Sosyal Bilimler \ 19-41
Nuriye Niğdelioğlu Happani İntihar Saldırısı Eylemlerinin Anatomisi; günümüz dünyasının en önemli siyasal olayları arasında yer alan, bir öldürme eylemi olarak kullanılan intihar terörizminin stratejisini, demografik yapısını, hedef kitlesini, amaç/yöntem ilişkisini, nedenlerini, hangi dönemlerde intihar saldırısı gerçekleştirildiği ve terör örgütlerine olan katkılarını değerlendirmektir. Bu kitapta, terör örgütlerinin hangi siyasi, dinî veya ideolojik olaylara karşı intihar terörizmi faaliyetlerini gerçekleştirdiği incelenmiştir. İntihar terörizmi başta Orta Doğu olmak üzere İspanya, İngiltere, Rusya, Sri Lanka ve Türkiye dâhil birçok farklı ülkede görülen bir terör çeşididir. Bir kişinin kendi bedenini, hayatını silah olarak kullanmasını gerektiren bir yöntemin nasıl bu kadar popüler hâle geldiği ise araştırmacılar tarafından hâlâ sorgulanmaktadır.
Aydın Usta, Cihan Piyadeoğlu, Ertuğrul Ökten, Hasan Asadi, Hasan Asadi, Hayrunissa Alan, İsmail Pırlanta, Mehmet Dağlar, Meryem Gürbüz, Mesut Demir, Mustafa Uyar, Osman Gazi Örgüdenli, Reza Bigdelo, Serhan Afacan, Şefaattin Deniz, Şefaattin Deniz, Touraj Atabaki, Yılmaz Karadeniz, Zienab Ahmadvand, Zohair Siamian Gorji Elinizde bulunan kitap, İran'da İslam fetihlerinden İslam Cumhuriyeti’ne kadar olan dönemde tarihyazımını ve kaynaklarını inceleyen bir çalışmadır. Türkiye, İran ve Avrupa'dan tarihçilerin katkılarıyla meydana gelen bu eser, ele alınan görece uzun ve hanedan esasına göre alt dönemlere ayırılan asırlara ilişkin ağırlıklı olarak eleştirel bir bibliyografya ve belirli ölçüde tarihyazımı tartışmalarını içeriyor.
Bu amaçla kitapta, Tevaifu'l-Mülûk, Sâmânîler, Gazneliler, Selçuklular, Harezmşahlar, İlhanlIlar, Timurlular, Akkoyunlular, Karakoyunlular, Safevîler, Afşarlar, Zendler, Kaçarlar ve Pehlevîler dönemlerinden her birinin kaynakları, o dönemde ihtisaslaşmış ve çeşitli eserler vermiş tarihçiler tarafından incelenmiştir. Alana yeni giren öğrenciler, özellikle lisansüstü olanlar kadar alanın uzmanları için de faydalı olacak bu eser, konunun ilgililerine her bir dönemin tarih kaynaklarına dair bilgi ve analiz sunmakta ve dönemler arasında tarih kaynaklarının ve tarih yazım dinamiklerinin, perspektiflerinin ve elbette kaynak türlerinin nasıl değiştiğini yahut devamlılık arz ettiğini görme imkânı sunmaktadır.
Özgür Ballı Karagöz, Heves ve Aşkar'da yayımlanan şiirleriyle "teneffüs"ten dönen Özgür Ballı hayatımızda ters giden noktaları ironinin süzgecinden geçiriyor. Lirizm ve ironiyle harmanlanan işlek konuşma dili şiirimizin umut bağlayacağı bir şairi haber veriyor.
Özgür Ballı'nın ilk kitabı İronika, Ebabil Yayınları'ndan çıktı. Büyük acıları, büyük umutları tebessümle ortaya koyan İronika, sizi bir şairin bakış açısıyla etrafınızda akıp giden hayatı sorgulamaya çağırıyor.
Fulya Köksoy İsimsiz Şiirlerimdin...
Ben adını koymayı bir türlü beceremedim, bırak sen nasıl istiyorsan öyle kalsın.
Gerçekten de böyle değil mi hayata dair tüm yaşadıklarımız.
Bazen ifade etmekten korktuğumuz, yüreğimizin en derininde saklı bir yığın anı,
hikâye yok mu bizlere dair...
İşte tam da bu nedenle “İsimsiz Şiirleri” okumaktasınız.
İsimsiz şiirler, avuçlarımızda duran ve en acı şekliyle bazen avuçlarımızı kanatan.
Aslında herkesin kendinden mutlaka bir şeyler bulabileceği, şiire dair bir gökkuşağı cümbüşü elinizdeki kitap.
İstedim ki belki kendinizden küçük de olsa bir şeyler bulabileceğiniz bu şiirlere,
kalbinizin en derinlerinde siz isimler verin...
Ama gerçek hayatın tüm katılığıyla çevrelendiğimiz şu günlerde, gerçekten “İSİMSİZ” kalmamanız tek dileğim.
Cahid Şenel, Eşref Altaş, Hacı Bayram Başer, Harun Kuşlu, Hümeyra Özturan, İdris Cevahir, İzzet Gülaçar, Müstakim Arıcı, Osman Demir Ahlak, İslam düşüncesi içerisinde pratik felsefeden çeşitli dini ilimlere varıncaya kadar geniş yelpazede tartışılagelen bir alandır. Bu itibarla ahlak; felsefi ilimlerden biri olarak kabul edilirken aynı zamanda hadis, kelam, fıkıh, tasavvuf gibi dini ilimlerde de farklı veçheleriyle tartışılmaktadır. Birden çok disiplinin kesişim noktasında yer alan ahlakın, tüm boyutlarıyla incelenip ortaya konulabilmesi için bu ilimlerin kendi iç dinamikleri bakımından ele alınması gerekmektedir. Böyle bir çaba İslam düşüncesi içerisinde yer alan ahlakın bütün boyutlarıyla anlaşılması için elzem görünmektedir.
Bu ihtiyaca binaen İlmi Etüdler Derneği (İLEM) ve İlim Kültür Eğitim Derneği (İLKE) bünyesinde yürütülen "İslam Ahlak Düşüncesi Projesi” kapsamında Mart 2013-Mart 201A tarihleri arasında İslam Ahlak Literatürünün Temel Hususiyetleri" başlıklı yuvarlak masa toplantıları gerçekleştirilmiş ve ahlak alanına dair literatür kendi hususiyetleri bağlamında tartışılmıştır. Elinizdeki bu kitap, söz konusu toplantılarda gerçekleştirilmiş sunumların makalelerinden oluşmaktadır.

Hümeyra ÖZTURAN, Mustakim ARICI, İdris CEVAHİR, Eşref ALTAŞ, Hacı Bayram BAŞER, Harun KUŞLU, Osman DEMİR, Cahid ŞENEL Ahlâk, İslam düşüncesi içerisinde pratik felsefeden çeşitli dinî ilimlere varıncaya kadar geniş yelpazede tartışılagelen bir alandır. Bu itibarla ahlâk; felsefî ilimlerden biri olarak kabul edilirken aynı zamanda hadis, kelâm, fıkıh, tasavvuf gibi dinî ilimlerde de farklı vecheleriyle tartışılmaktadır. Birden çok disiplinin kesişim noktasında yer alan ahlâkın, tüm boyutlarıyla incelenip ortaya konulabilmesi için bu ilimlerin kendi iç dinamikleri bakımından ele alınması gerekmektedir. Böyle bir çaba İslam düşüncesi içerisinde yer alan ahlâkın bütün boyutlarıyla anlaşılması için elzem görünmektedir.
Bu ihtiyaca binaen İlmi Etüdler Derneği (İLEM) ve İLKE İlim Kültür Eğitim Derneği bünyesinde yürütülen “İslam Ahlâk Düşüncesi Projesi” kapsamında Mart 2013-Mart 2014 tarihleri arasında İslam Ahlâk Literatürünün Temel Hususiyetleri” başlıklı yuvarlak masa toplantıları gerçekleştirilmiş ve ahlâk alanına dair literatür kendi hususiyetleri bağlamında tartışılmıştır. Elinizdeki bu kitap, sözkonusu toplantılarda gerçekleştirilmiş sunumların makalelerinden oluşmaktadır.
Şevket Pekdemir Fıkıh müktesebatımızı borçlu olduğumuz fukaha, İslam ispat hukukunu naslar temelinde sistemleştirerek günümüze kadar ulaşmasını sağlamıştır. Ancak özellikle 18. yüzyıldan sonra hayatın her alanını derinden etkileyen bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler hukuku da çok etkilemiştir. Sonuç olarak gerek bireysel düzeyde gerekse fıkıh akademileri seviyesinde adli tıp alanındaki gelişmelerin ve olay yerinden elde edilen maddi delillerin İslam hukukundaki yerinin tespitinde bir takım değerlendirmelerin yapılması ihtiyacı doğmuştur. Bu bağlamda adli tıp çalışmalarının, kamera, video ve ses kayıtlarının, kan, idrar ve parmak izi gibi daha birçok delilin İslam ispat hukukundaki yeri ve cezalara etkisinin tespiti hukukun yeni alanlarından birini oluşturmaktadır.
Ülkemizde İslam ceza hukukuna göre adli tıp ve maddi delil konusundaki çalışmalar oldukça sınırlıdır. Elinizdeki bu
eser, bahsedilen alandaki çalışmalara katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Fahri KAYADİBİ İslâm statik değil, dinamik bir dindir. Devamlı ilerlemeyi emreder, durağanlığı kabul etmez. İki günün birbirine eşit olmasını bile reddeder. Yeni metotlar ve teknolojilerle daima dünden bugün daha çok üretmeyi ve gelişmeyi ister. Dünya ve ahireti ayırt etmeyerek hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için, yarın ölecekmiş gibi öbür dünya için çalışmayı emreder. İlerlemek, kalkınmak için de gerekli olan hususları Müslü-manlara emretmiştir. Müslümanlar ne zaman bu emirlere uymuşlarsa ilerlemişler, parlak medeniyetler kurmuşlar; gereğince uymadıkları ve ihmallik gösterdikleri zamanlar da geri kalmışlardır.
Bu kitabın birinci bölümünde İslâm'da kalkınmanın dinamik güçleri, ikinci bölümünde bu dinamik güçlere uyulduğunda parlak medeniyetler kurdukları, üçüncü bölümünde geri kalış nedenleri, dördüncü bölümünde ilerlemek için neler yapa-bilecekleri akıcı bir üslupla kısa ve öz olarak anlatılmıştır.
İlerlemek, kalkınmak ve yeniden parlak bir İslâm medeniyeti özlemi içinde olan her Müslüman'ın mutlaka bu kitabı okuması gerekir.
Abdurrahim Bilik, Ahmet Sağlam, Damla Tunca, Harun Abacı, İbrahim Aksu, İlker Kömbe, İrfan Kaya, Mehmet Fatih Yalçın, Mehmet Zahit Tiryaki, Mustafa Çakmak, Mustafa Yavuz, Özkan Öztürk, Selahattin Polatoğlu Otorite tarih boyunca mahiyeti, gerekliliği ve sınırları tartışılan bir kavram olagelmiştir. Böylesine tartışmalı bir özellik taşıması otoritenin her daim gündemde kalabilmesine yardım etmiştir. Kavramın gündeme geldiği birincil alan ise siyaset olmuştur. Otorite, kendisine eşlik eden iktidar kavramı ile birlikte, siyasetin en temel meselelerinden birini oluşturmuştur ve oluşturmaya da devam etmektedir. Bununla birlikte, otoriteyi yalnızca siyaset sahasına hapsetmemek gerektiğinin de altı ısrarla çizilmelidir. Çünkü o, siyaset yanında dinden bilime, sanattan felsefeye değin hemen her alanda karşımıza çıkmaktadır.
