Psikoloji \ 3-19
Ali Çayköylü, Aslı Güller Çelik, Aslıhan Gürbüz, Ayşe Canatan, Ayten Er, Burcu Pınar Bulut, Burçin Çolak, Bülent Şam, Dursun Ayan, Ece Bekaroğlu, Emrah Emiral, Esra Zıvralı Yarar, F. Eray Dökü, Görkem Karakaş Uğurlu, Güven Mengü, Hatice Demirbaş, İ. Hamit Hancı, İlhan Tomanbay, Melek Pala Akdoğan, Metin Özarslan, Mustafa Yakar, Necati Sümer, Neslihan Gürbüz, Nesrin Karaca, Nurten Gökalp, Nurullah Ulutaş, Rüya Kılıç, Selçuk Kırlı, Selma Elyıldırım, Sertaç Ak, Sezer Oduncuoğlu, Songül Demir, Şenkal Kileci, Uğur Ersoy, Vesile Şentürk Cankorur, Yücel Dener, Zeynep Tezel Bir insanın ölümüyle kalmıyor intihar, bir halk sağlığı sorunu olarak da kabul ediliyor; çok boyutlu ve sadece intihar edenin yakınlarını değil toplumun ruh sağlığı başta olmak üzere pek çok şeyi etkiliyor. İntiharın farklı boyutları var, bir iki mesleğin işi değil; psikolog, psikiyatrist veya sosyologların ilgi alanını aşmış durumda. Adli tıp uzmanları, hukukçular, edebiyatçılar, tarihçiler ve farklı sosyal bilimcileri de ilgilendiriyor; onlar da bir dizi araştırma ile anlamaya, anlatmaya gayret ediyor.
Bu kitap aracılığı ile aslında önlenebilir bir olgu olan intiharı anlamak ve ona müdahale etmek isteyenlerin çalışmalarını bir araya getirmeye çalıştık. Sınırlı olsa da konuyu geniş bir yelpazede ortaya koymak için çok emek sarf edildi.
Kitapta; Tıp Bilimleri ve İntihar - Beşerî Bilimler ve İntihar - Hukuk ve İntihar - Tarih Aynasında İntihar - Dil, Edebiyat ve Sanatta İntihar - İntihar ve Gündelik Hayat - Sosyal Hizmetler ve İntihar - Türkiye’de İntihar olarak sekiz ana başlıkta toplanan çalışmalar bulunuyor. Bu çalışmalar toplumsal olarak tabu sayılan intihar literatürüne katkı sağlayabildiğince amacına ulaşmış sayılacak.
Remzi Kıncal, Çavuş Şahin, Erdoğan Köse, Rüştü Yeşil, Salih Zeki Genç, Arif Özerbaş, Hasan Hüseyin Özkan, Hüseyin Hüsnü Bahar, Ramazan Özbek Araştırmanın temel amacı; tanımlamak, açıklamak ve keşfetmektir. Günümüz toplumlarında bu konulardaki ihtiyaç giderek artmaktadır. Bilimsel araştırmaya daha çok kaynak ayıran toplumlar, daha fazla ön plandadır. Dolayısıyla, bilgi toplumunun insanını yetiştirecek olan öğretmen adaylarının da bilimsel araştırmaya ilişkin gerekli yeterliliklere sahip olmaları bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede hazırlanan kitap, hem sosyal bilimler hem de fen bilimleri alanlarında öğrenim gören öğrencilere, bilimsel araştırma yeterliliklerini kazandırmayı amaçlamaktadır.
Bu kapsamda, aşağıdaki konular ayrıntılı bir biçimde irdelenmektedir:
• Bilim ve araştırma kavramları
• Sosyal bilimlerde ve fen bilimlerinde araştırmanın temel özellikleri
• Nicel ve nitel araştırma yöntemleri
• Bilimsel araştırma basamakları
• Araştırma modelleri
• Veri toplama yolları
• Verilerin analizi
• Rapor yazma
• Araştırma sonuçlarının kullanımı
• İnternette bilimsel araştırma
Shamash Alidina Hayatınızdaki dengeyi yeniden kurmak için bilinçli farkındalığı kullanın…
Anksiyete, depresyon veya elden ayaktan düşüren bir ağrıdan mı muzdaripsiniz? Bu kitabı elinize almanın nedeni her neyse doğru yolda olduğunuzdan emin olabilirsiniz! Bu kitapta bilinçli farkındalığın gergin sinirlerinizi yatıştırmanıza, stres ve acıyı azaltmanıza, zihninizi dikkat çelici düşüncelerden arındırmanıza nasıl yardımcı olabileceğini ve yaşam denen bu gizeme dair algınızı nasıl yeniden canlandırabildiğini göreceksiniz.
• Bilinçli farkındalığın mucizelerini izleyin! Bilinçli farkındalığın anlamını kavrayın, bilinçli farkındalık meditasyonuna bir göz atın ve bilinçli farkındalığın beden ve zihni nasıl iyileştirebileceğini görün.
• Derin bir nefes alın! Anksiyete, depresyon, bağımlılık, stres, öfke ve yorgunlukla mücadele etmek için bilinçli farkındalık meditasyonunu kullanın.
• Daha mutlu hâlinize giden yol! Bilinçli farkındalığı olumlu duygular yaratmak üzere uygulamaya dair faydalı ipuçları sayesinde, mutluluğa giden kendinize ait yolu açın.
• Şükür tutumu geliştirin! Tutumların sonuçları nasıl etkilediğini keşfedin ve bilinçli farkındalığı hayatınıza dâhil etmek üzere kendinizi hazırlamak için problem çözmenin ötesine bakın.
• Bilinçli farkındalığa “ben”i katın! İş yerinde, hareket hâlinde veya gündelik stres kaynaklarıyla boğuşurken kendi bilinçli farkındalık rutininizi oluşturmanın pratik yollarını bulun.
Kitabı açın ve
• Bilinçli farkındalığın size gerçekten yardımcı olabileceği doğru ve denenmiş yolları,
• Engellerle baş etmek ve dikkat çelicilerden kurtulmak için tavsiyeleri,
• Fiziksel acıyla baş etmek için bilinçli farkındalığı kullanmanın yollarını,
• Bilinçli farkındalığın çocuklara nasıl öğretileceğini,
• Hoş olmayan duygulara yanıt vermenin yapıcı yollarını,
• Düşüncelerin gerçekler olmadığını hatırlamanın önemini,
• Bilinçli farkındalığın yaratıcılığı nasıl artırabileceğini inceleyin.
Ahmet Akın - Ramazan Abacı “Bilginin bilgisi” veya “düşünme üzerine düşünme” olarak ele alınan biliş ötesi kavramı gelişim, eğitim ve öğrenme psikolojisi alanlarında son zamanlarda yürütülen araştırmalarda belki de en aktif biçimde incelenen araştırma alanlarından birisidir. Son 30 yıl boyunca biliş ötesi, bilişsel-gelişimsel araştırmaların önemli alanlarından biri olmuştur. Biliş ötesine yönelen bu özel ilginin nedeni onun biliş ve duygu arasında bir arabirim olmasından ve öğrenmede başarıya ulaşmak için gerekli olan öz-düzenlemede temel bir rol oynamasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca biliş ötesinin öğrenme çıktılarında ilerleme sağlaması ve öğrenmeyle ilgili bilişsel teorilere ilginin artması, biliş ötesi kavramının yoğun biçimde araştırılmasını sağlamıştır.
Biliş ötesi alanıyla ilişkili teorik ve deneysel araştırmalara yönelik ilgi ülkemizde de son zamanlarda yoğun biçimde artmaktadır. Bu nedenle bu yapıyı farklı teorisyenlerin bakış açılarından ele alan ve biliş ötesinin gelişimi, önemi ve biliş ötesi beceri ve stratejileri tanımlayan eserin önemli bir boşluk dolduracağına inanılmaktadır.
Ali Turan Barniç “Kendisi ile mücadele eden insan, en değerli insandır.”
Robert Browning
“Zeki başkalarını bilendir; kendini bilen ise akıllıdır.”
(Lao Tzu)
“İnsan deneyimleyerek öğrenebilen bir canlıdır. Bazen bireyin içinde saklı olan kendine ulaşması, bazı hatalar sonucunda gerçekleşir.”
Ali Turan Barniç
“Herkes birilerini yönetmek istiyor ama kimse kendini yönetmeyi beceremiyor.”
Ali Turan Barniç

Kendini bulma süreci, ileri seviye düşünen insanın iç ve dış dünyasıyla daha sağlıklı bir iletişim kurmasını sağlamaktadır.
Kendini bulma çabaları; bireyin problem çözme becerilerini inşa etmesini ve kendini tanımasını, idare etmesini, değerlendirmesini sağlamakta ve bireyi harekete geçirmektedir. Belli bir planlama dâhilinde harekete geçen birey, ulaşmak istediği noktayla ilgili tekrar bir değerlendirme yapmaktadır. Bu değerlendirme sonrasında ortaya çıkan sonuçlar, beklentilerle karşılaştırılmaktadır.
Bireyin kendine ulaşması, sıradan bir süreç olmayıp bilişsel süreçlerin gerçekçi bir yaklaşımla aktive edilmesidir. Yani bireyin en önemli temel sorunlarından biri, benliğinden uzak yaşamasıdır. Benliğinden uzak yaşayan bireyler, birçok sorunla da uğraşmak durumunda kalmaktadır çünkü kendi iç dünyasını tanımayan ve anlamlandıramayan insanlar, kendi varoluşsal anlamını da sadece dış dünyada aramak zorunda kalmaktadır. Oysa iç dünyasını yani kendi düşünce, duygu ve davranışlarını anlamlandıran insanlar, dış dünyayı daha iyi analiz etmekte ve bu kapsamda daha rasyonel davranışlarda bulunmaktadır.
Abdullah Arı, Ali Saffet Gönül, Ali Uncu, Asim Orujov, Asude Durmaz, AyĢegül Şeyma Sarıtaş, AyĢın Kısabay Ak, Birce Lal Yalçın, ÇağdaĢ Eker, Demet Özbabalık Adapınar, Dilek Evyapan, Elvin Hasanlı, Emre Kumral, Fatma Ece Çetin, Fatma Özge Kayhan Koçak, Fidan Balayeva, Göktuğ Dinçer, Gülcan Neşem Baskan, Gülgün Uncu, Hande Çelikay Söyler, İrem Fatma Uludağ, Merve Toper, Merve yavuz, Mesut Dorukoğlu, Mine Topcuoğlu Karakoç, Özge İlhan, Özge Güngör, Psikolog Sevinç Özkan, Sibel Çavdar, Sumru Savaş, Şeyma Aykaç Biliş; düşünce, deneyim ve duyular yoluyla bilgi ve anlayış edinmenin zihinsel eylemi veya sürecidir. Dikkat, bellek, bilgi, karar verme, planlama, akıl yürütme, yargılama, algı-anlama, dil ve görsel-uzaysal fonksiyon gibi üst düzey entelektüel fonksiyon ve süreçlerin çeşitli yönlerini kapsar. Bilişsel süreçler, mevcut bilgiyi kullanır ve yeni bilgi üretir. "Bilişsel bozukluk", farklı biliş alanlarındaki bozulmayı tanımlamak için kullanılan kapsayıcı bir terimdir. Bilişsel eksikli,k herhangi bir hastalık veya durumla sınırlı değildir; kişinin altta yatan durumunun belirtilerinden biri olabilir. Aynı zamanda "bilişsel kayıp" ile birbirinin yerine de kullanılabilir. Kısa süreli bir durum olabileceği gibi ilerleyici ve kalıcı bir durum da olabilir. Öte yandan bilişsel bozukluklar, DSM-5'te nörobilişsel bozukluklar olarak da işlenmektedir. Bilişsel bozukluklar, bireyin bilişsel işlevlerini, sağaltım olmadığında toplumda normal işleyişin olanaksız olacağı noktaya kadar önemli ölçüde bozan herhangi bir bozukluk olarak tanımlanır. Alzheimer hastalığı (AH), bilişsel bozuklukla ilişkili en iyi bilinen durumlardan biridir.
