Mimarlık ve Güzel Sanatlar \ 5-6
Mine Artu Mutlugün Bugüne kadar senaryo yazım teknikleri ve senaryonun ana yapısı üzerine sayısız araştırma yapılmış ve konu ile ilgili pek çok kitap yazılmıştır ancak senaryonun en önemli yapı taşlarından biri olan ve senaryonun iskeletini oluşturan “sahnenin temel yapısı” ve “sahne içerik tasarımı” konusunda yapılan çalışmalar oldukça sınırlı kalmıştır. Tutarlı, olay örgüsünü güçlendirecek, renklendirecek, ilginç, gerçek, günlük yaşama benzer kılacak sahneler, senaryonun en önemli dramatik tasarım aracıdır.
Hikâyenin/çalışmanın temeline aykırı olmayacak şekilde biçimlenen sahneler bütünü, senaryonun omurgasını oluşturur. Senaryodaki her bir sahne adeta minyatür bir senaryodur.
Senaryonun bütünü için uygulanan her tür çalışmanın senaryodaki her bir sahne için de uygulanması daha iyi bir senaryo için temel kural olarak düşünülmelidir.
Sıdıka Sibel Sevim Seramik dekorları, seramik üretiminin başladığı ilk çağlardan itibaren üretilen ürünlere farklı anlamlar yükleyerek estetik değerini arttırmıştır. Bunun yanı sıra insanların duygularını, düşüncelerini, güncel yaşamlarını anlatan önemli bir aktarım aracı da olmuştur. Başlangıçta ilkel yöntemler kullanılarak uygulanan seramik dekorları daha sonraları teknolojinin gelişmesiyle modern yöntemlerle de uygulanmaya başlanmıştır. Günümüzde sürekli gelişme gösteren seramik dekor yöntemleri ile seramik endüstrisinde seri üretimler yapılmaktadır. Sanatsal çalışmalarda ise teknik dekor yöntemlerinin yanı sıra el dekorlarının farklı etkileri ile de uygulamalar sunulmaktadır.
Bu kitapta seramik dekorları ve uygulama teknikleri başlangıcından itibaren kısaca tarihçesi, seramik dekor tasarımı ve amacı, sıraltı, sıriçi, sırüstü ve yaş çamurlar üzerine uygulanan seramik dekor çeşitleri ve bu dekorlarda kullanılan yöntemler, serigrafi dekorları, günümüz seramik sanatı ve endüstrisinde uygulanan dekor yöntemleri uygulama aşamaları ve örnekleri ile anlatılmaya çalışılmıştır. Seramik eğitimi gören tüm öğrencilere, bu konuya ilgi duyanlara ve seramik alanında çalışanlara kitabın yararlı bir kaynak olacağı kanısındayım.
Theodore Dimon SESİN ANATOMİSİNE VE MEKANİĞİNE
RESİMLERLE, AYRINTILI VE BİR O KADAR DA PRATİK TERİMLERLE
AÇIKLAYICI, KAPSAYICI VE TÜMÜYLE AYDINLATICI İLK YAKLAŞIM
Bu kitap, ses dediğimiz gizemli ve karmaşık vücut ürününün anatomisini ve mekaniğini anlaşılır ve özlü bir dille açıklamaktadır. Güzel bir şekilde resmedilen 100’den fazla ayrıntılı görüntü ile Sesin Anatomisi kitabı; dil ve konuşma terapisi bölümü öğrencilerine, şan eğitmenlerine, profesyonel şarkıcılara, aktörlere ve sesle ilgilenen herkese nefes alıp verme, yutak, gırtlak (laryngopharynx), boğaz, yüz ve çenenin karmaşık anatomisi hakkında rehberlik eder. Alanında uzman uluslararası kabul görmüş ve Alexander tekniğinde uzman olan Theodore Dimon, araştırılmaya muhtaç bu alanı erişilebilir ve anlaşılması kolay hâle getirmiştir.

THEODORE DIMON’UN ÖNCEKİ DİĞER KİTAPLARINA ÖVGÜ
“Theodore Dimon’un, Senin Vücudun, Senin Sesin kitabı, ses üretiminin teknik gizemlerini çözmede ve aydınlatmada eşsiz bir kaynaktır. Bu kitap “ses tekniği” adı altında günümüzde var olan birçok yanlışı ortaya çıkaran olgusal, mantıksal, nesnel ve pratik bir sonucu bizlere kazandırmaktadır. Şarkı söylemeyi gerçekten merak eden herkes, vücudun sesi en spontane ve doğal bir şekilde nasıl ürettiğine dair fevkalade aydınlatıcı gerçekleri bu kitapta bulacaktır”. / Malcolm Walker, Conservatiore National Supérieur de Musique et de Danse Paris’te Ses Profesörü
“Theodore Dimon, sadece kapsamlı araştırma veya eser değil aynı zamanda son 30 yılın hareket ve tutum pratiği ve çalışmalarına yönelik deneyimsel bilgiye de dayanan harikulade aydınlatıcı ve faydalı bir kitap yazmıştır. The Body in Motion’ı vücut hareketleri üzerine çalışanlar ve dansçılar yanı sıra aynı zamanda sanatçılar, beden eğitimcileri, kişisel antrenörler ve insan vücudunun muhteşem tasarımıyla ilgilenen herkes için şiddetle tavsiye ediyorum”. / Seymour Simons III, EdD, Winthrop University, Rock Hill South Carolina’da Sanat Tarihi Profesörü
“The Body in Motion kitabı, insan vücudunun anatomik tasarımı için kapsamlı bir rehberdir ve vücut sistemlerinin, işleyen, akıllı, üreten müstesna yapısının oluşturduğu teknolojik ve sanatsal başarıyı ortaya koymaktadır. Eşsiz illüstrasyonlar içeren ve teknik jargondan arınmış olan The Body in Motion, anatomi üzerine işlevselliğimizin daha derin bir şekilde anlaşılmasında önemli bir eser olarak karşımıza çıkıyor. Eserin yararlı olacağını düşünerek tavsiye ediyoruz”. / Yoga Magazine
Begüm Aytemur, Evrim Onay, H. Yılmaz Küçüköncü, M. Kayhan Kurtuldu, Şevki Özer Akçay, Ülkü Sevim Şen, Yavuz Şen, Zühal Dinç Altun Sınıf eğitiminde müzik öğretimi adlı bu çalışmada, eğitim ve müzik alanları iç içe ele alınmış, 2018 yılında güncellenmiş olan son öğretim programında belirtilen kazanım ve öğretim yaklaşımları dikkate alınarak, çeşitli etkinlik örnekleriyle zenginleştirilmiş bir içerikle oluşturulmuştur. Çalışmada müzik eğitimi alanında hizmet vermekte olan akademisyen ve araştırmacı sekiz farklı yazar tarafından oluşturulan; “Müziğin tanımı ve temel özellikleri”, “Müzik eğitiminde kullanılan öğretim yaklaşımları ve nota öğretimi”, “Temel eğitim sürecinde ilkokul müzik eğitimi”, “İlköğretim müzik eğitiminde kullanılan materyaller, çalgılar ve okul şarkılarının çalgılara aktarımı”, “Şarkı öğretiminde eşlik çalgısı kullanımı”, “İlköğretim müzik eğitiminde oyun, dans ve drama”, “Müzik dersi etkinliklerinin diğer disiplinlerle ilişkilendirilmesi”, “ilköğretim müzik eğitiminde müzik-estetik ilişkisi ve müziksel beğeninin geliştirilmesi” ve “İlköğretim kaynaştırma eğitiminde müzik öğretimi” adlı dokuz bölüm yer almaktadır. İlköğretim döneminde çocuğun yaşamında müziğin yeri, önemi ve uygulama alanları çok çeşitli yönleriyle ele alınmıştır. Sınıf eğitimi alanında yer alan diğer kaynaklardan farklı olarak konular içerisinde kaynaştırma eğitimine de yer verilmiş olup, müzik ve özel eğitim alanlarında ihtiyaç duyulan disiplinler arası çalışmalara katkı sağlamak amaçlanmıştır. Bazı bölümlerde yazarların kendi bakış açılarından ele alarak hazırladıkları çeşitli etkinlik/ çalışma örneklerine yer verilmiştir. Bu örnekler, müzik öğretmenine (ya da sınıf öğretmenine) yol göstermesi, fikir vermesi amacıyla hazırlanmıştır. Öğretmenlerin dersi işleyiş stratejilerine uyumlu olacak şekilde faydalanmalarını umarız. Ayrıca kitabın bazı bölümlerindeki görsel-işitsel örnekler, şekiller ve etkinliklere ilişkin yazılı/basılı içeriklerin gösteriminde ve/veya dinletilmesinde kolaylık olması amacıyla karekod uygulamasına yer verilmiştir. İlgili bölümdeki karekodun aracılığıyla, materyale dijital olarak erişmek de mümkün olacaktır.
Bu kitapta, müzik ve eğitim alanlarında öğrenim görmekte olan öğretmen adaylarına, sınıf öğretmenlerine ve müzik öğretmenlerine ayrıca bu iki alanda güncel çalışmaları takip eden, ilgi duyan tüm eğitimci, araştırmacı ve okurlara faydalı olmak hedeflenmiştir.
Abdullah Mert, Adem Yılmaz, Beril Özer, Betül Hande Doğan, Burak Medin, Cenk Demirkıran, Derya Çetin, Dilan Çiftçi, Enderhan Karakoç, İkbal Bozkurt Avcı, M. Çağlar Kurtdaş, Nermin Küçüksönmez, Nuri Paşa Özer, Osman Çakır, Özlem Özgür, Salih Gürbüz, Vildan Keleşoğlu Dünyanın en önemli ve aynı zamanda en çok tüketilen sanat formlarından biri olan sinema, içinden çıktığı toplumun kültürel ve yapısal özelliklerini yansıtmanın yanında toplumsal anlamların üretilmesinde ve sürdürülmesinde önemli rol oynar. Bu nedenle filmsel anlatılar izleyicisini; duygusal, psikolojik ve pedagojik olarak etkilemenin yanında toplumsal yaşamın nasıl işlerlik gösterdiğine dair birçok veriyi sunar. Dolayısıyla bu kitap; sanat, sinema ve toplum arasındaki ilişkiye dair sosyolojik bakış açılarını tartışan bir grup akademisyenin özverili çalışmalarını içermekte, sinemanın parçası olduğu toplumu anlamada nasıl kullanılabileceğine dair önemli saptamaları okuyucuya sunmaktadır. Keyifli okumalar dileriz.