İslâm düşüncesi merkezli bir inceleme olan bu çalışma, otorite kavramının izini siyaset ve felsefe-bilim sahalarında sürmeye gayret etmektedir. Çalışma birbirinden bağımsız fakat birbirini tamamlayıcı özellikteki bölümlerden oluşmaktadır. Her bir bölüm, otoritenin İslâm, siyaset ve felsefe-bilim tarihindeki değişik yansımalarını dönem yahut isim yahut da eser merkezli olarak soruşturmaktadır. Söz konusu soruşturmalarla otorite meselesi yeniden ve fakat üzerinde daha önce durulmamış farklı yönleriyle siz okuyucuların dikkatlerine sunulmaktadır. Böylelikle de eser, İslâm düşünce tarihinde insana ve topluma ilişkin soruların peşinde koşanların yolunu bir miktar aydınlatmayı hedeflemektedir.
Cevdet Kılıç “İslâm Düşüncesinin Batı'ya Tesirleri” konusu hem Batı için hem de İslâm dünyası için önemli bir konudur. Bu konudaki araştırmalar, İslâm dünyasında ve özellikle ülkemizde çok yenidir. Batı'da, geçen yüzyılın başlarına kadar geri giden araştırmalar, ülkemizde çok az ve çok kısmidir.
Batı; İslâm, Kur'an ve Hz. Peygamber'e düşmanlığından hiçbir zaman vazgeçmemiştir. İslâm'a düşmanlık ederken onun ürettiği bilgi, bilim ve felsefeyi takip etmekte ve düşünce dünyasına katmakta tereddüt etmemiştir. Batı düşüncesine İslâm düşüncesinin etkisi hususunu bilmek kadar önemli olan bir başka husus, Batı'nın gerçek yüzünün “ne olduğu”nu anlamaktır. Batılı düşünürlerin çoğunluğu, İslâm düşüncesinin orijinal olmadığı, İslâm dininin her türlü özgür düşünceye ve bilime engel olduğu, kendi özgün düşüncesini üretemediği, kadim felsefelerin kötü bir kopyası olduğu kanaatindedir. Ancak hiç de öyle olmadığı ve İslâm dünyasında üretilen bilgi, bilim ve felsefenin Orta Çağ İslâm dünyasında zirvelerde olduğu anlaşılmış; İslâm düşüncesinin Batı dünyasına etki ve katkısının çok büyük olduğu, bizzat kendileri tarafından itiraf edilmek durumunda kalınmıştır.
Elinizdeki eserde İslâm düşüncesinin Batı'ya geçiş şekli ve yolları; Endülüs, Sicilya ve Haçlı Savaşlarının bu geçişe sağladığı katkılar ve imkânlar üzerinde durulmakta, Batı düşüncesinin kaynakları ve İslâm filozoflarının Batılı filozoflara etkisi anlatılmaktadır.
Anar Gafarov, Aygün Akyol, Eşref Altaş, Fethi Kerim Kazanç, Hümeyra Özturan, Mehmet Evkuran, Mehmet Zahit Tiryaki, Yunus Cengiz Ahlâkî yargıları, bir başka ifadeyle ahlâkî önermeleri iyi veya kötü şeklinde değerlendirmemizi sağlayan ilke yahut kaynak nedir? Düşünce tarihinde bu kaynağın haz, doğa, duygu, akıl, sezgi, toplum, ilahi irade olduğuna dair farklı cevaplar bulmak mümkündür. Fakat Adaletin iyi, zulmün kötü olduğunu nereden elde ediyorum? sorusuna verdiğimiz cevap, bizi yeniden farklı sorularla karşı karşıya getirir. Örneğin cevabımız akıl ise bu aklın özelliği nedir yahut hangi akıldır? İnsanın doğasının, duygularının, sezgisinin, içinde yaşadığı toplumun eylemlere ilişkin iyi ve kötü yargısını vermede bir rolü var mıdır? İlahî vahyin ahlâk alanını belirlemedeki rolü nedir? Ahlâkî yargılar ile ilgili olarak çoğaltılabilecek bu tür soruların, bu kitapta temel olarak ahlâkî önermelerin kaynağı sorusu altında ele alınması amaçlamaktadır.
Harun Kuşlu, İbrahim Aksu, İbrahim Halil Üçer, Kübra Bilgin Tiryaki, Metin Aydın, M. Zahit Tiryaki, Sümeyye Parıldar, Yunus Cengiz En genel anlamda insan tabiatı şeklinde ifade edilebilecek olan kişiliğin, oluşum ve farklılaşmasında tevarüs edilen biyolojik ve kalıtsal özelliklerin mi yoksa yaşanılan deneyimler çeşitliliğinin mi esas öneme sahip olduğu tartışması felsefe tarihinin erken dönemlerine kadar geri götürülebilecek ve bugün de aynı canlılıkta varlığını devam ettiren bir probleme işaret etmektedir. İnsan tabiatını açıklama biçimi olarak mizaç teorileri ise bir aynıyla fizik ve tıp ile ilgiliyken sonuçları itibariyle insanın eylemleri ve bu dünyada bulunuşu ile doğrudan ilişkilidir.
Elinizdeki kitap, 2015 yılında İslam Ahlâk Düşüncesi Projesinde kapsamında İslam düşüncesinde ortaya çıkan mizaç teorileri üzerine gerçekleştirilen yuvarlak masa toplantılarının genişletilmiş bir çıktısıdır. Kitapta yer alan makaleler; insan kişilik ve karakterinin anlaşılmasında çok merkezi bir yeri olan mizaç teorisinin Hipokrat (M.Ö. 375) ve Galen (ö. 200) sonrası dönemine, daha özel olarak ise problemin bazı İslam filozof ve kelamcılarındaki görünümlerine odaklanmaktadır. Kitap, konuyla ilgilenmek isteyen okuyucular için bir başlangıç olmayı ve sonrasında problemin yeni görünümleriyle mukayeseli bir şekilde yapılacak yeni okuma, anlama ve yorumlama süreçlerine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.
Hatice Toksöz Sevgi (el-mehabbe), kavramına dair etimolojik bir tahlil girişimi olan bu çalışma, sevgi kavramının İslam düşüncesinde metafizik, fiziki, ahlaki ve siyasi boyutlarına ilişkin açılımları gözler önüne sermeyi hedeflemektedir.
Çalışmada, Allah'ın sevgisi ile yaratılmışların sevgisinin mahiyet farkına işaret edilerek İslam düşünürlerinin sevgi kavramı etrafında tartıştıkları problemlere yer verilmiş; böylece İslam filozoflarının, kelam bilginlerinin ve mutasavvıfların sevgiye ilişkin yazdıkları üzerinden mukayese yapma imkânı sağlanmıştır.
İslam düşüncesine dair yazılmış metinler ışığında sevgi kavramının analizini ortaya koyan bu eser, okuyucularını sevginin bireyin ahlaki
yetkinliğini kazanması ve toplumsal birlikteliğin mükemmel şekilde tesisi için vazgeçilmez bir haslet olduğu noktasında bilgilendirmeyi amaçlamaktadır.
Yunus Cengiz, Selime Çınar Ahlâk düşüncesi için kilit kavramlardan biri olan vicdan kavramı günümüzde sıklıkla "ahlâkî bilinç" anlamında kullanılmaktadır. İslam düşüncesine bakıldığında ise vicdan kelimesinin bu anlamda kullanıldığını ya da yaygınlıkla böyle bir içeriğe sahip olarak geçtiğini söylemek zordur. Nitekim birçok metinde bu kavram ahlâkî değil epistemolojik anlamda sezgiye karşılık gelecek şekilde geçmektedir.
Bu çalışma ile amaçlanan; vicdan kavramını Îslamî gelenekler üzerinden işleyerek, kavramın bu geleneklerdeki karşılığını saptamaktır. Bu durum bizim, literal olarak vicdanın geçip geçmemesine bakmaksızın bir eylem karşısındaki eyleyenin ahlâkî farkındalığının oluşmasını sağlayan zihinsel halleri ve pratik sonuçlarını çözümlemeyi hedefleyen metinleri ele almamızı gerekli kılmaktadır. Bunu yaptığımız takdirde ahlak psikolojisine dair klasik metinleri tekrar yorumlama imkânını bulacağımız gibi, İslam ahlak felsefesinin yeniden üretimine bir katkı da sağlamış oluruz.
İslam Ahlâk Düşüncesi Projesi kapsamında 3-4 Haziran 2016 tarihlerinde İLEM-İLKE ev sahipliğinde gerçekleştirilen İslam Düşüncesinde Vicdan Çalıştayı'nda sunulan çalışmalardan oluşan bu kitapta yer alan makalelerde, insanı doğru eyleme teşvik eden içsel halin sorun- sallaştırılma biçimi, bunların farklı alanlardaki yansımaları ve psikolojik-teolojik temelleri ilgili gelenekler açısından ele alınmaktadır.
Bayramali Nazıroğlu Bu kitapta, İslam medeniyetinin hüküm sürdüğü coğrafyada, yaklaşık bin yıllık bir süreçte İslam dininin inkâr edilemez katkısıyla geliştirilen, şekillendirilen ve İslamın gövdesine ayrılmaz bir parça olarak eklemlenen İslama has öğretmen anlayışı ele alınmaktadır. İslam dininin, herkesi dindar olma potansiyeline sahip bireyler olarak kabul ettiği; fakat bunu, onun “fıtrata uygun” yetiştirilmesi kaydına bağladığı bilinmektedir. Bunu akılda tuttuğumuz zaman, öğretmenlerin sorumluluk alanlarının, dini de kapsayan daha geniş bir çerçevede değerlendirilmesi icap etmektedir. Nitekim kitapta konuya bu açıdan yaklaşılmıştır. Bu bağlamda, kitabı okuyan bir kişinin, ilk planda İslam eğitim geleneğinde eğitimle ilgili olarak kullanılan temel kavramları tanıması, bu gelenek içinde kimlere öğretmen payesi verildiğini bilmesi ve öğretmenlerle ilgili temel meseleleri görmesi amaçlanmıştır. Bunun yanı sıra kitapta, öğretmenlerde aranan kişisel nitelikler ve mesleki yeterlikler hakkında da okurun belli bir kanaat sahibi olabileceği ümit edilmektedir.
