Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi \ 5-7
Aslı Kaya, Aydoğan Kutlu, Barış, Kandeğer, Betül Aydoğan Ünal, Burak Koçak, Burcu Büyükekmekci, Cem Angın, Çağrı Çolak, Damla Mursül, Ezel Altunay, Fatih Güler, Ferda Koç, Hakan Gökhan Gündoğdu, Halil Emre Deniş, Hüseyin Sevinç, Merve Abanoz, Mücahit Bektaş, Naile Erdem, Ömer Faruk Tekin, Selcen Altınbaş Umut, Selçuk Aslan, Tuğba Salman, Zeynep Yıldırım Günümüzün en temel değerlerinin başında demokrasi gelmektedir. Birçok toplumsal, siyasal, ekonomik, demografik sorunun teorik ve pratik temeline inildiğinde demokrasi ile bir nedensellik ilişkisinin olduğu görülmektedir. Bu çerçevede demokrasiyi normatif temele yakınsatma çabasının başarı derecesi, toplumsal refah ve huzurun kademeli olarak artmasına yadsınamaz bir katkı sağlayacağı kabul edilebilir. Demokrasi, Abraham Lincoln'un anlatımıyla ve en temel olarak halkın, halk tarafından, halk için yönetimidir. Bu sürecin tamamlayıcı unsuru ise seçimdir. “Halkın, kendisini yönetmeye talip olanlar arasından en makul olanı tercih ettiği süreç” olarak ifade edeceğimiz seçim kavramı, çok faktörlü ve çok yönlü bir perspektifi zorunlu kılmaktadır. Seçim kavramının pratiğe yansımasında, seçimlerin adil ve dürüst bir şekilde gerçekleşmesinde, seçimin hukuki boyutunu ifade eden seçim hukukunun ayrı ve önemli bir yerinin olduğu bir gerçektir.
Akademik olarak seçim kavramı ise siyaset bilimi, yönetim bilimi ve hukuk biliminin kesişim alanında kalan multidisipliner bir niteliği ihtiva etmektedir. Son yıllarda seçim hukuku ve Yüksek Seçim Kurulu uygulamaları kamuoyundailgi çeken başlıklardan olmasına rağmen seçim hukukunun multidisipliner niteliği sebebiyle seçim hukuku kavramının akademik anlamda ilgi görmediği ve seçim hukuku alanının bakir kaldığı ifade edilebilir. Türkiye özelinde, toplumun makul çoğunluğunda, seçimlerin adil ve dürüst bir şekilde gerçekleştiğine dair bir kanaat mevcuttur. Seçim hukukunun gelişmesi ve bağımsız bir disiplin hâline gelmesi ise bu makul çoğunluğun, nitelik ve nicelik olarak artmasına katkı sağlamakla birlikte demokrasi pratiğinin zenginleşmesine imkân sağlayacaktır.
Bu akademik ve toplumsal farkındalıkla çalışma alanlarından birini seçim hukuku olarak tespit eden bir akademisyenin editörlüğü üstlendiği bu eser, seçim hukuku ile ilgili tüm kavramları ele alma iddiasında olmamakla beraber temel kavramları içermeye gayret etmekte olup seçim hukukunun bağımsız bir disiplin olarak görülmesi yönünde mütevazı bir çabadır. “İç kör hakemlik” sürecinin işletildiği bu eserin; isim, konu ve metot olarak özgünlüğü, izahtan vareste olup, içerik özgünlüğünün sağlanması hususunda titiz bir süreç işletilmiş olup çalışmanın tamamının benzerlik oranının %12 olduğu ifade edilmelidir.
Ahmet Hikmet Zabun Siyasi partiler rolleri gereği demokrasinin, demokratik siyasal hayatın olmazsa olmaz unsurlarındandır. Temsil ettikleri toplumsal kesimlerin çıkarlarını korumak ve iktidar ya da iktidar ortağı olarak toplumsal talep ve beklentileri hayata geçirmek siyasi partilerin hedefleri arasındadır. Siyasi partilerin hedeflerini gerçekleştirebilmeleri seçmenlerin üzerinde herhangi bir baskıya meydan verilmeyen bağımsız bir ortamda, bağımsız yargı denetiminde, şeffaf bir süreçle gerçekleştirilen seçimlerle olanaklıdır. Böyle bir seçim sürecinde eşit koşullarla yapılan kampanyalar da seçim sonuçlarını belirleme açısından önem taşır.
Türkiye’de siyasi partilerin katıldıkları yerel ve genel seçimler, heyecanlı bir kampanya dönemi sonunda gerçekleştirilmekte; seçimler öncesinde ve sonrasında toplumsal kesimler içerisinde tartışmaları da devam etmektedir. 2015 yılında yapılan ve hükûmet kurulamaması nedeniyle tekrar edilen 7 Haziran ve 1 Kasım genel seçimleri de bu anlamda özel bir örnektir.
Kitabın ilk bölümünde siyasal iletişim, seçimler ve seçim kampanyalarına ilişkin teorik bir çerçeve sunulmakta ve devamında 2015 genel seçimlerinde Mmeclise giren partilerin kısa bir tarihçesine yer verilmektedir. Devam eden bölümlerde dört partinin her iki seçimde yürüttükleri kampanya detaylı bir şekilde ele alınmaktadır. Karşılaştırma ve sonuç bölümünde ise seçim kampanyaları ve ortaya çıkan sonuçların bir karşılaştırması ve değerlendirmesi yer almaktadır.
Zeki Öztürk Seçim harcamalarının; denetlenmesi, üst sınırın konulması ve şeffaflığı sayesinde, toplum iktidarda gerçek temsilcilerini görme imkanına kavuşacak, kaynağı belli olmayan sermayelerce demokrasinin satın alınma olasılığı azaltılabilecektir. Dolayısıyla seçimlerde paranın gücü değil, oyların sayısı gerçek iktidarı ortaya koyabilecektir.
Merve Özdemir İrade kavramı birçok disiplin tarafından ele alınan ve günümüzde de bir tartışma alanı olarak varlığını devam ettiren konulardan biridir. Geçmişten bugüne dek insan üzerine düşünmenin bir parçası olarak ele alınan irade, insanın neye göre eylemlerini gerçekleştirdiğini, bu eylemleri gerçekleştirirken özgür olup olmadığı gibi soruların temelinde bulunmaktadır. İnsanın iradesinin var olup olmadığı, varsa mevcut koşullardan bağımsız işleyip işlemediği ise siyasal iletişim bağlamında bu kitapta ele alınmaktadır. İrade kavramını tarihsel bağlamıyla ele alan bu kitap, seçmen iradesinin anlaşılmasında büyük bir rol oynamaktadır. Elinizdeki kitap siyasal alanda “irade” kavramını anlamaya yönelik önemli veriler sunmaktadır.
Erkan Turan DEMİREL, Ahmet YATKIN, Muhammet DÜŞÜKCAN, Neslihan DERİN, Arzu ÇAKINBERK, Mehmet GÜVEN Belediye yönetimlerinin, yeniden seçilerek iktidarlarını sürdürebilmeleri ile vatandaşların memnuniyeti arasında doğrudan bir ilişkinin bulunduğu söylenebilir. Seçmen iradelerini kullanarak belediye başkanlarını iktidara taşıyan vatandaşların, iradelerinde kararlılık kazanmaları isteniyorsa, “beklentileri karşılanan ve memnun edilen vatandaş” özelliklerine bürünmeleri sağlanmalıdır. Kısaca, demokratik rejimlerde ancak yerel hizmetleri halkı memnun edecek düzeyde sunabilen yönetimlerin iktidarda kalmaya devam edeceği ileri sürülebilir.
Bu çalışma, belediye başkanlarının arkasında, kararlı şekilde duran bağlı seçmen kitlelerinin oluşmasına yardımcı olmak ümidi ile “belediye hizmet kalitesi, belediye başkanlarının liderlik tarzları ve seçmen bağlılığı” etkileşimini irdelemektedir. Ortaya konulan sonuçlar ile belediye başkanlarına yeni ufuklar açabilmeleri için aracı olunması olasıdır.
Murat İnan Temsilî demokratik yönetim biçiminin başlıca figürleri olan seçmenler, adaylar ve partiler, siyasetin karmaşık ve kendine has kuralları olan dünyasında nasıl düşünürler ve nasıl davranırlar? Bu temel soruya yanıt vermek üzere hazırlanmış olan bu kitap, 15 alt soru sorup bu soruları çoğu siyaset bilimi araştırmacıları tarafından elde edilmiş ampirik bulgulara dayanarak cevaplıyor. Siyaset biliminin evrensel kurallarını merak eden okuyuculara ve siyaset bilimi öğrencilerine keyifli bir okuma ile birlikte siyaset bilimine yönelik bilimsel bir bakış açısı kazandırmak üzere hazırlanmış bu kitap; seçim sistemleri, siyasi partilerin ve adayların çeşitli kategorizasyonları, siyasette seçen-seçilen uyumu, siyasette uzamsal modeller, siyasetin yeni fay hatları ve siyasette jenerasyon olgusu gibi konuları incelemektedir.
Ali Şahin, Merve Terlemez Türkiyede jeopolitik konumu siyasi yapisi uyguladiği politikalar inanç sistemi insani değerlere yönelik gösterdiği kabul ve hoşgörü kapasitesi vb. noktalar bağlamında bireysel ve kitlesel göç hareketlerine tarihin her döneminde ev sahipliği yaparak göçmenlere kuçak açmıştır. Halihazırda Türkiye dünyadaki en büyük sığınmacı nüfusunu barindiran ülke konumumdadır .kitapta göç göçmen göç teorileri göçmenlerin ve sığınmacıların toplumsal kabul ve uyum ile ilgili kültürel sosyal ekonomik yapısal ve hukuksal uyum yaklaşımları ve politikaları kitabın ana hedefidir.
Ahmet Emre Köker Bu kitap; “Türkiye’nin siber güvenlik anlayışı nasıl şekillenmektedir?”, “Türkiye’de siber güvenliği sağlamaya yönelik stratejiler ve hedefler ile politikalar uyumlu mudur?“, “Türkiye etkili ve aktif bir siber güvenlik politikası yürütmekte midir?”, “Türkiye’nin siber uzayda aktif bir strateji uygulamama şansı var mıdır?“ gibi sorulardan yola çıkılarak kaleme alınmıştır.
Siber uzayın anarşik yapısının birçok belirsizlik yaratıyor olmasından dolayı Türkiye’nin ulusal siber güvenlik stratejisini yönetmek için belirlenmiş sorular çerçevesinde siber vatan kavramına yönelik bir analiz gerçekleştirilmiştir. Bu doğrultuda siber vatan doktrini özelinde Türkiye’de siber faaliyetlerin dünü, bugünü ve geleceği üzerinde durulmuştur. Böylece Türkiye’nin yeni yüzyılına yönelik yeni bir siber politik rota belirlenmesinin gerekliliği üzerine odaklanılmıştır.
Ülkemizin yetki alanlarını sadece karasuları, hava sahası veya kara sınırı ile sınırlandırmak büyük bir yanlıştır.
