Sağlık Bilimleri \ 1-20
Fatma Atıgan Günümüzde artık ilkokul çağından başlayarak öğretilmeye çalışılan bilgisayar kullanımı ve bununla ilintili olan on parmak klavye kullanımı hangi mesleği yaparsak yapalım, bize verim ve başarı getirecektir. Söz konusu amaçla yola çıkılarak hazırlanan bu kitapta, on parmak F klavye kullanma becerilerinin bireye kazandırılabilmesi için gerekli konulara yer verilmiştir.
On parmak klavye kullanmak ve hızlı yazı yazmak amacıyla edindiğiniz bu kitap; Büro Yönetimi ve Yönetici Asistanlığı, Tıbbi Dokümantasyon ve Sekreterlik Programlarında ve Adalet Meslek Yüksek Okullarında öğrenim gören öğrencilerin “Klavye Teknikleri” başlığı altında verilen derslerinde yardımcı bir nitelik taşımaktadır.
Kitap ayrıca, Adalet Bakanlığı'nın Kamu Personeli Seçme Sınavından “70 puan” alan adayların katılabilecekleri “zabıt kâtipliği” sınavlarında da başarılı olabilmeleri açısından müracaat edebileceği bir kitaptır. Gerek derslerde gerekse sınavlarda farklı standartlar kullanılsa da genel olarak performansınızı görmeniz ve ne kadar sürede ne kadar vuruş yaptığınızı belirleyebilmeniz açısından kitap sonunda hız hesaplamaları, yazım yanlışları ve genel puanlama cetvellerine de yer verilmiştir.
William G. Castellano “Yeni Normal” olarak adlandırılan içinde bulunduğumuz yeni dönem, çalışma hayatını kökten değiştiren yapısal dönüşümlere neden olmuştur. Küreselleşme, teknolojideki hızlı gelişmeler ve değişen işgücü yapısı, geleneksel insan kaynakları uygulamalarını yetersiz kılmaktadır. İş dünyasında başarı ve sürdürebilirlik ancak yeni yöntemleri araştırmak, uygulamak ve işgücü adanmışlığını sağlamak ile mümkün olacaktır. Bu kitapta, 21. yüzyılda sürdürülebilir bir rekabet üstünlüğü yakalamak isteyen ve bunun için sahip oldukları işgücü adanmışlığı ve yetenek yönetimini önemseyen örgütler için birçok uygulamaya yer verilmiştir.
İnsan Kaynakları Yönetimi alanında çalışmalarına devam eden pek çok değerli öğretim üyesisinin katkılarıyla Türkçeye kazandırılan bu eserin, akademisyenler, öğrenciler ve uygulamacılar için önemli bir referans olacağına inanıyoruz.
Arzu Kurşun “21. yüzyılda 'Yetenek' tanımı nasıl değişmiştir?”
“Şirketlerde dijital dönüşüm gerçekten gerekli mi?”
“Yapay zekâ yeteneği sayesinde mesleklerimizi elimizden alabilir mi?”
“Dijital dönüşüm için düzenlemeler artık bir zorunluluk mu?”
“Yapay zekâdan korkmalı mıyız?”
“Sağlık alanında dijital dönüşüm başladı mı?”

Kitabı okuduğunuzda tüm bu sorulara ve daha fazlasına cevap bulmuş olacaksınız.
Bu sorular oldukça önemli. Çünkü dijital dönüşüm yalnız şirketleri ve büyük ölçekli ekonomileri değil aynı zamanda işine gitmek için metro bekleyen çalışanı, gazete okuyan kadını, dünyayı gezen genci, emeklemeye çabalayan bebeği yani hepimizi ilgilendiriyor. Yapay zekânın yapacakları hepimizin hayatını şekillendirecek. İstesek de istemesek de… Geleceğin farkında olmak bakış açınızı ve yönünüzü değiştirebilir. Bu farkındalığı erken yakalamak ise şirketlerin ve bireylerin kaderini değiştirecektir.
İnci Çınarlı Sağlığımız ve iletişim kurma yetimiz, hayatımızın son derece önemli iki durumudur. Hepimizin birinci gündem maddesi olan sağlık, temel bir insan hakkıdır ve demokrasilerin de vazgeçilmez bir unsurudur. Yaklaşık 50 yıldır bir disiplin olarak karşımıza çıkan sağlık iletişimi, ülkemizde de son yıllarda halk sağlığı, sağlık eğitimi ve iletişim disiplinleri kapsamında ele alınmaktadır.
21.Yüzyılda Sağlık İletişimi başlıklı bu kitapta; sağlık, hastalık ve rahatsızlık kavramlarının sosyolojik açıdan değerlendirilmesi, sağlık iletişiminin boyutları, sağlık iletişimi disiplinine ait kuram ve modeller, sağlık iletişimi stratejileri, sağlık iletişimi kampanya tasarımı süreci, halk sağlığı enformasyonu ve medya arasındaki ilişki ve sağlık okuryazarlığı konuları ayrıntılı bir şekilde ele alınmaktadır.
Murat Erdoğan Sağlıklı ve uzun bir ömür için sağlıklı yaşam yöntemlerini benimsemek ve hayat boyu egzersiz alışkanlığını geliştirmek vazgeçilmez önem taşımaktadır. Özellikle metabolizma hızının yavaşlamaya başladığı 40’lı yaşlarda fiziksel aktivite çalışmaları, bireye sağlıklı yaşam adına çok değerli katkılar sunmaktadır.
Bu çalışmamız, günümüz dünyasında sıkça görülen hareketsiz yaşamdan kurtulmak için bireylerin fiziksel aktivitesini artırmasının önemini vurgulamak, böylelikle bireylerin sağlıklı yaşam davranışlarını sergilemesiyle birlikte yaşam kalitelerini artırmalarına bilimsel rehberlik sunabilmek amacıyla kaleme alınmıştır.
Tıbbın babası olarak anılan Hipokrat’ın da söylediği gibi “Sadece gıdalarımız bizi sağlıklı insan yapmaz, sağlıklı olmak için hareket de şarttır.”... Biz de bu sözün bilimsel geçerliliğini ana prensip olarak benimseyerek, ‘’40 Yaş Üzeri Egzersiz Rehberi‘’ kitabımızın, sağlıklı ve kaliteli bir yaşam için fiziksel aktivite alışkanlığını kazanmak isteyen bireylerin aktivite programlarını bilimsel olarak uygulamaları ve yaptıkları aktivitelerden daha fazla verim alabilmeleriyle birlikte fiziksel aktivite ve egzersizin sağlıklı yaşamın vazgeçilmez bir parçası olma yolunda toplumsal bilinçlendirmeye katkısı olabilmesinden mutluluk duyacağız.
Mutlu Keskin, Agit Ferhat Özel, Büşra Kılıç Sağlık ağızda başlar!
Ağız, diş ve diş eti hastalıkları kişinin bedensel sağlığını doğrudan etkileyebildiği gibi diğer yandan gülüşümüzün sosyal bir varlık olan bizlerin karakteri ve kimliğinin önemli bir parçası olduğu tartışılmaz bir gerçektir.
Bu kitap ağız ve diş sağlığına dair en çok merak edilen sorulara anlaşılır sade bir dil ile yanıt vermeyi amaçlamakla birlikte diğer yandan değerli okuyucularımızın genel vücut sağlığı ile ağız-diş sağlığı arasındaki bağlantıyı kavramalarını sağlayacak ipucu sorularını da içinde barındırarak genel sağlık bilincine katkı sunmayı hedeflemektedir.
Seda Yağız, Turgut İpek Cumhuriyetimizin 100. Yılı Armağan Kitapları Serisi kapsamında hazırladığımız “Beslenmeye Dair Merak Ettikleriniz 50 Soru 50 Cevap” kitabı, beslenme ve diyetetik programında okumayı düşünen veya beslenme bilimine ilgi duyan ve beslenme konusunda birçok sorusu olan herkes için, bir yanıtlayıcı kitap olarak hazırlanmıştır. Bu kitapta beslenmeye dair sıkça sorulan birçok soru ve bu soruların cevapları mevcuttur.
Beslenmeye yönelik birçok kafa karışıklığı mevcuttur. Bu kitapta, doğru kaynaklar ve önceliğin sağlığı koruma düzeni olarak incelendiği bütünsel bir yaklaşım ile cevaplarda birçok bilginin sade ve anlaşılır bir dille aktarılması amaçlanmıştır.
Beslenmeye yönelik merak edilen birçok sorunun artışı ile oluşan kafa karışıklığını ortadan kaldırabilmek için hazırlanmış olan bu kitabın sağlık çalışanlarına, beslenme alanında ilerleyenlere, beslenme bilimine ilgi duyan herkese katkıda bulunması dileğiyle.
Cansu Vatansever Yaşamın en eski formu olan mikroorganizmalar farklı yollarla insanlara bulaşabilmekte ve bazen hayatı tehdit edebilen boyutlarda hastalıklara yol açmaktadır. Bununla birlikte bulaşıcı hastalıklar dünya çapında salgınlara neden olarak yaşamı durma noktasına getirebilmektedir.
Solunum yolu, sindirim yolu, aracı bir organizma gibi farklı yollarla bulaşabilen bulaşıcı hastalıklar oldukça çeşitlidir. “50 Soruda Bulaşıcı Hastalıklar” kitabında çok sayıda olan bulaşıcı hastalıklar arasından en sık karşılaşılan bulaşıcı hastalıklar anlatılmıştır.
Bulaşıcı hastalıklarda en önemli konularından biri korunmadır.
Bu hastalıkların meydana gelmesinde bulaş yolları başta olmak üzere çeşitli bilgilere sahip olunması korunmayı daha mümkün hale getirmektedir. Buradan yola çıkılarak ‘50 Soruda Bulaşıcı Hastalıklar’ kitabı gerek birey gerekse toplum sağlığı açısından bilinç ve farkındalık oluşturmak amacıyla hazırlanmıştır.
Nuray Yılmaz Altıntaş Diş kayıpları, özellikle ilerlemiş diş çürüğü ve şiddetli diş eti hastalıkları gibi yaşam boyu süren ağız hastalıklarının son noktasıdır. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre bu kayıplar yalnızca psikolojik olarak travmatik değil, aynı zamanda sosyal ve işlevsel açıdan sınırlayıcı olabilir. Bu durumla başa çıkmanın temel kuralı ise oldukça basittir: Problemi tanımak ve onunla doğru biçimde mücadele etmek.
