Mimarlık ve Güzel Sanatlar \ 6-6
Nilüfer Pembecioğlu "Günümüz filmlerinde vurgulanan çocuk, her türlü teknolojik bilgi ve donanıma sahip, afacan ve hızlı tüketen; zamansız yetişkinleşmiş bir çocuk tipidir.
Çocuklar filmlerde kaybolur, kaçırılır, değişir... Filmde görünsün ya da görünmesin sinemadaki bu farklı çocuk imgeleri, aslında toplumda her an gördüğümüz tek bir çocuğun yansımasını oluşturmaktadır.
Bunların tek bir görüntüde toplanması içimizdeki gerçek çocuğun ortaya çıkarılmasına ışık tutar. Böylelikle ulusal ve giderek evrensel çocuk imgelerine ulaşılabilir."
Hale Demir Kayan Teknopark kavramı ile tanışmam, 2009 yılında Dicle Teknokent Yönetim ve Ar-Ge Binası'nın tasarım grubunda yer almam ve projesini çizmem için verilen görevlendirme ile oldu. Araştırmalar ile konunun ülkemizde çok yeni olduğunu ve çok az kaynakta yer aldığını görmek ilgimi çekmişti. "Türkiye'deki Teknoparklarda Kullanıcı Tercihleri ve Değerlendirme Ölçütlerinin Belirlenmesi" adlı yüksek lisans ve "Türkiye'deki Teknopark Binalarının Kullanım Sonrası Değerlendirilmesi: Kullanıcı Odaklı Bir Yaklaşımla Bina Performans Analizleri" adlı doktora tezlerim, Teknokent mimarisiyle ilgili ülkemizdeki ilk çalışmalardandır. Doktora tezimden türettiğim bu çalışmanın, teknopark mimarisi üzerine olabildiğince fazla parametreyi içermesi nedeniyle gelecekte üretilecek bu çevrelerin tasarımları için rehber niteliğinde kullanılabilecek ölçütler dizisi oluşturacağını düşünmekteyim.
Nihat Enver Ülger Ülkemizde kentleşme sorunsalı içerisinde arsa düzenlemelerinde hukuksal ve teknik olarak yeni düzenlemelere ve imar uygulama araçlarına gereksinmeler vardır. Yoğun yapılaşmalar, arsa düzenlemelerindeki uygulamaya ilişkin sorunlar, imar düzenlemelerinde kentin planlı ya da plansız yoğun yapılaşmış alanlardaki donatı standartlarının yükseltilmesi, ülkemizin bir gerçeği olan deprem riskine karşın önlem amacıyla yapılacak yenileme ve tamamen yıkım alanlarındaki yapı üretimi gereksinmesi; kentlerin dönüştürülmesi sürecini gündeme getirmektedir.
Sorun, bunun nasıl yapılacağına ilişkin imar uygulama araçlarının yasa anlamda belirlenmesi, parasal kaynakların sağlanması, yapılabilir, edilebilir imar planının hazırlanması, hazırlanan imar planının uygulanabilirliği; oluşacak yeni mülkiyetlerin dağıtımı ve bunların tapuya tescil işleminin gerçekleştirilmesidir. Bu bir süreçtir ve adı Kentsel Dönüşümdür.
İşte bu kitabın hazırlanma nedeni; arsa düzenlemeleri ve kentsel dönüşüm uygulamaları için yasal dayanaklar ve uygulama örnekleri incelenerek ülkemize özgü, kabul edilebilir, yeni bir uygulama modeli önermek ve buna ilişkin ölçütler sunmaktır.