Siber Vatan’ı savunmak millî bir duruş gerektirir.
Bu kitap, Cumhuriyet’in 100. yılına ithaf edilmiştir.
Yunus Çolak Yirmi birinci yüzyıl, devletler için olduğu kadar devlet dışı aktörler açısından da çok önemli değişimlerin yaşandığı bir yüzyıl olmuştur. Bu nedenle günümüz uluslararası ilişkilerinin yapı ve işleyişine dair devlet dışı aktörlerin dışarıda bırakıldığı her analiz, bir yönüyle eksik kalmaktadır.
Bu çalışma, yirmi birinci yüzyılın devlet dışı aktörleri arasındaki ayrılıkçı hareketlere odaklanarak günümüz uluslararası ilişkilerinin anlamlandırılabilmesi hususunda literatüre bir katkı sunmayı amaçlamaktadır. “Silahlı bir mücadele yürüten ayrılıkçı hareketler ne zaman ve hangi koşullar altında silah bırakır?” sorusundan hareketle, bu çalışma, şiddet seviyesi bakımından savaş boyutuna ulaşmış ayrılıkçı hareketler içerisinde silah bırakan günümüz yegâne iki örneğini odağına almaktadır.
Filipinler'deki Moro İslami Kurtuluş Cephesi (MILF) ile Sri Lanka'daki Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanlarının (LTTE) siyasalarındaki değişime odaklanan bu çalışma, bu değişimi, uluslararası sistem ve lider (ara değişken) faktörleriyle açıklamaya çalışmaktadır. Ayrıca bu çalışmada, C. Hermann'ın devletlerin dış politikalarındaki değişime dair modellemesi ayrılıkçı hareketlere uyarlanarak ayrılıkçı hareketlerin siyasalarındaki değişime dair özgün bir tipoloji geliştirilmiştir. Çalışmada elde edilen bulgular, ilgili aktörlerle yapılan mülakatlar (MILF lideri Sn. Hacı Murat İbrahim de dâhil olmak üzere) ile desteklenmiş ve böylece ayrılıkçı hareketlere dair literatüre özgün bir katkı sunulmuştur.
Ahmet Gedik, Bilgen Sütçüoğlu, Fahri Erenel, Hazerfen Gültekin, Levent Ürer, Murat Arslan, Ozan Örmeci, Suat Eren Özyiğit, Tolga Sakman 12 Eylül kaos ve anarşisini yöneten ana kumanda, Türk'ü Türk'e, kardeşi kardeşe kırdırdı. Çünkü sağ ve sol düşünceye bir araya gelip konuşma fırsatı vermediler. Eğer verselerdi Türkiye'de anarşiyi zaten tezgâhlayamazlardı. Sağ ve solu birbirine kırdıran bazı isimler, ABD'deki müesses nizamdan direktif alıyorlardı.
Evren, hükûmeti kurma görevini ANAP'a vermezse diye endişeleniliyordu. Turgut Özal da ANAP kurucusu Bedrettin Dalan'a düşüncesini sordu. Dalan “Milletimiz bize bu görevi tevdi etti. Eğer bu iradeyi başkasıyla paylaşırsak milletimize ihanet etmiş oluruz. Velev ki böyle bir şey derlerse biz de o zaman 'Milleten aldığımız emaneti yine millete geri veriyoruz.' diyerek Çankaya'da ayrılırız.” dedi. Ardından Özal da Dalan'dan güç alarak “Evet, ben de senin gibi düşünüyorum.” dedi.
Kitapta, 12 Eylül Darbesi sonrası kurulan ve 1983 genel seçimlerine katılan partilerin; kuruluş süreçleri, politikaları ve 12 Eylül öncesi ile benzeyen veya ayrışan taraflarının incelenmesi hedeflenmektedir. Bu süreci anlayabilmek için de 12 Eylül Darbesi öncesi siyasal ve ekonomik durum, 24 Ocak Kararları analiz edilecektir.
Aykut Aras, Bulut Doğan, Çağla Mavruk, Derya Seymen, İsmail Akbal, Mehmet Darıcı, Muharrem Şen, Nercü Durmuş Aydın, Seçkin Baykal, Talip Kurşuncu Sosyal bilimler içerisinde bazı kavramlar vardır ki çeşitli dönemlerde ön plana çıkmaktadır. Bu kavramlardan birisi de "sivil toplum"dur. Devlet dışındaki sivil ve örgütlü yapı diyebileceğimiz sivil toplum, demokratik ülkeler açısından çok büyük önem arz etmektedir. Sivil toplum kavramı, kökenleri Antik Yunan'a kadar dayanan ancak günümüzün de en önemli kavram ve araştırma konularından birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Sivil toplum düşüncesinin ortaya çıkardığı yapılanmalar ise sivil toplum kuruluşları/örgütleridir. Sivil toplum kuruluşlarının ortaya çıkması durumu, demokratik ülkelerde siyasal toplum karşısındaki örgütlenmeyle başlamıştır. Bu örgütlenme özellikle yirminci yüzyılın son çeyreği ile yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde önemli ölçüde hızlı olmuştur. Bu hâli ile sivil toplum kuruluşları, çeşitli yönleriyle topluma hizmet etmektedirler. Bu hizmet, sivil toplum kuruluşlarının bazen bir demokrasiye geçiş sürecinde üstlendikleri görevler bazen karar alma süreçlerine dâhil olmaları bazen afet yönetiminde üstlendikleri sorumluluk ve toplumsal çıkarlar doğrultusunda üstlendikleri birçok rolle kendisini göstermektedir.
Okuyucusuna sivil toplum düşüncesinin tarihçesi, Türkiye açısından sivil toplum düşüncesinin gelişimi ve sivil toplum kuruluşları hakkında açık ve sade bir anlatım sunan bu kitap, aynı zamanda günümüzün popüler kavramları olan yönetişim, karar alma süreçlerine katılım, afet yönetimi, demokrasi, yerel yönetimler gibi kavramlarla sivil toplum kuruluşlarını ilişkilendirmekte ve spesifik sivil toplum kuruluşu örneklerini de içermektedir.
Osman Meşe Tüm modern sosyal düzenler şiddet problemi ile yüz yüzedir. Buna karşın modern sosyal düzenler şiddet problemi ile farklı şekillerde ilgilenirler. Ancak hiçbir modern sosyal düzen şiddet problemini yok etmiş değildir. En iyi yol şiddeti meşruiyet ve faydalılık hakkında olan demokrasi gereği sınırlandırmak, yönetmek ve yönlendirmektir. Çalışmada şiddet problemi hakkında olan sivil-asker etkileşiminin demokratikleşmesi Yeni Kurumsal Yaklaşım ile incelenmekte, askeri etkililiği teminat altına almanın yolu demokratik kontrolü güvence altına almaktır tezi ispatlanarak şiddetin nasıl kısıtlanacağı, yönetileceği ve yönlendireceği sorusuna sözleşme kuramı ile cevap verilmektedir. Siyasetçilere, askerlere ve güvenlik konuları ile ilgilenen bilim insanlarına hitap eden ve özgün bir teorik teşebbüsü ifade eden çalışma sivil-askeri ayrı dünyaların insanları olarak gören ve sivil-asker ilişkisini sıfır toplamlı bir güç oyunu olarak açıklayan geleneksel teorilere karşı sivil-asker etkileşiminde hem demokratik kontrolü hem de askeri etkililiği garanti altına alan sözleşme kuramını Türk sivil-asker etkileşimi üzerinden açıklamaktadır. Çalışma Türk sivil-asker etkileşimini çerçeveleyen sözleşmeyi kamu yararı-özel çıkar dengesi, erkler arası kontrol ve denge sistemi, yönetişim yapıları dengesi ve sivil-asker güven dengesi olmak üzere Yeni Kurumsal Yaklaşımın sunduğu dört düzeyde analiz ederek şiddetin sınırlandırılması, yönetilmesi ve yönlendirilmesinde demokratik kontrol ve askeri etkililik etkileşimini irdelemektedir.
Ferihan Polat İnsanlığın bugün hâlâ deneyimlemeye devam ettiği savaş, vahşet, şiddet gibi tüm olumsuz ve tahrip edici edimlerinin arkasında, kolektif bilinç dışından köklerini alan travmatik duygu deneyimlerinin önemli bir etkisi vardır. Kolektif bilinç dışının bilince çıkamaması irrasyonel aklın edimlerini yaygınlaştırmış, insanın kendini güvende hissetmek için yöneldiği egemen olma tutkusu sonuçta tüm insanlığı nevrozlu bir gelişmenin batağına sürüklemiştir. Bu nedenle, modern dünyanın ruhen sakatlanmış insanın yarattığı medeniyet, gruplar, dinler, etnik kimlikler ve milletler arasında her an patlamaya hazır bir çatışma potansiyelini içinde taşır. Bu çalışma, siyasal hayatta hoşa giden ya da hoşa gitmeyen davranışların, bir; grup, din, millet ya da ırka aidiyet ile açıklanamayacağı, insanlığa ait üyeler olarak hepimizin aynı özden, güdülerden ve deneyimlerden ilham alarak bireysel ve toplumsal hayatımıza yön verdiğimizi ortaya koymaya çalışmaktadır. Siyasal davranışın tarihsel ve sosyolojik boyutlarına ek olarak psikolojik nedenlerini açıklamaya çalışan Siyasal Davranışın Psikolojisi adlı bu eser, sosyal psikoloji ve siyaset psikolojisine ilgi duyan okurların başvuracağı bir kaynak olma iddiasını taşımaktadır.


R. Berker Bank Sınıf kavramı pek çok düşünür tarafından toplumsal ilişkileri açıklamak için kullanılmıştır. Bu düşünürler arasında en bilindik olanı Saint Simon olmuştur. K. Marx da “sınıf” kavramını tarihî yapan ve toplumsal güçleri tanımlayan daha özel bir anlam yükleyecek şekilde geliştirip tarihsel materyalizmin temel bir kavramı hâline getirmiştir. Böylece “sınıf mücadelesi”, “sınıf bilinci”, “sınıf çelişkisi” tarihin kavranmasında önemli bir yere sahip olmuştur.
Nesnel gerçekliğin kendini açığa vurması dolayımsız bir süreç değildir. Tarihten devralınan koşullar içinde sınıf mücadelesinin kendini ortaya koyuş biçimi farklı toplumsal dolayımlarla gerçekleşir. Öznenin ise nesne ile olan ilişkisi edilgen olmayıp diyalektik bir süreçtir. Dolayısıyla tarihsel açıdan siyasal düşüncenin gelişimi, sınıf mücadelesinin neden olduğu tüm çelişkileri kendi içinde taşır; siyasal ve toplumsal süreçler üzerinde büyük etkiler yaratır.