Günümüzde dental implantlar, diş eksikliklerini tedavi etmek için kullanılan en modern ve popüler yöntem haline gelmiştir. Ancak, implantoloji alanındaki büyük ilerlemelere rağmen, kamuoyunda yaygın olarak yanlış anlaşılan bilgiler bulunmaktadır. Bu rehber kitap, bu yanlış anlamaları ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. Aynı zamanda implant tedavisi öncesinde ve sonrasındaki olası sorulara cevaplar verirken, sağlıklı ve güzel bir gülümseme için atılması gereken adımları detaylı bir şekilde anlatmaktadır.
Umarım bu kitap, okurlarımıza sağlıklı bir gülümseme için gerekli ilhamı ve bilgiyi sunarak, gelecekteki gülümsemelerine güvenle adım atmalarına yardımcı olur. Kitabın tüm okuyucularına faydalı olması dileğiyle…
Soner Şişmanoğlu Diş çürüğü bilinen en eski hastalıklardan birisidir ve Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre en yaygın olarak görülen hastalıklar arasında yer almaktadır. Tedavi edilebilen ve korunulabilen bir hastalık olduğu için bu noktada birey olarak üzerimize düşeni yapmamız önemlidir. Alınan önlemler neticesinde dünya genelinde çürük görülme sıklığı azalma eğilimindedir. Özellikle gelişmiş ülkelerde; ideal düzeye ulaşmasa da çok olumlu yönde bir değişim görülebilmektedir. Ülkemizde de geçmişe oranla gelişme sağlanmış olsa da diş çürüğü ve çürüğe bağlı diş kayıpları fazlasıyla yaygındır.
Genel sağlık, ağızdan başlamaktadır ve ağız hastalıklarının da en temelinde diş çürüğü yer almaktadır. Dünya genelinde önemli bir hastalık olarak görülen diş çürüğünün önlenebilen bir hastalık olduğu ve her hastalıkta olduğu gibi, diş çürüğüyle mücadelenin temelinde de bilinçli bir toplumun esas olduğu unutulmamalıdır. Diş çürüğünden korunabildiğimiz müddetçe sağlıklı kalmanın temelini oluşturabiliriz ve en önemlisi güzel bir gülüşe sahip olabiliriz.
Biz akademisyenlerin en önemli vazifelerinden birisi de toplumu bilgilendirmek, alanımızla ilgili doğru bilgiyi iletmektir. Bu doğrultuda, Altınbaş Üniversitesinin “Yüzüncü Yıl Armağan Kitapları Serisi” bizlere büyük bir fırsat tanımıştır. Diş çürüğünün yakından tanıtıldığı ve çürükten korunmanın anlaşılır bir şekilde anlatıldığı bu kitap umarım diş çürüğü problemleri konusunda aydınlatıcı olacaktır.
Gökser Çakar, Şebnem Dirikan İpçi Diş etlerinizi hiç bu kadar iyi tanımadınız…
Diş eti sağlığına bütünsel olarak bakmanızı sağlayacak bu kitap, siz okuyucularımız için bir rehber niteliğindedir. Diş eti hastalıkları, dünyada en sık rastlanan kronik hastalıkların başında gelmektedir. Bu kitap ile, doğal dişler ve implantlar çevresindeki dokuların sağlığını, sağlıklı dokularda meydana gelen hastalıkların teşhis ve tedavilerini ve hastalıklardan korunma prensiplerini anlayacak ve aklınıza takılan tüm sorulara net cevaplar bulacaksınız. Ayrıca sistemik sağlık ile diş eti hastalıklarının direkt ve çift taraflı ilişkisini öğrenerek, ağız sağlığının sistemik sağlığın ayrılmaz bir parçası olduğunu, kapsamlı sağlık hizmetinde her zaman ağız sağlığının korunması ve iyileştirilmesine yönelik tedavilerin de yer alması gerektiğinin farkına varacaksınız.
Okudukça merakı artan tüm okurlarımıza sağlıklı gülümsemeler diliyoruz…
Aliye Tuğçe Gürcan, Figen Seymen, Hazal Özcan, Sabiha Ceren İlisulu Okul öncesi çocuklarda görülen erken çocukluk çağı çürükleri, ülkemizde ve dünyada önemli bir ağız ve diş sağlığı sorunudur.
Bu çürük tipi başlangıçta, sadece geceleri biberon, şekerli emzik ya da anne sütüyle emzirme kaynaklı olduğu düşünüldüğünden “biberon çürüğü”, “emzirme çürüğü” gibi isimlerle anılmıştır, ilerleyen zamanlarda bu etkenlerin olmadığı durumlarda da oluşabilmesi nedeniyle “erken çocukluk çağı çürüğü” olarak adlandırılmıştır.
Bebek ve çocukların hayat konforunu, genel sağlığını ve psikolojisini olumsuz etkileyen bu problem; estetik, fonksiyon ve konuşmada bozulmalara yol açabilmektedir. Süt dişlerinin erken yaşta çürümesi ya da kaybedilmesi sebebiyle, uzun süreli ve maliyetli tedaviler gerekebilmektedir. Sürekli dişlenmenin temellerinin atıldığı süt dişlenme, gelecekte sağlıklı ağız ve diş sağlığına sahip bir toplum yaratmak için dikkat edilmesi gereken en önemli dönemdir.
Çocuklarımızın ağız ve diş sağlığını korumak, onlara ve ailelerine doğru ağız bakımını öğretmek ve toplumumuzu bu konuda bilinçlendirmek amacıyla, Cumhuriyet’imizin kuruluşunun 100. yılında bu kitabı sizlere armağan etmenin coşkusunu yaşıyoruz.
Şule Topçu, Ekin Karlık, Şafak Yiğit Fizyoterapi, binlerce sene kaza veya bir hastalık sonucu oluşan işlev bozuklukları veya sakatlıklardan mağdur olan hastaların iyileşmelerinde temel bir tedavi olarak kabul görmüştür. Modern tıpta fizyoterapi; çoğu hastalığın kas iskelet sistemine verdiği olumsuz etkileri ortadan kaldırdığından ve kişilerin günlük
yaşama erken zamanda geri dönebilmesini sağladığından iyileşme sürecinde büyük rol oynamaktadır. Aynı zamanda sağlıklı bireylerin de yaşam kalitelerini ve fonksiyonlarını korumayı ve en üst düzeye çıkartmayı amaçlar.
Bu kitap, fizyoterapinin tedavi içerisindeki ve genel sağlık üzerindeki rolüne dair merak edilen sorulara sade bir dille, anlaşılır biçimde cevap vererek değerli okuyucularımızı bilgilendirmeyi amaçlamaktadır.
Soner Şişmanoğlu, Ayşegül Erten Tayşi, Görkem Sengez Kadınların, gebelik sürecinde ağız ve diş sağlığı ile ilgili güvenilir kaynaklara ulaşması ve bilgi kirliliğinden uzak durması, gebelik/doğum/lohusalık dönemlerinde anne ve yeni doğan sağlık risklerinin azaltılabilmesi açısından son derece önemlidir.
Temel ağız ve diş sağlığı hizmeti kapsamında, doğru ve güvenilir bilgilerin aktarılması diş hekimleri olarak bizlerin sorumlulukları arasındadır. Bu sorumluluk bilinciyle anne adayları olan sizler için popüler 50 soruyu cevapladık. Bu soruları oluştururken sadece kişisel deneyimlerimizden veya bilimsel birikimimizden yararlanmakla kalmayıp, sosyal medya üzerinden yaptığımız araştırmalarla anne adaylarının en çok merak ettiği soruları derlemeyi hedefledik.
Altınbaş Üniversitesi aracılığı ile sizlere ulaşmakta olan ‘’50 Soruda Gebelikte Ağız ve Diş Sağlığı’’ isimli bu kitap; gebelik süresince ağız ve diş sağlığınıza yönelik olarak aklınıza gelebilecek tüm soruların cevaplarını içerecek şekilde ve son bilimsel çalışmaların ışığında yazılmış olup, başucunuzdan ayırmayacağınız ve keyifle okuyacağınız ağız sağlığı rehberiniz olacaktır.
Servet Kayhan Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) günümüzde giderek artan sıklıkta görülmekte olan, özellikle 45 yaş üstündeki sigara kullananları daha çok etkileyen ve sağlık harcamalarında önemli bir yer tutan ölümcül bir hastalıktır. İyi tarafı ise artık günümüzde KOAH önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır. KOAH’ın tanı konulduktan sonra, ömür boyu takip edilmesi gereken bir sağlık sorunu olduğunu aynı zamanda hasta ve hekim işbirliğinin asla ihmal edilmemesi gereken bir husus olduğunu hatırlatmak isteriz. “50 soruda KOAH” kitabı hastaların kolay anlayabileceği bir şekilde hazırlanmış olup KOAH nedeniyle karşılaşabilecekleri sorunlar ve çözüm önerilerini içermektedir. KOAH oluşumunu önlemek KOAH’ı tedavi etmekten çok daha kolay ve daha az maliyeti olan bir yöntemdir. KOAH’ı önlemenin yolu sigara ve tütün mamullerinin kullanılmaması ve temiz bir atmosfer solumaktan geçer.
Hüseyin Akyol Meme kanseri günümüzde kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. Ülkemizde her 8 kadından 1’i meme kanseri olmaktadır. Ailede meme kanseri varlığında ve diğer risk faktörleri olan kadınlarda bu oran artmaktadır.
Kadınlarda ölümle sonuçlanan kanser hastalıkları arasında da meme kanseri birinci sırada yer almaktadır. Toplum sağlığını oldukça etkileyen bu kanser türü ile mücadele kapsamında erken tanı kritik önem taşır. Hastalığın erken evrede fark edilmesi için öncelikle bu hastalığı tam anlamıyla tanımak, sık karşılaşılan belirti ve bulgular hakkında eksiksiz bilgi sahibi olmak, doğru zamanda mamografi çekimi ile hastalığı teşhis edebilmek oldukça önemlidir. Her ne kadar ilerleyen yaşlarla beraber görülme sıklığı artsa dahi, meme kanseri riskini azaltmanın bazı yolları bulunmaktadır.
Bu kitap ile meme kanserinin en çok merak edilen sorularına cevap verilmekte ve hastalıkla ilgili bilgiler paylaşılmaktadır.
