Sosyal Bilimler \ 30-41
Ali Demir Die Geschichte der Menschheit ist gekennzeichnet durch Programme, die je nach der Zeit und dem Raum zwar unterschiedlich in ihrer Qualität, aber vergleichbar in ihren Zielsetzungen sind. Aus der heutigen Sicht scheint die Partizipation der wichtigste gemeinsame Wert zu sein, der hinter der Logik der Programme steht, die nicht nur generalisierbare Interessen repräsentieren, sondern auch Prinzipien universell gültiger Normen genügen. Partizipation ist in vielen Fällen das Versprechen einer Elite. Sie versprechen in der Regel den bereits partizipierenden eine Gemeinschaft von Gleichen und Freien. Beginnend von Gilgamesch Epos wird in diesem Buch die beständige Erprobung der weltumspannenden Programme und der Kommunikation dieser Programmierung besprochen.
Muhittin Imıl Nietzsche, modern insanın tanrısını öldürdüğünü iddia etse de insanlık tarihinin en seküler toplumları dâhil olmak üzere gündelik hayatta tanrının izlerine rastlamak işten bile değil. Zira din olgusunun kadim zamanlardaki meşrulaştırma gücünden fire vermediği, en öznel bakış açıları tarafından dahi reddedilemeyecek kadar göz önünde. Tam aksine, organik toplumsal bağlar karmaşık hâle geldikçe, dini propaganda, duruma hızlıca uyum sağlayarak, daha incelikli formlara bürünmeye devam ediyor.
Bu kitap, propaganda ve din ilişkisinin en başından itibaren giderek karmaşıklaşan formunu analiz etme gayretinin, belki emekleyen ama koşma azmindeki bir örneğidir. Bu amaçla kavramsal açıklamaları takiben ilişkinin arka plan incelemesi yapılmış, kurumsal dinlerde propagandanın kullanım şekilleri irdelenmeye çalışılmıştır. Son olarak İslam toplumlarında söz konusu ilişkinin toplumsal hayattaki güncel tezahürleri sorgulanmıştır. Din ve propaganda ilişkisinin çok yönlü irdelenmesi bağlamında ilk olduğu değerlendirilen kitabın, okuyucu için karanlıkta parlayan bir kibrit alevi, yeni ve daha derinlikli çalışmalar için yolu aydınlatan bir meşale olamasa da mütevazı bir mum ışığı olması dileklerimizle.
Ali Ekber Gülersoy, Betül Tansel, Elvan Melek Ertürk, Gökhan Gürdal, Handan Belivermiş, Hasan İçen, Mehmet Ali Toprak, Mehmet Zeydin Yıldız, Muhammet Öksüz, Nurettin Özgen Psikocoğrafya, hibrit bir alanı temsil eder. Başta psikoloji ve coğrafya olmak üzere çeşitli disiplinlerin tematik alanları arasında gelişen duygu ve düşüncelerin mekânsal bağlamını odağına alır. Mekânın insan ruhuna yönelik izdüşümlerini keşfetmek için, harita, pusula veya sırt çantasına ihtiyaç duyulmaz. Psikocoğrafyacıların ihtiyaç duyduğu şey mekânı deneyimleme merakıdır. Yaşama dair en bilinmedik tenha alanlarda ya da kentsel mekânlarda kalabalıklar arasında kaybolmaktır. Doğayı ve özelikle kentsel mekânı deneyimlemek, hissetmek ve yeniden keşfetmektir. Psikocoğrafyacı, kenti deneyimlerken, yaşadığı an üzerinden mekâna yüklediği duygu yüklü anlamlarla ’yer’i üretir ve böylelikle kente dair deneyim, yürümenin hikâyesi ile iç içe geçer. Günümüzde, kent mekânlarının aşırı büyümesi, güvenlik bariyerleri, özel mülkiyet alanları ve yoğun araç trafiği gibi olumsuzluklardan dolayı çoğu zaman kentte yürümenin romantik bir eylem olarak düşünülmeye başlandığı söylenebilir. Dolayısıyla bir psikocoğrafya pratiği olarak kenti yeniden keşfetmek için kente akmak ve sürüklenmek, kentin tüm alanları için mümkün olmayabilir. Sınırlandırılmış, budanmış bir kent yürüyüş pratiği ile psikocoğrafyacı yönlendirilmiş bir figür olarak ayrıntıları görmeye, hissetmeye ve anlamlandırmaya başlar. Tali sokaklardaki bir bakırcı ustasının ritimli çekiç seslerinden, içsel isyanı yansıtan duvar yazılarına ve kent meydanında haykıran kitlelerin duygu yüklü anlamlarla ritim oluşturduğu bir manzarada psikocoğrafya, yer ve duyguyu bütünleştirerek anı hafızaya kaydeder.
Nalan Kalkan Oğuzhanoğlu Enstitümüz eğiticilerinin üstlenmiş olduğu ve çok sayıda psikodrama kitabının Türkçeye çevrilmesi sürecinde oluşan sözcük havuzu bu kitabın temelini oluşturmuştur. Psikodrama sınırları içinde açıklanma gereksinimi duyulan sözcükler, yorumlarıyla birlikte çözümlenmeye çalışılmış ve sayfalardaki yerini almıştır.
Bu sözlük, daha basılırken eskimeye yol alacaktır ama umarım yenilenme ve düzeltmelerle giderek daha kapsamlı temel bir kaynağa dönüşmeye öncülük edecektir.
Neil Coulson Dünya genelinde milyarlarca kullanıcıya anlık iletişim olanağı veren internetin yaşamımız üzerinde büyük bir etkisi bulunmaktadır. Peki, psikolojik araştırma yürütmek için internetten nasıl yararlanabiliriz?
Neil Coulson, bu kısa ve kullanıcı dostu rehberde en yaygın kullanılan çevrimiçi araştırma yöntemlerini incelemektedir. Her bir yaklaşımı dikkatlice açıklamanın yanı sıra onlarla ilişkili potansiyel olanaklara, zorluklara ve etik meselelere ışık tutmaktadır. Araştırmalarında başarılı olmak isteyen öğrencileri desteklemek üzere tasarlanan bu kitap, çevrimiçi psikolojik araştırma yürütmede çok iyi bir yardım kaynağıdır.
Psikologlar İçin Çevrimiçi Araştırma Yöntemleri:
•En yaygın kullanılan çevrimiçi yöntemleri vazgeçilmez tek bir kitapta birleştirmiştir,
•Çevrimiçi görüşmeler, odak grupları, anketler, deneyler ve sosyal medyaya ilişkin konuları kapsamaktadır,
•Önceki çevrimiçi araştırmaların içgörü kazandırıcı analizlerini içermektedir.
Neil Coulson, Birleşik Krallıkta bulunan Nottingham Üniversitesinde Sağlık Psikolojisi doçentidir. Çevrimiçi kendi kendine yardım, akran desteği toplulukları ve internetin uzun süreli hastalıkları olan insanları desteklemedeki rolü konularında uluslararası bir uzmandır.
Aysun Devrim Yemenici, Beril Zeynep Hacıosman, Elif Çarpar, Elif Yöyen, Erkal Erzincan, Esra Akcan, Fatih Bal, Fatma Biçer, Filiz Tuna, Haydeh Faraji, Kahraman Güler, Kemal Er, Öznur Bozkurt, Yağmur Callak Olay ve durumların psikolojik fonksiyonlarının farklı yönlerinin test edilmesi çabası, çağdaş psikolojinin önemli bir konusudur. Bu fonksiyonun gerçekleştirilmesi sürecinde ilgili olay ve durumun gerektirdiği şekilde özel olarak yaratılmış, çeşitli, iyi bilinen standart testlerin yanı sıra psikometrik ve istatistiksel yöntemlerin kullanımı da yaygındır. Akademik alanda çalışmalar yapan psikologlar sadece belirli bir alanda daha fazla derinleşmeyi amaçlayan araştırma ve psikolojik teorilere odaklanabilirken diğer bazı psikologlar ise bu bilgileri anında ve pratik yarar sağlamak için uygulamalı psikoloji alanında kullanmaktadırlar. Bu yaklaşımlar bazı farklılıklar göstermekle birlikte birbirini dışlamaz ve birçok psikolog, başladığı kariyer yolculuğunun bir noktasında mutlaka bir araştırma sürecine dâhil olur. Mesleki kariyerinde başarılı olmak isteyen her psikoloğun nicel ve nitel araştırma yöntemlerine hâkim olması gerekir. Nicel psikolojik araştırmalar, istatistiksel analiz yöntemlerinin psikolojik araştırmalara uygulanmasını ve insan davranışlarının ölçülmesi ya da açıklanması için yeni istatistiksel yaklaşımların geliştirilmesini içermektedir.
Sosyal bilimlerde ve özellikle de davranış bilimlerinde en çok kullanılan istatistiksel analiz programı olan SPSS yazılım programını ise çoğu araştırmacı zor bir yöntem olarak görmektedir. Psikologlar İçin Spss Uygulamaları ve Araştırma Yöntemleri kitabı, bu konudaki zorlukları kolaylaştırmayı da amaçlayan yol gösterici bir kılavuz niteliğindedir. Bu kitap, araştırma yapmak isteyen psikologlara araştırma problemlerini istatistiksel olarak analiz edebilme yetisi kazandırarak psikoloji biliminin alanına giren olgu ve olayları bilimsel olarak analiz etme becerisi kazandıracaktır.
Osman İyilikci Nicel veri analizi, psikolojideki bilimsel araştırma yöntemlerinin önemli bir parçasıdır. Bu durumun doğurduğu sonuçlardan biri de psikolojideki bilimsel çalışmalar sırasında kullanılan araştırma deseninin, elde edilen verinin hangi teknik kullanılarak analiz edileceğini belirlemesidir. Buradan hareketle bu kitaptaki tüm istatistiksel analizler, ilgili oldukları araştırma deseni ve ölçme düzeyi ile birlikte ele alınmıştır.
Kitaptaki araştırma örnekleri ve değinilen konu başlıkları, psikologların aldıkları eğitim boyunca araştırma yöntemleri, istatistik ve deneysel psikoloji derslerinde karşılaştığı terminolojiye uygun olacak şekilde belirlenmiştir. Anlaşılırlığın arttırılması amacıyla kitaptaki istatistiksel analizler, okuyucunun ilgili web sayfasından indirebileceği örnek veri dosyaları üzerinden ele alınmıştır. Ayrıca her bir analiz, APA stilinde rapor örneği ile desteklenmiştir.
Değindiği konulara bakıldığında kitabın, hem SPSS kullanmaya yeni başlayacak olanlar için hem de SPSS deneyimi olan araştırmacılar için uygun olduğu düşünülmektedir. Bundan dolayı kitap, bilimsel araştırma projelerinde, araştırma yöntemleri derslerinde ve bilgisayar uygulamalı istatistik derslerinde hem öğrenciler için hem de araştırmacılar için yardımcı bir kaynak niteliği taşımaktadır.
Nurten Gökalp İnsan davranışlarının sebeplerini açıklayarak insanı açıklama amacı taşıyan psikoloji bilimi deneysel bir bilim olarak şekillenmeden çok önce felsefenin içinde yer almıştır.
Felsefi bir bakışla insanı değerlendirmeye çalışan felsefi psikoloji ile deneysel bir bilim olan bilimsel psikolojinin sahip olduğu özellikler birbirinden farklıdır. Bu çalışmada bu iki psikoloji türünün özellikleri karşılaştırılmakta, benzerlik ve farklılıklar gösterilmektedir.
Felsefe ile psikolojinin farklı bakış açıları ile ortaya koydukları insan modelleri tarihsel bir seyir ile irdelenmekte, bir bilim olarak psikolojinin sahip olduğu teorik ve metodolojik problemler felsefi bir gözle değerlendirilmektedir.
Yusuf Bayar Bu kitap; uzun zamandır sahip olduğum, öğrencilerimin istatistik korkularını yıkma hayalimin nihai sonucu, tabiri caizse ete kemiğe bürünmüş hâlidir. Yıllardır temel ve ileri düzeyde istatistik dersleri veren ve eğitimler açan birisi olarak öğrencilerimin/ kursiyerlerimin korku ve kaygılarına yakinen şahit oldum. Gördüm ki korku ve kaygıların iki temel kaynağı var: Programdaki onlarca sekmeden hangilerine, hangi sıra ile tıklayacağını bilememek ve güç bela elde edilen tabloları nasıl okuyacağını ve yorumlayacağını kestirememek.
Kitapta, şimdiye kadar gördüğüm en kullanıcı dostu istatistik programını kullanacağız. Jamovi son derece sade ve şık bir ara yüze sahip. Aynı zamanda açık kaynaklı özgür yazılımlardan biri. Bir diğer yandan analiz çıktıları APA formatına uygun olarak sunuluyor. Yani program en temel korkuları bertaraf ederek ise başlıyor. Size artık sadece bulguları anlamlandırmak ve yorumlamak kalıyor.
Bu kitapta, ilk olarak her analizin öncesinde bu analizin temel mantığının ne olduğunu, ne zaman ve hangi amaç doğrultusunda yürütüleceğini ayrıntıları ile bulacaksınız. Hatta her birine ilişkin formülleri de açıklamaları ile birlikte göreceksiniz. Örnek araştırma soruları, hipotezler de konunun anlaşılmasını kolaylaştıracak. Ardından her bir analizin temel varsayımları, bunların nasıl test edileceğine ilişkin bilgiler yer alacak. Nihayetinde ise söz konusu analizin nasıl yürütüleceğini ve nasıl raporlanacağını bulacaksınız.
Büyük bir heyecan ve keyifle hazırladığım bu kitabın, size temel istatistiği ve Jamovi'yi sevdirmesini umut ediyorum.
Lisa M. Vaughn “Bu kitap kültürel psikolojinin günümüzde ne anlama geldiğinin temelini ortaya koymaktadır. İyi kurulmuş psikoloji kuramlarını çok kültürlü bir bakış açısıyla incelemekte ve bu kuramların tarihsel olarak farklı kültürel arka planları nasıl olup da dikkate almadıklarına dair eleştiriler yöneltmektedir. İçinde bulunduğumuz çeşitlilikler dünyasında Vaughan’ın kitabı gibi kitaplar akranlarımızı anlamamıza yardımcı olmak ve hepimizin yararına bir gelecek kurmak için gereklidir”.
Leonard A. Jason, PhD. Psikoloji Profesörü, DePaul Üniversitesi; Toplum Araştırmaları Merkezi Müdürü