Geleneksel tarih yazımının şekillendirdiği çalışmaların pek çoğu egemen sınıf(lar)ın olağanüstü yetenekleri, yaptıkları savaşları, antlaşmaları, fetihleri ve eşi benzeri görülmemiş kahramanlıkları üzerine dizilen methiyelere dayandırılarak yapılır. Bu çalışmanın amacı ise farklı sosyal sınıfların birbiriyle olan iktisadi ve toplumsal ilişkilerini ve bu ilişkilerin doğurduğu sonuçlar üzerinden hareketle siyasal düşüncenin gelişme ve değişme dinamiklerini, içinden çıktığı tarihsel ve toplumsal gerçeklikten koparmadan kavramaktır. Bu çalışmanın hedeflediği amaç ve sınırlar çerçevesinde; Antik Yunan uygarlığında önemli bir yeri olan kent devletlerinde (Polis), dinin egemen olduğu Ortaçağ Avrupası'nda ve kapitalizmin gelişmesiyle ortaya çıkan modern toplumda siyasal düşüncenin geçirdiği çeşitli evreler sınıf, siyaset ve devlet bağlamında ele alarak incelenmiştir.
Aysel Aziz Siyasal İletişim kitabı, ilk çıktığı 2003 yılından bu yana sürekli gözden geçirilmiş, genişletilmiş ve güncellenmiştir. Kitabın bu basımında da 8. basımda hem biçim hem de içerik olarak yapılan değişiklikler; yapılan güncellemeler aynen korunmuştur
Kitapta iletişim olgu ve süreci, iletişim olgusu temeline dayanılarak ancak siyasal söylemin de özellikleri dikkate alınarak anlatılmaktadır. Geniş tanımı ile tüm siyasal iletişim aktörleri, siyasal söylemdeki özellikler, türler, yöntem ve teknikler ile siyasal iletişimde kendine özgü bir yeri bulunan medya ve siyasal iletişim ilişkisi; kitabın üzerinde özellikle durduğu olguları oluşturmaktadır.
Kitap, siyasal iletişim aktörlerinden siyasal partilerin iletişimine özel bir yer vermekte ve siyasal partilerin gerek geniş ve gerekse dar zaman dilimleri içerisinde yapılan siyasal kampanyaları ve özellikle seçim kampanyaları üzerinde ağırlıklı olarak durmakta; Türk siyasal yaşamından örnekler vererek çok yakın tarihin siyasal kampanyalarını yorumlayarak anlatmaktadır.
Kitabın son kısmında ise siyasal iletişim ile ilgili olarak dünyada ve Türkiye'de yapılan araştırmalara değinilerek genel bir değerlendirme yapılmaktadır.

Adem Doğan, Göksel Göker Siyasal İletişim Araştırmaları kitabı, teorik ve uygulamalı araştırmaları içeren makalelerden oluşmaktadır. Bu kitapta; yerel ve genel seçimlerdeki seçmen davranışını etkileyen faktörler, siyasal iletişim sürecinde kullanılan temel stratejiler, siyasal reklamların yerel seçimlerde kullanımı ve etkileri, basın ve siyaset ilişkisi değerlendirilmektedir.
Kitabın önemli ayrıcalıklarından biri, genel ve yerel seçimlerde seçmen davranışına ilişkin araştırmaların bir arada bulunmasıdır. Ayrıca buna ek olarak siyasal iletişim çalışmaları kapsamında kullanılan siyasal reklamların çözümlenmesi ile siyasal iletişim çalışmalarında kullanılacak temel stratejilerin sunulmasıdır. Yine, siyasal iletişimin, özellikle bugüne kadar çalışılmamış bir saha olarak Elazığ ilinde uygulamalı olarak araştırılması kitabın en temel ayırıcı özelliklerinden biridir. Bu sebeple kitap, yerel siyaset bağlamında da önemlidir.
Rafet Aykut Akay Siyasal iletişim uygulamalarındaki gelişim,
toplumların demokrasi yapısındaki gelişime
ve kitle iletişim araçlarının gelişimine paralel bir
seyir sunmaktadır. İlk önemli örnekleri Amerika Birleşik
Devletleri’nde görülen siyasal iletişimin dünyaya yayılımı
ise yine bu ülke önderliğinde gerçekleşmiştir.

Siyasal iletişimin ülkemizdeki gelişim seyri, Amerika Birleşik Devletleri'nin
ve Batı Avrupa demokrasilerinin aksine yavaş gerçekleşmiştir. Siyasal iletişimin
sistemli, sürdürülebilir uygulama örneklerine çok az rastlandığı ülkemizde, bilinen bazı
yanlışların yıllarca tekrarı ve beraberinde getirdiği yanlış algılar 2000’li yıllara
kadar süregelmiştir.

Tüm bu yanlış algı ve uygulamaların tespit edilerek siyasal iletişimin daha doğru bir çizgide
seyretmesi gerektiği fikrinden yola çıkılan bu çalışmada, Siyasal İletişim Danışmanı
anlayışı ele alınmıştır. Ülkemiz siyaseti içinde doğru tanımlanamamış, kendine uygun
doğru bir alan bulamamış olan siyasal iletişim danışmanı anlayışı, bu çalışma kapsamında
ele alınmış ve öne sürülen fikirleri güçlendirmek amacıyla Türkiye’den alanlarında uzman
olan farklı isimlerin görüşleriyle daha doğru tanımlanmaya ve bu doğrultuda da daha
uygun bir konuma kavuşturulmaya çalışılmıştır.
Abdulkadir Gölcü, Ahmet Tarık Türkmenoğlu, Aysu Uğur Balcı, Betül Hande Doğan, Betül Karadeniz, Elif Kaya, Enderhan Karakoç, Fatma Çakmak, Hamide Sarıtaş, Hasan Rençber, Murat Başarır, Mustafa Akdağ, Nurullah Zafer Kartal, Onur Taydaş, Pınar Güner Koçak, Salih Gürbüz, Şükrü Balcı, Ümit Arklan, Zakir Avşar, Zühal Fidan Baritci İletişimin farklı alanlarına yönelik ulusal ve uluslararası boyutta her yıl çok sayıda bilimsel araştırma ve yayın yapılmaktadır. Çalışılan alanlar içerisinde, iletişimin hemen her safhasında izlerini bulabileceğimiz siyasal iletişim kavramı, ayrı bir öneme sahiptir. Günümüzde değeri artarak devam eden böylesine kapsamlı bir olguya yönelik çalışmalar, özellikle 21. yüzyılla birlikte daha fazla ilgi görmeye başlamıştır. Bu durumun nedenlerini geniş bir yelpaze içerisinde, bir dizi sıralamaya tabi tutmak mümkündür. Öyle ki yeni dönemle birlikte teknolojideki gelişmeler ve bunun iletişim alanına etkileri, demokrasinin gelişmesi ve iletişim özgürlüğüne ilişkin normların daha geniş boyutlu olarak kabul görmesi, medya ve iktidar ilişkilerindeki gelişmeler bu alana yönelik ilgi ve çalışmaların yoğunlaşmasının sebepleri arasında gösterilebilmektedir.
Siyasal iletişim kavramının disiplinlerarası bir çalışma alanı olması, alanın iletişim bilimcilerin yanı sıra diğer bilim dallarında da araştırma konusu olmasına imkân sağlamaktadır. Bu durum, aynı zamanda farklı araştırmacılar tarafından siyasal iletişim başlığı altında çok sayıda araştırma yapılmasına zemin hazırlamaktadır. Bu perspektiften bakıldığında, siyasal iletişimle ilgili araştırmalar yapan akademisyenlerin siyasal iletişimin teorik boyutu ile ilgili çalışmalarının bilimsel bir kitapta toplanması, sadece iletişim alanı ile ilgili değil, diğer bilim dallarında çalışanlar için de önemlidir. Bu çalışmanın, sayılan nedenlerin yanı sıra siyasal iletişimin teorik boyutuna ilişkin literatüre de büyük katkı sağlaması beklenmektedir.
Adem Doğan, Bayram Oğuz Aydın, Cengiz Anık, Enderhan Karakoç, Erdal Dağtaş, Göksel Göker, Halil Şeker, Konur Alp Koz, Lütfü Pınar, Mehmet Sezai Türk, Mustafa Bostancı, Neslihan Göker, Oğuz Göksu, Oğuz Güner, Onur Bekiroğlu, Onur Taydaş, Salih Gürbüz, Semay Buket Şahin, Şükrü Balcı, Türkay Türkan Ünlü Demokratik toplumlarda siyasetçilerin seçmenleriyle olan iletişimi büyük önem arz etmektedir. İktidarı elde etmeyi amaçlayan her kişi ya da siyasi parti, siyasal alandaki aktörlerin büyük çoğunluğunun rızasını almalı, yanı sıra da iktidarı devam ettirebilmek için yine bu aktörlerle olan bağlarını sürdürebilmelidir. Çünkü siyasetçilerin başarılı bir siyasi mücadele sürdürebilmesi, seçmenini iyi analiz etmesi ve etkili bir seçim stratejisi geliştirmesine bağlıdır.
İşte burada devreye siyasal iletişim girmektedir. Ne zaman hangi iletişim araçlarının kullanılacağı, kısa ve uzun vadede nasıl hareket edileceği, siyasi aktörlerin kamuoyuna nasıl sunulacağı, medya araçlarında hangi resim ve görüntülerin kullanılacağı, konuşma içeriklerinin ve süresinin nasıl olacağı ve bunların genel ve belli gruplara göre değişip değişmeyeceği, siyasal iletişim uzmanlarının önemle üzerinde durduğu konular arasında yer almaktadır. Siyasal iletişim, etkili bir tanıtımı getirebileceği gibi doğru stratejilerin izlenmemesi, günümüz iletişim kanallarının anlık ve hızlı dağılımı ile seçmen kaybına da neden olabilmektedir.
Siyasal iletişim sadece seçim ve referandum süreçlerinde hatırlanması gereken bir konu olmaktan öte sürekli canlı tutulması gereken siyasal alanın önemli bir kanalıdır. Bu noktada siyasal iletişim alanında kimi zaman farklı uygulamalara ve yöntemlere de başvurulduğu görülmektedir. Siyasal iletişim alanına ilişkin analizlerin, incelemelerin ve örnek çalışmaların yer aldığı bu kitap, siyasal iletişime ilgi duyan, bu alanda çalışmak isteyen kişilere de bir kaynak olarak hazırlanmıştır.
Cemile Arıkoğlu Ündücü Siyasal partilerin demokrasinin vazgeçilmez unsuru olarak görülmesinin nedeni, temsili demokrasinin ve kurumlarının partiler olmaksızın işlemesinin olanaksız olmasıdır. Bu kitap, demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan siyasal parti kavramının açıklanmasında kabul görmüş ilke ve tanımlamaları içeriyor. Kitabın Türkiye'deki siyasal partilerin tümü yerine sadece Türkiye İşçi Partisi'nin analizine yer vermesinin iki nedeni var. Birincisi, Türkiye'nin demokrasi deneyiminin çoğunluğunda seçimlerde sağ ideolojiye sahip partilerin başarılı olması ve iktidara tek ya da ortak sahip olmasıdır. Bu nedenle sol / aşırı sol ideolojik partiler hükümet olarak deneyimlenmemiştir. Literatürdeki analizler de bu duruma bağlı olarak daha çok parlamentodaki veya hükümetteki gücü oranında büyük partiler üzerine yoğunlaşmaktadır. Parçalı bir görünüm arz eden sol fraksiyonlar içinde TİP, Türkiye'de hayata geçirilen yeni cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin getirdiği ittifaklar sisteminin bir sonucu olarak adından sıkça bahsedilen ve sol ideolojiler içinde görünür olan bir izlenim vermektedir. Bu bağlamda TİP, sorunlara dönük tezleri ve çözüm yolları, seçimlerde izlediği stratejiler ve parti örgütlenmesi yönünden ele alınacaktır. Analizde, solun terminolojisi ve kullandığı söylem özgün hâliyle bırakılmıştır. Kitapta TİP analizi seçiminin ikinci nedeni ise, Türkiye'de siyasal partilerin tek tek işlendiği pek çok değerli çalışmalar yapılmıştır. Gerek tek partili gerek çok partili dönem ayrıntılı, zengin bir kaynakçaya sahiptir. Bu nedenle tekrar eden bir çalışmadan kaçınılmak istenmiştir.
