Organizasyon \ 3-4
Banu Cingöz, Derya Karanfil, Gülden Sayılan, Mehmet Emre Uğur, H. Canan Sümer, İpek Mete, M. Fatih Bükün, Svitlana Nesterova Coşkun, Murat Ulubay, Selin Erdil Örgütlerde Grup İçi Etkileşim, Takım İş Birliği ve Kolektif Zekâ kitabı, başlığında belirtilen konularda araştırmalar yürüten çeşitli akademik disiplinlerin yani örgütsel davranış, endüstri psikolojisi, sosyal psikoloji ve dil felsefesi alanlarının katkılarını bir araya getirerek alan yazında ihtiyaç duyulan disiplinler arası iş birliğinin önemini vurgulayan bir eserdir. Bir grup insanın ya da takım arkadaşının zihinsel iş birliği ile etkili ve etkin sonuçlar, ürünler ya da kararlar elde etmesi ve takım olarak başarılı olması, bu alanlardaki araştırmaların tespit ettiği ön veya destekleyici koşulların gerçekleşmesi sayesinde mümkün olur.
Bu çerçevede bu kitap, etkin iş birliği ve kolektif zekânın ortaya çıkması için çalışma grupları ve takımların işleyişini bilişsel sistem bakış açısıyla ele almakta ve bu sistemin işleyişinin esasları ve olası optimize edici unsurlara ilişkin yazın okuyucuyla buluşturmaktadır. Ancak herhangi bir zihinsel iş birliği, salt sistematik bir bilgi işleme faaliyetinden farklı olarak çok boyutlu insani etkileşimlerin, sosyal parametrelerin ve ilişkilenme biçimlerinin etkisi altında olduğu için kitabın diğer odağı da bu etkileşimleri yöneten kalıp yargılar, demografik değişkenler, kişilik özellikleri, motivasyonlar ve iş birliğine yönelik davranış kalıplarını etkileyen tutumlar ve ilgili duyuşsal bileşenlerden oluşmaktadır.
Gary Yukl Bir lideri etkili lider yapan nedir?
Örgütlerde Liderlik, liderlik konusundaki temel kuramları ve araştırmaları incelemekte, etkili liderlik hakkında neler öğrendiğimizi ve bildiğimizi gözden geçirmektedir. Kuram ve uygulama arasında sağlanan bu denge, kitabı liderliğe ilişkin zor sorulara verilen teorik cevaplardan fazlasını isteyen öğrenciler ve yöneticiler için cazip ve faydalı kılmaktadır.
Tamer KEÇECİOĞLU, Sedef Gülsüm AKSU Son yıllarda, küresel anlamda yaşanan yetenek kıtlığı, artan iş gücü karmaşıklığı ve yetenek için yoğunlaşan rekabet sonucunda örgütler, rekabetçi avantaj sağlamak adına yetenek bulma, yetenekleri geliştirme ve elde tutma yapabilirliklerini en üste çıkarmaya çalışmaktadır.
Koşulların (büyüme-ekonomilerin ısınması, ticaret alanlarının genişlemesi, finansal krizler, yaşlanan iş gücü, artan emeklilik oranları) dayatması sonucu oluşan ''yeni'' yetenek savaşları örgütlerin kritik yetenekleri çekme ve elde tutmada daha fazla hedef ve doğrudan stratejiler izlemesini gerekli kılmaktadır.
Bu çalışma, genelde yetenek yönetimi ve özelde yüksek potansiyelli çalışanlar konusunda ülkemizde Türkçe yazılmış ilk eser olup, yüksek yetenekli ve potansiyelli çalışanların örgütlere nasıl çekileceği, geliştirileceği ve elde tutulacağı üzerinedir.
Gönül Budak, Ebru Tolay, Oytun Boran Sezgin, Sabri Çağdaş Arpacı, Sedef Gülsüm Aksu Toplumsal alanda da işletme içinde de insanları en fazla yaralayan konulardan birisi; adaletsizlik ve haksızlığa uğradıklarına olan inançlarıdır. Bu nedenle genel anlamda adaletten yoksun toplumlarda yaşayanların güven duygusu da zarar görmektedir. Adalet ve güven ikiz kardeş gibidirler. Adalet zedelenirse, güven azalır ve kaos başlar. Ne yazık ki adaletin yerine getirilmesinin gerekliliği, adaletsizliğin ortaya çıkmasından sonra önem kazanır. İlk anlamında adalet, insanların birbirlerine nasıl davranacaklarını öngören kuralları göz önüne alma ve uygulamayı, yani “hakları ve görevleri” kapsar.
Bu kitapta, konunun özünü oluşturan adalet kavramı öncelikle Antik Çağ filozoflarının vizyonundan ele alınmış ve daha sonra modern çağdaki gelişimi, günümüze nasıl geldiği ve örgütsel adaletin nasıl ortaya çıktığı ve adaletin ve özellikle örgütsel adaletin sağlanması için hangi önlemlerin alınması gerektiği tartışılmıştır.
Adalet, günlük dilde, herkesin ve her şeyin yerli yerinde olması; olması gereken yerde olmasıdır. Örgütsel adalet algısı; çalışanların görev dağılımı, mesaiye uyma, yetki verilmesi, ücret düzeyi, ödül dağıtımı gibi değişkenlere yönelik, yönetsel kararları kendi vizyonlarına göre bir değerlendirme süreci sonunda şekillenir. İşletmelerde bu çalışmaları teknik anlamda gerçekleştiren birim, İnsan Kaynakları Yönetimidir. Bu nedenle kitapta İnsan Kaynakları Yönetimi fonksiyonlarının, örgütsel adalet ile etkileşimlerine de yer verilmiştir
Stoacı akıma göre; Doğru düşünen kişi, doğallaşmış ve bundan ötürü de tanrılaşmış kişidir ki insanın amacı, böylesine bir doğru düşünmeye varmak olmalıdır. Fakat ”doğru nedir?” sorusu tartışmaya açık olduğuna göre adalet konusu da insanlık var oldukça gündemde kalacağa benzemektedir.
Akyay Uygur, Ali Gürsoy, Alper Bahadır Dalmış, Aysun Doğan, Ayşen Akbaş Tuna, Banu Gürdoğan, Belgin Aydıntan, Ceren Giderler Karavelioğlu, Ercan Yavuz, Ersan Erol, Gülsen Topaktaş, Gülten Şenkul, Güven Dere, Hakan Koç, Hilal İlbars, İbrahim Aydın, İrge Şener, Kemal Eroğluer, Kevser Küçük Can, Kutay Akın, Mehmet Özgür Demirol, Meltem Dil Şahin, Muhammet Vapur, Muharrem Tuna, Mustafa A. Demirel, Mustafa Tefek, Onur Çelen, R. Dilek Koçak, Şehriban Aygün, Şeyma Gün Eroğlu, Tamer Kılıç, Umut Avcı İncelendiği zaman, insanlık tarihinin çağlara ayrıldığı görülmektedir. Her çağ, kendine özgü belli başlı farklılıklar içermektedir. İçinde bulunduğumuz çağ; iletişim çağı, teknoloji çağı, bilgi çağı vb. gibi çeşitli şekillerde isimlendirilmektedir. Bu çağı, örgüt ve örgütlenme çağı şeklinde de isimlendirmek, kanatimizce yanlış olmayacaktır. Modern çağın, örgütlerin ve örgütlenmenin önemli ölçüde değer kazandığı bir çağ olduğu gözlemlenmektedir. Örneğin, bir toplumun gelişmişlik düzeyi incelenirken sadece iktisadi ve sosyal verilere değil aynı zamanda o toplumun bireylerinin örgütlenme düzeyine de bakılmaktadır. Örgütlenme düzeyi yüksek olan toplumlar, gelişmiş demokrasiler olarak kabul görmektedir. Örgütlenmenin sadece kamu kurumları bağlamında değil sivil toplum kuruluşları nezlinde de gelişim göstermesi, önem arz etmektedir. Bu bağlamda örgütler, örgütlerin üyeleri ve toplum için örgütsel davranış bilim dalı, her geçen gün önem kazanmaktadır. Örgütsel davranış bilim dalının önem kazanması, örgüt içi davranışı anlama ve açıklama çabalarının artmasına sebep olmuştur. Bu eser, bu çabaların bir örneğini temsil etmektedir.
Steven L. McShane - Mary Ann Von Glinow, McGraw Hill Türkçe yazında “Örgütsel Davranış” alanında eserler olmakla birlikte; disiplinler arası anlatım ve güncel örnekler ile birlikte teori ve pratiği bütünsel bir şekilde sunan çalışmaya pek de rastlanmamaktadır. Prof. Dr. Steven L. Shane ile Prof. Dr. Mary Ann Von Glinow`un Örgütsel Davranış kitabı; bölümlerin düzenlenmesi, anlatım biçimi, klasik ve güncel kavram ve kuramlar, bunların günlük çalışma hayatına nasıl yansıdığına dair örnekler, okuyucuyu içeriğe hazırlayan soru ve kazanımlar ile birlikte Türkçe yazına önemli bir katkı sağlayacaktır. “Örgütsel Davranış” disiplinini; bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin çalışma hayatına etkileri, takım çalışması, uluslararası araştırmalar, örnek olaylar, güncel örnekler ve tartışmalar ile ele alan bu kitabın hem akademisyenlere hem lisans ve lisansüstü öğrencilere hem de merak eden herkese faydalı olması dileğiyle…
Abdurrahman Akman, Ali Ganiyusufoğlu, Ayşe Yavuz, Esra Yıldız, Fatih İ. Kurşunmaden, Feride Yılmaz, Hande Ulukapı Yılmaz, Kubilay Özer, Mehmet Ali Canbolat, Mustafa Bekmezci, Özlem Özaydın, Şerif Durmuş Örgütsel davranış, insanların örgüt içindeki davranışlarını inceleyen bir bilim dalıdır. Örgütler, insanlar vasıtasıyla amacını gerçekleştirebilir ve başarılı olabilir. Bu kapsamda insan davranışlarının tanımlanması ve bu davranışların açıklanması büyük önem arz etmektedir. Araştırmalar neticesinde insan davranışları ile ilgili hemen hemen her gün yeni bir kavram ortaya konulmaktadır. İnsanı anlama merakı var olduğu sürece insana ve farklı bağlamlardaki insan davranışlarına yönelik araştırmalar da devam edecektir. Kitap, literatüre nispeten yeni kazandırılmış güncel konular üzerine odaklanmıştır. Kitaptaki tüm kavramlar aynı başlıklar altında ele alınmıştır; önce kavram açıklanmış, sonra kavramın kapsamı ve boyutları incelenmiş, daha sonra kavram ile ilgili yapılan çalışmalar hakkında örnekler verilmiştir.
