Sosyal Bilimler \ 11-40
. Nobel Akademik Yayıncılık tarafından yayımlanacak olan dergimizde felsefe ve bilim tarihine ilişkin sorunları inceleyen Türkçe, İngilizce ve diğer dillerde özgün bilimsel yazılara, metin çalışmalarına, çeviri yazılara, okuyucu mektuplarına, haberlere ve kitap tanıtım ve değerlendirmelerine yer verilecektir.
Kaynakça düzenlenmesinde Amerikan Psikoloji Derneğinin (AmericanPsychologicalAssociation/APA stili; http://www.academicexperts.us/dl/APA_Style.pdf) kurallarının esas alındığı dergimize yazılarınızı bekliyoruz.
. Nobel Akademik Yayıncılık tarafından yayımlanacak olan dergimizde felsefe ve bilim tarihine ilişkin sorunları inceleyen Türkçe, İngilizce ve diğer dillerde özgün bilimsel yazılara, metin çalışmalarına, çeviri yazılara, okuyucu mektuplarına, haberlere ve kitap tanıtım ve değerlendirmelerine yer verilecektir.
Kaynakça düzenlenmesinde Amerikan Psikoloji Derneğinin (AmericanPsychologicalAssociation/APA stili; http://www.academicexperts.us/dl/APA_Style.pdf) kurallarının esas alındığı dergimize yazılarınızı bekliyoruz.
Komisyon Nobel Akademik Yayıncılık tarafından yayımlanacak olan dergimizde felsefe ve bilim tarihine ilişkin sorunları inceleyen Türkçe, İngilizce ve diğer dillerde özgün bilimsel yazılara, metin çalışmalarına, çeviri yazılara, okuyucu mektuplarına, haberlere ve kitap tanıtım ve değerlendirmelerine yer verilecektir.
Kaynakça düzenlenmesinde Amerikan Psikoloji Derneğinin (AmericanPsychologicalAssociation/APA stili; http://www.academicexperts.us/dl/APA_Style.pdf) kurallarının esas alındığı dergimize yazılarınızı bekliyoruz.
Komisyon Nobel Akademik Yayıncılık tarafından yayımlanacak olan dergimizde felsefe ve bilim tarihine ilişkin sorunları inceleyen Türkçe, İngilizce ve diğer dillerde özgün bilimsel yazılara, metin çalışmalarına, çeviri yazılara, okuyucu mektuplarına, haberlere ve kitap tanıtım ve değerlendirmelerine yer verilecektir.
Kaynakça düzenlenmesinde Amerikan Psikoloji Derneğinin (AmericanPsychologicalAssociation/APA stili; http://www.academicexperts.us/dl/APA_Style.pdf) kurallarının esas alındığı dergimize yazılarınızı bekliyoruz.
Sedat Maden Drama, ana dili ve yabancı dil kullanımında gerekli olan becerileri öğrencilere kazandırmada etkin bir yöntemdir. Zira dramanın temel dil becerilerinin ve dil bilgisi kurallarının öğretimine katkı sağladığına dair araştırma sonuçlarına alanyazından ulaşılabilmektedir.
Drama sürecinde birey, günlük hayatın hemen her anında ne şekilde iletişime geçebileceğini, örnek olay ve durumlarda yaşar ve öğrenir. Bu nedenle drama, bir iletişim sanatı olarak da değerlendirilmektedir. Belirli bir araç gerece, ortama, metne bağlı kalınmaması ve yaşamdan kesitler içinde sunumların yapılması dramanın bilgi, beceri ve alışkanlıkları kalıcı şekilde kazandırmasını beraberinde getirmektedir. Tüm bu gerekçeler dramanın dil öğretimi sürecinde, özel olarak da Türkçenin öğretiminde faydalı bir yöntem olduğunu göstermektedir.
Dramanın dil öğretiminde kullanımı ile ilgili kuram ve uygulamaya yönelik içeriğe sahip olan eserde; drama kavramı ve dramanın yöntem olarak kullanımına dair temel bilgilere, yurt içi ve yurt dışındaki tarihî gelişimine, dramanın oyun, tiyatro, yaratıcılık ile ilişkisine, dil ve çocuk gelişimi açısından niteliklerine, drama sürecinde yararlanılacak tekniklere, drama sürecinin aşamalarına, dil öğretiminde kullanılmasına, Türkçe öğretmeninin drama lideri olarak rollerine ve sahip olması gereken öz yeterliklere, yapılandırmacılık ve aktif öğrenme açısından dramanın doğasına, Türkçe öğretiminde drama yönteminin kullanımıyla ilgili yaşanan sorunlara ayrıca örnek senaryo / etkinliklere yer verilmiştir.
Antoine Galland 17. yüzyılda Osmanlı Devleti'ne gelen Antoine Galland, Binbir Gece Masalları tercümesi ile tanınmıştır. Üzerinde bilimsel çalışma yapılmasını bekleyen üç çok dilli sözlüğü ve bu kitapta incelenen Durûb-ı Emsâl-i Türkî'si Fransa Millî Kütüphanesinde kayıtlıdır. Bu çalışmalar, 17. yüzyıl Osmanlı Türkçesinin söz varlığı açısından oldukça önem teşkil eder. Durûb-ı Emsâl-i Türkî'de çoğunluğu Arapça ve Türkçe, onlara göre çok daha az olmak üzere Farsça, atasözü, deyim ve kalıp ifadeler vb. öncelikle Arap ve Osmanlı Türkçesi alfabeleri ile yazılmış, altlarına da Fransızca tercümeleri yapılmıştır. Eser, sözlüklerin aksine bir müsvedde defteri görünümündedir. Bu sebeple Galland'ın defteri sonradan temize çekeceğini düşünmek mantıklı gelmektedir. Antoine Galland, sözlükleri ile ilgili bir ön araştırma veya öğrenme amaçlı/kendi kişisel gelişimi için bu defteri tutmuş olabilir. Bu çalışmada Durûb-ı Emsâl-i Türkî üç bölümde incelenmiştir. Prof. Dr. Ayten Er tarafından “Antoine Galland'ın Hayatı ve Eserleri”, Doç. Dr. Erdinç Doğru tarafından “Arapça Atasözleri ve Kaynakları” ve tarafımdan ise “Durûb-ı Emsâl-i Türkî ve Türkçe Kaynakları” başlıklı bölümler yazılmıştır. Durûb-ı Emsâl-i Türkî'nin çeviri yazılı metni ve tıpkıbasımı da kitabın sonuna eklenmiştir. Editör ve bölüm yazarları olarak bu kitap ile Türk dili ve kültürüne hizmet etmenin mutluluğunu tatmaktayız. Bu kitabın başka çalışmalar için kaynak teşkil etmesini ve Durûb-ı Emsâl-i Türkî'den yeni çalışmalar üretilmesini dileriz.
Robert K. Yin Durum Çalışması Araştırması Uygulamaları, çeşitli konularda çok sayıda tanımlanmış durum çalışması uygulamalarını tartışmakta ve durum çalışması, teknik ve ilkeleri ile ilgili özel olarak seçilmiş örnekleri kapsamaktadır. Konu başlıkları; eğitim, yasal uygulamalar, halk sağlığı, ekonomik kalkınma ve mesleki eğitim gibi kurumsal ve örgütsel olguları öne çıkarmaktadır. Desenden raporlamaya uygulamalar, durum çalışması yaparken sıklıkla karşılaşılan sorunları ortaya koyarak bunlara çözümler sunmaktadır.
Durum Çalışması Araştırması Uygulamaları, durum çalışmasını kullanan farklı disiplin alanlarındaki öğrencilere ve araştırmacılara eşsiz bir kaynak sunmaktadır.
Serpil Arı Yılmaz Gözünü sabitlediği çatlak, bir anda açıldı sanki. Karşısında bir zindan kapısı gibi karanlık bir karaltı... Büyük bir mağara gibi bir yere girdi o kapıdan kadın...
Etrafına bakındı, ilkin nerede olduğunu anlamaya çalıştı; bu karanlık, ıssız kocaman yer de neresiydi böyle?
Derken nihayet bir ses duydu: “Kalk kız, kalksana!” diye sırtını, karnını yine elleriyle dürten bir kadın sesiydi bu.
Doğduğundan bu yana hep bu şekilde uyandırılmıştı ya bir ayak dürtmesi ya da bir elle yattığı yerden bir anda sarsılarak... Ara sıra dürtüldüğünü hissettiği hâlde kalkmak istemediği anlar da olmuştu yaşamında. "Bir beş dakika daha yatsam ne olur!" diye düşünmüştü ama bunun faturası kendisine hep daha ağır kesilmişti. Aniden kafasına atılan bir elle yüz binlerce saçı bir avucun içinde toplanır ve var gücüyle köklerini kanatırcasına çekilirdi. O an sıçrayıp kalkmak istese de saçları daha fazla canını yakmasın diye iki dizinin üstüne çöküp kalırdı hep. Saçı ellerine bir kere daha dolayan analığın ağzı köpüre köpüre saydığı laflarla beraber yüzüne gelen tükürük artıkları tövbe ettirirdi kendini, bir daha beş dakika uyursam ne olayım diye içinden...
Nurten Gökalp Felsefede duygulu bir varlık olarak insanı açıklama çabaları oldukça tartışmalıdır. Zira insanın akıllı bir varlık olduğu düşüncesi her zaman önemsenmiş duyguları pek dikkate alınmamıştır. Akıl ve duygu aynı insanın iki farklı boyutu olmasına rağmen aralarındaki ilişki çoklukla bir zıtlık ilişkisi olarak değerlendirilmiştir. Oysa insan aklı da duyguları da inkâr edilemeyen bir varlıktır.
Amacı ilkçağdan günümüze felsefe tarihindeki filozofların dikkat çeken duygu görüşlerinden hareketle konuyu değerlendirmek olan bu kitapla duyguya felsefi bir bakış oluşturulması hedeflenmektedir. İnsanın duygusal boyutuna dikkat çekecek çalışmalara katkı sunması amaçlanmaktadır.