Toplumun giderek artan küreselleşmesi; iletişim, işyeri, sağlık bakımı ve eğitimde sosyal, dilsel, dinsel ve diğer kültürel farklılıkların yanlış anlaşılması potansiyelini arttırabilecek kaymalara neden olmaktadır. Psikoloji ve Kültür'ün bu ikinci baskısı, psikolojinin kültürel boyutlarına ve gündelik ortamlarda uygulanmasına güncel bir genel bakış sağlamaktadır.
Vaughn, düşünme ve davranışın sosyokültürel bağlamdan nasıl etkilendiğinin betimlemesini sunmaktadır. Odak noktalar; kültürün temeli, psikoloji ve kültürde araştırma, kimlik insan gelişimi, kültürler arası etkileşimler ve temel psikolojik süreçlerdir. Metin; kültürün toplumsal cinsiyet, din, sosyo-ekonomik durum gibi sosyal boyutlarını içeren daha geniş bir tanımını ele almakta ve kültürler arası ilişkileri, kültürler arası iletişimi ve eğitim, örgütler, ilişkiler ve sağlıkta kültürel yetkinliği geliştirmek üzere pratik modeller göstermektedir. Okuyucu dostu tarzda yazılmış olan metin, kültür içeriğini hayata geçirmek üzere çeşitli kültürlerden sayısız örneklerle geniş bir konu yelpazesini kapsamaktadır.
Kitap, sadece kültürel konularla ilgili psikologların ve ilişkili disiplinlerden akademisyenlerin değil aynı zamanda kültürel alçakgönüllülük, küreselleşme, çoklu kimlikler, sosyal ekolojik süreçler, göç, kültürlenme ve bunlarla ilişkili konulara dair sorular hakkında bilgi arayan daha genel bir okuyucu kitlesinin de ilgisini çekebilecek şekilde psikoloji ve kültürde disiplin aşırı bir içeriğe sahiptir.
John J. Shaughnessy, Eugene B. Zechmeister, Jeanne S. Zechmeister Bildiğimiz kadarıyla, Türkçede sadece psikoloji alanına özgü ve tüm araştırma yöntemlerini içeren kapsamlı bir kitap yoktur. Aslında Bilimsel Araştırma Yöntemleri, tüm bilim alanları için aynı temel prensipleri, doğru (geçerli ve güvenilir) bilgiye ulaşmanın yöntemlerini içerir. Bu nitelikteki bir bilgi kontrollü koşullar altında elde edilir ve denetlenmeye yani test edilmeye ve değişmeye açıktır.
Bilimsel bilginin bu özelliği, özellikle lisans öğrencilerinin (ve elbette bu yöntemlerin formel bir eğitimini almamış olan insanların) anlamakta zorlandıkları bir özelliktir, çünkü bilimsel bilginin “kesin” olduğuna dair yaygın bir yanlış anlama vardır. Yine aynı nedenle, kendi alanında çok başarılı bir hukukçu, işadamı, mühendis, politikacı veya hekimin, geçerliği olmayan bir bilgiye değer vermesi mümkündür.
İşte kitabın temel amacı, karşılaşılan herhangi bir bilginin geçerliğini denetlemeyi mümkün kılacak yöntemleri, prensipleri ve kavramları kazandırmaktır.
Psikolojide Araştırma Yöntemleri kitabının diğer araştırma yöntemleri kitaplarından farkı, söz konusu yöntemleri ve temel prensipleri açıklamak için psikoloji alanında yapılmış olan araştırmaları ve örnekleri kullanmasıdır. Dolayısıyla araştırma yöntemlerini öğrenmek isteyen psikoloji öğrencileri, rehberlik ve psikolojik danışma öğrencileri ile sosyal hizmet uzmanlığı öğrencileri için özel bir
kolaylık sağlamaktadır; soyut prensiplerin ve kavramların anlaşılması, psikoloji alanındaki örneklerle kolaylaşmaktadır. Aynı nedenle mevcut kitap, psikoloji ve psikolojiye yakın alanlarda öğrenim gören lisansüstü öğrenciler ile araştırmacılar için de özel bir destek sağlamaktadır.
Nihayet, Psikolojide Araştırma Yöntemleri kitabının endüstri ve örgüt psikolojisi ve sayıları çok olduğu için (yaklaşık, tüm psikologların % 40'ı) özellikle klinik psikoloji alanındaki uygulamacılar için önemine de değinmek uygun olur. Kitabın 15’inci sayfasındaki KUTU 1.2, şu soruyla başlamaktadır: “Klinik psikologlar, hastalarını tedavi ederken psikoloji araştırmalarının en son bulgularını uygularlar mı?”. Önde gelen klinik psikologlar olan Dr. Timoty Baker, Richard McFall ve Varda Shoham yaptıkları geniş analizde (2008) bu soruya sert ve rahatsız edici bir “Hayır!” cevabı vermişlerdir. Araştırmacılara göre, klinik psikologların büyük kısmı bir araştırmanın yöntemini ve bulgularını anlayabilmek için gerekli olan yöntem bilgisinden yoksundur.
Halime Güngör, Erkan Turan, Banu Yıldız, Mehmet Emin Turan, Merve Kaya, Mustafa Ercengiz, Mustafa Savcı, Tuğba Yılmaz Bingöl, Aydın Söylemez Güncel psikolojik kavramlar kitabını oluştururken son yıllarda ortaya çıkmış ve daha önceki kaynak kitaplarda yer almamış yeni kavramları keyifli bir anlatımla tanımlamaya çalıştık. Güncel kavramları tanımlarken bu kavramların tarihsel gelişimine, hangi kavramlarla ilişkili olduğuna, daha önceden yapılan araştırmalara değinerek teorik altyapısını inceledik. Ayrıca kitapta yer alan kavramların ölçülebilir olmasına dikkat ettik. Daha önceden yayınladığımız Psikolojide Kullanılan Güncel Ölçme Araçları: 1-2-3 adlı kitabımızı inceleyerek bu kitapta yer alan kavramların ölçme araçlarını bulabilirsiniz. Sonuç olarak yaklaşık beş senelik bir çalışmanın ve azimli bir ekibin ürünü olan bu kitabın, güncel psikolojik kavramların anlaşılmasına yardımcı olacağını, yeni araştırmalar hakkında fikir vereceğini ve yapılacak araştırmaların teorik altyapısının tasarlanmasına katkı sağlayacağını umuyoruz.
Ayşen Gündüz-Maraş, Burcu Pınar Bulut, Derya Özbek Şimşek, Duygu Cantekin, Elif Ünal, Fatma Girgin Kardeş, Fazilet Canbolat, Felek Yoğan, Selin Uçar Özsoy, Sema Yurduşen, Sevda Sarı, Sinem Baltacı, Tuğba Uyar Suiçmez, Yağmur Ar-Karcı Odağı insan olan sosyal bilim çalışmaları, bireylerin olayları nasıl anlamlandırdıkları, yorumladıkları ve bunlardan nasıl etkilendikleri üzerine odaklanmaktadır. Bu konuyu derinlemesine çalışmanın en etkin yollarının başında nitel araştırma yöntemleri gelmektedir.
Nitel araştırma yöntemleri, gerek kişiyi doğrudan kendi dilindeki özgün ifadeleriyle çalışması gerekse araştırmacının sürece olan potansiyel etkisini reddetmeyerek ele alması bakımından oldukça önemli, son dönemlerde araştırmacılar tarafından daha sık tercih edilen bilimsel araştırma yöntemleridir. Nitel çalışmalarda hedef, önceden belirlenen hipotezlerin doğruluğu veya yanlışlığını saptamak değil, yaşantıların bireyleri neden ve nasıl etkilediğine ilişkin derinlemesine bilgi toplamaktır. Bu temel duruş çerçevesinde nitel araştırmaların farklı yöntemleri bulunmaktadır, ayrıca her yöntemin kendine has bir hedefi ve analiz metodolojisi vardır. Bu kitapta bu yöntemler farklı bölümlerde detaylarıyla hem araştırmanın amacı hem de kullanılan yönteme göre izlenmesi beklenen yollar çerçevesinde tüm incelikleriyle ele alınarak ve psikoloji alanındaki çalışmalar çerçevesinde örneklendirilerek okuyucuya sunulmaktadır.
Robert M. Thorndike - Tracy Thorndike-Christ Kitap, ölçme ve değerlendirme ile ilgili temel kavramlar, geçerlik ve güvenirlik, testler test uygulamaları, ölçme sonuçları ile yapılabilecek temel işlemler, özel gruplarda ölçme işlemleri, çeşitli psikometrik uygulamalar ve etik konular gibi konuları kapsayan geniş bir alana sahiptir. Öte yandan tutum ölçekleri, derecelendirme ölçekleri ve kontrol listeleri oluşturmak için yöntemler; yetenek testleri, standart başarı testleri, genel bilişsel yetenekleri ve akademik becerileri ölçmek için kullanılan önemli testlerin en son revizyonları tamamen güncellenmiş hâli ile kitapta yer almaktadır. Uygulama ve örneklerle desteklenmiş olan içerik, okuyucuyu bir yandan akademik olarak desteklemekte bir yandan da pratiğe ve uygulamaya yönelik çeşitli önerilerde bulunmaktadır.