Derya Gemici Deveci, Atilla Yazıcıoğlu, Naz Esin Başkan, Nihal Bağlıoğlu Göz hastalıkları uzmanı tarafından hazırlanan reçeteye uygun görme gereçlerinin seçiminde optik merkez, aks, optik lens hammaddesi ve optik lensin fiziki özelliklerini göz önünde bulundurmak optisyenler ve optisyen adayları için çok önemlidir.
Bu kitap, optisyenlik sektörüne dair en çok merak edilen sorulara anlaşılır ve sade bir dil kullanarak yanıt vermeyi amaçlamakla birlikte göz sağlığı ve optisyenlik arasındaki bağlantıyı kavramalarını sağlayacak ipucu soruları içinde barındırarak genel sağlık bilincine katkıda bulunmayı hedeflemektedir.
Daha güzel ufuklar için doğru bakış açısıyla hedeflere odaklanma dilek ve temennisiyle...
İpek Ada Alver, Fatih Candemir Ameliyathane hastalar için bilinmezlerle doludur. Herkesin bilinmeyene karşı kaygı ve endişeleri olduğu gibi ameliyathanenin bilinmezliği de hastalarda soru işaretleri oluşturur: “Ne yapmalıyım? Nasıl hazırlanmalıyım? Bana ne yapacaklar?”
Ameliyat olacak kişiler çevrelerindeki insanların ameliyat deneyimlerinden etkilenerek genellikle olumsuz düşünceler ve davranışlar edinebilirler. Zaman içerisinde edinilen bu davranışlar insanlar tarafından doğru kabul edilebilmektedir.
Bu durum hastanın ameliyatının planlanması geciktirebilir, ameliyat olacak kişilerin psikolojik sağlığını bozabilir, ameliyat sonrası iyileşme sürelerini uzatabilir, erken dönemde enfeksiyona açık hale getirebilir, hastada komplikasyonlar gelişmesine sebep olabilir. Tüm bunlar ve daha fazlası hastanın sağlığına kavuşmasını geciktirmekle birlikte kalıcı hasarlar da oluşturabilir.
Kütüphanenizin en temel kaynaklarından birisi olabilecek bu kitap, ameliyat öncesi dönemden başlayarak ameliyat esnası ve ameliyat sonrası dönemle ilgili en çok merak edilen sorulara cevap niteliğindedir.
‘’Her insanın tedavi deneyimi ve bu deneyimden edindiği bilgiler kendisine özeldir!’’
Mehmet Soy Romatizma, sıklıkla kas iskelet sistemini etkileyen ancak iç organları da etkileyebilen ve kişinin hareket kabiliyetini kısıtlayabilen, işini ve sosyal yaşamını etkileyen ve çoğu defa süreğen olan bir grup hastalıktan oluşmaktadır.
Bu hastalıkların tanısı ve tedavisi bazen meşakkatli olabilen bir süreç gerektirebilir. Hastalar bu hastalıklara yakalandıklarını ilk duyduklarında telaşlanır ve çok sayıda soru ile hekimin karşısına gelir. Bu hastalığa neden yakalandım?
Bu hastalık geçecek mi? Nasıl tedavi olacağım? Bu ilaçları hep alacak mıyım?
Ve daha birçok soruya yanıt aramaya çalışırlar. Ancak günümüzün sağlık koşullarında Kamu Hastanesi hatta özel sektörde hastalarımızın aklındaki tüm sorularına cevap verebilmek için yeterli zamanı her daim bulamayabiliyoruz ve hastalarımız sosyal medyadan ya da etrafından duydukları ve önemli bir kısmı doğru olmayan bilgiler ile hareket edebilmekteler.
Bu kitap, hastalarımızın sıklıkla sordukları sorulardan yola çıkılarak yazılmış ve gerek ilk tanı konduğunda gerekse de ileri dönemlerde karşılaşacakları bazı sorular ve sorunlara doğru çözümler ve yanıtlar oluşturmak hedefi ile yazılmıştır.
Kitabın romatizma ile yaşamak zorunda kalan hastalarımıza yararlı olmasını umar ve sağlıklı günler dilerim.
Handan Tanyıldızı Kökkülünk, Özlem Yıldırım, İrfan Aydın Hastalıkların teşhis ve tedavisinde tıbbi görüntüleme yöntemleri çok önemli bir yer oluşturmaktadır. Görüntüleme teknikleri, temelde insan vücudunun gözle görülemeyen kısımlarının çeşitli yöntemlerle görülebilir hâle getirilmesidir. Tanı amacıyla radyoloji ve nükleer tıp kliniklerinde röntgen, mamografi, bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans (MR), ultrasonografi (US), tek fotonlu emisyon bilgisayarlı tomografisi (SPECT) ve pozitron emisyon tomografisi (PET) olmak üzere yedi temel yöntemi vardır, fakat bunların dışında da gelişen teknolojiyle birlikte kullanıma özel çeşitli cihazlar da bulunmaktadır. Radyasyon içeren cihazları tanımak ve bilgi sahibi olmak hem hasta hem de sağlık personelleri açısından oldukça önemlidir.
Bu kitap, radyasyon ve tıbbi görüntüleme yöntemleri hakkında en çok merak edilen sorulara tüm topluma hitap edecek yalınlıkta cevaplar vererek ilgili
konu hakkında toplumsal bilinçlendirmeyi hedeflemektedir.
Ahmet Özbek Yaşam, dünyada hiçbir canlı türü için soyutlanmış değildir. Canlılar birlikte olmanın getirdiği dinamikler içerisinde, bu dinamiklere sıkı sıkıya bağlı kalarak yaşamlarını sürdürürler. Bu bağlılık her bir canlının bireysel olarak normal yaşam sürmesinde önemlidir. Biri olmaz ya da eksik ise diğeri de olmaz ya da eksik kalır. İnsan ile mikroorganizmalar arasındaki ilişki öğlesine sıkı bağlarla bağlıdır ki bu ilişkide olabilecek muhtemel aksaklıklar insan bedeni gibi son derece karmaşık fiziksel ve psikolojik yapılanmaya sahip bir organizmayı çok daha büyük ölçüde olumsuz yönde etkileyebilmektedir.
Beden ve ruh sağlığının sürekliliği, dış uyaranların olumsuz etkilerini bertaraf edebilme gücü, yaşamın verimliliği, insanın üreten bir varlık olarak ortaya koyacağı değerler bir anlamda da bu ilişkilere bağlıdır. Bedenimizde bizimle birlikte olan trilyonlarca canlı varlık ve bunların taşıdıkları muazzam bilgi kapasitesi beraberinde tarif edilemeyecek kadar çok bilinmeyeni de beraberinde getirmektedir. Bilinmeyenlerin kapıları bilinenlerle açılabilir. Bilinenleri en sade ve anlaşılabilir bir dille size sunan bu kitap, sonsuz bilgi denizinde bir damla gibi gelecek ve sizde daha fazla merak uyandıracaktır.
Hülya Gülay Ogelman, Fatma Yenibayrak Sosyal beceriler, hayat boyu devam eden gelişim sürecinin önemli bir parçasıdır. Söz konusu beceriler, çocukların sosyal yaşamının yanı sıra duygusal, zihinsel, dilsel ve hatta fiziksel gelişimlerini de yakından ilgilendirmektedir. Bu nedenle sosyal becerileri geliştirmek, bireysel ve toplumsal açıdan önem taşımaktadır.
5-6 Yaş Çocukları İçin Sosyal Beceri Etkinlikleri isimli kitabın bu genişletilmiş 2. basımında yer alan 57 etkinlik, okul öncesi dönem çocuklarının yaparak, yaşayarak ve aktif katılımla sosyal becerilerini geliştirip yeni becerileri öğrenmelerini desteklemek amacıyla hazırlanmıştır.
Ayfer Gedikli, Cihan Yavuz Taş, Fatma Erdoğan, Hamza Ateş, Hande Çalışkan Terzioğlu, Kürşat Esat Alyamaç, Mehmet Emin Arslan, Murat Utkucu, Mustafa Koç, Nihat Yıldız, Obiyathulla Ismath Bacha, Seyfettin Erdoğan, Veysel Eren, Yakup Bulut, Zülkif Dağlı 06 Şubat 2023 günü Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen çifte depremler, sadece depremi yaşayanların değil toplum olarak hepimizin telafisi imkânsız acılar yaşamasına sebep oldu. Depremlerde enkaz altında kalarak hayatını kaybedenler yanında hayatta kalmayı başarabilenler için de durum hiç kolay değildi. 17 Ağustos 1999'da yaşadığımız Marmara Depremi sonrasında şahit olduğumuz ve “asrın felaketi” olarak tanımlanan bu depremlerde 50.000'den fazla canımız gitti. Yüz binlerce insan evsiz, işsiz kaldı. Devletimiz evlerini kaybeden insanlarımıza barınma imkânı sağlamak için seferber oldu. Pandemi sonrasında ekonomik olarak ciddi sorunlarla boğuşan ülkemizde, depremin getirdiği ek maliyetler büyük bütçe açıklarına, iş gücü, üretim ve çıktı kaybına yol açtı. Yapılan yardım ve desteklerle devletimiz halkımıza sıcak elini uzatırken kamu bütçesi üzerindeki yük de ağırlaştı.
19 Ağustos 1999 Depremi'nde enkaz hâline gelen Düzce, deprem ve sonrasında yaşanan olumsuzluklar yanında yapılması gerekli çalışmalar konusunda önemli bir deneyime sahipti. Düzce Üniversitesi olarak Kahramanmaraş Depremi ardından Düzce'nin deprem tecrübesinin paylaşımı yanında deprem bölgesinde yapılabilecek akut ve orta vadeli çalışmalar konusunda politika önerilerinde bulunmak üzere çalıştay yapmaya karar verdik. Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Nedim Sözbir hocamızın öncülüğünde, devlet erkanından üst düzey bürokrat ve temsilcilerin katılımı ile “Kahramanmaraş Depremi: Sorunlar ve Çözüm Önerileri” başlıklı çalıştayımızı gerçekleştirdik. Çalıştaya, yurt içi ve yurt dışından farklı üniversitelerden alanında uzman bilim insanları ve deprem bölgesinde yoğunlukları olmasına rağmen Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Veysel Eren hocamız yanında AFAD yetkilileri de iştirak ettiler.
Bu kitap çalışması, çalıştay katılımcılarının sundukları tebliğler ve çalıştay sonunda gerçekleştirilen soru-cevap faslında elde edilen bulguların bir araya getirilmesiyle kaleme alınmıştır.