Abdullah Yılmaz Örgütsel meşruiyet, örgütlerin sürdürülebilirliği noktasında en kritik kavramlardan biridir. Sürekli değişim içindeki toplumsal yaşamda çeşitli değer, inanış, çıkar ve istekler örgütlerin meşru kalmalarını güçleştirebilmektedir. Bununla birlikte örgütlerin yaşamlarını sürdürürken örgütsel faaliyet, uygulama, amaç ve değerlerinin toplumun değer, inanç ve normları ile çatışması veya uyumsuzluk göstermesi ise örgütleri muhtemel bir meşruiyet krizine sürükleyebilmektedir. Örgütler bu krizlere çeşitli strateji, taktik ve araçları kullanmak suretiyle cevap vererek meşruiyet krizinin üstesinden gelmeye ve zarar gören meşruiyetlerini onarmaya çalışmaktadırlar. Diğer yandan örgütlerin karşılaştıkları meşruiyet krizleri örgütsel ölüme kadar gidebilmekte, olası bir meşruiyet kaybı örgütlerin yaşamlarını devam ettirmesini imkânsız kılabilecek durumlara yol açabilmektedir.
Bu noktadan hareketle bu eserin amacı, başta kurumsal kuram olmak üzere kaynak bağımlılığı ve örgütsel ekoloji gibi kuramlar ile örgütsel kimlik, örgütsel itibar ve sosyal paydaş çalışma alanlarını kesen ortak bir kavram olan meşruiyet kavramını bütüncül bir biçimde ele almak, örgütsel meşruiyetin kazanılması, korunması ve sürdürülmesine yönelik stratejileri irdelemek, örgütsel meşruiyet krizi kavramını tanımlayarak örgütlerin kriz sonrasında meşruiyeti onarma veya yeniden kazanma amacıyla hangi strateji, taktik ve araçları kullandıklarını kuramsal bağlamda ortaya koyabilmektir.
Eserin işletme ve yönetim organizasyon literatürüne, meşruiyet ve meşruiyet krizi konularını araştıran sosyoloji, siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler ve iletişim gibi alanlarda çalışan araştırmacılara ve konuya ilgi duyan okuyucularına faydalı olması dileğiyle...


Saim Kılıç – Ali Alp Şirketini bin bir zorlukla kuran ve büyüten Patron; ne zaman ki şirketinin yönetimini CEO/Genel Müdür olarak adlandırılan profesyonel bir yöneticiye devrediyor, işte o zaman sorunlar ortaya çıkmaya başlıyor. Çünkü atalarımızın söylediği “vekil asil gibidir” sözünün maalesef şirket yönetiminde her zaman geçerliliği bulunmuyor. Peki;
•CEO (vekil), neden Patron (asil) gibi olamıyor?
•Patron, şirketinin yönetimini bir CEO'ya devretmekten gerçekten korkmalı mı?
•CEO'ların sıklıkla rastlanan etik dışı davranışları nelerdir? Bu davranışları niçin ve ne zaman sergilerler?
•Patron, CEO'nun potansiyel yanlışlarından/etik dışı davranışlarından nasıl korunabilir?
•Şirketin yönetim sistemi ve Patron-CEO ilişkileri ne şekilde tasarlanırsa, şirket yönetiminde de “vekil asil gibidir” sözü geçerli olur?
Saim Kılıç ve Ali Alp'in kaleme aldığı “Patronun CEO'su” kitabı, bütün bu sorulara tarafsız bir bakış açısıyla, sade bir dille ve somut örneklerle cevap veriyor; patronun ideal CEO'sunun nasıl yaratılabileceğinin yollarını anlatıyor. Yılların tecrübesine ve gözlemlerine dayanan çok sayıda öneriyi de içeren bu kitap, hem patronlar hem de CEO'lar için kıymetli bir rehber niteliğinde...
Mehmet Serdar Erciş Hızla artan iletişim olanakları karşısında hedef kitleye en etkin şekilde ve doğru kanaldan ulaşmanın güçleşmesi ve maliyetlerin artması ve buna karşın tüketicilerin değişen ve artan iletişim talepleri, şirketlerin iletişim konusundaki arayışlarını hızlandırmış ve bu arayışlar sonucunda pazarlama iletişimi kavramı doğmuştur. Bu çalışmada pazarlama iletişimi kavramlarının sunulması temel amaç olmakla birlikte, pazarlama iletişiminden soyutlanamayacak ve pazarlama iletişimini doğrudan destekleyen iletişim, pazarlama, halkla ilişkiler ve reklam kavramları, pazarlama iletişimi kavramları ile birlikte derlenmiştir. Ayrıca İngilizce olan iletişim, pazarlama, halkla ilişkiler, reklam ve pazarlama iletişimi ile ilgili kavramlarına Türkçe karşılık bulmada yaşanan zorluk ve bu kavramların çoğunluğunu tek bir yayın altında toplama isteği de bu yapıtın hazırlanmasında etkin olmuştur.
Bu amaçlara ek olarak, çalışmanın geniş bir kapsam içermesine paralel olarak, hedef kitlenin büyüklüğü göz önüne alınmış ve insanların bu konudaki kavramsal dağarcıklarını geliştirmeleri amaçlanmıştır.
Pazarlama iletişiminin devingen ve gelişmelere açık yüzü nedeniyle, gerek dünyada ve gerekse Türkiye'de profesyonel ilgililer ve alanı merak eden kişiler yanında, İletişim Fakülteleri başta olmak üzere, tüm fakülte ve okullarda okutulan ilgili dersleri destekleyen kapsamlı bir başvuru ve yardımcı kaynak niteliğindedir.

İrfan SÜER Pazarlama dünyası, kısa bir zaman önce, hayal dahi edilemeyen yeni ve ilginç gelişmelerin yaşandığı yeni bir yüzyıla girmiştir. E-pazarlama, dijitalleşme, sanal organizasyonlar, e-ödeme, etkileşimli televizyon ve bilgi otobanı vb. gibi kavram ve uygulamalar pazarlama yöneticileri, öğreticileri ve öğrencilerinin 21. yüzyılın başlarında karşılaştıkları birçok yeni değişmenin sadece birkaç örneğidir. Pazarlama çevresindeki bu değişmeler, öylesine ciddi bir boyut kazanmıştır ki, tüm işletmelerin radikal anlamda stratejik ve örgütsel değişime girmesini gerektirmektedir. Yöneticilerin, büyümek ve kârlılığı sürekli kılmak için test edilmiş formüllere sıkı sıkıya sarıldığı günler artık gerilerde kalmaktadır. Küreselleşme, yeni endüstri ve rekabet yapıları, hızla değişen teknoloji ve tüketicilerin yeni yeni oluşan beklentileri, dünün pazar çehresini hızla değiştirmekte; hızla hareket edebilen, değişen çevreye hızla uyum sağlayan işletmeler için olağanüstü fırsatlar yaratmaktadır.
Geçmişte işletmelerin uyguladıkları pazarlama stratejilerinde marka, reklam, kitlesel pazarlama ve pazar payı gibi kavramlar ön planda yer almıştır. Günümüz pazarlama stratejileri ise birebir pazarlamaya, ortaklığa ve uyumlaştırılmış çözümlere odaklanmıştır. Çok sayıda küçük ölçekli müşteriyi çekip pazar payı yaratmak yerine, büyük ölçekli müşterilere çok miktarda satıp müşteri payını artırmak daha popüler olmaya başlamıştır.
Günümüzde pazarlamanın temel amacı, müşterilere üstün bir “değer” sunmaktır. İşletmeler, hedef müşterilerin ihtiyaçlarını rakiplerden daha iyi karşılayacak bir “değer” yaratma arayışına girmişlerdir. Bu, farklı olma ya da rekabetçi üstünlük olarak da adlandırılmaktadır. Yönetim, müşterilerine üstün değer sunmakla, hissedarlarına da üstün değer yaratmış olmaktadır. Pazarlamanın sunduğu değerler, müşterilere yeni yaşam standartları getirmekte; ancak daha da önemlisi, pazarlama insanlara ve ailelerine, yaşamayı diledikleri türden hayat sürdürebilmeleri için alternatif yollar ve hayat tarzları sunmaktadır. Yeni yüzyılda müşterilerin beklentilerine uygun değer sunmayan işletmeler, müşteri paylarının büyük bir hızla azaldığını göreceklerdir.
J. Paul Peter, James H. Donnelly, Jr., McGraw-Hill Son yıllarda pazarlama ve pazarlama faaliyetlerinin önemi giderek daha fazla vurgulanmaya başlamıştır. Üniversitelerde de pazarlama ile ilgili dersler çoğalmış ve daha çok sayıda öğrenci pazarlama ile ilgili dersleri seçmeye başlamıştır. Bunun yanı sıra, programlarında işletme ile ilgili ders bulunmayan fakülte ve yüksekokullar da işletme ve pazarlamayla ilgili dersleri programlarına dâhil etmeye başlamıştır.
Pazarlama ile ilgili farklı konuları incelemeden ve bu konularda eğitim almadan önce pazarlamanın temel ilkelerini açık ve özlü bir şekilde anlayabilmek, sağlam bir temel atmak için son derece önemlidir. Pazarlama çerçevesinin anlaşılması, temel kavram ve yaklaşımların öğrenilmesi pazarlama alanında başarılı olmanın ilk adımıdır. Pazarlama literatüründe değerli bir yere sahip bu kitap sayesinde, okuyucular küresel bir bakış açısı kazanma şansına da sahip olabilecektir.
Pazarlama Yönetimine Giriş kitabı, her biri pazarlama alanında çalışan başarılı akademisyenler tarafından özenli ve titiz çalışmanın sonucunda mümkün olduğunca aslına sadık kalarak Türkçeye kazandırılmıştır. Böyle bir kitabın Türkçeye çevrilmesi, pazarlama alanında kaynakların zenginleşmesine de değerli katkılarda bulunacaktır. Bu nedenle hem pazarlama bölümü öğrencilerine hem de farklı bölümlere seçmeli derse olarak verilen Pazarlamaya Giriş dersleri için uygun bir ders kitabıdır.

Öğrenmek istiyorsanız doğru adrestesiniz… Pazarlama Yönetimine Giriş kitabına hoş geldiniz…
William D. PERREAULT, Jr., Joseph P. CANNON, E. Jerome McCARTHY Pazarlamanın Temelleri; akademisyenlere, pratisyenlere ve öğrencilere dönük olmak üzere pazarlama bakış açısını genişletmek ve uygulamalarını analiz edip geliştirmek isteyen herkesin yararlanabileceği temel bir kitaptır. Kitap, 18 ayrı bölümde ele alınmış olup pazarlamanın toplum, firma ve tüketici için değeri; pazarlama strateji planlaması süreci içerisinde temel pazarlama karması unsurları ve etik pazarlama bölümlerini içermektedir. Bölümler, öne çıkan temel noktaları ve güncel olayları örnekleri ile beraber ele almakta ve analiz etmektedir. Ayrıca, Ekonominin Temelleri, Pazarlama Aritmetiği ve Pazarlamada Kariyer Planlaması ekleri ile bölümler desteklenmektedir.
Kitap, kapsamlı örnek vakalarla, her bölüme ilişkin sorularla zenginleştirilmiş ve tamamlayıcı eklerle beraber temel konular pekiştirilmiştir.