İnsanın zihinsel ve bilişsel işlevlerini ele almak ve derinliklerine inmek, ciddi yöntemler ve araştırma stratejileri kurmayı gerektirmektedir. Bu kitapta, insan beyninin önemli işlevlerini ele alan konulara değinilmiş; özellikle günlük yaşamda ve hayatta kullandığımız bu işlevlerin nasıl bozulduklarına değinilmeye çalışılmıştır. Nöroloji, psikiyatri ve psikolojiye ilgi duyan, bilişsel bozuklukları daha iyi anlamak isteyenlere yararlı olması dileğimizdir.
Ali Turan Barniç Bilişsel davranışçı koçluk; düşünce, duygu ve davranışların insan yaşamı üzerindeki olumlu veya olumsuz etkilerine odaklanmaktadır. Bu koçluk yöntemine göre her şey düşünceyle başlar, duyguyla devam eder, davranışlarla son bulur. Bu üç bileşenin etkileşimini esas alan bu koçluk süreci, danışanın hedeflerini gerçekleştirmesi için bilişsel yapılandırmayı hedeflemekte ve olumlu değişimin ortaya çıkmasını amaçlamaktadır.
Ayrıca bu koçluk yöntemi, danışanın kendisiyle ve problemleriyle yüzleşmesi için bilişsel süreçleri aktive eder. Bilişsel davranışçı koçluk, zorlayıcı bir yaklaşım veya klasik bir akıl verme durumu olmadığı için danışanın kendi düşünceleri hakkında karar vermesine yardımcı olan bir yaklaşımdır. Dolayısıyla bu koçluk yaklaşımı, danışanla kurulan karşılıklı iletişim sonucunda onlara bilişsel farkındalık sağlamak ve hedeflerini gerçekleştirmelerine destek olmaktadır.
Ahmet Nalbant, Bahar Köse Karaca, Çiğdem Günseli Dereboy, K. Fatih Yavuz, Kadir Özdel, M. Hakan Türkçapar, Mehmet Ali Yıldız, Müge Sargın, Sedat Batmaz, Seher Olga Güriz, Selin Tutku Tabur, Tarık Gandur, Uğur Doğan, Zeynep Karataş, Zümra Atalay Bilişsel Davranışçı Terapi ortaya çıktığı ilk yıllarda önce davranışçı terapiyle bütünleşmiş, sonra kendisine gerek üçüncü dalga diyen veya demeyen yeni bilişsel ve/veya davranışçı kuramlarla zenginleşmiş ve gelişimini sürdürmeye devam etmiştir. Bu kitap, Bilişsel Davranışçı Psikoterapide Yeni Gelişmeleri yani Bilişsel Davranışçı Terapiler şemsiyesi altında yer alan yeni psikoterapi okullarını ele alan bilimsel ve özgün bir kitaptır. Her bir bölüm ülkemizin o alanda yetkin eğitimler almış ve çalışmalar yapmış uzmanları tarafından yazılmıştır. Kitapta toplamda 12 bölüm bulunmaktadır. Kitabın ilk bölümü giriş niteliğinde yazıldıktan sonra hemen ardından bu bölümde Bilişsel Davranışçı Terapinin temelini oluşturan Bilişsel Terapi ele alınmıştır. Kitabın ikinci bölümünde yine Bilişsel Davranışçı Terapinin temelini oluşturan bir diğer kuram olan Akılcı Duygusal Davranış Terapisi yer almaktadır. Kitabın ilerleyen bölümlerinde Mindfulness Temelli Bilişsel Terapi, Metakognitif (Üstbilişsel) Terapi, Şema Terapi, Kabul ve Kararlılık Terapisi, Diyalektik Davranış Terapisi, Fonksiyonel Analitik Psikoterapi, Davranışsal Etkinleştirme Terapisi, Bilişsel Davranışçı Sistem Analizi Psikoterapisi, Şefkat Odaklı Terapi ve on ikinci son bölümde ise Online ve Sanal Bilişsel Davranışçı Terapi Uygulamaları ele alınmıştır. Kitabın; hedeflediği okur olan Bilişsel Davranışçı Terapiye ilgi duyan ve öğrenmeyi isteyen ruh sağlığı alan çalışanlarına ulaşması ve yararlı olması bizim için büyük mutluluk olacaktır.
Tuğba Turgut, Halil Ekşi Psikolojik danışma ve psikoterapi sürecinde belki de en çok tercih edilen terapi türlerinden birisi, bilişsel davranışçı terapidir. Kolay uygulanabilir olması, somut çıktılar elde edilebilmesi, danışanlarda davranış değişikliklerinin gözlemlenebilir olması gibi pek çok özelliği sebebiyle oldukça işlevsel bir yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu anlamda ortaya çıktığı günden bugüne hâlâ yaygın bir şekilde uygulanmakta ve yirmiden fazla terapinin bilişsel veya bilişsel davranışçı olarak nitelendirildiği belirtilmektedir. Bilişsel davranışçı terapi, danışmanlara ve danışanlara sunduğu işlevsellik sayesinde değişik kültürel yapılardan gelen ve farklı dinî/manevi yönelimleri olan bireylerle gerçekleştirilecek psikolojik danışma süreçlerine rahatlıkla entegre edilebilmektedir. Dinî ve manevi yönelim, bireylerin kendilerini, çevresindeki olayları ve dünyayı nasıl algıladığını ve anlamlandırdığını etkileyen aynı zamanda bireylerin düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını şekillendiren önemli yapılardır. Bu noktada birçok danışan dinî/manevi inançlarının ve değerlerinin terapötik sürece dâhil edilmesini istemektedir. Dünyada varlığını sürdüren çoğu inanç geleneği bilişsel davranışçı terapi ile uyumlu bir şekilde bir araya getirilerek terapötik süreçte kullanılabilmektedir. Bilişsel davranışçı terapinin farklı dinî ve manevi inançlarla kolaylıkla entegre ediliyor olması danışanları da daha geniş bir perspektiften bütüncül olarak incelememizi sağlamaktadır. Bu kitapla birlikte bilişsel davranışçı terapinin temel özelliklerinden ve uygulamalarından başlayarak manevi yönelimli bilişsel davranışçı terapinin temel özelliklerine, değerlendirme süreçlerine, kullanılan müdahale tekniklerine, farklı inanç gruplarındaki uygulamalara, özel sorun alanlarındaki işlevsel çalışmalara ve aile terapisi süreçlerindeki kullanımına değinilerek okurların bütüncül olarak farklı pek çok bilgi ve uygulama ile buluşması hedeflenmektedir. Özellikle PDR ve Psikoloji olmak üzere tüm ruh sağlığı alanında eğitimine devam eden bireyler, alanda çalışan ve akademik araştırmalar yürüten uzmanlar için bilişsel davranışçı terapinin manevi yönüne farklı bir perspektiften ışık tutmayı amaçlayan kitap, uygulamalar ve vaka örnekleri ile zenginleştirilmiştir.
Judith S. Beck “BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ” kitabını, alanda çalışan psikologlara, psikiyatristlere, bu alanlarda çalışan öğretim üyelerine, psikoloji ve psikiyatri öğrencilerine sunmaktan kıvanç duyuyoruz.
BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ ruhsal hastalıkların tedavisinde en çok kullanılan ve en işlevsel olan terapi yöntemlerinden biridir. Bu kitapta, yalnız teori değil, aynı zamanda uygulamalı olarak tekniklerin nasıl kullanılacağının bilgisi de sunulmaktadır. Alanda çalışanların bu kitabı okumaları, okuduklarını meslektaşları ile tartışmaları, kitabı okuduktan sonra kitapta uygulamalı olarak sunulan teknikleri önce kendi biliş ve davranışlarını değiştirmek için kullanmaları, sonra tedavi ettikleri danışanların biliş ve davranışlarını değiştirmek için kullanmaları önerilmektedir. Bu konuda deneyimli olmayan terapistlerin bu teknikleri kullanırken süpervizyon almaları, meslektaşları ile teknikleri ve terapi sürecini tartışmaları; mesleki bilgi ve becerilerinin gelişmesine, mesleki yetkinlik kazanmalarına ve danışanlarına daha yararlı olmalarına katkı sağlayacaktır.
Nicholas Tarrier, Judith Johnson Vaka formülasyonu, psikoterapistler için oldukça efor sağlamalarını zorunlu kılan bilişsel süreçleri barındırır. Bunun gerekçesi, vaka formülasyonunu oluşturan psikoterapistin eş zamanlı olarak bu formülasyonun kanıt temelli olup olmadığını kontrol etmesinin kritik öneme sahip olmasıdır. Aksi takdirde psikoterapist, danışandan işittiği yaşam öyküsüne dilediğince eklemeler ya da çıkarmalar yapabilir ve danışanın seansa getirdiklerini açıklayan psikoterapi kuramlarını kulak ardı ederek yarattığı hayali sorunlara karşı meydan okumaya kalkışabilir. Böylesi bir sürecin, danışanın yüksek yararını gözetmekten uzak ve sezgilere dayandırılarak ilerletilen bir süreç olduğu aşikârdır. Psikoterapistin sadece vaka formülasyonu yapması yeterli değildir, aynı zamanda bu formülasyonun kanıta dayalı olup olmadığını sürekli kontrol etmesi ve terapötik etkililik süzgecinin üzerinde kalan hayali ajanda kalıntılarını ve aşırı öz güven tortularını temizlemesi gerekir.
Bilişsel davranışçı psikoterapinin bilimsellik serüvenine önemli katkılarda bulunan, alanın iki duayen ismi Prof. Dr. Nicholas Tarrier ve Dr. Judith Johnson, bu kitapta; okurun takip edebilmesini kolaylaştırmak için kanıt temelli bilişsel davranışçı vaka formülasyonunu anlaşılır ve sistemli bir şekilde sunarlarken bölüm yazarları da kanıt temelli vaka formülasyonu ile ilgili bilimsel ve uygulamalı çerçeveyi olgu sunumlarıyla somutlaştırmaktadırlar. Psikopatolojik sorunların özelliklerini, psikoterapinin etkililiğini arttıran değişkenleri ve güncel bilimsel bulguları harmanlayarak bilimsel metodolojik düşünce yapısının vaka formülasyonunun içine nasıl yerleştirileceğini derinlemesine inceleyen ve bunu psikoterapiste göstererek ona kanıt temelli vaka formülasyonunu hazırlamada eşsiz stratejiler sunan bu kitap, okuyucunun ilgisini diri tutacak ve bilişsel davranışçı terapi ile ilgilenen herkes için vazgeçilmez bir başucu kaynağı olacaktır.
Işık Savaşır, Gonca Soygüt, Elif Barışkın Son yıllarda bilişsel davranışçı terapiler giderek önem kazanmakta ve dünya çapında yaygınlıkla kullanılmaktadır. Ülkemizde de bilişsel davranışçı yaklaşımlara olan ilgi giderek büyümektedir. Bu kitap, ülkemizde bu alanda duyulan kaynak ihtiyacını karşılamak üzere hazırlanmıştır.
Depresyondan kişilik bozukluklarına uzanan bir yelpazedeki çeşitli psikolojik bozuklukların temel tedavi ilke ve tekniklerinin yer aldığı bu kitap hem terapiye yeni başlayacaklara temel kuramsal bilgi hem de uygulayıcılara aydınlatıcı örnekler sunmaktadır.
Alev Kuru, Aynur Bütün Ayhan, Aysel Koksal Akyol, Elifcan Cesur, Esra Acar Şengül, F. Cansu Pala, Figen Gürsoy, Füsun Gökkaya, Gökçen İlhan lldız, Gökhan Özsoy, Gözde Akoğlu, Gülen Baran, Gülşah Batdal Karaduman, Haktan Demircioğlu, Hande Çelikay Söyler, Hande Şirin, Hatice Büşra Yılmaz Tam, Hatice Özaslan, Hayriye Gül Kuruyer, Hülya Tercan, İrem Erdem Atak, Mehmet Erdem Uzun, Mesut Saçkes, Muhsin Konuk, Serkan Yılmaz, Serpil Yıldız Çoksan, Sevgi Tunay Aytekin, Sibel Atlı, Sinem Güçhan Özgül, Utku Beyazıt, Ümit Deniz, Yeşim Yurdakul Bu kitapta; yürütücü işlevler, bellek, algı, zekâ ve üstbiliş gibi bilişsel gelişimin temelini oluşturan kavramlar tematik olarak incelenmiş ve bu kavramların yaş dönemlerine göre desteklenmesi ele alınmıştır. Bilişsel gelişimin temelleri ve diğer alanlarla ilişkisi üzerinde durulmuş; bilişsel gelişimi açıklamaya yönelik kuramlar, bilişsel gelişim bağlamında nörogelişimsel bozukluklar ve bilişsel gelişimin değerlendirilmesi konularına yer verilmiştir.
