Mimarlık ve Güzel Sanatlar \ 4-6
Adnan Kaplan, Arzu Altuntaş, Aslı Korkut, Aysel Yavuz, Cengiz Acar, Doğa Dinemiş Aman, Ebru Bingöl, Ebru Erbaş Gürler, Esra Şentürk, Feran Aşur, Gizem Cengiz Gökçe, Gülbin Çetinkale Demirkan, Gülden Sandal Erzurumlu, Gülşen Aytaç, H. Selma Çelikyay, Habibe Acar, İsmet Akıncı, Mehmet Tunçer, Meltem Erdem Kaya, Murat E. Yazgan, Murat Özyavuz, Nihan Canbakal Ataoğlu, Pınar Bollukcu, Reva Şermet, Sebahat Açıksöz, Sima Pouya, Şevket Alp, Tevfik Hakan Altınçekiç, Tuğba Kiper, Yıldız Aksoy Mimarların ve şehir plancılarının eğitimi için ne kadar peyzaj mimarlığı bilgisi gereklidir? Mimarlık, Şehir ve Bölge Planlama müfredatlarında Peyzaj Mimarlığı ve Peyzaj Tasarım programlarına yönelik derslere ya hiç yer verilmediği ya da çok az yer verildiği görülmektedir. Bu da mimarlar ve şehir plancıların binalar ve onların arazileri, peyzajları ve çevre arasındaki karmaşık ilişkileri anlama konusundaki yeterliliklerini sınırlandırmaktadır. Peyzaj tasarımı ağırlıklı dersler, mimarların ve şehir plancıların eğitimleri için çok önemlidir. Doğal ve kültürel dokuyu araştırmak, tasarım teorileri ve farklı ölçeklerdeki yapısal ve bitkisel tasarım ilkelerini incelemek, bir peyzaj tasarım projesi ortaya koyabilmek için konuyu farklı açılardan ele almak, mevcut doğal, algısal, sosyal ve kültürel verilerin analiz ve sentezini iyi yapmak ve farklı meslek disiplinlerinin de sürece dâhil olmasını sağlayarak disiplinler arası bir çalışma yapmak gerekmektedir. Mimarlık, Şehir ve Bölge Planlama müfredatlarında Peyzaj Mimarlığı ve Peyzaj Tasarım programlarına yönelik derslere eğitim süreci içinde yer verebilmek için altyapının oluşturulması gerekmektedir.
Çok kıymetli hocalarımızın destek ve katkılarıyla hazırlanmış olan Mimarlıkta Peyzaj Tasarımı kitabı; Mimarlık öğrencilerine peyzaj tasarım ilkelerini kullanabilme, peyzaj-mekân organizasyonu ve peyzaj tasarımı-mimari tasarım ilişkisini kurabilme, peyzaj tasarımını etkileyen faktörleri irdeleyebilme ve küçük ölçekli bir peyzaj projesi hazırlayabilme becerisi kazandıracaktır.
Fatih Sakallı Modern Türk Tiyatrosu Üzerine İncelemeler, Tanzimat'tan günümüze kadar yazarlarımızın kaleme aldığı tiyatro eserleri hakkında yazılan inceleme ve değerlendirme yazılarından oluşuyor. Kitapta; Ahmed Midhat'tan Abdülhak Hâmid'e, Reşat Nuri Güntekin'den Hüseyin Rahmi Gürpınar'a, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'ndan Yaşar Nabi Nayır'a, Feyyaz Kayacan'dan Bekir Büyükarkın'a, Osman Zeki Özturanlı'dan Yahya Akengin'e birçok yazarımızın tiyatro eserleri farklı bakış açıları ile değerlendiriliyor. İnsanın sanat yapan bir varlık olması, tiyatronun da insanı en iyi anlatan sanat dallarından birisi olması, bu inceleme ve değerlendirmeler ile bir kez daha gözler önüne seriliyor. Konuşma ve eylemlere dayanan tiyatro, aynı zamanda da toplum kültürünü yansıtan bir sahne sanatıdır. Bu kitaptaki metinler de kültürümüzün yansımalarını ele alıyor. Kitapta ele alınan inceleme ve değerlendirmeler ile Türk toplumunun yaşantısı, değerleri, yanlışları, çıkmazları, yaşanmışlıkları, kavgaları, mücadeleleri, komiklikleri vb. hâlleri yansıtılmaya çalışılıyor.
M. Mustafa Önal Mukavemet dersi, mühendislik ve mimarlık fakültelerindeki çeşitli bölümlerde ve meslek yüksekokullarının inşaat bölümlerinde meslek dersi olarak okutulmaktadır. Bu dersin kitabı hazırlanırken inşaat mühendisliği ve meslek yüksekokulları inşaat bölümlerinin müfredatları referans alınmıştır. Kitabın yazımında sade bir dil kullanılmış ve konuların kolayca anlaşılabilmesi için çözümlü örneklere yer verilmiştir. Hizmete sunulan bu kitabın, öğretim elemanları ve öğrencilere faydalı olmasını temenni ederim.
Ahmet Mete Çilingirtürk, Alperen Manisalıgil, Berat Demir, Burcu Kocarık Gacar, Emre Ilıcalı, Fatma Heyecan GiritliFirdevs Ceren Cihan, Gökhan Güllü, Hasan Arda Burhan, İdris Sarısoy, Kubilay Erişlik, Müge Leyla Yıldız, Naciye Tuba Yılmaz Soydan, Nazlı Ece Bacaksız, Özlem Ergüt, Seda Ertürk, Selay Giray Yakut, Selçuk Koç, Sezgi Giray Küçük, Yeşim Reel Kentler; her geçen gün nüfusunun arttığı, sürekli toplumsal gelişimin yaşandığı yerleşimlerdir. Kentlerin; sosyal eşitsizlikler, kentsel suçlar, kötü çevre ve trafik sıkışıklığı gibi kentsel yaşam kalitesini baltalayan çeşitli sorunlarla karşı karşıya olduğu gerçeği giderek daha fazla kabul görmektedir. Bu gerçeğe rağmen kentler; yüksek öğrenim, özel hizmetler ve çeşitli iş imkânları vb. alternatifler sundukları için kalkınmada hayati bir rol oynamaya devam etmektedir. Bu sebeple, kentlerdeki yaşam kalitesinin tespit edilmesi ve yükseltilmesi oldukça önem taşımaktadır. Kentlerin çok boyutlu yapısının irdelenmesi, farklı disiplinlerce ele alınması gereken bir durumdur. Bu kitapta, kentsel yaşam kalitesi kavramı, multidisipliner bakış açısı ile analiz edilmiştir. Farklı disiplinlerden (mimarlık, nicel karar yöntemleri, iktisat, çalışma ekonomisi, işletme, kamu yönetimi vb.) akademisyenler ve araştırmacılar tarafından yazılmış on iki bölümden oluşan bu kitapta; kentsel yaşam kalitesi kavramı ulusal ve uluslararası bağlamda teorik ve uygulamalı çalışmalarla incelenmiştir.
Kitap kapsamında kentsel yaşam kalitesi ulusal ve uluslararası düzeyde analiz edilmiş, çeşitli kavramlar (sürdürülebilirlik, yaşam kalitesi göstergeleri vb.) ve aralarındaki ilişkiler irdelenmiş, belli özellikteki bireylerin (sosyal olarak dışlanmış topluluklar, eğitim için şehir dışından gelen öğrenciler vb.) yaşam kalitesine ve yaşam algısı farklılıklarına odaklanılmış; ayrıca akıllı şehirler, tarihî çevre, yavaş şehirler gibi farklı yapısal özellikteki mekânlarda kentsel yaşam kalitesi incelenmiştir. Özetle; araştırmacılara, kentsel yaşam kalitesi kavramının farklı boyutlarıyla değerlendirilmesi imkânı veren bu kitapta; kentlerdeki yaşam kalitesi kavramı çeşitli disiplinlerce ele alınarak tespit edilmeye çalışılmakta ve kentsel yaşam kalitesinin yükseltilmesi için öneriler sunulmaktadır.
Tülay Zorlu Mutfak tasarımı, birçok parametrenin birlikte ele alınmasını gerek­tiren ve içinde pek çok teknik detay barındıran bir konudur. Bazı temel ilkeler dışında konut mutfakları ve endüstriyel mutfakların tasarım prensipleri farklıdır. Birkaç örnek vermek gerekirse konut mutfaklarının tasarımında temel hedef, kulla­nıcı gereksinmelerini karşılamak iken endüstriyel mutfaklarda temel hedef, çalışanların sağlık, güvenlik, konfor gibi ihtiyaçları kadar iş verimliliği, işletmenin kazancı, hizmet kalitesi, müşteri mem­nuniyeti gibi faktörleri birlikte karşılamaktır. Bu yönüyle endüstriyel mutfakların tasarımı, bağlı olduğu işletme türüyle de ilişkili olarak disiplinler arası bilgi alışverişini de gerektirir­ken konut mutfaklarında tasarımı yönlendiren iki temel unsur, kullanıcıların istek ve gerek­sinmeleri ile estetik unsurlardır. Bu bağlamda endüstriyel mutfaklarda işlevsellik olgusu tasa­rımı yönlendiren en temel unsur olarak karşımıza çıkarken konut mutfaklarında işlevsellik ve estetik unsurlar birlikte ele alınır. Tüm bu gerçeklerin ışığında bu kitapta; konutların ve yeme içme hizmetlerini üstlenmiş iş­letmelerin kalbi olarak nitelendirilen endüstriyel mutfakların tasarımında etkili faktörleri, bu faktörlerin birbiri ile ilişkilerini ve tasarımda dikkat edilmesi gereken temel prensipler aktarılmaktadır.
Konut mutfakları ve endüstriyel mutfakların tasarımında; iş akışıyla ilişkili mekân örgütlen­mesi, ekipman seçimi, kullanıcı özelliklerinin tasarıma etkisi, sabit donatılarda kaplama mal­zemelerinin çeşitleri, özellikleri, görsel konfor koşulları, konut mutfaklarında stiller gibi konu­larda temel bilgi ve tasarım prensiplerinin anlatıldığı bu kitabın; tasarımcı adayı öğrencilere ve tasarımcılara yol gösterici olması amaçlanmıştır.