Bu eser, depremlerde hayatını kaybeden canlarımıza ithaftır. Bir daha böyle acılar yaşanmaması dileklerimizle…
Zerrin Bölükbaşı Macit Psikolojik danışma ve rehbelik (PDR) alanının “yaşam boyu” kavramını kullandığı göz önüne alındığında, sunduğu hizmetlerin çocuklara bakım ve eğitim sağlayan yetişkinleri de kapsayacak şekilde programlandırılması gerekmektedir. Okul öncesi dönemden itibaren bu hizmetlerin programlı bir şekilde sunulmaya başlanmasıyla daha sonraki eğitim basamaklarında verilecek PDR hizmetlerinin de temeli oluşturulmuş olacaktır. Artık çocukların üç yaşından itibaren giderek yükselen oranlarda okula başlamaları, bu yaş dönemi çocukların çevreleri ile birlikte PDR hizmetleri kapsamına alınması için öncelikle bir Gelişimsel Sınıf içi Rehberlik programı oluşturmayı da kaçınılmaz kılmaktadır.
Sınıf içi grup rehberliği etkinliklerinin uygulanması esnasında özel danışan danışman ilişkisi geliştirilmeye çalışılmaz. Öğrencilerin belirli bilgi beceri ve tutumları kazanmaları amaçlanır. Öğretmenler ile işbirliği hâlinde gerçekleştirilir. Yalnızca öğretmenlerin yalnızca okul danışmanının gerçekleştirdiği etkinlikler olduğu gibi her ikisinin birlikte gerçekleştirdiği etkinlikler de bulunabilir. Kitapta bulunan, 27 haftayı kapsayan 108 adet etkinlik, aile katılımı çalışmalarının yararlılığı doğrultusunda aileleri de işin içine dâhil ederek hazırlanmış ve uygulanabilir hâle getirilmiştir.
Okula atılan ilk adım olan okul öncesinden itibaren gelişimsel bir sınıf içi rehberlik müfredatı hazırlamak ve uygulamak, koruyucu/önleyici yönü ile daha fazla gruba ulaşarak görünür kılmayı sağlayacaktır. Bu kitapta yer alan etkinliklerin tümü PDR'nin üç gelişim alanı olan kişisel-sosyal, eğitsel ve mesleki rehberlik kapsamında program tasarlama ilkeleri doğrultusunda hazırlanmış olup okul öncesi ve PDR alanlarındaki akademisyen ve uygulayıcıların görüşleri ile düzenlenmiştir. Etkinliklerin hemen hemen hepsi yazar tarafından ana sınıfı PDR çalışmaları doğrultusunda çocuklara bizzat uygulanarak değerlendirmesi yapılmış ve son hâli verilmiştir.
Guilhem Lesaffre Benedicte Boudassou Philippe Asseray Küçük canlılar, bitkiler, bahçe, kuşlar, bostan… Gezegenimiz hakkında daha fazla şey öğrenmek için yapabileceğin 80 etkinliği keşfet!
İşte, bu kitapta yer alan etkinliklerden birkaç örnek:
• Yemlik yapıyorum
• Uğur böceği yetiştiriyorum
• Kompost yapıyorum
• Yer fıstığı ekiyorum
• Kuşlara su veriyorum
• Avokado yetiştiriyorum
• Bir kirpi yuvası yapıyorum
• Fide torbasındaki çiçek ve sebzeleri ekiyorum
Gökhan Aba, Ramazan Erdem, Zeynep Kuh, Mahmut Akbolat, Özgün Ünal, Gülpembe Oğuzhan, Selin Ökçün, Mustafa Kurnaz, Birkan Tapan, Seda Aydan, Serap Durukan Köse, Aysu Zekioğlu, Duygu Ürek, Erdal Eke, Muazez Yelsiz, Arzu Yiğit, Betül Akalın, Mustafa Mete, Rojan Gümüş, Ekrem Sevim, Yasemin Akbulut, Gamze Kutlu, Fatih Durur, Emrah Önder, Abdurrahman Yunus Sarıyıldız, Elif Kaya Sağlık yönetimi alanında günümüze kadar belirli bir konu/ders odaklı ya da genel sağlık yöne­timi alanında çok sayıda kitap literatüre kazandırılmıştır. Bu kitapların içeriğine baktığımızda, konuların derinlemesine incelendiği ve genelde birbirinin tekrarı niteliğinde olduğu görülmektedir. Öğrenciler, bu kitaplardaki yoğun teorik bilgi içerisinde, bilmesi gereken önemli noktaları gözünden kaçırabilmektedir. Web üzerinde yaptıkları taramaların da güveni­lirliği ve doğruluğu tartışmalıdır. Bu kitabın yazımında temel amaç; öğrenci­lerin, sağlık yönetimi ile ilgili temel kavramları, özet, sade ve anlaşılır şekilde, tek kaynaktan erişebilmelerinin sağlanmasıdır. On yedi farklı üniversiteden ve kurumdan, her biri kendi alanında uzman yirmi yedi yazarın katkısıyla ortaya çıkan bu kitap toplam 20 bölümden oluş­maktadır. Her bölümde elli temel kavram olmak üzere toplamda 1000 temel kavram bir araya getirilmiştir. Öğrenciler, bu kitap ile detay­larda boğulmadan, hem öğrenciliklerinde hem de iş hayatına atıldıklarında bilmesi gereken anahtar noktaları pratik bir şekilde öğrenebileceklerdir. Tür­kiye'deki sağlık yönetimi literatüründe böyle bir çalışma bulunmamakta olup alanda ilk olma özelliği taşımaktadır. Kitabın; yalnızca ön lisans, lisans ve li­sansüstü seviyede öğrenim gören öğrenciler için değil akademisyenler, sağlık yöneticileri ve sağlık yönetimi ile ilgilenen tüm okuyucular için faydalı olacağı düşünülmektedir.
Niyazi Bilim Acil durum yönetiminin amacı, hedefi ve aşamaları ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Acil durumlara hazırlık aşaması ve acil durumlar esnasında uygulanması gereken yöntemler sade bir dille sunulmuştur. Acil durum planı hazırlama aşamasına geçmeden önce gerekli olan tüm prosedürler ayrıntılarıyla açıklanmıştır. Daha sonra, acil durum planı hazırlama süreci adım adım anlatılmıştır. Kitapta sunulan 10 adımda acil durum planı hazırlama rehberi sayesinde başarılı ve etkili bir plan kolaylıkla hazırlanabilmektedir. Rehber olması amacıyla örnek bir acil durum planı ile kitap sonlandırılmıştır.
İşyerleri için acil durum planı hazırlamak, acil durum eğitimleri ve tatbikatları yapmak, plan doğrultusunda hareket edilmesini izlemek ve kontrol etmekten sorumlu yöneticiler ve iş güvenliği uzmanları bu kitap sayesinde sürecin tüm aşamalarını rahatlıkla yürütebileceklerdir. Bu kitabın iş güvenliği uzmanlarına ve sivil savunma uzmanlarına, acil ve afet durum yönetimi konusunda çalışan tüm uzmanlara, mühendis, müfettiş ve ilgili kişilere rehberlik edebilecek pratik uygulamaları içeren bir kitaptır. Ayrıca, iş sağlığı ve güvenliği ve afet acil durum yönetimi alanlarında öğrenim gören tüm öğrenciler için de kaynak bir kitap niteliğindedir.

Acil durum planı hazırlamak istiyor fakat cesaret edemiyorsanız,
Başarılı bir acil durum planı hazırlamak istiyorsanız,
Acil durumlarda nasıl davranılması konusunda bilgi sahibi olmak istiyorsanız,
O hâlde bu kitap tam size göre.
Fahri Erenel, Ebru Caymaz Afetlerle mücadelede, özellikle de ülkemizde afet denilince akla ilk gelen deprem sonrası arama ve kurtarma çalışmalarında ilk 72 saat “Altın Saatler” olarak adlandırılır. Araştırmalar, ilk 30 dakikada hayatta kalma oranı %93 iken, bu oranın 3. günde %33’e, 5. günde ise %7’ye kadar indiğini göstermektedir. İlk 72 saati çok iyi değerlendirebilmek için afet yönetiminin ilk iki aşaması olan “Risk ve Zarar Azaltma” ile “Hazırlık” aşamasını çok iyi değerlendirmek ve planlamak gerekmektedir.
Kitap, özellikle ilk iki aşamaya yönelik çalışmalara katkı sağlamak maksadıyla afet ve acil durum yönetimi konusunda akademik ve uygulama boyutunda tecrübe sahibi iki yazar tarafından kaleme alınmıştır. İçeriğinde güncel yaklaşımlara yer verilmek suretiyle kitabın; bu alanlarda yöneticilik ve eğiticilik yapanlara, uzmanlara, eğitim alanlara, planlama birimlerinde çalışanlara, kamu ve özel sektör ayrımı gözetilmeksizin farkındalık sağlaması hedeflenmiştir.
Alper Yener Yavuz, Ayla Sevim Erol, Burak Bilecenoğlu, Cemal Gürkan, Deniz Kahraman, Deren Çeker, Gülbanu Gökbulut Zorba, Gülden Plümer Küçük, İdris Deniz, Mert Ocak, Sinem Hoşsöz, Yeşim Doğan Kitabımız, adli antropoloji alanında yıllardır hizmet veren 12 uzman ve akademisyenin ilk kez bir araya gelerek saha, kazı, laboratuvar inceleme, genetik ve kimliklendirme çalışmalarında kullanılan metot ve teknikleri, yerel ve orijinal olgular üzerinden ayrıntılarıyla anlattıkları, adli antropoloji pratisyenleri ve öğrencilerine yönelik hazırlanmış bir rehber kitap niteliğindedir.
Kitapta, kimliği bilinmeyen ve teşhis edilemez durumdaki çürümüş, yanmış ve/veya iskeletleşmiş cesetlerle çalışan adli antropologların olay yerinden laboratuvar analizlerine, ölüm şekli belirleme, DNA örneklemesi ve kimliklendirme safhasına kadar yürüttükleri tüm süreçler ayrıntıları ile anlatılmış, adli antropolojinin insan hakları çalışmalarındaki yeri ve önemine dikkat çekilmiştir.
Dennis Howitt Adli Psikoloji ve Suç Psikolojisine Giriş adlı bu eserin altıncı basımı; bu konunun anlaşılır, kapsamlı ve merak uyandıran bir yorumunu sunuyor. Önemli deneysel bulgulara yapılan sürekli vurgular ve bu araştırmalara dayanan teorisi ile kitap, sizi, bu büyüleyici alanın derin ve içeriğe dayanan bir anlayışı ile donatacak.
