Kültür Sosyolojisi \ 2-2
Banu Erdoğan Çakar, Enderhan Karakoç, Gökhan Demirkol, Hasan Hüseyin Toydemir, Konur Alp Koz, Mehmet Sezai Türk, Mustafa Aslan, Onur Taydaş, Ozan Özpay, Serhat Yetimova, Tunç Boran, Yasin Bulduklu Sinema sosyolojisi, filmsel anlatıların sosyal bağlamlar içerisinde nasıl inşa edildikleri üzerinde dururken toplumsal gerçekliğin filmler aracılığıyla nasıl yansıtıldığı ve nasıl yeniden üretildiği üzerinde durmayı da gerektirir. Filmleri sosyolojik bakış ile çözümleyen araştırmacılar, tarihsel ve toplumsal koşulları göz önünde bulundururken izleyiciyi de ihmal etmeyerek temsiller aracılığıyla toplumsal yaşamı anlamaya ve anlatmaya gayret eder. Bu kitapta, Türkiye'nin farklı üniversitelerinden bir grup seçkin akademisyenin, başta Türk sineması olmak üzere farklı ülke sinemalarının yetkin örneklerini merkeze alan; tarihsel, toplumsal ve izleyici odaklı çalışmaları bir araya getirilmiştir. Kitap, sadece sinemanın kuramsal boyutuna ilgi duyan akademisyenlerin değil anlatısal dünyaların büyüsüne kapılarak heyecanlanan sinemaseverlerin de ilgiyle okuyacakları bir derlemedir.
Syed Farid Alatas Diğer birçok disiplin gibi sosyal bilimler de Doğu’ya Batı tarafından sunuldu; onaylanma ve meşruiyet için yine Batı'dan medet ummaya devam etmektedir. Günümüzde ise bilim insanları ve öğrenciler arasında, Asya’nın gerçeklerini daha iyi anlamak için Asya merkezli sosyal bilimlerin geliştirilmesi gerektiğine dair artan bir bilinç vardır. Böyle bir arka plana karşı yazılan bu kitap, Doğu’da sosyal bilimlerin durumunu çevreleyen bir dizi sorunu ele almaktadır. Batılı paradigma ve kavramların Doğu sosyal bilimleri üzerinde süregelen tarihsel hâkimiyetine işaret ederek bu sorunları böyle bir bağlama yerleştirmektedir.
Syed Farid Alatas; Doğu’da sosyal bilimlerin durumuna dair şarkiyatçılık, Avrupamerkezcilik, akademik emperyalizm ve entelektüel bağımlılık gibi eleştirilerden ortaya çıkan alternatif söylem önerilerini ciddi bir biçimde değerlendirmektedir. Bu eleştiriler alternatif söylemler, bağımsızlaştırılmış bilgi ve yerlileştirilmiş sosyal bilimler adına çeşitli biçimlerde itiraz ve iddialara yol açmıştır. Ancak yazar sosyal bilimlerde alternatif söylemlere yönelik bu çağrıların da kendi içinde sorunlar taşıdığını savunmaktadır. Bu sebeple elinizdeki kitap sosyal bilimleri kurucu bir biçimde yeniden ele almak üzere kapsamlı bir kavramsallaştırma yapmaktadır.
Bu kitabın önemli özelliklerinden biri, sosyolojinin antropolojinin ve diğer sosyal bilimlerin bakış açılarından beslenerek Pan-Asyacı bir odağa sahip olmasıdır. Bu yönüyle kitap, bütün sosyal bilim disiplinlerinden araştırmacıların, özellikle de sosyoloji, kültürel çalışmalar ve sosyal bilimler kuramı ve felsefesi gibi alanlarda çalışanların ilgisini çekecektir.