Ahu Gökçe, Aslı Aktan Erciyes, Aslı Kılıç, Aysu Mutlutürk, Demet Özer, Dicle Dövencioğlu, Dilay Z. Karadöller, Gökçer Eskikurt, Hasibe Arıcan Süren, Hatice Eraslan Boz, Hatice Kafadar, Selin Yılmaz, Sezin Öner “Biliş terimi, duyusal girdilerin; dönüştürüldüğü, azaltıldığı, yeniden gözden geçirildiği, depolandığı ve kullanıldığı bütün süreçlere işaret eder. Açıkçası biliş insanoğlunun yapabildiği her şeyi içermektedir ve her psikolojik fenomen bir bilişsel fenomendir.”
Ulric Neisser, 1967
Bilişsel Psikoloji: Bilişin Davranışsal ve Fizyolojik Temeli kitabı, bilişsel psikoloji konularını davranışsal yaklaşım ve fizyolojik yaklaşım arasında bir denge kurarak ele almaya çalışmıştır. Bilişin anlaşılabilmesi için mutlaka fizyolojik temellerinin de çözümlenebilmesi gerekmektedir. Bilişsel psikoloji kitaplarında ele alınan konular olan “beyin ve biliş”, “algı”,“dikkat” “bellek”, “bilgi”, “imgeleme”, “dil”, yürütücü işlevler”, “düşünme”, “problem çözme”, “akıl yürütme”, “yaratıcılık”, “karar verme”, “biliş ve duygu” gibi temel konular ve kavramlar açıklanmaya ve akıcı bir dil kullanılarak okuyucuya aktarılmaya çalışılmıştır. Bu temel konu ve kavramlar için üst düzeyde açıklamalara, sağlam bir altyapı oluşturulmaya gayret gösterilmiştir. Kitapta bilişsel psikoloji alanında yer alan kuramlar, eleştirel bakış açısıyla karşılaştırılarak, ele alınan konuların somut, günlük yaşamdaki pratikleriyle bağlantısı kurularak okuyucuya bilişsel psikoloji hakkında eleştirel, analitik bakış açısı kazandırılması hedeflenmiştir.
Neisser'in 1967 yılında yayınladığı kitap ile resmî olarak başladığı kabul edilen bilişsel psikoloji, bugün bütün psikoloji alt alanlarının dışında sinir bilimi alanında da önemli bir konumda bulunmaktadır. Bu açıdan Bilişsel Psikoloji: Bilişin Davranışsal ve Fizyolojik Temeli kitabının, ülkemizde eksikliği çok fazla hissedilen Türkçe psikoloji eğitim kaynaklarına önemli bir katkı sunacağı düşünülmektedir.
Edward E. Smith, Stephen M. Kosslyn En son gelişmelerin ışığında hazırlanmış bir Bilişsel Psikoloji kitabını Çeviri Grubunun 1 yıllık çalışması ile Türkçe'ye kazandırdık. Bu kitap, sinirbilimi bilişsel bilim çalışmaları içine dahil eden ilk ders kitabı olma özelliğindedir. Kitabın yazarlarıÖzellikle 1950'lerin sonlarında Donald Broadbent tarafından oluşturulan çerçeveye göre şekillendirilen bilişsel yaklaşımla yazılmış kitaplardan daha farklı bir yaklaşımla bilişsel sürecin incelenmesinin gerekli olduğu sonucuna varmışlardır. Her bölümün uzmanları ile birlikte alandaki son gelişmeleri değerlendirmiş. 5 yıllık bir çalışmanın soncunda bu kitabı hazırlamışlardır.
Kitabın yazarları, sadece sinir bilime ilişkin gerçekleri ve çalışma bulgularını bu alanla sınırlı bir bağlamda sunmak veya bilişsel psikoloji ve sinirbilimin literatüre katkılarını ayrı ayrı sıralamak yerine bilişsel psikolojideki önemli konuların aydınlatılmasında sinirbilim çalışmalarından elde edilen bulguları kullanmışlardır.Bu kitapta “Kısa süreli bellek” konsepti “çalışma belleği” konseptiyle yer değiştirmiştir. Ek olarak günümüzde bilgi işleme sürecinin düzenlenmesinde emosyon (duygu) ve dikkatin kilit rollerinin olduğu da anlaşılmıştır. Bu sistemlerin sadece “girdi” sürecinde değil, “çıktı” sürecinde de önemli olduğu görülmüştür.Yönetici işlevlerle ilgili bölümlere “diğer kitaplardan farklı olarak yeni bir yaklaşımla” karar verme, problem çözme ve motor biliş ve uyarı bölümleri de eklenmiştir. Bireyler diğer insanlarla iletişim içindedir. Bu nedenle bu kitapta incelenen diğer konuda “dil” konusu olmuştur. Bu kitapta bilişsel işlemler hakkında en güncel bilgiler akademisyen ve öğrencilere sunulmaktadır.
Roger H. BRUNING, Gregory J. SCHRAW, Monica M. NORBY, Pearson Bu kitap eğitim bilimleri, eğitim programları ve öğretimi ve eğitim psikolojisi alanlarında önemli bir yer tutan bilişsel ve öğretimsel yaklaşımlarla ilişkili birçok kavramı içine almaktadır. Lisans ve lisansüstü düzeyde kullanılabilecek bu kitap ile öğrenme, öğretme ve zihinsel süreçlerle ilgili yaklaşımların daha net bir şekilde anlaşılmasını beklemekteyiz. Bu kitap ayrıca öğretmenler için değerli bir kaynaktır. Sade ve kolay anlaşılır bir Türkçe ile ifade edilen bölümlerden en üst düzeyde istifade edilmesi düşünülmüştür. “Bilişsel Psikoloji ve Öğretim” kitabının gözden geçirilip, en son yapılan araştırma bulgularıyla desteklenmiş Beşinci Basımı’nın Türkçe'ye çevrilerek hem Türk diline hem de kültürüne uyarlanması ile alandaki çağdaş bakış açılarının anlaşılmasına büyük oranda katkı sağlaması planlanmıştır. Bu kitap, Amerika Birleşik Devletleri'nde en iyi satan akademik kitaplar listesinde ilk sıralarda bulunmaktadır. Birinci Kısım’da bilişsel psikolojinin temelleri, İkinci Kısım’da inançlar ve motivasyon kavramlarıyla ilişkili araştırmalar, Üçüncü Kısım’da öğretme, öğrenme süreçlerinde bilişsel süreçlere dayalı araştırmalar, Dördüncü Kısım’da ise sınıf içerisinde bilişsel gelişimin arttırılmasına yönelik araştırma bulguları ve sonuçlarına yer verilmiştir.
Biliş ve öğretime derinlemesine bir yolculuk yapmak isteyen herkese bu kitabı öneriyoruz.
Ebru Şalcıoğlu Danışana seanslarda neler sorulur? Seanslar nasıl planlanır? Doğru terapötik ilişki nasıl kurulur? Etkili psikoterapi nasıl uygulanır? Terapi yöntemleri nasıl seçilir? Danışanlarda kalıcı iyileşme nasıl sağlanır? Bu sorular, özellikle mesleğe yeni adım atan psikoterapistlerin kafasını kurcalıyor.
Klinisyen, bilim insanı ve eğitmen Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu bu kitabında, yirmi yılı aşan klinik deneyimini mesleğe yeni başlayan ve bilişsel ve davranışçı terapilerin modern uygulamalarına hâkim olmayı isteyen terapistlerle paylaşıyor. Psikolojik sorunları karakterize eden düşüncelerin, duyguların, fiziksel hislerin ve açık davranışların gelişimini, teorik ilkeler doğrultusunda klinik değerlendirme yapmayı, seans yapılandırmayı ve yürütmeyi, terapötik ilişki kurmayı, değerlendirmeden gelen bilgiyle vaka formülasyonu geliştirmeyi ve psikolojik sorunlar için kullanılan araştırma desteği almış temel bilişsel ve davranışçı terapi yöntemlerini uygulamayı sade bir dille okurlarına aktarıyor.
Bilişsel ve Davranışçı Terapilerde Vaka Formülasyonu ve Terapi Planlama: Klinik Davranış Analizi Yaklaşımı klinik deneyimle akademik bilgiyi bütünleştirerek psikoterapistlerin terapi uygulamalarını kolaylaştırıyor. Terapiste belirli tanılara yönelik ezberlediği yöntemleri uygulayan bir teknisyen gibi değil, teorik bilgisiyle danışana özel vaka formülasyonu geliştiren ve bilimsel destekli terapi yöntemlerini yaratıcı şekillerde kullanan bir bilim insanı ve sanatçı gibi çalışma yolunu gösteriyor. Kültürümüze uygun zengin vaka örnekleriyle bezenmiş bu kitap, klinik psikoloji, psikiyatri, psikolojik danışmanlık ve psikoterapi alanlarında danışan gören klinisyenlerin, öğrenim gören klinisyen adaylarının, eğitmenlik yapan akademisyenlerin uzun yıllar geri dönüp faydalanacakları benzersiz bir kaynak oluşturuyor.
Seval Erden Çınar, Ayfer Summermatter, Tuğba Türk Kurtça, Fazilet Yavuz Birben, Fatma Akca Erol, Hale Nur Kılıç, Muhammet Aykuthan Ulusoy, Ayşenur Karahan Yabanigül, Muhammed Çiftçi Duygu ve düşünce... Yaşamın ve varoluşun anlamlandırılmasında kullanılan iki temel başvuru kaynağı. Yaşam boyu gelişim sürecimizde, hayatımızda yer alan önemli kişilerin izlerini bir ömür boyu taşırız. Onlardan aldığımız geri bildirimler ile kendi değerimizi belirler, ne düşünmemiz, nasıl düşünmemiz hatta nasıl hissetmemiz gerektiğini bile bu doğrultuda şekillendiririz. Ona göre de duygusal ve davranışsal tepkiler oluştururuz. Bazen sağlıklı ama çoğu zaman sorgulanmadan, analiz edilmeden, fark edilmeden, otomatik ve sağlıksız şekilde işleyen bu zihinsel süreçler zaman zaman benlik algımızı, duygu dünyamızı ve ilişkilerimizi zedeleyebilecek kadar etkili olabilmektedir.
Öğrenilmiş yaşantıların bir ürünü olarak ortaya çıkan bu inanç ve düşünce yapıları sağlıklı, yeni ve alternatif öğrenmeler ile işlevsel hâle getirilebilmektedir. Buradan yola çıkarak kitabımızda kaygı, öfke, istismar, sosyal beceri, mükemmeliyetçilik, atılganlık, duyguların farkında olma, tanıma ve ifade etme gibi sorunlar ve bu sorunların bilişsel-davranışçı yaklaşım ile nasıl aşılabileceğine ilişkin yapılandırılmış grupla psikolojik danışma programları sunulmuştur. Uygulamalar ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite öğrencileri ile yetişkinler ve ebeveynleri de kapsayacak şekilde geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Kapsadığı gelişimsel dönemler ve sorunlar itibarıyla programlar, sadece alan uzmanlarına yönelik olmayıp ergenlerin, yetişkinlerin ve ebeveynlerin de kendi başlarına kullanabilecekleri içerik ve etkinlikleri kapsayacak şekilde hazırlanmıştır.
Kitabımızın amacına ulaşması ve alana katkı sağlaması dileğiyle…
Muzaffer Çetingüç Havacılığı uçakların motor gücünden ve aerodinamik yapılarından ibaret sayıp mühendislik ve tekniğe indirgemeyi kimse düşünmüyor. Ama uygulamada hep bu teknik konular öne çıkıyor; onları çalıştıran veya kullanan insan arka planda kalıyor. Havacılık psikolojisi ve kazalarda insan faktörünü irdeleyen kitaplar, genellikle havacılıkta insanın sistemin neresinde durduğunu ve ne kadar önemli yeri olduğunu göstermeye çalışır. Bu kitapta da insanın fizyolojik sistemiyle ve psikolojik mekanizmalarıyla “olmazsa olmaz” rolü vurgulanmaya çalışılmıştır.
