çalışmasında bulunmuşlardır.
Geniş bir konu ve araştırma yelpazesini kapsayan çalışma, İslam'ı merkeze konumlandırarak ekonomik örgütlenme, işletme ve yönetim, finans ve yatırım, tüketim, yardım, karşılıklılık ve kendi kendine yardım, devlet ve kalkınma dahil olmak üzere ekonomik hayatın ana yönlerini incelemektedir. Konuyla ilgili çalışma yapan araştırmacıların yansıra kitap lisans ve lisansüstü dersler için temel okuma niteliğindedir.
Syed Nawab Haider Naqvi İslam iktisadının orijinalliği -neoklasik, iktisat, Marksist iktisat, kurumsal iktisat ve diğer bütün iktisadi yaklaşımlardan ayrıldığı üzere- onun temelde kurduğu belirgin “dinî-ahlâki” bağlantılarında yatmaktadır. Ahlâkın insanın iktisadi davranışlarına yansıması gerektiği emri üzerinden ilerleyen Naqvi, İslam’ın ahlâki ilkelerin iktisadi davranışlarda etkili olması için çözümü aşikâr-olmayan
ve indirgenemez bir aksiyom setine dönüştürülmesi gerektiğini belirtmektedir. Bu bağlamda kitap, İslam ahlâkına yönelik özünde sıra dışı bir bakış açısı sunmaktır. Böyle bir bakış açısı Tevhid, denge (Adalet ve İhsan), özgür irade (İhtiyar) ve sorumluluk (Farz)’dan oluşan dört temel aksiyom ile temsil edilmektedir.Bu aksiyom setinin İslam iktisadı hakkında mantıksal çıkarımlar
yapmak adına kullanılmak için yeterli niteliğe sahip olduğunu ve yapılan çıkarımların gerçek hayattaki Müslüman toplumlar bağlamında her zaman doğrulanabilir olmasa da yanlışlanabilir de olmayacağını savunmaktadır.
Munawar Iqbal, Ismail Serageldin, Hafız Mohammad Yasin, Sayyid Tahir, M. Kabır Hassan, Dewan A. H. Alamgir, Seif El Din I. Tag El Din, Mohammad Daud Bakar, Murat Çizakça Yoksullukla mücadele insanlığı, uzun zamandır meşgul eden ve bilhassa dünyanın belli bölgelerinde hâlen önemli bir mesele olarak durmaktadır. Dünyanın bu bölgeleri ise büyük oranda Müslüman nüfusa ev sahipliği yapmaktadır. Konu üzerine çalışmalar yapan Müslüman iktisatçılar, yoksulluğun tek boyutlu olmadığını, ekonomik büyüme odaklı yaklaşımların dağılımda yoksulluk ve eşitsizliğin esas sebeplerini gizlediğini vurgulamaktadır.
Kitap, yoksullukların azaltılmasına yönelik İslâmî yaklaşım ve İslâmî sistemin bazı kurumlarının bu konuda oynadığı rol üzerine odaklanmaktadır. Zekât, ribâ, vakıf, tekâfül, ifa gibi önemli kurumsal düzenlemelerin yoksullukların giderilmesindeki ve İslami iktisat paradigması içindeki sosyal olarak kabul edilebilir bir gelir dağılımına ulaşılmasındaki rolünü vurgulamak için hem teorik çerçeve hem de ampirik kanıtlar sunmaktadır.
Ali Haydar Başer, Serdar Şahin, Birsen Banu Okutan, Yunus Vehbi Karaman,Jan Markus-Vömel, Hüseyin Arslan Türkiye siyasal ve düşünsel hayatının en canlı alanlarından birini teşkil eden İslamcılık düşüncesi tabana yayılmış, farklı formlara sahip bir fikriyat olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer ideolojilerle çatışma ya da uzlaşma bağlamında dahi olsa sürekli halde iletişim halinde olmuş ve tam bu nedenle Türkiye tarihinde siyasal alana hapsedilmeyecek genişlikte bir zemin açmıştır. İslamcılığın kendi dönemini kurma, yönetme ve yönlendirme çabası, pratiğini sürdürdüğü "şimdi" ile irtibatlıdır.
Şimdilik iddiası İslamcı düşünceyi tarihsel bir vaka olmaktan çıkararak toplumsal bir tez olarak sunulmasına imkan tanımaktadır. Bu tez, İslamcı düşünceyi siyasal bir deneyimden kültür dünyasına, kitlenin gündelik hayatını belirleyen konumdan düşün dünyasının şekillenmesine kadar geniş bir yelpazede değerlendirmeye ihtiyaç duymaktadır.