Betül Duman Bay, Mustafa Kemal Bayırbağ, Osman Alacahan Kürt meselesi, uzun yıllardır memleketimizin politika ve siyaset gündemini belirleyen ana maddelerinden biri olarak önemini koruyor. Farklı taraflarca siyasi söylem alanında inşa edilen ve ezber hâline gelmiş kanaatler ve ön kabullerden beslenen savlar, suçlamalar ve gerilimlerin bu meselenin çözümüne bugüne kadar bir katkıda bulunmadığı açıktır. Kendileri hakkında inşa edilmiş olan ve genellemelere dayanan “Kürt” ve “Türk” imgeleri/algıları siyaset alanında üretilmekte, bu meseleyi memleketin evlatlarının nasıl algıladıkları ve deneyimledikleri ise kendilerine nadiren sorulmaktadır. Sorulduğu durumlarda ise kutuplaştırmaya dayalı bir siyaset ortamında inşa edilen söylemlere, imgelere ve kanaatlere nasıl baktıkları ele alınmakta; kendilerinin neyi nasıl deneyimlediği sorusu havada kalmaktadır. Ayrıca bu konu, Anadolu'da asırlarca birlikte yaşamış Kürt ve Türk etnik kesimlerin evlilik, akrabalık, komşuluk yaparak hâlihazırda kopmaz bağlarla bir diğerine bağlı olduğu varsayımından hareketle uzunca bir süre sosyal kaynaşma bağlamında ele alınmamıştır.
Bu çalışma, yukarıda anılan eksikliklere bir yanıt olarak ortaya çıkmıştır. Araştırmacılar, siyasi ezber ve kanaatlerden önce, “gerçek insanlar”ın kendilerini ve (eğer gerçekten varsa) ötekilerini nasıl gördüklerini, meselenin temelinde yatan dışlanma/ayrışma olgularını hangi temellerde ve nasıl deneyimlediklerini, bir diğerinden maddi ve duygusal bir kopuş içinde olup olmadığını (ve eğer böyleyse bunun ne düzeyde olduğunu) ve ayrışma/kaynaşma olgusunun memleketin tüm coğrafyasında tek tip bir biçimde ortaya çıkıp çıkmadığını sormanın daha yerinde ve çözüme katkı sağlayacağı düşüncesini benimsemişlerdir.
Esra Akay Orhan Birey toplumsal ve siyasal yapının en temel yapı taşıdır. Bu aşamada dünyaya gelişiyle birlikte doğal üye olarak söz konusu yapıya dahil olan birey için toplumsal ve siyasal anlamda bir gelişim süreci de başlamaktadır. Toplumsal ve siyasal yapı içerisinde bireyin kendi yerini keşfi, işlev ve fonksiyonlarının bilincine varması, söz konusu yapılara ilişkin temel özellikleri tanıması, öğrenmesi ve içselleştirmesi ile bu çerçevede sosyal ve siyasal davranışlarda bulunması, tercih ve yönelimlerini ortaya koyması, birbirleriyle karşılıklı etkileşim içerisinde işleyen bir döngüye işaret etmektedir.
Ahmet Tayfun, Ayhan Dağdeviren, Ayşe Selin Dülger, Burcu Ilgaz, Cemal Ersin Silik, Elif Acuner, Erdem Şimşek, Fulden Nuray Küçükergin, Kübra Özer, Mustafa Yıldırım Ozan Çatır, Sait Durgun, Serdar Bülbül, Seval Kurt, Yakup Kemal Özekici Turizm sosyolojisi; sosyoloji alanında araştırma konusu yapılan kültür, aile, eğitim, din, siyaset, endüstrileşme, kentleşme, çevre, küreselleşme gibi toplumsal birçok unsura turizm perspektifi ile yaklaşan çok yönlü bir bilim dalıdır. Bu çok yönlülüğün alan yazında yeterince aktarılamamasından hareketle planlanan ve hazırlanan bu kitap, alanında uzman bir ekip tarafından kaleme alınmıştır.
Kitap, “Sosyoloji ve Turizme İlişkin Temel Kavramlar”, “Kültür ve Turizm”, “Toplumsallaşma ve Turizm”, “Toplumsal Yapı, Toplumsal Etkileşim ve Turizm”, “Toplumsal Gruplar ve Turizm”, “Toplumsal Sapma, Suç ve Turizm”, “Toplumsal Tabakalaşma ve Turizm”, “Aile, Eğitim ve Turizm”, “Din ve Turizm”, “Siyaset ve Turizm”, “Toplumsal Değişme ve Turizm”, “Endüstrileşme, Kentleşme, Çevre ve Turizm”, “Küreselleşme, Modernleşme ve Turizm”, “Deneyim Ekonomisi, Paylaşım Ekonomisi ve Turizm” olmak üzere on dört bölümden oluşmuştur.