İÇİNDEKİLER
Giriş
1. Bölüm Kentsel Alan Kullanım Planlaması
Kentsel Alan Kullanım Planlaması Hazırlık Çalışmaları
Genel Anlamda Taşınmaz Mal Değerlemesi Ve Hukuksal Dayanak
İmar Planlama Sistemi
Taşınmaz Malları Edinme Yöntemleri
Türk İmar Tüzesini Ve İmar Uygulamalarını İyileştirici Önlemler Ve Öneriler
Dünyada Arsa Ve Arazi Uygulamaları
2. Bölüm Türkiye’de Kentsel Alan Düzenlemesi İmar Uygulamaları
Türkiye’de Arsa Ve Arazi Düzenlemesi
İmar Uygulamasının Değer Esaslı Yönteme Göre Yapılması
3. Bölüm Kentsel Dönüşüm; İmar Düzenlemelerinde Özel Uygulama
Kentsel Dönüşüm
4. Bölüm Bir Kentsel Dönüşüm Projesinin Hazırlık Çalışmaları
Bayrampaşa Uygulama Projesi Hakkında Genel Bilgi
Proje Hazırlık Çalışmaları
5. Bölüm Proje Uygulama Süreci
Taşınmaz Malların Mevcut Durumlarının Tespiti Ve Katılım Değerini Belirleme Süreci
Olası Dağıtım Senaryoları
Proje Alanına İlişkin Kentsel Tasarım Ve Dönüşüm Projelerinin Hazırlanma Süreci
Dağıtım Değerinin Belirlenmesi
6. Bölüm Değer Esaslı Yönteme Göre Yapılacak İmar – Kentsel Dönüşüm Uygulamalarında Katılım Ve Dağıtım Değerinin Belirlenmesine İlişkin Yeni Bir Model
Model Üzerine
Kentsel Dönüşüm Uygulaması Yapılacak Alanların Katılım Değerinin Belirlenmesi
İmar Planları Olan Alanlarda, Dağıtım Değerinin (Proje Değerlemesi) Belirlenmesi
18. Maddeye Göre Yapılacak İmar Uygulamalarında Katılım Değerinin Belirlenmesi İçin Geliştirilen Model
Kat Mülkiyeti Kanunu’na Göre Arsa Paylarının Değer Esaslı Yönteme Göre Belirlenmesi


Berceste Gülçin Özdemir “Bağımsız Sinema kavramı nedir?” “Bağımsız Sinema’yla ilişkili sinema türleri nelerdir?” gibi soruları açıklamakla başlayan bu çalışma, Bağımsız Sinema’nın Türkiye’deki gelişimine de ışık tutmaya çalışmaktadır.
Türk Sineması’nda Bağımsız Sinemaya emek vermiş yönetmen ve yapımcılarla standartlaştırılmış açık uçlu görüşme yöntemi ile görüşülerek Bağımsız Sinema’ya dair birçok sorgulamanın tartışmaya açılması hedeflenmiştir. Sinema salon işletmeleri, film dağıtımcıları, film festivali düzenleyenler de Bağımsız Sinema’nın Türkiye’deki sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel konumuna dair söylemlerini paylaşarak kendi alanlarıyla ilgili ortaya çıkan sorunsallar hakkında çeşitli çözüm stratejileri önermişlerdir.
2019 yılında çıkan “Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılmasıyla Desteklenmesi Hakkında Kanun” kapsamında Bağımsız Sinema’nın Türk Sineması içerisindeki konumu da sunulan veriler ve bulgular kapsamında sorgulamaya açılmaktadır.
Kitap, Bağımsız Sinema kavramını çeşitli bağlamlarda açıklamaya çalışarak, sahadan görüşlere de yer vererek çalışmanın sorguladığı konuları detaylandırmaya çalışmakta ve Türk Sineması’nın gelişiminde önemli rol oynayan Bağımsız Sinema’ya dair birçok konu başlığını da tartışmaya açmaktadır.
Beyler Yetkiner Sinema ve festival ilişkisini irdeleyen bu kitap, Türkiye’deki festivallerin işleyişi ve ekonomi politiği başta olmak üzere festivallerde karşılaşılan sorunları ve bu organizasyonların sinemaya olan katkılarını birçok açıdan ele almaktadır.
Sinemaya ilgi duyan kişilere yönelik hazırlanmış ve Türkiye’de üzerinde yeterince tartışılmayan film festivalleri konusunu ayrıntılı bir şekilde irdeleyen bu kitabın bundan sonraki çalışmalara katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Sade ve anlaşılır bir dille yazılan Türkiye’de Film Festivalleri, hem sinemaseverler için bir baş ucu kitabı hem de bu alanda eğitim gören öğrenciler için film festivalleriyle ilgili temel kaynak niteliği taşımaktadır.
