Sosyal Bilimler \ 36-41
Mizrap Polat Sosyal bir varlık olan insanın eylemi, diğer bir varlığa doğrudan veya dolaylı olarak dokunduğu için ahlaki bir nitelenmeye müstahaktır. Bu vecihle ahlak, sosyal bir olgudur. Ahlakın fikrî arka planını oluşturan ve insana birlikte yaşam bağlamında yol gösteren değerler ise içtimai yaşamın bir nevi şuurunu inşa eder.
Günümüz meta yönelimli hayat tarzında faziletin, diğer bir ifadeyle değerlerin arka plana itildiğine, sıklıkla suistimale uğratıldığına, sabiteleri az olan, eyyamcı, hazcı ve faydacı bir ilişki ve iletişim biçiminin giderek daha fazla kendini hissettirdiğine şahit olunmaktadır. Bu anlamda değerler ve onlardan doğan müspet eylem biçimi olan ahlakilik; sosyal yaşamın insanileşmesi, gücü elinde bulunduranların zalim olmaması ve insan onuruna uygun yaşam tanzimi açısından daha da önem kazanmaktadır.
Değerler sadece ferdî davranışlara yön veren düşünceler olmayıp aynı zamanda kamu vicdanının oluşmasında ve kanunların tesisinde etkili olan şiarlar bütünüdür. Bu yönleriyle onlar, toplumun birlikte yaşama imkânının fikrî ve manevi temelini de oluşturur.
Aysun Aydın, Canan Asal Ulus, Çağla Ünlütürk, Çiğdem Görgün Akgül, Demet Özmen Yılmaz, Didem Semerci, Fatma Mumcu Küçükçaylı, Gönül Yüce Akıncı, Gülbiye Yenimahalleli Yaşar, Hatice Doğan, Işıl Özden Çıtır, İlkay Üremiş Kiril, Merter Akıncı, Nihan Ciğerci Ulukan, Pınar Sökülmez Kaya, Rabia Büşra Erafşar, Sebiha Kablay, Seda Dönmez, Şenay Eray Sarıtaş, Tuba Acar Erdol, Tuğba Kontaş Azaklı Kadın; özel ve kamusal alanda bulunduğu ortama değer katan, ilişkilerin sürdürülmesinde bir nevi tutkal görevi gören ancak hak ettiği değeri pek çok toplumda göremeyen bir varlıktır. Ataerkil örüntüler, kadının toplum içinde genellikle özel alanda kalmasına neden olurken kapitalist üretim ilişkileri bunu beslemektedir. Toplumda yaygınlaşan radikal düşünce tarzları da kadının “gölge varlık” olmasına, toplumsal yaşamda yeteri kadar temsil edilmemesine ve statüsünün güçsüzleşmesine neden olmaktadır.
Cumhuriyet rejimi; cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadele ve kadının insan haklarına yönelik etkili politikalar geliştirilmesi açısından önemli adımlar atılmasına vesile olmuş, kadının hukuksal, sosyal ve ekonomik pek çok hak edinmesinde önemli rol oynamıştır. Ancak yasalarla eşitlik sağlansa da fırsat eşitliğinin tam olarak sağlanamaması ve her geçen gün artan kadına yönelik şiddet olayları pek çok alanda kadınların sorunlarının devam etmesine neden olmaktadır.
Bu kitap; kadınların toplumsal yaşamda yer aldığı alanları ele almakta, "Kadın nerede?" diye sorgularken aslında kadının toplumsal yaşamın her alanında olduğuna dikkat çekmekte ve bu alanlarda kadınların yaşadıkları sorunlara odaklanmaktadır.
Ahmet Umut Hacıfevzioğlu, Ayşe Uslu, Barış Çelik, Begüm Akdeniz, Berhu Erdoğan, Burak Gürbüz , Eyyüp Ensari Cicerali , Fatma Zeynep Özkurt Dördüncü, Göknur Akçadağ, Gözde Karabacak, Halime Bayar, Hanife Cemre Fidan, Melis Uçar, Nazlı Elgin, Özlem Özarslan Saydar, R. S. Savaş Biçer, Sakine Arslan, Sare Kılıç, Serhat Dağlı, Sinan Cana, Uğur Yozgat, Yelda Şenkal, Yılmaz Aydın Tarihte salgınların, ortaya çıktıkları dönemde ve sonrasında çeşitli krizlere ardından da toplumsal değişim süreçlerine yol açtıkları bilinmektedir. COVID-19 salgınının da ekonomiden toplumsal yaşama, insan psikolojisinden siyasete pek çok bağlamda etkileri görülmüş; salgının neden olduğu kaygı ve sosyal izolasyon birey, toplum ve devlet bağlamında yeni sorunları beraberinde getirmiştir. Söz konusu süreçte ülkeler hemen hemen her alanda benzer sorunları deneyimlerken salgının; küresel ekonomi, üretim ve istihdam, tüketim alışkanlıkları, eğitim, spor, turizm gibi birbirinden farklı pek çok alanda deyim yerindeyse yeni bir milat olarak kabul edilebilecek dönüşümlere neden olduğu gözlemlenmiştir.
Bu kitap; ekonomi, politika, finans, güvenlik, eğitim, psikoloji, tarihte salgınlar, Avrupa Birliği'nin COVID-19 ile kolektif eylemleri, etik ikilem, sosyal izolasyon, basın ve gazetecilik, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, belediyelerin sosyal yardımları, turizm sektörü, Z kuşağının eğlence anlayışı, sağlık iletişimi ve hukuk başlıklarının yer aldığı çeşitli makaleler ile salgının etkilerine ilişkin bütünsel bakış açısına katkı sağlamak üzere hazırlanmıştır. Nişantaşı Üniversitesi İİSBF'nin farklı disiplinlerinden akademisyenlerinin katkı verdikleri kitap; COVID-19 salgınının toplumsal, ekonomik, siyasal ve tarihsel yönleriyle etkilerine ışık tutmayı amaçlamaktadır.
Esra Akay Orhan Birey toplumsal ve siyasal yapının en temel yapı taşıdır. Bu aşamada dünyaya gelişiyle birlikte doğal üye olarak söz konusu yapıya dahil olan birey için toplumsal ve siyasal anlamda bir gelişim süreci de başlamaktadır. Toplumsal ve siyasal yapı içerisinde bireyin kendi yerini keşfi, işlev ve fonksiyonlarının bilincine varması, söz konusu yapılara ilişkin temel özellikleri tanıması, öğrenmesi ve içselleştirmesi ile bu çerçevede sosyal ve siyasal davranışlarda bulunması, tercih ve yönelimlerini ortaya koyması, birbirleriyle karşılıklı etkileşim içerisinde işleyen bir döngüye işaret etmektedir.
Randall COLLINS, Michael MAKOWSKY, Mc Grew Hill McGraw Hill Yayınevi tarafından ilk kez 1972 yılında basılan ve sekizinci basımı 2010'da çıkarılan Collins ve Makowsky'nin hazırladığı bu eser, modern toplumun oluşmasına katkıda bulunan ve bugün de önemini koruyan düşünürler konusunda karmaşık bir dil kullanılmadan büyük bir titizlik ve incelikle öykü tadında hazırlanmıştır. 19. yüzyıldan çağdaşımız olan düşünürlere kadar yaşam öykülerinin yanı sıra kavramsal düşüncelerini yaşanmış büyük dönüşümlerle birleştirerek günümüze kadar ustalıkla dokuyan bu eser, sosyal bilimlerin her alanında kullanılabilir bir özelliğe sahiptir. Özellikle hem temel hem de yardımcı kitap olarak sosyal/sosyolojik teori, sosyal düşünce tarihi, sosyoloji tarihi ve sosyolojiye giriş derslerinde rahatlıkla kullanılabileceği gibi 19. ve 20. yüzyılı anlamak isteyen özgür okuyucular için de iyi bir kaynak kitap olabilir.
Toplumun Keşfi, bu alanda yazılan diğer eserlere kıyasla kısa ve kapsamlı bir kitap özelliğinde olup lisans ve lisansüstü çalışmalarda öğrencilere rahatlıkla okutulabilir.
Cevat İnal, Ali Erdi, Ferruh Yıldız Ülkemizde değişik amaçlar için farklı ölçeklerde haritalar üretilmektedir. Bu haritalar yeryüzüne dayalı her türlü projelendirme ve uygulamalarda değişik meslek elemanları tarafından kullanılmaktadır. Harita sektörünün haricindeki teknik elemanların, kullandıkları bu haritaların üretilmesi ile ilgili teknik esasları ve uygulama projelerini kendilerinin yapabilmeleri için, konu ile basit ölçme tekniklerini bilmeleri ve uygulayabilmeleri gerekir. Bu eser, özellikle harita sektörünün dışındaki inşaat, mimarlık, şehir ve bölge planlama, jeoloji, maden, çevre, ziraat gibi sektörlerde çalışan teknik elemanların topografya ile ilgili problemlerinde bir başvuru kaynağı olabilecek nitelikte hazırlanmıştır. Bunun yanında, harita-kadastro sektörünün topografik ölçmelerle ilgili temel konularına da eserde yer verilmiştir.
Mehmet Zeki Beşerler Kitap üç öyküden oluşmaktadır. Birinci öykü, Nalan Hanım'ın talihsiz birtakım olaylar neticesinde ceza evine düşmesi ile başlar. Hamile olduğunu öğrendiği zamanki bunalımlı günlerini koğuş arkadaşı Sultan Hanım sayesinde atlatır. Bebek doğduktan sonra, cezaevinde büyümemesi için Sultan Hanım'ın önerilerini kabul etmesi, kendi geleceği ile oğlunun geleceğini karartan bir karar olur. Af neticesinde cezaevinden çıkan Nalan Hanım'ın çocuğunu bulma mücadeleleri ve hüsranları başlar…
İkinci öykü, Kıbrıs'ın küçük bir köyünde yaşanan olayları içermektedir. Bu öyküde, İngiliz yönetiminin baskılarına boyun eğmeyen, babasının vasiyetini yerine getirebilmek için birçok zorluğa göğüs geren bir çocuğun mücadelesini bulacaksınız.
