Sosyal Bilimler \ 13-40
Behçet Kaldık Engelli bireyler, toplumsal yaşamın gündelik pratiğinde bütün çağlarda çeşitli sorunlar deneyimlemişlerdir. Tarihsel bağlamda, dinamik bir özne olarak görülmekten ziyade edilgen bireyler olarak görülen engelliler, zorlu bir yaşam mücadelesinden geçmişlerdir. Temel hak ve özgürlükleri genellikle ihlal edilerek ikinci plana atılan engelli bireylerin toplumsal katılım ve bağımsız yaşam sorunsalı, daima gündelik yaşam pratiklerinin bir parçası olmuştur. Oysaki birçok alanda hakları ihlal edilen ve sorun yaşayan engelli bireylerin de diğer bireyler gibi toplumsal yaşama katılım sağlama hakları bulunmaktadır.
Toplumsal düzlemde inşa edilen ekonomik, kültürel ve siyasal bariyerler, engelli bireylerin çeşitli sorunlar yaşamalarına neden olmaktadır. Bazı yeti yitimleri olan engelli bireylerin yaşadıkları sorunların asıl kaynağı, bu yeti yitimlerinden ziyade toplumsal ön yargılar, stereotipler ve damgalamalardır. Bu olumsuz kültürel tanımlama biçimleri neticesinde bireyler; çalışma yaşamı, erişilebilirlik, eğitim, sağlık ve kültürel yaşam gibi alanlarda sosyal dışlanmaya maruz kalmaktadır.
Bu kitapta engellilik olgusu, temelde sosyal bir perspektiften ele alınmıştır. Bu kapsamda engelli bireylerin deneyimledikleri sosyal dışlanma boyutları ekseninde ele alınmış, ayrıca bireylerin başta sosyal dışlanma olmak üzere karşılaştıkları sorunlarla nasıl başa çıkmaya çalıştıkları da incelenmiştir. Dolayısıyla mevcut çalışma, engellilik alanında çalışan bütün akademisyenlere, araştırmacılara, öğrencilere ve konuya ilgi duyan herkese hitap etmektedir.
Hakan Göçmen Serinin 3. kitabı olan
“SPactivities – Advanced”, ileri seviyedeki öğrencilerin İngilizce konuşma becerilerini geliştirmeye yönelik aktiviteleri içermektedir. Bu kitapta ileri düzeye gelmiş öğrencilerin, dil bilgisel olarak zaten çok fazla eksiği olmadığı varsayılarak, konuların içeriğinde ilk iki kitabın aksine herhangi bir dil bilgisel odak noktası bulunmamaktadır. Bunun yerine aktiviteler tamamen “dilde akıcılığa” yöneliktir. Seçilen konu başlıkları müzik, sinema, internet, spor, eğlence, eğitim vb. üzerinde konuşulabilecek birçok konudan oluşmakta ve konuların herkese hitap etmesi sayesinde öğrencilerin ders içi katılımını oldukça artırmaktadır. Kitapta ayrıca “Idioms and Expressions” başlığı altında İngilizcede günlük hayatta sürekli kullanılan deyimler ve ifadeler açıklamalı ve örnekli olarak ayrı bir bölüm halinde yer almaktadır.
Konuşma becerileri üzerine hiçbir kaynağın yazılmadığı ülkemizde tüm seviyeler üzerine hazırlanmış tek kaynak olan “SPactivities” serisinin her kitabı, sınıf içi motivasyonu yükseltmek ve İngilizce derslerini eğlenceli ve dinamik bir atmosfere dönüştürmek isteyen öğretmenlere kesinlikle önerilir.

SPactivities offers:
A simple well-organized format
A varied range of classroom activities for practising oral English

SPactivities includes:
Lots of engaging and interesting topics which draw students into a variety of diverse subjects ranging from “Movies” to “Hobbies”, including “Social Issues”
A list of everyday idioms and expressions with clear definitions and examples

SPactivities is recommended for:
More advanced english language learners who want to develope conversation skills and improve fluency
English teachers who want to raise general learner motivation and make the English language classroom a fun and dynamic place
Emrah Atasoy “In this book, Emrah Atasoy traces the protagonists of three important but neglected twentieth century dystopias, as they move from innocence (ignorance) regarding the worlds in which they live to an awareness (knowledge) of how they are oppressed. In doing so he reveals the utopian potential of dystopian narratives, demonstrating that while knowledge and understanding are not enough to overcome oppression, they are necessary for hope.”
Lyman Tower Sargent, Professor Emeritus of Political Science, University of Missouri-St. Louis, USA.
“Emrah Atasoy’s study combines a thorough overview of the development of the dystopian genre with an original and impressive close reading of three significant novels. By examining the journey motif and certain binary oppositions that are characteristic of the genre and of its totalitarian societies, Atasoy demonstrates the protagonists’ understanding of the manipulative nature of the system. Such epistemological warfare allows them to move from institutionalized ignorance to ‘experience and the possibility of utopian hope.’”
Raffaella Baccolini, Professor of English Literature and Gender Studies, University of Bologna, Italy.
“Emrah Atasoy’s book makes an important contribution to the field of literary dystopian studies. Drawing on an impressive body of knowledge and research, this work offers a valuable overview of the subject. The chapter on Anthony Burgess is an exemplary piece of work, with a detailed discussion of the theology which underpins The Wanting Seed. Everyone who takes a serious interest in dystopian literature will want to read this book.”
Andrew Biswell, Professor of Modern Literature, Manchester Metropolitan University, UK.