Kitabın hedef okuyucu kitlesi, turizm alanında eğitim alan öğrenciler ve turizmin sosyolojik yönüne ilgi duyan kişilerdir.
Mehmet Ödemiş, Mesut Emre Balcı, Murat Madenüs, Mustafa Seydioğlu, Rıfat Aydın, Serdar Sağlam, Serkan Yorgancılar Bu kitap, Türk düşünce dünyasında iz bırakmış düşünürlerin kültür konusu ana ekseninde olmak üzere toplumsal meselelere yöntemsel yaklaşımlarından oluşmaktadır.
Kültür kavramının yoğunluğu ve derinliği, zaman içerisinde kendisine yüklenen anlamlar ile sürekli bir gelişim içerisinde olmuştur. Bu yoğun gelişim, kültürün tanımlanmasını zorlaştırmaktadır. Aynı zamanda kavrama çok farklı zamanlarda veya çok farklı yöntemlerle eklenen anlamlar da kültürü tanımlamaya ve onun üzerinde konuşmaya her zaman olumlu katkılar sunmamaktadır. Belki de kültür kavramı, üzerine yüklenen/eklenen/bindirilen anlamlar yüzünden bir türlü tanımlanamıyor. Bununla birlikte de birçok sosyal bilimcinin kültür kavramını tanımlamak için uzun uğraşlar içerisinde bulunduklarını da görüyoruz.
Görünen o ki kültür kavramını tanımlama ve yorumlama çabası henüz sonuçlandırılmış bir çaba değildir. Geçmişten günümüze kavram üzerinde ne kadar büyük bir birikim oluşturulmuşsa günümüzde de bu müktesebatın üzerine sürekli eklemeler yapılmaktadır. Belki de bilimin, anlamanın ve yorumlamanın doğasıdır bu. Bir sonuca vardığınızı sandığınız anda yeni bir başlangıcın da kapısında durmaktasınız.
Kitapta, Türk sosyolojisinin önemli isimlerinden; Mümtaz Turhan, Ziya Gökalp, Sulhi Dönmezer, Cemil Meriç, Hilmi Ziya Ülken, Erol Güngör ve Sabri Ülgener'in görüşlerine yer verilmiştir.
Hasan Kanbolat, Hasan Ali Karasar Bu kitap modern anlamında stratejik düşüncenin Türkiye'deki evrimini yansıtmak amacı ile derlenmiştir. Kitaba katkıda bulunanların önemli bir kısmı Türk düşünce kuruluşlarının kuruluş ve gelişim aşamalarında önemli roller üstlenmiş olan araştırmacı, akademisyen ve bürokratlardır. Kitap, özellikle dış politika yapımı konusunda sivil ve resmî stratejik düşünce kuruluşlarının üstlendiği rolleri açık bir biçimde ortaya koymaktadır. Bugün gelinen noktada düzinelerce stratejik araştırma merkezi ile Türk stratejik düşünce yaşamı birinci etabı tamamlamıştır. Artık, içine girilen ikinci etapta stratejik düşüncenin ve politika üretiminin kalitesinin, derinliğinin ve standartlarının artması beklenmektedir. Bu süreç içinde hayatta kalabilen merkezlerin kurumsallaşmalarını tamamlamaları, özellikle de finansman konusunda artık dalgalanmalara maruz kalmayacak şekilde kendilerini güvence altına almaları, kamu, özel ve siyasi kurumlarla bilgi paylaşımı ve ortak çalışma alanlarının tanımlanması gerekmektedir. Söz konusu bu çalışma sadece tarihe bir not düşme çabasından kaynaklanmamıştır. Aynı zamanda kapasite ve kaynaklar muhasebesi yapılması gerekliliğinin de bir ürünüdür.