Cevdet KILIÇ Elinizdeki kitap, belki biraz iddialı gelecektir ama İslâm'ın felsefi yorumu denemesidir. Bunun anlamı bize göre şu­dur: Günümüz insanı, bilgiyi felsefi boyutla­rıyla test etmek ister. Velev ki bu bilgi türü, metafizik bilgi alanı olsun. Çağımız bilgi felsefesinin en önemli yaklaşımlarından biri, doğrulama ilkesidir. Bu ilkenin doğasında bir önermenin doğru olup olmadığı, o önermenin içeriğinin olgularla desteklenip desteklenmemesiyle doğru orantılıdır. İşte burada yapılmak istenen şey, doğrulama ilkesini dinin verileri üzerinde felsefi metodoloji ile uygulamaktır. Böyle bir girişimde bulunmanın kalkış noktası, dinin inanç ve ibadet esaslarının yanı sıra vahyin verilerinin fel­sefi boyutunun önemini ortaya koymak içindir. Günümüz insanı, dini veya felsefi bilgiye, inanması ve doğruluğunu kabul edebilmesi için akli, mantıki ve felsefi delilleriyle birlikte ikna olması gerekir. Yani “nasıl”ından ziyade “niçin”i önemlidir ve önceliklidir. Biz de bu çalışmamızda, vahyin verilerini bu tarzda ele almaya çalıştık. Burada yapılmak istenen şey, İslâm dininin vahyi verilerinin akli ve felsefi boyutlarıyla te­mellendirilmesi, “neden”inin ve “niçin”inin ortaya konulması, yani kısaca “hikmet” üzerinde durulması, “nasıl”ının ise uzmanlarına bırakılmasıdır. Bizim bu çalışmamız, bilinen şeylerin tekrarı veya geçmişe ait birtakım başarıların özlemi de değildir. Bilimsel gelişmeleri veya keşifleri, Kur'ân-ı Kerim ayetleri ile bağdaştırmaya çalışıp imanımızı yeniden tazeleme gayreti de değildir. Burada yapılmak istenen şey, bir hakikatin farklı boyutlarıyla ele alınmasıdır. İlmimizi, irfanımızı, felsefemizi ve medeniyetimizi yeniden keşfetmeye çalışırken bu yolda döşeyeceğimiz taşları, sağlam bir zeminini oluşturma yolunda bir çaba olarak görmek gerekir.
Cevdet Kılıç Bu kitap, üniversitelerimizin Fen-Edebiyat veya Sosyal ve Beşerî Bilimler fakültelerinin Felsefe bölümü öğrencilerine yönelik kaleme alınmış bir çalışmadır. Bu bölümlerde, son zamanlarda İslâm felsefesine ilgi gittikçe artmaktadır. Günümüzde İslâm felsefesi üzerine yazılan eserler, daha ziyade İlahiyat formasyonuna sahip kitleye yönelik kaleme alınmış eserlerdir. Yani bu eserler, anlaşılabilmesi için ilâhiyat bilgisine ve kavramlarına, İslâm tarihi bilgisine ve aynı zamanda İslâm felsefesinin kavramlarına ve problemlerine vakıf kimselerin anlayacağı bir dil ve üslupla yazılmıştır. Ancak felsefe bölümü öğrencisi, bu eserleri anlamaya yönelik bilgisel, tarihsel, kavramsal ve problematik olarak bir altyapıya yeterince sahip değildir. Hem gerekli bu altyapıyı tamamlamak hem de İslâm felsefesinin daha iyi anlaşılmasına bir katkı sağlamak amacıyla böyle bir eseri kaleme almış bulunmaktayız.
Kitap, öncelikle felsefe bölümü öğrencileri hedef kitle olarak seçmiş olsa da İslâm felsefesine ilgi duyan herkes için bir el kitabı niteliğinde hazırlanmıştır.
Kitapta, aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır:
• İslâm felsefesinin anlamı ve kapsamı nedir?
• İslâm dünyasında felsefi düşüncenin ortaya çıkmasında etkili olan unsurlar nelerdir?
• İslâm felsefesi farklı kültür ve medeniyetlerden etkilenmiş midir? Etkilenmiş ise bunlar hangileridir?
• Felsefe tarihinin en önemli ayağı olan VIII-XV. yüzyılda İslâm dünyasında İslâm felsefesi ve bilimine etkisi ve katkısı olan büyük filozoflar kimlerdir?
• İslâm felsefesi Batı düşünce dünyasını etkilemiş midir? Eğer etkilemiş ise bunun yolları nasıl olmuştur?
• İslâm düşüncesinin bir parçası olan tasavvuf düşüncesi nedir? Nasıl ortaya çıkmış ve temsilcileri kimlerdir?
Muhammed Tayyip Okiç İslâm Geleneği Sünnet / Hadis (Islamska Tradicija) Okiç Hocanın yedi yıl müderrislik yaptığı Üsküp'teki “Kral Aleksandır I Medresesi”nin ders kitabı olarak hazırlanmıştır. Hadis ilmi öncelikle siyer, Arap filolojisi, etnolojisi ve semantiği gibi ilimlerin zorunlu kaynaklığı açısından tahlil edilmiştir. Bilahare Okiç Hoca İslâm düşünce tarihinde hadis konusunda ana akımın (ehlü-l adl ve's-sünne) gölgesinde kalmış mezheplerin, keza Müslüman toplumlarda özümsenmiş bir karşılık bulamayan bazı yöntemsiz hareketlerin hadis ilmine yönelik farklı yaklaşımlarına dair bir envanter sunmuştur. Bu noktada hadis sahasında Müslüman tenkitçiliğinin ölçüleri ile Avrupa kritisizminin parametrelerinin birbirinden oldukça farklı olduğuna, ayrıca bunların birbirlerinin alanlarında gezdirilemeyeceğine dikkat çekmiştir. Okiç'e göre hadis zamanla Müslüman milletlerin inanç, kültür ve geleneklerinin belirleyici ve ayrımlaştırılamaz bir parçasına dönüşmüştür. Hadisin Müslüman milletlerin kültürel ve ananevi tarihinde ayrı bir serüveni vardır. Hadis Türkler üzerinden Yugoslav Müslümanlarının ilmî ve kültürel hayatlarını da şekillendirmiştir. Yugoslav hukuk tarihinde hadis izleri, Yugoslav Müslümanlarının sosyal ve gündelik hayatını şekillendiren hadis tasavvuru, Yugoslavya'da hadis okutulan okullar ve müfredatları, ayrıca bu vadideki hadis edebiyatı özetlenmiştir. Okiç Hoca, eserin sonuç bölümünde Müslüman milletlerin dar zamanlarında (örneğin Sakarya Meydan Muharebesi, Avrupa literatüründe “Küçük Asya Hezimeti”) duygu bütünlüğünü yeşertmek, Allah'ın inayet ve yardımına sığınmak amacıyla hadis meclisleri kurma geleneğine işaret etmiş ve bu geleneğin yaşatılmasına dair bir şuura istikamet çizmiştir.
Abdurrahman Yıldırım Zekât, İslam dininin en temel ibadetlerinden biridir. Kur'ân'ın birçok ayetinde İslam'ın beş şartından biri olan namazla birlikte zikredilmiştir. Fakat günümüzde bu ibadetin ifâsı ile ilgili çeşitli problemler özellikle bankacılık sistemin'n gelişmesi ile birlikte gündeme gelmiştir. Bcnkacılık ile birlikte bireylerin borçlanma durjmhrının gittikçe arttığı görülmektedir Borçlanma, aynı zamanda kişiyi ya da kurumu alacaklı hâle getirmektedir. Borçlanmanın artması, borca konu olan malların çeşitlenmesi, borçların vadesinin uzaması çibi nedenler alacağın zekâtı konusunu tekrar gündeme getirmiştiı. Bu bakımdan kitap, alacağın zekâtı konusunu gündemine almıştır. Alacağın zekâtı meselesi İslâm'ın beş temel şartından biri olan zekât ibadeti konusunda Müslümanların karşılaştığı güncel meselelerden biridir. Zekâtın farz olması için gerek zekât mükellefinin gerekse zekât verilecek malın birtakım özeliklere sahip olması gerekmektedir. Bu şartlardan biri de mal ile ilgili olup asli ihtiyaçlar dışında nisap inikleri mala sah p olmaktır. Bu mallarc sahip kim senin alacaklı obrak başkalarında maları olması durumunda, clacak durumunda olan bu mallar ihtilaf konusu olmuştur. Bu çerçevede konu; etraflıca de alınmış, özellikle klasik dönem fakihlerinin öne sürdükleri yaklaşımlar değerlendirilmiş ve modern dönemde ortaya çıkan değişiklikler güncel yaklaşımlar doğrultusunda iıcelenmişlir. Kitap, zekât ahkâmı açısından alacak konusunu inceleyip meseleye fıkhî ve güncel bir çözüm önermesi bakımından bu elandaki boşluğa önemli bir katkı sumaktadır.
Ömer Faruk Tekdoğan Modern finansın temeli diyebileceğimiz kısmi rezerv sistemi, zayıf yapısı, ekonomik istikrarsızlıklarda oynadığı rol ve oluşturduğu sorunlar nedeniyle geçmişten günümüze tartışma konusu olmuştur. Para arzının büyük kısmının kaydi olarak oluşmasını sağlayan faiz eksenli bu sistem,
ekonomik hayatı sarıp sarmalayan bir makro-ribâ sistemine yol açmıştır. Bu sisteme bir alternatif olarak geliştirilen tam rezerv sistemi ise pratikte kendine yer edinememiştir. İslâm iktisadı açısından bakıldığında mevcut sistemin ribâ eksenli olması ve adaletsiz bir kaynak dağılımına sebep olması, ortaya konan alternatiflerin bu gözle değerlendirilmesi ihtiyacını doğurmuştur. Kısmi rezerv sistemi, ticari bankaların ve merkez bankalarının gerektiğinde yeterli likiditeyi sağlayacaklarına dair güvene dayalı olarak yürümektedir ve dolayısıyla özü itibariyle finansal krizlere
karşı zayıf ve kırılgandır. Bu bakımdan; kitapta, kısmi rezerv bankacılığının keşfedilmesiyle ekonomilerde ortaya çıkardığı ileri sürülen sorunlar irdelenmiş, tam rezerv bankacılığının uygulanabilirliği ve çözüm için ne kadar yeterli olduğu incelenmiş ve İslâm iktisadı açısından her iki sistemin de uygunluk ve sakıncaları tartışılmıştır. Ayrıca, ajan temelli bir simülasyon modeli kullanılarak her iki bankacılık sisteminin ekonomik istikrar üzerindeki etkisi mukayese edilmiştir.
Eksiksiz bir yaşam şekli olarak İslam'ın değer ve ilkeleri ile laiklik temelli sosyal gerçeklik arasındaki ayrım bugünkü Müslüman dünyasına nüfuz eden gerginliğin temelinde yatmaktadır. Bu nedenle İslam'ın orijinal kaynaklarından -Kur'an ve sünnet- ve Müslüman halkın tarihî tecrübelerinden yararlanarak islam'ın gerçek anlamı ve mesajını keşfetmek için yeni bir arayış vardır. İslam'ın uygunluğunu değerlendirmek ve bu bilinci sosyoekonomik gerçekliğe dönüştürmenin yol ve araçlarını bulmak için kişisel ve toplumsal yaşamın -edebi, eğitimsel, politik, sosyokültürel, ekonomik ve teknolojik- hemen hemen her alanında çaba gösterilmektedir. Gelişmekte olan bir sosyal bilim olarak İslam iktisadı, Müslüman iktisatçılar ve ulemadan böyle bir yaratıcı cevap niteliğindedir.
İslam İktisadı Çalışmaları, İslam iktisadının titiz bir akademik disiplin olarak tanıtımı ve geliştirilmesine katkı sağlamak amacıyla düzenlenen Birinci Uluslararası islam Ekonomisi Konferansı'nda sunulan bazı makaleleri içermektedir, islam iktisadının bir disiplin hâline gelebilmesini amaçlayan toplantıda Müslüman iktisatçılara islam iktisadının temel kavramalarını açıklamak ve çağdaş dünyada bunları uygulamanın yollarını ve araçlarını tartışmak için yapılan çaba da dâhil olmak üzere ekonominin islamileştirilmesinin sorunlarına değinen tartışmalar yürütülmüştür. Elinizdeki çalışma, bu tartışmaların bir neticesi olarak İslam iktisadı kavramı ve metodolojisi, islam iktisadında üretim ve tüketim, İslam iktisadında devletin rolü, şeriat çerçevesinde sigorta, faizsiz bankacılık, zekât ve maliye politikası, İslamî çerçevede ekonomik gelişmeler, Müslüman ülkeler arasında ekonomik iş birliği konularındaki makalelerden oluşmaktadır.