Serdar Gezer Kitapta, Foucaultcu kuramdan hareketle öznel deneyimin inşası yoluyla öznenin inşasının kuramsal çerçevesi çizilmiş; öznenin inşası ilk önce aile kurumunda başladığı için, aile içerisinde itaatkâr öznenin inşası süreçlerindeki teknolojileri, bu süreçteki iktidar formları ve bunların söylemsel olan ve söylemsel olmayan pratikleri Yeni Türkiye Sanat Sinemasında merkezî meselesi aile olan filmler üzerinden, bu filmlerin izleyici özneyi itaatkâr özne olarak inşa edebilme imkânları da göz önünde bulundurularak çözümlenmiştir.
Özne inşasını açıklamada, Foucaultcu kuramsal çerçeveden yararlanıldığı için film çözümlemesinde Foucaultcu söylem analizi yöntemi kullanılmıştır. Foucaultcu söylem analizi (FSA), Foucault'nun kuramından hareketle, verili söylemleri önce teşhis etmeyi, ardından bu söylemleri meydana getiren iktidar mekanizmalarını ve pratiklerini ortaya çıkarmayı ve bütün bunların inşa ettiği hakikatlerin ve her türden verili genel kabullerin tarihsel kurgu olduklarının anlaşılması süreçlerini kapsamaktadır.
Çözümleme neticesinde filmlerde, ailenin itaatkâr özne üreten bir makine gibi çalıştığı; filmlerdeki ailelerin boyun eğdirmenin, tahakkümün, mikro iktidar ilişkilerinin, disiplin etmenin, ihanetin, sıkıntıların, şiddetin merkezî ve zorunlu mekânı olarak kurulduğu görülmüştür. Ayrıca filmlerde, ailenin itaatkâr özne üreten bir makine gibi çalıştığı; filmlerde uygulanan disiplin tekniklerine ve tahakküm durumlarına ise birkaç istisna karakter dışında direnişin olmadığı ortaya koyulmuştur.

Aytekin Can, Erhan Yıldırım
Mustafa Evren Berk Sinema, gerek yaratım süreci, gerekse ortaya çıkan ürün bağlamında özel ve görsel efektler vasıtasıyla insanların hayallerindeki duygu ve düşüncelerin perdeye aktarıldığı bir alandır. 1895’te İskoç Kraliçesi Mary’in İdamı adlı filmle başlayan özel efekt serüveni, teknolojik gelişmeler ve ihtiyaçlara göre şekillenen efekt uygulamalarının kullanımıyla sinemanın anlatımı konusunda tahmin edilemeyen boyutlara ulaşmıştır. Bu bağlamda araştırmada, özel ve görsel efektin ne olduğu ve arasındaki farkları araştırma sürecinde açıklanmıştır. Özel efektlerin tarihi gelişim süreci aynı zamanda görsel efektlerin uygulama alanlarına yer verilmiştir. Çalışma sonucunda Hollywood Sinemasından ve Türk Sinemasından 2008 ve 2012 yıllarına ait örneklemler olarak seçilen filmler, kamera arkası görüntülerden hareketle mizansen eleştirisi analiz yöntemiyle belirlenen parametreler doğrultusunda çözümlenmiştir.
A. Kerem KABAN Ses gizlice, görüntüyü belli işlevlerinde yalnız bırakmıştır; Ses görüntünün doğasını değiştirmiş olmasına rağmen, görüntünün dikkati çeken ana eksenine el sürmemiştir. Yani sesin nicesel evrimi, görüntüyü yerinden etmemiştir. Özellikle de sesin, yansıyan görüntüde görmemiz istenen şeyi, gösterme gücüne sahip olduğu da hatırlamak gerekir.
Kitap, Görsel-İşitsel birliktelik gerçekliğini, yani bir algının diğer algıyı etkileyip değiştirdiğini göstermeye çalışacaktır. Aynı anda hem görüp hem duyduğumuzda hiçbir zaman aynı şeyi görmeyiz ya da aynı şeyi duymayız. Belki bu yüzden görmek ve duymak arasındaki sözde gereksizlik ve güçler arasındaki tartışmalı ilişkiler gibi eski varsayımlarımızın ötesine geçmenin zamanı gelmiştir artık!
Eyüp Al Sinema sanatsal, ekonomik, politik ya da farklı açılardan birçok değere sahip olmakla birlikte teknolojik bir araç olmasından dolayı anlamının
ve konumunun nerede bulunduğu da dikkatle incelenmelidir. Sinemayı anlamlandırmak için teknolojiyi, diğer iletişim araçlarını ve süreçlerini de hesaba katmak gerekir. Dolayısıyla sinema, tarihin belirli bir döneminde, belirli bir ideoloji, bakış açısı ve dünyayı kavrama biçiminin yansıması olarak insanın zaman-mekan tecrübesini şekillendirir. Bu süreçte sinemanın içinde bulunduğu dünyadan, ideolojiden ve kültürden bağımsız olarak ele alınması mümkün olamayacağı için araçları var eden modern bağlamın da tartışmaya dahil edilmesi gerekir. Bu eserde; içeriğe ait tüm unsurlar elenerek, teknolojik determinist bir perspektiften hareketle, teknolojik bir araç olarak sinemanın yarattığı zaman ve mekan tecrübesine odaklanılmaktadır.
Orkun Öngen Sinema ve tiyatro sanatlarındaki temsil biçimlerinin çözünmesi, günümüz kültürünün içinde yer aldığı toplumsal fabrikanın her şeyi birbiriyle eşitleyen, standardize eden, tek tipleştiren yapısından kaynaklanmaktadır. Otomasyonla standardize edilmiş bir üretim organizasyonunun sanat anlayışı da standardize edilerek otomatizasyonlaştırılmış olacaktır. Dolayısıyla böylesine bir üretim organizasyonunun bilinç endüstrisi aracılığıyla eğittiği zihinler, otomatlaşmış performanslar ile standardize edilmiş senaryolar talep eder. Bu durum, sanatın savunduğu hakikat anlayışı ile var olan realite arasındaki yarılmanın giderek daha da artmasına neden olmaktadır. Bu yarılma aynı zamanda toplumu oluşturan bireylerin kamusallık anlayışının çözüldüğünü gösterir. Fakat bu çözülme, birbirinden ayrılıp dağılma şeklinde değil bir şeyin olmaması gereken başka bir şey içinde zorla emülsiyona maruz bırakılarak çözünmesi şeklinde gerçekleşmektedir. Bu durum, Baudrillard'ın tabiriyle karşı fazlarla sürekli tekrarlanan sonsuz bir döngü yaratır. Tüketim kültürü içerisinde emülsiyona maruz kalan kitleler toplumsal bir infial hâli içerisindedirler. Arz-talep döngüsünün fasit dairesine sıkışmış öfkeli kalabalıklar, için için kaynayan simüle edilmiş bir gerçeklik fantazmagorisi içindedirler. Bu sıkışma hâli çözünmekte olan bir toplumun göstergelerini yansılar. Dolayısıyla sinema ve tiyatro sanatlarında temsil edilenin/gösterilenin doğasından kaynaklanan temsil edimi de çözünmeye uğrar. Bu kitap, böylesine bir çözünmenin etkisi altında kalan sinema ve tiyatro sanatında meydana gelen durumları diğer bir ifadeyle sine-teatral çözünmenin kıyısında olanları, olmuş olanları ve olacak olanları göstermeye/resmetmeye çalışacaktır.
Hüseyin Benli SolidWorks en yaygın olarak kullanılan üç boyutlu katı modelleme yazılımıdır. SolidWorks temel olarak bir bilgisayar destekli tasarım (3D CAD) olmasının yanında üzerinde barındırdığı test ve modül sistemleri sayesinde pek çok sektörde kullanılan bir programdır. AutoCAD kullanıcılarının çoğu, iki boyuttan üç boyuta geçiş için SolidWorks'ü tercih etmiştir. Bunun sebebi AutoCAD dosyaları ile en uyumlu 3D CAD yazılımının SolidWorks olmasıdır. SolidWorks makina, mobilya, plastik/sac kalıpçılığı, otomasyon, mekatronik, endüstriyel ürün tasarımı gibi birçok alanda kullanılmaktadır. SolidWorks ile katı parça tasarımı, yüzey modelleme, montaj, sac metal tasarımı, katı modelden teknik resim görünüşleri çıkarma, katı model montaj parçalara animasyon yaptırma ve kalıp tasarımı gibi işlemler başarı ile yapılmaktadır. Birçok üniversite, meslek yüksekokulu ve teknik lisede eğitimi verilmektedir. Hazırlanan bu kitapta SolidWorks ile tekli üç boyut ve çoklu (montaj) parçaların çizimi detaylı ve ayrıntılı olarak anlatılmıştır.
Turhan Yörükân Şehir, Konut ve Mahremiyet’i oluşturan yazıların büyük bir kısmı daha önce çeşitli dergilerde yayımlanmış yazılardan seçme yapılarak sosyolojik ve sosyal psikolojik, daha belirgin bir ifade ile sosyolojik bir sosyal psikoloji görüş açısıyla şehirsel yapı, şehir yenilenmesi, kentsel dönüşüm ve yarattığı problemler, normsuzluk, suçluluk, nüfus yoğunluğu, şehirsel yozlaşma, şehir çevresinin bozulması, konut, konutta yoğunluk, beden ve ruh sağlığı, kişisel ve kamusal alan ile mahremiyet konularına; şehir ve konutlarda pek farkına varmadan yaşadığımız çeşitli problemlere dikkat çekmek ve halkımızı aydınlatmak amacıyla hazırlanmıştır.