İÇİNDEKİLER

Türkiye’de Bölgesel Araştırma Merkezleri ve Üniversitelerdeki Uygulamaları İle İlgili Görüşler
Ebru Kunt Akın

Türkiye’de Stratejik Araştırmalar Üzerine Bazı Düşünceler
Ahmet Akter

Akademisyenle Politikacı Arasında Kalmadan: Yeni Bir Anlaşıyla Avrasya Politikalarına Bakmak
Zeynep Alemdar

İyi Bir Thınk Tank, İyi Bir Thınk Tanker
Deniz Altınbaş

Düşünce Kuruluşlarının Türkiye Serüveni
Esat Arslan

Ersel Aydınlı ile Söyleşi
Ersel Aydınlı

Üniversitelerde Kurulan Stratejik Araştırma Merkezleri: Boğaziçi Üniversitesi - TÜSİAD Dış Politika Forumu (DIF) Örneği
S. Gülden Ayman

Dünyada ve Türkiye’de Düşünce Kuruluşu Kültürü
Hüseyin Bağcı - Aziz Aydın

Düşünce Kuruluşlarının Gerekliliği ve Türkiye
İdris Bal

Stratejik Araştırma Merkezleri Konusunda Bazı Görüşler
Murat Bilhan

Güvenlik Stratejisi Düşüncesindeki Değişimin Yeniden Formüle Edilmesi
Mesut Hakkı Caşın

Stratejik Araştırma Merkezleri ve Araştırma Kültürü
Servet Cömert

Türkiye’nin Milli Güvenliği Açısından Düşünmenin Önemi
Sadi Çaycı

Türkiye’de Düşünce Kuruluşları
Anıl Çeçen

Türk Thınk Tankı’nın Olgunlaşma Dönemine Doğru
Volkan Ş. Ediger

Türkiye’deki Düşünce Kuruluşları Üzerine Düşünceler
Ertan Efegil

Üniversitede Alan Çalışmaları: Karadeniz ve Orta Asya Ülkeleri Araştırma Merkezi Örneği
Ayça Ergun

Türkiye’de Stratejik Araştırma Kültürü Üzerine Bir Gözlem
Şadi Ergüvenç

Araştırma ve Düşünce Merkezi Olarak ESAM
Arif Ersoy

Stratejik Araştırma Kültürü
Ömer Ersun

Stratejik Bakışa Psikolojik ve Psikiyatrik Bilginin Katılması
Erol Göka

Bilgi, İktidar ve Üniversite
Mert Gökırmak

Thınk Tankler ve Dış Politika: Türkiye ve ABD Örneği
Alper Tolga Bulut - Fatma Akkan Güngör

Bilkent Üniversitesi “Dünya Sistemleri, Ekonomileri ve Stratejik Araştırmalar Enstitüsü” (DSEE) ve Stratejik Öngörü, Bilimlerarası Metodoloji ve Karar Sistemleri Kapsamında Bazı Yorumlar
Orhan Güvenen

Yaşanan veya Yaşatılan Stratejik Hayatımız
Yaşar Kalafat

Türkiye’de Düşünce Merkezi Kültürünün Oluşum Süreci: Türkiye’de Dış Politika ve Güvenlik Alanındaki Düşünce Merkezleri
Hasan Kanbolat

Stratejik Düşünme Alışkanlığı
Nüzhet Kandemir

Yirmi Birinci Yüzyıl Türkiyesi’nde Doğan Sivil Tabanlı Yeni Kurumlar: Stratejik Araştırma Merkezleri
Şenol Kantarcı

Askeri Stratejiden Strateji Merkezlerine
R. Kutay Karaca

Türkiye’de Düşünce Üretimi
Bülent Karadeniz

Türkiye’de Stratejik Araştırma Merkezlerinin Geç Kurulma Nedenleri Hakkında Bir Değerlendirme
Ercan Karakoç

Seyfi Taşhan, Dış Politika Enstitüsü ve Türkiye’de Düşünce Kuruluşu Kültürünün Doğuşu
Ali L. Karaosmanoğlu - Ersin Onulduran

Türkiye’de “Uzman” Sıkıntısı ve Stratejik Düşünce Kültürü
Hasan Ali Karasar

Strateji Geliştirme ve Bilimsel Algı
Niyazi Karasar

Kafkasevi Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Merkezi
Erol Karayel

Türkiye’nin Düşünce Kuruluşları Meselesi
Suat Kınıklıoğlu

Stratejik Araştırmalar Merkezlerinin Yapılanması
Mustafa Kibaroğlu - Ayşegül Kibaroğlu

Türkiye’de Stratejik Düşünme/Düşünce Üzerine Bir Deneme: Küreselleşme Karşısında Sevkülceyş
Gökhan Koçer