Cihat POLAT 'Siyasal propaganda', 'siyasal iletişim' ve 'siyasal pazarlama' kavramları bir arada kullanıldığında 1900'lerin ilk çeyreğinden günümüze kadar siyasal alanda kullanılan tanıtım, iletişim ve ikna yaklaşımlarının kısa bir özeti ve bu yaklaşımların gelişim seyri ortaya çıkar. Ancak siyasal yaşam gibi son derece dinamik ve her gün yeni doğuşlara, yeniliklere ve sürprizlere gebe bir alanda yüz yıl ya da elli yıl öncesinin anlayışları ve yöntemleriyle yola devam edilebilir mi? Elbette 'Hayır!' Çünkü bu, yaşamın akışına ve doğasına aykırı bir durumdur. Bu nedenle tek taraflı, tek yönlü ve tek özneli propaganda yaklaşımı 1950'lerden sonra –siyasal iletişimin getirdiği radikal paradigma değişimine bağlı olarak- yerini yavaş yavaş iki taraflı ve iki yönlü bir yaklaşım olan siyasal iletişime bırakmıştır. Ancak siyasal iletişim de siyasal alana (mesaj odaklı) belli bir perspektiften bakmaktadır.
Hâlbuki, 21. yy'da söz konusu alana bütün unsurları ve çevresiyle birlikte daha sistematik, çok yönlü, seçmen odaklı, seçmen memnuniyetini merkeze alan ve bütüncül yöntem ve yaklaşımlara ihtiyaç vardır. Asli enstrüman olarak iletişimi kullanan siyasal pazarlama (parti ve aday gibi), siyasal unsurların amaçlarına siyasal alanın asli yapı taşları olan seçmeni merkeze alarak ve seçmen memnuniyetini sağlayarak ulaşabileceklerine inanır. Siyasal alanı bir pazar olarak görür ve ona yaklaşımında pazarın bütün unsurlarını, birbirleriyle ilişkilerini, etkileşimlerini ve bütün çevresel faktörleri birlikte ele alır; belirlenen amaçlara siyasal pazarlamanın araçlarını, yöntemlerini ve kendine özgü bakış açısını kullanarak ulaşmayı önerir. Bu öneri demokratik ülkelerde hızla kabul gördüğünden, bugün siyasal pazarlama yaklaşımı siyaset alanında yoğun olarak kullanılmaktadır.
Türkiye'de bu konularla ilişkili, siyaset bilimi ve siyasal iletişim alanlarında kendine özgü bakış açılarıyla yazılmış çeşitli kitaplar bulunmakla birlikte, siyasal pazarlamanın özgün ve sistematik bakış açısını ortaya koyan kapsamlı çalışmalar konusunda ciddi bir ihtiyaç vardır. Buradan hareketle bu kitap, tamamen fiili bir ihtiyaçtan kaynaklanarak yazılmıştır ve kitabın Türkiye'de siyasal pazarlama ve iletişim alanında önemli bir boşluğu dolduracağına inanılmaktadır.
Fatih Ceylan, Naci İspir Modern Çağ'la birlikte siyasal yönetimlerde temsilî demokrasi, en yaygın yönetim şekli olarak benimsenmiştir. Demokrasi ile yönetilen toplumlarda siyasal iktidarın yapılanmasını belirleyen en önemli faktör siyasal hayata katılma davranışı iken temsilî demokrasilerde bu katılma davranışının en basit ve en önemli şekli, seçimler aracılığıyla gerçekleştirilen “oy verme” eylemidir. Bu durumun sonuçlarından biri olarak temsilî demokrasilerde siyasal iktidarı ele geçirme noktasında seçmenin oy verme davranışının anlaşılması ve yönlendirilmesi, politika biliminin en temel konularından biri hâline gelmiştir. Bu açıdan oy verme, karar sürecinde seçmenin siyasal rızasının anlaşılması, “oy verme” eyleminin anlaşılması ve yönlendirilmesi noktalarında şüphesiz ki çok önemli bir olgu durumundadır. Bu bağlamda ele alınan bu çalışmada, araştırmacılar tarafından literatürde ilk kez geliştirilen Siyasal Rıza Ölçeği'nin de kullanımıyla seçmenin oy verme kararındaki siyasal rızası ortaya konulmaya çalışılmıştır. Siyasal rıza konusunda ilk saha araştırmalarından biri olan bu çalışmanın, konuyla ilgili araştırmacılara ilham kaynağı olması ve gelecekte konunun daha farklı boyutlarda ele alınmasına vesile olması umulmaktadır.
Can Akbay 1831 yılında Başkan General A. Jackson'ın yaptığı bir atamayı savunmak için New York Senatörü William L. Marcy'nin Senatoda söylediği, “Siyasi savaşta yenilenler görevlerinden çekilmelidir, ganimet savaşı kazananın hakkıdır.” ifadesinden sonra üst düzey yöneticilik kavramı yeniden tanımlanmaya başlandı.
İktidara talip partilerin seçim kampanyalarında seçmenlerine verdikleri vaatleri yerine getirebilmeleri büyük oranda uyumlu çalışacakları üst düzey yöneticilere bağlıdır. Bu yüzden iktidara gelen partiler, stratejik kararları alma konumunda bulunan üst düzey yöneticileri atamaya hakları olduğunu düşünürler. İşe göre adam değil adama göre iş yaklaşımı sonucu atanan ya da hızlı yükselen düşük profilli üst düzey yöneticiler, kurumların hem çalışan hem de hizmet kalitesini etkilemektedir.
Kitapta, geçmişten günümüze üst düzey yöneticilerin farklı sistem ve ülkelerde nasıl seçildiği, hangi okullarda yetiştirildiği, nasıl atandığı ve nasıl denetlendiği sorularına cevap aranmaktadır. Ayrıca Türkiye'de cumhurbaşkanlığı hükumet sisteminin getirdiği radikal değişiklikler hem diğer ülkelerdeki hem de parlamenter sistem dönemindeki uygulamalarla karşılaştırılmaktadır. Cevapları aranan bu sorular ve karşılaştırmalar, liyakat ve kayırmacılık çerçevesinde ele alınmaktadır.
Ahsen Saçlı, Aşkın İnci Sökmen Alaca, Aytekin Cantekin, Ergenekon Savrun, Fulya Köksoy, Gökhan Çapar, Halil Emre Deniş, Halil Kanadıkırık, Hasan Acar, İbrahim İrdem, Mehmet H. M. Bektaş, Ozan Kavsıracı, Serkan Yenal, Süleyman Temiz, T. Gökhan Özçelik, Yunus Karaağaç “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.” Bu sözle Herakleitos, zamanının çok ötesine bir mesaj göndermekteydi. Günümüzde zamana yenik düşen dünya ve insanlık, bu sözü her geçen saniyede yaşayarak doğrulamaktadır. Bir saniye öncesine dönmenin imkânsızlığı, pek çok alanda olduğu gibi uluslararası politikada da sürekli değişen ve dönüşen bir ortamı doğurmaktadır. Terörizm de uluslararası politikadaki diğer her şey gibi değişmektedir. Özellikle 11 Eylül Saldırıları, dünyada terörizmin değişim ve dönüşümünde katalizör etkisi yaratmış ve yeni bir başlangıç oluşturmuştur.
Siyasal şiddet, toplum ya da devlet kanalıyla gerçekleşen politikanın şiddet yoluyla işletilmesini ifade ederken radikalizm (köktencilik), bilim, din ve politikada temelden değişiklik yapma eğilimini ifade etmektedir. Bu kitapta terörizm, siyasal şiddet ve radikalleşme boyutuyla işlenmiştir. Alanında uzman akademisyenlerden oluşan yazar kadrosuyla ve uzun uğraşlarla hazırlanan bu kitabın, öğrencilere, akademisyenlere, güvenlik kuvvetlerine ve konuya ilgi duyan genel okuyucuya hitap etmesi amaçlanmıştır.
Bekir GÜNDOĞMUŞ Seçmenlerin siyasal tercihlerini belirleyen etkenler üzerine yapılan çalışmalar Türkiye’de çok da uzun sayılamayacak bir süredir araştırmacıların ilgisini çekmektedir. Ancak demokrasiyi özümsemeye çalışan Türkiye’de siyasal yapının belirli bir düzene oturamamış olması nedeniyle bu çalışmaların tam olarak sağlıklı sonuçlar verdiğini söylemek zordur. Bu nedenle, yapılan araştırmalar¬da çıkan sonuçlar belirleyici olmaktan çok, fikir verici özellikte olmaktadır.
Ahmet Tarık Türkmenoğlu Bireysel yaşam pratiklerinden sosyal yaşam pratiklerine, sosyokültürel yapıdan siyasal yapıya kadar toplumsal yaşamın birçok yönünü etkileyen medya, günümüzün temel tartışma konuları arasında yer almaktadır. Medyanın siyasete yönelik etkileri bu tartışmaların içinde önemli bir yere sahiptir. Siyasal alanı birçok yönden etkileyen medya siyasal toplumsallaşma sürecinin de önemli bir aktörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Modern toplumlarda medyanın birçok insan için en başat vakit geçirme aracı hâline gelmesi ve bundan dolayı zamanlarının çoğunu medyayı takip ederek geçirmesi, her türlü bilgiye medya vasıtasıyla ulaşabiliyor olmaları ve bunun karşılığında da medyanın kültürden sanata, ekonomiden siyasette kadar birçok alandaki bilgi ve içeriği çok kısa bir zamanda çok geniş kitlelere ulaştırabilmesi medyanın bu konudaki önemini arttırmaktadır. Bu kitap, medyanın siyasal hayat üzerindeki etkisini siyasal toplumsallaşma özelinde teorik ve ampirik olarak ele almaktadır.
Ali Fuat Gökçe Siyaset bilimi, 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra bağımsız bir bilim dalı olarak akademik alanda incelenmeye başlanmış ve üniversitelerin önemli kürsülerinden biri olmuştur. Siyaset bilimi diğer bilim dalları ile birlikte çalışıldığında oldukça geniş bir alana hitap etmektedir. Her bilim dalında olduğu gibi siyaset biliminin de kendisine ait kavramları ve tanımlamaları mevcuttur. Bu kavram ve tanımların siyaset bilimine ilgi duyanlar ve siyaset bilimine yeni başlayanlar ile siyaset bilimi öğrencileri tarafından öğrenilmesi ve siyaset biliminde ileri okumalar yapmak isteyenlerin bu temel kavramları bilmesi gerekmektedir.