Üçüncü öyküde ise Şebnem'in soyağacı ödevi ile başlayan serüvenini ve kimsesizler yurdundaki SEY-SAD Nine'nin bilinmeyenler yumağına dönüşen olaylarını çözmek için uğraş veren Dr. Ümit' in gayretlerini bulacaksınız.
Sueda Özbent In unserer globalisierten und hochdynamischen Welt ändern sich die Gesellschaften und die Menschen zu pluralen Identitäten, welche für das translatorische Handeln neue Herausforderungen stellen. Die Transkulturalität prägt die heutigen Gesellschaften. Diese Entwicklungen haben Auswirkungen auf die Übersetzerentscheidungen.
Im Zuge der Globalisierung haben sich ökonomische Abhängigkeiten in unserem globalen Dorf gebildet. Weltweite Migrationsbewegungen, Kommunikationsmöglichkeiten, Verkehrsverbindungen und Medien haben zum wechselseitigen Austausch zwischen Menschen beigetragen. Translatoren und die Leserschaft unterliegen auch dieser dynamischen und transkulturellen Entwicklung. Diese Arbeit versucht zu zeigen, wie die kulturellen Elemente, d. h. Kulturreferenzen in literarischen Texten eingebaut sind und durch welche Übersetzungsverfahren diese Elemente in die Zielkultur funktionsgerecht transferiert werden können. In dieser Arbeit geht es nicht darum, literarische Texte zu analysieren, sondern Kulturreferenzen in den Texten herauszuarbeiten. Als Korpus dienen bereits veröffentlichte literarische Übersetzungen ins Deutsche von 9 renommierten türkischen Autoren.

Ahmet Tayfun, Ayhan Dağdeviren, Ayşe Selin Dülger, Burcu Ilgaz, Cemal Ersin Silik, Elif Acuner, Erdem Şimşek, Fulden Nuray Küçükergin, Kübra Özer, Mustafa Yıldırım Ozan Çatır, Sait Durgun, Serdar Bülbül, Seval Kurt, Yakup Kemal Özekici Turizm sosyolojisi; sosyoloji alanında araştırma konusu yapılan kültür, aile, eğitim, din, siyaset, endüstrileşme, kentleşme, çevre, küreselleşme gibi toplumsal birçok unsura turizm perspektifi ile yaklaşan çok yönlü bir bilim dalıdır. Bu çok yönlülüğün alan yazında yeterince aktarılamamasından hareketle planlanan ve hazırlanan bu kitap, alanında uzman bir ekip tarafından kaleme alınmıştır.
Kitap, “Sosyoloji ve Turizme İlişkin Temel Kavramlar”, “Kültür ve Turizm”, “Toplumsallaşma ve Turizm”, “Toplumsal Yapı, Toplumsal Etkileşim ve Turizm”, “Toplumsal Gruplar ve Turizm”, “Toplumsal Sapma, Suç ve Turizm”, “Toplumsal Tabakalaşma ve Turizm”, “Aile, Eğitim ve Turizm”, “Din ve Turizm”, “Siyaset ve Turizm”, “Toplumsal Değişme ve Turizm”, “Endüstrileşme, Kentleşme, Çevre ve Turizm”, “Küreselleşme, Modernleşme ve Turizm”, “Deneyim Ekonomisi, Paylaşım Ekonomisi ve Turizm” olmak üzere on dört bölümden oluşmuştur.
Kitabın hedef okuyucu kitlesi, turizm alanında eğitim alan öğrenciler ve turizmin sosyolojik yönüne ilgi duyan kişilerdir.
Cengiz Demir, Aydın Çevirgen Bu çalışmada, turizm ve rekreasyon faaliyetlerinin çevreye olumlu etkiler bırakabilmesi için yapılması gerekenler, sürdürülebilir gelişme yaklaşımıyla ele alınmıştır. Yani, bize atalarımızdan kalan çevre mirasının korunup geliştirilerek gelecek nesillere aktarılması, kitaptaki bölümlerin özünü oluşturmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde boş zaman, rekreasyon ve turizm arasındaki ilişki, doğal alanların sınıflandırılması ve milli parkların bu sınıflandırma içindeki yeri ve önemi ele alınmıştır. İkinci bölümde, turizm endüstrisinde gelişme eğilimleri ve çevre yönetimi konularına yer verilmiştir. Üçüncü bölümde, sürdürülebilir gelişme ve turizm arasındaki ilişki incelenmiştir. Son bölümde ise turizm ve çevre etkileşimi konuları ele alınmıştır. Bu kitap, turizm ve çevre eğitimi alan öğrencilere, akademisyenlere ve çevreye duyarlı sektör çalışanlarına yararlı olacak bir çalışmadır.
Ezel Tavşancıl Eğitimciler, psikologlar ve sosyologlar insan davranışlarına etki eden, onunla ilişkisi olan değişkenleri bilmek, anlamak ve ölçmek istemişler ve isteyeceklerdir. Bu kitabın konusu olan tutum da bu değişkenlerden biridir. Tutumlar, doğuştan değil, sonradan, zamanla öğrenme yolu ile edinilmektedir.
Tutumların oluşmasında ve değişmesinde eğitim kurumlarının ve öğretmenlerin çok büyük etkileri vardır. Tutumları davranışlarımıza yön veren, davranışlarımızın gerisindeki psikolojik özellikler olarak düşündüğümüzde ve sonradan edinildiği de gözönünde bulundurulduğunda bunların ölçülmesinin de birey ve toplum açısından ne kadar önemli olduğu açıktır. Tutumları ölçen ölçme araçlarının geliştirilmesi de tutumların bilimsel yöntemlerle incelenerek daha tutarlı bir tutumlar kuramının oluşmasına yol açmakta ve kişiler hakkındaki çeşitli kararlarda tutum puanlarının kullanılmasına da olanak vermektedir.
Bu kitap, tutumların ölçülmesi ve değerlendirilmesi sürecinde SPSS programının nasıl kullanılacağı hakkında bir rehber niteliği taşımaktadır.
Vildan Koçoğlu Gündoğdu Bir şey söylediğimizde sadece bir şey söylemekle kalmayız, bunun yanı sıra başka şeyler de yapmış oluruz. Bununla birlikte, her zaman yaptığımız şeyler için bir şey söyleme zorunluluğumuz yoktur. Ancak bazı şeyleri yapabilmemiz için bir şey söyleme zorunluluğumuz vardır. Örneğin, hiçbir söz etmeden tahminde bulunabiliriz ancak bir şey söylemeden söz veremeyiz. Bu durumda bazı edimlerin yerine getirilebilmesi için söz gerekmektedir. Belirli kurallar ve özel koşulların dâhil olmasıyla konuşan ve dinleyen arasında çok özel ilişkiler sunan söz edimleri kuramı bu konuyu ele alır ve edimler arasındaki farklılıkların da anlaşılmasını sağlar. Bu çalışmada, Güney Sibirya Türk lehçelerinden Tuva Türkçesindeki edimsöz edimleri, bahsedilen kuram çerçevesinde ele alınmıştır.
Arif Ay, Ali Asker Barut "Sevgili kardeşim Ali Asker, Hacı Bayram Veli ve onun manevi dünyası ancak bu kadar güzel şiirleştirilebilinirdi. Bu şiiriniz, o unutulmaz Ankara buluşmamızın tüm gizemini ve gizini içinde taşıyan bir belge oldu benim için. Okudukça yenileniyor, tazeleniyor buluşmamız. Acının kuşları, turna kuşları dönüyor Almanya-Türkiye göğünde."
Arif Ay

"Frankfurt ile Ankara arasında gidip gelen bu mektuplar iki şairin birbirine iç dökmeleri, bir kardeş ile ağabeyin kendi aralarında dertleşmeleridir. Bir de biri de bir gün çıkar der ki, eh, keder ve gam ustası bir şair ile hüznün hazandan çırağı bir şairin birbirine ettikleri hayat, ülke ve şiir üzerine şikâyetleridir."
Ali Asker Barut
Serkan Işın

Türk şairi herhangi bir teknolojik aygıt ile yazı adına deneye girişmiş midir? Kendi başına yekpare bir teknolojik aygıt haline gelen modern şehirde şair figürü, dönüştürülebilir simgesel alanlar peşinde koşmaktan yorulmamış mıdır? Maruz kaldığı saldırının faili ve kurbanı olarak şair, en uç noktada “görsel şiir”e doğru koşmaktadır. Cevap verme isteği saldırının tüm katmanlarına karşı büyük bir zenginliğe dönüşebilir. Kime, neye saldırdığının farkında olmak için arada bir geriye bakmak gerekiyor. Arada bir geriye bakmak hem teorik düzeyi, hem de muğlak ve aynalı ceplerei ile şiir tarihi tarafından “okunmamış hatalı sektörleri” de gözden geçirmek demek. Modern şehir hiç değişmeyenlerle, sürekli değişenler arasında şairi, edebiyatın malzemelerini sorgulamaya itmektedir. Böylece şiir, dil olarak hem görsel, hem işitsel, hem de metinsel olarak gündelik hayat içinde şaire yepyeni cepheler açacaktır.

Berre Altaş Geleneksel değerler çerçevesinde kadın olmanın bir gereği olarak görülen anneliğe geçiş, kadın için hamilelikle başlayan karmaşık, çelişkili duygu ve tutumları içerisinde barındıran ve birçok faktör tarafından etkilenerek kadının hayatında köklü değişikliklere neden olan bir süreç olarak ortaya çıkmaktadır. Kadın yaşamındaki bu devrim niteliğindeki rolün gereklilikleri sürekli yeniden inşa edilmektedir. Günümüz koşullarında annelik, yaşanılan ekonomik koşullardan da etkilenmiş ve tüketimle iç içe olan bir yapılanma sürecine girmiştir. Bu bağlamda annelerin en kıymetlileri olan çocukları için en iyisini tercih etme eğilimleri birçok sektör için anneleri hem potansiyel hem de sadık bir müşteri hâline getirmiştir. Annenin sosyal çevresi tarafından da körüklenen bu durum, anneleri çeşitli ürün ve hizmetleri, sorgulamadan, ürün ve hizmetlerin sahip olduğunu düşündükleri sosyal işlevlerine göre tüketmeye itmektedir. Tüketim toplumunda hakim olan bu tüketici eylemi tüketim konusu olan ürün ve hizmetlerin kullanım değerinden çok gösterge değerine göre tüketilmesine neden olmaktadır.