This book focuses on the transition from innocence and ignorance to experience and knowledge in dystopian fiction, revealing that truth and knowledge in Katharine Burdekin's Swastika Night, Anthony Burgess's The Wanting Seed, and P. D. James's The Children of Men are fictional constructs. These critical dystopias show characters' journeys from ignorance to experience as a process of epistemological warfare. The protagonists' initial ignorance is shattered through various symbolic transformations, increasing the utopian undertone within these examples of critical dystopia. The open-ended structure of these texts reinforces the hope of the utopian impulses and of revisionary epistemologies that might lead to more just, meritocratic societies.
Robert Audi Bu kitap, epistemolojinin temel kavramlarını, konularını ve problemlerini tanıtan kaynak bir eserdir. Burada bilginin kaynakları, doğası ve unsurlarıyla algı kuramları, doğruluk ve gerekçelendirme kuramları, bellek, bilinç ve başkalarının beyanlarının (tanıklık) epistemik statüsü ve nihayet akli çıkarıma dayanan bilginin doğası ve geçerlilik koşulları bir taksonomiye göre ele alınır. Bu durum, kitabın pedagojik yönünü okuyucunun işini kolaylaştıracak şekilde güçlendirmiştir.
Audi, epistemolojinin geleneksel konularını detaylı bir şekilde ele almakla kalmaz, aynı zamanda yeni problem alanlarını keşfeder. Belirli kanıt standartları geliştirerek alternatif epistemolojileri değerlendirmeyi dener. Sezginin doğası ve rasyonel anlaşmazlıklara dair şüpheci eleştirinin yanında bilgi ve gerekçelendirilmiş doğru inancın neden sadece doğru inançtan daha değerli olduğu konusundaki sofistike tartışmalara girer. Bu haliyle Epistemoloji: Bilgi Teorisine Çağdaş Bir Giriş, felsefenin en temel disiplinlerinden birine başarılı bir başlangıç sunar.
Bu kitapta şunlara yer verilmiştir:
• Temel kavramlar, önemli kuramlar, yeni yaklaşımlar ve çözümler
• Epistemik teminat tartışmaları, bağlamcılık, tutarlılıkçılık ve erdem epistemolojisi
• Bilgi sorunlarının zihin felsefesi, bilim felsefesi ve etikteki uzantıları
• Güncellenmiş bir kitap listesi, açıklamalı bir kaynakça
• İngilizce-Türkçe epistemoloji terimleri sözlüğü
Cengiz Anık Adı siyaset olmakla birlikte kitabı salt siyaset bilimi içerisinde görmek ya da bu alanla sınırlamak, bu alana sığdırmak pek mümkün değildir. Kitapta; siyaset felsefesi, bilgi kuramı, siyasal düşüncelere, hepsinden daha fazla iletişim bilimine ilişkin kavramlara yer verilmiştir. Bu ve benzeri disiplinlerin verilerinden yararlanmakla birlikte esasen çalışma, bilgi sosyolojisinin aydınlattığı bir alanın içinde devinmeyi denemektedir. Zaten kitabın kapağında da bu durum “Bilgi sosyolojisi Açısından Bir Deneme” ifadeleriyle yer almıştır. Bu doğrultuda çalışmada, akademik standartlardan ödün vermeden, bilgi sosyolojisinin gözüyle, siyasal projeksiyonlar ortaya konulmaya çalışılmakta ve projeksiyonların enerji kaynağının iletişim olduğu vurgulanmaktadır. Ama bu, halkla ilişkiler etkinlikleri için tasarlanan bir iletişimdir.
Necmettin Aydın Merhum Erbakan;
“Dinle, Sana dizel motoru nasıl çalışır anlatayım. İlk yanmanın olacağı bölüme önce yakıt doldurulur ve sonra akım verilir. Akımın etkisi ile yakıt moleküllere ayrışarak yoğunlaşır, sıkışır, yanar ve patlar.
Bu ilk yanma çok kısa sürer ve kendinden sonraki tüm yanmaları yapar, yani motor çalışır.
İşte sen, öyle bir ilk yanma-patlama (öyle bir iş) yapmalısın ki, kendinden sonraki bütün yanmaları-patlamaları yapsın.
Bu dünya hayatı da çok kısadır. İlk yanma yeridir. Eğer bu dünyada yanmayı başarırsan öbür alem de de ebedi aydınlığa mutluluğa kavuşursun.’’
Erbakan etkisi-devrimi dediğimiz bu örnekte bizzat kendi anlattığıdır. Yaptığı her şey hep ilk yanmadır.
Kürşad Atalar Türkiye’de İslamcı düşüncenin bazı dönüm noktaları, etkileyenleri, önde gelen isimleri vardır. Ercüment Özkan da bu kırılma noktalarından birine işaret etmektedir. Bu kitapta Özkan’ın düşünce dünyasındaki önemli dönüm noktaları ve faaliyetleri analitik bir gözle değerlendirilmiştir.
Özkan’ı Türkiye’deki İslamcılık akımı için önemli kılan en önemli unsur, mücadelesinden çok düşünceleridir. Özkan’ın hayat hikayesi bu düşüncelerin tarihsel açıdan konumlandırılma şansını vermekle beraber kendi dönemini izahı bakımından da önemli bir yere sahiptir. Bu bağlamda kitapta din-siyaset ilişkisi, modernite-gelenek eleştirisi ve yöntem olmak üzere üç ana başlık altında Özkan düşüncesinin profili çıkarılmaktadır.
“Fikir ve Hareket İncelemeleri” dizisi ile İslamcılığın fikri birikimini yansıtan ve hemen hemen her alanda karşımıza çıkan temel isimler, dergiler, meseleler hakkında bir çerçeve ve özgün bir bakışın ortaya konulması amaçlanmaktadır. Dizide yer alacak kitaplar İslamcılık düşüncesinin farklı alanlarında merak edilen mevzuları kapsamaktadır. Bu çerçevede, meselelerin temel bir zeminde ve giriş düzeyinde anlaşılmasına katkı sağlaması hedeflenmektedir.
Gönül Emirbilek Linda Zagzebski, erdem ile bilgi arasında felsefede daha önceleri kurulan ancak sonradan kaybedilen bağı tespit edip geliştirmeye çalışan bir bilgi kuramcısıdır. Dünya çapında tanınmış bir felsefeci olmasına rağmen Türkçe felsefe literatüründe, Zagzebski'de erdem bilgi ilişkisinin analizine yönelik bugüne kadar kapsamlı bir çalışma yapılmamıştır. Bu konuda onun ileri sürdüğü kuram ve karşı görüşler yeterince işlenmemiş ve özel olarak herhangi bir ihtisas çalışması da yapılmamıştır. Erdem epistemolojisi bağlamında sadece makale ve kitap bölümü düzeyinde birkaç çalışma mevcuttur. Bu alanda daha çok Ernest Sosa'nın çalışmaları göz önünde bulundurulmuş ve Linda Zagzebski, bir anlamda geri planda kalmıştır. Bu durum ise bizim çalışmamızın özgün olan önemli bir yönünü oluşturmaktadır.
Erdemin bilmeye konu olması, bir bilme etkinliği olarak erdem, öznenin taşıdığı bir sıfat olarak erdem, bir özellik olması açısından erdem ve erdemin bilgi ile ilişkisi gibi konuların açıklığa kavuşturulması bu çalışmanın daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayacaktır.
Bu çalışma, yalnızca epistemoloji alanındaki erdem epistemolojisine bir giriş olarak düşünülmelidir ve umarım bu, insanın anlama çabasına küçük ama değerli bir katkı olacaktır.
Ahmet Oktan, Ahmet Talimciler, Aslı Karamollaoğlu Favaro, Canan Uluyağcı, Gülgün Meşe, Güliz Gülçin Güzelgün, Huriye Kuruoğlu, Lale Kabadayı, Mehmet Oğulcan Turan, Nesrin Kula Demir, Nevin Yıldırım Koyuncu, Zühal Çetin Özkan Erkeklerin yarattıkları ve kendilerini egemen kıldıkları hegemonik ortam, zamanla geri dönerek kendilerini ezmeye başlamıştır. Ezilen erkek ise kendi ezikliğini örtbas etmek için kadını daha çok ezmeye çalışmıştır. Günümüz erkeği, bir yandan yeni yaşam tarzının getirdiği beklentiler, öte yandan yüzyıllardır devam eden “erkek olma” kriterleri arasında sıkışıp kalmış gibidir. Toplumsal vicdanı olan bazı erkekler, yaşanan bu sıkışmışlığın farkında. Pek çok erkek ise değişimin farkında olmayıp kadın-erkek eşitliği konusunun gündeme gelmesinin ve yıllardır sürdürdükleri iktidarın sarsılmasının yegâne sebebinin yine kadınlar olduğunu düşündükleri için sözel ve/veya fiziksel şiddetin dozunu artırmaktadır. Öyle görünüyor ki erkek kimliği üzerine düşünmedikçe şiddet hikâyeleri dinlemeye, okumaya ve yazmaya devam edeceğiz. Şiddeti üreten ve uygulayan zalim rolündeki temel aktör olan erkeklere dayatılan kimliğin ciddi bir şekilde yeniden sorgulanması ve bu bağlamda, değişen şartlara göre yeniden kurgulanması gerekmektedir.
Erkeğin özgürleşmesinin, günümüz şartlarında olması gereken gerçek kimliğini sağlıklı yaşamasının yolu, şu andaki mahpusluğunun farkında olmasından geçiyor. Bu mahpusluk ise geleneksel değerlerin dayattığı erkek kimliği ile modernizmin dayattığı erkek kimliği arasında sıkışıp kalmış olmaktan kaynaklanıyor. Bu durumdan kurtulmanın yolu özgürleşmekten, özgürleşmenin yolu ise kişinin kendisiyle yüzleşmesinden geçiyor.
Tarık Solmuş İşte bilimsel araştırma sonuçlarından özgün denemelere erkek ve “erkeklik"…
Kadınlardan hangi açılardan ve neden farklıyız?
Kimiz, neyiz, kendimizden ve hayattan ne istiyoruz?
Gerçekten aşık olabiliyor ya da ilişki kurabiliyor muyuz? Örneğin hep “durup dururken” mi terk ediliyoruz?
Neden en çok biz aldatırken aldatılmaya da en çok biz öfkeleniyoruz?
Her erkek sanıldığı hatta sanılmak istendiği gibi bir tecavüzcü müdür?
Neden bizden olmayana, bizim gibi düşünmeyene tahammül edemiyoruz?
Tüm duygularımızla, travmalarımızla, kişiliğimizle, kendimizden kaçışmacalarımızla, aslında içimizdeki aynalarla yüzleşmekten korkumuzla biz; erkekler ve erkekliğimiz…
Kendini, benliğini, kişiliğini, kimliğini arayan erkekliğimiz…
Saeid Mozafari, Halime Ünal Reşitoğlu “Erkek olarak çocuklarım aç kaldığı zaman ciğerim yanıyor, kalbim sıkışıyor nasıl aç kalırlar diye. Bu benim içimdeki en büyük yangın, çok zoruma gidiyor bu.
Tek derdim onları koruyabilmektir”
“İnsanın elinden bir şey gelemeyince, bir şey yapamayınca bir eksiklik hissediyor çünkü ailesine istediklerini sunamıyor. O an işte zayıf olduğun yer…
Kesinlikle bu erkeğin zayıf noktasıdır.”