1. Mutfak Konutları
2. Konut Mutfaklarında Yer Alan Eylemler ve Eylem Alanları
3. Konut Mutfaklarında Yer Alan Ekipman ve Donatılar
4. Mutfak Tasarımında Kullanıcı Faktörü
5. Mutfaklarda Aydınlatma
6. Mutfak Tipleri ve Tasarım İlkeleri
7. Mutfak Stilleri
8. Endüstriyel Mutfaklar
Meltem Yaşdağ Yüz yıl önce imzalanan Lozan Antlaşması, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ne siyasi ve ekonomik bağımsızlık kazandırırken görüşmeler sırasında gündeme gelen zorunlu nüfus mübadelesi her alanda büyük değişime neden olur. 30 Ocak 1923 tarihinde Türk ve Rum heyetler arasında imzalanan "Türk ve Rum Ahalinin Değişimine Dair Sözleşme ve Protokol" gereği Türkiye’de ve Yunanistan'da doğup büyümüş yüz binlerce insan karşılıklı olarak ana yurtlarına veda eder. Bu ayrılış, mübadillerin hayatında etkisi yıllarca devam edecek olan aidiyet, kimlik ve kök arayışı ile sonuçlanır. Türkiye'de mübadelenin maddi ve manevi yıkıcı etkisini derinden yaşamış yerlerin ilk sırasında Samsun ve köyleri gelir. Samsun Bafra'ya bağlı Sürmeli köyü, coğrafi yapısı ve ailelerin göç sonrası üretim hayatına katılmalarına bağlı olarak 1930-1940 yılları arasında seri bir şekilde konut inşasına tanık olur. Ortaya çıkan evler, mübadillerin geçimlerini sağlamaya başladıkları andan itibaren önce malzeme temini, sonra da yıllara göre yapabildikleri ölçüde inşa ettikleri yapılardır. Kitapta, Samsun'un Bafra ilçesine bağlı Sürmeli Köyü'nde devlet desteğiyle yapılan numune köylerden ya da mübadele öncesinden kalan evlerin (emval-i metruke) onarılarak kullanımından bağımsız bir şekilde, mübadillerin kendi imkânları ile 1930-1940 yılları arasında yaptığı köy evleri anlatılmaktadır. Çalışmada, sırasıyla evlerin kimler tarafından hangi tarih koşulları altında yapıldığı, mimari özellikleri ve neyi sembolize ettikleri karşılaştırma yapılarak ele alınmıştır. Kitabın amacı, Türkiye'de mübadeleye ilişkin somut kültürel miras çalışmaları arasında ağırlıkla 1930 sonrası inşa edilmiş ve mübadele ile Türkiye'ye gelmiş ailelerin yaptığı kırsal yerleşimlerdeki evleri ayrı bir başlık altında toplayacak yeni bir “mübadil evi” kavramını tanımlamaktır.
Bereket Köse Son yıllarda artan rekabet, spor aktivitelerini izleme oranındaki artış, kazanma arzusu, cezbedici ödüller, özellikle uluslararası organizasyonlarda ülkelerin kendilerini gösterme, kazandıkları başarılarla daha fazla tanınma ve prestij sağlama hedefleri gibi bir çok faktör, sporcuların performanslarını ergojenik olarak arttırabilecek yeni antrenman metotlarının da bu alandaki bilimsel çalışmaların merkezine alınmasına yol açmıştır.
Bu bağlamda yüzyıllardır çeşitli alanlarda performans arttırmak için kullanılan müzik, son yıllarda spor bilimcilerin de dikkatini çekmiş ve söz konusu bilimciler tarafından müziğin sporcularda da fiziksel ve psikolojik performansı arttırabileceğine, aynı zamanda çeşitli müzik türleri ile performans arasında bir korelasyonun olduğuna yönelik araştırma sonuçlarına ulaşılmıştır.
Örneğin müziğin koşu performansını ve süresini artırmasının yanı sıra yatıştırıcı müziği dinlemenin de beynin hipofiz bölgesini etkileyerek organizmadaki stresin düşürülmesine neden olan hormonların salgılanmasına yardımcı olması otonom sinir sistemini dolaylı bir şekilde etkileyebilmesi sonucu egzersiz sonrası daha hızlı toparlanmayı da sağlayabilmekte olduğu ifade edilmiştir.
Bu kitap da, müziğin aerobik-anaerobik performansa aynı zamanda egzersiz sonrası toparlanmaya etkisinin incelenmesi amacıyla hazırlanmıştır.
Avni Ünal, Ayşa Başak Harmancı, Begüm Aytemur, Erhan Özden, Hasan Tahsin Sümbüllü, Levent Türkel, Mehmet Kayhan Kurtuldu, Mehtap Aydıner Uygun, Milad Salmani, Necati Cemaloğlu, Özgür Sadık Karataş, Şevki Özer Akçay, Ülkü Sevim Şen, Yavuz Şen Charles Darwin (1809-1882), “Bilim ve sanat, bir kuşun iki kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar.” der. Carl Sagan (1934-1996), bilimi, “bir bilgi yığınından fazlası, bir düşünce şekli” olarak tanımlar. Howard E. Gardner (1934-), fizik vb. pozitif bilimlerin konularına ilişkin kavrayışın şiir, resim, müzik, sosyoloji, psikoloji gibi alanlara dair kavrayıştan oldukça farklı olduğunu savunur. Cahit Arf (1910-1997) ise bilim ve güzel sanatlar arasında pek fark olmadığını, sanatçının güzel duyguları görsel ve işitsel olarak çıkarmaya çalıştığını, bilim insanının ise bunu mantıkla yaptığını, ikisinin de ortak yanının doğayı kavrama olduğunu, söyler. Dolayısıyla pozitif bilimlere ait kavrayış alışkanlıkları, estetik değerlere dayalı müziksel (ve genel olarak sanatsal) üretimleri ve uygulamaları kavramada hatalara yol açabilir. Çünkü sosyal bilimler gibi müziksel uygulamaların da doğası, pozitif bilimlerin doğasından farklıdır. Bu nedenle müziksel pratiklere ilişkin kavrayışlar için pozitivist paradigmalardan farklı ve indirgemeci olmayan, bütünsel (holistik) felsefeye dayalı yaklaşımlarla araştırmalar yapmak, araştırılan konunun kendi bağlamından koparılmadan, hayatın içindeki varoluş biçimleriyle ve doğal ortamındaki hâliyle kavranmasını sağlar. Böylece olası yanlış anlamalar/anlamlandırmalar en aza indirilebilir. İşte bu kitabın temel çıkış noktası; bu olası yanlış anlama/anlamlandırmaları en aza indirecek araştırma yaklaşımlarını ve metodolojileri, müzik bilimleri araştırmacılarına rehber olabilecek bir kaynakta bir araya toplayabilmektir.
Bu kitapta yer alan bölümler, üç grupta toplanabilir. Birinci grupta bilimsel araştırmanın genel özellikleri, sanat ve bilim yönleriyle müzik ve müzikte bilimsel araştırmanın ilk üç adımı ile müzik araştırmalarında dikkat edilmesi gereken etik ilkeler konuları ele alınmıştır. İkinci grupta yer alan bölümler, müzik araştırmalarına özgü müziksel analiz yöntemleri (makam, usûl güfte, form, vb.) ile sosyal bilimler araştırmalarında da kullanılan yöntemlerden müzik alanına uygun olan nitel ve nicel yaklaşımları (alan araştırması, arşiv araştırması, hermenötik, anket/ölçek geliştirme) ve analiz örneklerini içermektedir. Üçüncü grupta yer alan bölümler ise nitel ve/veya nicel yöntemlerle elde edilen verilerin hangi tekniklerle (içerik analizi, istatistik, bilgisayar yazılımları vb.) analiz edilebileceğine dair açıklamalar ve örnekler sunmaktadır. Bu çalışmanın; okuyan, yazan, araştıran, düşünen, sorgulayan, üreten, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği gibi en hakiki mürşit olarak ilmi benimseyen tüm araştırmacı, öğrenci, eğitimci ve bilim insanlarına yararlı olmasını diliyoruz.
Eckhard Nolte, Gökmen Özmenteş, Nesrin Kalyoncu, Sezen Özeke, Hatice Çeliktaş, Cemal Özata, Özlem Öztürk, Gökhan Öztürk, Ebru Tuncer Boon, Nurtuğ Barışeri Ahmethan Müzik eğitimi alan yazınında sık kullanılan “yaklaşım”, çok yönlü bir kavramdır. Bazen eğitim ve öğretim sürecinde temel alınan düşünceyi veya anlayışı, bazen dersin ana karakteristiğini, bazen iletişim biçimini veya kimi zaman da yönteme dair işlemleri işaret edebilir. Bu kitapta böylesine farklı kullanım biçimlerinin tümüne değil, “pedagojik yaklaşım” ve “öğretme-öğrenme yaklaşımı (didaktik yaklaşım)” kavramlarına odaklanılmıştır. Pedagojik ve didaktik yaklaşımların bazıları eğitim ve öğretime dair genel çerçeveler sunarken, bazıları kendi içinde sistem oluşturabilecek şekilde çok boyutlu bir yapı göstermekte ve bunlar kitabımızda “çok bileşenli yaklaşım” olarak nitelendirilmektedir. Çok bileşenli olma hâli, yaklaşımın bir veya birden fazla unsurunda bulunabilir. Kitabımızda, müzik eğitiminde çok bileşenli yaklaşımlardan seçki yapılarak bir başucu kaynağının okuyucuya sunulması amaçlanmıştır. 20. yüzyılın ilk yarısında geliştirilen müzik-pedagojik yaklaşımlardan Jaques-Dalcroze Yöntemi, Elementer Müzik ve Hareket Eğitimi/Orff-Schulwerk ve Kodály Yöntemi; 20. yüzyılın ortasından itibaren geliştirilen öğretme-öğrenme yaklaşımlarından da Programlı Öğrenme Yaklaşımı, Tam Öğrenme Modeli, İş Birlikli Öğrenme Yöntemi, Kültüre Duyarlı Müzik Eğitimi ve Yapılandırmacı Öğrenme Kuramı çalışmamıza dâhil edilmiştir. Kitap, yaklaşımların tarihsel gelişiminin, pedagojik ve didaktik niteliklerinin ele alındığı “kuramsal kısım” ve yaklaşımlara ait “uygulama örnekleri” olmak üzere iki ana bölümden oluşmaktadır. Kapsamlı giriş bölümünde ise, her bir yaklaşımın gelişim bağlamı ele alınarak eğitim tarihindeki yerlerinin görünür kılınması amaçlanmıştır.
Ali Gürsan Saraç Birinci kitabımız Müzik Eğitiminde Kuramdan Uygulamaya Temel Kavramlar, Genel Öğretim Yöntemleri, Özel Öğretim Yöntemleri, Müzik Öğretiminde Öğrenme-Öğretme Sitilleri, Müzik Öğretiminde Zaman Yönetimi, Müzik Öğretiminde Ders Çalışma Becerileri, Müzik Öğretiminde Motivasyon, Müzik Öğretiminde Okul Deneyimi ve Uygulamaları ve etkinliklerini kapsamaktadır. Kitabımızın özelliği; her bir yöntem ve tekniğin kullanılmasında en iyi kullanım için rehber ilkeler ve etkinliklerin çalışma yapraklarıyla düzenlenmesi ve altyapılı şarkılarla (playback) örnek işlenişler içermesidir. Öğretmen ve öğrencilerimizin kolaylıkla her zaman kullanabileceği temel bir kaynaktır. Bu özelliği nedeniyle de Pedagojik biçimlenim (formasyon) için önerilmektedir.
Ali Gürsan Saraç İkinci kitabımız Müzik Eğitiminde Kuramdan Uygulamaya Oyun Dans Devinim, Şarkılarla Dil Öğretimi (Yabancı Dil), Okul Öncesi Müzik Öğretimi ve Uygulamaları, İlköğretimde Müzik Öğretimi ve Uygulamaları, Ortaöğretimde Müzik Öğretimi ve Uygulamaları, Müzik Öğretiminde Etkinliğe Dayalı Yeni Yaklaşımlarla 5 Öğretim Modülü, Yedi Eldivenli Dinleme/Söyleme/Çalma Tekniği Model Önerisi ve etkinliklerini kapsamaktadır. Bu kitabımızın özelliği III rd International Eurasian Educational Research Congress (EJER)' de sunulan, ülkemiz ve dünyada ilk kez müzik etkinlik temelli müzik öğretimi konusunda uluslararası bildiri olarak sunulan ve yazar tarafından geliştirilen yepyeni ilke, strateji, düşünce biçimi, öğrenme-öğretme kuramı, öğretim yöntemi, öğretim tekniği ve ölçme değerlendirmelerin yer almasıdır. Öğretmen ve öğrencilerimizin her zaman kullanabileceği altyapılı şarkılarla CD’den yararlanarak kolaylıkla kullanılabilecek temel bir kaynaktır. Bu özelliği nedeniyle de Pedagojik biçimlenim (formasyon) için önerilmektedir.