Ekin Kakan Hükûmet politikalarında sanat eğitimini inceleyen bu kitap, temelde ortaöğretim kademesini ele almaktadır. 1980-2019 yılları arasında ortaöğretim kademesi öğretim programlarında yapılan değişiklikler dâhilinde dersin; nasıl isimlendirildiği, kaçıncı dönem ve kaçıncı yarıyılda yürütüldüğü, ders saatlerinin ne şekilde planlandığı, ders türünün (zorunlu/seçmeli) ne olduğu, kazanım ve ders konularının ne gibi değişikliğe uğradığını belirlemek; ortaöğretim kurumlarında resim/görsel sanatlar dersinin genel durum tespitini yapmak; bu çerçevede ilgili yıllarda görev alan siyasi partilerin resim/görsel sanatlara verdikleri önemi ve bu konudaki politikalarını incelemek, araştırmanın amacını oluşturmaktadır. Bu bakımdan çalışma, ortaöğretim kademesinde resim/görsel sanatlar dersinin, ilgili dönemin hükûmet politikalarıyla ne gibi değişimlere uğradığını inceleyen tarihsel bir araştırmadır. 1980-2019 yılları arasında hükûmet politikalarının resim/görsel sanatlar dersine etkilerini belirlemek için TBMM ve MEB arşivleri, hükûmet programları, tutanak dergileri, kalkınma planları, millî eğitim şûraları, tebliğler dergileri, TTK kararları ve öğretim programları gibi dokümanlara ulaşılmıştır. Kitapta, 1923 senesinden 2019 senesine kadar Türkiye'nin siyasi ortamı (Türk siyasi tarihi) ve 1-66. Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinin sanat eğitimi politikaları da detaylı olarak irdelenmiştir.
Türkiye'deki Hükûmet Politikalarının Sanat Eğitimine Etkisi (1980-2019) isimli bu araştırmanın alana ve okuyuculara katkı sağlaması dileğiyle…
Alper Akdeniz Ud, sadece bir müzik aleti gibi görünse de aslında ruha hitap eden tınısıyla bunu icra edenlerin ve iyi bir dinleyicinin anlayacağı zenginliğe sahiptir.
“Ud çalmakla ilgili hiçbir şey bilmeden, esin perilerinin sanatından hiç anlamadan bir sürü ud alan ve hepsini üst üste yığan birine veya ayakkabıcı olmamasına rağmen kunduracı tığı ve ayakkabı kalıbı alan birine, tacir olmamasına rağmen yelken alan birine tüm dünya haklı olarak akıldan ve mantıktan yoksun biri diye bakacaktır. Peki, böyle birinin, bu hazineyi nasıl kullanacağını bilmeden sandığına altın ve gümüş yığan, bunlara kutsalmış gibi davranan ve asla dokunmayan birinden ne farkı vardır?”
Klasik Türk müziği ve halk müziği geleneğinin temel çalgılarından biri olan “ud” hem halk arasındaki hem de eğitim kurumları içerisindeki yaygınlığı itibarıyla önem arz etmektedir. Ud eğitimine katkı sağlayacağı düşünülerek hazırlanan bu kitapta, Türkiye’nin akademi içindeki ve dışındaki usta ud icracılarının ud eğitiminde üslup ve ekol tercihleri, materyal ve tekniklere ilişkin görüş ve değerlendirmeleri, ud eğitimine bakış açıları, ud eğitiminin sorunlarına ve bu sorunlara ilişkin çözüm önerilerine yönelik fikirleri yer almaktadır.
Horace’ın da belirttiği üzere elimizdeki zenginliğin farkında olmak gerektiğine inananlardanım. Faydalı olması dileğiyle…
Sadettin Volkan Kopar, Halil Uğur Kutlu Türk müziği nazariyatının iki temel unsurundan biri olan usûller, Türk müziği icra ve eğitimi alanında çok önemli bir yere sahiptir. Türk müziği eserlerinin hocadan öğrenciye meşk sistemi ile öğretildiği dönemlerden bu yana eserlerin güftesi ve melodisi ile ilişkisi sebebiyle hafızaya kaydedici ve hatırlatıcı rolünü üstlenen usûller, çağlar arası kurulan kültür köprüsünün önemli ayaklarından birini teşkil etmektedir. Usûllerin tarihsel süreç içerisinde isimlendirme, tanımlama, uygulama, gösterim, usûl konusunda kullanılan kavramlar ve zamanları ile ilgili konularda pek çok değişikliğe uğradığı görülmektedir. Bugün usûl eğitiminde kullanılan kaynaklarda da usûllerin tanımlamaları, gösterimleri ve uygulamaları konusunda farklılıklar göze çarpmaktadır.