Kitabın yazarı Turhan Yörükân, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’nde eğitim görmüş, Felsefe Bölümü’nde Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı’nın uhdesinde faaliyet gösteren İlim Tarihi Kürsüsü’nden 1950 yılında mezun olmuş ilk kişidir. Mezun olduğu yıl açılan asistanlık sınavını pekiyi derece ile kazanarak Psikoloji ve Pedagoji Kürsüsü’nde göreve başlamıştır. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde psikoloji ve pedagoji, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde sosyoloji, sosyal psikoloji ve araştırma metodolojisi dersleri vermiştir. Edebiyat Fakültesinde bulunduğu sırada başladığı Yüksek Savunma Akademisi'ndeki konferanslarına İmar ve İskân Bakanlığında görev yaptığı dönemde de devam etmiştir. 47 yaşında emekliye ayrıldıktan sonra da ilmî çalışmalarını sürdürmüştür. Turhan Yörükân, otuzun üzerinde kitabın yazarı ve editörüdür. Bilimsel dergilerde yayımlanmış pek çok makalesi bulunmaktadır.
Nusret Şekerdağ Öncelikle, su alma yerinden alınan su, bir şehre isale boru hattı ile götürülür. Bu isale hattı ile su götürülürken, bazı yerlerde basıncı kırmak için maslak bazı yerlerde ise suyu yüksek bir kota yükseltmek için pompa ve şehre giriş yerlerinde de hazne gibi elemanlar inşa edilir. Hazneye gelen su buradan şehir şebekesine verilir. Şehir şebekesinden evlere su verilir ve bu su atık su olarak kanalizasyon sistemine geri döner.
Bu kitapta; su alma sistemlerinin boyutlandırılması ve projelendirilmesi, isale hattının hidrolik hesapları ve bu hattın boy ve en kesitleri çizilerek hattın üzerinde meydana gelen basınçların ve pompaların yer ve gücünün hesaplanması, su haznelerinin suyu nasıl dengeledikleri, kotları ve hazne hacmi miktarının ne olması gerektiği, hazneden sonra şebekeye giren suyun şebekedeki basınçları, şebeke borularının hesaplanması yapılmaktadır.
Ayrıca su, kullanıldıktan sonra şehir kanalizasyon sistemine verilir. Kanalizasyon sistemi nasıl döşenir? Hidrolik hesabı nasıl yapılır? Yağmur suyu kanallarının hesabı nasıl yapılır? Bütün bu hesapları, bu kitapta bütün ayrıntısıyla bulmak mümkündür. Ayrıca kitaba, uygulamalı gerçek bir örnek konulmuştur.
Kitabın, inşaat ve çevre mühendisleri için faydalı olacağını düşünüyoruz.
Burak Korkmazyürek, Burcu Onat, Burcu Uzun, Erkan Polat, Kemal Mert Çubukçu, Muhammed Özgür Oğuz, Yasemin Şentürk Gelecek nesillerin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı, küresel iklim değişikliği ve doğal kaynakların hızla tükenmesi tehlikesi nedeniyle tehdit altındadır. Küresel enerji tüketiminin en az %60'ı kentlerde gerçekleşirken, tüketilen tüm kaynakların en az %30'undan inşaat sektörü sorumludur. Bu bağlamda, kentler ve toplumlar, üretim ve tüketim tarzlarında hızlı ve köklü bir değişim geçirme zorunluluğuyla karşı karşıyadır.
BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferanslarının (COP) yıllık raporları, küresel ısınmada geri dönülemez eşiğe çok yaklaşıldığının, devlet bürokrasilerinin hantallığının, kısa vadeli çıkar çatışmalarının gelecek nesillerin yaşama hakkını âdeta yok saydığının ispatı niteliğindedir. Buna karşın giderek gelişen sivil küresel iklim hareketinin daha da büyütülmesi ve tüm dünya toplumları geneline yaygınlaştırılması hayati önem kazanmaktadır; küresel iklim değişikliği ile başa çıkma mücadelesi sadece devlet yönetimlerinin inisiyatifine ve uluslararası ilişkilerin hantallığına bırakılamayacak kadar yaşamsal ve elzemdir.
Bu kitap, bu perspektifle çağrısı yapılan ve “Sürdürülebilir Kent Planlama Ekseninde” ekoloji, ekonomi, toplum üst temaları altında çeşitlenecek bir serinin başlangıcını oluşturan kolektif ve bilimsel bir eserdir. Tüm başvurular editoryal değerlendirme sürecinden geçmiş, kitapta yer alan her bir çalışma, bilim kurulu tarafından kör değerlendirme yöntemi ile kritik edilmiştir.
Yayının en önemli hedefi akademik bilginin, akademik mecranın ötesine taşınarak toplumun her kesiminin erişimine sunulmasıdır.

Ufuk Fatih Küçükali, Hilal Türkdoğdu “İnsan demek, şehir demektir.” / W. Shakespeare

“Sürdürülebilir Kentsel Tasarım Kriterleri - İstanbul için Öneriler” isimli kitapta ilk olarak kentsel tasarım kavramı ve kentsel tasarım kriterleri ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Ardından İstanbul'da belirlenen dört çalışma bölgesi bu kriterlere göre analiz edilmiş ve söz konusu bölgeler için kapsamlı ve ayrıntılı kentsel tasarım öneri ve çözümleri getirilmiştir.
Bu kitabın; başta Mimarlık, Peyzaj Mimarlığı, Şehircilik ve Kentsel Tasarım bölümlerinde eğitim gören lisans ve lisansüstü öğrenciler ve alana ilgi duyanlar için faydalı bir kaynak olması ve ders kitabı olarak okutulması; ayrıca bir dünya markası olan İstanbul kentine ilgi duyanlar ve İstanbul ile ilgili araştırma yapanlar için de başvuru kaynağı olması amaçlanmıştır.
E. Esra NANE Hiçbirimiz binbir emek vererek diktiğimiz, açmasını sabırsızlıkla beklediğimiz, günlerce sulayıp gübrelediğimiz çiçeklerimizin, çimlerimizi ve ağaçlarımızın bir böcek tarafından yenmesini, sararıp solmasını, kurumasını ya da bir mantar hastalığı yüzünden şeklinin bozulmasını istemeyiz.
Elinizde tuttuğunuz bu kitap emeklerinizin sonucuna ulaşmanız, para, emek ve sabır harcayarak oluşturduğunuzun bahçenizin uzun yıllar sağlıklı yaşaması için rehber niteliğindedir. Size yol gösterecek bir kaynaktır.
İçinde huzurlu ve mutlu yaşayacağınız rengarenk bahçeniz olması dileğiyle..
Sibel ECEMİŞ KILIÇ Şehir plancısı, basit bir bakış açısıyla yerin üstündeki kentsel gelişimi planlayan, yönlendiren kişidir. Ancak altyapısız bir kentin var olamayacağı gerçeği, plancının altyapı ile zorunlu ilişkisini kurar. Plancı; hem doğrudan kendisinin ürettiği kararlarla altyapıya ilişkin projelerinin biçimlenişini, maliyetlerini etkiler, hem de altyapıya ilişkin gelişimler planlamanın nesnesi olan kenti etkilediği için kenti kavramaya yönelik analizlerinde altyapının mevcut durumunu ve olası gelişim potansiyelini değerlendirmek zorundadır.
Kentsel altyapı tarihinin, kent tarihi kadar eski olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Çünkü altyapısız bir kentin varlığından söz etmek mümkün değildir. Bununla birlikte kentlerin gelişimden daha hızlı bir biçimde altyapı gelişmiş/çeşitlenmiştir ve bu gelişme eğilimi giderek hızını artırarak devam etmektedir. Bu gelişim eğilimi kentin mekânsal yapısı kadar kentte var olan sosyal-ekonomik yaşantıyı dönüştürmektedir. Bu durum kent plancılarının altyapı-kent ilişkisini daha doğru saptamaya/kavramaya yönelik bilgi birikimini artırmasını zorunlu kılmaktadır.
Diğer yandan kentleşmenin bugün ulaştığı boyutla, sadece yakın çevresinde değil küresel düzlemde çevreye etkileri önemli bir tartışma konusudur. Bu durum, kentsel teknik altyapıya ilişkin konuların sadece mühendislik boyutu ile değil ekolojik boyutu ile de ele alınması gerekliliğini gündeme taşımaktadır. Altyapı daha sürdürülebilir/yaşanabilir kentlerin planlanması ve tasarlanması hedefi içerisinde önemli bir parametre olarak ortaya çıkmaktadır. Bu kitap, özellikle kent plancılarının, altyapı ile kent, kentsel altyapı ile kent planlama ilişkisi üzerine bu paralelde düşünmesini sağlamaya yönelik olarak hazırlanmıştır.
Alpaslan Aliağaoğlu, Abdullah Uğur Şehirler, bünyelerinde barındırdıkları yoğun nüfusla birlikte merkezî konumları ile ürettikleri mal ve hizmetlerin çeşitli olması nedeniyle çevresindeki nüfusu da kendilerine bağlayarak, dünyadaki nüfusun çok büyük bir bölümünü doğrudan ya da dolaylı olarak etkilerler. Bu nedenle şehirler, doğası gereği kompleks ve hızla değişen bir yapıya sahiptirler. Bu yüzden şehirlerin planlanması zor, sorunları da fazla ve çeşitli olmaktadır. 1990’lardan itibaren gittikçe etkisini artıran küreselleşme de şehirlerin bu yapısını daha da karmaşık hâle getirmiştir.
Şehirlerin sorunlarının çözümü ve sağlıklı bir şehir gelişiminin sağlanması ancak şehirlerin çok yönlü olarak analiz edilmesiyle mümkündür. Eldeki bu çalışma, uzun bir geçmişe ve hızlı bir değişime sahip olan şehri ve bunu konu alan şehir coğrafyası konularını güncellemeyi ve şehirlerin çok yönlü olarak analiz edilmesine katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Fahri APAYDIN Günümüz dünya ekonomi sisteminde şehirlerin üstlendiği misyon daha da gelişmekte ve ülkelerin kalkınmasında şehirlere önemli görevler yüklenmektedir. Buna bağlı olarak ülkelerin önde gelen şehirleri arasında, turizmden ve ulusal ve uluslararası yatırımlardan daha fazla pay alma konusunda yoğun bir rekabet yaşanmaktadır. Bu rekabet daha fazla kaynak elde etme, başka yerlerdeki iş yerlerinin şehirlere taşınması, daha fazla yatırım çekme, daha fazla ziyaretçi çekme ve hatta daha fazla yerleşimci çekme alanlarında yoğun olarak görülmektedir. Bu yoğun rekabet ve insanların, paranın ve ürünlerin ülkeler ve şehirler arasında serbestçe dolaşabilmesi, şehirleri daha cazip yerleşim birimleri haline getirerek yukarıda sayılan unsurların gerçekleştirilmesinin yanında, yerli halkın şehirden ayrılmaması için tatmin ve mutlu edilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda şehir yöneticilerinin, şehre değer katmada önemli rolü olan pazarlama ilke ve yöntemlerinden daha fazla yararlandıkları görülmektedir.
