Sosyal Bilimler \ 28-41
Isam Salahuddin Al-Bayaty Osmanlı İmparatorluğu'nun geniş coğrafi dağılımında hiç kuşkusuz en önemli kurumsal oluşumların başında vakıflar gelmektedir. Vakıf kurumu, şehir tarihi ve sosyalkültürel yapı araştırmalarında önemli bir kaynak olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kurumun araştırılması, ilgili bölge ve şehrin kuruluşu hakkında zengin bilgiler sunmakta, ilgili şehrin yapılaşması ve müesseseleşmesi konusunda da ayrıntılı bilgiler vermektedir. Bu araştırmada, H 922-1112/M 1516-17000 tarihleri arasında Osmanlı hâkimiyetindeki stratejik yollar üzerinde yer alan Musul ve Kerkük bölgesindeki vakıflar incelenmiş ve takribi iki yüz yıllık süreçteki değişim ve gelişimleri tespit edilmeye çalışılmıştır.
Remzi Demir, İnan Kalaycıoğulları XIX. yüzyılın ortalarına doğru Osmanlı İmparatorluğu'nda Yenilikçiler ile Gelenekçiler arasındaki mücadele şiddetlenmiş ve Yenilikçiler, çok daha geniş kitlelere ulaşabilmek için bilimsel birikimin yanı sıra felsefe ve ideoloji gibi bilgi alanlarındaki çağdaş gelişmeleri de Türkçeye aktarmaya ve yararlı bulduklarını savunmaya başlamışlardı.
İşte bu antoloji, XIX. yüzyıl Osmanlı matbuatında arzıendam etmiş olan ve XX. yüzyıl düşünce hayatını hazırlayan fikir numunelerinden bir kısmını sergileyerek bu çağ hakkında biraz silik de olsa bir izlenim oluşturmayı amaçlamıştır.
Burada takdim ettiğimiz metinlerin ekserisi, Yenilikçi yani Batı uygarlığını yerleştirmeye çalışan gazete ve dergilerde yayımlanmış makalelerden oluşmaktadır ancak manzarayı tamamlamak için bazı şiirlere, ansiklopedi maddelerine ve mektuplara da yer verilmiştir.
Osmanlı Düşüncesi, çalışmanın başlığındaki sıraya uygun olarak üç kısma bölünmüştür: Bilim Metinleri, Felsefe Metinleri ve İdeoloji Metinleri. Bunların üçü de okunduğunda, XIX. yüzyıl Osmanlı düşüncesi hakkında belirli bir kanaat oluşacak ve daha önce ekseriyetle ikinci el kaynaklara dayanılarak yazılmış olan düşünce tarihi denemelerini yeniden gözden geçirmeyi ve XIX. yüzyılı daha derinden anlamayı sağlayacaktır.
Abdullah Taha İmamoğlu, Ali Benli, Asım Cüneyd Koksal, Berat Açıl, Fatih Usluer, Halil İbrahim Kaygısız, Harun Kuşlu, Haşan Umut, Muhammed Usame Onuş, Müstakim Arıcı, Özgür Kavak, Pehlul Düzenli, Sami Arslan, Seyfullah Efe, Tuba Nur Saraçoğlu Koleksiyon çalışmalarında son yıllarda meydana gelen artışa ciddi bir katkı sunan Osmanlı Kitap Kültürü: Cârullah Efendi Kütüphanesi ve Derkenar Notları, Osmanlı kitap kültürünün yazma boyutunu ele aldı. Eserde, Cârullah Efendi Koleksiyonunda yer alan yazmalar üzerinde bulunan derkenar notlan tahlil edilerek kitap, kütüphane, koleksiyon, koleksiyoner, yazar, okur gibi kitap kültürünün farklı boyutlarına dair sorulara cevaplar üretilmeye çalışıldı.
Bu çalışma, birçok açıdan ilkleri barındırıyor. Öncelikle kitap kültürü ve yazma kitap kültürü çalışmalarında ilk defa bir koleksiyonun tamamı inceleme konusu edildi, ikinci olarak ilk defa derkenar notlarının da kitap kültürü çalışmalarında çok önemli veriler sunabileceği, "hürde” bilginin "hurda” addedilmemesi gerektiği gösterildi. Kitabın hiç şüphesiz en önemli katkısı, hakkında neredeyse hiçbir bilgi bulunmayan Cârullah Efendi gibi çok kıymetli bir âlim, müderris, kadı, kütüphaneci ve bibliyofilin ilim âlemine layıkıyla tanıtılmış olmasıdır.
Ahmet Kısa Nurettin Topçu, Türkiye'nin Maarif Davası adlı eserinde, “Mektep, ruha sunulacak iksirler halinde hakikatler üzerinde yapılan seçimle, alıcı gönüllerin birleştiği yerde vardır”, diyor ve ekliyor; “Felsefesi olmayan milletin mektebi olamaz.” Osmanlı modern eğitiminin eskisinden farklı olarak tedrisatı sevdirme, alıcı gönüllere hitap etme gibi bir yönünün olduğu hakikattir. Ancak bunun bir felsefe dâhilinde yapıldığı söylenemez. Yani Orhan Okay'ın Osmanlı modernleşmesi için kullandığı “mülemma” tanımlaması, eğitim için de söz konusu olmuştur denilebilir. Dolayısıyla kitapta kullanılan modernleşme tabirinin bugünkü anlamda bir modernleşme olmadığını, Osmanlı modernleşmesinin genelinde görülen bulanıklığın eğitimde de söz konusu olduğunu belirtmek isteriz.
Osmanlı modern eğitim anlayışının ibtidâî mektepler (ilkokullar) ve rüştiyeler (ortaokullar) özelinde incelendiği bu kitap, iki açıdan önem arz etmektedir. Öncelikle kitap, modern eğitimin Antalya'ya ne ölçüde yansıdığını, nüfusa göre eğitim oranını, salnamelerin ihtiyatla yaklaşılması gereken verilerinin dışında, okul kayıtlarından hareketle doğru bir şekilde tespit etmiştir. Diğer taraftan ele alınan okullarla ilgili mutlaka imtihan kayıtlarına yer verilmiş, bu sayede o dönem eğitim görenlerle ilgili bugün Antalyalılar geçmişe dönük okuma yapabilme, bir yerde büyükanne ve babalarının okul notlarına ulaşma imkânına sahip olmuşlardır. Dolayısıyla bu kitap, Antalya'da yetişmiş, daha sonra Antalya'nın ve ülkemizin irfan ve kültür yaşamında önemli mevki edinmiş Antalyalı şahsiyetlerin tespiti açısından da önemlidir. Örneğin, ilk eğitimini Elmalı'da alan Cumhuriyet Dönemi'nin sekizinci Diyanet İşleri Başkanı İbrahim Bedrettin Elmalı'nın ibtidâî mektep notlarına çalışmamızda yer verilmiştir.
Osmanlı Dönemi'nde taşrada modern eğitim vilayet merkezleri dışında ibtidâî mektepler ve rüştiyelerden öteye gidememiştir. Bu açıdan bakıldığında kitabın İdâdi ve Dârülmuallimîn-i İbtidâîye dışında Antalya'da modern eğitim kurumlarını tamamen kapsadığı söylenebilir.
Haci Sarı Emek üzerinden değerlendirilen Osmanlı'nın modernleşme tecrübesi, üretim örgütlenmesi ve iş organizasyonunun dönüştürülmesi ihtiyacının bir neticesi olarak ortaya çıkmış olmakla birlikte Osmanlı insanının varlığı algılama ve anlamlandırma biçimi üzerinde de etkili olan bir süreçtir.
Osmanlı aydın zümresinin iktisadi, sosyal ve düşünsel bağlamda ortaya koyduğu emek yaklaşımları, emek kavramını Osmanlı modernleşme sürecinde önemli aktörlerden biri kılmıştır. Modern teknolojiyi Osmanlı insanın kullanımına sunmaya yönelik bir çaba olan modernleşme; bilimsel, rasyonalist, seküler ve insan merkezli düşünüş tarzı ile kapitalist, komersiyalist ve faydacı iş ve üretim tarzı geliştirme anlamına geldiğinden sanayileşmeye yönelik her çaba özü itibariyle "modernliği" içkindir.
Geleneksel yaşam tarzının lisanıyla modern dönemde hayat imkânı aramanın ifadesi olan sa'y-u amel, modernleşme sürecinde Osmanlı emek tasavvurunu ifade etmek için kullanılmakla birlikte modernleşme süreci, Osmanlı emek dünyasının kavramlarını form ve içerik olarak dönüştürürken emek pratiklerine de bağımlı çalışma yönünde ivme kazandırmıştır. Değişen üretim örgütlenmesi beraberinde işin yapısına uygun mücadele araçlarını da (grev) taşımıştır.
Teknolojik ilerleme, iktisadi refah ve sosyal gelişme gibi kavramlarla iç içe olan emek yaklaşımları, Osmanlı'da ideolojik ayrımlara kaynaklık teşkil ederken aynı zamanda dinî düşüncenin ıslahına varan bir etki yelpazesine sahiptir. Bu anlamda emek, Osmanlı modernleşme tecrübesinde kurucu bir vasfa sahiptir.
Zekeriya Bülbül Kitap hazırlanırken lisede tarih öğretmenliği yapacak olan öğretmen adayları dikkate alınmıştır. Tarih sadece siyasi olayların okutulduğu bir ders değildir. İncelemeye çalıştığımız devletin sosyal ve ekonomik yapısını da tanımamız gerekmektedir. Zaferleri kazanan ordunun arkasında mutlaka güçlü bir ekonomi bulunmaktadır. İyi bir teşkilatlanma olmadan herhangi bir konuda başarılı olmak söz konusu değildir. Bu düşünceden hareketle kitapta, Osmanlı devlet teşkilatını tanıtmaya çalıştık. Önce, devletinde idare merkezi olan saraylar, sarayda yaşayan, sarayın sahibi olan insanlar ve onlara hizmet edenler hakkında bilgiler verdik. Padişahı, devlet başkanı olarak her yönüyle tanıttık. Daha sonraki bölümlerde, Divan-ı Hümayun'a (merkezi teşkilat) yer verdik. Ayrıca, taşra teşkilatının yapılanması, askerî teşkilat, mali teşkilat, toprak idaresi, adalet teşkilatı hakkında da bilgiler verdik. Verilen bu bilgiler, Osmanlı Devleti'ni daha iyi tanımak isteyen okuyucular için yararlı bir kaynak olacaktır.