Çok sayıdaki pedagojik özellik; temel kavramları hızlıca kavramanıza, tartışmalı konuları tanımanıza ve her geçen gün daha da gelişen bu konunun kapsamlı başlıkları için pratik bir anlayış geliştirmenize yardım edecek.
Tamamıyla güncel ve hem klasik hem de modern çalışmaları ele alan bu kitapta size sunulan bazı detaylar:
• Adli hafıza, suçluluk, hırsızlık ve soygunlar, cinsel suçluların tedavisi ve daha birçok konu hakkında baştan sona güncellenmiş ve tamamen yeni fikirler,
• Teoriye güçlü bir vurgu ve derinlemesine kavrayışı destekleyen önemli deneysel bulgular,
• Detaylı bir şekilde incelenmiş, Birleşik Krallık ve uluslararası perspektiften konuyla ilgili önemli araştırmalar,
• Öğrencilere konu hakkında geniş bir kavrayış sağlayacak olan “Temel Kavramlar”, “Uygulamada Adli Psikoloji” ve “Tartışmalar”,
• Kolayca ulaşılan Temel Terimler Sözlüğü,
• Öğrencilerin dersin ötesine geçmeleri ve önemli araştırmaları keşfetmelerine yardımcı olmak için her bölüm sonunda kitap önerileri.
Bu kitap; psikoloji, uygulamalı psikoloji ve suç bilimi derslerini alan öğrenciler için, ayrıca öğrencilerin psikolojinin ceza adaleti ve kanunlarla nasıl bağlantısı olduğunu kavramalarını gerektiren birçok farklı konu için temel bir kaynaktır…

“Konunun; pek çok kritik analizle desteklenmiş güncel, açık ve kapsamlı yorumu.
Hâlâ piyasadaki en iyi kitap.”
Dr. Amanda D. L. Roberts, Lincoln Üniversitesi

“Bu ders kitabı, alanın bütün önemli başlıklarını içeriyor, üstelik Howitt'in öğrencilere güncel araştırma sonuçları üzerinden kurnazca yol gösterme becerisi olağanüstü.”
Prof. Leif Strömwall, Gothenburg Üniversitesi

“Oldukça kapsamlı bir çalışma, öğrencilere adli psikolojinin temeli olan önemli teorik kavramları tanıtan genel bir eser… Lisans öğrencileri için değerli bir kaynak.”
Dr. Jill Taylor, Teesside Üniversitesi

“Howitt'in bu kitabında konuların kapsamı mükemmel, ayrıca genel adli tıp müfredatı ile oldukça uyumlu. Piyasadaki birçok adli/suç psikolojisi kitabına nazaran bu kitap, başvurulacak yararlı bir kaynak. Kitapta önemli bütün noktalara yer verilmiş… Son revizyonlar her zaman güncel olduğunu ve son zamanlardaki dikkat çeken çalışmaları ve bu hızla gelişen alanda tartışılan önemli konuları içerdiğini gösteriyor.”
Dr. Gareth Norris, Aberystwyth Üniversitesi
Aliye Mavili, Burak Doğangün, Can Çalıcı, Cansu Abacı Yıldız, Cengiz Özbesler, Didem Elitez, Ezgi Ildırım Özcan, Fulya Giray Sözen, Gül Alpar, Hakan Baydur, Hüseyin Yıldız, İrem Akduman, İshak Aydemir, M. Burak Gönültaş, Melih Sever, Meral Öztürk, Murat Yıldız, Neylan Ziyalar, Oğuzhan Zengin, Önder Beter, Özgür Altındağ, Pınar Özdemir, Rumeysa Akgün, Sara Evli Özhan, Semra Saruç, Serap Daşbaş, Şeyda Yıldırım, Veda Bilican Gökkaya, Vehbi Ünal, Zeki Karataş Adalet hizmeti gibi önemli bir gereksinimi yerine getirmeye/karşılamaya çalışan adalet mekanizması, muhteviyatı itibarı ile zor ve örseleyici süreçleri içermektedir. Bu nedenle bu hizmetin yerine getirilmesinin yanı sıra, aynı zamanda bu süreçte birtakım dezavantajlı durumları nedeni ile örselenen/incinen/savunmasız bireylerin güçlendirilmesi de bir o kadar önemli ve gereklidir. İşte burada bireyi merkeze alan ve güç koşullara karşı onu güçlendirmeyi amaç edinen Sosyal Hizmet, yaklaşımı ve müdahale disiplini ile belki de en önemli hizmetlerden birini yerine getirmektedir. Dünyada ve ülkemizde çocuk mahkemeleri ile gelişen ve her geçen gün önemini artıran adalet sisteminde sosyal hizmet, Adli Sosyal Hizmet, değişen ve evrilen ceza-adalet anlayışı ile birlikte hizmet alanını da genişletmektedir. Bunlardan biri de çok çeşitli konularda (çocuk suçluluğu, boşanma davaları, evlat edinme, denetimli serbestlik, rehabilitasyon vs.) sosyal hizmet bakışını içeren bilirkişiliğe başvurulmasıdır. Bu kitabın çıkış noktası, Adli Sosyal Hizmet alanına bir nebze de olsa dikkati çekebilmektir. Ele aldığı konular hem temel hem de güncel gereksinimler bazlıdır. Yani sadece adalet mekanizması süreci içerisinde sosyal hizmet yaklaşımını ele almamakta, aynı zamanda adli sürece doğru yönelen potansiyellere de değinmektedir. Ayrıca adli makamlara yardımcı roller üstlenebilecek psikoloji, çocuk gelişimi, hukuk, adli bilimler ve psikolojik danışmanlık ve rehberlik gibi disiplinlerin formasyonlarına adli süreçler ve yaklaşımlar konularında katkı sağlaması beklenmektedir.
“… Adli sosyal hizmet uzmanı; faili, hükümlüyü, suça sürüklenen çocuğu, mağduru, risk altındaki kişiyi adli makamlara en etkin şekilde (çevresi içinde birey anlayışı, bireyin özerkliği, içinde bulunduğu dezavantajlı durumların ortaya konması vs.) anlatan ve durumlarına göre en uygun tedbir ve yaklaşımı öneren rolü ile “bilirkişi”; aracı, arabulucu, bilgilendirici, rehberlik edici, köprü kurucu, takip edici rolü ile adli mekanizmanın soğukluğuna karşı bireyi “güçlendirici”; risk altındaki kişi ve çocukların bir suçun faili ya da mağduru olmalarını engelleyecek tedbirlerin alınması ve uygulanmasında ise “önleyici” rol ve görevlere sahiptir diyebiliriz…”
Ayşegül Koç, Betül Özen, Birsel Molu, Cahide Çevik, Derya Dağdelen, Duygu Öztaş, Funda Özpulat, Hacer Gök Uğur, Melike Taşdelen Baş, Münevver Demirci, Nevin Günaydın, Özlem Soyer Er, Şenay Akgün Ülkemizin jeolojik yapısı, topografyası ve değişen iklim koşulları gibi nedenlerle doğal afet tehlikelerine sahip bir ülke olması bakımından edindiğimiz tecrübeler, bu süreçte aktif rol alan hemşirelerin "afet hemşireliği" konusunda eğitilmelerinin son derece önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu kitap; afetlere yönelik kavramsal bakış açısı kazandırmanın yanı sıra afete hazırlık, ilk müdahale, sahada ve hastanede afet yönetimi, afet psikolojisi, öncelikli alanlara özgü müdahaleler dâhil olmak üzere afet hemşireliğinin tüm yönlerini örnek vaka, beyin fırtınası ve soru cevap etkinlikleriyle konuyu özümseme fırsatı sunmaktadır.
Eğitim-öğretim faaliyetlerinde kullanılmak üzere içerdiği yazım tekniği bakımından alanın ilk örneği niteliğindeki bu kitap, lisans ve lisansüstü öğrencilerin yanı sıra mesleğini ilerletme sorumluluğuna sahip hemşirelere, toplumu afete hazırlama ve afet sürecini yönetme becerisi kazandırmada eleştirel düşünme becerilerini kullanarak bilinçli kararlar almayı öğretmede güncel ve yol gösterici bir kaynaktır.
Afet hemşireliğinin tüm alanlarını içeren ve alan uzmanlarının kaleme aldığı bu kitabın hemşirelik eğitiminin yanı sıra ülkemizdeki afet bilinci ve farkındalık çalışmalarına katkı sağlamasını umuyoruz.
Şakir Şahin Dünyada küresel iklim değişikliği etkisinin giderek arttığı günümüzde çevre, doğal afetler, risk ve kriz yönetimi, afet ve acil durumlar, iş dünyası ve toplum hayatını yakından ilgilendirmektedir. Yaşanan doğal ve teknolojik afetler çalışma hayatını olumsuz etkilemektedir. Ülkemizde sanayileşme, istihdam ve üretim ekonomisinin sürdürülebilmesi için afet riskleri azaltılmalıdır.
Afet ve Acil Durumlarda İş Sağlığı ve Güvenliği adlı bu kitapta afet ve acil durumların çalışma hayatı üzerindeki etkileri araştırılmış ve iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için yapılması gerekenler tüm yönleriyle ele alınmıştır. Güvenli bir çalışma ortamının tam olarak sağlanması için afet ve acil durumlarda nelerin yapılması gerektiği detaylı bir şekilde anlatılmıştır. İş hayatına ilişkin tüm yasal süreçler ele alınmış, düzenlemelerin afet ve acil durumlarla olan ilişkisi ortaya konulmuştur. Afet ve acil durumlarda risk yönetimi ve kriz yönetimin nasıl gerçekleştirileceği ve hayatta nasıl kalınacağı şekil ve akış şemaları anlatılmıştır. Aynı zamanda verilen bilgiler günlük hayatta da karşılaşılacak afet ve acil durumlarda nelerin yapılması gerektiği konusunda yardımcı olacaktır.
Fatma Neval Genç Doğal ve insan kaynaklı tehlikeler ve afetler insan yaşamının ayrılmaz unsurlarıdır. Hem küresel hem de ulusal ölçekte kriz ve afetler aynı zamanda siyasetin ve yönetimin mücadele etmek zorunda olduğu, önemleri giderek artan temel konulardır. Türkiye'de de özellikle doğal afetlerin neden olduğu sonuçlar ve tüm ülkeleri etkileyen COVID-19salgını, kriz ve afetlerin toplumsal, siyasal, ekonomik yapı içindeki önemini göstermektedir.
