Sosyal Bilimler \ 21-41
Elvettin Akman Başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere dünyanın farklı ülkelerinde yakın zamanda hızla gelişerek büyük önem kazanan Kamu Politikası, ismini taşıyan fakülte ve bölümler ortaya çıkararak ayrı bir disiplin hâline gelmiştir.
Kamu Politikası, Türkiye’de de yakın zamanda önem kazanmaya başlamıştır. Farklı disiplinlerde bulunan akademisyenler bu alana ilgi duymaya başlamış ve zamanla başta kamu yönetimi programları olmak üzere çeşitli programlar bünyesinde dersler açılmaya başlanmıştır. Bunun yanı sıra Türkiye’de birkaç üniversitede Kamu Yönetimi bölümlerinin altında kamu politikası ana bilim dalı açılmış ve açılma girişimleri de devam etmektedir. Farklı üniversitelerde tezli ve tezsiz yüksek lisans programları da faaliyete girmiştir.
Bu kitap, Türkiye’de kısa zaman zarfında oldukça fazla mesafe kat eden kamu politikasına olan ilgiyi arttırmayı amaçlamaktadır. Kitapta; kamu politikasına ilişkin kavramsal çerçeve, kamu politikasının önemi, doğuşu ve gelişimi, nitelikleri, kamu politikasında rol oynayan aktörler, kamu politikası oluşturma süreci ve kamu politikası uygulama modelleri ele alınmıştır.
Kitabın; kamu politikasına ilgi duyan öğrencilere, akademisyenlere ve araştırmacılara faydalı olması umulmaktadır.
Ahmet Cemil Soylu, Elif Gürdal, Emre Cengiz, Hasan Mahmut Kalkışım, Kadir Caner Doğan, Metin Aksoy, Muhammet Cemal Şahinoğlu, Münevver Demir, Ömer Uğur Kamu yönetimi, bir akademik disiplin olarak oldukça farklı bir epistemoloji ve metodolojiye sahiptir. Bu kitapta, kamu yönetimini daha geniş manada bir disiplin hâline getiren farklı kavramlar ve konulara yer verilmiştir. Bunun neticesinde de kamu yönetimi denildiğinde ilk akla gelen konular derin bir biçimde açıklanmıştır. Bu sayede, bu kitap ile sosyal bilimlerin 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra maruz kaldığı interdisipliner karakter de karşılık bulmuş olmaktadır. Bu kitapta; devlet, bürokrasi, kamu politikası, e-devlet, kent bilimi, kamu personel yönetimi ve afet yönetimi gibi konular üzerinden kamu yönetimi ile ilgili kavramlar ifade edilmiştir. Kitabın başta lisans öğrencileri olmak üzere konuya ilgi duyan tüm ilgililer için başlangıç bir kaynak niteliği sunduğu düşünülmektedir.
Jay M. Shafritz, E. W. Russell, Christopher P. Borick Shafritz, Russell ve Borick’in kamu yönetimine giriş amacıyla yazılmış kitabı çeşitli açılardan ilgi çekici. Öncelikle ihtiva ettiği başlıklarla kamu yönetiminin nesne arayışına bir cevap. İkinci olarak kuramsal anlatımın yanında, uygulamayı ele alışı, örnek olayları, tartışma soruları, sözlüğü, takdim ettiği internet siteleri, tavsiye ettiği okumalarıyla zengin bir materyal. Eserin bir diğer dikkate şayan yanı, Amerikan kamu yönetimini anlatan bu eserin Anglo-sakson geleneği içerisinde yer almasına rağmen şaşırtıcı düzeyde yasama süreçlerine, hukuk kurallarına ve yüksek mahkeme kararlarına atıfta bulunmasıdır. Bir başka ilginç yanı ise birörnek olmayan çok katmanlı Amerikan idari yapısına etkinlik bakış açısıyla olduğu kadar, özgürlükler, insan hakları, etik kaideler, otoriteryenleşme temayülleri, denge ve denetleme mekanizmalarının aksaklıkları, siyasi popülizm, yolsuzluk ve yozlaşma pencerelerinden bilim adamında bulunması gereken ilkelilik ve entelektüel derinlikle yaklaşmasıdır. Her ne kadar Amerikan kamu yönetimini öncelikle Amerikalılar için anlatan bir eser olsa da akademik olarak istifade edilebilecek bir çalışma olduğuna şüphe yoktur.
Ahmet YATKIN Bu çalışmada, bilimsel ve işlevsel olarak Kamu Yönetimi ve Etik ile ilgili temel değerler analiz edilerek, daha hızlı hareket edebilen, doğru kararlar alıp doğru uygulamalar ortaya koyabilen, dinamik ve esnek bir yapıya sahip, ihtiyaç ve beklentileri karşılayabilen, etik merkezli bir yönetim anlayışı ortaya koymak hedeflenmiştir.
Kamu Yönetiminde ahlaklı ve dürüst davranışları egemen kılabilmek, her tür kişisel ve toplumsal ilişkilerde olduğu gibi temelde insana, onun haklarına, kutsallığına, onuruna ve tüm ana değerlerine yönelmekle ve bunları sürekli olarak geliştirmekle mümkündür. Bu düzenlemeler, görevlilerin niteliklerini ve görevlerini yerine getirme koşullarını geliştirmeyi, kamu hizmetlerinin demokratiklik ve etkinlik ilkelerine göre yürütülmesini ve halkın kamu yönetimine karşı duyduğu güven ve bağlılığı arttırmayı amaçlamaktadır.
Çalışmanın, araştırma yapan uzmanlara, her kademe yöneticilerimize ve bu alanda eğitim alan öğrencilerimize yardımcı ve kaynak olması temennilerimle...
Alev Erkilet, Ammar Kılıç, Ayşen Baylak Güngör, Büşra Bulut, Lütfi Sunar, Mahmut Hakkı Akın, Mehmet Erken, Necdet Subaşı, Vahdettin Işık 1960-1980 arası dönem Türkiye’de üzerinde çok konuşulmakla birlikte hakkında az bilgi sahibi olunan bir dönemdir. Bu çalışma; bu kritik dönemin hikâyesini görseller üzerinden anlatmaktadır. 1960’larda diğer fikir akımları gibi İslamcılık da daha görünür bir hâle gelmiş
ve iddialı bir dil kazanmıştır. Bu açıdan 1960Tar,Türk siyasal ve entelektüel hayatı için çeşitli başlangıçları bünyesinde barındırır ve sonrasını anlamak bakımından hayati önemdedir. Bu kitap, 1960'lardan itibaren Türkiye’de İslam’ın yeni kamusal tezahürlerinin ortaya çıkışını ele almaktadır. Bu amaç doğrultusunda kitap,dergilerden seçilmiş görseller etrafında örülmüştür. Kamusallaşan İslam adını koyduğumuz bu eser bize bastırılanın geri dönüşünü anlatıyor. Kitabın sayfaları açıldıkça İslam’ın kamusal hayatta yavaş yavaş belirginleşen bir görünürlük kazanmasına şahitlik ediliyor. Her bir sayfada farklı bir veçhenin tezahürü okuyucuyu bekliyor. Konuyu görseller üzerinden ele alan bu çalışma, Türkiye entelektüel tarihinin anlaşılmasında yeni bir ufuk sunuyor.
Hasan Hüseyin Çağıran Kanımız Yerde Kaldı (Şiir)
Hasan Hüseyin Çağıran
Ramin Sadıgov 1917'de Rusya'da iki devrim meydana geldi. İlkinde, üç yüz yıllık Romanov hanedanı devrilerek Çar Nikola tahttan indirildi. İkincisinde, iktidara geçen Geçici Hükûmet, Bolşevikler tarafından silahlı isyanla uzaklaştırıldı.
Bolşeviklerin iktidarı ele geçirmeleri, Rus toplumunu devrimci sol ideoloji yandaşları ve eski rejim taraftarları diye ikiye böldü. Dahası Bolşeviklerin dayatmacı, baskıcı, tek parti diktatörlüğüne dayalı siyasetleri toplumdaki ayrışmayı daha da derinleştirdi. Sonuçta, ülke 1917-1920 yılları arasında İç Savaş'a sahne oldu.
İç Savaş, Rusya'nın başkente yakın merkez şehirleri dışında hemen hemen bütün bölgelerinde yaşandı. Çatışmalar ülkeyi ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasal bir çöküntüye uğrattı. Savaşın kazananı Bolşevikler, kaybedeni ise Rus halkı oldu. Zira halk dünya savaşından sonra iç mücadele yıllarında daha da yıprandı ve Sovyet yönetimi altında yaşamak istemeyen milyonlar ülkeden ayrıldı. Savaştan zaferle ayrılan Bolşevikler ise geride kalanlarla yeni bir toplum ve kendi ideolojilerine dayalı bir ülke tesis ettiler.
Suat Soner Erenözlü Bu kitapta, estetik ve sanat felsefesinin köşe taşlarından biri olan ve kendisinden sonraki estetik çalışmaları büyük ölçüde etkileyen Kant'ın felsefesinin ana hatları ve estetiği incelenmekte, Kant'tan hareketle modern felsefede oluşan estetik ve sanat felsefesi tartışmaları ele alınmaktadır. Bu bağlamda Hegel, Nietzsche, Croce, Hartmann ve Gadamer'in felsefeleri önce kendi dizgeleri içerisinde değerlendirilmekte, ardından felsefelerindeki Kant izleri ve Kant estetiğine yönelttikleri eleştiriler karşılaştırmalı olarak sunulmaktadır.
Aykut Küçükparmak Zaman, insan varoluşunun temel kategorilerinden biri olup, en az insanın kendisi kadar gizemlidir. Kâinat tabiri caiz ise gözünü onda açmış ve onda kapatacaktır. Genelde varlığın ve özelde insan varoluşunun temel ilkesi olmasının yanı sıra hakkında ileri sürülen bir sürü felsefe, inanç ve teorilere rağmen "zaman nedir?" sorusunda çok fazla mesafe kaydettiğimiz söylenemez.
Zaman felsefesi Türkiye'de yeni yeni gelişen bir alan olup, bu alanda alınacak hayli yol vardır. Elinizdeki eser; Kant'ın zaman anlayışını, 1770 yılında yazmış olduğu doktora tezini ve "Saf Aklın Eleştirisi" eserini temel alarak, oldukça özgün biçimde ve hiçbir şeyi dışarda bırakmadan tahlil etmektedir.
Göknur Bostancı Ege “Kelebek etkisi rastlantı değil, bir zorunluluktur.”
Jame Gleick

“Kaos doğanın kanunuydu, düzen ise insanın rüyası...”
Henry Adams

“Bir kelebeğin tek bir kanat çırpışı bir kasırgaya neden olabiliyorsa, bir kasırganın engellenmesine de aynı derecede yardımcı olabilir.”
Edward Lorenz

“Bilmemiz gereken ilk şey, rastlantı ile determinizm arasında mantıksal açıdan bir çelişki bulunmadığıdır.”
David Ruelle

“Gözümüzden kaçan çok küçük bir neden, görmemezlikten gelemeyeceğimiz önemli bir etkiye yol açar ve sonra bu etkinin tesadüf eseri olduğunu söyleriz.”
Henri Poincare

“Klasik bilim, salt pasif bir dünyanın efsanevi bilimi, geçmişe aittir; felsefi eleştiri ya da ampirik teslimiyet yoluyla değil bizzat bilimin içsel gelişimi tarafından öldürülmüştür.”
Ilya Prigogine

“Pozitivzm öldü... Çoktan gitti... Ve kokmaya başladı Rus deyimiyle, baştan başlayarak çürümeye başladı.”
David Byrne


Orçun Alpay Postmodernizm, hem kavram hem de sanat açısından “tam söylenmemişlik” durumunu yansıtır. Bu duruma eşlik eden biçim ve biçemdeki yıkıcı dönüşümle yaratılan kaos, postmodernizmin değişmez yaşam ve ifade alanını oluşturur. Bu kitap, çokça tartışılan bu meseleyi ele almaya çalışırken öncelikle bu yumağın ilk ilmeğine yani kavramsal karmaşaya ve tarihsel-felsefi açıdan Aydınlanma Çağı'na uzanan köklerine yöneliyor.
Kitapta; postyapısalcılardan kültürbilimcilere, sosyologlardan göstergebilimcilere kadar onlarca bilim insanı ve düşünürün görüşleriyle şekillenen kuramsal tartışmalar ışığında postmodernizmi mimari, tiyatro, sinema gibi alanlardan Pop-Art ve anti-Sovyet versiyonu Sots-Art'a vardırarak daha ziyade belirgin bir şekilde varlığının hissedildiği edebiyat üzerinde yoğunlaşılıyor. Beat Kuşağı ve Tel Quel gibi postmodernist toplulukların yükseldiği Batı edebiyatının yanı sıra 1980 sonrası Türk edebiyatında da akımın izlerinin görülmeye başlanması ve ardından postmodernizmin Rus edebiyatındaki yansımaları noktasında Venedikt Yerofeyev, Andrey Bitov, Saşa Sokolov, Vladimir Sorokin ve Viktor Pelevin gibi kült Rus yazarların yaşamları, sanatları ve seçilmiş eserlerinin analizleri postmodernizme özgü teknikler aracılığıyla ortaya konularak aynı zamanda kaosun nasıl yaratıma dönüşeceği sorusunun da yanıtı aranıyor.
Emre Öztürk Kapanış Konuşması (Şiir)
Emre Öztürk
Adem Levent Genel kanının aksine kapitalizmle ilgili çalışmalar sosyal bilimlerde iktisat disiplininde çok fazla yer almamaktadır. İktisat disiplininde yerleşik akımın dışında, heterodoks iktisat okulları ve heterodoks iktisatçılar, kapitalizmle ilgili çalışmalara yer vermektedirler. Bununla beraber sosyoloji disiplini, kapitalizme dair çalışmaların yapıldığı en yaygın sosyal bilim disiplinidir. Elinizdeki kitap hem iktisatçı ve sosyolog yönleri olan hem de 20. yüzyılın en önemli kamusal entelektüellerinden biri olan John Kenneth Galbraith’in düşünceleri üzerinedir. Galbraith’in düşüncelerinin araştırılması, hem iktisattaki ortodoks-heteredoks ayrımının anlaşılmasına hem de iktisadi düşüncenin gelişimine katkı yapmaktadır. Bu bağlamda Galbraith’in iktisadi düşünceleri üzerine yazılmış bu kitap, bir farkındalık yaratmayı amaçlamaktadır. Bu farkındalık kapitalizmin daha iyi anlaşılmasını sağlama iddiasındadır.
Hem sosyoloji hem iktisat hem de genel okur için bir kapitalizm çözümlemesi yapan Galbraith’in düşüncelerinin anlaşılması, Türkiye’de kapitalizm tartışmalarına katkı sunacaktır. Bu yönleriyle elinizdeki kitap, konunun uzmanlarının yanında kapitalizmle ilgili araştırma yapan okurlara da seslenmektedir. Ayrıca okuyucu bu kitapta Galbraith’in düşünceleriyle beraber 20. yüzyıl iktisadi düşünce tartışmaları ile ilgili de faydalı bilgiler de bulacaktır.
Halil Zorer Volkanlar, yaşamın kaynaklarından biri olan toprağın ana materyalini oluşturur. Yaşamın dengesi olan iyi ve kötü, volkan dağlarının bulunduğu ortam koşullarında da bir aradadır. Yaşlı dünyamızın genç dağlarından biri olan Nemrut Dağı, Alp-Himalaya kıvrım dağ kuşağında, Doğu Anadolu Platosu üzerinde bulunan, jeolojik, jeomorfolojik, klimatolojik ve hidrografik özellikleri açısından en ilgi çekici volkan dağlarından birisidir. Nemrut Dağı aktif bir volkandır. Her aktif volkan gibi Nemrut Dağı da püskürme dönemlerinde çevresinde yaşayan binlerce insanı tehdit etmektedir. Olası bir volkanik faaliyetin etkisi ile meydana gelebilecek yaşamsal riskler, geçmiş dönem volkanik faaliyetlerin jeomorfolojik izleri sürülerek açıklanmaya çalışılmıştır.
Bu kitap, ülkemizin en büyük kalderasına ve kaldera gölüne sahip Nemrut Volkan Dağı'nın neotektonik dönem jeomorfolojik gelişimini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Kuvaterner'de yaklaşık son altı yüz bin yıllık dönemdeki morfolojik gelişim süreçlerini ve çevresini jeomorfoloji açısından nasıl etkileyip değiştirdiğine vurgu yapmaktadır.
“Bu dağı aslında Kral Nemrut, adamlarına develerle taş taşıtarak yaptırmıştır. Sonra zirvesine çıkıp bir sandığın içine girmiş ve sandığa bağladığı kuşlar sayesinde göğe yükselmiştir. Geri döndüğünde yerlerin ve göklerin tanrısı olduğunu iddia etmiştir. Ancak tanrı buna kızmış ve bir taş yığını olan dağı yerin dibine göçertmiştir. Van Gölü bu olayın sonucu ortaya çıkmıştır. Develerle dağa taş taşıyan kafile ise taşa dönüştü­rülmüştür”.
(Evliya Çelebi, 1655)
Kasım Hacıyev, Eyyub Ebdülezimov 1829 Edirne Antlaşması’ndan sonra bölgeyi işgal eden Ruslar, Osmanlı Ermenilerini, Türkmençay Antlaşması’ndan sonra da İran Ermenilerini Kafkaslara getirerek Dağlık Karabağ’a yerleştirmiştir. Sorunun başlangıç tarihi daha çok bu döneme tekabül etmektedir. Günümüzde Kafkas’ta Karabağ sorunundan daha ziyade bir Ermeni terör sorunu bulunmaktadır.
Peki, Karabağ neresidir, tarihsel sürecin süzgecinden nasıl geçti, neden sorun hâline geldi ve bu sorunu kimler ortaya çıkaardı? Bu ve bunun gibi soruların geçmişi çalışmada yanıt bulurken, günümüzdekine ise aslında dünya tanık olmaktadır. Hem Osmanlı’nın son döneminde hem de Sovyetler sonrasında meydana gelen Ermeni terörü ve Karabağ sorunu konusunda bugüne kadar pek çok eser yayınlanmıştır. Yayınlanan bu eserlerin büyük bölümü, Ermenilerce veya onların asılsız tezlerini destekleyenlerce kaleme alınmış olup subjektif kıstaslara dayanmaktadır.
Karabağ konusunda özellikle son yıllarda Azerbaycan’da yayınlanan eserlerle ilgili araştırmacılara yol gösterecek çalışmalar yok denecek kadar azdır. Zengin içerikli kitap, dergi, gazete ve bu konuda yazılmış eserlerden araştırmacıların faydalanmasıyla ileride bu tarzda yapılacak daha kapsamlı çalışmalara da yol gösterileceği kanaatindeyiz. Artık Azerbaycan’da “Dağlık-Yukarı Karabağ, Dağlık Karabağ Muhtar Vilayeti” adlı siyasi yer ve sorun yoktur. Azerbaycan’ın ezelî ve ebedî Türk yurdu Karabağ vardır. Aslında bu hep böyleydi. Bu kitap, keşmekeşli süreçlerden geçen Karabağ’ın tarihini ve kültürünü başlangıçtan günümüze kadar sizlere sunmaktadır.
Karagöz Dergisi Yazarları Karagöz Başladı

İki aylık şiir ve temaşa dergisi Karagöz, Hakan Şarkdemir’in yönetiminde yayın hayatına başladı.