Bu kitapta; anne tüketici olarak, annelik ve çocuk ekseninde gerçekleştirilen kutlama/armağanlaşma ritüelleri ise bir tüketim nesnesi olarak ele alınmaktadır. Bu bağlamda babyshower kutlamalarının, hastane odası süslemelerinin, cinsiyet partilerinin, diş buğdayı organizasyonlarının, doğum günü kutlamalarının ve gelenekselden moderne gerçekleştirilen diğer uygulamaların hem anneliğin inşasına katkısı irdelenmiş hem de bu ritüellerin içerikleri çözümlenmiştir. Ayrıca kapitalizmin değişen yüzüne, kültür endüstrisine ve armağan ekonomisinin güncel görünümüne de vurgu yapılmıştır.
Emine Yılmaz Uçak Tüketimin değişen ve genişleyen anlamı, gündelik yaşam üzerinde artan etkisi ve toplumsal kurumlarla etkileşimi, beşeri ilişkilere ilişkin açıklamada bulunan ve bireyin karar alma ve seçim süreçleriyle ilgilenen sosyoloji, antropoloji, psikoloji, iktisat gibi birçok disiplininin dikkatini çekmektedir. Tüketime yöneltilen bu dikkat, tüketime ilişkin holistik bir bakış açısına duyulan ihtiyacı ortaya çıkarmaktadır. Bu ihtiyaç hali tüketimin; zamana ve mekâna özgü kurumsal ve kültürel kodlara ya da kurallara göre nasıl biçimlendiğinin resmedilmesinde, toplumsal bir varlık olan bireyin içinde bulunduğu öznel ve sosyal dünyaların inşasındaki ve sürekliliğindeki öneminin anlaşılmasında ve tüketimin, 'yaşayabilmek için mi tüketim' yoksa 'tüketebilmek için mi yaşamak' ikileminin gölgesinden çıkarılarak araştırılmasında önem arz etmektedir. Bu ihtiyacın bir gereği olarak ortaya çıkan bu çalışma, Batı Akdeniz Bölgesi'nde yaşayan alt gelir gruplarının sınıfsal ayrımın ya da sınırların keskinliği altındaki tüketim ilişkilerinin görünümlerini resmederken, gösterişçi tüketim eğilimleri üzerinden kurdukları öznel ve sosyal dünyalarını derinlemesine sorgulamakta ve araştırmaktadır.
Bengisu Çatlı, Bilge Özdemir, Gizem Gönay Akbaş, Hilal Atmaca, İhsan Bozkurt, Latife Uslu, Mehmet Ceviz, Mehmet Şahin, Osman Şen, Rifat Serav İlhan, Serhat Erkmen, Yağız Aksakaloğlu Terör örgütleri, gelişen teknolojiden de faydalanarak her geçen gün daha ölümcül eylemlere yönelmektedir. Özellikle dini motiflerin kullanıldığı ideolojileri takip eden örgütlerin sayısının ve etki alanının arttığı günümüzde terör örgütlerinin faaliyetleri uluslararası alanda önemli güvenlik sorunları oluşturmaktadır.
Bu bağlamda radikalleşme olgusu, terör örgütlerinin elemanlarının motivasyonlarını anlamada önem teşkil etmektedir. Radikalleşme bir bakıma terör faaliyetlerinin ilk adımıdır. Şiddeti önleyebilmek için radikalleşme sürecinin anlaşılıp yakından takip edilmesi gerekmektedir.
Uluslararası toplum da son yıllarda radikalleşmenin unsur, motivasyon ve süreçlerini anlamaya çalışmakta ve masaya yatırmaktadır. Gelişmiş ülkelerde terörle mücadele radikalleşme ile mücadeleden geçer anlayışı oluşmaya başlamıştır.
Uluslararası güvenlik problemi olarak radikalleşmeye dair güvenlik, siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler, psikoloji, ilahiyat gibi alanlarda akademik bilgilerin, saha tecrübesiyle gözden geçirilerek analiz edildiği kitapta; sorunun tespitine, analizine ve çözümüne yönelik önerilerde bulunulmuştur. Kitabın, radikalleşme çabalarına katkı sağlaması temenni edilmektedir.
Bekir Zengin, Büşra Esra Aydoğan, Emek Yüce Zeyrek Rios, Feriha Yılmaz, Gökhan Gökulu, Hatice Karakuş Öztürk, M. Burak Gönültaş, Meral Öztürk, Meryem Berrin Bulut, Olcay Tire, Özgür Sarı, Recep Yüner, Sezer Ayan Kitap, pek çok farklı disiplinden gelen akademisyenlerin kadın cinayetleriyle ilişkili bilimsel çalışmalarını içeren, bu anlamda Türkiye’de alanında yapılan ilk çalışma olma özelliğine sahip bir eserdir. Kitapta kadın cinayetleri çeşitli yönleriyle ele alınmış, sosyal hizmet, sosyoloji, psikoloji, adli bilimler ve din bilimleri gibi perspektiflerden konu irdelenmeye çalışılmıştır. Elbette kadın cinayetleri gibi oldukça önemli bir sorunun bütün yönleriyle bir kitapta açıklanmasının zor olduğunun bilincindeyiz ancak bu yönde çalışmaların artması adına bu eserin bir başlangıç olmasını umut ederek bu çalışmayı yaptık.
Kitap; Emine Yılmaz, Özgecan Aslan, Güldünya Tören ve Ayşe Paşalı gibi sembol isimlerle birlikte adı bilinmeyen ve çeşitli nedenlerle erkek terörüne kurban giden tüm kadınlara ithaf edilmiştir. Bu kitabın başta karar vericiler olmak üzere alanda çalışan tüm kişilere faydalı olması ve böylece kadın cinayetlerinin önlenmesine katkıda bulunmasını diliyoruz.
Esin Kâhya Türklerin bilime yaptığı katkıların başlangıcı, Asya’da tarih sahnesinde ilk görüldüğü dönemlere kadar gidebilir. Bunlara bir örnek olarak On İki Hayvanlı Türk Takvimi verilebilir. Daha sonraki tarihlerde, İslam Dünyası’ndaki bilimsel faaliyetler içinde de Türklerin önemli katkılarına rastlamaktayız. Bunlara örnek olarak Harezmi, Farabi, Biruni ve İbn Sina’nın çalışmalarını verebiliriz.
Osmanlılar döneminde bilimsel çalışmalar önemini korumuştur. Bilimsel faaliyetin temelini teşkil eden yükseköğretim kurumları ve tedavi kurumlarında faaliyet gösteren bilim insanlarının birçok bilim dalında değerli çalışmalar yaptığı bilinmektedir: Kadızade-i Rumi, Ali Kuşçu, Takiyüddin vb.
Her ne kadar belli tarihten sonra Osmanlı Devleti’nde bilimsel faaliyetler yavaşlamışsa da varlığını sürdürmüş ve XVIII. yüzyıldan başlayarak yeni bir yapılanma içine girmiştir. XX. yüzyılda ise yeni bir ruhla kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti gelişen bilim ve teknolojinin ruhuna uygun bilim insanlarının yetişmesinde öncülük etmiştir. Bu dönemde yetişen Cahit Arf, Hulusi Behçet gibi bilime katkı yapan bilim insanlarımızı zikredebiliriz.

Bu kitap, Türklerin erken tarihlerden itibaren bilim dünyasındaki yerlerini ve bilime yaptıkları katkıları bazı örneklerle kısaca belirtmek için kaleme alınmıştır.
Burada genel çerçeveye uyularak her bir bilim insanı hakkında çok kısa bilgi verilmekle yetinilmiş; ayrıntıdan kaçılmıştır. Bu kitapta amaç, Türklerin genel anlamda bilime yaptıkları katkıları ayrıntılarıyla ele alıp anlatmak olmayıp, kısaca tarihi süreç içinde Türklerin bilime yaptığı katkıları vurgulamaktır.
Sedat Balyemez Bu kitap, yazım ve noktalamaya ilgi duyanlar için bir çeşit başvuru kitabı olarak tasarlanmıştır. Kitabın genel amacı, 1928'deki İmlâ Lûgati'nden itibaren Türkiye Türkçesinin yazımındaki değişikleri ortaya koymaktır. Kitap, Türk Dil Kurumunun ve Dil Derneğinin yazım kılavuzlarındaki kuralların incelenmesine, betimlenmesine dayanmaktadır. Geçmiş yazım kılavuzlarındaki kuralları yıllara göre alt alta sıralayarak okuyucunun bunları okuyup yeni bulgulara ulaşmasını beklemek yerine yazım kurallarındaki değişme ve gelişmeler, araştırmacı tarafından incelenip karşılaştırılmış ve okuyucuya sunulmuştur. Mesela tarihlerin yazımında ne zamandan beri nokta kullanıldığını veya tarihlerin yazımında, geçmişte hangi noktalama işaretlerinin kullanıldığını merak eden bir kişinin bu merakını gidermesi için geçmiş bütün yazım kılavuzlarındaki noktalama işaretlerini ve tarihlerin yazımına ilişkin örnekleri incelemesi gerekir. İşte bu kitap, okuyucuyu bu zahmetten kurtarmış; 1928'den günümüze kadar yayımlanan kılavuzlarda ilgili konuyu inceleyerek gerekli cevapları ve tabloları okuyucunun hizmetine sunmuştur. Yazım ve noktalamayla ilgili konularda sırasıyla Türk Dil Kurumu kılavuzlarındaki değişiklikler ve gelişmeler ile Dil Derneği kılavuzlarındaki değişiklikler ve gelişmeler anlatılmıştır. Türk Dil Kurumunun güncel kuralları ile Dil Derneğinin güncel kuralları arasında farklılık varsa bu farklılıklar da yine ilgili konu başlığı altında maddeler hâlinde verilmiştir.
