Psikoloji \ 2-19
Thomas F. Oltmanns, Michele T. Martin, John M. Neale, Gerald C. Davison Anormal Psikolojide Vaka Çalışmaları kitabının 10. basımının 3 temel amacı bulunmaktadır:

• çeşitli klinik problemlerin ayrıntılı tanımlarını yapmak,
• bu sorun­ların değerlendirileceği ve tedavi edilebileceği bazı yolları göstermek ve
• söz konusu bozuklukların yaygınlığı ve nedenleri ile ilgili mevcut kanıtları tartışmak.

Kitap, anormal psikoloji ile ilgili hem lisans hem de yüksek lisans dersleri için uygundur. Ruhsal sağlık sorunlarının en iyi nasıl kavramsallaştırılacağını ve tedavilerinin planlanacağını öğreten psikiyatri, psikoloji, psikolojik danışmanlık, sosyal hizmetler ve hemşirelik bölüm­lerindeki çeşitli uygulamalı derslerde de yararlı olabilir. Tek başına veya anormal psikoloji ile ilgili standart bir ders kitabına ek olarak kullanılabilir.
Ronald J. Comer, Jonathan S. Comer Anormal Psikolojinin Temelleri adlı bu kitap, en temelde aslında herkesi ilgilendiren bir konu olan psikolojik sağlık konusuna odaklanmaktadır. Psikolojik sağlık konusundaki açıklamalar ile başlayan kitap, oradan psikolojik rahatsızlıkları bilimsel açıdan kapsamlı bir sınıflandırmaya ve bilgi seline doğru sizi bir yolculuğa çağırıyor. Sınıflandırma derken de kitabın psikolojik rahatsızlıkları veya bozuklukları tanımlarken sadece sınıflandırma bilgileri ve belirtilere odaklandığını da düşünmeyin. Sınıflandırmanın yanı sıra kitap, her bir kategorideki spesifik psikolojik bozuklukların betimleyici tanı özelliklerini, belirtilerini, ayırıcı niteliklerini, rahatsızlıklara özgü bilimsel ve kuramsal açıklamaları ve de tabii ki farklı tedavileri ayrıntılı şekilde ele alıyor. Ayrıca kitapta her bir psikolojik soruna özgü güncel literatür tartışmaların yanında sosyal medya, teknolojik gelişmeler ve haberler gibi rahatsızlıkları daha iyi şekilde anlatmaya yardımcı olan ekstra malzemelerden de faydalanıyor. Bu sayede sadece bilgi yüklü bir kaynağın ötesinde okuyucuya rahatsızlıkların türü, etkileri ve sonuçlarını gündelik yaşam koşullarıyla olan ilişkileriyle birlikte bütünsel biçimde aktarıyor; bu yolla da insanda merak ve ilgi uyandıran önemli bir kaynağa dönüşüyor. Dolayısıyla bu kitap, psikolojik sağlık ile direkt ilişkili olan psikoloji, psikiyatri, psikolojik danışmanlık ve rehberlik, sosyal çalışma, hemşirelik, sağlık yöntemi gibi birçok farklı bilim dalında eğitim veren üniversitelerdeki bölümlerde okuyan öğrencilerin yanı sıra psikolojik sorunlar ve tedavisine ilgi duyan hemen herkese hitap eden bir referans kaynak gibi de görülebilir. Dokuzuncu basımın çevirisi olan bu kitabı edindiğinizde daha uzun yıllar boyunca kullanılabilecek temel referans kaynaklarından birine sahip olacağınızdan emin olabilirsiniz.
Ann M. Kring, Sheri L. Johnson, Wiley Anormal Psikolojisi kitabı, ruhsal bozukluklar alanında çalışan tüm profesyoneller, psikiyatristler, klinik psikologlar, psikologlar, psikolojik danışmanlar, hekimler, sosyal hizmet uzmanları, psikiyatri hemşireleri ve bu alanlarda öğrenci yetiştiren akademisyenler ile eğitim alan öğrenciler için temel bir başvuru kitabıdır.
2013 yılının Mayıs ayında yayımlanan DSM-5 ölçütlerine göre ruhsal bozukluklarla ilgili sunulan bilgilerin güncellemesinin de yapıldığı bu kitap, tüm dünyada pek çok üniversitenin psikiyatri ve psikoloji bölümlerinde ders kitabı olarak okutulmaktadır.
Kitabın her bölümünde, ilk olarak ruhsal bozukluklarla ilgili vakalar sunulmakta, daha sonra bozuklukların klinik tanıları yapılmakta ve DSM-IV-TR'den farklı olan DSM-5'te yapılan değişikliklere yer verilmektedir. Ayrıca, DSM-5'teki tanı ölçütleri, bozuklukların etiyolojisi ve epidemiyolojisi, bozukluklar üzerinde kalıtımın ve çevrenin etkileri, biyolojik ve sosyal ve kültürel etkiler, en güncel araştırmalardan elde edilen verilerle harmanlanarak sunulmaktadır. Ruhsal bozuklukların tedavisinde etkili olacak terapi yaklaşımları ve ilaçla yapılan tedaviler hakkında da bilgiler veren kitap, sahip olduğu zengin içeriği ile eşsiz bir kaynaktır.
Anormal Psikolojisi kitabının; profesyoneller ve öğrenciler için önemli bir rehber olacağına, yardıma ihtiyaç duyan insanların sorunlarının çözümüne, ruhsal bozuklukların tanı ve tedavisine önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz.
İsmail Tufan İnsan, antik çağ'dan beri yaşlanmasına ve yaşlılığına ilgi duymuştur. İlgisini tutumlarına, düşüncelerine ve davranışlarına yansıtmış, atasözlerinde, felsefelerinde, edebiyatında yaşlanma ve yaşlılıkla ilgili duygu ve düşüncelerini dile getirmiştir. Değişik kültürlerin yaşlanma ve yaşlılık hakkında eskiden olduğu gibi bugün de duygu, düşünce ve davranışları arasında farklılıklar vardır. Fakat modern toplumun insanı bunların farkında olmayıp, yaşlanma ve yaşlılık hakkında kendi düşüncelerinin en geçerli ve en doğru olduğuna inanmaktadır. Ancak yaşam süresinin uzaması yaşlanma ve yaşlılığı daha iyi tanıma ihtiyacını beraberinde getirmiştir. Prof. Dr. İsmail tufan, bu kitabında geçmişten, güncel ve değişik farklı kültürlerden verdiği örneklerle yaşlanma ve yaşlılığın değişik simalarını tanıtmaktadır.
Beth M. Schwartz, R. Eric Landrum, Regan A. R. Gurung Yeni bir yere seyahat etmek heyecan verici olabilir ancak herhangi bir yere ilk kez gitmenin her zaman zorlukları vardır. Yeni bir şehir, yeni bir okul veya yeni bir iş olsun, yerin içini ve dışını, kurallarını ve geleneklerini öğrenmek zaman alır. Amerikan Psikoloji Derneği (APA) Stilinde yazmayı öğrenmek de benzer bir süreçtir.
Bu kitap, akademik yolcuğunuzda yanınızda bulunması gereken bir harita olacaktır.
İçerikte, akademinin her düzeyinde kullanılabilir bilgiler yer almaktadır.
Lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde ödevler hazırlarken ya da makale taslaklarınızı oluştururken bu kitap, önemli bir başvuru kaynağı olacaktır.
Gary R. VandenBos APA tarafından hazırlanmış olan Yaşam Boyu Gelişim Psikolojisi Sözlüğü'nün dilimize çevrilmesinin; gelişim psikolojisi alanında çalışan araştırmacılara, öğrencilere ve bu alana ilgi duyan herkese çok önemli bir katkı sağlayacağı inancındayız.
Sözlük; gelişimin biyososyal, bilişsel ve psikososyal alanlarına odaklanarak ve yaşam boyu gelişim anlayışı içerisinde yaklaşık 7.500 kelimeyi ayrıntılı olarak sunmaktadır.
Sözlüğümüzün, camiamıza ve ilgilenen herkese faydalı olmasını dileriz.
Christopher W. Moore Güncelleştirilmiş, Arabuluculuk Yazın Klasiği
Neredeyse 30 yıldan bu yana anlaşmazlık çözümü uygulayıcıları, üniversite öğretim elemanları ve öğrenciler alandaki en kapsamlı rehber olarak Arabuluculuk Süreci'ne başvurmaktadır. Arabuluculuk üzerine yazılmış en kapsamlı kitap olarak bu metin, anlaşmazlık çözümünün herhangi bir alanında—aile, toplum, istihdam, iş dünyası, çevre, kamu politikaları, çok-kültürlü veya uluslararası—çalışan yeni ve deneyimli anlaşmazlık çözüm uygulayıcıları için biçilmiş kaftandır. Bu kitap, uzmanlar için bir rehberdir ve dördüncü basım, alandaki gelişmelere ayak uyduracak şekilde genişletilmiş ve yenilenmiştir. Bu basım, arabuluculukta mükemmelliği sağlayacak ve anlaşmazlık yaşayanların kalıcı anlaşmalara varmalarına ve ilişkilerini sürdürmelerine yardımcı olacak yeni kaynaklar içermektedir.
• Arabuluculuk hizmeti sunma konusunda daha fazla bilgi ve en güncel yaklaşımlar
• Hem yaygın hem de özgün sorunlar için doğru stratejiyi seçme konusunda kapsamlı rehberlik
• Her türlü anlaşmazlıkla ilgili güncellenmiş yeni vakalar
• Gelişmekte olan kültürler arası ve uluslararası arabuluculuk alanı ve uygulamaları hakkında daha fazla bilgi
Robert A. Barauch Bush, Joseph P. Folger Toplumsal etkileşimin olduğu her yerde, anlaşmazlıkların olması doğal ve kaçınılmazdır. Kişiler, gruplar ve toplumlar arası anlaşmazlıklar; doğru bir biçimde yönetildiğinde gelişimin, ilerlemenin, dönüşümün, barışın ve bütünleşmenin hem enerji kaynağı hem de motoru olabilmektedir. Ancak, anlaşmazlıklar yanlış ve yıkıcı yaklaşımlarla yönetildiğinde ise; yıkımın, şiddetin, zulmün ve acının kaynağına dönüşmektedir.
Anlaşmazlıkları ortadan kaldırmak, farklılığı ortadan kaldırmaktır. Doğa ve insanlık, farklılığı ve çokluğu kabul etmeyi ve anlamayı gerektirir. Farklılığı ortadan kaldırmaya çalışmak yerine; onu anlamaya ve nasıl yöneteceğimizi keşfetmeye başladığımızda, yolumuz anlaşmazlıklarımızı nasıl yöneteceğimizden geçmektedir. Anlaşmazlıkları nasıl yöneteceğimiz üzerine odaklandığımızda, karşımıza en temel yaklaşım ve paradigma olan "dönüşümsel arabuluculuk" çıkmaktadır. Dönüşümsel arabuluculuğun alanyazına en önemli katkısı, anlaşmazlık çözüm sürecinin toplumsal değerlerden ve kültürden bağımsız olmadığı, ideolojimizin ve inanç tarzımızın anlaşmazlıklara ilişkin değerlendirmelerimizi, tutumlarımızı ve anlaşmazlıklarımızı ele alış tarzımızı etkilediği düşüncesidir. Yine, dönüşümsel arabuluculuğun en ayırt edici özelliği, anlaşmazlıkları yönetim sürecinin, kişileri dönüştürebileceğine, geliştirebileceğine ve güçlendirebileceğine yönelik yapıcı ve olumlu duruşudur.
Bush ve P. Folger tarafından geliştirilen "dönüşümsel arabuluculuk modeli" ülkemizde, her sene mahkemelere taşınan yüz binlerce anlaşmazlığı, çekişmeyi ve ayrışmayı yüz yüze müzakere ederek yapıcı ve barışçıl olarak çözme kapasitesini güçlendirmek için bir fırsat ve araç olacaktır. Cezalandırıcı adalet anlayışından, onarıcı adalet anlayışına dönme çabalarına ışık tutacaktır.
Bu eser, içerdiği alternatif paradigma çerçevesinde hukuk sistemimize yeni giren arabuluculuk modelinin doğru ve amacına uygun kullanılması için de referans olacak anlamlı ve önemli bir eserdir. Buna ek olarak, anlaşmazlık çözümü üzerine çalışan hukukçulara, psikologlara, psikolojik danışmanlara, eğitimcilere, psikiyatristlere ve sosyal çalışmacılara hem kuramsal anlamda hem de somut anlaşmazlıkların ve çatışmaların yapıcı ve barışçıl yönetimi konusunda yol gösterecek temel bir başvuru kaynağı olacaktır.
Wayne C. Booth - Gregory G. Colomb - Joseph M. Williams “…yanlış fikirler hatta tehlikeli olanlar yayılıyor çünkü çok fazla insan; çok fazla fikri, çok az kanıtla kabul ediyor.”
Nitelik göreceli bir kavram olmasına rağmen nitelikli bilimsel araştırmayı, kısaca yaşamın herhangi bir bölümünde toplum yararına kullanılacak öneme sahip bir bilgiyi üretmek şeklinde tanımlayabiliriz. Nitelikli toplumların, sayıca az olsalar bile, büyük kalabalıklardan çok daha büyük işler başardıklarını tarihten biliyoruz. Bu, aynı zamanda çokluğu yani niceliği, niteliğin önüne yerleştiren toplumların da her zaman geri kalmaya mahkûm olduğu anlamına gelmektedir.
Nitelikli araştırmanın temel felsefesinin anlatıldığı bu kitapta, başkalarının araştırmalarını nasıl değerlendireceğimiz, kendi araştırmamızı nasıl nitelikli hâle getireceğimiz ve kaliteli bir raporu/makaleyi nasıl hazırlayacağımız konularında bize yol gösterilmektedir. Bazen akademik unvanlara sahip kişilerin bile ulusal televizyon kanallarında oldukça rahat bir şekilde son derece zayıf iddialarda bulunabildiğini gördüğümüzde sağlam bir argümanın sahip olması gereken beş bileşen konusunda bu kitapta verilen tavsiyenin ne kadar gerekli olduğu fark edilmektedir:
“…okurlarınız adına kendi kendinize sormanız gereken sorular:
1. İddiam nedir?
2. Hangi nedenler iddiamı desteklemektedir?
3. Hangi kanıtlar nedenlerimi desteklemektedir?
4. Alternatifleri/yan etkileri/itirazları kabul ediyor muyum ve nasıl cevaplıyorum?
5. Nedenlerimin iddiamla ilgisini hangi prensip oluşturmaktadır?”
Aliye Atay, Alper Sinan, Anıl Eralp, Belgin Akın, Bilal Barış Alkan, Büşra Altınel, Deniz Görgülü, Esme Özdaşlı, Fırat Kıyas Birel, Gül Kadan, M. Petek Dinçman, Mehmet Ali Hamedoğlu, Mehmet Sabir Çevik, Mehtap Akçil Ok, Metin Karaca, Nihan Potas, Nilay Neyişci, Rıdvan Küçükali, Rukiye Dağalp, Sait Akbaşlı, Selim Kanat, Şahika Gökmen, Şefika Şule Erçetin, Şuay Nilhan Açıkalın Bilimsel araştırma; yoğun bir çaba ve sonsuz bir emek tutkulu bir merak ve hiç bitmeyen bir arayışla öğrenme, diğer araştırmacılar ve alanlarla etkili bir biçimde iş birliği yapabilme ve tüm bunları müthiş bir heyecana dönüştürebilme sürecidir.
İşte bu kitap, size böylesi bir süreçte de zengin içeriği ve yetkin yazarlarıyla yol arkadaşlığı yapmak üzere hazırlanmıştır.
Paddy C. Favazza, Michaelene M. Ostrosky, Chryso Mouzourou “Bu kitap öğretmenlerin tüm çocukları kucaklayarak onların farklılıklarını anlamaları, kabul etmeleri ve arkadaşlığı teşvik etmelerini sağlayan denenmiş ve bilimsel araştırmalara dayalı stratejiler sunuyor.”
Karen E. Diamond, Ph.D., Emekli Profesör, Purdue Üniveristesi
“Anaokulu ve ilkokul öğretmenlerinin, her bir çocuğun sınıfa anlamlı bir şekilde dâhil edilmesinin desteklenmesine yardımcı olacak çok sayıda kaynak ve pratik stratejiler [içermektedir.]."
Laurie A. Dinnebeil, Ph.D., Toledo Üniveristesi; Journal of Early Intervention editörü
“Çeşitli erken çocukluk ortamlarını sosyal kabul ve eğitimsel başarı için daha adil ve etkili alanlara dönüştürmeye hazır bir şaheser.”
Donald Wertlieb, Ph.D., Erken Çocukluk Gelişimi ve Engellilik Hakları Ortaklığı (PECDDR), Emekli Profesör, Eliot-Pearson Çocuk Çalışmaları ve İnsan Gelişimi Bölümü, Tufts Üniversitesi