Bu kitap, pazarlama biliminin geliştirdiği ilkelerin ve yöntemlerin şehir pazarlamasında ve şehirlerin markalaştırılmasında nasıl uygulanabileceğini incelemektedir. Bu amaçlinsanların bir şehre yatırım, şehri ziyaret etme ya da yerleşme kararı alırken geçirdikleri karar verme süreçleri incelenmektedir. Kitapta ayrıca şehirlerin pazarlanmasında uygulanabilecek stratejik pazarlama planlamasına değinilmektedir. Buna ilave olarak şehrin stratejik imaj yönetiminin nasıl etkin bir şekilde yapılabileceği de analiz edilmektedir. Kitapta ayrıca, şehirlerin insanlarla kurdukları iletişim biçimleri, iletişimde kullandıkları araçlar ve bunların planlanması anlatılmaktadır. Dünya ekonomilerinde yaşanan değişiklikler şehirler için yeni fırsatlar doğururken bir taraftan da tehditler yaratmaktadır. Şehirlerin yönetiminde etkili olan kişilerin rekabetçi bir ortamda ortaya çıkan yeni fırsatları ve tehditleri nasıl yönetebilecekleri de kitapta analiz edilmektedir. Bir hizmet endüstrisi olan turizmin şehirlerin pazarlanmasında önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu nedenle kitapta aynı zamanda turizmle ilgili gelişmekte olan bazı trendlere ve gelişmelere de değinilmektedir. Şehirlerin markalaşmasına ve pazarlanmasına şehirlerde düzenlenen kültürel faaliyetlerin nasıl katkıda bulunduğu ve bazı şehirlilik kavramları ve onların şehir pazarlamasındaki rolleri de kitapta incelenen konular arasındadır.
Ahmet Yazar, Anzavur Demirpolat, Elif Karakurt Tosun, Erdi Aksakal, Esra Işık, Gül Aktaş, Harun Biçakcı, Kadir Şahin, Kerem Özbey, Levent Taş, M. Yavuz Alptekin, Mustafa Poyraz, Nilüfer Öztürk Aykaç, Selin Bitirim Okmeydan, Yaşar Erjem Bu çalışma “şehir sosyolojisi” üzerine metodolojik olarak Türkiye'de yapılmış en kapsamlı çalışmalardan birisidir. Kitapta, on dört bölümde işlenmiş on altı başlık bulunmaktadır. Zira bölümlerden ikisi iki ayrı başlıktan oluşmaktadır. Bununla birlikte kitap Efradını cami, ağyarını mani bir tarzda titizlikle yazılmış olup kitabın hacmini ve sayfa sayısını artıracak gereksiz konu ve tartışmalara girilmeksizin, bir Şehir Sosyolojisi kitabında bulunması gereken konu ve hususlar her bir bölümün yazarı tarafından ustalıkla işlenmiş bir uzmanlık eseridir. Editörün yazdığı iki bölüm hariç, her bir bölüm, Türkiye'deki on beş farklı üniversiteden konunun uzmanı farklı bir akademisyen tarafından kaleme alınmıştır. Kitap, üniversitelerin Sosyoloji, Kamu Yönetimi ve Mimarlık gibi bölümlerinde ilgili derslerin eğitim materyalini sağlayabilecek metodolojiye sahip olduğu gibi Kent, Kentleşme ve Kent hayatının farklı boyutlarını araştıran çeşitli düzeylerden akademisyen ve araştırmacıların konu özelindeki bilimsel bilgi ihtiyacını karşılayabilecek derinlikte ve son olarak bu konuları bilimsel kitaplardan okuyarak nitelikli bir malumat edinmek isteyecek meraklı okuyucuların ihtiyacını da karşılayabilecek sadelikte komple bir kitaptır. Kitabın içerisinde yer alan ve on dört bölümde işlenen on altı ana başlığa göz atıldığında bu husus daha iyi anlaşılabilecektir.

• KENTİN DOĞUŞU VE GELİŞİMİ
• KENT SOSYOLOJİSİNDE TEMEL KAVRAMLAR
• SELÇUKLU'DAN CUMHURİYET'E ANADOLU TÜRK KENTLEŞME DENEYİMİ VE KENTSEL MEDENİYETİMİZİN TEMEL KARAKTERİSTİKLERİ
• SELÇUKLU VE OSMANLIDA ZANAATKÂRLARIN KENTLEŞMEYE VE KENT KÜLTÜRÜNE KATKILARI
• KENT KURAMLARI
• KENTLEŞME VE MODERNİTE
• KENT HAYATI VE KENT KÜLTÜRÜ
• BİR KENTLEŞME DİNAMİĞİ OLARAK GÖÇ
• KENT, KAPİTALİZM VE İKTİSADİ HAYAT
• KENTSEL YOKSULLUK
• KENT(LEŞME) VE SİYASET
• KÜRESEL KENTLER
• MODERN KENT, SANAYİLEŞME VE GECEKONDU
• SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ÇEVRE VE KENT(LEŞME): SÜRDÜRÜLEBİLİR KENTLEŞME
• KENTSEL DÖNÜŞÜM VE SOSYAL ADALET
• YENİ KENTLEŞME TRENDLERİ VE GELECEĞİN KENTLERİ
Ayda Yörükan, Turhan Yörükan Değişik kültürlere veya tali-kültürlere mensup her türlü insanın bir arada ve sıkışık bir şekilde yaşadığı şehirlerde ortaya çıkan sosyo-kültürel yozlaşma, suç, intihar, ruhsal bozulma, aile çözülmesi, beden sağlığının yanında çevre kirliliği, trafik yoğunluğu, gecekondulaşma, işsizlik gibi problemler şehir sosyolojisini en kapsamlı sosyoloji dalı haline getirmektedir. Bu durum da problemlerin çözümünde şehir sosyologlarına önemli görevler yüklemektedir. Bu derleme çalışma da sosyoloji ve şehircilik eğitimi veren yükseköğrenim kurumlarının yanında, şehir sosyolojisine ve şehre ilgi duyan, onu yakından tanımak isteyen herkesin istifadesine sunulmuş bulunmaktadır. Kitabın, bugünün acil ihtiyacına en kapsamlı cevabı vereceğine ve şehrin dinamiklerinin kavranılmasına önemli katkılarda bulunacağına inanmaktayız.
Ahmet Uçar, Asmin Kavas, Azize Serap Tunçer, B. Hamza Eryiğit, Bilge Kağan Şakacı, Ece Ceylan Baba, Ekrem Türker Fidan, Elif Bayramoğlu, Elif Karakurt Tosun, Fatih Gökyurt, Gökçenur Sayın, Güzin Konuk, Harun Şahin, İsmail Başaran, Kamil Taşcı, Köksal Alver, Mehmet Emin Özsan, Mehmet Tahsin Şahin, Melda Açmaz Özden, Metin Erol, Mustafa Bakır, Mustafa Gül, Müge Akkar Ercan, Öner Demirel, Rasim Akpınar, Savaş Zafer Şahin, Saygın Can Oğuz, Sühal Şemşit, Volkan İdris Sarı Şehir; içinde barındırdığı insan sayısı, sosyoekonomik işlevleri ve idari kapasitesi ile sürekli yenilenen canlı bir organizmadır. Kalkınmanın zemini olarak görülen şehirler merkezî idareler tarafından uygun bir planlama ölçeği olarak düşünülmektedir. Bununla birlikte salgın hastalıklar, afet, göç, kriminal suçlar, kente karşı işlenen suçlar, iklim değişiklikleri, kentsel yoksulluk gibi çok katmanlı ve teknik birtakım sorunlarla da yüz yüze kalan şehirleri yönetmek ziyadesiyle zorlaşmaktadır. Bugün ülkemizde kentleşme oranının yüzde 92 seviyesinde olduğunu göz önüne aldığımızda şehir ve şehir yönetimi konusunun önemli bir politika alanı olduğunu söyleyebiliriz.
Şehir ve şehir yönetimi konusunun önemini hatırda tutarak hazırlanan bu eserde, aynı şehir mefhumunun en mümeyyiz vasfı olan heterojenlik vurgusunda olduğu gibi eserin yazarlarında da benzemezlik ön plana çıkmaktadır. Yazarları arasında şehir ve şehir yönetimi konusunu dert edinmiş bürokratlar da bulunmakta; iktisat, şehir ve bölge planlaması, siyaset bilimi, kamu yönetimi, mimarlık gibi disiplinlerden gelen akademisyenler de eserde yer almaktadır.
İnsan noksandır, elbette insan ürünü olan bu eser de nakıstır. Fakat biliyoruz ki ilim bu noksanlıklar tamamlanarak eleştirel düşünceyle olgunluğa erişiyor. Eserin şehir ve şehir yönetimi konusunda fikir yoranların, akademisyenlerin, öğrencilerimizin, politika yapıcıların bu konularda ortaya koyacaklarına mütevazı bir katkı sunmasını ümit ediyoruz.
Turhan Yörükan Bu kaynak kitap, şehir dokularının yenilenmesi ve yeniden geliştirilmesi faaliyetlerinin çeşitli yönlerine ve bu faaliyetlerin gerçekleştirilmesi sırasında insan bilimlerine mensup bilim adamları ile teknik konularda yetişmiş uzmanların, ortaya çıkacak olumsuzlukların en aza indirilmesinde önemli birtakım katkıları olabileceği konusuna ışık tutmak amacıyla hazırlanmıştır. Kitap, şehir yenilenmesinin veya şehirlerin yeniden geliştirilmesinin insanî ve sosyal yönleri, sosyal bilim adamları açısından üzerinde durulması gereken konular, dizayn açısından üzerinde durulması gereken konular ve yöneticiye yapılabilecek yardımlar başlıklarından oluşan dört bölüm altında on sekiz makaleden oluşmaktadır. Kitapta yer alan metinler, bu alanın şekillenmesinde ve bir bilim dalı olarak kurulmasında önemli katkıları bulunmuş olan araştırmacı ve akademisyenlerin yazılarıdır.