Geleneksel Suriyeli erkeklik biçiminin yeniden üretim dinamiklerine karşı kronolojik olarak üçlü bir ittifak içinde olan savaşın, zorunlu göç ve kentsel yoksulluk deneyimlerinin toplumsal cinsiyet ilişkileri bağlamında dönüştürücü bir etkiye sahip olduğu açıkça görülüyor. Yaşama dair her şey üzerinde katastrofik bir etkiye sahip iç savaş koşullarının ortaya çıkardığı “korku”, “çaresizlik” ve “gelecek kaygısı” kıskacında ezilen bir erkeklik hâli bir taraftan, akabinde ölüm dâhil risk ve çatışma dolu bir zorunlu göç sürecine mahkûm bırakılması ile “kaybedilmiş erkeklik” deneyiminin oluşması diğer taraftan patriarkal ilişkileri sekteye uğratıyorlar. Geleneksel erkeklik beklentilerini ifa etmekte “acizleşmiş” Suriyeli erkeklerin zorunlu göç sonrası yerleştikleri yeni ekonomik, toplumsal, hukuksal ve siyasal yapıların madunlaştıran ve marjinalleştiren etkileri ise deneyimlenmekte olan erkeklik kaybını pekiştiriyor.
Ankara'nın merkezî bölgelerinde bir görünürlüğe sahip yoksul Suriyeli mülteciler ile gündelik hayattaki karşılaşmalar ve edinilen deneyimler ve gözlemler sonucu şekillenen bu çalışma, göç sorunsalı bağlamında sınıf, toplumsal cinsiyet ve eleştirel erkeklik yaklaşımlarının önemini vurgulayarak giderek kronikleşen göç tartışmalarına bir katkı sunuyor.
Ahmet Yazar, Atıl Cem Çiçek, Bengi Demirci, Burak Gökalp, Duygu Bibar, Esin Kıvrak, Fadime Emiş, Ferihan Polat, Haydar Efe, Hüsniye Akıllı, Özlem Özdeşim Subay, Rana İçmen, Selin Zengin Taşdemir, Turan Şener, Yavuz Selim Alkan Bu kitapta, Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atıldığı 1923-1950 yılları arası, Erken Cumhuriyet Dönemine odaklanılmıştır. Türkiye Cumhuriyetinin temellerinin atıldığı; toplumsal, kurumsal, yasal, yönetsel, ideolojik, kentsel-mekânsal ve iktisadi alan başta olmak üzere her alanda köklü reformların ve yapısal dönüşümlerin gerçekleştirildiği bu dönemi anlayabilmek, analiz edebilmek için bütüncül, çok boyutlu ve disiplinler arası bir bakışa ihtiyaç duyulmaktadır. Bu amaçla, 1923-1950 arası dönemde Türkiye'nin özellikle siyaset, ekonomi ve yönetim anlayışı üzerinde etkili olan faktörlerin neler olduğuna ve bu dönemin hangi dinamikler üzerine inşa edildiğine yönelik akademik çalışmalara katkı sağlamak arzusuyla; siyaset, tarih, sosyoloji, kentleşme, iktisat gibi farklı disiplinlerden akademisyenlerin yazıları bu çalışmada bir araya getirilmiştir.
Alper Yontar, Ayhan Öz, Esra Türk, Gülsüm Pehlivan Ağırakça, Hasan Meydan, İbrahim Aşlamacı, İsmet Ayşegül Yıldırım, Oğuz Keleş, Recep Kaymakcan, Sümeyra Uzun, Yeliz Akın Okay, Değerler; hayat boyu bize yol gösteren, bizim için kılavuz çizgisi görevi gören soyut ölçütlerdir. Bu ölçütleri çok erken yaşlarda kazanmaya başlar, daha sonra kazandığımız bilgi ve tecrübeyle onları daha da yetkinleştirmeye çabalarız. Erken çocukluk dönemi deneyimleri, değerlerin hayatımızdaki temel dayanak noktalarından birini teşkil eder. Bu dönemde çocukların değer alanını zengin ve bilinçli tecrübelerle inşa edebilmek, karakter sahibi bireyler yetiştirebilmek açısından son derece önemlidir. Hiç şüphe yok ki verilecek değerlerin mahiyeti bu değerlerin verilme usul ve yöntemleri kadar önemlidir. Çocuklara kazandırılacak değerlerin, geniş muhtevalı bir varlık olan insanı yansıtacak zenginlikte olması beklenmelidir. İnsan, sadece düşünen bir varlık değildir; o, aynı zamanda hisseden ve inanan bir varlıktır. Buna ilaveten o; sosyal yönü olan, toplumsal süreçlere katkı sunan bir özelliğe de haizdir. Dolayısıyla çocuklara sunulacak değerlerin maddi, manevi, millî ve evrensel değerlerden beslenmesi, insanı temsil edebilmesi beklenmelidir. Çocukları tanımak ise bu sürecin önemli bir parçasıdır. Değerlerin çocuklara kazandırılması, çocukları farklı açılardan tanımamıza imkân sağlayan disiplinlerin ortak çabasını gerekli kılmaktadır. Bu çalışma ile hem çocuğun daha iyi tanınmasına hem de onun değerle tanışık kılınmasına katkı sunulmak amaçlanmaktadır.
Melike Üzüm Batı Türkçesinin başlangıcı olarak kabul edilen Eski Anadolu Türkçesiyle yazılmış birçok eser bugün metin ve sözlük olarak yayımlanmış, incelenmeyi beklemektedir. Modern dilbilimin verilerini kullanarak Türk dilinin tarihi metinlerinin incelenmesi genel dilbilim ve Türkoloji için büyük önem taşımaktadır. Bu ihtiyaca yönelik, sunulan çalışmada kiplik kategorisi üzerine yapılan dillerarası teorik çalışmalar değerlendirilmiş, Eski Anadolu Türkçesinde kullanılan epistemik kiplik işaretleyicileri eserden hareketle ortaya konulmuştur.
Ayrıntılı bir inceleme yapılabilmesi için kiplik kategorisinin alt kategorisi epistemik kipliğe odaklanılmış ve incelenecek veri hacimli bir eser olan Kısas‑ı Enbiya ile sınırlandırılmıştır. Kısas‑ı Enbiya, Salebi'nin El‑keşf'ül beyan'an tefsiri'l‑kur'ân adlı eserinin 14. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen çevirisidir. Epistemik kiplik incelemesi için bu eserin seçilmesinde 14. yüzyıl Türkçesini yansıtan dini bir metin olması, olayları sıkça kaynak kişilerin ağzından diyaloglarla aktarması, tüm şahıs çekimlerini içeren ifadelerin yer alması, Tanrı'nın konuşturulması, din çerçevesinde farklı konulara yer vermesi vb. özellikler etkili olmuştur. Bu çalışmayla, tarihi metinlerde kullanılan dilin farklı yaklaşımlarla ele alınmasının gerekliliğine dikkat çekilmek istenmiştir.
Alper Atasoy, Ayşe Kökcü, Ecem Çetinkaya, Halime Mücella Demirhan Çavuşoğlu, İrem Aslan Seyhan, Müjdat Takıcak, Nazıme Özgür Tamdoğan, Safiye Yılmaz Erten, Semiha Betül Takıcak, Tuba Oğuz Ceyhan, Vural Başaran, Zekeriya Duru, Zeynep Tuba Oğuz Ceyhan Bütün bilimlerin dili olan matematik, ülkemizde hemen her zaman sevilmeyen ve korkulan bir ders olmuştur. Matematiğe yönelik bu olumsuz duygular, matematik ve ilgili alanlarda başarısızlık olarak kendini göstermiştir. Öğrencilerimizin bu başarısızlığını PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) ve TIMMS (Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması) raporları belgelemektedir.
Matematik korkusu ve buna bağlı başarısızlık, günümüze kadar çözemediğimiz bir problem olarak kaldığından, anahtarı tarihte aramak maksadıyla bu çalışma gerçekleştirilmiştir. Elinizdeki kitap, uzun soluklu araştırma sürecinin yalnızca kısa bir zaman dilimini kapsamaktadır. 1900-1928 yılları arasında ülkemizde kaleme alınmış (eski harfli) matematik kitaplarının (ulaşılabildiği kadarıyla) tamamı incelenerek söz konusu dönemin matematik anlayışı tespit edilmiştir.
Kitap, matematiğe ilgi duyan herkese, matematik eğitimcilerine ve özelde matematik tarihçilerine Osmanlının son dönemi hakkında kılavuzluk edecek temel bir kaynak niteliğindedir.
Atilla Batur, Muvaffak Eflatun, Ömer Özkan, Ümran Ay, Yavuz Bayram Bu kitap, eski Türk edebiyatı geleneğinin kuruluş döneminden olgunluk dönemine kadarki gelişimini örnek metinler eşliğinde ortaya koymaya odaklanmıştır. Bu amaçla eski Türk edebiyatıyla ilgili tarihsel süreç yanında, bu süreci temsil edecek örnek metinlere de yer verilmiştir. Tarihsel süreçle ilgili bölümleri; Doç. Dr. Muvaffak Eflatun, Prof. Dr. Atilla Batur ve Prof. Dr. Ömer Özkan hazırlamıştır. Örnek metinlerin şerhleri ise eski Türk edebiyatı geleneği çerçevesinde Doç. Dr. Ümran Ay, Prof. Dr. Yavuz Bayram ve Prof. Dr. Ömer Özkan tarafından yapılmıştır.
Kitap hazırlanırken, okuyucunun tarihsel sürecin karmaşasında boğulmamasına ve eski Türk edebiyatı metinlerinin anlaşılmaz gibi görünen dünyasında kaybolmamasına özen gösterilmiştir. Bunun için olabildiğince sade bir içerik, anlaşılır bir üslup ve gözlemlenebilir bir yöntem tercih edilmiştir. Nicelik telaşına düşmeksizin ve abartılı akademik değerlendirmelere kapılmaksızın eski Türk edebiyatının kuruluşundan olgunlaşma sürecine kadarki dönemi örnekleriyle ortaya koyan bu kitap okurlarının ilgisine sunulmuştur.
Kitapta şerhi yapılan gazeller, hem özgün alfabeleriyle eski harfli olarak hem de yeni harfli olarak verilmiştir. Ayrıca her beyitten sonra yaygın olarak bilinemeyeceği düşünülen kelimelerin anlamları verilmiş, ardından beytin günümüz Türkçesiyle düzyazıya dil içi aktarımı yapılmış ve nihayet beytin şerhine yer verilmiştir.
Ahmet Yenikale, Gülcan Alıcı, Kaplan Üstüner, Lütfi Alıcı, Mustafa Erdoğan, Muvaffak Eflatun, Şevkiye Kazan Nas, Yavuz Bayram Eski Türk Edebiyatı II (16.Yüzyıl) kitabı; giriş ve metin şerhleri olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. “16. Yüzyıl Klasik Türk Edebiyatı” başlığını taşıyan girişte; incelenen yüzyıl hakkında hem tarih hem de edebiyat tarihi bilgisi verilmiştir. Yüzyılın önemli edebî şahsiyetleri (Fuzûlî, Bâkî, Hayâlî Bey, Zâtî, Yahyâ Bey, Muhibbî, Edirneli Nazmî, Nev'î, Lâmiî, Bağdatlı Rûhî) ve bunları edebî açıdan temsil eden metinler, kitabın ikinci kısmında yer almıştır. Bu bölümde öncelikle, ele alınan şahsiyetlerin hayatı, edebî kişiliği ve eserleri hakkında bilgi verilmiş; daha sonra seçilen metinler eski Türk edebiyatı geleneği çerçevesinde şerh edilmiştir. Metin şerhinden sonra her bölüme aynı şahsiyete ait iki örnek şiir ile seçme beyitler de ilave edilmiştir. Şerhi yapılan şiirler, hem özgün alfabeleriyle eski harfli olarak hem de yeni harfli olarak verilmiştir. Böylelikle metnin eski harfli olarak okunması imkânı da sağlanmıştır. Şiirler şerh edilirken her beyitten sonra yaygın olarak bilinemeyeceği düşünülen kelimelerin anlamları verilmiş, ardından beytin günümüz Türkçesiyle düzyazıya dil içi aktarımı yapılmış ve nihayet beytin şerhine yer verilmiştir. Kitap bu muhtevasıyla eski Türk edebiyatı alanında kaynak ve model olabilecek mahiyettedir.
Abdullah Aydın, Ahmet Mermer, Ahmet Serdar Erkan, Atilla Batur, İsrafil Babacan, Lokman Turan, Muvaffak Eflatun, Neslihan Koç Keskin, Ömer Özkan, Şevkiye Kazan Nas Eski Türk Edebiyatı III (17.Yüzyıl) kitabı; giriş ve metin şerhleri olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. “17. Yüzyıl Osmanlı Devleti'nin Tarihî, Siyasi ve Edebî Görüntüsüne Genel Bir Bakış” başlığını taşıyan girişte; incelenen yüzyıl hakkında hem tarih hem de edebiyat tarihi bilgisi verilmiştir. Yüzyılın önemli edebî şahsiyetleri ve onları edebî açıdan temsil eden metinler kitabın ikinci kısmında yer almıştır. Burada öncelikle ele alınan şahsiyetin hayatı, edebî kişiliği ve eserleri hakkında bilgi verilmiş, daha sonra seçilen metinlerin şerhlerine geçilmiştir. Şerhi yapılan metinler, hem özgün metnin doğru tespit edilebilmesi hem de örnek bir Osmanlı Türkçesi metni ortaya konulabilmesi bakımından özgün alfabeleriyle yani eski harfli olarak da verilmiştir. Eski harfli metnin hemen yanında yeni harfli metin de verilmiş, böylece her iki metin arasında bir karşılaştırma imkânı sağlanmıştır. Şerh yapılırken her beyitten sonra yaygın olarak bilinemeyeceği düşünülen kelimelerin anlamları verilmiş, ardından beytin günümüz Türkçesiyle düz yazıya dil içi aktarımı yapılmış ve nihayet beytin şerhine yer verilmiştir. Özel şahıs adlarından oluşan dizin de kitabın sonuna eklenmiştir.