Bu kitapta, modern siyaset biliminin temel kavramları yeni araştırmalar ve gelişmeler ekseninde incelenmektedir. Bu kavramlar arasında klasik siyaset bilimi kitaplarında yer alan; siyaset ve siyaset bilimi, devlet, siyasal iktidar, egemenlik, meşruiyet, siyasi partiler, seçim sistemleri, elitizm, demokrasi, siyasal katılma, siyasal kültür, baskı ve çıkar grupları ve kamuoyu gibi kavramların yanı sıra ideoloji ve ideolojilerin kısa açıklamaları ile günümüzde siyaset biliminde kullanılmaya başlanan küreselleşme kavramı yer almaktadır.
Funda Gençoğlu Siyaset, bize zannettiğimiz kadar uzak mı? Siyasal meseleler, söylendiği kadar karmaşık ve anlaşılması zor mu? Siyaset kötü ve kirli bir alan mı? Bu kitap, bu sorulara “Hayır.” yanıtını verirken siyasetin en nihayetinde birlikte yaşamanın insanlık onuruna yakışır yollarını bulma çabası olarak görülebileceği düşüncesine yaslanır. Böyle bir yaşamı kurmak ve onu koruyabilmek için ihtiyaç duyacağı kuralların neler olması gerektiğine karar vermekle ilgili her türlü insani eylem, gündelik hayata dair sıradan süreçler de dâhil olmak üzere, siyaset kavramına içkindir. Bu kitap, bu eylemlerden düşünmenin ve bilmeye çalışmanın değerine, düşüncelerin ve kavramların daha iyi bir dünyayı kurma çabasındaki önemine inananlara katkı sunmak istemektedir.
Başak Solmaz, Bilgehan Gültekin, Faruk Ataay, Kasım Karaman, Süleyman Karaçor, Zakir Avşar Kitle iletişimi ve medya alanında son 50 yılda yaşanan büyük gelişmeler, demokratik siyasi faaliyetleri de büyük ölçüde etkilemiştir. Akıllı telefonları, tabletleri veya bilgisayarlarıyla her tür enformasyona, habere, kültür-sanat ürününe ve eğlenceye çok kolay bir biçimde ulaşabilen günümüz insanı, artık ülke sorunlarından ve siyasi gelişmelerden çok çeşitli kaynaklardan haberdar olabilmenin yanı sıra siyasi tartışmaları, uzman görüşlerini ve çözüm önerilerini de medya aracılığıyla izleyebilmektedir. Medyanın siyasetin asıl sahnesine dönüştüğü böyle bir dünyada, sosyal medya da insanların siyasi tartışmalara katılabildiği ve görüşlerini ortaya koyabildiği yeni bir kamusal alan niteliği kazanmaktadır.
Siyasi faaliyetlerin büyük ölçüde medya ve sosyal medya üzerinden gerçekleşmeye başladığı bir çağda, demokrasinin siyasi katılım, siyasi iletişim, seçim kampanyaları ve propaganda, siyasi pazarlama ve reklam, kamuoyu oluşumu gibi pek çok ögesi yeni biçimlere bürünmektedir. Ancak, bu süreçte seçmenleri yönlendirmeye yönelik algı yönetimi çabalarının da artmış olması, siyasi güven sorununu en önemli başlıklardan biri hâline getirmektedir.
Siyaset, medya ve seçmen konusundaki yeni gelişmeleri farklı boyutlarıyla tartışmaya açan bu kitap, Siyaset Bilimi ve Siyasi İletişim bilim dallarında araştırmalar yapan uzman akademisyenlerce hazırlanan 12 bilimsel makaleden oluşmaktadır.
Ahmet Çoymak, Binnur Özkeçeci Taner, Cengiz Erişen, Elif Erişen, Elif Sandal Önal, Evanthia Lyons, Irmak Olcaysoy Ökten, Mirona Gheorghiu, Nagihan Taşdemir, Nebi Sümer, Nevin Solak, Onurcan Yılmaz, Özden Melis Uluğ, Özlem Dirilen Gümüş, Reşit Kışlıoğlu, S. Adil Sarıbay, Serkan Pakhuylu, Ulrike Niens, Vamık Volkan Bu kitap, her biri kendi alanında uzman öğretim üyeleri ve uzmanlar tarafından kaleme alınmıştır. Özellikle bu ülkede yaşayan okuyucuları hedef kitle olarak belirlemiş ve bu alanda şimdiye kadar yazılmış olan yerel ve uluslararası ders kitaplarında yer alan konuları, daha güncel bir bakış açısıyla ele almış kaynak bir kitaptır.
Bu kitap yazılırken aslen siyaset bilimi, kamu yönetimi, psikoloji, sosyoloji ve uluslararası ilişkiler gibi çeşitli bölümlerde açılan özellikle "siyaset psikolojisi" ve "siyasal davranış" gibi derslerde kullanılabilecek Türkçe yazılmış kaynak sıkıntısına bir ölçüde çözüm üretebilmek amaçlanmıştır.
Kitabın bu ilk cildinin içerisinde sırasıyla şu konular yer almaktadır: siyasal ideolojiler, araştırma yöntemlerine genel bakış, nitel ve karma araştırma yöntemleri, büyük grup kimliği, etnik çatışma, ırkçılık ve soykırım, siyasi liderlik, politik sistem algısı ve duygular, kolektif eylem, vatandaşlık ve politik güven, politik iletişim, kamuoyu ve medya.
Konuların anlaşılmasını kolaylaştırmak adına, yine bu ülkenin okuyucusuna hitap eden, güncel hayattan ve ülke meselelerini ilgilendiren örnekler seçilmiş; böylece okurların, kitapta siyasal davranışları anlatılan aktörlerin yerine kendilerini koyabilmelerine yardımcı olmak hedeflenmiştir.
Banu Cingöz Ulu, Beril Türkoğlu, Demet İslambay, Elif Çelebi , Eric A. Zillmer, Gülden Sayılan , Gülseli Baysu , Müjde Peker, Nazan Avcı , Özgen Yalçın , Özgür Güldü, Özlem Dirilen Gümüş , Reşit Kışlıoğlu, Robert W. Booth, Vanessa Tinker, Yasemin Gülsüm Acar Kitabımızın birinci cildinin basımının ardından geçen yaklaşık bir buçuk yıl sonra şimdi de ikinci cildi sizlerle buluşturmanın heyecanı ve mutluluğunu yaşıyoruz. Umarız bu cildimiz de ilk cildin gördüğü ilgiyi görür ve ileriki basımlarla alan yazında en çok bilinen, okunan ve okutulan kitaplar arasında yerini alır.
Bu cilt de yine ulusal ve uluslararası alanda siyaset psikolojisinin en temel konularını ele almaktadır. Konuları arasında; göç, milliyetçilik, sosyal toplumsallaşma, terörizm, toplumsal cinsiyet, çatışma yönetimi, barış, biyolojik yaklaşımlar, temsil ve dil, grup, kişilik ve kültür yer almaktadır. İlk cildin konularıyla birlikte düşünüldüğünde alanda çalışılan konuların neredeyse tamamını alanın uzmanlarıyla birlikte inceleme fırsatı yakalamış bulunmaktayız.
Özellikle alanı bilen ve bu alandaki bilgi birikimine yatırım yapma arayışında olanların gereksinimlerini büyük ölçüde karşılama iddiasında olan bu kitabın her iki cildinin etkisinin zaman içerisinde daha da yaygınlaşacağına inanıyor, alanın uzmanları olarak bizlerin çabalarının bunlarla sınırlı kalmayacağına inancınızın tam olmasını istiyoruz.
Daha sade ve güncel bir dille siyaset psikolojisini anlatmaya devam etmek en öncelikli hedeflerimiz arasında yer almaktadır.
Umuyoruz bir gün bu hedefe de ulaşmış olarak bu satırlarda buluşuruz.
Adem Sağır, Ali Babahan, Armağan Öztürk, Bülent Kara, Damla Topçu, Fahri Çakı, Gamze Aksan, Hakan Arıkan, M. Yavuz Alptekin, Mehmet Zeki Duman, Nazmi Avcı, Olgun Közleme, Taner Tatar, Ümmet Erkan Bu kitap; Siyaset Sosyolojisi dersini veren akademisyenlerin öğrencilerine tavsiye edebilecekleri bir ders kitabı içeriğinin yanı sıra sosyal bilimlerin çeşitli alanlarından araştırmacıların, akademisyenlerin ve meraklı okuyucuların konuyla ilgili sorularına cevap verebilecek içeriğe de sahip kapsamlı bir kitaptır. İçeriğindeki bu konu zenginliğinin tüm okurlarına faydalı olması dileğiyle...
• Siyaset ve Toplum
• Siyasetin Bağımlılığı ve Özerkliği: Ortodoks/Neo/Post-Marxizm
• Site-Toplumlarından Modern Uluslara Siyasal İktidar, Otorite, Hegemonya ve Meşruiyet
• Toplumsal Sözleşme Kuramları ve Siyaset Sosyolojisi İçin Önemi
• Ulus, Ulusçuluk, Ulus-Devlet ve Ulus İnşası
• Siyasal Rejimler ve Toplumsal Bağlamı
• Siyaset ve Toplum Yaşamında Seçkinler
• İdeoloji, Siyasi İdeolojiler ve Toplum
• Din ve Siyaset
• Sivil Toplum, Siyaset ve Devlet
• Toplumsal Hareketlerin Mahiyeti Dünü, Bugünü ve Geleceği
• Siyasal Kültür
• Siyasal Sosyalleşme ve Siyasal Katılım
• Kamuoyu, Propaganda ve Siyasal İletişim
Ahmet Aykut Altay, Aliye Bilge Certel, Atilla Göktürk , Ayşenur Taşkesen, Bengücan Fındık, Buket Ökten Sipahioğlu, Burak Başkan, Burak Özer, Cansu Kaymal, Damla Mursül, Düzgün Arslantaş, Emre Kolay, Enes Şahin, Ertuğrul Buğra Orhan, Esengül Danışan Artan, Evşen Altun Aslan, Gökhan Çelen, Kubilay Düzenli, Mehmet Emin Satır, Melike Molacı, Osman Öğütcü, Rüya Telli, Sedef Erkmen, Sefa Erkuş, Selçuk Kahraman, Selin Şahin, Semih Evciman, Şenol Arslantaş, Tuğçe Gür Türkdoğan, Tuna Saral, Tuncay Bilecen, Utku Aybudak, Yunus Can Polat Uzun soluklu bir çabanın ürünü olan “Siyaset Yazıları” başlıklı bu eser, farklı şehirlerden ve üniversitelerden ilgili alanlarda uzmanlıkları bulunan 33 yazar tarafından kaleme alınmıştır. Böylece Türkiye'de siyaset bilimi disiplini içerisinde oldukça geniş katılımlı sayılabilecek bu kitap; içerisinde değerlendirme konusu bulan pek çok olay, olgu, fikir, paradigma ve yaklaşım açısından siyaset araştırmacılarına kaynaklık etme niteliğine sahiptir. Siyaset biliminin disiplin içi geleneksel konularını oluşturan devlet, hegemonya, iktidar, kültür, ahlak, modernleşme, meşruiyet, rıza, toplum, ulus vb. hususların yanı sıra popülerliği artan toplumsal cinsiyet alanı ve güncelliğini koruyan göç ve kamusal alan ile biyopolitika ve nörobilim gibi yeni gelişmekte olan tematik araştırma alanlarına da yer verilmektedir. Seçimler, siyasal partiler, seçmen davranışları, oy verme modelleri, parti programları ve vaatleri, çeşitli boyutları ile ortaya konulmaktadır. Ayrıca adalet, özgürlük, bireycilik, demokrasi, etik, katılım, temsil gibi ilkelerle birlikte bellek, hafıza, diaspora, diplomasi, muhalefet, çatışma, savaş, piyasa, sınıf, siyasal değişme, vatandaşlık vs. olgular ve liberalizm, feminizm, İslamcılık, Marksizm, muhafazakârlık, milliyetçilik, popülizm gibi siyasal ideolojiler; ilgili bölümlerde işlenmektedir. Üstelik din, eğitim, felsefe, hukuk, iktisat, iletişim, mimarlık, sosyoloji, psikoloji, tarih, uluslararası ilişkiler vb. disiplinlerle siyaset biliminin nasıl kesişebileceği bu eserde açık bir şekilde görülmektedir. Bu kitap; siyaset bilimcilere, öğrencilerine ve okuyucularına, zengin içeriği itibarıyla öğretici, eleştirel ve tartıştırıcı olabilecek ve çeşitli araştırma ve çalışmalara ilham kaynaklığı edebilecektir.