Giderek insansız hava araçlarının yaygınlaştığı çağımızda sanki insan devre dışı kalıyor gibi görünse de bütün otomasyon, bilgisayar ve uzaktan yönlendirme sistemlerinin arkasında, bir karar verici olarak en önemli pozisyonda insanın ve onun psikolojisinin bulunduğunu görmek gerekiyor. Türkçemizde ilk olan bu kitabın amaçlarından biri, havacılık psikolojisiyle ilgili dağınık bilgileri sistematize ederek derli toplu bir dosya hâline getirmek, bir diğeri de sadece uçuş doktoru, uçuş psikoloğu ve uçuş emniyet görevlilerine değil bizzat uçuculara, insan psikolojisinin uçuşu nerelere götürebileceği konusunda bir farkındalık kazandırmaktır. Ayrıca, kendi konusunda bir bilgi altyapısı sunmayı ve insanın bilinmezliklerine bir parça ışık tutmayı da amaçlamaktadır.
Günseli Peker Sağlıklı, bedensel ve psişik bütünlüğünü kurmuş, gerçeklik ilkeleri ile barışık, enerjik öz güveni gelişmiş, öz bilinci geniş, sevgiye, yaşama, yaratıcılığa, mutluluğa, başarıya açık, özgür, güzel, zarif ve doğal bir kişi olmak ister misiniz ? Çağımızda pek çok insanda kültürün, çevrenin ve hızla gelişen teknolojinin beklentileri nedeniyle güvensizlik, stres, sıkıntı, içe dönüklük ve hatta çeşitli depressif bozukluklar ve benzeri pek çok patolojik olgu ikincil bir tabiat gibi bedene ve psişeye yerleşmektedir. İnsanın sağlığına kavuşmasında en çağdaş terapi yöntemlerinin başında gelen BİOENERJETİK Psikoterapidir. Bu terapinin temel ilkelerinin anlatıldığı kitabımızda şizoid hastalar üzerine yapılan tedavi bölümüne de yer verilmiştir. Bioenerjetik psikoterapi; insanın beden, duygu ve düşüncelerinin bilincini genişleterek sağlıklı bir öz bilince sahip olmasını sağlar. İnsan bu gelişim sürecinde sevgiye, yaşama, yaratıcılığa açılarak kişilik güçlerini, yeteneklerini, zekâsını en etkin bir biçimde kullanmaya başlar. Böylece insanın duyguları, zekâsı ve yaratıcılığı ile kendisini doğal bir şekilde ifade etmesi sağlanır. İnsanın kendisini nasıl keşfettiğini, var ettiğini izlemek için bu kitap heyecan verici bir yapıttır.

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ
ÖZBİLİCİN TANIMLAMASI
BİOENERJETİK PSİKOTERAPİ YÖNTEMİNDE
“ÖZBİLİNÇ” KAVRAMININ YERİ
BİOENERJETİK PSİKOTERAPİNİN ÖZBİLİNÇ
GELİŞİMİNDEKİ ETKİNLİĞİ
BİOENERJETİK PSİKOTERAPİDE ENERJİ
KAVRAMININ ÖZBİLİNÇLE İLİŞKİSİ
BİOENERJETİK PSİKOTERAPİ
ÖZBİLÎNÇ GELİŞİMİNİN BİOENERJETİK
YÖNTEMLE ANALİZİ
ÖZBİLİNÇ VE İNSANIN ETKİNLİĞİ
BİOENERJETİK YÖNTEMİ SEÇME NEDENİ
BİOENERJETİK YÖNTEM VE BEDEN
BİOENERJETİK EGZERSİZLER
AUTOGENİC BİOFEEDBACK TEKNİĞİ
BİOENERJETİK YÖNTEMİN DAYANDIĞI BİLİMSEL İLKELER
PSİKOSOMATİK BÜTÜNLÜK
HAZ İLKESİ
GERÇEKLİK İLKESİ
BİLİNÇ ALANINDA DUALİTE VE HOMEOSTASÎS
SAĞLIKLI İNSAN
BİOENERJETİK PSİKOTERAPİ YÖNTEMİ İLE
İNSANIN “KENDİSİ” ARASINDAKİ
BAĞLANTILAR
BİOENERJETÎK TEORİ AÇISINDAN İNSANIN
KENDİSİNİ İFADE ETMESİ SÜRECİNİN
İNCELENMESİ VE BEDEN DİLİ
BİOENERJETİK PSİKOTERAPİ YÖNTEMİ
BAĞLAMINDA PSİKANALİTİK YÖNELİMLİ
PSİKOTERAPİ YAKLAŞIMININ ETKİNLİĞİ
ŞİZOİDİ OLGUSU GÖSTEREN HASTALARIN
BİOENERJETİK PSİKOTERAPİ YÖNTEMİ İLE
İNCELENMESİ VE SAĞALTIMI [KLİNİK UYGULAMA]
ŞİZOİDİ OLGUSU
BİOENERJETİK PSİKOTERAPİ YÖNTEMİNİN ŞİZOİD
HASTALARDA UYGULANMASI
ŞİZOÎD BOZUKLUK GÖSTEREN HASTALARA
UYGULANAN BİOENERJETİK PSİKOTERAPİ
SÜRECİNİN SAĞALTIM EVRELERİ
BULGULAR

Candida Fink, Joe Kraynak Bipolar bozukluk ile başarılı bir şekilde mücadele etmek için açık ve kavramanızı sağlayacak bir rehber!
Bipolar bozukluk, anormal derecede yükselmiş ve çökkün duygudurum periyotlarının birbirini izlemesi olarak tanımlanan ve toplumda yaygınlığı %2-5 olan bir bozukluktur. Kişinin sadece duygusal durumunu değil, özel ve iş hayatını da olumsuz yönde etkilediğinden çok yönlü olarak ele alınması gerekir. Bu kitap, sizi bilgi sahibi hasta veya destek elemanı yapmak ve tedavi planındaki kilit oyuncuya dönüşmeniz konusunda güçlendirmek için yazılmıştır. Size en etkili tedavi yöntemlerini, ilaç tedavisini ve terapiyi sunar; yaşama uyum sağlamanızı kolaylaştırır.
• Bipolar bozukluğun ne olduğunu kavrayın! Bipolar bozukluğun ne olduğunu ve ne olmadığını, semptomlarını, altında yatan biyolojik nedenlerini ve tedavi yöntemlerini öğrenin.
• Tedaviye başlayın! Doktor ve ilaç tedavilerini öğrenin ve tedavi planı oluşturun. Tedavinin seyrini kavrayarak karşılaşacağınız durumlara hazırlıklı olun.
• Beceriler geliştirin! Kendi kendine yardım stratejileri ve diğer destek yollarını keşfedin. Yaşam tarzınızı hastalığa göre değiştirin. Problem ve çatışmalarınızı çözün.
• Destek olmayı öğrenin! Bipolar bozukluğu olan yakınınızı anlayın. Karşılacağı güçlüklerde çözüm üreten olun ve kriz anlarıyla başa çıkın.
Kitabı açın ve
• Bipolar bozukluk I ve II ile bunlarla ilişkili durumlar için DSM-5 tanı ölçütlerini,
• Yüksek maliyetli tedavi süreci ile nasıl başa çıkabileceğinizi,
• Ruhsal durumun idaresinde yardımcı olabilecek vitamin ve diğer takviyelere yönelik önerileri,
• Psikoterapiler ve kendi kendine yardım stratejilerini,
• Bipolar bozukluktan muzdarip bir sevdiğinize yardım ederken yapılması ve yapılmaması gerekenleri,
• Çocuk ve ergenlerin tanı ve tedavisi hakkında bilgileri öğrenin.
Esra Kılıç Ceyhan, Çiçek Nilsu Varlıklar Demirkazık, Şükran Kolay Çepni “Doğacak iki bebek için hayaller kurulan dokuz ayın ardından kucağında tek bebekle kalmak. Ruhunda ise bir yandan şaşkınlık, hayal kırıklığı, üzüntü, keder; diğer yandan yaşayan bebeğinin umudu, sevinci, tebessümü. Belki de bu duygulardan çok daha ötesi, tarifi ve deneyimi her annede farklı olan bir yaşantı...
Yaşam doğumla başlar, ölümle son bulur. İnsanlar, doğumun ve ölümün birçok şekline tanık olmuşlardır. Peki, ikiz gebeliklerde doğum esnasında veya sonrasında bebeklerinden birini kaybeden annenin, doğum ve ölüm kavramlarına tanıklığı nasıl bir deneyimdir? Bir tarafta yeni başlayan bir hayat, diğer tarafta başlarken son bulan bir hayat. Doğum ve ölümün kişide uyandırdığı birbirine zıt duyguları aynı anda yaşamak… Bir tarafta küçük bir bebeğe en birincil bakım verme sorumluluğuna sahip olmak, diğer tarafta bebeği vefat eden anne olmak... Çevredeki insanların temennilerinden hangisini kabul edeceğini bilememek… ‘Gözün aydın.’ mı yoksa ‘Başın sağ olsun.’ mu?”
Yazarlardan Esra'nın kendi deneyimi üzerinden şekillenen ve benzer deneyime sahip annelere ulaşılarak çoğalan bu araştırma, Çiçek ve Şükran'ın yaşanan sevince ve acıya ortak oluşuyla gelişiyor ve paylaşmanın doğasında var olan huzuru ve farkındalığı sağlaması dileğiyle sizlerle buluşuyor.
Seval Bekiroğlu Bu kitapta, ağır ruhsal hastalığa sahip bireylerin sosyal işlevselliği tüm yönleriyle derinlemesine incelenmiştir. Kitaptaki bilgiler, bu bireylerin sadece zorlu bir hastalık süreci ile baş etmediğini, bir yaşam mücadelesi verdiğini çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermektedir. Sosyal işlevselliğin, bu bireyler için anlamının önemli bir tanı kriteri veya iyileşme göstergesinden öte bir yaşam mücadelesi meselesi olduğunu göstermektedir. Bu yönüyle ağır ruhsal hastalığa sahip bireylerin sosyal işlevselliğine dair zengin ve sorulara yanıt veren bir kaynak niteliğinde olan bu kitap; ağır ruhsal hastalığı olan bireylere, ailelerine, toplum ruh sağlığı alanında ve hizmet birimlerinde çalışan multidipliner tüm meslek elemanlarına, politika yapanlara, sosyal hizmet çalışanlarına yönelik bilgi ve uygulamaya dönük yeni bakış açıları kazandıracaktır. Yazarın sosyal hizmet alanındaki bilgisi, deneyimi, becerileri ve bunları aktarması, teori ile uygulamanın zenginliklerini ve ilişkilerini anlamanıza yardımcı olacaktır.
Nilüfer Voltan Acar Birey Merkezli Grupla Psikolojik Danışma oturumları tek tek kaleme alınmış ve her oturuma ilişkin verilen süpervizyon yazılı olarak her tepkiden sonra ifade edilmiştir.
Bu kitap, grup oturumlarına örnek olması açısından ilktir. Tüm birey merkezli grup yapanlara bir model olacağı umulmaktadır. Bu oturumlar, Tülin Acar ve Özlem Haskan'ın yaptığı oturumlardır.
Gülsen Kozacıoğlu, Hülya Ekberzade Gördürür Ruh Sağlığı, psikolojik olarak iyi olma hâlini ya da zihinsel herhangi bir bozukluğun olmadığı durumu açıklar. Başka bir ifadeyle ruh sağlığı, uyum sağlayıcı düzeyde duygusal ve davranışsal işlevlerini sürdürebilen kişinin durumudur. Ruhsal sağlık, bireyin yaşamdan tat alabilmesini, mutlu olabilmesini ve yaşamsal faaliyetleri ile psikolojik dayanıklılığı arasında denge kurabilmesini içerir. Dünya Sağlık Örgütü'ne (DSÖ) göre ruhsal sağlık, "diğer özelliklerin yanında öznel iyi oluş, algılanan öz yeterlik, özerklik, rekabet edebilirlik, nesiller arası bağımlılık, kişinin entelektüel ve duygusal potansiyellerini gerçekleştirebilmesini" içerir. DSÖ, ayrıca, bireyin iyilik hâlinin, kabiliyetlerini gerçekleştirebilmesinin, günlük stresle baş edebilmesinin, üretken ve topluma faydalı olabilmesinin de önemli olduğunu vurgular. Özetle, kültürel farklılıklar, öznel değerlendirmeler ve birbiri ile yarışan profesyonel kuramlar ruh sağlığının nasıl tanımlandığını etkiler. İşte, bu kitap, sayılan perspektiflere duyarlı bir bakış açısıyla kaleme alınmış olup ilgili alana katkı sunma amacını gütmektedir.