Ali Gürsan Saraç “TOPLUMA HİZMET UYGULAMALARI” dersi için hazırlanan kitabımızın konuları, MEB’in programlarının çerçevesinde yer alan belirli gün ve haftaları geliştirerek ’Etkinlik Uygulama/İşleniş Süreci’, ’Proje Etkinliği’ ve ’Müzik Etkinliği’ başlıklarında öğretmen ve öğretmen adaylarımızın kullanabilecekleri bir yaklaşımla düzenlenmiştir. On dört proje konusu kurgulanarak oluşturulmuş ve her bir konu için şarkılar Yeni Nesil Popüler Gençlik Şarkıları başlığında yine ülkemizde bir ilk olarak Pop-Rock Soundla yeniden düzenlenmiştir.
Şarkılarımızın konuları belirlenirken belirli gün ve haftalardan örnek olarak on dört tanesi seçilmiş ve onların işlenişi ile ilgili bilgi yaprakları düzenlenmiştir. Kitabımızın ekinde verilen CD’de şarkılar, öğretmen ve öğrencilerin kolaylıkla seslendirebilmeleri için halfplayback ve playback olarak verilmiştir.
Kitabımızın konuları; Yaşamımız Sevgi Dolsun, Her Çocuk Bir Çiçektir, Bir Güler Yüz Göster Geleceğe, Çocuklar İçin Işık Olmalı, Bütün İnsanlar El Ele Versin, Barışa Çağrı Yapalım, Ben Geldim Dünya, Bir Şarkı Söyle Bana, Doğanın İncisi Yeşili Koruyalım, Anadolu Barış Sevginin Yolu, Dans Ederek Tanımak Güzel, Sizinle Beraber Yaşamak Ne Güzel, Savaşsız Olsun Bu Dünya Bundan Ne Çıkar?, Engelleri Sevgi ve Hoşgörüyle Aşalım şeklinde projelendirilmiştir. Öğretmen adaylarımız isterlerse örnek projeleri uygulayabilecekler isterlerse de bu örnekleri inceleyerek başka projeler geliştirebileceklerdir.
Kitabımız, bilimsel projelerle ders kitabı olma özelliğinin yanı sıra tüm öğretmen ve öğretmen adaylarının sınıfça kullanabileceği temel bir kaynaktır. Çalışmamız, aynı zamanda Eğitim Bilimleri uzman görüşlerince “Eğitim Fakültelerinde bu dersi veren tüm anabilim dalları için kullanıma açıktır.” şeklinde nitelenmektedir.
Sevgili meslektaşlarımız ve öğrencilerimize, meslek yaşamlarında MEB ve Avrupa Birliği Projelerine sunmak için geliştirebilecekleri ve her zaman kullanabilecekleri ,konserlere/gösterilere dönüştürebilecekleri bir kaynak olarak kullanabilmeleri
umuduyla armağan ediyorum.
Selam ve sevgilerimle...
Cahit Aksu Örgün temel müzik eğitiminde yaşanan önemli sorunlardan biri, müzik öğretmenlerimizin öğretim programını benimseme ve içselleştirme aşamasında geliştirdikleri tutum ve ön yargılardır. Öğretmenlerden bir kısmı programların eskilerinden önemli farklılıklar göstermediğini ve bu nedenle önemli değişiklikler yapmadıklarını; bir başka kısmı, programın bazı kazanımlarının çok zor olduğunu, o nedenle programı tam olarak uygulamadıklarını; bazı öğretmenler, müzik derslerinde yaşanan bazı sorunların programın tam olarak uygulanmasına engel olduğunu ve bu yüzden programa çok da bağlı kalmadıklarını; bazı öğretmenler de programları, müzik etkinliklerinde birincil kılavuz olarak görmediklerini belirtmektedirler.
Müzik öğretmenlerinin, öğretim programlarını daha iyi tanıyıp önemini ve işlevini daha iyi anlayabilmeleri, onu benimseyip içselleştirebilmeleri için 2018 yılında, “YÖK Öğretmenlik Lisans Programları” geliştirme çalışmaları sonucunda, müzik öğretmenliği lisans programında 2 kredilik zorunlu “Müzik Öğretim Programları” dersi kapsanmıştır.
Dersin içeriği, programda: “öğretim programlarıyla ilgili temel kavramlar; müzik dersi öğretim programlarının geçmişten günümüze gelişimi; güncel müzik dersi öğretim programının yaklaşımı, içeriği, geliştirmeyi amaçladığı beceriler; öğrenme ve alt öğrenme alanları; kazanımların sınıflara göre dağılımı ve sınırları, diğer derslerle ilişkisi; kademeler arasındaki müzik dersi öğretim programlarının ilişkisi; kullanılan yöntem, teknik, araç-gereç ve materyaller; ölçme değerlendirme yaklaşımı; öğretmen yeterlilikleri” (www.yok.gov.tr) şeklinde verilmiştir.
Bu kapsamlı içerikle, özellikle müzik öğretmeni adaylarının mesleki uygulamalarının en temel ve en meşru dayanakları olan öğretim programı hakkında daha detaylı bilgiler edinmeleri, programın fonksiyonu ve önemini, henüz adayken algılayabilmeleri amaçlanmıştır.
Bu kitap, yazarın 2018 yılında yayınlanmış olan “Cumhuriyet Dönemi Örgün Temel Müzik Eğitimi'nde Müzik Öğretim Programları (1924-2017) ve Müzik Eğitiminde Yapılandırmacılık” isimli kitabının devamı niteliğindedir. İlk kitapta; cumhuriyet tarihimiz boyunca özellikle örgün temel müzik eğitimi uygulamalarına rehberlik eden “Müzik Öğretim Programları”, program unsurları açısından kronolojik olarak tanıtılmış ve bu programlarda temele alınan öğrenme yaklaşımları hakkında bilgiler verilmiştir.
Bu kitapta ise aynı müzik öğretim programlarının temel eğitim felsefeleri ve programların sosyolojik temelleri bağlamında “Okulun ve Programın Sosyal Fonksiyonu ve Alt Bileşenleri”, yine kronolojik olarak analiz edilmiştir. Böylece özellikle müzik öğretmeni adaylarımızın, öğretim programlarında vurgulanan felsefi ve sosyolojik bağlamın ve program paralelinde yürüttükleri etkinliklerin felsefi ve toplumsal karşılıkları ve çıktılarının neyi ifade ettiğini daha iyi görmeleri amaçlanmıştır.
Bahar Güdek, Damla Bulut, Ferit Bulut, Ilgım Kılıç Tapu, İzzet Yücetoker, Muzaffer Özgü Bulut, Sabahat Burak, Serkan Özay, Tolga Güler İlköğretimde müzik, bir öğrencinin eğitiminin önemli bir parçası olarak kabul edilir. Müzik çalışmalarından elde edilen faydalar oldukça fazladır ve çok yönlü bir eğitime önemli ölçüde katkıda bulunur. Öğrencileri yaşadıkları dünyaya tam olarak hazırlamak için müzik, eğitimin vazgeçilmez bir parçası olarak her zaman var olmalıdır. Müzik öğretimi kitabı, öğretmenleri sınıf uygulamaları, müzik dili öğrenimi, kişisel gelişim ve müzik alanlarında ana ilkeleri güncel araştırmalara dayanan çeşitli yaklaşımlarla aydınlatmak ve bu alana bir çerçeve getirmek amacıyla hazırlanmıştır. Bu kitap aynı zamanda, çalışmakta olan öğretmenlerin müzikle ilgili donanımlarına katkı sağlarken sınıf öğretmeni ve müzik öğretmeni adaylarının eğitiminde de kullanılabilir.
İclal Kardıçalı Geçmişten günümüze müzik dünyasında bir yolculuğa hazır mısınız?
Müziğin tarihçesi, temel müzik bilgileri, yerli ve yabancı müzik türleri, müzik çalgıları, dansların, şarkıların da yer aldığı bu kitap, renkli çizimleri ve yalın anlatımı ile erken çocukluk döneminden itibaren herkes için…
Uğur Alpagut Bu kitapta ele alınan konular, kavramlar ve tanımlamalar bize 18. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak müzik kültüründe etkin olan Aydınlanma Çağı’ndan günümüze kadarki gelişmeleri ve temel özellikleri işaret eder.
Otantik ve klasik yaklaşımlar ise müzik kültürünün oluşum ve gelişim aşamalarında doğrudan belirleyici rolü olan ögeleri içerir.
Atatürk'ün müzik sorunlarına bakışı, çağdaş anlamda önemlidir. Cumhuriyet'in kuruluş döneminde Atatürk'ün müziğin ülkemizdeki gelişimine katkıları ve bıraktığı izlerle birlikte ele alınan geniş kapsamlı konular, kitabın sözü edilen içeriğine katkı sağlamaktadır.
Güncel sosyal, kültürel ve politik gelişmeler göz ardı edilmeden, hem müzik kültürümüzün daha derinliğine irdelenebileceği hem de küresel dayatmaların müzik kültürümüze verebileceği zararları ve çözümlerini daha sağlıklı değerlendirebileceğimiz düşünülmüştür.
Gérard Ducourneau Bakıma yönelik uygulamalar ve yardım ilişkisi arasındaki sınırda yer alan müzik terapisi, hastanelerde ve pek çok sağlık biriminde (pediatri, gerontoloji, anestezi, diş hekimliği, vb.) yaygınlaşmaktadır. Ayrıca, çeşitli ruhsal bozuklukların tedavisinde kullanılan psikoterapötik bir yöntemdir. Bilimsel temellere dayalı bir disiplin olarak dünya çapında kabul görmesine katkıda bulunan ülkelerden birinin de Fransa olduğu göz önünde bulundurularak, bu alana yıllarını adamış olan Gérard Ducourneau'nun tarihsel kaynak ve profesyonel günlük niteliğindeki yapıtı, Türkçeye kazandırılmıştır. Sağlık uzmanlarının, terapistlerin, öğrencilerin, kısaca konuya ilgi ve merak besleyen herkesin yararlanabileceği bu kılavuz, ilk Türkçe baskısıyla karşınızda.
Kenneth E. Bruscia Müzik terapi kendine özgü metotları, terminolojisi, sınırları, çalışma alanları, eğitim programları, pratisyenleri, gereklilikleri, sorunları vb. bileşenleriyle başlı başına büyük bir disiplindir. Batı dünyasında profesyonel veya amatör merakın yönlendirmesiyle bu disiplinle karşılaşan pek çok kimsenin öncelikli olarak müzik terapinin tanımlanması aşamasında edindiği bir başvuru kaynağı olan bu kitap, 1970'lerden itibaren Bruscia'nın müzik terapiyi tanımlama arzusuyla çıktığı yolun bir sonucudur. Bu kitapta müzik terapiye ilişkin çok şey bulacaksınız; ancak hangi makamın ya da tonun hangi hastalığa iyi geldiği, insanların hangi müziği dinleyerek kanseri yeneceği, ya da hamilelerin hangi müzikleri dinlediklerinde bebeklerinin dahi olabileceği gibi soruların cevapları ne bu kitapta ne de müzik terapi disiplininde bulunur. Aksine bu kitap, vibroakustik terapi, tıpta veya terapide müziğin kullanımı, müzik eğitimi ve müzik terapi disiplini arasındaki farkları gösteren temel bir kaynaktır. Elinizdeki bu çalışma, çok disiplinli bir alan olan müzik terapiye giriş aşamasında en önemli eserlerden birisi olarak, dünyada satıldığı tüm ülkelerde olduğu şekliyle ülkemizde de hem doktorlar, hemşireler, psikolojik danışmanlar gibi sağlık çalışanlarına, hem müzik alanında çalışanlara, hem de konuya ilgi duyan herkese hitap eder. Böyle bir kitabı kaleme aldığı için Kenneth E. Bruscia'ya ne kadar teşekkür etsek azdır.