Düşünce Kuruluşları ve Türkiye’de Gelişimleri
Timuçin Kodaman

Gelişmekte Olan Ülkelerde Düşünce Kuruluşları ve Türkiye
Hasan Köni

Türkiye’de Stratejik Araştırma Merkezlerine Olan İhtiyaç
Armağan Kuloğlu

Küreselleşme Çağında Düşünce Kuruluşları
Ali Külebi

Türkiye’de Düşünce Kuruluşları
Faruk Loğoğlu

ASAM Ermeni Araştırmaları Enstitüsü
Ömer Engin Lütem

Gelişmekte olan Ülkelerde Stratejik Araştırma Kültürü
Aydın Nurhan

Türkiye’de Stratejik Araştırma Kültürü: Düşünce Kuruluşlarının artan önemi ve TESEV Örneği
Tarık Oğuzlu

Ulusal Strateji Üniversitesi
Çınar Özen

Türkiye’deki SAM’lARIN Teorik Altyapı Sorunları
Burak Bilgehan Özpek

Stratejik Ortaklık? Amerikan Stratejik Araştırma Merkezleri Perspektifinden Türk-Amerikan İlişkileri
Esra Pakin

Türkiye’de Düşünce Merkezlerinin Kurumsallaşması
Mustafa Sönmez

Sivil Toplum Nedir?
Akkan Suver

Sömürgecilikten Günümüze Thınk Tanklar ve Türkiye
Ali Şahin

Trafik mi Köprüleri Doğurur, Köprüler mi Trafiği Çoğaltır?
Mehmet Şüküroğlu

Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM)
Fahri Türk

Türkiye’de Bir Thınk Tank Olma
Sinan Ülgen

Düşünce Kuruluşlarına ve Stratejik Araştırma Merkezlerine Güvenlik Politikası – Strateji Uzmanı Yetiştirilmesi
Celalettin Yavuz