Zeynep Karataş, Yasemin Yavuzer Psikolojik danışma sürecinde değerlendirme, danışanın yaşamı ve psikolojik danışma almasına yol açan durumları öğrenmek ve etkili bir müdahale planı geliştirebilmek için bilgi alma sürecidir. Bu süreçte kullanılabilecek test dışı tekniklerin ele alındığı bu kitap, sekiz bölümden oluşmaktadır. Kitabın ilk iki bölümünde, bireyi tanıma ve bireyi tanımada kullanılan test tekniklerine kısaca yer verilirken; diğer bölümlerde bireyi tanımada kullanılan test dışı teknikler ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Kitabın üçüncü bölümünde, kendini anlatmaya dayalı test dışı teknikler; dördüncü bölümünde, gözlem teknikleri; beşinci bölümünde, etkileşime dayalı test dışı teknikler ve altıncı bölümünde, başkalarının kanılarına dayalı test dışı tekniklere yer verilmiştir. Yedinci bölümde, diğer test dışı teknikler başlığı altında; bibliyoterapi, sineterapi, hobi terapi, sanat terapisi, resim terapisi, dans devinim terapisi, müzik terapisi, vaka incelemesi ve vaka konferansı, bireyle ve grupla psikolojik danışma konularına yer verilmiştir. Kitabın son bölümü, psikolojik danışma ve rehberlik alanında kullanılan öğrenci dosya sistemini içermektedir.
Bu kitabın, psikolojik danışma ve rehberlik öğrencilerine ve alanda çalışan psikolojik danışmanlara kaynak kitap olarak katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Kitapla ilgili her türlü görüş ve önerileriniz bizleri güçlendirecektir.
Alican Kaya, Erol Uğur, Fatıma Firdevs Adam, Mehmet Emin Turan, Murat Yıldırım, Nihan Arslan, Nuri Türk, Serkan Cengiz Neden böyle bir kitap yazma ihtiyacı hissettik? Aslında bu kitap sadece profesyoneller için yazılmadı. Sosyal ilişkilerimizde söylemek istediklerimizi nasıl ifade edebileceğimizi göstermek ve ayrıca insanı anlamak ve anlatmak için yazıldı. Modernitenin önemli bir handikabı olan kompleks insan ilişkilerinin problem kaynağı hâline gelmemesi neredeyse imkânsız. Bu problem kaynağının psikolojik, fizyolojik ve sosyal yaşantımızı olumsuz bir şekilde etkilememesi için ne tür yöntemler üretiyoruz? Yapılan araştırmalar, genel itibarıyla problemden kaçınmanın, en yaygın kullanılan yöntemlerden biri olduğunu gösteriyor. Ya size problemi daha içinden çıkılmaz bir hâle getirenin de aslında problemlerden kaçınma olduğunu söylersek! O hâlde bireylerle iletişim kurarken nelere dikkat etmemiz gerektiği ile ilgili kapsayıcı bir bakış ile ele aldığımız “Bireyle Psikolojik Danışma Temel Düzey” kitabını okumaya davet ediyoruz.
Kitap, temel düzeyde bireyle psikolojik danışmanın pratik ve teorik yönleriyle bütüncül bir bakış açısıyla ele alındığı uzun süren bir çalışmanın sonucudur. Gündelik yaşamdan kesitler göreceğiniz, belki de yaşadığınız problemlerin bir benzerini ve çözümünü bulacağınız kitabımızın faydalı olması dileğiyle…
Mei whei Chen, Nan J. Giblin “Terapötik iletişim sanatını öğrenme veya geliştirmeye ilgi duyan bizler için olağanüstü bir rehber. Chen ve Giblin en değerli bilgileri basit ve kapsamlı bir şekilde ortaya koymuştur. Okuması kolay bir kitap olmakla birlikte bu kitap faydalı önerilerle dolu ve farklı konuları zengin bir şekilde ve adım adım ele alıyor.”
Sara Schwarzbaum, LMFT, LCPC, Kültür ve Kimlik: Psikolojik Danışmanlar ve Terapistler için Yaşam Hikâyeleri kitabının ortak yazarı
“Hem eğitimine devam eden hem de kıdemli psikolojik danışmanlar Chen ve Giblin'in kitabının bu yeni basımını oldukça değerli bulacaklardır. Yazarların uzun yıllara dayanan tecrübeleri ve uzmanlıkları, bir yandan okunması ve anlaşılması kolay bir metin oluşturmalarına imkân tanırken diğer yandan okuyucuları, danışanlarıyla yeni becerileri kullanırken desteklenmiş ve iyi hazırlanmış hissettirir. Okuyucular ayrıca birçok benzer metinde veya sınıfta yeterince yer verilmeyen psikolojik danışman danışan ilişkisinin önemli yönleri hakkında gerekli farkındalığa sahip olurlar.”
Suzanne Degges-White, PhD, LPC, NCC, Northern Ilinois Üniversitesi, Yetişkin Eğitimi ve Yüksek Öğretim, Psikolojik Danışma Bölüm Başkanı, Profesör
“Psikolojik danışman/terapist adaylarının danışanlarla terapötik bir ilişki geliştirmede neyle karşılaşabilecekleri konusunda birçok soru ve endişeleri vardır. Bireyle Psikolojik Danışma ve Terapi, psikolojik danışmanlara ve terapistlere zor danışanlara hitap etmek ve terapötik ilişkideki çeşitliliği anlamak gibi temel ve ileri düzey psikolojik danışma ve terapi becerileri konularında bir mihenk taşı oluşturur. Mesleğe yeni başlayan ve deneyimli psikolojik danışmanlara uygun çeşitlilikte içeriğe sahiptir. Bu kitabın etkisi bir psikolojik danışman/terapist olarak yaptığımız herşeyin hatırlatıcısı niteliğinde olmasındadır.”
Marty Jencius, PhD, Doçent Doktor, Psikolojik Danışman Eğitimi ve Süpervizyon Programı, Kent State Üniversitesi
Üçüncü basımı yapılan Bireyle Psikolojik Danışma ve Terapi, terapi dilini temel düzeyden ileri düzeye kadar öğretmede tipik psikolojik danışma kitaplarının ötesine geçmektedir. Akıcı bir dille yazılmış bu dikkat çekici kitap; psikolojik danışma sürecini açığa çıkaran, zengin anlatımlı, gerçek hayat örnekleri ve diyaloglarıyla teori ve pratiği bütünleştiriyor. Okuyucular, danışanlara yardım ederken danışanlar için uygun hâle getirilmiş işe yarar becerileri ve teknikleri, ön görüşmeden problem araştırma, farkındalığı arttırma, problem çözme ve sonlandırmaya kadar nasıl kullanacaklarını öğrenecekler. Bu kitapta, öğrencilerin; kitabın derinliğinden, anlayışından, içtenliğinden ve pratikliğinden kazanacakları çok şey, klinik pratik terapötik seslerini geliştirirken kafalarını karıştıracak az şey var.
Yıldırım B. Doğan İyi iken daha iyi olmak güdüsü, yaşamla barışık bir güdüdür. Kişi, yaftalanma kaygısına kapılmaz. Tedaviyi gerektirecek ruhsal bir aksaklığı olduğunu düşünmez. İyi iken daha iyi arayışı, toplumsal varoluşunu varsıllaştıracak bir istemdir. İstemini gerçekleştirecek bir araca ulaşması ve onu kendinin kılması yaşamını derinleştirir. Kendilik sevgisi, kendilik saygısı boyutlanır. Kendilik değeri yükselir. Aynı araç, ruhsal işlevselliği aksamış insanın önceki iyilik hâline erkenden kavuşmasına hizmet eder.
Bu araç, Bireysel Farklılaşma Terapisi (BFT) adını alır. Haftada bir kere toplam 6 oturum olan BFT aslında bir uyarlamadır. Uyarlamanın kökeni Kısa Acil Psikoterapi ismi ile bilinir. Uyarlamanın köken aldığı özgün tedavi modelini 35 yıl öğretmiş olan yazar, bu kitabı ile eski öğrencileri ve şimdi meslektaşı olan psikoterapistlerle bir kez daha buluşmuş olmaktadır.
Ruh hekimi, psikoterapist Prof. Dr. Yıldırım B. Doğan’ın kitabı başta ruh hekimliği uzmanlık öğrencileri, ruh hekimleri, klinik psikologlar ve PDR mezunları için yeni bir kaynaktır.
Muharrem Aka Psikolojik danışma süreci, bireylerin ruhsal sağlıklarını iyileştirmek, yaşadıkları zorluklarla başa çıkmalarına yardımcı olmak ve yaşam kalitelerini artırmak için önemli bir rol oynar. Ancak danışanların manevi inançları, bu süreçte genellikle göz ardı edilebilmektedir. Oysa birçok birey için din ve maneviyat, yaşadıkları zorlukların üstesinden gelme sürecinde önemli bir destek kaynağıdır. Bu kitap, psikolojik danışma sürecine manevi unsurların nasıl entegre edilebileceğini ve bu entegrasyonun danışanlar üzerindeki etkilerini araştırmayı amaçlamaktadır. Özel eğitim gereksinimi! bireylerin ailelerine yönelik psikolojik danışma hizmetlerinde din ve maneviyatın yer alması, danışanların psikolojik sağlıklarını iyileştirmek adına güçlü bir araç olabilir. Bu bağlamda, kitap hem teorik bilgiler sunmakta hem de yapılan deneysel bir çalışmanın bulgularıyla bu bilgileri desteklemektedir.
Üç bölümden oluşan bu kitabın ilk iki bölümü, okuyuculara teorik bir temel sunmak amacıyla, özel eğitim gereksinimli bireylerin kimlikleri ve özel eğitimde kullanılan kavramsal çerçeveye odaklanmaktadır. İlk bölümde; özel eğitim alanında kullanılan yöntemler, engel türleri ve özel eğitim gereksinimi olan bireylerin psikososyal ihtiyaçları, ilgili literatür bağlamında ele alınmaktadır. İkinci bölümde ise psikolojik danışma süreçleri ve kuramları, danışmanlık sürecinde din ve maneviyatın rolü, manevi danışmada kullanılan başlıca müdahaleler ve maneviyatın danışanların ruh sağlığı üzerindeki etkileri İncelenmektedir. Bu bölümde, özellikle ailelere yönelik psikolojik danışmanlık hizmetlerinde dinî ve manevi unsurların nasıl etkili bir şekilde entegre edilebileceği ve bu unsurların danışmanlık sürecine katkıları ele alınmaktadır.
Kitabın üçüncü bölümü, teorik bilgileri destekleyen deneysel bir çalışmaya odaklanmaktadır. Bu bölümde, dinî boyutun psikolojik danışma sürecine entegre edildiği uygulamalar ile klasik psikolojik danışma yöntemleri karşılaştırılmaktadır. Araştırmada, danışanların psikopatolojik belirtileri Kısa Semptom Envanteri ile ölçülerek analiz edilmiştir. Bu analizler, dinî boyutun danışmanlık sürecine dâhil edilmesinin danışanların depresyon, anksiyete, kişiler arası alınganlık ve fobik anksiyete gibi psikolojik sorunlarında anlamlı iyileşmeler sağladığını göstermektedir. Kitap, dinî kaynakların psikolojik danışmada nasıl daha etkili bir şekilde kullanılabileceğine dair önemli bulgular sunmakta ve bu yaklaşımın geleneksel danışmanlık yöntemlerine kıyasla hangi açılardan daha güçlü sonuçlar verebileceğini tartışmaktadır.
Necmettin Gürsoy 6 Şubat 2023 saat 04:17'de
Adıyaman’da büyük bir felaket yaşandı.
Bu felaketin her yaş grubuna etkilerini ifade eden bir çalışma hazırlandı.
Çalışmada yer alan görseller yıkım sonrası il genelinde çekildi.
Haydeh Faraji, Ahmet Ertan Tezcan Borderline kişilik bozukluğu (BKB); bireyin kimlik duygusu, ilişkileri, duygulanımı, davranışları ve bilişsel örüntüsünde yaygın ve süreğen bir dengesizliğin hâkim olduğu bir bozukluktur. Borderline hasta, kendi ile öteki arasındaki ayrılma noktasına sınır niyetine ince bir ip geren ve onun üzerinde dengede kalmaya çalışan kişidir. Bunu ona yaptıran ise kimi zaman yalnızlık kimi zaman iç sıkıntısı kimi zaman da hastanın doğrudan dile getirdiği boşluk duygusudur. Hastalar tarafından dile getirilen önemli bir sıkıntı; kendilerini, ne istediklerini anlamadıkları ve hayattaki en yakınları tarafından bile anlaşılmadıklarıdır.