“Genç Şair, İki Gözüm!” başlıklı Perde Gazeli’yle açılan dergide Oğuz Karakaş, Evren Kuçlu, Serkan Işın, Ahmet Murat, Hakan Şarkdemir ve Osman Özbahçe’nin şiirleri yer alıyor.

Şiirlerin peşinden derginin Fasıl sayfaları başlıyor. İlk fasıl, “Genç Şair, Geber!” adını taşıyor. Editörlüğünü Serkan Işın’ın yaptığı fasıl, Işın’ın, “Şair Olma, Şair Kal ya da Eh Öleceksin Zaten?” sunuşuyla açılıyor. Ardından Hakan Şarkdemir’in gençlik kavramını teorik açıdan ele alan “Mükemmel Acemilik” yazısı ve bu kavramın tarihsel arka plânını sunan, Abdurrahman Çelebi’nin “Soylu Genç Şiire İlham Verenler” adlı yazısı geliyor.

Muhavere bölümüne, henüz ilk kitabını yayımlamış ya da ilk kitabın eşiğinde duran şairler konuk ediliyor. Zeynep Arkan, Oğuz Karakaş, Vural Kaya, Evren Kuçlu, Ömer Şişman ve Yusuf Uğur Uğurel kendilerine yöneltilen “gençlik ve şiir” sorusunu nasıl algıladıklarını anlatıyorlar.

Muhavere’yi Osman Özbahçe’nin geçtiği Ara Fasıl takip ediyor. Özbahçe, “Yeniliğin Şartı” başlıklı yazısında günümüz dergilerinde şiirleri yayımlanan 30 civarında “genç” şairin şiirlerini inceliyor.

Temaşa adlı bölüm, gazete ve dergi yazılarından tanıdığımız Murat Zelan’ın ilk hikâyesi, “Aydan Gelen Maymun” ile başlıyor ve Emine Erdoğan’ın “Gölgeler Nerden Gelir?” isimli kısa oyunuyla devam ediyor. İbrahim Tenekeci, “Çileğe Çıkmak” isimli gezi yazısıyla, Hasan Akay “Ebrû Çarpması!” başlıklı denemesiyle dergiye katılıyor. “Kapıları Açmak” başlıklı yazısında Ali Görkem Userin, usta hikâyeci Mustafa Kutlu’nun son kitabını okuyucuya tanıtıyor. Evren Kuçlu, Vural Kaya’nın ilk şiir kitabı, Renga’yı değerlendiriyor.

Kıraathane ise derginin okuma köşesi, bu bölümde, Samed Karagöz ve Ercan Yıldırım, son dönemde çıkan bazı kitapları tanıtıyorlar. Derginin bir yıllık programının tanıtıldığı Sonraki Fasıllar’ın ardından Karagöz, Serkan Işın’ın, Orhan Kahyaoğlu’nun son kitabı Rahimdeki Ot’u eleştiriye tâbi tuttuğu “Rahimdeki Ot Yazısı” başlıklı eleştiri yazısıyla son buluyor.

Dosyalar
İki ayda bir yayımlanması plânlanan Karagöz’ün bundan sonraki sayılarının dosya konuları da belirlenmiş. Buna göre dergi bundan sonra yayımlanacak sayılarında “Türk Şiiri’nin Tabuları”, “Yeninin İmkânsızlığı: Mevcut Şiir Arayışının Dışında Yeni Arayışlar”, “Manifestosuz Şiirler”, “Teknoloji Bunun Neresinde?”, “Edebiyat Ortamı Neyin Ortası / Günümüz Şiirinin Ortalaması” gibi dosya konuları okur ile buluşacak.
Karagöz Dergisi Yazarları Posmo Versus Modo

Şiir konuşur diyerek başlayan Karagöz 10, Zeynep Cansu Başeren, Yavuz Altınışık, Vural Kaya, Emre Öztürk, Ali Emre, Bülent Keçeli, Evren Kuçlu, Aziz Mahmut Öncel, Cem Kurtuluş, Atakan Yavuz, Hakan Şarkdemir, Yiğit Kocaman, Osman Taha Çelik, Musab Kırca, Serkan Işın ve Osman Özbahçe’nin şiirleriyle açılıyor.
Posmo Versus Modo başlıklı Karagöz 10’da modernizmle postmodernizm arasındaki ilişki, gerilim üzerinden Türk şiiri yakın okumaya tâbi tutuluyor. Hakan Şarkdemir, okuru, şiirin moderne giden yolunda yanından bir türlü eksik edemediği üç hayaleti ile konuşturuyor: Akıl, ritm ve imge. Günümüz şiirini tartmaya yetmeyen bu üç ölçünün birbirlerini dışlamadan çalışabildiği yeni bir yapı, heteropoetika önerisinde bulunuyor.
Postmodernizmin, sanıldığı gibi İkinci Dünya Savaşı sonrası değil, çok daha erken bir Avrupa Kültürü Krizi olduğuna dikkatimizi çeken Murat Üstübal, bugün postmodern kurama çıkma yapılan noktaları tekrar gözden geçiriyor. Postmodernin, alttan alta yarattığı tedirginliğin olgunlaşmasıyla ortaya çıkardığı ikilemleri izleyen Üstübal, bu tartışmaların odağına günümüz şiirini yerleştiriyor.
"Modernizmin Açığında: Taşkın Şiir”de Hayriye Ünal, postmodernin ortaya çıkardığı krizlerin ötesinde yeni imkânların izini sürüyor ve sebepleri ne olursa olsun, postmodernizmin edebiyata getirdiği açıklık, yenilik ve geriye bakış yöntemlerinin şiirimize de sirayet edeceğini iddia ediyor. “Postmodernizm, Dil Oyunları, Şiir”de İdris Ekinci, postmodernizmi modernin eleştirisi olarak okurken, kafa karışıklığını giderecek güçlü eleştirmenin ve şairin varlığına, İkinci Yeni deneyimi üzerinden cevap arıyor. Yavuz Altınışık, postmodern evrenin doğum sancılarına tanıklık etmiş sayabileceğimiz Ece Ayhan'ın tersliklerine yakından bakıyor.
Enes Özel, "Postmodernizm ve modernizm arasındaki kaynaşma ve sürekliliği bastırma ve görmezden gelme eğilimi, aslında bu eğilime sahip olanları postmodernden çok, modern yapmaktadır" diyerek, postmoderni üreten şartların modern ile olan arasındaki ilişkisinin 20. yüzyılda aldığı biçimsiz yapıyı gözler önüne seriyor. “Yanlış Anlatı Kurbanları”nda Serkan Işın, modernin iz düşümlerini, "muassırlaşma"nın filizlenmeye başladığı Cumhuriyet ve onun söyleminde tuttuğu yerin kayganlığını işaret ederek, resmî olarak modern şiirimizin tarihini kuran anlatıyı kurcalıyor. Enderunlu Vâsıf'ı eksene alan Işın, modern zamanlarda yaşamış Vâsıf'ın Garip'ten önce neden garip durduğunu, kabul edilmediğini soruyor.
Evren Kuçlu, bu sayının Ara Fasıl’ında Oğuz Karakaş’ın kitabı, Kahraman Üzerine Dersler’i inceliyor. Temaşa bölümünde Ümit Savaş Taşkesen, Berşan Durmuş ve Ahmet Fadıl’ın hikâyeleri, Elif Şandan ve Vural Kaya’nın hazırladığı Kıraathane’siyle Karagöz sizleri bekliyor.
Hu, hu… Beberuhi uyudun mu?
Dada çıkcakmış yahu duydun mu?
Karagöz Dergisi Yazarları Şaka Değil, Karagöz!
Her hâli lâtif, etvârı zarîf edebiyat dergisi Karagöz’ün 11. sayısı Dadaruhi sürpriziyle çıktı. Dadaruhi, bundan sonra Karagöz’ün sürekli bölümlerinden biri olacak. Paşa Gönlüm’ün editörlüğündeki bölüm ilginç sürprizler barındırıyor.
11. sayının şairleri Serkan Işın, Cem Kurtuluş, Vural Kaya, Emre Öztürk, Yavuz Altınışık, Evren Kuçlu, İdris Ekinci, Enes Özel, Musab Kırca, Özgür Balaban, Mustafa Celep, Atakan Yavuz, Bülent Keçeli ve Hakan Şarkdemir. Her zamanki gibi: Şiir konuşur!
Okuyucunun kulağına “Karagöz’de yer almak” ve “Karagöz olmak” hakkında fısıldayan Serkan Işın, Karagöz’ün yayın hayatını ve dergiciliğin kimyasını anlamaya çalışıyor. Işın’a göre “Karagöz olmak” dergilerin ve şairlerin kendi iddialarının gerisinde kalmamalarını sağlayacak gözü pek bir durum: “Karagöz Neden Çıkıyor? Siz Neden Burada Olmayabilirsiniz?”
Zamanın ruhunu kavrayabilen eleştirmenleri mum ışığı ile ararken, İdris Ekinci, Hüseyin Cöntürk’ün eleştiri pratiğini bize hatırlatıyor. İzlenimci eleştirinin büyü bozumunu kuramla ve bilimle sağlayan Cöntürk’ü yeniden kavramaya çalışmak için iyi bir fırsat Ekinci’nin yazısı.
Evren Kuçlu, “Acemiliği İstismar” başlıklı denemesinde, usta ile çırak ayrımlarında, “çırak” ile ustanın çıkarları arasındaki gerilimin artmasından duyulan endişeyi dillendiriyor. Kuçlu, ucu reklâm yapmaya ya da reklâm etmeye kadar varan bu tuhaf ilişkileri okuyucunun dikkatine sunuyor.
Son yıllarda alevlenen “deney”in hâllerini Murat Üstübal, dada üzerinden inceliyor. Postmodern-modern arasındaki gerilimlerin ortasında, günümüz tartışmalarına vâkıf olmak isteyen okuyucu için yeni bir imkân daha sunuyor Üstübal’ın yazısı.
Bu sayının Temaşa’sında Berşan Durmuş’un “Garip Şiiri Hiç Garip Değil” başlıklı hikâyesi, Ara Fasıl Suvare ve Matine’de Yavuz Altınışık’ın kaleminden “Dogville”, Ara Fasıl Kitap’ta Bülent Keçeli’nin kaleminden Murat Üstübal’ın yeni kitabı Kırbozumu var. Yavuz Altınışık, Osman Özbahçe, Vural Kaya, İdris Ekinci ve Ümit Savaş Taşkesen’in hazırladığı Kıraathane bölümü gene dopdolu.
Karagöz Dergisi Yazarları Karagöz'ün Genci
Türk şiirinde başköşeye genç şair oturur. Baştan beri genç ve yetenek kelimelerini bir bünyede buluşturmayı amaçlayan Karagöz, Karagöz’ün Genci başlıklı 12. sayısıyla karşınızda.
Karagöz'ün Genci, Karagöz'ün tamamı değil; fakat en önemli yönlerinden birisidir. İlk sayısından bugüne genç yeteneğe verdiği değeri ortaya koymak ve bu bağlamda kendi kendisinin sağlamasını yapmak için böyle bir sayıyla karşınıza çıkıyor.
Evren Kuçlu, Yavuz Altınışık, Oğuz Karakaş, Vural Kaya, Enes Özel, Berk İybar, Emre Öztürk, Cem Kurtuluş, Musab Kırca, İdris Ekinci, Berşan Durmuş ve Erman Akçay'ı belirli bir bütünlük içinde sunan Karagöz, bu genç şair ve yazarlarla yapılmış söyleşilere de yer veriyor. Hakan Şarkdemir, Serkan Işın ve Osman Özbahçe gençlik ve yetenek temeline oturttukları yazılarında bu şairlerimizin şiirlerini inceliyor. Dergide Cahit Zarifoğlu’nun ilk şiirlerine; bugüne değin kitaplarına, toplu şiirlerine girmemiş dört şiirine yer verilmesi Karagöz’ün Genci’ne ayrı bir anlam katıyor.
Dosyanın yoğunluğundan dolayı bu sayıda Karagöz’ün klâsik bölümlerinden bazılarına yer verilmemiş. Karagöz'ün çevresi genç yetenektir. Genç yeteneğin çevresi Karagöz. Abdullah Faruk Gönüllü, Rafet Arslan, Abdulkadir Akdemir, Biricik E. Doğan ve Cihat Duman şiirleriyle ilk defa Karagöz’de yer alıyor.
Karagöz Dergisi Yazarları Devlet ve Şiir
Of Hayy Hak!
Arap Komserin Oğlu İsmet Özel
Uzun süredir beklenen Arap Komserin Oğlu Karagöz’le okuyucuya ulaşıyor. Karagöz, İsmet Özel’in son şiiri Boş Kovan ve Arap Komserin Oğlu’nu iftiharla sunar.
Şiir
Bu sayının şairleri İsmet Özel, Hakan Şarkdemir, Osman Özbahçe, Bülent Keçeli, Emre Öztürk, Yunus Emre Altuntaş, Vural Kaya, Aziz Mahmut Öncel, Oğuz Karakaş, Abdullah Faruk Gönüllü, İrfan Dağ, Abdulkadir Akdemir, Atakan Yavuz, Cem Kurtuluş ve Evren Kuçlu.
Şiir ve Devlet
Karagöz, şiir ve devlet sayısıyla edebiyat ortamına yüksek katkılarına devam ediyor. Hakan Şarkdemir, “Cumhuriyet’in Kontenjanından Şair” başlıklı yazısında dönem dönem güncellenen entelektüel kadronun sahiciliğini tartıştı. Necip Tosun, “Devlet ve Kültür Politikaları” başlıklı panoramik yazısında kültür, sanat ve edebiyatın devlet açısından işlevini yeni toplum yeni kültür bağlamında ele aldı. Osman Özbahçe, “Türkiye’nin Uyanışı” başlıklı yazısında Meşrutiyet yıllarından günümüze şiir ve devlet ilişkisini inceledi. D. Mehmet Doğan, Cumhuriyet’in özellikle ilk yıllarındaki dil politikalarına dikkat çekti. Evren Kuçlu, edebiyat ortamımızda pek dile getirilmeyen bir konuyu, CHP edebiyat armağanlarını yazdı. İdris Ekinci, Aziz Mahmut Öncel ve Yavuz Altınışık konu bağlamında üç büyük şairimizi; Mehmet Âkif, Necip Fazıl ve Nâzım Hikmet’i incelediler. Bülent Keçeli, “Şiir Devletin Değil Şairlerin Dağarcığındadır” başlıklı yazısında şiirin devletleşmesine karşı çıkarak meseleyi Mustafa Irgat ve Murat Üstübal üzerinden değerlendirdi. Münir Tireli, “Cumhuriyet’in Müzikal Tasarımları” başlıklı kaplamlı yazısında Türkiye’de çağdaş müzik algısının nasıl kurgulandığını anlattı. Serkan Işın, sözlüklerdeki şiir tanımının şiir algısını nasıl tayin ettiğinden hareketle değişim öneren bir yazı yazdı. Ali Ayçil, Hüseyin Akın, Ahmet Murat, Abdullah Harmancı ve Ercan Yıldırım bu sayıda ele aldığımız konu bağlamında kendilerine yönelttiğimiz soruları cevapladılar.
Abdullah Harmancı, Mustafa Kutlu’nun yeni kitabı Zafer Yahut Hiç’i, Mustafa Kutlu’nun hikâyecilik serüveni içinde ele aldı. Suvare ve Matine bölümünde Yavuz Altınışık, Reha Erdem’in Hayat Var filmini; Emel Altay, Fin yönetmen Aki Kaurismaki’nin Finlandiya Üçlemesi olarak bilinen filmlerini yazdı. Aslı Togay’ın “Natürmort” isimli hikâyesi yetenekli bir hikâyecinin habercisi. Rafet Arslan, bilimkurgu yazarı Philip K. Dick’in Timothy Archer isimli eserinden hareketle bütün eserlerini ve felsefesini ele aldı. Bülent Keçeli, geçen sayıda yazamadığı Karagöz’ün Genci yazısını bu sayıda teslim etti: “Bu Genç Şair Milenyum Kuşağına Dahil Değil.” Murat Üstübal ve Vural Kaya Kıraathane’yi boş bırakmadılar.
Eh bizden de bu kadar… Bu bu kadar!
Açılın kadavralar…
Geçelim!
Karagöz Dergisi Yazarları Poetik Hikem
Of Hayy Hak!
Artık “poetik hikem” ile “poetik hikâyem” aynı şeymiş gibi davranmak revaçta. Çünkü insanlar teorik olana kafa yormanın zaman kaybı olduğunu düşünüyor. Bu yüzden poetika diye bize sunulanların hiçbir teorik temeli, orijinalitesi bulunması beklenmiyor. Temeli olmayan bir şeyi sarsamazsınız. Sarsılmazlığın güvenini temelsizlikte bulmak kimseye garip görünmüyor. İşin hikâye kısmı ile hikmetin birbirine karıştırılıyor olması, birilerine ahkâm kesme rahatlığı sağlıyor. Etiketin üzerine yazılmış olan “hikmet” kelimesi, hiçbir kıymet bildirmiyor. Böylesi bir durumda etik, etiketi etiketleyenin piyasa beklentisi, piyasa etkisi ilişkisinden başka bir şey değil. Oysa hakikat paranteze alınamaz.
14. sayının şairleri Serkan Işın, Yavuz Altınışık, Emre Öztürk, Biricik E. Doğan, Musab Kırca, Zozan Gemilerördü, İdris Ekinci, Yunus Emre Altuntaş, Vural Kaya, Rafet Arslan, Bülent Keçeli, Hakan Şarkdemir ve Cem Kurtuluş.
Karagöz’ün bu sayıdaki faslı Osman Özbahçe’nin “Şimdi Daha Zor” başlıklı yazısıyla başlıyor. Son zamanlarda artmaya başlayan içi boş tartışmaların, yapay kamplaşmaların bizi şiirimizin zenginliğinden koparmaya başladığına dikkat çekiyor.
İdris Ekinci, Türkiye’de metodolojinin kurucusu Mehmet Fuat Köprü’lünün bilimsel disiplin ve metodolojiye verdiği önemi yazıyor. Musab Kırca sanatın metalaşmasına, kapitalizmin bir enstrümanına dönüşmesine karşı çıkıyor. Şairin eleştiri gücünü koruyarak bu oyunu bozabileceğini öne sürüyor.
Hakan Şarkdemir, Türkiye Yazarlar Birliği’nde, “Tarihî Bir Şahsiyet Olarak Şair” başlıklı bir konuşma yaptı. Karagöz, Şarkdemir’in Orhan Veli üzerinden bir dönemi anlattığı doyurucu konuşmasını sunuyor. Serkan Işın, “Deney Dendiğinde Neden Kulaklarım Dikilmiyor Artık” başlıklı, içeriği adında gizli yazısında “deney”in neden işlememeye başladığını izah etmeye çalışıyor.
Bu sayının Suvare ve Matine bölümünde iki sinema yazısı var. Yavuz Altınışık, sinema tarihinin unutulmaz filmlerinden Scarface üzerinden şiddetin doğasını yazarken, Evren Kuçlu, westernin en önemli yönetmenlerinden Sergio Leone’yi bütüncül bir bakışla tanıtıyor.
“Orda Bir Şair Var Uzakta” köşesinde Hakan Şarkdemir’in İlhan Berk’e yönelttiği soruları bulacaksınız.
Vural Kaya ve Rafet Arslan, yazılarıyla günümüz şiirinin kavranışına etki edebilen şairlerimizden Murat Üstübal’ın eleştiri kitabı Dirim Kurgu’yu yazdılar.
Bu sayının hikâyesi Berşan Durmuş’un: “Senfonik Müziğin Zararları veyâhud Putlar.” İdris Ekinci, “Türkçenin Mutlu Prensi Cemal Süreya”nın yazılarında şiir-şair, eleştiri-eleştirmen düşüncelerinin izini sürüyor. Atilla Mülayim ve Talip Işık’ın hazırladığı kıraathane bölümünde kitap ve etkinlik haberleri var.
Karagöz Dergisi Yazarları Of Hayy Hak!