Türk müziği usûllerinin uygulamalarıyla birlikte sunulduğu ilk kitap olma özelliği taşıyan bu eserde usûller, mümkün olan en sade ve anlaşılır biçimde tanımlanmıştır. Her bir usûle örnek teşkil edecek bir eserin notası eklenerek eserlerin usûl vurarak öğrenimi hususunda yardımcı olması düşüncesiyle notaların başlangıç bölümlerine usûllerin darpları yazılmıştır. Usûllerin ana kalıp ve velvelelerinin kudüm vurarak uygulamaları yapılmış, yapılan uygulamaların video kayıtlarına kitaba eklenen QR kod ile kolay bir şekilde erişilmesi sağlanmıştır. Her bir videoda, kudümle yapılan uygulamalarla birlikte ilgili usûlün yazımı verilmiş ve kudüm darplarıyla birlikte usûl notaları renklendirilerek darpların kolay bir şekilde takip edilmesi ve öğrenilmesi amaçlanmıştır.
Sadık Yöndem, Mert Ergül Gitar, küçük yaş gruplarından başlayarak geniş kitlelerin ilgisini çeken bir çalgıdır. Müziğin her türüne yanıt verecek sanatsal derinliğe sahiptir. Folk müzikten, pop, jazz, rock müziğe kadar müziğin her türünü yorumlamaya uygun bir çalgıdır. Çalım şekli ve bazı fiziksel özelliklerine göre, akustik, klasik, flamenko, elektro, havaiiyen vb. gibi adlandırmalarla anılmaktadır. Bu kitaptaki düzenlemeler klasik gitar için yapılmıştır. Klasik gitar; repertuvarı, tınısı, armonisi, çalım teknikleri ile kendine has bir özellik göstermekte olup piyano gibi hem eşlik çalgısı hem de solo çalgı olarak kullanılabilmektedir. Üç buçuk oktavlık ses genişliği ile bas, eşlik ve solo tınılarını bir arada harmanlamak mümkün olduğundan oda müziği çalışmalarında kullanımı da oldukça uygundur.
Kitapta üç gitar için düzenlemelere yer verilmiştir. Notalar hem partisyon hem de partitür olarak sunulmuştur. Kitap iki bölümden oluşmaktadır. Düzenlenen eserler kolaydan zora doğru sıralanarak her düzeydeki öğrenci topluluklarının yararlanması amaçlanmıştır.
Kitabın; anadolu güzel sanatlar liselerinde yer alan orkestra derslerinde, eğitim fakülteleri güzel sanatlar eğitimi bölümlerine bağlı müzik eğitimi anabilim dallarında yer alan orkestra/oda müziği dersleri ile gitar eğitimi ve eşlikleme derslerinde, güzel sanatlar fakültelerinin müzik bölümlerinde eğitim gören gitar öğrencilerinin derslerinde ve özel müzik öğretim kurumlarında gitar topluluklarının repertuvar çalışmalarında yararlı olması beklenmektedir.
Mehmet Özberk Sanatın varlığı bir mekân ya da bir zamanla sınırlı değildir ve devamlı olarak belirli bir sosyokültürel bağlamda varlığını korumaya devam eder. Birbirleriyle sürekli etkileşim hâlinde olan sanat türleri -karakteristik özelliği, gücü ve sürekliliği ne olursa olsun- mutlaka tarihî ve manevi kültürün genel durumunu yansıtma görevi üstlenir.
Her sanat türü bir yandan kendine özgü ve benzersiz özelliklerini en üst düzeye çıkarmayı amaçlarken diğer yandan kendi anlamını ve sınırını genişletmek için farklı sanatların ifade yeteneklerini kullanma eğilimindedir. Bu noktada, aslında her sanat türünün birbirini tamamladığı, birbirinin eksik yanlarını giderdiği ve birbiriyle her açıdan daima etkileşim içinde olduğu söylenebilir.
Rus kültürü XIX. yüzyılda eşsiz bir konuma sahiptir. Çünkü bu yüzyılda Rusya'daki yazın, şiir, tiyatro, resim, müzik, mimarlık, heykel gibi insanda coşku ve heyecan uyandıran tüm sanat türleri büyük bir gelişim gösterir. Sanat, topluma önceden hiç olmadığı kadar yaklaşır ve ilerici hamlelerle toplumu kucaklar. Müziğin yazın dünyasına yansımaları böyle bir ortamda şekillenir. Rus yazarların eserlerinde; Rus bestecilerle, şarkıcılarla, oyuncularla, opera sanatçılarıyla yakın ilişkilerinin yansımaları ve etkilendikleri Avrupa klasik müziği ve bu müziğin temsilcileri açık bir şekilde yer alır.