Gazi Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Gazi Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümünün 20. yılı anısına çıkarılan bu kitap; öğretim üyeleri ve yardımcılarının hazırlamış oldukları çalışmalardan oluşan bir derleme niteliğindedir. Kitapta yer alan çalışmalar yedi bölüm altında toplanmıştır. Bu bölümler; bölgesel gelişme, planlama, tasarım, mevzuat, ekoloji/çevre, kentsel koruma, yenileme, dönüşüm ve kentsel altyapı olarak sıralanmaktadır. Kitabın içeriği; yukarıda sayılan konu başlıkları altında şehir planlama disiplininde yirmi beş farklı çalışmadan oluşmaktadır. Kitabın, öncelikle Şehir Planlama alanında çalışma yapan araştırmacılara, kent yöneticilerine, sivil toplum kuruluşlarına ve özellikle Şehir Planlama öğrencilerine bir kaynak işlevi göreceği düşünülerek “Şehircilik Çalışmaları” başlığı altında toplanmıştır.

Ayşe Özdemir Şehirlerde yaşayan insan sayısı her geçen gün artmakta, kent yönetimleri giderek daha karmaşık ilişkiler yumağı hâline gelen kentlerde, yaşam kalitesini geliştirecek, enerji etkinliğini artıracak, iklim denetimini sağlayacak ve kentsel sürdürülebilirliğe katkı sunacak önlemlere yönelmektedir. Bahsedilen çerçevede yeşil cepheler son derece önemli ve işlevsel bir çözüm aracı olarak dikkat çekmektedir. Yeşil cepheler, kentsel yaşama alanlarının kısıtlarına rağmen, doğa ve insan buluşmasına olanak sunmaktadır.
O hâlde neden kentsel mekanlarda doğa ve insan buluşmasını, yeşil cepheler perspektifinde yeniden yorumlamayalım? Kentsel mekânlarda bina ölçeğinde yeşil cephelerin farklı işlevlerinden yararlanarak hem estetik hem fonksiyonel mekânların oluşturulmasına katkı sağlayabiliriz. Bu yaklaşımla kentsel mekânlarda karşılaştığımız çevresel, sosyal, psikolojik ve ekonomik çok yönlü sorunların doğal çözüm araçlarını hayata geçirebiliriz.
Şehirler, Binalar ve Doğa Tabanlı Çözümler kitabı; tırmanıcı bitkilerle yeşil cephelerin oluşturulmasının yararlarını, geliştirilen yaklaşımları ve teknikleri analiz ediyor. Yeşil cephelerin kentsel açık-yeşil alan sistemleri ve peyzaj düzenlemeleri açısından sunduğu potansiyelleri ortaya koyuyor.
Alessandro Carabia, Alim Koray Cengiz, Ebru Bingöl, Ebru Bingöl, Flavia Vanni, Luci Attala, S. Tuğçe Tezer The book TALE OF A RIVER CITY is as a collective work that aims to narrate the complex history between Antakya's inhabitants and the Asi River running through the city that has shaped Antakya's urban life and its reception for millennia. The book outlines the collaborative, interdisciplinary work of five researchers coming from different academic backgrounds ranging from anthropology, archaeology, art history, architecture, and city planning, and articulates stories merging into the flow of the Asi River from Antakya's foundation until today. The book adopts a historical narrative method, which will be expanded upon five chronologically ordered chapters employing a kaleidoscope of perspectives from diverse sources, including books, articles, travelers' notes, myths, drawings, maps, photographs to mediate understanding the changing urban-water relations in the historical context.

NEHİRLİ KENTİN ÖYKÜSÜ kitabı, Antakya sakinleri ile şehrin içinden geçen ve Antakya'nın kentsel yaşamını şekillendiren Asi Nehri'nin binlerce yıldır süren karmaşık tarihini anlatmayı amaçlayan kolektif bir çalışmadır. Kitap; antropoloji, arkeoloji, sanat tarihi, mimarlık ve şehir planlama gibi çok farklı akademik geçmişlerden gelen beş araştırmacının iş birlikçi ve disiplinler arası çalışmalarını bir araya getirmekte ve Antakya'nın kuruluşundan günümüze kadar Asi Nehri'nin suyuna karışan hikâyelerini özetlemektedir. Kitaplar, makaleler, gezgin notları, mitler, çizimler, haritalar ve fotoğraflardan oluşan çeşitli kaynakların farklı perspektiflerini bir araya getiren kronolojik olarak sıralı beş bölümden oluşan bu kitap; tarihsel anlatı yöntemini benimsemekte, zaman içerisinde değişen şehir-su ilişkilerini tarihsel bir bağlamdan anlamaya aracı olmaktadır.
Gökhan Pekdemir Ülkemizde reklam ve reklamcılık disiplini sağlam bir temel üzerine inşa edilmiş ancak tanıtım filmi henüz ayrı bir başlık altında incelenmeye başlanmamıştır. Öyle ki tanıtım filminin, Halkla İlişkiler ve Reklamcılık sektörü ile olan ilişkisi meslek profesyonelleri tarafından dahi pek bilinmemektedir. Tanıtım ve reklam kavramlarının birbirinin yerine kullanıldığı düşünüldüğünde bu kitap; tanıtım filminin kendi alt başlıkları olan ayrı bir tür olduğunu savunan ve bunun için de somut, analitik, yönlendirici veriler sunan akıcı dile sahip bir çalışmadır. Bu ayırıcı yönleriyle alanında bir ilk olma özelliği taşımasının yanı sıra medya sektörü için de pratik çözüm önerileri sunan bir uygulama kitabıdır.
Serhat Yetimova, Mustafa Aslan Sinema ile Tarih’in ilişkisi çok yönlü bir ilişki durumundadır. Bir yandan tarihsel koşulların film üretimindeki etkisi madalyonun bir yüzünü oluşturuyorken diğer yandan sinemada tarih algısı madalyonun diğer yüzünü oluşturmaktadır. Sinemada tarih algısı, bugünden geçmişe bakarak tarihi kişilik, olay ve olguların bellekteki yansımaları, işaretleridir. Sinema’nın tarihe ilgisi günümüzde birçok dizi, film ve belgesel ile somutlaşmaktadır. Her dönemde bu ilginin varlığına tanık olunmaktadır. İnsanoğlu bugünden geçmişin dünyasını sinema aracılığı ile hayal etmektedir. Bu hayal kurma eylemi bugün de tüm canlılığını koruyarak ve zenginleşerek devam etmektedir.
Bedirhan Karakurluk Tasavvufta ayna kavramı çok ilginçtir: “Aynada görünen aynaya bakan değildir fakat aynaya bakılmasa bakan, onda görünmez”. Bir nesne olarak ayna aslında hiçbir şey göstermez yani aynanın görüntü oluşturma meziyeti yoktur, ayna sadece yansıtır. Aynada bir görüntünün oluşması için onun karşısında bir görselliğin olması şarttır. Bu görselliği görmek isteyen, aynaya bakmalı; kendini görmek isteyen ise bir ayna bulmalıdır. Aynaya baktığında yüzünde kara görenin ise aynayı kırmaya ya da silmeye çalışmaması, yüzündeki karayı silmesi gerekir. Yüzdeki karayı aynadan bilmemelidir, çünkü görüntüyü o oluşturmaz. O sadece yansıtır, ona kızılmaz. Tarihte Türk-İslam medeniyetini büyüten ve beynelmilel bir güç olmasını sağlayanlar, aynayı yüzlerine tuttuklarında Ali'yi görenlerdir. Şimdi ise yüzlerdeki karayı gösterecek bir aynaya ihtiyaç yok mudur? Aynı bizleri anlatıyor denilen filmler, sanatın toplumu yansıtan bir aynası olamaz mı? Tasavvufi referansla üretilen bir sinema sanatı, kendisine bakıldığında topluma ayna olup yüzdeki karayı yüzlere vuramaz mı?
Ahmet Gülay, Ayşegül Oğuz Namdar, Burcu Sezginsoy Şeker, Caner Özdemir, Elif Aktaş, Engin Karahan, Erdem Erem, Fulden Güler-Nalbantoğlu, Gökhan Karaosmanoğlu, Göksel Çelenk, H. Kübra Özalp Hamarta, İhsan Metinnam, Mehmet Kayhan Kurtuldu, Merve Ataş, Pervin Oya Taneri, Saime Uyar, Selda Şan, Sinem Çol, Tolga Erdoğan, Ümit İzgi Onbaşılı, Zühal Dinç Altun Ernst Fischer'a göre sanat, insanın dünyayı tanıyıp değiştirebilmesi için gereklidir. Sanatın, bireyin özgür düşünebilmesi, kendisini rahatça ifade edebilmesi gibi çok işlevli bir yapıya sahip olduğu düşünüldüğünde, bireylerin alacağı sanat eğitimi ve bu eğitimin niteliğinin büyük önem taşıdığı görülmektedir. Ekip olarak bizler de sanat eğitimine ilişkin çağdaş teknolojik uygulamaları alternatif öğretim yöntemlerinden biri olan drama ile entegre edip ilkokul öğrencilerine daha keyifli bir sanat eğitimi süreci hazırlamaya çalıştık. Drama, teknoloji ve sanat alanlarını kapsayan disiplinlerarası kitabımız, ilkokul düzeyine yönelik kuramsal ve uygulama örnekleri içermektedir. Kitabımız, başta sınıf öğretmenleri olmak üzere derslerinde teknoloji destekli drama uygulamalarını sanat eğitiminde kullanmak isteyen tüm eğitmenlere yönelik olarak hazırlanmıştır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” sözünden yola çıkarak sanatın ve sanat eğitiminin gerekliliğin farkında olmak ümidiyle…
Anıl ERTOK ATMACA Sanatçı yetiştiren kurumlarda Temel Tasarım, bir diğer adıyla Temel Sanat Eğitimi dersi önemli bir özelliğe sahiptir. Tasarım ilkeleri ve ögeleri, sanatçı yetiştiren kurumlarda olduğu gibi aynı zamanda mimarlık, endüstriyel tasarım gibi birçok alanda da kullanılmaktadır. Tasarımın olduğu her alanda bu özellikler kullanıldığı ölçüde verimlilik alınabilir. Bu çerçeveden bakıldığında yaratıcı fikirlerin oluşturduğu eylemlerde çıkan ürünlerin başarısı bu dersin doğru algılanması ile orantılıdır.