Çocuklar arasında zorbalığı önlemek, küçük çocukların çeşitliliği anlamasına ve kabul etmesine yardımcı olmakla başlar; ne kadar erken o kadar iyi. Okul ekibinizin kullanıma hazır bu kaynağa ihtiyacı olmasının nedeni budur, tutum gelişiminin kritik ilk yıllarında sosyal kabulü teşvik etmenin basit, eğlenceli ve etkili bir yolu.
Anaokulu, birinci ve ikinci sınıflar için mükemmel olan bu kitap, normal okul gününe uygun, uyarlanabilir, pratik stratejilerden oluşan bir araç olan, alanda test edilmiş, araştırmaya dayalı Arkadaş Edinme Programı’nı sunmaktadır. Öğrencilerin, üç farklı yöntemle birbirlerinin farklılıklarına saygı duymalarına ve onları kabullenmelerine yardımcı olacaksınız: 1) farklılık temalı hikâyeler okumak ve kısa sınıf tartışmaları yapmak, 2) farklı geçmişlere sahip çocukları oynamaya ve etkileşime girmeye teşvik eden küçük öğrenme grupları oluşturmak ve 3) evde tartışmaya devam edebilmeleri için okuduğunuz hikâye kitaplarını ailelerle paylaşmak.
BU PROGRAMI AŞAĞIDAKİLERİ YAPMAK İÇİN KULLANIN:
Mevcut sınıf etkinliklerinizi -çember zamanı, sınıf tartışması, işbirlikli oyun– sosyal kabul ile ilgili önemli derslerle zenginleştirin.
Öğrencilerin okuryazarlık becerilerini, onlar farklılıkları kabul etmeyi ve takdir etmeyi öğrenirke, güçlendirin.
Farklı yeteneklere, geçmişlere ve aile yapılarına sahip çocuklar arasındaki arkadaşlığı destekleyin.
Farklı dünyamızı yansıtan kitapları, oyuncakları ve diğer materyalleri seçin.
Farklı öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamak için evrensel öğrenme tasarımı (EÖT) uygulayın.
Kabul etme ile ilgili küçük öğretilebilir anlar için “anlık tepki verin”.
Ailelerin çocuklarıyla birlikte kullanabilecekleri stratejilerle ev-okul bağlantısını artırın.
Öğretmenler ve okuldaki ekipler için yansıtıcı faaliyetler yoluyla kabulün nasıl geliştirildiğinin anlaşılmasını güçlendirin.