Uluslararası uygulamaların güncel örneklerle beraber yer aldığı çok kapsamlı bu kitap hem öğrencilere hem de konu ile ilgilenen herkese yararlı bir kaynak olacaktır.
Ahmet Aknar, Ahmet Alp Özbalcı, Ali Bayram, Ayşe Nihan Arıbaş, Ayşe Tuğba Yıldız, Ayşegül Düzgün, Bilge Güler, Gözde Morgül, Gül Bilen, İbrahim Yalçın, Kemal Temel, Leyla İçerli, Mehmet Selman Kobanoğlu, Mehmet Veysi Kaya, Murat Karataş, Mustafa Şeker, Özge Üstün, Yasemin Harmancı Günümüzün değişen ve gelişen rekabet şartlarında ayakta kalabilmek ve yaşamlarını uzun döneme yaymak isteyen örgütler için postmodern yönetim yaklaşımlarını benimsemek ve başarılı bir şekilde uygulamak hayati önem arz etmektedir. Örgütlerin çağın gereklerine uygun başarılı uygulamalarının birer sonucu olarak ortaya çıkmış ve gelişmiş olan postmodern yönetim yaklaşımları, örgütlere ilişki içerisinde bulundukları kişi ve kuruluşların (paydaşların) beklentilerini karşılayabilme yeteneklerini artırma ve örgütü bulunduğu durumdan daha iyi durumlara getirmeleri konusunda yardımcı olacaktır. Konuyla ilgilenen tüm paydaşlara yararlı olacağı inancıyla kaleme alınan Postmodern Yönetim Yaklaşımları adlı bu kitapta; Toplam kalite yönetimi, yalın yönetim, kaizen, şebeke organizasyonlar, değişim mühendisliği, benchmarking, personel güçlendirme, stratejik ortaklıklar, küçülme ve kademe azaltma, öğrenen organizasyonlar, sanal organizayonlar, balance scorecard, kurumsal yönetişim, temel yetenekler ve dış kaynaklardan yararlanma konularına yer verilmiştir.
Hulûsi Demir, Hüseyin Avunduk, Mehmet Emre Güler "Bu kitap konu ile ilgili değişik kitapların fikirlerinden yararlanılarak, işletme ve endüstri mühendisliği lisans ve lisansüstü öğrencileri, kendi başlarına konu ile ilgili bilgi almak isteyenler ve daha önce bu konuyu öğrenip bilgilerini tazelemek isteyenler için hazırlanmıştır. Öğrenimleri sırasında istatistik ve sayısal yöntemler derslerini alanlara bu kitap ilginç ve yararlı olacaktır.

Konularda teorik bilgiler fazla işlenmemiş, daha çok temel proje yönetimi bilgisi kolay okunabilir, kolay anlaşılabilir biçimde ele alınmıştır. Başka bir deyişle, güdülen amaç proje planlama ve yönetimi sorunlarını çözecek nicel araçları öğrencilere/okurlara öğretebilmektir. Çalışmada sunulan ve incelenen yöntemler gerçek yaşam problemlerine uygulanabilir niteliktedir. Bu amacın ışığı altında, işletmecilik ve mühendislik bilimlerinin bu ilginç alanına proje planlamasını kolayca anlatabilecek ve öğretebilecek katkıda bulunmaktır."
Burhan Albayrak Proje yönetimi; iş niteliğinin artırılmasında, ürün kalitesinin yükseltilmesinde, ekonomiklik, verimlilik ve kârlılığın sağlanmasında liderliği onaylanmış bir yönetim bilimidir.
Proje yönetimi, profesyonel bir yönetimi, yenilik ve yaratıcılık gerektiren çalışmaları içermektedir.
Proje yönetimi; amaçları ve hedefleri gerçekleştirmek için kaynakların, zamanın uyumlu verimli kullanılmasını öngören ve çeşitli aşamalardan oluşan katılımcı, sistematik, dinamik ve stratejik bir yönetim yaklaşımıdır.
Bu kitap bir yol haritanız olmaya adaydır. Aynı zamanda nerede olduğunuz, nerede olmak istediğiniz, oraya nasıl ulaşılacağınız ve orada nasıl kalacağınız konularında bir başucu kitabınızdır.
Mehmet Oktay Gökaslan, Tuba Büyükbeşe Her sektörde olduğu gibi bankacılık sektöründe de rekabet vardır. Var olan bu rekabet ortamında bankalara rekabet üstünlüğü sağlayacak bir araç da örgütsel bağlılıktır. Çünkü örgütsel bağlılık ile eldeki mevcut kalifiye iş gücü korunarak hizmet kalitesinin yükseltilmesi sağlanır. Örgütüne bağlı bir çalışan her zaman için örgütüne avantaj kazandıracaktır. Bağlılık prososyal davranışlar başta olmak üzere güveni de olumlu etkileyen bir unsurdur. Kendi içinde örgütsel bağlılığı yüksek iş görenler istihdam eden bankalar ve diğer örgütlerin prestijlerinin artacağı düşünülürse, sektördeki tecrübeli, bilgili ve yetenekli iş gücünün de örgüt bünyesine alınmasına imkân sağlanır.
Bu kitapta örgütsel bağlılık ile beraber prososyal sessizlik, örgütsel güven ve algılanan örgütsel prestij kavramları Türkiye'deki bankacılar üzerinde incelenmiştir. Bu evren dâhilinde kolayda örneklem yöntemiyle örneklem olarak 529 banka çalışanına ulaşılmıştır. Araştırma verileri anket yöntemiyle toplanmıştır. Araştırma, uygulamalı, açıklayıcı ve kesitsel bir araştırmadır. Araştırmada nicel analiz yöntemi kullanılmıştır. Bu kapsamda çok değişkenli istatistiksel analizlerden faydalanılmıştır. Değişkenler arasındaki ilişkiler Yapısal Eşitlik Modeli ile incelenmiştir.
Saundra K. Ciccarelli, J. Noland White Son yıllarda giderek daha da önemli hâle gelen psikoloji alanı hem bir temel bilim hem de uygulamalı bir bilim olarak; insanın duygu, düşünce ve davranışlarının altında yatan nedenleri bir yandan en gelişmiş sinir-bilimsel görüntüleme teknikleriyle irdelemeye çalışırken bir yandan da toplumsal cinsiyet ve kültürel farklılıklara da yer vererek anlamaya ve açıklamaya çalışmaktadır. Alanın son derece deneyimli iki hocası tarafından yazılan bu kitap; aktif, keyifli ve aynı zamanda sorgulayıcı bir öğrenme ortamı sağlayarak, öğrencilerin temel psikolojik süreçleri ve uygulama becerilerini kazanmalarına ve aynı zamanda çalışma ortamlarında ve toplumda olumlu sonuçlara katkıda bulunacak değerleri sahiplenmeye başlamalarına zemin hazırlamaktadır. Bu doğrultuda alandaki boşluğu doldurmaya aday olan Psikoloji - Bir Keşif Gezintisi; sadece psikoloji öğrencileri için değil, konuya ilgi duyan herkes için vazgeçilmez bir kaynak kitaptır.
Bu kitap; öğrencilerin katkılarını en iyi şekle getirmeye yardım edecek nitelikte önemli bilgiler sunan, kolayca anlaşılan özlü açıklamaların yer aldığı ve psikolojiyi daha kolay öğrenilebilir kılan özellikleriyle psikoloji alanına kazandırılmış önemli bir eserdir. Bu özelliklerinin yanında, etkileşimsel bir öğretim yöntemini benimsemekte ve eleştirel düşünmeyi sağlamaktadır. Bu nedenle hem psikoloji bölümü öğrencilerine hem de farklı bölümlere seçmeli olarak verilen psikolojiye giriş dersleri için uygun bir ders kitabıdır. Ayrıca alandaki son araştırma bulgularını aktararak ve bilgilerin günlük yaşama uygulanması için örnekler vererek öğrencileri öğrenmeye, araştırmaya ve uygulamaya da güdülemektedir.
Siz öğrenmek isteyin, Psikoloji - Bir Keşif Gezintisi size yol göstersin…
George E. Rejda - Michael J. McNamara Günümüz küresel ekonomilerinde risk ve risk faktörleri her geçen gün artmakta, bu da risklerin kontrollü ve planlı bir şekilde ele alınması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Risk yönetimi açısından sigorta bireyler ve işletmeler tarafından, gelecekte karşılaşılması muhtemel risk ve maddi hasarların olumsuz sonuçlarını bertaraf etmek ya da en azından azaltmak amacıyla ortaya çıkan en önemli risk yönetim araçlarından birisidir. Sigorta şirketlerinin risk yönetimine daha fazla odaklanmasının sebepleri; finansal piyasaların hızla küreselleşmesi, uluslararası piyasalarda ortaya çıkan risk yönetimi ihtiyacı, finansal risk ile beklenen getiri hesaplamalarının giderek önem kazanması ve operasyon yapılan piyasalardaki değişim dinamikleri olarak sıralanabilir.
Bu bağlamda sigortacılığın temel ilkeleri ve risk yönetimi ile ilgili yapılan çalışmaların önemi her geçen gün artmaktadır. Bu konuda ulusal literatürde yeni kaynaklara ihtiyaç duyulmaktadır. “Risk Yönetimi ve Sigortacılık İlkeleri” adlı bu eserin bu konuda literatüre önemli bir katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Dilaver Tengilimoğlu, Oğuz Işık, Mahmut Akbolat Emek ve teknoloji yoğun hizmet sunan sağlık işletmeleri, karmaşık bir yapıya sahiptir. Yoğun teknolojinin yanı sıra çok sayıda profesyonelin uyumlu bir şekilde çalıştırılmasını zorunlu kılan bu alan, aynı zamanda ülke kaynaklarının çok büyük bir kısmını da tüketmektedir. Bu nedenle, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sağlık kurumları işletmeciliğinin önemi her geçen gün artmaktadır. Buna paralel olarak sağlık yöneticilerinin temel işletmecilik bilgilerinin yanı sıra sağlık hizmetlerinde de özel bilgi ve beceri ile donatılması büyük önem arz etmektedir. Bu kitap, bu amaca yönelik olarak, gerek giderek artan sağlık yönetim programlarının gerekse sektörde hizmet sunan yönetici ve diğer profesyonellerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere hazırlanmıştır.