Metin Karadağ Siyasal partiler, demokratik siyasal hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyaset ve kamu yönetim sistemimizde, siyasal partileri esas alan çalışmalar maalesef sınırlı olarak yapılmıştır. Oysa bu alandaki çalışmaların temeli, siyasal partilere dayanır. Bu çalışmada; siyasal partilerin yönetimi, ülke yönetimi yaklaşımıyla, iktidar ve ana muhalefet örnek olayı ile incelenmiştir.
Mehmet Fidan Siyaset ve maj ilişkisi siyasal arenada halkla ilişkiler siyasal reklamın kurumsal boyutları siyasal ikna siyaset konuşma ve hitabet siyasal pazarlama siyaset ve sosyal medya alanlarını incelemektedir
Bruce I. Newman “Onlarca yıl siyasi kampanyalar ticari kurumların gelişimine yönelik tasarlanan pazarlama ilke ve tekniklerini kendilerine göre uyarlamaya çalışmışlardır. Ancak yine, onlarca yıldır kampanyaların bu mantık üzerine kurulu olması siyasal alanda kullanılan pazarlamanın, ticari dünyayla rekabet edebilmesine adeta engel teşkil etmiştir. Bu süreç Obama'nın 2008 ve 2012 yıllarındaki kampanyalarına kadar da böylece devam etmiştir. Siyasal pazarlama akademisyenlerinin üstadı olan Bruce Newman bu aydınlatıcı çalışmasıyla Obama Modeli üzerinden ticari ve siyasi kurumlara yönelik başarılı kampanya yürütme konusunda değerli derslerle birlikte pazarlamada yaşanan paradigma kaymasını gözler önüne sermiştir. Bu eseri okumanın tam sırası; şiddetle tavsiye ederim”.
DENNIS W. JOHNSON
Emekli Profesör (George Washington Üniversitesi), Siyasi Danışmanlar ve Amerikan Seçimleri kitabının yazarı
“Amerikan başkanlık kampanyalarının analizinde 'ne oldu' sorusuna sıkça değinilirken, sadece Newman bunun ötesinde 'niçin' ve 'nasıl' sorularına da açıklık getirmiştir. Newman, Madison Bulvarının uyarlama savaşı verdiği siyasal pazarlamayı sofistike seviyeye iten inovasyon ve stratejileri gözler önüne sermiştir”.
TOM EDMONDS
Amerikan Siyasi Danışmanlar Birliği ve Uluslararası Siyasi Danışmanlar Birliği eski başkanı
“Eğer ticari bir faaliyet yürütüyorsanız bu kitabı okumalısınız. Siyasal kampanya yönetiminde yer alıyorsanız bu kitabı okumalısınız. Kâr amacı gütmeyen bir örgüt yönetimindeyseniz bu kitabı okumalısınız. Bu eser, bahsi geçen üç alanda kullanılabilecek yeni pazarlama stratejileri konusunda aydınlatıcıdır”.
RICK RIDDER
Siyasi danışman ve profesör (Denver Üniversitesi)
Cihat POLAT Siyaset kendine özgü bir alandır ve hata kaldırmaz. Siyasi adayların ve siyasetçilerin ise hataların çoğunu çoğu zaman basit ve sıradan konularda yaptıkları görülüyor. Ancak bazı hataların telafisi olmuyor. Bu alana çıkan birinin yapacağı küçük bir hata, onu yarışın dışına itebiliyor ve bütün emeklerin boşa gitmesine neden olabiliyor. Gereksiz bir hatadan dolayı ancak uzun yıllar sonra yakaladığı bir fırsatı elinden kaçıran çok sayıda siyasetçi bulunuyor. Benzer şekilde, birçok kişi aynı sebepten dolayı siyaset sahnesinden ayrılmak zorunda kalırken, birçoğu da gereksiz yere prestij kaybına uğruyor.
Hangi iş ve uğraşı ile meşgul olunursa olunsun, onun temel ilkelerini ve kurallarını öğrenmek esastır. Özellikle siyaset düşüncesi ve planı olan, siyasete yeni atılan, hâlen siyasetle uğraşan veya bu alanda kendini geliştirmek isteyen kişilerin 'siyasetin temel kurallarını ve olmazsa olmazlarını' mutlaka öğrenmeleri gerekir ki istenmeyen durumlarla karşılaşmasınlar.
Ancak her biri yüksek bürokrat, akademisyen, doktor, mühendis, avukat, ticaret erbabı, memur, esnaf, sendikacı vb. çok farklı mesleklerden ve yine çok farklı öğrenim altyapılarından olan siyasilerin, adayların ve ilgililerin, uzun uzun kitap okuyacak ve siyaset öğrenecek ne zamanları ne de imkânları oluyor. Onların ihtiyacı olan şey, siyaset sahasındaki temel ihtiyaçlarını karşılayacak, istedikleri zaman açıp bakabilecekleri, kolayca ve hızlıca okuyup anlayabilecekleri ve hemen uygulayabilecekleri bir başvuru kaynağı. Bu kitap tam da bunu sağlıyor.
Colin FLINT, Peter J. TAYLOR, Pearson Çok hızlı değişen günümüz dünyasında süreklilik ve süreksizlikleri anlaşılır kılmak, sağlam bir odak noktası ile birlikte esneklik de gerektiriyor. ColinFlint ve Peter J. Taylor entelektüel açıklık, titizlik ve vizyonlarıyla bu entelektüel gerekliliği karşılayacak bir metin ortaya koyuyorlar. Flint ve Taylor, küresel düzeyde deneyimlediğimiz değişimleri dünya-sistemleri çerçevesinde bir teorik bağlama yerleştirerek, politik şiddetten terörizme, çevre felaketlerinden emperyalizme, ekonomik eşitsizliklerden dışlayıcı ve köktenci milliyetçi ve dini politikalara, toplumsal cinsiyetten kentlerin küresel politikalara etkisine kadar çok sayıda sorunu doğrudan ele alıyor ve bizlere farklı bir bakış açısı kazandırıyor. Siyasi Coğrafya: Dünya-ekonomisi, Ulus-devlet ve Yerellik, başta uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi, siyasi coğrafya ve ilişkili alanlarda çalışanlar ve öğrenciler olmak üzere dünya politikasının işleyişini geleneksel ve alışılmış bakış açılarından farklı bir tarihsel ve coğrafi çerçevede anlamlandırmaya çalışan herkese temel bir metin sunmaktadır.
Tarık Demir Sosyal bilimler alanında ortaya konulan çalışmalarda çoğunlukla tarih ve coğrafya disiplinlerine ait bulguların birbirinden bağımsız ve ilintisiz bir şekilde kullanıldığı ve yine bu iki disiplinin kesişim noktasını oluşturan siyasi coğrafya konusuna gerekli ve yeterli ilginin gösterilmediği müşahede edilmektedir. Tarih ve coğrafya disiplinlerine ait bulguların birbirleriyle ilişkilendirilmek suretiyle analiz edildiği bu monografik çalışmada, sıra dışı sınır konusu coğrafi fragmanlar üzerinden incelenmiştir. Bu çerçevede, uluslararası ilişkiler tarihinde önemli yer teşkil etmiş olan ve/veya teşkil eden otuz iki adet coğrafi fragman örneği, siyasi coğrafya ışığında jeopolitik perspektiften analiz edilmiştir. Uç topraklar, koridorlar, kıstaklar ve bölünmüş adalar şeklinde dört kategoride gruplandırılan bu coğrafi fragman örnekleri aynı zamanda tarihsel açıdan da incelemeye tabi tutulmuştur. Çalışmada Alaska, Caprivi, Wakhan, Tenasserim ve Transnistria uç toprakları; Petsamo, Zengezur, Danzig, Antofagasta, Dobruca, Kongo, Amazon, Eritre, Adriyatik, Eilat, Akabe, Ege, Trieste, Neum-Klek, Siliguri ve Gansu koridorları; Kra, Panama, Orta ve Doğu Avrupa ile Perekop kıstakları; Yeni Gine, Borneo, Éire, Timor, Ateş Toprakları, Hispaniola ve Kıbrıs adaları incelenmiştir.
Aslı Kaya, Barış Kandeğer, Betül Aydoğan Ünal, Burak Koçak, Burcu Büyükekmekci, Cem Angın, Damla Mursül, Ezel Altunay, Fatih Güler, Hakan Gökhan Gündoğdu, Halil Emre Deniş, Kübra Öztürk, Merve Abanoz, Mücahit Bektaş, Naile Erdem, Ömer Faruk Tekin, Selcen Altınbaş Umut, Selçuk Aslan, Tuğba Salman, Zeynep Yıldırım 1982 Anayasası'nın anlatımı içerisinde siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Demokratik bir sistemin, siyasi partiler olmadan devam etmesi düşünülemez. Siyasi partilerin demokrasinin lokomotifi olabilmeleri için demokratik esaslara göre örgütlenmesi, iç işleyişlerinde demokratik kuralların hâkim olması ve bizzat kendilerinin demokrasi için bir tehdit olmaması gerekir. Bu hususların gerçekleşmesine birçok faktörün etki ettiği yadsınamaz bir gerçek olmakla birlikte ülkemiz siyasi pratiği açısından hukukun bu süreçteki etkisinin diğerlerine nazaran daha fazla olduğu ifade edilmelidir. Gerek kamuoyu tartışmalarında gerekse akademik çalışmalarda, parti içi demokrasi, çok temel bir sorun olarak ifade edilmektedir. Delege seçiminden başlayarak genel başkan seçimine kadar uzanan parti içi demokrasi pratikleri ile ilgili bazı siyasi partilerde pek tercih edilemeyecek uygulamaların varlığı bir gerçektir. Yüksek yargı organlarının siyasete olması gerekenden fazla müdahale etmeye yönelik geçmiş pratiklerinin oluşturduğu travmalar sebebiyle siyasi partiler, parti içi sorunların çözümüyle ilgili hukuki argümanların kullanımı konusunda istekli olmamaktadır. Hâlbuki sınırları belirlenmiş ideal bir siyasi partiler hukukunun parti içi demokrasiye katkısı olacağı açık olmakla birlikte siyasi partilerin demokrasi açısından tehdit oluşturması da engellenebilecektir.