Coşkun Ak Atatürk’ün Türkçeyi tabii yola koyma uğrundaki direktifleri ve hayatının son üç yılında geceli gündüzlü çalışıp çalıştırarak, Türkçeyi, söylediği çıkmazdan kurtarmak için sarf ettiği çaba, ayrı bir milli destandır. Hemen her alanda olduğu gibi dil konusunda da büyük hedefler koyan Ata’nın çizdiği yolda emin adımlarla hedefe yürümek, ilkelerinin bekçiliğini yapmak, her türlü engeli aşarak onun bu ülküsünü de en ideal seviyesine taşımak hepimizin görevi olmalıdır. Türkçenin bilim dili olarak sadeleşmesi, millileşmesi ve zenginleşmesi durdurulamaz. Milletimizin çağdaş medeniyet dilleri seviyesinde bir kültür ve düşünüş diline sahip olması ve bu dilin her an daha milli bir lisan karakteriyle zenginleşip güzelleşmesi, ulusal kazançların en büyüğü olacaktır.
Başak Uysal, Duygu Uçgun, Gamze Delioğlu, Hasan Bağcı, Mehmet Kurudayığolu, Müzeyyen Altunbay, Namık Kemal Şahbaz, Öykü Mercan, Ülker Şen, Zehra Nur Bayındır Yükseköğretim Kurulu (YÖK), 1981 yılında çıkarılan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile tüm yükseköğretimden sorumlu tek kuruluş olmuştur. YÖK, ön lisans ve lisans programlarının öğrenci girişi, sınav ve değerlendirme esasları ve mezuniyet şartları ile müfredatına ilişkin usul ve esasları çıkardığı yönetmeliklerle düzenlemektedir. Bu kapsamda üniversitelerin eğitim fakültelerinde yürütülen öğretmen yetiştirme lisans programları da YÖK'ün belirlediği içerikle yürütülmektedir. YÖK, 80'li yıllardan günümüze kadar öğretmen yetiştirme lisans programlarıyla ilgili olarak 1997, 2007 ve 2018 yıllarında yeniden düzenleme çalışmaları yapmıştır. Kitabımıza konu olan ve üniversitelerin eğitim fakültelerinde zorunlu ders statüsüyle otuz yılı aşkın bir süredir okutulan Türk Dili dersleri için de birtakım düzenlemeler yapılmıştır. 2018 yılında Türkçe I: Yazılı Anlatım dersinin adı Türk Dili 1 olmuş ve aynı zamanda ders içeriğinde güncelleme yapılmıştır. Elinizdeki Türk Dili 1 kitabı güncel içeriğe uygun olarak hazırlanmıştır.
Kitap on bir bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde yazının tarihî serüveni, yazı dili ve özellikleri; ikinci bölümde yazım kuralları ve noktalama işaretleri; üçüncü bölümde yazılı ve sözlü anlatımın özellik, benzerlik ve farklılıkları; dördüncü bölümde paragraf, paragraf türleri; beşinci bölümde düşünceyi geliştirme yolları; altıncı bölümde metin, metin yapısı ve metnin yapısal özellikleri; yedinci bölümde metin merkezli metinsellik ölçütleri ve kullanıcı merkezli metinsellik ölçütleri; sekizinci bölümde metin yazma sürecinin aşamaları; dokuzuncu bölümde anlatım biçimleri; onuncu bölümde anlatım bozukluğuna sebep olan faktörler; on birinci bölümde ise yazılı anlatımı ölçme ve değerlendirme konuları ele alınmıştır.
Kitabımızın eğitime katkı sağlaması temennisiyle…
Başak Uysal, Bayram BAŞ, Demet Kardaş, Duygu Uçgun, Emine Ulu Aslan, Emrah Boylu, Gülnur Aydın, Haşan Bağcı, İlknur Killioğlu, K. Kaan Büyükikiz, Kürşat Kaya, Mehmet Kurudayığolu, Müzeyyen Altunbay, Namık Kemal Şahbaz, Tazegül DEMİR Atalay, Ülker şen Yüksek Öğretim Kurulu, 2018 yılında lisans programlarında yaptığı güncelleme ile üniversitelerde 21. yüzyılın ihtiyaç duyduğu becerilere sahip bireylerin yetişmesini hedeflemiştir. Kitabımıza konu olan ve üniversitelerin eğitim fakültelerinde zorunlu ders statüsüyle otuz yılı aşkın bir süredir okutulan Türk Dili dersleri için de birtakım düzenlemeler yapılmıştır. 2018 yılında Türkçe II: Sözlü Anlatım dersinin adı Türk Dili 2 olmuş ve ders içeriği, akademik yazı/yazma temelinde şekillendirilmiştir. Akademik yazma; uzmanlık, bilimsel ve nesnel bakış gerektirmesi, araştırmaya ve raporlaştırmaya dayanması, kendine özgü bölümlerinin ve yazma kurallarının olması, özel okuyucu kitlesine hitap etmesi gibi özellikleri ile diğer yazma türlerinden ayrılmaktadır. Bu sebeple bilime, topluma katkı sağlayacak araştırmacıların, araştırmacı adaylarının akademik yazma alanında beceri ve yetkinliğe sahip olması önemlidir. On üç bölümden oluşan kitap, akademik yazma yolculuğuna başlamış araştırmacılara eşlik etmek amacıyla, alan uzmanlarınca özenle hazırlanmıştır.
Kitabımızın eğitime katkı sağlaması temennisiyle…
Arthur Lumley DAVIDS Türkçe ile ilgili yabancıların yazdığı gramer kitapları, araştırmacıların sürekli ilgi odağı olmuştur: Grammaire Turque, Elemens de la Langue Turque, Gramatica Turca gibi. Bunların dışında yazılmış olanlar da vardır elbette. Çevirisini yaptığımız 1832 tarihli A Grammar of the Turkish Language (Türk Dili Grameri) benzer kitaplardan biridir. Arthur Lumley Davids'in A Grammar of the Turkish Language (Türk Dili Grameri), “Giriş, Türk Dili Grameri, Söz Varlığı, Diyaloglar ve Ekler” olmak üzere dört bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde; Türk tarihi ile ilgili önemli, ancak doğruluğu tartışılır bilgiler mevcuttur. Bu bölümde, Türkoloji'yle (dil, edebiyat, tarih, eğitim gibi) ilgili tarihi bilgilerin yoğun olarak bulunduğu açıklamalar vardır. Giriş bölümünün sonunda ise Arthur Lumley Davids, eserinin “diplomatların ülkesine karşı sorumluluğunu yerine getirmede, gezginlerin merakını gidermede ya da tüccarlara yardımcı olacağını” ifade etmiştir. Bu düşünce, Türk Dili Grameri'nin genel bir Türkoloji kitabı olma özelliğinin yanında, yabancılara Türkçe öğretimi alanında da yazılan tarihi bir çalışma olduğunu gösterir.
Nurettin DEMİR, Emine YILMAZ Bu kitap üniversitelerdeki Türk Dili, Yazılı ve Sözlü Anlatım derslerinde kullanılmak üzere hazırlanmıştır. Ancak kitabın dil ve edebiyat konularına ilgi duyan genel okuyucunun da güvenle başvurabileceği bir yayın olmasına özen gösterilmiştir.
Dil bölümünde, dil bilgisi öğretiminden çok, dil kültürü kazandırmaya dönük bir anlayış hakimdir. Konular, orta öğretimde kuralcı anlayışla verilenlerin tekrarı olacak biçimde değil, çağdaş dilbilim anlayışıyla mevcut bilginin üzerine yenilerini ekleyecek şekilde işlenmiş, okunabilir metinler halinde sunulmuştur. Çağdaş bilimsel verilere uygun bir dil tanımı, dil içindeki doğal çeşitlenmeler, dilin işlevleri, dilin kökeni tartışmaları, kısa dil tarihi, Türkçenin akrabalık ilişkileri, Türklerin kullandığı yazı sistemleri gibi genel kültürün bir parçası olan konulara, Türkçe bir ders kitabında, en son araştırmalar ışığında, ilk defa sistemli bir biçimde yer verilmiştir. Yazılı ve sözlü anlatım bölümleri de öğrencinin her gün karşılaştığı yazılı ve sözlü anlatım örneklerini daha iyi anlamasına dönük bir mantıkla kaleme alınmıştır.
Alper Akdeniz, Anıl Mert, Burcu Avcı Akbel, Çağlar Toptaş, Fatih Koca, Lokman Özturk, Mehmet Tıraşçı, Muhammet Sevinç, Mustafa Asım Akkuş, Osman Yılmaz, ÖmerSelimoğlu, Sadettin Volkan Kopar, Saınet Tengiz, Serbülend Arpa, Zeynep Maide Karakurt İslam'dan önce tek tanrı inancı ve şaman kültürü etrafında şekillenen dînî mûsikî anlayışının, İslamlaşma ile birlikte mahiyetinin değiştiğini ve yüzyıllar içinde gelişerek kendine has bir yapıya büründüğünü ifade edebiliriz. Türk mûsikîsi makam ve üslûbunu yansıtması itibarıyla dikkat çeken Kur'ân-ı Kerîm tilâveti, ezan, salâ, kasîde, mevlid ve münâcât gibi irticâlî türlere ilâveten, salâvât, regâibiyye, durak, mi'râciyye gibi usûle bağlı olmayan türler ve sayıları on binlerle ifade edilecek ilâhiler, bu geleneğin zenginliğini gösteren önemli örneklerdendir. Hazırlanan bu çalışma ile Türk din mûsikîsi eğitimine dair daha önce hazırlanan kaynak eserlerden farklı bir metodoloji geliştirilmiş, sahasında uzman kişilerin araştırma ve incelemeleri ile ilgili sahada eksik görülen hususlar tespit edilerek, uygulamaya yönelik bir eser ortaya çıkarılmıştır. Dört bölüme ayrılan bu kitabın birinci bölümünde, Türk din mûsikîsi tarihi ana hatları ile ele alınmış; ikinci bölümde, İslam'da mûsikî konusu âyet, hadis, fıkıh ulemasının görüşleri ve güncel meselelerle tahkik edilmiş; üçüncü bölümde, Türk din mûsikîsi türleri hakkında bilgi verilmiş ve bunların eğitimine dair öneriler sunulmuş; dördüncü bölümde ise Anadolu tasavvuf hayatının ayrılmaz bir parçası olan tekke mûsikîsi, bazı tarikatların zikir örnekleri ile işlenmiştir.