Abdulkader Cassim Mahomedy, Asad Zaman, Hafas Furqani, Hakan Sarıbaş, İsmail Cebeci, Masudul Alam Choudhury, Mohamed Aslam Haneef, Mohd Mahyudi, Monzer Kahf, Muhammad Akram Khan, Necmettin Kızılkaya, Sabri Orman, Saif Ibrahim Tag el-Din, Shamim Ahmad Siddiqui, Valentino Cattelan, Zubair Hasan Modern İslam iktisadı tartışmalarının düğümlendiği konular içerisinde metodoloji tartışmaları önemli bir yer teşkil etmektedir. Modern dönem İslam iktisadı tarihi kadar eskiye dayanan bu tartışmalarda bir metodolojinin olup olmadığı varsa bunun İslam'ın ortaya koyduğu dünya görüşü ile ne kadar uyumlu olduğu ve başka disiplinler ile ilişkisi gibi birçok mesele tartışma konusu edilmektedir. Bu tür tartışmaların modern öncesi dönemde yapılmaması ve neredeyse bir yüzyıla yaklaşmasına rağmen modern İslam iktisadı çalışmalarının hâlen metodoloji konusunda mühim sorunlarının bulunması oldukça önemlidir.
Elinizdeki bu kitap, İslam iktisadında metodoloji konusunu kapsamlı bir şekilde ele alan, bu konuda temel soru(n)ları tespit eden ve bunlara farklı çözüm önerileri ve cevaplar arayan çalışmalardan oluşmaktadır. Bu çalışmaların yoğunlaştığı alanları dört ana başlık altında toplamak mümkündür: İslam iktisadının kökenleri ile ilgili meseleler, metodoloji çerçevesinde gündeme gelen temel sorular, fıkhın sunmuş olduğu imkânların metodoloji tartışmalarındaki yeri ve başka kültür ve medeniyetler ile karşılaşma sonucunda ortaya çıkan ana problemler. Alanın önemli isimlerinin birikimlerini bir araya toplayan ve bu çerçevede önemli tartışmalara bir yandan kapı aralayan bir yandan da süregelen tartışmalara somut çözümler üreten çalışmaların her biri metodoloji tartışmalarına önemli katkılar sunmaktadır.
Mabid Ali Al-Jarhi, Osamah Al Rawashdeh, Muhammed Iqbal Anjum, Toseef Azid, Servet Bayındır, Muhammet Fatih Canbaz, M. Kemalettin Çonkar, Abdullah Durmuş, Ekrem Erdem, H. Mehmet Günay, Hichem Hamza, Khoutem Ben Jedidia, M. Fahim Khan, Kadir Kızıltepe, Muhammad Azeem Qureshi, Fatih Yardımcıoğlu Kur’an’da ve hadis literatüründe ribâ olarak adlandırılan şey(ler)in katiyetle yasaklanmış olduğu konusunda Müslümanlar aksi yönde görüşlerine pek rastlanmamıştır. Tartışmaların ana eksenini ; ribânın tanımı, türleri, yasağın hikmeti ve kapsamı, günümüzdeki modern finans uygulamalarının ribâ yasağı açısından değerlendirilmesi, mevcut İslamî finansta ribânın yeri ve ribâ içermeyen alternatif finansal ürünlerin nasıl geliştirileceği gibi konular oluşturmaktadır.
Elinizdeki bu kitap temelde günümüz iktisadi problemlerinde yer aldığı düşünülen pek çok sosyal, siyasal ve iktisadi soruna yol açan faiz konusunu odağa almaktadır. Bu bağlamda kitapta, kavramdan uygulamaya faizin birçok açıdan incelendiği makaleler yer almaktadır. Söz konusu metinler genelden özele ; Kur’an-ı Kerim’de ribâ ayetlerinin kademeli nüzulü, faizin eylemsel ve sonuç odaklı tanımlanması önerisi, literatürdeki faiz teorilerinin mukayesesi, literatürde faizle ilintili olarak en sık anılan teori olan paranın zaman değerinin İslamî açıdan değerlendirilmesi, alternatif bir bakış açısıyla faizi bir piyasa aksaklığı olarak açıklayan bir görüş ortaya konması, günümüz İslam finansındaki murâbaha ve faiz ilişkisi, kitle fonlamasından hareketle faizsiz yatırım ürünleri geliştirme önerisi gibi konularla ilgilidir.
Fatih Savaşan, Fatih Yardımcıoğlu, Şakir Görmüş, Süleyman Kaya İslam'ın iktisadi görüşünün ne olduğu, bir ekonomik sistem sunup sunmadığı, insanların ihtiyaçlarına ne gibi çözümler ürettiği, tarihsel olarak Müslümanların hangi kurumlar üzerinden ekonomiyle ilgili faaliyetlerini yürüttüğü gibi birçok konu uzun zamandır farklı kesimler tarafından tartışılmış ve hâlâ tartışılmaya devam etmektedir. Sadece teorik çabalar değil uygulamaya dönük de birçok gayret ortaya konulmuş, kurumlar tesis edilmiştir. Kimi zaman İslamî bankaların başını çektiği uygulama tarafı diğer teorik çalışmaları yönlendirmiş kimi zaman da teori, uygulamayı etkilemeye çalışmıştır. Diğer yandan İslamî finansın büyümesi ile birlikte kaçınılmaz olarak düzenleyici otoriteler de bu ekosistemin içine dâhil olmuştur. Nihayetinde birçok paydaş birbiriyle irtibatlı ya da değil İslam iktisadı ve finansı üzerine kafa yormakta, bu alanın gündemde kalmasına katkı sağlamaktadır.
Türkiye için de özellikle 1980'li yıllardan sonra İslam iktisadı ve finansı alanındaki çalışmalar artmıştır, islam hukukçuları, İslamîfinans sektöründeki çalışanlar, düzenleyici kurumlar, akademisyenler ve daha birçok kişi alana katkı sunmaktadır. Bunların içerisinde bazı isimler kendi alanlarında öncü roller oynamışlar ve günümüzde İslam iktisadı ve finansının çok daha geniş kesimlere ulaşmasında etkili olmuşlardır. İşte bu kitap, bu alanda uzun yıllardan bu yana emek vermiş hocalarla ve İslamî finans alanında faaliyet gösteren sektör temsilcileriyle ve düzenleyicilerle yapılan söyleşilerden oluşmaktadır.
Chaib Bounoua, Kadir Yıldırım, Latife Reda, Mohamed Benbouziane, Muhammad Iqbal Anjum, Mustafa Macit, Rajai Ray Jureidini, Saffet Köse, Salman Ahmed Shaikh, Siham Matallah, Toseef Azid, Yasien Mohamed, Zeyneb Hafsa Orhan Modern iktisat ilmi, kapitalist ekonomik sistemle el ele gelişerek günümüz iktisadi düzeninin şekillenmesini sağlamıştır. Fayda ve maliyetin insanları ve piyasayı yönlendirdiği bu sistemde tüketimin teşvik edilmesi ve kârlılığın artırılması temel amaç hâline dönüşmüştür. Bu süreçte, insan emeği ve emeğin değeri de kazanç ve sosyoekonomik sisteme sunduğu katkı çerçevesinde değerlendirilmeye başlanmıştır. Emeğin sadece bir üretim girdisi olarak görülmesi ve teknolojik gelişmelerle ikamesinin sağlanması, değerinin de hızla azalmasına yol açmıştır.
Kapitalist iktisadi sistemin meydana getirdiği problemlerle başa çıkmada yeni bir İslam iktisadı anlayışı ortaya koyarak emeğin karşılığının adil belirlenmesinden emeğin karşılığının zamanında verilmesine; hukuki hakların güvence altına alınmasından iş güvenliği tedbirlerine kadar
geniş bir yelpazede teorik tartışmaların yapıldığı ve politika önerilerinin sunulduğu “İslam İktisadı ve Emek” başlığıyla uluslararası bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Elinizdeki kitap, farklı coğrafyalardan pek çok nitelikli ilim insanının atölyede sunduğu tebliğlerin bir seçkisinden oluşmaktadır. Kitapta, emek konusunda İslam iktisat düşüncesinin teorik düzeyde çalışma ve emeğe atfettiği değer, hâkim iktisadi sistemin yarattığı pratik koşulların sınırlandırmasından kurtulamadığı ve böylece İslam iktisadı ve emek arasındaki ilişkinin temelden ve açık bir şekilde konuşulamadığına dikkat çekilmiştir. Ayrıca kitapta, kapitalist iktisadi sistemin aksine insanın piyasa zemininde konuşulacak bir meta olmadığı ve insanı salt emeğe indirgemenin İslam’ın temel değerleri ile bağdaşmayacağı vurgulanmıştır.
Ahmet Faruk Aysan, Valentino Cattelan, Mustafa Dişli, Ekrem Erdem, Aliakbar Jafari, Hüseyin Öztürk, Bilal Ahmed Qazi, Özlem Sandıkçı Türkdoğan, Mustafa İbrahim Turhan, Mansour Yeganeh 1980’lerden itibaren neoliberal politikaların yaygınlaşması ve finans kapitalizminin küresel ölçekte etkinleşmesi ile beraber bankalar aracılığıyla insanlar borç, kredi, faiz sarmalına mahkûm edilmiş, öte yandan finans kurumları kârlarını fâhiş oranlarda arttırmıştır. Finans kurumlarının etki alanını bu derece genişlettiği bir dönemde, İslam iktisadı üzerine yapılan çalışmalar da yön değiştirmiştir. Son otuz yıldır yapılan çalışmalar neticesinde gelinen noktaya bakıldığında, alternatif sistem arayışlarının, mevcut sistem içerisinde var olma çabalarına doğru evirildiği görülmektedir. İktisadi bir sistem oluşturma arayışları, özellikle finansal boyutla sınırlandırılmış ve faizsiz bankacılık hiz-metlerinin başlatılması ile Müslümanlara sistem içerisinde yer açılmıştır.
İslam iktisadı çalışmalarını finansal alanın kısıtlamasından kurtararak bütün yönleriyle ele almak ve İslam iktisadının alternatif bir sistem olarak iddiasını sürdürmesini sağlamak maksadıyla “II. İslam İktisadı Atölyesi: İslam İktisadı ve Piyasa” başlıklı uluslararası bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Elinizdeki kitap, bu toplantıya dünyanın farklı coğrafyalarından katılan ilim insanlarının sunduğu tebliğlerin bir seçkisinden oluşmaktadır. Kitapta, İslam ve piyasa arasındaki ilişki odak noktası olarak belirlenmiş, adil, insani ve sürdürülebilir bir piyasa modelinin imkânı tarihsel bilgiler ve mevcut iktisadi koşullar ışığında tartışılmıştır.
Ali Muhyiddin Karadâğî İslam İktisadına Giriş
Ali Muhyiddin Karadâğî

İslam iktisadı alanında öncü çalışmaları ile bilinen Karadâğî’nin bu çalışması kitap, sünnet, makâsıdu’ş-şeri’a ve fıkıh mirası ışığında modern ekonomiyle mukayeseli olarak temellendirilmiş bir çalışma iddiası taşımaktadır. Karadâğî, İslâm hukuku ve iktisat öğrencisinin, ekonomi dünyasında dönen en önemli hususlarda İslâmî bakış açısıyla ve sağlam fıkhî temellendirmelerle bilgi sahibi olması gerektiğini belirtmektedir.