Ronald Jay Cohen, Mark E. Swerdlik Türkçe literatürde özellikle eksikliği hissedilen okul öncesi ve bir ölçüde özel eğitim ile ilgili bölümlerin de yer aldığı lisans düzeyinde ve belli yönleriyle lisansüstü düzeyde kullanılabilecek bu “Psikolojik Test ve Değerleme: Testlere ve Ölçmeye Giriş” adlı kitap, beş temel kısımdan oluşmaktadır.
İlk kısım; alana ilişkin bazı önemli tanımları, değerleme araçlarının genel bir betimlemesini ve “Kim, ne, nerede, nasıl ve neden?” sorularının kapsamlı bir cevabını içermektedir. Ayrıca tarihsel, kültürel, yasal ve etik konular da bu kısım içinde ele alınmıştır. “Psikolojik Ölçme Bilimi” adlı ikinci kısım, temel istatistik bilgilerin tekrarı ile başlamakta “Güvenirlik”, “Geçerlik” ve “Kullanışlılık” bölümleriyle devam etmekte ve “Test Geliştirme” ile son bulmaktadır. “Zekâ Değerlemesi”ni kapsayan üçüncü kısım; “Zekâ ve Ölçülmesi”, “Zekâ Testleri” ve “Okul Öncesinde ve Eğitimde Değerleme” adlı konulardan oluşmaktadır. “Kişilik Değerlemesine Genel Bir Bakış” ve “Kişilik Değerleme” bölümlerinden oluşan dördüncü kısmın adı ise “Kişiliğin Değerlemesi”dir. Son kısım olan beşinci kısım “Uygulamada Test ve Değerleme” içindeki üç bölüm, “Klinik ve Danışmanlık Amaçlı Değerleme”, “Nöropsikolojik Değerleme” ve “Değerleme, Kariyer ve İş” adlarıyla yer almaktadır.
Arzu Gülbahçe, Başaran Gençdoğan, Cengiz Şahin, Devrim Erginsoy Osmanoğlu, Gülhan gökçe Ceran Yıldırım, Muhammed Çiftçi, Mustafa Savcı Özkan Çıkrıkçı, Seval Kızıldağ Şahin Bu kitapta, psikoloji ve psikolojik danışma alanında kullanılan psikolojik testlere ilişkin temel teorik bilgilerin yanı sıra Türkiye'de kullanılan psikolojik testlerin tanıtımlarına yer verilmektedir. Kitap hazırlanırken psikolojik danışma ve psikoloji alanında çalışan akademisyenlerin, lisans ve lisansüstü öğrencilerinin ihtiyaçları temel alınmıştır.
Kitap; “Giriş”, “Bireyi Tanıma Süreci”, “Psikolojik Testler Hakkında Genel Bilgiler”, “Psikolojik Test Geliştirme Süreci”, “Psikolojik Testlerin Gelişim Serüveni”, “Testlerin Sınıflandırılması”, “Test Kullanımına İlişkin Etik Durumlar”, “Psikolojik Test Kullanımına İlişkin Kurallar”, “Dünyada ve Türkiye'de Psikolojik Testlerin Tarihsel Gelişimi” bölümlerinden oluşmaktadır.
Psikolojik Testler kitabının; üniversitelerin psikoloji, psikolojik danışma ve rehberlik bölümlerinde öğrenim gören öğrencilere, lisansüstü eğitimi alan öğrencilere, aynı zamanda Psikolojik Testler dersini veren öğretim elemanlarına, psikologlara, psikolojik danışmanlara, psikiyatristlere yardımcı olabilecek bir yayın olarak kitaplıklarında yer alması umuduyla...
Ahmet Özalp, Ali Aksaç, Ali Rafet Özkan, Ayça Yıldırım, Ayşe Burcu Gören, Bahar Akpınar, Cemal Özel, Emine Gümüş Böke, Erkan Perşembe, Fadime Apaydın, Filiz Orhan Çağlayan, Halide Aslan, Halil İbrahim Özasma, Hasan Ali Yılmaz, Hilal Nur Şenol, İbrahim Halil Dündar, İhsan Çapcıoğlu, İndira Akhmetova, İsmet Eşmeli, Kurban Durmuşoğlu, M. Fatih Demirdağ, Maksut Çetin, Mehmet Davut Çoştu, Merve Bahadur, Mohamadou Aboubacar Maiga, Muhammed Tosun, Mustafa Macit, Mustafa Naci Kula, Nefide Yüce, Nihat Oyman, Nurhibe Büşra Er, Özkan Dayı, Ramazan Çınar, Sebile Kartal, Sıddık Ağçoban, Şeyma Nur Aksaç, Tuğba Aslan, Vahdeddin Şimşek Tarihsel süreçte örneklerine sıkça rastlanan afetler, bireylerin hayatında olduğu gibi toplumların tarihinde de önemli kırılma zamanlarını oluşturmaktadır. Afet sürecinde insan ve toplum gerçekliği yeniden sorgulanmakta; yeni algılama, anlamlandırma ve açıklama biçimlerine konu olmaktadır. Bununla birlikte insanların afet zamanlarındaki tutum ve davranışları ile toplumsal refleksleri genellikle dışsal etmenler çerçevesinde anlaşılmaya çalışılmakta, bireysel anlam arayışlarını derinlemesine incelemeye yönelik araştırmalar ise sınırlı düzeyde kalmaktadır. Afetlerin faturası, insanın içinde yaşadığı doğal ve sosyal çevredeki tahrip edici etkisiyle öncelikle insana kesilmekte ve ortaya çıkan maliyetin karşılanması için çabalamak da yine insana düşmektedir. Dolayısıyla afetlerin öngörülebilmesi, önlenebilmesi ve her şeye rağmen ortaya çıktığında da yönetimi insanın sorumluluk alanına girmektedir. Bu aşamada insana söz konusu sorumluluklarını hatırlatan evrensel bir olgu olarak dinin afetlerle ilişkisi ayrı bir önem kazanmaktadır. 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen ve çok geniş bir coğrafyayı etkileyen depremler sonrasında afetlerin çok yönlü olarak ele alınmasının gerekliliği bir kez daha acı bir şekilde anlaşılmış durumdadır. Afetler ve din arasındaki ilişkinin karmaşıklığı ve çok boyutluluğu düşünüldüğünde; tarih boyunca dinî inançların afetleri algılama, anlamlandırma, etkileme ve yeniden inşa etme yönündeki güçlü işlevi daha iyi anlaşılmakta; bu durum konuyla ilgili teorik ve uygulamalı çalışmaların önemini gözler önüne sermektedir. Elinizdeki eser, böylesine güncel ve dinamik bir literatüre özgün örneklerle katkıda bulunma girişiminin ürünüdür.