Hadi Belge Bugün Yunanistan'ın Halkidiki Yarımadası'nda bulunan ve hâlen özerk bir statüye sahip olan Athos Dağı gerek Hristiyanlık gerekse Bizans tarihi içinde özel bir yere sahiptir. Athos Dağı, Hristiyanlığın daha ilk asırlarından itibaren keşişler için muhteşem bir inziva mekânı olmuştur. X. asırda Bizans monastizminin simgesi ve Ortodoksluğun kutsal emanetlerini barındıran bir belde olarak Athos aynı zamanda ruhbanlar için bir eğitim ve rehabilitasyon merkezi, Ortodoks milletlerin etkileşimde bulunmasına vesile olan bir platform, dünyanın en zengin el yazması koleksiyonlarından birine sahip bir kültür merkezi ve dünyada kadınların giremediği tek coğrafya olarak şöhreti tüm Hristiyan âlemince bilinen bir yer hâline gelmiştir.
1430 yılında Osmanlı egemenliğine alındığında Aynaroz olarak isimlendirilen yarımadanın kadim ayrıcalıkları ve yönetim usulleri ruhani idare adı altında korunmuş ancak oluşturulan mülki idareyle de taşra teşkilatının genel yapısına yaklaştırılmaya çalışılmıştır. Böylece yarımadada Osmanlı taşrasının belki başka hiçbir yerinde emsaline rastlanamayacak çift başlı bir idare teşekkül etmiştir. Yaklaşık dört asır sorunsuz biçimde devam ettirilen bu statü, XIX. asırda Tanzimat bürokratlarının reform düşünceleriyle karşı karşıya gelmiştir.
Mahmud Şevket Paşa Mahmut Şevket Paşa tarafından kaleme alınan, Bahriye Nezareti ressamı Hüseyin Hüsnü (Töngüz) Efendi tarafından resimlenen ve üç cilt, bir zeylden oluşan Osmanlı Teşkilât ve Kıyafet-i Askeriyesi adlı bu eser, Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan başlayarak son dönemine kadar geçen süre içinde hem askerî teşkilâtını hem de neredeyse başka hiçbir kaynakta bulunmayan askerî kıyafetleri çok ayrıntılı biçimde incelemektedir. Eserin birinci cildi, Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasına kadar geçen dönemi; ikinci cildi, Asakir-i Mansure-i Muhammediye Ordusu’nun kuruluşundan 1876’ya kadar geçen dönemi ve üçüncü cildi ise 1876-1903 arası dönemi kapsamaktadır. Esere zeyl olan kısım ise 1903 sonrası yapılan kısmî bazı değişiklikleri içermektedir.
Eserin ilk iki cildi, 1909 yılında Mekteb-i Harbiye Matbaasında basılmış; üçüncü cilt ve zeyl ise muhtemelen güncel askerî teşkilâta ait bilgileri içerdiği için dönemi içinde basılmamıştır. Eserin, Sultan Abdülhamid dönemini içeren bu bölümü, askerî teşkilâtın muazzam bir biçimde geliştiği bir dönemi kapsaması açısından ayrıca büyük bir öneme sahiptir. Mahmut Şevket Paşa, ilk baskının ön sözünde, bu son cildin de ileride basılması temennisinde bulunmaktadır ki bu yayınla, Paşa’nın yüz yıl önceki vasiyetini yerine getirmiş oluyoruz.
İstanbul Üniversitesi Nâdir Eserler Kitaplığı’nda bulunan tüm ciltleri içeren el yazması nüshadan, dönemin diline sadık kalınarak günümüz alfabesine aktardığımız bu muazzam eser, umarız, tarih araştırmacılarının ayrıntılı araştırmaları için kaynak olur.
Mustafa Can, Nejla Günay, Ramazan Erhan Güllü, S. Gül Akyılmaz, Tuğba Eray Biber Osmanlılar, eski dünya kıtaları olarak bilinen bir coğrafyada, dünyanın en uzun ömürlü devletlerinden birini kurup yönetmek suretiyle üç kıtada birlik ve bütünlüğünü korumayı başardı. Bu başarıyı sadece askerî güce dayandırmak yanlış bir yaklaşım olacaktır. Çünkü Osmanlı Devleti askerî gücünü kaybettikten sonra da yaklaşık üç asır daha varlığını koruyabildi. O hâlde bunu anlayabilmek için “Osmanlılar günümüzde kargaşanın hâkim olduğu Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya'da huzur ve refahı nasıl sağlamıştı?” sorusunun cevabını aramak gerekmektedir. Böylece günümüzde farklı kültür ve inanca sahip toplumların birbirleriyle ilişkilerinin iyileştirilmesinin ve barışın nasıl sağlanacağının ipuçlarını bulmak mümkün olabilecektir.
Osmanlı Devleti, farklı köken, inanç ve kültürel özellikler taşıyan halkının inanç ve değerlerine müdahale edip engellemek yerine onları uyum içinde yönetmek hassasiyetini gösterdi. Toplumun karşılıklı saygı çerçevesinde bir arada yaşamasıyla huzur ve barışın sağlanması devletin en önemli amacı oldu. Bu sebeple “Osmanlı Millet Sistemi” adı verilen bir yönetim modeli geliştirerek farklı dinleri, onların temsilciliğini yapması amacıyla yeni tesis ettiği dinî kurum ve liderleri nezdinde muhatap kabul etti. Osmanlı Devleti, Ortodoks Hristiyan halkını ve özellikle Balkanlar’daki diğer Hristiyan unsurları Fener Rum Patrikhanesi'ne; Ermeni halkını Ermeni Patrikhanesi'ne ve Yahudi halkını Hahambaşı olarak anılan dinî lidere bağlayıp onlar aracılığıyla yönetti. Buna göre her cemaatin lideri, cemaatinin ödemesi gereken vergiyi toplayıp hazineye teslim etmek ve devletin koyduğu kanunlara cemaat mensuplarının uymasını temin etmekle yükümlü kılınmıştı. Buna karşılık devlet, cemaatleri kendi iç düzenlerinde serbest bırakarak onların dinî ve kültürel hayatlarına müdahale etmemişti.
Muhammed Emin Durmuş Mukâtaa kavramı, Osmanlı mali hukukunda olduğu gibi vakıf hukukunda da farklı hukuki sonuçlar doğuran uygulamaları ifade etmek için kullanılmaktadır. Bu çalışmada ise esas olarak vakıf arsanın, üzerine karâr hakkı ve mülkiyeti şahsına ait olmak kaydıyla bina yapmak veya ağaç dikmek isteyen kimseye kiralanması anlamındaki mukâtaa uygulamasına odaklanılmıştır. Mukâtaa uygulamasının temelleri Osmanh'dan öncesine dayanmakta olup Osmanlılar tevarüs ettikleri bu uygulamayı birtakım düzenlemelerle daha da geliştirmiş ve yüzyıllar boyunca kullanmışlardır. Ancak mukâtaa uygulamasının, zamanla vakıfların istismarına sebebiyet verdiğini gören Osmanlı hukukçuları bu uygulamada ısrar etmemiş bilakis vakıflar için daha avantajlı olan icâreteyn uygulamasını geliştirmişlerdir. Bu da mukâtaanın icâreteyn uygulamasına zemin hazırladığını göstermektedir. Bu kitapta mukâtaa akdinin, 16 ve 17. yüzyıllardaki tarihi serancamı, mahiyeti, farklı uygulamaları, şartları, hukuki prensipleri ve taraflara sağladığı haklar özellikle fetva mecmuaları ve şer'iyye sicillerinden hareketle ortaya konmaya çalışılmıştır.
Şerife Eroğlu Memiş Bu kitap, hacıların çevrelerindeki insanlara aktardıkları her türlü tecrübe ve gözlemlerinin oluşum sürecini, Mekke ve Medine'de gerçekleştirdikleri dini ve dünyevi faaliyetlerini konu edinen hac eserlerini, hac literatürünün gelişmesi ve yaygınlaşması bağlamında kültürel dolaşıma önemli katkılar sağlayan araçlar olarak gündeme getirmektedir. Dini, edebi ve tarihi metinler olarak hac eserlerinin bu yönü, Osmanlı toplumunda “kitap sahipliği” olgusundan yola çıkılarak sorgulanmaktadır.
Osmanlı ulemâsı tarafından telif edilen veya intinsâh edilmek suretiyle çoğaltılan hac eserlerinin çoğunluğu haccın usulüne göre nasıl eda edileceğini anlatan menâsik-i hacc niteliğindedir. Elinizdeki kitabın konusunu oluşturan Nebzetü'l-menâsik adlı menâsik-i hacc türündeki hac el yazması, ilmî kimliği 18. yüzyılda şekillenmiş bir Osmanlı âlimi, kadısı, kazaskeri, mutasavvıfı ve kitap-severi olarak Dâmadzâde Mehmed Murad Efendi -ki eserde “en-Nakşibendî el-Murâdî” olarak zikredilmiştir- tarafından telif edilmiştir. Eserin metni Osmanlı Türkçesi, metnin izah ve kaynakları sayfa kenarlarında Arapça derkenar notları şeklinde yazılmıştır. Eseri diğer menâsik-i hacc'lardan ayıran bu derkenar notlarının niteliğidir. Diğer pek çok hac menâsikinden ayrı olarak eserde, Mekke ve Medine'nin yanı sıra ziyaretgâh olarak Kudüs ve el-Halil fezâilnâme ve tarih kitaplarına referansla etraflıca tasvir edilmiştir.