“Şiirdeki kelimeler şapkadan bile çıksa, şiir şairine benzer” demiş Tristan Tzara. Jerome Rothenberg ise dil aracılığıyla gördüğünü ve bunun doğal bir sonucu olarak, dil olmaksızın, kör olduğunu söylüyor. “Edimsel olarak dilde oyun akla bir tür sonsuzluk, temel bir açıklık [düşüncesi] getirebilir” diyor Bruce Andrews; “fakat bunun dışında, algının, bilme yetisinin ve duyuşun kurulu omurgasında, kapalılık, ortaya çıkar” diye tamamlıyor cümlesini.
Dilci (l=a=n=g=u=a=g=e) şairlerde dikkatimizi çeken şey, en politik meselelerde bile sağlam bir teorik temelden hareket ediyor olmaları. Dilde oyun / deney züppelik değilse eğer, edimsel olarak, algıyı, bilme yetisini tetikleyecek, devreye sokacak bir şey olarak karşımıza çıkıyor. Rosmarie Waldorp da şiir yazarken müstakbel bir okuyucuyla, hatta ideal bir okuyucuyla değil, dil ile diyalog içinde olduğunu belirtiyor. Dile bu tür yaklaşımlar nedense bizde bir tür züppelik olarak itham edilir; bu tür teorik ilgiler genellikle hor görülür. Kurulu / yerleşik düzenin, ideolojinin, söylemin kaynağı olarak dil ya da egemen ideoloji tarafından motive edilmiş dil değil tabi ki burada söz konu ettiğimiz. Zaten kapalılığı getiren de bu patetik anlayıştır.
Dilde oyun, oyunbozan bir şey değilse onu ciddiye almamız gerekmez. Dilin motoruna çomak sokmak, dili kendi uçurumunun kıyısına bırakmak, kurulu düzene karşı getirdiğimiz bir sivillik eylemidir. Bu nedenle ister ona müstakbel, isterse ideal okuyucu diyelim motive edilmiş okuyucuya hitap etmemiz, onu şımartmamız, kollamamız, yolunu beklemememiz gerekmiyor. Şiir en karanlık yerlerde yolumuzu aydınlatacak bir fener değil. En insansız şiirde bile, şiirle kurduğumuz ilgi, insanla kurduğumuz o dolaysız ilgidir. Şiirle kurduğumuz ilgi, hakikate doğru bir ilgidir. Hakikatin taşıyıcısı olma iddiasındaki şiir, ideolojik anlamda güdülenmiş ortalama okuyucuya seslenen sözde şiirdir.
Bu sayımızın şairleri Serkan Işın, Yavuz Altınışık, Osman Özbahçe, Bülent Keçeli, Naz Yılmaz, Vural Kaya, Yunus Emre Altuntaş, Emre Öztürk ve Hakan Şarkdemir.
Fasıl bölümümüzü Bülent Keçeli’ye ayırdık. Son dönemdeki çıkışıyla dikkatleri üzerine toplayan Keçeli’nin şiirini Osman Özbahçe ve Yavuz Altınışık yazdı. Vural Kaya, Keçeli’nin ayrıntılı biyografisini, Osman Özbahçe kronolojisini çıkardı. Muhavere bölümünde de Murat Üstübal’ın Keçeli’yle yaptığı söyleşiyi ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz.
Bu sayımızın ara faslında eleştiri yazıları ağırlıkta. İdris Ekinci, Sezai Karakoç şiirine giriş niteliğinde bir yazı yazdı. Musab Kırca edebiyat, şiir ve psikoloji üzerinden iktidar okumalarına devam ediyor. Ece Ayhan’ı yakın plâna aldığı yazısı bizce ilgiyi hak ediyor. Şiir ve yazılarıyla son dönem Karagöz’de yer alan Rafet Arslan bu sefer çağdaş sanat akımlarına akademinin bakışını eleştiriyor.
Erman Akçay’ın büyük bir titizlikle hazırladığı Çağdaş Sanat Dosyası öncü kafaları anlamaya ışık tutan bir yazı. Erman Akçay’ın bu sayımızın mizanpajına katkısını da takdirlerinize sunuyoruz. Suvare ve Matine bölümümüzde Tabutta Rövaşata var; Yavuz Altınışık yazdı. Temaşa’ya Aslı Togay yeni bir hikâyesiyle katıldı.
Atilla Mülayim tarafından hazırlanan Kıraathane’de yeni çıkan kitaplar, dergiler, etkinlikler bulacaksınız.
Her ne kadar sürç-lisân ettikse aff ola!
Bizden bu seferlik de bu kadar...
Karagöz Dergisi Yazarları Bilimkurgu Çeşmesi