Akademik olarak siyasi parti kavramı, siyaset bilimi ve hukuk biliminin kesişim alanında kalan multidisipliner bir niteliği ihtiva etmektedir. Son yıllarda, seçim hukuku ve Yüksek Seçim Kurulu uygulamaları, kamuoyunda ilgi çeken başlıklardan olmasına rağmen multidisipliner niteliği sebebiyle seçim hukuku kavramının akademik anlamda ilgi görmediği ve seçim hukuku alanının bakir kaldığı ifade edilebilir. Bu akademik ve toplumsal farkındalıkla çalışma alanlarından birini siyasi partiler hukuku olarak tespit eden bir akademisyenin editörlüğünü üstlendiği bu eser, siyasi partiler hukuku ile ilgili tüm kavramları ele alma iddiasında olmamakla beraber temel kavramları ele almaya gayret etmekte olup siyasi partiler hukukunun bağımsız bir disiplin olarak görülmesi yönünde mütevazı bir çabadır. Siyasi parti dispositifi, parti vergisi, tek sorun partileri gibi yabancı literatürde yaygın kullanılmasına rağmen ulusal literatürde görece az ele alınmış kavramlarla birlikte, sıklıkla kullanılmasına rağmen akademik çalışmalara az konu olmuş; yedek parti, hülle parti, tedbirli disipline sevk, kota, sicilden terkin, dağılma durumunun tespiti, blok/çarşaf liste gibi kavramlar da çalışmada incelenen başlıklardandır. “İç kör hakemlik” sürecinin işletildiği bu eserin isim, konu ve metot olarak özgünlüğü, izahtan vareste olup içerik özgünlüğünün sağlanması hususunda titiz bir süreç işletilmiş olup çalışmanın tamamının benzerlik oranının %10 olduğu ifade edilmelidir.
Onur Ertunç Sari Türkiye Cumhuriyeti, İkinci Dünya Savaşı sonrası NATO ve Varşova Paktı’nın kurulmasıyla oluşan iki kutuplu dünya düzeninde yeni bir savunma ve güvenlik politikasına ihtiyaç duymuştur. Bu yeni politika; kuruluşu, ilkeleri ve inkılapları itibarıyla emperyalizme karşı duran ve sömürülmekte olan milletlerin istiklal davasına örnek ve umut olan Türkiye'nin savaş öncesi müstakil politikalarından uzaklaşmasına sebebiyet vermiştir.
Konusu bakımından İkinci Dünya Savaşı’nın fiilen sona erdiği 1945 yılını çıkış noktası alan bu kitap, 1975 yılına kadar uzanan tarihsel süreçte Türkiye'nin güvenlik meselesini antlaşmalar kapsamında irdelemektedir. Nitekim bu eser, Soğuk Savaş döneminde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası siyasi, askerî ve iktisadi antlaşmaların iç ve dış politikada yarattığı dinamizmin yanı sıra siyasette ve kamuoyunda uyandırdığı tepkileri incelemek ve etki alanlarını tartışmak amacıyla kaleme alınmıştır. Ele alınan antlaşmaların maddelerine, yapılış süreçlerine, yükümlülüklerine ve orantılılığına da değinen bu çalışma, temel antlaşmalara dayanak gösterilerek yapılan tali antlaşmaların sonuçlarına da dikkat çekmektedir. Sonuç olarak bu kitap, üzerine çokça çalışılan tarihî ve siyasi konulara farklı bir pencereden bakıldığında hâlâ yeni görüşlerin var olabileceğini göstermektedir.
Ayşe Nur Çırak, Burak Doğangün Engin Aydın, Fatma Çıtak, Hakan Yıldırım, Hatike Koçar Uzan, Hilal Öztürk Küçük, Mukaddes Güler, Mustafa Kurt, Neslihan Arslan, Nurettin Bilmez, Selcen Altınbaş-Umut, Selma Özcan, Tülay Demir, Yasin Karadeniz, Yusuf Pala, Zeynep Öztürk Toplumsal yaşamın ayrılmaz bir parçası olan etik, tarih boyunca tartışılagelen ve günümüzde de revaçta olan kavramlardan biridir. Kamuoyunda çokça tartışılan etik meselesi, son yıllarda akademik çevrelerce de yoğun bir şekilde işlenmeye başlamış ve etik farkındalığın oluşturulması amacıyla kaleme alınan bilimsel çalışmaların sayısında artış yaşanmıştır. Ancak çeşitli alanlarla ilişkisi bulunan ve bu açıdan disiplinler arası bir nitelik taşıyan etik konusunun bütüncül yaklaşımlarla ele alındığı eser sayısı oldukça sınırlıdır. Bu bağlamda meseleyi farklı boyutlarıyla tartışma gayesiyle telif edilen bu kitapta etik konusu; işletme, çevre, siyaset bilimi, kamu yönetimi, iktisat, bankacılık, maliye ve muhasebe gibi alanlar çerçevesinde bir bütün içerisinde ele alınmaktadır. On altı bölüm hâlinde okuyucunun dikkatine sunulan bu kitap, sosyal bilimlerin çeşitli alanlarındaki güncel araştırmalarla etik konusunu bilimsel açıdan tartışarak gündelik pratiklerle akademik yazın arasında ilişki kurma amacını taşımaktadır.
Betül Duman Bay, Mustafa Kemal Bayırbağ, Osman Alacahan Kürt meselesi, uzun yıllardır memleketimizin politika ve siyaset gündemini belirleyen ana maddelerinden biri olarak önemini koruyor. Farklı taraflarca siyasi söylem alanında inşa edilen ve ezber hâline gelmiş kanaatler ve ön kabullerden beslenen savlar, suçlamalar ve gerilimlerin bu meselenin çözümüne bugüne kadar bir katkıda bulunmadığı açıktır. Kendileri hakkında inşa edilmiş olan ve genellemelere dayanan “Kürt” ve “Türk” imgeleri/algıları siyaset alanında üretilmekte, bu meseleyi memleketin evlatlarının nasıl algıladıkları ve deneyimledikleri ise kendilerine nadiren sorulmaktadır. Sorulduğu durumlarda ise kutuplaştırmaya dayalı bir siyaset ortamında inşa edilen söylemlere, imgelere ve kanaatlere nasıl baktıkları ele alınmakta; kendilerinin neyi nasıl deneyimlediği sorusu havada kalmaktadır. Ayrıca bu konu, Anadolu'da asırlarca birlikte yaşamış Kürt ve Türk etnik kesimlerin evlilik, akrabalık, komşuluk yaparak hâlihazırda kopmaz bağlarla bir diğerine bağlı olduğu varsayımından hareketle uzunca bir süre sosyal kaynaşma bağlamında ele alınmamıştır.
Bu çalışma, yukarıda anılan eksikliklere bir yanıt olarak ortaya çıkmıştır. Araştırmacılar, siyasi ezber ve kanaatlerden önce, “gerçek insanlar”ın kendilerini ve (eğer gerçekten varsa) ötekilerini nasıl gördüklerini, meselenin temelinde yatan dışlanma/ayrışma olgularını hangi temellerde ve nasıl deneyimlediklerini, bir diğerinden maddi ve duygusal bir kopuş içinde olup olmadığını (ve eğer böyleyse bunun ne düzeyde olduğunu) ve ayrışma/kaynaşma olgusunun memleketin tüm coğrafyasında tek tip bir biçimde ortaya çıkıp çıkmadığını sormanın daha yerinde ve çözüme katkı sağlayacağı düşüncesini benimsemişlerdir.
David Myers, McGraw-Hill "Elinizdeki bu kitap, sosyal psikolojinin konularını en geniş kapsamıyla ele almakta, klasikleşmiş deneysel ve saha araştırmalarını en güncel bilimsel çalışmalarla harmanlamaktadır. Bu bakımdan, akademisyen ve öğrencilerin yararlanabileceği eşsiz bir kaynaktır. Kitapta, sosyal psikoloji konuları bölüm bölüm ele alınmıştır; ilgili kavram, terim, kuram ve araştırmalar aktarılırken her bölüm kendi içinde bir bütünlük arz edecek şekilde akıcı bir öyküsel kurguyla ve dille yazılmıştır ayrıca bu kitap; tarihsel olaylarla, edebî ve felsefi metaforlarla zenginleştirilmiştir.
Ayrıca bu kapsamlı çalışma, sadece bilimsel bir disiplinin temel konularını okuyucuya aktarmakla kalmamakta, aynı zamanda savaş, açlık, çevre gibi gerçek dünya sorunlarının sosyal psikolojik boyutlarıyla ilgili çözüm önerileri de getirmektedir. Bu bakımdan elinizdeki kitap yalnızca bir ders kitabı değil, aynı zamanda sosyal psikolojiye ilgi duyan herkesin merakla okuyabileceği bir kitaptır."
Emine Zeynep Suda Sosyolojiye giriş niteliğindeki bu kitabı, üniversitenin en değerli unsuru olan öğrencilerimiz için hazırladık. Öğrencilerimizin akademik yaşamına en baştan itibaren eşlik etmek, onlarla birlikte düşünmek ve birlikte üretmeye yönelmek ne güzel…
Sosyoloji nedir, beşeri bilimler içerisindeki konumu nasıl tarif edilir, disiplinin kendine özgü nitelikleri nelerdir gibi temel sorulara çağdaş bir yanıt aradığımız bu kitapta bir sosyal bilim olarak sosyolojinin kuruluşunu hazırlayan toplumsal koşulları, toplum düşüncesini mitolojik, ütopik, felsefi ve tarihsel açıdan ele alan öncülleri ve 19. yüzyılda sosyolojik düşünceyi besleyen sorunları ve öncüleri tanıtmayı hedefledik.
Kitabımızda, klasik sosyolojik perspektifleri ve bu alanda çağdaş katkıları tanıtmayı istedik. Aşina olunmayan kavramları açıklamak amacıyla öğrencilerimizin yararlanabileceği kutularla hem sosyolojinin kurucularına dair bilgiler vermeyi hem de pozitivizmden organizmacılığa kadar sosyolojik tartışmalarda önemli yer tutan çeşitli kavramlara ışık tutmayı istedik.