Nurten Gökalp İnsan hayatının önemli bir kısmını oluşturan ahlâk ve onun temelleri hakkındaki felsefi düşünüş insanlık tarihi kadar eskidir. Felsefedeki ahlâk teorileri insan ilişkilerinin düzenlenmesinde etkili olan ahlâkı değişik açılardan değerlendirmektedir. İnsanların birbirlerinin davranışlarına yönelik olarak oluşturduğu ahlâk yargıları ahlâk ilkelerinin uygulanması ve yaygınlaşmasındaki en etkili araç olmaktadır. Ahlâk yargılarının sahip olduğu duygusal etkiyi çözümlemeye çalışan bir eğilim olan duygucu etik teorisi üzerine odaklanan bu kitapta duygu-ahlâk ve dil ilişkisi ele alınmaktadır. Duygusal bir varlık olan insanın ahlâki yaşantısına da yansıyan bu özelliğini felsefi bir gözle değerlendirmeye çalışan bu yaklaşımı derinlemesine incelemeye yönelik olarak kaleme alınan bu kitap ile ülkemizdeki felsefe çalışmalarına bir katkı sağlamak amacı güdülmektedir.
Adem Üstün Çatalbaş, Ahmet Gökçen, Ahmet Özpınar, Ayşe Nur Leblebicier, Canser Kardaş, Ejder Ulutaş, Ferhat Tekin, Hasan Harmancı, Hüseyin Çil, İbrahim Nacak, İslam Can, Muammer Ulutürk, Mustafa Aydın, Zeynep Atalay Duyular, bireysel ve toplumsal ilişkileri kurabilme ve yıkabilmeye dair manevra kabiliyeti sunabildiği için, toplumsal hayatın temel belirleyici referanslarını oluşturmaktadır. Görebilme, dokunabilme, tadabilme, koklayabilme, duyabilme ve hissedebilme gibi arttırılabilecek duyu aktlarının hayatı tanımaya dair dayanaklar olduğunu ifade etmek gerekmektedir. Hayata dâhil olmada yaşanan zorlukların derecesi, duyuların yoksunluğuyla doğru orantılı seyretmekte; duyular, yaşanılan dünyayı anlamlı bir zeminde okumayı mümkün hâle getirmektedir. Kültürel varlık ve konumlanmalara göre duyuların öncelik-sonralık ilişkisi farklılık göstermekle beraber, bütün varoluş biçimlerinde duyulara verilen paye ve referans çerçevesi oldukça geniştir. Güvenin, tanımanın, anlamanın, temellendirmenin ve ispatlamanın temel tutamağı olan duyu verileri, bu ve pek çok yönleri itibarıyla hem bilimsel hem de gündelik hayata kendi imzasını atmaktadır. Bu bakımdan duyu verileri, hayatı okumada önemli duraklardır.
Bu çalışma; duyuları yanına alarak birey ve toplumun hâllerini yeni ve farklı bir zeminden okumaya gayret göstermekte; uzun bir müddet pozitivist paradigma tarafından kıskaca alınan duyuların kültürel dünyada nerede durduğuna dair bir kapı aralamaktadır. Duyu Sosyolojisi, duyuların teorik ve gündelik hayattaki karşılığının ne olduğunu irdelemek üzere alanda çalışmalar yapan uzmanlarca, incelikli ve derinlemesine değerlendirmeler içeren metinlerden müteşekkildir. Kitabın, Türkiye'de bu konu ve kapsamda yapılan ilk çalışma olması itibarıyla alana katkı sağlamasını dileriz.
Ayşegül Sekman, Davut Aydın, Ebru Alagöz Boyraz, Fatma Bilgili, Hande Aksöz Yılmaz, Hüseyin Öztürk, İsa Bahat, Levent Taş, Nur Çetin, Rabia Sarıca, Sevde Mavi Var, Sultan Selen Kula, Suzan Yıldırım Kadının toplumdaki konumu, günümüzde hâlâ tartışılan önemli bir küresel sorun alanıdır. Kadının konumunun iyileştirilmesi için değerlendirmelerde bulunan kitabımız, bu alana katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Geçmişten günümüze değin kadının toplumsal ve ekonomik konumunun “Dünde, Bugünde ve Yarında Kadın” başlığı ile ele alındığı kitabımız, kadına ilişkin geniş bir çerçeve sunmaktadır. Tarih, din, edebiyat, eğitim, siyaset, iktisat gibi çeşitli disiplinler açısından kadının geçmişteki ve günümüzdeki konumunu ele alan çalışma aynı zamanda kadının konumunun iyileştirilmesi için tespit ve önerilerde bulunmaktadır.
Kitabımızın da vurgulamaya çalıştığı gibi kadının toplumdaki konumunun iyileştirilmesi toplumların sosyal, ekonomik ve ahlaki açıdan gelişmesinde kilit rol oynamaktadır. Kadınların eğitim, istihdam, siyaset, yönetim gibi alanlardaki görünürlüğünün artırılması toplumsal kalkınmanın gereklerinden biri hâline gelmiştir. Bu açıdan bakıldığında kadınlar, topluma yön veren ve toplumları geleceğe taşıyacak olan en önemli faktördür. Unutmayalım ki “güçlü toplum”ların temelini oluşturan aile kurumunun güçlü kalabilmesi için “güçlü kadın”lara ihtiyaç vardır. Bu açıdan kadınların konumlarının iyileştirilmesi tüm toplulukların ele alması gereken en önemli konulardan biridir. Kitabımız da bu konudaki literatüre katkı sunacaktır.
Pınar Aykaç, Bahar Aykan, Sena Kayasü, Mesut Dinler, Sarper Ataşer, Burcu Selcen Coşkun, Hasan Münüsoğlu, Şule Tepe ve Sena Temel Dünden Bugüne Bugünden Düne; kültürel miras, kimlik ve bellek inşa süreçlerinin birbirleriyle etkileşimlerini ve farklı ölçeklerde, muhtelif aktörler tarafından kurgulanış ve temsil biçimlerini Türkiye özelinde ele alıyor. Sosyal inşacı bir anlayış benimseyen bu derleme kitap, üç bölümden oluşuyor. İlk bölümdeki yazılar, Cumhuriyetçi ve Yeni-Osmanlıcı millî kimlik ve geçmiş anlatısı arasındaki çatışmaların somutlaştığı mekânları merkeze alıyor. İkinci bölüm, kültürel miras yönetiminin farklı aktörler ve aidiyet ilişkilerini içeren çok katmanlı ve karmaşık yapısını tartışmaya açıyor. Son bölümdeki yazılar ise “unutulmaya yüz tutmuş” geçmişi şimdide yeniden kurma ve canlandırma süreçlerine odaklanıyor.
Pınar Aykaç, Bahar Aykan, Sena Kayasü, Mesut Dinler, Sarper Ataşer, Burcu Selcen Coşkun, Hasan Münüsoğlu, Şule Tepe ve Sena Temel’in katkılarıyla…
Abdulkadir Yeler, Adem Palabıyık, Adem Sağır, Celal İnce, Cumhur Arslan, Ebru Çetin, Esra Işık, Gökhan Göktürk, Göknur Ege, Gül Aktaş, Hasan Biçim, Işılay Göktürk, İlknur Beyaz Özbey, İsmail Öz, Kerem Özbey, M. Yavuz Alptekin, Mehmet Koca, Onur Uca, Özkan Aydar, Özkan Öztürk, Selim Karyelioğlu, Ümmet Erkan, Yaşar Erjem, Yunus Anter, Zeynep Hiçdurmaz Dünden Bugüne Sosyoloji başlıklı bu eser; hem çeviriden kaynaklı dilsel sorunlara hem de Türkiye’nin sosyolojik gerçekleriyle örtüşmeyen içeriksel sorunlara sahip olmalarına rağmen ders kitabı olarak okutulan birçok çeviri kitaba alternatif hazırlanmıştır.
Sosyoloji bölümlerinde verilen “Sosyolojiye Giriş” ders içeriğine sahip olan bu kitap; kapsamlı, ayrıntılı, örnek ve görsel açısından zengin olarak ve sade bir dille kaleme alınmıştır. Bu yönleriyle akademisyenlerin ve öğrencilerin yanı sıra sosyolojiye ilgi duyan tüm okurların da faydalanabileceği bir eserdir.
Orhan Battır Modern dönemde hızı ve görünürlüğü artan göç hareketleri; eylem düzeyinde sosyo-demografik bir olgu iken önce politik alana dâhil olmuş sonrasında ise güvenlikleştirilerek yüksek politika konusu hüviyetine bürünmüştür. İçinde bulunduğumuz yüzyılda ise göç, uluslararası sistemin işleyişine doğrudan etki eden ve sistem aktörleri arasındaki etkileşimi şekillendiren, bu yönüyle uluslararası toplumun öncelikli gündem maddeleri arasında ön sıralarda yer alan konulardan birisi hâline çoktan gelmiş durumdadır. Son yılarda sorun olan yönleriyle sıkça gündeme gelmesinin de etkisiyle göç konusuna olan akademik ilginin de giderek arttığı görülmektedir.
Bu eser, tarihsel süreçte insanların çok farklı gerekçelerle de olsa yaşadıkları yerleri terk ederek başka yerlere yerleşmelerini âdeta bir doğa durumu olarak ele almaktadır. Bu yüzden eserde; göç olgusunu mutlaka önlenmesi gereken bir “suç” olarak görmenin ve buna bağlı olarak da göçmenlere “suçlu” nazarıyla bakmanın temel bir yanılsamadan ibaret olduğu şeklinde değerlendirmelere yer verilmektedir. Tabii ki bunu yaparken göçe dayalı sorunların yok sayılması ya da görmezden gelinmesi gibi bir hataya düşmemeye de özen gösterilmektedir.