Badegül Can Emir, Bilgehan Atsız Gökdağ, Feyzan Göher, Halil İbrahim Şahin, Hanife Saraç, Hüseyin Kazan, İlyas Topsakal, İsmet Kılıç, Liaisan Şahin, M. Murat Yurtbilir, M. Yavuz Alptekin, Marat M. Kulşaripov, Melih Demirtaş, Mustafa Can Teziç, Oktay F. Tanrısever, Orkhan Valiyev, Turgay Düğen, Yunus Emre Gürbüz, Zeki Çevik Bu eser, Türkiye'de az işlenmiş bir konunun Türk Dünyasının bütününe ilk kez uygulanmış hâlidir. Ulus inşası, modern ulus devletin vatandaşlık temelinde ve bütün etnik-dinî farklılıkları demokratik bir yönetim sürecinde zenginlik olarak kabul eden toplumsal bütünleşme ve üst kültürde buluşmayı içeren sosyopolitik gayretin adıdır. Beş bağımsız Türk devleti Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan'ın yanı sıra özerk bölgelerden Tataristan, Başkurdistan, Tuva Cumhuriyeti, Yakutistan ve Hakasya'daki milliyetçi politikaların ve ulus inşası süreçlerinin incelendiği kitapta yer alan on yedi bölümün başlıkları sırasıyla şöyledir:
1. Teoriden Pratiğe Türk Dünyası Düşüncesi ve Ulus İnşası
2. Sekülerleşme ve Milliyetçilik Teorileri Işığında I ve II. Azerbaycan Cumhuriyeti'nin
3. Karşılaştırmalı Tahlili
4. Azerbaycan'da Millî Basın ve Ulus İnşası
5. Kazakistan'da Ulus İnşası
6. Sovyet Yönetiminden Bağımsızlığa: Kazakistan'ın Uluslaşma Sürecinde Emekli Bir Kazak Muallimenin Gözlem ve Anıları
8. Kırgızistan'da Dil Politikaları ve Ulus İnşası
9. Türkmenistan'da Ulus İnşası ve Kültürel Miras
10. Bağımsızlığın İlk On Yılında Özbek Ulus Yaratımında Dil ve Tarih Politikaları
11. İki Yönlü Ulus İnşası Örneği: Tataristan Cumhuriyeti'nde Etnik Tatar ve Çok Etnili
12. Tataristanlı Kimlikleri İnşası
13. Başkurt Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin Kuruluşu (1917-1919)
14. Başkurtlar ve Ulus İnşa Süreci
15. Tıva Cumhuriyeti'nde Yüz Yıllık Ulusallaşma Deneyimine Kısa Bir Bakış
(1921-2021)
16. Tarihsel Süreç İçerisinde Saha (Yakut) Türklerinde Ulus İnşası
17. Millî Kimlik Uyanışında Müziğin Güçlü Etkisi -Hakas Türklerinin Kültürel Uyanışı-
18. Türk Dünyasında Dil Politikaları ve Ulus İnşası
19. Türk Dünyasında Tarih Eğitimi ve Ulus İnşası
20. Türk Dünyasında Eğitim Politikaları ve Ulus İnşası
Mehmet Ödemiş, Mesut Emre Balcı, Murat Madenüs, Mustafa Seydioğlu, Rıfat Aydın, Serdar Sağlam, Serkan Yorgancılar Bu kitap, Türk düşünce dünyasında iz bırakmış düşünürlerin kültür konusu ana ekseninde olmak üzere toplumsal meselelere yöntemsel yaklaşımlarından oluşmaktadır.
Kültür kavramının yoğunluğu ve derinliği, zaman içerisinde kendisine yüklenen anlamlar ile sürekli bir gelişim içerisinde olmuştur. Bu yoğun gelişim, kültürün tanımlanmasını zorlaştırmaktadır. Aynı zamanda kavrama çok farklı zamanlarda veya çok farklı yöntemlerle eklenen anlamlar da kültürü tanımlamaya ve onun üzerinde konuşmaya her zaman olumlu katkılar sunmamaktadır. Belki de kültür kavramı, üzerine yüklenen/eklenen/bindirilen anlamlar yüzünden bir türlü tanımlanamıyor. Bununla birlikte de birçok sosyal bilimcinin kültür kavramını tanımlamak için uzun uğraşlar içerisinde bulunduklarını da görüyoruz.
Görünen o ki kültür kavramını tanımlama ve yorumlama çabası henüz sonuçlandırılmış bir çaba değildir. Geçmişten günümüze kavram üzerinde ne kadar büyük bir birikim oluşturulmuşsa günümüzde de bu müktesebatın üzerine sürekli eklemeler yapılmaktadır. Belki de bilimin, anlamanın ve yorumlamanın doğasıdır bu. Bir sonuca vardığınızı sandığınız anda yeni bir başlangıcın da kapısında durmaktasınız.
Kitapta, Türk sosyolojisinin önemli isimlerinden; Mümtaz Turhan, Ziya Gökalp, Sulhi Dönmezer, Cemil Meriç, Hilmi Ziya Ülken, Erol Güngör ve Sabri Ülgener'in görüşlerine yer verilmiştir.
. Türk Düşüncesi alanında önemli katkıları olan Prof. Dr. Mehmet Akgün'e Armağan olarak hazırlanan bu eser, pek çok felsefeci akademisyen tarafından kaleme alınmış, felsefenin farklı disiplinlerine ve problematiklerine ilişkin makalelerin bulunduğu bir seçki niteliğindedir. Ayrıca sosyal bilimlerin diğer alanlarından da çeşitli makaleler ve yakın tanıklıklar ile beraber eser, Türk Felsefesi için bir kaynak teşkil etmektedir.
Süleyman Hayri Bolay “Türk düşüncesinin Avrupalı olmasını istiyorsak onu geçmişimizle beslemeliyiz. Avrupa Medeniyetinin sırrı, her sözünde yaşayan geçmiş, her hamlesinde canlanan tarihtir. Orada hiçbir fikir, hiçbir güzellik müstahase (fasil) halinde kalmamış, her yeni dava eski bir davanın yorumu olmuştur.”
Sabahattin Eyüboğlu
“Eskiden de (zamanlarının geleneğine uyup Türkçe yazmamış olsalar bile) büyük filozoflar yetiştirmiş bir ulusuz biz. Türk düşünürlerinin katkısı olmasaydı Avrupa Rönesans'a ulaşamazdı.” “Descartes'ten yüzyıllar önce Gazalimiz vardı, bizim. N. Hartmann'dan daha mı az Farabimiz? Husserl'den neyi eksik Sühreverdi'nin? Mevlânâ'nın, Yunus'un, Pir Sultan Abdal'ın günümüzdeki o ünlü varoluşçulardan nesi daha aşağı? Şimdi kalkıp da 'Biz filozof olamayız' diye kestirip atmak son derece yanlış olur.”
Mermi Uygur
Levent BAYRAKTAR Türk Düşüncesinden Portreler, yazarın değişik vesilelerle kaleme aldığı araştırma ve bildirilerden oluşmaktadır. Burada Türkiye'de Felsefe ve Sosyal Bilimlerin kurumsallaşmasına hizmet eden kimi düşünürlerimiz bir araya getirilmiştir. Mehmet Akif'ten Nurettin Topçu'ya uzanan seçilmiş portreler aracılığıyla Edebiyat, Psikoloji, Pedagoji, Felsefe ve Sosyoloji alanlarındaki iletişim ve etkileşime de dikkat çekilmektedir. Seçilen düşünürler üzerinden, çalışma bu haliyle hem Türk Düşünce Tarihi alanında hem de Felsefe ve Sosyal Bilimlerin karşılıklı etkileşimleri bağlamında kurumsallaşma çabalarına tanıklık etmektedir.
Tevfik Sütçü Türk edebiyatında Tanzimat'tan sonra önemli bir yer tutmasına rağmen toplu olarak “vatan” ve “vatanseverlik” konuları etrafında yayımlanan eserler hakkında, bu kavramları müstakil olarak inceleyen makaleler dışında dönemi kuşatıcı kapsamlı araştırmalar yapılmamıştır.
Elinizdeki kitapta, Tanzimat döneminden Mondros Mütarekesi'nin imzalandığı 30 Ekim 1918 tarihine kadar yayımlandığı tespit edilen gazete ve dergilerin koleksiyonları taranmış ve bunlardan elde edilen sayısı yüzlerle ifade edilecek “vatan” ve “vatanseverlik” konulu yazı ve şiirlerle, farklı edebî türlerde yayımlanan kitap hâlindeki eserler incelenmiştir. Araştırmanın kapsadığı seksen yıllık devrede “vatan” ve “vatanseverlik” konusunun dramatik türlerden tiyatro, roman ve hikâyelerde, makalelere oranla daha az işlendiği fark edilecektir. Ayrıca Tanzimat Devri Edebiyatındaki eserlerde görülen “vatan” ve “vatanseverlik” konusuna, az veya uzak bir ihtimalle de olsa kaynaklık edebileceği veya kavramların farklı kullanılmış olabileceği varsayımıyla Tanzimat öncesi edebiyatında, hem klâsik edebiyat sahasında hem de Türk halk edebiyatı sahasında “vatan” ve “vatanseverlik” konusunun ne şekilde işlendiği gösterilmiştir.
İsmail Doğan Bu çalışma, “Eğitimin Sosyal ve Tarihi Temelleri (ESTT) Anabilim Dalı”na vakfedilen uzun yılların tecrübe ve birikiminin bir ürünüdür. Eğitimi, Tarih, Felsefe ve Sosyoloji disiplinlerinin tecrübe ve tahlil denemesine uygun hâle getiren bu alan, eğitim bilimlerinin özel bir alanı olarak bu yapı ve işleviyle disiplinler arası çalışmanın da Türk üniversitelerinde kadim bir örneğini teşkil eder. Böyle bir akademik tecrübe ile eğitimi ve eğitim olgusunu sayısal düzlemde anlama ve açıklama gibi tek boyutlu, indirgemeci ve öykünmeci girişimler yerine sosyolojik ve kültürel bağlamı esas alan eklektik ve yorumcu bir yaklaşım denenmektedir. Türk Eğitim Tarihi, bu tür bir akademik hareketlilik alanına çok zengin bir malzeme sunmaktadır.