“Koşulsuz Feragat” mottosuyla açılan Karagöz 16 “Bilimkurgu Çeşmesi” başlığını taşıyor.
“Kültürün krallığı anlamların krallığıdır” diyor Daniel Bell. Anlamların içinin boşaltıldığı bir çağda kültür, içi boş göstergelerin dünyasıdır. Zira kültürel olan için gerçeklik, yalnızca kültürel olanın gerçekliğidir. Bu öyle bir dünyadır ki görünüşte kültürün dünyası, her bir öznenin seçmeleriyle bütünlenir. Oysa kültürel olanın egemenliği, bu seçmelerle ayakta kalmaz. Aksine kültürün yakıtı koşulsuz feragattir. Çokluğun egemenliğinin mümkün bir kümesini sunan böylesi bir dünyada kültür, var olanın kendi kendiliğinden vazgeçerek var olmasını zorunlu kılar. Hiçbir özneye ait değilmiş gibi görünen egemenlik, her bir özneye -feragatinin büyüklüğü nispetinde- bir özgürlük yanılsaması lütfeder.
Kendi kendiliğinden vazgeçmek yerine kendine sunulan sözde özgürlükten vazgeçenler, her yerde haksızlığa uğratılmakla tehdit edilirler. Tehdidin şiddeti, ödülün görkemiyle gölgelenir. Öyle ki tehdit, gündelik meşgale içinde sıradan bir şakaya dönüşüverir ya da edebi bir türe. Kendine lütfedilen boşluğa görkemli binalar inşa ederek, imkânsız dünyalar kurgulayan bir türe yer açar. Yepyeni bir mühendislik olarak, haksızlığın eleştirisini bir arzu nesnesine dönüştürerek sunan, içimize ötekinin ya da başka dünyaların saldığı korkuyu yansıtarak bizi kendimize yabancılaştıran yeni bir kültürel alışverişe bırakır yerini. Guy Debord şöyle der: “İzleyici ne kadar çok seyrederse o kadar az yaşar.” Ama bu yeni türün, diğer melezlerin ve benzerlerinin efendiliğini sürdüğü boşlukta, o vahada hiç mi bir şey yeşermez? O göstergeler çölünde cılız bir pınar kaynamaz mı? Bütün bunlar, boşluğu kutsamaksızın, bir hakikat efekti olsun üretemez mi?
Bu sayımızı bilimkurguya ayırdık. Editörlüğünü Serkan Işın’ın yürüttüğü dosyamız, “Siberdada’yı Takdimimdir” yazısı ile açılıyor. Türkiye’de bilimkurgu türüne farklı açılardan bakan yazılar bulacağınız dosyanın yazarları: Gökçen Ertuğrul, Rafet Arslan, Zeynep Çinkılıç. Fasıl yazılarının devamında Yavuz Altınışık’ın, bilimkurgu sinemasının en önemli örneklerinden Blade Runner hakkında yazdığı yazı yer alıyor.
Bu sayının şairleri Musab Kırca, Berk İybar, Emre Öztürk, Biricik E. Doğan, Yavuz Altınışık, Yunus Emre Altuntaş, Özgür Ballı, Atakan Yavuz, Vural Kaya, Hakan Şarkdemir, Enes Özel ve Bülent Keçeli.
Temaşa bölümünde Hakan Şarkdemir, şiir ve felsefenin hakikat ile ilişkisinin çetrefilliği üzerine eğilirken, Osman Özbahçe, modern Türk şiiri zemininde kopuşların ve bağlanmaların izini sürüyor. İktidar odaklı edebiyat okumalarını sürdüren Musab Kırca, bu kez de iktidar aygıtlarının kurumlar üzerinden nasıl işlerlik kazandığını ele aldı. Evren Kuçlu, günümüz şiirindeki yönelimleri Hayriye Ünal, Ahmet Güntan, Enis Akın ve Bâki Ayhan T.’nin yeni kitapları üzerinden değerlendirdi.
Ayşegül Tözeren, “Text Festival’in İçinden” başlıklı yazısıyla deneysel şiir için önemli bir etkinlik haline gelmeye başlayan söz konusu festivale dair gözlemlerini aktarıyor.
Kıraathane bölümü, Bülent Keçeli’nin yıllıkların mahiyetini ve işlevini sorgulayan yazısıyla açılıyor. İdris Ekinci, Vural Kaya ve Erman Akçay’ın kitap tanıtımlarını, Musab Kırca ile Aykut Ertuğrul’un toplantı yazılarını ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz.
Karagöz Dergisi Yazarları Edebiyatta Kanonsuzlar
ÖLÜM SALGINI
Halka ağzın sırrını her dem kılır izhâr söz
Bu ne sırdur kim olur her lahza yohdan var söz
Arturan söz kadrini sıdk ile kadrin arturur
Kim ne mikdâr olsa ehlin eyler ol mikdâr söz
Vir söze ihya ki dutdukça seni hab-ı ecel
İde her sâ’at seni ol yuhudan bîdâr söz
Of Hayy Hak!
Her anlamda “konuşan cesetler” ve “yürüyen ölülerle” dolu bir edebiyat. Ölerek zararsızlaştığına inanılan ve bu yüzden yüceltilmesinde sakınca bulunmayan bir yazarın / şairin hayaleti yüzlerce eserle geri dönüyor. Eski şiirin yadigârları, hortlaklar, okuma odasına üşüşüyor. Vaktiyle işlevini tamamlamış olan bir üslûp, hakkıyla gömülmediğinden, esinlenilerek, tekrar edilerek, kopyalanarak ya da alıntılanarak etkisini sürdürüyor. Aynı zamanda etkisizleşip tılsımını yitirebiliyor da. Bir başka deyişle anonimleşiyor.
Bu sayımızı kanon konusuna ayırdık. Çeşitli dergilerde işlenme biçimini göz önüne alarak denilebilir ki kanon kelimesinin Türk edebiyatındaki varlığı, akademinin yürürlüğe sokmaya çalıştığı şeklin sınırları içinde donakalmış. Büyük ölçüde Anglosakson kanon anlayışı aktarılmış. Kanon var mıymış, yok muymuş? Bir varmış, bir yokmuş!
Dosya editörlüğünü Hayriye Ünal’ın yaptığı Fasıl bölümünde Hayriye Ünal, Serkan Işın, Hakan Şarkdemir, Evren Kuçlu, Enes Özel, Derya Önder, Selçuk Orhan ve Rafet Arslan’ın yazılarını bulacaksınız.
Hayriye Ünal, Türkiye zeminini esas alarak modern şairin karmaşık, manipüle edilmiş, iktidarın gölgesinde yaşamaya alışmış bir edebiyat ortamı içindeki netameli yerini, tek sesli, tek renkli şiir düşüncesine eleştiri yönelterek tartışıyor. Osmanlı aydını, yazarı, entelektüeli, fikir adamı, siyaseti bir medeniyet dönüşümü olarak plânlayıp 18. yüzyıldan bu yana bu imkânsız çevrim için yollar ararken şair için kanon hangi haykırışın arkasından yankı yapmak anlamına gelmektedir; Serkan Işın, Harold Bloom’un 6 kategorisinin izinden giderek son 300 yılın kısa bir özetini yaptı. Hakan Şarkdemir, “Anti Kanon” başlıklı yazısında daha çok kanon fikrine karşı çıkıyor. Kanonun da, alternatif kanon arayışlarının da geçersizliğini savunuyor. Evren Kuçlu, kanon bağlamında en tartışmalı konuyu, müfredatı inceliyor. Edebiyat kitaplarımızın ölçülerini, müfredatın şartladığı zihinleri, zihniyetleri aşmadan sağlıklı edebiyat ortamlarına kavuşamayacağımızı ortaya koyuyor. Enes Özel, Evren Kuçlu’nun işlediği, geniş yığınlara yön veren kanon olgusunun yenilik karşısındaki tutumlarını Bloom’un argümanı, etkilenme endişesi ışığında incelemeye tâbi tutuyor. Derya Önder, başta yıllıklar, antolojiler, ödüller olmak üzere kanon kurucu sistemleri inceliyor. Edebiyat dergileri, yıllıklar, antolojiler konusunda ayrıntılı bir dikkatin sahibi Önder yıllık ve antolojilerin şiir kanonu oluşturma bağlamındaki etkilerini ortaya koyuyor. Selçuk Orhan, kanonun her şeyden önce bir kimlik meselesi olduğunu ileri sürüyor. Bu açıdan meseleye yaklaşan Orhan, eleştirinin de ancak Doğu-Batı sorunsalı gölgesinde kurulabildiğine dikkat çekiyor. Ülkemizde kanonun dönemsel iktidar olgularına göre şekil aldığını savunan Rafet Arslan, kanondan avangardın hükmünü soruyor.
Bu sayının şairleri Enes Özel, Yavuz Altınışık, Emre Öztürk, Musab Kırca, İdris Ekinci, Özgür Ballı, Yunus Emre Altuntaş, Erman Akçay, Bülent Ata, Osman Özbahçe, Bülent Keçeli, Ahmet Murat ve Vural Kaya.
Ara Fasıl Suvare ve Matine bölümümüzde Yavuz Altınışık, Requiem for a Dream’ı yazdı. İdris Ekinci, Mehmet H. Doğan’da şiir ve eleştirinin izlerini sürdü.
Temaşa bölümümüzde Vural Kaya ve Berşân M. Durmuş’un rengası var. Bir şiir ve bir hikâyeden oluşan rengayı zevkle okuyacağınızı düşünüyoruz.
Her ne kadar sürç-lisân ettikse aff ola!
Bizden bu seferlik de bu kadar…
İsfahanda bir kuyu var
İçinde nâne suyu var
Her güzelin bir huyu var
Karagöz Dergisi Yazarları Karagöz 18 Ölü Hürlük
Hay Hak!
Edebiyat ya da şiir kendi üzerine kapandığında kat yerleri bir süre sonra iz yapmaya ve aşınmaya başlar. Hep aynı şeylerden ve kimselerden söz açar. Belli bir çevrenin zevkine hitap eder. Benzer lakırdıları heceler. Söz gelimi kapaktan içeriğe kadar bir dergi, sürekli kendi beğenisini okuyucuya aşılıyor ve kendi kadrosuna referans yapıyorsa ciddi anlamda bir sorun vardır. Sözün özü sürekli kendiyle söyleşen edebiyatın özü gürleşmez. Kendine hayran bir edebiyat özgürleşmez.
Bize kalırsa devletin müdahalesi dışında, okumanın mümkün olduğu bir ortam, görece özgür bir ortam sayılabilir. Görece özgürlük, eskiden bizde karaborsaydı; bugünse Batı’daki gibi belli bir bedeli ödemeye razı olana kendini bırakır. Kuşkusuz şiirin ne görece özgürlüğe ne de özgürlük yanılsamasına ihtiyacı vardır. Bir özgürlük patlaması, baharı da değildir şiirin beklediği.
Diğer sanatların aksine şiirin bir okulu yoktur. Kitap sahibi de olsalar dehalar okullarda yetişmez. Şiir kendini bir müfredata bağlı hissetmez. Kendine ayrılana rıza göstermez. Adımlarını başkalarının bakış açılarına hapsetmez. Şiirden bir atılım sadır olmuşsa, olacaksa bu verilen bir söz ya da sunulan bir mevki nispetinde değildir. Yeni bir atılımın peşindeki şiir, kendinden öncekilere çalım atmanın iş olmadığını bilir. Ona göre asıl iş, makul bir hızla mevcut estetiğin yörüngesinden kopmak değil, kamusal aklı yadırgatan bir hıza ulaşmaktır.
Fasıl bölümümüzde, geçen sayıda “Kanonsuzlar” başlığıyla ele aldığımız kanon konusunun devamı olarak okunabilecek iki yazı var. Osman Özbahçe “Resmî İdeolojinin Eleştirisi” başlıklı yazısını kopuş ve devam fikri etrafında ördü. Türk şiirindeki yenilik fikriyle, resmî ideolojinin sunduğu yenilik fikrinin niçin zıtlık içinde olduğunu göstermeye çalıştı.
Serkan Işın, Yalçın Armağan’ın Türk şiirinin modernleşmesini incelediği İmkânsız Özerklik kitabından hareketle, modernleşmesini tamamlayıp tamamlamadığı sorgulanan şiirimizin, hangi aşamalardan geçtiğini anlamaya çalıştı. Armağan’ın kitapta izini sürdüğü özerklik tanımının neden imkânsız olduğunu ortaya koymaya çalışan “Mekân, Mecra, Malzeme İstemeyen Modern” başlıklı yazısında Işın, günümüz şiirinin açmazlarını tarihsel bir perspektiften okudu.
Bu sayımızın şairleri Osman Özbahçe, Hakan Şarkdemir, Yavuz Altınışık, İdris Ekinci, Özgür Ballı, Derya Vural, Bülent Keçeli, Yunus Emre Altuntaş ve Rafet Arslan.
Ara Faslımızı modern şiir konuşmalarına ayırdık: Musab Kırca’nın Turgut Uyar şiiri üzerine, Murat Üstübal’ın Ece Ayhan şiiri üzerine, Bülent Keçeli’nin Metin Eloğlu şiiri üzerine, Hayriye Ünal’ın Cahit Zarifoğlu şiiri üzerine, Yavuz Altınışık’ın İsmet Özel şiiri üzerine yaptığı ufuk açıcı konuşmaları zevkle okuyacağınız kanısındayız.
Temaşa’da Rafet Arslan avangardın sesi olmayı sürdürüyor. Şafak Çelik “Esnaf Lokantası” başlıklı ilk hikâyesiyle huzurunuza çıkıyor.
Evren Kuçlu, Hayriye Ünal’ın eleştiri kitabı Eşikteki Özgürlük’ü çoksesli şiir bağlamında tartıştı. Çoksesli şiirin günümüz şiirindeki pratik karşılığını sorguladı. İdris Ekinci, Karagöz’ün temel konularından birisine dönüşen yenilik fikri üzerinde durdu. Şiirimizdeki yenilik çabalarına eleştirel bir yaklaşım sergiledi.
Hilmi Çakoğlu, Batı modernleşmesinin “hayırsız evlâdı” Rusya’nın 1917 sonrası sanat hareketlerini anlattı. 1930’lu yılların ortasına kadar süren bu hareketler sanat için olduğu kadar, Batı modern sanatı için de büyük atılımlarla dolu.
Hakan Şarkdemir’in, Northrop Frye’ın Eleştirinin Anatomisi’nden yaptığı çevirileri bu sayıdan itibaren parça parça sunuyoruz.
Bora Başkan, Erkut Terliksiz, Ece Zeber, Mustafa Horasan ve Ufuk Atan’ın resimleriyle zenginleşen Karagöz yine dopdolu.
Şikeste beste ma’zûr!
Her ne kadar sürç-lisân ettikse affola!
Bir gemim var üç direkli
Heyamola heyamola
Kaptanı arslan yürekli
Heyamola heyamola
Karagöz Dergisi Yazarları Hâr Söz Karagöz 19
Hay Hak!
Çünkü istersin Fuzûlî izzetin âz et sözü
Kim çok olmaktan kılıpdır çok azîzî hâr söz
Fazla söze ne hacet… Söz açar söz bitirir.
Bu sayımızın şiirleri Ayşegül Tözeren’in görsel şiiriyle başlıyor. Enes Özel, Emre Öztürk, Bülent Keçeli, Yavuz Altınışık, İdris Ekinci, Hüseyin Karacalar, Özgür Ballı, Yunus Emre Altuntaş ve Vural Kaya bu sayımızın diğer şairleri.
Fasıl bölümümüzde, günümüz hikâyesinin en dikkate değer hikâyecilerinden birisi olan Necip Tosun’u inceledik. Osman Özbahçe, “Özgürlük Öldürür, Ölüm Özgürleştirir” başlıklı yazısında Necip Tosun’un hikâyesini ele aldı. Hikâye teknikleriyle birlikte Tosun’un anlam dünyasını yazdı. İdris Ekinci, Necip Tosun’un yeni kitabı Modern Öykü Kuramı’nda ileri sürdüğü fikirleri gösterdi, tartıştı. 1990’lı yıllardan bu yana hikâye eleştirisine verdiği emeğin bir sonucu olarak duran Modern Öykü Kuramı’yla birlikte edebiyat eleştirimiz kıymetli bir eser daha kazandı. Osman Özbahçe, “Necip Tosun’un Hikâyesi” başlıklı kronolojide Tosun’un hikâyelerinin yayım tarihlerini çıkardı. Necip Tosun’un hikâyesini çalışacaklar için kıymetli bir belge düzenledi. “Muhavere” bölümünde Necip Tosun’la yaptığımız söyleşiyi bulacaksınız. “Nitelikli Edebiyat Edebiyata Yabancılaştırılıyor” diyen Tosun’un Türk hikâyesi üstüne söyledikleri kadar edebiyat ortamımız için yaptığı tespitleri de dikkatlerinize sunuyoruz.
“Ara Fasıl”da Bülent Keçeli, Emre Öztürk’ün ilk kitabı Kemik Yasası’nı yazdı. Emre Öztürk, okuyucuyu “imge gücü”yle etkiliyor diyen Keçeli, genç şairimiz için “imge kendine yeni bir başlangıç edinmiş diyebiliriz” cümlesini kurdu.
Ara Fasıl “Suvare ve Matine”de Yavuz Altınışık, sıra dışı yönetmen David Lynch’in The Elephant Man (Fil Adam) isimli filmini yazdı. Lynch sinemasının temel özelliklerine değindi. Evren Kuçlu, bir yönetmeni bütün yönleriyle ele aldı: “Buhrandan İnsana Bir Sinema: Terence Malick Filmleri” başlıklı yazısında Kuçlu, Hollywood kuşatmasını yarabilmiş nadir yönetmenlerden Terence Malick’in sistem eleştirisine dikkat çekti.
“Temaşa” bölümümüzde hikâye okumayı özleyenler için Necip Tosun’un yeni hikâyesi “Karanlıkta Bir Nokta”yı sunuyoruz.
Oğuz Karakaş, geçtiğimiz günlerde yayınlanan The Last Vispo Anthology Poetry 1998-2008 isimli görsel şiir antolojisini yazdı. Başta Serkan Işın olmak üzere bu antolojiye Türkiye’den seçilen şairlerin haberini yaptı. Musab Kırca, “Zamanın Ruhu Üzerine Tezler”de kültürel iktidar eleştirisini sürdürüyor.
Erkut Terliksiz ve Erman Akçay’ın illüstrasyonlarıyla katkıda bulunduğu Karagöz’ün “Kıraathane” bölümünü Yunus Emre Altuntaş, İdris Ekinci ve İrfan Dağ hazırladı. Yunus Emre Altuntaş son dönemde yayına başlayan edebiyat dergilerini tanıttı.
Hacivat’a baş eğmezem
Yanıma gelse koymazam
Dest ü avuçta durmazam
Perde-keşan-i şöhretim
Karagözüm bir âfetim
Her ne kusurumuz varsa affola, haneniz hep neşe dola!
Akbaba leylek
Hani bana gömlek
Gömleğimin ucu yok
Kara kızın suçu yok
Karagöz Dergisi Yazarları Karagöz’ün 2. sayısı, İsmet Özel’in “Yaşamak Geçti Başımdan” isimli şiiriyle açılıyor. İsmet Özel’in yeni şiirinin yanı sıra, Karagöz dergisinde bir de İsmet Özel söyleşisi var. Türk şiirinin kökleri ve millet bağı üzerinden günümüz şiirinin ele alındığı söyleşi, ufuk açıcı cevaplarıyla bir İsmet Özel söyleşisi.


Türk Şiirinin Tabuları

Bu sayının ağırlıklı konusu Türk şiirinin tabuları. Hakan Şarkdemir, Osman Özbahçe, Serkan Işın, Abdurrahman Çelebi ve Hasan Akay tabu meselesini değişik yönleriyle ortaya koyarken Enis Akın, Ali Ayçil, Tarık Günersel, Ahmet Güntan, Osman Konuk ve İbrahim Tenekeci kendilerine yöneltilen sorulara verdikleri cevaplarla tabu konusuna açılım kazandırıyorlar.


Karagöz’ün Hakikati

Hüseyin Şen, “Karagöz Oyunlarında Perde Gazellerinin Tasavvufi Arka Plânı” başlıklı yazısıyla Karagöz’ün hakikatini ortaya koyuyor. Uzun bir emeğin eseri olan bu yazı Karagöz’ü eğlence zannedenlere özellikle önerilir.


Boydan Boya Eleştiri

Edebiyat eleştirisine ayrı bir değer veren Karagöz, bu sayısında da birbirinden kıymetli yazılar sunuyor okuyucularına. Ali Görkem Userin’in Tanpınar’ın günlükleri, Vural Kaya’nın Şaban Abak, Evren Kuçlu’nun Ayhan Kurt, Yavuz Altınışık’ın Ömer Şişman, Serkan Işın’ın Murat Üstübal üzerine yazdıkları yazılar Karagöz’ün günümüz şiirini ve edebiyatını merkeze alan yapısının bir göstergesi.
Halide Aral’ın edebiyat ve ahlâk bağıntısına dikkat çeken yazısıyla Emine Erdoğan’ın usta yönetmen Tim Burton’ın şiirlerine dikkat çeken yazısı Karagöz’ün gücüne güç katıyor. Karagöz’ün Kıraathane bölümünde Samed Karagöz’le başlattığı televizyon eleştirisi derginin temaşa yönüne ayrı bir boyut kazandırıyor.


Asıl Mevzu

Karagöz’ün 2. sayısının asıl zeminini ise İsmet Özel, Evren Kuçlu, Sadık Koç, İbrahim Tenekeci, Serkan Işın, Hakan Şarkdemir, Oğuz Karakaş ve Osman Özbahçe’nin şiirleri ile Murat Zelan’ın “Büyük Yazar” başlıklı hikâyesi oluşturuyor.
Karagöz Dergisi Yazarları 20. Sayı
Perde-i ibret-nümâda zâhiren bir suretiz
Ârifan ma’nen bilirler nükte-i ulviyetiz
Bu sayımızın şiirleri Serkan Işın’ın görsel şiiriyle başlıyor. Hakan Şarkdemir, İdris Ekinci, Vural Kaya, Bülent Keçeli, Emre Öztürk, Betül Aydın, Musab Kırca, Özgür Ballı, Yunus Emre Altuntaş, Yavuz Altınışık ve Enes Özel bu sayımızın şairleri.
Fasıl bölümümüz şiirimizin aktüel sorunlarını ele alan yazılardan oluşuyor. Osman Özbahçe, “İmge ve Bilinç Akışı” başlıklı yazısında modern şiirin temel unsurlarından imge ve bilinç akışı tekniklerini ele alıyor. Bu tekniklerin günümüz şiiriyle ilişkisini Emre Öztürk ve Enes Özel ile kuruyor.
Evren Kuçlu, “Şiir Okurunun Sınırları” başlıklı yazısında şiir okumayı edebiyat ve gazete okumaktan ayıran özellikler üzerinde yoğunlaştı. Şiir okumanın nasıl bir okur refleksi olduğu üzerine bir tartışma açmayı amaçlayan yazısında Kuçlu, Türkiye’de “şiir okuru” olarak tanımlayabileceğimiz kimselerin niteliğinin şiirimizde nasıl bir otomasyon oluşturduğuna ve bu otomasyondan nelere ulaşabileceğimiz konusunda fikir yürütüyor.
Musab Kırca, şiir üzerinden iktidar okumalarını sürdürüyor. “İktidar Üretim Teknikleri ve Biyo-İktidar” başlıklı yazısında iktidar oluşturma teknikleri üzerinde duran Kırca, bilgiyi kontrol eden iktidara karşı okuyucuyu uyarıyor. İkna gücü iktidar imgesini kaba kuvvetten arındırır diyen Kırca, toplumsal çıkarla iktidar isteklerinin uyuşması durumunda iktidar mekanizmasının daha çok işlerlik kazanacağını öne sürüyor.
Enes Özel, “Neden Bu Kadar İyi Şiirler Yazıyorum?” diye soruyor aynı başlıklı yazısında. Alışkanlığın sürekliliğinin şair için oluşturduğu tehlikelere dikkat çeken Özel, bir şiire sadık olunamaz, o ancak terk edilebilir diyor ve şairi sahici hareketlerden koparan alışkanlığı aşmaya dönük bir dikkat geliştiriyor.
Yavuz Altınışık “Yeni Şiirler” başlıklı yazısında Vural Kaya ve Emre Öztürk şiirini yazdı. Kaya’nın ikinci kitabı Cezbede Bir Narsist ve şiirlerini ilk kitap toplamına ulaştıran Emre Öztürk’ün Kemik Yasası, Altınışık’ın dikkatli incelemesiyle okuyucuya sunuluyor.
Ara Fasıl “Suvare ve Matine”de Evren Kuçlu, eski bir filmi, Robert Rossen’ın The Hustler’ini (1961) yazdı.
“Temaşa” bölümümüzde beş hikâye bulunuyor. Bu sayımızın hikâyecileri Mustafa Çiftçi “Nedret’in Derdi”, Aslı Togay “Ex”, Şafak Çelik “Yolcu”, Hayriye Ünal “Ve Bahadır” ve Veli Dönmez “Sarı Hafız”.
Hakan Şarkdemir, Northrop Frye çevirisine devam ediyor. Bu sayıda “Komik Kurgusal Kipler” ele alınıyor.
Mustafa Horasın, Bora Başkan ve Erkut Terliksiz illüstrasyonlarıyla aramızda.
Ara Fasıl Kitap’ta iki kitap sunuyoruz sizlere: Mustafa Kutlu’nun yeni kitabı Anadolu Yakası ve Nurdan Gürbilek’in Benden Önce Bir Başkası. Kutlu’nun hikâyesini Vural Kaya, Gürbilek’in kitabını İdris Ekinci yazdı.
İndim dere beklerim
Fındık dalı eklerim
Yedi yıldır çalıştım
Vah benim emeklerim
Her ne kadar sürç-i lisan ettiysek affola. İnşallah gelecek sayıda yakanı kancaklarım Hacı Cavcav.
Karagöz Dergisi Yazarları Haddini Bil Herkes İçin Şiir