Aysun Aydın, Cem Koray Olgun, Cihan Ertan, Çağdaş Ümit Yazgan, Emre Öztürk, Esra Cizmeci Ümit, Esra Zıvralı Yarar, Fatma Yaşin Tekizoğlu, Hülya Biçer Olgun, Metin Kılıç, Murat Yüksel Modernleşmeye bağlı olarak insanların çalışma ve zaman kullanım şekillerinin sistematik bir yapıya büründüğü günümüz toplumlarında, teknolojideki büyük devrimlere de koşut olarak değişen eğlence/eğlenme, çok farklı bilim dallarının merceğinden görünür kılınabilen, farklı neden, olgu ve bağıntılarla açıklanabilen bir gerçekliğe sahiptir. Bu bakımdan eğlenceyi bireysel motivasyon, iradi karar, bireysel fayda, rasyonel seçim, kişisel gelişim ve farkındalık gibi bir kavramsal temel üzerinden açıklayan bir araştırmacı, onun sosyal bakımdan “verili” ve “koşullanmış” yönünü ıskalayabildiği gibi, eğlencenin sosyal bakımdan hangi koşullarda gerçekleştiğinin açığa çıkarılmasını, davranışı tayin eden kurumsal ve yapısal belirleyicileri önceleyen araştırmacılar, eğlencenin iradi ve bireysel tercihlerle ilgili yönünü teğet geçebilir. Bu konuda psikoloji merkezli kuramlar kadar, sosyoloji merkezli kuramlarda da belli başlı eksiklikler göze çarpmaktadır. Kitapta, her iki perspektifi psiko-sosyal ilişkisel bir kavrayışla birleştiren ve eğlence konusuna farklı yönleriyle eğilen sentezleyici bir kavrayış sunulmaktadır.
Recep Bozkurt Yaşlanma, bedende cisimleşen doğal ve kaçınılmaz bir süreçtir. Robert Pogue Harrison, yaşlanmanın doğal olduğunu şu sözlerle ifade eder: “Yeryüzünde yaşı olmayan bir şey yoktur. Eğer bir olgu yaşlanmıyorsa bu dünyaya ait değildir. Bu dünyaya ait olmayan şey ise bir olgu değildir.” Yaşlanmak doğal bir süreç olsa da yaşlanmayı önleme veya ölümsüzlük arayışları insanlık tarihi boyunca olagelmiştir. Bilimsel ve teknolojik gelişmelerle birlikte beden, estetik cerrahinin önemli bir nesnesi hâline gelerek pürüzsüzleştirilmektedir. Pürüzsüz yaşlanma, bedende yaşlanma ve yaşlılık belirtilerinin görülmeden, sadece kronolojik yaşın ilerlemesi anlamına gelmektedir.
Bu kitap, fenomenolojik açıdan bedenin yaşayan, bilinçli ve algılayan tezinden hareket ederek bedenin politik ve ekonomik söylemler, güçler, yapılar ve sistemler tarafından oluşturulduğunun aksine yaşayan beden deneyimine vurgu yapmaktadır. Böylelikle bedenin aşırı pasifize edilen ve deneyimlenen boyutu göz ardı edilmeyerek yaşlanma karşıtı müdahale yaptırmış kişilerin beden, benlik, yaşlanma ve yaşlanma karşıtı deneyimleri incelenmiştir. Bu eser; yaşlanma, yaşlılık, beden, yaşlanma karşıtlığı (anti-aging) ve benlik konularına ilgi duyanlar için kaynak olma özelliği taşımaktadır.
Duygu Koçak “-Kelimeler, albayım, hangi anlama geliyor?
-Efendim?
-KELİMELER! Albayım. Hangi anlamda kullanıyoruz onları?” (Oğuz Atay, Tutunamayanlar)

Özellikle sosyal bilimlerde nitel veriler sıklıkla kullanılmaktadır. Cümlenin, kelimenin ne anlama geldiği nitel veri analizinin odağını oluşturmaktadır. “Bulut” bazen umudu anlatırken bazen hayal kırıklığını anlatabilir. “Siyah” bazen gücü anlatırken bazen güçsüzlüğü anlatabilir. Burada önemli olan o kelimeye hangi anlamın yüklendiğidir. Bir kelimenin birçok anlamda kullanılabileceği düşünüldüğünde nitel veri analizinin de dikkat gerektiren, titizlikle yürütülmesi gereken bir süreç olduğu görülecektir.
Kelimeler bu kadar çok anlama gelirken titizlikle ve dikkatle yapılması gereken nitel veri analizi için bir programdan faydalanmak araştırmacı açısından avantajdır. RQDA; R programı içinde yer alan, nitel veri analizi yapmak üzere geliştirilmiş ücretsiz bir pakettir ve kolay kullanılabilir olması nedeniyle kullanıcı dostudur. Bu kitapta, RQDA'da nitel veri analizinin nasıl gerçekleştirilebileceği yalın bir dille anlatılmaya çalışılmıştır.
Okurlara faydalı olması dileğiyle...
Abdullah Faruk Kılıç, İbrahim Uysal, İlhan Koyuncu, Levent Ertuna, Merve Şahin-Kürşad, Kitaptaki analizlerin yapılmasını sağlayacak kod dizisi ve veri dosyaları aşağıdaki linkten indirilebilir.

https://www.nobelyayin.com/sunumlar/R_ile_olcek_uyarlama/R_ile_olcek_uyarlama.zip


R Programlama Diliyle A'dan Z'ye Ölçek Uyarlama isimli bu kitap, araştırmacıların ölçek uyarlarken takip etmeleri gereken adımları güncel bilgiler ışığında açıklamaktadır. Herkesin kullanımına açık olan R yazılımı aracılığıyla ise ölçek uyarlama adımlarının uygulamasını göstermektedir. R yazılımını kullanabilmeleri için okuyuculara yazılımın kurulumu, paketlerin kurulumu ve çağrılması için başlangıçta bilgiler sunmaktadır.
Eğitim, sosyal ve diğer bilim alanlarındaki araştırmacılara ölçek uyarlarken rehber olacak bu eser; madde analizleri, geçerlik ve güvenirlik incelemeleri gerçekleştirilirken doğru kararlar aldırmayı hedeflemektedir. Kültürler arası karşılaştırmalar yapılabilmesi için ölçek uyarlama sürecinde yapılacak analizler hakkında bilgiler sunmaktadır. Ölçek uyarlamaya karar vermeden başlayarak ölçek uyarlarken dikkat edilmesi gereken noktaların vurgulandığı kitapta ölçme ve değerlendirme alanından yazarlar, deneyimleri doğrultusunda kitap bölümlerini yapılandırmıştır. Okuyuculara faydalı olması temennisiyle...
Selin Küçükali This study focuses on contemporary issues to examine the subjective perceptions of the contemporary individuals regarding the American Dream through postmodern and post-postmodern lenses in American writer David Foster Wallace’s books. The selected novels provide divergent portrayals of the American nation, culture, and individuals. They present the paradoxical experience of postmodernism as their starting point and focus on the Americans’ emotional responsiveness to how it feels to live in modern times in America while still trying to pursue their national dream as well. The specific reasons and symptoms burdening the self in the contemporary world are analyzed according to the accounts of postmodern approaches of the period. To re-humanize the subject, the self is reconsidered in combination with viewpoints of the recent movement post-postmodernism. The influences of the new era and the American Dream are traced to gain a better insight and manage a deeper investigation. This research takes a closer look at the ideology behind the American Dream and the way it is reflected in contemporary times. The scope of the study covers David Foster Wallace’s three novels and situates his stance as an author in postmodern and post-postmodern literature. The nation and its citizens are analyzed from the perspective of Wallace through his three influential novels, and his essays will also provide insight to the study.
Musa Demir Yetmiş dört yıllık ömrünün neredeyse her yılına bir kitap sığdırmış olan edebiyat emekçisi usta şair ve yazar Refik Durbaş, aynı zamanda matbuatta geçirdiği elli yıllık deneyimiyle de son dönem edebiyat ve kültür hayatımızın önemli simalarından birisi olmuştur. Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı içinde 60 Kuşağı şairlerinden sayılan Durbaş, elli altı yıllık yazı hayatında, edebiyatın çeşitli alanlarını kapsayan geniş külliyatı içinde yirmi yedi tane de şiir kitabına imza atmıştır. Bunlardan sekiz tanesi çocuklar için kaleme aldığı eserlerdir. Çocuk kitapları dışında kalan ve incelemeye esas teşkil eden on dokuz şiir kitabından hareketle onu, zamanla kendi sesini bulmuş, kendine has bir duyarlığa ve söyleyişe ulaşabilmiş; şiirlerinde bireyselle toplumsalı hep içi içe götürmüş, geniş ve sessiz alt toplum kesimlerinin edebiyat dünyasındaki en belirgin seslerinden/sözcülerinden (bilhassa “usta” ve “çırak” tipleri üzerinden) biri hâline gelmiş; toplumcu dikkatini ekseriyetle dışardaki/sokaktaki yaşanan, devinen, çalışan, hareket hâlindeki hayata çevirmiş ve en genel manasıyla da bu “hayatın şiiri”ni yazmış; kalender meşrep kişiliğine, arifane ve dost canlısı mizacına, sahip olduğu çocuk, insan, doğa, memleket sevgisine ve yaşama sevincine rağmen şiirlerini çoğunlukla yalnızlık, acı, gurbet, hasret gibi karamsar duygular üzerine kurmuş hüzün burcunda modern bir Türk şairi olarak tarif etmek mümkün görünmektedir.
İbrahim Ethem Atnur Bu çalışma, Resi-i Cumhur Gazi Mustfa Kemal Paşa’nın Erzurum ve Kars’taki incelemelerini ve tabii olarak 1924 Erzurum depreminin ortaya çıkardığı büyük sorunların onun önderliğinde çözülmesini el almaktadır. Gazi’nin önderlik yeteneği ve çelik disiplini ile bir buçuk ayı dahi doldurmayan bir sürede inşaatlar bitirilerek felaketzedeler evlerine yerleştirilmiş, kışın kapıda olduğu bir dönemde halk büyük bir tehlikeden kurtarılmıştır. Dönemin kayıtlarına yansıyan bilgiler ışığında, Gazi’nin müthiş bir özveriyle çalıştığı ve yaptıkları ile Türk Milletine nasıl “Ata” olduğu çok net bir şekilde gözükmektedir.
Abdulkadir Uyrun, Aslı Özge Özgen Çiğdemli, Beste Nisa Meriç, Dilek Atçı, H. Dilek Sevin, Hakan Murat Arslan, Hasan Tahsin Kavlak, Muhittin Evren, Ökkaş Arı, Özlem Altunöz, Sağbetullah Meriç, Seda İdikut Şahin, Sedat Şahin, Serkan Rol, Yasin Karaca Rekreasyon boş zaman aktivitelerini kapsayan bir olgu olmanın ötesinde sosyolojik etkileri olan faaliyetler bütünüdür. İnsanlarla iletişim kurma, yenilenme, dinlenme, sosyal imaj oluşturma ve kendini ifade etme gibi birçok yönü olan rekreasyon sosyolojik bir olgudur. Aynı zamanda insanların fiziksel gelişimine katkı sağlayan rekreasyonun, ekonomik gelişme üzerinde de olumlu etkileri bulunmaktadır.
Bu kitap, boş zaman ve serbest zaman faaliyetleri olarak da ifade edilen rekreasyonun sosyolojik perspektiften ele alındığı uzun soluklu bir çalışmanın ürünüdür. Rekreasyon sosyolojisi, alanda uzman olan araştırmacıların katkılarıyla 11 farklı açıdan ele alınarak değerlendirilmiştir. Bu kitabın öğrenmeye, araştırmaya, düşünmeye ve yazmaya heves eden herkese katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Vural Kaya Ebabil Yayınları, günümüz şiirinin önemli şairlerini peş peşe yayımlamaya devam ediyor. Zeynep Arkan, Evren Kuçlu ve Âkif Kuruçay’ın ilk kitaplarından sonra Vural Kaya’nın ilk kitabı Renga da Ebabil Yayınları şiir dizisinden çıktı. Günümüz şiirinin yeteneklerini birer birer çatısı altında toplayan Ebabil, Vural Kaya’yla bir adım daha atmaktadır
Kezban Acar Bu kitap, Osmanlı-Rus savaşı,1853–56 Kırım savaşı, 1877–78 Osmanlı Rus Savaşı ve daha sonra bütün Avrupalı devletlerin dâhil olduğu Birinci Dünya Savaşı sırasında savaş propagandasının bir aracı olan, Rus entelektüellerinin popüler resim, yaratıcılarının ise lubok adını verdikleri resimlerde, Rusluğun nasıl tanımlandığını ve “biz”i tanımlamada ve kimlik oluşturmada kurgulanmış Türk imajının oynadığı rolü incelemektedir.
Türker Ahi Endüstri çağını kaçırmış bir imparatorluğun yıkılmasının, ardından Türkiye'nin bugün geldiği noktada yaşadığı sorunların büyük kısmı, "ulaştırma sistemleri" entegrasyonunda yapılan hatalardan ve eksikliklerden kaynaklanmaktadır. Bunu dikkate alırsak ulaştırma konusunun üzerinde ne kadar çok odaklanmamız gerektiği daha da önem kazanmaktadır.
Demiryollarının gelişimi; çağdaş medeniyet seviyesine giden yolda teknoloji, uygarlık, ekonomi, hizmet ve daha birçok sahada bizleri ileriye taşıyacak büyük bir adımdır. Oluşacak rekabet ortamıyla birlikte; taşımacılık maliyetinin düşmesini, demiryolu teknolojilerinin gelişmesini, diğer modlarla entegrasyon sağlayacak bir ulaştırma politikasının takip edilmesini ve her yere demiryolu ile ulaşabilme imkânının yaratılmasını diliyoruz. Devletimiz, bu sayede ulaştırma konusunda dünyada gıpta edilecek bir konuma gelecektir. İki yıllık bir çalışma ve senelerin birikimiyle kaleme alınan bu sözlüğün bu amaca hizmet etmesini umuyoruz.
Kitabımızda;
• Raylı sistemler ve intermodal lojistik sektöründe en çok kullanılan Türkçe terimlerin İngilizce karşılıklarını,
• İngilizce terimlerin Türkçe karşılıklarını,
• Eski Türkçe ve yabancı raylı sistem terimlerinin güncel karşılıklarını,
• Amerikan ve İngiliz terminolojisinde kullanılan farklı demiryolu deyimlerini
bulacaksınız.
Mehmet Akif Duman “Çalışmanız Doğu ile Batı’yı ve eski ile yeniyi mezcedip birlikte değerlendirmeye muvaffak olmak suretiyle türünde ilk çalışma olma onuruna sahiptir.”
Prof. Dr. Bilal Yücel