DEC / NAEYC tarafından önerilen uygulamalar ve İngilizce Dil Sanatları Ortak Temel Devlet Standartları ile uyumlu olan bu kanıtlanmış program, konuksever, kapsayıcı ve kültürel olarak duyarlı bir sınıf oluştururken öğrencilerin sosyal ve akademik becerilerini artıracaktır.
Burak Erdeniz Yeni anlamlar öğrenmemiz söz konusu olduğunda çağrışımlar çeşitlilik gösterir. Zihinsel temsillerin çağrıştırdığı ödül ve cezaların çeşitliliği göz önüne alındığında, bu çağrışımlardan yararlanarak geleceği öngörme becerisi bizlere evrimsel olarak avantaj sağlar. Bu kitapta, beynin çağrışımları öğrenmeden sorumlu bölgeleri ve bu bölgelerin beyindeki ödül merkezleriyle olan karmaşık etkileşimleri anlatılmıştır. Bu etkileşimlere beynin, duygulardan ve bilişten sorumlu pek çok bölgesi de dâhildir. Ayrıca insanlar, maymunlar ve fareler üzerinde yapılan çalışmalardan elde edilen bilgilerin yanı sıra, koşullamadan sorumlu öğrenme mekanizmaları ve bu işlemleri gerçekleştiren farklı beyin bölgeleri tarafından yürütülen işlemlere dair tartışmalara yer verilmektedir. Bu kitap her ne kadar bir nörobilim kitabı gibi gözükse de felsefe, bilişsel bilimler, nörobiyoloji ve psikanalizi içeren disiplinlerarası bir araştırmanın okuyucu dostu bir sentezini içerir.
Yıldırım B. Doğan Babaanne; merak eden, merak ettiğini kovalayan, öğrenen, öğrendiklerini bildikleri ile sınayan sonra bilgi dağarına yerleştiren birisi. Açık ve seçik, keskin, nezaketi eksik etmeyen biri. Torunu ise ruh hekimi bir psikoterapist. Babaanne 1965 yılında böbrek hastalığından ölmüş. Sene 2020'ler... Babaanne ve torun buluşuyorlar. Nerede? Torunun hiç boş kalmayan ve boş kalmayacak görünen zihninde. Öte zamandan bu zamana konuk olarak torununun zihnine yerleşen Fahriye Tomris, torununun mesleği ile yakından çok ilgili. Sanal kavuşmaları beraberinde hareketli bir söyleşmeyi getiriyor. Soran-yanıtlayan rollerinin hızla değiştiği bu söyleşmede neler konuşmuyorlar ki: Çökkünlük (depresyon) saplantılı-zorlantılı hâl (obsesif-kompulsif zorluk) bağımlılık, cinsellik, iletişim süreci… Kısaca çağcıl psikiyatrinin belli başlı konuları. Konuşmaları Türkçenin yetkinliğinin bir başka kanıtı değerinde. Tıbbi terimlerin uzak tutulması şeklindeki asal benimseme hem babaannenin hem de torunun özen gösterdikleri bir tutum.
Bu söyleşmede yeriniz hazır. Söyleşmeye tanık olurken kimi zaman Fahriye Tomris'in, kimi zaman torunun sandalyesini paylaşacaksınız. Ancak çoğu zaman kendi sandalyenizde kalmayı yeğ tutacaksınız. Hadi! Başlıyor!...
Fatma Baynal Hayata neden anlam verme ihtiyacı duyuyoruz? Hayata anlam vermede inancımız ne kadar etkili? Eğer inanmıyorsak hayat anlamsızlaşır mı? Hayata anlamı insan mı veriyor yoksa anlam, hayatın kendisinden mi kaynaklı? Hayatın anlamıyla ilgili çeşitli sorular insanlık tarihi kadar eski olmakla birlikte günümüze kadar hâlâ zihinleri meşgul etmeye ve araştırılmaya devam etmektedir. Anlam, anlamsızlık, anlam arayışı gibi kavramlar son yıllarda ele alınan güncel araştırma konuları arasında yer almaktadır. Hayatın anlamı genellikle inançsızlık ile bağdaştırılsa da konuyla ilgili olarak inançsız bireylerin görüşleri de merak konusudur. Günümüz postmodern çağda bireylerin ateizm gibi çeşitli inançsızlık biçimlerine yönelme gerekçeleri ile hayatın anlamına yönelik yaklaşımları araştırmanın temel konusunu oluşturmaktadır. Bu bağlamda elinizdeki kitap, ateist bireylerin görüşleri çerçevesinde hayatın anlamıyla ilgili düşüncelerini ayrıntılı bir şekilde incelemeyi amaçlamaktadır.
Nezir Ekinci, Erdal Hamarta Eğitim kurumlarının temel amacı, tarih boyunca tartışılan en önemli konulardan biridir. Örgün ve yaygın eğitim kurumlarının genel olarak iki temel amacı vardır: Hem akademik becerileri hem de sosyal ve duygusal becerileri geliştirmek. Akademik olarak başarılı olmanın ya da kendine ve topluma karşı sorumlu olmanın iki farklı amaç olduğunun anlaşılmasıyla, eğitimciler; okulların vizyonunda, misyonunda ve öğrenme hedeflerinde farklı öğrenci hedeflerini belirleyebilmelidir. Akademik olarak başarılı olan bir öğrenci; standart sınavlarda yüksek puanlar alabilen, derslerde mükemmel bir performans sergileyen, iyi okuyabilen ve açıkça yazabilen öğrencidir. Diğer yandan iyi bir öğrenci; kendine ve topluma karşı sorumluluk duyan, kişisel karakteri ile ailesinde ve toplumunda bir değişim aracı hâline gelebilecek kişidir. Her iki amacın gerçekleşmesi, ideal olana ulaşmak, insanın temel istekleri arasındadır. Fakat isteklerimizin gerçekleşmesi için hedef ile gerçekler arasında köprü vazifesi gören ''çaba'' gerekmektedir. Hayat, çabaladığımızın karşılığından ibarettir. Bu nedenle Azim Psikoeğitim Programı, öğrencilerin tutku ile çaba göstermelerine yardımcı olması için hazırlanmıştır.
William Mulcahy Zach, daha önce denediği ama başaramadığı oyun alanındaki torpez halkalarını geçmekten vazgeçmek üzereyken arkadaşı Sonya ile olan paylaşımları sayesinde farklı bir bakış açısı kazanıp pes etmeden, azimle tekrar tekrar deneyerek bu işin üstesinden gelir.
Jenny Svanberg Zararsız bir alışkanlık ne zaman bağımlılığa dönüşür?
Neden yalnızca bazılarımız bağımlı olur? İyileşmeyi mümkün kılan nedir?
Bağımlılık Psikolojisi, bağımlılığı çevreleyen psikolojik sorunlara etkileyici bir giriş niteliğindedir. Bu sorunların sosyal politika ve iyileşme ile ilişkisiyle birlikte bağımlılığın günlük yaşamdaki etkilerini inceler. Kitap, uyuşturucu ve alkol bağımlılığına odaklanır. Bunun yanında, iyileşmede sosyal çevrenin önemi gibi konuları ele alır. Kitap aynı zamanda insanların kumar, oyun ve seks gibi aktivitelere nasıl bağımlı hâle geldiğini araştırır.
Hâlâ bağımlılığı damgalayan bir toplumda, Bağımlılık Psikolojisi, şefkatin önemini vurgulamakla beraber, bağımlılık deneyimi olan herkese derin bir içe bakış sunar.
Hülya YELTEPE ERCAN Bağımlılık bir beyin hastalığıdır ve tedavisi, hasta için olduğu kadar ailesi ve yakınları için de oldukça zor ve sabır isteyen bir süreçtir. Süreç içerisindeki en ufak hata beraberinde nüks riskini getirir. Nüks, bütün çabaların boşa gitmesi ve en başa dönülmesi demektir. Bu sebeple, bağımlılık tedavisi sadece hastanın bağımlılık yapan maddeden arınmasını değil aynı zamanda onun maddesiz bir yaşama hazırlanmasını ve bu yaşam karşısındaki endişe, kaygı, korku ve çaresizliğiyle başa çıkabilme becerilerinin öğretilmesini de hedeflemelidir.
Egzersizin madde bağımlılığı tedavisine dâhil edilmesi fikrinin temelini, egzersiz bağımlılığının bu pozitif yapısı ile sıklıkla bağımlılıkla birlikte görülen ve nüks riskini artıran kaygı ve depresyonun iyileştirilmesindeki rolü oluşturur. Bağımlılıklar bazen birbirleri ile yer değiştirebilmektedir. Pozitif bir bağımlılık olarak görülen egzersiz bağımlılığının, alkol ve madde bağımlılığı tedavisine eklenmesi ile benzer mekanizmalara sahip olan bu bağımlılıkların yer değiştirebileceği düşünülmektedir.
Bu kitabın amacı, bağımlılık ve tedavisi hakkında ayrıntılı bilgiler vermek, egzersizin bağımlılığı iyileştirici bir etkisi olduğu konusunda iddialarda bulunmak ve okuyucuyu bu konuda yönlendirmek değildir. Bu kitabın amacı, zor bir süreç olan bağımlılık tedavisine ek olarak uygulanabilecek ve hastaların maddesiz yaşama geçişlerini kolaylaştırmaya, kaygı, depresyon ve düşük yaşam kalitesi gibi sorunlar sebebiyle ortaya çıkan nüks riskini azaltmaya yardım edecek bir ek terapi seçeneği olarak egzersizin yararlarından bahsetmektir.
Carlo C. DiClemente, The Guilford Press Siz ya da çevrenizdeki insanlar:
Sigara içiyor musunuz?
Alkol veya başka maddeleri kullanıyor musunuz?
Bağımlı mısınız? Bağımlılık riskiniz var mı ya da bağımlılığın hangi aşamasına doğru gidiyorsunuz?
Kumar bağımlılığı için de bağımlılık sürecindeki aşamalar geçerli mi?
Bırakmayı mı düşünüyorsunuz?
Bırakma sürecinde hangi aşamadasınız?
Tüm bu soruların cevabını bu kitapta bulacaksınız.
Dr. DiClemente, Dr. James Prochaska ile birlikte 20 yıllık bir çalışmanın sonunda davranış değişikliğinin Transteorik Modeli’ni (TTM) geliştirmiştir.
Bu kitap, bağımlılığa gidiş ve bağımlıktan dönüş sürecinde neler yaşandığını, bu süreçlerde döngünün nasıl değişebileceğini gösteren çok değerli bir eser.
Tüm çocukların, gençlerin ve yetişkinlerin bağımlılıktan korunmasını, sağlıklı ve güzel bir yaşam sürdürmesini dilerim...
Hande Çelikay Söyler “Bizler, sigara içmeyen babaların esrar içen çocuklarıydık”.
“Madde yüzünden çok şey kaçırdım. Yuvam olmadı, işim olmadı, eğitimim olmadı, evim bile olmadı”.
“Madde kullanımına çok param gitti, harçlıklarımın hepsi gidiyordu. Bazen yemek paramı harcıyordum, dükkândan para çalıyordum. Babam biliyordu çaldığımı. Babam çaldığım parayı okulda arkadaşlarımla harcadığımı düşünüyordu ama işte çalıp içiyorduk”.
“Beyindeki dopaminin yükseldiğini hissediyorsun ve yine istiyorsun maddeyi. Sürekli mutlu olmak varken neden mutsuz olasın ki?”
“Kimse 'Ben bugün madde kullanmaya başlayacağım.' diye başlamaz, arkadaş kurbanı olur”.
“Madde almadığımda gözüm dönüyordu. Kavga kıyamet... Bir kere adam yaralamışlığım var”.
“Kendimi dünyadaki en rezil, en iğrenç insan gibi hissettim, babam o kadar çok şey söyledi ki çoğu argo olduğu için anlatmak istemiyorum fakat gerçekten hayatımın en kötü günüydü”.

Kitap kapsamında; madde kulanım geçmişi olan bireylerle görüşürken nelere dikkat edileceği, bağımlılığın görüşmelere yansıyan doğası, bu görüşmelerin tanı ve tedavi sürecine ne gibi katkılarının olabileceği üzerinde durulmuştur. Klinik görüşmelerin sunulmasındaki amaç, örnek bir görüşmenin nasıl yapılacağından ziyade bağımlılığın doğası hakkında kabaca bilgi verebilmektir. On altı bağımlı bireyle yapılan görüşmelerde gerçek hayat hikâyelerine yer verilmiştir.
Ahmet Önem, Betül Çebi, Bilal Kaya, Büşra Vural Şenel, Cansu Bozer, Emin Yorgun, Filiz Yurtal, Fulya Cenkseven Önder, Gülşah Selin Tümkaya, Hülya Arslantaş, İbrahim Tanış, İnanç Eti, Mehmet Ayhan Cöngöloğlu Merve Yavuz, Münire Aydilek Çiftçi, Nazlı Akdeniz, Nazmiye Temiz, Nuray Taşcı, Oya Güleşen, Özkan Özgün, Pınar Gürler Ağaçkıran, Sinem İpek, Songül Tümkaya, Sümeyra Arzu Oral Paksoy, Şahin Bodur, Şule Erden Özcan Bağlanma El Kitabı, bağlanma kuramı ve olgusuna adanmış, bu konuda kapsamlı ve ayrıntılı bir bilgi kaynağıdır. Kitap; okuyucuya bağlanma kuramının temellerini, uygulamalarını ve bu alandaki son gelişmeleri sunmakta, böylece bu karmaşık ve çok katmanlı konunun daha iyi anlaşılmasını sağlamayı amaçlamaktadır. Toplam dokuz ana bölümden oluşan kitap, her bir bölümün altında yer alan yirmi yedi alt bölümle bağlanma kuramının çeşitli yönlerini derinlemesine incelemektedir.
Bu eserde, bağlanma kuramının tarihsel gelişimi, temel ilkeleri ve bu kuramın çocukluk, ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık gibi farklı yaşam evrelerindeki uygulamaları ele alınmaktadır. Ayrıca bağlanmanın okula geçiş, akran ilişkileri, zorbalık, çoklu bakım, göç, ruh sağlığı ve bağımlılıkla arasındaki ilişkiler, romantik ilişkiler ve aile dinamikleri üzerindeki etkileri ile bağlanmanın ölçülmesi gibi konular da detaylı bir şekilde işlenmektedir. Kitap; akademik araştırmacılar, öğretmenler, çocuk gelişimcileri, psikolojik danışmanlar, psikologlar ve bağlanma kuramına ilgi duyan herkes için değerli bir kaynak niteliğinde olup bu alanda çalışan uzmanların yanı sıra bu konuya yeni başlayanlar için de uygun bir rehber olarak tasarlanmıştır. Bu kapsamlı çalışma, bağlanma kuramının geniş yelpazesini ve bu kuramın insan davranışı ve ilişkiler üzerindeki etkisini ortaya koyarak okuyuculara bu alandaki anlayışlarını genişletme fırsatı sunmaktadır.
Susan M. Johnson "Psikoterapi üzerine, deneyimli pratisyenler kadar öğrenciler için de faydalı olacak anlaşılır bir inceleme. John Bowlby, Carl Rogers ve Harry Stack Sullivan gibi öncülerin bilgeliklerinden, duygusal ve kişiler arası fenomenlerdeki önemli ampirik araştırmalardan ustaca yararlanan Johnson, alanımızda uzun yıllar etki bırakacak olağanüstü bir çalışma yazdı."
-Irvin Yalom, MD, Psikiyatri Fahri Profesörü, Stanford Üniversitesi