Fahri Sezer Ruhun gıdası olarak adlandırılan müzik, tarih boyunca fizyolojik ve psikolojik sorunların tedavisinde kullanılmış ve tedavi uygulamalarının merkezinde yer almıştır. Türk-İslam tarihinde de önemli bir tedavi yöntemi olarak benimsenen müzikten ve onun tedavi edici gücünden yararlanılmış, sağlık merkezleri inşa edilmiştir. Müzik, Türk-İslam tarihinde, yirminci yüzyıla kadar büyük önem verilerek tedavi amaçlı kullanılmış olmasına karşın son yüz yılda Türkiye'de layık olduğu değeri yeteri kadar görememiştir. Müzikle tedavi alanında dünyadaki çalışmalara yol göstermiş bilim adamlarını yetiştirmiş ve müzikle tedavinin uygulandığı hastaneler inşa etmiş bir bilimsel tecrübeye sahip olmamıza karşın yakın tarihimizde bu alana yeterli değerin verilememesi bu kitabın hazırlanmasında motive edici bir rol üstlenmiştir. Müziğin tedavi edici rolünün ve psikolojik etkilerinin, kullanılan teknik ve modellerin neler olduğunun anlatılmaya çalışıldığı bu kitap; rehberlik ve psikolojik danışma alanındaki uzmanlara, psikologlara, sağlık çalışanlarına faydalı olması temennisi ile hazırlanmıştır.

Şevki Özer Akçay Sanat dalı olarak müzikle uzun yıllar uğraşmanın yanı sıra zihnimde sürekli canlılığını koruyan bir merak ve ilgi, beni müzik ve beyin ilişkisini araştırmaya yöneltti. Bu süreçte, beynin gizemli ve muhteşem yapısı, davranışlar üzerindeki etkisi ve müziğin bu etkileri yönlendirme gücü merakımı daha da ileri taşıdı. Sonunda, müzik sanatıyla nörobilimin kesiştiği nöromüzikoloji alanında öğrenecek ve keşfedecek çok fazla gizem olduğunu görerek yoğun literatür okumaları yaptım. Bu çalışma, 2015 yılından başlayarak çeşitli proje ve yayınları da besleyen geniş literatür okumalarının bir sonucu olarak hayat bulmuştur. Nöromüzikoloji gibi ülkemizde yeni gelişmekte olan bir alan için pek çok kavramı, paradigmayı, yöntem ve tekniği, örnek çalışma sonuçlarıyla bir arada sunmaya çalıştığım bu kitabın, tüm camiaya yararlı olmasını temenni ederim.
Abdullah Tanta, Ahmet Gülay, Ahmet Tokmak, Bahadır Namdar, Caner Özdemir, E. Özlem Yiğit, Engin Karahan, Ergün Tavşan, Esra Çapkınoğlu, Feride Ersoy, Gülgün Uzun, İhsan Metinnam, İlyas Kara, Merve Ataş, Nurbanu Şeren, Pervin Oya Taneri, Seval Akcan, Sevinç Kaçar, Tuğba Kafadar, Ümmühan Ormancı Değerler bireyi birey yapan önemli unsurlardır. Değerlerin öğretimi sürecinde okul dışı öğrenme ortamları zengin öğrenme ortamları sunması nedeniyle son yıllarda öğretim sürecinde kullanılan alanlar haline gelmiştir. Bu alanlar çok çeşitli olarak karşımıza çıkabilir. Okul dışı öğrenme ortamlarında ve özellikle de değerlerin öğretimi sürecinde drama etkin bir öğretim yöntemidir. Bu nedenle değerlerin öğretimi sürecinde farklı öğrenme ortamlarında drama kullanılmaktadır. Öğrencilere zengin bir öğrenme ortamı sunan okul dışı öğrenme ortamlarında değerlerin öğretimi sürecinde eğlenerek, etkin bir öğrenme fırsatı veren dramanın kullanımını konu alan bu kitap zengin bir içeriğe sahiptir. Bu kitabın eğitimcilere, öğrencilere, bilim insanlarına, genel okuyuculara faydalı olması dileğiyle…
Ferda Öztürk Kömleksiz, Gül Kahveci “Okul öncesi özel eğitimde müzik etkinlikleri kuramdan uygulamaya okul öncesi dönem ve özel eğitime gereksinim duyan çocuklar için planlanmıştır.”
Ortak birlikteliğin ve iş birliğine dayalı bir çalışmanın ürünü olan bu kitap; özel eğitim, okul öncesi ve müzik öğretimi alanlarında çalışan ve bu alanlara merak duyan kişi, öğretmen ve araştırmacılar için hazırlanmıştır. Bu nedenle kitabın iki ana bölümü bulunmaktadır. Bunlardan ilki kuramsal alt yapı, ikincisi ise etkinliklerden oluşan uygulama bölümüdür. Okul öncesi özel eğitime gereksinimi olan çocukların eğitim programının sunulmasında, tanıya özel öğretim stratejilerine de yer verilmiştir.
“Bir ders öğretim programı nasıl okunur? Okuyucu tarafından nasıl işlevsel hâle getirilebilir? Ders öğretim programında yer alan kazanımlar doğrultusunda müzikten yararlanarak bir etkinlik nasıl düzenlenir?” soruları, bu kitabın çıkış noktasını oluşturan otuz adet müzik etkinliğinin ortaya konmasını sağlamıştır. Bu kitabı hazırlayan yazarlar tarafından akademik anlamda yapılan çalışma alanları doğrultusunda bir ders öğretim programından yola çıkmaya karar verilmiş ve bu konuda “T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Özel Eğitim Öğretim Programı” temel alınmıştır.
Bu kitapta yer alan müzik etkinlikleri, okul öncesi dönem ve özel eğitime gereksinim duyan çocuklar için planlanmıştır. Bununla birlikte müzik dayanaklı öğretimin kanıt temelli bir yaklaşım olduğunun açıklanmasından sonra pek çok öğrencinin öğrenirken müzikten yararlanabileceği düşünülmektedir. İlişkili kapsamda kitabın; öğretmenlerin olumlu ve güvenli öğrenme ortamlarının oluşturmasında, program kazanımlarında öğrenilenlerin kalıcılıklarının arttırılmasında okul öncesi, ilkokul- kaynaştırma, bütünleştirme ortamlarında kullanılabileceği ve çocukların mutlu öğrenmeler gerçekleştirebileceği dileklerimizle.
Ayşegül Işık, Ayşegül Ünal Saraç, Beyza Hıdır, Derya Elmalı Şen, Eda Aktürk, Emine Ayyıldız, Emrullah Kahraman, Esma Nur Kolbaşı, Fatma Yetim, Feride Öksüz Gül, Gonca Seven, Hatice Hale Yurttabir, İbrahim Hakan Karataş, Mustafa Şahin, Orhan Yılmaz, Semiha Şahin, Seyhan Bekir, Somayyah Radmard, Yaşar Yumak, Yeşim Güleç Aslan “İnsan, Erişim ve Beceri Odaklı Mekânlar”
Okul yapıları, çocuğun karşılaştığı ilk sosyal/kamusal mekânlardır. Hayatımızın en kritik dönemi olan çocukluk ve ilk gençlik yıllarımızı okulda geçiririz. Buna rağmen maalesef okullar, tasarımı ve estetiği üzerine çok az düşünülen yapılar olmuşlardır. Bu gerçeği, Türkiye'deki binlerce okulun, eğitim amaçlı yapının tasarım ve estetiğine baktığımızda açıkça görebiliriz. Diğer taraftan hayatın her alanındaki değişim ve dönüşüm eğitim ortamlarını da çok yönlü olarak etkilemekte, dönüşmeye zorlamakta; yeni gereksinimler, eğitim ortamlarının yeni işlevlere sahip olmasını gerektirmektedir.
Bu kitap, Türkiye'de ve dünyada eğitim yapılarının tasarım ve estetiğine ilişkin bilgi ve birikimi derlemek amacıyla hazırlanmıştır. Eğitimcilerin, girişimcilerin, yöneticilerin, politikacıların, mimarların ve mühendislerin eğitim yapıları üzerine bir kez daha düşünmelerine vesile olacak ipuçlarını paylaşmayı amaçlamaktadır.
Öğretmenlerin, okul yöneticilerinin, eğitim yöneticilerinin, akademisyenlerin ve mimarların katkıda bulunduğu bu mütevazı eser, okul tasarımı ve estetiği konusunda arayışta olanlara bir kapı aralayacaktır.
Ali Gürsan Saraç
Beyza Aral Bahtiyaroğulları Türk Sanatının İslam öncesi devirleri söz konusu olduğunda bilhassa Erken Devir Türk Sanatı başlığı altında incelenen Uygur devri ve Uygur Resim Sanatı şüphesiz ayrıcalıklı bir konuma sahiptir. Kabaca M.S. VIII yüzyıldan XV. yüzyıla kadar, Orta Asya’nın kozmopolit ortamında meydana getirdikleri güçlü medeniyet ve İpek Yolu çevresine konumlanmış olan Uygur şehir merkezlerinin stratejik konumu gibi nedenlerle Uygur toprakları daima göz önünde olmuş ve bu topraklarda yetişen Türk Uygur sanatçılar, Orta Asya Sanatının geneline çok önemli katkılar sağlamışlardır.
“Orta Asya Uygur Resim Sanatında Biçim ve Anlam” başlıklı bu kitapta, konularına göre kategorilere ayrılan Uygur resimlerinin, öncelikle hangi inanç çerçevesinde geliştiği belirlendi. Eserler, form ve kompozisyon bakımından değerlendirilirken ayrıca bu resimlerin her birinin bağlantılı olduğu konu, bu konuya bağlı olarak kompozisyona yerleştirilen farklı türde objelerin sembolik anlamları ve figürlerin kimliği tespit edilmeye çalışıldı. Buna ek olarak, resimlerin eski Türk gelenekleriyle olan bağlantıları da irdelendi. Bütün bunlar yapılırken kimi zaman eski Uygurca Budist ve Manihaist metinlerden kimi zaman Budist efsanelerden ve Budist Sutra’lardan da faydalanıldı.
Bugüne kadar Orta Asya Uygur Resim Sanatına ilişkin bazı çalışmalar yapılmış olsa da hiçbir çalışmada Uygur Resim Sanatı, biçim ve anlamın bir arada değerlendirildiği bir bütün halinde ele alınmamıştır.
Bu kitapta ilk kez, Orta Asya Uygur Resim Sanatını her kategoriden seçtiğimiz örnekler ile ikonografik ve ikonolojik açıdan ayrıntılı bir biçimde topluca değerlendirmeye çalıştık.
Uygur Sanatı adına yapmak istediğimiz pek çok şey var.