Abidin Çevik, Ali Eren Demir, Aslı Doğan, Emrah Doğan, Erkan Oflaz, Hayri Taci Yıldırım, Muhammet Ali Sağlam, Senem Civgin, Sidar Çınar, Şevket Alper Koç Osmanlı İmparatorluğu’nun son iki yüz yılı, deyim yerindeyse batı karşısında kaybettiği üstünlüğünü yeniden kazanma mücadelesi ile geçmiştir. İmparatorluk yönetici ve aydınları bu süreç boyunca geniş bir alanda yapılacak reformlarla bunun gerçekleşeceğine inanmış, bu yolda pek çok adım atmışlardır. Ekonomik, siyasi, hukuki ve sosyal alanda yapılan reformlar, o dönemle sınırlı kalmayarak geleceği de önemli oranda şekillendirmiştir. Osmanlı’nın son dönemde geçirdiği dönüşüm, kendisinden sonra gelen reformculara da bir yol açmıştır. Cumhuriyetin kurucu kadroları son dönem Osmanlı bürokrasisi içinde bulunmuş, reformculukları bu ortamda şekillenmiştir. Haliyle cumhuriyetin ilanı sonrasında hayata geçirilen reformlarda geçmişin etkisini ve izlerini bulmak mümkündür. Yeni rejim kimi alanlarda geçmişten kesin bir kopuşu hedeflemişse de, sosyolojik ve siyasi gerçeklik buna müsaade etmemiştir. Çalışma bu gerçeklikler üzerinden Osmanlıdan cumhuriyete modernleşmeyi farklı alanlar üzerinden ele almış, siyasal, toplumsal, ekonomik ve kültürel gelişmeler üzerinden akademik bir değer yaratmaya odaklanmıştır.
Arman Sert, Ayça Yenilmez Koyuncu, Begüm Çardak, Mehmet Kurum, Şeyda Öcal Arslan Terör tehdidi, tarihsel olarak bütün toplumlarda çeşitli şekillerde var olmuş ve yarattığı korku ile insanların davranışlarını hem düşünsel hem de davranışsal olarak etkilemiştir. Modern anlamda terörizm, 19. yüzyılda Batı devletlerinde ilk terör dalgası olarak anarşist doktrin kapsamında gelişim göstermiştir. Aynı dönemde Osmanlı Devleti'nde anarşist terör dalgasına paralel olarak Balkanlar'da etnik milliyetçi ve ayrılıkçı amaçlar ile çeşitli ayaklanma ve tedhiş hareketleri ortaya çıkmıştır. Bu kitapta, Osmanlı'dan günümüze Osmanlı dönemi ile Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu ve sonrasında yaşanan terörizm ve terörizmle mücadele tecrübelerinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Günümüzde, terörizm ve terörizmle mücadele kapsamında her ne kadar yabancı literatür temel alınsa da tarihsel perspektifte neredeyse her çeşit motivasyona sahip terörizme maruz kalan Türkiye'nin bu konuya ilişkin tecrübelerinin oldukça fazla olduğu görülmektedir.
Ülkemizde terör tehdidi ve terörle mücadele çoğunlukla güvenlik boyutuyla ve Soğuk Savaş döneminden itibaren ele alınmıştır. Bu kitapta, siyasal tedhiş hareketleri kavramsal olarak geniş çerçevede ele alınarak hem tarihsel boyutta hem de teröristle mücadeleden ziyade geniş çerçevede güvenlik boyutunun ötesinde politik ve ekonomik boyutu ile incelenmiştir. Bu kapsamda ortaya çıkan bu kitap ile Türkiye'nin maruz kaldığı terörizm tehdidi ile terörizmle mücadelesinin bir taraftan tarihsel olarak ortaya konulması amaçlanırken diğer taraftan güvenlik boyutunun ötesinde farklı boyutlarına dikkat çekilmesi hedeflenmiştir.
Kürşad Emrah Yıldırım İnsanlık tarihi kadar eski bir kavram olan yönetim, başarmak istediğimiz her amaç için bize yol gösteren bir süreçtir. Bu sürecin doğru işletilmesi doğru hamleler yapmayı ve hedefe yaklaşmayı sağlar. Yönetimde önemli kavramlardan birisi öngörüdür. Geleceği tahmin edebilme yöneticinin hangi hamleleri yapması gerektiğini bilmesine yardımcı olur. Özel bir yetenek olan öngörü, kitabımızın konusunu oluşturan stratejik mimarlığın en temel özelliğidir. Türkler yöneticilik alanında rüştünü ispat etmiş ve bu özellikleri sayesinde tarihe yön vermiş bir millettir. Türk yönetim tarihinin her sayfasında başarılı yöneticileri görmek mümkündür. Yöneticilerin başarı hikâyelerindeki önemli unsurlardan birisi karar alma sürecinde danışmaya verdikleri önemdir. İlk Türk devletlerinde “toy” ismi verilen devlet meclislerinden başlayıp günümüz yönetim anlayışına kadar devam ettirilen ve bu süreçte değişim gösteren danışma mekanizmaları, Osmanlı Devleti döneminde akıl hocalarının danışma kültüründe aktif rol almasıyla zirveye ulaşmıştır. Daha çocuk yaşlardaki şehzadeleri birer padişah adayı olarak yetiştirmekle görevli olan akıl hocaları küçük bir beyliğin tarihin en büyük devletlerinden birisi olan Osmanlı Devleti’ne dönüşmesini sağlayan stratejik mimarlar olmuşlardır.
Stratejik yönetim, stratejik niyet, stratejik mimari gibi kavramların anlatıldığı bu kitabın amacı; kamu yönetiminin işleyişinde artık gerektiği önemi görmeyen danışma, akıl hocalığı gibi kavramların önemini hatırlatmak ve bürokrat eğitimi konusunda Osmanlı Devleti’nde bazı padişahlar ve hocalarının yaşantılarından kesitler sunarak stratejik mimari ile ilgili farkındalık oluşturabilmektir.
Bekir Çelik Din, insanoğlunun yaşamında tarih boyunca var olmuştur. Siyaset ise toplumdan ayrılabilecek bir alan değildir ve bir yönüyle yöneten ve yönetilen arasındaki ilişkiyi belirler.
İnsan üzerindeki otoritesi sebebiyle dinler de iktidar kavramıyla ilgilenmiş ve din-devlet ilişkileri kaçınılmaz bir olgu olmuştur. Dinler ya varlık nedenleriyle ya da dindar insanların iktidar mücadelesi sebebiyle siyasetle ilişkili olmuştur. Bu nedenle dünya kamuoyunu ciddi biçimde meşgul eden, tarihsel, toplumsal ve kültürel kökleri olan İslam, İslami uyanış ve günümüz İslamcı hareketleri araştırmayı gerekli kılmıştır.
İslami Siyasal Hareketin çok geniş ve kapsamlı içeriğe sahip olduğu muhakkaktır. Türkiye'de İslami Siyasal Hareket ile ilgili kaynakların çoğu yabancı eserlerden tercüme edilmiştir. Ülkemizde konuyla ilgili yayımların sayısının ise oldukça az olduğu dikkat çekicidir.
İslami siyasal hareket üzerinde çalışanların birçoğu İslami hareketi Osmanlının son dönemlerinden itibaren ele almışlardır. Çünkü Osmanlı'nın son dönemi özellikle Meşrutiyet devri, diğer fikir akımlarında olduğu gibi İslami hareketin de zeminini oluşturmuştur.
Bu yüzden eserde; XVIII. yüzyıldan itibaren modernleşme sürecine giren ve bu akımı devam ettiren İslami hareketin Türkiye'de doğuşu, fikri altyapısı ve zaman içerisindeki değişim ve gelişimi incelenmiştir. Ele alınan konunun fikri başlangıcı olarak Osmanlı Devleti'nin son dönemi incelenerek Cumhuriyet Türkiye'sine etkileri tahlil edilmeye çalışılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş zeminini oluşturan Osmanlı dönemi olayları fikir akımları ele alınmıştır. Türkiye'deki siyasi süreci tek parti öncesi ve sonrası; demokratik hayata geçiş sürecinde siyasal İslam'ın geçirdiği evreler detaylı bir şekilde örneklendirilerek anlatılmıştır. Türkiye'de İslami hareketin durağan dönemi ve Türkiye'de siyasal İslam'ın gelişmesini sağlayan sebepler incelenmiştir.

Fatma Uygur İstanbul'da Fransız büyükelçiler ve sefaret görevlileri, Osmanlı’nın maruz kaldığı kaotik ortamlarda icra ettikleri diplomatik faaliyetlerle öne çıkmışlardır. İstanbul'da bir sadrazam kadar icrâ-yı nüfuz eden Napolyon'un casusu General Horace Sébastiani, Cezayir'de Napolyon'un Lawrence'ı Vincent-Yves Boutin veya Yanya Paşası Tepedelenli Ali'nin çıkardığı isyana destek veren Pouqueville gibileri sadece bir konsolosluk veya büyükelçilik görevini yerine getirmek için değil iç karışıklıklar çıkartmak için de faaliyet göstermişlerdir.
Fransız İhtilali’nin rüzgârıyla önce bir savrulan, sonra yeniden toparlanarak denge siyaseti gütmeye başlayan Osmanlı ise diplomasi sanatında henüz pek mahir değildir. Seyyid Ali Efendi'nin diplomat Talleyrand tarafından aldatılması bu duruma örnek bir vakadır. Yetenekli ve becerikli Fransız diplomatlar, kurdukları casusluk ağıyla her türlü bilgiye kolayca ulaşabilmişlerdir. Nitekim Sultan Mahmud'un ölümünü Paris'te bulunan Reşid Paşa'ya saraydakilerden önce Fransızlar haber vermişlerdir.
Bu çalışmaya, Fransız Diplomat Kont Émile Desages'ın kaleme aldığı Osmanlı-Fransız Diplomatik Münasebetleri (1800-1840) konu edilmiştir. Yunan ayaklanmasının getirdiği kaotik dönemden Cezayir'i işgal ederek zafer kazanan bir Fransa tablosu ve Mısır paşasının isyanlarını her daim destekleyen bir Fransız dış politikası, Osmanlı paşaları nezdinde ele alınmıştır.
Melek Dosay Gökdoğan, Remzi Demir Türkiye'de bilim tarihi araştırmaları oldukça erken sayılabilecek bir tarihte başladı ve üç büyük bilim insanının -Salih Zeki Bey, Abdülhak Adnan Adıvar ve Aydın Sayılı- nın katkılarıyla sağlam bir temele oturtuldu.