"En sonunda terapistlere DOT ilkelerini psikoterapi yöntemlerinde kullanma konusunda kılavuzluk eden pratik bir başyapıt... 'Mutlaka okunmalı."
-John M. Gottman, PhD, Gottman Enstitüsü, Seattle, Washington

“Johnson; bireyler, çiftler ve ailelerle başarılı bir şekilde uygulanan ve insanların yaşamlarını değiştiren terapi metodunun en iyi şekilde nasıl kavramsallaştırılıp uygulanacağını göstermek için bağlanma teorisi ve araştırması konusundaki derin bilgisiyle, terapiye yönelik iyi araştırılmış bir yaklaşımını ve uzun yıllara dayanan klinik ve öğretim deneyimini birleştiriyor.”
-Phillip R. Shaver, PhD, Seçkin Fahri Psikoloji Profesörü, California Üniversitesi, Davis

"Eğitimine devam eden veya uzman olan her terapist, yaptıkları işe ilişkin bu önemli bakış açısının farkında olmalıdır."
-David H. Barlow, PhD, ABPP, Fahri Psikoloji ve Psikiyatri Profesörü ve Anksiyete ve İlişkili Bozukluklar Merkezi Kurucusu, Boston Üniversitesi

“Alanında en önde gelen çift terapisti olarak tanındığı çerçevenin ötesine geçen Johnson, bağlanmanın insan işleyişindeki merkezî rolünü ve bağlanmaya odaklanmanın başarılı psikoterapiyi nasıl destekleyebileceğini keşfediyor. Johnson'ın kusursuz bilgisi ve olağanüstü klinik zekâsı, harika yazılmış bu kitabın her sayfasında kendini gösteriyor."
-Jay L. Lebow, PhD, ABPP, LMFT,
Kıdemli Araştırmacı ve Klinik Profesör, Northwestern Üniversitesi Aile Enstitüsü

“Her bölümde zekâ ve bilgelik parçacıkları var."
-Jeffry A. Simpson, PhD, Seçkin Üniversite Öğretim Profesörü ve Başkan,
Psikoloji Bölümü, Minnesota Üniversitesi

“Sağlam temellere dayanan bu kitap, kanıta dayalı tedaviler ve 'sendrom protokolleri' çağının kakofonisinin, yalnızca bozuklukların gelişimini değil, aynı zamanda insanların işlevselliğini de ele alan geniş bir teori tarafından nasıl yönetilebileceğini gösteriyor."
-Steven C. Hayes, PhD, Psikoloji Vakfı Profesörü, Nevada Üniversitesi
Vahide Ulusoy Gökçek Bağlanma Serüveni, doğumdan itibaren başlayan ve hayatımızın çok daha ileriki dönemlerinde dahi etkisini sürdüren bağlanma sürecini konu alıyor. Okurun kendini daha kolay değerlendirmesi ve yer yer özdeşim kurması amacıyla vaka örnekleri ve ortak kültürden alınan film, biyografi gibi örnekleriyle anlatım derinleşiyor.
Bu kitapla bağlanmanın dinamiğini kavrayacak, ebeveynlik tavsiyeleri bulacak ve belki de kendinizi tanıdığınız bir serüvene atılacaksınız.
A. Şebnem Soysal, Aslı Candan Kodalak, Ayça Atila, Aylin Demirli Yıldız, Aylin İlden Koçkar, Aysima Özçelik, Başak Karateke, Bilge Yağmurlu, Birgül Ural Bayoğlu, Dan. Ani Eryorulmaz, Derya Şahin, Didar Kantarcı, Eda Arduman, Elvan İşeri, Gül Şendil, Gülçin Karadeniz, Hilal Çelik, İlkay Demir, Mehmet Harma, Mehmet Z. Sungur, Mine Cihanoğlu, Nilgün Öngider Gregory, Nilüfer Kafesçioğlu, Özden Bademci, Özenç Ertan Öztekin, Selen Demirtaş Zorbaz, Şebnem Kuşçu Orhan, Şeniz Pamuk, Tarık Solmuş, Türkan Yılmaz Irmak, Zuhal Gültekin Bağlanma; hayatımızın özüdür, içimizde büyüttüğümüz çok büyük bir ağacın gövdesi gibidir.
Annemiz, babamız, eşimiz, çocuklarımız, arkadaşlarımız, öğretmenlerimiz, yöneticilerimiz ya da mesleğimiz de aslında bu ağacın dalları gibidir.
Bu kitapta öncelikle sorunlara değiniyoruz.
Terk edilme, reddedilme, sevme, âşık olma ya da yalnızlık gibi konulardaki kaygılara, korkulara açıklık getiriyoruz. Tabii ki hayat, farkında olmakla başlar. Örneğin, acaba bu kaygılar, korkular ne zaman, neden ve kime yönelik olarak ortaya çıkıyor ve bundan sonra da çıkmaya devam edebilir mi?
Daha sonra da bütün bu kaygıların, korkuların nasıl üstesinden gelinebileceğine, sorunların nasıl çözülebileceğine ışık tutuyoruz.
Özellikle de birebir psikoterapi seanslarını, gerçek vaka analizlerini, teşhis ve tedaviyi içeren bu bölümün çok yararlı olacağını söyleyebiliriz.
Abdulkadir Haktanır, Aslı Kartol, Bülent Dilmaç, Cem Gençoğlu, Durmuş Ümmet, Elif Nur Bozer Özsaraç, Hatice Yıldız Durak, Kamil Arif Kırkıç, Menşure Alkış Küçükaydın, Mustafa Sarıtepeci, Olcay Yılmaz, Sebahat Sevgi Uygur, Seher Esen, Selim Gündoğan, Serhat Arslan, Sinan Okur, Tolga Seki, Vedat Bakır, Yusuf Bayar, Yücel Gelişli, Zeynep Şimşir Gökalp Alanında büyük başarılar gösteren kişilerin her birinin kendine özgü bir hikâyesi vardır. Bu başarı hikâyelerinin ise birtakım ortak noktaları bulunmaktadır. Bu ortak noktaları bir araya getirerek matematiksel bir başarı formülü elde etmek mümkün olmasa da başarıya giden yolu kolaylaştıran unsurları belirlemek mümkündür. Bu doğrultuda, geçmişten günümüze filozoflar, bilim insanları ve politikacılar, başarıyı etkileyen faktörleri açığa çıkarmaya çalışmıştır.
Geçmiş yıllarda bireylerin, özellikle de öğrencilerin başarıya ulaşmasını sağlayan temel unsurların zekâ ve yetenek gibi bilişsel beceriler olduğu kabul edilmekteydi. Ancak son yıllarda eğitim bilimleri ve sosyal bilimlerdeki gelişmeler, zekâ ve yeteneğin başarıya ulaşmada yeterli olmadığını, birtakım bilişsel olmayan becerilere de ihtiyaç duyulduğunu ortaya koymuştur. Hatta bazı araştırmacılar, duyuşsal faktörlerin başarıya ulaşmada zekâdan çok daha etkili olabileceğini iddia etmiştir.
Duyuşsal faktörler; motivasyondan öz disipline, mutluluktan duygusal zekâya, benlik saygısından empatiye kadar uzanan pek çok beceriyi kapsamaktadır. Bu beceriler öğrenilebilen ve öğretilebilen beceriler olduğu için başarıya giden yolu açan birer anahtar olarak düşünülebilir. Öğrencilerin başarının anahtarlarını elde edebilmesi için ailelere, öğretmenlere, araştırmacılara, yöneticilere ve politika yapıcılara birtakım görev ve sorumluluklar düşmektedir. Bu kitap, araştırmacılar olarak bu konudaki sorumluluklarımızı yerine getirmenin bir ürünüdür. Bu kitap aracılığı ile araştırmacıların, öğretmenlerin, öğretmen adaylarının ve ailelerin başarıyı etkileyen duyuşsal faktörler ile ilgili farkındalık kazanmaları ve birtakım bilgileri edinmeleri amaçlanmaktadır.


Bernard Roth, HarperBusiness Stanford Üniversitesindeki d.school kurucularından olan Bernard Roth, gerçekleşeceği konusunda umudumuzun olmadığı hedeflerimize ulaşmamız için bize, tasarımcı düşünme gücünü tanıtarak başarma alışkanlığını nasıl edinebileceğimizi anlatıyor.
Tek kelime ile bu kitap muhteşem.
Başarma Alışkanlığı, çağın gerektirdiği değişimi sağlamak için son zamanlarda kaleme alınan en yalın kitaplardan biri. Kolaylıkla ve sistemli bir şekilde değişimi ve dönüşümü sağlayarak kişideki kararlılığın ortaya çıkmasını hedefliyor ve başarıya giden yolun haritasını veriyor.
Sorunları, farklı bir strateji izleyerek yeni fikirlere dönüştürüyor; başarının, mutluluğun ve huzurun sürdürülebilir olmasını sağlayacak önemli bilgiler ve uygulamalar sunuyor.
Roth, hayatımızda farklı bir deneyim yaratıyor; tasarlanmış bir dizi tartışmayla, hikâye, öneri ve egzersizle başarı alışkanlığı oluşturuyor. Değişime ihtiyacı olan her bir kişinin, kurumun, yatırımcının ve girişimcinin rahatlıkla uygulayabileceği tasarım kaynakları sunuyor. Hepimizin içinde var olan, olumlu değişim için gereken gücü farkına vardırıp, uyandırmaya ve harekete geçirmeye yardımcı oluyor.
Bernard Roth, kendi içimizde oluşturduğumuz engelleri kaldırıp, kendimize güvenmemizi sağlıyor. Dikkatsizliklerimizi ve kayıplarımızı ortadan kaldıran metotlar öneriyor.
Mazeretleri bir tarafa koy...
Artık senin zamanın... Denemelisin... Yapmalısın...
İstediğin ne varsa vakit kaybetmeden harekete geç...
Başarılı, mutlu ve huzurlu ol... Haydi! Ne duruyorsun...
Seda Erzi Bu kitapta, zararına sevinme (schadenfreude) duygusu; felsefi, biyolojik temellerinden başlanıp psikoloji alan yazını bağlamında güncel araştırma konularına yer verilerek açıklanmaya çalışılmıştır. Akademik çalışmaların yanı sıra gündelik hayatımızda sıklıkla deneyimlediğimiz ya da deneyimlendiğine şahit olduğumuz zararına sevinme duygusunun incelenmesinin önem arz ettiği düşünülmektedir. Nitekim düşünürlerin bir kısmı tarafından "nahoş" olarak nitelendirilen, kimileri tarafındansa "olağan" görülen bu duygu, reddetmeye çalışsak da hayatımızın bir parçası olmaya devam edecektir. Bu nedenle hangi koşulların, hangi duyguların, hangi beyin bölümlerinin, hangi kişilik özelliklerinin söz konusu duygunun deneyimlenmesi ile ilişkili olduğunu kavramanın, zararına sevinme duygusuna ilişkin yeni bakış açıları geliştirmeye olanak sağlayacağı düşünülmektedir.
Sharon Perkins RN - Stefan Korn - Scott Lancaster - Eric Mooij Babalığın harika dünyasına hoş geldiniz! Bu heyecan verici bir andır ama bir parça ürkütücü de olabilir. Neyse ki neşe kaynağınız olacak miniğinizin sağlam bir koruyucusu ve bakıcısı olmak için ihtiyacınız olan her şeyi bu kitapta bulabilirsiniz. Baba olmak bir maceradır ve bu kitap bu macerayı en iyisi kılmanıza katkıda bulunacaktır.
Sharon Perkins, RN ağırlıklı olarak anne-çocuk sağlığı alanında 30 yıllık deneyime sahip lisanslı bir hemşire ve beş çocuğun da annesidir.
Stefan Korn bir baba ve Yeni Zelanda'da yaşayan bir internet girişimcisidir.
Scott Lancaster Kızına tam zamanlı olarak bakmıştır ve tam zamanlı ev babalığı konusunda deneyimlidir.
Eric Mooij dört çocuk babasıdır ve bir IT/proje yönetimi profesyonelidir.
Kitabı açın ve
• Evinizi bebek güvenli kılmayı
• İş-yaşam dengesini kurmayı
• Bebeğinizin ihtiyaçlarını planlamayı
• Ev babası olmayı
• Büyük derslerin aktarılmasını
• Çocuğunuzla bağlar kurmayı
• Çocuğunuzun gelişimine yardımcı olmayı
• İhtiyaç olduğunda yardım alabilmeyi inceleyin
Laura E. Berk, Pearson Bebekler ve Çocuklar: Doğum Öncesinden Orta Çocukluğa kitabı; yaşamdan örneklerle, açık ve öyküleştirilmiş etkileyici anlatımıyla çocuk gelişimine ışık tutmakta; çocuk gelişimi ile ilgili güncel bilgileri net, tutarlı ve bilimsel yaklaşım içerisinde okuyucusuna sunmaktadır.
Kitap; çocukların gelişim dönemleri çerçevesinde fiziksel, bilişsel ve sosyal/duygusal gelişim alanlarının birbirleriyle olan etkileşimini özgün ve doyurucu bir tarzla ele almıştır. Çocuk gelişimindeki kuramsal, kültürel, bireysel ve toplumsal çeşitlilikler örnekleriyle ortaya konulmuş ve bu çoğulcu bakış açıları karşılaştırmalı bir şekilde tartışılmıştır. Ayrıca, çocuk gelişimi ile ilgilenen öğrenciler, araştırmacılar, akademisyenler ve anneler-babalar kendi yaşantılarıyla okudukları arasında ilişkiler kurarak çocuk gelişimi ile ilgili yararlı bilgileri öğrenme fırsatına bu kitapla sahip olacaklardır.
Bebekler ve Çocuklar: Doğum Öncesinden Orta Çocukluğa, çocuk gelişimi alanında yazılmış geniş kapsamlı ve dünyada en çok okunan sayılı kitaplardan biridir.
Öge Çultu Kantaroğlu, Birgül U. Bayoğlu Çocuk Gelişimi Serüveni, çocuğunuzu büyütürken sık karşılaştığınız sorunlara çözüm önerisi sunmakla kalmıyor, gelişimini nasıl destekleyeceğiniz konusundaki endişelerinizi de gideriyor. Bu kitap, bizlere bir birey yetiştirmenin sadece beslemek, uyutmak ve korumaktan ibaret olmadığını bir kez daha hatırlatıyor. Üstelik bunu yaparken de konuyu son derece sade ve net bir şekilde sunuyor ve dayanağını bilimden alıyor.
Bu şahane rehberi tüm anneler ve babalar okumalı.
Dr. Elif Pınar Çakır - Çocuk Sağlığı Hastalıkları Uzmanı, Yazar