Bu kitapta; Dostoyevski, Tolstoy, Turgenyev ve Çehov'un yaşamlarında ve öykülerinde müzik izleği incelenmiştir.
Tetıana Müsevitoğlu Akademisyen, ressam ve grafiker Tetiana Müsevitoğlu'nun XX. Yüzyıldan Günümüze Resim Sanatındaki Zaman Sembolü ve Zaman Kavramı başlıklı kitabı, zaman kavramı ve zaman sembolleri bağlamında yirminci yüzyıldan günümüze farklı sanat eserleri hakkında bilgiler sunuyor. Müsevitoğlu, sanatsal yaratıcılığın yeni yönlerini, sembolizm ve algı arasındaki farklı ilişkileri, yeni zaman sembolleri yaratmanın modern yollarını ve bunların sanat tarihi içerisinde izleyiciyle kurduğu ilişkiyi inceliyor. Batı sanatındaki çeşitli eğilimleri ve bu eğilimlerin sanatçılar ile sanatçı grupları üzerindeki politik, ekonomik, sosyal etkilerini ortaya koyuyor.
XX. Yüzyıldan Günümüze Resim Sanatındaki Zaman Sembolü ve Zaman Kavramı adlı bu çalışma; teknolojik ve bilimsel olarak gelişmiş bir dünyada da sembollerin modern sanatta etkisini yitirmediği, yeni şeyler arama arzusunda olan sanatçının kendini sembollerle ifade ederek yeni yollar keşfettiğini gösteriyor. Bu kitapla Müsevitoğlu, günümüz sanatında yeni zamanları ve sembolleri yaratmak konusunda okura ve sanat öğrencilerine yeni perspektifler açıyor.
Dr. Öğr. Üyesi Eylem Ejder
Ayşe Akbulut Başar Kent planlama başta olmak üzere sosyal ve beşerî bilimler alanında sıkça karşılaşılan “katılım” problem alanı için TÜBİTAK tarafından desteklenen bu çalışma ile bilimsel bir yaklaşım sunulmuştur. “Katılımcı AHP-TOPSIS” yönteminin stratejik mekânsal planlama için uygulanabilirliği, çalışma alanı olan Niğde üzerinden yapılan araştırma ile ortaya konmuştur. Gelecek adına bilinmezlerin arttığı, küresel ve yerel koşulların hızla değiştiği bir ortamda kentlerin geleceğini düşünmek daha da mühim bir hâl almıştır. Sürdürülebilir gelişme hedeflerinde ilerleyen gelişmiş dünya ülkeleri, bu bilinmezlikleri geliştirdikleri esnek alanlar ile daha rahat göğüsleyebilmektedir. Gelişmekte olan ülkemizin orta ölçekli bir Orta Anadolu kenti olan Niğde için bu perspektiften bir bakışla senaryo bazlı stratejik mekânsal planları hazırlanmıştır. Katılımcı AHP-TOPSIS yöntemiyle kentin gelişimine yön veren kurumların seçimleri bir arada analiz edilerek ideale en yakın olan sonuca ulaşılmıştır.
Katılımı değerlendirme, yönetişimi sağlama, fikir ayrılıklarını asgari müşterekte buluşturma adına uygulanabilecek bu yöntem ve çizilen yol ile de Niğde'nin artık yakınından geçilen bir kent olma kaderinin değişmesi ümit edilmektedir.
Durmuş Ali Açıkel, Mustafa Altın, Atila Dorum İnsanlığın var oluşundan günümüze kadar canlıların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla inşa edilen tesislerin yapımına, insanlığın ortadan kalkacağı güne kadar devam edilecektir. Bu inşa sürecinin her aşamasında da belli standartlarda ve kalitede yapı üretilebilmesi mevzusu yer alacaktır.
Günümüzde hissedilen standartlarda ve kalitede yapı üretilebilmesi için gerekli teknik elemanların, üniversitelerin ilgili bölümlerinde yetiştirilerek yeterli teknik eğitimin kendilerine verilebilmesi gerekir. Ülkemizde, bu eğitimin sağlanmasında kullanılan eserlerin, akademik çalışmalar bütününde çok değişik ve farklı alanlardan konuları içermesi; öğrencilerin ihtiyaç duydukları bilgileri tek bir kitapta bulabilme imkânını ortadan kaldırmaktadır. Elinizdeki eser, bu alanda ihtiyaç duyulan derli toplu kaynak kitap yetersizliğinden yola çıkılarak hazırlanmıştır.