Abdulkadir Kırbaş, Ahmet Karadoğan, Ayşegül Kayar, Bahadır Gücüyeter, Bayram Arici, Bekir Gökçe, Beytullah Karagöz, Bünyamin Sarıkaya, Dilek Ünveren Kapanadze, Elif Atalay, Erhan Şen, Fatih Torun, Fatih Veyis, Fettah Kuzu, Fetullah Uyumaz, Hüseyin Öztürk, İbrahim Doyumğaç, İzzet Şeref, Lokman Turan, Mehmet Nuri Kardaş, Mustafa Kaya, Nur Hümeyra Özdemir Erem, Nurullah Aydın, Oğuzhan Sevim, Oğuzhan Sevim, Reşat Coşkun, Yusuf Söylemez Farklı coğrafya ve ülkelerle birlikte algılanan dünya edebiyatı, zamanla ya da mekânla sınırlandırılamayacak kadar çok sesli bir yapıya sahiptir. Her toplum ya da millet kendi edebî yeteneği ölçüsünde bu yapıya katkı sunar. Bu yapıda farklı zamanlarda ya da coğrafyalarda yaşamış insanların duygularının, düşüncelerinin, dünyaya bakışlarının, kendi varoluşlarını ifade etme biçimlerinin millî ve yerel özelliklerle şekillenerek evrenselleştiği görülür.
Millî edebiyatlar, belirli toplumlara hitap ederken dünya edebiyatı insanlığa hitap eder; tüm insanlığın ortak mirasıdır. Dünya edebiyatı denildiğinde hangi yazar ve eserlerin öncelikli olarak ele alınması gerektiği konusu tartışmaya açıkken burada önemli olan dili, dini ve milliyeti her ne olursa olsun salt bir insan olarak bu yazar ve eserlerden ne duyduğumuz ve hissettiğimizdir. Hangi milletten olursa olsun, duyguların dili ortaktır.
Dünya Edebiyatı Araştırmaları adlı bu eserde, ilk örneklerinden günümüze kadar dünya edebiyatı ve dünya klasikleri genel olarak tanıtıldıktan sonra edebiyat akımları ile ilgili bilgi verilmiş; Rus, Fransız, İngiliz, Yunan, Latin, Alman, Amerikan, İspanyol, İtalyan, İskandinav, Çin, Arap, Fars, Hint, Türk ve Japon edebiyatları örneklendirilerek ele alınmıştır. Eserin son bölümünde ise hem Doğu hem de Batı edebiyatından seçilen klasik eserler, çağdaş tahlil yöntemleri ışığında analiz edilmeye çalışılmıştır. Bu yönüyle eserin dünya edebiyatına ilgi duyan araştırmacılara ve sanatseverlere önemli bir kaynak teşkil edeceği düşünülmektedir.
Ramazan Özey, İsmail Ermağan, Giray Fidan, Elem Eyrice Tepeciklioğlu, Murat Aktaş, Mustafa Acar, Volkan İpek, Mürsel Bayram, İzzettin Artokça, Atanur Kara, Burçin Aydoğdu, Gonca Oğuz Gök, Oktay Salih Akbay, Numan Hazar, Bülent Eşiyok NEDEN DÜNYA SİYASETİNDE AFRİKA?
Neden “Dünya Siyasetinde Afrika”? Örneğin The Economist dergisi 2000'de “The hopeless continent” (ümitsiz kıta) olarak attığı başlığını, 2011'de “Africa rising” (Afrika yükseliyor) olarak güncelliyor; kıtanın nüfusu bir milyarı geçiyor ve artık dünyada gelişen ilk 10 ekonomiden yedisi Afrikalı bir devlete ait oluyor.
Dünyada Afrika çalışmalarının sayıları artmakta ve çok ciddi bir literatür oluşmaktadır. Sadece Fransız, İngiliz veya diğer Avrupalı (geçmişte sömürge sahibi devletlerden) değil, Çinli, Hindistanlı, ABD'li, Brezilyalı vb., Afrika konusuna ehemmiyet veren bilim insanları çoğalmaktadır. Başlangıç noktasında olan Türkiye’de Afrika çalışmalarına ilişkin Dünya Siyasetinde Afrika adlı seri, 2014 yılından başlayarak literatüre Türkçe dilinde katkılar sunmayı hedeflemektedir. Seri'nin bu ilk kitabında, kıtaya ait farklı konular alanında yetkin isimler tarafından ele alındı. Fark edilebilir ki kimi çalışmalar, kulvarında ilk olmaya namzetler.
Bu çalışma için seçilen temel başlık ve temalar ise şu şekilde ifade edilebilir:
• Afrika’nın Panoraması: Başlıca Siyasal-Ekonomik-Sosyal ve Kültürel Özellikler
• Afrika’nın Küresel Aktörler ile İlişkileri: Çin ve ABD
• Kıta Ülkelerinin Analizi: Cezayir ve Angola
• Kıta’da Temel Sorunlar: Mali’de Tuareg İsyanı, Darfur Sorunu, Eş Şebab ve Boko Haram Terör Örgütleri ve Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki Çatışmalar
• Afrika’da Eğitim ve Kalkınma: Güney Afrika, Nijerya ve Gana Örneği
• Kıta’ya İlişkin Çeşitli Konular: Kenya Siyasal Sistemi ve Afrika’da İnsan Güvenliği
• Afrika’da Ekonomi: Dünya Ticaretinde Afrika ve Afrika’da Bir Başarı Hikâyesi: Botsvana
• Afrika-Türkiye Arasında İlişkiler: Siyaset ve Ekonomi
İsmail Ermağan NEDEN DÜNYA SİYASETİNDE AFRİKA?

Değerli akademisyenlerve farklı konular ile ortaya çıkmış olan Dünya Siyasetinde Afrika 2 kitabı, akademik camiamızın devlet erkini ve kamuoyunu bilgilendirme veya yönlendirme hedeflerinde geç kaldığı bir alan olarak Afrika üzerine gerçekleştirilen bir çalışma olarak dikkat çekmektedir. Kıtadaki insan yapısından kültürel kodlara, küresel aktörlerin Afrika politikalarından kıta ülkelerinin analizlerine, enerjiden ulaşıma ve Türkiye'nin kıta ile olan ilişkilerine ışık tutmaktadır. Bütün bu özellikleri ile dış politika teknokratları, parti yetkilileri, gazeteci, yüksek lisans-lisans öğrencileri ve işadamları için verimli bir kaynak olarak değerlendirilebilir.
Prof. Dr. Ahmet Tabakoğlu – Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslâm Ülkeleri Enstitüsü Müdürü

Elinizdeki bu kitabın birinci sayısı Kara Harp Okulu'nda ders kitabı olarak seçilmiş olup bu sene okutulmaktadır. Bu ne anlama gelmektedir? Bölüm yazarları işini iyi yapmıştır; yapıt, Türkçe literatüre/kurum faaliyetlerine katkı sunmuştur; Afrika, dünyada olduğu gibi Türkiye'de de günden güne yükselmektedir.
Editör Yrd. Doç. Dr. İsmail Ermağan – İstanbul Medeniyet Üniversitesi. Öğretim Üyesi

Dünya Siyasetinde Afrika 2, ülkede Afrika üzerine sadece bilgi üretmiyor, aynı zamanda geç kalınsa da fena olmayan bir noktaya gelinen Afrika kıtasını gündemliyor. Ne kamuoyu, ne de akademik çevre, ne siyaset ne de ticaret aktörlerinin, bu tarz çalışmaları yadsıma lüksünün olmadığı kanaatindeyim; çünkü eser yepyeni bilgiler sunuyor, kıtanın değişik yönlerine girizgah yapıyor. Diğer yandan, bölüm yazarları için uzmanlaşma riskini de barındırıyor. Her halükarda bu yapıt, gelecek serileri ile izlenme merakı uyandırıyor.
Prof. Dr. Hüseyin Bağcı – Ortadoğu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı

İsmail Ermağan NEDEN DÜNYA SİYASETİNDE DOĞU ASYA?
Asya kıtası oldukça geniş bir coğrafi alana yayılıyor. Bu yönüyle tek bir Asya kimliğinden veya kültüründen bahsetmek pek mümkün değil. Dünya sıralamasında Çin ikinci, Japonya üçüncü, Hindistan dokuzuncu, Güney Kore on üçüncü ve Endonezya on altıncı büyük ekonomi konumundadır. Türkiye'nin Asya'ya yönelik politikasına bakıldığında makro bir politika izlemek yerine ikili düzeyde ilişkileri yürütmeyi tercih ettiği görülmektedir. Elinizdeki bu kitabın Asya ülkelerinin dünya üzerindeki öneminin anlaşılmasına ve Türkiye'nin bölgeye yönelik politikalarının şekillenmesine katkı sağlayacağını düşünüyorum.
Prof. Dr. Selçuk Çolakoğlu
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi
USAK Asya-Pasifik Araştırmaları Merkezi Başkanı
Türkiye'den Doğu'ya açılan bu akademik gemiyi bölgeye ulaştıran yani elinizdeki kitabın ortaya çıkmasını sağlayan kıymetli yazarlara-hocalara teşekkür etmek isterim. Onlar biliyorlar ki, birileri onları takip edecek, yeni çalışmalar ortaya konacak. Doğu Asya ülkeleri ile Türkiye'nin gerçekleştirdiği ticaret oranı binde 4'tür; bu oran binde 8'e bile çıkarılabilse büyük bir kazanım olacaktır. Dünyaya bakalım, çünkü dünyaya bakmak, aslında kendimizin iç organlarının röntgenini çekmektir, nefes almaktır, gelişmektir.
Yrd. Doç. Dr. İsmail Ermağan
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi
Pakistan'daki dinsel/mezhepsel çatışmalar, Sri Lanka'da yılarca süren etnik terör, Myanmar'daki rejim tartışmaları ve yine Müslüman Arakan azınlığın karşılaştığı sorunlar, Malezya'da ekonomik gücü elinde tutan Çinli azınlığın durumu Güney ve Doğu Asya'da karşılaşılan sorunlardan sadece bazılarıdır. Pekin'de 2000-2004 yılları arasında Büyükelçi olarak görev yaptım. Bölgeye yönelik Dışişleri Bakanlığı öncülüğünde güçlü bir yapılanmaya ve izlenebilir bir stratejiye gereksinim vardır. Bu çalışma, Güney Asya ile Doğu/Güneydoğu Asya bölgelerinde yer alan ÇHC dışındaki 18 ülkeyi Türk okuyucularına değerli bilim insanlarımızın kaleminden tanıtacak olup, bu niteliğiyle bir ilktir.