Biz acemi annelerin çocukları için hiç bitmeyen soruları ve bu sorular ile birlikte gelen kaygıları vardır. Ne yapacağımızı, nasıl davranacağımızı bilemediğimiz veya merak ettiğimiz durumlarda bizi yönlendirebilecek bir kaynağa ihtiyaç duyarız. Herkesin anlayabileceği şekilde sade ve akıcı bir dil kullanılarak yazılmış olan bu başucu niteliğindeki kitapta, eminim ki siz de benim gibi birçok sorunun cevabını bulacaksınız.
Bahar Yanbolulu - Anne

Anneler ve babalar çocuk sahibi olmaya niyet ettikleri anda başlar çocuk gelişimi serüveni. Çocuğunu sağlıkla ve huzurla kucağına almak isteyen annelerin ve babaların aklında sorular belirir: "Çocuğumiçin çevresel uyaranları nasıl düzenlemeliyim?", "Oyuncak tercihinde nelere dikkat etmeliyim?", "Gelişimsel bir gecikme ile karşı karşıya kalırsam bunu nasıl fark edebilirim?"... Tuvalet alışkanlığı süreci, okul sorunları, yemek ve uyku düzeni, akran zorbalığı, sınav kaygısı derken bu liste uzayıp gider. Çocuk Gelişim Serüveni kitabı, bu anlamda tam bir el kitabı niteliğinde hazırlanmış. Çocuk gelişimi alanına ait teorik bilgiler, anneler ve babalar ile sohbet edilircesine yalın bir dille anlatılmış. Örnekler hayata dair, çözümler uygulanabilir nitelikte. Sadece anneler ve babalar için değil, çocuklarla çalışan tüm meslek elemanları için rehber olacağını düşünüyorum.
Emine Ergün - Çocuk Gelişimi Uzmanı
Arzu Aydın, Asya Çetin, Aynur Bütün Ayhan, Aysel Köksal Akyol, Ayşe Balcı Karaboğa, Binnaz Kıran, Damla Pektaş, Dilara Keklik, Duygu Gür, Emin Demir, Emine Saraç, Evşen Nazik, Figen Gürsoy, Haktan Demircioğlu, Hatice Güdül Öz, Hazel Sıla Menteş Tanaydın, İlker Altun, İmray Nur, Mehmet Tahir Karaboğa, Mustafa Kale, Müzeyyen Soyer, Naşide Nur Karaman, Sara Hurşidi, Sena Öz, Sudet Karagöz, Şehnaz Ceylan, Şenay Türe, Türkü Kılavuz, Uğur Hassamancıoğlu, Utku Beyazıt Beden algısı, kendi bedeninizi düşündüğünüzde ya da aynaya baktığınızda kendinizi fiziksel olarak nasıl gördüğünüz ile ilişkilidir. Beden algısı, insanın bireysel özellikleri (yaş, cinsiyet vd.), sosyokültürel çevre ve medya dâhil olmak üzere birçok faktörün etkisine maruz kalır. Erken yaşlardan itibaren gelişim sürecinde bu etkilere maruz kalma ve etkilenme derecesi, bireyin bedenine ilişkin memnuniyetini ya da memnuniyetsizliğini belirleyebilmektedir. Son yıllarda, yeni medyanın ve tüketim kültürünün de etkisiyle birlikte, beden algısının sadece aynaya yansıyan görüntümüzden ibaret olmadığı farklı araştırmalarla da ortaya konmuştur. Öyle ki farklı yaş gruplarından insanların özellikle medya aracılığıyla dayatılan ideal beden ölçülerine ulaşma çabaları ve bu çabaları temelinde bedenlerine yönelik tutum ve uygulamaları, onların fiziksel ve psikolojik sağlıklarını çoğu zaman olumsuz etkilemektedir. Ancak beden algısı kavramı, insan yaşamı üzerindeki bu önemli etkilerine rağmen ülkemizde oldukça geç ele alınan konulardan biri olagelmiştir. Mevcut kitap, ülkemizde beden algısı konusunu ilk kez ele alan bir kitap olma özelliğini taşımaktadır. Bu kitapta, beden algısına ilişkin tanımlar ve kavramlar, farklı gelişim dönemlerinde beden algısı, beden algısını etkileyen faktörler, beden olumlamaya yönelik uygulamalar, çocukluk ve ergenlik döneminde beden algısı gelişiminin yetişkinliğe yansımaları konuları farklı disiplinlerden alan uzmanları tarafından ele alınmıştır.
Bessel A. van der Kolk Ne yazık ki şimdiki psikiyatri anlayışı, yakınmalarınızı anlatmanız ve hekimin de bu yakınmaları düzeltecek bir ilaç önermesi üzerine kurulu. Ancak “Hiçbir ilaç, kötü geçmiş bir çocukluğu düzeltmiyor”. Anne babanızın veya eşinizin size nasıl davrandığı, nasıl bir ailede büyüdüğünüz, anne babanızın birbirlerine sevgi dolu ya da düşmanca davranışları, bireysel, ailesel, hatta toplumsal travmaların üzerinizdeki izleri ne yazık ki hiç konuşulmuyor.
Artık biliyoruz ki beynimiz ve bedenimiz karşılıklı etkileşimler üzerinde şekilleniyor. Bu etkileşimlerin değerlendirilmediği bir tanı ve tedavi anlayışı her zaman eksik kalacaktır. Sıklıkla, “Öyle düşünmemelisin… Düşünce şeklin yanlış!” diyen terapistlerle karşılaşıyorum. “Oltaya yakalanmış bir balığın davranışlarını gören arkadaşları, onun çıldırdığını düşünebilir”. Ama balığın yaptığı sadece hayatını kurtarmaya çalışmaktır. İnsanları yaşadıkları ya da yetiştikleri ortamlardan ayrı değerlendiremeyiz, oltayı göremezseniz bu davranışları anlamak ve anlamlandırmak da mümkün olmayacaktır.
Hekimlik, çaresizliğe tahammül etmenizi gerektirir. İnsanlar hastalanır, yaşlanır ve ölürler. Henüz çözümünü bilmiyoruz. Yapabildiğimiz çoğu zaman acıları azaltmak, acı çeken insanların yanında olmak, ölümü geciktirmeye çalışmak, çoğu zaman da çaresizce beklemek… Acı kaçınılmazdır. Yaşam hepimiz için neşe sağlık ve mutluluk kadar, az ya da çok ıstırap ve kayıpla dolu. Kimimiz bunlarla çok erken, çok savunmasızken ve üst üste karşılaşırız, kimimiz daha geç. Bunca yıl sonra psikiyatrinin en önemli görevlerinden birinin bu acı ve kayıplarla baş etmede insanlara yardımcı olmak, yeniden toparlanıp geçmişlerinin etkisinden kurtulup mümkünse daha güçlü bir şekilde yaşamlarına devam etmelerini sağlamak olduğunu düşünüyoruz.
“Beden Kayıt Tutar” var olan psikiyatri anlayışının tıkanmışlığına bir umut ışığı yakıyor, nörobilimdeki gelişmeler sayesinde ruhsal ve hatta bedensel hastalıklarımızın kökeninin daha farklı anlaşılmasını, taşların yerine oturmasını açık, kanıta dayalı ve anlaşılır bir şekilde sunuyor. Yirmi birinci yüzyılın getirdiği yeni terapi yöntemlerini tanıtarak etkili başa çıkmanın nasıl olabileceğinin yollarını gösteriyor. Bunu yaparken, gerçek öykülerle insanın zekâsına, dayanıklılığına, baş etme ve iyileşme gücüne bir kez daha hayran bırakıyor. Büyük zaferlerin büyük yıkımlardan doğması gibi, en çok acıyan yerimizi korumamız gibi travmadan iyileşmenin muhteşem sonuçlarını gösteriyor. Pek çok kez yaşadıkları travmaları, hayatlarının kaynağı yapan hatta bunun ötesine geçip başkaları aynı acıyı yaşamasın diye mücadele eden insanlar tanıdık. Bu kitapta da okuyacağınız yaşamlar gibi…
Zorlayıcı yaşam olaylarında duygudaşlık yaptığımız danışanlara, anılarıyla yaptıkları savaşlarda ateşkes sağlama çabalarımızda, zihinlerindeki olumsuz inançlarıyla, bedenlerindeki rahatsızlık veren duyumlarıyla kavgalarında uzlaştırıcılık yaparken, travmaya tanıklık yapmanın etkileriyle boğuşurken travma çalışanları için bir pusula olduğunu düşünüyoruz. Tekrar tekrar okunmayı hak eden bir başeser.
“Beden Kayıt Tutar” dan en az bizim kadar faydalanmanızı dileriz.
Bryan S. Turner Beden ve Toplum şimdi her zamankinden daha iyi... Turner, felsefi ve teolojik özlemleriyle organik ve kültürel köprüler kuruyor: sonuç, bedenlerle –erotikten açlık çeken bedenlere, çalışandan arzulayan bedenlere– harmanlanan bir toplumun etkili bir analizi.
Anthony Elliott, Flinders University
Bryan Turner, kendimiz ve bedenlerimiz hakkında düşünme şeklimizde devrim yarattı. Bu baskı... daha fazla entelektüel büyüme ve gelişme göstermektedir; yenilikçi fikirler zaten klasik bir anlayışı haber vermektedir. İnsan bedeni hayatımızın en bariz materyalidir; bu kitap, yirmi birinci yüzyılda bedenin anlamları hakkındaki bilgimizi derinleştirmemize olanak sağlamakta ve kendimiz için sunduğumuz ve kendimiz için inşa ettiğimiz olasılıkların (hem olumsuz hem de olumlu) eksiksiz ve özgürleştirici bir açıklamasını sunmaktadır.
Mary Evans, London School of Economics
Bu, beden sosyolojisini meşru bir araştırma alanı olarak yeniden açtığını iddia edebilecek bir kitabın tamamen revize edilmiş bir sürümüdür. Her bölümü revize edilmiş ve güncellenmiş olan, konunun tüm yönleri için eşsiz bir rehberlik sağlayan bu kitapta, alandaki son değişiklikleri ve Turner’ın kırılganlığın merkeziliği üzerindeki gelişimini yansıtan yeni materyaller bulacaksınız.
Kendinden emin ve yenilikçi olan bu kitap, alanın önde gelen yazarlarından birinin beden sosyolojisi üzerine en yetkili çalışma bildirisini sunmaktadır.
İkinci basım için övgü:
“Bu kitap, bedenin ve bedensel deneyimin sağladığı açıklamaların yeniden değerlendirilmesine ve eleştirel olarak karşılaştırılmasına yardımcı olacak şekilde yazılmış sosyal ve sosyolojik düşünceyi teşvik edici bir genel bakış sunuyor... Bu da değerli ve düşündürücü bir kitap olmasını sağlıyor.” –Medical Sociology News
“Analizi zorlayıcı olmaya devam ediyor... Kitap ilginç, iyi yazılmış ve güncel” –Health
A. Teyfur Erdoğdu, İrvin Cemil Schick, Kadir Canatan, Murat Beyazyüz, Murat Dinçer Çekin, Mustafa Tekin, Nazife Şişman, Süheyb Öğüt İLEM Toplum Çalışmaları Grubunun günümüzde algılanan beden üzerindeki tartışmaların farklı disiplinler penceresinden sonuçlarını tahlil etmek üzere tertip ettiği Bedenin Anlamı ve Sınırları başlıklı seminer dizisinin tebliğleri Senanur Avcı ve Nuriye Kayarın editörlüğünde yayına hazırlandı. Çalışma, sosyolojinin yeni ve müstakil bir alanını oluşturmasıyla bilimlerin nesnesi haline dönüş en bedenin, Irvin Cemil Schick, Kadir Canatan, Mustafa Tekin, Murat Çekin, Murat Beyazyüz, Nazife Şişman, Süheyb Öğüt, Teyfur Erdoğdu gibi önemli ilim adamlarının gözüyle ilahi anlayıştan uzaklaşarak seküler bir "beden”e doğru sürükleniş hikâyesinden kesitler sunuyor. Eser, sadece bireyin varoluş ve mahremiyet alanı olmaktan çıkmış "beden'in değişen anlamı ve sınırları üzerine düşünmeye davet ediyor.
Kâmile Bahar Aydın Bekâr Danışmanlığı kitabının iki temel hedef kitlesi bulunmaktadır. Birincisi, danışmanlığın merkez kitlesini oluşturan farklı bekârlık statülerinden 18 yaş ve üstü bekâr bireyler; ikincisi ise en az lisans düzeyinde temel danışmanlık ve psikoloji eğitimi almış olan profesyonellerdir.
Bilimsel araştırma bulguları ve teoriler temel alınarak bilimsel bir kavram olarak ilk defa Aydın (2017) tarafından tanımlanan Bekâr Danışmanlığı’nın bu kavramsallaştırmasında, ulusal ve uluslararası düzeyde güncel yaşama dair gözlemler ve bekâr bireylerle yapılan danışmanlık uygulamalarından elde edilen deneyimsel bilgiler etkili olmuştur. Kitabın kapsamında yer alan konular, gerek bilimsel literatürden bulgularla gerekse güncel yaşamdan örneklerle desteklenmiş olup kitap, bilim ve pratik yaşamın bir sentezi niteliğindedir. Bekâr Danışmanlığı, toplumun tamamına yönelik ve disiplinler arası bir doğaya sahip olduğundan özellikle üniversite eğitimine sahip insanlar başta olmak üzere evlilik ve aile danışmanları, sosyologlar, sosyal çalışmacılar, hukukçular, mimarlar, şehir planlamacıları ile tıp biliminin psikiyatri, halk sağlığı ve jinekoloji dallarında uzman kişilerin bu kitaptan faydalanabileceği öngörülmektedir.
Bekâr Danışmanlığı, bu kitapta genel olarak açıklanmış olup bir bilim dalı olarak geliştikçe özgün bir literatür de gelişebilecek ve konular daha incelikli olarak açıklanabilecektir. Bekâr Danışmanlığı’nın bir bilim dalı olarak gelişebilmesi için lisansüstü eğitim programlarının açılması ve bu programlar aracılığı ile danışman ve araştırmacıların yetiştirilmesi önerilmektedir. Tüm dünyada bekâr sayısının, boşanmaların ve yalnızlığın artması, yakın ilişki ve özerkliğin önemli ihtiyaçlar hâline gelmesi, eş seçiminin ve kariyerin önem kazanması ve özellikle, Türkiye’de kadın cinayetlerinde görülen artış, Bekâr Danışmanlığı’nı gerektiren önemli nedenler arasındadır.
Sonuç olarak, Bekâr Danışmanlığı olgusu ile bekâr yaşamının kalite standartlarının yükselmesi, daha sağlıklı ailelerin kurulması ve sürdürülmesi, nihayetinde ise sağlık, adalet ve refah standartları yüksek bir toplum oluşturmaya yönelik daha büyük bir vizyona ulaşılması hedeflenmektedir.
Jeffrey Jensen Arnett Son yıllarda, onlu yaşlarının sonundaki ve yirmili yaşlarındaki insanların yaşamları o kadar dramatik bir şekilde değişti ki yeni bir yaşam dönemi ortaya çıktı. Jeffrey Jensen Arnett, kışkırtıcı çalışmasında beliren yetişkinlik dönemini hem ergenlikten hem de onu takip eden genç yetişkinlik döneminden farklı olarak tanımlamıştır. Arnett'in yeni paradigması, Beliren Yetişkinlik kitabı sayesinde bu alanda çalışmalar başlatarak büyük akademik ilgi gördü.
Bu çığır açan çalışmanın yayınlanmasının 10. yıldönümünde, Beliren Yetişkinlik kitabının ikinci basımı, Arnett'in bulgularını tamamen güncelleyip genişleterek medya kullanımı, toplumsal sınıf sorunları ve bu yaşam evresinin ayırt edici sorunları üzerine yepyeni bölümler içeriyor. Arnett, karşılaştıkları zorluklara karşın beliren yetişkinlerin çelişkili duyguları sürdürmede özellikle yetenekli olduklarını açıklıyor. Örneğin büyük belirsizlikler karşısında temkinli ve iyimser olurken kendilerine güveniyorlar. Beliren yetişkinlerin yaşamlarından alınan hikâyeleri onlarca yıllık araştırmalarla birleştiren Arnett; aşk ve seks, anababayla ilişkiler, üniversite ve iş deneyimleri ile yetişkin olmanın ne anlama geldiğine ilişkin görüşler gibi çok çeşitli konuları ele alıyor. Ayrıca, beliren yetişkinlerle ilgili birçok olumsuz klişeyi çürüterek onların "tembel" olmadıklarını, çoğu durumda dikkat çekici derecede çalışkan olduklarını ve "bencil" olmadıklarını, daha çok dünyayı iyileştirmeye katkıda bulunmakla ilgilendiklerini vurguluyor. Gençliğin doğası ve yetişkinliğin anlamı daha da geliştikçe Beliren Yetişkinlik, modern dünyanın özelliklerini anlamak için temel okuma olmaya devam edecek.