taç yıldızları hayallerin ıslaklığına hapsettim
süvariler örter paydasız isimsiz bir mihrabı
tırnaklarımın düşen nefesiyle üşür kurtlar
yırtılan sinirlere soyulmuş bir yangın düşürür
mermer savruldukça düze, bulutlar solur kuşları
hışımla gelen bir sel çıkartır, bütün evhamların öcünü
doğumsuz bir kandil ışığı bütün rüzgârı sırtlar
Of Hay Hak!
Ne anlar câhil-i nâdân olan sırr-ı muammâdan
Bakar zâhir gözüyle sanki mir’ât-i mücelladır
Dil, yavaş yavaş elden giderken şairler ne yapmaktadırlar? Burada bahsedilen “şiirsel dil” değil elbet. Birbirimizle anlaşmamız için asgari düzeyde içerik üretmemizi sağlayacak donanımdan bahsediyoruz. Güya-Konuş ya da Vekâleten-Tüketim ya da Dilin Mcdonaldslaştırılması, ticari kaygıları getirip her şeyin önüne koyma zorunluluğunun bir sonucu mu? Yerel ile Küresel arasında çizilen incecik bir çizgide ayakta kalmak için hızlı koşmalı ve yutkunmalı mıyız? Bu cambazlığı hakkıyla yerine getirmek için ihtiyacımız olan şey reklâm ve endüstriyel görsellik midir? Durup düşünme, kenara çekilme, kenarda durma, kalabalıktan uzak durma ve çağırma! Bunlar ne zaman “demode” oldu? Ne zaman ortalıkla olmak ile ortaya çıkmak arasına feci bir ayrım kondu? Şairlerin ortalıkta olduğu; fakat hiçbir işe yaramadığı zannına sahip olmaya ne zaman başladık?
Şairin bir nevi vantrilok-cambaz olarak portresine baktığımız günlerdeyiz. Canı ile oynayan olarak şair, Dilsel Kurtuluşumuzun önünde bir nevi vodvile yelken açtığında, oynadığı sahnenin şaşırtmayan sonu, izleyende katilin kimliğinden ziyade, senaryonun bayağılığını akla getiriyor; kurban edilen şair değil, Dil oluyor çünkü. O sahte bıçak, o ağdalı konuşma ve trajediden önce illâ ki sahneyi talep eden o kibirli hâl. Son yüzyılın üzerimizde bıraktığı ve günümüzde ticarethanenin arketipi “şiir dünyası”nı aydınlatan yordam. Şiir olacaksın, ey şair, başka yolu yok!
Bizler sanatın ticarileşmemesi gerektiğine inanıyoruz. Serkan Işın, sanatın ticarileşmesine muhafazakâr sanat tartışmaları üzerinden karşı çıkıyor. “Muhafazakârın Sanat Manifestosu Hakkında” başlıklı yazısında sanatın ticarileştirilemeyeceğini, arz talep dengesinde kurgulanamayacağını, pazarda dönen bir ürüne indirgenemeyeceğini savundu. Temaşa bölümümüzde Hilmi Çakoğlu, “En Az Bir Milyondan Gider, Gitmezse Sanat Biter mi?” diye sordu. Serkan Işın’ın ileri sürdüğü görüşleri destekledi.
Osman Özbahçe, yenilik peşinde koşan yazılarına “Şehir Ejderi” başlıklı yazısıyla devam ediyor. Emre Öztürk ve Enes Özel’in şiirini yakın okumaya tâbi tuttuğu yazısında modern şiiri bir şehir ejderi olarak niteleyen Özbahçe önceki sayımızdaki imge ve bilinç akışı başlıklı yazısını yeni açılımlarla ilerletiyor.
Evren Kuçlu, bir yönetmenin filmografisine yoğunlaşan yazılarına Peter Wier’la devam ediyor. Ara Fasıl Suvare ve Matine’de Kuçlu, “Peter Wier Sineması” başlıklı yazısında, Truman Şov ve Ölü Ozanlar Derneği gibi şahane eserlerle ün yapan Avustralyalı yönetmen Peter Weir'in fikir ve sanat açısından sağlam bir duruşa sahip olmalarına rağmen seyirci tarafından yeterli ilgiyi görmemiş filmlerinin üstündeki örtüyü aralayan bir yazı kaleme aldı.
Bu sayımızın şairleri Serkan Işın, Emre Öztürk, Enes Özel, Bülent Keçeli, Yavuz Altınışık, Özgür Ballı, İdris Ekinci, Yunus Emre Altuntaş, Hüseyin Karacalar ve Vural Kaya yeni şiirleriyle karşınızda.
Temaşa bölümünde sizlere Doğukan İşler’in “Borges Olsa Bu Öyküye Mutlaka Bir Anlam Verirdi”, Müzeyyen Çelik’in “Beşiktaşlı Uzun Selim”, Mustafa Çiftçi’nin “Gerçek Mastır”, Şafak Çelik’in “Kâbus” ve Ayşe Bağcivan’ın “Apopse Gine” isimli hikâyelerini sunuyoruz. Hikâyecilerimizi sunarken gençliklerine değil, sadece yeteneklerine vurgu yapmak istiyoruz. Vural Kaya, bu yıl ilk kitabını çıkaran Mustafa Çiftçi’nin Âdem’in Kekliği ve Chopin isimli kitabını yazdı. Yusuf Turan Günaydın, Yunus Emre Altuntaş ve Şafak Çelik’in hazırladığı kıraathane bölümünde kitap, dergi ve sergi yazılarını bulacaksınız.
21. sayımızın hazırlık aşamasında Hakan Şarkdemir’in Furkan isimli bebeği dünyaya geldi. Serkan Işın dayı oldu. Biricik arkadaşımız Adnan Çelik önce ağabeyini, peşinden babasını kaybetti. Üzüntümüz büyüktür. Allah’tan rahmet, mağfiret, merhamet bekleriz. Kalanlara sabır dileriz.
Erkut Terliksiz, Erman Akçay, Mustafa Horasan, Serkan Işın ve Hakan Şarkdemir’in sanat eserinin kıymetini ortaya koyan illüstrasyonlarıyla güçlenen Karagöz bu sayısıyla beşinci yılını doldurdu. OcaŞubMar’da görüşmek dileğiyle bizden bu seferlik bu kadar.
İndim dere beklerim
Fındık dalı eklerim
Yedi yıldır çalıştım
Vah benim emeklerim
Şikeste beste ma’zûr! Her ne kadar sürç-lisân ettikse affola! İnşallah gelecek sayıda yakanı kancaklarım Hacı Cavcav.
KARAGÖZ
Karagöz Dergisi Yazarları Şiir Çevrimiçi

Uzun tutacağım bu sefer
Uzun tutacağım sözlerimi
Arada iz bırakarak arada aç bırakarak
Arada sen arada onlar arada dostlar
Arada şiirimiz arada aşımız arada ekmeğimiz
Arada uzun yollar
Arada dar geçitler arada mahzenler arada yurtlar
Uzun uzadıya konuşacağız bu sefer
Arada olup bitenleri arada yitenleri arada geçilenleri
Bir yenilik olacağız arada şiirimiz için
Vatan savunması için çizgi

Of Hay Hak!

Ne anlar câhil-i nâdân olan sırr-ı muammâdan
Bakar zâhir gözüyle sanki mir’ât-i mücelladır

Şiir çevrimiçi. Biz bunu kabul etmiyoruz. Fasit daireyi kırmaya çalışıyoruz. Türkiye’de sanatın, edebiyatın, siyasetin, tarihin, bilimin.… gündeminden çıkmış bir şiir söz konusu artık. Turgut Uyar 1960’lı yıllarda şairlerin şiirlerini birbirlerine birer mektup olarak göndermelerini öneriyordu. Aynı noktada değiliz; daha beteriz: Şiir, bir tür olarak okuma listelerinden çoktan çıktı. Bunun sebebi bizce şairlerdir. Edebiyat dergileridir. Şiirle övünmeyi bırakıp profilden şair pozu kesenlerdir. Biz sağlam şiire inanıyoruz. Mükemmel şiiri övüyoruz. Görsel şiir yayımlıyoruz. Genç yeteneği başköşeye buyur ediyoruz. Biz akıntıya karşı kürek çekiyoruz.

Perde Gazelimiz Serkan Işın’ın görsel şiiriyle açılıyor. Musab Kırca (3 şiir), Bülent Keçeli, Yavuz Altınışık, İdris Ekinci, Vural Kaya, İrfan Dağ, Murat Çelik, Hüseyin Karacalar, Özgür Ballı, Yunus Emre Altuntaş, Emre Öztürk ve Hakan Şarkdemir (3 şiir) bu sayımızın şairleri.

Karagöz’ün 22. Faslı Osman Özbahçe’nin, imge ve bilinç akışını merkeze aldığı yazılarıyla; “Modern Şiirin Farkı”yla devam ediyor. Modern şiirin, şiirden farklı yepyeni bir tür olduğunu ileri süren Özbahçe günümüz şiirine modern şiirin temel özellikleri ve tarihsel serüveni üzerinden yaklaşıyor.
Necip Tosun’un “Kıssalardan Hikâye Anlatıcılarına” başlıklı yazısının konsepti Doğu’nun anlatı geleneğinin temel dinamiklerinden birisi olan kıssa. Kıssayı “anlatan” Tosun’un yazısı aynı zamanda geleneksel anlatı türlerine bir giriş niteliği taşıyor. Hikâyenin ilk hâli diyebileceğimiz kıssa türünün temel özellikleri etrafında gelişen yazısında Tosun, zengin bir dünyanın kapılarını aralıyor.

Ara Fasılda Bülent Keçeli, yaşanan hayat üzerinden günümüz şiirini değerlendiriyor. Güncelin bazı örnekler dışında şiire şiirin istediği tarzda aktarılamadığını ileri sürüyor. Güncel bizatihi bir mesele değildir, oysa şairin bir meselesi olmalıdır diyen Keçeli, yazısında güncel kadar kalıcılığı da tartışıyor.
İdris Ekinci, Harold Bloom’un Etkilenme Endişesi’ni yazdı. Edebiyat ve sanat alanında gelenek, süreklilik düşüncesi, esinlenme, etkilenme tartışmaları etrafında örülen yazısında Ekinci, bir sanatçı veya sanat eseri kendisinden önce oluşmuş, kendisiyle birlikte oluşan eserlerden ne derecede etkilenir konusunu araştırıyor.

Musab Kırca çağdaş dünyada iktidar ve otorite olgusu etrafında dolaşan yazılarına devam ediyor. Bu sayıda, “Karşılıklı Sarmal: Birey ve İktidar İlişkileri” üzerinde duruyor.

Evren Kuçlu, Ara Fasıl Suvare ve Matinede kelimenin bütün anlamıyla mükemmel bir film olan Jeremiah Johnson’ı yazdı. Accid western türünün unutulmaz örneklerinden birisi olan Jeremiah Johnson’ı izlemeden yapamayacağınız kanısındayız.

Temaşa bölümünde birbirinden güzel dört hikâye bulacaksınız. Günümüz genç hikâyecilerinden Şafak Çelik, Doğukan İşler, Müzeyyen Çelik ve Mustafa Çiftçi Karagöz’de hikâyelerini sizlerle buluşturmaya devam ediyor.

Hakan Şarkdemir’in özenli çevirisiyle sunduğumuz Northrop Frye bu sayımızda Tematik Kiplerle sürüyor.

İkinci Ara Fasılda Ensar Çınar, Woody Allen sinemasını yazdı. “Sinemanın Sadık Muhalifi” başlıklı yazısında Çınar, Allen sinemasının aşamalarını, öne çıkan filmlerini, kısa filmografiyi anlattı.
Yusuf Turan Günaydın, bugün için en iyi Safahat çalışması sayılabilecek Necmeddin “Turinay Düzenlemesiyle Safahat” başlıklı yazısında yeni Safahat’ı sizler için anlattı.
İdris Ekinci, Yunus Emre Altuntaş, Şafak Çelik ve Yusuf Turan Günaydın Karagöz Kıraathanesi için seçtikleri kitapları tanıttı.

Hakan Şarkdemir’in sanat eserinin kıymetini ortaya koyan illüstrasyonlarıyla güçlenen Karagöz OcaŞubMar sayısıyla karşınızda.

Bizden bu seferlik de bu kadar.

İndim dere beklerim
Fındık dalı eklerim
Yedi yıldır çalıştım
Vah benim emeklerim

Şikeste beste ma’zûr! Her ne kadar sürç-lisân ettikse affola! İnşallah gelecek sayıda yakanı kancaklarım Hacı Cavcav.

KARAGÖZ
Karagöz Dergisi Yazarları Parla Türk Şiiri Parla

Tanrım birdir diyenlerin bile tanrısı olan şey ne
Şişt anarşist, çok ölme, diril biraz yol yordam bil
Akıl öl, kalabalık çürü çürü çürü, aynı yöne
Körlüğe methiyelerin nerde, titrini alırlar elinden adamın, aklını
Baht yere çök, çök diyorum lânet şey, çök çök çök
Bahtın bu senin hiç uğraşma o tepe aşılmaz “grav grav”
Ellerin havada kalsın fakat kıpırda
Lâlettayin bakıyorsun güneşe, bak
Uyuşuk ve melez ve konfor dolu âlemler himmet ey efendi baba
Var git yüz sür aman dile adam ol adam öl, anarşist ölme biraz diril

Anarşist ağlama gözlerin sil

Of Hay Hak!

Ne anlar câhil-i nâdân olan sırr-ı muammâdan
Bakar zâhir gözüyle sanki mir’ât-i mücelladır

Şiirden bahsetmek gittikçe zorlaşıyor. Çünkü şiir algı ve tanımı değişiyor. Sıradan işler şiir tanımını ele geçiriyor. Günümüze değin modern şiir sürecinde sıradan işler bugünkü kadar etkinleşmemişti. Şiirimiz her döneminde güçlü kaynaklar etrafında doğru adımları atmayı başarmış bir şiirdir. Karagöz’ü bu şartlar içinde 1.000.000 satan bir dergi mantığıyla çıkarıyoruz. Genel kabulü kabul etmiyoruz. En düzgün ruhu en anarşist ruhlarda arıyoruz. Sizi hizaya girmemeye çağırıyoruz. Of Hay Hak!

Perde Gazelimiz Serkan Işın’ın görsel şiiriyle açılıyor. Bu sayımızın şairleri Emre Öztürk, Bülent Keçeli (2 şiir), Atakan Yavuz, Rafet Arslan, Murat Çelik, İrfan Dağ, Özgür Ballı, İdris Ekinci, Vural Kaya, Enes Özel ve Yunus Emre Altuntaş.

Karagöz’ün birinci faslında Osman Özbahçe’nin şiirde insan meselesine yoğunlaşan yazısı var. “Şiir İnsan Sanat” başlıklı yazısında Özbahçe, şiirin insansızlaştırılmasına karşı çıkıyor. Modern sanat bağlamı içinde şiirde insan meselesini genç şairlerimizden Evren Kuçlu ve Vural Kaya’nın şiirleriyle tartışıyor.

Ara Fasılda Necip Tosun, Mevlâna’nın eşsiz eseri Mesnevi’nin kültür hayatımızı, sanat ve edebiyatımızı derinden etkileyen yapısını ortaya çıkarıyor. Hikâye sanatı açısından Mesnevi’nin değeri üzerinde duran Tosun, eserin anlatım tekniklerini, hikâye poetikasını açığa çıkardığı kadar, aynı zamanda mükemmel bir Mesnevi çözümlemesi yapıyor. Unutulmaz bir kaynağı modern hikâyecinin gündemine taşıyor.

İkinci faslımız beş yazıdan oluşuyor. Atakan Yavuz, “Sanatın Yüzyıllık Tarihi” başlığı altında son derece önemli bir eseri yazdı: Sanat ve Kuram / 1900-2000 Değişen Fikirler Antolojisi.