Bu kitap; afetler konusunu kamu yönetimi bakış açısından ele almakta kavramsal çerçeveden, küresel ölçekte afetlerle mücadele stratejilerinden hareketle, uygulama boyutunda ağırlıklı olarak Türkiye özelinde afetleri afet yönetim süreçlerini yaşanan afet tecrübeleri çerçevesinde değerlendirmektedir.
A. Murat Köseoğlu Afetler dünyada her yıl binlerce insan hayatının sonlanmasına, ciddi şekilde yaralanmalarına ve önemli oranlarda ekonomik hasarlara yol açmaktadır. İnsanoğlu elindeki teknolojik gelişmelere rağmen afetler konusunda hala çaresiz ve zor durumlarda kalabilmektedir. Bu nedenle afetler önemli oranda fiziki ve psikolojik zararlara yol açmaya devam etmektedir. Afetlerin kayıpsız veya en az seviyede kayıpla atlatılması için afete hazırlık, afet yönetimi ve afete müdahale çok büyük önem taşımaktadır. Afetler ister doğal isterse insan kaynaklı olsun, ulusal veya uluslararası yardım faaliyetlerinin hedefi felaketler yüzünden oluşan acıları dindirmek, kayıpları azaltmak ve her felaketzedeye insani değerlere uygun bir yaşam düzeyi sağlamaktır.
Bu kitabın öncelikle afet yönetimi ve insani yardıma ilgi duyan her kesimden okuyucunun, kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarında çalışan planlamacı, uygulayıcı ve yöneticilerin, bu alanlarda topluma yardımcı olmak isteyen gönüllülerin ve söz konusu alanlara ilgi duyan araştırmacı ile öğrencilerin başvuru kaynağı olarak ilgisini çekeceği değerlendirilmektedir. Ayrıca jeolojik yapısı, topografyası ve iklim özellikleri nedeniyle doğal afetlerle, siyasi coğrafyası nedeniyle de uluslararası siyasi krizlerle sık sık karşılaşan ülkemizin afet yönetimi ve insani yardım faaliyetleri gelişimine katkıda bulunacağını düşünülmektedir.
Adeviye Çopur, Ayten Dinç, Bahşende Taşdemir, Elçin Balcı, Emrah Gökkaya, Ercan Tuzcuoğlu, Fatma Kılıç Dokan, İsmet Çelebi, Muhammet Bayraktar, Mustafa Yükseler, Mürsel Karabacak, Nurcan Bıçakçı, Ömer Demirbilek, Sedat Per, Selma Kara Dünyanın var oluşundan bu yana sıklığı ve etkilenen insan sayısı artarak devam eden afetler, hayatın kaçınılmaz bir gerçeği hâline gelmiştir. Dünyada etkilenen insan sayısının giderek arttığı göz önünde bulundurulduğunda afetler ile baş etmenin yollarını öğrenmek neredeyse tek seçeneğimiz gibi görünmektedir.
Bireysel veya toplumsal olarak normal yaşamda bile uyulmakta zorluk çekilen etik ilkelere afet ve acil durumlarda da uyum beklenir. Ancak beklenmedik bir anda ortaya çıkan, dışsal denetim mekanizmalarının yetersiz kalabileceği, olağan durumlardan tamamen farklı olan afet zamanlarında yönetim oldukça zorlaşır. Dolayısıyla afetlerin oluşturduğu olumsuz durumlar etik ilkelerin uyulmasını da zorlaştırabilmektedir.
Afet durumunda etik yaklaşımın incelenmesi, sorunların, gerekçelerin ortaya konması, afete ve afetzedeye müdahalenin kolaylaştırılması, afetzedelerin ve müdahale ekiplerinin etik sorunlar yaşamaması ve ikilemde kalmaması açısından önem arz etmektedir.
Bu eserde, afetlerde uyulması gereken etik yaklaşımlar konusunun derinlemesine incelenmesi amaçlanmıştır.
Bu eserin, öncelikle afet yönetimi alanına ilgi duyan her kesimden okuyucuya, kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarında çalışan planlamacı, uygulayıcı ve yöneticilere, bu alanlarda topluma yardımcı olmak için emek veren gönüllülere ve söz konusu alanlara ilgi duyan araştırmacı ve öğrencilere başvuru kaynağı olacağına inanıyor, amacı doğrultusunda verimli olmasını diliyoruz.
June E. Downing, Amy Hanreddy, Kathryn D. Peckham-Hardin Eğitimciler ve terapistler ağır ve çoklu yetersizliği olan öğrenciler için etkili iletişimi nasıl destekleyebilirler? Günümüzün en iyi araştırmaları ve stratejileri bu güvenilir ders kitabının ve öğretim rehberinin üçüncü basımında yer almaktadır. Günümüzün ve geleceğin eğitim uzmanları, iletişim becerilerini değerlendirmekten akranları ve yetişkinleri müdahaleye katmaya kadar, tüm yaşlardaki öğrenciler için iletişimi desteklemenin bütün süreçlerine yönelik en güncel bilgileri ve kullanışlı yönlendirmeleri elde edecektir. Önemli bir ders kitabı ve profesyonel bir kaynak olarak bu kapsamlı kitap eğitimcilere, paraprofesyonellere, dil ve konuşma terapistlerine ve okuldaki diğer görevlilere her öğrencinin iletişim kurma hakkını desteklemede yardımcı olacaktır.
KAPSANAN KONULAR: İletişim değerlendirmesi, müdahale stratejileri, becerileri öğretmek için doğal fırsatları belirleme, alternatif ve destekli iletişim sistemleri (ADİS), iş birlikçi öğretim, problem davranış, işlevsel iletişim öğretimi, okuma yazma öğretimi, yorumda bulunmadan dikkati çekmeye kadar basit talep etmenin ötesinde birçok farklı becerinin öğretimi.
Bahar Eren Kuru, Doğukan Yılmaz, Duygu Yaman, Ebru Delikan, Emine Çifcibaşı, Emre Bodrumlu, Fatma Berrin Ünsal, Fatma Soysal, Gökhan Kasnak, Gülçin Akca, Gülnur Emingil, Halil Erhan Fıratlı, İlkay Peker, Ladan Hajhamidiasl, Merve Köseoğlu, Merve Yıldırım Üçüncü, Murat Baş, Mustafa Altındiş, Mustafa Yılmaz, Muzaffer Arıkan, Nesrin Saruhan, Nurdan Özmeriç Kurtuluş, Nursen Topçuoğlu, Ogül Leman Tunar, Pelin Özmen, Resul Karakuş, Seçil Çalışkan, Sıla Çağrı İşler, Sibel Elif Gültekin, Süleyman Yıldırım, Tuğba Şahin, Ulvi Kahraman Gürsoy, Umut Pamukçu, Ümit Ertaş Ağız mikrobiyomunun hızla artan öneminden yola çıkarak şekillenen bu kitap, medikal alanda gelişen mikrobiyota kavramı ve çalışmalarının diş hekimliğinde de yapılmasına kapı aralamak, etkileşimlere daha çok dikkat çekmek, ağız mikrobiyotası ile oral ve bazı sistemik patolojilerin ilişkisini ortaya koymak ve araştırma çağrışımları oluşturmak düşünceleri ile gündeme gelmiş ve her bölümün bizzat uzmanı ya da uygulayıcısı tarafından kaleme alınmasına özen gösterilmiştir.
Asiye Dursun, Betül Ulukol, Elif Çimşir, Emine Tunç, F. Zehra Ünlü Kaynakçı, Gökhan Kabacaoğlu, Merve Çıkılı Uytun , Muharrem Koç, Nilüfer Koçtürk, Nurten Karacan Özdemir, Osman Zorbaz, Özlem Haskan Avcı, Öznur Bayar, Serdar Körük, Seval Kızıldağ Şahin, Tolga Zencir Aile içi şiddet, sadece mağdurlarını ilgilendiren bireysel bir sorun değil toplumsal bir sorundur. Oluşumunda toplumsal faktörlerin yer aldığı aile içi şiddetin; topluma hem psikolojik etkisi hem de toplumun kaynaklarını tüketerek ekonomik etkisi olmaktadır. Bu bağlamda Aile İçi Şiddet adlı bu eser; şiddeti “aile içinde çözülmesi gereken bir sorun” olarak değil “toplumsal düzeyde ele alınması ve önlenmesi gereken bir sorun” olarak görmekte ve kitap boyunca bu bakış açısının kazandırılmasını ve sorunun çözümünde ve soruna müdahale edilmesinde neler yapılabileceğinin aktarılmasını hedeflemektedir. Kitapta; “Merak Edilen Soru”, “Kendini Değerlendirme Sorusu”, “Araştırma Kutucuğu”, “Tartışma Kutucuğu” gibi oluşturulan farklı tasarımla da okuyucunun sadece bilgi edinmemesi, aynı zamanda soruna farklı bir bakış açısıyla bakabilmesi, kendi yaşamıyla bağ kurarak öz değerlendirme yapabilmesi, içgörü kazanabilmesi ve bilimsel bilgiler ve ilkeler doğrultusunda kendisinde tutum değişikliğinin oluşması amaçlanmaktadır. Böylece eser, başta Eğitim Fakültesi öğrencileri olmak üzere tüm okuyucular için okuması zevkli, düşündürücü ve farkındalık yaratıcı bir hâl aldığı gibi aile içi şiddete dair teorik ve uygulamaya dönük bilgilerle bütüncül bir bakış açısı da sunmaktadır.
Zeynep Turhan Aile içi şiddetin son bulması için pek çok kurumun bir arada ve koordineli bir şekilde çalışması gerektiği literatürde sürekli vurgulanan bir noktadır. Buna rağmen uygulamalardaki yetersizlikler ve başarısızlıklar karşımıza çıkmaktadır. Bu kitap, muhtemel yetersizlikleri ve zorlukları göz önünde bulundurarak aile içi şiddet fail müdahale programlarını uygulamaya koymanın aile bireyleri ve toplum için faydalı olacağını hatta hayati bir önem taşıdığını vurgulamaktadır. Bunun ötesinde bu eser kapsamında sunulan Sağlıklı ve Saygılı Davranış Geliştirme Programı ile aile içi şiddet failleri için müdahale çalışmalarının başlatılması önerilmektedir. Böylece aile içi şiddetin temel sorunu olan şiddete başvurmuş kişilere sorumluluk verilmiş olacaktır. Özellikle bu kişilerin müdahale programına katılması zorunlu tutularak davranış değişimine davet edilmesiyle kendi içlerinde ruhsal olarak iyileşmeleri ve yakın ilişkilerinde sağlıklı ve saygılı davranışlar geliştirmeleri hedeflenmektedir.