Bu kapsamıyla kitap, Meslek Yüksekokulları İnşaat Programlarında okutulan Yapı Teknolojisi I ve II ders müfredatlarına ek olarak İnşaat Mühendisliği bölümlerinin yapı ve mimarlık bilgisi derslerinin müfredatına da uygundur. Bunun yanında kitap, piyasada inşaat işi ile uğraşan teknik elemanlara, yapı üretimi sırasında, teknik-şekilsel kılavuzluk yapabilecek bir eserdir.
Arya Biçen, Ayhan Bekleyen, Berfin Aydınalp, Berivan Özbudak Akça, Can Tuncay Akın, Dilan Kakdaş Ateş, Emine Ekinci Dağtekin, Fatma Meral Halifeoğlu, Furkan Aydın, Gizem Nur Özcan, Gülin Payaslı Oğuz, Hacı Abdullah Erdoğan, Hakan Demir, Hale Demir Kayan, Huriye Aslan, İdil Ayçam, Mehmet Cebe, Meltem Tekin Bayram, Merve İlhan, Mücahit Yıldırım, Nursen Işık, Serbülent Vural, Sevilay Akalp, Şakir Güler, Şefika Ergin Barınma ile başlayan mekân oluşturma süreci gerek özel gerek kamusal alan için kolektif belleğin yansımaları olarak devam etmiştir. Geçmiş zamanlarda yaşayan insanların medeniyetlerinin, inançlarının ve kültürlerinin yaşam akışında ortaya çıkan eylemleri, tasarım ürünlerini oluşturmaktadır. Mekân oluşturma süreci, barınma eylemi ile başlasa da zaman içerisinde giderek özelleşmiş ve her eylem için inşa edilen farklı kimlikler üstlenmiştir. Konut, gereksinimler ile birlikte özelleşerek ofis, hastane, kültür merkezi gibi mekânlara evrilmiştir. Binalar eskidikçe koruma kavramı gelişmiş, özel olanı geleceğe taşıma kaygısı ve kamusal alanda ortak zaman ve eylemi yürütme isteği baş göstermiştir. Böylece mimarlık; kent, bölge ve ülke ölçeğinde, mühendislik; sosyoloji, tarih, psikoloji gibi birçok farklı disiplinlerle ilişkilendirilmiştir. Bu kitap ise mimarlık disiplininde geçmiş ve günümüze dokunabilen “modern” ve "tarihî" kent ölçeğindeki yapılı çevreler üzerine çalışmalar sunmaktadır.
Sabiha Kılınçarslan Bu kitabın temel amacı; görsel sanatlar eğitimi sürecinde etkin rol oynayan sanat eğitimcilerine, bilinen ve uygulananın dışında, farklı konu ve tekniklerin yanı sıra farklı malzemeleri de sürece dâhil ederek ders içeriğini zenginleştirmelerine katkı sağlamaktır. Bilinenin dışına çıkmak; bireylerin yaratıcılığını destekleyecek, uygulanan etkinlikler eğitimci ve öğrencilerin farklı bir bakış açısını yakalamalarını sağlayacaktır.
Sanat eğitiminde süreç, ağırlıklı olarak uygulamalardan oluşmaktadır. Uygulama bilgi, beceri ve tekniklerin kazandırılmasının yanı sıra; günlük hayatın çeşitli alanlarında kullanılan objeler, içinde yaşadığı çevrede bulunan doğal malzemeler ve çöp olarak gördüğü birçok nesnenin tasarım ve yaratım sürecinde kullanılması, öğrencilerin yaratıcılıklarını ve hayal güçlerini etkin bir biçimde kullanmalarına zemin oluşturacaktır.
Mahdi Vojdani Müziğe hayat veren, hayal kurmaktır. Ve hayallerinize ulaşmak için asla geç değildir. Kırk yaşından sonra müziği öğrenmeye başlayan büyük besteciler olmuştur. Hepiniz birer Mozart olabilirsiniz. Hedefinize ulaşmak için odaklanmanız ve planlamanız gerekiyor. Müziği öğrenmek, odaklanma ve zaman gerektirir. Öğrenmeye başlamak için bir plan yapalım ve ertelemeden şimdi başlayalım.