İdris Ekinci, “Dörtlü Yüzleşme” başlıklı yazısında Rita Felski’den hareketle edebiyat ne işe yarar sorusunu soruyor. Edebiyat eseriyle okuyucu ilişkisini ideolojik işleve indirgemeye karşı çıkan Felski, okurun edebiyat eseriyle karşılaşmasını dört aşamada ele alıyor: Tanıma, Büyülenme, Bilgi ve Şok.

Rafet Arslan, Karagöz’ün 13. sayısında yayımlanan Philip K. Dick yazısından sonra, ünlü bilimkurgu yazarı Philip K. Dick’in romanlarına bütüncül bir yaklaşım çerçevesinde yazarın temel kavramlarına, düşünce dünyasına eğilen yeni bir yazı yazdı. Philip K. Dick’in Türkçeye çevrilen eserleri indeksi hazırladı.

Musab Kırca, psikoloji temelli yazılarına devam ediyor. “Psikoloji Eliyle Ehlileştirme Nasıl Olur?” başlıklı yazısında modern bilimin insanları yola getirme yöntemleri üzerinde duruyor.

Türk şiirinin temel sorunlarından birisi şiirimizin büyük ustalarının bile bütün şiirlerine sahip olamayışımızdır. Yusuf Turan Günaydın Necip Fazıl’ın kitaplarına almadığı şiirlerinden iki tanesini daha gün yüzüne çıkarıyor.

Temaşa bölümünde dört hikâye bulacaksınız. Günümüz genç hikâyecilerinden Şafak Çelik, Müzeyyen Çelik, Doğukan İşler, Mustafa Çiftçi ve Yılmaz Yılmaz Karagöz’de hikâyelerini sizlerle buluşturmaya devam ediyor.

Ara Fasıl Suvare ve Matinede iki yazımız var. Yavuz Altınışık sinema yazılarında iyice ustalaşan kalemiyle Tepenin Ardı’nı değerlendiriyor. Ensar Çınar sinemada en kötüler olgusuna eğiliyor.

Bizden bu seferlik de bu kadar.

İndim dere beklerim
Fındık dalı eklerim
Yedi yıldır çalıştım
Vah benim emeklerim

Şikeste beste ma’zûr! Her ne kadar sürç-lisân ettikse affola! İnşallah gelecek sayıda yakanı kancaklarım Hacı Cavcav.

KARAGÖZ
Karagöz Dergisi Yazarları Karagöz'ün Eğilimi

Ben burada bu kör tırpanın altında ben
Çok demokrat bir yanlışlık kadrajında mücessem
Cesedini koklayarak saçlarını tarayarak cenazemin
Çok doru taylar koşturdum haritamda eğersiz
Çok ölüler gömdüm ölümleri kortejsiz.

Sessiz bir morg gibi ölümlere alıştım
Çok çirkin bir adamı olarak dünyanın
Gidip en çirkin kadınlarına bulaştım.

Of Hay Hak!

Ne anlar câhil-i nâdân olan sırr-ı muammâdan
Bakar zâhir gözüyle sanki mir’ât-i mücelladır

Her şairde şiirini yöneten büyük eğilim diyebileceğimiz bir merkez vardır. Bu eğilim o şairin her şiirinde kendini gösterir. Bizce dergilerin de benzer eğilimleri vardır. Bizim eğilimimiz şiire saygının ancak saygın çalışmalarla kazanılabileceğidir. Okuyucumuz dergimizi elinden bırakamasın istiyoruz. Türk şiiri söz konusu olduğunda Karagöz'ün vazgeçilmez dergi sayılmasına çalışıyoruz. Of Hay Hak!
Perde Gazelimizde Vural Kaya (2 şiir), Yavuz Altınışık, Enes Özel (2 şiir), Atakan Yavuz, Bülent Keçeli, Yunus Emre Altuntaş, Özgür İren Bayram ve İdris Ekinci'nin şiirleri yer alıyor.
Karagöz'ün Temaşası Can H. Türker'in "Günkız" adlı masalı ve Ayşe Bağçivan, Müzeyyen Çelik, Doğukan İşler, Erman Akçay, Şafak Çelik ve Mustafa Çiftçi'nin hikâyeleriyle açılıyor.
Bu sayımızın Faslında Osman Özbahçe'nin "İmge ve Belirsizlik" başlıklı yazısı var. Özbahçe imgenin yapısını edebi sanatlarla karşılaştırmalı olarak incelediği yazısında modern şiirin temel özelliklerini ortaya koyuyor.
Ara Fasıl iki kıymetli yazıdan oluşuyor. Necip Tosun "Dede Korkut Hikâyeleri’ne Bugünden Bakmak" başlıklı yazısında şair, bilge, ermiş Dede Korkut'un efsanevi karakterini çözümlüyor. "Hikâyelerde bir durum anlatılırken, bir yandan da açık, anlaşılabilir bir Türkçe ile bir Türk modeli inşa edilir" diyen Tosun, Dede Korkut hikâyelerinin öneminin, sadece bir şahsın takdiminden değil, kolektif bir yaklaşımın, bir model anlayışının metinde tezahüründen kaynaklandığını, belgesel niteliğiyle belli bir zamanla sınırlı kalmayıp uzun bir zamanı temsil ettiğini söylüyor. Destanın hikâye özelliğini göz önünde bulunduran Tosun Doğu'nun kaynaklarını Karagöz'de çözümlemeye devam ediyor.
Can H. Türker, "İslâm ve Hıristiyan Geleneklerinde Güzellik ve Yansıtılma Biçimi" başlıklı mükemmel araştırmasında İslâm ve Hıristiyanlık geleneğinde güzellik anlayışı ve bunu yansıtma biçimlerini inceliyor. Her iki gelenekte de sanatta hakikat anlayışının merkeziliğini vurgulayan Türker, İslâm sanatında "varlığa gelmenin" özü bizatihi güzelliktir diyor.
Temaşamız birbirinden kıymetli yazılarla sürüyor. Atakan Yavuz, sanatın doğasına ilişkin "Acımasız Sanat" başlıklı yazısında, çağdaş sanatın insan bedenine uyguladığı şiddeti, acımasız doğasını tartışıyor.
Evren Kuçlu, Hayriye Ünal'ın yeni kitabı Şimdi Aşk Ebediyyen Değişir'i Ünal şiiri bağlamında ele aldı. İdris Ekinci, Mustafa Kutlu'nun yeni kitabı Sıradışı Bir Ödül Töreni Üzerine yazdı. İrfan Dağ, şiirdeki deneysel çabaların hikâyede de yaşandığını Aykut Ertuğrul'un yeni kitabı üzerinden örnekliyor.
İdris Ekinci, "Bırak Seni Şiirin Anlatsın" başlıklı yazısında, "Kuram, şiirin sağlıklı bir yol takip edebilmesi, kendinden önceki bikrimin sıkı bir değerlendirilmeye tâbi tutulması, sonraya gövdeleşmiş, konum edinmiş bir yapı bırakılabilmesi için şarttır" diyor. Şiir kuramları kadar edebiyat ortamımızın onmaz yaralarına parmak basıyor.
Son yıllarda Mehmet Âkif çalışmalarının arttığını, büyük şairimizin eserlerine duyulan ilginin somut çalışmalara dönüştüğünü sevinçle görüyoruz. Necmettin Turinay'ın kapsamlı Safahat çalışmasından sonra, İsmail Kara ve Fulya İbanoğlu mükemmel bir Mehmet Âkif Albümü hazırladı: Elemim Bir Yüreğin Kârı Değil. Türk basınında yer alan haber ve yazıların belli bir plân dahilinde iktibasından oluşan eser bir tür yazılar antolojisi. Aynı yazarların hazırladığı Sessiz Yaşadım'dan sonra Elemim kitabı Âkif biyografisine kronolojik katkı yapan bir eser. Sizler için Yusuf Turan Günaydın yazdı.
İbrahim Demirci, Şafak Çelik, Yunus Emre Altuntaş, İdris Ekinci ve Yusuf Turan Günaydın'ın hazırladığı Kıraathanemizde kitap, dergi tanıtım yazılarımız sizleri bekliyor.

Bizden bu seferlik de bu kadar.

İndim dere beklerim
Fındık dalı eklerim
Yedi yıldır çalıştım
Vah benim emeklerim

Şikeste beste ma’zûr! Her ne kadar sürç-lisân ettikse affola! İnşallah gelecek sayıda yakanı kancaklarım Hacı Cavcav.

KARAGÖZ
Karagöz Dergisi Yazarları Şairler Şiirin Gücüne İnanmıyor_Karagöz 25

Kimi zaman çeşmeler
Karagözü bile şairleştirirler
Ve Karagöz söz arasına sıkıştırır
"Acemi sakaların elinden neler çeker horhor çeşmeleri"

Of Hay Hak!

Perde Gazelimiz Serkan Işın’ın görsel şiiriyle açılıyor. Bu sayımızın şairleri Vural Kaya, Üsame Söylemez, Emre Öztürk, Bülent Keçeli, Atakan Yavuz, Özgür İren Bayram, Betül Aydın, Özgür Ballı, Yunus Emre Altuntaş ve Hakan Şarkdemir (2 şiir).

Karagöz’ün Faslında Osman Özbahçe ve Necip Tosun'un iyi çalışılmış iki yazısını sunuyoruz. Özbahçe, "Edebi Sanatların Yapısı" başlıklı yazısında edebi sanatlarla imgenin farkı üzerinde duruyor. Hayal ve imge kavramlarını birbirine karşıt bir kavramlaştırma içinde ele alan Özbahçe, hayali edebi sanatlarla imgeyi yaşantıyla izah ediyor. "İmge hayal değildir. İmge hayalin tam karşıtıdır. Zıddıdır. Dahası imge hayali bozar, ortadan kaldırır. İmgeyi hayal dolayımında tanımlayanların yapamadıkları tanım Modern Şiirdir. İmgenin hayalden farkı, Modern Şiirin Klâsik Şiirden farkıdır. İmge tarihsel süreç içinde parça parça oluşmuş bir edebi sanat değildir. Modern şiirin getirdiği yeni bir bakış açısıdır. Bu açı (imge) modern şiirin estetik yapısına içkin tanımlayıcı ve vazgeçilmez bir unsurdur. Modern şiirin kendisi bir yeniliktir. İmge bu yeniliğin yol açtığı yeni bir sonuçtur" diyen Özbahçe imge ve bilinç akışı başlıklı yazılarına devam ediyor.

Necip Tosun, Doğu edebiyatının tarihini ortaya çıkaran mükemmel bir özet sunan yazılarına devam ediyor. "Doğu Edebiyatının Başyapıtlarından: Binbir Gece Masalları" başlıklı yazısında Necip Tosun, Birbir Gece Masalları'nı inceliyor. Hikâye sanatına katkılarını değerlendiriyor. Binbir Gece Masalları'nı,"günah ve sevabın, hainlik ve sadakatin, cinler ve insanların yan yana, iç içe resmedildiği, hayat verildiği" büyük bir insanlık fotoğrafına benzeten Tosun, bu fotoğrafta hiçbir unsur rastgele bir araya gelmez, "büyük bir uyum, sonsuz bir derinlik, çarpıcı zıtlıklarla ince ince" işlenir diyor.

Ara Fasılda Atakan Yavuz, İdris Ekinci ve Yusuf Turan Günaydın'ın yazıları var. Şiir, her çağda çarpışmaya hazır bir savaşçı kadar güzeldir diyor Atakan Yavuz. Şiirin hakikati ve adaleti yadsıyan çağa cevabı "savaşa hazır" durmasıdır. "Çağın imgeleri Sartre'ın dediği gibi hakikati tamamen yadsır, yok sayar. Tıpkı Homeros'un adalet kavramını da ima eden amymon kelimesinin yazıya geçirilirken 'suçsuz' olarak çevrilmesi gibi. Oysa kelimenin tam karşılığı 'çarpışmaya hazır bir savaşçı kadar güzel'dir. Şiirin bazen ileriye, bazen de geriye -yazı, akıl, dil ve bilinç öncesine- doğru koşmasının sebebini de masumiyet talebinde değil -şiirsel- adalet talebinde aramak gerekir. Onun her çağda ve her formda 'çarpışmaya hazır bir savaşçı kadar güzel' olmasını da."

İdris Ekinci, Orhan Veli'yi yazdı. Şairin bütün yazılarını esas alarak şiire yaklaşımını değerlendirdi ve Şairin İşi diyen Orhan Veli'ye sordu: "Nedir Şairin İşi?"

Yususf Turan Günaydın yine tarihin karanlıklarından iki belge çıkardı: İsmail Habib Sevük'e değerli şairimiz Abdülhak Hâmit Tarhan'ın yazmış olduğu ve yayınlanan mektuplarında bulunmayan bir mektubunu yayımlıyoruz. İkinci mektupsa Julius Germanus'a ait.

Temaşa bölümümüzde daha çok hikâye yayımlamaya başladık. Bu sayımızda Hayriye Ünal, Müzeyyen Çelik, Mustafa Çiftçi, Doğukan İşler, Erman Akçay, Barış Akbalı ve Yılmaz Yılmaz'ın hikâyelerini bulacaksınız.

Ara Fasıl Suvare ve Matinede Yavuz Altınışık Kelebeğin Rüyası'nı yazdı. Kimin bu kelebek, bu rüya dedi. Bizim pek rüyamıza benzemiyor.

Hakan Şarkdemir ve Erman Akçay'ın illüstrasyonlarıyla, bizden bu seferlik de bu kadar.

İndim dere beklerim
Fındık dalı eklerim
Yedi yıldır çalıştım
Vah benim emeklerim

KARAGÖZ
Karagöz Dergisi Yazarları Her hâli lâtif, elfâzı düzgün, etvârı zarif edebiyat dergisi Karagöz’ün 3. sayısı çıktı.
Şiir Kalır

Karagöz’ün “Muhavere”sinde İsmet Özel, “kalacak şiir”in şartlarını sıralıyor. 2. sayısında ilk bölümü sunulan söyleşinin bu bölümünde İsmet Özel kendi şiir macerasını anlatıyor. Erbain’nin neden İsmet Özel dışında bir şair tarafından yazılamayacağından evini satın alışına kadar son derece zevkli bir İsmet Özel söyleşisi.
Karagöz Şiir

Karagöz’ün bu sayısında Oğuz Karakaş, Yavuz Altınışık, Murat Menteş, Ahmethan Yılmaz, Berk İybar, Hakan Şarkdemir, Serkan Işın, Osman Özbahçe ve Evren Kuçlu’nun şiirleri yer alıyor.
Yeninin İmkânsızlığı

Türk şiirinde yeniliğin hangi temeller üzerine kurulduğunu ele alan Karagöz bu meseleye dair kalıcı yorumlar getiriyor. Hakan Şarkdemir “Türk Şiirinde Yeninin Akçesi Geçer” başlıklı yazısında yenilik meselesinin istikametini ortaya koyuyor. Osman Özbahçe, “Bizzat Türk Şiiri” diyerek yeninin adresini ve şiirimizdeki tarihsel seyrini dile getiriyor. Ercan Yıldırım “Refik Türk Değilse Kimdir?” başlıklı yazısında yenilik düşüncesinin bize kaça, neye mal olduğunu gösteriyor. Serkan Işın “Hayaletin Tonajı”nda bitmeyen eski ve yeni tartışmasının birden bir memleket meselesine dönüşmesini sorguluyor. Yenilik düşüncesinin ergin olanla olmayan arasındaki gerilime işaret ettiğini belirten Yücel Kayıran ise, “Modernistler, modern değildir” diyerek meseleye yeni bir bakış açısı getiriyor. Yenilik bağlamındaki “Meydan Muhaveresi”ne Ali Günvar, Murat Menteş, Cafer Turaç, Güven Turan, Ahmethan Yılmaz ve Necmi Zekâ katılıyor.
Orda Bir Şair Var Uzakta

“Ara Fasıl”ın konuğu Helen White. Karagöz bu sayısından itibaren ara fasıllarında “Orda Bir Şair Var Uzakta” başlığı altında şairleri, sanatçıları ağırlamaya başlıyor. White’la “Ana Akım Dışı Şiir” başlığı altında yapılan söyleşiyi Serkan Işın gerçekleştirdi.
Temaşa ki Ne Temaşa!