Stratejik Düşüncenin Sorunları ve Türkiye’ye Yönelik Stratejiler
Özcan Yeniçeri

Öznur Yılmaz Altun Beğeni, yalnızca aktörlerle ilişkiliymiş gibi görünse de aslında toplumsal ilişkiler ve etkileşimler aracılığıyla inşa olmaktadır. Toplumsal ilişkiler, aktörü, olduğu kişi yapan şeydir. Beğeninin rolü, bu ilişkilerdeki referans noktalarından biri olması dolayısıyla ortaya çıkar. İletişimler ve etkileşimler aracılığıyla inşa olan beğeniler sabit değildir. Beğeniler üzerinden kurulan ilişkiler, aktörlerin ilişkilerini de çeşitlendirici özellikler içerir. Ortaklaşan beğeniler aracılığıyla bir araya gelen beğeni kamuları, sınırları belirlenmiş sabit gruplar değildir. Dolayısıyla bu kamulara toplumsal gruplar olarak değil topluluklar olarak bakmak gerekir. Birbirine yakın beğenilere sahip aktörler, kültürel olarak da benzer eğilimlere sahiptirler. Farklılaşan beğeni kültürleriyse, farklı sosyokültürel arka plana sahip aktörlerin oluşturduğu beğeni kamularına işaret eder. Bu çalışma, Türkiye'deki beğeni kültürlerini incelemektedir. Tespit edilen beğeni kültürleri aracılığıyla bu kültürlerin ortak ve farklı yönlerini ortaya koyarken beğeni kültürlerinin bir araya getirdiği beğeni kamularının profillerini araştırmaktadır.
Recep Yıldız, Ergün Yıldırım Araştırma, günümüz dünyasında en öne çıkan toplum meselelerinden birisi olan ve yoğun bir tartışma, çatışma ve dalgalanmanın bulunduğu eşcinsellik olgusunu Türkiye'de cinsiyet algısı, aile ve benlik temelinde ele almaktadır. Türkiye genelinde ve toplumun gençler, yaş grupları, eğitim düzeyi, siyasal kimlikler, siyasal partiler, dindarlar gibi boyutları çerçevesinde 2200 kişiye uygulanan araştırma kapsayıcı bir niteliğe sahiptir.
Araştırma, toplumun eşcinsellik ile ilgili muhayyilesine, algısına ve tepkilerine ayna olmaktadır. Toplumun eşcinselliğe yönelik iki temel tutumundan bahsetmek mümkündür. Birincisi, eşcinsellikle ilgili kavramların muhtevalarında taşıdığı belli düşünceleri, tutumları ve inanışları anlamasıdır. Bu tutumları asırlar içinde inançla, ahlakla ve örfle oluşan değerlerle yorumluyor. İkincisi, son yıllarda LGBTİ+ adıyla somutlaşan gruplar, örgütler, faaliyetler ve protestolar olarak algılanmasıdır. Bu çerçevede eşcinsellik derken sosyal medyaya, konvansiyonel medyaya ve çeşitli faaliyetlere yansıyan belli insanlar, kişiler ve gruplar düşünülmektedir.
Araştırma, toplumsal cinsiyet rollerine ve cinsiyet eşitliğine ilişkin tutumları etkileyen faktörlerden olan aile, eşler arası ilişkiler ve sorumluluklar, çalışma hayatında aynı imkânlara sahip olma, evlilik, evlenmeden birlikte yaşama gibi konularda toplumun yaklaşımını tespit etmektedir.
Lütfi Sunar, Büşra Bulut Yayıncılık dünyası, içinde kültürel, sosyal taşıyıcıları barındırmasının yanı sıra iktisadi bir döngü ve düşünsel bir evredir. Türkiye'de yayıncılık, üzerinde düşünülen, farklı yönleriyle konuşulan bir alan olmasına rağmen yayın faaliyetlerinin düşünsel süreçlere etkisi üzerine pek çalışma yoktur. İlmi Etüdler Derneği (İLEM) tarafından 2019 yılında hayata geçirilen Türkiye'de Yayıncılığın Hafızası Projesi (TYH) ile Türkiye’de yayıncılık ağları içinde bulunmuş önemli isimlerle sözlü tarih görüşmeleri gerçekleştirilmiştir. Özellikle 1970 sonrasında yayıncılık yolu ile fikri zeminler kuran yayınevlerinin, yayıncıların, editörlerin ve çevirmenlerin bu havzaya katkıları kendi anlatımları üzerinden incelenmiştir. Elinizdeki bu kitap, proje kapsamında 22 kişi ile yapılan sözlü tarih görüşmelerini içermektedir. Türkiye’deki yayıncılık serüveni, dönüşümleri ve kırılmaları hakkında eşsiz bilgiler sunmaktadır. Bu anlatılar bildiklerimizi radikal şekilde değiştirmeyebilir, aksine dönem incelemesinde sahip olduğumuz ön kabulleri onaylayabilir, yeni bir bakış açısı kazandırabilir ya da her zaman söylenenin ardında söylenmeyen bir noktaya işaret edebilir. Bu kitapla yapmayı arzuladığımız şey, basılı kaynaklardaki bilgiyi ve olguyu onaylatmak değil, incelenen döneme farklı yollarla yaklaşmayı sağlamaktır.