İslamcı düşüncenin tarihsel deneyimi ve bugüne aktarımı üzerine çok sayıda çalışma yapılmış olsa da teorik zeminde değerlendirilecek metinlerin azlığı dikkat çekmektedir. Bu kitapta, alanda çalışan isimler tarafından hazırlanmış, birbirini destekleyen ve/veya şerh eden, teorik tartışma yürüten altı başlık bulunmaktadır.
İslamcı düşüncenin son zamanlarda öne çıkan tartışmalı meseleleri üzerine güncel literatürü takip eden bu altı başlığın çalışmalara katkı sunması ve yeni tartışmalar açması hedeflenmektedir.
Muhammad Ayub İslamî finans alanında son yıllarda küresel düzeyde giderek devam eden çalışmalar önemli bir kilometre taşının geçildiğini ortaya koymaktadır. Alandaki bu gelişmelerle birlikte bankacılar, ticaret camiası, sanayiciler, şer’i konularda çalışan âlimler ve halk, İslamî finansın ne olduğunu, özelliklerinin ne olduğunu ve nasıl çalıştığını bilmeye ihtiyaç duymaktadır.

Elinizdeki kitap, İslamî bankacılık ve finans kuruluşlarının felsefesini, modellerini, araçlarını ve faaliyetlerini anlamak isteyen lisans ve lisansüstü öğrenciler, bankacılar ve diğer herkes için ders kitabı vazifesi görecek şekilde hazırlanmıştır. İslamî finansın hem teorisini hem pratik yönlerini kapsayan bu kitap, İslamî finansın temelini oluşturan İslamî ekonomisini, İslamî finans ilkelerini, İslam ticaret hukukunun temel özelliklerini, İslamî finansal kurumlar tarafından benimsenecek usulleri, ürünleri ve İslamî finans kurumları tarafından uygulanacak prosedürleri, finansal sistemin ve ekonominin gelişmesinde İslamî finans sisteminin oynayabileceği rolleri içermektedir. Ayrıca kitap, İslamî finans kurumlarının kullandığı ya da çeşitli müşterilere fon sağlamak için benimseyebilecekleri temel modellerin, şer’i kurallara uygunluğunu sağlayabilmek üzere yapılan tartışmaları da kapsamaktadır. Ekonominin çeşitli sektörlerini finanse eden İslamî bankaların mevduat ve fon yönetimini kapsayan pratik ve operasyonel yönleri, risk yönetimi, muhasebe uygulaması ve İslamî mali piyasaların ve araçların işleyişi derinlemesine tartışılmıştır.

Aslı Telseren Ömeroğlu, Burak Beder, Can Uyar, Dilhan Apak, Efe Can Müderrisoğlu, Ezgi Demiral, Hazal Papuççular, Jade Cemre Erciyes, Merve Hazer Yiğit Uyar, Nazlı Akyüz, Nihan Akıncılar Köseoğlu, Nilay Kavur, Nur Sinem Kourou, Özlem İngün Karkış, Şirin Duygulu, Üstüner Okan Çınar “İSTDER Talks – Doğru Bilinen Yanlışlar” podcast projemizi, doğru bilgiye erişimin zor olduğu teknoloji çağında dezenformasyon ile mücadeleyi sağlamak amacıyla hayata geçirmek istedik. Doğru bilgiye erişim hakkı ve bilgi kirliliğiyle mücadele hedefiyle yola çıktığımız projemizde, üzerinde durulan konular hakkında farkındalık yaratmak ve dinleyici kitleyi doğru bilgiye kavuşturma niyetindeydik. Bu nedenle, bütün podcast söyleşileri, doğru bilinen yanlışlar konseptiyle yapıldı. “İSTDER Talks – Doğru Bilinen Yanlışlar Podcast” kitabımızda ele aldığımız konu başlıkları: Sosyal Bilimlerde Podcast Yayıncılığı, Medyada Manipülasyon ve Algı Yönetimi, Türkiye'de Başkanlık Sistemi, Türkiye-AB İlişkileri, Göç: Doğru Bilinen Yanlışlar, Asya Pasifik’te Kore Yarımadası’nın Jeopolitik ve Jeostratejik Önemi, Türkiye'nin Kurucu Antlaşmaları ile İlgili Doğru Bilinen Yanlışlar, Tarım ve Ticarette Yeşil Ekonomik Dönüşüm, İklim Değişikliği ve Sağlıkla İlişkisi, Kadın, Siyaset ve Siyasi Partiler, Toplumsal Cinsiyet Bağlamında Söylem Analizi: Doğru Bilinen Yanlışlar, İnsan Haklarında Dönüşüm – Unutulma Hakkı, Türkiye'de Azınlık Olmak, Alevi Kimliği: Doğru Bilinen Yanlışlar, Kesişimsellik ve İktidar İlişkileri, LGBTİ'ler Hakkında Doğru Bilinen Yanlışlar, Hükümlü ve Tutuklu Çocuklar (Çocuk Adalet Sisteminde Doğru Bilinen Yanlışlar)'dır.