Dilaver Tengilimoğlu, Vahit Yiğit Sağlık işletmelerinde insan kaynaklarına yapılan giderler dışında en büyük gider kalemini oluşturan malzeme, cihaz ve araç gereçlerin etkin bir şekilde yönetilmesi sağlık işletmeleri arasında rekabet avantajı sağlamada önemli hâle gelmiştir. Her türlü malzeme ve teknolojinin üreticiden kullanıcıya akışının yönetimini içeren tedarik zinciri yönetimi gelecekte daha da önemli hâle gelecektir. İstenen malzemelerin istenen zaman, miktar ve kalitede uygun fiyattan sağlanabilmesi tedarik zinciri içerisinde yer alan tüm partnerlar arasında iyi bir işbirliği ile çağdaş malzeme yönetim tekniklerinin kullanılması ile mümkün olmaktadır. Bu kitapta özellikle hastanelerde yöneticiler için eksikliği fazlasıyla hissedilen tedarik zinciri ve malzeme yönetiminin temel işlevleri yanı sıra tıbbi teknoloji yönetimi, malzeme güvenliği, malzeme bilgi sistemleri, malzeme yönetimde barkod, karekod, RFID ve ilaç yönetiminde PYXIS kullanımı, çekirdek kaynak yönetim sistemi, malzeme yönetiminde geri ödeme sistemleri, malzeme yönetimde performans yönetimi ve malzeme yönetiminde etik konuları ele alınmıştır.
Sade ve anlaşılabilir dille hazırlanmaya çalışılan kitabın, Sağlık Kurumları İşletmeciliği ve Yöneticiliği alanında eğitim alan yönetici adaylarının yanı sıra sağlık yöneticileri, sağlık araç gereç üreticileri, lojistik ve tedarik firma yöneticileri açısından da başvurulacak temel bir eser niteliğinde olduğu kanaatindeyiz.
Artür Yetvart Mumcu, Aysun İpek Paksoy, Cem Bıçakçı, Ceylan Merve Binici, Emine Sever, Feride Bal, Gökçe Senem Tınaztepe, Ozan Emre Ufacık, Pınar Sarp Hüseyin, Tuğçe Kumral Yürek Sağlık sektörü, hızla değişen ve karmaşık bir yapıya sahip olan bir alan olarak örgütsel davranışın önemli bir odak noktasını oluşturmaktadır. Sağlık Kurumları Perspektifinden Örgütsel Davranış: Seçme Konular adlı bu kitap, sağlık kurumlarının içindeki dinamikleri anlamak ve yönetmek isteyen profesyonellere, yöneticilere ve öğrencilere yönelik kapsamlı bir kaynaktır.
Kitap, öncelikle sağlık sektöründeki örgütsel davranış konularını anlamak isteyen okuyuculara hitap etmektedir. Stres, iletişim, etik, kültür, liderlik, güven ve destek, iş yaşam dengesi, personel güçlendirme, hasta ve çalışan güvenliği, mobbing, ekip, örgütsel sessizlik, örgüte bağlılık ve örgütsel yalnızlık gibi özellikle sağlık kurumları evreninde yer alan temel örgütsel davranış konuları ele alınarak bu alanlarda sağlık kurumlarına özgü örnekler ve vaka çalışmaları sunulmaktadır.
Kitapta, sağlık sektörünün özgün zzorlukları ve fırsatları göz önüne alınarak tüm sağlık sektörü paydaşlarının güncel ve pratik bilgilerle donatılması amaçlanmaktadır. Bu bağlamda, sağlık kurumlarında etkili liderlik, hasta memnuniyeti ve sağlık çalışanlarının motivasyonu gibi konular, detaylı bir şekilde incelenmiş ve sektördeki özel ihtiyaçlara odaklanılmıştır.
Kitabın, okuyucuların sağlık sektöründeki örgütsel dinamikleri kavramalarına yardımcı olması ve bu alandaki etkili liderlik ve yönetim becerilerini geliştirmelerine rehberlik etmesi dileğiyle...
Ahmet Aktaş, Ahmet Kâhiloğulları, Ali Kılıç, Ali Kul, Ali Murat Boyraz, Ali Uçucu, Arda Sezen, Arzu Uğurlu Kara, Aslı Dolu, Ayhan Aydoğdu, Bozkurt Kağan Aktürk, Cihat Karslı, Dilara Gökçen Paç, Ersin Sünbül, Esra Kumaş, Ezgi Aktaş Potur, Fikret Bostan, Göksel Korkmaz, Hakan Eren, Hakan Karabacak, Hamide Özyürek, Hüseyin İkizler, Kemal Eroğluer, Köksal Hazır, Levent Özdemir, Mehmet Kabak, Memduh Begenirbaş, Merve Asiloğulları Ayan, Merve Kurt Kıral, Metin Ocak, Muhammed Serkan Pasinlioğlu, Murat Görmen, Mustafa Bekmezci, Mustafa Kemal Topcu, Mustafa Kemal Topcu, Nazlı Aydın, Necmettin Çelik, Oğuzhan Pehlivan, Öğretim Görevlisi Fuat Kıpırtı, Pınar Fayganoğlu, Ramazan Azak, Rukiye Can Yalçın, Seray Kağıtçı, Serdar Çelik, Serhat Çakır, Soner Çelik, Şeyda Ok, Tamer Işın, Tamer Kılıç, Tuğrul Oğuzhan, Turgay Çağlayan, Uzay Özder, Ünsal Sığrı, Wasim Ul Rehman, Zeynep Baysal Beşinci Endüstri Devrimi olarak adlandırılan Endüstri 5.0 Devrimi, insan merkezli bir yaklaşım ile günümüzün dinamik ve süratle değişim gösteren örgüt yaşantısında, iş hayatında ve sanayi yönetiminde etkilerini göstermeye başlamış, sosyal ve çevresel ihtiyaçları önemseyen konseptleriyle bir önceki devrim sonrasında meydana gelen teknolojik çerçeveyi insanla uyumlaştırmak için yeni bir başlangıç oluşturmuştur. Bu nedenle Endüstri 5.0 Devrimi ile birlikte yönetim bilimleri üzerinde ne gibi değişimler olacağını anlayabilmek; sektörel olarak yapay zekâ, arttırılmış gerçeklik, nesnelerin interneti, büyük veri, iş birlikçi robotlar gibi pek çok dijitalleşme unsurunu barındıran yetenek ve teknolojilerin insanla uyumunun nasıl sağlanabileceğini ortaya koyabilmek; elde edilecek bu yetkinliği sektörlerin kârlılığını ve verimliliğini arttırmak için kullanabilmek önemli konular hâline gelmiştir.
Çok kıymetli akademisyenlerin değerlendirmeleri ile bu doğrultuda hazırlanan kitapta, yeni endüstri devrimi ile sanayi yönetiminde önem arz eden konular disiplinler arası bir anlayışla incelenmiş ve incelenen konularla ilgili olarak yeni devrimin etkilerini öngören sonuç ve önerilerde bulunulmuştur.
Kitabın sanayi yönetimine emek vererek ülkenin kalkınmasına hizmet eden tüm yöneticilere, mühendislere, çalışanlara, akademik olarak sahaya tecrübe ve bilgilerini aktaran akademisyenlere, girişimci bir ruh ile sanayi ve endüstrinin kalbinde eğitim alan tüm öğrencilere ve böyle dinamik bir ortamda dahi bilimin rehberliğini her zaman vurgulayan alan yazına katkılar sunmasını diliyoruz.
W. C. Benton "Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi " kitabının üçüncü basımı, gelecek nesil profesyonellere yönelik olarak konu ile ilgili tüm güncel yöntemleri detaylı olarak açıklamaktadır. W. C. Benton'ın adım-adım yaklaşım metodu ile hem öğrenciler hem de profesyoneller analitik satınalma becerileri kazanabilmektedir. Kitaptaki gerçek vaka çalışmaları ve uygulamalarının amacı, açıklanan satınalma teorilerinin uygulamaya dönüştürülmesine yardımcı olmaktır. Mevcut konu başlıklarının bazıları; satınalma iş süreçleri, fiyat-maliyet analizleri, sağlık ve profesyonel hizmetler ile nakliye ve küresel satınalmalardır.
Stratejik Dış Kaynak Kullanımı (outsourcing) ile ilgili yeni bir bölüm bu basımda ilave edilmiştir. Çünkü bu konu, küreselleşme için temel yapı taşı olmaya hâlen hızla devam etmektedir.
Elektronik satınalma konusuna geniş bir yer verilmesinin nedeni, geleneksel dolaylı satınalma işlevinin artık çoğunlukla e-satınalmaya dönüşmesi ve bu şekilde önemli maliyet tasarrufları ile verimlilik artışı sağlanmasıdır.
Her bölüme eklenen beş adet şirket vakası, öğrenilen konuları pekiştirmek amacı ile ayrıca ilave edilmiştir.
Dr. Benton, satınalma yönetimi, envanter kontrol, tedarik zinciri yönetimi, kalite güvence ve malzeme yönetimi alanlarında yüzden fazla makale yayımlamıştır. Üretim ve işlemler yönetimi alanında 753 araştırmacı arasında kalite ve nicelik açısından birinci durumundadır. IBM, RCA, Frigidaire ve Amerika Ulaştırma Bakanlığında danışman olarak çalışmış ve ayrıca Fisher College İşletme Bölümü bünyesindeki Satınalma ve Tedarik Yönetimi Derneğini (PSMA) de kurmuştur.

Halim Yurdakul Bu kitap; günümüz iş yaşamının dinamik fonksiyonlarından biri olan satınalmanın kapsamlı bir anlatımının yanında uygulama esasları ve tekniklerini tanıtmakta, tüm endüstrilerdeki satınalma profesyonellerine ve ilgili süreçlerdeki çalışanlara, üniversitelerin ve meslek yüksek okullarının lojistik, tedarik zinciri, ticaret ve işletme yönetimi öğrencilerine satınalmanın prensiplerini öğrenmeleri için ulusal ve uluslararası seviyede bir altyapı hazırlamaktadır.
Kitap; satınalmanın kapsamını, tedarik zincirindeki yerini, pazarlık yöntemleri ve tedarikçi seçimi ile yönetimini, satınalma ile sözleşme ve stok ilişkisini, kalite yönetiminin satınalma fonksiyonunu tamamlayıcı etkisini ve sürdürülebilir bir satınalmanın gerekliliklerini örnek uygulama ve yaşanmış olaylarla birlikte anlatmakta, okuyucular için aynı zamanda satınalma departmanı ve prosedürlerinin yapılanması ve satınalma yöneticisi ve çalışanlarının hangi bilgi ve eğitime ve etik değerlere sahip olması gerektiği konularını da inceleme fırsatı sunmaktadır.
Ali Çımat, Adnan Erdal Sosyal sorumluluk kavramı, bireylerin ve kurumların topluma karşı olan sorumluluklarını ifade etmekle beraber toplumsal huzurun temini ve devamlılığı için bireysel ya da kurumsal olarak oluşturulması gereken sorumlulukların yerine getirilmesi olarak ifade edilebilir.
Sosyal sorumluluk tamamen gönüllülük esasına göre yürütülmekte ve bireyleri iyilik yapmaya, hayırseverliğe teşvik etmeye, belirli bir konu hakkında insanları duyarlı davranmaya davet etmeye yöneliktir. Sosyal sorumluluk faaliyetleri ile toplumda var olan ya da olabilecek muhtemel olumsuz durumların minimize edilmesi veya tamamen ortadan kaldırılması mümkündür.