Riza Tuncel Avcılık, toplayıcılıkla birlikte insanoğlunun en eski geçim faaliyetlerinden biridir. Bu araştırmanın konusu; temelde bir geçim faaliyeti olan, bunun yanı sıra ticaret metası, önemli bir yan ürün kaynağı, bir inanç uygulaması ve savaş provası olma gibi özellikler de gösteren eski Türk avcılık faaliyetinin dil merkezli olarak incelenmesidir.
Araştırmanın kapsamı, avcılık ve avcılığın karşılıklı olarak etkileşimde bulunduğu hayat alanlarıyla sınırlıdır. Çalışmada kullanılan kaynaklar ilk olarak eski Türk yazılı metinleri olup yazılı olmayan dönemler konusunda ise mit, destan gibi anlatılardan, eski Türkler tarafından yapıldığı düşünülen kaya resimlerinden, çeşitli sebeplerle eski Türklere dikkat etmiş, onlar hakkında bilgiler vermiş diğer toplumların yazdıklarından faydalanılmıştır. Çalışmada, eski Türk avcılığı bu genel çerçevede eylem-özne-yer-amaç-nesne (elde edilen ürün)-araç dizisi içinde ele alınıp incelenmiştir
Bu çalışma; eski Türk dönemi metinlerinden yola çıkarak Türk avcılığını tasvir etmek ve avcılık terimlerini belirlemektir. Araştırma, eski Türk hayatındaki avcılığın yerinin, av ve avcıyla ilgili genel terimlerin, avı yapılan hayvanların, avcılığın yapılış amaçları ve şekillerinin, avcılıkta kullanılan aletlerin, avcılıktan elde edilen yan ürünlerin ve bunların olası kullanım alanlarının belirlenmesini hedeflemektedir.
Elza Semedli Bu kitap, Eski Türkçeden günümüz Türkiye Türkçesi ve Azerbaycan Türkçesine uzanan tarihî değişme ve gelişme sürecinde basit fiillerdeki anlam olaylarını eş zamanlı ve art zamanlı anlam bilimi metotlarıyla inceleyen karşılaştırmalı bir çalışmadır.
Kitapta, basit fiillerin anlamsal sınıflandırma örneklerine yer verilerek yeni bir anlamsal sınıflandırma ortaya konulmuştur. Anlamsal sınıflandırma kelimenin anlam yapısı temel alınarak yapılmıştır. Basit fiillerdeki eş anlamlılık, eş adlılık, ikili kökler, çok anlamlılık ve zıt anlamlılık olayları eş zamanlı; anlam daralması, anlam genişlemesi ve başka anlama geçiş gibi anlam değişmeleri ise art zamanlı metotla araştırılmıştır. Basit fiillerin cümle içinde kullanımına dair hem tarihî metinlerden hem de günümüz Türkiye ve Azerbaycan Türkçelerinden örnekler verilmiştir.
Her iki lehçedeki basit fiillerin Eski Türkçedeki kullanımları, fonetik ve semantik değişiklikler etimolojik sözlüklere dayalı olarak örneklerle gösterilmiştir.
Kitapta, her iki Türk lehçesinin yazı dilinde kullanılan basit fiillerin anlam özellikleri, ortak ve farklı kullanımlarına dair örnekler de yer almaktadır.
Kitabın, Türk lehçelerinin karşılaştırmalı anlam bilimi çalışması olması bakımından Türkoloji alanına katkı sağlayacağına inanıyoruz.
Nuray Ertürk Keskin, Aslı Yönten Balaban, Cuma Yıldırım, Duru Çiğdem Şimşek Eşitlik Yolunda kitabı; kadınların toplumsal konumlarına dayalı mevcut engellerin aşılması, buna yönelik önlemlerin alınması ve kadınların güçlendirilmesi bağlamında farkındalığı artırmak amacıyla hazırlanmıştır. Kitap, üniversitelerde toplumsal cinsiyet eşitliği derslerinde ders kitabı; sosyoloji, toplumsal yapı, kamu yönetimi gibi derslerde yardımcı kaynak olarak kullanılabilir. Kitap ayrıca toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili bilgilendirme toplantıları ve diğer faaliyetler için de başvuru kaynağı olarak faydalı olacaktır. Bunun yanı sıra kitaptan kadın-erkek eşitsizliğinin temel bir problem olarak mevcut olduğunu düşünen herkesin yararlanması mümkündür.
Bu kitapta; kadınların eşitlik yolu sırasıyla Kadınların Tarihi, Kadının İnsan Hakları, Feminizm ve Feministler, Eğitim Hakkı, Bilimin Cinsiyeti, Ekonomide Kadın, Siyasette Temsili Varlık, Kadına Yönelik Şiddet, Medyanın Tutumu, Göçmen Kadının Durumu ve Sosyal Politikalar başlıkları altında incelenmektedir. Her konu, farklı disiplinlerden yararlanılarak bütüncül bir bakışla ele alınmıştır. Güncel verilerle birlikte diğer ülkelerden iyi uygulama örnekleri inceleme alanına çekilmiş, mevcut durumun analiziyle yetinilmeyip "Neler yapılabilir?" sorusu etrafında politika önerilerine de yer verilmiştir. Bilgiyi derinleştirmek amacıyla bölüm sonlarına konuyla ilgili okuma, dizi veya film önerileri, faydalı bağlantılar ve sorular eklenmiştir.
Eşit bir dünya, düşünce süreçlerini ve kalıplarını, alışkanlıkları değiştirerek başlar. Biz de bu kitabın okuyucularını toplumsal cinsiyet eşitsizliğini konuşmaya, kalıp yargılarımızı ve alışkanlıklarımızı sorgulamaya, eşitsizlikten kaynaklı sorunlar üzerinde düşünmeye çağırıyoruz.
A. Banu Hulur, Adem Levent, Ahmet Coşkun, Ali Osman Gundoğan, Celal Turer, Derda Kucukalp, Fulya Bayraktar, Gulfem Sezen Balcıkanlı, H. Haluk Erdem, Hakan Poyraz, Hasan Under, Huseyin Gazi Topdemir, İbrahim Sezgul, Kemal Bakır, Lokman Cilingir, Metin Yasa, Muhammed Esat Altıntaş, Neyyire Yasemin Yalım, Nurhayat Calışkan Akcetin Bu çalışma, felsefenin temel disiplinlerinden biri olan etik konusunda hem bir giriş kitabı hem de onun hayatın bütün alanlarına nasıl uygulanacağı hakkında yol gösterici ve bilinçlendirici bir eserdir. Etik, sadece kuramsal bir felsefe disiplini olmanın ötesinde insan varlığını eylemleri üzerinden anlamaya ve tanımaya yöneldiğimizde karşımıza çıkan bir değer ve bilinç alanıdır. İnsanın anlamlı bütün yapıp etmeleri, değerler ve etikle ilişkili olarak düşünülmelidir. Bunun gerçekleştirilemediği durumlarda büyük insanlık bunalımları doğmakta ve insanlığı tehdit etmektedir. Bu süreç, güncel etik problemlerini bütünlüklü bir bakış açısıyla irdelemeyi zorunlu kılmaktadır.
Etik ve Etik Sorunlar; en temel insani durum olarak etiği merkeze alarak; eğitim, siyaset, çevre, iktisat, bilim, tıp, spor, medya, halkla ilişkiler, dil, estetik, biyoetik, küreselleşme ve popülizm gibi alanlarda karşılaşılan güncel etik sorunlara anlamlı bir yaklaşım gerçekleştirmek için ihtiyaç duyulan kavramsal ve kuramsal temele işaret etmektedir.
Alanlarında uzman felsefeci ve düşünürlerin yer aldığı bu çalışma, ülkemizdeki felsefi ve etik birikimi gözler önüne serdiği gibi, dünya sorunlarına da ülkemizden felsefi bir teklif sunmaktadır.
Burcu Güdücü, Cüneyt Levent, Emine Demir, Ethem Levent, Mehmet Akif Demir, Semra Köse Etik, özellikle de pratik etik, bireylerin; kendileriyle ve başka insanlarla ilişkilerinde, olay ve olgularla başa çıkma süreçlerinde, herhangi bir durumda veya konuda eylemde bulunurken karşılaştıkları değer ve normlara ilişkin sorunlara ışık tutma girişimidir. Dünyada; siyasal, teknolojik, bilimsel gelişmelerin yarattığı gereksinmelerden dolayı etik, son yıllarda özellikle önem kazanmış ve felsefenin en çok uğraşılan alanlarından biri hâline gelmiştir.
Bu kitap, üç bölümden oluşmaktadır. İlk beş bölümde etiğin anlamı, tarihsel serüveni, felsefi temelleri yer almaktadır. Altıncı ve on üçüncü bölümler tek tek farklı meslek etiklerini konu edinmektedir. Her meslek, her uğraş, farklı etik soru ve sorunları beraberinde getirmektedir. Kitapta farklı meslek dallarının günümüzde karşılaştıkları etik sorunlarla başa çıkma yolları tartışılmıştır. Son bölümde ise sosyal sorumluluk kavramı konu edilmiş, ülkemizde ve dünyadaki başat sosyal sorumluluk projelerinden örneklere yer verilmiştir.
Kenan Gürsoy Etik ve tasavvuf, bugüne kadar yan yana getirmeye ya da birlikte düşünmeye alışık olmadığımız iki kavram. Prof. Dr. Kenan Gürsoy'la yapılan bu sohbetler, “Etik Şahsiyet” çerçevesinde bu iki kavramı bir arada düşünmeye başlamamızı sağlamakta, insanın kemâle doğru yürüyüşünün etik zeminde nasıl gerçekleşebileceğini göstermektedir. Burada tasavvufun başta insanın kendisi olmak üzere bir toplum, bir medeniyet ve bir insanlık tahayyülü ortaya koyarken de etik zemine dayandığına dikkat çekilmektedir.
Etik ve Tasavvuf; yalnızca felsefeye ve tasavvufa ilgi duyanları değil, kendini inşa etmek isteyen ve kemâle doğru yol alma gayreti duyan, insan olmanın sorumluluğunu ve değerini hisseden herkesi kendisine davet eden sohbetlerden oluşmaktadır.
Siniša Malešević “Bu kitap, yeni bir kuşağın etnisite alanının ve onun tartışma konularının kavram dünyasını etkileyebilecek bir şekilde ileriyi işaret ederek hâlihazırdaki bilgi birikiminin özgün bir sentezini sunmaktadır. Eğer hak ettiği ilgiyi uyandırabilirse seksenlerden beri etnik ve ırksal ilişkilere dair yazılmış en önemli kitaplardan birisi olabilir.”
Michael Banton, Ethnic and Racial Studies
“Maleševic, etnisite çalışmalarının sosyolojik temellerine dair kapsamlı ve dengeli bir anlatı sunmaktadır… Sunumu, eleştirel ve çekicidir zira okuması kolaydır ve mantıklı bir şekilde organize edilmiştir. Sosyologlar için okunması paha biçilmez değerdedir.”
Jon Fox, British Journal of Sociology
Klasik sosyolojiyi güncel tartışmalara kadar genişleten Etnik Sosyoloji, etnik ilişkilere dair başlıca sosyolojik yorumlamaları sentezlemekte ve bunun analizi için tutarlı bir teorik çerçeve sunmaktadır.
Bu derin ve kolay anlaşılır metinde Siniša Maleševic, etnisiteyi ve etnik çatışmayı anlamada bir dizi sosyolojik teorinin açıklayıcı gücünü değerlendirmektedir. Etnik gruplar arası ilişkilere dair her bir vaka ile ilgilenmek için herhangi bir sihirli anahtar veya planın olmadığını tasdik eden Etnik Sosyoloji, etnik gruplar arası ilişkiler için epistemolojik ve politik gereklilikler arasında köprü kuracak en iyi stratejiyi geliştirmektedir. Etnik Sosyoloji, sosyoloji disipliniyle tüm diğer sosyal bilimler disiplinlerinde okuyan ileri düzey lisans ve lisansüstü öğrencileri için okunması zorunlu bir kitap olacaktır.
Ali Zafer Sağıroğlu Toplumsal gruplar arası ilişkilere dair bilimsel çalışmalar, sosyal bilimler içinde giderek yükselen bir araştırma alanı olsa da Türkiye'de -onca ağırlaşmış meseleye rağmen- olması gereken ilgiden ve nitelikten çok uzakta kalmıştır. Özellikle akademide katmerleşmiş sorunlara olan mesafe, konuya olan ilgisizlikten ziyade teknik çözümlemelerin getireceği ağır siyasi yüklerin ve hatta bedellerin göğüslenmesine dair duyulan tedirginlikle ilgili olmalıdır.