Kenan Ören Bu kitap, İş ve Sosyal Güvenlik alanında yapılan en son değişiklikler ile güncelleşmiş haliyle hazırlanmış ve örnek olaylarla desteklenmiş bir kitaptır. İşçinin gerek bireysel ve gerekse toplu iş ilişkileri ve bu ilişkilerden kaynaklanan uyuşmazlıkların ve hak ihlâllerinin halli için gerekli kanunlar, örnek uygulamalar ve bazı Yargıtay kararlarıyla takviye edilmiş bu kitap, sadece işçiler için değil aynı zamanda onlarla ilintili tüm toplum için gerekli olan önemli bilgileri içermektedir. Bu bağlamda işçinin ihbar ve kıdem tazminatı, iş güvencesi çerçevesinde işe iade davası, işsizlik sigortası gibi hayatî önem taşıyan faktörler örnek uygulamalarla birlikte sunulmaya çalışılmıştır. Şurası iyi bilinmelidir ki, bir “İş Sözleşmesi (Hizmet Akdi)” ile çalışan ve “işçi” statüsü taşıyan her bireyin bu kitaptan alacağı ve faydalanacağı çok önemli dersler bulunmaktadır. Diğer taraftan, her bir İşçinin, bilhassa iş sözleşmesinin sona erdirilmesinden kaynaklanan haklarını elde edebilmesi için, öncelikle bu haklardan hakkıyla haberdar olması gerekmektedir. İşte bu kitap, işçinin gerek iş hukuku bağlamında ve gerekse sosyal güvenlik bağlamında mevcut olan haklarını ayrıntılarıyla takdim eden etkin bir kitap haline getirilmeye çalışılmış bir kitaptır.
Zerrin Toprak, Ömür N. Timurcanday Özmen, Gökhan Tenikler Disiplinlerarası bu çalışma, Osmanlı dönemindeki tipik mahalleleri andıran yapısıyla, çoğu kere yoksul, orta halli ve tek tük hali vakti yerinde aileleri bir arada görmenin mümkün olduğu, İzmir Büyükkent Bütününde, Roman yoğunluklu mahallelerde yapılmıştır. Romanların duygu, düşünce ve toplum içindeki katkılarının farkındalığını sağlamak, onları anlamak temelli araştırma kendilerinin katkıları ve destekleriyle gerçekleştirilebilmiş, gerek ölçek gerekse içerik yönüyle alanında ilklerden olan, zahmetli bir çalışmanın ürünüdür. Anketlere dayanan ve gözlemleri de içeren çalışma; tarihteki Romanları anlatan erişilebilmiş kısıtlı bilgilerin değerlendirilmesinin yanı sıra günümüzde yeni yeni öne çıkan “uluslararası farkındalığı” özetleyen bir giriş kısmını takiben İzmir Büyükkent Bütünü alanındaki örneklem çerçevesinde ortaya konulan, Roman vatandaşlarımızın profili ile ortaya çıkan sonuçlara ilişkin olguların uzman yorumlarıyla değerlendirildiği üç kısımdan ibarettir. Anket örnekleminde ortaya çıkan bilgiler, uluslar arası yazında da merak konusu olduğundan bilginin paylaşımını kolaylaştırmak için, İngilizce olarak anket bilgileri ve özet kitapta yer almıştır.
Aydın Uğurlu, Feyzan Göher, H. Nurgül Begiç, Hava Selçuk, Onur Köksal, Recep Özkan, Selcen Gültekin, Servet Senem Uğurlu, Yahya Akyüz, Yonca Gül Uğurlu Toplumu oluşturan insan unsuru, bir taraftan coğrafya ve kültürü etkilerken diğer taraftan da coğrafya ve kültürden etkilenmektedir. Kadından ve erkekten oluşan toplumsal yapının insan unsuru, bu iki cinsin yapı içerisindeki konumuna göre de toplumdan topluma farklılık göstermektedir. Toplum içerisindeki kadının ve erkeğin konumu, o toplumun diğer toplumlar içerisindeki yerini belirlemede en önemli faktörlerdendir.