Buna karşın Osmanlılar Dönemi'ndeki teknoloji faaliyetlerinin genel bir resmi henüz çizilemedi; Adıvar, bugün de araştırmacılar tarafından başucu eseri olarak kullanılan Osmanlı Türklerinde İlim (İstanbul 1943) adlı eserinde, muhtemelen dönemin bilim tarihi anlayışının etkisi altında teknoloji tarihine çok az yer vermişti ancak bu eksiklik, özellikle de teknolojik gelişmeleri yakından izlemeye çalışan Osmanlıların medeni başarılarının takdir edilmesini ve bilim politikalarının doğru bir biçimde anlaşılmasını olanaksız kıldı.
Osmanlılar Dönemi'nde Teknoloji adını vermiş olduğumuz giriş mahiyetindeki bu kitap, söz konusu eksikliği gidermek maksadıyla hazırlandı. Çalışma üç bölüme ayrıldı: Birinci bölümde XVI. yüzyıla, ikinci bölümde XVIII. yüzyıla ve nihayet üçüncü bölümde ise XX. yüzyıla kadar gelen süreç içindeki teknolojik gelişmeler konu edildi ancak anlatım esnasında sadece kronolojik bir serimleme yapmakla yetinilmedi ve Osmanlı bilim ve teknoloji tarihi açısından kritik öneme sahip olduğunu düşündüğümüz soruların yanıtları da arandı.


Yavuz Unat Türkiye'de Osmanlı bilimi üzerine yapılan araştırmalar akademik olarak 1955'e kadar götürülse de henüz çok yenidir. Aşağı yukarı son 20 yıldır Osmanlı bilimi üzerine önemli çalışmalar yapılmış ve bu araştırmalarla Osmanlı bilimi hakkındaki genel kanılar yavaş yavaş değişmiştir. Özellikle Osmanlıların Batı'yı yeterince takip etmediği gibi sadece yenileşme hareketlerine bakılarak yapılan değerlendirmeler, Osmanlı biliminin genel çerçevesini çizmekten uzaktır. Bilim tarihi çalışmaları, bize, uygarlıkların başarılarının büyük ölçüde bilimsel ve kültürel hareketlere bağlı olduklarını göstermektedir. 600 yıllık bir dünya imparatorluğu olmayı başarabilmiş olan Osmanlı'nın bilimde başarısız olduğunu söylemek bu anlamda olanaksızdır. Osmanlılarda Bilim ve Teknoloji adını verdiğimiz bu kitap, Türkiye'de bu alanda çalışan bilim tarihçilerinin araştırmalarını derleyen bir çalışmadır ve bir kısmı yayımlanmış makalelerden oluşmaktadır. Çalışmanın amacı bu alanda yapılan araştırmaları ve sonuçlarını genel okuyucuya ulaştırmaktır. Osmanlılarda Bilim ve Teknoloji üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, Osmanlı bilimi üzerine genel yazıları içermekte ve Bilim ve Felsefeye Genel Bir Bakış başlığını taşımaktadır. İkinci bölüm, Osmanlılarda Matematiksel Bilimler (Matematik, Astronomi ve Fizik) konusuna ayrılmıştır. Üçüncü bölüm ise, Osmanlılarda Coğrafya, Jeoloji, Tıp ve Teknoloji konularını içermektedir.


İÇİNDEKİLER
1 KISIM
BİLİM TARİHİNİN KURUMLAŞMASI VE
PROF DR SEVİM TEKELİ
Remzi Demir
KLÂSİK DÖNEM OSMANLI BİLİM ANLAYIŞI
Fahri Unan
FATİH DÖNEMİ (1451 – 1481) BİLİM ANLAYIŞI VE BİLİM
ADAMLARI
Melek Dosay Gökdoğan, Yavuz Unat
FATİH KÜLLİYESİ
Fahri Unan
KLÂSİK OSMANLI DÖNEMİNDE FATİH
MEDRESELERİNDE İLMÎ VERİM
Fahri Unan
ENDÜLÜS MENŞE'Lİ BAZI BİLİM ADAMLARININ OSMANLI
BİLİMİNE KATKILARI
Ekmeleddin İhsanoğlu
TAŞKÖPRÜLÜZÂDE VE MEVZÛ‘ÂT EL-‘ULÛM’U
Fahri Unan
600 ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE İBN HALDÛN’UN TARİH VE
TOPLUM FELSEFESİNİN TÜRKİYE’YE GİRİŞİ VE ETKİLERİ
ÜZERİNE BİR DENEME
Remzi Demir
ON SEKİZ VE ON DOKUZUNCU YÜZYILLARDA GENEL
ÇİZGİLERİYLE OSMANLILARDA BİLİM
Esin Kâhya

OSMANLILAR DÖNEMİ TÜRK DÜŞÜNCESİNE GENEL BİR
BAKIŞ
Remzi Demir
MECMÛA-İ ULÛM-İ RİYÂZİYE
Melek Dosay
SUBHİ EDHEM BEY’İN ‘İLM-İ NEBÂTÂT TÂRÎHİ’NDE
BİLİM TARİHİ VE BİLİM FELSEFESİ BİLİNCİ
Remzi Demir
FEN ADAMLARI, İLK BİLİM TARİHİ KİTABIMIZ
Remzi Demir
2 KISIM
PROF DR ESİN KAHYA VE BİLİM TARİHİNE KATKILARI
Yavuz Unat
OSMANLILARDA MATEMATİK
Melek Dosay Gökdoğan
FATİH DÖNEMİ MATEMATİKÇİLERİ
Melek Dosay Gökdoğan
SEMERKANDÎ’NİN EŞKÂL EL-TESÎS ADLI
GEOMETRİ ESERİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
Ali Rıza Tosun
TAKİYYÜDDÎN VE STEVİN’DE ONDALIK KESİRLER
Remzi Demir
ÇAĞDAŞ MATEMATİĞİN TÜRKİYE’YE GİRİŞİ,
(HALİFEZÂDE İSM‘ÎL EFENDİ’DEN SÂLİH ZEKİ BEY’E
KADAR YAPILAN ÇALIŞMALARA GENEL BİR BAKIŞ)
Remzi Demir
HOCA İSHAK EFENDİ VE ESERİ MECM'UA-İ 'ULÛM-U
RİYÂZİYYE
Melek Dosay Gökdoğan, Mutlu Kılıç
SÂLİH ZEKİ BEY (1864-1921),
Remzi Demir
SÂLİH ZEKİ BEY’İN MATEMATİKLE İLGİLİ
KÜÇÜK BİR YAPITI
Remzi Demir, İnan Kalaycıoğulları
AHMED CEVDET PAŞA’NIN ÖNERDİĞİ YENİ BİR TAKVİM
Remzi Demir, Yavuz Unat
FATİH DÖNEMİ ASTRONOMİSİNE GENEL BİR BAKIŞ
Yavuz Unat
ALİ KUŞÇU
Remzi Demir, Yavuz Unat
OSMANLI TÜRKLERİNİN EN BÜYÜK ASTRONOMU VE
ÇALIŞMALARI TAKÎYÜDDÎN VE İSTANBUL GÖZLEMEVİ
Yavuz Unat
KOPERNİK KURAMI’NIN TÜRKİYE’DEKİ YANSIMALARI
İnan Kalaycıoğulları, Yavuz Unat
ÇAĞDAŞ ASTRONOMİNİN TÜRKİYE’YE GİRİŞİNDE
HOCA TAHSİN’İN ROLÜ
Yavuz Unat
ASTRONOMİNİN ESASLARI,
HOCA HASAN TAHSİN EFENDİ
Yavuz Unat
3 KISIM
TÜRKİYE’DE BİLİM TARİHİNİN KURULUŞUNUN
55 YILDÖNÜMÜ
Yavuz Unat
OSMANLILARDA COĞRAFYA BİLİMİ
Osman Gümüşçü
MUSTAFA İBN ALİ EL-MUVAKKÎT VE İ’LÂM EL-İBÂD FÎ A’LÂM EL-BİLÂD (ŞEHİRLER ALEMİNDE MESAFELERİN BİLDİRİMİ) ADLI RİSÂLESİ
Yavuz Unat
HİNT OKYANUSU’NDA BİR TÜRK AMİRALİ, SEYDÎ ALİ REÎS
VE KİTÂB EL-MUHÎT FÎ ‘İLM EL-EFLÂK VE EL-EBHÛRRemzi Demir
OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA JEOLOJİ VE JEOFİZİK
BİLİMLERİ
Ferhat Özçep, Dilek Kepekçi
ON DOKUZUNCU YÜZYILIN İLK YARISINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA TIP EĞİTİMİ VE KALBURÜSTÜ HEKİMLERİMİZ
Esin Kâhya
OSMANLI DEVLETİ’NDE BİLİM VE TEKNOLOJİNİN
MUHAFAZASI
Salim Aydüz
TÜRK TEKNOLOJİ TARİHİNDEN İKİ ÖRNEK; CEZERÎ VE
TAKÎYÜDDÎN
Yavuz Unat

Mustafa Alkan İslamın siyaset nazariyesine göre her şeyin üzerinde hükümran olan Allah'tır. Allah, hükümranlığını siyasi hususlarda doğrudan doğruya icra etmez. Bu işe insanları tevkil eder. Bu, onun büyüklüğü ile ilgilidir. Kâinattaki her şey onun karşısında son derece acz içindedir. Kur'an'da onun hükümranlığı hakkında pek çok hüküm vardır. Peygamber, Allah'ın elçisidir. Emirler de Kur'an ve Peygamber'in sünnetine dayalı olarak yeryüzünde doğruları anlatmak ve adalet dağıtmakla yükümlüdürler. Bunları yaptığı müddetçe kendisine itaat edilir. Zira sulh ve itaat Kur'an'ın özüyle mutabık hâldedir. “İslam ve iman”; birincisi sulhun, diğeri de itaatin hükümran oluşunu ifade eder. Merkezî bir otoriteye itaat olmadan devlet olmaz. Devletin varlığı da Allah'ın hükümlerini yeryüzüne yaymak içindir.