Kitapta yer alan isimler: Mehmet Güleç, Fikret Başkaya, Ezel Erverdi, Haşan Başpehlivan, Ahmet İyioldu, Ömer Ziya Belviranlı, Fahri Aral, Abdullah Sert, Erdal Akalın, Sabri Koz, İlbay Kahraman, Mehmet Ali Uğur, Muharrem Balcı, İbrahim Çelik, Selahattin Özpalabıyıklar, Kenan Kocatürk, Erhan Erken, Mehmet Kahraman, Tanıl Bora, Müge Gürsoy Sökmen, Mustafa Kasadar, Elif Akkaya.
Mufty-Zade K. Ziabey Çeviri: Kezban Acar Amerika’da uzun yıllar yaşamış bir Osmanlı Aristokratı olan Müftüzade Kazım Ziya Bey’in yazmış olduğu bu kitap, bütün siyasi gelişmelerin arasında, 1920-1922’de, genel olarak Türkiye’deki, spesifik olarak da İstanbul’daki siyasi ve sosyal durumu yansıtması açısından son derece önemlidir. Uzun yıllar batıda yaşamış aydın bir Osmanlı aristokratının eskiye dair içten ve son derece önemli gözlemlerini, Osmanlı Devletinin yitip gitmesinden duyduğu hayal kırıklığı, şaşkınlık, kızgınlık ile yeniye-milli mücadeleye-duyduğu ümidini yansıtır.
Ata Özdemirci “Coğrafya gerçekten kader midir?”, “Medeniyetleri ayıran şey genetik farklılıklar mıdır?”, “James Watt Çin’de ya da Osmanlı topraklarında doğsaydı ne olurdu?”, “Tüzel kişilik dünyayı nasıl değiştirdi?” gibi sorularla yola çıkan Prof. Dr. Ata Özdemirci; okurunu ticaret tekellerine, sömürgecilik dönemlerine, kapitalizm ahlakının oluşumuna ve Sanayi Devrimi’ne sürükleyerek anlatısını başlatmıştır.
Bu girişin ardından tarihin sıfır noktasına dönen Özdemirci; büyük patlamayı, yaşamın sırrını, evrimin yasalarını ve insanın hikâyesini, mitlerin ve masalların medeniyetimizdeki etkisini, zaaflarımızı ve güçlü yanlarımızı irdeleyerek insanı anlamaya çalışmıştır. Tarım toplumlarıyla birlikte aile, özel mülkiyet ve devletin ortaya çıkışını, feodal sistemleri ve kraliyet rejimlerini, reformları, İslam aydınlanmasını, Fransız ve İskoç aydınlanmasını inceleyen yazar, bu noktadan sonra odağını Sanayi Devrimi’ne, ardından da yirminci yüzyıl ve sonrasına çevirmiştir.
Yirminci yüzyılla birlikte Özdemirci; dünya savaşlarını, sosyal devletlerin kuruluşunu, Soğuk Savaş Dönemi’ni, bireyin ve özgürlüğün çağı olan 80’leri, sosyalizmin çöküşünü, yeni ekonomik düzeni, paranın hikâyesini, küreselleşmeyi ve bilgi toplumunu anlamaya ve anlatmaya çalışmıştır. Bugünün ve geleceğin resmini çizerken odağını kısa süreliğine modernleşen Türkiye’nin tarihine çeviren yazar, kitabın son bölümünü uygarlık tarihini kökünden etkileyen din felsefesine, ahlak felsefesine ve siyaset felsefesine ayırmış; tüm bu yoğun anlatıyı keyifle bitiren okurunu kendi anlatısını inşa etme ödeviyle baş başa bırakmıştır.
Hasan Berke Dilan Kitabımızın konusu Mavi Gezegenimizdir. Hesaplamalara göre 4.6 milyar yaşındadır. Samanyolu Galaksisi'nde, Güneş Sistemi'nde kendine ufacık bir yer bulmuştur. Yörüngesinde dönmektedir.
Onun için Uygarlıklar Dünyası kitabını yazmaya evrenle başladık. Genişleyen evrende astrofizikçilere göre su, dünyamıza dışarıdan meteorlarla, asteroidlerle, kuyruklu yıldızlarla taşınmıştır.
Pekâlâ neden suyun peşindeyiz? İlkel canlılar su birikintilerinde ortaya çıkmışlardır da ondan! Su, hayattır. 1952 yılında iki fizikçinin -Stanley Miller ile Harold Urey- birlikte gerçekleştirdikleri deney, yaşamın başlangıcının amino asitler olduğunu ortaya koymuştur.
Çalışmamızın ilerleyen sayfalarında tek hücreli formlardan çok hücreli formlara evrilmeye açıklık getirilmektedir. Bu evrilme milyonlarca yıl sürmüştür.
Kitabımızın öznesi ise homo sapiens'tir. Ortaya çıkışıyla ilgili iki farklı tez çarpışmaktadır. İlk teze göre homo sapiens dünyaya Afrika kıtasından yayılmıştır. İkinci teze göre homo sapiens her yerde vardır ve aralıksız yolculuğuna devam etmektedir.
Uygarlıklar dünyası anlatımına Sümer'le başladık. Bunu tabletlerden okumaktayız. Akarsuların kenarında, denizlerin kıyısında uygarlıkların ortaya çıktığına tanık olmaktayız.
Homo sapiens'in dünyasında yazıyı, ateşi, tekerleği, sabanı Sümerler bulmuştur.
Uygarlıkları uygarlık yapan kriter nedir öyleyse? Bu sorunun cevabını kitabımızda vermeye çalıştık. Kavram hem dar anlamda hem de geniş anlamda kullanılmıştır. Fransız düşünür Rousseau, Emile adlı eserinde kültür ile uygarlık arasındaki farklılığa dikkat çekmiştir. Ona göre uygarlık daha rasyonel ve toplum kaynaklı olan şeydir. Pekâlâ insan doğasıyla uyumlu olmayabilir, demektedir.
İnsanlık tarihinde savaş ve barışın uygarlıklara son verdiği ortaya çıkmaktadır. O nedenle yaşlanan dünyada homo sapiens gözünü başka dünyalara çevirmiştir. Yeni gezegenler, yeni yaşam biçimleri arayışına girmiştir.
Kitabımızın eksiklikleri olabilir. Bu konuda eleştirilere açık olduğumuzu ifade ederken eleştirinin bilim dünyasının farkındalığı olduğunun bilincindeyiz. Çalışmamızda önemli görsellere yer verdik çünkü kitabın sıkıcı olmamasını, kolay okunmasını istedik.
Uygarlıklar Dünyası'nı okurlarımızla baş başa bırakırken…
Nihat Aytürk Hayatta sağlıklı, başarılı, huzurlu, mutlu olmak ve aynı zamanda onurlu, erdemli, iyi ve kaliteli olarak uzun yaşamak her insanın amacıdır. Çünkü her insan yaşamak için dünyaya gelmiştir. Yaşamak ise bir sanattır. Ancak insanların en az bildikleri ve en çok muhtaç oldukları şey de yaşama sanatıdır. Bu yüzden her insan yaşama sanatını bilmek ve öğrenmek zorundadır.
Bu Kitap'ta onurlu, erdemli ve kaliteli olarak iyi ve uzun yaşamanın; sağlıklı, başarılı, huzurlu ve mutlu olmanın yol ve yöntemleri kaynaklara dayalı olarak örneklerle açıklanmıştır. Sağlıklı, başarılı ve mutlu olmanız en içten dileğimizdir.
Özcan Yeniçeri