Karagöz’ün temaşası Bülent Ata’nın “O Şerbetten Bile Güzel” adlı hikâyesiyle başlıyor. Günümüz hikâyesinin en dikkat çekici isimlerinden biri olan Abdullah Harmancı “Ötegeçe” adlı hikâyesiyle temaşada yerini alıyor. Murat Zelan’dan sonra Samed Karagöz’ün de ilk hikâyesi Karagöz’de yayımlanıyor: “Kâzım Beyin Ölümü.” Temaşanın eleştiri bölümü genç yazarların birbirinden kıymetli yazılarından oluşuyor. Ümit Savaş Taşkesen’in Abdullah Harmancı’nın hikâyesini ele aldığı yazısını Ali Görkem Userin ve Evren Kuçlu’nun Tüğün yazıları takip ediyor. Serkan Işın’ın eleştiri yazılarını bir araya getirdiği Tüğün’ü, Userin ve Kuçlu’nun kaleminden nasıl görünüyor? Ercan Yıldırım ise “Şiir Sağlam Türkiye Büyük” başlıklı yazısında Osman Özbahçe’nin Sağlam Şiiri’ni eleştiriyor. Yavuz Altınışık’ın “şiirimizin sandalyesi eksik” yazısı genç bir şairin azminden hiçbir konunun kurtulamayacağının kanıtı.
“Kıraathane”sinde birbirinden değerli kitaplar, haberler, dizi yazılarıyla Karagöz sizi bekliy
Karagöz Dergisi Yazarları Her hâli lâtif, elfâzı düzgün, etvârı zarif edebiyat dergisi Karagöz’ün 4. sayısı çıktı.
Manifestosuz Şiirler
Her sayısında günümüz şiirinin temel sorunlarından birini enine boyuna işleyen Karagöz, 4. sayısında manifesto meselesini ele aldı. Hakan Şarkdemir’in şiirimize dair kışkırtıcı tespitlerin yer aldığı “Postmodern Türk Şiiri” başlıklı yazısını Osman Özbahçe’nin “Karşılıksız Çek” isimli yazısı takip ediyor. Yavuz Altınışık, “Bir Akımsızlık Cereyanı Olarak Türk Şiirinde Manifosta”ları, Enis Akın, yeniden yorumladığı kekeme kavramı üzerinden “Üzerinde Durulmaya Değer Bir Yöntemsizlik Önerisi Olarak Kekeme Büyük Türk Şiiri”ni yazıyor. Ercan Yıldırım ise, yenileşme çabaları üzerinden manifestoların tarihsel çerçevesini çiziyor: “Eksik Modernlikten Tam Türkiye Çıkar mı?” Hilmi Çakoğlu’nun “Kışkırtan Manifesto” başlıklı manifesto kavramına yoğunlaşan yazısını Serkan Işın’ın “Yanlış zaman ve/ya Yanlış Yerde Olmak” başlıklı yazısı izliyor. İlk sayısında ilân ettiği yayın programıyla günümüz şiirinin gündemini belirleyen Karagöz, manifesto konusunda Serkan Işın, Bülent Keçeli, Cem Kurtuluş, Utku Özmakas, Baki Ayhan T. ve Murat Üstübal’ın görüşlerine de başvurarak, manifesto meselesiyle okuyucusuna kalıcı bir dosya daha sunuyor.
Ara Fasıl Suvare ve Matine
Bu sayısında sinemaya ağırlık veren Karagöz’ün iki ara faslı var. Birinci ara fasılda Ali Görkem Userin, kıymetli yönetmenimiz Semih Kaplanoğlu’nun üçüncü uzun metrajlı filmi Yumurta’yı inceliyor. Yumurta’nın yanı sıra, son dönem sinemamızda en çok konuşulan filmlerden birisi de Zeki Demirkubuz’un Kader’i. İkinci ara fasıl Kader üzerine. Yavuz Altınışık yazdı.
Karagöz Şiir
Karagöz’ün bu sayısında Serkan Işın, Evren Kuçlu, Enes Özel, Berk İybar, Zeynep Arkan, Vural Kaya, Yavuz Altınışık, Oğuz Karakaş ve Hakan Şarkdemir’in birer şiiri yer alıyor.
Bu Sayının Temaşasından Görünüyor Kıraathane
Bu sayının temaşası Hande Koçak’ın “Impromtu” isimli hikâyesiyle başlıyor. Evren Kuçlu, Aslı Serin’in ilk kitabı bu benim.zip üzerine yazdı. Ercan Yıldırım, İsmet Özel’in bütün söyleşilerini bir araya getiren son kitabı Toparlanın Gitmiyoruz’u ele aldı. Serkan Işın, Can Bahadır Yüce’nin son kitabı unuttum dünya’sını değerlendirdi. Karagöz’de televizyon dizileriyle ilgili dizi yazıları yazmaya başlayan Samed Karagöz’ün bu sayıdaki dizisi Bleach. “Kıraathane”sinde birbirinden değerli kitaplar, haberler, kitap ve dizi yazılarıyla Karagöz sizleri bekliyor.
Bora Başkan, Mustafa Horasan ve Erman Akçay’ın usta çizgileriyle güç kattığı Karagöz yine dopdolu.
Karagöz Dergisi Yazarları Her hâli lâtîf, etvârı zarif edebiyat dergisi Karagöz’ün 5. sayısı çıktı.
Şiir ve Teknoloji
Karagöz’ün 5. sayısında günümüzde bir olay hâline gelen teknolojinin şiirle ilişkisinde ortaya çıkan manzara işlendi. Serkan Işın, “âyinesi iştir kişinin” diyerek işin yordamından bahsetti. Klaus Peter Dencker, somut şiirden görsel şiire uzanan geleneği anlattı. Jean-Pierre Bobillot, teknoloji ile şiirsel tecrübe arasındaki ilişkiyi açıkladı. Yavuz Altınışık teknoloji şiir ilişkisini dil üzerinden okudu. Geof Huth ise kendi şiirsel tecrübesinden söz etti. Kitasono Katue manifestosuyla, Andrew Topel ise yazılmamış olanı taklit eden işleriyle Karagöz’ün 5. sayısına katıldı.
İlhan Berk’le Son Söyleşi
Bu sayının süprizi İlhan Berk’le yapılan söyleşi. İlhan Berk’in verdiği son söyleşi Karagöz’e nasip oldu. Şiir ve şaire ilişkin “damardan” açıklamalar yapan Berk’in edebiyat ortamına ve bazı şairlere ilişkin açıklamaları ayrıca dikkat çekici.
Şiirimizin Son Otuz Yılı
Karagöz bu sayısından itibaren Türkiye Yazarlar Birliği tarafından Bursa’da düzenlenen “Şiirimizin Son Otuz Yılı” başlıklı panelde yapılan konuşmaları yayımlayacak. Günümüz şiirinin kavranmasına katkı yapacak nitelikteki bu konuşmaların ilki Enis Akın’ın.
Karagöz Şiir
Enes Özel, Yavuz Altınışık, Osman Özbahçe, Berk İybar, Evren Kuçlu, Hakan Şarkdemir ve Serkan Işın bu sayının şairleri.
Zengin Kıraathane
Sinema ve dizi yazılarına önem vermesiyle dikkat çeken Karagöz’ün bu sayısında Abdullah Oğuz’un “Mutluluk” filmi var. “Mutluluk” yazısını Yavuz Altınışık yazdı. Evren Kuçlu’nun “Altın Kemer İkinci Yenide”, Samed Karagöz’ün “Mad Men”i tanıtan dizi yazısı, yine Samed Karagöz’ün Mustafa Kutlu’nun yeni kitabı Huzursuz Bacak, Selçuk Küpçük’ün Yakup Altıyaprak’ın İkinci Yeni ve Türk Şiirinde Modernizm’i üzerine yazdığı yazılar ilgiyle okunuyor.
Karagöz Dergisi Yazarları Karagöz, Ocak sayısıyla ilk yılını doldurdu, birinci cildini tamamladı. 6. Karagöz İsmet Özel’in şiiriyle açılıyor. Geçtiğimiz yılın kapanışını yeni bir şiir kitabıyla yapan İsmet Özel, yeni yılın açılışını da yeni bir şiirle yapıyor: “Molla Değildi Sofu Sayıldı Sade.” “Dünyayı beğenmiyorsun beğenecek miydin bir de,” diyen İsmet Özel, adalet ve ahlâka İsmet Özel farkıyla dikkat çekiyor. Yıkıcı eleştiriler ve yakıcı sorularla yeni bir İsmet Özel şiiri daha.
Şiir
Oğuz Karakaş, Serkan Işın, Vural Kaya, Yavuz Altınışık, Berk İybar ve Hakan Şarkdemir 6. sayının şairleri.
Fasıl
Karagöz’ün 6. sayı faslı edebiyat ortamına ve şiirimizin ortalamasına ayrıldı. Ortam yazılarını Serkan Işın, Osman Özbahçe, Yavuz Altınışık, Zeynep Arkan ve Evren Kuçlu yazdı. Günümüz şiiriyle edebiyat ortamı arasındaki ilişkileri tartışmaya açan Karagöz, dergiler, polemikler, yıllıklar, manifestolar, fuarlar, ödüller, internet ve medya... gibi birçok hususun edebiyatımızın şekillenmesindeki etkilerini inceliyor.
Meydan Muhaveresi
Faslın devamındaki “Meydan Muhaveresi”nde edebiyat ortamımız tekrar tekrar teşrih masasına yatırılıyor: Necmiye Alpay, Mustafa Aydoğan, Cuma Duymaz, Enver Ercan, Cenk Gündoğdu, Ali Haydar Haksal, Necip Tosun, Hayriye Ünal edebiyat ortamıyla ilgili görüşlerini okuyucuyla paylaşıyor.
Ara Fasıllar Sinemanın
Karagöz’ün “Ara Fasıl”lar iyice sinema olmaya başladı: Karagöz’deki sinema yazılarıyla da dikkat çeken Yavuz Altınışık bu sayıda “Dersu Uzala”yı yazarken, Aybiçe Doğanay“Mrs. Dalloway’den Saatler’e: Zaman, Hayat, Sanat İlişkisi,” başlıklı sağlam bir yazıyla Karagöz’e katıldı.
Temaşalar Şiir ve Hikâye
“Temaşa”nın ilk bölümünü Murat Üstübal ve genç hikâyeci Pelin Emel, ikinci bölümünü Murat Zelan’ın “Enteller Meydanı” isimli harika hikâyesi oluşturuyor. 80 sonrası Türk şiirinde ben, öteki-ben ve ötesini araştıran Üstübal, günümüz şiirinin kavranışına katkıda bulunuyor.
Kıraathane Deyip Geçmeyin
Karagöz’ün kıraathanesini Samed Karagöz ve Erman Akçay hazırladı. Birbirinden kıymetli kitap ve dergilerin tanıtıldığı, masaya buyur edildiği bir bölüm Kıraathane. En temel özelliği, sunulan her kitabın, iş olsun diye değil, emek sarf edilerek sunulması.
Karagöz Dergisi Yazarları Karagöz 7. sayısıyla Türk şiirinin dokunulmamış meselelerini ele almaya devam ediyor. Şiirin Millet Bağıyla okuyucunun karşısına çıkan Karagöz bu sayısında Hakan Şarkdemir, Enis Akın, Murat Üstübal, Osman Özbahçe ve Evren Kuçlu’yla fasıl geçiyor.
Karagöz faslına iki yazısıyla katılan Şarkdemir ilk yazısında millet kavramını inceliyor. Kuramsal yanı ağır basan yazı, millet kavramının tarihsel seyrini de sunuyor. İkinci yazısında sağlam bir Mehmet Âkif ve Yahya Kemal karşılaştırması yapan Şarkdemir, modern şiirimizin kuruluş sürecindeki bir evreyi ışıtan yazısında son derece dikkat çekici bir yakın tarih okuması yapıyor.
“Burası Türkçe!” diyerek sözlerine başlayan Enis Akın meselenin dil boyutuna yoğunlaşıyor. Milleti temsil kaygısının estetik tembelliğe yol açabileceğini hatırlatan Akın, asıl meselenin şairin Türkçeye katkısı olduğunu savunuyor.
Murat Üstübal, “e-Millet” başlıklı yazısında yeni bir duruma dikkat çekiyor: Sanal âlemde oluşan yeni bir millet var. Faslın en ilginç ve dikkat çekici yazısını yazan Üstübal yine yeninin civarında dolaşıyor.
Evren Kuçlu, milletinden kopuk şiirin imkânsızlığı üzerinde dururken, Osman Özbahçe, “şiirimizin büyük çağı” üzerinden millet bağının tarihsel seyrini günümüz şiiri ışığında okuyor.
Derginin ilk sayısından bu yana değişmeyen iyi şiir iddiası bu sayıda da sürüyor: Serkan Işın, Vural Kaya, Yavuz Altınışık, Emre Öztürk, Evren Kuçlu, Hakan Şarkdemir, Murat Üstübal, Enes Özel, Osman Özbahçe, Berk İybar ve Oğuz Karakaş'ın şiirleri Karagöz'ün 7. sayısında okurlarını bekliyor.
Bu sayının temaşası ilk hikâyesiyle Karagöz’e katılan Esra Tarakçı’yla başlıyor: Olduğun Yerde Kal Evlât!
Yavuz Altınışık, Enis Akın’ın ilk eleştiri kitabı Kekeme Türk Şiiri üzerine yazarken Enes Özel, Burak Acar’ın Ateş Akvaryumu’nu, Samed Karagöz, Kudüs Ey Ey ve Hanzala’yı yazıyor.
Karagöz’ün sinema ve sinemayla edebiyat arasında paralellikler kuran iyi çalışılmış yazıları bu sayıda Emine Erdoğan ve Aybiçe Doğanay’la devam ediyor. Erdoğan, “Shepard’ın Absürd Dünyası”nı, Aybiçe Doğanay ise “Yirminci Yüzyılın Kahramanı: Batman”i yazdı. Serkan Işın, suvare ve matineye “Futurama”yla katıldı.
Kıraathane bölümünü neredeyse tek başına hazırlayan Samed Karagöz hem kitap seçimiyle, hem de kitaplar hakkında yazdıklarıyla bu hususa bir Karagöz farkı ve kalitesi getirdi. Bora Başkan ve Ece Zeber bu sayının illüstratörleri. Erman Akçay’ın kıraathaneye getirdiği hareketlilik de dikkat çekiyor.
7. sayısıyla birinci yılını tamamlayan Karagöz’de bir de birinci yıl fihristi bulunuyor.
Karagöz Dergisi Yazarları Yeni Şiirden Konu Komşuya Karagöz 8
Günümüz şiirinin atan nabzı, çarpan kalbi Karagöz Serkan Işın, Hakan Şarkdemir, Emre Öztürk, Cem Kurtuluş, Yavuz Altınışık, Enes Özel, Bülent Keçeli, Musab Kırca, Evren Kuçlu, Hasan Değer, Vural Kaya ve Murat Üstübal’ın şiirleriyle başlıyor.
Karagöz, şiir yazmadan günümüz şiirinin gündemine yerleşmeye çalışanlara, Türkiye’nin adresini şaşıranlara karşı tavrını sürdürüyor. Bu sayıda ele aldığı Türklük ve şiir meselesiyle sizleri gene kanıksanmış dizgelerin dışına davet ediyor. Karagöz faslında Osman Özbahçe, Serkan Işın, Evren Kuçlu ve Yavuz Altınışık okuyucuyu şiirimizin mahiyeti üzerinde düşünmeye çağırıyor.
Karagöz’ün ara fasıl kitabında Enes Özel, Yavuz Altınışık’ın ilk kitabı Makyaj Hatası’nı yazdı, Temaşa bölümünde iki hikâye var: İlki kıymetli hikâyecimiz Yıldız Ramazanoğlu’na ait: “At Hikâyesi.” Bahadır Cüneyt’in Fernando Sorrentino’dan tercüme ettiği “Şemsiye Darbeleri” de zevkle okunuyor.
Bu sayının Suvare ve Matine’sinde; F. F. Coppola’nın Apocalypse Now’ını Yavuz Altınışık sizler için yazdı. Murat Üstübal, edebiyat ortamının fotoğrafını çekerken, Elif Şandan kitap kurdu, sanatsever ve edebi kediler üzerine yazdı. Samed Karagöz ve Erman Akçay’ın hazırladığı Kıraathane bölümü gene birbirinden ilginç kitap, dergi ve dizi yazılarıyla dolu. Hilmi Çakoğlu, günümüz dergiciliğinin en önemli sorunlarından birine, abonelik meselesine el attı: “Susmayın, Abonelik Hakkında Konuşun!”
Karagöz Dergisi Yazarları Karagöz'den Doksanların Dokusu
Karagöz, 9. sayısında, doksanlarda yazmaya başlayan ve günümüz şiirine karakterini veren ve asıl olarak 2000’lerde etkili olmuş şairlerimizi dönemin meseleleriyle birlikte ele aldı. Fasıl yazılarını Hakan Şarkdemir, Evren Kuçlu, Murat Üstübal, Serkan Işın, Hayriye Ünal, Ali Emre, Yavuz Altınışık, Bülent Keçeli, Vural Kaya, Enes Özel, Osman Özbahçe ve Derya Önder yazdı.
Karagöz faslında hem doksanların şiire etkiyen dokusu, hem modern şiirimizin tarihten süzülüp gelen izi sürüldü. Doksanlı yıllarda şiire başlayan kuşak olabildiğince derli toplu bir değerlendirmeye tâbi tutuldu.
Hakan Şarkdemir, genel bir çerçeve içinde, ele aldığı şairlerin birbirleriyle ilişkisini kurarken, Evren Kuçlu, doksanlı yılları 1980’li yıllarla sebep sonuç ilişkisi içinde değerlendirdi. Meseleye modern epik açısından bakan Murat Üstübal, bu yıllarda oluşan epik şiirin izini sürdü. Değerlendirdiği şairlerin epiğin kalıplarında kalmadıklarını belirten Üstübal, yazısına konu ettiği şairleri kendi özgünlükleri içinde ele aldı. Kavrama yeni gerçekçi epik, ironist epik gibi açılımlar kazandırdı. Serkan Işın, iletişim kavramını merkeze alarak edebiyat türlerinin geldiği yeni aşamaları, türlerin eski kalıpları içinde sıkışıp kalamayacaklarını, dönüşüme uğrayacağını hatırlattı. Hayriye Ünal, eleştiri yazılarını belirli kavramlar etrafında kuran şairlerin eleştiri kitaplarını yazdı. Bu alanda oluşan çalışmaları derli toplu bir bakışla bir araya getirdi. Doksanlar sürüyor diyerek meseleyi günümüz şiiri üzerinden okuyan Ali Emre geniş bir perspektifle günümüzün öne çıkan şairlerini inceledi. Yavuz Altınışık, şairin güvenlik kaygısı merkezinde, şiirle birlikte eleştiri çalışmalarına dikkat çekti. Çağrılmayan kuşak diyerek söze başlayan Bülent Keçeli, doksan aralığını esas alarak ara kuşak nitelemesinde bulundu.
Vural Kaya, doksanlardan doksanlara gelenler adını verdiği kuşak dergilerini ele aldı. Kaya, bu kuşağın dergilerini ve dergicilik anlayışlarını gösterirken Enes Özel de hem doksanlarda, hem günümüzde yayınlanan merkez dergilerini değerlendirdi. Osman Özbahçe, çizdiği kısa tarihsel çerçevenin ışığında günümüz şiirini temel özellikleriyle değerlendirdi. Günümüz şiirini taşıyan şairlerden bazılarını yazısına konu etti. Derya Önder, günümüzde bir olaya dönüşen yıllık meselesini ele alan geniş bir çalışma yaptı.
Bu sayının şairleri: Enes Özel, Evren Kuçlu, Mustafa Celep, Bülent Keçeli, Emre Öztürk, Cem Kurtuluş, İdris Ekinci, Osman Özbahçe, Murat Üstübal ve Hakan Şarkdemir.
Sayfa sayısını iki forma artırmasına rağmen, 9. sayıda, faslın uzun sürmesinden dolayı bazı bölümlerine yer veremeyen Karagöz, gene de Temaşa bölümünde Aybiçe Doğanay’ın kaleminden bir Miyazaki yazısı sunuyor. Birçok kitabın tanıtıldığı Kıraathane’yi bu sayıda Samed Karagöz ve Vural Kaya hazırladı.
Karagöz Dergisi Yazarları Karagöz Dergisinin bugüne kadar yayınlanmış 25 sayısı 2 sıvama cilt olarak olarak hazırlandı ve Takım olarak satışa sunuldu.