Kurumsal sosyal sorumluluk (KSS), birçok biçimde ortaya çıkabilmekte ve küçük şirket bile yerel bir gıda bankasına düşük düzeyde bir bağış yaparak sosyal değişimi etkileyebilmektedir. Dünyada uygulamaları sıkça görülen en yaygın KSS örneklerinden bazıları şunlardır: karbon ayak izini azaltmak, iş gücü politikalarının iyileştirilmesi, adil ticarete katılmak, çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık, hayırsever küresel bağışlar, topluluk ve sanal gönüllülük, çevreye fayda sağlayan kurumsal politikalar, sosyal ve çevreye duyarlı yatırımlar.
Kurumsal sosyal sorumluluk kavramının gelişimi, farklı ülke ve Türkiye uygulamalarını birçok örnekle ele alan bu çalışmanın, bireysel ve toplumsal sorunlarımızı azaltmayı, çözmeyi ve de bizleri daha medeni ve müreffeh bir toplum yapısına kavuşturmayı ilke edinmiş bütün ticari kurumlar ve ilgililer için yararlı ve teşvik edici olmasını dileriz.
Tarkan Tunç “Öncelikle, zarar vermeyeceksin!” -Primum non nocere- ilkesi yeşilin temel yaşam felsefesidir. Hiç kimse, yaşama zarar vermeyi kendinde bir hak olarak görmemelidir. Yeşil, insanlığın güvenli geleceğine ilişkin verilmiş kapsamlı ve tutarlı bir cevaptır. İşletmeler açısından, çevrenin ve sosyal yaşamın özenle korunarak sürdürülmesini ifade eder. Bunu sağlamak üzere kaynaklarını koruyarak kullanır, yenilenebilir enerjiden yararlanır, emisyonlarını azaltır ve atıklarını değerlendiren kapalı döngü üretim sistemi kurmaya çalışırlar. İşletmeler bu anlayışı benimsediklerinde geleceği ıskalama risklerini azaltırlar.
Yeşil, ekonomik yönden kazançlı sosyal ve çevresel değerler yaratabilmenin adıdır. Bugün insanlığın karşı karşıya bulunduğu en büyük sorunlar kaynakların hızla tüketilmesi ve çevrenin geri döndürülemez biçimde kirletilmesidir. Çerçevesini sürdürülebilirlik anlayışının belirlediği yeşil yaklaşımlar, insanlığı tehdit eden devasa problemlere karşı tutarlı ve uygulanabilir bir çerçeve sunmaktadır. Bugün yaşanan sorunlar dün yapılan yanlışların bedelidir. Gelecek nesiller bugün yapılan yanlışların bedelini ödemek durumunda bırakılmamalıdır.
Kitap, işletmelerin doğayla, insanla ve parayla olan ilişkileri temelinde çevreyi, toplumu ve ekonomiyi nasıl konumlandırdıkları ile ilgilidir. Temel işletme fonksiyonlarına odaklanarak çevreye zarar veren geleneksel yöntemlerin yerine kullanılabilecek çevre dostu çözümleri araştırmaktadır. Bu kapsamda farklı sektörlerden yeşil iş uygulamaları incelenmekte, yönetimlerin sürdürülebilirlik anlayışlarının sahaya yansımaları bu faaliyetler üzerinden tartışılmaktadır. Ayrıca, yaşamın hâlen karşı karşıya bulunduğu devasa küresel sorunlara dikkat çekilmekte, bunların bertarafında işletmelere düşen sorumluluklar vurgulanmakta, yeşil yolculuklarında işletmelere yardımcı olacak enstrümanlar tanıtılmaktadır.
Dr. Tarkan Tunç
Belgin Bahar “…İşte şimdi bir beyaz sayfa var önümüzde. Hamuru etik olabilecek bu sayfada hangi iş modelleri gelecek için bizi umutlandıracak? Akademik çalışmalarını yakından takip ettiğim ve özellikle Bordeaux Üniversitesindeki doktora çalışmaları kapsamındaki araştırmaları ve makaleleri ile bu sorunun cevabına yoğunlaşmış olan Dr. Belgin Bahar, sürdürülebilirlik anlayışının içinden etik iş modellerine geçişin nasıl olabileceğine dair somut örneklere bu kitabında yer veriyor.
Sadece iş dünyasının değil, konuyla ilgili akademik çevrelerin ve özellikle çevre, insan hakları alanındaki yerli ve yabancı sivil toplum kuruluşlarının sayfalarını özenle çevireceğini düşündüğüm bu kitap için Dr. Belgin Bahar'a ne kadar teşekkür etsek az.”
Salim Kadıbeşegil (Sunuş yazısından)


21. yüzyılın rekabetçi dünyasında etik, işletmeler için bir seçenek ya da yasal bir zorunluluk olmanın ötesinde kurumsal bir öncelik hâline gelmelidir. Günümüzde çevreye olan olumsuz etkilerini göz ardı eden geleneksel iş modellerinin bırakılması gerektiği açıktır. Bu nedenle şirketlerin yönetim anlayışında köklü bir dönüşüm gerçekleştirilmesi gerekiyor. Bu dönüşüm kâr maksimizasyonuyla beraber doğaya zarar minimizasyonunu içeren bir yapıda olmalıdır. Peki bu dönüşüm sürecinde şirket yöneticilerine ne gibi sorumluluklar düşüyor? Her geçen gün önem kazanan yenilikçi iş modelleri neler? Mevcut iş modellerine sürdürülebilirlik nasıl entegre olabilir? Elinizdeki bu kitapta bu sorulara yanıtlar sunmak amacıyla şirketlerde yeni bir paradigma olarak yerleşmeye başlayan etik ve sürdürülebilirlik odaklı yönetim uygulamaları ve yeni nesil iş modelleri ele alınmıştır. Ayrıca çeşitli markalardan güncel uygulama örneklerine yer verilmiştir.
Gonca Reyhan Akkartal Global ekonomilerde firmalar yeni gelişen rekabet koşulları altında hizmet ve pazarlama dışında artık tedarik zincirleriyle rekabet eden bir yapıya dönüştürülmüştür.
Bu kitapta Türkiye'de faaliyet gösteren firmaların tedarik zincirinde risk yönetimi olgunluk düzeyini belirlemek amaçlanmıştır. Belirlenen düzeyler doğrultusunda Türkiye ekonomisinde faaliyet gösteren, tedarik zincirinde risk yönetimi yapan şirketlerin; yetkinlik ve olgunluk düzeylerinin açığa çıkarılması ve böylelikle daha yukarı düzeylere ulaşmalarının sağlanması için önerilerde bulunulmasıdır.
Elde edilen bulgular sonucunda organizasyon yetkililerine firmalarının tedarik zinciri risk yönetiminde uyguladıkları mevcut durumun olgunluk modelindeki düzeyinden söz edilerek bundan sonraki düzeye ilerleyebilmeleri için eksiklikleri nasıl giderecekleri konusunda fikir sahibi olmaları amaçlanmıştır.
Tamer Keçecioğlu
Selahaddin Şamil Fidan Takım öğrenmesi; takım üyelerinin kolektif olarak geri bildirim aramasını, denemesini, beklenmeyen sonuçları yansıtmasını ve hataları tartışmasını ifade eder. Takım öğrenmesini geliştirmeyi amaçlayan örgütlerin takım öğrenmesinin öncüllerini bilmesi gereklidir. Proje yönetimi literatüründe, takım üyelerinin ahlaki doğası, felsefi erdem etiği perspektifi bağlamında yeterli düzeyde çalışılmamıştır. Eser kapsamında Aristoteles'in temelini attığı ve Alasdair MacIntyre'nin günümüzde yeniden canlandırdığı felsefi erdem etiği perspektifinden, takım erdeminin kavramsallaştırılması sürecinde yararlanılmıştır. Takım erdemi, takım öğrenmesinin öncülü olarak çalışma kapsamında ele alınmıştır. Proje takımı literatüründe, proje takımlarının bilişsel ve duygusal yönleri önemli düzeyde dikkate alınırken takımların spiritüel doğası yeterli düzeyde çalışılmamıştır. Bu eksikliği tamamlamak amacıyla çalışma kapsamında birey düzeyindeki iş yeri spiritüalitesi takım düzeyinde ele alınmıştır. Ayrıca gerek birey düzeyindeki spiritüalitenin gerek takım düzeyinde spiritüalitenin nasıl geliştirileceği konusunda örgütsel karar vericiler yeterli bilgiye sahip değildir. Bu bağlamda, takım erdemi, takım spiritüalitesinin bir öncülü olarak çalışma kapsamına dâhil edilmiştir. Örgütsel davranış araştırmalarında, takım spiritüalitesinin bir süreç değişkeni olarak ele alınmasına yönelik gelecek araştırma önerileri dikkate alınarak takım erdemi ve takım öğrenmesi arasındaki ilişkide takım spiritüalitesi aracı değişken olarak ele alınmıştır. Böylece eser kapsamında, yazılım geliştirme takımlarında, takım erdemi ve takım öğrenmesi arasındaki ilişkide takım spiritüalitesinin aracı değişken rolü aydınlatılmıştır. Çalışma kapsamında, yöneticilere ve gelecek araştırmacılara anlamlı öneriler bulunmaktadır.
İrfan Çağlar Son yıllarda yönetim literatüründe; felsefe, medeniyet ve kültür temelli çalışmaların sayısında bir artış gözleniyor. Bunun çeşitli sebepleri var. Küreselleşmenin temelini oluşturduğu bu gelişmelerin en önemli nedeni, küresel kaygıların tetiklediği öze dönüş ya da toplumların kendisini tanımlama ihtiyacıdır. Küresel şablona uygun çalışmalarla bazı gelişmeleri anlamak veya bazı sorunları çözmek artık mümkün görünmüyor.
Pür manada küresel orijinli yaklaşımlarla insanların beklentilerini anlamak ve onların ruh dünyalarına girmek zor. Çünkü dünya sadece küresel aktörlerin temsil edildiği coğrafyadan ibaret değil. Öte yandan dünyamızda var olan, hayatımızı ve ilişkiler sistemimizi derinden etkileyen ve bizi diğerlerine karşı farklı kılan bazı olgular söz konusu. Bunlar; felsefe, kültür ve medeniyet algısı olarak ifade edilebilir. Bu olguların bilinmesi, yönetsel fonksiyonların icrasını kolaylaştırdığı için önemlidir.
Söz konusu bu olguları bilmek ya da anlamak bize dünyanın otantik ve orijinal yaşantısına ait derin kotları kavrama yeteneğini de kazandıracaktır. Bahse konu bu yetenek, sinerjisinden yararlanılamayan saklı dünyanın keşfine ve yönetsel hedeflerin etkin bir şekilde icra edilmesine yardımcı olabilir. Böylece küresel yönelimli şablonlarla ulaşılamayan merkez dışı kültürlere ve hassasiyet alanlarına, özgün çalışmalarla daha kolay ulaşılabilir diye düşünüyorum. Aynı zamanda bu ulaşım imkânı bize, bizim dışımızdakilerle karşılıklı veya ortak bir dil üretme şansını da sağlayabilir.