Kitap, iktisatta yer alan en önemli kavramları tanımladıktan sonra, İslâm iktisadını açıklamak için araştırma yöntemini, İslâm’da iktisat ilmi, iktisat nizamı, iktisat teorisi, iktisat felsefesi, iktisadî bir problemin çözümü var mı? İslâm iktisadı “iktisadî problem”i kabul ediyor mu? gibi sürekli kışkırtıcı olan sorulara delilli ve gerekçeli olarak cevap vermektedir. Ekonomik ve küresel krizler, bilim, sistem ve teori olarak İslâm iktisadının temellendirilmesi, İslâm iktisadının kaynakları, özellikleri ve bunların araştırılma yöntemi, ekonomik hareketliliğin aşamaları, iktisat politikaları, İslam mali sistemi, İslâm iktisadında büyüme ve onu destekleyen temel faktörler konularını kapsamlı bir şekilde ele almaktadır.
Modern iktisat hakkında ilim talebesi için giriş niteliğinde olan kitap, her konuda benzerine ihtiyaç duyulan genel prensipler ve tümel kurallar üzerinde yoğunlaşarak, İslâm iktisadı hakkında detaylı ve temellendirici bilgiler vermektedir. Kitap, İslâm hukuku ve iktisadı öğrencisinin yanısıra alana ilgi duyan araştırmacıların, iktisatçıların ihtiyaç duyduğu her şeyi kapsamaktadır.
Muhammad Akram Khan İslam iktisadının çerçevesini göstermeyi amaçlayan bu kitap, günümüz dünyasını şekillendiren neoklasik iktisadın ömrünü tamamladığını iddia etmektedir. Yaklaşımı sığ, varsayımları gerçekçi olmayan ve bütün stratejileri insanı dışlayan bir yapıda olan bu sistemin aşılması
gerektiğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda, okuyucuyu İslam iktisadının ilkelerine objektif bir şekilde yaklaşmaya ve İslam iktisadının potansiyellerini kavramaya davet etmektedir. İslam iktisadının doğası, metodolojisi ve Müslüman ülkelerin İslam iktisadının temel ilkelerini uygulama pratiklerini açık ve yalın bir dille ifade etmektedir. Tam istihdam, eksik istihdam, işsizlik, fakirlik, gelir dağı- lımında adaletsizlik, enflasyon, para, banka, faiz ve döviz kurunun istikrarsızlığı gibi iktisat müktesebatında çalışılan konular İslam iktisadının yaklaşımıyla ele alınmaktadır. Hem öğrencilere hem de ekonomistlere hitap eden kitap, İslam iktisadı hakkında nitelikli ve kapsamlı bilgi edinme imkânı sunmaktadır.
İsmail Bektaş, Muhammed Emin Durmuş, Soner Duman, Osman Güman, Hasan Hacak, Necmeddin Güney, Nazan Lila, Abdullah Durmuş İslam'ın insanlar arası ilişkilerde gözettiği en temel ilkeler; adalete riayet, haksızlığın önlenmesi, toplumsal istikrarın sağlanması, emanetin ehil olanlara verilmesi, insanlar arası ilişkilerin açık ve şeffaf olması, insanlar arası anlaşmazlıklara yol açabilecek muamelelerin ve tasarrufların baştan engellenmesidir. İslam'ın insanlar arasındaki ticari ilişkilere yönelik talimatlarını da bu ilkeler yönlendirmiştir. Bu kapsamda hırsızlık ve gasp gibi haksız fiiller yasaklandığı gibi sözleşmelerde bir tarafın sömürülmesine yol açan faiz, sözlü veya fiilî yollarla yapılan hileler de yasaklanmıştır.
Bu kitabın konusunu oluşturan garar da insanlar arası ticari ilişkilerin açıklık ve şeffaflık içinde yürütülmesine, insanlar arasında anlaşmazlık ve kavgaların meydana gelmesine sebep olduğu için yasaklanmıştır. Kitap, klasik fıkıh literatüründe tartışılan ve modern iktisadi işlemlerde de karşımıza çıkan garar yasağının pek çok yönüyle ele alınması maksadıyla düzenlenen "Klasik Fıkıhta Garar ve Günümüzdeki İktisadi İşlemlere Etkisi" adını taşıyan çalıştayda sunulan tebliğlerin katılımcılar tarafından geliştirilerek makaleye dönüştürülmüş hâllerinden oluşmaktadır. Farklı yazarların kavramsal, fikrî ve metodolojik açılardan İslam fıkhındaki garar yasağını çok boyutlu olarak ele aldıkları bu kitap, klasik fıkıh mirasımız ile günümüz iktisadi işleri arasında sağlam bir bağ kurabilmek amacıyla bir araya getirilmiştir.
İsmail Cebeci Murabaha akdi, faizsiz finans sistemi içinde en çok uygulanan ve en fazla tartışılan işlemlerden biridir. Faizsiz bankacılığın başladığı 1970'li yıllardan bu yana devam eden süreçte özellikle fıkıh ve iktisat alanı olmak üzere pek çok ilmî disiplinin ilgi alanına giren murabaha konusu, reel sektör için önemli olmasının yanı sıra akademik camianın da sürekli ilgisini çeken bir konu olmuştur. Böyle bir akdin tarihsel gelişimini ele almak, geçirdiği merhaleleri takip etmek ve taşıdığı problemli noktalar hakkındaki tartışmaları incelemek bu çalışmanın ana gayesidir.
Türkiye'deki uygulamada "üretim desteği" ve "kurumsal ve bireysel finansman desteği" olarak bilinen murâbahanın diğer işlemlere göre daha geniş ölçekli ve günümüzde en yaygın şekilde kullanılan işlem olması, diğer yatırım-finansman modelleriyle ortak meselelere sahip olmasının yanı sıra kendine has pek çok farklı problem noktası içermesi, modern dönemde en çok tartışılan işlem olma niteliği taşıması ve klasik bir akdin nasıl modernize edildiğini göstermesi, bu akdi önemli hâle getiren etkenlerdendir. Murâbahayı fıkhî, iktisadi, sosyal vb. çeşitli yönleriyle eleştirel ve bütüncül bir bakış açısıyla ele almayı ve mevcut literatürden hareketle modern İslam iktisadı problemlerindeki akıl yürütme ve hüküm üretme faaliyetlerinin gidişatını ortaya koymayı hedefleyen bu çalışma, bu yönüyle literatürde önemli bir boşluğu doldurmaya adaydır.
Arif Ersoy, Suleyman Kaya, Salih Ulev, Mervan Selcuk, Ayhan Yatmaz, İsmail Bektaş, Hakan Aslan, Muhammet Emin Durmuş, Mucahit Ozdemir Bu kitapta selem konusu; tarihî, iktisadi, fıkhi ve güncel yönleriyle ele alınmıştır. Altı bölümden oluşan bu kitapta ilk olarak selemin İslam hukukundaki yeri İncelenmektedir. Bu bölümde selemin tanımı, selemin rükün ve şartları, selem akdinin meşruiyetine ilişkin deliller yer almaktadır. İkinci bölümde, selemin günümüzdeki kullanım örnekleri bulunmakta, çeşitli ülkelerdeki İslâmî bankaların selem uygulamaları incelenerek dünya uygulamaları okuyucuya sunulmaktadır. Üçüncü bölümde Türkiyedeki finansal ekosistem gözetilerek selemin, çiftçilerin finansman ihtiyacını karşılama potansiyeli tartışılmakta ve gerek katılım bankaları gerek ürün ihtisas borsaları aracılığıyla kullanılabilecek modeller önerilmektedir. Dördüncü bölümde selemin iktisadi etkileri incelenerek arz ve talep dengesine olan etkisi tartışılmaktadır. Beşinci bölümde, tarihte ve günümüzde selem uygulamalarının fıkhi değerlendirmesi yapılmaktadır. Altıncı ve son bölümde ise katılım bankalarının selemi kullanması durumunda AAOIFI standartlarına göre nasıl muhasebeleştirmesi gerektiği aktarılmaktadır. Bu kitabın, İslam iktisadı ve finansı alanında çok fazla tartışılmayan bir konuyu ele alması açısından literatüre katkı sunacağını düşünüyoruz. Tarımın, İslami finans araçlarıyla finansmanı konusunda yapılacak yeni çalışmalar için de ufuk açıcı olmasını ümit ediyoruz.
Qazi Masood Ahmad, Osamah Hussain Al Rawashdeh, Toseef Azid, Valentino Cattelan, Mehmet Tarık Eraslan, Khoutem Ben Jedidia, Ozan Maraşlı, Yulizar D. Sanrego, Salman Ahmed Shaikh, Ömer Faruk Tekdoğan, Hüsnü Tekin, Aimatul Yumna, Dwi Retno Widiyanti Gelir adaletsizliğinin her geçen gün arttığı, yoksulluğun dünya çapında bir problem olduğu, gayriinsani çalışma koşulları, yetersiz maaşlar ve sosyal güvencesizlik ile malul bir emek piyasasının varlığını koruduğu bugünün hâkim iktisadi düzeninde, çoğu devletin bu talepleri karşılayacak düzeyde politikalar üretememesi dikkat çekici bir husustur. Kapitalist politikaların sosyal adaleti sağlamaktan uzak, bilakis eşitsizliği her daim derinleştiren ve iktisadi ve sosyal refahın geniş kitlelere ulaşmasını engelleyen özellikleri birçok Müslüman ilim insanı tarafından yıllardır eleştirilmektedir. Ancak, İslamî ilkeler çerçevesinde şekillenecek bir iktisadi düzenin sosyal adaleti sağlayacağı fikrine dayanan bu eleştirilerin, henüz bütünlüklü alternatifler önerdiklerini söylemek güç görünmektedir.
Elinizdeki kitap bu çabanın bir ürünü olarak, farklı ülkelerden çalışmalar yapan akademisyenlerin sosyal adalet başlığı etrafındaki meseleleri İslam iktisadı perspektifinden ele aldığı yazılardan oluşmaktadır. Kitapta yazarlar, mevcut sosyal ve iktisadi adaletsizliklerin sebeplerinin gerçekçi ve derinlikli bir şekilde irdelenmesi, İslamî ilkelere dayalı bir sosyal adalet anlayışının teorik zemininin nasıl oluşturulacağı, hangi alternatif mekanizmaları içereceği ve ne gibi somut çözümler üretilebileceği konuları üzerine tartışmalar yürütmektedir. Kitapta ayrıca, güncel iktisadi sistemin eşitsizlik kaynağı hakkındaki teorik tartışmalarla faiz, zekât, vakıf, dayanışma ve sadaka gibi uygulamalı alanlarda model önerileri bir araya getirilerek, İslam iktisadı perspektifinden sosyal adalet mevzusunun kapsamlı ve bütüncül bir biçimde ele alınması sağlandı.