Bir Önceki Basımıyla İlgili Övgüler
Merak uyandıran, öğretici ve ufku genişleten bir kitap… 21. yüzyılda gelişen yeni bir kavramın portresini çiziyor. Yazarın genç yetişkinlerin arkasında durma şekli ve onların geleceğine yönelik iyimser yaklaşımı okuyucuda da yankı buluyor. Bu eser, Amerikan toplumunda uzun ve zorlayıcı bir süreç olan yetişkin olmaya ilişkin genel bir bakış açısı sunmaktadır. Bunun yanı sıra eser, gençlere yönelik politika ve programlar geliştirmek için acilen ihtiyaç duyulan bir uzmanlık dalının gelişmesine kayda değer katkılar yapacaktır.
The Washington Post
Jeffrey Arnett'in büyüleyici kitabı Beliren Yetişkinlik günümüz gençlerinin yaşamlarıyla ilgili ayrıntılara ayna tutuyor. Arnett'ın gençlerle gerçekleştirdiği görüşmelerden yaptığı ilgi çekici alıntılar bu yeni nesil konusunda bir yandan iyimser tavrımızı sürdürürken diğer yandan zaman içerisindeki dönüşümlerini dikkatli bir şekilde takip etmemiz gerektiğini göstermektedir.
Prof. Dr. William Damon
Stanford Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Görevlisi
ve Stanford Ergenlik Merkezi Yöneticisi
Robert Madigan “Belleğin işleyişine ilgi duyan, becerilerini geliştirme ve sınırlılıklarını aşma konusunda neler yapılabileceğini öğrenmek isteyenler hiç zaman kaybetmeden bu kitabı almalı. Dr. Madigan hem herkesin kolayca anlayıp keyif alabileceği hem de bilimsel bir altyapıya sahip olan bu kitabı yazmakla birbirinden çok farklı yönleri olan bir yapıta imza atmıştır.
Robert A. Bjork, PhD. Kaliforniya Üniversitesi, Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Araştırmacı

“Akıllı telefonlarla ve taşınabilir cihazlarla veri alışverişi yapılan bir çağda bellek konusunu önemsemeli miyiz? Evet, kesinlikle! Dr. Madigan kitap boyunca günümüz teknolojisini ele almakta ve hızla gelişen teknoloji karşısında neden zihinsel becerilerimizin gelişmesi gerektiğini bize göstermektedir. Yaşadığımız bellek yanılmalarından 'belleğim zayıf' diyerek belleğimizi sorumlu tutuyoruz; ama aslında bellek sorunları, belleğimizi doğru biçimde kullanmıyor olmamızdan kaynaklanıyor.”
Catherine Fritz, PhD. Northampton Üniversitesi, Psikoloji Bölümü, Birleşik Krallık

“Bu kitap, güncel bilimsel araştırmaları, bellek ustalarının kuşaktan kuşağa aktardıkları iç görüleri ve belleğinizi geliştirmenize yardımcı olacak son derece güçlü teknikleri eşsiz bir biçimde bir araya getirmiştir.”
Peter Morris, PhD. Lancaster Üniversitesi, Psikoloji Bölümü (Emeritus), Birleşik Krallık