“Farklı görüşleri özetleyen muhteşem bir iş çıkarmışsınız.”
Prof. Dr. Sam Glucksberg

“Her şeyden ziyade, çok mühim bir amacınız var.”
Prof. Dr. Helmut Schanze

“Alışılmışın dışında bir derinlik ile ele alınıyor metafor ve retorik. Antik bakış, analitik ve kıtalar arası felsefe, filoloji ve hatta semiotik genişletiyor çalışmayı. Her şey var bu kitapta! Homerik şiirlerden Nietzsche’nin çalışmalarına, Freud’tan De Saussure’nün ve Ricœur’nün tahliline. Black’tan Lakoff’a… Her şey!”
Prof. Dr. Andrew J. Ortony

“Çok etkileyici bir çalışma. Dışarıda bıraktığınız bir husus olduğunu düşünmüyorum.”
Prof. Dr. David Wellbery

“Araştırmanızdan çok şey öğreneceğime eminim.”
Prof. Dr. Samuel C. Wheeler III

“Çok etkileyici! Bu kadar çok kültür, böylesine bir arada... Başka hiçbir çalışma ile mukayese edilme lüzumu olmayacak kadar farklı bir çalışma yapmışsınız.”
Prof. Dr. Gerd Antos

“Bu yazdıklarınızdan başka metafor teorileri konusunda bir şey olduğunu sanmıyorum.”
Prof. Dr. Catherine Elgin