Marian Roberts Aile içi anlaşmazlıklar, evlilik yaşamının doğal ve kaçınılmaz bir parçasıdır. Eşler arasında yaşanan anlaşmazlıklar yapıcı ve barışçıl yollarla yönetilemediğinde yaşanan psikolojik, sözlü ve fiziksel şiddet, devamında da ailenin çöküşü kaçınılmaz hâle gelmektedir. Son yıllarda artan dağılmış aile ve boşanma sayısı, boşanma öncesinde, esnasında ve sonrasında, hem eşlerin hem de çocukların, bu yıkıcı süreçten daha az etkilenmeleri için “aile arabulucuğu”nu bir alternatif yöntem hâline getirmiştir.
Aile arabuluculuğu, boşanma sürecinden hem eşlerin hem de “çocuklar”ın daha az etkilenmesini sağlamak için ebeveynler arasında işbirliğine dayalı yapıcı ilişkilerin kurulmasında ve sürdürülmesinde hayati bir bileşen hâline gelmiştir. Aile arabuluculuğunun odak noktası, eşler arasında karşılıklı anlayışı ve iletişimi arttırarak, ayrılıktan ve boşanma sürecinden, çocukların en az etkilenmelerini sağlamaktır. Eşler, boşanma sonrasında yıllar boyunca çocukları üzerinden iletişimlerini devam ettirecekleri için boşanma sürecinin yapıcı diyaloglarla yönetilmesi bir gerekliliktir.
Aile arabuluculuğu, eşlerin kendi anlaşmazlıkları üzerinde kontrol ve sorumluluğunu ellerinde tutmalarını sağlayacaktır. Arabuluculuk sürecinde eşler arasında doğrudan iletişimin teşvik edilmesi, kararların işbirliğine dayalı alınması, yanlış anlaşılma ve çatışmaların azaltılması, kendi anlaşmaları üzerinde kontrol sahibi olmalarının sağlanması, boşanma sürecinden hem eşlerin hem de çocukların daha az etkilenmelerini sağlanması, arabuluculuğun temel faydaları arasında sayılabilir.
Son yıllarda artan boşanma ve ayrılıklarla ilgili olarak yasa yapıcılar ve araştırmacılar artık boşanmanın kendisine değil, boşanma sonrası sürece ve özellikle de boşanmadan kaynaklı zararlı sonuçların çocuklar üzerindeki etkilerinin azaltılması ve dönüştürülmesi üzerine odaklanmışlardır. Boşanma öncesinde, esnasında ve sonrasında eşler arasındaki yıkıcı iletişimlerin çocukları üzerindeki olumsuz etkilerinin önlenmesi, azaltılması ve dönüştürülmesinde “aile arabuluculuğu” bir alternatif yaklaşım olarak ortaya çıkmıştır. Aile arabuluculuğu sadece çocuğu olan ve boşanan eşler için değil aynı zamanda çocuğu olmayan ve boşanan eşlerin de uzlaşarak ayrılmalarının sağlanmasında alternatif bir yaklaşımdır.
“Aile Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk: Uygulama Esasları” adlı bu çeviri kitap, ülkemizde her sene yüz binin üzerinde gerçekleşen çekişmeli ve rekabetçi yollarla gerçekleşen boşanmaların hem eşler hem de onların çocukları üzerindeki olumsuz etkilerinin önlenmesi, azaltılması ve dönüştürülmesi sürecinde kullanılacak bir kaynak kitaptır. Hem kuramsal hem de uygulamalı yaklaşımları içeren bu kitap, aile içi uyuşmazlıkların hem eşlerin hem de çocukların yararına, yapıcı ve barışçıl yollarla nasıl yöneticiliğine ilişkin bilgi ve becerileri içermektedir.
Kitabın hedef kitlesi; arabulucu avukatlar, avukatlar, aile danışmanları ve aile hukuku ile ilgili yargı mensupları ve uzmanlardır.
Rukiye Yenibaş Ailede Çocuğun İstismarı ve Umutsuzluk kitabı, aile içinde istismar ile umutsuzluk düzeyi arasındaki ilişkiyi göstererek, ergenlerdeki depresyon ve intiharın nedenlerinin sorgulanmasına katkıda bulunacak, bunların önlenmesine ve sağaltımına ışık tutacak bilgileri ortaya koymayı amaçlamaktadır. Kitapta çocukistismarı kavramı; Aile içi çocuk istismarı, Çocuk istismarı türleri, Aile içi şiddet ve çocuk istismarı, çocuk istismarını açıklamaya yönelik modeller, Çocuk istismarının göstergeleri, Dünyada ve Türkiye’de istismar, umutsuzluk, Ergenlik döneminde istismar ve umutsuzluk, Önleme ve tedavi başlıkları altında incelenmiştir. Çalışma; halkı bilinçlendirilerek farkında olunan ya da olunmayan istismarın önüne geçmek, istismarın hiç oluşmamasını sağlamak isteyen herkese yol gösterici olacaktır.
İbrahim Ethem Özgüven Prof. Dr. İbrahim İthem Özgüven'in bu kitabı aile kavramını çok geniş bir şekilde ele almaktadır. Aile kavramının işleyişi ve içeriğini anlatmaktadır. Konu ile ilgili son yıllarda yapılmış araştırma ve yayınlara da yer veren bu kitaptan, alanla ilgili tüm meslek sahipleri ve öğrenciler,  yeni evlenecek ve evlenmiş çiftler ve ele aldığı temel konularıyla insan ilişkilerini geliştirmek isteyen herkes yararlanabilir.
Berrin Akman, Cansu Yıldız Taşdemir, Cemal Aküzüm, Dila Nur Yazıcı, Ebru Boğa Baran, Ela Sümeyye Seçim, Fulya Ezmeci, Hazal Begüm Ünal Çubukçuoğlu, Hilal Karakuş, İlknur Tarman, İskender Gelir, Kevser Tuğba Çınar Karasu, Mehmet Bars, Mehtap Saraçoğlu, Müge Şen, Nefise Semra Erkan, Nilüfer Kuru, Nurbanu Parpucu, Nurullah Düzen, Sedef Süer, Sema Çelebi, Servet Kardeş, Uygar Bayrakdar Yaşamın ilk yılları tesadüflere bırakılamayacak kadar önemlidir. Erken çocukluk döneminde sunulan yüksek kalitede bakım ve eğitim hizmetleri, çocukların yaşama güçlü bir başlangıç yapmalarını sağlayan en önemli unsurdur. Erken çocukluk bakımı ve eğitimi (EÇBE) yaşam boyu öğrenme ve iyi oluş hâli için çocuklarda sağlam ve geniş bir temel oluşturmayı ve çocuğun sosyal, duygusal, dil, bilişsel ve fiziksel ihtiyaçlarının bütünsel gelişimini desteklemeyi amaçlamaktadır. Nitelikli erken çocukluk bakım ve eğitim hizmetlerinin en önemli paydaşları arasında yer alan aileler ve eğitimciler; çocukların gelişimlerini, ilgilerini ve ihtiyaçlarını desteklemede ve belirlemede hayati rol oynamaktadırlar.
On beş bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde erken çocukluk eğitiminin önemine yer verilmiştir. Ülkemizde erken çocukluk eğitiminin güncel durumunu ortaya koyan ikinci bölümden sonra, üçüncü bölümde hesap verebilirlik çerçevesinde erken çocukluk eğitimi ele alınmıştır. Dördüncü bölümde erken çocukluk bakımında ve eğitiminde kalite irdelenmiştir. Beşinci bölümde küçük çocukların ev ortamının kalitesi, altıncı bölümde erken çocukluk eğitiminde öğretmen, aile ve eğitim ortamı ele alınmıştır. Yedinci bölümde duygusal ve davranışsal bozukluklar, sekizinci bölümde psikolojik sağlamlığın geliştirilmesi, dokuzuncu bölümde çocuğu tanıma ve değerlendirme, onuncu bölümde çok kültürlü eğitim, on birinci bölümde gelişime uygun uygulamalar, on ikinci bölümde okula hazırbulunuşluk, on üçüncü bölümde okul dışı öğrenme ortamları, on dördüncü bölümde erken çocukluk eğitiminde öncü kuruluşlara yer verilmiştir. Son bölümde ise çocuk hakları ve çocuk haklarına ilişkin yasal düzenlemelere değinilmiştir.
Çocukların gelişimlerini desteklemek için ailelere ve eğitimcilere rehber teşkil etmesi amacı ile hazırlanan bu kitap, Türkiye'de yaşayan erken çocukluk dönemindeki çocukların ihtiyaçlarından yola çıkılarak en güncel bilimsel araştırmalar ışığında alan uzmanları tarafından hazırlanmıştır.
Ali Murat Alparslan, Arzu Yiğit, Aslı Metin, Ayşe İspirli, Dilek Kocabaş, Dilruba Uğurluoğlu, Durmuş Gökkaya, Elif Kaya, Erdal Eke, Hatice Güneş, Kevser Sezer Korucu, M. Hamdi Mücevher, Mehmet Özmen, Merve Kişi, Muazez Demir, Necla Yılmaz, Nezihe Tüfekci, Osman Şenol, Pınar Öke Karakaya, Ramazan Erdem, Ramazan Kaya, Rukiye Yorulmaz, Selin Eroymak, Selma Doğanalp Çoban, Seyhan Özdemir, Sümeyye Özmen Akademi denildiğinde diğer toplumsal kurumlara kıyasla elitist, saygın ve ayrıcalıklı bir örüntü, bu örüntünün içerisinde de somut bir yapı olarak üniversiteler akla gelmektedir. Üniversiteler, ortaya çıkışlarından bu yana bu “müstesna” vasfını korumakla birlikte son birkaç yüzyıldır etkili bir şekilde toplumsal gelişim ve değişimin merkezinde yer almışlardır. Günümüzde üniversitelere bu denli önem atfedilmesinin arkasında, bu kurumların insanın ilgili olduğu ve erişebileceği tüm alanlara dair bilgi üretme ve bu bilgiyi insanlar için kullanışlı hâle getirme potansiyeli bulunmaktadır. Bugünün üniversitelerinden; bilimsel araştırmalar yapması, öğrencilere eğitim ve öğretim aracılığıyla mesleki ve entelektüel beceriler kazandırması ve kendi sorumluluk alanıyla ilgili toplum yararına olacak faaliyetlerde bulunması beklenmektedir. Akademi için çizdiğimiz bu çerçeve, daha çok idealize edilmiş bir manzarayı yansıtmaktadır. Ancak bir de madalyonun diğer yüzü bulunmaktadır. Bu tarafta da yüzleşmemiz gereken gerçekler vardır.