Yeni tanıdığınız insanların adlarını anımsamak ister misiniz? Ya doğum günlerinin, yapılması gereken önemli işlerin, internetteki kullanıcı şifrelerinizin aklınızdan uçup gitmemesini? Bellek sanatları, bilginin bellekte tutularak kullanılmasını sağlayacak becerileri geliştirmek üzere uygulanabilir, kanıtlanmış yöntemler sunmaktadır. Dr. Robert Madigan, bellek sanatları alanında uzmanlaşmış bir psikologdur. Her gün kolayca uygulanabilecek yöntemler kullanarak belleğinizi çalıştırabilirsiniz; bu, tıpkı egzersiz yapmak amacıyla asansöre binmek yerine merdivenlerden çıkmaya benzer. Bu yöntemler belleğinizin güçlenmesi için oldukça önemlidir. İşte bu nedenle bilimsel bir temel üstüne kurulmuş olan bu kitap size yardımcı olabilir. Dr. Madigan okuyucularına belleğin işleyişi konusunda bilgi vermekte, utanç verici bellek yanılmaları yaşanmaması için zihinsel becerilerin geliştirilerek yüzlerin, randevuların, olguların, rakamların, listelerin ve daha birçok şeyin anımsanmasını sağlayacak yaratıcı anımsatıcılar ve gözde canlandırma teknikleri sunmaktadır. Beyninize sahip çıkın; bu kitap size yol gösterecektir.
BİLİMSEL STRATEJİLERİN ZİHİNSEL BECERİLERİNİZİ NASIL KESKİNLEŞTİRECEĞİNİ KEŞFEDİN
Kısa adlar, ilklemeler, öyküler ve uyaklar kullanarak her şeyi anımsayabilirsiniz.
Otomatik pilottan kurtulun, bir daha asla anahtarlarınızı, cüzdanınızı ya da telefonunuzu yanlış yere koymayın.
Dikkat dağınıklığının, konsantrasyon kaybının ve kaygıların belleğinizi olumsuz yönde etkilemesine izin vermeyin.
Yaşlanmanın unutkanlığa neden yol açması gerekmediğini öğrenin.
Partilerde, toplantılarda ve rastlantısal karşılaşmalarda sizi utandıracak unutkanlıkları önleyin.
Rüya Turna Ben Bana Güveniyorum, seçme sınavlarında büyük heyecanlar yaşayan ve bunun etkisiyle duygusal dengeleri bozulan gençleri düşünerek, roman şeklinde yazılmış bir kitaptır.
Kitapta sınav kaygısı ile boğuşan bir grup öğrencinin, bir psikolojik danışmanın liderliğinde, kendilerine güvenlerini geliştirmelerinin öyküsü anlatılıyor. Yaşanan yoğun kaygı, bazı öğrencilerde ders çalışmayı engellerken, bazı öğrencilerde kendisine ya da çevresine zarar verme şeklinde ortaya çıkmaktadır. Kitapta bu gruba katılan öğrenciler, kendi yoğun kaygıları ile baş etmeyi öğrenmektedir.
Ali Telli Hepimizin çevresinde olan fakat görünmez bir pelerine bürünmüş düşman... Bazen içimizde, bazen yakınımızda, bazen etrafımızda... Çoğu zaman ise televizyon, radyo ve sosyal medyada bir haber konusu. Nedir bu çocukları, gençleri, aileleri bataklığa sürükleyen? Ülkelere mücadele için milyonlarca para harcattıran, kolluğun neredeyse %20'sinin istihdamını sağlayan?
Ülkelerin nesillerini yok etmek için küresel güçler, teröristler, baronlar ve terör örgütleri tarafından üretilen, ticareti yapılan madde: UYUŞTURUCU.
Elinizdeki bu kitapta; Türkiye'nin değişik illerinde madde kullanan, tedavi gören, tedaviyi reddeden, cezaevine giren bağımlıların gerçek hikâyelerini okuyacaksınız. Onlarla uyudum, çalıştım, arkadaş oldum, yemek yedim... İlaçlı ve ilaçsız Doğal tedavi yolu, detoks. tedavi yöntemlerini, onların ağzından dinleme imkânı buldum.
Koray Karabekiroğlu Ben kimim? Varlıktan bana kalan ne? Beni senden farklı kılan ne? Sadece çabam ve seçimlerimden mi ibaretim? Çabalayan ne? Seçen kim? Ruhum var mı? O da ne? Ya iradem?
Bir ruha sahip misin? Eğer sahipsen bu ruh da neyin nesi? Seçimlerin tamamen sana mı ait yoksa sadece sana tanımlanan bir programı uygulayan -bir robot ya da zombi misali- bir tür bilgisayar mısın? Ya da “biraz ondan biraz bundan ortaya karışık” bir tür varlık mısın? Bilerek ve isteyerek yaptığın neler var? Bunların -özgür iradenin- sorumluluğunu üstlenmeye hazır mısın?
Sen de kendini tutamayıp, "Ben kimim?", "Elimde ne var?, "Ne yapmalıyım?" diye soruyorsan, acı çekiyor ve acı çektiğini de biliyorsan, başkasının acısını da ta içinde hissediyorsan, seçimlerin olduğunu fark edip “Doğru, iyi ve sağlıklı nedir?” diye kafa yoruyorsan yalnız değilsin; aramıza hoş geldin.
Birbirimize arkadaşlık edelim. Nereye varacağımızı önceden hesaplamadan, birlikte bir maceraya çıkalım. -İyi, güzel ve doğru nedir, belki hiçbir zaman emin olamasak da- varlığa güvenip sevgi, hayret, merak, şüphe ve tutkuyla, hem söylem hem de eylemde en iyi(?), en güzel(?), en doğru(?) olanı yapma niyetiyle, sırt sırta verip yelkenleri okyanusa açalım. Ne duruyoruz o zaman! Yolcu yolunda gerek…
Beyza Boyacı, Ceren Çolak, Ece Ceren Akkaya, Eda Keser Açıkbaş, Emine Yücel, Ezgi Kaşdarma, Fatih Bayrak, Furkan Tosyalı, Hamit Coşkun, Hatice Ekici, Kenan Alparslan, Mehmet Peker, Meryem Berrin Bulut, Neslihan Nur Pehlivan, Nur Okutan, Nuri Akdoğan, Sami Çoksan “Herakleitos'un da dediği gibi tekrar yıkanamadığımız bir nehirdir yaşam: başlangıcıyla birlikte içinde bir akışı barındıran milyonlarca su taneciğinin potansiyeliyle başlayarak kendi yolunu bulan ama bu yolu bulurken etrafındaki tüm olanlarla şekillenen, onların sularıyla beslenen, coşkunca akarken envai çeşit taşı da beraberinde sürükleyen ve bir süre sonra dinginleşip çizdiği yatağında tıpkı bir insan ömrü gibi usulca akıp giden...
Damlacıkların ne olacağı ya da ne olamayacağı, neyi ne kadar yapabileceği, potansiyelini ne kadar açığa çıkaracağını belirleyecek olan, nehri besleyen kollar, nehrin yoluna çıkan taşlar ve yolda onunla olanlardır.
Tıpkı bizlerin hayatlarını şekillendiren "diğerleri” gibi. Ve bu "diğerleri" ile başlayan toplumsallaşma süreci, sosyal psikolojiye ilgiyi de beraberinde getirir. Kitap, siz değerli okurlarımıza hayatının her alanında diğerleri ile var olma yolculuğunda bize bizi ve diğerlerini anlamlandırmamıza da kılavuzluk eden sosyal psikoloji alanına farklı bir çerçeve sunmayı amaçlamaktadır.”
Suna Tekin
Michelle Skeen Beni Sev, Terk Etme en zorlu ilişkilerinizin engebeli bölgesine girer. Michelle Skeen, kendinizi iyileştirmek ve başkalarıyla etkileşime geçmek için akıllı ve sağlıklı yollar geliştirmek için yeni bir yola doğru vazgeçilmez bir harita ve net bir yönlendirme sunar. Bu kitap temel değerlerinizi yeniden sıraya koymak için size net araçlar önerecektir. Bu kitabı okumak son derece ilgili bir terapistin karşısına oturmuş gibi hissettiriyor. Bir sandalye çekin ve kendiniz için Skeen’in sıcak ve şefkatli rehberliğini deneyimleyin. (Dr. Rebecca E. Williams, Klinik Psikolog)
Bu kitap yaşam boyu, sevgi dolu ilişkileri yaratan kendi kendini anlama doğrultusunda mükemmel yollar sunuyor. Sevgi adına acı çeken herkese yürekten tavsiye ederim. (Uzm. Dan. Jason B. Fischer)
Beyza Boyacı, Burcu Kömürcü Akik, Cem Güney Özveren, Erkin Sarı, Esra Çebi, Gamze Er Vargün, Gökhan Arslantürk, Gülnihal Kafa, Hüseyin Çil, Mehmet Fatih Bükün, Meryem Berrin Bulut, Meryem Şahin, Muhammed Şükrü Aydın, Nihat Durmaz, Rukiye Kızıltepe, Şeyma Begüm Harmancı, Tuğçe Göğer, Volkan Koç, Yağmur İlgün, Yeşim Dellal, Yıldız Bilge Neliğine dair felsefedeki tartışmaları nihayete ermese de psikolojinin her alanında artan bir ilgiyle karşılaşan benlik, insan davranışını anlamak için zengin bir bakış açısı sunmaktadır. Eğitimden çevreye, akıl sağlığından çalışma hayatına kadar her ortamda insanların neden ve nasıl davrandıklarını çözmeye çalışan psikologlar, benlik merkezli yaklaşımlarla alan yazına yeni açıklamalar kazandırmaktadır. Benlik, sosyal bilimlerin konuya yaklaşımları, kuramsal açıklamalar ve uygulama ana başlıkları altında yirmi bölümde ele alınarak mümkün olduğunca kapsamlı bir başvuru kitabı sunmak amaçlanmıştır. Bu çalışma, alanında ilk olma özelliğine sahip olup hem konu hakkında bilgi sahibi olmak isteyen okuyucular hem de araştırmacıların faydasına sunulmuştur.
Barbara Sher Benlik saygısı oyunları çocuklara duygusal, sosyal, fiziksel ve zihinsel olarak kendileri olabilmenin muhteşem bir şey olduğunu göstermektedir. Benlik Saygısı Oyunlarındaki eğlenceli ve özenle tasarlanmış etkinlikleri paylaşarak, çocuğunuzun olumlu duygularını destekleyebilir ve öğrenmeleri için kalıcı bir temel oluşturabilirsiniz.
Bir anne, öğretmen ve oyun terapisti olan Barbara Sher tarafından otuz yıllık deneyim ile geliştirilen 300 adet benlik saygısı oluşturan bu fikir koleksiyonu, bir ön hazırlık ya da materyal gerektirmez. Siz ve aileniz hemen hemen her yerde oyuncu sayısı önemli olmaksızın istediğiniz sayıda kişiyle bu oyunları oynayabilirsiniz. Öyleyse haydi gelin, rahatlayın ve eğlenceyi keşfedin.