Toplumun kadına ve erkeğe yüklediği anlamlar, cinslerin toplumsal hayata sağladıkları katkıları farklılaştırmakta, ayrıştırmakta hatta keskin sınırlar çizerek bazen görünür bazen de görünmez engeller/yasaklar koymaktadır. Bu durum; cinsiyete göre düzenlenmiş aile hayatından bireysel ilişkilere, iş yaşamından eğitim durumuna kadar toplumsal yapının her alanına etki etmektedir.
Biri olmadan diğerinin varlığının mümkün olmadığı bu iki cinsin, zaman içerisinde ortaya çıkan toplumsal rollerindeki farklılıkların temel kaynağını oluşturan kültürel ritüeller, bazen kadını bazen de erkeği öne çıkararak diğerine hükmetme hatta onu her türlü haklardan yoksun bırakma durumuna kadar getirmiştir. Bu yoksunluk ve hükmetme insanlık tarihinde daha çok erkek lehine olmuş, kadın hemen her devirde ve toplumda erkeğin gölgesinde kalarak ikincil plana itilmiştir.
Bu kitap; “Türklerde Kadın”, “Anadolu'da Kadın”, “Göçebe Kültüründe Kadın”, “Bacıyan-ı Rum ve Anadolu'da Kadın Zanaatkârlar”, Batı'da Kadın”, “II-IX. Yüzyıllarda- Türklerde Kadın ve Müzik”, “Kadına Yönelik Şiddet”, “İstatistiklerle Kadın”, “Osmanlı'da Kadın Öğretmenli Ev Sıbyan Mektepleri", “Osmanlı Son Döneminde Kızların Eğitimi ve Öğretmen Faika Ünlüer'in Yetişmesi ve Meslek Hayatı” konularını içermektedir.
Arif Behiç Özcan, Bilge Afşar, Birol Büyükdoğan, Burcu Doğanalp, Burcu Güvenek, Demet Şefika Mangır, Ebru Ertürk, H. Tuğba Eroğlu, Hayriye Sağır, Serpil Ağcakaya, Süleyman Öğrekçi, Yasin Avcı, Yusuf Çınar Kadın emektir, hem evde sorumluluk yüklenir hem iş yerinde. Eştir, annedir, ailedir; çalışandır, üretime katkı sağlar; girişimcidir; aş verir, ekmek verir. Kadın olmak zordur… İş yaşamındaki ve özel hayattaki sorumlulukların eş zamanlı yerine getirilmesi ağır bir yük getirir omuzlarına… Kadının iş yaşamında hâlâ istenilen düzeyde temsil edilebildiğini söylemek mümkün değildir. Nüfusun yaklaşık yarısını oluşturmasına rağmen, ülkemiz açısından kadının iş gücüne katılım oranının erkeğinki ile karşılaştırıldığında oldukça düşük olduğunu ifade edebiliriz. Aslında belli bir dönem çeşitli nedenlerle sadece evde oturan, çocuk yapan ve hizmet eden Türk kadını, şu anda örnek alınan Avrupalı kadından çok daha önce seçme seçilme hakkı başta olmak üzere daha birçok hakka sahip olmuştur. Fakat uygulamada sahip olduğu hakların çoğunu etkin biçimde kullanamadığı görülmektedir. Bu durumun temelinde toplumda yerleşmiş basmakalıp yargılar etkili olmaktadır.
Birçok konu disiplinler arası bakış açısını gerektirmektedir. Bu çok yönlü görüş; konuyu derinlemesine irdeleme, anlama ve daha nitelikli çözümler bulabilme açısından oldukça yararlı olmaktadır. Bu çalışma ile amaçlanan “kadın girişimciliği” konusuna farklı pencerelerden bakabilmek; bu bağlamda da işletme, iktisat, felsefe, halkla ilişkiler, kamu yönetimi, maliye, uluslararası ilişkiler disiplinlerinden değerli akademisyenlerin kendi uzmanlık alanlarına dayanarak hazırladıkları çalışmalarla literatüre bir nebze de olsa katkı yapmaktır.