Bu çalışma, teknik olarak iki toplumsal grup arasındaki ihtilafın çözümlenmesine (conflict resolution) bir katkı olarak yola çıkmış bir doktora tezinin ürünüdür. Çalışmanın saha araştırmasının üzerinden geçen süre, çalışmanın kitaba dönüştürülmesinin anlamını eksiltmek bir yana, konunun bugün geldiği noktayı anlamak açısından daha anlamlı bir hâle getirmiştir.

Din temelli inançların toplumsal gruplara dair birçok sorunun önünde önemli bir bariyer olduğu yadsınamaz. “Ancak bu, hangi şartlarda geçerlidir? Her durumda sadece ortak inanç zemininin genişlemesi, bütün ihtilafları ve sorunları ortadan kaldırmaya yeter mi? İhtilaf çözümlemelerinde sadece hâkim alana değil dışarıda kalan alanlara da odaklanmak anlamlı mıdır?” gibi sorular, bir akademik çalışmanın alan çalışmasına dönüştü.
Paul Atkinson, Amanda Coffey, Sara Delamont, John Lofland, Lyn Lofland Etnografi, tek bir sınıflandırmaya ya da tek bir sosyal bilim alanına sığmayacak kadar farklı özelliklere bürünebilen, uygulandığı her ortamda farklı anlamlar kazanabilen, basit bir araştırma yönteminden daha fazlasına sahip entelektüel bir uğraştır. Bu özelliklerinden dolayı onu en iyi şekilde tasvir etme ve anlama yolu, sahadaki çeşitli hâllerini okuyucu ile paylaşmaktan geçmektedir. Bu kitap, etnografiyi alanla ilişkisi bağlamında anlatmaya yönelik önemli bir girişim ve aynı zamanda etnografik araştırma yapmak isteyenleri özendirici, teşvik edici ve destekleyici bir ruhla yazılmış kapsamlı bir etnografik metodoloji ve yöntem metnidir.
Kitabın bazı bölümlerinde özel olarak kaleme alınmış olan etnografik mülakat, odak grup çalışmaları, katılımlı gözlem ve saha notları alma gibi tümüyle teknik becerileri geliştirmeye odaklanan içerikler özellikle etnografik bir saha araştırması gerçekleştirmek isteyenler için güçlü bir rehber niteliğinde. Etnografinin bir metodoloji olarak sosyal bilimler alanında çok geniş ve çeşitli kullanımları olduğuna şüphe yok. Antropoloji, sosyoloji, siyaset bilimi, iletişim bilimleri, işletme, sağlık bilimleri, kültürel çalışmalar, hukuk, pazarlama vb. birçok alanda kullanılabilen etnografik metodoloji, tüm bu alanlar açısından güçlü bir disiplinler arasılık ve kesişimsellik barındırıyor. Etnografi El Kitabı etnografinin bu kesişimselliğini özellikle ortaya koymakta. Tüm bu özelliklerinden dolayı kitabın etnografik metodoloji konusunda Türkçe alan yazındaki boşluğu doldurmaya yönelik mütavazı bir katkı olmasını umuyor ve etnografik saha çalışmalarındaki birikimin zenginleşmesine ve araştırmacıların bu alanda beceriler kazanmasına vesile olmasını diliyoruz.
Yavuz Ercan Gül Bu kitap, binlerce yıllık deneyimlere dayalı olarak gelişen ve halk bilgeliğini temsil eden geleneksel eğitim yöntemlerinin modern eğitimde kullanılması amacıyla hazırlanmıştır. Etnopedagoji; insanın kalbine dayanan, ruhu sevgiden oluşan bir eğitimdir. Çocuklara karşı, mesleğe karşı, kültüre karşı, halkına karşı ve vatanına karşı sevgiyle yoğrulmuş halk pedagojisi konusunda yetişmiş bir eğitimci, öğrencilerini ve ailelerini daha iyi anlayabilecek ve gençlerin gerçek bir eğitimcisi olabilecektir. Modern eğitim sistemlerinin, başka hiç bir eğitim sisteminde eşi benzeri olmayan bir etki ve başarıya sahip halk pedagojisine gözlerini kapaması düşünülemez. Evrensel insan kültürünün derinliğini oluşturan ulusal kültürlerin kaybolmadan devam etmesi, etnik öz bilincin oluşması, milli karakterin devamı ve bireylerin ulusal değerlere dayalı kişiliğinin oluşumu, etnopedagoji ile mümkündür. Bu nedenle etnopedagoji konusunda hazırlanan bu kitap, Türkiye'de eğitim ve etnik kültür alanındaki boşluğu doldurmaktadır.
Adem SOLAK, Enver SARI, Mahir ÖZKAN, Veysel SÖNMEZ
Theo Koupelis Ana dalı bilim olmayanlar da göz önünde bulundurularak tasarlanmış olan Evreni Anlama Serüveni, Yedinci Baskı, astronomiye kapsamlı ve anlaşılabilir bir giriş sunmakta, öğrencileri Güneş sisteminden ötesine doğru heyecan verici bir yolculuğa çıkarmaktadır. Yazar, bu hızlı gelişen alandaki son gelişmeleri de dikkate alarak, astronomideki tarihi ve modern teorileri açıklamakta ve bilimin nasıl işlediğini açık bir dille ortaya koymaktadır. Yazarın öğrenci dostu yazım şekli ve temiz açıklamaları, öğrencilere önce Güneş sistemimizi ardından yıldızlar ve uzak galaksileri tanıtmaktadır. Pedagojik açıklamalar öğrencilere kritik düşünme ve temel sebep sonuç ilişkileri kurma konularında da motive etmektedir.


Yedinci Baskıda Yeni ya da Önemli Özellikler

 Her bölüme kritik düşünme ve problem çözme üzerine yeni alıştırmalar konmuştur.
 Anlaşılmayı arttırmak ve daha net olmak için matematiksel kısımlara örnek hesaplamalar konmuştur.
 Astronomideki son gelişmeler dikkate alınarak tüm kitapta yeni kısımlar eklenmiş var olan bazı kısımlar genişletilmiştir.


Öğrenci kaynakları

Starlinks isimli bir web sitesi http://physicalscience.jbpub.com/starlinks/7e konular ile ilgili, çalışma testleri, keşif linkleri, anime edilmiş kartlar, online terimler sözlüğü, bölümlerin ana konu başlıkları, astronomi olaylar takvimi ve takımyıldızlar rehberi gibi bölümler içermektedir. Bu web sitesi ayrıca Türkçeye çevirilmemiş olsa da konuyla ilgilenenler için önemli bir kaynak sunmaktadır.

Öğretim Görevlisi Kaynakları (Türkçeye Çevirilmemiştir)