Büyükelçi (E) Dr. Rafet Akgünay
ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü'nde Öğretim Üyesi
Peter Haugen Dünya tarihinde kişisel rehberiniz şimdi güncellendi!
Dünya tarihine dair daha fazla bilginiz olmasını mı istiyorsunuz, bu özlü rehber dünyayı bugünkü haline getiren tüm önemli oyuncuları ve olayları ayrıntılarıyla açık bir biçimde izah ediyor. İnsanlık tarihinin bütününü ele alan bu kapsamlı kaynak, yirmi birinci yüzyıldaki dünyanın nasıl vücuda geldiği hususunda size bir fikir vererek, dinden bilime, oradan sanata ve savaşa kadar her alandaki önemli gelişmelere ışık tutuyor.
Geçmişle bağlantı kurmaya başlayın Neandertaller ile karşılaşır, Homer’e yönelir, Atlantis’i yükseltir ve Firavunları mumyayla korurken çağlara ad verin.
Sayılarla güç kazanın eski medeniyetlerden bugünün küresel topluluğuna kadar gelen büyümenin izlerini sürün ve toplumları başarıya veya başarısızlığa götüren faktörleri keşfedin.
Düşüncenin etkisini keşfedin dinin çıkışı, felsefenin kökleri, bilimin gelişimi ve hislerimiz ve inançlarımızın bizi nasıl sürekli olarak yeniden tanımladığını anlamaya çalışın.

Savaşın küresel sonuçlarını anlayın Grekler ve Romalılar ile ata binerek, süvarilerle birlikte silahlanarak, hendek kazarak, insanların modern savaşlar başlatmada tuttukları yolları izleyin.
Önderler ve düzeni sarsanlarla; büyük liderler, cesur devrimciler, acımasız titanlar ve adı duyulmamış kahramanlarla tanışın.
Yirmi birinci yüzyılın önemli olaylarını; 11 Eylül ile Afganistan ve Irak savaşları, iklim değişikliği, Katrina Kasırgası ve Çin, Hindistan ve Brezilya’nın ekonomik yükselişini inceleyin.
Kitabı açın ve
• Tarihin detaylı bir değerlendirmesini
• Dünya dinlerinin gelişimini
• İncil’den Haklar Bildirisi’ne kadar başlıca tarihi belgelerin değerlendirmesini
• Yazının ve resmin icadını
• Dünyayı kökten değiştiren bilimsel gelişmeleri
• Dünyayı değiştiren insanların ve dünyanın değiştirdiği insanların özlü biyografilerini
• Dünya geçmişindeki unutulmaz on tarihi inceleyin.
Murat Şentürk Gönüllülük alanı ve uygulamaları günümüz toplumları için giderek daha önemli hâle gelmektedir. Toplumsal dayanışmanın sağlanması, sosyal ağların oluşturulması, yoksulluğun azaltılması, ekolojik krizlerin önlenmesi vb. amaçlar dünyanın temel gündemleridir. Bu gündemler gönüllülük alanına yönelik teorik ve pratik ilgileri arttırmaktadır. Türkiye'de derin köklere ve zengin bir mirasa sahip olan gönüllülük faaliyetleri devam ederken araştırmaların ve yayınların henüz istenilen düzeyde olduğunu söylemek güçtür. Bu çalışma, çeşitli ülkelerde yapılan gönüllülük çalışmalarını ve araştırmalarını ele alarak Türkiye'de gönüllülük alanında faaliyet gösteren farklı aktörlere katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Farklı kültürel, sosyal ve tarihsel koşullara sahip ülkelerdeki gönüllülüğün durumuna, kavramsallaştırma biçimlerine, gönüllülükle ilgili araştırmalara ve uygulamalara yer verilen bu kitapta, küresel ölçekte gönüllülüğe dair bir bakış sunulmaktadır. Kitap, gönüllülüğün yaygınlaştırılmasında araştırmaların önemli bir yer tuttuğunu göstererek Türkiye'de akademinin ve sivil toplum alanının gönüllülük araştırmalarına yönelmesine katkı sağlamayı hedeflemektedir.
Hasan AYDIN Çokdilli ve çokkültürlü eğitim, son yıllardır eğitim dünyasında ön plana çıkan bir fenomen olup ve tüm öğrenciler için temel eğitimi hedefleyen kapsamlı bir okul reformu sürecidir. Bu eğitim türü, okullarda ve toplumda ırkçılık ve ayrımcılığın her türlü biçimini reddederken, toplumun üyelerinin çeşitliliğini destekler. Bu eğitim reformu ayrıca farklı din, dil, ırk, renk, yaş, cinsiyet, sosyal statü, ekonomik düzey, gelenek, görenek gibi kültürlere sahip olan öğrencilere eşit eğitim hakkı tanımaktadır. Çokkültürlü çokdilli eğitim sadece toplumun baskın kültüründen farklı kültüre sahip olan öğrenciler için değil, bütün öğrenciler içindir. Bu tür bir eğitimde hedef; eğitimde fırsat eşitliği sağlamak, kültürel çatışmalardan doğan sorunları çözmek, öğrencilerin birbirlerine karşı empati kurmalarını desteklemek, birbirlerinin kültürlerini tanımak ve içerisinde çalışarak akademik başarılarını artırmaktır. Bu kitapta, Türkiye'de gerçek anlamda etkili çok kültürlü ve çok dilli eğitim programlarının geliştirilmesi amacıyla, hedef olarak belirlenen 20 ülkede kullanılan çok kültürlü ve çok dilli eğitim programlarına odaklanılmış ve şu anda dünya genelinde yer alan tartışmaların bir sentezi sunulmuştur. Bu kitabın bir diğer özelliği ise ABD, Avrupa ve diğer bazı ülkelerde başarıyla uygulanan çokkültürlü ve çok dilli eğitim programlarının incelenmesi ve derlenmesi sonucunda, bu fikirlerin Türk Eğitim Sistemi için nasıl faydalı hâle getirilebileceği sorusunu yanıtlamaktır.
Bilal Coşan Aile ve evlilik kavramlarına atfedilen değerin zaman içerisinde aşınması, birçok sosyal sorunun derinleşmesine neden olmaktadır. Nitekim son yarım asırlık süreçte evliliğin erken dönemlerinde artan boşanma oranları ve evliliğe olan ilginin azalması bu dejenerasyonun en tipik örnekleridir. Bireyin varoluş amacını haz/madde üzerine inşa etmesi ve her hadise karşısında rasyonel tavır alma uğraşı, “değer”lerine olan “tahammül” seviyesini azaltmaktadır. Bu durum, uzun vadede toplumsal düzeyde “önem” kelimesiyle anılan birçok “değer”in içinin boşaltılmasıyla sonuçlanmaktadır. İlk evlilik yaşının artışı da bu bağlamda ele alınması gereken konuların başında gelmektedir. Zira dünya genelinde evlilik oranları azalıp ilk evlilik yaşına girişte artışlar yaşanırken evli gibi birlikte yaşama (cohabitation) oranları zamanla artış göstermekte fakat evli gibi birlikte yaşama yaşına giriş sabit kalmaktadır. Bu minvalde bir değerlendirme yapıldığında insanların “birlikte olma” eğiliminin devam ettiği ancak bunu “evlilik” yoluyla sürdürmedikleri ya da daha geç dönemlerde evlenmeyle sonuçlandırdıkları görülmektedir. Zihniyette yaşanan dönüşümün bir uzantısı olarak ortaya çıkan bu durum, uzun vadede hem mikro (aile ve birey özelinde; evlilik uyumu/doyumu, boşanma riski, biyolojik riskler) hem makro (doğurganlık, çocuk ve yaşlı nüfus değişimi) düzeyde birçok sorunun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Şüphesiz çalışma, evlilik için ideal bir yaş sunma ya da evlenmek istemeyenleri ötekileştirme uğraşında değildir. Bu çalışma, ilk evlilik yaşının artışının nedenleri ve muhtemel sonuçlarını sosyal politika açısından bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirmeyi hedeflemektedir.
Atilla Gökhun Dayıoğlu, Ayşe Özcan Buckley, Barış Celep, Barış Yetkin, Duygu Küçüköz Aydemir, Emre Burak Demirer, Ertuğrul Meşe, İlknur Meşe, İlknur Meşe, Mertcan Öztürk, Rasim Berker Bank Sağ popülist hareketlerin geniş kitleler nezdinde somut bir nitelik kazanması, tarihsel açıdan iki temel olgunun birleşmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Birincisi, 70'lerin sonu 80'lerin başında neoliberal politikaların gelişmesine bağlı olarak refah devletinin dayandığı sosyal politikalara son verilmesi, toplumsal uzlaşıyı ortadan kaldırmakla kalmaz, hoşnutsuzluğu genel bir eğilim hâline dönüştürür. İkincisi, 90'lı yılların başında Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla birlikte reel sosyalist hareketlerde yaşanan ideolojik bunalım, devrimci hareketlerin zayıflamasına ve faaliyet alanının daralmasına neden olur.
Genel manada “Popülizm nedir?” sorusuna sınırları belirlenmiş net bir yanıtın verilebilmesi pek mümkün görünmüyor. Popülizm, içinde yer aldığı sorunsala bağlı olarak farklı anlamlar ihtiva etmektedir. Popülizm ifadesi; iktisat politikalarının belirlenmesinde, sınıflar arası ittifakların oluşturulmasında, farklı devlet tipi ve biçimleri, bunlara özgü siyasal rejimler, toplumsal hareketler, ideoloji gibi çeşitli olguları tanımlamakta kullanılır. Bir siyasal strateji olarak popülist hareketin, sol ya da sağ olarak tanımlanması, bir siyasal form olarak hangi ideolojik söylemlere eklemleneceğine bağlı olarak değişkenlik gösterir. Bu çerçevede sağ popülizm; neo-milliyetçilik, ekonomik milliyetçilik ve sosyal muhafazakârlığı merkeze alan bir siyasi ideoloji olarak anlam kazanır. Sağ popülist hareketler, devlet aygıtında yalnızca yerli grup üyelerinin yaşaması gerektiğini savunan yabancı düşmanı ve yerlicilik (nativist) vurgusuyla somut bir nitelik kazanır. Yerlicilik vurgusu, yer yer ırkçılık temaları içerse de ırkçı olmayan ve kültür veya dine dayalı da olabilir. Sağ popülizm, otoriterlik ve yerlicilik niteliğinin yanı sıra yabancı düşmanı bir niteliğe sahiptir.