Abdulazeem Abozaid, Zakaria bin Bahari, Masudul Alam Choudhury, Taha Eğri, Abul Hassan, Fahm Khan, Necmettin Kızılkaya, Şennur Özdemir, Muhammad Syukri Salleh, Lubna Sarwath, Amir Wahbalbari, Asad Zaman İslam iktisadı adı altında yapılan çalışmaların geldiği nokta sadece ülkemizde değil, dünyanın birçok yerinde temelinden uzaklaşmış bir şekilde gerçekleşmektedir. 1970’li yıllardan bugüne kadar uzanan İslam iktisadı çalışmaları, gün geçtikçe mevcut iktisadi sisteme eklemlenmiş ve sadece finansal işlemlerden ibaret kalarak büyük bir ölçüde sınırlandırılmıştır. Oysa “İslam iktisadı” kavramsallaştırılması, esasında alternatif bir iktisadi sistemi çağrıştırması gereken bir terim olmayı hak etmektedir. Ancak reel ekonomik hayat içerisinde uygulanan finansal ve ticari işlemler nihayetinde layık olduğu konumdan gün geçtikçe uzaklaşmakta ve İslamî finans araçlarının yaygınlaşmasıyla birlikte iktisadi teoriye sağlanabilecek katkıları da göz ardı edilmektedir. Tüm bu gelişmelere rağmen, Müslüman iktisatçılar farklı kavramsallaştırmalarla bu konu hakkında değerli çalışmalarını sürdürmektedir.
Kitap, İslam iktisadı tatışmalarının tarihsel seyrini ve kavram dünyamızdaki güncel etkilerini bütünsel bir bakış açısıyla ele almak maksadıyla düzenlenen “İslam İktisadı Atölyesi-I: Temel Kavramlar ve Fikirler” atölyesinde tartışmaya açılan tebliğlerden oluşmaktadır. Farklı yazarların kavramsal, fikri ve metodolojik açılardan İslam iktisadı tartışmalarını çok boyutlu olarak ele aldıkları bu kitap, geleneksel düşünce mirasımız ile birlikte günümüz toplumsal-ekonomik meselelerine sağlam bir temel kurabilmek amacıyla bir araya getirilmiştir. Kitabın İslam iktisadı çalışmalarına esaslı bir zemin teşkil edecek bir başvuru kitabı olması hedeflenmektedir.
Asad Zaman Asad Zaman, İslam iktisadım Müslümanların karşılaştıkları meydan okumalara verilen bir cevap olarak konumlandırmama ve İslam iktisadının tarihsel köklerine bir yolculuk yapmaktadır. Zaman'ın çalışmaları özelde ana akım iktisat, genelde ise Batı düşüncesi eleştirisine odaklanmaktadır. Bu çerçevede daha çok Aydınlanma sonrası Batılı düşünürlerin insan ve onun ekonomik aktivitelerine yönelik yaklaşımlarını merkeze alarak ciddi kritikler yöneltilmektedir. Bilhassa günümüz üniversitelerinde okutulan ve piyasada uygulama alanı bulan ana akım iktisadın temel varsayımlarını ve bunların genel geçerliğini sorgulayan Zaman, tıpkı modern İslam iktisadının kurucu isimleri gibi alternatif bir sistem tasavvuruna sahiptir. Dolayısıyla yaptığı diğer çalışmalarda olduğu gibi elinizdeki bu kitapta da benzer eleştiriler mevcuttur.
Zaman, bu çalışmasında, iktisat biliminin durduğu noktaya ve İslam iktisadının ana akım iktisattan ayrıştığı yönlere ışık tutmakta ve okuyucuyu meselenin kökenlerine götürmektedir. Bunun devamında, İslam iktisadını, Müslümanların karşılaştıkları meydan okumalara verilen bir cevap olarak konumlandırmakta ve İslam iktisadının tarihsel köklerine bir yolculuk yapmaktadır. Kökenlere doğru yaptığı bu yolculuğun yönünü, Avrupa sömürgeciliği ve buna bağlı olarak ortaya çıkan yeni sorunların Müslümanları sevk ettiği arayışlara çevirmekte ve bu noktada Müslümanların kendi gelenekleriyle uyumlu, oradan beslenen çözümler bulma arayışı üzerinde durmaktadır.
Zaman'ın güçlü argümanlar ile ele aldığı konuları sunmadaki ustalığı ve kitaptaki her bölümü ana akım iktisat ile mukayeseli bir şekilde incelemesi, bu çalışmayı ayrıcalıklı kılmaktadır. İncelediği meseleleri derin bir felsefi bakış açısıyla ele alması, kitabın Türkçe literatürde önemli bir boşluğu dolduracağını göstermektedir.
Ahmed el-Ashker, Rodney Wilson Günümüz İslam dünyasının hakikati ile İslam devletlerinin güçlü oldukları ve yaşanan aksaklıkların daha az zarara sebebiyet verdiği dünün başarılı İslam dünyasını mukayese etmek, edinmiş olunan bilgi ve tecrübelerin kazandırdığı avantajla, günümüze zengin ampirik bulgular ve kendilerinden faydalı sonuçlar çıkaracağımız dersler sağlamaktadır. Bununla birlikte içerisinden deliller çıkarmaya çalışırken geçmiş dönemlerdeki koşulların günümüzde farklılık göstermesinden dolayı tarih doğası gereği tahrifler içerdiğinden tarihî bulgular ihtiyatla ele alınmalıdır. Sorgulayan ve her daim mütecessis bir tutumla karşılanması şartıyla geçmiş, ibret alınacak faydalı dersler içerir. İslam iktisadı alanında yapılan tarihsel incelemeler bize içinde bulunduğu şartlar uygun olduğu müddetçe İslâmî bir sistemin, uygulanabilir kaideler ortaya koyabileceğini ve çalışabilir bir model inşa edecek kapasiteye sahip olduğunu göstermektedir. Nasıl ki günümüz, geçmiş ile sürekli bir zincir olduğu gibi benzer şekilde geleceğe de uzanan bir bağdır. Tarihsel açıdan baktığımızda bu durum, İslam iktisadı için de geçerlidir.
Elinizdeki bu kitap, ekonominin kendine özgü analitik araçlarla ayrı bir disiplin haline gelmesinden çok önce, İslam’ın ortaya çıkışından kaynaklanan Müslüman İktisadî düşüncesini kapsamaktadır. İslam’ın ortaya çıktığı antik Arabistan’daki ekonomik çevre incelenmiş, Kur’an ve sünnetteki ekonomik kavramların yanı sıra, erken dönem Müslüman hukukçuların düşüncesi ele alınmıştır. Emeviler ve Abbasi hanedanları, idari ve ekonomik reform dönemlerinin yanı sıra Osmanlılar, Safaviler ve Moğollar altındaki son gelişmelere ilişkin islami iktisat düşüncesine detaylı bir önem verilmektedir. Kitap, İslam iktisadı alanında çalışma yapan araştırmacılar ve alanın ilgilileri için İslam iktisat tarihinde kaynak eser olma niteliği taşımaktadır.
Abbas Mirakhor, Monzer Kahf, Adem Levent, Mohammed, Tahir Mansoori, Hamdi Cilingir, Mohd Nahar Mohd Arshad, Shifa Mohd Nor, Mucahit Ozdemir, Omer Faruk Tekdoğan, Abdurrahman Yazıcı, Masudul Alam Choudhury, Laily Dwi, Arsyianti, Resfa Fitri, Norma Md Saad, Mohammad Aslam, Haneef, Mustafa Omar Mohammad, Qurroh Ayuniyyah İslam ekonomisi, kurumsal temellerinin ilahi kurallara dayanması hasebiyle insan yapımı yasalardan daha üstündür. Söz konusu kurumlar sadece dışsal değil, aynı zamanda bireylerin kalplerinde ve vicdanlarında da bulunmaktadır. Müslüman toplumlardaki değer ve normların yansıttığı iç kurumlar ile gayri resmî kurumlar birbirinden ayrılmaktadır. Bu çalışmada İslam iktisadındaki kurumsal teoriler ortaya konulmakta ve karşılaştırmalı bir bakış açısıyla İslam iktisadındaki kurumların konvansiyonel iktisat ile kesiştiği ve ayrıştığı noktalar vurgulanmaktadır.
İslam ekonomisi ve finansı alanına sundukları önemli katkılarla bilinen Monzer Kahf, Abbas Mirakhor, M. Tahir Mansoori, Adam Levent, Masudul Alam Choudhury ve Hamdi Çilingir gibi önemli isimlerin yer aldığı eserde İslami kurumsal iktisadın temel ilkelerine uygun örgütsel düzenlemelere de değinilmektedir. Çağdaş dönemde İslami kurumların uygulama alanların dair önemli vakaların sunulduğu eser, İslam iktisadının pragmatik modellemelerini içermesi anlamında alana yönelik önemli bir katkı sunmaktadır.
Muhammad Akram Khan İslam iktisadı konusunda öncü çalışmaları olan Akram Khan. islam iktisadının bir sosyal bilim olarak geliştirme hedefinin henüz başaramadığını iddia etmektedir. Khan. islam ekonomistlerinin, İslam iktisadını bir sosyal bilim olarak geliştirme sürecini ihmal ettiklerini ve mevcut durumun İslam iktisat öğretisinin ekonomi dili içinde yeniden ifade edildiğini belirtmektedir. Bu nedenle kitap. İslam iktisadının mevcut durumuna dair yapıcı bir eleştiridir ve konuyu daha fazla tartışmaya teşvik etmektedir.
Elinizdeki kitap, bu yaklaşımını destekler nitelikte çeşitli mitleri araştırmanın yanı sıra yeni alanlar üzerine konuyu geliştirmek için çeşitli yenilikçi fikirler ve bir metodoloji sunmaktadır. Kitap, tüm finansal meselelerin ele alınmasını sağlayarak günümüz İslamî finans kuruluşlarının gizli bir suçlulukla yürüdükleri karmaşık ve çok bilinmeyenli yoldan uzaklaştırarak daha gerçekçi bir ribâ tanımının geliştirilmesi gerektiğini savunmaktadır. Yazar, islamî bankaların artık geleneksel bankalara daha yakın dururken, yeni bir bankacılık idealinin asıl amacının daha az belirgin hâle geldiğini belirtmektedir. Kitap ayrıca bazı geleneksel düşüncelerin zekât kanununun eşitlikçi ruhunu nasıl görmezden geldiğine ve zekâtın dünya çapında milyarlarca fakir insana yardım edemediği bir senaryo yarattığına dair bir bakış sunmaktadır.
Bu kapsamlı kitap, öğrencilere, profesörlere, araştırmacılara, islamî bankalara ve finans kurumlarına, danışmanlık şirketlerine, muhasebe firmalarına ve düzenleyici kurumlara hitap etmektedir. Kitap, profesyonel iktisatçılar ile araştırmacıların yanı sıra konuya ilgi duyan herkesin ilgisini çekecektir.
Monzer Kahf İslam İktisadının Temelleri: Kurumlar ve Kuramlar, İslam dininin kurduğu ve geliştirdiği İslam iktisadı tarafından belirlenen kurumsal yapının önemine odaklamak için bir girişimdir. İslam'ın öngördüğü/tasarladığı kurumsal yapıya dayanan bir ekonominin nasıl bir kurumsal ortam gerektirdiği sorusu üzerinden çalışmasını kaleme alan Kahf, arzu edilen ekonominin bünyesinde bulunan birim ve aktörlerin davranışlarını da şekillendirdiğini belirtmektedir. "İslam iktisadı nedir?" ve "Onu neden incelememiz gereklidir?" sorularına cevap vererek başlamakta tanım, kapsam, bilgi kaynakları ve uygunluk kavramlarını da tartışmaktadır. Kitap, farklı ekonomik birimlerin davranışlarını açıklamaya çalışan teorilerin nasıl formüle edildiğini ortaya koymaya çalışmakta, böylelikle tüketici, üretici ve pazar teorilerini de incelemektedir. Ayrıca İslam iktisadının metodolojik konuları, İslam iktisadı sistemi tarafından öngörülen ekonominin temel kurumlan (etik değerler, genel kurumsal yapı, kamu ve özel sektörün ekonomik kurumsal rolü) ve İslam i iktisat teorisine göre tüketici talebi, firma ve üretim, piyasa, piyasa düzenlemeleri ve üretim faktörlerine geri dönüşler konuları yer almaktadır.