Bu kitap, Türk eğitim hayatının tarihsel bağlamda ortaya çıkan zengin tecrübe ve birikiminde pay sahibi olan temel unsurlarını, kurum ve kuruluşları; mütefekkir ve aydınları; Türk eğitim düşünce ve geleneğini ESTT ekseninde inceleyen ve takdim eden bir çalışmadır. Tarihte ve Türk Eğitim Tarihi’nde Araştırma Yöntem ve Teknikleri, Türk Eğitiminin Karakteristik Dönemleri ve Gelişme Eğilimleri, Türk Eğitiminin Öncü ve Bilge Şahsiyetleri, Cumhuriyet öncesinde Üniversite (Darülfünun) Girişimleri, Türk Dünyası Eğitim Birliği, Bilimin Coğrafi Hareketlilik Kabiliyetinde Türklerin Yeri, Kadın Eğitiminin Tarihsel Gelişimi gibi konular bu kitabın özgün bölümleri olarak öne çıkmaktadır.
Ahmet Uysal, Bahattin Çatma, Birol Bulut, Cengiz Taşkıran, Danyal Tekdal, Erkan Göksu, Erkan Göksu, Erol Koçoğlu, Fatih Kaya, Hasan Aydemir, Hülya Çelik, Mert Şen, Mesut Aydın, Muhammed Bilal Çelik, Mustafa Yılmaz, Orhan Yazıcı, Remzi Kılıç, Sena Coşğun Kandal, Sevgi Kübra Akdemirel, Turan Kaçar, Yalçın Karalı, Zafer Çakmak İnsanlık tarihi ile başlayan çeşitli kurumlar vardır. Aile, din, felsefe ve eğitim bu kurumlardan bazılarıdır. Eğitim öğretim olgusu ilk insan toplumlarından modern toplumlara kadar var olan bir gerçekliktir. İnsanlık tarihi kadar eski olan eğitim öğretim süreci bütün zamanlarda, bütün toplumlarda ve bütün coğrafyalarda, insan topluluklarının var olduğu her yerde eğitim ve eğitim kurumları olagelmiştir. İnsanlık âlemini kavim kavim, farklı diller konuşan, farklı inançlar taşıyan ayrı ayrı topluluklar hâlinde yaratan ve yaşatan bizzat Yaratıcı'dır. Allah'ın yarattığı milletler ailesinden tarihi en köklü ve en eski olan milletlerden biri de Türklerdir.
Türklerin bilinen tarihi yaklaşık on bin yıl kadar gerilere gitmektedir. Türk eğitim tarihi Türk adının, soyunun, dilinin, kültürünün, aile geleneklerinin, hayat tarzının, örf ve âdetlerinin nesilden nesile nasıl aktarıldığı ve yaşandığı konuları barındırır. Ulu önder Atatürk'ün “Türk gençliği, ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde güç bulacaktır.” sözü ile genç nesilleri geleceğe hazırlamak durumundayız. Eğitim öğretim tarihi içerisinde, insanlık ailesinin seçkin ve önde gelen bir temsilcisi olan Türk milletinin eğitim tarihinin de bu bağlamda ele alınması gerektiğini düşünüyoruz. İnsanlık tarihine ışık tutan, öncülük eden, binyıllar boyu yüzlerce farklı dil ve kültürden milletleri ve toplulukları, huzur ve barış içerisinde yöneten, sevk ve idare eden büyük bir medeniyetin eğitim tarihini ana hatları ile ortaya koymaya çalıştık.
21. yüzyılın Türk dünyası için birlik, beraberlik, kardeşlik ve dostluk yüzyılı olması dileğiyle…
Ayşegül Nihan Erol Şahin, Can Abdullah Günay, Ercenk Hamarat, Fatih Şahin, Filiz Evran Acar, Halük Ünsal, Mehmet Yavaş, Osman Sabancı, Özden Demirkan, Pınar Bilasa, Resul Sahetmammedov, S. Tunay Kamer, Sümeyya Çalık, Şahin Oruç, Tuğba Belenli Hazırladığımız bu kitabımızda uzun tarihî bir geçmişe sahip Türk eğitimi ile ilgili tarihî aşamalarını ortaya koymaya çalıştık. Kitap, tarihsel gelişimine uygun bir biçimde Türk eğitim tarihi ile ilgili bilgiler verecek biçimde hazırlanmıştır.
Türk Eğitim Tarihi kitabımızda eğitim tarihinde öne çıkan devletler, dönemler, kavramlar, kişiler, olaylar ve kurumların durumları detaylı incelenmiştir.
Mehmet Aça, Mehmet Ali Yolcu, Mustafa Aça, Abonoz Küçük Türkiye’deki halk edebiyatı araştırmaları, yüz yılı aşkın bir geçmişe sahiptir. Ziya Gökalp, M. Fuad Köprülü, Rıza Tevfik gibi isimler sayesinde bilimsel bir görünüm kazanan halk kültürü ve edebiyatına yönelik ilgi, bir sonraki kuşağın temsilcileri olan Pertev Naili Boratav, Tahir Alangu, Şükrü Elçin, İlhan Başgöz, Mehmet Kaplan gibi isimler üzerinden önemli sonuçları doğurmuş; Umay Günay, Saim Sakaoğlu, Dursun Yıldırım, Bilge Seyidoğlu ve Fikret Türkmen gibi isimler sayesinde önemli eserlerin yazılmasına ve çok sayıda öğrencinin yetişmesine vesile olmuştur. Saydığımız isimlerin yetiştirdiği öğrencilerin ellerinde daha da gelişen halk edebiyatı araştırmaları, günümüzde sosyal bilimlerin diğer disiplinleri de göz önünde tutularak sürdürülmeye çalışılmaktadır.
Türkiye'deki üniversitelerin Türk Dili ve Edebiyatı, Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi, Türkçe Eğitimi, Halkbilimi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları gibi bölüm ve anabilim dallarında lisans ve lisansüstü düzeyde eğitimi verilen halk edebiyatı, kendi içerisinde “anonim halk edebiyatı”, “âşık edebiyatı” ve “tekke-tasavvuf edebiyatı” olmak üzere üçe gruba ayrılmaktadır. Oldukça geniş bir kapsama sahip olan Türk halk edebiyatının eğitimi, çok sayıda kaynağa başvurmayı gerektirmektedir. Öğrencinin, hem halk edebiyatının kapsamı hakkında bilgi sahibi olabilmesi hem de bu çok sayıdaki zengin kaynağa hazırlanabilmesi için elinizdeki kitap gibi kitaplara da ihtiyacı vardır. Elinizdeki kitap, üniversitelerin Eğitim Fakültelerinin Türkçe Eğitimi Anabilim Dallarında okutulan halk edebiyatı derslerinin güncel müfredatı esas alınarak hazırlanmıştır.
Adile Yılmaz, Ayşe Derya Eskimen, Ayşe Yücel Çetin, Halil İbrahim Şahin, İhsan Kalenderoğlu, İsmet Çetin, Onur Alp Kayabaşı, Satı Kumartaşlıoğlu Halk edebiyatı, ortak bilincin ürünü olan, bu özelliğinden dolayı toplumların bir arada yaşama iradesi sergilemelerini sağlayan ve varlığını sürekli kılan geniş bir edebiyat alanıdır. Evren ve evrende var olmanın sırrını arayan insanoğlunun düşünce dünyasını ifade eden; insanlığın bilinmezler evreninin hikâyesini aktaran mitik anlatılardan, ferdî zevk ve ızdıraplarına varıncaya kadar her alanda ustalıkla yaratılan edebî veriler, genel olarak halk edebiyatı denilen geniş alan içinde anlamlandırılmaktadır.
Halk edebiyatı kavramı içinde evrenin yaratılışından varlıkların yaratılışına, varlığın dönüşüm ve oluşum hikâyelerinin anlatıldığı mitik anlatılardan yaşanılan zamanda kolektif bilinçle üretilen edebî verilere kadar olan zengin bir edebî alanın varlığı söz konusudur. İnanç merkezli söz sanatlarından eğlence merkezli verilere, bebeklik çağının okşamalık sözlerinden kaybedilenlerin arkasından yakılan ağıtlara varıncaya kadar tarihin ve tarihî-kültürel coğrafyanın, yaşanılan hayatın her alanında varlığını sürdüren halk edebiyatı, bir yandan ferdî bellekte saklanıp aktarılırken, bir taraftan da toplum belleğinde varlığını devam ettirmek suretiyle Türk toplumunun ortak kimlik çevresinde toplanmasına da katkı sağlamaktadır.
İsmet Çetin Türk toplumunun yaşadığı geniş coğrafi alanda, farklı adlar, icracılar ve icra biçimleriyle görülen sözlü kültür unsurlarından olan hikâyeler, yaratıldığı ve yaşadığı dönemde “estetik” yaklaşımla kurgulanmış, söz ve yazı vasıtasıyla aktarılmış; aktarılırken değişmiş, yeni edebî yaratmalara kaynaklık etmiş edebî türlerdendir. Tarihin ilk dönemlerinden itibaren sürekli ve süratli hareket hâlinde olan Türk topluluklarının yaşadığı sınırların genişliği, buna bağlı olarak yaşanılan hayat tarzı, edebî gelişim çizgisinin farklılığına neden olmuştur. Buna rağmen hikâyeler, Türk coğrafyasının değişik bölgelerinde yaşayan Türk gruplarının ortak anlatıları olmuştur. Bu kitap, Türk toplumunun ortak hafızasını oluşturan kültür unsurlarından halk hikâyeciliğinin Türkiye sahasındaki teşekkülü, gelişimi, icracıları, icra biçimi ve yapısı hakkında genel bilgileri içermektedir.