Erdal Nebol Gereksinimimiz olan bütün mal ve hizmetlerin, gereksinimimiz olduğu anda yakınımızda hazır olmasını sağlayan işlemlerin tümü, Tedarik Zincirinin özünü oluşturur. Tedarik Zinciri, müşterileri, perakendeci ve toptancıları, üreticileri ve onların tedarikçilerini birbirine bağlayan bir ilişkiler ağı ve kişilerle kuruluşlar arasındaki düzenli, mal, para ve bilgi akışıdır.
Müşteriler; kendilerine daha uygun, daha iyi ve daha düşük maliyetli ürünler istemektedir. Mal ve hizmet sunucuları arasındaki rekabet de global boyutlara ulaşmıştır. Artık rekabette başarılı olabilmek için tedarik zinciri içinde yer alan kuruluşların koordineli ve etkin bir iş birliği kurmaları ve yürütmeleri bir zorunluluk hâline gelmiştir.
Bu kitap; ham maddeden son kullanıcıya uzanan tedarik zinciri içindeki işlemler ile bu işlemleri yerine getiren kuruluşların rollerini, çeşitli iş modelleri çerçevesinde incelemektedir. Ardından yerel ve küresel ölçekte tedarik zinciri üyeleri arasında entegrasyon kurulması üzerinde durmaktadır.
Salih Güney Temel ve Genel İşletme kitabı, günümüzün işletme ve yönetim anlayışına uygun olarak yazılmıştır. İşletmenin kuruluşu, sorumluluğu, devamlılığı ve değerlendirme kriterleri kitabın temel noktalarıdır. Kitabın konuları, sistematik bir yazım tekniği izlenerek açıklanmıştır. Temel ve Genel İşletme kitabının üç temel amacı vardır. Birinci amaç, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinin öğrenci ve hocalarına sistematik bilgi sunmak; ikinci amaç, işletme açmak ve idare etmek isteyenlere temel bilgiler vermek; üçüncü amaç ise işletme alanında akademik çalışma yapmak isteyenlere düzenli bilgiler sunmaktır.
Eylem Bayrakçı, Murat Kayalar Bu kitapta; bir organizasyonda gerçekleşen etik dışı, kanun dışı ve/veya gayrimeşru eylem ve uygulamaların, bu uygulamaları düzeltme veya önleme gücü ve yetkisine sahip, organizasyon içindeki veya dışındaki kişi veya kurumlara bildirilmesini ifade eden ifşa (whistleblowing) davranışı üç ayrı alanda görev yapan katılımcıların bakış açılarıyla değerlendirilmiştir.
Kitabın ilk bölümünde, ifşa davranışının kavramsal incelemesi yapılmış ve ifşa ile ilgili mümkün olabildiğince detaylı ve geniş bilgi verilmeye çalışılmıştır. İkinci bölümde; araştırma alanları olan sağlık çalışanları, akademisyenler ve banka çalışanlarının ifşa davranışlarına ve bu alanlarda ifşa ile ilgili daha önce yapılan çalışmalara ve araştırma sonuçlarına yer verilmiştir. Kitabın araştırma bölümünde; çalışma grubunu oluşturan sağlık çalışanları, akademisyenler ve banka çalışanlarının ifşa davranışı ile ilgili görüşlerine ve bu görüşlerden elde edilen bulgulara yer verilmiştir. Katılımcıların bakış açılarıyla ifşa davranışı derinlemesine ve bütüncül bakış açısıyla değerlendirilmeye çalışılmış ve bulgular literatür bağlamında kategoriler hâlinde sunulmuştur. Ayrıca, elde edilen bulgulardan yola çıkılarak ifşa süreci ifade edilmiş ve uygulayıcılara ve araştırmacılara katkı sağlayabilme düşüncesiyle öneri ve görüşlere yer verilmiştir.
Ahmet Diken İşletmeler, bir yandan minimum maliyetle maksimum kar elde etmeye çalışırken ; diğer yandan acımasız rekabet koşullarında rakiplerine karşı üstün konuma gelebilmek, kar maksimizasyonu elde edebilmek ve sürekli piyasada kalabilme uğraşı vermektedirler.
Işte işletmelerimiz, bu hedeflerini gerçekleştirebilmek için, japon firmalarının sihirli gücü olan toplam kalite yönetim sistemine eğilimleri, bu sistemi anlamaları ve uygulamaları gerekmektedir.
Toplam kalite yönetimi, üst, orta ve alt yönetim gurubu tarafından sahip çıkılan ve önderlik edilen, müşterilerin ihtiyaçlarını en düşük maliyette ilk kez ve sürekli karşılayan ve işletmede herkesin ilgilendiği bir konu şeklinde tanımlanabilir.
Toplam kalite yönetimi sadece sanayi işletmelerde değil, aynı zamanda hizmet işletmelerinde de uygulanabilen ve firmaya değer katan bir yönetimi sistemidir. Ülkemiz ekonomisinde en az sanayi işletmeleri kadar önemli olan hizmet işletmeleri için de TKY’den yararlanılabilir.
Nuran Öztürk Başpınar - Nuray Keskin Tarih boyunca yapılagelen toplantılar kişilerin bir araya gelerek belli konularda görüşmelerine olanak vermiştir. Toplantılar, katılımcıların bir sorunun çözümü için katkıda bulunmasına ve politikalar önermesine olanak sağlar.
Toplantılar yöneticilerin en etkin yöneltme aracı ve yönetim biliminin temel taşıdır. Yapılan araştırmalar iş yaşamında çalışanların kariyerleri geliştikçe daha çok toplantıya katıldığını göstermektedir. Buna göre bazı yöneticiler günlük çalışma saatlerinin onda dokuzunu toplantılarda geçirmektedir. Bu nedenle etkin ve verimli bir toplantı düzenlemenin ilkeleri mutlaka öğrenilmelidir. Üstelik diğer toplantı türlerinin yanı sıra kriz değerlendirme toplantıları yönetimde ayrı bir yere ve öneme sahiptir. Çünkü krizi aşmak için gerçekleştirilecek toplantılarda kullanılacak bilgi ve iletişim teknolojisi araçları, örgütlerin karşılaştıkları krizleri fırsata dönüştürebilmelerinde önemli bir rol oynar.
Başarılı toplantı yönetimi ilkelerinin benimsenmesini hedefleyen bu eser, gerçek iş yaşamı izleriyle dolu örnek olayları içermekte ve öğrenilenleri pekiştirme fırsatı da sunmaktadır.
Sadık Kartal İnsanlar sosyal birer varlık olarak bildiklerini birbirleriyle paylaşma, ortak karar alma, plan yapma, fikir alışverişinde bulunma gibi çok değişik amaçlarla bir araya gelirler. Toplanmak örgütlerde daha çok hissedilen bir durumdur. Toplantı demokratik değer ve kurallara uygun davranışlara önem vermenin ve sergilemenin zeminini de sunar. Katılanların ortak bilgi, deneyim, yargı ve fikirleri toplantılarda oluşur. Sonuçta katılımcılar kendilerine değer verildiğini düşünürler ve üzerlerine düşen görevleri daha iyi yaparlar.
Toplantılar yöneticinin kullandığı bir yönetme aracı ve yönetimin temel ögelerinden birisidir de. Toplanmanın bir organizatörü, planlayıcısı, yönlendiricisi ve katılımcıları vardır. Bu kitabın amacı daha çok iş yerlerinde, resmî/özel kurumlarda yapılan toplantıların nasıl olması gerektiği ile ilgili toplantı yöneticisine kılavuzluk yapmaktır.
Stephen J. Page Turizm, Türkiye'nin gündemini sürekli meşgul eden önemli konu başlıklarından biridir. Turizm bir yandan uluslararası ilişkiler, dış ticaret, küresel siyaset gibi ana konuların bir bileşeni olarak en üst düzey temasların gündemini oluşturmakta; diğer yandan da ülkeleri ve insanları ekonomik, kültürel, sosyal, çevresel, politik bakımlardan derinden etkilemeye devam etmektedir. 20. yüzyılda, önceki asırlarla mukayese edilemez derecede hızlanan ve kolaylaşan insan hareketliliği günümüzde temel insani haklardan biri olarak benimsenmiştir. Turizm, Türkiye gibi dünyada en çok ziyaret edilen ülkeler liginde en üst sıraları hedefleyen bir ülkede daha iyi anlaşılmalıdır. Teori ve uygulaması ile turizmi temel düzeyde tanıtmak bu kitabın temel amacıdır. On iki bölümden oluşan bu kitap; turizmin önemini, tarihini, geleceğini, insanların seyahate ilgilerini, endüstriyel katmanlarını (ulaştırma, konaklama, tur operatörlüğü-seyahat acenteliği, çekim merkezleri ve etkinlikler), işletmeciliğini, kamusal yönlerini ve ziyaretçilerin yönetimini açıklamaktadır.
Bu kitap; Türkçe eğitim veren kurumlarda Turizme Giriş, Temel/Genel Turizm, Turizm Endüstrisine Giriş, Turizm İşletmeciliği, Turizmin Temelleri gibi isimler altında verilen derslerde temel kaynak olarak kullanılabilecek niteliktedir. Sa-dece öğrenciler için değil, turizm olgusunu ve endüstrisini tanımak isteyen herkesin başucu eseri olarak kullanabileceği bir kaynaktır. Bunlarla birlikte kitap, turizm uygulayıcılarının (yatırımcı ve işletmecilerin) ve kamuda turizmle ilgili karar vericilerin bilgi gereksinimlerini karşılamak gibi bir amaç da taşımaktadır.
Tunç Biçer Örgüt içerisinde, her bir çalışanın, ne denli değerli olduğu, örgütsel başarı ya da başarısızlığa kritik seviyelerde katkı sunma potansiyeli bulunduğu bilinmektedir. Liderlerin ise çalışanları etkileme potansiyeli göz önüne alındığında önemleri daha da artmaktadır. Örgütün bir liderden beklentisi, genel olarak örgüte olumlu katkılar sağlamasıdır. Fakat günümüzde görülme sıklığı pek de az olmayan olumsuz bir lider tipi olan toksik liderler ise örgütün beklentilerinin tam tersi yönde hareket etmekte ve bu süreç, örgütün hayatını kaybetmesine kadar uzanabilmektedir. Elbette bu süreç, çalışanlar üzerinde de onların özel hayatını bile negatif olarak etkileyen derin hasarlar bırakabilmektedir.
Bu kitapta, toksik davranışın ne olduğu ve toksik liderlik kavramı detaylı bir şekilde ele alındıktan sonra toksik liderin hem örgüte hem de çalışanlara yönelik olumsuz sonuçları üzerinde durulmuştur. Son olarak ise toksik liderle örgütün ve çalışanların nasıl mücadele etmesi gerektiği noktasında önerilerde bulunulmuştur. Aslında bu çalışmada, bir anlamda örgüt ve çalışanlara, toksik lideri nasıl tanıyacakları, onunla karşılaşmaları hâlinde ise nasıl hayatta kalacakları açıklanmıştır.