Yolumuz uzun…
Sibel Akyıldız, Nurcan Armağan İstanbul'un Anadolu Yakası'nda bulunan ve yoğun yapılaşmaların arasında doğal hâli ile kalma çabası veren bir vaha: Validebağ Korusu. Koru bizlere, içerisinde bulunan Osmanlı İmparatorluğu'ndan günümüze ulaşmış yapıları ile kültürel ve tarihsel; doğal yeşil alanları ve bitki örtüsü ile ekolojik bir emanettir. Validebağ Korusu'nun doğal hâli ile gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamak için gösterilen çaba ise toplumsal mücadele tarihinin kıymetli örneklerindendir. Bu kitap, Koru’yu korumak için verilen mücadelenin tarihi ve Koru'nun tarihsel, kültürel, doğal unsurlarını diri tutmak adına bir tarihsel hafıza oluşturmak için hazırlanmıştır çünkü inanıyoruz ki bugünümüze, yarınımıza ve geleceğimize sahip çıkmanın ön koşulu onları diri tutmaktır!
Ali Gürsan Saraç OYUN DANS MÜZİK adlı kitabımız; Müzik Eğitiminde Yeni Nesil Popüler Çocuk Şarkıları ve Etkinliğe Dayalı 7 Eldivenli Dinleme/Söyleme/Çalma Tekniği ile; Müzik Etkinliğinde Temel Kavramlar, Türkülerimizle Yaşayalım, Birlikte Söyleyelim, Şarkılı Oyunlar, Benim Ritim Kalıbım, Gösteri Zamanı, Müziği Yaşıyorum, Seslerin Oyunu, Şarkıyı Hareketlerle Söylüyoruz, Dans Edelim, Müzikte Yeni Sesler Öğreniyorum, Farklı Ritimlerle Dans Edelim, Renklerle Notalarım ve Notalarla Harflerim konularına dayalı ders işleniş süreçlerini kapsamaktadır.
Kitabımızın özelliği, her bir konunun işlenişinde ilköğretim 1.sınıftan 8.sınıfa kadar Oyun, Dans ve Müzik etkinliklerine yer verilmiş olması ve sayışma, tekerleme, fıkra, hikâye, masal, bilmecelerimizi konu alan ve pop unsurları taşıyan zengin altyapılarla sözlü ve sözsüz olarak CD ekinde sunulmasıdır.
Kitabımızın diğer bir özelliği de ülkemizdeki 7 bölgeden 7 türkü ve oyun havasının ritim eşliğinde oynanış şekillerini çalıştırma, halfplayback eşliğinde de seslendirerek sergileyebilecek altyapılarla öğretmen ve öğrencilerimiz için hazırlanmış olmasıdır.
Ülkemizde öğretmen ve öğrencilerimizin kolaylıkla her zaman kullanabileceği, etkinlikler yaparak konserler düzenleyebileceği temel bir kaynaktır. Bu özelliği nedeniyle yeni hazırlanan müzik öğretim programına da uygun olup öğretmen adaylarımıza, öğretmenlerimize ve öğrencilerimize önerilmektedir.
Pelin Elcik Yorgancıoğlu Her beden insanlığın hantal tarihinin yükü ile dünyaya gelir. Oyuncu ise bu yükü bir heykeltıraşın çamuru şekillendirmesi gibi şekillendirerek her defasında yeni bir beden yaratır. Farklı yaşlardaki, farklı topraklardaki, farklı cinsiyetlerdeki, farklı renklerdeki bedenlere dönüşür ama hep aynı beden ile yaratır.
Bu kadar karmaşık bir yaratım sürecine sahip olan oyunculuğun hem yaratıcısı hem de malzemesi olan oyuncunun bedeni bu şekillendirişi ancak onu tanıyarak ve ona hükmederek gerçekleştirebilir. Oyuncunun kendi bedenini gündelik yaşam gerçeğinden farklı olarak sahne estetiğine uygun kullanmasını sağlamak; bedeni ruhsal, duygusal ve fiziksel anlamda bir bütün olarak ele almak ile başlar.
Bu kitap ile, oyuncunun bedensel ifadesi için gerekli bedensel farkındalığı oluşturacak belirleyenler, tiyatro tarihi esas alınarak aktarılmaktadır. Bedeni evrimsel olarak şekillendiren sosyal, kültürel, bilimsel ve sanatsal yönlendiricilerin ışığında tiyatro tarihi içerisinde bedenin tarihi incelenmektedir. Tiyatral anlatımın oluşturulmasında “oyuncu” ve temel malzemesi olan "beden" üzerine düşünce üreten, kuramsal nitelikli çalışmalar aracılığıyla yöntemler geliştiren önemli tiyatro ve bilim insanlarının yaklaşımları irdelenmektedir. Hem oyuncunun kendi bedenine hem de kuramcı ve yönetmenlerin oyuncunun bedenine hükmetme çabaları ile oyuncu bedeninin tarihi ortaya konulmaktadır.
Yiğit Kocabıyık Oyunculukta Ezber Teknikleri; tiyatro, dizi ve sinema oyunculuğunda rol ezberleme sürecini kolaylaştırmak için ipuçları ve teknikler içermektedir. Kitap sadece ezber tekniklerinin incelemesini değil aynı zamanda oyuncuların etkili bir hazırlık süreci geçirmeleri için gerekli olan unsurları da ele almaktadır. İlk bölümde, bellek ve belleğin çalışma sistemleri hakkında temel bilgiler sunulurken ikinci bölümde, okuyucuların kendi öğrenme stillerini keşfetmeleri için bir test yer almaktadır. Bu test, okuyucuların öğrenme stillerini belirleyerek öğrenme eğilimleri hakkında bilgi edinmelerini sağlamaktadır. Üçüncü bölümde, ezber tekniklerine başlamadan önce yapılması gereken hazırlık çalışmaları bulunmaktadır. Dördüncü bölümde, öğrenme stillerine göre ayrılmış sekiz farklı ezberleme tekniği detaylı bir şekilde incelenmiştir. Bununla birlikte bu bölümde monologların ezberlenmesinde kullanılabilecek bir teknik ek bir başlık altında ele alınmıştır. Önceki bölümdeki test sonuçlarına dayanarak kendi öğrenme stillerini tanımlayan okuyucular, bu bölümde kendi öğrenme stillerine uygun teknikleri deneyimleyerek daha hızlı bir ezberleme süreci geçirebilirler. Son bölümde ise sunulan tekniklerin sonuçları ve önerileri değerlendirilmiştir.
Oyunculukta Ezber Teknikleri, okuyuculara ezberleme sürecini daha keyifli ve etkili hâle getirmek için gerekli araçları sağlamaktadır. Sahnede ve kamera önünde daha iyi performans sergilemek isteyen herkes için değerli bir kaynak olması bu kitabın en temel umutlarından biridir.
Tacettin Tınaz “Udumun Klavyesi” bir ud metodu değildir. Ancak ud metotlarının çoğunda eksik olan veya yeteri kadar detaylı anlatılmayan ve gösterilmeyen; Türk müziği ses sistemi, udun akort edilmesi, makamlara göre perdelerin klavyedeki yeri (1, 3, 4, 5 ses transpoze dâhil) bu kitabın ana konularıdır. Yazar tarafından geliştirilen, Türkiye’de ve dünyada ilk defa bu kitapla müzikseverlerin hizmetine sunulan “Ud İçin Transpoze Cetveli” ve “Transpoze Çarkları” adlı araçlar, transpoze konusunun hem kavranmasını hem de bu işlemin kolaylıkla yapılmasını sağlayacak niteliktedir. Kitabın eki olarak sunulan videolar, konuların kolaylıkla kavranmasını sağlayacaktır. Kitap, metinden ziyade görsel ağırlıklıdır. Görsellerin tamamı renklidir. Görsellerdeki renkler rastgele değil, kavramlar ve terimler ile kodlanarak (eşleştirilerek) kullanılmıştır. Kodlanmış renkler, okuyucunun kavramasını ve algılamasını kolaylaştıracaktır. “Udumun Klavyesi”, ud çalmayı öğretenler ve öğrenenler tarafından yardımcı kitap olarak kullanılabilir.
Cahit Aksu Ülkemizde özellikle iki binli yıllardan sonra daha da yoğunlaşan sınav odaklı eğitim sistemi, bazı olumsuz yan etkileri de beraberinde getirmiştir. Özellikle öğrencileri sıralama odaklı sınavlarda, gerçekte çok rasyonel olmayan bir tutumla bazı dersler ön planda tutulmuş ve eğitimin pek çok paydaşının gözünde müzik, resim, şiir, drama, spor vb. odaklı dersler çeşitli boyutlarda göz ardı edilebilir bir konuma getirilmiştir. Bu kabulleniş, zorunlu temel eğitim süreçlerindeki “Bütüncül Yaklaşım”ı oldukça bozmuştur. Eğitim sistemimizin çok önemli bir sorunu olarak müzik, resim vb. derslerin bütüncül eğitim kapsamı dışında konumlandırılması, bu derslerin organizasyonunda bir olgu olarak karşımızda duran büyük sorunlara yeni bir olgu eklemiştir: bütüncül eğitimin çok önemli bir disiplini olan müzik eğitimi derslerindeki “Göz Ardı Etme” olgusu!..
Müzik eğitiminin kendine özgü bazı özellikleri, öğrencilerin bu konudaki beklentilerini karşılama ve yansıtma konusunda önemli fırsatlar sunar. Müzik eğitimiyle gerçekleşecek özellikle duyuşsal boyuttaki olumlu ilgi, tutum ve değerler bireylerimizin yaşam boyu öğrenme süreçlerine ve hayata bakışlarına yön verecektir. O nedenle genel eğitim süreçlerindeki müzik eğitimi derslerini, çocuklarımızın zihninde, boş, anlamsız, gereksiz, sıkıcı, faydasız, etkisiz bir ders olarak kodlamaktan özellikle kaçınmalıyız. Eğitimin tüm paydaşları olarak sanat eğitimine ve müzik eğitimine dönük duyarlı ve hassas bir tutum sergilemek zorundayız.
Resmî bir program göz ardı edilmek için değil, tam olarak uygulanmak için hazırlanır. Şüphesiz; insan faktörünün olduğu yerde çeşitli sosyokültürel, sosyoekonomik ve sosyopolitik yansımalar öğretim programının tam anlamıyla hayata geçirilmesi önünde bazı engeller teşkil edebilir. Ayrıca bazı büyük toplumsal olaylarla birlikte özellikle doğal afetlerin olumsuz etkileri büyük ölçüde eğitim süreçlerine yansıyabilir. Bu yansıma, öğretim programlarının çeşitli nicelikte ve nitelikte göz ardı edilmesi ile sonuçlanabilir. Önemli olan bu göz ardı etme olgusunu minimize edecek bir yaklaşım ve projeksiyon oluşturmak, bu alanda gerekli tedbir ve düzenlemeleri büyük bir hassasiyetle devreye sokabilme iradesini göstermektir.
Bülent Salderay, Eylem Dayı “Özel Gereksinimli Bireyler İçin Görsel Sanatlar Eğitimi ve Uyarlama Önerileri” adlı bu kitap; özel gereksinimli bireylerle çalışan öğretmenlere (özel eğitim öğretmeni, görsel sanatlar öğretmeni vb.), öğretmen adaylarına, uzmanlara (fizyoterapist, dil ve konuşma terapisti, ergoterapist, fizyoterapist, psikolog vb.) ve ailelere yönelik hazırlanmıştır. Bu doğrultuda özel gereksinimli öğrencilerin eğitim ve rehabilitasyon süreçlerinde görsel sanatlar eğitimine yönelik farkındalık oluşturmak, eğitim ve gelişim alanlarına yönelik yeterliliklerini artırmak, mesleki eğitim süreçlerine ve bağımsız yaşama hazırlanmalarına katkı sağlamak amaçlanmıştır.