Abdul Azim Islahi Elinizdeki çalışma Hicri 12. yüzyılda (Miladi 18. yüzyıl) İslam iktisat düşüncesini incelemektedir. Bu dönemde büyük İslam medeniyetinde çöküş hızlanmış ve İslam topraklarında Batılıların kolonizasyonu başlamıştır. Aynı zamanda İslam düşünürlerince bir çeşit uyanış, öz arayışı ve yenilik çalışmaları başlatılmıştır. Ancak bugüne değin 18. yüzyılda İslam iktisadi düşüncesi araştırılmamıştır.
Abdul Azim Islahi İslam İktisat Tarihi serisinin üçüncü kitabı olan çalışma, Hicri 11. yüzyıla tekabül eden Miladi 17. yüzyılda İslam iktisadi düşüncesinin durumunu ele almaktadır. Müslüman entelektüel tarihinin en çok ihmal edilen bölümlerinden biri olan bu dönemi ele alırken Islahi, doğru bir bakış açısı oluşturmak ve Müslüman ülkelerdeki durum hakkında tarihsel bir arka plan bilgisi sağlamak için başlangıçta Müslüman devletlerin tarihine, iktisadi ve entelektüel durumuna genel bir bakış sunmaktadır. Çalışmanın ana odağı Arapça çalışmaları ve İslam'ın merkezi bölgelerini kontrol eden Osmanlı İmparatorluğu'ndaki vakıflar, tımar, lonca, ihtisab gibi iktisadi kurumlan kapsamaktadır. Kitapta 17. yüzyılda bazı Batılı iktisadi kurumlar ve fikirlere de karşılaştırma amacı ile değinilmiştir.
Faruk Sancar, Hayrettin Nebi Güdekli, İbrahim Aslan, Kadir Gömbeyaz, Mustafa Ünverdi, Orhan Şener Koloğlu, Osman Demir, Sinan Öge, Ulvi Murat Kılavuz, Veysi Ünverdi, Yunus Cengiz Dinin insanda ortaya çıkan en güçlü tezahürlerinden biri hiç kuşkusuz imandır. Bu yanıyla iman, Allah ile insan arasındaki ilişkinin kurulma biçimine temel sağlar ve insan düşüncesini, iradesini, duygularını ve eylemlerini kuşatır. Kur’an, imanın bu kuşatıcı anlam ve değer boyutlarını insan fıtratı, aklı, ahlakı ve pratiği ile sıkı şekilde birbirine bağlamış; adına hakikat ve hidayet denen bir formasyon içerisinde tasvir etmiştir. Kur’ân’ın neye, niçin ve nasıl iman edilmesi gerektiğine açıklık getiren bu tasviri bir yönüyle tespit diğer yönüyle ise tashih niteliğindedir. Tespit yönüyle iman, aklın kavrayış alanı içerisinde âyetlere (delil, bilgi, anlam ve değer) bağlanmıştır. Tashih yönüyle ise iman, Kur’ân'ın nazil olduğu koşullarda yaşayan din ve dindarlıklarda egemen olan iman etme biçimlerinin (şirk ve teslis) bir eleştirisi olarak ortaya konmuştur. Her iki bağlamda Kur’ân; kültür, mitos ve atalar kültünün etki alanı içerisinde irade ve duyguya dayanan temelsiz iman anlayışına karşı fıtrat, akıl, vicdan, delil ve bilgiye dayalı ıslahçı bir iman anlayışını getirmiştir.
Bu eser, İslâm’ın iman esaslarını Kur’ân’daki bu iman anlayışı temelinde tespit etmekte ve Ehl-i Sünnet geleneği içerisinde şekillenen Maturidî, Mu’tezilî, Eş’ârî ve Selefî görüşleri bütünlük içerisinde ortaya koymaktadır. Alanında yetkin isimlerin müşterek katkısıyla ortaya çıkan bu eser; temelde, İlahiyat, İslâmî İlimler ve Lisans Tamamlama gibi programlardaki öğrencilere yönelik olarak hazırlanmış olmakla birlikte İslâm'ın iman esasları, bilgi kaynakları, kavramları, farklı görüşleri ve gerekçeleri hakkında bilgilenmek isteyen genel okur kitlesine de hitap etmektedir. Eserin, küreselleşme ve dijital teknolojinin sarmalı içerisinde sıkışan modern insanın/hayatın iman esaslarına ilişkin niçin ve nasıl sorularına anlamlı ve değerli bir katkı sağlayacağını umuyoruz.
Adem Arıkan, Ali Avcu, Aytekin Şenzeybek, Cenksu Üçer, Fatih Topaloğlu, Habib Kartaloğlu, Halide Rumeysa Küçüköner, Harun Yıldız, İbrahim Hakkı İnal, İhsan Timür, Kadir Gömbeyaz, M. Saffet Sarıkaya, Mehmet Kalaycı, Mehmet Keskin, Mehmet Saffet Sarıkaya, Mehmet Ümit, Metin Bozan, Muhammed Mücahid Dündar, Muharrem Akoğlu, Rifat Türkel, Şahin Ahmetoğlu İslâm dini, Hz. Peygamber (sas) ile tamamlanmıştır. Mezhepler ise Hz. Peygamber sonrası dönemde toplumsal, siyasi, itikadi, ekonomik vb. sebeplerle belli fikirler ve şahıslar etrafındaki gruplaşmaların zaman içinde kurumsal bir yapıya kavuşmasıyla ortaya çıkan beşerî oluşumlardır. Geçmişte olduğu gibi bundan sonra da ortaya çıkabilecek olan mezheplerin zihniyet dünyası, temel öğretileri ve yaşadıkları dönemin olaylarına karşı tutumları, araştırmaya değer görünmektedir. Özellikle içinde bulunduğumuz coğrafyanın jeopolitik konumu, yaklaşık son otuz yıldır bölgemizde yaşanan gerilimler, Müslümanların çatışmalarının arka planındaki mezhebî farklılaşmaların boyutlarını, din anlayışındaki farklılıkları ve Müslümanların birbirlerini anlama çabalarının gerekliliğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu gereklilik, konuyla ilgili yayım faaliyetlerine de yansımaktadır. 1980'li yıllarda İran devrimi, Şiîlik ve Alevîlik hakkında başlayan yayımlar, daha sonra Selefîlik ve uzantıları, cemaat ve tarikatlar, Irak, Suriye ve Afganistan başta olmak üzere Müslüman coğrafyanın mezhebî farklılaşmalarını araştırıp inceleyen yayımlarla artarak devam etmiştir. Yeni araştırmalar ve neşredilen yeni kaynaklar hem İslâm düşüncesinin teşekkül dönemiyle ilgili daha teknik ve özel bilgilere ulaşmamıza hem de yaşayan mezhepler bağlamında inanç ve uygulamalardaki değişimi görmemize katkı sağlamaktadır. Bu durum mezhepler hakkındaki bilgilerimizin tazelenmesine, tartışmalı konuların seyrinden haberdar olmamıza, yeni dini grupların oluşum süreçlerini takip etmemize imkân sağlar. Elinizdeki kitap, bu imkânı da göz önünde bulundurarak alanın uzmanları tarafından kaleme alındı.
Ali Ahmetbeyoğlu, Altay Tayfun Özcan, Erhan Aktaş, Hayrettin İhsan Erkoç, Hikmet Demirci, Konuralp Ercilasun, Murat Öztürk, Mustafa Kalkan, Münevver Ebru Zeren, Osman Karatay, Osman Karatay, Tilla Deniz Baykuzu, Üçler Bulduk Dört bin yıllık Türk tarihinin önemli bir safhasını teşkil eden İslam öncesi Türk tarihi günümüzde sürekli artan bir ilgiye mazhar olmaktadır. Bunu hem akademik hem de popüler açıdan rahatlıkla iddia etmek mümkündür. Evlerin adresleri olduğu gibi insanların da adresleri vardır ve bu adresleri atalarıdır. Diğer uluslar gibi Türk ulusu da nereden geldiğini, atalarının kimler olduğunu hep merak etmiş, bu nedenden ötürü bu konuya eğilen eserlere de ciddi bir ilgi oluşmuştur. Geleceğin öğretmenleri olacak üniversite öğrencilerinin de bu konuya ilgi duymamaları mümkün değildir. Bu çalışma, hem doğru bilgiyi vermek hem de ilgilenenleri doğru kaynaklara yönlendirmek amacıyla yapılmıştır. Dönemi ele alan literatürde, isim ve terimlerin yazılışı ve okunuşu konusunda tam bir birliktelik olmasa da bu tartışma ve karmaşa en aza indirilmeye gayret edilmiştir. Zevkle okunması dileğiyle…
A. Taha İmamoğlu, Ahmet Okumuş, Haluk Alkan, Hızır Murat Köse, İlker Kömbe, Lütfi Sunar, Ömer Türker, Özgür Kavak, Süleyman Güder, Şenol Korkut İnsan bir topluluk içerisinde yaşayan, kendisini bir topluluk içerisinde anlamlandıran siyasi bir varlıktır. Ancak bu zorunlu birlikteliğin iyi ve adil bir sisteme dönüşmesi için arayışlar olagelmiştir. Tarih boyunca böyle bir düzenin kurulması ve sürdürülmesi için çeşitli siyasal sistemler geliştirilmiştir.
Günümüzde de insanlığın karşılaştığı en önemli ve acil sorunlardan biri herkes için iyi, faydalı ve adil bir düzenin teşekkülüdür.
Elinizdeki eser, çağdaş siyaset biliminin ve siyaset felsefesinin imkânlarını ve araçlarını da kullanarak İslam siyaset düşüncesine kuramsal bir çerçeve çizmek maksadıyla hazırlanmıştır. Alanında yetkin akademisyenler tarafından yazılan bu kitap yeni bakışlar oluşturmayı amaçlamaktadır.
“Adil devlet", "erdemli şehir" ve "mükellef insan" kavramsallaştırmaları etrafında şekillenen İslam siyaset düşüncesini yeni bir bakışla kavramak için bu kitap rehber niteliği taşımaktadır.

Ali Aktan Kitabın konusu, İslam dininin doğuş ve yayılış tarihidir. Hz. Peygamber, getirmiş olduğu dinin bütün Arap Yarımadası'na yayıldığını görme mutluluğuna erişmiştir. Onun vefatını izleyen yüz yıl içerisinde ise İslam devleti, tek merkezden idare edilen en büyük siyasi sınırlarına ulaşmıştır.
Kitabın giriş bölümünde, İslam tarihinin temel kaynakları tanıtıldıktan sonra, İslam öncesi Arap tarihi hakkında özlü bilgiler verilmiştir. Birinci ve ikinci bölümler, Hz. Peygamber'in hayatına ayrılmıştır. Bu bölümlerdeki ana başlıklar belirlenirken klasik siyer kitaplarında olduğu gibi kronoloji değil, konu bütünlüğü esas alınmıştır. Dört Halife Dönemi ve Emevîler ise ayrı birer bölüm olarak düzenlenmiştir. Türklerin kitleler hâlinde İslam'a girdikleri Abbasîler Dönemi'ne ise bu çalışmada yer verilmemiştir. Esasen tarih bölümü öğrencileri için hazırlanmış olan böyle bir eserde buna gerek görülmemiştir. Çünkü “İlk Müslüman Türk Devletleri Tarihi” gibi bazı derslerde, Türk tarihiyle ilgili olduğu ölçüde Abbasîlerden de söz edilmektedir.