Bu derleme çalışmasında, "sağ popülizm" olgusu, dünyada ve Türkiye'de kuramsal ve güncel tartışmalar ekseninde ele alınarak incelenmiştir.
Elif Altundere, Fatma Nur Tanyeri, Ferhan Saniye Palaz, Furkan Başarslan, Jose Rafael Medeiros Coelho, Merve Ayar Yılmaz, Muhammet Akkaya, Murat Şentürk, Saliha Kocaman Wilutzki, Şeyda Sevde Tunçbilek Dünya nüfusunun yaşlanması 21. yüzyılın en önemli değişimlerinden biridir. Yaşlanma ve yaşlılık araştırmaları giderek artmaktadır. Dünyada yaşlanma araştırmaları son 30 yıllık dönemde boylamsal çalışmalara yönelmiştir. Kapsamlı bir literatür taramasının sonucu olan bu çalışmanın her bir bölümünde farklı ülkelerin yaşlanma konusunda yaptığı boylamsal araştırmalar ana hatlarıyla tanıtılmaktadır. Her bir bölümde farklı ülkeler ve değişik araştırmalar ele alınmaktadır. Eleştirel bir perspektifle araştırmaları tartışmayı amaçlamayan bu bölümlerin temel amacı betimsel olarak ilgili ülkedeki araştırmaların tarihsel arka planını vererek genel özelliklerini okuyucuya tanıtmaktır. Bu çalışma yaşlanma araştırmalarına genel bir bakışı içermektedir, alanda farkındalık sağlayarak gelecekteki beslenmelere ve iş birliklerine kapı aralama amacını taşımaktadır.
Ali Serdar Yücel, Alpaslan Hamdi Kuzucuoğlu, Ayça Gürkan, Ayla Taşkıran, Bülent Kılıç, Demet Akarçay, Elif Karagün, Emine Demiray, Emre Yanıkkerem, Fatma Arpacı, Fatma Tezel Şahin, Gökşen Aras, Mihalis (Michael) Kuyucu, Murat Korkmaz, Nurhayat Çelebi, Nurullah Karta, Saliha Özpınar, Seda İnan, Sevgi Özkan, Sezer Er Güneri, Şadan Tokyürek, Şebnem Aslan, Şerife Güzel, Ümran Sevil, Yavuz Taşkıran, Zeynep Kurtulmuş Şiddet günümüzde gelişmiş ya da az gelişmiş bütün ülkelerin en önemli sorunları arasındadır. Kadına, çocuğa, yaşlıya ve doğaya yönelik yapılan şiddet engellenemez durumdadır. Şiddetin en önemli nedenleri arasında gösterilen eğitim, ekonomi, yönetim, algı, psikoloji, medya ve inanç kavramlarıyla ilgili sorunlar üzerine her gün yeni çalışmalar literatürde yer almakta ve yasal boyutta birçok düzenlemeler yapılmaktadır. Ancak teknoloji ve uzay çağını yaşadığımız bu dönemde hâlen insan­lığın çok uzun zaman önce geçmişte bırakması gereken şiddetle ilgili sorunlar artarak devam etmektedir.
Bu kitapta da, farklı açılardan şiddet boyutlarına, Türkiye ve Dünyada yaşanan şiddetin nedenlerine, geçmişten günümüze kadar olan gelişmeler ile her anlamda şiddetin yok edilmesinin nasıl sağlanacağı konularına yer verilerek, akademik çerçevede şiddet sorununa cevap aramayı amaçladık. Alanında uzmanlaşmış ve literatüre birçok eser kazandırmış akademisyenlerimizin kaleminden çıkan değerli çalışmaları siz okuyucularımızla paylaştık. Umudumuz ve hedefimiz şiddet ve şiddete neden olan faktörlerin ortadan kaldırılması, bu anlamda sorun yaşayan tüm dünya insanlarına bir nebze de olsa katkı sağlamak, önerilerde bulunmak, yapılması gerekenlerin neler olduğuna değinmek ve toplumsal fayda unsurunu ortaya çıkarmaktır.
Ahmet İşcan, Atakan Yılmaz, Doğuş Sönmez, Melis Özdemir, Özgenur Aktan, Taşkın Toprak İpek, Yeliz Kulalı Martin, Yusuf Gökhan Atak Bu kitap, öncelikli olarak karşılaştırmalı siyaset alanında Türkçe literatüre katkı sağlama hedefiyle yola çıkmıştır ve editör Yeliz Kulalı Martin ve doktora öğrencilerinin iki yıl süren çalışmalarının ürünüdür.
Çalışma kapsamında, karşılaştırmalı analiz yöntemiyle ele alınan devletlerin seçimi, ortak bir paydadan hareketle belirlenmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nın kaybedenleri Almanya ve Japonya ya da savaş suçlarından oldukça zarar gören Bosna-Hersek ve Güney Afrika örnekleri gibi. Bu ortak çıkış noktalarından hareketle çalışmanın özünde, bu devletlerin siyasal sistemlerindeki benzerlikler ve farklılıklar irdelenmiştir. Bununla birlikte yasama-yürütme-yargı organlarının ele alındığı rejim karşılaştırmalarının daha net yorumlanabilmesi amacıyla bu ülkelerin tarihsel süreçlerine, ayrıca kısaca ekonomik ve sosyal yapılarına da değinilmiştir. Ek olarak, çalışmada yer alan devletlerin siyasal sistemlerinin şekillenmesinde etkili liderlere ve belli başlı siyasi partilere de yer verilmiştir. Söz konusu yöntemle örneğin iki gevşek federasyon yapısına sahip Kanada ve İsviçre'nin benzer görülen sistemlerinde aslında ne kadar zıtlıklar da olduğu ortaya konabilmiştir. Eser, siyaset bilimi alanına katkı sağlamakla beraber konuya uluslararası ilişkiler perspektifinden yaklaştığı için daha geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmayı da hedeflemektedir.
Abdullah Muhsin Yıldız, Ayşe Ataş, Bilgen Sütçüoğlu, Burcu Saygun, Ceren Ergenç, Devran Dönmez, Ebru İlter Akarçay, Elçin Aktoprak, Elçin Kürşat, İbrahim Hasanoğlu, M. Yavuz Alptekin, Mehmet Fahri Danış, Mustafa Sarıca, Nail Elhan, Soyalp Tamçelik, Şeyma Kızılay Ulus devlet, önceki devlet tipolojilerinden farklı ama kendi içinde de tek tip değildir. Her ulus devletin farklı bir uluslaşma tecrübesi ve farklı bir ulusçuluk sistematiği bulunmaktadır. Buna bağlı olarak her ulus devletin kendine özgü bir ulus inşa yaklaşımı vardır. Her farklı ulus devlet, kendi içyapısının ve içinde bulunduğu coğrafi, beşerî, siyasi ve sosyal çevrenin etkilerini ve izlerini taşıyan bir ulus inşa süreci ve tarzı tecrübe etmiştir. Bu kitapta dünyanın önde gelen ve kendi coğrafyasında karakteristik olan ulus inşa süreçlerinden Almanya, İngiltere, Fransa, İspanya, Amerika, Çin, Rusya, Nijerya, Ukrayna, İran, Irak, Makedonya ve Lübnan'ın ulus inşa süreçleri incelenmektedir. Bu örnekler incelendiğinde Avrupa'ya, Asya'ya, Afrika'ya ve Ortadoğu'ya özgü en karakteristik ulus inşa örnekleri anlaşılmış olacak ve geri kalan ülkelerle ilgili fikir yürütmek mümkün hâle gelecektir.
Recep Cengiz Dünyanın nükleerle imtihanını; dünyada meydana gelen kazalar olarak değil nükleeri olmayan ülkelerin nasıl savunmasız kaldıkları bağlamından değerlendirmek daha doğru olacaktır.
“ABD’nin öncülüğünü üstlendiği uluslararası çabalar, İran’ın nükleer yetenek kazanmasını durdurmaya yetmezse, İsrail, askerî hamlede bulunacak”. “Hiçbir zaman nükleer silaha sahip olmamalarını sağlayacak değişiklikler yapılabilir”. İsrail İstihbarat Bakanı Israel Katz, 26.10.2017
İran, ABD ile ucube bir anlaşma (14 Temmuz 2015) imzalamış olmalı ki 08 Mayıs 2018’de ABD nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekildi. ABD tarafından şeytan üçgeninin bir köşesi olarak nitelendirilen İran, “büyük şeytan” olarak gördüğü ABD ile yaptığı anlaşmanın işe yaramadığını bir kez daha anlamış oldu.
Kuzey Kore’ye yönelik dış tehditler, kendisi dışında kimseye hesap vermeyen Kuzey Kore gerçeğini ortaya çıkarmıştır.
P5+1 ülkelerinin İran’dan uranyum zenginleştirme faaliyetlerini askıya almasını istemesi, İran’ın şahsında tüm İslam dünyası üzerinde ciddi bir psikolojik baskı oluşturmaktadır. Bu bağlamda Türkiye, İran-ABD nükleer anlaşmasını “Kızım sana söylüyorum gelinim sen işit.” özlü sözü ile nitelendirmektedir.
Nükleer Karşıtı Platform’un Sinop’ta 24 Nisan 2016 tarihinde Çernobil nükleer kazasının yıldönümü nedeniyle düzenlediği mitingte, yaklaşık 444 nükleer reaktöre sahip gelişmiş ülkelerin nükleer santrallerden vazgeçtiğini belirtmesini ve “Yağma yok, değil üç nükleer santral yapmak, bir tanesinin bile inşaatına başlayamazlar, başlarlarsa bitiremezler, bitirseler bile çalıştıramazlar, kapattırırız.” söylemi 5+1’in söylemleriyle örtüşmektedir.