Bu kitap, orta ve ileri seviyedeki piyanistlerin sanatsal becerilerini geliştirmeleri için özenle hazırlanmış bir repertuvar, seçilen her parça ise sanatsal ifade için teknik zorluklar ve faydalı alıştırmalar sunmaktadır. Bu müzikal yolculukta özetlenen öğretici yöntemi benimseyerek bir müzisyen olarak kendinizdeki dönüşümü fark edeceksiniz.
Yaşam İçin Piyano Parçaları’nın müzikle yaptığınız eşsiz yolculuğunuzda her an yanınızda olan bir rehber; yeteneklerinizi bir kez daha keşfetmenizi sağlayan ve sizi ustalığa götüren bir anahtar olması dileğiyle…
Burcu Günay, Burhan Yılmaz, Canan Atalay, Denizhan Özer, Dilek Karaaziz Şener, Emine Demir, Ferhat Özgür, İbrahim Soner Özdemir, Levent Bayraktar, Lütfi Özden, Nilgün Yüksel, Özand Gönülal, Özkan Işık, Rahşan İnal, Tansel Türkdoğan, Zeynep Gürler
M. Rifat Sağlam Bu kitabın ana teması ve bu konudaki diğer yayınlara göre özgün olan kısmı, 5. Bölüm'de verilen İstanbul'daki gökdelenlere ait bilgilerdir. Araştırma Projesi sonucunda ele alınan yüksek yapılara ait, her yapıda aynı derecede olmasa da, yeterince bilgi ve belge bir araya getirildi. Elimizdeki bütün bilgileri yayınlamamız yer ve hacim açısından imkansız olduğundan, her bina için, belirli bir düzen içerisinde özet bilgiler verilmiştir. Yükseklik sırasına göre 27 gökdelene ait bilgileri bulacaksınız. Proje 2008 yılında bittiği için, bu tarihten sonra İstanbul'da yapılan yüksek yapılar bu kitapta bulunmamaktadır.
Konu yüksek yapılar olunca, hem yüksek yapıları diğerlerinden ayıran özellikleri hem de okuyucuya bu alandaki temel bilgileri bu eserde vermek istedik.
Tuba Sarı Bu eser; kentin dokusuna, altyapısına veya uzak yakın çevresine, silüetine etki eden yüksek yapı estetiği ve imge arayışlarına değinirken bütünsel bir bakış hedefler. Konut mimarisindeki yüksek yapı eğilimi; küreselleşme, ekonomide dışa açılım, kentleşme, konut ve yerleşim politikaları çerçevesinde irdelenir. İstanbul konut mimarisindeki düşey yoğun yapılaşmaya olan eğilimin sadece mimari parametrelerle değil; aynı zamanda ülkenin küresel ağ ilişkileri içinde takındığı tavır ve ekonomik kalkınma planlarıyla da oldukça ilişkilidir. İstanbul'da önceleri Şişli-Maslak aksında yoğunlaşan ve çoğunluğunu iş merkezleri ve otellerin oluşturduğu yüksek yapılar son yıllarda konut tipolojilerinde de baskın hâle gelerek başka kentsel odaklar yaratır. Özellikle, İstanbul çağdaş konut mimarlığında son dönemde egemen olan yüksek yapı gerçeğine değinilmesi bu açıdan önemli görülmekte ve yapılan uygulamaların hem yerleşim kararları hem de mimari tasarım kriterleriyle nasıl bir kentsel öge ya da model oluşturduğuna değinilmesi hedeflenir. 2000 sonrası dönem konut mimarlığı açısından biçim ve imge arayışları bağlamında tek bir mimari stilin aksine farklılaşma ve imge arayışlarının arttığı çoğulculuk dönemine işaret eder. İstanbul metropoliten alanındaki düşey yoğun yapılaşmanın en simgesel örnekleri bu dönemde görülmekle birlikte; yükseklik ve ölçek iddiası, farklı biçim ve imge arayışları ile küresel ikonik olarak nitelendiren yeni bir mimari anlayışın geliştiği görülür.
Ceyda Dalgıç Al Hayaller kurarız, renkli dünyalar...
Koşuşturmalı hayatımızda o hayallerin içine dalmak isteriz. Benim mutlu olduğum zamanlardan biridir sevimli keçe bebekleri rengârenk giydirip onlarla konuşmak.