Ali Kuzu, Güner Çöl Pek çok insan için hayatın önemli bir bölümü, iş ile aile ortamlarında geçmektedir. Günümüzde, çalışma sürelerinin uzaması, trafikte geçen vakit, kadın istihdamının artması ve evde de işle ilgili çalışmaların devam etmesi gibi sebeplerle işin eve, aile sorumluluklarının da işe yönelik müdahalesi giderek artmaktadır. Aile saadeti için yapılması gerekenler ile iş/kariyer için yapılması gerekenler, çoğu zaman insanları zorlamakta ve rol çatışması yaşamalarına sebep olmaktadır.
İş-aile çatışması, son dönemlerde sosyal bilimlerin pek çok alanından ilgi görmüş bir başlıktır. İş ve aile ortamları arasındaki dengenin sağlanması, hem iş hayatındaki başarı ve performans, hem de toplumsal huzurun sağlanması bakımından önemli görülmektedir.
Elinizdeki kitapta bu konu tüm yönleriyle ele alınarak çatışma türleri, çatışmanın sebepleri ve sonuçları ayrıntılı olarak incelenmiş, ayrıca çatışma ile başa çıkma yöntemleri üzerinde de durulmuştur.
Hiçbir çalışmanın kusursuz olamayacağının bilincinde olarak okuyucuların eleştirileri ve katkıları yolumuzu aydınlatacaktır.


Kader Şahin, Ekrem Tatoğlu, Birol Karakurt, Kübra Mert, Tuğba Kaplan Türkiye'de baskın örgütsel form, 1960'lı yıllardan beri işletme gruplarıdır. Ülkemizde “holding” olarak isimlendirilen bu gruplar, sadece ekonomik alanda değil reklamları, sponsorlukları, bursları ve diğer faaliyetleri ile günlük yaşamda da sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Ulusal arenadaki bu baskınlıklarını uluslararası pazarlara da taşıyan Türk işletme grupları, doğrudan yabancı yatırım faaliyetleri ile oldukça başarılı bir tablo çizmektedir. Ancak bu derece görünür olmalarına rağmen alan yazında Türk işletme gruplarına dair yapılan çalışma sayısı oldukça sınırlıdır.
Bu çalışma; Kader Şahin'in yürütücülüğünde hazırlanan 215K261 numaralı ve “Türkiye'deki Holdinglerin Uluslararasılaşma Motivasyonlarının Lokasyon Seçimi Üzerindeki Etkisi: Gelişmekte Olan Ülkeler Açısından Bütünleştirici Bir Yaklaşım” adlı proje kapsamında TÜBİTAK 1001 Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı tarafından desteklenen araştırmanın bir çıktısıdır. Çok boyutlu olan çalışmada; Türk işletme gruplarını dış pazarlarda yatırım yapmaya yönlendiren motivasyonlar, bu motivasyonların işletme gruplarının lokasyon tercihlerini ne şekilde etkilediği ve bu ilişkide giriş stratejisinin ve kurumsal bağlamın moderatör etkisi bütüncül olarak incelenmektedir. Bu araştırmada, alan yazındaki tartışmalara bir katkı olarak gelişmekte olan ekonomi kökenli işletme gruplarının OLI Paradigması ve LLL Modeli açısından bütünleştirilmesi gerektiği belirtilmektedir. Çalışma bu bağlamda her iki paradigmanın bütünleştirilmesi çabasına teorik bir destek sağlamakla birlikte Türkiye'den çıkan dış yatırımların stratejileri açısından da pratik, sosyal ve ekonomik katkı sunmaktadır.
Tüm ilgililere faydalı olması dileğimizle...
Seher Yastıoğlu Yalnızca aklı ile değil aynı zamanda kalbiyle hareket eden “erdemli lider", sahip olduğu iyi karakteri ve erdemleri sayesinde ahlaki hedeflere yönelen, yüksek güven inşa eden, iyi olma ve iyilik yapmaya yönelik davranışlarıyla örnek teşkil eden, başkalarının aşkın bir amaca bağlanmasına yardımcı olan ve sonuç olarak tüm taraflar için refah ve değer yaratmayı optimize etmeye çalışan kişidir. Erdemli liderliği geliştirmenin yolu, iyi karakter özelliklerinin ve erdemlerin bizatihi sergilenmesinden ve alışkanlık hâline getirilmesinden geçer. Bu kitap, içerisinde detaylı şekilde sunulan bir dizi araştırma sonuçlarını dayanak alarak Türk kültürü bağlamında ve insanın iyi yanı olan erdemler temelinde yöneticiyi erdemli bir lider yapan özellikleri tespit etmeyi, Türk kültürüne özgü erdemli liderlik ölçeğini geliştirmeyi ve erdemli liderlik modelini ortaya koymayı amaç edinmiştir.
Türkiye bağlamında geliştirilen erdemli liderlik ölçeği ve erdemli liderlik modelinin, konuya ilgi duyan araştırmacılara kaynak niteliği taşıyacağı düşünülmektedir. Ayrıca modelde yer alan ve çalışan/insan odağı ve başarı/sorumluluk odağı olmak üzere iki temel boyutta ortaya konulan erdemli liderlik özellikleri, yöneticilerin erdemli bir lider olma yolunda hangi karakter güçlerine ve erdemlerine odaklanmaları gerektiği konusunda bir kılavuz olabilir.
Abdullah Turhan, Ahmet Alkan, Ali Murat Alparslan, Aydın Karabay, Ayhan Bıçak, Betül Okudur Sabuncu, Ebru Yıldız, Emine Şener, Erdal Eke, Esin Yılmaz, Feyzanur Alkan, Hilal Ekim, Hüseyin Çırpan, İbrahim Kocabaş, İlker Hüseyin Çarıkçı, İrem Şengün, Kevser Hüsna Özyıldız, Kevser Sezer Korucu, Kübra Ağırkaya, Mete Burak Sönmez, Metin Karaca, Mihriban Güder, Muazzez Yelsiz, Necla Yılmaz, Necla Yılmaz, Pınar Öke Karakaya, Ramazan Erdem, Rukiye Çakmak, Seda Koyuncu, Seher Yastıoğlu, Sema Polatcı, Sümeyye Güngör, Sümeyye Özmen, Şeyma Parlak Ulu, Tunahan Erdem, Umut Baran Ocakdan, Zeynep Kuh İnsan fıtratındaki çatışma ve uzlaşma potansiyeli sebebiyle yönetme ve yönetilme meselesinin ilk insan gruplarından bu yana gündemde olduğunu söyleyebiliriz. Tarihin akışı içinde farklı insan topluluklarının teorik ve pratik anlamda karşılaştığı sorunları, bu sorunları çözümlemede kullandıkları yaklaşım ve teknikleri kavrayabilmek için onları kendi anlam dünyaları ile birlikte değerlendirmek gerekmektedir. Her topluluk zaman içinde yaşama dair elde ettiği tecrübelerle kendi inanç ve değerlerini oluşturur ve yapıp ettikleriyle bu inanç ve değerleri pratiğe döker. Sosyal bir varlık olan insanı anlayabilmek, içinde yaşadığı toplumun kültürel özelliklerini tanımaktan geçer. Yönetim meselesini de sosyal bir problem olarak gördüğümüzde onu dışarıdan bakarak etik (etic) bir yaklaşımla ele almak eksik kalacaktır. Doğasında insanlar arası etkileşimin olduğu yönetim gibi sosyal konuların, topluluk ya da toplum düzeyinde bağlamı ile birlikte, içeriden emik (emic) bir yaklaşımla incelenmesi; konunun anlaşılması, açıklanması ve anlamlandırılması açısından önemlidir. Bu kitap, yönetim kültürümüzü (Türk yönetim kültürünü) anlamaya ve açıklamaya yönelik bir bakış açısı sunmaktadır.
Yalçın Yalman Kurumsal sosyal sorumluluk (KSS), organizasyonların aldıkları kararlar ve buna bağlı olarak gerçekleştirdikleri faaliyetlerin mali, çevresel ve sosyal etkilerini dikkate almak için kullanılan bir kavramdır. KSS, işletmelerin uluslararası pazarlarda daha rekabetçi olabilmesi, çalışanların iş süreçlerine daha etkin katılması, çevrenin korunması, sivil toplum-özel sektör işbirliklerinin gelişmesi, sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleşmesi ve toplumsal alanda başarıya ulaşabilmek açısından önemini her geçen gün daha da artırmaktadır. Toplumun kurumsal bireyleri olarak kabul edilen işletmelerin yalnızca tüketici beklentilerine uygun mal ve hizmet üretmeleri yeterli görülmemektedir. İşletmelerin rekabet avantajı elde edebilmeleri, toplum, dolayısıyla tüketiciler nezdinde olumlu bir itibar ve imaj oluşturmaları, buna bağlı olarak da varlıklarını devam ettirebilmeleri için KSS faaliyetlerine de yer vermeleri beklenmektedir.
Kurumsal itibar ise, işletmeyle etkileşim hâlinde olan paydaşları nezdinde beklentilerinin ne kadar iyi karşılandığına bağlı olarak oluşan algıların toplamını ifade etmektedir. Kurumsal itibar, işletmelere uzun vadede önemli rekabet avantajı sağlayabilecek olmasından dolayı üzerinde önemle durulması gerekli maddi
olmayan bir duran varlık olarak kabul edilmektedir. İşletme hakkındaki olumlu kurumsal itibarın, rekabet gücünü olumlu etkileyeceği, nitelikli işgörenlerin işletmeye çekilmesi ve elde tutulmasını sağlayacağı, tedarikçiler karşısındaki prestij ve
gücünü maksimize edeceği, ürünleri için daha yüksek fiyatlar talep etmesine izin vereceği ve basında işletmeye dair farkındalık düzeyini artıracağı öngörülmektedir.
Kitapta, Türkiye genelinde yürütülen bir araştırmadan elde edilen bulgulardan yola çıkılarak, işletmelerin kurumsal sosyal sorumluk kapsamında değerlendirilebilecek uygulamalarının kurumsal itibara katkısı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Üç bölümden oluşan kitabın birinci bölümünde kurumsal sosyal sorumluluk (KSS), ikinci bölümünde kurumsal itibar kavramları üzerinde durulmuştur. Üçüncü bölümde ise araştırma sonucunda elde edilen bulgular, analiz ve yorumlara yer verilmiştir. Kitabın, eğitim-öğretim faaliyetleri, akademik çalışmalar ve iş dünyası için faydalı olmasını diliyoruz.
John J. Wild, Kenneth L. Wild Küreselleşme olgusu ile birlikte uluslararası işletmecilik faaliyetlerinin etkisini her geçen gün daha da fazla hissediyoruz. Bu kitap uluslararası işlemecilik konularında bilgisini arttırmak, bakış açısını geliştirmek isteyen yöneticiler, işletme çalışanları, lisans ve lisansüstü öğrenciler ile akademisyenlerin yararlanması amacıyla Türkçeye kazandırılmıştır.