Bu kitaptaki bilgiler, ilk defa burada ortaya atılmış değildir. Temel kaynakların yanı sıra, bu konuda yerli ve yabancı birçok araştırmacının yazdığı eserlerde daha fazlasını bulmak mümkündür. Bununla birlikte çok geniş bir zaman ve mekânı ilgilendiren bu bilgilerin tamamı belli bir hacim içinde sunulmuştur. Verilen bilgilerle yetinmek istemeyenler, dipnotlarda ve kaynakçada isimleri verilen eserlerden başlayarak başka kaynaklara da başvurabilirler. Bu kitap, bir ders kitabı olarak tasarlanıp hazırlanmış olmasına karşın, ele aldığı konu bakımından her kesimden okuyucuya hitap edecek mahiyettedir.
Adnan Demircan İslâm Medeniyeti insanlık tarihinin en büyük ve etkili medeniyetlerinden biridir. İnsanlığın sahip olduğu birikim ve kazanımların ortaya çıkışında İslâm Medeniyeti’nin önemli payı vardır. Bilindiği gibi bilgi ve hikmet insanlığın ortak malıdır. Müslümanlar da dünyanın en önemli medeniyetlerinden birisini kurdukları dönemde bilgi ve hikmetin korunmasına ve gelişmesine önemli katkılarda bulunmuşlardır.
Allah’ın son elçisi Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Mekke’de Hira Mağarası’ndan başlattığı medeniyet yürüyüşü günümüze kadar devam etmekte İslâm, insanlık için önemini korumaktadır. Bu sebeple geçmişte İslâm Medeniyeti’ne mensup milletlerin ve kurdukları devletlerin tarihini öğrenmek bugünü anlamak için önem arz etmektedir.
İslâm’ın doğduğu coğrafyadan ve dönemden başlayarak Osmanlılar dönemine kadar yaklaşık yedi asırlık dönemin ele alındığı kitapta hem siyasî tarih hem de medeniyet ve kültür tarihi açısından önemli olaylar ve olgular ele alınmıştır.
Siyasî ve bölgesel durum dikkate alınarak yapılan tasnifte siyasî tarihi ele alınan her dönemin sonunda medeniyet tarihi; toplum, siyaset, yönetim, adalet, ekonomi, maliye, eğitim, ilim ve kültür, mimari ve sanat, din gibi belli başlı konular çerçevesinde değerlendirilmiştir. Böylece İslâm Tarihi’nin sadece hanedanlar tarihinden ve savaşlardan ibaret olmadığı sosyal hayat, ilim ve kültür açısından da önemli gelişmelerin yaşandığı vurgulanmıştır.
Mustafa Ünver 1979'da Rusların Afganistan'ı işgaliyle başlayıp günümüze kadar uzanan kesit, İslâm'ın ve Müslümanların modern dönemdeki gariplik yılları olarak betimlenebilir. Bu dönemde maalesef İslâm, çeşitli global projeler ve bu projelere bilerek ya da bilmeyerek destek veren bazı Müslümanlar sayesinde kanla, savaşla, güvensizlik ve huzursuzlukla, daha da vahimi terörle birlikte anılır oldu. Bu makûs imajı İslâm dünyasında yaşanan trajediler de önemli bir dereceye kadar besledi, destekledi, yazık ki hâlen de desteklemeye devam ediyor. Oysa Allah'ın yegâne dini olan İslâm'ın kavga, gürültü, savaş, kan, gözyaşı ve terörle aslâ bir işi olamazdı, olmamalıydı. Üstelik İslâm, tüm insanların karşısında duran yegâne kurtuluş gemisi iken, ciddi hiçbir alternatife sahip değil iken, tevhitle tanışamadığı için uyuşturucu komasında hayatını kaybeden ya da trenlerin önüne atlayarak intihar eden insancıkların elinden tutarak onları hiçliğin girdabından meleklerin sohbetine yükseltebilecek tek ilâhi mesaj iken... Elinizdeki kitap yaşanan bu yaman çelişki ve trajedinin yürek yakan acısı hissedilerek ortaya çıktı. İçindeki müstakil yazılar, derecikler misali “inancımız hâlâ insanlığın tek çaresi” diye çağıldayarak İslâm'ın teslimiyet, ibadet, ahlâk ve gönül dini olduğu şarkısını seslendirdi ve bu havuzda buluştu.
Abdul Karim Bangura Bu kitap, Müslüman toplumların tarih boyunca işlemiş olan belli başlı eko¬nomi politik sistemlerini nasıl aşmış ve onlarla nasıl iştigal eylemiş olduğu hakkındadır. Bu bağlamda incelenen ekonomi politik sistemleri, merkan¬tilizm, kapitalizm, sosyalizm, sosyal demokrasi, ülkenin kendi kaynaklarına dayanması ve günümüzdeki küreselleşmeyi içermektedir. Bu sistemlere giriş olması ve bir arka plan bilgisi vermesi maksadıyla ekonomi politik, İslam Dini ve İslam ekonomi doktrini kavramlarını ele alan bir bölümün ardından diğer bölümler gelmektedir. Her bir bölüm, o bölümdeki temel kavramların tanımlarını ve bölümün özüne dair kısa bir açıklamayı içeren sentezleri kapsayan bir girişle başlamaktadır. Ardından söz konusu sisteme dair mevcut literatürün tematik bir taraması sunulmaktadır. Bunun da ar¬dından adı geçen sistem altında işlemiş olan üç Müslüman toplum ince¬lenmektedir. Ekonomi politik sistemlerin İslam ile ilişkisini kapsamlı şekilde ele alan kitap, araştırmacıların ve alanın meraklılarının ilgisini çekecektir.
Bassam Abu Al-Foul, Adewale Abideen Adeyemi, Habib Ahmed, Tunku Alina Alias, Mohamed Ariff, Muhammad Chaudry, Murat Çizakça, Hafas Furçani, İsmail H. Genç, Roszaini Haniffa, M. Kabir Hassan, Mohammad Hudaib, Zafar Igbal, Abdul Azim Islahi, Abdul Ghafar İsmail, Andreas A. Jobst, Monzer Kahf, Muqtedar Khan, Scott Kostyshak, Mohamad Akram Laldin, Mervyn K. Lewis, Nurul Aini Muhamed, George Naufal, Volker Nienhaus, Umar A. Oseni, Bayu Taufiq Possumah, James E. Rauch, Carrie E. Regenstein, Joe M. Regenstein, Mian Nadeem Riaz, Jared Rubin, Meysam Safari, Muhammad Nejatullah Siddigi, Shamim A. Siddigui, Azeemuddin Subhani, Rodney VVİlson, Ouidad Yousfi, Asad Zaman İslam, bir Müslümanın varlığının bütünlüğü üzerinde yetki sahibidir ve kutsal ve seküler arasında hiçbir ayrımı kabul etmez. Ekonomi, siyaset ve dinî ve sosyal ilişkiler, İslam'ın kutsal hukukunun -şeriatın- yetkisi altındadır. Şeriata dayanarak, İslam, iş ve ticaretin nasıl yönetilmesi gerektiğini, Allah'a ve topluma karşı hesap verme mesuliyetinin nasıl sağlanacağı ve bankacılık ve finansın nasıl düzenleneceği konusunda kapsamlı bir etik oluşturur. Bu din temelli değerlere karşı büyük ölçüde anlayışsız olan küresel bir iş ortamında, bu bileşenlerin tümü kendilerine has zorluklar ortaya çıkarmaktadır. Elinizdeki kitap bu bakış açısı ile okuyucuya İslam'ı ve İslam'ın ekonomiyi ve ekonomik yaşamı nasıl şekillendirdiği ve bunlarla nasıl etkileşime girdiği konusunu farklı başlıklar altında ele almaktadır.
İslam iktisadı alanında tanınmış araştırmacılar tarafından kaleme alınan kitapta Müslümanların ekonomik yaşamıyla ilgili çeşitli konularda özenle seçilmiş araştırmalar yer almaktadır. Ahlâki ekonominin sadece kilit yönleri üzerine değil, aynı zamanda ekonomik etmenlerin davranış ve beklentilerine de bir bakış açısı sunmaktadır. İslam iktisadında etkili ve nitelikli çalışmaları ile bilinen M. Kabir Hassan ve Mervyn K. Lewis tipik İslam iktisadı literatürünün kapsamını genişleterek ve Müslüman toplumun günlük yaşamıyla ilgilenen başlıkları dahil ederek değerli bir editörlük çalışmasında bulunmuşlardır.
Geniş bir konu ve araştırma yelpazesini kapsayan çalışma, İslam'ı merkeze konumlandırarak ekonomik örgütlenme, işletme ve yönetim, finans ve yatırım, tüketim, yardım, karşılıklılık ve kendi kendine yardım, devlet ve kalkınma dahil olmak üzere ekonomik hayatın ana yönlerini incelemektedir. Konuyla ilgili çalışma yapan araştırmacıların yansıra kitap lisans ve lisansüstü dersler için temel okuma niteliğindedir.
Hasan Kazak Avrupa'nın sanayileşme devrimlerini gerçekleştirerek gelişmiş ekonomiler olarak şekillenmeleri karşısında İslam dünyasının büyüme ve kalkınma adımlarını tam olarak yerine getirememesi yıllarca İslamın gelişmeye veya ilerlemeye mâni olduğu gibi bir yanlış algının oluşmasına sebep olmuştur. Bu algı kimi çevrelerce iyi niyetle veya kötü niyetle zaman zaman dillendirilmiştir. Acaba gerçekten öyle midir? İslam sadece ahiret hayatına dönük bir yönü olan ve dünya hayatından tamamen soyutlanan bir din anlayışına mı sahiptir? Kur'an-ı Kerim ve hadislerde yer alan servetin tehlikelerinin anlatıldığı bölümler nasıl anlaşılmalıdır? İslamın kapitalizm ve sosyalizmle ilişkisi var mıdır varsa nasıldır? Müslüman insan zengin olabilir mi? Zenginliğin ve servet sahibi olmanın kuralları var mıdır? Harcama ve hedonizm arasındaki denge nasıl olmalıdır? Tüm bu soruların gerek İslam dünyası gerekse İslam dışı dünyadaki muhataplarınca çoğu zaman yanlış cevaplanması ve yanlış yorumlanması meselenin tam olarak anlaşılamadığının bir göstergesidir. Bu yanlış anlaşılma İslam dünyasına uzak çevreler açısından makul karşılansa da İslam dünyası tarafından da yanlış anlaşılıp yorumlanması oldukça hazindir.
Bu çalışmada, Max Weber'in Protestan ahlakı ve kapitalizm ilişkisini ele aldığı ve oldukça ses getiren çalışmasındaki varsayımları ve yaklaşımları ele alınarak konu İslam perspektifinden değerlendirilmiştir. Max Weber'in kapitalizmle Protestan ahlakı arasında kurduğu ilişkiye benzer ilişkiler İslam dini açısından da geçerli olabilir mi veya benzerlikler kurulabilir mi? İşte bu çalışmada bu ilişkiler açısından konu ele alınarak gerçek İslam ekonomi sistemi ortaya konulmaya çalışılmıştır.