Siyasi birlik ve beraberliği öğütleyen İslam, fitneye “katilden daha kötü” nazarla bakmıştır. Buna göre kanunun üstünlüğü, adaletin sağlanması, İslam idaresinin en mühim esasları arasında yer alır. Hilafetin temeli olan İslamın siyaset anlayışına göre nizam için kanuna dayalı, adil, istişari sisteme bağlı, sosyal, harp hukukuna ve eşitliğe riayet eden, şartlara göre müsamahalı bir siyasi teşekkül teşvik ve tavsiye edilmiştir.
Hakan Yıldız How much are we aware thet the secret of the Ottoman Empire's success in spreading three continents lies within the well-thought, planned and realized organizationsas as much as the valour and braveness?
Years long archive researches provides countless information for us to imagine this campaign organized in 1711 with its all.
...from the official war declaration following the opinion-taking meetings of the Sultan to the imperial orders issued to initiate the preparations on the campaign route...
...from ovens constructed in each range where the army would take a break to be able to provide them with fresh bread to the buzcus who would start to serve at the end of the winter season in order to keep foods and beverages cold...
...from seeing janissaries off from Istanbul with festivals to the arrival of the soldiers coming from numerous states at the determined points...
Briefly, as discovering the “Secret of the Ottoman Victories”, this book presents an alive panorama of a forgotten world.
Leyla Savsar Many transnational narratives situate the immigrant at a crossroads in terms of a loss of the 'original' culture in exchange for the new 'American' culture, where national diversities are confined to a singular framework and rhetoric of displacement, overruled by the myth of successful assimilation, whereby the hardships of adjusting to foreign spaces are 'normalized' and reduced to a series of trials. Applying psychoanalytic and postcolonial frameworks to literary analysis, this work explores some of the prominent transnational narratives to establish that the melancholic dynamics of space, memory, and language can subvert misrepresentations and grant the immigrant mobility within the confines of homogenized spaces. It seeks to explore the ways in which the transnational American narrative employs melancholic tenor as aesthetics to empower displaced figures. Situating its protagonists at the locus of nations, these narratives underscore melancholia, mourning, and memory as tools and protocols of agency that challenge the myth of assimilation and re-think the rhetoric of displacement.
Osman Taşkın Birey, öğretimle öğrendiğinden çok daha fazlasını başkalarıyla etkileşim sürecinde elde edebilmektedir. Bu etkileşim sürecinde başkalarının davranışları gözlemlenmekte, bireyin zihninde yargılanmakta ve o davranışa bir değer yüklenerek öğrenme gerçekleşmektedir. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi (DKAB) öğretmenleri anlattıklarının yanında davranışlarıyla da öğrencileri etkileyebilmektedir. Çünkü dinî ve ahlaki birçok olgu DKAB öğretmeninin davranışlarında somutlaşmaktadır ve öğrenciler okul dönemi boyunca DKAB öğretmeni ile iletişim kurmaktadır. Bu kitap, öğrencilerin DKAB öğretmenlerini dinî ve ahlaki bir model olarak nasıl algıladıklarını incelemektedir. Öğrenciler DKAB öğretmeninden dürüstlük, sabır, saygı, hoşgörü, güleryüz ve merhamet gibi ahlaki davranışları yüksek düzeyde model almaktadır. Öğrenciler, DKAB öğretmeninin namaz, oruç gibi ibadetlerini yapmasını model aldıkları gibi, ders esnasında Kur'an veya mealini okumasını da belirli düzeylerde model almaktadır. Öğrencilere göre ideal DKAB öğretmeninin en bariz özellikleri ise öğretmenin bizzat ahlaklı olması ve öğrencilerle etkili bir iletişim kurabilmesidir.
Hasan Çelikkaya Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Edoğan'ın İstanbul İmam Hatip Okulundan öğretmeniyim. 1973 yılında mezun olduğunda aynı zamanda müdür yardımcısıydım. Kendisi öğrenci iken yaramaz değil, hareketli bir öğrenci idi. Futbol oynardı. Tayyip Bey'in başkanlığında, Okulu temsilen üç arkadaş liseler arasındaki bilgi yarışmalarına katılır ve birinci olurlardı. Hitabeti ve şiir okuma kaabiliyeti süperdi. Öğrenciliğinden Cumhurbaşkanlığına kadar hiçbir makam onun ahlâkını bozmamıştır. Hizmetlerini daima Allah rızası için yapar. Ailesine bağlılığını aslâ ihmal etmez. Ona olan sevgim buradan kaynaklanıyor. Bu tanıtım yazımızla inşaallah vatandaşlarımız da onu daha iyi tanırlar diye düşünüyorum.
Cenabı Hak celle celâlühü, vatanımızın ve milletimizin birliğini ve bütünlüğünü bozmasın, hayırlı nesillerin sayısını artırsın... Âmin.
Muhammet Mustafa Bayraktar Eğitsel hazırlık yapılmadan ve uygun ortamlar oluşturulmadan gerçekleştirilen öğretim faaliyetlerinin başarısı, çoğu zaman rastlantıya bağlı kalır. Nitelikli bir eğitim için iyi düzenlenmiş öğrenme ortamı kadar iyi tasarlanmış ve kazanımları gerçekleştirme gücüne sahip materyaller de gerekir. Eğitimin sürekli ve etkileyici değişkeni olan fiziksel ortam, eğitsel amaçlar için gerekli araçlardan ve bunların düzenlenmesinden oluşur.
Öğretim materyalleri sınıf ikliminin başat düzenleyicilerinden biridir. Zira öğretim materyalleri öğrencilerin bireysel farklılıkları ve çoklu zekâ türlerine göre öğrenmelerine imkân tanır. Bu doğrultuda bu kitap; etkili, merak uyandırıcı ve zevkli bir din öğretimi için kullanılabilecek 140 adet somut öğretim materyaline ait bilgiler içermektedir.
Kitabın içeriği; öğretim materyalleri ve din öğretimine ilgi duyan aileler, eğitimciler ve araştırmacılar başta olmak üzere din kültürü ve ahlak bilgisi dersi öğretmenleri, imam hatip okulları öğretmenleri, sınıf öğretmenleri ve Kur'an kursu öğreticilerine hitap etmektedir.
Osman Yıldırım, Meliha Köse Bu çalışmada nitelikli öğretmenlerin yetiştirilmesine yönelik Millî Talim ve Terbiye Dairesi Başkanlığının/Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 1926-1982 yılları arasında almış olduğu kararlar derlenmiştir. Öğretmen eğitimi konusunda alınan kararların orijinalliği, tarih ve sayı sıralaması (I. Cilt, 1926 - 1944; II. Cilt, 1945 - 1956; III. Cilt, 1957 - 1963; IV. Cilt, 1964 - 1982) göz önünde bulundurularak dört cilt şeklinde tasnif edilmiştir. Kitap, özellikle öğretmen eğitimini çok boyutlu olarak ele almak, ülkemizdeki öğretmen yetiştirme uygulamalarını incelemek, bu alandaki yayın eksikliğini gidermek ve araştırmacıların bilgisine kazandırmak için hazırlanmıştır. Türk eğitim sisteminin geçmişten günümüze gelişiminden eğitim ve toplum ilişkisine, öğretmen yetiştirme deneyimlerimizden öğretmen niteliklerine ve eğitim uygulamalarına kadar oldukça geniş bir alanda oluşturulan Başkanlık kararlarının araştırmacılara kazandırılması ile geçmiş tecrübe ve birikimin bugüne aktarılması sağlanmış olmaktadır.
Osman Yıldırım, Meliha Köse Bu çalışmada nitelikli öğretmenlerin yetiştirilmesine yönelik Millî Talim ve Terbiye Dairesi Başkanlığının/Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 1926-1982 yılları arasında almış olduğu kararlar derlenmiştir. Öğretmen eğitimi konusunda alınan kararların orijinalliği, tarih ve sayı sıralaması (I. Cilt, 1926 - 1944; II. Cilt, 1945 - 1956; III. Cilt, 1957 - 1963; IV. Cilt, 1964 - 1982) göz önünde bulundurularak dört cilt şeklinde tasnif edilmiştir. Kitap, özellikle öğretmen eğitimini çok boyutlu olarak ele almak, ülkemizdeki öğretmen yetiştirme uygulamalarını incelemek, bu alandaki yayın eksikliğini gidermek ve araştırmacıların bilgisine kazandırmak için hazırlanmıştır. Türk eğitim sisteminin geçmişten günümüze gelişiminden eğitim ve toplum ilişkisine, öğretmen yetiştirme deneyimlerimizden öğretmen niteliklerine ve eğitim uygulamalarına kadar oldukça geniş bir alanda oluşturulan Başkanlık kararlarının araştırmacılara kazandırılması ile geçmiş tecrübe ve birikimin bugüne aktarılması sağlanmış olmaktadır.
Osman Yıldırım, Meliha Köse Bu çalışmada nitelikli öğretmenlerin yetiştirilmesine yönelik Millî Talim ve Terbiye Dairesi Başkanlığının/Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 1926-1982 yılları arasında almış olduğu kararlar derlenmiştir. Öğretmen eğitimi konusunda alınan kararların orijinalliği, tarih ve sayı sıralaması (I. Cilt, 1926 - 1944; II. Cilt, 1945 - 1956; III. Cilt, 1957 - 1963; IV. Cilt, 1964 - 1982) göz önünde bulundurularak dört cilt şeklinde tasnif edilmiştir. Kitap, özellikle öğretmen eğitimini çok boyutlu olarak ele almak, ülkemizdeki öğretmen yetiştirme uygulamalarını incelemek, bu alandaki yayın eksikliğini gidermek ve araştırmacıların bilgisine kazandırmak için hazırlanmıştır. Türk eğitim sisteminin geçmişten günümüze gelişiminden eğitim ve toplum ilişkisine, öğretmen yetiştirme deneyimlerimizden öğretmen niteliklerine ve eğitim uygulamalarına kadar oldukça geniş bir alanda oluşturulan Başkanlık kararlarının araştırmacılara kazandırılması ile geçmiş tecrübe ve birikimin bugüne aktarılması sağlanmış olmaktadır.