Erkan T. Demirel - Mehmet Tikici - Canan Çetin Kan ve DNA yapıları birbirine çok benzeyen tek yumurta ikizlerinin bile parmak izleri birbiriyle aynı olmadığı gibi; birbirlerinden farklı şekillerde dünyaya gelen insanlar zamanla daha da farklılaşmaktadırlar. Farklılaşma, bir yandan bireylerin üyesi oldukları gruplarla diğer gruplar arasında mukayese yapabilmelerine olanak sağlarken, diğer yandan ayrımcılığa da yol açabilmektedir. Bunun en tipik örneği “cinsiyet farklılığının”, “kadına ilişkin negatif ayrımcılığa” dönüşmesinde yaşanmaktadır. Örneğin; “Havva ile Âdem’in cennetten kovulmasına neden olan yasak meyveyi yemeleri” konusunda bazı kaynaklarda; “şeytanın Âdem ile Havva’nın her ikisini birden kandırdığı ve bu yasak meyveyi ikisinin birlikte yedikleri” ifadesi yer alırken, diğer bazı kaynaklarda ise; “yasak meyveyi önce Havva’nın yediği ve Âdem’i de kandırarak kendi günahına ortak ettiği” ifade edilmektedir.
Bu anlayışın işletmelerde yansıması “Cam Tavan Sendromu” şeklinde ortaya çıkmıştır. “Önyargılar ve kalıplar tarafından yaratılan, kadınların üst düzey yönetim pozisyonlarına gelmelerini engelleyen görünmez, yapay engeller olarak” tanımlanan cam tavan çalışan kadınların, belirli aşamadan sonra yükselmelerini engelleyen bir faktör bir engeli tanımlamaktadır. Bu çalışmada; ırk, din, dil, kültür, cinsiyet, yaş vb. ölçütlere göre farklılıkları olan iş görenlere karşı Türk iş yaşamında uygulanan ayrımcılık türlerinin, ayrımcılığa bağlı olarak ortaya çıkan sorunların ve ayrımcılığın önlenmesine yönelik önerilerin irdelenmesi amaçlanmaktadır.
M. Serdar Erbaş Kitap; stratejik yönetim ve stratejik planlamayı kuramsal ve kavramsal olarak açıklamakta, pratik uygulama örnek ve önerileri ile somutlaştırmaktadır. Kamu kurumları için stratejik plan hazırlama rehberi niteliği de taşıyan kitapta; stratejik yönetim bünyesinde stratejik planlama, performans esaslı program bütçe, performans programı, yatırım programı, kalkınma planı, orta vadeli program, eylem planları arasındaki bağlantılar; güncel, anlaşılır, pratik uygulama örnekleri ile açıklanmıştır. Bu yönüyle, tüm kamu kurum ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüslerinin bütün düzeylerdeki yöneticileri ile denetim elemanları ve bütün düzeylerdeki çalışanları ile akademik camiaya ve hatta özel sektör yöneticilerine katkı sağlayacaktır. Stratejik yönetim ve stratejik planlamanın bütün bileşenleri, sistem içerisindeki birbirlerini tamamlayıcı özellikleri ile birlikte kısa, öz, akıcı ve anlaşılır şekilde anlatılmaktadır. Bu özellikleri ile özellikle kamu kurumlarının merkez ve taşra teşkilatı, düzenleyici denetleyici kuruluşlar, kamu iktisadi teşebbüsleri, belediyeler, il özel idareleri, üniversiteler gibi kamu kurum ve kuruluşlarının stratejik yönetim ve stratejik planlama süreçlerinde yönetici ve çalışanlar ile bilimsel çalışma yapan akademisyenler için kaynak bilimsel kitap niteliğindedir.

Konu Başlıkları:
• Strateji, Stratejik Yönetim, Stratejik Plan Kavramsal ve Kuramsal Çerçevesi
• Stratejik Yönetim ve Türk Kamu Yönetiminde Stratejik Yönetim
• Stratejik Planlama ve Türk Kamu Yönetiminde Stratejik Planlama
• Stratejik Planı ve Uygulamasını Etkileyen Faktörler
Nurgün Koç Erken Cumhuriyet döneminin kırsal kesime yönelik eğitim ve ekonomik kalkınma projesi olan “Köy Enstitüleri”, kuruluşundan günümüze kadar dikkat çeken bir olguya dönüşmüştür. Cumhuriyetin onuncu yılına gelindiğinde başarılmış pek çok reform hareketinin yanında eğitim konusundaki bazı eksiklikler dikkat çekmekteydi. Bu eksikliklerin başında kırsal kesim vatandaşlarının eğitim sorunu gelmekteydi. Köy Enstitüleri ile köylünün eğitim yoluyla kalkındırılması hedeflenmiştir. Bu amaçla başlatılan hazırlıkların ve deneme süreçlerinin ardından Köy Enstitüleri 1940 yılında kurulmuştur. Enstitüler zamanla çeşitli revizyonlara tabi tutulmuşlar, 1954 yılında İlköğretmen Okulu'na dönüştürülmüşlerdir.
Eserde, Köy Enstitüleri tüm yönleriyle; eğitim, sosyo-ckonomik etkileri, Türk kültür tarihi içindeki yeri, siyasal gelişmeler vb. irdelerken, ideoloji bataklığına saplanmaktan kaçınılmıştır. Köy Enstitüleri konusunu bir bütün olarak ortaya koyabilme ve okuyucuya tarafsız bakış açısıyla sunabilme iddiasıyla hazırlanmış olan bu eserin gelinen noktada iddiasını sürdürdüğü görülmektedir.
Alper Uzunyol, Bayram Şık, Berk Özgür, Ertuğ İğdeli, Furkan Terzi, Hatice Nur Yerlikaya, Hazal Karadoğan, Hilal Aydın, Nazgul Kenzhetay, Oğuzhan Can, Reyhan Samsama, Sirad Jafar Mohamed Aden, Tuğba Yaşar Kitap, Türk siyasal hayatına alışılmış bir yöntemin ötesinde yaklaşarak devlet, toplum ve ekonomi ilişkilerini bir bütün hâlinde ele almaktadır. 19. yüzyıldan 21. yüzyılın başına değin Türk Modernleşmesinin kırılma noktalarını; politik değişim ve toplumsal süreklilik olguları üzerinden ele alan eser, Türkiye'de siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler alanında öğrenim gören lisans ve lisansüstü öğrencilerin inceleme kaynağı niteliğindedir. Türk Modernleşmesinin kronolojik bir çizgide ele alındığı eserde, Osmanlı İmparatorluğu'ndan Türkiye Cumhuriyeti'ne geçiş sürecinde inşa edilen kurum ve kuralların felsefi arka planı bölümler hâlinde analiz edilmektedir.
Abdulkadir Macit, Adem Alper Özcan, Ahmet Vedat Koçal, Ali Erken, Doğacan Başaran, Ergenekon Savrun, Halil Emre Deniş, Hasan Acar, Hüseyin Çavuşoğlu, İhsan Ömer Atagenç, Mehmet Tan, Murat Sarı, Münevver Kata, Nuri Gök, Özkan Demir, Süleyman Ekici, Şerif Demir, Yücel Karadaş Siyaset Bilimine katkı sağlama çabasıyla ortaya koyulan çalışmalardan oluşan ve Türk Siyasal Hayatını şekillendiren tarihi dönemeçleri içerisinde barındıran bu kitapta; Türk Siyasal Hayatıyla ilgili sosyolojik bir tahlilden ziyade bu süreci tarihselliği ile ele alan bütüncül bir bakış açısı yer almaktadır. Bunun yanında vaka analizlerinden ziyade siyasi ve toplumsal yaşamı etkileyen önemli kırılma anları tasvir edilmektedir.
Kitap; Osmanlı Modernleşme süreci ile başlayan Türk Siyasal Hayatını, 24 Haziran 2018 seçimleri ile Türkiye'de kalıcı istikrar modeli olarak uygulamaya geçilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile sonuçlanan süreç bağlamına yerleştirerek değerlendirmektedir.
Osmanlı Modernleşmesi ile başlayan Türk Siyasal Hayatı, aynı zamanda bir yolculuğun da adıdır: Darbeler, koalisyonlar, azınlık hükümetleri, siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklar, bu yolculukta, yolu oluşturan temel yapı taşlarından birkaçına örnek verilebilir. Bu kitap, tüm bu süreci bir yolculuk olarak ifade etme çabasındadır.
Ali Çiftçi Kâzım Karabekir hakkında daha önce yapılan çalışmalardan farklı olarak bu çalışmada, onun özellikle siyasal hayatı ölümüne kadar bir bütün olarak incelenmiş ve daha gerçekçi bir Karabekir profili verilmeye çalışılmıştır.
Karabekir, Kurtuluş döneminde M. Kemal Paşa'nın en yakınındaki isim olduğu ve M. Kemal Paşa, ordu müfettişliği görevinden alındıktan ve askerlikten istifa ettikten sonra ona bağlılığını bildirerek bir anlamda Atatürk'ü Atatürk yapan isim olduğu hâlde Kuruluş döneminde nasıl olup da dışlanan isimler arasında yer almıştır? İstanbul'un işgaline kadar Millî Mücadele'ye katılmamış olan İsmet ve Fevzi Paşalar hangi özelliklerinden dolayı kuruluş döneminde Atatürk'ün en güvendiği kişiler olmuşlar, buna karşılık Karabekir ve diğer Millî Mücadele komutanları hangi özelliklerinden dolayı İstiklâl Mahkemesinde yargılanmışlardır?
Bu çalışma, Karabekir'in Cumhuriyet yönetimi konusunda baştaki kararsız ve belirsiz tutumunu, Cumhuriyet'in ilanından habersiz oluşu ve sonradan öğrenişi ile birlikte ele almaktadır. Karabekir'in Cumhuriyet'ten sonra ilk muhalefet partisi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının başına geçişini, menkubiyet yıllarında Atatürk'e ve onun yönetim anlayışına getirdiği sert eleştirilerini ve muhalefetini, hürriyet kavramına yaklaşımları bakımından 2. Abdülhamit, Enver Paşa ve Atatürk hakkındaki benzetmelerini kendi eserlerine dayanarak bu kitaptan izlemek mümkündür.