Çağdaş dünyanın değişen koşulları ile birlikte borderline kişilik bozukluğu oranı önemli ölçüde artmıştır ve artmaya devam etmektedir. Bu kitabın amacı, borderline kişilik bozukluğuna “borderline”ını veren sınır hattındaki bireylerin yaşadıklarını hem kuramsal kökenleri ve günlük yaşamdaki karşılıkları ile aktarmaya hem de borderline hastanın anlaşılma arzusuna yanıt vermeye çalışmaktır.
Bülent Şen Birbirini severek evlenen, birlikte yaşlanmayı hayal eden ve çocuk sahibi olduktan sonra istenmeyen birçok yaşantı sonrası kendi aralarındaki sorunları çözemeyip, belki de aile danışmanlığı hizmeti aldıktan sonra boşanmaya karar veren çiftlerin; boşanmanın olumsuz süreçlerini yaşarken, mahkeme ortamında şartların daha da zorlaştırıldığı durumlarda birbirlerine ve çocuklarına daha fazla zarar vermemeleri, boşanmanın her iki taraf içinde daha adil koşullarla, daha kısa zamanda, daha ekonomik olabileceği, boşanma sonrası her iki tarafın ve ailelerinin dost olarak kalabileceği, çocukların her iki ebeveyni de düzenli olarak görebilecekleri ve destek alabilecekleri, tarafsız bir üçüncü kişinin gözetiminde ortak kararlar alarak boşanma sürecini tamamlamalarının hem çiftlere ve çocuklara hem de topluma olumlu anlamda katkı sağlayabileceği düşünülmektedir.
Kitapta, hem yurt içi hem de yurt dışı literatür ve uygulamalar tarafsız bir gözle okurlara sunulmaya çalışılmış ve boşanma arabuluculuğu hakkında çalışmalar yapacak, araştırmacılara; akademisyenlere; hukuk, sosyal hizmet, psikoloji, psikolojik danışmanlık, sosyoloji, çocuk gelişim, okul öncesi eğitim, aile ve tüketici bilimleri öğrenci ve uygulamacılarına; aile danışmanlarına; aile mahkemesi hakim ve uzmanlarına; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi üyelerine; bu konuda kanun çalışmaları yapacak uzmanlara; ilgili kurum ve kuruluşların yöneticilerine ve boşanma arabuluculuğu konusunu merak eden okuyuculara ve anlaşmalı olarak boşanmak isteyen çiftlere temel bilgiler verilmeye çalışılmıştır.
Kitabın sonunda; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından çıkarılan Yönerge esaslarında 450 saat eğitim alıp Aile Danışmanlığı sertifikasına sahip Aile Danışmanları ve Arabuluculuk Kanunu kapsamında arabuluculuk eğitimi almış Hukukçuların birlikte çalışarak diğer ülkelere de örnek olabilecek, Boşanma Arabuluculuğu konusunda disiplinlerarası ve bütüncül çalışmalara imza atmaları arzusu dile getirilmiştir.
Gülay Korkut Kitap; evlilikten boşanmaya, boşanmadan diğer bir evliliğe giden süreçte eşlerin karşılaştıkları zorluklarla baş edebilmelerine yardımcı olmak için hazırlanmıştır.
Okuyucu, bu kitapta, yazarla birlikte “Yeni kurduğumuz çekirdek ailemize, kök ailelerimizden hangi sorunları taşıdık? Ailemizin işlevselliğini nasıl artırırız?” gibi sorularına yanıtlar arar ve bulur. İlk bölümde, eşler arası ilişkileri güçlendirmek hedeflenmiştir. Çünkü boşanma bir süreçtir ve bir anda boşanma kararına varılmaz. Boşanma aşaması; evlilik sonrası yaşanan düş kırıklığı aşamasıyla başlar, ilişkinin aşınması ve kopuşlarla devam eder. Evliliğin boşanmaya gitmemesi için ilişkileri güçlendirme yöntemleri, boşanma nedenleri ve bu nedenlerin yaşanmaması için yapılabilecekler, okuyucuya yaşanmış anlatılar üzerinden açıklanmıştır.
Boşanma da bir travmadır ve her bireyin bu travmadan etkilenme derecesi farklıdır. Bu kitap; boşanma sürecindeki kişilerin, öncelikle kendilerine, daha sonra çocuklarına faydalı olabilecek uygulamalar içermektedir. Amaç boşanma sonrasında kişilerin travmadan güçlü çıkabilmeleri ve baş etme becerilerini geliştirerek daha güçlü bir kişilik ile yola devam edebilmelerini sağlamaktır. O nedenle kitabın adı “Psikolojik İlk Yardım”dır. Boşanan kişilerin boşanmayı resimlerle nasıl ifade ettiği ve bu zorlu yaşantıyla nasıl baş ettiklerine yer verilerek okuyucunun baş etme kaynaklarını çoğaltmak amaçlanmıştır.
Ayrıca kitapta yeni bir evlilik kararında dikkat edilmesi gereken hususlara yer verilmiştir. Eşlerin önceki evliliklerden gelen çocukların bir arada yaşamasından kaynaklanan sorunları nasıl çözecekleri anlatılmıştır.
Bu kitap; çiftlerin, ailelerin, bu alanda çalışan evlilik ve aile danışmanlarının, çocuklarımızın hayatında önemli izler bırakan saygıdeğer öğretmenlerin ve rehber öğretmenlerin ihtiyaç duyduğu bir kaynaktır.


Rıfat Bilgin Çocuklar dünyaya kendi arzu ve istekleriyle değil biz yetişkinlerin sevgi, aşk ve güzel sözlerinin meyvesi olarak gelirler. Aynı zamanda çocukların dünyaya gelişleriyle birlikte yetişkinlerin sevgi gösterileri artar ve bir anlamda da çocuklar geldikleri haneye mutluluk getirmektedirler. Çocuklar yaşam yolculuğunda bir şeylerin farkına varmaya başladıkları andan itibaren geldikleri hanenin “yeni gülleri” olduklarını bilirler. Hanedeki her birey gündelik hayatın tüm sıkıntılarını aşmanın bir yolu olarak çocuklarıyla ilgilenir ve böylelikle de çocuğun masumluğundan yararlanır. Çocuk da sevimliliğinin ve masumluğunun kendisine verdiği avantajı iyi kullanır. Çocuk, en mağdur ailelerde bile diğer ortalama bireylere göre çoğunlukla peri masallarındaki kahramanlardır. Gün gelir bu kahramana, “Baban artık eve gelmeyecek çünkü o bana-bize ihanet etti, paramızı başkaları için harcadı.” ya da “Annen gitti, onu ölmüş kabul et ve sakın bir daha bu evde onun adını anma.” denir. Bu masum kahraman artık neredeyse bütün avantajlarını kaybetmiştir. Ebeveynler ve diğer aile çevresindeki bireyler ise kendilerini haklı çıkarmanın veya karşındaki rakibin haksızlığını ortaya koymanın veya onu yenmenin, intikam almanın, burnunu sürtmenin, rezil etmenin ve bazen de ebeveynlerden birini tekrar diğeri ile bir araya getirmeye ve barıştırmaya ikna etmenin bir yolu olarak çocuktan yararlanma yoluna gitmektedirler. Çocuğun hayatı artık ebeveynlerinin ve aile çevresindeki bireylerin savaş alanına dönmüştür. Böylece yetişkinlerin kendi aralarında yarattığı ve üstesinden gelemedikleri problemler sonucunda çocuklar mutsuz, ihmal ve istismar edilerek mağdur edilmektedirler.
Arthur E. Jongsma, Jr. L. Mark Peterson, Timothy J. Bruce Bütün Ruh Hastalıkları İçin Yetişkin Psikoterapisi Tedavi Planlayıcısı kitabının Beşinci Basımında; tedavi planları için bütün gerekli unsurlar dikkate alınmış ve tedavi planlarının hızlı ve kolay bir biçimde yapılması sağlanmıştır. Bakım veren kurumlar, ödeme yapan sosyal güvenlik kurumları ve devlet ve özel sigorta şirketlerinin talepleri karşılanmıştır. Kitaba eklenen yenilikler ve kitapla ilgili önerilere aşağıda yer verilmiştir:
Yeni basımın özellikleri görgül olarak desteklendi; kanıt temelli tedavi müdahaleleri, öfke kontrol problemleri, düşük öz saygı, fobiler ve toplumsal kaygı da dâhil edilmiştir.
43 civarında davranışsal problem sunuldu; depresyon, yakın ilişkilerdeki çatışmalar, kronik ağrı, kaygı, madde kullanma, sınırda kişilik (borderline) bozukluğu ve daha fazlası dâhil edilmiştir.
Tedavi hedefleri, amaçlar ve müdahalelerle ilgili 1000'in üzerinde ön yazı yazıldı. “–” bu sembol ile belirtilen boşluklara kendi tedavi planınız ile ilgili seçenekleri ekleyebilirsiniz.
Referans formatını kullanmak, davranış problemleri ya da DSM-5 Tanısı ile tedavi planı bileşenlerinin oluşturulmasını kolaylaştıracaktır.
Bir tedavi plan örneğine, ödeme yapan üçüncü tarafların ve akredite edilmiş bakım şirketlerinin istekleri dâhil edilmiştir.
Bütün Ruh Hastalıkları İçin Yetişkin Psikoterapisi Tedavi Planlayıcısı; klinisyenlere ve danışmanlara terapi sırasında bir pusula olacak ve terapi sürecinin derin sarmalında yollarını bulmalarında yardımcı olacaktır. Bu kitapta yer alan bütün ruh hastalıklarının semptomları yalın bir şekilde belirtilmektedir. Terapistler bu bilgiler ışığında gelen danışanın semptomlarını gördükten sonra; terapi için uzun süreli ve kısa süreli hedefleri kolayca oluşturabilecek ve yapılacak müdahaleler hakkında nasıl bir yol izleneceğini kolayca planlayacaktır.
Jacqueline Nadel Bebekler neden doğdukları andan itibaren taklit ederler? Bunun anlamı nedir? Çocuklar neden başkalarının yaptıkları şeyleri taklit ederler? Aptallaşıyorlar mı? Onlara izin verilmeli mi? Otizm spektrum bozukluğu (OSB) tanısı alan çocuklar taklit edebilir mi? Taklit onlara yardımcı olur mu? Beyin taklidi nasıl işler?
Taklit, çocuklar ve gelişimleri hakkındaki bilgilerimizde ve OSB'li bireylerin eğitim ve terapisinde hak ettiği önemli yeri alamamaktadır. Yine de taklit bize yapmayı öğretir ve daha da önemlisi, bize birey olmayı öğretir. Bu bağlamda kitap şu konuları içermektedir:
Taklit etmek ne demektir?
Öğrenmek ve iletişim kurmak için taklit etmek
Taklidin OSB tanısı alan bebekler ve çocuklar için neler sağlayabileceği
Taklit alet kutusu: beyin ve bağlantıları
OSB vakalarında kişiye özel taklit uygulamaları

Okuyucu kitlesi: Psikologlar, çocuk psikiyatristleri, psikomotor terapistler, öğretmenler, özel eğitimciler, hemşireler, sosyal hizmet uzmanları, ebeveynler ve alanda çalışan diğer uzman ve öğrenciler.
Sibel Karamaraş “Söyle bana eğer söyleyebilirsen nedir cesaret?”
Milattan önce ortaya atılan bu soru, yıllar boyunca bitmeyecek argümanların başlangıç noktası olmuştur. Bugün hâlen cesaret üzerine tartışmaya devam ediyor, araştırmalar ve deneylerle cesareti anlamaya ve hatta ölçmeye çalışıyor, farklı tanımları eleştirip yeni önermeler getiriyor ve fakat hâlâ net bir tanım üzerinde anlaşamıyoruz.