Barışhan Erdoğan, Başak İnce, Can Çalıcı, Cemre Gunes Vautier, Doğa Eroğlu-Şah, Ezgi Ildırım, Gizem Hüroğlu, Özge Akgül, Özge Sarıot, Özgün Özakay, Özlem Tuzcu, Sinem Cankardaş, Umut Şah Kadınların ortalama yaşam beklentisi daha uzun olmasına rağmen yapılan çalışmalar, paradoksal olarak kadınların psikolojik ve fiziksel sağlıklarının erkeklere göre daha kötü olduğunu ve daha düşük yaşam kalitesine sahip olduklarını göstermektedir. Ruh sağlığı alanındaki çalışmalar; kadın ve erkek arasında sosyal olarak inşa edilmiş rol, sorumluluk, statü ve güç gibi farklılıkların cinsiyetler arasındaki biyolojik farklılıklarla etkileşime girerek kadınların ruh sağlığı üzerinde olumsuz etki yarattığını göstermektedir. Bu kitap, cinsiyete dayalı toplumsal ve biyolojik farklılıkların kadınların ruh sağlığı üzerindeki etkisini multidisipliner bir bakış açısıyla ele almaktadır. Özellikle ruh sağlığı alanında çalışanların konuyu farklı perspektiflerden incelemelerine olanak sağlamayı hedefleyen bu kitap, üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, cinsiyet temelli ayrımcılığın ruhsal bozuklukların etiyolojisinde nasıl bir rol oynadığı ele alınmaktadır. İkinci bölüm; psikolojik problemlerin tanı, değerlendirme ve belirlenmesinde toplumsal cinsiyetin etkisini tarihsel perspektiften ele alarak toplumsal cinsiyete dayalı faktörlerin klinik karar verme süreçlerine etkisini güncel literatür bağlamında değerlendirmektedir. Son olarak üçüncü bölüm, cinsiyet eşitsizliği kaynaklı olumsuz yaşam deneyimlerinin kadınların psikolojik sağlığına nasıl etki edebileceğini farklı sistemler ve bağlamlarda tartışmaktadır.
Ahmet Gökbel, Ayfer Şahin, Ayşegül Turan, Cemalettin İpek, Emine Şener, Ertuğrul Yaman, Hüseyin Kurt, Hüseyin Şimşek, İsa Kanik, Nur Çetin, Oktay Aktürk, Refik Balay, Sultan Selen Kula, Suzan Yıldırım “Asırlar boyu toplumların sağlıklı dönüşümünde anahtar rol oynayan, temel değerlerin nesilden nesile aktarılması noktasında vazgeçilmez bir unsur olan aile ve onun ruhunu oluşturan kadın konusunu ele alıp inceleyen bu çalışma, özgün duruşuyla, değerlerimizin aktarılmasında aracı rolü yüksek bir potansiyel taşımaktadır. Tarihin her döneminde olduğu gibi bu döneminde de toplumların gelişmişliğinde en önemli gösterge, insani unsurların ve değerlerin göz ardı edilmemesidir. Tarihsel ve kültürel birikimimizin, bu gösterge noktasında sergilemiş olduğu yüksek nitelik, bizden sonraki nesillere de şevkle aktarılmaya devam ettiği sürece gelişerek dönüşen kültürümüzün her türlü olumsuz duruma yüksek mukavemet göstermesi kaçınılmazdır.
Fatma Bacı Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezimiz tarafından gerçekleştirilen bu kitap projesi, tarihsel ve kültürel birikimimize katkı sağlayacak bir zihniyet oluşturma noktasında önemli bir adımdır. Kitabın bu yüksek nitelikli gaye ile oluşturulmuş içeriği; Türk-İslam tarihi ve kültüründe kadın ve ailenin vazgeçilmez yerine ilişkin katkıda bulunmasının yanı sıra kadının çalışma hayatındaki yeri ile toplumun güçlendirilmesinde oluşturduğu esası hassas bir şekilde dile getirmesi ile de dikkat çekicidir.”
Prof. Dr. Vatan KARAKAYA
Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Rektörü
Adnan Bülent Baloğlu, Alev Çakmakoğlu Kuru, Ayşe Canatan, Ayten Er, Ayten Koç Aydın, Banu Metin, Fulya Bayraktar, Hacer Tor, Hale Fatma Şıvgın, Huriye Reyhan Demircioğlu, Pelin Öztürk Göçmen, Selin Ertürk Atabey, Tuba Tokuçoğlu Yumuşak, Ülfet Görgülü, Zeliha Kayahan, Zeynep Merve Şıvgın “Kadın ve Kültür” adlı bu kitap, kültürü oluşturan farklı disiplinlerde kadın konusunun ele alındığı makalelerden oluşmaktadır. Alanında uzman
akademisyenler tarafından kaleme alınan bölümlerde kadın; felsefe, sosyoloji, hukuk, edebiyat, tarih, sanat, sanat tarihi, iktisat, politika, din, bilim, medya gibi pek çok alan açısından İncelenmektedir. Bu kitapta, olabildiğince geniş ve akademik bir perspektif olması, kadın çalışmalarının ufkunu genişletmektedir. Eser, problematik ve tematik zenginliği ile kadın konusunda nitelikli okumalar ve araştırmalar yapmak isteyenler için kapsamlı bir kaynaktır.