“Nihayetinde... Acaba sizin teoriniz, ne teorisi olacak?”
Prof. Dr. David Cooper

“Kültürler arası etkileşim üstünden yürütüyorsunuz çalışmanızı. Bunu dehşet verici bölgelerde gezinerek ama evinizdeymiş gibi yapıyorsunuz.”
Prof. Dr. Gerhard Bauer
Yıldırım B. Doğan “Anlatsam roman olur.”
“Yaşadıklarım romanlara sığmaz”.
Bu ve benzeri cümleleri sık duymuşuzdur. Bunu söyleyen boşa konuşmuyor ama bilebilseydi yine de böyle konuşmazdı.
Bilemediklerine gelince… Anlatmaya başlasa bile anlatacakları hemen tükenecektir. Şaşırır, neredeyse kendine küser. Bir romanda yaşananlar birkaç kişinin yaşayabileceklerinden daha çoktur. Esas olan öge, romandır. Ne romanlar yaşanmak üzere yazılmıştır ne de yaşananlar romanlara yazılmıştır. Roman, güzel duyu odağında biçimlenerek içerik kazanan ve bu yolla boyutlanan bir yaratıdır. Roman okumamış, romanı duymamış olanımız yoktur. Ancak okunan romanı düşünce sürecinde işlenecek değerde ele alanımız pek yoktur. Edebiyat eleştirmenleri hariç! Sorun burada başlıyor. Roman üzerinde konuşmak, irdelemelerde bulunmak için ille de edebiyat eleştirmeni mi olmak gerekiyor? Hayır. Eleştiri okulları arasında bulunan bir dal vardır: izlenimci eleştiri. Türkiye'deki roman eleştirileri büyük çoğunlukla izlenimci eleştiri eksenindedir. İzlenimci eleştiri, romanı okuyan kişinin içselliğinde şekillenen bir diğer içeriği odak alır. Bu kitap; okuru eleştirmen kılmaz ama roman hakkında bildiklerini zenginleştirmek, roman okurluğuna yeni bir doğrultu kazandırır. Amaç da bu zaten!
Ahmet DEMİR Roman ve Stereotip: Türk Romanından Örneklerle adlı çalışma, romanın kurmaca dünyasında 'stereotip' kavramını, kuramsal açıdan değerlendirme yolunda bir girişimdir. 'Stereotip' kavramı, roman türü üzerinden tartışılmaktadır; ancak masal, öykü, tiyatro gibi diğer yazın türleri için de geçerli bir içerik sunulmaktadır.
Kitabın başlıca amacı 'karakter'-'tip' ayrımını irdelemek; bilindik, yerleşik tanımlamaların ötesine geçip her iki kavramın gölgesinde kalan, ihmal edilen 'stereotip'i olanca ağırlığıyla 'karakter' ile 'tip'in yanına -en az onlar kadar işlevsel bir yapıya büründürerek- yerleştirmek; hatta 'stereotip'i, roman kişisi ile ilgili değerlendirmeler için yeni bir değerler dizisi (paradigma) oluştururken asıl belirleyici olarak konumlandırmaktır.
Kitabın temel tezi; roman kişisinin var oluş tarzı, yaratımı noktasında bir tasnif yapılacaksa ve bir ölçütler dizisi kullanılacaksa asıl belirleyici olarak 'karakter'-'tip' şeklindeki ikili ayrım odaklı değerlendirmeler yerine roman kişisinin 'stereotip' olup olmadığı yönündeki tartışmaları da içeren üçlü bir tasnifin ikame edilmesi gerektiğidir. Bu bağlamda çalışma, başta 'stereotip' olmak üzere, 'karakter', 'tip' ve 'stereotip'in karşılaştırmalı bir biçimde tanımlandığı; sanatsal yaratıcılık, roman kişisinin insani gerçekliğe uygunluğu, sahihliği çerçevesinde yapılacak tartışmaların, tasnif denemelerinin ve değer-biçici nitelendirmelerin esas belirleyicisi olarak 'stereotip'in kabul edildiği ve bu nedenle odağa alındığı kuramsal bir kitaptır. Başta 'stereotip' olmak üzere 'karakter', 'tip' ve 'stereotip' kavramları; kuramsal boyutu en tipik bir biçimde örneklendirici Türk romanından örneklerle karşılaştırmalı bir biçimde izah edilmeye çalışılmaktadır.
Şule İzgi Şahin Yarına kim kalacak? Yaşamını anlamlı hâle getiren, kendi varoluşsal sorumluluğu içinde kendinden dünyaya yaratıcı bir iz bırakan, yarına kalacak. İşte Romandrama ile, romanların “söz”ünü Psikodrama’nın “eylem”i ile aynı çatı altında bütünleştiren kişiler, sıkıştıkları gündelik yaşam ritüelleri içinde koptukları varoluşlarına, kendileriyle kurdukları en değerli bağ olan içgörü kazanımı ile psikoterapötik iyileşme ve yaratıcı yazma cesareti ile dönerler ve yarına bir iz bırakırlar.
Yarına kalmak; insanlığın varoluşsal ve en temel teması olarak kısa yaşamı kalıcı ve anlamlı hâle getirme arzusundan güç alır ve şekillenir. Unutamadığımız romanlar, karakterler ya da sahneler vardır. Kiminde hayatın anlamını buluruz, kimini yeniden kaleme almak isteriz. Binbir Gece Masalları’nın gücü, Şehrazat'ın her akşam yeniden yarattığı öykülerindeki ustalıklı anlatıcılığından gelir. Ne kadar derin ve ne kadar psikolojik donanımımız varsa o kadar karşı tarafın yüreğinde bir yer ediniriz ve bir o kadar da kendi yüreğimizi fark ederiz ve kendi izimizi yarına bırakırız. Kişiler unutamadıkları romanlar aracılığıyla kendi hayatlarında aksayan, değiştirmek istedikleri ancak çok da farkına varmadıkları bir sürecin varlığını idrak ederler.
Romandrama; insana, psikolojiye, edebiyata ve hayata ait olan pek çok kavramı, romanlar ve psikodrama üzerinden birbirine bağlar.
Romandrama kuramının uygulama yöntemleri ile birlikte ele alındığı bu kitapta; Romandrama’nın temel aldığı psikoterapötik faktörler, kuramlar ve yöntemler, bireysel ve grup terapisindeki kullanım esasına dair geniş bir örneklem içinde ve yenilikçi bir anlayış çerçevesinde; psikoterapötik psikoloji okumaları ile kendi iç yolculuklarını yapmak isteyenlere, yaratıcı yazma teknikleri çerçevesinde kendi hikâyesini yazmayı amaçlayanlara, psikoloji alanında çalışan terapist, akademisyen, psikoloji öğrencileri ve alanda çalışan diğer meslek gruplarına yardımcı kaynak olarak sunulmaktadır.
Stuart Sim Routledge Postmodernizm Rehberi'nin gözden geçirilmiş üçüncü basımı postmodernist düşünceye ideal bir giriş sunuyor. Uluslararası bir akademisyen kadrosunun katkıda bulunduğu Rehber, ana temalar ve konular hakkında on dokuz ayrıntılı makale ve A'dan Z'ye anahtar terim, kavram ve isimleri içeriyor. İlk bölümde felsefe, politika, edebiyat ve daha fazlası üzerine gözden geçirilmiş makalelerin yanı sıra estetik, işletme, cinsiyet ve performans sanatları üzerine yeni makaleler var. Kavramlar ve isimler bölümü de hipermedyadan küresel ısınmaya kadar uzanan yeni konularla zenginleştirildi. Gözden geçirilmiş ve güncellenmiş yeni basımıyla Routledge Postmodernizm Rehberi postmodernizmin herhangi bir yönüyle ilgilenen kişiler için yine vazgeçilmez bir kaynak olacaktır.
Adnan YAŞAR İşte Kitabınız; Rus Dili Grameri, Cümle Yapısı, Konuşma Kılavuzu ve Rusça Sözlük kitaplarından oluşan bir seridir. Rus Dili Grameri kitabı, Rusçanın tüm konularını kapsayacak şekilde detaylı olarak hazırlanmıştır. Bu kitap, Rusça öğrenmek isteyen her seviyedeki öğrenciye ve öğretim elemanına faydalı olabilecek niteliktedir. Bu kitabın en büyük özelliği, herhangi bir Rusça sözlüğe ihtiyaç duymaksızın kolay çalışma imkânı sağlamasıdır. Bu yönüyle de eser, kendi kendine Rusça öğrenenler için çok yararlı ve öğretici bir kaynak olacaktır. Esasen kitabın içinde Rusçayı kolay öğrenmeyi sağlayacak şekilde harften heceye, heceden kelimeye ve sonuçta cümleye doğru giden bir yapı izlenmiştir. Özellikle okunması ve incelenmesi kolay cümle yapıları seçilerek Rusça düşünce sistemi tanıtılmaya çalışılmıştır.
Ayla Kaşoğlu, Emine Karabacak, Esra Şölentaş, Gamze Öksüz, Gülhanım Bihter Yetkin, Meliha Oskay Gökalp, Mesude Sağıroğlu, Nurgül Özdemir, Onur Aydın, Selin Tekeli, Sevgi Ilıca Çocuk olmak pek çoğumuz için masumiyetle, mutlu geçmişle, kaygısız günlerle ve saf bir dünyayla bağdaştırılır. Oysa kimilerinin çocukluk dönemi; hatırlanmak istenmeyen acılarla, ıztıraplarla, trajedilerle dolu olabilir. Gerçek hayatın kurgusal bir yansıması olan edebiyat, toplumsal ve kültürel değişimlere sımsıkı bağlı olarak çocuk dünyasını yüzyıllardan beri farklı yönleriyle ele alan disiplinlerden biridir. Rus edebiyatında çeşitli dönemlerden çocuk kahramanlar ya da kahramanların çocukluk çağından örneklerin sergilendiği Rus Edebiyatında Çocuk Olmak adlı bu kitap, yüzyıllara göre edebiyatta çocuk algısının ne şekilde evrildiğini keşfetmeye yönelik ipuçları sunmaktadır.
Ceylan Özdemir, Eda H. Tan Metreş, Emine Karabacak Kündem, Esra Elmacıoğlu, Gamze Öksüz, Gülhanım Bihter Yetkin, İmge Alpay, Mehmet Özberk, Nuray Dönmez, Nurgül Özdemir, Orçun Alpay, Sevgi Ilıca, Yasemin Gürsoy Çoğu sosyal bilimci tarafından mikro toplum olarak kabul edilen aile, kendi içinde bir bütün ve bütün içinde bir parça olarak sosyal yapının en küçük birimidir. Bireyin tüm ihtiyaçlarını giderdiği, ahlaki ve kültürel değerler kazanıp kişiliğini oluşturduğu ilk eğitim kurumudur ve bu kurumda aile bütünlüğünü bir arada tutmada en etkili güç şüphesiz kadındır. Kadın; evi yuvaya dönüştüren, aile bireylerinin sorunlarına çözüm arayan, derleyip toplayan, besleyen ve çocukların yalnızca fiziksel gereksinimlerini giderip büyütmekle kalmayıp aynı zamanda kendi annesinden/ailesinden öğrenmiş olduğu kültürel değerleri ve davranış kodlarını çocuklarına, yeni nesle aktaran kişidir.
Rus düşünce yapısını ve manevi değerleri en iyi şekilde yansıtan aforizmalarda da kadının aile ve annelikle özdeşleştirilmesi, kutsanması ve yüceltilmesi göze çarpar. İyi bir anne iyilik öğretir; toprağın insanları beslediği gibi anne çocuklarını besler; anne çalışkan ise çocukları tembel olmaz; babasız yarı öksüz, annesiz ise tamamen öksüz olunması gibi özlü sözler kadın-anne statüsünün Rus toplumundaki konumunu gösteren örneklerdir. Bu bağlamda kitabımızda Rusya'daki aile yapısı ve bu yapıda ailenin, kadının süreç içerisinde geçirdiği değişim, farklılık ve farkındalıklar yazar ve eserleri aracılığıyla ele alınmaktadır.