ABD ve AB, 1975 Kıbrıs harekâtı ve PKK ile mücadelede Türkiye’nin güvenlik bilicinde derin yaralar açmıştır. Bu nedenle nükleer teknoloji yatırımlarında Türkiye, silah ambargolarında olduğu gibi nükleer bir ambargoya maruz kalacağını aklında tutmaktadır.
Türkiye, doğusunda Ermenistan’ın, güneyinde İsrail’in, kuzeyinde Rusya’nın batısında ise Bulgaristan’ın sahip olduğu nükleer santraller ve merkezlerin bulunduğu bir nükleer çember içindedir.
İstanbul İkitelli’de bir hurdacıyı işleten Ilgaz kardeşlerin kendilerine hurda olarak satılan eski röntgen cihazlarının demir kütlesini çıkarmak isterken “Kobalt 60” isimli radyoaktif maddeye maruz kalmaları sonucunu Türkiye’nin nükleerle imtihanı olarak görenlerin Türkiye’de teröre verilen kurbanların sayısını bilmedikleri düşünülmektedir. Amerika ve Avrupa’da fonksiyonel yüzlerce ve inşaat hâlinde onlarca nükleer santral, bu ülkelere helal iken Türkiye’ye haram olarak gösterilmektedir.
Yakup ALTIYAPRAK Yakup Altıyaprak ilk eleştiri kitabı, İkinci Yeni ve Türk Şiirinde Modernizm'den sonra ikinci eleştiri kitabı Dünyaya Karşı Şiir'le eleştiri yolunda ilerlemeye devam ediyor. Yazılarında içerik çözümlemesini esas alan Altıyaprak Türk şiirinin duruşunu belirginleştirmeye çalışıyor. Sezai Karakoç, Hüsrev Hatemi, Cahit Koytak, Hüseyin Atlansoy, Haydar Ergülen, Tuğrul Tanyol, Osman Konuk, Arif Ay, Cevdet Karal, Mevlana İdris, İbrahim Tenekeci, Selçuk Küpçük, Orhan Tepebaş ve İlhami Çiçek'ten seçtiği bir şiirin çözümlemesini yapıyor. Şiir okumalarına bir katkı niteliği taşıyan Dünyaya Karşı Şiir, bir eleştirmenin kararlı adımlarının belgesi niteliğinde.
Atakan Yavuz Düşerken Söylenecek Şarkılar (Şiir)
Atakan Yavuz
Osman Özbahçe Işık çoğalıp “XX. yüzyılı sakin adamlar olarak geçirdik”
Çoğalıp “I. Dünya Savaşı'nda yenildik
II. Dünya Savaşı'nda yenildik”
Bütün devrimlerde, bütün darbelerde yenildik”
XX. yüzyılın her yerinde yenildik
“Oysa Bedir'de, Malazgirt'te, fakat Çanakkale'de”
Aslanlar gibiydik hem Mekke'nin, hem Bizans'ın fethinde”
“Bizdik yüz defa bağıran, yerinde duramayan”
“Şimdi çoğalıp evlerde duran, evlerden bıkan”
“Çoğalıp düşmanlık nedir bilmeyen”
“En çok barışçı olan, en çok davul çalan”
“Nerde evlerde durulmaz olan!”
“Nerde damarda duran, yüz defa bağıran!”
Kenan Gürsoy Düşünce İklimi; kültürel, entelektüel, mânevî ve felsefî konuların, alanın uzmanı konuklar ile sohbet içinde müzakere edildiği, Türk televizyon tarihinde benzerine sık rastlanmayan özel bir program olmuştur. Yayınlandığı yıllarda merakla beklenen ve birlikte düşünmeye davet eden bu program, yayın hayatını tamamladıktan sonra da aranan bir kaynak olmaya devam etmiştir. Aktif Düşünce Yayınları, bu ihtiyaca ve talebe cevap vermek için 2005-2009 yılları arasında TRT2’de her hafta yayınlanan programların içinden bir seçki yaparak iki cilt hâlinde kitaplaştırmıştır. Bu kitap, çalışmanın birinci cildidir.
Dikkatle incelendiğinde görülecektir ki Düşünce İklimi programlarında gündeme getirilen konu ve sorunlar, aradan geçen zamana rağmen güncelliğini hâlâ korumakta ve çözüm önerileri günümüze de ışık tutmaya devam etmektedir. Programlar; düşünce alanının popülarizmin üzerinde ve ötesinde evrensel bir doğasının bulunduğunu, sohbet içinde muhatabın görüşlerine saygı duyarak birlikte düşünmenin ve oluşmanın mümkün olduğunu, seyircisi ile bütünleşerek sergilemiştir. Yüce değerlerin, insanî erdemlerin, hakikatin gündeme geldiği bu sohbetler, kitap olarak medeniyet ideallerimize hizmet etmeye devam edecektir.

Abdurrahman İlhan, Arzu Erman, Bilal Karabulut, Fatmanur Demirsoy, H. Mustafa Eravcı, Hamit Karasu, Hülya Aslan, Kadir Ertaç Çelik, Mücahide Nihal Engel, Naime Yüksel Karasu, Sayim Türkman, Sinan Öztürk, Sümeyra Öztürk, Yakup Kiriş, Yaşar Baytal Düşünce tarihi denilince birçok alanda yapılan çalışmalar akla gelmelidir. Yazının icat edilmesinden günümüze kadar birey ve toplumları etkileyen fikir akımlarının yanı sıra bunlara derinlik katan düşünürlerin katkıları, o fikirlerin günümüze kadar gelmesine hizmet etmiştir. Fikir akımları, aslında ülkelerin iktisadi, siyasi ve kültürel anlamda kalkınmalarını sağlamak için birçok düşünce ve siyaset insanının gündeminden hiç çıkmamıştır ve bu insanlar toplumsal ve bireysel sorunlara çare bulabilmek için devamlı fikir üreterek düşünce tarihinde yerini alan ideolojiler ve düşünsel felsefeler ortaya çıkarmışlardır. Tarih, edebiyat, felsefe, sosyoloji, iktisat, tıp, teknoloji, siyaset dâhil olmak üzere tüm alanlardaki fikri ve ilmi gelişmelerin tarihsel içeriğinde düşünce tarihine dâhil edilecek önemli fikri çalışmalar ve bu çalışmaları yürüten bilim insanları yer almaktadır. Bu kadar geniş alana sahip olan “düşünce tarihi” aslında “uygarlıklar tarihi”ne de ışık tutmaktadır.
Bu kitapta; geçmişten günümüze iz bırakan on altı şahsiyetin hayatları, eserleri fikirlerinin yanı sıra dönemlerine ışık tutacak bilgiler kaleme alınmıştır.

III. Hattušili
Niccolo Machiavelli
Mirza Mahmud Şerif
Gottfrıed Wilhelm Leibniz
Halil Hamid Paşa
Adamantios Korais
Abdurrahman El-Ceberti
II. Abdülhamid Han
Ahmed Cevad Paşa
Ziya Gökalp
Enver Paşa
Kazım Karabekir Paşa
Adnan Menderes
Necip Fazıl Kısakürek
Nelson Mandela
Süleyman Demirel
Abdurrahman İlhan, Arzu Erman, H. Mustafa Eravcı, Hülya Aslan, İbrahim Baş, Kadir Ertaç Çelik, Sayim Türkman, Sinan Öztürk, Sümeyra Öztürk, Vehbiye Eviz, Yakup Kirişçi Düşünce Tarihi 2 isimli bu kitapta, Hitit tarihinden günümüze kadar tarihte iz bırakan on bir şahsiyet mercek altına alınarak incelenmiştir.
Bunlar arasında;
• -Hitit Hükümdarı I. Šuppiluliuma'nın Suriye ve Mısır seferleri,
• -Yunus Emre ve Erasmus von Rotterdam'ın insanı merkeze alan düşünce analizleri,
• -17. ve 18. yüzyıl Hurûfat defterlerine göre Bağdat'ta tekke ve zâviyelerin durumları,
• -Yunanlı düşünür ve yazar Velestinli Rigas'ın hayatı ve politik görüşleri,
• -Sultan II. Abdülhamid Han'ın din siyaseti,
• -Tartışmalı Padişah VI. Mehmed Vahidettin'in Anadolu siyaseti,
• -Jeopolitik görüşün öncüsü coğrafyacı Friedrich Ratzel'in görüşleri,
• -Yüzellilikler listesine dâhil edilerek yurt dışına sürgün edilen Ahmed Hamdi Paşa’nın hayatı,
• -Millî Mücadele Dönemi'nin yazarlarından Halide Edip Adıvar ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun düşünsel kimlik mukayesesi,
• -Diplomat ve bürokrat Enis Behiç Koryürek'in şairliği,
• -Yahudi bir ailede doğan ve büyüyen, İslam inancını kabul ettikten sonra hayat mücadelesi verip birçok İslami eser bırakma cesaretini gösteren Meryem Cemile'nin hayatı, eserleri ve fikirlerinin yanı sıra o dönemin tarihine ışık tutacak bilgileri yer almaktadır.
Hasan Çelikkaya Düşünmek…! Yaratıcı tarafından insana bahşedilen ve insanı diğer canlılardan üstün kılan akıl nimetinin ürünü olan düşünmek! Yeni durumlar karşısında yeni davranışlar yapabilme yeteneği olarak tanımladığımız zekâ, her canlıda vardır. Ama Yaratıcıyı bulma, kulluk yapma, iyiyi ve kötüyü ayırt etme, insanı vicdanlı olmaya sevk etme, yeni buluşlar yaparak kalkınmayı ve yeni medeniyetlerin kurulmasını sağlayan akıl nimetidir! Akıl ve ruh hastalarını, akılca noksan olanları gördükçe, beterin beteri vardır diyerek insanın hâline şükretmesini ve böylece huzurlu olmasını sağlayan en büyük nimet; bunları düşünebilmektir!