Ahmet Katılmış, Ayşe Öztürk Samur, Bahadır Kılcan, Birgül Küçük Turgut, Bülent Dilmaç, Ebru Ay, Fatih Yazıcı, Feride Ersoy, Gül Tuncel, Halil Ekşi, Mustafa Şeker, Özlem Lala, Seher Yarar Kaptan, Sevgi Coşkun Keskin, Taha Yazar, Tuğba Sömen, Yaşar Kop, Yusuf Keskin, Zeynep Şimşir Milletlerin geleceği ile milleti oluşturan fertlerin nitelikleri arasında doğrudan bir ilişki vardır. Bu nedenle içinde yaşadıkları toplumunun kültü­rel değerleri ile temel insani değerleri kendi kişiliklerinin bir parçası hâline getirmiş; bilgiye ulaşma, bilgiyi üretme ve yayma yöntemlerini bilen ve uygulayan üyelerinin yüksek miktarlara ulaştığı toplumlar, geleceğe daha yüksek bir özgüvenle bakabilirler.
İnsanların düşünce ve davranışlarında temel insani değerleri yeterince önemsemediklerine ilişkin yargının yoğun bir biçimde dile getirildiği şu günlerde, okulların hem akademik açıdan başarılı hem de iyi karakter nitelik­leriyle bezenmiş bireyler yetiştirmeyi asıl varlık sebebi olarak görmesi iktiza etmektedir. Başka bir anlatımla okullar sadece akademik açıdan yeterlikleri gelişmiş, merkezî sınavlarda başarılı olan öğrenciler yetiştirmekle yetinme­yerek hayatın her aşama ve boyutunda başarılı bireyler yetiştirmeyi amaç edinmelidir. Söz konusu bu amaç, karakter ve değerler eğitimine yönelik gerçekleştiri­len faaliyetlerin de en önemli dayanağını teşkil etmektedir.
Karakter ve değerler eğitiminde kuram ve uygulamayı birlikte ele alan bu eser, öğretmen yetiştirme lisans programlarında yer alan Karakter ve Değerler Eğitimi Dersi için bir kaynak kitap niteliğinde hazırlanmıştır. Kitabın hedef kitlesi olan öğretmen adaylarına, öğretmenlere, araştırmacıla­ra ve ebeveynlere faydalı olmasını dileriz.
Abdulbaki Aksu, Ayşe Eliüşük, Bilal Yorulmaz, Funda Arslan, Kadriye İşgören, M. Fatih Genç, Mehmet Uygun, Mehmet Zeki Aydın, Merve Gürbüz, Nagihan Bulut, Selçuk Şimşek, Şebnem Akyol Gürler, Vesile Albayrak Sak, Vesile Alkan, Züleyha Betül Eken Son yıllarda hızla yok olmaya doğru giden değerlerimizi korumak, çocuklarımıza daha yaşanılabilir bir dünya bırakmak için Millî Eğitim Bakanlığı, 2010 yılından itibaren okul öncesi ile ilk ve orta dereceli okullarda değerler eğitimi çalışmalarının yapılmasını istemiştir. Daha sonra aynı amaçla, yeni geliştirdiği öğretim programlarına doğrudan değerlerle ilgili konu ve kazanımları yerleştirmiştir. Bu çerçevede, okullarımızda uygulanan tüm derslerde değerlerin öğretimi yer almıştır. Bu gelişmelere uygun olarak, üniversitelerimizde de karakter ve değerler eğitimiyle ilgili dersler konulmuştur.
Birlikte çalışmanın ürünü olarak ortaya çıkan bu kitabımız, eğitimcilerimizin değer eğitimi çalışmalarına yardımcı olmak üzere derlenmiş bir çalışmadır. Burada tavsiye edilen etkinlik ve yöntemler çeşitli kaynaklarda bulunabilir. Biz bunları bir araya getirdik ve eğitimcilerimizin hizmetine sunmak istedik. Bu açıdan bu eserin bir ders kitabı olmanın yanında el kitabı olma özelliği de vardır.
Bu kitap, üniversitelerimizde okutulan karakter ve değerler eğitimiyle ilgili ders alan öğrencilere ve her düzeyde görev yapan öğretmenlerimize hitap etmektedir. Kitapta, kuramsal bilgiler yanında önemli değerler açıklanmış, okullarda uygulanabilecek yöntemler ile örnek etkinlikler verilmiş ve ilgili çalışmalar yer almıştır.
Cansu Duman, Nuriye Garipağaoğlu Bir ortam bilimi olan ekolojinin coğrafya ile benzerlik ve farklılıklarının birleşiminden doğan coğrafi ekoloji, ortamı; doğal (iklim, jeoloji, jeomorfoloji, toprak, hidrografya, bitki örtüsü ve fauna), beşerî (nüfus, yerleşme, ekonomik faaliyetler) unsurlar ve ortam sorunlarıyla ele alıp dokusal mekân birimlerine ayırarak değerlendirir. Bu kitapta, Kuzey Ege Havzası'nın kuzeyinde bulunan Karamenderes Havzası'nın doğal ve beşerî ortam koşulları, coğrafi ekoloji bakış açısıyla değerlendirilerek dokusal mekân birimlerine ayrılmıştır. Havza; iklim, bitki örtüsü ve topografik özellikleri temel alınarak Akdeniz zonobiyomu ve orobiyom zonu olarak 2 ana biyoma ayrılmıştır. İki temel biyom içerisinde ana kaya, toprak, bitki örtüsü, hidroloji, fauna ve beşerî unsurlar bakımından diğerlerinden ayrılan 8 farklı mekân birimi belirlenmiştir. Havza ekosistemini bozmaya veya değiştirmeye yönelik doğal ve beşeri kaynaklı tehdit oluşturabilecek arazi kullanımı değişimi, orman yangını, kuraklık, erozyon, nüfus, kütle hareketleri, deprem, fırtına ve taşkın riski gibi ekolojik riskleri belirleyici analizlerle havzanın ekolojik risk modeli oluşturulmuştur. Kaz Dağı Orobiyomu, Araplar Boğazı Habitatı, Troya Antik Kenti Millî Parkı gibi havzada riskin yüksek olduğu, korunması gereken ekolojik bölgeler tespit edilerek öneriler sunulmuştur.
Adem Yılmaz Bernhard'dan Marcuse ve Heidegger'e, Demirkubuz ve Salman Rushdie'den Deleuze'e, Adorno'dan Gasset ve Zizek'e uzanan kuramsal bir yolculuğun tanığı olan Karanlığın Aristokrasisi, hatasızlık ve haklılık gibi ağır iddialardan uzak, okuru düşünsel bir keşfe çağırıyor. İlk bölümünde, Deleuze ve Adorno'yu birlikte okuyan bu çalışma, ikinci bölümünde; edebiyat, felsefe ve siyasal kuram birlikteliğini içinde bulunduğumuz dijital çağa yönelik düşünsel bir sorgulamaya dönüştürüyor. Kitap, kimi yönleriyle bir giriş kitabı özelliği gösterebildiği gibi siyasal kuramı tembelliğinden kurtarmaya yönelik katkı niteliği taşıyor.

“Benim burada yapmak istediğim, öncelikle düşünsel öz güvenin, düşünür ya da düşünce bekçiliğiyle uzaktan yakından bir alakası olmadığını göstermektir. Karanlığın Aristokrasisi, bezdirici ezberlerin ya da okumaya sınır çeken yaklaşımların hükmünde, insanı düşünceden, felsefeden ve entelektüel uğraştan soğutan, iktidarını dayattığı yetersizlik duygusundan alan ikliminde nefes alınabileceğine dair düşünsel bir tanıklıktır”.
Duygu Özakın Sırasıyla tarihsel bir damga, bir sanat akımı, bir alt kültür ve akademik bir araştırma alanı olarak Gotik, tarihten çıktığı yola mimari ile devam etmiş, oradan edebiyata nüfuz ettikten sonra topluma yönelik dikkatlerin merceğinden geçerek edebî ürünleri sosyolojik bir perspektiften ele alan çağdaş araştırmaların gündemine girmiştir. Adını, Got kabilelerinin MS 410 yılında Antik Roma'ya düzenlediği istila ve yağmalardan alan bu terim, ilk kez 1550 yılında İtalyan sanat tarihçisi Giorgio Vasari tarafından “barbar” kavramının ikamesi olarak bir mimari tarzı betimlemek üzere kullanılmış ve o günden bu yana uygar olmayanı imlemiştir.
Bu kitap; yeniden doğuşunu 18. yüzyıl sonlarında bir grup edebiyatçı tarafından sahiplenilmesine borçlu olan Gotik geleneğin, Orest Somov'dan Nikolay Polevoy'a, Vsevolod Garşin'den Fyodor Dostoyevski'ye Rus edebiyatındaki uyarlamalarını çağdaş Gotik kuramları doğrultusunda mercek altına alıyor. Bu amaçla Got kavimlerinin, Roma'ya düzenledikleri akınların ardından önce tarih yazımına, daha sonra sanat tarihi terminolojisine sirayet eden “barbar” kimliklerinin izini delilik, intihar gibi Gotik izlekler ve Kent Gotiği, tekinsiz gibi çağdaş sınıflandırmalar yörüngesinde, sosyolojik eleştiri yöntemiyle sürüyor.
Cemal Sayan Karanlıkta Gün Yüzünüz (Şiir)
Cemal Sayan
Ahmet Özalp, Arda Arıkan, Duygu Mete, Esra Ün, Fatma Kenevir, Gamze Gürbüz, Hasan Ali Yılmaz, Hasan Hüseyin Aygül, Hüsnü Ezber Bodur, Kerem Özbey, Orhan Ayaz, Özcan Güngör, Özge Zeybekoğlu Akbaş, Ziyaeddin Kırboğa Kovid-19 ile yaşanan “toplumu maskeleme” süreci, kaçınılmaz olarak dinî inanç ve pratikleri de etkilemektedir. Toplumsal zorunluluklar ve devletin yaptırım gücü, dinin bir araya gelme, toplu şekilde ibadet etme, senkronize bir şekilde kutsal sözleri tekrar etme, dokunma ve hissetme gibi tanıdık şeyleri, diğer bir deyişle dinin deneyimlenme biçimini derinden etkilemektedir. İbadetlerin fiziksel doğası çevrim içi ortamlara aktarılabilmekte, Türkiye’de olduğu gibi camilerin ibadete kapatılması, Suudi hükûmetince Hac ibadetinin askıya alınması ya da Sri Lanka’da hükûmetin zoruyla Kovid-19’dan ölen Müslümanların yakılması gibi beklenmedik ve radikal önlemler de alınabilmektedir. Benzer şekilde Yeni Çağ inanışları, söz konusu boşluktan yararlanarak bedensel sağlığı aşkın olanla ilişkilendirerek pazarını geliştirmeye ve yeni müritler toplamaya devam edebilmekte, Hindistan’da Müslümanlar, Kovid-19’un “süper yayıcıları” olarak etiketlenebilmekte ve birçok yerde dinî kimliklerinden dolayı kişiler, sosyal dışlanmaya maruz kalabilmektedir.
Kovid-19 salgını, anlama ilişkisi çerçevesinde ele alınması gereken çoklu ve disiplinler arası bir olgu olmakla birlikte bu sürecin dinî inanç ve pratiklere olan etkisinin belirlenmesi ve özellikle söz konusu sürecin ve sonuçlarının Türk akademisi tarafından da tartışılması gerekmektedir. On iki bölümden oluşan, sosyoloji, din sosyolojisi ve din felsefesi gibi alanlarda üretim yapmakta olan 14 yazarın katılımıyla hazırlanmış olan bu kitap projesinin, ilgili alanda çalışma yapan akademisyenlere ve öğrencilere, ayrıca bu alana ilgi duyan okuyucu ailesine katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Cihan Dizdaroğlu, Çiğdem Üstün, Dilaver Arıkan Açar, Esra Dilek, Haldun Yalçınkaya, Haluk Karadağ, Mustafa Aydın, Özgür Orhangazi 2020 yılının ilk aylarında aniden hayatımıza girip, günlük yaşantımızı alt üst eden COVID-19 pandemisi, sadece insan sağlığını etkilemedi, aynı zamanda küresel ve ulusal düzeyde yaygın ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel, çevresel ve sair etkileri oldu, oluyor.
Yaşananların farklı boyutlarını ve uzun dönemli etkilerini daha iyi anlayabilmek ve anlamlandırabilmek için hazırlanan bu çalışma, pandeminin öngörülen ve öngörülemeyen etkilerine odaklanıyor, geçmiş pandemilerden çıkartılan ve çıkartılamayan dersleri, bu sefer yaşadıklarımızdan öğrendiklerimizi ve bu çerçevede geleceğe yönelik neler yapılması gerektiğini kapsamlı şekilde ele alıyor.
Pandeminin en yoğun yaşandığı dönemde, 47 konuşmacı ve binlerce kişinin katılımıyla gerçekleştirilen ve bugüne kadar kayıtları 15.000’in üzerinde kişiye ulaşan çevrim içi seminerlere dayanan kitabın kapsayıcılığı, ele aldığı konuları ve disiplinler ötesi yaklaşımıyla ilginizi çekeceğini umut ediyor, pandemisiz günlerde okunmasını diliyoruz…
Saffet Karayaman Her insan, yaşam süreci boyunca özel ya da iş hayatında birtakım kararlar vermek durumundadır. Karar vericiler, karşılaştıkları bir sorunda ya da durumda birtakım zihinsel süreçler sonucunda bu kararları alırlar. İşte bu zihinsel süreçler aşamasında tecrübelerimiz, değerlerimiz, kültürel kodlarımız, önyargılarımız, inançlarımız devreye girer. Bu referans değerler, alınan kararda son derece etkilidir.
Bir sorunu karar vericiye sunarken onun önemsediği referans değerler de kullanılarak süreç manipüle edilebilir. Çerçeveleme etkisi olarak ifade edilen bu etki, problemin sunumu esnasında, istenen çözüm yolunun da gizli ya da açık olarak bu sunum içerisinde verilmesidir. Bir sorunun takdimindeki vurgular, karar vericinin çözümünün odağını oluşturur.
Toplumun yönlendirilmesinde ustaca kullanılan çerçeveleme, cehalet zemininde daha çok yer bulur. Çerçeveleme uzmanları, toplumun algısını yönetmek için etkin olan değerleri, simgeleri, örf ve âdetleri, inançları yoğun olarak kullanırlar.
Bu kitap, yalnızca kararlarımızı alırken değil karşılaştığımız veri sağanağını sağlıklı bir şekilde yorumlayıp doğru tutumlar geliştirmemize katkı sunabilir. En azından algı yönetimi tuzaklarına karşı bir farkındalık oluşturmamızı sağlayabilir. Keyifli okumalar dileğiyle...