Ayla Kaşoğlu, Ceylan Özdemir, Emine Karabacak Kündem, Funda Temur, Gülhanım Bihter Yetkin, İmge Alpay, Jale Kartal, Meliha Oskay Gökalp, Merve Ay Karakuş, Mesude Sağıroğlu, Nurgül Özdemir, Onur Şahin, Orçun Alpay, Sevgi Ilıca Cinsiyetin kültürel maskesi de diyebileceğimiz toplumsal cinsiyet kavramından hareketle XX. yüzyılın 60’lı yıllarından itibaren yaygınlık kazanmaya başlayan alana olan ilginin artma nedeni, pek çok toplumun ataerkil özelliklerinin hâlâ baskın olmaya devam ediyor olmasıdır. Bu bağlamda dünyanın farklı yerlerinde olduğu gibi Rusya’da da toplumsal cinsiyet eşitliği stratejisinin uygulanmasının önündeki en önemli engellerden biri, kuşkusuz toplumda var olagelen toplumsal cinsiyet klişeleridir. Nitekim kitabımızdaki örnekler arasında yer alan eşitlik adı altındaki SSCB’de bile bu kez Sovyet ataerkilliğinin kendini göstermesine ve kadının eşi yerine devlete tabi kılınmasına tanık oluruz.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine ve eşitsizliğe eşlik edenin ve üretenin farklı sosyal, ekonomik ve siyasi koşullar ve hatta tarihsel özellikler olmayıp aslında toplumların zihinlerinde yaratılmak istenen ve yaratılan düzende kadını geri planda tutmanın bir parça da “işe geldiği gibi davranmak” olduğunu söylemek mümkündür. Bu noktada dünyamızı daha insancıl ve yaşanılır kılacak toplumsal cinsiyet eşitliği ilkelerinin uygulanıp uygulanmaması bireylere/
toplumlara bağlıdır, denilebilir. Günümüzde ise daha yaşanabilir bir dünya için toplumların yeni bir tür toplumsal cinsiyet sistemi inşa etme vakitlerinin çoktan geldiği somut gerçeğiyle karşı karşıyayız. Belki de artık bizlere düşen, konunun önemini daha sık ve daha yüksek sesle dillendirebilmektir.
Ayla Kaşoğlu, Emine Karabacak, İlsever Rami, Mesude Sağıroğlu, Nurgül Özdemir, Olena Kozan, Orçun Alpay, Sevgi Ilıca Toplumların belleklerinde yüzyıllara göre değişiklik gösterse de önceki dönemlerden gelen stereotipleri tamamen olumluya dönüştürebilmek mümkün değildir. Zira stereotipler aracılığıyla genelleştirici, standart, belirli toplumsal koşullar ya da daha önceki tecrübelerle ortaya konulmaya çalışılan bir algı ve algılatılma söz konusudur. Nitekim Türk-Rus ilişkileri bağlamında baktığımızda gerek Türkiye'nin gerekse Rusya'nın birbirlerine temkinli davranan komşu ülkeler olduğu dikkatlerden kaçmaz. Bu temkinliliğin nedeni olarak ise geçmişten gelen siyasi, dinî, kültürel ve tarihî olayların arka planda hafızalardan hâlâ silinememiş olma gerçeği yatar ve bu durumun özellikle savaş dönemlerinde düşmanca duyguların perçinlenmesi neticesinde olumsuz epitetler ve yakıştırmalarla her alanda olduğu gibi edebî imgelere de büyük ölçüde yön verdiği görülür. Bu bağlamda kitabımızda; asırlardır devam eden ve yüzyıllara göre farklılık gösteren inişli çıkışlı bir ilişkiyi -iletişim içerisinde olduğumuz Rusya ve Ruslar açısından Türkiye ve Türklerin ne ifade ettiğini ve onların cephesinden karşı tarafın yani bizlerin nasıl görülüp algılandığını- farklı yüzyıllardaki edebî çalışmalar üzerinden göstermeye ve irdelemeye odaklanıyoruz.
İmge Kına XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonra karşılaştırmalı edebiyatın bir alt dalı olarak ortaya çıkan imgebilim, yapılan çalışmalarla bilimsel metodolojisini tamamlayarak bağımsız bir disipline dönüşmüştür. Temsil bilimi, ötekiye/yabancıya atfedilen tüm değerleri anlamlandırma olarak tanımlayabileceğimiz imgebilimin kavramsal temelini oluşturan imge çalışmaları; tarihsel, siyasal ya da kültürel nedenlerle yabancı bireyin, grubun, halkın ve ülkenin ne şekilde ve hangi amaçla ifade edildiğini gösterir. İmgebilimin en etkin olduğu alanlardan edebiyat ise ötekiyi biçimlendiren etkilerin edebiyat malzemeleri ekseninde incelenmesini sağlar.
Bu noktada bu çalışma; Rus edebiyatında Türklere dair algıların yansımalarıyla ortaya çıkan Türk imgelerini inceleme ve bu imgelerin Rus edebiyat eserlerine nasıl yansıdığını neden sonuç ilişkisine dayandırarak ortaya koyma amacı taşırken ülkemizde başlangıcından günümüze Rus edebiyatında Türk imgesi araştırmalarının tarihsel ve siyasal olaylar ekseninde kapsamlı ve bir bütün şeklinde yapılması açısından önem arz eder.
İlsever Rami Rus Seyahatnamelerinde Osmanlı Toplumu ve Türk İmgesi, on dokuzuncu yüzyıl Rus yazınında Osmanlı İmparatorluğu'na olan yoğun ilginin izlerini süren bir kitaptır. Ayrı bir dünya, farklı bir kültür, gizemli bir imparatorluk... Rus seyyahların gözünden Osmanlı İmparatorluğu'nun esrarengiz dünyasına etkileyici bir yolculuğa davet eden bu kitap; dönemin sosyal, kültürel, politik ve ekonomik yapısını ele alır, Osmanlı toplumunun düzeni ve çeşitliliğini anlatır, Rus toplumunda Türk imgesinin nasıl şekillendiğini gözler önüne serer. Osmanlı'nın görkemli saraylarından çarşılarının canlılığına, toplumunun renkliliğinden kültürel dokusuna kadar her yönüyle zengin bir tablo sunan bu kitap, edebiyatseverler, tarih meraklıları ve kültür araştırmacıları için yararlı bir kaynak niteliğindedir.
Fatih Mehmet Eşki Birinci Dünya Savaşı Dönemi'nde Çarlık Rusya'nın birçok şehrinde faaliyet gösteren Rusça basın, 1914-1917 yılları arasında önemli görevler üstlenmiştir. Rusça basın, yoğun bir şekilde uygulanan askerî sansüre rağmen gazete ekleri ve ivedi sayılar vasıtasıyla propaganda faaliyetleri yürüterek savaş ortamını daha geniş bakış açısıyla gündemde tutmuştur. Kafkas Cephesi'nde yaşanan askerî hareketlilik ile asker ve subay mektupları, siyasi yorum ve değerlendirmeler, stratejik gelişmeler, esir askerler ve işgal edilen şehirlerin tanıtımı gibi birçok konu Rus kamuoyuna aktarılmıştır. Ayrıca en yetkili makam olan Rus Kafkas Ordusu Karargâh Merkezi tarafından son askerî gelişmeler günü gününe duyurulmuştur.
1914-1917 yıllarına ait günlük yayımlanan Rusça gazeteler; dönemin askerî, siyasi, idari, dinî, kültürel, ekonomik ve sosyal konuları gibi birçok yönünü yansıtması bakımından önemlidir. Bu kitapta, Kafkas Cephesi araştırmalarında daha önce yapılan çalışmalardan farklı olarak Rusça gazeteler ile Çarlık Rusya askerî arşiv belgeleri kullanılmıştır. Ayrıca bu alandaki Türkçe ve Rusça kaynaklar değerlendirilerek karşılaştırmalı bir yöntemle Kafkas Cephesi'ne daha geniş ve farklı bir bakış açısı ortaya konulmaya çalışılmıştır. İşgal edilen Anadolu şehirlerinin tamamı müstakil olarak ele alınmıştır. Kitap, bu yönü ile Türkiye'de ilgili alanda yapılan ilk çalışmadır.
Kafkas Cephesi hakkında diğer arşiv kaynakları ve dönemin Türkçe gazetelerinde çeşitli sebeplerle yer almayan olaylar, kişiler ve 3. Ordu askerlerine ait kahramanlık öykülerinin izi bu kitapta sürülebilmektedir. Araştırma, Kafkas Cephesi ve coğrafyasının az bilinen birçok yönünü ortaya çıkarmaktadır.
Sevda Polat Farklı dil gruplarında olan dillerin dilsel olgularının karşılaştırmalı analizi, dil bilgisel yapılarını daha iyi anlamak ve bu yapıların özelliklerini belirlemek için fırsat vermektedir. Aynı zamanda bu tür araştırmalar, dil bilimini yeni bilgilerle zenginleştirmektedir.
Anlamlı sözler sınıfında yer alan fiil, Rusça dil bilgisi konuları arasında en önemli yere sahiptir. Fiilin en önemli ve kapsamlı kategorilerinden biri ise "görünüş"tür.
Bu kitapta, Rusça dil bilgisinde yer alan görünüş kategorisi içerisindeki iki görünüşlü fiiller ele alınmıştır. İki görünüşlü fiil sisteminin Rus dili gramerindeki yeri, dil bilgisi özellikleri tanımlanarak kökene göre sınıflandırılması, kullanım alanına göre gruplandırılması gösterilmiştir ve iki görünüşlü fiillerin yer aldığı cümlelerin Türkçeye çevirisi, zamanı, hangi unsurlara ve dil bilgisi kurallarına dikkat edilmesi gerektiğine dair açıklamalara yer verilmiştir.
Bu kitap, iki görünüşlü fiillerin doğru kullanımına özellikle tercüme zamanı gerek Rusçadan Türkçeye gerekse Türkçeden Rusçaya yapılan çevirilerde, bu fiillerin yer aldığı cümlelerde doğru görünüşe dikkat etmeleri için öğrencilere hem teori de hem de uygulamalı olarak faydalı olacaktır. Kitabın sonunda İki Görünüşlü Fiiller Sözlüğü verilmiştir. Bu fiillerin birçoğuna Rusça – Türkçe sözlüklerde yer verilmemektedir. Bu kitap, aynı zamanda öğrencilerin, araştırmacıların ve tercümanların gerek dil bilim gerekse filoloji alanında Rusçada araştırma yaptıkları zaman karşılarına çıkacak olan bu fiillerin Türkçe karşılığına daha rahat ulaşabilecekleri bir kaynaktır.
Salih Yılmaz Rusya’da Kırım’ın ilhakıyla “Putin Doktrini” olarak ifade edilen strateji uygulama safhasına geçmiştir. Buna göre Batı artık Rusya’nın güvenilir bir ortağı değildir. Rusya açısından uluslararası hukuk artık bir kurallar bütünü ve uluslararası koordinasyonu sağlayan norm değildir. Rusya’nın Suriye başta olmak üzere Ukrayna’da uluslararası hukuk kurallarının çoğuna riayet etmesinde Putin Doktrini’nin önemli bir etkisi vardır. Yeni stratejide Post-Sovyet ülkelerin egemenliği Rusya’nın koruması altındadır. Böylece tüm post-Sovyet ülkeler Rusya’nın müdahalesine açık hale gelmiştir. Putin Doktrinine göre herhangi bir post-Sovyet ülkeye muhalefetin çağrısı veya Rus azınlığın isteği ile müdahale edilebilecektir.
Rusya, Avrasya’da ve Suriye’de çıkarları çatışan Türkiye ile krize girmeyi göze alarak Suriye’ye müdahalede bulunmuştur. Bu müdahalenin genel tanımı özetle Putin’in tarihî Rus ideası politikasını aktifleştirmesidir. Günümüzde “Rusya’nın Yolu” tabiri, tüm dünyada hemen hemen kabul edilebilir seviyeye getirildi. Bu nedenle de Rusya, “ortak aklın yolu” felsefesini kabul etmeyen veya etmek istemeyen bir toplum ve devlet olarak tanınmaya başladı. Hem iç politika da hem de dış politikada Rusya’ya ‘özel’ bu duruma karşı çıkabilen etkin bir güç henüz bulunmuyor. Rus şair ve diplomat Fyodor İvanoviç Tyutçev dört mısralık meşhur şiirinde şöyle der:

Rusya akılla kavranmaz
Genel kabul görmüş bir arşınla ölçülmez
Onun kendine özgü bir hali, gelişimi vardır
Rusya’ya sadece inanılır, iman edilir.

Bu mısralarda ifade edilen fikirlerden gerçekçi biŗ Rusya tanımlaması çıkarılabilir. Tyutçev’e göre Rusya’yı anlamak istiyorsak “ona inanmak” gerekldir.
Bugünlerde, Türkiye-Rusya arasında ortaya çıkan kriz ve rekabeti anlamak için yakın dönemde olup bitenler bize bir hayli ipucu variyor. Ukrayna, Kırım ve Suriye krizlerinde Rusya’nın tavırları dolayısıyla “Rusya ne yapmaya çalışıyor?” sorusunu artık daha sık duyuyoruz ve önümüzdeki dönemde de duymaya devam edeceğimiz gerçeğini görmezden gelemeyiz.
Bu sorunun cevabını Rusların tarihten kendilerine biçtikleri “kurtarıcı” rolünü anlamadan vermek mümkün değildir. Bu kitapta bu soruların cevapları verilmeye çalışılmıştır. Kitabımızda Putin Rusya’sının oluşumu ve Suriye’deki politikalarının genel sebepleri üzerinde durulmuştur. Bu kitaba ek olarak yakında yayımlanacak “Rusya-Türkiye Avrasya Rekabeti” adlı kitabımızı da okumanız yararlı olacaktır.
Salih Yılmaz Değerli okuyucular!
Rusya müthiş bir ülkedir. Kültürel kimliğinde 190’dan fazla etnik topluluk bulunmaktadır. Bunların çoğu tarihten itibaren var oldukları ana vatanlarında yaşıyorlar. Rusya’da farklı dil, inanç ve etnik yapıya sahip halklar kendi dillerini, geleneklerini ve göreneklerini korumakla kalmayıp, bunları gelecek nesillere aktarabilecek bir eğitim sistemi ile ülkenin kültürel zenginliğine katkıda bulunmaktadırlar.
2019 yılı, Rusya ve Türkiye’de karşılıklı olarak kültür ve turizm yılı olarak kutlanmaktadır. 2019 yılı içerisinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları Rusya kültürü ve tarihine dair birçok etkinlik ile tanışma fırsatı bulacaklardır. Bu etkinlikler arasında konserler, sinema gösterileri, resim ve el sanatları sergileri vb. olacaktır. Tüm bu faaliyetler ile Rusya’nın kültürel zenginliğinin Türk toplumuna yansıması mümkün olabilir.
Okuyacağınız bu kitap Rusya Federasyonu etnik dünyasına rehberlik edecek ilgi çekici bir bilgi sunumuyla sizlere katkı yapacaktır. Bu kitabı okurken Rusya halklarının tarihi, dilleri, kültürleri, gelenekleri ve devlet ile olan ilişkilerini genel anlamda tanımış olacaksınız. Rusya coğrafyasını ve Rusya’yı anlamak istiyorsanız ancak o bölgede yaşayan halkların tarihini, siyasi, ekonomik ve kültürel gelişimini anlamakla ile işe başlamalısınız. Bu kitap size iyi bir rehber olacaktır.
Bu kitap Türk işadamlarına, siyasetçilere ve toplumun geneline Rusya’yı tanıma ve anlama konusunda faydalı olacaktır. Ayrıca, Rusya’nın tarihi geçmişini merak eden ve buna dair araştırmalar yapmak isteyen araştırmacılara, akademisyenlere, öğretmenlere ve öğrencilere de yeni bir başlangıç için ışık tutabilir.
Türkiye-Rusya işbirliğinin gelişmesine katkı yapması temennisiyle iyi okumalar dilerim.
Aleksey YERHOV - Rusya Federasyonu Türkiye Büyükelçisi
Özlem BİNEL KAVUKÇU ...Eski zamanlar toplayıcısıyım ben, dedi yaşlı adam.
Ben olmasam,
kim ağlayacak bir hüzzam taksimde?
Kim biriktirecek gözyaşlarını kristal bir karafta?
Kim bekleyecek gidenleri?
Gidenler kime dönecek?
...Gittin…
Canımın canı, padişahım. İçime kan oturdu. Yönsüz kaldım. Derviş yalnızlığım, küçücük bir şehrin balık kokan ara sokaklarına karıştı ve bozma vakti geldi tüm saatleri.
Bir varmış, bir yokmuş…

Ankara 2014
Muhammed Mustafa Bilgili Türkiye siyasi düşüncesini ve toplumsal meselelerini şekillendiren birçok kilit isim vardır. Bu isimlerin bazıları ideolojik söylemlerini kuvvetli kalemiyle aktarabilmesi, bazıları da içerisinde bulunduğu fikri hareketlerin yönlendirilmesinde oynadığı rol nedeniyle önemlidir. Hayatı, yakın ilişki içerisinde olduğu siyasi ve entelektüel ortamları, temsil ettiğine inandığı değer ve icraatları ile Saatçi Musa adıyla anılan Musa Çağıl bu isimlerden biridir.
Çağıl, Türkiye’nin siyasi ve düşünsel hayatını etkileyen çok sayıda isimle yakın temasta bulunmuş ve iz bırakmış birçok ismin icra ettiği faaliyetlerde aktör olarak bulunmuştur. Musa Çağıl’ın biyografisine yakından bakmak; Türkiye’de dönüm noktasını oluşturan MNP, MSP, ANAP, Refah Partisi ve Diriliş Partisi gibi siyasi partilerin kuruluş serüvenini ve Türkiye’nin yakın dönem fikri yapısını anlamak için önemli bir kaynak oluşturacaktır.
“Fikir ve Hareket İncelemeleri” dizisi ile İslamcılığın fikri birikimini yansıtan ve hemen hemen her alanda karşımıza çıkan temel isimler, dergiler, meseleler hakkında bir çerçeve ve özgün bir bakışın ortaya konulması amaçlanmaktadır. Dizide yer alacak kitaplar İslamcılık düşüncesinin farklı alanlarında merak edilen mevzuları kapsamaktadır. Bu çerçevede, meselelerin temel bir zeminde ve giriş düzeyinde anlaşılmasına katkı sağlaması hedeflenmektedir.

Faruk Taşçı Sabahattin Zaim Hocanın, 1934'te Makedonya'nın İştip kasabasından İstanbul'a göç eden, kendi deyimi ile "göçmen" değil Peygamber efendimizin (sav) hicretini takip eden “muhacir" bir ailenin evladı olarak başlayan hikâyesi, ülkesi için yapmış olduğu sayısızca hizmet, vermiş olduğu eserler ve yetiştirmiş olduğu öğrencilerden sonra, 2007 yılında Hocanın ebediyete intikal etmesi ile son bulmuştur, Bugün Türkiye'de ve dünyanın birçok ülkesinde birçok akademisyen ve öğrenci, Hocanın açmış olduğu yoldan daha müreffeh bir Türkiye, bir İslam dünyası için çalışmaya devam etmektedir.
Bu kitap, hocaların hocası olarak anılan merhum Sabahattin Zaim hocanın çeşitli dergi ve mecralarda çıkmış röportajlarının bir derlemesinden oluşmaktadır. Türkiye'de İslam iktisadı denince akla ilk gelen, adına bir üniversite kurulan, ülkenin geçmiş olduğu en zor dönemlerde bile inandıklarından ödün vermeyen, tarihe şahitlik etmiş bu değerli şahsiyetin kendi ağzından hikâyesini dinlemek ve tecrübelerine kulak vermek isteyen herkesin severek okuyacağı bu eseri, yazın dünyamıza kazandırmış olmaktan gurur duyuyoruz.
Faruk Taşçı "Sözüm, burada bitiyor. Allah'a hamd ü senalar olsun. Bütün emelim, niyazım ve duam, Cenab-ı Hakk'ın bu kuluna hüsn-i hatime nasip etmesi ve rızâ-yı İlâhisine nail eylemesidir. İnşallah. Amin." şeklinde hatırat kitabını tamamlayan Sabahaddin Zaim'i daha yakından tanımak için elinizdeki kitap öz bir çerçeve sunuyor. Kitap, önce güzel ahlak, sonra güzel ahlak ile donanmış faydalı ilim, en sonunda da faydalı ilmini ihlas ile salih amel derecesine taşıyan birini merak edenler için ufuk açıcı mahiyette.
Önder BİLGİN İnsanın sosyal ve bireysel sorunlarına çözüm arayışı sadece günümüzün meselesi değildir. Fakat günümüz insanı, neredeyse çözüm önerilerini de görmekte zorlanır hâle gelmiştir. Bu eser; bu önerilerden birini okuyucuyla buluşturmak niyeti ile hazırlanmıştır.
“İnsan”ın problemlerinin “insan”la çözülebileceğine işaret eden bir düşünürün, “Yeni Dünyanın” verimli filozoflarından biri olan Josiah Royce'un, samimi ve pazarlıksız olarak ortaya koyduğu çözüm önerilerinin irdelendiği bu eser, Royce'un ahlâk anlayışının temeli olan sadakat felsefesi üzerine yapılmış bir çalışmadır.
Ahlâkî bir prensip olarak sadakat, şahıslar arasındaki her türlü ilişkide, karşı tarafta güven uyandıran davranışlar ve bu davranışlara kesin bir “bağlılık” içermektedir. Royce, sadakati diğer ahlâkî özelliklerin sistematize edilebileceği merkezî bir ahlâk ilkesi olarak öne sürer. Çünkü o, sadakati bütün ahlâkî kuralların tamamlanması olarak görür. Ona göre ahlâk dünyası doğrudan sadakatin mantığı üzerine kurabilir. Adalet, hayırseverlik, çalışkanlık, bilgelik vb. bütün erdemler, ancak sadakatle tanımlanabilir. Ve sadakat yalnızca bireysel değil, toplumsal bir ilkedir.
Sinan Alper, Onurcan Yılmaz Sağcılığa ve solculuğa sosyal psikolojik bir bakış açısı sunan bu kitapta, yaşanılan çevrenin tehditkârlığı ve belirsizliğinin insanların siyasi tutumlarını nasıl etkilediği anlatılmaktadır. Sağcıların ve solcuların beyin yapılarından düşünme biçimlerine, ahlak anlayışlarından çocuk yetiştirme tarzlarına kadar her şey dünyayı ne derece tehditkâr ve belirsiz algıladıklarına göre şekillenmiştir. Bu kitapta; bunları ayrıntısıyla, günlük hayattan örneklerle işleyerek, siyaset üzerine düşünürken kültürel etkenlere ek olarak genelde görmezden gelinen psikolojik ve biyolojik boyutları da keşfedeceğimiz bir yolculuğa çıkacağız.
Ancak unutulmamalıdır ki bu kitapta, psikolojik açıdan sağcılar mı yoksa solcular mı üstün, gibi sığ bir tartışma yapmıyoruz. Onun yerine daha ilginç bir şeyi gösteriyoruz: Sağcıların ve solcuların algıladıkları dünya çok farklı ve sağcılar da solcular da zihinlerinde aslında bambaşka dünyalarda yaşıyorlar!