Osman Yıldırım, Meliha Köse Bu çalışmada nitelikli öğretmenlerin yetiştirilmesine yönelik Millî Talim ve Terbiye Dairesi Başkanlığının/Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 1926-1982 yılları arasında almış olduğu kararlar derlenmiştir. Öğretmen eğitimi konusunda alınan kararların orijinalliği, tarih ve sayı sıralaması (I. Cilt, 1926-1944; II. Cilt, 1945-1956; III. Cilt, 1957 -1963; IV. Cilt, 1964 -1982) göz önünde bulundurularak dört cilt şeklinde tasnif edilmiştir. Kitap, özellikle öğretmen eğitimini çok boyutlu olarak ele almak, ülkemizdeki öğretmen yetiştirme uygulamalarını incelemek, bu alandaki yayın eksikliğini gidermek ve araştırmacıların bilgisine kazandırmak için hazırlanmıştır. Türk eğitim sisteminin geçmişten günümüze gelişiminden eğitim ve toplum ilişkisine, öğretmen yetiştirme deneyimlerimizden öğretmen niteliklerine ve eğitim uygulamalarına kadar oldukça geniş bir alanda oluşturulan Başkanlık kararlarının araştırmacılara kazandırılması ile geçmiş tecrübe ve birikimin bugüne aktarılması sağlanmış olmaktadır.
Robert F. DeVellis, Sage Kişilik örüntülerini belirlemek, var oluşundan bu yana psikolojinin uğraşları arasında olmuştur. Başlangıçta zekâyı değerlendirmeye yönelik ortaya çıkan psikolojik testler, günümüzde sadece psikolojinin değil sağlık, sosyal ve eğitim bilimleri gibi birbirinden oldukça farklı alanlarda çalışan uzmanların da odağında yer almaktadır. Bu sebeple de Türkçede ölçek geliştirmeyi anlatan eserlerin var olması önem taşımaktadır. Yurt dışında ölçek geliştirmeyi anlatan önemli isimlerden olan Robert F. DeVellis, Ölçek Geliştirme: Kuram ve Uygulamalar kitabını onlarca yılın deneyimiyle geliştirmiştir. Özellikle psikolojik testlere yönelik ABD’de merkezlenen, uluslararası akademik ve uygulayıcı uzman çevresinde otorite olarak kabul gören, sağlık ve kişilik psikolojisi alanında ölçme araçlarını geliştiren, uygulayan ve dağıtan kurumlardaki deneyimleri, ölçek geliştirmede adım adım referans çerçevesi geliştirilmesine katkı sağlamıştır. Bu yüzdendir ki Türkçeye çevrildiği zamanda kitaba yapılan uluslararası atıf sayısı yaklaşık olarak on bindir. Böylece günümüzde birbirinden oldukça uzak coğrafyalarda, pek çok farklı disiplinde ölçek geliştirme amacıyla çalışmalar yürüten uzmanların başucu kaynağı niteliğini korumaktadır.
Ölçek geliştirme, adım adım ve her adımının iyi planlanması gereken bir iştir. Kitap, ölçek geliştirmeyi en temel düzeyden şu an hâlihazırda klasik test kuramı ve modern test kuramının en ileri düzey olarak kabul edilen işlemlerine kadar getirmektedir. Temel ölçek geliştirme süreçlerinin yanında, ölçek geliştirme sonrasında ölçeğin taşıması gereken kullanışlılık, geçerlik ve güvenirlik kanıtlarının nasıl aranacağına yönelik ipuçları sunan kitap, ayrıca yapısal eşitlik modellemeleri ve madde tepki kuramı hakkında da kapsamlı, aydınlatıcı bilgiler sunmaktadır. Kitap, ölçek geliştirme sürecinde kuramsal temelin önemini detaylı bir şekilde anlatarak tipik hataların önüne geçme konusunda detaylı bilgiler içermektedir. Bu güçlü özellikleriyle, ölçek geliştirmeyi kolay, anlaşılır ve zevkli bir süreç hâline getirmektedir.
M. Mustafa Önal Ölçme Bilgisi - Arazi Ölçmeleri - Topoğrafya, yapı ile ilgili her türlü projelere esas olacak şekilde kadastro çalışmaları, imar planları ve inşaat uygulamalarında geniş bir şekilde uygulanmaktadır.
Hazırlanan bu kitap, büyük bir kitleye hitap edecek şekilde hem bir öğrenci ders kitabı hem de uygulama yapacaklara yardımcı kitap olarak düşünülmüştür. Özellikle Ölçme Bilgisi dersini okuyan her seviyedeki teknik okulların ve teknisyen seviyesindeki elemanların, konuları rahatlıkla anlayabilmesi amacıyla açıklamaların mümkün olduğunca basit ve açık olmasına gerekli özen gösterilmiştir. Konularla ilgili yeterli sayısal örnekler verilmiştir.
Kitapta anlatılan konuların rahatlıkla anlaşılmasını ve tüm okuyuculara faydalı olmasını ümit ediyorum.
Nurten Gökalp, Süleyman Hayri Bolay, Merve Arslanbaş Doğruer, Recep Batu Günör, Umut Ayhan, Nurten Gökalp, Elif İstanbullu Alisbah, Ceyhun Akın Cengiz, Betül Yıldırım, Nurten Gökalp, Fulya Bayraktar, Cansu Akoğlan Yaşamla iç içe ve onun tek gerçeği olan ölüm, insanın her zaman ilgisini çekmiştir. Ne olduğu hakkında kesin bir bilgiye sahip olmadığımız ölüm, felsefede Antik dönemlerden bu güne bir problem olarak canlılığını sürdürmektedir. Aslında taşıdığı gizemler sebebiyle ölüm üzerine değil de yaşam üzerine düşünmek ölümle baş etme yollarından en bilgece olanıdır. Çünkü ölümden çok ölüm korkusu yıpratıcıdır ve insanı aslından uzaklaştırır. İnsanın bu bakışla yaşamını anlamlandırması, yaşamını buna göre düzenlemesi, kendi anlam ve değerini açığa çıkarması, ölüme karşı yegâne zaferi olacaktır.
Eray Sarıçam Ömrüm Yettiğince Savaş (Şiir)
Eray Sarıçam
Senai Biçen Bir ömür nasıl anlatılır?
Bir tebessüm, bir bakış, bir tatlı söz,
Bazen acı ile bazen sevinç bazen heyecan...
Bir ömre sığdırılan her duygu, biraz kendinden biraz hayattan aldıkları ile harmanlanmıştır. Bu harman, Ömür Anlatısı'nda altmış sekiz yılın emeğiyle dizelere döküldü. Bir umuda sarılı bu dizelerin hikâyesi aslında tüm zorluklara rağmen pes etmeyen bir ruhun ateşidir.
Ömür Anlatısı; kendi potansiyelini ortaya koyarken hislerini paylaşmaktan çekinmeyen nahif bir ruhun, doğallığı ve hayattan kesitlerinin yer aldığı, farklı kentlerde aynı gökyüzüne bakarak yazılmış şiirlerinin kitabıdır.
Gülrû Bayraktar Edebiyat tarihi boyunca kaleme alınmış eserleri bütün incelikleriyle anlama isteği, edebiyatseverlerin ortak emelidir. Anlamanın yolu, eldeki eserin ilk örneğini (arketipini) bilmekten, tanımaktan geçer. Edebiyat tarihi içerisinde zamanda ne kadar geriye gidebilirsek günümüz eserlerinin ilk örnekleriyle karşılaşmamız o kadar mümkündür. Çoğu zaman dünya klasiği olarak kabul görmüş olan edebî eserlerin, bu ilk örneklerin mükemmel birer sanatsal harmanı olduğunu görebiliriz. Eğer Alman Edebiyatının klasiklerini yani Goethe, Schiller, Hesse, Brecht veya Schneider gibi isimlerin eserlerini, doğru çözümlemek veya idrak etmek istiyorsak beslendikleri öz kaynağa yolculuk etmeliyiz. Beslendikleri öz kaynak çoğunlukla Alman Orta Çağ Edebiyatının ilk yazılı örneklerine dayanmaktadır. Arzumuz o ki bu kitapla Alman Orta Çağ Edebiyatının bazı öncüleri, ortaya koydukları edebî eserlerle tanınsın ve çözümlenebilsin.
İrfan ÇAĞLAR Bu kitap, değişmeyen tek şeyin değişim olduğu çağımızda, işletmelere rekabet piyasasında nasıl ayakta durulabileceğinin ve değişime uyum yeteneğinin ne şekilde kazanılabileceğinin ipuçlarını vermeyi amaçlamaktadır. Bu maksatla kitap; değişimi, değişim sürecini ve onun yönetim biçimini ortaya koyarak değişim yönetimi ile ilgili bir anlamlar dünyası oluşturmakta ve onu daha anlaşılabilir noktaya taşımaktadır.
Ayrıca kitap; işletme yönetiminin yeni, farklı konularına ( Yönetişim, sosyalleşme, kurumsal sosyal sorumluluk, farklılıkların yönetimi vb.) yer vererek, onların örgütsel yenilenmeye, çalışan davranışlarının pozitif yönde yeniden yapılandırılmasına katkı sağlamayı da hedeflemektedir.
Bu çerçevede farklı bir konsepte sahip, olabildiğince geniş literatür taramasına dayanan söz konusu çalışmanın, eksiklikleri ve kısıtlarına rağmen okuyucuya örgüt geliştirme süreci konusunda yeterince alt yapı oluşturma potansiyeline sahip olduğu söylenebilir.
İyi niyeti ve katkı sağlama hassasiyetini merkeze alan bu kitap, okuyucuya, işletme dünyasına ve bütün işletmecilere yararlı olacak niteliktedir.
Donald L. Anderson ÖRGÜT GELİŞTİRME

Örgüt Geliştirme kişisel, takım ve örgüt düzeyindeki değişimleri yönlendirme konusunda öğrencilerin, yöneticilerin, değişim uzmanlarının ve uygulayıcıların ilgisine sunulmuş rehber bir kitaptır. Donald L. Anderson, klasik örgüt geliştirme teknikleri ile günümüze uygun ve farklı örgüt kademelerinde uygulanabilecek müdahaleleri anlatırken örgüt geliştirme etiği ile ilgili tartışmalara da yer vermektedir. Temel içeriği ve süreçleri izleyen bölümlerin sonundaki vaka incelemeleri ve örnek olay çalışmaları da öğrencilerin öğrendiklerini uygulamaya aktarabilmelerine yardımcı olmaktadır. Küreselleşmenin arttığı, teknolojilerin hızla değiştiği, ekonomik baskıların ve çalışanların beklentilerinin arttığı günümüzün rekabetçi çevrelerinde bu kitap, yararlı bir araç olacaktır.