Güncel örnekler çerçevesinde uygulamaya dönük olarak hazırlanan bu kapsamlı kitap beş kısım ve on altı bölümden oluşmaktadır. Kitapta, küreselleşme, küresel ve ulusal iş çevresi unsurlarının ayrıntılı olarak anlatıldığı bölümlerden sonra uluslararası ticaret ve yatırım teorileri, uluslararası finansal piyasalar ve para sisteminden bahsedilmiş, son kısımda ise diğer işletme fonksiyonları kapsamında uluslararası işletme yönetimine ilişkin konular ele alınmıştır.
Kitapta dünyanın farklı ülkelerinden örnek olaylar, farklı kültürlere ilişkin uygulamalar, uluslararası alanda iş yaparken yöneticilere yol gösterici olabilecek pratik bilgiler yer almaktadır. Bunların yanı sıra ders materyali olarak kullanılması halinde öğrenciler için hazırlanmış çalışma soruları, etik konulara ilişkin değerlendirmeler, tartışma soruları ve grup etkinlikleri de bulunmaktadır.
Tüm okuyucular için faydalı olması dileğiyle….
Gözde Mert İnsanların avcı ve toplayıcılıktan yerleşik düzene geçmesi, kentleşme ve site devletleri kurması, tohum ve ürünlere sahip olması, iş bölümünü ve ticareti mümkün kılmıştır. Takasla başlayan bu ticaret, kıymetli maden ve paranın bulunmasıyla tüccarların ve ticarethanelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. İpek yoluyla bir hayli gelişen ticaret, uluslararası bir şekil almıştır. Demiryolu ve telgrafın ortaya çıkmasıyla birlikte de ticarethaneler gittikçe devleşen işletmelere dönüşmüştür.
Toprağın, ürünün, teknolojinin, bilginin, refahın kaynağı artık ticari güç olmuştur. Bu güce sahip olmak için askeri birlikler kurulmuş, ittifaklar yapılmış, kanunlar koyulmuş ve savaşlar yapılmıştır. İmparatorluklar yıkılmış, rejimler ortadan kalkmıştır. Her şeyin bir sonu olmuş ama ticaretin sonu gelmemiştir, hâlâ hayattadır.
Bu kitapta; uluslararası işletmeciliğin, teorik ve kavramsal çerçevesi ifade edilmiş ve örnek olaylarla açıklanmıştır. Uluslararası işletmecilik, multi-disipliner bir yaklaşımla, tematik olarak ele alınmıştır.
Çağrı BULUT, İge PIRNAR Uluslararası işletmeler, dünya ticaretini âdeta yönlendiren, büyüklerinin birçok ülkede üretim merkezleri bulunan, farklı ülke ve kıtalarda yönetim, finans, tedarik, pazarlama ve satış faaliyetlerini gerçekleştiren ve farklı ülkelerin yönetmelik ve kanunlarına bağlı olan şirketlerdir. KOBİ'lerden holdinglere ve basit yapılardan matriks yapılara kadar pek çok değişik sanayi, üretim, tarım ve hizmet işletmesi; yeni pazar oluşturma ihtiyacı, üretim, yatırım, pazarlama vb. maliyetlerin artması, üretilen ürünün uluslararası nitelik taşıması, ülkede gittikçe artan iş gücü, taşıma ve vergi maliyetleri, ülke içinde işletmelerin aşırı büyümeleri, sermaye birikiminin değerlendirilmesi ihtiyacı, ülke dışında fırsatların doğması, ülkelerin korumacılıktan uzaklaşmaları, IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlar ve ticaret engellerinin kaldırılması, sermaye ve teknoloji dolaşımına konan kısıtlamaların kaldırılması, ürün ve hizmet sektöründe hızla genişleyen dünya ticareti, uluslararası ticari ve mali kuruluşların destekleri, yabancı sermayenin teşvik edilmesi, entellektüel sermayenin yayılması, haberleşme, ulaştırma ve bilgi işlem teknolojilerindeki gelişmeler, uluslararası rekabet, ulusal sınırların anlamını yitirmesi ve coğrafi anlamda küreselleşme, yüksek ar-ge maliyetlerini paylaşma düşüncesi ve konuyla ilgili sınırlı sayıdaki bilim insanından ortaklaşa yararlanma eğilimi ve küresel ölçekte iletişim ağı oluşturma faydası sağlama gibi nedenlerden faaliyetlerini uluslararası hâle getirmektedir.
Bu kurumların işletmecilik yaklaşımları; uluslararası düzeyde artan coğrafik uzaklıklarla birlikte dil, para birimleri, kültürler, hukuki ve siyasal sistemler, kamu politikaları ve düzenlemelerine bağlı olarak farklı temellere ve yapıya sahip yöneticiler ve çalışanların bulunduğu, ekonomik gelişme düzeylerinin ve organizayon kültür ve iklimlerin değişik olabildiği farklılıklara sahiptir. Dolayısı ile uluslararası işletmecilik konusu son derece karmaşık ve değişik uygulama alanları ve bilgi birikimini gerektiren bir bilim alanı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu bağlamda, Uluslararası İşletmecilik: Temel Kavramlar kitabı çağdaş ve karmaşık kavramları irdeleyerek ülkemizdeki eksikliği hissedilen bir alana katkı yapmak üzere tasarlanmıştır. Çalışma bir üçüncül yazın (tertiary sources) örneğidir ve bu nedenle de kolay ulaşılabilir formatta özümsenmiş bilgiyi içermektedir. Kapsam olarak uluslararası işletmecilik ile ilgili konu ve kavramlar editörlerce dikkatlice seçilerek alandaki yurt içi ve yurt dışında çalışmakta olan uzmanların katkıları ile hazırlanmıştır.
Douglas Long Lojistik, Taşımacılık ve Tedarik Zinciri Yönetimi Bölümü öğrencileri ile birlikte uluslararası firmalarda çalışan profesyonel yöneticiler; “Uluslararası Lojistik” isimli bu eserin, “Küresel Tedarik Zinciri Yönetimi” çerçevesinde dünya üzerinde hareket eden ve sürekli yer değiştirmekte olan yük ve ürün akışlarına ait tüm lojistik faaliyetler için ne kadar önemli bir referans kaynak olduğunu, okuduklarında anlayacaklardır. “Küresel Tedarik Zinciri Yönetimi”nin teorik ve pratik yönlerini kapsamlı bir şekilde anlatan bu kitap; günümüz endüstrilerinin dayanılamaz derecede hızla koşmakta olan yapılarını, mümkün olabildiğince hızlı ve en uygun tedarikçiyi seçme ve tedarik işlemlerini güncel ve gerçek vaka sonuçları ile birlikte irdelemektedir. Halen, çok önemli olduğu halde net bir şekilde anlaşılamayan “Lojistik ve Tedarik Zinciri Yönetimi” yaklaşımlarının teori ve uygulamaları, karmaşık içeriğinin daha iyi anlaşılması ve kavranması amacıyla kitabımızda, birlikte incelenip açıklanmıştır.
“Uluslararası Lojistik”; “Tedarik Zinciri Yönetimi”nin aşağıda belirtilen yönleri itibari ile farklılığı olan teori ve gerçek vaka uygulamaları arasındaki dengeli yaklaşımı, kullanılan son teknolojileri, şekil, tablo ve grafiklerin daha iyi açıklanmasına yardım eden kavramsal tanımlamaları içermektedir. Ayrıca isteğe bağlı olarak ders kitabı kullanımı için yazarlar tarafından temin edilen “Eğitimci Kılavuzu” da bulunmaktadır. Pedagojik özellikler ve gerçek vaka çalışmalarının başarılı bir şekilde birleştirilmesinden dolayı, “Uluslararası Lojistik” kitabının, “Tedarik Zinciri Yönetimi” çerçevesinde, konu ile ilgili öğrencilerimizin ve aynı zamanda firma yöneticilerinin vazgeçilemez referans kitabı olacağına inanmaktayız.
İge Pırnar Uluslararası turizm dünyada en hızlı gelişen ve büyüyen sektörlerden biridir. Öyle ki 1950'li yıllarda 25 milyon olan uluslararası turizme katılan turist sayısı, günümüzde 1 milyarı geçmiştir. Dünyada turizm sektörü, gerek uluslararası turizm hareketleri açısından, gerekse uluslararası turizm gelirlerinde istisna yıllar dışında senelik % 4-4.5 oranında sürekli büyüme göstermektedir ve bu büyüme eğiliminin devam etmesi beklenmektedir. Bu bağlamda, Dünya Turizm Örgütü istatistiklerine göre, 2010 yılında 935 milyon olarak gerçekleşen uluslararası turist sayısının 2020 yılında 1.6 milyarı ve uluslararası turizm gelirlerinin de
2 milyar $ aşması hedeflenmektedir.
Küresel ekonomide bu kadar önemli bir yer tutan turizm sektörünün Türkiye verileri küresel genel ortalamalara göre daha da iyidir çünkü son yirmi yıla baktığımızda istisna yıllar dışında Türkiye'nin bu büyüme hızının neredeyse iki katına eriştiği ve yıllık % 7-8 oranında bir gelişme kaydettiği anlaşılmaktadır. Yani Türk turizmindeki büyüme, dünya turizmindeki büyümenin oldukça üstündedir. Ulusal ekonomik veriler incelendiğinde turizm gelirlerinin ihracatımız ile oranının % 25'lerde olduğu görülmektedir. 2009 yılı turizm verilerine göre Türkiye'ye gelen turist sayısı 27.077.114 kişidir, 2010 yılında ise bu sayı 28.632.204 sayısına ulaşmıştır ve bu sayılar ile Türkiye son yıllarda dünya turizm listesinin ilk onuna girmeyi başarmıştır. Bütün bu verilerin göstergesi olarak uluslararası turizmin Türkiye için vazgeçilmez öneme sahip, gerek ekonomik, gerekse sosyal faydaları oldukça fazla olan ana sektörlerden biri olduğu anlaşılmaktadır.
Türkiye için bu kadar önemli olan turizm sektörü, karmaşık ve çok farklı etkilere sahip bir endüstridir. Ekonomik, sosyal, politik ve kültürel etkilerinin farklı ve etkin olduğu turizm, toplumların yaşam kalitesini de doğrudan ilgilendirmektedir. Dolayısı ile karmaşık, kavramsal ve uygulama zorluklarını da içeren çok boyutlu bir konudur. Uluslararası turizm işletmeciliği, uluslararası otel yönetimi, uluslararası turizmde alt sektörler ve güncel yaklaşımlar başlıklı dört farklı bölüm ve 31 konudan oluşan bu çok kapsamlı kitap uluslararası turizme farklı bakış açılarını içermekte, aynı zamanda uluslararası turizmi farklı alt sektörler, güncel yaklaşımlar ve beklenen eğilimler ile ilişkilendirerek gelecekteki küresel konumlandırılmasını da irdelemektedir.