Bu kitap, bir özel eğitim ve bir görsel sanatlar eğitimi alanından olmak üzere iki alan uzmanının iş birliği ile yazılmıştır. İş birliğine dayalı bir yaklaşımla gerçekleştirilen bu çalışmada; özel gereksinimli öğrenciler için görsel sanatlar eğitimi, özel eğitim ve görsel sanatlar eğitimi alanlarının teorik ve uygulama içerikleri ile desteklenerek farklı bir bakış açısı ile ele alınarak değerlendirilmiştir. Kitap; Görsel Sanatlar Eğitimi, Görsel Sanatlar Eğitiminin Önemi, Çocuğun Sanatsal Gelişimi, Yetersizlik Grupları ve Özellikleri, Özel Gereksinimli Bireylerde Görsel Sanatlar Eğitimi, Görsel Sanatlar Eğitiminde İş Birliğinin Önemi ve Gerekliliği, Görsel Sanatlar Eğitiminde Öğrenme Alanları ve Yetersizlik Gruplarına Uygun Uyarlama Önerileri ve Uyarlamalara Yönelik Uygulama Örnekleri” şeklindeki ana başlıklar ve bunların alt başlıklarından oluşmaktadır.
Murat Yakar, Fatma Bünyan Ünel, Lütfiye Kuşak Üçgen Şeklindeki Parsellerin Bölümü Bir Köşe Noktasından Bölüm Bir Kenar Üzerinden Verilen Bir Noktadan Doğru ile Bölüm Tabana Bağlı Doğru ile Bölüm Yüksekliğe Paralel Doğrularla Bölüm Dörtgen Şeklindeki Parsellerin Bölümü Verilen Bir Noktadan Geçen Doğru ile Bölüm Tabana Paralel Doğru ile Bölüm Çokgen Şeklindeki Parsellerin Bölümü Verilen Bir Noktadan Geçen Doğru ile Bölüm içermektedir.
Aslı Can Bu kitap; 1877-1956 yılları arasında yaşamış Alman mimar Paul Bonatz'ın Türkiye'de geçirdiği yıllara odaklanır. 1916, 1927 ve 1942 yıllarında muhtelif sebeplerle üç kez Türkiye'yi ziyaret eden olan mimar, 1943-1954 arasında ise ülkede yerleşik olarak yaşar. Bu metin, bir yandan Bonatz'ın Türkiye'deki ideolojik ve morfolojik üretimlerini ortaya koymaya çalışmak, diğer yandan söz konusu üretimlerin ülkenin mimarlık ortamında çarptığı yüzeyleri tespit edebilmek adına adı geçen yıllar ekseninde bir mimarlık tarihi okuması yapmayı dener. Bu iki paralel okuma, Bonatz'ın Türkiye ve Türkiye'deki mimarlık çevreleriyle kurduğu ilişkiyi doğru yorumlayabilmek adına oldukça kritiktir.
Bu çalışmanın ana fikri, Paul Bonatz'ın bir iktidar figürü olması üzerine kurulur. “Millî Mimari” söylemi bağlamında, Türkiye'ye geldiği andan itibaren muhtelif birçok yöntemle iktidarını pekiştiren Bonatz'ın kullandığı tüm mecralar yakından incelenir ve tüm detaylarıyla analiz edilir. Sürekli olarak birbirini üreten bir sarmal içerisinde kıvrılan söylem ve iktidar dahilinde Paul Bonatz'ın pozisyonu anlaşılmaya çalışılır.
Paul Bonatz'ın Türkiye Yılları adlı bu çalışma, Paul Bonatz'ın Türkiye'de geçirdiği yıllar üzerine yapılmış en kapsamlı çalışmalardan biri olma iddiasındadır. Aynı zamanda bir mimarlık tarihi anlatısı ortaya koymak suretiyle Bonatz'ın üretimlerinin altını doldurmaya çalışarak literatüre kendi konusu dâhilinde önemli bir katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.
Murat Zencirkıran Peyzaj Bitkileri serisinin ilki olan “Peyzaj Bitkileri-I” kitabı, süs bitkisi olarak yetiştirilen ve tasarım çalışmalarında tasarım bitkileri olarak kullanılan açık tohumlu bitkilerin tanıtılması, kullanım ilkelerinin değerlendirilmesi ve üretiminin doğru bir şekilde yaygınlaştırılmasına katkı sağlamak amacıyla üniversitelerin değişik fakültelerinde ve meslek yüksekokullarında konu ile ilgili eğitim alanlara (Peyzaj Mimarı, Ziraat Mühendisi, Orman Mühendisi, Mimar ve Teknikerler), doğa severlere, evlerinin bahçelerinde bu bitkiler ile uğraşanlara, aynı zamanda üreticilere uygun, yalın bir yazım dili ve renkli resimlerle hazırlanmıştır. Kitap içerisinde 31 adet açık tohumlu bitki cinsi incelenmiş ve bu cinslerin yayılma alanları, tanıtımı, ekolojik istekleri, önemli türleri, peyzajda kullanımları ve üretim teknikleri ayrıntılı bir şekilde anlatılmıştır.
Aslı B. Korkut, Tuğba Kiper Tüm dünyada ve ülkemizde önemli bir bilim ve meslek dalı olan peyzaj mimarlığı; doğal ve kültürel çevrelerin planlanması, tasarımı, onarımı, yönetimi ve korunmasında önemli rolü olan en etkin mesleklerden biridir.
Peyzaj mimarlığının hedefinde; doğa, kültür, sanat, çevre ve mekân kavramları vardır. Üst ölçekte; arazi biçimleri, makro iklim, jeolojik yapı, doğal bitki dokusu, yerleşim dokusu, sivil mimari yapı gibi değerler, alt ölçekte ise ağaçlar, binalar, yollar, göller, akarsular gibi değerler peyzajın birer elemanıdır. Dolayısıyla peyzaj ve peyzaj mimarlığı, dış mekân yaşam ortamlarının biçimlenmesinde önemli bir yere sahiptir. Aynı zamanda insanın sosyal yaşamı ve beden - ruh sağlığı ile dış mekân kullanım biçimleri arasında da güçlü bir ilişki vardır.
Bu yaklaşım çerçevesinde, “Peyzaj Mimarlığına Giriş” başlıklı bu kitap; peyzaj mimarlığına ilişkin temel kavramların yanı sıra, mesleğin gereklilikleri, önemi, amacı ve kapsamı doğrultusunda çalışma konularının genel bir değerlendirilmesini içermektedir. Kitap, hem çevresel farkındalık oluşturmak hem mesleğin gerekliliklerini ortaya koymak hem de peyzaj ve peyzaj mimarlığı alanında temel kavramları açıklamak amacı çerçevesinde; mesleğe ilgi duyan kişiler ile peyzaj mimarlığı eğitimi alan lisans - lisansüstü öğrencilerin ve yakın meslek dallarında çalışanların yararlanabileceği yardımcı bir kaynak niteliği taşımaktadır.
Kitapta, peyzajın kelime anlamından başlayarak mesleki tanım ve kavramlar, yasal ve yönetsel süreç, peyzaj mimarlarının sorumlulukları, görev ve yetki alanları, mesleğin tarihsel gelişim sürecindeki kırılma noktaları, öncü isimler, tasarımda kullanılan yapısal ve bitkisel elemanlar, planlama ve tasarımda farklı yaklaşımlar, peyzaj değerlendirme yöntemleri gibi başlıca konular kuramsal bir örgü içinde yalın ve anlaşılabilir bir dil ile açıklanmıştır.
Peyzaj mimarlığı ile ilgili çok sayıda çalışmaya atıfların yapıldığı kitabın kaynaklar bölümü de kapsamlı bir literatür listesi ile desteklenmiştir.
Ali Gürsan Saraç "Sevgili Dünya" adlı gençlik şarkıları kitabımız yine ülkemizde senfoni orkestraları, çocuk koroları ve polifonik korolarda seslendirilen ve çocuklarımızın beğenilerini kazanan şarkılarımızın yanı sıra yepyeni yeni nesil şarkılardan oluşmaktadır. Kitabımızda yer alan şarkılarımızı rahatlıkla bireysel ses eğitimlerinde, gençlik korolarında ve müzik derslerinde kolaylıkla kullanabilirsiniz. Böylece piyano eşlikli şarkı söylemeyi geliştirebileceğimiz gibi zevkle söyleyebilecekleri bir repertuvarla öğrencilerinizin müzik eğitimlerinde ses ve kulak eğitimlerine katkı sağlamış olursunuz.
Kitabın oluşmasında piyano eşlik düzenlemeleri ile Sayın Dr. Selçuk Bilgin, kitaba en büyük anlamı kazandırmıştır.
Öncelikle ülkemiz müzik öğretmenlerine ve öğretim elemanlarına yararlı olacağı kanaatiyle MEB Güzel Sanatlar Liselerimize, Gençlik Korolarımıza armağan ettiğimiz bu kitabımızın; şarkılar söyleyen gençlerimizin umutları, umutları olan gençlerimizin yarınları, yarınları olan gençlerimizin ise yaratacakları ortak bir dilleri ile sevgi, paylaşım ve dostluklarla gelen pırıl pırıl ve aydınlık dünyaları için bir ışık olmasını diliyoruz.
“Piyano Eşlikli Gençlik Şarkıları Konser Albümü"müzde yer alan şarkılarımızla yaşamak ve yaşatılmak dileğiyle...
Yonca Karul İlyaz “Kitapta; piyanonun Osmanlı’daki serüvenine yönelik genel bir giriş ve piyanonun tarihçesi ile Batı müziğinin ve piyanonun Osmanlı’ya girişi kısaca belirtildikten sonra Osmanlı’da başta hanedan üyeleri olmak üzere piyano ile ilgili kişiler, kurumlar, eğitimciler ve piyano ağırlıklı ilişkiler üzerinde durulmaktadır. Ardından piyano odaklı yapımsal, üretimsel ve tecimsel meslekler, iş yerleri ve iş insanları ayrı ayrı saptanmakta ve betimlenmektedir. Bu bağlamda piyano yapım-üretim, alım-satım, taşım-ulaştırım, bakım onarım ve akort edim ile ilgili süreçler, kurumlar, kişiler ve hizmetler ayrıntılı olarak anlatılmakta ve açıklanmaktadır. Böylece piyano odaklı meslekleşmenin boyut, kapsam, tür ve çeşitleri o dönemin Osmanlı müzik yaşamı, kültürü ve eğitimi örneğinden yola çıkılarak ortaya konulmaktadır. Ayrıca dönemin piyano tecimcilerinin Osmanlı Devleti’ni kendilerini tanıtım amaçlı kullanmaları çok çeşitli ve somut örneklerle betimlenmekte ve irdelenmektedir. Bunlar yapılırken gerekli bilgi, belge ve tablolar ile bulgular yerinde ve uygun biçimde sergilenmekte, yorumlanmakta ve değerlendirilmektedir. Kitap, her biri ilginç çeşitli ekler ve zengin bir kaynakçayla sonlanmaktadır.”