Kitabın Temel Özellikleri
• Örgüt geliştirme sürecinin her aşaması detaylı şekilde açıklanmaktadır: giriş, sözleşme/kontrat, veri toplama, teşhis ve geri bildirim, müdahaleler ve değerlendirme.
• Hem geleneksel örgüt geliştirme uygulamaları hem de değişime uyumlu yeni stratejilerin uygulanabilmesi için teori, araştırmalar ve danışmanlık teknikleri açıklanmaktadır.
• Özel işletmeler, kamu kurumları, eğitim ve sağlık örgütleri gibi çalışma ortamlarında örgüt geliştirme uygulamalarının yararları gösterilmektedir.
• En iyi örgüt geliştirme pratiklerinin (kişisel, takım ve örgüt düzeyinde müdahalelerle) gerçek dünyada uygulanmasına ilişkin yönlendirmeler yapılmaktadır.
• Örnek olay incelemeleri ve vaka çalışmaları aracılığıyla öğrencilerin örgüt geliştirme kavramlarını analiz etmeleri, uygulamaları ve tartışmaları sağlanmaktadır.
• Konularla ilgili daha fazla bilgi sahibi olmak isteyen okuyucular için ek okuma önerileri sunulmaktadır.

Örgüt Geliştirme: Örgütsel Değişime Yön Veren Süreç kitabı işletme ve yönetim alanında; örgüt geliştirme, örgütsel değişim, liderlik ve örgütsel değişim gibi derslerde kullanılabilir.
John McAuley, Joanne Duberley, Phil Johnson Örgütlerle ilgili yazılmış çok sayıdaki geleneksel kitaptan oldukça farklı olarak … konuyla son derece ilgili bir metin. (Henrik B. Sørensen, Aarhus Üniversitesi, Danimarka)
Yazım tarzı oldukça açık ve özlü ve ayrıca tüm bölümler boyunca da tutarlı. Özellikle ana dili İngilizce olmayanlar için iyi yazılmış bir kitap. (Dr. Melissa Tyler, Essex İşletme Fakültesi, Birleşik Krallık)
Bu kitabın mükemmelliği, muazzam bir çalışma alanını mantıklı ancak akademik açıdan da titiz bir biçimde detaylandırmaya yönelik derinliği ve çabasıdır. Takdire şayan. (Dr. Paul McGrath, Smurfit İşletme Fakültesi, Dublin Üniversitesi, İrlanda)

Kökenlerinden bugünkü tartışmalara kadar örgüt kuramını inceleyen yazarlar, okuyucuları çeşitli bakış açıları arasındaki eleştirel bir diyaloğa dâhil olmaya özendirmektedirler. Örgütleri sağduyuya dayalı bir biçimde ele alma (ve yönetme) biçimine hem zemin oluşturan hem de bu tarza meydan okuyan çeşitli örgüt kuramlarını kullanan bu yeni baskının amacı, yirmi birinci yüzyıl örgütleri için Örgüt Kuramı'nı oluşturan ve derinlikli meydan okumalar sağlayan çeşitli kuramlar ve bakış açıları ile ilgili açık bir biçimde yapılandırılmış ve ilginç olan keşifler sağlamaktır.
Şayet örgüt kuramının ne olduğunu ve neden önemli olduğunu, onun günümüz örgütü üzerindeki etkisinin ne olduğunu ve ne tür meydan okumalar ortaya çıkarttığını, öte yandan ne tür çözümler sunduğunu öğrenmeniz gerekiyorsa, bu kitap tam size göre. Alandaki kuramsal gelişmelere odaklanan yeni bölümler ile tamamen revize edilen ve güncellenen bu yeni baskı, okuyuculara kolaylık sağlayan zengin bir dizi pedagojik özellik içermektedir. Bu özelliklerden bazıları:
•Kişisel ve grup düzeyinde düşünmeye sevk eden Dur ve Düşün kutucukları
•Önde gelen düşünürlerin kısa hayat hikâyeleri
•Lehman Brothers, İngiliz Jeoloji Araştırması ve Microsoft gibi örgütlerle ilgili örnek olaylar
•Temel kuramları tanıtan ve özetleyen Fikirler ve Bakış Açıları kutucukları
•Örgüt kuramı ile işletme yönetimi arasındaki ilişkiye dair daha geniş bir kapsam
Bu kitap, örgüt kuramı ile analiz ve tasarımın programlarının temel bir parçası durumunda olduğu lisans son sınıf öğrencileri ile lisansüstü öğrenciler uygun bir kitaptır. Bu kitap ayrıca işletme yönetimi ile örgütsel davranış konularında dersler alan öğrencilerin de ilgisini çekebilir.
Richard L. DAFT, South Western Cengage Learning Daft'ın “Örgüt Kuramları ve Tasarımını Anlamak” kitabının genişletilmiş ve güncellenmiş 10. basımı örgüt kuram ve tasarımı alanına oldukça farklı, okuyucuların dikkatini çeken, okuyucuları düşündüren ve uygulamalarla yol gösteren bir yöntemle yaklaşmaktadır. Örgüt kuramları ve tasarımına ilişkin temel kavramları, klasik ve çağdaş düşünce ve fikirleri, önemli öge ve faktörleri, aralarındaki ilişkileri geniş ve detaylı bir bakış açısı ile ele almaktadır. Kitap, çağdaş düşünce ve yaklaşımları klasik düşünce ve kuramlarla bütünleştirirken okuyucunun aktif olarak katılımını sağlayan eğlenceli yöntemi ile okuyucuyu sarmalayarak cezbetmektedir.
Yazar, kitaba önceki baskıdan farklı olarak iki yeni özellik eklemiştir: Birincisi, “Hazırlık Soruları” kısmıdır. Burada, okuyuculara, kendilerini bölümün ana konusuna hazırlamalarını sağlayan kısa sorular sorulmaktadır. Daha sonra, bölümün sorularla ilgili kısımlarında okuyucunun kendi düşüncesi ile doğru olanı karşılaştırmasına olanak tanıyan “Yanıtınızı Değerlendirin” uygulamaları yer almaktadır. “Hangi Büyüklükteki Örgüt Size Uygun?” özelliği okuyucunun kendi tarzı ve tercihleri ile bölüm materyali arasında bağlantı kuran kısa soru formlarını içermektedir. Bu iki özellik, okuyucuların kendilerini değerlendirmeleri için onlara katkı sağlayan özellikler olarak görülmektedir.
Her bölüm, bu iki yeni özellikle birlikte en güncel düşünceleri, yeni örnek olayları, yeni kitap incelemelerini ve uygulamadan örnekleri içermekte, örnek olayları analiz ederken ve örgütleri yönetirken kavramların nasıl kullanılacağını anlatan “Evrak Çantası” kısmı ile bölüm sonlarında yer verilen “Bütünleştirici Örnek Olaylar”dan oluşmaktadır.
Bu kitabın, örgüt kuramları ve tasarımı alanındaki zengin kuram ve araştırmaların uygulamaya dönük çalışmalarla harmanlanarak sunulma biçiminin her alandan okuyucu için son derece yararlı olacağı düşünülmektedir. Kitap, gerek akademik alana gerek uygulamacılara yönelik katkı sağlayan dikkat çekici bir eserdir.
Z. Beril Akıncı Vural, Gül Coşkun Değirmen Müşterilerin istek ve beklentilerinin her geçen gün arttığı, örgütler arası rekabetin farklı bir boyut kazandığı bu çağda ayakta kalabilmek ve başarılı olabilmek örgüt yönetim stratejilerine ilişkin yapılan çalışmaların titizlikle ele alınması ile mümkün olmaktadır. Günümüz rekabetçi fark avantajı yaratma çağında kâr amacı olsun ya da olmasın tüm örgütler için kültür, iletişim, performans, motivasyon, bağlılık, liderlik ve benzeri alanlarda yapılan çalışmalar, ekonomik boyutun üzerinde bir anlam kazanmıştır. Nitelikli insan kaynağının istihdam edilmesi, var olan insan kaynağının yetiştirilmesi her türlü girdinin maksimum verimlilik ve kullanılmasını sağlamaktadır. Örgüt kültürünün insan kaynağınız tarafından benimsenmesi, içselleştirilmesi ve güçlü kültür yaratılması suretiyle iletişim, motivasyon, liderlik, bağlılık ve performans süreçlerine ilişkin aradığınız her şey bu kitapta yer almaktadır.
Bu kitap sadece akademisyenler için değil, yöneticiler ve yönetici adayları için de yol gösterici bir nitelik taşımaktadır.
Örgüt Kültürü: Özellikleri, Oluşumu ve Gelişimi
Örgüt Kültürü ve İletişim
Örgüt Kültüründe Liderin Rolü Nedir?
Örgüt Kültürü Motivasyon Sağlar mı?
Örgüt Kültürü Örgütsel Bağlılık Yaratır mı?
Örgüt Kültürünün Örgütsel Performansa Katkısı
Mustafa Bekmezci, Hasan Boztoprak Günümüzde gerek bireysel gerekse toplumsal edim ve düşünceler tarihin hiçbir döneminde yaşamadığı kadar büyük bir hız ve ivmeyle değişim göstermektedir. Başta teknolojik gelişmeler ve küreselleşme olmak üzere makro düzlemdeki çeşitli olgular da bu değişimi bir dönüşüme evirmekte ve paradigma kırılmalarını beraberinde getirmektedir. Öyle ki hem bireysel hem toplumsal hem de iş yaşamında davranış kalıplarının çok hızlı bir şekilde değiştiği gözlemlenmektedir. Etik algıları, düşünceler, davranışlar, tutumlar ve hatta duygular da bu değişimden etkilenmektedir. Özellikle bireysel ve toplumsal edimlerin kesişme noktası olan iş yaşamında bu değişim, daha belirgin ve belirleyici olmaktadır. Bu husus gerek örgüt bağlamında gerek grup bünyesinde gerekse bireysel mecrada vuku bulan düşünce, davranış ve tutumların araştırıldığı örgüt kültürü olgusunun önemini daha çok artırmaktadır. Bu eser, olgunun bu önemine istinaden günümüz örgütlerinin ve örgüt bünyesindeki insan unsurunun değişen koşullar bağlamında daha iyi anlaşılması için kaleme alınmıştır. Farklı bir yöntembilimsel yaklaşımla örgüt kültürü olgusu hem kavramsal hem kuramsal hem de görgül boyutuyla tahlil edilmiştir. Örgüt kültürü olgusuna ilişkin epistemolojik, ontolojik ve metodolojik sorgulamalardan hareket eden bu kitabın, alana ilgi duyan araştırmacılara ve uygulayıcılara faydalı olacağı değerlendirilmektedir.