 PowerPoint Ders Slide'ları
 PowerPoint Görüntü Bankası
 Test Bankası
 Öğretim Görevlisinin kılavuzu
 Animasyonlar ve daha fazlası
Jerry Bergman Antik Yunan filozoflarından kalma materyalist bir inanç olmasına rağmen son 160 yıldır evrim teorisi adıyla meşhur edilerek bilim kisvesinde yayılan, farazi 4 milyar yıllık canlılık tarihi senaryosu olduğu için en temel bilimsellik (sınanabilirlik) kriterini dahi karşılayıp karşılamadığı tartışmalı olan, materyalim-naturalizm ideolojik bükülmesinin bilim alanını işgal etmesiyle bilimin içine dâhil edilen, günümüzde ise “bilimsel gerçek ve yasa” diye empoze edilerek neredeyse bilimin temeli ve hatta bizzat kendisi olma noktasına kadar getirilen (sözde) evrim teorisinin sacayağı hükmündeki üç ana sütunu; kimyasal evrim (abiyogenez), doğal seçilim ve mutasyonlardır.
Bir bilim adamı tarafından kaleme alınan, yaklaşık 900 bilimsel kaynağın bir derlemesi olan, yüzlerce bilimsel veri ve keşifle, bu veri ve keşiflerin (birçok bilim adamı tarafından yapılan) objektif yorumlarını içeren bu kitap, evrimin üç ana sütununun yıkıldığını belgelemektedir.
Burada evrim kelimesinden maksat, ortak ata ve türden türe geçiş (makroevrim) iddialarıdır, herkesin bilip kabul ettiği tür içi değişimler-gelişimler-tekamül süreçleri değil. Var olan ve bilimsel gerçek olan bu değişimler evrim değildir ve (mikro)evrim adıyla anılmaları da doğru değildir. Çünkü tür içi (mikro)değişimler birikerek (makro)evrime yol açamaz. Bu kitap bu gerçeğin bilimsel delillerini sunmaktadır.
Fatma Kimsesiz This book serves as a guide for English teachers who teach at the pre-school and primary school levels, for preservice teachers who will teach English to young learners after graduation, and for bilingual parents who want to review pedagogical sources and practical samples, particularly for following an effective route in teaching English to young learners. The book introduces key concepts through definitions, explanations, and theoretical information with implementable and accessible activities and samples that can broaden the limits of classroom learning. Literally, the book presents general information about theoretical considerations relevant to the nature of language, syllabus design for English lessons and commonly used methods in teaching English to young learners with practical samples. Plus, techniques, principles, and materials needed to develop language skills in foreign language teaching and to improve vocabulary are focused. Exploring how to teach grammar in a comprehensible and remarkable way, classroom management, assessment techniques and the relationship between the language and culture in teaching English to young learners are also addressed. Last but not least, the book aims to encourage language teachers to consider interesting ways to make their classroom more colourful when teaching English as a foreign language to young learners.
Ayman Shihadeh Kelâm, mantık, metafizik, usûl, tefsir, tıp gibi alanlarda devasa ve dakik eserler ortaya koyan Fahreddîn er-Râzî’nin, ahlâk üzerine yazmış olsaydı diğer alanlarındaki eserlerinde olduğu gibi kendisinden sonraki geleneği dönüştürmesi beklenirdi. Fakat Râzî, amelî ahlâka dair bir eser kaleme almış olsa da, teorik ahlâka dair bir eser vermemiştir. Elinizdeki kitap, bu eksikliği kısmen telafi edebilecek şekilde Râzî’nin ahlâka dair düşüncelerini ve entelektüel dönüşümlerini metinlerden adım adım izleyerek ortaya koymaya çalışmaktadır. Bunun için de yazıldığı tarihe kadar yapılan çalışmalar arasında, birçoğu da yazma olmak üzere en geniş Râzî eserleri seçkisi kullanılmıştır.
Elinizdeki kitap bir yandan İslâm ahlâk düşüncesi alanındaki bir boşluğu doldururken diğer yandan Fahreddîn er-Râzî’nin ahlâk düşüncesine yönelik çalışmaların eksiklerini gidermede de önemli bir unsur teşkil etmektedir.
Fahrettin Olguner Platon'a ait eserler arasında Kanunlar, İslâm dünyasında en çok sözü edilen kitaplardan biridir. Fakat klasik kaynaklarda Kanunların muhtevası ile ilgili olarak nakil ve ifade edilen bilgiler oldukça sınırlıdır. Bazı küçük iktibasların dışında Kanunlar Diyaloğunu en geniş çapta ele alan düşünür Fârâbî'dir. Fârâbî, Platon'a ait eserlerin büyük çoğunluğu üzerinde söz söylemiş, onların mevzularını belirtmiş, hangi hedefe yöneldiklerini, neyi ortaya koymak istediklerini açıklamıştır. Bunlar arasında en kapsamlı olanı Kanunlar hakkında kaleme aldığı ve Telhîsü'n-Nevâmis ismini verdiği eserdir. Fârâbî bu eserde hem Kanunları özetlemiş hem de kendisinin Platon'u nasıl anladığını ifade etmiştir. Ülkemizin önde gelen İslâm Felsefecilerinden Prof. Dr. Fahrettin Olguner tarafından yayına hazırlanan elinizdeki kitap, Fârâbî'nin Kanunlar hakkında kaleme aldığı bu eserin Arapça metnini ve Türkçeye tercümesini içermektedir. Ayrıca eserde ek olarak Arapça orijinali ve Türkçeye tercümesi ile yer alan ve Felsefe Tarihi açısından büyük önem taşıyan Filozof Platon'dan Porphurios'a Mektup adlı bir metin de ilk kez okuyucu ile buluşmaktadır.
Şenol Korkut Bu kitap İkinci Muallim Fârâbî'nin siyaset felsefesini kökenleri ve özgünlüğü bakımından incelemektedir.
İslâm düşüncesinde siyaset ilmi ve felsefesini bir ilim olarak inşa eden Fârâbî aynı zamanda Atina odaklı Grek felsefesinin siyasal düşüncesine de bir nevi alternatif siyaset kuramlar dizisinin peşinde koşmuştur. İslâm'ın vahiy öğretisinin getirdiği siyasal unsurlarla antik Grek siyaset felsefesi arasında kendine özgü bir siyaset felse­fesi inşa eden Fârâbî bir yandan siyaset felsefesine yeni problem alanları kazandırırken öbür yandan İslâm düşüncesine erdemli ve erdemsiz şehirler öğretisi ile yeni bir ufuk kazandırmıştır. Filozofun felsefe, mille ve medîne zemininde geliştirdiği erdemli ve erdemsiz bakış açılarını siyaset felsefesine dair irdelediği bütün problem öbeklerinde görebilmek mümkündür. Bu kitapta bir yandan erdemli felsefe, erdemli din ve erdemli şehrin idealize edilmiş felsefî serüveni irdelenirken öbür yandan bozuk felsefe, bozuk dinler ve erdemsiz şehirlerin İkinci Muallim'in felsefî süzgecinde zemmedilmiş hikâyesi ele alınmıştır.
Gözde Özsezer Kaymak, Gülbu Tanrıverdi, Gülen Addis, Özden Erdem, Özlem Avcı, Sema Kuğuoğlu, Sevinç Polat Sağlık çalışanlarının, kendilerinden farklı inançlara sahip bireylere bakım verirken, onların inancına uygun olan bakımı sunmaları en azından sunmak için çaba göstermeleri beklenmektedir. İnancına uygun olmayan yaklaşım, bireyler tarafından kabul edilmeyebilir, memnuniyetsizlik yaratabilir, bakımın veya tedavinin yarıda kesilmesine neden olabilir. Hatta birey inancına uygun olmayan yaklaşımlardan ötürü sağlık çalışanları ile çatışma yaşayabilir. Tam da bu noktada bu kitabın, başta hemşireler olmak üzere tüm sağlık çalışanlarında inançlara yönelik farkındalık oluşturması ve inançlara uygun bir yaklaşımın nasıl sunulacağı konusunda rehberlik edeceğini düşünmekteyiz. Amaç okuyucuya, sağlıklı ve hasta bireylerin inançlarındaki farklılıkların, sağlık bakımını ve sağlık hizmetlerini nasıl etkileyebileceğini literatüre dayalı olarak göstermektir.
Kitapta özellikle yaygın dini inançlar ele alınmış ve bilimsel literatür temel alınarak hazırlanmıştır. Umuyorum ki, her yeni baskıda yeni dini inançları kitabımıza ekleyelim ve tüm inançları içine alan sağlık hizmetlerinin sunumunda bir rehber niteliği kazandıralım. Yine umuyorum ki, tüm inançlara saygılı ve sağlık hizmetinde bu durumu yok saymayan bir yaklaşım kazanalım. Bu kitabın tüm okuyucularımız için yararlı olmasını diliyoruz.
Ayşe Dağ Pestil, Ayşe Işık Akdağ, Dinçay Köksal, Mehmet Yıldız, Mübeher Ürün Göker, Nurcihan Yürük, Serhat Kahyaoğlu Farklı Yönleriyle Çeviri, çevirinin dil sınırlarını aşarak kültürler arasında bir köprü kurduğu ve insanlığın ortak mirasını birleştiren önemli bir sanat ve bilim olduğunu vurgular. Bu kitap, çeviri disiplininde zengin ve karmaşık bir dünyaya bir bakış sunar. Sadece kelime aktarımı değil kültürlerarası iletişimin ve anlayışın derin ve incelikli bir yansıması olarak çeviriyi ele alır. Kitap, çeviribilimin farklı boyutlarını dilbilimsel analizlerden edebi çevirilere, teknolojinin çeviriye etkisinden çeviri eleştirisine kadar geniş bir yelpazede inceler. Bu çalışma, çeviribilim alanında uzmanlaşmış birçok araştırmacının katkılarıyla şekillenmiştir ve çeşitli perspektifler sunar.
Çevirinin sadece sözcüklerden ibaret olmadığını, kültürel, tarihsel ve sosyal bağlamlarla yoğrulduğunu gösteren bu kitap, okuyuculara çeşitli kültürel bağlamlarda iletişim kurma fırsatı sunmayı amaçlar. Ayrıca, çeviribilimin sunduğu zenginlikleri gözler önüne serer ve farklı perspektiflerle çeviri olgusunu anlamayı ve değerlendirmeyi teşvik eder.
Bu eser, çeviri dünyasının zenginliğini anlamak ve farklı kültürlere açık bir iletişim ağı oluşturmak isteyen herkes için kapsamlı bir kaynak olabilir.
Jawad Syed, Mustafa Özbilgin Bu kitap, farklı disiplinlerden ve kültürlerden akademik çalışmaları sayısız örgütsel örnekle birleştirerek farklılık ve kapsayıcılık üzerine birçok deneyim ve bakış açısını bir araya getiriyor. İlgili alanda oldukça ihtiyaç duyulan bu kitap, akademisyenlere ve uygulamacılara farklılıkları anlamaları ve daha öz güvenli, proaktif ve kapsayıcı bir yaklaşım benimsemeleri konusunda yeni bir bakış açısı sağlıyor.
Dianah Worma, FCIPD, Personel Geliştirme Enstitüsü Farklılık Yöneticisi, Birleşik Krallık.

Kitap, çağdaş örgütlerde ve toplumlarda farklılıklarla ilgili önemli eleştirel yansımaları içeriyor. farklılık konularına ilgi duyan ve bu konuyla ilgili çalışan herkesin okumasını hak ediyor.
Prof. Dr. Jean-François Chanlat, Paris-Dauphnie Üniversitesi, Farklılık Anabilim Dalı Başkanı, Fransa.

Hızla değişen iş gücü demografisi, haberlerde yer alan ayrımcılık olayları ve yürürlüğe giren yeni yasalarla birlikte yalnızca örgütsel sonuçlar için değil aynı zamanda iş yerinde sosyal sorumluluk bağlamında da yaratıcı ve kapsayıcı bir ortam yaratmak için örgütlerin farklılığı anlamaları ve etkin bir şekilde yönetmeleri her zamankinden daha önemli hâle geliyor.
Merakla beklenen bu yeni çalışma, uluslararası düzeyde alanında uzman kişilerden oluşan bir ekip tarafından yazılmıştır. çalışmada en güncel ve çağdaş teori ve yaklaşımlar derinlemesine incelenmiştir.
Kitap, uluslararası ve kültürler arası örnek olaylar ve ulusal bağlamların alanı nasıl şekillendirdiğine ilişkin açıklamalar ve küresel düzeyde incelemelerle birlikte Birleşik Krallık ve Avrupa politika ve uygulamalarını da özel olarak ele almaktadır.
Kitap, eleştirel analizi teşvik eden ve teoriyi gerçek dünya pratiğine bağlamaya yardımcı olan özelliklerle doludur. bununla birlikte çevrim içi destekleyici kaynaklara erişim olanağı sağlamaktadır.
Muhittin Kaplan İslam iktisadının temel kurum ve meselelerinin ele alındığı kitaplardan oluşan Cep Kitapları dizisinin sekizinci kitabı olan bu eserde, fayda konusu teorik bir derinlikten ziyade her seviyeden insanın kolaylıkla anlayacağı bir içerikte anlatılmaya çalışılmıştır. Kitap, fayda kavramının modern iktisat ve İslam iktisadı teorisindeki anlamını, rolünü ve önemini kavramın zaman içerisinde geçirdiği değişimi dikkate alarak incelemektedir. Bu doğrultuda, kitap dört bölüm olarak organize edilmiştir. Birinci bölümde; faydanın, malların insan ihtiyaçlarını karşılama özelliği olarak tanımlandığı yaklaşım ele alınmıştır. İkinci bölümde; faydanın, mal-hizmet tüketiminden elde edilen doyum, haz, mutluluk olarak tanımlandığı yaklaşım yani "faydaya kardinal yaklaşım" incelenmiştir. Üçüncü bölümde; fayda kavramına ilişkin modern yaklaşım, faydanın tüketici tercihlerini sıralamanın bir yolu olarak analize dâhil edildiği "faydaya ordinat yaklaşım" açıklanmıştır. Dördüncü bölümde ise İslam ekonomisinde fayda kavramının çerçevesi çizilmiş ve ana akım iktisattan farkları açıklanmıştır.
Ahmet Cevizci Henüz ilk 6'sı tamamlanmakla birlikte 15 ciltlik ve yaklaşık on iki bin sayfalık bir felsefe ansiklopedisi projesiyle, her şeyden önce felsefi bakışı başta bilim, din, ekonomi, eğitim ve hukuk olmak üzere tüm alanlara tutmak ve bütün bu alanlara kavramsal bir açıklık getirmek amaçlanmaktadır. Bu yolla da felsefe aracılığıyla son çözümlemede ülkemizdeki eleştirel ve sorgulayıcı düşünceye, her durumda geliştirmemiz gereken uzlaşma ve demokrasi kültürüne katkıda bulunmak hedeflenmektedir. Yine bu amacın bir parçası olarak hem ülkemizde azımsanamayacak bir süreden beri gerçekleştirilen felsefe araştırmalarının sonuçlarını gözler önüne sermek hem de mevcut felsefe araştırmalarına ivme kazandırmak düşüncesi hâkim olmuştur. Çalışma genelinde yardımına başvurulan onlarca yazardan çok az bir kısmı yabancıdır. Başvurulan onlarca felsefe hocasının yanı sıra disiplinler arası bir yaklaşımla dilbilimi, sosyoloji, psikoloji, hukuk alanında çalışan akademisyenlerin de bu çalışmanın oluşturulmasında çokça katkısı olmuştur.