Hüseyin Kurt - Fetullah Arık Bilindiği gibi Jeoloji Bilimi; Fizik, Kimya, Matematik ve Biyoloji ile birlikte beş temel bilimden biri olup Jeoloji Mühendisliği Jeoloji biliminin temel uygulama alanıdır. Jeoloji Mühendisliği başta ülke çapında mekânsal strateji planlarından başlayarak her ölçekte planlama için yerleşime uygunluk değerlendirmelerinde, yerleşime uygun olan inşa edilecek bina ve bina türü yapıların zeminleri ile karayolu, köprü, geçit, baraj, tünel vb. mühendislik yapılarının yerleşeceği zeminlerin ve geçeceği güzergâhın fiziksel parametrelerini ortaya koymayı hedefleyen saha ve laboratuvar çalışmalarını yapmaktadır. Öte yandan yapıların imalinde kullanılacak doğal yapı malzemeleri ile sanayi ve enerjinin temel hammaddeleri olan metalik maden, endüstriyel hammadde, enerji hammaddeleri, değerli ve yarı değerli taşlar, su, jeotermal, petrol, doğal gaz, kömür, vb. doğal kaynakların aranması, bulunması ve potansiyelinin belirlenmesinin yanısıra bu kaynakların üretimi esnasında ve sonrasında çevre ile etkileşimini araştırmaktadır. Jeoloji biliminin yukarıda özetlenen bu temel prensipleri, günlük hayatımızın pek çok alanında yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak uygulamada bu gerçeklik bazen ihmal edilmekte ve jeoloji bilimi ne yazık ki sebebi yine jeolojik olan deprem, heyelan, sel, obruk, tsunami vb. felâketlerden sonra hatırlanmakta, bir süre yoğun tartışmalara konu olmakta ve yeni bir felâkete kadar da unutulup gitmektedir. Oysa felâketlerle başa çıkmanın en etkin yolu, onların nedenlerini iyi anlamak ve doğal jeolojik olaylar afete dönüşmeden gerekli önlemleri almaktır.
“Planlama, Yapı ve Çevre İçin Jeoloji” adı verilen bu eserde; planlama ve jeoloji ilişkisinin genel bir tanımından sonra, mekânsal planlama, yapı, çevre ve jeoloji ilişkisi, yerkabuğu hareketleri, yerkabuğunun yapıtaşları olan mineraller ve kayaçlarla onların kullanım alanları ve teknolojik özellikleri açıklanmıştır. Ülkemizin üzerinde bulunduğu coğrafyanın deprem kuşağında bulunması nedeniyle depremler, insan – tabiat kesişmesinde önleyemediğimiz doğa olaylarından volkanik faaliyetler ve heyelânlar ile hayatın en temel gereksinimlerinden biri olan sular ve neden oldukları afetler ayrı bölümler halinde verilmiştir. Ayrıca; doğal kaynaklar ve enerji kaynakları ile bunların kullanımı ve çevresel etkileri, hava ve çevre kirliliği, atıklar ve atık yönetimi konuları da aydınlatılmaya çalışılmıştır. Son bölümde ise planlama ve yapı üretim sürecinde jeolojik ve jeoteknik verilerin kullanılması ile ilgili temel prensipler verilmiş ve uygulama örnekleri anlatılmıştır.
K. Mert Çubukçu Bu kitabın yazılış nedeni, planlama disiplininde 1960'lı yıllardan itibaren geliştirilmeye başlanan ve artık klasikleşmiş sayısal yöntemlerin toplandığı bir kaynak yaratmaktır. Kitap yazılırken 100'e yakın yabancı kaynaktan yararlanılmış ve her teknik son derece sade bir dille anlatılmıştır. Uygulamada kullanılabilmesi için anlatılan her teknik için hiç bir basamak atlanmadan çözülmüş sayısal örnekler bulunmakta ve bu örneklerin çözümü için hiçbir özel bilgisayar yazılımı gerekmemektedir. Kitabın sade dili ve hiçbir basamak atlanmadan aktarılan sayısal örnekleri sayesinde bu kitap üniversiteden yıllar önce mezun olmuş ve planlama pratiği içindeki tüm şehir plancıları için aranan ve özlenen bir başvuru kitabı durumundadır. Beşinci basımı yapılan bu kitap; coğrafya, istatistik, ekonomi ve ekonometri dallarına ilgi duyan okuyucular tarafından ilgi ile karşılanmıştır.
K. Mert Çubukçu Bu kitabın yazılış nedeni; başta planlama ve coğrafya olmak üzere mekânsal bilimler olarak tanımlanabilecek alanlarda yaygınlıkla kullanılan klasik istatistik ve mekânsal istatistik yöntemlerinin yalın bir dil ve dört işlem ile sınırlı aritmetik bilgisi ile okuyucuya sunulmasıdır. Kitap yazılırken 80'i aşkın yabancı kaynaktan yararlanılmış ve her teknik son derece sade bir dille anlatılmıştır. Anlatılan tekniklerin uygulamada rahatlıkla kullanılabilmesine yönelik olarak kitap kapsamındaki her yöntem hiçbir basamak atlanmadan çözülmüş sayısal örneklerle desteklenmiştir. Bu örneklerin çözümü için hiçbir özel bilgisayar yazılımı gerekmemektedir.
Kitabın hedef kitlesinin bir bölümünü başta planlama ve coğrafya olmak üzere mekânsal bilimlerde öğrenim gören lisans ve lisansüstü düzeydeki öğrenciler oluşturmaktadır. Kitaptaki örneklerin tamamı “mekân” odaklıdır ve hedef kitlenin ilgi alanına uygun olarak kurgulanmıştır. Ayrıca, mekânsal analizlerin işlendiği sosyal, fen ve beşeri bilimlerde okutulan dersler için de bu kitap, potansiyel kaynak kitap niteliğindedir. Yazımında kullanılan sade dil ve hiçbir basamak atlanmadan aktarılan sayısal örnekler sayesinde bu kitap, üniversiteden yıllar önce mezun olmuş, kamu ve özel sektörde mekânsal ve istatistiksel analizler üreten uygulamacılar için de aranan ve özlenen bir başvuru kitabı olacaktır.
Kitap, klasik istatistik yöntemlerinin mekânsal analizlere yönelik olarak yeniden ele alındığı alan olan “mekânsal istatistik” açısından da Türkiye'de bir ilk olma özelliğini taşımaktadır. Kitapta aktarılan “mekânsal istatistik” yöntemlerinin tamamına yakını coğrafi bilgi sistemlerine yönelik yazılımların standart parçaları haline gelmişse de, bu yöntemlerin anlatıldığı Türkçe bir kitap yayımlanmamıştır. Dolayısıyla bu kitap, bu alanda sıklıkla kullanılan yöntemleri, kullanıcıları için bir “kara kutu” olmaktan çıkartma gayesini de taşımaktadır.
Aydan Özsoy, Aysu Uğur Balcı, Bahar Altay Erişen, Beyler Yetkiner, Dilar Diken Yücel, Eda Arısoy, Eşref Akmeşe, Gökhan Demirel, Hakan Aşkan, Işıl Kızılırmak, Mehtap Özsoy, Mustafa Kemal Sancar, Nergiz Karadaş, Nida Sümeyya Çetin, Ömer Akbulut, Semih Salman, Soner Erdönmez, Suna Can Özbulduk, Şeyma Balcı Popüler temalarıyla yakın dönem Türk sinemasına bakmaya çalışmak, toplumsal ve kültürel farklı alanları, insanın kesiştiği bir zemini anlamayı ve gündelik yaşam pratiklerinin dinamiği çerçevesinde yürütülecek kavramsal tartışmaları gerekli kılar. Popüler olanın yaygın, hızlı ve etkili gücünü, 1990'lı yıllar sonrasında Türk sinemasında başlayan "yeni" hareketliliği içindeki filmler ile onları üretenleri, üretilme koşullarını bir arada düşünmek, hissetmek anlamına gelir. Aynı zamanda bu süreç, yakın döneme eğilen akademik çalışmaların pek çoğunda yaşanan zamanın iç içe geçmiş esnek yapısı nedeniyle yazanlar için yeni ve heyecan vericidir. Bu kitabın ortaya çıkmasında çok değerli katkıları olan yazarlarımızın tamamı, yazıları çerçevesinde sinemamız içinde, geçmiş, bugün ve gelecek arasında keyifli ve titiz bir yolculuğa çıktılar. Bu yolculuklarda, bir yandan tarihselliği içinde Türk sinemasının farklı dönemlerinde yaşanan tartışmalar ve eğilimlere dikkat çektiler. Diğer yandan 2000 sonrası değişen dünya ve film üretme biçimleri, pratikleri bağlamında Türk sinemasında öne çıkan temalara ve bu temalar merkezinde yapılan film çözümlemeleriyle ortaya çıkan değişimlere odaklandılar. Bu yönüyle toplam on altı bölümden oluşan kitap, okuyucusunu; aile, kadın, aşk, erkek, din, yalnızlık, melankoli, sinematografi, işsizlik, mekân, askeri operasyonlar, gündelik hayat, tarih, göç ve engellilik gibi birçok tema ile yakın dönem Türk sineması üzerine düşünmeye, filmsel yolculuğa çıkarmaya davet etmektedir.
A. Halim Orta Bu eserde, rekreasyon alanlarında uygulanacak bir yağmurlama ve damla sulama sisteminin projeleme kriterleri açıklanmıştır. Bu amaçla, öncelikle toprak – bitki – su ilişkileri, sulama suyu kalitesi, bitki su tüketimi ve sulama suyu ihtiyacı gibi temel sulama bilgileri, örnekler ve paket programlar ile anlatılmış, daha sonra ise peyzaj alanlarında uygulanacak yağmurlama ve damla sulama sistem unsurları tanıtılmıştır. Ayrıca, baştan sona çözümlenmiş üç sulama projesinde tüm anlatılanlar uygulanarak, okuyucuya çok fayda sağlayacak örnek proje çözümleri sunulmuştur.
Kitap; sade bir dille, yalın bilgiler içerecek şekilde hazırlanmış, konuyla ilgili çalışan tüm mühendis ve teknisyenlere, uygulamada başka kaynak arama ihtiyacı bırakmayacak biçimde oluşturulmuştur.
Eserin yukarıda belirtilen özellikleri ile sulama konusunda eğitim alan ziraat fakülteleri, inşaat fakülteleri, peyzaj mimarlığı ve yüksekokul öğrencilerine, alanda çalışan tüm mühendis ve teknisyenlere fayda sağlaması ümit ve temennimizdir.
Zeynep Uludağ, Gülşah Güleç Sanat ve mimarlık ilişkisi, bugün özellikle mimarlık, sanat ve tasarım okullarında ilgi çeken ve merak uyandıran bir konu olarak güncelliğini korumaktadır. Bu konuyu ele almak üzere Gazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde, 2013 ve 2014 yıllarında Uluslararası Kış Okulu Araştırma ve Eğitim [Winter School International Research and Education (WIRE)] programı gerçekleştirilmiş; ana teması “Sanat ve Mimarlık” (“Art and Architecture”) olan bu programın alt temaları, “Mimari Enstalasyon” (2013) (“Architectural Installation”) ve “Mimari Sahne” (2014) (“Archi-Stage/Scene”) olarak belirlenmiştir. Bu kitap, Kış Okulu’nun (WIRE) ürünüdür. Kitapta sanat ve mimarlık ilişkisi üzerine akademik tartışmaların yapıldığı yazılar yer almaktadır. Kitapta ayrıca WIRE programı kapsamında gerçekleştirilen söyleşiler, sunuşlar ve stüdyo çalışmalarını içeren yazılar bulunmaktadır. Kış Okulu’nun (WIRE) “Mimari Enstalasyon” ve “Mimari Sahne” olan alt temaları, mekanın yeni bir bakış açısıyla ele alınmasını sağlamıştır. Kış Okulu katılımcıları, sanatsal bir bakış açısıyla hem mekan hem de çevre üzerine yenilikçi ve yaratıcı yaklaşımlar geliştirmiştir. Kitapta katılımcıların daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış olan, sanat ve mimarlık arakesitinde duran tasarım projelerinin tamamına proje yürütücülerinin tasarım sürecini anlatan makaleleri eşliğinde yer verilmiştir. Bu nedenle editörleri olarak kitabın mimarlık, sanat ve tasarım okullarındaki öğrenciler ve öğretim üyeleri için bir başvuru kaynağı olacağını umuyoruz. 2 yıl süren Kış Okulu (WIRE) sayesinde bizler, mimarlığın sınırlarını ve potansiyellerini deneyimleme fırsatı bulduk. Kitap, bu deneyimi sizlerle paylaşmak ve sizlere de yaşatmak için hazırlandı. Umarız sizler de, kitabın okuyucuları olarak, bizim kadar keyif alır ve heyecan duyarsınız.