Bu kitapta, yine ana caddelerden çıkarak Türkiye’de akademinin arka sokaklarında neler olup bittiğini anlamaya çalıştık.
Z. Özlem Parlak Biçer İş sağlığı ve güvenliği, kendi içerisinde dinamikleri farklılaşan ve her alanda olması gereken bir dünyadır. Bu kitap ile iş sağlığı ve güvenliği alanında yıllarını geçirmiş, farklı bilgi ve deneyimlere sahip profesyoneller, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili önemli konuları, kavramsal bilgiyi ve alana yönelik çalışmaları, konu ile ilgili kişi ve kurumlar ile paylaşmayı amaçlamışlardır.
Kitapta; iş sağlığı ve güvenliğine yönelik verilen eğitimler sırasında öğretilmesi gerekli olanlar, yasal mevzuat, mevzuatlardaki değişiklikler ve iş güvenliğinin gerektiği farklı alanlara yönelik spesifik bilgilerin yanı sıra iş güvenliği eğitimi konusunda da bilgiler yer almaktadır. Konular ele alınırken tablolar, grafikler ve görseller eşliğinde ayrıntılı anlatımlar gerçekleştirilmiştir. Bir kişi iş sağlığı ve güvenliği konusunda ne kadar çok şey bilirse bilsin, ne kadar deneyimli olursa olsun her zaman güvenilir kaynağa ihtiyacı vardır. Alanında uzmanlarca hazırlanan bu kitap ile iş güvenliğine temel kaynak olmak hedeflenmiştir.
Bilgi, deneyim ve alana yönelik çalışmalar ile iş sağlığı ve güvenliğinde kaynak olacak kitap, iş güvenliği tarihçesi, uygulama esasları, meslek hastalıkları, makine, tekstil ve yapı sektörüne yönelik konuları, teknolojinin iş güvenliği ile olan faydalı birleşimlerini, iş güvenliğinin farklı düzeylerde eğitimi gibi geniş perspektifli bir anlatıma sahiptir.
Kitap editörü Z. Özlem Parlak Biçer, iş sağlığı ve güvenliği konusunda yer alan ve alacak olanların işlerini gerekli düzeyde yapabilmeleri için kitapta verilen bilgilerin gerekliliğini “Bilgi ve deneyim iş güvenliğinde önemli unsurlardır. Kitap bölümleri, bilgi ve deneyimleri ile alanlarında uzman kişilerce hazırlanmıştır. İş güvenliği eğitimlerinde öğretilen bilgileri destekleyen ve sahada da bu öğretilenlerin bilinçli olarak kullanılması olmaz ise konu üzerinde yapılanlar yerini bulamaz. Bilgilerin sürdürülebilirliğini sağlamak ve tecrübeyi yaygın kılmak önemlidir. Bu kitap, eğitim sürecinde ele alınan konulara katkı sağlamak ve eğitim sonrasında eğitimlerde edinilenleri hatırlatmak, etkin teknoloji kullanımı ile iş güvenliğine yardımcı olmak, özellikli alan çalışmalarına dikkat çekmek ve yasal mevzuattaki düzenlemeleri görünür kılmak üzere ele alınmıştır.” olarak ifade etmektedir.
Nilay Aksoy Toplum eczacıları, küresel sorumluluklarını yerine getirebilmek, çeşitli halk sağlığı hizmetlerini sağlamak ve hastalıkların yönetimine katkı sunabilmek için geleneksel ilaç dağıtım rollerinin ötesine geçmelidir.
Bu sorumlulukların etkili bir şekilde yerine getirilebilmesi için eczacıların yüksek derecede eğitime sahip ve farmasötik bakım konusunda yetkin olmaları sağlanmalıdır. Oysaki, eczacılık eğitimi sırasında edinilen teorik bilgiler ile eczacılık mesleğinin pratik uygulaması arasında bir boşluk mevcuttur. Bu eksiklik nedeniyle eczacılık eğitimi alan öğrenciler veya yeni mezun eczacılarda bilgilerine güvenememe sorunu ortaya çıkmaktadır.
Bu kitap da eczacılara, hastalarının tıbbi durumlarını anlayıp farmasötik bakım ihtiyaçlarını belirlemelerine yardımcı olacak bilgileri ve basit sağlık sorunlarını çözmek için sıklıkla eczaneye başvuran hastalara ilişkin eğitici senaryoları kapsamaktadır. Ayrıca doktorların hastalarına reçete edebileceği potansiyel tedavi seçenekleri, eczacıların önerebileceği ilaç dışı tedavi yaklaşımları ve hasta danışmanlığı sırasında vurgulanması gereken önemli hususlar hakkında genel bir bakış da sunmaktadır.
Hastane veya toplum eczanelerinden uyarlanmış 25 farklı olgu setinden oluşan bu kaynağın hem eczacılık öğrencileri hem de mesleğini icra eden eczacılar için değerli bir başucu kitabı olacağına inanıyorum.
McGraw-Hill Psikoloji alanında en güncel bilimsel bilgileri okuyucuya sunmayı hedefleyen bu kitap, her biri kendi alanında ve çeviri konusunda uzman olan psikologlar tarafından Türkçeye kazandırılmıştır.
Aklımın Aklı: PSİKOLOJİ kitabı; psikoloji biliminin temel konularını yalın, açık, net ve kolay anlaşılır şekilde okuyucuya aktarmasının yanı sıra renkli içeriği ile de son derece ilgi çekicidir. Okuyucu, kitabı ilk incelediği andan itibaren kitabın gerçek dünyadan örneklerle zenginleştirildiğini ve baştan sona etkileşimsel ve dinamik öğrenme yöntemlerinin etkin şekilde kullanıldığını fark edecektir. Kitapta içerik ve biçim dengesinin korunmasına özel bir duyarlılık gösterilmiştir.
Öğrenme alışkanlıklarının günümüzde değişmiş olması nedeniyle Aklımın Aklı: PSİKOLOJİ kitabında, "Ne?", "Neden?" "Nasıl?" ve "Ne zaman?" sorularına etkileyici şekilde yanıt verme hedeflenmiştir. Aynı zamanda, merakı, düşünmeyi ve yaratıcılığı destekleyen yeni öğretim yöntemlerinin kullanılmış olması özellikle öğrenciler için yararlı olacaktır. Öğrencilerin derse hazırlanma, derse katılma ve ders sonrası gözden geçirme etkinliklerinde kendi akıllarına bu kitabı eşlikçi kılmaları kitabın yapısı gereği kaçınılmaz görünmektedir.
Okuyucunun merak düzeyini yüksek tutmasının ötesinde onun kendi iç dünyasında ve sosyal çevresinde olup bitenleri anlamlandırmasını hedefleyen Aklımın Aklı: PSİKOLOJİ kitabının, satışa çıktığı tüm ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de psikoloji alanının en temel kaynaklarından biri olacağına inanıyorum.
Doç. Dr. Mithat Durak
Serkan Deniz, Selva Staub, Mesut Çimen Altı sigma yaklaşımının 1980’li yıllara dayanan yakın bir geçmişi olmasına rağmen bugün farklı sektörlerde faaliyet gösteren büyük şirketlerce yaygın olarak kullanıldığı görülmektedir. Yaklaşımın sağlık sektörüne girişi yavaş ve geç olmuştur; ancak dünya örnekleri incelendiğinde sağlık kuruluşlarının yaklaşım ile önemli kazanımlar elde ettiği görülmektedir. Sağlık harcamalarında ve maliyetlerde yaşanan artış, sağlık sektörü için önemli bir sorun haline gelmiştir. Bu durum, sunulan hizmetlerin verimli hâle getirilmesi, kaynakların doğru kullanılması, değişkenliğin ve israfın önlenmesi gibi çalışmaları önemli hâle getirmiştir. Bu noktada sektörün başvurabileceği önemli araçlardan biri de altı sigma yaklaşımıdır.
Bu kitap, sağlık hizmetlerinde altı sigma örneklerine yer veren ülkemizdeki ilk kaynaklardan biri olma niteliğindedir. Kitapta; altı sigma yaklaşımı ile ilgili genel bilgilere, yararlarına, uygulanmasındaki kritik başarı faktörlerine, uygulanma aşamalarına, kullandığı araç ve tekniklere ve yaklaşım ile sağlık sektöründe sağlanan başarı örneklerine yer verilmiştir. Kitap; öğrencilere, araştırmacılara, akademisyenlere, uygulayıcılara, yöneticilere, girişimcilere, sağlık ve kalite konusuna ilgi duyanlara yararlı olacaktır.
Emel Kalınkılıç Alzheimer ile yaşama konusunda psikolojik bir yaşam rehberi olan bu kitap, Alzheimer ve diğer demans türlerine sahip hastalara bakım veren kişilere yardım etmeyi amaçlıyor.
Bu konuda yazılmış diğer kitaplardan farklı olarak konuya aile tarafından bakıyor. Hasta kadar hastanın aile üyelerine; eşlere, çocuklara, torunlara ve onların hayatındaki değişimlere dikkati çekiyor. Bir Alzheimer hastası ile yaşamanın zorluklarını gözler önüne sererken aynı zamanda karşılaşılan güçlükler için de pratik çözüm yolları sunuyor.
Bu alanda uzmanlık yapmış ve uzun süreler klinik çalışmalar yürütmüş deneyimli bir psikoloğun elinden çıkan bu kitap, gerek teorik bilgilerle gerek pratik uygulamalarla ailelerin önemli ihtiyaçlarına cevap veriyor.
Alzheimerin nasıl bir hastalık olduğundan başlayarak nasıl ilerlediğine, bu süreçte aileyi nelerin beklediğinden sık karşılaşılan problemlerin nasıl çözümleneceğine, bilişsel yetileri korumak için hangi aktivitelerin yapılacağından çocukların bu süreçten nasıl etkileneceğine kadar birçok yararlı bilgiyi bulacağınız bu kitap, alanda gitgide artan çok önemli bir ihtiyaca cevap sunuyor.