Kitapta, Karabekir'in değişmeyen Sultan Abdülhamit düşmanlığının sebepleri, Millî Mücadele fikrini ilk ortaya atanın kendisi olduğu iddiasından dolayı 1930'larda başına gelen olaylar, polis takibi altındayken 1933 yılında kendisine bir suikast tertiplenmek istendiği ve kendisinin “karşı bir suikast” tehdidi iddiası, Atatürk'ten sonra cumhurbaşkanı olmak istediği iddiaları, yine Atatürk'ün ölümünden sonra CHP'ye dönerek milletvekili olmasının bazı eski TCF'li arkadaşlarınca eleştirilmesi, 1946'da Mareşal Fevzi Çakmak'ın Demokrat Partiyle yakınlaşmasına karşı Karabekir'in de CHP'den TBMM Başkanı yapılması hususları da ele alınmaktadır.
Durmuş Ali Koltuk Bu çalışmanın amacı, Türkiye'de 1961 Anayasası'yla kurulmuş olan Anayasa Mahkemesinin kapattığı ilk siyasi parti olan Millî Nizam Partisi (MNP, 26 Ocak 1970 - 20 Mayıs 1971) ile onun devamı niteliğindeki Millî Selamet Partisinin (MSP, 11 Ekim 1972 - 12 Eylül 1980) siyasi faaliyetlerinin ortaya koyulmasıdır.
Bu çalışmada, bu partilerin programları, seçim bildirileri ve siyasi faaliyetleri değerlendirilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Arşiv ve Dokümantasyon Dairesi, Millî Kütüphane ve Türk Tarih Kurumunda dönemin gazeteleri (özellikle Cumhuriyet ve Millî gazete) taranarak Millî Nizam ve Millî Selamet partilerinin programları, seçim bildirgeleri ve siyasi faaliyetleri değerlendirilmiştir. Bununla birlikte Başbakanlık, Devlet İstatistik Enstitüsünün yayınlamış olduğu 1973 ve 1977 genel seçimlerinin resmî sonuçları da yorumlanmıştır. Ayrıca da bu partilerin önde gelenlerinden olan M. Gündüz Sevilgen, Süleyman Arif Emre gibi kişilerin de hatıratlarından yararlanılmıştır.
Osmanlı Devleti'nin son dönemine kadar uzanan İslamın siyasileştirilmesi, her iki partinin de temel dayanak noktasını oluşturmuştur. Cumhuriyetin ilanından II. Dünya Savaşı'nın bitimi olan 1945'e kadar tek parti yönetimiyle idare edilen Türkiye'nin, ABD ve İngiltere'nin liderliğinde müttefik kuvvetlerin İkinci Dünya Savaşı'nı kazanması sonucu da Türk siyasal sisteminin demokratikleşme sürecinin hızlanmasında etkili olmuştur.
1950'lerden sonra Türkiye'nin sanayileşmesi, altyapı çalışmaları, yeni kara yollarının yapılması, tarımda makineleşme gibi faktörler, köylerden şehirlere doğru göçe yol açmıştır. Şehirlerdeki artan bu nüfus, her iki partinin oy potansiyelinin temelini oluşturmuştur. Şehirleşme süreciyle birlikte nüfusun yapısındaki bu sosyolojik değişim, gelecek yıllarda bu iki siyasi partinin Türk siyasi hayatında etkili bir rol oynamasına yol açmıştır.
Hasan Berke Dilan 1789 Fransız İhtilali'nin Osmanlı coğrafyasına etkisi tarihî bir olgudur. Batılılaşmanın kaynaklarını burada aramak gerekir. Mekteplerin açılması, topluma yeni bir dinamik kazandıracaktır. Bu dinamik, Jön Türkler hareketidir. Anayasal hareket, Jön Türkler'le başlar. Amaç padişahın iktidarına sınırlama getirmektir. 1876 Anayasası II. Abdülhamid istibdadına çarpacak; İttihat Terakki iktidara taşınırken Almanya'nın safında Birinci Dünya Savaşı'na giren Osmanlı İmparatorluğu parçalanacaktır.
19 Mayıs 1919'da halk kahramanı Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkması da önemli bir tarihî olgudur. Parçalanmış imparatorluğun küllerinden yeni bir Cumhuriyet kurulacaktır. Cumhuriyet devrimleri gerçekleşirken iç ve dış dinamikler rahat durmayacak; şeriat yanlısı, padişah yanlısı, hilafet yanlısı, saraylısı Ankara Hükümeti'ne karşı ayaklanacaklardır.
Türkiye II. Dünya Savaşı'na girmeyecek ama taraf olacaktır. Savaş sonrasında çok partili siyasal rejime geçilirken CHP'nin içinden çıkan bir grup Demokrat Parti'yi (DP) kuracak; bu parti, 1950 yılı seçimlerinde iktidara gelecektir. DP, 1957 yılından sonra ekonomik başarısızlığa uğrayacak ama iktidarı bırakmak istemeyecek; 27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi'ne neden olacaktır. Siyasi hayata önce 12 Mart 1971 muhtırasıyla, sonra 12 Eylül 1980 darbesiyle müdahale edilecektir. Yasaklı 1982 Anayasası toplumu dengesiz arayışlara itecek; Avrupa treninden indirilen Türkiye, Amerika'nın yönlendirmesiyle Ortadoğu çıkmazına saplanacaktır. Bu konjonktürün mimarları arasında başarısız koalisyon hükümetleri yer alacaktır.
Yirmi yıllık ders notlarından oluşan bu kitabın tüm okurlarına Türk siyasi hayatını anlamada faydalı olması dileğiyle…
Nagihan Eren Adnan Menderes Hükümeti'ne 27 Mayıs 1960'ta askerî müdahale ile yönetimden el çektirilmesi, Türk siyasi tarihinin yirmi yıllık dönemini şekillendirecek gelişmelere neden olmuştur. Askerî müdahale sonrasında hazırlanan ve Türk demokrasi tarihinde liberal açılımlara öncülük eden 1961 Anayasası'na, dünyada yükselen Marksizm dalgası da eklenince Türk solu hızlı mesafe kaydetmiştir. 1968 dünya gençlik eylemleriyle ise sol kesimin aktivitesi zirve noktasına ulaşmıştır. Bu dönemde sosyalist eğilimin Türkiye İşçi Partisi ile siyasallaşması, aydın kadrosunun ve basın-yayın organlarının devrim planlarıyla öğrenci, işçi, memur vb. örgütler üzerinde genişleme çalışmaları sol düşüncenin kitleselleşmesini sağlamıştır. Türk milliyetçileri bütün bu gelişmeler karşısında kültürel faaliyetleriyle çalışmalarına devam ederken Alparslan Türkeş'in Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisine (CKMP) genel başkan seçilmesiyle Türk milliyetçiliği fikri, siyasal alanda temsil edilmeye başlanmıştır. CKMP'nin 1969'da Milliyetçi Hareket Partisine (MHP) dönüşmesi ise Türk milliyetçiliği düşüncesine ivme kazandırmış, MHP, Marksizme karşı doktriner sağ düşüncenin temsilciğini yapmıştır. Devlet gazetesi, MHP'nin siyasi hayatına başlamasından kısa bir süre sonra yayın hayatına girmiş ve MHP'nin gayri resmî yayın organı olmuştur. Gazete, Türk milliyetçiliğinin fikir inşacılarını ve kanaat önderlerini bünyesinde birleştirirken milliyetçi tabana fikrî rehberlik yapmıştır. Bu çalışma ile Devlet gazetesinin Türkiye'de 1960 sonrasında başlayan ve 1980'li yıllara kadar devam eden toplumsal ve siyasal konjonktürel yapı içerisindeki yeri ve önemi ortaya konulmakta, Türk siyasi tarihi içerisindeki faaliyetlerine odaklanılmaktadır. Zira Devlet gazetesi bir basın-yayın organı sıfatından öte camianın fikri manada çatı örgütü ve kitleye olan etkisiyle de mobilizatör ve koordinatör olarak tanımlanabilir. Çalışmada, MHP'nin ve Devlet gazetesi bünyesinde birleşen milliyetçi kanaat önderlerinin siyasal düzen tasavvurları ile 1980 sonrasındaki siyasi sürecin inşasında etkili oldukları ortaya konmaktadır.
Nurullah Çetin Hem Fâtih, hem de İstanbul’un fethi, Türk milleti olarak bizim özgüven kaynaklarımızdan biridir. Fâtih’e ve fethe dair duygularımızı şiirle, düşünce ve kanaatlerimizi de nesirle dile getirdik. Böylece Türk edebiyatında Fatih ve fetih etrafında zengin bir birikim oluştu. Bu birikimi derleyip toparlamak ve anlamlı bir bütün içinde sunmak adına böyle bir eser hazırlandı.
Ahmet Kanlıdere, Ahmet Yüksel, Ali Ahmetbeyoğlu, Emine Dingeç, Emine Erdoğan Özünlü, Erkan Göksu, Haşim Şahin, Kürşat Yıldırım, Muallâ Uydu Yücel, Müslüme Melis Çeliktaş, Ömer Soner Hunkan, Serkan Yazıcı Takriben MÖ 2500 yıllarından 20. yüzyılın başına kadar uzanan geniş yelpazede Türk Tarihi ve Kültürü'nü “etrafını câmi, ağyarını mani” bir şekilde ele almaya çalıştığımız bu kitap, hem lisans öğrencileri için hem de konuya ilgi duyan ve temel düzeyde bilgi edinmek isteyenler için hazırlanmıştır. Türklerin kökeni ve ilk yaşam alanlarından tarihte kurdukları ilk devlete, İslam ile tanışmalarından ilk Müslüman Türk devletlerine, Anadolu'da filizlenen Türk varlığından üç kıtaya hükmeden Osmanlı Devleti'ne kadar Türk tarihinin dönüm noktaları ile bu siyasi yapılara ait devlet teşkilatı ve kültür hayatını, alanın uzmanı hocaların kaleminden okuyacaksınız…
Aydın Aktay, Canan Sarıyar Sezan, Görkem Turaç , Halil Akkurt, Haydar Şahin, Hüseyin Nergiz, İmge Hazal Yılmaz, Mahmut Karaman, Mustafa Fazıl Karaman, Mustafa Kara, Mustafa Oğuzhan Ercan, Mürsel Tekin, Süleyman Demir, Süleyman Yelocağı, Tuğçe Binar, Zeki Anıt