“Temel Tasarım” adlı bu kitapta, tasarım sürecinde gerekli olan ilkeler ve elemanların tanımı ile ilgili kuramsal bilgilerin yanında öğrenciler tarafından farklı bakış açıları ile meydana getirilmiş olan bir çok tasarım örnekleri kullanılmıştır. Görsel açıdan çok zengin olan bu kitapta iki boyutlu ve üç boyutlu çalışmaların örnekleri ile temel tasarıma ait nitelikler ve yaklaşımlar arasındaki farklılıklar ele alınarak gösterilmeye çalışılmıştır. Kitabın temel amacı, eğitimcilere ve öğrencilere kılavuz görevi yapması ve tasarım sürecinde ortaya çıkan fikirlerin, tekniklerin ve uygulamaların geliştirmesinde yardımcı bir görev üstlenmesidir.
Aslı İcil Tuncer, Behiç Alp Aytekin, Can Pekin, Emine Nilüfer Özel, İçten Duygu Çallı, M. Umut Tuncer, Mehmet Özbek, Mustafa Aslan, Pelin Erdal Aytekin, Sefa Pala, Taner Kızılhan Temel tasarım kavramları, görsel iletişim tasarımının temel görsel alfabesini oluşturan
ve tanımlayan kavramlardır. Bu kavramlar sanat, tasarım ve zanaat üretimi eylem dünyalarının yapı taşları olarak da bilinmektedir. Bu kavramların teknik olarak öğrenilmesi ve nasıl uygulanacağının bilgisi bu bilgiyi edinen kişiyi metin temelli alfabeden farklı
bir alfabe bilgisi ile donatmakta ve teknik açıdan görsel dilin okuryazarı yapmaktadır. Dolayısı ile bu kavramlar, tasarımcı tanımı altında problem çözümleri üreten; grafik tasarımcı, mimar, endüstriyel tasarımcı, sanatçı, kullanıcı deneyimi uzmanı gibi etkileşim
ve deneyim ürünleri veren; çeşitli zaman-mekân uzamlarında farklı malzeme bilgileri
ile çalışan meslek insanları açısından bir ilk adım bilgisini taşımaktadır.
İlgili kavram setlerinin daha iyi anlaşılması ve öğrenilebilmesi adına, ulusal ve uluslararası literatürde görsel iletişim tasarımı ve sanat alanları temelli birçok kaynak kitap ve teknik bilgiyi aktaran yaklaşım biçimi bulunmaktadır. Ancak bu temel kavram setlerine farklı mesleki ve teorik disiplinlerden bir arada bir bakış şimdiye kadar ortaya konulmamıştır. Bu eser, işte bu temel argüman üzerinden yola çıkmaktadır: Temel tasarım kavramlarının çeşitli disiplinlerle, uygulama çözümleriyle, akademik teorilerle, kısacası hayat meşguliyeti ile olan ilişkisi merak edilmekte ve bu eser dâhilinde incelemesi yapılmaktadır. Bu yaklaşım biçiminin sağlayacağı disiplinlerarası bakışın tasarım eğitimi gören öğrencilere, profesyonel tasarımcılara, tasarım teorisi ve pratiği üzerine emek harcayan bilim insanlarına ve çok daha yaygın bir hedef kitleye, kavram setleri üzerinde farklı bir bakış açısı ve uygulama becerisi getireceği öngörülmektedir.
Taner Kızılhan, Barış Atiker, Mehmet Özbek, Pelin Erdal Aytekin, Behiç Alp Aytekin, M. Umut Tuncer, Çakır Aker, İçten Duygu Çallı, Yelda Yanat Bağcı Temel tasarım kavramlarının çeşitli disiplinlerle, uygulama çözümleriyle, akademik teorilerle kısacası hayat meşguliyeti ile olan ilişkisini merak ederek "Temel Tasarım Kavramlarını Disiplinlerarası Okumak" başlıklı projeyi hayata geçirmiştik. Bu çerçevede üç kitaplık serinin birinci kitabı olan "Temel Tasarım Kavramlarını Disiplinlerarası Okumak-I" adlı eser, yine Nobel Akademik Yayıncılık tarafından literatüre kazandırılmak üzere 2019 yılı Mart ayında yayınlandı. Seri bu ikinci kitap ile yoluna devam etmekte ve araştırma evrenini genişletmektedir. İkinci kitap, kavram setlerinin disiplinlerarası etkileşimi adına birinci kitabın temel çerçeveyi oluşturduğu yerden hareketle dokuz yeni kavramı ele almakta ve bu kavramları incelerken teorik tartışma yaklaşımını da biraz daha derinleştirmektedir.
Yaklaşım biçimimizin getireceği disiplinlerarası bütünlüğün, temel tasarım eğitimini uygulama bilgisi ile birleştirip eğitim gören öğrenciler, tasarımcılar ve daha yaygın bir hedef kitle için çok farklı bir bakış açısı ve kuvvet getireceği, projenin başından itibaren öngörülen temel motivasyondur. Bu teorik disiplinlerarası bakışın, temel tasarım kavram­larının ne kadar derinlikli bir matematiğe, ilişkiler bütününe ve uygulama temeline sahip olduğunun anlaşılması açısından önemli olduğu düşünülmektedir.
A. Elif Posos Devrani, Ardan Ergüven, Barış Atiker, Ece Vitrinel, Hasip Pektaş, Hatice Öz Pektaş, M. Emir Fidan, Mehmet Özbek, Nazlı Eda Noyan, Pelin Erdal Aytekin, Tuba Uğraş Temel tasarım kavramlarının çeşitli disiplinlerle, uygulama çözümleriyle, akademik teorilerle; kısacası hayat meşguliyeti ile olan ilişkisini merak eden "Temel Tasarım Kavramlarını Disiplinlerarası Okumak" başlıklı projenin üçüncü kitabı elinizdedir. Serinin son eseri, ilk iki kitabın temel çerçeveyi oluşturup ilerlettiği noktadan yaklaşımı devralarak, on yeni havram setini tartışmaya açmaktadır.
Eserde, serinin teorik tartışma zemininin en geniş sınırlarına ulaştığı ve disiplinlerarası bağlantılara dair anlam arayışının derinleştiği bir içerik sunulmaktadır. Bu noktada eserde yer alan kimi bölüm ve içeriklerin, belki de literatürde ilk kez ortaya konulan yaklaşımlar dahilinde incelendiği düşünülmektedir. Bu durum, "düşünce ve bilgi üretimine dair yeni yaklaşımlar" ekseninde her üç hitabın da temel motivasyon kaynağını ve üretim biçimini meydana getirmektedir.
Yaklaşım biçiminin getireceği disiplinlerarası bütünlüğün, temel tasarım eğitimini uygulama bilgisi ile birleştirip eğitim gören öğrenciler, tasarımcılar ve daha yaygın bir hedef kitle için çok Farklı bir bakış açısı ve kuvvet getireceği, projenin başından itibaren beklenen en önemli katkılardan biri olarak gündemdedir. Bu teorik disiplinlerarası bakışın, temel tasarım kavramlarının ne kadar derinlikli bir matematiğe, ilişkiler bütününe ve uygulama temeline sahip olduğunun anlaşılması açısından önemli olduğu düşünülerek, serinin son eseri beğenilerinize sunulmaktadır...
Semiha Sultan Tekkanat Birleşmiş Milletler (BM), gelecek nesiller için sürdürülebilir bir çevre inşa etmek amacıyla küresel düzlemde bir eylem çağrısı yapmıştır. 2015 yılında gerçekleştirilen BM Genel Kurulunda 193 ülke lideri, 17 evrensel amaç ve 169 hedef etrafında birleşerek “2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi'ni kabul etmiştir. 17 başlık altında toplanan Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları'nı (SKA); yoksulluğa son; açlığa son; sağlık ve kaliteli yaşam; nitelikli eğitim; toplumsal cinsiyet eşitliği; temiz su ve sanitasyon; erişilebilir ve temiz enerji; insana yakışır iş ve ekonomik büyüme; sanayi, yenilikçilik ve altyapı; eşitsizliklerin azaltılması; sürdürülebilir şehirler ve topluluklar; sorumlu üretim ve tüketim; iklim eylemi; sudaki yaşam; karasal yaşam; barış, adalet ve güçlü kurumlar; amaçlar için ortaklıklar başlıkları oluşturmaktadır.
SKA'ların önemsenmesi ve gerçekleştirilmesi kapsamında ülkeler, ekonomik durumlarına ve gelişmişlik düzeylerine bağlı olarak farklı duyarlılığa sahip olup bu kapsamda “Türkiye'deki uygulama sürecinde komuta gücüne sahip olan merkezî yönetim ve yerel yönetim ile teori sürecinde farklı sektörlere ve bilim dallarına hizmet eden akademi çevresinin SKA'lara verdikleri önem ve farkındalık boyutlarının ne durumda olduğu” sorunsalı, irdelenmesi gereken bir konu olarak ortaya çıkmaktadır.
Özellikle kentsel politika üreticileri, uygulamacılar ve araştırmacılar için faydalı bir kaynak olma amacı taşıyan “Teoriden Pratiğe Sürdürülebilir Kalkınma ve Kentleşme” kitabının yazarları, sürdürülebilir kalkınma ve kentleşme sorunsalına multidisipliner yaklaşımın kapısını açan, teorik ve uygulama boyutlarını dikkate alan kapsamlı çalışmalar ile literatüre katkıda bulunmayı hedeflemektedir.
Uğur Alpagut, Alaattin Canbay, Gamze Çalık Çetin, Can Kahramansoy, Ferda Öztürk Kömleksiz, Ali Öztürk, Özge Tecimer, Belgin Uzunoğlu Yegül, Sadık Yöndem Müziğin doğasında yer alan dinamikler günümüz eğitim yaklaşımlarının ortak özelliklerini oluşturur. Bu faktörler; en basit anlatımıyla ölçüsel yapı içerisinde var olan ritim, tempo ve vurgudur.
Müzik bazen tesadüfleri sever bazen de en ciddi ortamlarda yapılandırılmış sistematik bir örgü içerisinde kendisini gösterir. Öğretmenler bu farkındalığın bilinçli ve tesadüflere yer bırakılmadan artırılmasında birinci derecede rol alması beklenen veya gereken konu alanı uzmanlarıdır.