Bir tarafta hiçbir silahın işlemediği Nemea aslanını öldüren Herkül'ün cesareti varken diğer tarafta yüzme bilmediği hâlde korkmadan havuza atlayan çocukları görüyoruz; bir tarafta at üstünde savaşa giden kahramanlar, diğer tarafta yüzlerce insanın ölümüne neden olan teröristler; bir tarafta başkalarının yanında kendini açmanın ve ağlamanın cesareti, diğer tarafta cesur olabilmek için beyindeki bir bölgeyi aktive etmeyen çalışan bilim insanları…

Bu kitap, her birimizin içinde gizli olan cesaretin tanımını aramak ve belki de başka tanımlar oluşturmak adına psikoloji bilimini temel alarak günlük hayattan mitolojiye, filmlerden felsefeye kadar geniş bir perspektifle cesareti ele alıyor ve cesaretin yaşamımızı nasıl etkilediğini, kendimizi ve başkalarını değerlendirmelerimizde ve hatta davranışlarımızda nasıl bir pusula rolünde olduğunu inceliyor.
Ahmet Selçuk Yılmaz, Burak Köksal, Eyup Zorlu, Faruk Caner Yam, Gamze Mukba, H. Arif Doğanülkü, Nezir Ekinci, Oğuzhan Yıldırım, Ozan Korkmaz, Özcan Tunahan, Sezen Güleç, Yeliz Tiryaki Göksu, Yusuf Sarıkaya Bireylerin yaşamış oldukları çeşitli ruhsal zorluklarla mücadele etmesindeki en önemli kaynaklardan birisi psikososyal destek hizmetleridir. Psikososyal destek hizmetleri yaşanan travmatik bir olay sonrasında bireylerde ortaya çıkan ya da çıkabilecek sosyal, bireysel, psikolojik ve ilişkisel sorunların giderilmesi veya önlenmesi, bozulan yaşam döngüsünün yeniden kurulması için bireylere sunulan kapsamlı ve çok disiplinli bir yardım hizmetidir. Ceza infaz kurumlarındaki tutuklu ve hükümlülerin ruh sağlıkları ile ilgili risk faktörlerinin yüksek olduğu göz önüne alındığında ceza infaz kurumlarındaki sunulacak psikososyal destek hizmetlerinin önemli bir hizmet olduğu görülmektedir.
Bu kitap, ceza infaz kurumlarındaki psikososyal destek çalışmalarını konu alan ilk kitap niteliği taşımaktadır. Kitap içerisinde ceza infaz kurumlarının kendi yapısına uygun psikososyal destek çalışmalarını içeren bölümler yer almaktadır. Kitaptaki her bir kavram ceza infaz kurumlarının koşulları göz önüne alınarak yazılmıştır. Bu kitap ceza infaz kurumundaki psikososyal müdahale çalışması yapan birim uygulayıcıları, bu alanda araştırma yapan akademisyenler, ceza infaz güvenliği programında okuyan öğrenciler ve bölüm akademisyenleri için önemli bir kaynak niteliği taşımaktadır.


Rita Budrionis, Arthur E. Jongsma Cinsel İstismar Mağdurunun ve Failinin Tedavi Planlayıcısı, gerekli psikoterapi hizmetinin sağlanması için cinsel istismar/saldırı mağduru veya faili ile çalışan uzmanlara yönelik hazırlanmıştır. Uygulama Planlayıcıları® serisinin diğer kitaplarında olduğu gibi bu kitapta da amacımız; sizin, danışanlarınızla daha fazla, kâğıt işleriyle de daha az zaman harcamanız için tedavi planlama sürecini hızlandırmak, basitleştirmek ve netleştirmektir. Bu kitap;
Saatler alan bürokratik işlerden zaman kazanmanızı sağlar ve cinsel istismar mağduru ve/veya faili için kişiselleştirilmiş tedavi planlarını geliştirme özgürlüğü sunar.
Kaygı, panik ve depresyon, yeme bozuklukları, madde kötüye kullanımı ve sosyal geri çekilme gibi cinsel istismar mağduru ve/veya faili ile ilgili 27 sorunu ele alır.
İlişkili her bir problemin davranışsal belirtilerini, uzun vadeli hedeflerini, kısa vadeli hedeflerini ve klinik olarak test edilmiş tedavi seçeneklerini tanımlayan 1.000’in üzerinde net açıklamayı içerir.
Davranışsal problemlerle tedavi planının bileşenlerini uygun bir şekilde eşleştirmenize yardım eden, kullanımı kolay bir kaynakça formatına sahiptir.
Özlem Çapan Özeren 2017’de, Amerikalı oyuncu ve aktivist olan Milano’nun başlattığı #MeToo ifşa hareketi kapsamında cinsiyetçi geçmişiyle bilinen havacılık endüstrisi çalışanlarının da yer aldığı araştırmalarda üç hostesten ikisinin cinsel tacize maruz kaldığı ortaya çıktı. Buna göre havacılıkta cinsel taciz, “Kahve, çay ya da ben.” gibi şakaların ima ettiği anlayışın ortadan kaldırılması ile mümkün.
Ancak önemli bir sorun var, o da cinsiyetçi reklamlar!
Havacılıkta kullanılan reklamların çoğu, hostesler üzerinden satışı arttırmaya yönelik stratejilerin bir ürünü gibi görünüyor. Reklamlar, kültürün taşıyıcısı ve üretiminin en işlevsel propaganda aracı olarak kullanılıyor.
“O hâlde, bir yerden başlamalı!” dedim ve bir kadın, havacılık emekçisi ve bir iletişim bilimleri araştırmacısı olarak tüm dünya kadınlarının cinsel taciz mücadelesine katkıda bulunmak üzere çıktığım bu yolda, havacılıkta cinsel tacize ilişkin yaptığım araştırmanın sonuçlarını bu kitapta siz okuyucularımla paylaşmayı hedefledim.
İyi okumalar dilerim.
İbrahim Ethem Özgüven “Cinsellik ve Cinsel Yaşam” isimli eserimizin yazılmasında yerli ve yabancı pek çok kaynaktan yararlanılmış; herkesin okuyup anlayabileceği bir açıklıkta olmasına özen gösterilmiştir. Hangi düzeyde öğrenim görürse görsün, yaşamın hangi döneminde olursa olsun, ergenler, gençler, orta yaşlılar, yetişkinler, evliler, bekârlar, cinsel konularda bireysel olarak bilgi edinmek isteyen herkes bu kitabı okuyabilir, cinsel yaşamla ilgili oldukça kapsamlı objektif ve bilimsel bilgiler elde edebilir.
Cinsellik konularda, hem kendilerini yetiştirmek ve hem de yardım edecekleri kişileri bilgilendirmek durumunda olan anne-babalar, karı-kocalar, öğretmenler, okul danışmanları, psikologlar, özel eğitim, sosyal hizmet ve sağlık personelleri, aile ve evlilik danışmanları, cinsel terapi alanında çalışanlar “Cinsellik ve Cinsel Yaşam” kitabından yararlanabilirler. Buna psikoterapi dilinde “Bibliyoterapi” denmekte, birey ilgili kaynakları okumak suretiyle, kişisel problemlerini anlamakta, konu hakkında bilgi kazanmakta ve bilinçlenmektedir.
Kitap, öğrenci ve klinik vakaların kişisel çekingenliklerini ve kaygılarını azaltmak, belirli cinsellik konularında bilgilendirmek amacı ile de kullanılabilir; ikili etkileşim ya da grup dinamiği harekete geçirilerek, etkileşimin düzeyi yükseltilebilir.
Bu amaçla, kitaptan, üniversitelerin psikolojik danışma ve rehberlik, psikoloji, psikiyatri ve aile ilişkileri konularını destekleyici niteliği ile de sosyoloji, sosyal çalışma bölümlerinde yardımcı kaynak olarak yararlanılabilir.
Ganna Plotkina, İlke Kadıoğlu Sienkiewicz, Megan Carlos, Özen Bağbaşlıoğlu Sarı, Pamela S. Wrona, Taryn Weinkam, Vincent Sienkiewicz, Zeliha Babayiğit, Zeynep Polat Turner With the growing number of clinical psychology programs in Turkey, it can be seen that there is a dearth of English language case studies that includes both Turkish and foreign clients. Many colleagues and students have echoed this point, expressing a need for a relevant, accessible, and informative guide to writing and analyzing clinical case material. It was for the purposes of meeting this need that we designed and organized this book. This book is a collection of various evidence-based, commonly used theoretical perspectives. It provides students with examples of how to analyze, organize, and interpret case material through the lens of various major psychological frameworks such as psychodynamic, cognitive behavioral, humanistic, and internal family systems theory. The clinicians contributing to this book are a diverse mix of Turkish and American psychologists writing about cases that they have encountered in their practice.
Betül Kürüm Yıldırım, Büşra Emül Yldız, Deniz Erök Özkapu, Hatice Vildan Karacabey ,Makbule Kalı Soyer, Mücahit Yılmaztürk, Sümeyye Eliz Burhan Her insanın özgün oluşu, onun iyilik hâlini yükseltmesine yönelik verilecek psikolojik yardım sürecinde özgün yol ve tekniklerin kullanılmasını gerektirmektedir. Terapötik süreçte yaratıcılığı kullanmak, danışanın duygusal güçlüklerini anlamlandırması ve yeni keşifler yapmasına katkı sunacaktır. Bu kitap; ruh sağlığı alanında çalışan psikiyatrist, psikolog, psikolojik danışman ve diğer meslek elemanları ve öğrencileri hayal gücü ve yeniliğin birleştiği bir alana adım atmaya ve pratiklerini zenginleştirmeye davet etmektedir. Kitap, altı farklı terapi ekolünün içindeki yaratıcı potansiyeli vurgulayarak on bir yaratıcı tekniğin bu kuramlarda kullanımına yönelik bir kılavuz niteliğindedir.
Asiye Ayben Çelik, Aysun Kapucugil İkiz, Bengü Sevil Oflaç, Canan Muter Şengül, Duygu Seçkin Halaç, Evrim Mayatürk Akyol, H. Şebnem Seçer, Hatice Özkoç, K. Övgü Çakmak Otluoğlu, Nazlı Ayşe Ayyıldız Ünnü, Olca Sürgevil Dalkılıç, Pelin Tuaç Çalışan anne olmak ne demek? Anne olmak ve annelik sorumluluklarını yerine getirmek, çalışan olmak ve çalışma yaşamının gerekliliklerini karşılamak… Bu iki kimlik boyutu birbirinden ayrı mı düşünülmeli, yoksa bütünleştirilebilir mi? Kimdir çalışan anneler? Nasıl çalışıyorlar? Nasıl annelik yapıyorlar? Nelere ihtiyaç duyuyorlar? Annelikleriyle çalışma yaşamını nasıl bütünleştiriyorlar, bir kimlik olarak anneliklerinden ve/veya çalışan rollerinden hangisine sahip çıkıyorlar? Çalışma yaşamında ayrımcılığa uğruyor mu anneler? İşletmelerde, kurumlarda çalışan anneler için destek mekanizmaları var mı? İnsan kaynakları politikaları aracılığıyla çalışan annelere neler sunulabilir, onların karşılaştıkları zorluklara nasıl destek olunabilir? Çalışan annelerin sahip oldukları yasal haklar neler? Türkiye ve dünya istatistikleri, çalışan annelerle ilgili hangi çarpıcı gerçekleri sunuyor ve hangi gerçekler rakamlara dökülmüyor? Yönetim bilimleri alanı kadınları ve/veya anneleri dikkate alıyor mu, yoksa onlarsız bir bilim mi inşa ediyor? Annelikleriyle birlikte, çalışma yaşamında yer almaktan vazgeçen anneler, potansiyellerini yeni girişimler kurma yolunda nasıl kullanıyor? Peki anneler yaratıcılık potansiyellerini hangi alanlarda, nasıl ve ne şekilde kullanıyor? Yeni nesillerin yaratıcılıklarına nasıl katkı veriyor?