Sosyoloji eğitiminde klasik olarak takip edilen izlek ile güncel tartışmalar ve yeni yaklaşımları sentezlemeyi önemsedik. Bu amaçla Batı'da önde gelen üniversitelerde okutulan sosyolojiye giriş niteliğindeki kitapları taradık, özellikle de eğitim açısından kolaylıklar sağlayan Amerikan sosyolojisi kitaplarını incelemeyi ihmal etmedik. İçeriği oluştururken Kıta Avrupa'sının değerli birikimini de yapı taşı olarak değerlendirdik. İngiltere'de ve Fransa'da okutulan giriş kitaplarını bu gözle yeniden inceledik.
Sosyolojide yöntem konularını, öğrencilerimizin bu alana giriş yapabileceği ve kendi çalışmalarında yararlanabileceği pratik bilgilerle oluşturmaya çalıştık. Bu çerçevede sosyolojik araştırmalarda kullanılan araçları; alan araştırması, etnografi, katılımcı gözlem başta olmak üzere temel başlıkları anlaşılır bir dille aktarmayı amaçladık. Kentler ve kentsel alanların dönüşümünü ele alan bir bölüm ekledik.
Türkiye'de sosyolojinin gelişimini ele alan bölümde Doç. Dr. Güven Gürkan Öztan'ın yazdığı bölüm, kitabımızı bu alanda yazılmış diğer kitaplardan ayıran önemli bir katkı sağladı.
Daha güzel bir dünya kurma umuduyla kitabımızı öğrencilerimize armağan ediyoruz.
John J. Macionis Sosyoloji öğrenmek; toplumu, toplumları ve kendimizi anlamaktır. Öyle bir çağda yaşıyoruz ki insanların çoğu, özellikle ekonomik gelecekleri konusunda kaygılı. Toplumu oluşturan kurumlar ve sosyal sorunlar hakkında bilgi edinerek çözümler üretmemiz kolaylaşır. Sosyoloji, toplumun bütün birimlerinde artan bir hızla gerçekleşen sosyal değişmeyi de yansıtır. Kısaca dünyayı daha iyi algılamak, işleyişini anlamak için bu eser, hem bilgilendirici hem de eğlencelidir.
Bu kitap, üniversite öğrencilerine hitap etmekle birlikte sosyolojiyle ilgilenen herkesin bir şeyler bulabileceği bir eserdir. Eğer aktif bir sosyoloji öğrencisi ve sosyolojik düşünce tasarımcısı olmak istiyorsanız, bu kitap sizin için çok iyi bir başlangıç olacaktır.
Abdullah Yargı, Ali Ermiş, Ayşe Taşkın Demiralay, Ayşegül Kip, Beyza Oğuz, M. Halit Ateş, Maşite Sevimli, Mehmet Emin Sarıkaya, Mustafa Özer, Münteha Çağatay, Özcan Güngör, Sevde Öztürk, Yasemin Özsoy, Yusuf Yaralıoğlu Bu kitap, her ne kadar din sosyolojisi bilimi çerçevesinde yürütülmüşse de esas olarak siyaset sosyolojisi, siyaset bilimi, tarih ve teolojinin temel konu ve argümanları bağlamında tamamlanmıştır. Gerçekte siyasal olan ile toplumsal olan iç içedir ve siyaset, doğası gereği “ilişkiseldir”. Bu ilişkisellik bağlamında hem teolojik hem düşünsel manada dinin siyasetle ilişkisi de önem arz etmektedir.
Din ve siyaset ilişkisini nasıl anlamalı? Bu, modern zamanlarda her din mensubunun, özellikle Müslümanların zihnini fazlasıyla meşgul eden bir soru(n)dur. Yaşanan siyasi, tarihî, sosyal, kültürel ve bilhassa Batı hegemonyasının etkin olduğu dönemlerde ve adalet arayışı içinde geçen zamanlarda insanların bu konuya dair soruları devam etmektedir/edecektir.
Bilindiği kadarıyla tarih boyunca geleneksel toplumlardan başlayarak bütün toplum biçimlerinde siyasal yapılanmaların din ile ilişkisi olmuştur. Bu, bazen din adamlarının doğrudan yönetme talebini ve erkini kullanma şeklinde bazen de siyasi liderlerin, din adamlarının desteğini alarak devlete ve yasaya dini meşruiyet kazandırma şeklinde işlerlik kazanmıştır. Bu tecrübeler sonucunda ortaya çıkan bazı ideolojiler ve bunların pratik sonucu olan bazı siyasal hareketler dünyanın her tarafında gündeme gelmiştir. İdeolojiler ve siyasal hareketler dünyada çözüm üretme, adına pek çok düşünce ve mücadele ortaya koyarak iddialarını ispatlama derdine düşmüşlerdir.
İşte bu kitap; siyaset ve din ilişkisini, teorik, teolojik ve tarihî temelde ele alırken siyasal ideolojiler, Türkiye'de siyasal partiler ve siyasal parti seçmenlerinin eğilimlerini tartışmıştır. Böylesi kompleks yapıda bir ilişkisellik barındıran din ve siyaset alanında akademik üretim yapmak kolay değildi ancak her şeye rağmen kitap genç akademisyenlerin cesareti, titizliği, okumaları ve geleceğe bir iz bırakma düşünceleri sayesinde vücut buldu.
Doğacan Başaran, Erdem Eren, Esra Sezer, Fahri Türk, İlker Limon, Kaan Gaytancıoğlu, Mustafa Yıldız, Sedef Zeyrekli Yaş, Taner Karakuzu Bu kitap kapsamında Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanlarının (Turgut Özal, Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer, Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan) ve Türk siyasal hayatında derin izler bırakmış üç liderin (Bülent Ecevit, Alparslan Türkeş ve Necmettin Erbakan) Orta Asya politikaları çözümlemeye tabi tutulmuştur. Netice itibarıyla elinizde tutmuş olduğunuz bu eserde Türk siyasal hayatında etkili olmuş/olan sekiz liderin Orta Asya politikaları ve Orta Asya konusunun liderlerin söylemlerine nasıl yansıdığı masaya yatırılmıştır. Kitapta Türkiye'nin Orta Asya politikasının oluşumunda liderlerin oynamış oldukları roller değerlendirildiği için okuyucuya Türkiye ve Orta Asya ilişkileri hakkında bütüncül bir resim sunmak amacıyla giriş mahiyetinde “Kurumsallaşıp Kurumsallaşamama İkileminde Türkiye'nin Orta Asya Politikası (1991-2021)” başlıklı bir bölüm kaleme alınmıştır. Bu bölüm hiç kuşkusuz daha sonra incelenen sekiz liderin Orta Asya politikalarının daha net bir şekilde anlaşılmasına önemli bir katkı sunmuştur. Bunun haricinde liderlerin Orta Asya politikalarının münferit bir şekilde durmalarının önüne geçmek maksadıyla kitabın onuncu bölümünde özellikle cumhurbaşkanlığı görevi ifa etmiş veya eden liderlerin Orta Asya politikaları onların söylemleri temelinde çarpıcı şekilde karşılaştırmalı bir noktainazardan çözümlemeye tabi tutulmuştur. Böylece özellikle liderlerin Orta Asya politikalarındaki farklılıklar ve benzerlikler ortaya konmaya çalışılmıştır.
Peter Trim and Yang, Im Lee Siber tehditler, toplumun her kesimi için kalıcı bir tehdit hâline gelmeye başlamıştır. Bu nedenle, siber güvenliğe bütüncül yaklaşımın altında yatan mantık, toplum üyelerinin siber saldırılar ve bunlarla nasıl başa çıkılacağı konusunda daha iyi bilgilendirilmesi ve böylece siber saldırıların neden oldukları zararın önlemesidir. Bu kitap, siber güvenlik yönetimini organizasyonel ve stratejik bir çerçeveye oturtarak okuyucuların zihinsel donanımı için bilgi ve becerilerini geliştirmelerini sağlamayı amaçlamaktadır. Kitap, akademik bir kitleye hitap etmenin yanı sıra konuyla ilgili bilgilerini derinleştirmek ve karşılaştıkları çeşitli siber güvenlik sorunlarıyla nasıl başa çıkabileceklerine dair görüşlerini genişletmek isteyen uygulayıcılara da hitap etmektedir. Kitapta ele alınan ana konular: stratejik siber güvenlik yönetimine giriş; stratejik siber güvenlik yönetimi ve paydaş yaklaşımı; hükûmet, endüstri ve toplum ayrımı arasında köprü kurmak; stratejik siber güvenlik yönetimi ve stratejik istihbarat; tehdit belirleme ve risk değerlendirmesi; yönetişim ve uygunluk karar verme; iş sürekliliği yönetimi; dayanıklılık politikası ve planlaması; entegre güvenlik ve risk yönetimi iletişim stratejisi; örgütsel öğrenme, değişimi yönetme ve güvenlik kültürü; siber güvenlik yönetimi ve siber güvenlik farkındalık programı.
M. Serdar Erbaş Küreselleşen dünyada kamu kurumları ve bütün olarak kamu yönetimi, kamu hizmetlerini mümkün olan en verimli ve etkin şekilde sunmaya çalışırken ülkede bulunan ya da uluslararası nitelikli kurum ve şirketlerle rekabet hâlindedir. Kamu kurumlarının sunduğu kamu hizmetinin ve ürünün rakipleriyle rekabet edebilecek düzeyde kalitesinin artırılması ile kamu kurumlarının, kamu hizmetinin ve kamusal ürünün markalaşması kamu yönetiminin gündemine girmektedir. Piyasada stratejik yönetim yaklaşımı ile kamu kurum kuruluşlarının rekabet gücünü artırarak gerekli rekabet ortamını sağlayamaması hâlinde özel sektör kuruluşlarının tekelleşmesi ya da oligopolleşmesi durumu ortaya çıkabilir ki bu durum kamu yönetimini ve ekonomiyi olumsuz etkileyecektir. Bu nedenle kamu yönetiminin hem ülkedeki özellikle yerli ve millî firmaların kalite yönetimi ve markalaşma sürecini desteklerken kendi bünyesinde kamu kurumları ve kuruluşları bünyesinde de markalaşma çalışmalarını desteklemesi önemlidir. İşte bu nedenlerle bu kitap, stratejik yönetim bağlamında kamu yönetiminin, kamu kurumlarının, bir bütün olarak ülkenin, kentlerin, üniversitelerin markalaşmasını kavramsal olarak ve uygulama örnekleri ile ortaya koymaktadır. Bu yönüyle kitap kamu yöneticisi ve çalışanları ile bilimsel çalışma yapan akademisyenler için kaynak bilimsel kitap niteliğindedir.
Konu Başlıkları:
• Marka ve Markalaşmanın Kavramsal ve Kuramsal Çerçevesi
• Türk Kamu Yönetiminde Kamu Kurumları ve Şirketlerinin Markalaşması, Markalaşmanın Teşviki
• Dünyada Kamu Kurumlarında Markalaşma
• Stratejik Yönetim ve Kamu Kurumlarının Markalaşması