Bu kitap; toplumun farklı kesimlerinde eğitimi, yaratıcılığı, paylaşımı önceleyen eğitimciler tarafından yazılmıştır. Kitap; müzik eğitimine dair bahsedilen farkındalığın, bilinçli ve tesadüflere yer bırakılmadan artırılmasında müzik, yaratıcılık ve çağdaş eğitimin gereği olarak; bazen tersten bakmasını bilerek ve tesadüflere de yer bırakmasını bilen yaratıcı çocuk ve müzik eğitimcileri tarafından serbest bir anlayışla oluşturulmuştur.
Kitabın ilk yarısında müzik öğretiminde tarihsel süreçler içerisinde gelişmeleri, müziğin kültürlerarası etkileşimdeki rolü, müziğe disiplinlerarası bakışı ve müzik yoluyla estetik duyguyu kazanma ve geliştirme konularına yer verilmiştir. İkinci yarısında ise bu alanda uygulamalarıyla ses getiren eğitimcilerin etkinlik örnekleri yer almıştır.
Bu kitabın başta sınıf öğretmenleri, müzik öğretmenleri ve “Müzik benim yaşamımın özüdür, güzelliğidir.” diyen, en kısa anlatımıyla “herkes” tarafından kullanılabileceği düşüncesiyle, okurlara müzik eğitimine dair iyi okumalar ve uygulamalar dileriz.
Cevat İnal, Ali Erdi, Ferruh Yıldız Ülkemizde değişik amaçlar için farklı ölçeklerde haritalar üretilmektedir. Bu haritalar yeryüzüne dayalı her türlü projelendirme ve uygulamalarda değişik meslek elemanları tarafından kullanılmaktadır. Harita sektörünün haricindeki teknik elemanların, kullandıkları bu haritaların üretilmesi ile ilgili teknik esasları ve uygulama projelerini kendilerinin yapabilmeleri için, konu ile basit ölçme tekniklerini bilmeleri ve uygulayabilmeleri gerekir. Bu eser, özellikle harita sektörünün dışındaki inşaat, mimarlık, şehir ve bölge planlama, jeoloji, maden, çevre, ziraat gibi sektörlerde çalışan teknik elemanların topografya ile ilgili problemlerinde bir başvuru kaynağı olabilecek nitelikte hazırlanmıştır. Bunun yanında, harita-kadastro sektörünün topografik ölçmelerle ilgili temel konularına da eserde yer verilmiştir.
Marie-Lyne Mangilli Doucé Toprakla oynarken eğleneceğin 22 oyun dolu etkinliği keşfet.
Bir dinozor fosili yap, farklı türdeki killeri keşfet, bir Afrika maskesi tasarla… Hepsi bu kitapta…
Bu kitapta yer alan etkinliklerle çok eğleneceksin!
Alper Akdeniz, Anıl Mert, Burcu Avcı Akbel, Çağlar Toptaş, Fatih Koca, Lokman Özturk, Mehmet Tıraşçı, Muhammet Sevinç, Mustafa Asım Akkuş, Osman Yılmaz, ÖmerSelimoğlu, Sadettin Volkan Kopar, Saınet Tengiz, Serbülend Arpa, Zeynep Maide Karakurt İslam'dan önce tek tanrı inancı ve şaman kültürü etrafında şekillenen dînî mûsikî anlayışının, İslamlaşma ile birlikte mahiyetinin değiştiğini ve yüzyıllar içinde gelişerek kendine has bir yapıya büründüğünü ifade edebiliriz. Türk mûsikîsi makam ve üslûbunu yansıtması itibarıyla dikkat çeken Kur'ân-ı Kerîm tilâveti, ezan, salâ, kasîde, mevlid ve münâcât gibi irticâlî türlere ilâveten, salâvât, regâibiyye, durak, mi'râciyye gibi usûle bağlı olmayan türler ve sayıları on binlerle ifade edilecek ilâhiler, bu geleneğin zenginliğini gösteren önemli örneklerdendir. Hazırlanan bu çalışma ile Türk din mûsikîsi eğitimine dair daha önce hazırlanan kaynak eserlerden farklı bir metodoloji geliştirilmiş, sahasında uzman kişilerin araştırma ve incelemeleri ile ilgili sahada eksik görülen hususlar tespit edilerek, uygulamaya yönelik bir eser ortaya çıkarılmıştır. Dört bölüme ayrılan bu kitabın birinci bölümünde, Türk din mûsikîsi tarihi ana hatları ile ele alınmış; ikinci bölümde, İslam'da mûsikî konusu âyet, hadis, fıkıh ulemasının görüşleri ve güncel meselelerle tahkik edilmiş; üçüncü bölümde, Türk din mûsikîsi türleri hakkında bilgi verilmiş ve bunların eğitimine dair öneriler sunulmuş; dördüncü bölümde ise Anadolu tasavvuf hayatının ayrılmaz bir parçası olan tekke mûsikîsi, bazı tarikatların zikir örnekleri ile işlenmiştir.
Fikri Soysal, Erkan Yürümez Müzik okullarının/konservatuvarların müfredatlarında yer alan Türk halk müziği solfeji dersleri için güncel metodolojik yaklaşımlar çerçevesinde tasarlanmış ders kitabı mevcudiyeti henüz arzu edilen sayıda bulunmamaktadır. Bu münasebetle bu kitabın alana fikrî anlamda katkı yapacağı düşünülmektedir. İlme talip olan öğrenciler için ise; müzik okuryazarlığında, okuduklarını düşünmede, anlamlandırmada ve hissetmede önemli katkılar sunması hedeflenmiştir. Kitabın içeriği müzik okulları/konservatuvarların bir dönemlik ihtiyaçlarına binaen 16 haftalık olarak tasarlanmıştır. 8. hafta vize, 16. hafta ise final sınavı için ayrılmıştır. Her haftada ikişer saatten dört saat ders olacağı öngörülmüştür. Bir dönemde 28 adet solfej eseri, 28 dikte, 28 işitme uygulaması, 28 adet deşifre uygulaması, önerilen okuma kitapları, edebiyat köşesi, icracı köşesi, araştırmacı köşesi, not köşesi, terminoloji köşesi gibi materyal ve uygulamalar yer almaktadır. Eğitim, erbapları tarafından bilinen çok yönlü bir konudur. Bir musikişinasın eğitimi için nota okuma ne kadar gerekli ise yazma da o kadar gereklidir. Solfej ne kadar gerekli ise işitme ve ritmik okuma da o kadar gereklidir. Zira bir musikişinas duyduğu bir eseri yazmaya muvaffak olmazsa veya sadece yazısını gördüğü bir notayı icraya yansıtamaz veya seslendiremezse eğitimi için harcadığı zaman ziyandır. Bu kitabın herkese faydalı olması dileğiyle…
Berceste Gülçin Özdemir Bu çalışmada; Türk Sineması’nda kadın yönetmenlerin çektiği ana akım dışı sayılabilecek nitelikteki filmlerinde, kadın karakterlerin mekânlarda temsili anlatıbilim yöntemiyle feminist bir perspektifle incelenmiştir.
İlk bölüm; feminizm, özel alan, kamusal alan kavramlarının tarihçeleri ve kuramcıların bu kavramlarla ilgili kuramlarını açıklamaktadır.
İkinci bölümde; feminist film eleştirisi, feminist film kuramları, anlatı, anlatının ögeleri, ana akım dışı sinema ve feminist anlatı açıklanarak, feminist anlatı açısından mekân ögesinin incelenmesi tartışılmaktadır.
Üçüncü bölümde ise, ilk iki bölümde açıklanan kavramlar ve kuramlar ışığında örnek olay incelemesi kapsamına alınan; Araf, Bulutları Beklerken, Gözetleme Kulesi, Pandora’nın Kutusu ve Zefir filmleri, anlatıbilim yöntemiyle feminist bir bakışla çözümlenmiştir.
Gülçin Yahya Kaçar 20 yılı geride bırakmış bir akademisyen-sanatçı olarak, mûsikîmize ve kültürümüze hizmet edebilmek tek amacım olmuştur. Bu amaçla mûsikîmize ait çeşitli konular üzerinde bilimsel çalışmalarda bulunmayı her zaman çok önemsemişimdir. Türk mûsikîsi alanında yapmış olduğum akademik çalışmalarımın tamamı çeşitli ilim ve sanat içerikli dergi ve kitaplarda yayımlanmıştır. Ancak bu çalışmalara ulaşılmakta zorluk çekildiği serzenişleri beni bu kitabı hazırlamam gerektiği konusunda teşvîk etmiştir. Yeni araştırmacılar için faydalı ve etkili olacağını düşünmekteyim.
Bu kitapta, Türk mûsikîsinin kuram, icrâ, eğitim, kültür, sanat boyutlarını ilgilendiren konularında ulusal ve uluslar arası çeşitli bilimsel dergi, sempozyum ve kongrelerde sunduğum ve kaleme aldığım on beş makale ve bildirim yer almaktadır.
İsmail Hakkı Gerçek Bu kitap; Türk musikisinde basit (temel) makamlar ve bu makamların tatbiki hususunda yaşanılan eksikliklerin giderilmesini amaç edinmiştir. İçerik olarak kitap 6 bölümden oluşmaktadır. Teori ve uygulama olarak şekillenen çalışmanın birinci bölümünde; Türk musikîsiyle ilgili kavramlar ve nazari bilgiler, ikinci bölümünde; makam dizileri, üçüncü bölümünde; Türk musikisinde 10 zamana kadar usuller anlatılmıştır. Uygulamanın başladığı kitabın dördüncü bölümünden itibaren makam dizisi oluşturmaya yarayan tam 4'lü ve tam 5'lilerde “usul - perde aralığı” gözetilerek hazırlanan alıştırmalar, beşinci bölümünde; Türk musikisinde basit (temel) makamlar ve bu makamlarda melodik alıştırmalar, altıncı bölümünde ise basit (temel) makamların genişlemiş bölgeleri ve geçkilerini örnekleyen melodik alıştırmalara yer verilmiştir. Uygulamalarla desteklenerek hazırlanan bu kitap, makamların anlatımı ve Türk müziği öğretimi için önemli bir kaynak olacaktır.