Sadegül Akbaba Altun Bu çalışma okullarının işlevlerini sağlıklı olarak sürdürmek isteyen okul yöneticileri ve bu konuda çalışmak isteyen akademisyenlere kaynak sağlamak amacıyla hazırlanmıştır.
Halit Keskin, Ali Ekber Akgün, İpek Koçoğlu Örgüt Teorisi kitabı, örgüt teorisi disiplinini okuyucuya tanıtmak, bu alandaki farklı bakış açılarını, konuları ve teorileri aktarmak ve bunları değerlendirebilecek bir altyapı oluşturmak amacıyla yazılmıştır. Kitapta, sosyal bilimlerde pozitivist yaklaşımla birlikte ortaya çıkan modernizmin örgüt teorisine ışık tuttuğu 19. yy.dan itibaren örgüt teorisinde postmodernist yaklaşımın hâkim olduğu 21. yy.a kadar örgüt teorisinin nasıl gelişim gösterdiğinin, örgüt teorisinin farklı zamanlarda hangi yaklaşımların hâkimiyeti altına girdiğinin, yaklaşımlar arası çatışmaların örgüt teorisine nasıl yansıdığının ve örgütleri anlama konusunda ne gibi zorluklar oluşturduğunun sistemli bir şekilde okuyucuya aktarılması amaçlanmıştır. Kitap, örgüt teorisinin nasıl ortaya çıktığını ve geliştiğini tarihsel bir bakış açısıyla açıklarken aynı zamanda toplumsal değişimin diğer bilim alanlarındaki gelişmelerle nasıl örtüştüğünü ve kronolojik olduğu kadar felsefi gelişimini de aydınlatmayı hedefler.
Örgüt teorisinin etkin bir biçimde öğrenilmesi için öncelikle alanın çeşitliliği ve karmaşık doğası kabul edilmelidir. Örgüt teorisini tek bir bakış açısına indirgemeye çalışmak yerine birçok paradigmanın farklı bakışları çerçevesinde incelemek ve zenginleştirmek gerekmektedir. Bu kitapta, örgüt teorisinin karmaşıklığı ve yönetim uygulamalarıyla olduğu kadar sosyal hayatla bağlantısı, birçok kitaptaki eş biçimli yaklaşımların bu alana getirdiği uyumlu ve tamamlayıcı açıklamaların ötesinde farklı yaklaşımların eleştirel ve farklılık yaratan değerlendirmeleri ile ortaya konmuştur. Örgüt teorisinde kalıpları yıkmak, tek bir paradigma esasına dayalı analizin önüne geçmek, tartışmaya ve eleştiriye açık, dönüşsel düşünceye uygun bir zemin hazırlamak ve paradigmalar üstü bir anlayışı cesaretlendirmek hedeflenmiştir. Nihai olarak, okuyucunun örgütü farklı bakış açıları çerçevesinde anlayabilmesi, eleştirel düşünebilmesi, örgüt teorisini mevcut düşünce kalıplarının ötesine taşıyabilmesi ve zenginleştirici teorik diyaloglar geliştirebilmesi beklenmektedir.
Tamer Keçecioğlu Örgütlerin yapıları kültürünü, stratejisini ve yönetim biçimini yansıtır. Hiyerarşik yapılardan takım örgütlenmesi, süreç örgütlenmesi ve sanal takımlara kadar uzanan evrimi anlatan bir kitap. Dilinin sadeliği ve örgüt uygulamalarını içinde barındıran örnek olaylar nedeniyle örgüt teorisi yazınına yeni bir soluk getirmektedir.
İdil Tamer Yönetim yazınında hazırlanan editörlü kitapların büyük bölümü, bir kavram etrafında çeşitli ilişkili konuların incelenmesi biçiminde yayımlanagelmiştir. Ortaya çıkan çalışmanın bütünlüğü açısından bir avantaj olarak görünen bu durum, başka bir açıdan da ele alınan konuların çeşitliliğini sınırlayan bir sonuç doğurabilmektedir.
Temelde işletme bilim dalının örgütsel davranış, insan kaynakları ve yönetim organizasyon ana bilim dallarını kapsayan bu derlemenin geniş bir yelpazede farklı konuları ele alması itibarıyla gerek akademisyenler ve işletme öğrencileri gerekse yönetim bilimine ilgi duyan okurlara faydalı olması dileğiyle…
Henry MINTZBERG, Pearson Örgütler ve Yapıları, örgüt ve yönetim politikası alanında klasik eserler arasında gösterilmekte olup en temel kaynaklardan biridir. Yazarı Henry Mintzberg, Harvard Business Review tarafından dünyanın en etkili 50 yönetim düşünürü arasında gösterilmektedir. Bu eser, alanda akademik çalışmalar yapacaklar için bir başvuru kaynağı niteliğindedir. Kitap, ayrıca örgütleri analiz etmede çok faydalı analitik inceleme araçları sunmaktadır. Türkçede yönetim, liderlik ve örgütsel davranış alanında birçok kaynak yayımlanmış ve çevrilmiş olmasına karşın bu çalışmalar, ya teorik bir perspektiften yoksun ya da tamamen pratik uygulamalara odaklanmaktadır. Bu kitap, hem teorik bilgiye ihtiyaç duyanlar hem de pratik olarak örgütlerin nasıl çalıştığını anlamak isteyen herkese yeterince kavramsal ve teknik bilgi sağlamaktadır. Kitap, örgüt ve yönetimi yeni öğrenmeye başlayanlarla, kendini bu konuda yeterli hissedenlere ve kendini akademik olarak oldukça yetkin hissedenlere de okudukça farklı bakış açıları kazandırabilecek bir kaynaktır. Örgüt ve yönetim alanında Türkçe yayımlanan en önemli birkaç kaynak arasında rahatlıkla gösterilebilir çünkü bu alanda önemli bir ihtiyacı karşılamaktadır.
Bu kitap, örgüt yapısının çözümlenmesi üzerine derin bir teorik bilgi içermekte olup söz konusu yapılara ait bilgileri oldukça yalın bir şekilde, çizimler, şekiller, akışlar ve örneklerle anlatmaktadır. Yazar, bu kitapta örgütlere yönelik basit yapı, makine bürokrasisi, profesyonel bürokrasi, bölümlenmiş biçim, esnek yapı ve sonuç beşgeni olarak adlandırılan farklı türdeki yapılardan bahsetmektedir. Buna ek olarak bu örgüt yapıları arasında farklı ihtiyaç ve baskılar altında ortaya çıkabilecek melez yapıları da açıklamaktadır. Bu kitap, söz konusu yapıları koordinasyon mekanizmaları, iletişim sistemleri, uzmanlaşma, davranışın biçimlenmesi, eğitim ve doktrinleme, birimlerin oluşumu, birimlerin büyüklüğü, karar, planlama ve kontrol mekanizmaları aracılığıyla; örgütün yaşı, büyüklüğü, çevresi gibi durumsal faktörler bağlamında detaylı bir biçimde açıklamaktadır. Bu açıdan özellikle işletme, kamu yönetimi, eğitim yönetimi, endüstri mühendisliği, sağlık idaresi, insan kaynakları alanlarında yararlı olabilecek bir kaynaktır. Kısaca organizasyonlar ile ilgili her alanda; kamu ve özel sektör çalışanları, akademisyenler, lisans ve lisansüstü düzeyde eğitim alan öğrenciler, yaşadıkları toplumda yer alan kurumların yapısı ve işleyişini merak eden ve anlamak isteyen kişiler için faydalı olabilecek bir eserdir.
“Örgütlerin Yapılanması konusundaki kitabımın Türkçeye çevrilmiş olmasına çok memnun oldum. Türkiye gibi enerjisi yüksek bir ülkede bu konunun canlı olduğunu bilmek çok güzel.”
Henry Mintzberg
Cleghorn Yönetim Profesörü
McGill Üniversitesi
Ali Murat Alparslan, Ayşegül Karaeminoğulları, Eylem Şimşek, Fulya Aydınlı Kulak, Gürkan Akdağ, Güven Ordun,Hakkı Aktaş, Murat Yaşlıoğlu, Murat Yeşiltaş, Nil Selenay Erden, Özcan Zorlu, Pelin Kanten, Selahattin Kanten Faaliyet alanı ne olursa olsun tüm örgütlerde yönetim uğraşının en önemli boyutlarından birisi şüphesiz “insandır”. İnsanın örgütsel yaşamdaki vazgeçilemez konumu ile birlikte, insan davranışlarının tüm süreçler ve sonuçlar üzerindeki etkileri doğrultusunda yönetim biliminin ilgi alanı gün geçtikçe genişlemektedir. Örgütsel yaşamda etkili olan insan davranışlarının tanımlanması ve belirli değişkenlerle olan ilişkilerinin açıklanması üzerine gerçekleştirilen çalışmaların sonucunda giderek gelişen örgütsel davranış yazını, araştırmacı ve uygulamacılara önemli açılımlar sunmaktadır. Günümüz çalışma yaşamında önem kazanan pozitif ve negatif yönlü davranışları bir bütün olarak ele alma düşüncesinden yola çıkarak hazırlanan kitabımız; farklı üniversitelerde görev yapan bir grup öğretim üyesinin ortak çalışmasının ürünüdür. Örgütlerde Davranışın Aydınlık ve Karanlık Yüzü isimli bu eser, güncel ve geniş içeriğiyle uygulamacılara, araştırmacılara ve öğrencilere mesleki katkılar sağlamayı amaçlamaktadır.