Ansiklopedide felsefenin bizatihi kendisi konu edilmekle birlikte ağırlıklı yer verilen Batı felsefesinin yanında Hint felsefesi ve Çin felsefesi alanlarına da yer verilmiştir/verilecektir. Çalışmada çoğulcu bir anlayış izlenmekte, her görüşten, farklı felsefe anlayışlarına sahip birçok akademisyen/araştırmacı/yazar/düşünür asgari birlik çabasının dışında tamamen özgün ve müdahalesiz bir çalışma ortaya koymaya çalışmaktadırlar.


Türkiye’de felsefeye gönül vermiş herkesi, farklı düzeylerde dahi olsa, bu sürece dâhil edebilmek, herkesin desteğini temin etmek, çalışmanın bütüncül anlayışına uygun bir biçimde, çalışmanın Türkiye’deki felsefe araştırmalarına katkı yapması umudu ve beklentisini karşılamaktadır. Bu umut, dilek ve beklenti uzun soluklu çalışmamızın geneline yayılmış durumdadır.


Çalışmanın birinci cildinde A Önermesi ile Aynî arasında alfabetik sıra ile geçen yüzlerce kavram-olgu-olay açıklanmıştır.
Ahmet Cevizci Henüz ilk 6'sı tamamlanmakla birlikte 15 ciltlik ve yaklaşık on iki bin sayfalık bir felsefe ansiklopedisi projesiyle, her şeyden önce felsefi bakışı başta bilim, din, ekonomi, eğitim ve hukuk olmak üzere tüm alanlara tutmak ve bütün bu alanlara kavramsal bir açıklık getirmek amaçlanmaktadır. Bu yolla da felsefe aracılığıyla son çözümlemede ülkemizdeki eleştirel ve sorgulayıcı düşünceye, her durumda geliştirmemiz gereken uzlaşma ve demokrasi kültürüne katkıda bulunmak hedeflenmektedir. Yine bu amacın bir parçası olarak hem ülkemizde azımsanamayacak bir süreden beri gerçekleştirilen felsefe araştırmalarının sonuçlarını gözler önüne sermek hem de mevcut felsefe araştırmalarına ivme kazandırmak düşüncesi hâkim olmuştur. Çalışma genelinde yardımına başvurulan onlarca yazardan çok az bir kısmı yabancıdır. Başvurulan onlarca felsefe hocasının yanı sıra disiplinler arası bir yaklaşımla dilbilimi, sosyoloji, psikoloji, hukuk alanında çalışan akademisyenlerin de bu çalışmanın oluşturulmasında çokça katkısı olmuştur.
Ansiklopedide felsefenin bizatihi kendisi konu edilmekle birlikte ağırlıklı yer verilen Batı felsefesinin yanında Hint felsefesi ve Çin felsefesi alanlarına da yer verilmiştir/verilecektir. Çalışmada çoğulcu bir anlayış izlenmekte, her görüşten, farklı felsefe anlayışlarına sahip birçok akademisyen/araştırmacı/yazar/düşünür asgari birlik çabasının dışında tamamen özgün ve müdahalesiz bir çalışma ortaya koymaya çalışmaktadırlar.
Türkiye’de felsefeye gönül vermiş herkesi, farklı düzeylerde dahi olsa, bu sürece dâhil edebilmek, herkesin desteğini temin etmek, çalışmanın bütüncül anlayışına uygun bir biçimde, çalışmanın Türkiye’deki felsefe araştırmalarına katkı yapması umudu ve beklentisini karşılamaktadır. Bu umut, dilek ve beklenti uzun soluklu çalışmamızın geneline yayılmış durumdadır.
Çalışmanın ikinci cildinde Babanzâde ile Büyük Terim arasında alfabetik sıra ile geçen yüzlerce kavram-olgu-olay açıklanmıştır.
Ahmet Cevizci Henüz ilk6'sı tamamlanmakla birlikte 15 ciltlik ve yaklaşık on iki bin sayfalık bir felsefe ansiklopedisi projesiyle, her şeyden önce felsefi bakışı başta bilim, din, ekonomi, eğitim ve hukuk olmak üzere tüm alanlara tutmak ve bütün bu alanlara kavramsal bir açıklık getirmek amaçlanmaktadır. Bu yolla da felsefe aracılığıyla son çözümlemede ülkemizdeki eleştirel ve sorgulayıcı düşünceye, her durumda geliştirmemiz gereken uzlaşma ve demokrasi kültürüne katkıda bulunmak hedeflenmektedir. Yine bu amacın bir parçası olarak hem ülkemizde azımsanamayacak bir süreden beri gerçekleştirilen felsefe araştırmalarının sonuçlarını gözler önüne sermek hem de mevcut felsefe araştırmalarına ivme kazandırmak düşüncesi hâkim olmuştur. Çalışma genelinde yardımına başvurulan onlarca yazardan çok az bir kısmı yabancıdır. Başvurulan onlarca felsefe hocasının yanı sıra disiplinler arası bir yaklaşımla dilbilimi, sosyoloji, psikoloji, hukuk alanında çalışan akademisyenlerin de bu çalışmanın oluşturulmasında çokça katkısı olmuştur.


Ansiklopedide felsefenin bizatihi kendisi konu edilmekle birlikte ağırlıklı yer verilen Batı felsefesinin yanında Hint felsefesi ve Çin felsefesi alanlarına da yer verilmiştir/verilecektir. Çalışmada çoğulcu bir anlayış izlenmekte, her görüşten, farklı felsefe anlayışlarına sahip birçok akademisyen/araştırmacı/yazar/düşünür asgari birlik çabasının dışında tamamen özgün ve müdahalesiz bir çalışma ortaya koymaya çalışmaktadırlar.


Türkiye’de felsefeye gönül vermiş herkesi, farklı düzeylerde dahi olsa, bu sürece dâhil edebilmek, herkesin desteğini temin etmek, çalışmanın bütüncül anlayışına uygun bir biçimde, çalışmanın Türkiye’deki felsefe araştırmalarına katkı yapması umudu ve beklentisini karşılamaktadır. Bu umut, dilek ve beklenti uzun soluklu çalışmamızın geneline yayılmış durumdadır.


Çalışmanın üçüncü cildinde Cabaniz ile Çözümleyici arasında alfabetik sıra ile geçen yüzlerce kavram-olgu-olay açıklanmıştır.
Ahmet Cevizci Henüz ilk6'sı tamamlanmakla birlikte 15 ciltlik ve yaklaşık on iki bin sayfalık bir felsefe ansiklopedisi projesiyle, her şeyden önce felsefi bakışı başta bilim, din, ekonomi, eğitim ve hukuk olmak üzere tüm alanlara tutmak ve bütün bu alanlara kavramsal bir açıklık getirmek amaçlanmaktadır. Bu yolla da felsefe aracılığıyla son çözümlemede ülkemizdeki eleştirel ve sorgulayıcı düşünceye, her durumda geliştirmemiz gereken uzlaşma ve demokrasi kültürüne katkıda bulunmak hedeflenmektedir. Yine bu amacın bir parçası olarak hem ülkemizde azımsanamayacak bir süreden beri gerçekleştirilen felsefe araştırmalarının sonuçlarını gözler önüne sermek hem de mevcut felsefe araştırmalarına ivme kazandırmak düşüncesi hâkim olmuştur. Çalışma genelinde yardımına başvurulan onlarca yazardan çok az bir kısmı yabancıdır. Başvurulan onlarca felsefe hocasının yanı sıra disiplinler arası bir yaklaşımla dilbilimi, sosyoloji, psikoloji, hukuk alanında çalışan akademisyenlerin de bu çalışmanın oluşturulmasında çokça katkısı olmuştur.


Ansiklopedide felsefenin bizatihi kendisi konu edilmekle birlikte ağırlıklı yer verilen Batı felsefesinin yanında Hint felsefesi ve Çin felsefesi alanlarına da yer verilmiştir/verilecektir. Çalışmada çoğulcu bir anlayış izlenmekte, her görüşten, farklı felsefe anlayışlarına sahip birçok akademisyen/araştırmacı/yazar/düşünür asgari birlik çabasının dışında tamamen özgün ve müdahalesiz bir çalışma ortaya koymaya çalışmaktadırlar.


Türkiye’de felsefeye gönül vermiş herkesi, farklı düzeylerde dahi olsa, bu sürece dâhil edebilmek, herkesin desteğini temin etmek, çalışmanın bütüncül anlayışına uygun bir biçimde, çalışmanın Türkiye’deki felsefe araştırmalarına katkı yapması umudu ve beklentisini karşılamaktadır. Bu umut, dilek ve beklenti uzun soluklu çalışmamızın geneline yayılmış durumdadır.


Çalışmanın dördüncü cildinde Dadaizm ile Dyade arasında alfabetik sıra ile geçen yüzlerce kavram-olgu-olay açıklanmıştır.
Ahmet Cevizci
Henüz ilk 6'sı tamamlanmakla birlikte 15 ciltlik ve yaklaşık on iki bin sayfalık bir felsefe ansiklopedisi projesiyle, her şeyden önce felsefi bakışı başta bilim, din, ekonomi, eğitim ve hukuk olmak üzere tüm alanlara tutmak ve bütün bu alanlara kavramsal bir açıklık getirmek amaçlanmaktadır. Bu yolla da felsefe aracılığıyla son çözümlemede ülkemizdeki eleştirel ve sorgulayıcı düşünceye, her durumda geliştirmemiz gereken uzlaşma ve demokrasi kültürüne katkıda bulunmak hedeflenmektedir. Yine bu amacın bir parçası olarak hem ülkemizde azımsanamayacak bir süreden beri gerçekleştirilen felsefe araştırmalarının sonuçlarını gözler önüne sermek hem de mevcut felsefe araştırmalarına ivme kazandırmak düşüncesi hâkim olmuştur. Çalışma genelinde yardımına başvurulan onlarca yazardan çok az bir kısmı yabancıdır. Başvurulan onlarca felsefe hocasının yanı sıra disiplinler arası bir yaklaşımla dilbilimi, sosyoloji, psikoloji, hukuk alanında çalışan akademisyenlerin de bu çalışmanın oluşturulmasında çokça katkısı olmuştur.