Yeniden Türkleşmek; bireysel ve toplumsal ölçüde fikri ve fiziki bilumum kirliliklerden ayıklanmayı içerdiğinden; ilmi, milli ve insani bir kimliğin olduğuna, milli ülkü ile insanlık ideali arasında bir tezat değil aksine ahengin bulunduğuna, hatta birinci olmayınca, ikincisinin mümkün olamayacağına ve milletlerin birbirlerinin hak ve ideallerine karşılıklı saygı göstermek suretiyle tekâmüllerinin insanlığın mutluluğu için zaruri kıldığını savunur. Yeniden Türkleşmek derken yeni bir icatta bulunuyor değiliz. Var olan ancak şu veya bu sebeple üstü küllenen, itilen-kakılan, aşağılanan, görmezlikten gelinen, küçümsenen, terk edilen, takas edilen, reddedilen; ancak geçmişte “bizi biz yapan ve biz olduğumuz sürece de parlak bir maziye ulaştıran” değerleri yeniden düşünmek gerektiğini söylüyoruz.


Pınar Aslan Türkiye 2017'den bu yana dünyada en çok dizi ihracatı yapan ikinci ülkedir. Türk televizyon dizilerinin olağanüstü başarısı Arap ülkeleri ve Balkanlarda coğrafi ve kültürel yakınlık gibi etkenler sayesinde kolayca açıklanabilmektedir. Öte yandan, dizilerimizin Kuzey Afrika ve Latin Amerika gibi bölgelerde de gittikçe popülerleşmesi, Türkiye'nin bu bölgelerde kısa sürede dikkate değer bir yumuşak güç edinmesi açısından ele alınabileceği gibi kültürel, ekonomik veya siyasi etkiler çerçevesinde de analiz edilebilir.
Bu kitapta, Türk televizyon dizilerinin dünya çapında elde ettiği başarı uluslararası halkla ilişkiler, kamu diplomasisi, kültürel diplomasi, yumuşak güç ekseninde analiz edilmekte; Türk televizyon dizileri bir yaratıcı kültür endüstrisi ürünü olarak değerlendirilmektedir. Yumuşak güç, uluslararası halkla ilişkiler ve kamu diplomasisi konuları ele alındıktan sonra kültür, kültürün küreselleşme etkisiyle yaşadığı değişim, popüler kültür ve yaratıcı kültür endüstrileri kavramları üzerinde durulmaktadır. Son olarak Türk televizyon dizilerinin gösterdiği başarı değerlendirilmekte, geleceğe yönelik bir yol haritası sunulmaktadır.