Yün keçe iğneleme tekniği ile kolaylıkla yapabileceğiniz bebekleri kitabımda sizlerle tüm ayrıntılarıyla paylaştım. Sizler de yeni bir hobi edinip yaptığınız bebekleri sevdiklerinize armağan edebilirsiniz.
HAYAT PAYLAŞTIKÇA IŞIK SAÇIYOR…
Begüm Aylin Önder Bugüne kadar onlar hakkında milyonlarca haber, makale ve kitap yazıldı. Kimilerine göre mesafeli kimilerine göre ise teknolojinin esiriydiler.
Sahi kim bu bireyler?
Sınırların buharlaştığı, bilginin ise giderek özgürleştiği ve kontrolsüzce dolaşabildiği bağlantılı bir dünyada büyüyen bir kuşaktan bahsediyoruz; Z kuşağı! Namı diğer Dijital Yerliler! Elinizde tuttuğunuz bu akademik çalışma, teknolojiyi hayatın doğal seleksiyonu içinde doğal bir ihtiyaç olarak gören ve bilinenin aksine dünyayı değiştirebilecek güçleri olduğuna inanan ve bu konuda birbirinden farklı kaynaklara sahip, görsel birer öğrenici olarak karşımıza çıkan; fırsat eşitliği, adalet gibi konulara hassasiyet gösteren; ekosisteme duyarlı, aktivist ve görüşlerini sonuna kadar savunan, dünyanın en kalabalık nüfusunu oluşturan bu kuşağa yakın bir perspektiften bakıyor. Kuşağın sosyal sorunlara bakış açısını reklam tasarımları üzerinden bilişsel ve duygusal ilgilenimleri bağlamında ele alan çalışmada aynı zamanda uzman görüşlerine de yer veriliyor. Teknolojik yıkımların ardından değişen ve gün be gün yeniden yapılanan dünyada kendinden önceki kuşaklarla keskin çizgilerle ayrılan Z kuşağı konusu araştırma kapsamında tüm detayları ile ele alınıyor. Yapılan derinlemesine mülakat ve saha çalışmaları sonucunda eşitlik temasına bağlı grafik ürünler üreten bu çalışmanın iletişim, grafik ve reklam dünyasına yeni bir bakış açısı kazandıracak bulgular ile bezendiği düşünülüyor.
Sefa Ersan Kaya Şu an baktığınız bu kitap, yazının sanat eseri oluşunu Gutenberg'den çok öncesi ve sonrasına kadar tüm önemli karakterleriyle ele alıyor.
“Zanaattan Sanata Tipografi” kitabı, el yazması kitaplardan hareketli matbaaya geçiş sürecini; Gutenberg'in Blackletter'inden Roma'ya, İtalik'ten Eski Stil'e, Modern Serif'lerden Mısır'a ve Sans Serif yazı tiplerine kadar olan evrimi ayrıntılarıyla açıklıyor.
Harf basımından dijital font kütüphanelerine ve dijital tipografinin hayatımıza girmesine kadar olan dönemde neler yaşandı? Neden her karakter herkes için aynı anlama gelmiyor? Yazı karakterlerini gerçekten tanıyor muyuz yoksa sadece aşina mıyız? İmlecimizin ucundaki yazı karakterlerinin neler yaşadığı ve nasıl bir ortamda hayat bulduğu, gerçek hikâyeleriyle bu kitapta anlatılıyor.
Herhangi birinden bir yazı karakteri söylemesi istendiğinde verilen en yaygın cevap Helvetica olacaktır. Şüphesiz dünyanın en ünlü, en karizmatik, en minimal ve en cesur fontu?.. Bu özellikler, bizim yorumumuz mu? Yoksa İsviçre tasarımının bir özelliği mi? Neden birbirine ayırt edilemeyecek kadar benzer olan Helvetica ve Univers var? Harflerin arasındaki boşluk neden bu kadar önemli? Metin biçimlendirmeleri sorunu çözmüyor mu?
Herhangi bir font ile "Seni seviyorum." diyebiliriz; bu anlaşılır olur. Peki neden bu kadar çok fonta ihtiyaç duyuldu? Tüm bunları anlamak ve öğrenmek için tipografinin demir seslerinden ve ahşap tozlarından, beyaz parlak ekranlarımıza nasıl geldiğini ve bunun gibi birçok sorunun cevabını bu kitapta bulabilirsiniz.