Bizim bu küçük kitapçığımızda amacımız; gücümüz yettiğince düşünebilme kabiliyetimizi kullanarak, okuyucularımızın da insan ve kâinat kitabını okuyarak, derinlemesine düşünerek Allahü teâlâya giden doğru yolu bulmalarına, bulmuş olanların da imanlarını kuvvetlendirmelerine yardımcı olmaktır. Başka bir ifadeyle amacımız; taklîdî iman sahiplerini tahkîka erdirmek, tahkîka ermiş olanların da imanlarını sağlamlaştırmaktır, diyebiliriz.
Tabii ki gayret bizden, tevfik Allahü teâlâdandır.
Catherine C. McCall Elinizdeki kitap, hem kişisel yaşantı dünyanızda hem de kamusal paylaşımlar gerçekleştirdiğiniz hayat akışınızda önemli bir değişimin başlangıcını oluşturabilir. Eleştirel ve yaratıcı düşünme, kavramlar ve problemler aracılığıyla sorgulayıcı bir düşünüm gerçekleştirme, tartışmacı diyalog yoluyla bireyin kendisini ifade etme ve başkalarını anlama süreçlerinde olgunlaşma aracılığıyla etkin ve etkili bir yurttaş olunabileceğini bizlere anlatan bu kitap, esasen çocuklarla felsefe yapma yöntemlerinden biri olan Felsefi Sorgulama Topluluğu (FST) yöntemini ayrıntılarıyla ele almaktadır.
Felsefi Sorgulama yöntemine göre çocuklar aslında çok küçük yaşlardan itibaren felsefi akıl yürütme yapısını kullanabilmekte, felsefi bulmacalar hakkında kendi görüşlerini gerekçelendirebilmekte ve yaşıtlarıyla felsefi bir diyalog süresince farklı görüşleri tartışabilmektedirler. Bu açıdan değerlendirildiğinde küçük yaşlardan itibaren çocukları felsefi diyalogla tanıştırmak, onların eleştirel ve sorgulayıcı nitelikte yargıda bulunma potansiyellerini geliştirmeleri ve bu sürecin bir sonucu olarak da demokratik bir politik hayatın özneleri olma yolunda köklü şekilde dönüşüme uğramaları anlamına gelmektedir.
Cavit Emre Aytekin "Düzenler & Barışlar", uluslararası arabuluculuk, uluslararası düzen ve barış arayışları arasındaki ilişkiyi uzun dönemli bir bakış açısıyla ele almaktadır. Tarihsel sosyolojik yaklaşım doğrultusunda ayrıntılı vaka incelemeleri ve karşılaştırmalarına yer veren kitap, farklı tarihsel dönemlere uzanan dört önemli arabuluculuk sürecinin değerlendirmesini yapmaktadır. Avrupalı güçlerin 1897 Osmanlı-Yunanistan Savaşı'ndaki arabuluculuğundan Milletler Cemiyeti'nin 1924-1925 Musul anlaşmazlığına müdahil olmasına ve Bosna Savaşı ile Suriye krizindeki güncel arabuluculuk süreçlerine varan bu değerlendirmelerle "Düzenler & Barışlar", çatışma çözümü politikalarının sistemik değişim dönemlerinde barış ideolojilerinin korunması ve yeniden inşası üzerindeki etkisini ele almaktadır. Kitap birbirini takip eden bölümler boyunca uluslararası barışa yönelik alternatif düşüncelerin ideolojik temellerini, farklı konjonktürlerde kullanılan barış mekanizmaları ve arabuluculuk uygulamalarının dönüşümü ile ilişkilendirmektedir. Kitap, 19. yüzyıl Avrupa'sındaki kongre sistemi, Milletler Cemiyeti'nin idealist barış anlayışı, Soğuk Savaş sonrası liberal barış ideolojisi ve hegemonya sonrası ortaya çıkan alternatif barış konseptlerine odaklanarak, uluslararası düzenlerdeki tarihsel süreklilik ve kırılmaların, arabuluculuk diplomasisi üzerindeki etkilerini ortaya koymaktadır.
Hüseyin Kaplan Ebu'l-Âkif Hatîb Mehmed Hamdi (1852-1933), hayatı boyunca Bandırma Haydar Çavuş Câmi-i Şerifi imam-hatipliği görevini yürütmüş, otuza yakın kitap kaleme almış ve yazdığı kitaplardan birkaçını da bastırma imkânı bulmuş, Türk edebiyatının unutulmuş ve gözden kaçırılmış ”taşralı” bir yazarıdır.
Elinizdeki çalışmada; Meşrutiyet Dönemi yazarlarından sayılan Mehmed Hamdi Efendi'nin daha önceden basımı yapılan Defîne (1911) ve Köy Hekîmi (1912) romanlarının transkripsiyonu ile ilk defa basımı yapılan Kızıl Yayla isimli romanı ve yazarın geniş bir biyografisi yer almaktadır. Eserlerinde Anadolu insanının hayatını, gelenek, örf ve âdetlerini, kendi bilgi ve görgüsüyle harmanlayan yazar, dönemine farklı bir pencereden ışık tutmaktadır. Yazar; Kızıl Yayla'da Silleli Surûrî'nin sevdasını, Defîne'de Kamer Kalfa'yla II. Mahmut dönemini, Köy Hekîmi'nde ise Çakır Ahmet Efe'nin hâl-i pür-melalini okuyucularına anlatırken kısmen edebî kaygılardan uzak ama bir o kadar da samimidir.
Hasan Kazak, Bilge Afşar, Orhan Çeker, Osman Okka An integrated system, Islam consists of several subsystems. The economy has an important place in these sub-systems. In this respect, Islam also includes regulations on economic growth and development. Undoubtedly, the most important of these regulations is the zakat institution. Zakat was mentioned in many parts of Koran with the prayer, accepted as the pillar of religion in many places and an important message that zakat and prayer should not be separated was given.
The most known and prominent feature of the zakat institution is its contribution to the fair distribution of national income, which is an important indicator in terms of economic development. A lot of work has been written on this subject and this issue has been mentioned in almost every sermon of Islamic scholars. However, the zakat institution has much more significance and benefits in terms of economic growth and development process.
The main purpose of this study is to create a resource for the qualitative and quantitative studies that will be carried out, by revealing other contributions of zakat to economic growth and development, which are not in the foreground but are actually much more functional as well as its other well-known contribution to income distribution.
Ahmet Mermer, Kemal Timur, Şahmurat Arık, Ünsal Yılmaz Yeşildal, Yavuz Bayram Bu kitap, edebiyatı farklı alanlarla doğrudan veya dolaylı olarak ilişkili bir bilim alanı olarak değerlendiren bir anlayışla hazırlanmıştır. Kitapta edebiyatla ilgili temel kavramlar, edebî eserlerin temel özellikleri, edebiyat kuramları, edebî akımlar, edebî dönemler, edebî topluluklar, nazım şekilleri, nazım türleri, edebî sanatlar gibi konulara yer verilmiştir.
Ne kadar karmaşık olsalar da konuların hazırlanmasında olabildiğince sade ve anlaşılır bir üslubun tercih edilmesine özen gösterilmiştir. Bu yönüyle kitabın, içerdiği konular bağlamında, okuyucusunun ayrıntılara boğulmaksızın temel bilgileri edinmesine ciddi katkılar sağlayacağı ümit edilmektedir.
Mehrali Calp Edebiyat Bilgi ve Kuramları I adını taşıyan bu eserde, edebiyat ve sanatın tanımı, işlevleri; edebi eser, edebiyat akımları, poetikalar ve bazı eleştiri okulları ele alınmıştır. Edebi akımlar kronolojik bir sıra içinde tanıtılmaya çalışılmış; edebiyat ve şiir sanatı ile ilgili farklı görüşler incelenmiştir. Bunlar arasında yer alan edebi eserlerin nitelikleri, şiir sanatı, edebiyat kuramına ait hususlar üzerinde durulmuştur.
Üzerinde durulan konulardan biri de edebiyat tarihidir. Her toplumun bir tarihi olduğu gibi bir de edebiyat tarihi vardır. Edebiyat tarihi, bir toplumun edebi eserlerde yaşayan tarihidir. Bu tarih, yüzyıllar boyunca o toplumun içinden çıkmış sanatkârların ayna tuttuğu maşeri vicdanın bir yansımasıdır. İnsanın duygu, düşünce ve hayallerine, ümit ve heyecanlarına ayna tutan edebi eserler, ortaya çıktıkları toplum dokusunu da yansıtırlar.
Bu kitapta, XII kısımdan itibaren bir dizi eleştiri “okulu” tanımlanmaktadır. Edebiyat kuramları kapsamında yansıtmacılık, anlatımcılık, Rus Biçimciliği, yeni eleştiri, yapısalcılık, yapı sökücülüğü, feminizm, psikanaliz, Marksizm ve yeni tarihçilik gibi kuramlar ele alınmıştır. Bu kuramsal akımların pek çok ortak noktası bulunmasına karşılık birbirlerine alternatif oluşturan kuramlar da var.
Edebî eserlerin üstün kılan özelliklerini kavrayabilmek, değerlerini anlayabilmek üretildikleri dönem hakkında bilgilenmekle olur. Edebiyat kuramı, edebi eserleri analiz etmek için izlenen sistemli bir yol olarak tanımlanabilir.
“Kuram nedir? Kuram bir tahmin ya da varsayım mıdır? Bir düşünüşün kuram olarak kabul edilmesi için o düşüncenin herkesçe kavranacak ölçüde anlaşılır olması mı, olmaması mı gerekir? Kuram belirli bir karmaşıklık içerisinde olmalı mıdır? Farklı düşünüş ve alternatif düşüncelerin araştırılması olarak kuram, edebiyat incelemelerinin varsayımlarını sorgulamalı mıdır?”; Yazan, okuyan varlık kimdir? Metinler hangi etki ve şartlar altında üretilmişlerdir?” gibi sorulara bu kitapta cevap aranmaktadır.
Mehrali Calp Edebiyat Bilgi ve Kuramları I adını taşıyan bu eserde, edebiyat ve sanatın tanımı, işlevleri; edebi eser, edebiyat akımları, poetikalar ve bazı eleştiri okulları ele alınmıştır. Edebi akımlar kronolojik bir sıra içinde tanıtılmaya çalışılmış; edebiyat ve şiir sanatı ile ilgili farklı görüşler incelenmiştir. Bunlar arasında yer alan edebi eserlerin nitelikleri, şiir sanatı, edebiyat kuramına ait hususlar üzerinde durulmuştur.