Annelik aslında, inşa edilen bir olgu mu? Anneliğin doğasına ve gerektirdiklerine ilişkin sorgulamalar ve annelerden beklentiler sürekli değişirken ortaya çıkan annelik endüstrisi, sunduğu birçok ürün ve hizmet ile aslında anneleri bir kısır döngü içerisinde bırakıyor olabilir mi? Anneler bu kısır döngüyü kendilerini ifade ederek aşabilirler mi? Mükemmel anne var mı? Annelik savaşları da ne? Blogların dünyasında annelik nasıl bir hâle bürünüyor? Anneler kendilerini ifade edecekleri platformlarda annelikleriyle, toplumun anneliklerine ilişkin dayatmalarıyla, tüketim alışkanlıklarıyla, politik koşullarla ilgili seslerini nasıl duyuruyorlar? Annelerin mücadelesi kimlerle? Anneler çalışma yaşamında mobbinge uğruyor mu? Annelik ve hamileliğe en kutsal gözle baktığını iddia eden insanlar, çalışma yaşamı söz konusu olduğunda farklı kılıklara mı bürünüyorlar? Anneler kendi öykülerinde neler anlatıyor? Annelik ve çalışan anne kavramlarına ne gibi anlamlar atfediyorlar? Anneler özel ve çalışma yaşamlarında nelere ihtiyaç duyuyorlar? Kurumlarda ne gibi uygulamalar görmek istiyorlar? Peki neler farklı
olabilir? ...
…ve biz daha iyiye ulaşmak için neleri değiştirebiliriz?
Tüm bu sorular bizi bu kitapta buluşturdu. Değiştirmeye önce farkındalık yaratarak başlayabileceğimize inandık. Kitabın her sayfasında, bu sorulara bilimsel veri ve bilgiler ışığında anlayan, sorgulayan, açıklayan ve bazen de eleştiren tarzlarla cevaplar bulmaya çalıştık.
Kendisine benzer soruları ve daha fazlasını soran ve sorduklarına
yanıt arayan tüm okuyuculara faydalı olması dileklerimizle…
Asiye Ayben Çelik, Aysu Göçer, Bengü Sevil Oflaç, Burcu Şentürk, Canan Muter Şengül, Duygu Seçkin Halaç, Ebru Tolay, Evrim Mayatürk Akyol, Funda Gülyüksel, Hatice Hicret Özkoç, K. Övgü Çakmak Otluoğlu, Nazlı Ayşe Ayyıldız Ünnü, Olca Sürgevil Dalkılıç, Pelin Tuaç, Serap Özen, Şebnem Seçer Çalışan baba olmak ne demek? Baba olmak ve babalık sorumluluklarını yerine getirmek, çalışan olmak ve çalışma yaşamının gerekliliklerini karşılamak… Bu iki kimlik boyutu birbirinden ayrı mı düşünülmeli yoksa bütünleşik mi? Kimdir çalışan babalar? Nasıl çalışırlar veya neden çalışmazlar? Babaların çalışma veya çalışmama kararları neleri etkiler? Nasıl babalık yaparlar, yardıma ihtiyaç duyarlar mı? Babalıklarıyla çalışma yaşamını nasıl bütünleştirirler veya bütünleştirmelerine gerek yok mudur? Başka bir deyişle bu iki alan zaten hiç ayrı görülmemiş midir?
Çalışma yaşamında, sosyal yaşamda ve toplumun yargıları sebebiyle ayrımcılığa uğrar mı babalar? İşletmelerde, kurumlarda çalışan babalar için destek mekanizmaları var mı? Veya destek mekanizmalarına hiç gerek yok mu? İnsan kaynakları politikaları aracılığıyla çalışan babalara neler sunulabilir? Babaların çalışma yaşamında sahip oldukları yasal haklar nelerdir? Baba olmak, yönetim bilimiyle nasıl ilişkilendirilir? Babacan Yönetim nasıl bir yönetim tarzıdır, ülkemizde örnekleri var mıdır? Babalık ve girişimcilik alanı nasıl kesişir? Babaların yaratıcılık potansiyeli onlara neler yaptırabilir ve babalar yeni nesillerin yaratıcılıklarına nasıl katkı verir? Filmler babalıkla ilgili neler anlatır? Babaların da kendi aralarında güç farklılıkları var mıdır? Çocuklar, çocuk kitaplarından babaların çalışması veya çalışmaması hakkında neler okur, öğrenir ve hisseder?
Babalık toplumsal olarak inşa edilen bir olgu olabilir mi? Baba olunca çevrenin erkeğe bakış açısı farklılaşır mı, ya erkeğin kendisine bakış açısı? Erkekler baba olunca, depresyon yaşar mı? Baba olunca tüketim alışkanlıkları değişir mi ve tüketimle geçirilen zamanlar çocuklarla geçirilen en kıymetli anlar sanılabilir mi? Peki baba olmanın doğasına ve gerektirdiklerine ilişkin sorgulamalar hep aynı mı kalır veya hiç sorgulanmaz mı? Dünyada geleneksel babalık rollerinden yeni ve modern babalık rollerine doğru dönüşen değerler, ülkemizde yaygın mıdır? Yoksa ülkemizde babalık yapmak ve çocuklarıyla ilgilenmek erkek için bir seçim, kadın için bir zorunluluk olarak mı görülmektedir? Peki babalar kendi öykülerinde neler anlatır, özel ve çalışma yaşamlarında nelere ihtiyaç duyar? Kurumlarda ne gibi uygulamalar görmek ister? Neler farklı olabilir?...
Ve biz; daha eşitlikçi, toplumsal olarak belirlenmiş ve dengeli olmayan annelik ve babalık rollerinden uzaklaşmak, çocuk sahibi olmakla beraber eşlere düşen sorumlulukların dengeli dağıldığı toplumsal bir anlayış ve tutum değişikliğine ulaşmak için neleri değiştirebiliriz?
İşte tüm bu sorular bizi bu kitapta buluşturdu. Kendisine benzer soruları ve daha fazlasını soran ve sorduklarına yanıt arayan tüm okuyuculara faydalı olması dileklerimizle…
Salih Ercan, Oğuz Tan Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) dâhil olmak üzere ruh sağlığı bozukluklarına bağlı hastalık yükü, dünya genelinde gittikçe artmaktadır. Bu artışın iş yeri üzerindeki olumsuz etkileri oldukça önemlidir. Söz konusu etkiler, düşük performans ve üretkenlik ile artan devamsızlık ve iş göremezlik maliyetleri olarak özetlenebilir. Bu nedenle çalışma hayatında örgütsel ruh sağlığı sorunlarının etkin yönetimi oldukça önemli bir konuma gelmiştir. Yetersiz yönetim nedeniyle bahsi geçen sorunlardan muzdarip çalışanlar bulunmaktadır. Mevcut iş yeri sağlık sistemlerinin yeterli potansiyele sahip olmadığı görülmektedir. Bu sorunun çözümü aynı zamanda ülke işletmelerini daha verimli hâle getirme ve ruh hastalığının toplum genelinde ve tüm ekonomi üzerindeki önemli yükünü azaltma potansiyeline sahiptir. Bu araştırmanın temel amacı, bir ruh sağlığı sorunu olan obsesif kompulsif bozukluk'tan muzdarip çalışanların iş yerinde yaşadıkları muhtemel sorunlara etkin ve bilimsel çözümler getirerek bir taraftan örgütsel verimlilik kaybının önlenmesi ve diğer taraftan da çalışanın çektiği acı ve sıkıntıların mümkün olduğunca hafifletilmesidir.
Olca SÜRGEVİL DALKILIÇ Her dönemde “çağımızın hastalığı” şeklinde dillerde olan “tükenmişlik sendromu”; günlük yaşamın içinde ve özellikle çalışma hayatında hemen herkesin kendisini içinde bulabileceği bir sorundur. Çoğu zaman iş hayatına büyük hayallerle ve ideallerle başlayan ve başarılı bireylerin; bir süre sonra farklı sebeplerle kendilerini duygusal açıdan yıpranmış hissetmeleri, daha önce duyarlı oldukları iş çevrelerine karşı ilgilerini kaybederek duyarsızlaşmaları ve kişisel başarı duygularında azalma hissetmeleri şeklinde belirtilerle tükenmişliği rapor ettikleri görülmektedir. Bu durum, onların performanslarının düşmesine, yaptıkları işe ve beraber çalıştıkları insanlara karşı saygılarını yitirmelerine, işlerine ve çalıştıkları yerlere karşı bağlılıklarını kaybetmelerine sebep olmaktadır.
Bireylerin psikolojileri, sosyal çevreleri ve hatta fiziksel sağlıkları üzerinde yıkıcı etkileri olan tükenmişlik; aynı zamanda işletme yöneticileri ve çalışanları açısından önemli bir işgücü kaybı yaratmaktadır. Bu nedenle üzerinde önemle durulması gereken, alınabilecek önlemlerin ve çözüm yollarının sadece bireylere bırakılamayacağı bir konu olarak düşünülmelidir.
Meryem Berrin Bulut Kim bilir belki de psikoloji eğitimi almaya başlamadan önce birçoğumuz birer “klinik psikolog” olmayı hedefleyerek oluşturduk tercih listelerindeki sıralamayı ve psikoloji denildiğinde hemen hemen herkesin zihinlerinde şekillenenleri; Freud, bir kırmızı koltuk, köstekli bir saat, zamana karşı akıp giden bir kum saati oluşturdu. Sanıyorum ki bu biraz da bizim önceden getirdiğimiz şemalarımız, popüler kültürde karşılaştıklarımız ve aşina olduklarımızdı. Bu durum, lisans eğitimine başlayıp psikoloji biliminin kompleks evrenini keşfedene dek sürdü. Ta ki hayatın her alanında kendine temsil gücü bulan psikolojinin bilişsel, deneysel, gelişim, sosyal, sağlık, spor, trafik gibi birçok alanı içinde barındırdığını öğrenene dek de devam etti. Ve belki de zaman zaman bu kompleks yapı bizleri şaşırttı, gideceğimiz yönü belirlemede bizi derin düşüncelere daldırıp yolumuzu kaybettirdi ama bu evrende kaybolmak anlamlıydı çünkü kaybolmak arayışta olmak ve bu zenginlikte tekrar yolunu bulmaktı. İşte bu evrenin parçalarından, bu zenginliklerinden biri de “endüstri ve örgüt psikolojisi”dir.
Çalışmak kavramı, daha ilkel toplumlarda hayatlarımıza girmiştir. Toplayıcılık sonrasında avcılık ile başlayan süreç tarih içinde yerini tarım toplumlarına, buhar makinesinin icadı ile sanayi toplumlarına bırakmıştır. “İş”in şekli değişse de işe olan ihtiyaç baki kalmıştır. Çalışmak, meslek, iş, işçi, işçi hakları, iş verimi gibi kavramlar süreç içerisinde daha da önem kazanmış, bu bağlamda alternatif bir bakış açısı ile alana katkı sunan endüstri ve örgüt psikolojisine olan ilgi hem dünyada hem de ülkemizde artmıştır.
Bu kitap, siz okurlarımıza hayat yolculuğunda zamanımızın önemli bir kısmını geçirdiğimiz iş ortamlarını anlamlandırmayı hem iş hem işveren hem de işçi perspektifinden bakarak psikolojik çerçevede alternatif bir bakış sunmayı amaçlamaktadır.
Suna Tekin
Azime Merve Beyaz, Ceren Tetik, Cevahir Nur Baydere, Ece Şiren, Esin Alkan, Esmanur Yıldırım, Ezgi Zeynep Dalkürek, Hilal Dura, Mehmet Ali Erkuş, Melisa Akay, Mihriban Şamlıoğlu Erdem, Nehir Şay, Ozan Hiçyılmaz, Sude Öztürk, Şehadet Sena Alaca, Ümit Deniz İlhan, Yeşim Vulkani, Yiğit Kaan Gür Çalışma hayatında insan davranışlarını anlamak ve yönetmek gerek bireylerin gerekse işletmelerin başarısı için kritik bir rol oynar. Bu nedenle çalışma psikolojisinde güncel yaklaşımlar üzerine odaklandığımız kitabımızda; akışta olmak, iş ve yaşam dengesi, yeşil insan kaynakları yönetimi, dijital liderlik, stratejik hizalama, çalışan deneyimi, çalışma ortamı tasarımı, psikolojik iyi oluş, iş talepleri ve iş kaynakları gibi geniş yelpazede önemli konuları detaylı bir şekilde inceledik ve deneyimlerimizi tartıştık. Bu bilgi ve deneyimleri bir kitapta toplamak hem bizim için değerli bir öğrenme süreci hem de gelecekteki öğrenciler ve profesyoneller için bir rehber olma amacı taşıyordu. Dolayısıyla her bir konu sadece teorik bilgilerle sınırlı kalmayıp gerçek hayattan örnekler ve araştırma sonuçlarıyla zenginleştirildi. Böylece okuyucularımızın hem teorik hem de pratik bilgiye sahip olmalarını hedefledik.