Sanat ve mimarlık ilişkisi, bugün özellikle mimarlık, sanat ve tasarım okullarında ilgi çeken ve merak uyandıran bir konu olarak güncelliğini korumaktadır. Bu konuyu ele almak üzere Gazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde, 2013 ve 2014 yıllarında Uluslararası Kış Okulu Araştırma ve Eğitim [Winter School International Research and Education (WIRE)] programı gerçekleştirilmiş; ana teması “Sanat ve Mimarlık” (“Art and Architecture”) olan bu programın alt temaları, “Mimari Enstalasyon” (2013) (“Architectural Installation”) ve “Mimari Sahne” (2014) (“Archi-Stage/Scene”) olarak belirlenmiştir. Bu kitap, Kış Okulu’nun (WIRE) ürünüdür. Kitapta sanat ve mimarlık ilişkisi üzerine akademik tartışmaların yapıldığı yazılar yer almaktadır. Kitapta ayrıca WIRE programı kapsamında gerçekleştirilen söyleşiler, sunuşlar ve stüdyo çalışmalarını içeren yazılar bulunmaktadır. Kış Okulu’nun (WIRE) “Mimari Enstalasyon” ve “Mimari Sahne” olan alt temaları, mekanın yeni bir bakış açısıyla ele alınmasını sağlamıştır. Kış Okulu katılımcıları, sanatsal bir bakış açısıyla hem mekan hem de çevre üzerine yenilikçi ve yaratıcı yaklaşımlar geliştirmiştir. Kitapta katılımcıların daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış olan, sanat ve mimarlık arakesitinde duran tasarım projelerinin tamamına proje yürütücülerinin tasarım sürecini anlatan makaleleri eşliğinde yer verilmiştir. Bu nedenle editörleri olarak kitabın mimarlık, sanat ve tasarım okullarındaki öğrenciler ve öğretim üyeleri için bir başvuru kaynağı olacağını umuyoruz. 2 yıl süren Kış Okulu (WIRE) sayesinde bizler, mimarlığın sınırlarını ve potansiyellerini deneyimleme fırsatı bulduk. Kitap, bu deneyimi sizlerle paylaşmak ve sizlere de yaşatmak için hazırlandı. Umarız sizler de, kitabın okuyucuları olarak, bizim kadar keyif alır ve heyecan duyarsınız.
---------------------------------------------------------------------------------------------
The relationship between art and architecture remains a challenging issue today, first and foremost in the domain of architecture, and particularly in art and design schools. To address this issue, the Winter School International Research and Education (WIRE) programme was run in the Gazi University Department of Architecture between 2013 and 2014, with the main theme being “Art and Architecture”, and the sub-themes determined as “Architectural Installation” (2013) and “Archi-Stage/Scene” (2014).
This book is a product of WIRE, including essays on the main theme of “Art and Architecture”, keynotes and the workshop studies conducted during the WIRE programme. The two subthemes, Architectural Installation and Archi-Stage/Scene, spurred new discussions on space, as well as critical assessments of the built environment, and this led the participants to attempt to develop different approaches to promoting their abilities and facing the challenges of modern society by analysing and understanding the changing environment.
We hope that the book will serve as a source of reference for both students and academicians alike in architecture, art and design schools. To discover the limits and potentials of architecture, WIRE has for two years presented a unique experience to the participants of the programme, and this book has been prepared to share this experience with its readers.
Zeki Yağız Bayraktaroğlu Bu kitapta; endüstriyel robotların tasarımı, analizi, benzetimi ve kontrolü için kullanılan matematiksel modeller konu edilmektedir. Açık kinematik zincirlerle tanımlanan seri manipülatörlerin modellenmesinde uygulanan analitik yöntemler, mühendislik bakış açısıyla sunulmaktadır. Analitik modelleme yöntemleri; geometri, kinematik, statik ve dinamik başlıkları altında, kolaylıkla programlamaya elverişli, sistematik bir yaklaşımla tanıtılmaktadır. Endüstriyel robotlarda yaygın olarak karşılaşılan seri manipülatör yapıları için ayrıntılı uygulama örnekleri verilmektedir.
Kitap; üniversitelerin Makine, Elektrik-elektronik, Mekatronik, Kontrol ve Bilgisayar gibi mühendislik bölümlerinde, lisans ve lisansüstü programlarda verilen robotik derslerinde izlenebilecek temel bir kaynak olarak hazırlanmıştır. Kitap ayrıca robot tasarımı, analizi ve uygulaması konularında çalışan mühendis ve araştırmacılar için bir başvuru kaynağı olarak değerlendirilebilir.
Selda Kulluk Yerdelen Bu kitap, Rönesans döneminde renk olgusuna ve özellikle Shakespeare'in oyunlarında renk sembolizminden yararlanışına odaklanmıştır. Rönesans kültürü, sanatı ve giysisi hakkında bilgi sahibi olmak, Shakespeare'in oyunlarında doğru ve anlamlı kostüm tasarımları yapmak için gereklidir. Kitabın en son bölümünde konusu herkes tarafından bilinen Romeo ve Jüliet oyunu, renk sembolizminden yola çıkılarak incelenecektir. Yazar, oyunlarında rengi; bir insanın konumunu, ruhsal durumunu ve oyunun atmosferini kolayca anlayabilmek için kullanmıştır. Oyunların anlamlı, uygun ve etkili kostüm tasarımlarını yaparken şu anda bu kitapta okuduğunuz tüm bilgiler anahtar niteliğindedir. Kitap, düşüncelerini geliştirmek, etkili ve yeterli bir kostüm tasarımcısı olmak isteyenlere rehberlik edecek yaratıcı bir çalışmanın yolunun kapsamlı bir araştırmadan geçtiğini de gösteriyor.
Erdem Ünver Toplum olarak çağa ayak uydurmak isteniyorsa, bilimsel teknolojinin desteğinde, çağdaş bir sanat eğitimi uygulanmak zorundadır. Sanat eğitimimizin geçmişten günümüze irdelenmesinin ve tespitlerin eğitimci ve eğitimci adaylarınca paylaşılmasının geleceğin sanat eğitimi için davranış belirlemede yararlı olacağı gerçeğinden hareketle bu çalışma, ülkemizde uygulanan sanat eğitimine katkı sağlayacak sanat eğitimimizin ulaştığı gelişim seyrini ortaya koyacaktır. Bunlarla birlikte bu kitapla; sanat eğitimi ve sorunları üzerine belli bir duyarlılık kazandırılmaya çalışılmıştır. Bu çalışmanın, üniversitelerin Sanat Eğitimi Bölümü Resim-İş Öğretmenliği Programı öğrencilerine teorik sanat derslerine bir kaynak olması amaçlanmıştır.
Tansel TÜRKDOĞAN Bu kitap, bir sanat tarihi kitabı değildir. Kitap, sanat tarihi disiplini metodolojisi ile oluşturulmadığı gibi, sanatın tarihinin “resmi” kronolojisinden çok sanatın “öteki” dinamikleri çerçevesinde algılama pratiği olarak okunmalıdır. Modernizm'in eksik bıraktığı veya ısrarla görmezden geldiği gölge alanlara bakmaya çalışan, sanatı yüzyıllar boyu sadece belirli toplumsal dinamiklerle ve ağırlıklı olarak artistik dinamiklerle okuma ve ifade etme pratiğinin yerine, yeni bir okuma pratiği önerisi niteliği de taşımaktadır. Girilmesi yasak olan, ihmal edilen veya görmezden gelinen alanların, politikanın, ekonominin, sosyolojinin metodolojilerini kullanan, roller çalan, sorgulayıcı bir anlamda zorlayıcı hatta yapısökümcü ve bazen yıkıcı bir tavır ile sanatın seyrini anlama ve anlamlandırma çabasıdır bu kitap.
Bu okumalar bizi nereye götürür? Acaba 'Yeni bir Sanat Tarihi' buradan yola çıkılarak oluşturulabilir mi? Elinizdeki bu kitap, bu tartışma alanlarının, sorularının yanıtları üzerine düşünen bir çalışmadır.
Semra Çevik Tarihe bakmak, geçmişle bugünü karşılaştırmak, geleceği kurmada önemli bir işlev üstlenir. Dünün deneyimleri, size ve yolunuza ışık tutar ve çok değerlidir. Görsel, yazılı, sözlü, tınılı dili oluşturmanın temeli, kendi köklerinden besleniyorsa güçlü olur. Sonsuz seçenekler içinde on üç tanesine yer verilebilen bu kitapta okuduğunuz tanıklıkların, kendinize ait olanı bulup çıkarmanıza yardım edeceği, yol göstereceği umudunu taşıyorum.

“Görsellik yahut sıcak renk, her şeyi biraz yaklaştırır bize, güncelleştirir. Oysa soğuk renk, görsel soyutlamaya daha uygun bir renktir. Biz, kırmızı renkle boyanmış nesnede kendimize yakınlık hissederiz; daha güncelliği getirir. Oysa soğuk renk mitolojik birtakım etkilere olanak verebilir.”
Kayıhan Keskinok

“İletişimsizlik ve yalnızlık en büyük sorunumuz. Çağımızın en büyük sorunu, yalnızlık ve yalnızlığın çok değerli bir şeymiş gibi empoze edilmesi. Ben hep şu farkları düşünerek yaşamaya çalışıyorum: Birey olmakla bencil olmak arasında bir fark var. Birey olmak çok değerli bir şey çünkü doğru toplumlar doğru bireylerden oluşuyorlar.”
Devrim Yakut
Eda Öz Çelikbaş Bu kitap Türkiye'de oldukça yeni ve gelişmekte olan sanat terapisi (art therapy) alanı için alternatif sunmayı amaçlamaktadır. Çalışmada sanat terapisi alanında 12 yıllık deneyimimle ulusal ve uluslararası müfredatımın temelini oluşturan kavramlara, ekollere ve de önemli isimlere yer verilmiştir. Bu çalışma, herhangi bir tedavi yöntemi sunmamaktadır. Sanat terapisi alanına ilgi duyanlara, uygulayıcılarına yol gösterebilmek açısından kendime özgü tasarladığım içerikle, özellikle Jungian (Yungyen) ekolde ve Dewey eğitim modelinde ilerleyen bir kitap olarak ortaya çıkmıştır.
Kitabın içindekiler kısmı, doktora sonrası Finlandiya (Oulu, Tampere, Helsinki ve Rovaniemi) ile İsveç (Lund, Stockholm) ülkelerinde ve şehirlerinde sanat terapileri araştırma süreçlerimde, ders verme ve uygulama gerçekleştirdiğim dönemlerimde oluşmuştur. 2018'den bu yana her yönüyle kitap içeriği değerlendirilerek 2023'te Türkiye'de hazırlanmıştır.
Şifalanarak kendinizi keşfedeceğiniz ve kendinizdeki dönüşüme şükredeceğiniz nice terapötik süreçlere…