Üzerinde durulan konulardan biri de edebiyat tarihidir. Her toplumun bir tarihi olduğu gibi bir de edebiyat tarihi vardır. Edebiyat tarihi, bir toplumun edebi eserlerde yaşayan tarihidir. Bu tarih, yüzyıllar boyunca o toplumun içinden çıkmış sanatkârların ayna tuttuğu maşeri vicdanın bir yansımasıdır. İnsanın duygu, düşünce ve hayallerine, ümit ve heyecanlarına ayna tutan edebi eserler, ortaya çıktıkları toplum dokusunu da yansıtırlar.
Bu kitapta, XII kısımdan itibaren bir dizi eleştiri “okulu” tanımlanmaktadır. Edebiyat kuramları kapsamında yansıtmacılık, anlatımcılık, Rus Biçimciliği, yeni eleştiri, yapısalcılık, yapı sökücülüğü, feminizm, psikanaliz, Marksizm ve yeni tarihçilik gibi kuramlar ele alınmıştır. Bu kuramsal akımların pek çok ortak noktası bulunmasına karşılık birbirlerine alternatif oluşturan kuramlar da var.
Edebî eserlerin üstün kılan özelliklerini kavrayabilmek, değerlerini anlayabilmek üretildikleri dönem hakkında bilgilenmekle olur. Edebiyat kuramı, edebi eserleri analiz etmek için izlenen sistemli bir yol olarak tanımlanabilir.
“Kuram nedir? Kuram bir tahmin ya da varsayım mıdır? Bir düşünüşün kuram olarak kabul edilmesi için o düşüncenin herkesçe kavranacak ölçüde anlaşılır olması mı, olmaması mı gerekir? Kuram belirli bir karmaşıklık içerisinde olmalı mıdır? Farklı düşünüş ve alternatif düşüncelerin araştırılması olarak kuram, edebiyat incelemelerinin varsayımlarını sorgulamalı mıdır?”; Yazan, okuyan varlık kimdir? Metinler hangi etki ve şartlar altında üretilmişlerdir?” gibi sorulara bu kitapta cevap aranmaktadır.
Ömer SOLAK Vicdanlı bir öğretmen, sürekli yeni şeyler öğrenir, onları kendi bilgi dağarcığının bir parçası hâline getirir, bilgilerini yenileriyle güncel ve taze tutar, metotlarını sürekli yeniler ve sınıfına bu yeni bilgiler ve yeni öğretme metotları ile gider. Hiçbir zaman mevcut bilgileriyle yetinmez, eski bilgilerle sınırlamaz kendini, daima yeni şeylerin susuzluğunu çeker.
Türkiye'de edebi metin çözümleme yöntemleri, pek çok üniversitede lisans ve lisansüstü düzeyde ders olarak okutulmasına rağmen, konuyu kapsayıcı bir bakışla ele alan oldukça az sayıda kaynak vardır. Elinizdeki kitabın farklı bölümlerinde edebiyat biliminin farklı çalışma alanları gruplandırılarak tanıtılmıştır. Bu tanıtımda daha çok alanın metodolojik cephesine hâkim olan yaklaşımlara odaklanılmıştır. Bu bölümler okura çok yönlü bir perspektif kazandırmak amacıyla, kendi konusunu farklı tartışmalar ve bakış açıları ışığında ele almaya çalışmıştır.
Onur Kemal Bazarkaya Edebiyat kuramları, okuduğumuz bir yapıtı farklı bakış açılarından değerlendirmemizi özendiren merceklere benzer. Her bir merceğe göre yapıt, estetik deney yapmaya davet eden bir sanat eseri, beklenmedik dinamikler içeren bir gösterge ağı, sistemin güç dengelerini yansıtan bir olgu, kültüre ışık tutan bir belge ya da toplumun alt kesimlerine, dahası çevre ve hayvanlara ses veren bir araca dönüşür. Ne var ki edebiyat kuramlarının okuma ve yorum süreçleri böylesine belirleyici olmasına karşın bu alanda var olan Türkçe yayınlar, Marksist görüşlerin ağır bastığı kitapların çevirileri, çok eski ve/veya açıklama ve örneklendirmede eksik kalan çalışmalardan oluşmakta, ayrıca bunların hiçbiri var olan kuramsal çeşitliliği yeterince karşılamamaktadır. Okurun ilgisine sunulan bu kitap, sözü edilen bu gereksinimleri gidermeyi amaçlamaktadır. Kitapta; hermenötikten insan-hayvan çalışmalarına, yapısalcılıktan ekoeleştiriye yani en eskisinden en yenisine kadar hemen hemen tüm kuramlar ele alınmaktadır. Aynı zamanda sistem kuramı, edebî alan kuramı, bilişsel yazın ve erkek çalışmaları gibi Türkiye akademi topluluğunda daha hiç bilinmeyen kuramlar da tanıtılmaktadır. Bununla birlikte postyapısalcılık, postkolonyal çalışmalar ve medya araştırmaları gibi başlıklar hakkında Türkiye'de tek tük paylaşılan bilgiler derinleştirilmektedir. Öğreticiliğin çok önemli rolü olan kitabımızda, kilit kavramlar ayrıca açıklanmakta ve her ana bölümün sonunda ayrıntılı bir örnek çözümleme yapılmaktadır. Dolayısıyla bu çalışma (herhangi bir eğitim kurumuna bağlı olmayan edebiyat severlerin yanı sıra) özellikle edebiyat öğrencilerinin ve edebiyat araştırmacılarının yararlanabileceği bir ders ve el kitabı niteliğindedir.
Ertuğrul Aydın Edebiyat Teori ve İncelemeleri; edebiyat sosyolojisi, edebiyat-psikoloji ilişkisi, edebiyat tarihi, edebiyat / roman teorisi, karşılaştırmalı edebiyat, postmodernizm, küreselleşme ve edebiyat ilişkisi gibi konu ve kavramları mercek altına almaktadır. Kitap, Türk ve dünya edebiyatının öne çıkan kimi yazar ve eserlerini merkeze alan inceleme ve değerlendirmelerle metin-kurgu-oluşum ilişkisinden hareket ederek edebiyatın teorik, sosyolojik ve uygulama yönüne ışık tutmaktadır. Yapılan bu incelemeler; edebiyat tarihi, yazar biyografisi, kültür dinamikleri gibi düzlem ve kriterler doğrultusunda, edebiyat-sosyoloji, edebiyat sosyolojisi ve edebiyat metni inceleme yöntemlerini esas almaktadır. Hem üniversitede okuttuğumuz dersler hem de uluslararası sempozyum bildirileri ve makalelerden edindiğimiz tecrübeler ile edebiyatın teorik ve sosyolojik cephesine ilişkin bilgileri kapsayan bu kitap, edebiyat, eser ve okuyucu bağlantısını, örneklerle ortaya koymaya çalışmaktadır.
Arzu Çevirgen, Burcu Şimşek, Kübra Kangüleç Coşkun, Kübra Vural Özbey, Özden Dere, Özlem Özmen Akdoğan, Ulaş Özgün, Zeynep Z. Atayurt Fenge Edebiyat ve Kültürde Korkunun 8 Hâli başlıklı bu kitap, "Korku nedir?", "Korku insan yaşantısını nasıl etkiler?" gibi sorulara cevap bulmak amacıyla edebî ve kültürel metin incelemesi yapan bir çalışmadır. Farklı yüzyıllardan seçilmiş örneklere ışık tutan yazılar, korku izleği çerçevesinde okuru aydınlatıcı ve düşündürücü niteliktedir. Geniş bir yelpazede ele alınan metin incelemeleri, korkunun değişmekte olan hâllerini okura sunarken okur ve metin yazarı arasında köprü kurulmasına da aracılık eder. Her biri nitelikli akademik değer taşıyan yazılar, bir duygulanım türü olan korkunun bazı bireysel ve toplumsal durumlarda kaçınılmaz olduğunu ve çoğunlukla üzerinde düşünülmesi gereken durumlara yol açtığını gözler önüne serer.
A. Deniz Bozer, A. Pelin Şahin Tekinalp, Aslı Değirmenci Altın, Aytül Özüm, Canan Koca, Emine Seda Çağlayan Mazanoğlu, Gonca Gökalp Alpaslan, Hande Seber, İmren Yelmiş, Merve Sarı, Metin Yüksel, Nazile Kalaycı, Nurten Birlik, Özge Özbek Akıman, Özlem Aydın Öztürk, Pınar Taşdelen Bu kitapta; Türkiye'nin çeşitli üniversitelerinin farklı disiplinlerinden araştırmacılar, yalnızlık konusunda düşünce ve incelemelerini paylaşmaktadırlar. Yalnızlık, kimileri için bir tercih kimileri içinse bir sorun olmuştur ve içinde bulunulan bu günlerde hem toplumsal hem de bireysel açıdan farklı zeminlerde dile getirilen bir durum olmaya devam etmektedir. Bu kitap; edebiyattan felsefeye, tarihten spor bilimlerine yalnızlık izleğinin ifade bulduğu konuları okura sunmaktadır. Yalnızlığın 16 hâliyle ilgili bu yazılar; yalnızlığın ne olduğu, nasıl yaşandığı gibi sorulara cevap arayan incelemelerdir. yalnızlık nedir, nasıl yaşanır sorularına cevap arayan incelemelerdir. Her yazıda yalnızlık tanımı ve yaşantısı konusunda okur, kendine ait veya yaşadığımız dünyaya ait bulgular ve sorular bulacaktır. Son iki yıldır salgın sebebiyle çoğu insan yalnızlığı olabilecek tüm boyutlarıyla yaşadı ve yaşamaktadır. Bu kitap, bu bağlamda okura güncel yaşantısı ile ilgili de pek çok fikir sunmaktadır. Yalnızlığınız sadece bu kitabı okurken gereken ve hissedeceğiniz yalnızlık olsun.