Ansiklopedide felsefenin bizatihi kendisi konu edilmekle birlikte ağırlıklı yer verilen Batı felsefesinin yanında Hint felsefesi ve Çin felsefesi alanlarına da yer verilmiştir/verilecektir. Çalışmada çoğulcu bir anlayış izlenmekte, her görüşten, farklı felsefe anlayışlarına sahip birçok akademisyen/araştırmacı/yazar/düşünür asgari birlik çabasının dışında tamamen özgün ve müdahalesiz bir çalışma ortaya koymaya çalışmaktadırlar.


Türkiye’de felsefeye gönül vermiş herkesi, farklı düzeylerde dahi olsa, bu sürece dâhil edebilmek, herkesin desteğini temin etmek, çalışmanın bütüncül anlayışına uygun bir biçimde, çalışmanın Türkiye’deki felsefe araştırmalarına katkı yapması umudu ve beklentisini karşılamaktadır. Bu umut, dilek ve beklenti uzun soluklu çalışmamızın geneline yayılmış durumdadır.


Çalışmanın beşinci cildinde E harfinde alfabetik sıra ile geçen yüzlerce kavram-olgu-olay açıklanmıştır.
Ahmet Cevizci


Henüz ilk 6'sı tamamlanmakla birlikte 15 ciltlik ve yaklaşık on iki bin sayfalık bir felsefe ansiklopedisi projesiyle, her şeyden önce felsefi bakışı başta bilim, din, ekonomi, eğitim ve hukuk olmak üzere tüm alanlara tutmak ve bütün bu alanlara kavramsal bir açıklık getirmek amaçlanmaktadır. Bu yolla da felsefe aracılığıyla son çözümlemede ülkemizdeki eleştirel ve sorgulayıcı düşünceye, her durumda geliştirmemiz gereken uzlaşma ve demokrasi kültürüne katkıda bulunmak hedeflenmektedir. Yine bu amacın bir parçası olarak hem ülkemizde azımsanamayacak bir süreden beri gerçekleştirilen felsefe araştırmalarının sonuçlarını gözler önüne sermek hem de mevcut felsefe araştırmalarına ivme kazandırmak düşüncesi hâkim olmuştur. Çalışma genelinde yardımına başvurulan onlarca yazardan çok az bir kısmı yabancıdır. Başvurulan onlarca felsefe hocasının yanı sıra disiplinler arası bir yaklaşımla dilbilimi, sosyoloji, psikoloji, hukuk alanında çalışan akademisyenlerin de bu çalışmanın oluşturulmasında çokça katkısı olmuştur.


Ansiklopedide felsefenin bizatihi kendisi konu edilmekle birlikte ağırlıklı yer verilen Batı felsefesinin yanında Hint felsefesi ve Çin felsefesi alanlarına da yer verilmiştir/verilecektir. Çalışmada çoğulcu bir anlayış izlenmekte, her görüşten, farklı felsefe anlayışlarına sahip birçok akademisyen/araştırmacı/yazar/düşünür asgari birlik çabasının dışında tamamen özgün ve müdahalesiz bir çalışma ortaya koymaya çalışmaktadırlar.


Türkiye’de felsefeye gönül vermiş herkesi, farklı düzeylerde dahi olsa, bu sürece dâhil edebilmek, herkesin desteğini temin etmek, çalışmanın bütüncül anlayışına uygun bir biçimde, çalışmanın Türkiye’deki felsefe araştırmalarına katkı yapması umudu ve beklentisini karşılamaktadır. Bu umut, dilek ve beklenti uzun soluklu çalışmamızın geneline yayılmış durumdadır.


Çalışmanın altıncı cildinde Fahreddin RazΠÖnermesi ile Fütürizm arasında alfabetik sıra ile geçen yüzlerce kavram-olgu-olay açıklanmıştır.
Süleyman Hayri Bolay “Felsefe Doktrinleri ve Terimleri Sözlüğü’nün 12. baskısı yapılıyor. Bu sözlüğün bu kadar rağbet görmesinin sebebi diğer felsefe sözlüklerinden çok farklı olmasıdır. Bu farklılığı ortaya koyan amillerin başında taşıdığı bir kısım özelliklerin diğer sözlüklerde bulunmamasıdır. Bu farkları okuyucular zaten bilmektedirler ve bunun için bu eseri daha çok tercih etmektedir. 11. baskıya talep üzerine hâdis, hudus delili, hukuk felsefesi, eğitim felsefesi, kimlik, ölüm ve ölüm ötesi, spor felsefesi, tasarım felsefesi, terör gibi maddeler ilave edilmişti. Ayrıca Allah maddesine meşhur fizikçi ve astronom Newton’un kitabından bazı sözleri eklenmişti. Bu ilavelerin kabul ve rağbet gördüğünü gelen ifadelerden anlıyoruz. Biz belki bu hususlarda küçük çapta bir öncülük yapmış olabiliriz. 12. baskıya da çalışma / iş felsefesi, müzik felsefesi, tehafüt, şuur gibi maddeleri yine talep üzerine ilave ettik. Ayrıca bilgi felsefesi ile ilgili kısma bazı eklemeleri zaruri gördük. Diğer taraftan bizim bildiğimiz kadarıyla iş felsefesi ve müzik felsefesi gibi mevzularda ülkemizde ciddi surette çalışmalar yapılmamaktadır. Yaşayan bir filozofumuz ve 20. asrın 20 büyük fizikçisi arasında yer alan Yalçın Koç’un Nazarî Musikînin Esasları adlı eserini bu konuda istisna tutmak isabetli olur. Eserin yeni baskılarını gerçekleştiren Nobel Akademik Yayıncılık kuruluşunun muhterem başkanına, diğer yetkililerine ve çalışanlarına çok teşekkür ederim.”
Süleyman Hayri Bolay Süleyman Hayri Bolay, bilimsel birikimlerini ve düşüncelerini üniversitelerin duvarları içine hapseden bir bilim adamı değildir. O, gençlik yıllarından beri yazdıklarını her tabakadan insanlarla, kamuoyu ile paylaşan bir kimsedir. Bundan dolayı felsefî yoğunluktaki eserleri dahi yakın alaka görmüş olup felsefî düşüncenin yaygınlaştırılmasında önemli katkı sağlamaktadır.
Süleyman Hayri Bolay, şimdi makalelerini, tebliğlerini ve diğer araştırmalarını kitaplaştırmaktadır. Bunlar altı kitap olacaktır. İlki “Felsefe Dünyasında Gezintiler”dir. İkincisi “Türk Düşüncesinde Gezintiler” olacaktır.
“Felsefe Dünyasında Gezintiler”; insan, aile, toplum, millet, kültür, ölüm, demokrasi, postmodernizm, insan hakları, küreselleşme, milli kültür ve millî kimlik gibi birçok güncel konu üzerindeki düşüncelerini ihtiva etmektedir. İnanıyoruz ki kamuoyu bu yazıları zevkle okuyacaktır.
Yayınevimiz, böyle tanınmış, değerli eserleri ve yazıları 45 senedir kamuoyunca kabul gören Süleyman Hayri Bolay'ın bu eserini basmakla iftihar eder.
Ekrem Ziya Duman Felsefe grubu eğitimi alanında son yıllarda yeni ve farklı bakış açıları ile yapılan çalışmalar dikkat çekmektedir. Bu tür çalışmaların eğitim öğretim ortamlarındaki uygulamaları çeşitlendirdiği ve zenginleştirdiği bilinmektedir. Aynı zamanda ilgili çalışmalar bu alanda çalışmak isteyen araştırmacılara çalışma alanı olarak yeni yollar açmaktadır. Dolayısıyla bu tür çalışmaların devamlılığının sağlanması daha da değerli hâle gelmektedir. “Felsefe Grubu Eğitimi Alanında Çalışmalar” kitabı hem bu devamlılığın sağlanmasına katkı sağlayacak hem de sonradan yapılacak çalışmalara ışık tutacak niteliktedir.
Kitapta; felsefe, sosyoloji, psikoloji ve mantık alanında çalışmalar yer almaktadır. Bu çalışmaların içerisinde WebQuest, resfebe gibi alan eğitiminde alternatif öğretim tekniği olarak kullanılabilecek örnekler yer almaktadır. Bununla birlikte kitapta ders kitaplarında yer alan değerlere dair tespitlerin ortaya konulduğu, ders kitaplarında belirli kavramların söylemleri üzerine içerik analizinin yapıldığı çalışmalara da yer verilmiştir. Türkiye'de mantık öğretimi üzerine yapılan çalışmaların analizi başlıklı çalışma ise bu konuda okuyucuya kapsamlı bir bakış açısı sunmaktadır. Eğitimde Sosyal Duygusal Gelişim: Yonca Modeli çalışması ise çocukların eğitim ortamında bütüncül olarak desteklenmesi gerektiğine yönelik bakış açısı sunmakla birlikte bu yönde yapılacak olan yeni çalışmalara temel oluşturma özelliğine sahiptir.
Levent BAYRAKTAR İnsanoğlu felsefe ile varlığın özünü, temelini ve anlamını sorgular. Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki bağı ve ilişkiyi tefekkür eder. Evrendeki yerini fark etmeye çalışır. Niçin dünyaya geldiğini ve neyi gerçekleştirmek durumunda olduğunu veya kendi özgür iradesiyle, kendisine bir davranış ilkesi belirleyip belirleyemeyeceğini, ahlâklı, ilkeli ve tutarlı olmakla olmamak arasındaki seçimi, ikiliği ve çatışmayı yaşar ve bütün bunlarla hesaplaşır. Böylece felsefece yaşanan hayat; olabildiğince hesabı verilmiş veya verilebilecek olan bir hayattır. Bilinçlenmeye bir davettir.
Remzi Demir, İnan Kalaycıoğulları Felsefe Ne İmiş? Devrimler Çağında Felsefe Antolojisi adlı bu seçkide, 1908-1938 yılları arasındaki Devrimler Çağı'nda Türk Matbuatı'nın saygın akademik ve popüler dergilerinde yayımlanmış olan ve dönemin felsefe algısının kavranmasını sağlayan makaleleri topladık.
Yazarlar arasında kimler yok ki!
Ziya Gökalp, Salih Zeki, Halide Edib (Adıvar), Mehmed Emin Erişirgil, Mustafa Şekip Tunç, Orhan Sadeddin, Mehmed İzzet, Mehmed Servet, Hilmi Ziya Ülken, Şerefeddin Yaltkaya, Köprülüzâde Mehmed Fuâd, Mustafa Rahmi Balaban, Necmeddin Sâdık Sadak ve Ernst von Aster...
Seçkiye giren makaleler bir bütün hâlinde incelendiğinde, Devrimler Çağı'nda (1908-1938) teşekkül eden “Yeni Felsefe Anlayışı”nın kabataslak da olsa temel unsurlarının anlaşılması mümkün olmaktadır.
Bu seçki, ülkemizdeki felsefe tarihi çalışmalarına yeni bir soluk getirecektir.