Gülçin Yahya Kaçar Türk müziğinin eşsiz güzellikteki nağmelerini, hazırlamış olduğum bu kitap ve CD ile sizlere duyurmayı, öğretmeyi ve sevdirmeyi amaçladım. Türk müziğinin zengin repertuarı içerisinde hitap edebilecek eserlerin ne kadar az olduğu düşünerek, bu çalışmayı yapmaya karar verdim. Ailelerin ve eğitimcilerin “çocuklarımız Türk müziği bilmiyorlar, kendi müziklerini tanımıyorlar, onlara öğretecek uygun Türk müziği eseri bulmakta çok sıkıntı çekiyoruz.” gibi endişelerine hak vermemek mümkün değil. Çocukluk ve gençlik yıllarınızda temellerini atacağınız müzik eğitiminiz sayesinde, ülkemizin bilinçli sanatseverlerini ve sanatçılarını sizler oluşturacaksınız.
Kendi müziğimizin devam etmesinin en önemli garantisi bunun çocuklarımıza öğretilerek, gelecek kuşaklara ulaştırılmasıdır.
Türk milleti derin ve engin bir kültüre sahiptir. Atalarımızdan bizlere emanet olan bu miras, sizlerin ilgisi ile daha da güçlenecek, geleceğin güçlü Türkiye’sini oluşturacaktır.
Ali Gürsan Saraç "Türk Müziği Eserleriyle "Orkestra Konser Albümü III" adlı kitabımız; ülkemiz Güzel Sanatlar Liseleri, Bilim Sanat Liseleri ve Eğitim Fakülteleri Müzik Öğretmenliği programlarında var olan Toplu Çalma ve Orkestra derslerine yardımcı bir kaynak olarak hazırlanmıştır. Bu vesileyle yaylı çalgıların olduğu partisyonları Türk Halk ve Türk Sanat Müziği çalgılarımızla da seslendirebileceğinizi unutmayınız.
Albümümüzde Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği Orkestra düzenlemeleri yapılırken monofonik doku ile sürdürülen ana ezgilere müzikal dokuya karşılık olarak aynı anda iki veya daha fazla bağımsız ezgilerden oluşan çok seslendirme yaklaşımı sergilenmiş ve Türk Müziği çalgılarımıza yaylı çalgılar eşlikli düzenlemesiyle polifonik olarak biçimlendirilmiştir.
MEB Güzel Sanatlar Lisesi Müzik ders kitaplarında yer alan, okullarımızda, üniversitelerimizde festival ve şenliklerde seslendirilen eserlerin yer aldığı bu bilimsel çalışma; Türk okul müziğimize diğer bir deyişle eğitim müziğimize katkı sağlayan temel ve yardımcı bir kaynak olacaktır. Daha önce yayınlanan Orkestra I ve II Albümlerimiz ülkemiz üniversitelerinde ve Güzel Sanat Liselerinde ders kitabı olarak kullanılarak eğitim müziği literatürü bibliyografyasında anlamlı bir yer almıştır. Bu nedenle gelen yoğun talepleri bir ölçüde karşılayabilmek için çalışmamızı bu kez de III. ve IV. albümlerle bir repertuarı e-kitap olarak sizlere sunuyoruz.
Sadettin Volkan Kopar Türk müziği nazariyatı tarihi ile ilgili günümüzde yapılan çalışmalara bakıldığında, genellikle makam, ses sistemleri ve ezgi çerçevesinde bilgilerin yer aldığı ve Türk müziği nazariyatının makamlarla birlikte iki temel unsurundan biri olan usûller bahsine yeteri kadar yer verilmediği görülmektedir. Oysaki Türk müziği nazariyatı tarihine ilişkin yazılan ve ulaşabildiğimiz ilk kaynaklardan itibaren bu alana ışık tutan çalışmalar incelendiğinde, müziğin ilmi yapısının te'lîf ve îkâ (usûl) ilmi olarak iki şekilde incelendiği dikkat çekmektedir. İşte bu çalışma, bu konudaki eksikliği bir nebze olsun giderebilmek ve usûllerin tarihsel sürecini ilk defa ortaya koymak amacıyla kaleme alınmıştır. Türk müziği usûl eğitiminde bugün verilen bilgilerin ve Türk müziği prozodisinin önemli unsurlarından biri olan usûl-vezin münasebeti konusunun temelini oluşturması sebebiyle Türk Müziği Usûlleri Tarihi ismini verdiğimiz bu çalışmada, 9. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar teorisyenler tarafından yapılan nazarî çalışmalardaki usûl konuları ele alınmış, ilgili eserlerin ulaşılabilen orjinal metinlerinden ve eserlerle ilgili kaleme alınan çeviri, kitap, tez ve makalelerden yararlanılmıştır.
Çalışmada usûller, ifade ediliş biçimlerine göre IX. yüzyıldan XVI. yüzyıla kadar olan zaman dilimini kapsayan "Hece ve Arûz Vezinleri ile İfade Dönemi", XVII. yüzyıldan XIX. yüzyıla kadar olan zaman dilimini kapsayan "Vuruş İsimleri ile İfade Dönemi" ve XX. yüzyıldaki çalışmaların konu edildiği "Vuruş İsimleri ve Nota ile İfade Dönemi" olarak üç bölümde incelenmiştir. Her bir bölümde müelliflerin kısa biyografileri, mûsikî ile ilgili kaleme aldıkları eserlerinde usûl konusunda kullandıkları kavramlar, tanımlar ve ifade biçimleri çoğunlukla tablo ve şekillerle gösterilmiş ve bölüm sonlarında ilgili bölümün kısa bir özeti verilmeye çalışılmıştır.
Burcu Yerlikaya Feminist teoriler ışığında 1980'den günümüze Türkiye'de kadın emeği ve Türk Sineması'ndaki kadın temsillerini bir araya getiren bu kitap; Sosyoloji, İletişim ve Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri disiplinlerinin kesişiminde özgün ve multi-disipliner bir kaynaktır. Özellikle toplumsal cinsiyet çalışmaları yapan araştırmacılar ve öğrenciler için temel başvuru kaynağı niteliğindedir. 1980'li yıllarla oluşmaya başlayan yeni dünya düzeni, Türkiye ve Türk Sineması için de önemli bir dönüşümü simgelemektedir. 1980 sonrası Türkiye'de neoliberal politikaların uygulama alanı bulması ile birlikte emek piyasalarının görünümü ve niteliği değişirken kadın çalışanların da emek piyasalarındaki görünümü tartışılmaya değer hâle gelmiştir. Yine aynı yıllarda emek piyasalarının değişen yapısı ile birlikte İkinci Dalga Feminist Hareket'in etkilerinin Türkiye'de hissedilmesiyle kadın filmleri yapılmaya başlanmış ve bu doğrultuda Türk Sineması'ndaki kadın temsillerinin de değişmeye başladığı görülmüştür. Bu dönüşümle birlikte kadın temsilleri önceki yıllardan farklı olarak çalışma hayatında gösterilmiştir. 1980 sonrası Türkiye emek piyasasındaki kadın çalışanların görünümü ile bu kadınların Türk Sineması'ndaki yansımalarının feminist teoriler ışığında nitel araştırma teknikleri ve feminist film eleştirisi yöntemi ile çözümlendiği bu kitap, toplumsal cinsiyet çalışmalarına önemli bir katkı sağlamaktadır. 1980'den günümüze Türk Sineması'ndaki kadın emeğini mercek altına alan ve uygulamaya dair örnekler içeren bu kitabın akademiye ve araştırmacılara faydalı olması dileğiyle…
İbrahim Ethem Gürbüz Ülkemizde özellikle son on yılda büyük bir teknolojik atılım gerçekleştiren sinema endüstrisi çağın dijital gereksinimlerini karşılayabilecek bir boyut kazanmıştır. Her ne kadar günümüz koşullarının dünya sineması ile rekabet edebilecek bir yapıda oluşunu kabul ediyor olsak da Yeşilçam sineması dediğimiz, takribi 1960'ların sonundan 1980'lerin ortalarına kadar süren evre için aynı rekabetçi teknolojiden bahsetmek şüphesiz ki o dönemin duayen sinema emekçilerine karşı (yönetmeninden set işçisine kadar) çok büyük ve haksız bir söylem olacaktır. Zira sinematografik parametrelerin (görsel özellikler), teknolojik ve kurgusal enstrümanlardan yoksun olduğu bu evrede, sinema emekçilerinin yaratıcılık ve azim noktasında çağın ötesine geçtiklerine pek çok başyapıtta tanıklık etmekteyiz.
Bu tanıklığın mütevazı bir örneğini yansıtan bu kitapta, Türk sinema tarihinin en ses getiren filmlerini (Hababam Sınıfı Serileri, Selvi Boylum Al Yazmalım, Mavi Boncuk, Kibar Feyzo, Köyden İndim Şehire, Arabesk ve daha niceleri) “bizzat” çekmiş olan görüntü yönetmenlerinden birebir alıntılar bulacak ve o döneme dair birbirinden ilginç anılarla karşılaşacaksınız. Ayrıca kitabın içeriğinde, sinemaya gönül vermiş ve bu alanda ilerlemek isteyen gençlerimiz için faydalı olduğuna inandığımız temel birtakım bilgilere de yer verilmiştir.
“İngilizler büyük bir hayranlıkla dediler ki ‘Siz bu şartlar altında öyle bir film çekebiliyorsanız bizden elli sene öndesiniz.’ İşte biz bu şartlar altında o filmleri çekerek bugünlere geldik.” (Hüseyin Özşahin)
“...Burada aslında karşılıklı bir dans vardır. Oyuncu ile kameramanın dansı. İkisi de birbirini kollarlar ve birinin geri ya da ileri kaldığı bir noktada diğeri ona yön verir...” (Aytekin Çakmakçı)
“...Filmi hatırlarsınız belki; Tarık Akan, Halit Akçatepe ile kan kanseri olan kardeşleri Kahraman Kıral'ı alırlar ve bir eşekleri vardır: onu satmaya giderler. İşte o satmaya giden resmi yakalamaya çalışıyor Ertem Abi (Eğilmez)...” (Erdoğan Engin)
“...Fotoğrafı çok iyi bilen yönetmenlerimizin yanında işin tekniğinden hiç anlamayan yönetmenlerimiz de vardı. Onları da kameramanlar kurtarıyordu o zamanlar... Bugünkü şartlar bizde olsaydı çok daha farklı şeyler olurdu.” (Kaya Ererez)