ÖZEL BÖLÜMLER :
Güçlü yanlarınızı ve yeteneklerinizi bilmek
Günlük duygularınızı ve tepkilerinizi ifade etmek
Benzersiz olmaktan keyif almak-herkes gibi!
Arkadaşlık yoluyla ilişkiler geliştirmek ve başkalarına güvenmek
Vücudunuzun ve duyularınızın farkına vararak özgüven geliştirmek
A. Gülden Pekcan, Aliye Özenoğlu, Çağatay İnam Karahan, Erhan Akarçay, Funda Şensoy, H. Hüsrev Hatemi, Metin Saip Sürücüoğlu, Muhittin Tayfur, Polat Tuncer, Selahattin Dönmez, Türkan Kutluay Merdol Beslenme ve Diyetetiğin Sağlık Bilimleri ile ilişkisi ve sağlık üzerine etkileri iyi bilinmesine rağmen Sosyal Bilimler ve insan psikolojisi ile ilişkisi çok iyi bilinmemektedir. Bu düşünceden yola çıkarak, bu alandaki eksikliği gidermek ve Beslenme ve Diyetetik alanına yeni bir boyut kazandırmak amacıyla ortaya çıkmış
olan bu kitap, alanındaki ilk kitap olma özelliği taşımaktadır.
Beslenme ve diyetetiğin sağlık dışı disiplinler ile ilişkisini inceleyen bu ilk kitap, Toplum ve Kültür Sorunu Olarak Beslenme; Tarihsel Süreçler ve Beslenme; Diyetisyenlik ve Meslek Etiği; Beslenme ve Sağlık Politikaları; Beslenme, Sanat ve Diyetisyen; Sanatın McDonaldlaşması; Beslenmenin Sosyolojisi; Beslenme Psikiyatrisi; Örgütlerde İnsan Kaynakları Yönetimi ve Beslenme; Turizm ve Beslenme; Beslenme ve Medya olmak üzere toplam 11 bölümden oluşmuştur. Bölümlerde sunulan bilgiler okuyucuya önemli bilimsel katkılar sağlaması yanında, özellikle bazı bölümler sürükleyici bir roman tadında ve keyifle okunacak niteliktedir. Bu özelliği ile beslenmenin bir bilim ve sanat olduğunu da doğrulamaktadır.
“Beslenme ve Diyetetiğin Psikososyal Boyutu” isimli bu kitap; başta diyetisyenlere, Beslenme ve Diyetetik Bölümü öğrencilerine, ayrıca Beslenme ve Diyetetiğin ilişkili olduğu Sosyal Bilimler alanı mensuplarına yol gösterici, disiplinleri kaynaştıran yeni çalışmalara ışık tutacak bir kaynak eser niteliğindedir.
Almila Şenat, Ayşe Çakır Gündoğdu, Ayşegül Oğlakçı İlhan, Burak Barut, Cansu Özbayer, Ceyhan Hacıoğlu, Derya Berikten, Didem Akkaya, Eda Dokumacıoğlu, Elif Nur Barut, Emine Yağcı, Ertan Kanbur, Ezgi Kar, Fatih Kar, Gamze Zengin Gülay Sezgin, Hande Öngün Yılmaz, Hülyam Kurt, Kevser Kuşat, Mete Özkoç, Neslihan Meriç, Neslihan Tekin Karacaer Zihnin karmaşıklığını keşfetmek için bir kapı aralayın! "Beyin Biyokimyası" adlı bu kitap; okuyucuları, beyin dünyasının gizemli koridorlarında bilgi ve anlayışla dolaştıran bir rehber, beyin biyokimyasının temel konularına odaklanarak okuyuculara geniş bir perspektif sunan eşsiz bir kaynaktır.
Kitap, amino asit metabolizmasından karbonhidrat ve lipit metabolizmasına, vitaminlerden hormonlara, histolojik yapıdan nöronal kök hücrelere, genetikten moleküler nörobiyolojiye kadar bir dizi konuyu ele alarak beyin biyokimyasının derinliklerine inmekte; beyin sağlığının temel taşları arasında yer alan epigenetik düzenlemeler, ağır metaller, beslenme, yaşlanma, mikrobiyal flora gibi konuları detaylı bir şekilde işlemektedir. Ayrıca laboratuvar testleri ve deneysel modeller aracılığıyla elde edilen bilgilerle desteklenerek okuyuculara beyin biyokimyasını bir bütün olarak anlama fırsatı sunmaktadır.
"Beyin Biyokimyası", sadece bilim meraklılarına değil aynı zamanda sağlık profesyonellerine, öğrencilere ve beyin sağlığını daha iyi anlamak isteyen herkese hitap ediyor. Her sayfasında yeni bir keşif ve aydınlanma vaat eden bu kitap, zihinsel işlevselliğin ötesinde bir dünya sunuyor. Beynin sırlarını keşfetmek isteyenler için eşsiz bir kaynak!
Armağan Özgür, Ayşegül Akıncı Coşgun, Ayşenur Aydın, Beyza Kaviye Ateş, Bilal Şimşek, Büşra Ergin, Emine Ela Şimşek, Esra Ergin, Fatma Gamze Koçak, Fatma Gülten İlavlı, Melek Merve Yılmaz, Nilay Ayşe Günel, Nur Banu Yiğit, Özge Pınarcık Sakaryalı, Rukiye Kılıç Üçgül, Sıla Uzkul Bir çocuğun yaşamının ilk yılları, pek çok gelişim alanı açısından sihirli yıllardır ve birey olma yolunda ilerleyen çocuğun sonraki yaşam dönemlerindeki sağlığı ve gelişimi için oldukça önemlidir. Bu sihirli yıllar diğer gelişim alanlarıyla birlikte beynin gelişimi açısından da oldukça kritiktir. Hamileliğin üçüncü haftasında gelişmeye başlayan ve yaşamın devamı için hayati önem arz eden bir organ olan beynin gelişimi, doğum öncesi dönemden başlayarak erken çocukluk dönemine kadar olağanüstü bir ivmeyle devam eder ve ergenlik döneminden yetişkinliğe kadar uzanan süreçte de hem gelişimini hem de değişimini sürdürür.
Alanında uzman bilim insanları tarafından titizlikle ele alınarak kaleme alınan “Beyin Gelişimi” kitabımız 13 bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde beynin ve sinir sisteminin temelleri; ikinci bölümde glialar, miyelinleşme ve nöroplastisite; üçüncü bölümde serebral korteks ve davranış ilişkisi; dördüncü bölümde beyin gelişimi ve cinsiyet, serebral laterizasyon, beşinci bölümde görsel sistemin genel yapısı, görsel algının gelişimi ve beyin gelişimindeki rolü; altıncı bölümde bellek gelişimi ve nöral gelişim; yedinci bölümde ana dili edinimi ve beyin gelişimi; sekizinci bölümde beslenme ve beyin gelişimi; dokuzuncu bölümde uyku ve beyin gelişimi; onuncu bölümde ihmal, istismar ve beyin gelişimi; on birinci bölümde teknoloji ve beyin gelişimi; on ikinci bölümde erken çocukluk döneminde beyin gelişimi ve son bölümde ergenlik döneminde beyin gelişimi konuları ayrıntılı olarak ele alınmıştır.
“Beyin Gelişimi” kitabımızın beyin ve beyin gelişimi alanına ilgi duyan ve bu alanda çalışmalar gerçekleştiren eğitimcilere, öğrencilere ve bilgi edinmek isteyen tüm okuyuculara önemli bir kaynak teşkil edeceğine inanıyoruz.
Barbara A. Wilson, Jill Winegardner, Fiona Ashworth Bu kitapta, hem beyin hasarından kurtulan kişilerin hem de profesyonellerin gözünden hastalık ve iyileşme süreçlerinin öykülerini bulabilirsiniz. Kurtulanların hasardan önceki hayatları, rehabilitasyon yolculukları ve bu yolculukta karşılaştıkları ile bu alanda çalışan uzmanların pratiğe yönelik uygulamaları ve teorik tartışmalarını birleştiren kitap, sürecin etkileşime ne kadar dayalı olduğunu bir kez daha vurguluyor. Tüm bunların yanı sıra beyin hasarından kurtulanların anlamlı hedeflere ulaşmalarına yardımcı olmak için pratik yaklaşımlar sunarken; rehabilitasyonda çalışan herkesin, bütünsel beyin hasarı rehabilitasyonunda yer alan ilkeleri ve bu ilkelerin teori ve modellerle nasıl birleştiğini anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Kitap, beyin hasarı sonrası hayatta kalan insanlar için hayatı daha yönetilebilir kılmakla ilgili en son teoriler ve uygulamalar hakkındaki bilgileri genişletiyor. “Beyin Hasarı Sonrası Yaşam: Kurtulanların Öyküleri”; klinik psikologlar, nöropsikologlar, beyin hasarından kurtulanlar, akrabalar, arkadaşlar veya bakım verenler ve beyin hasarıyla ilgilenen herkes için güzel bir kaynak olacaktır.
Mete Han Gür Başımızda iki farklı akıl olduğu fikri Hipokrat'a kadar gider. Bilim insanları bilinçli aklın yanı sıra muhakeme yapan, yol gösteren bir diğer aklı anlamada son yıllarda büyük yol kat ettiler: sezgi. Araştırmalar, sezginin sanılandan çok daha önemli olduğunu ortaya koyarken Einstein'ın şu sözünü doğruluyordu: “Sezgisel akıl kutsal bir hediye ve rasyonel akıl sadık bir hizmetkârdır”. Forbes dergisinde anlatıldığı gibi yapay zekâ ve otomasyon hızla yayılırken kişiler, bilgisayara benzeyerek değil insana özgü nitelikler sayesinde fark yaratabileceklerdir: sezgi gibi. Aynı şey kurumlar için de geçerlidir. Ama sezgiden yararlanmak için onu anlamak, sezgimizi eğitmek gerek.
“Beynin Beyni: Sezgi” serisinin bu kitabı; sezgi eğitiminin ilk adımı sezgiyi, diğer zihinsel olgulardan ayırabilme becerisini kazandırır. Sezginin deneylerle nasıl kanıtlandığını, bilinç, içgörü, içgüdü, duygu gibi zihinsel süreçlerle nasıl etkileştiğini, onlardan nasıl ayrıştığını gösterir. Yaşamda sezginin örneklerini veren gerçek öykülerle bilimsel materyali bir araya getirerek bilimle yaşam arasında köprüler kurar. Bir taraftan yukarıdaki konuları derinlemesine incelerken diğer taraftan geniş kapsamlı bir şekilde sezginin evrimini, nörolojisini, psikolojik ve sosyolojik boyutunu araştırır, yönetimde sezgiyi, kadın sezgi ilişkisini ve kadın hakları mücadelesinde sezginin oynadığı önemli rolü anlatır.
Akademisyenler kadar profesyonellerin de yararlanacağı bu kitap; araştırmacıların, karar vericilerin, yöneticilerin, uzmanların, kişisel gelişim okurlarının ve sezgi ile ilgilenen herkesin hizmetine sunulur.
Zafer Şahin Bu kitap, kadın ve erkek beyni arasındaki farklılıkları ele alan piyasadaki yüzlerce popüler bilim kitaplarından farklı bir anlayışta yazılmıştır. Kitapta yer alan bilgiler, kulaktan kulağa dolaşan spekülasyonlar veya söylentilerden ziyade geçerliliği deneylerle ortaya konulmuş ve denetlenmiş verilerden oluşmaktadır. Kitabın niteliği akademik olmakla birlikte sunulan bilgiler, beyin fonksiyonları ve sinirbilime meraklı kişilerden sağlık profesyonellerine kadar her kesimden okuyucuların yararlanacağı bir tarzda ele alınmıştır. Bu sebeple bazı konularda temel bilgilerin yanı sıra ileri seviyede akademik veriler de okuyucuların hizmetine sunulmuştur.
Kitabı okuduğunuzda şu soruların karşılığını bilimsel kanıtlar ışığında bulmuş olacaksınız:
- Kadın ve erkek beyni arasında yapısal ve/veya fonksiyonel farklılıklar var mıdır?
- Cinsiyet nasıl oluşur, beynin de cinsiyeti var mıdır?
- Kimin hafızası daha güçlüdür, kadınların mı yoksa erkelerin mi?
- Kadınlar neden daha konuşkandır?
- Kadınlar gerçekten daha uzun mu yaşar? Eğer öyleyse bunun sebebi nedir?
- Kadınların alışveriş yapmayı erkeklerden daha çok sevdiği abartılı bir söylenti midir?
- Zararlı alışkanlıklar, kadınlar ve erkekler arasında farklılık gösterir mi?
- Nörodejeneratif ve nöropsikiyatrik hastalıkların cinsiyetle bir ilişkisi var mıdır?