Kamu Yönetimi ve Uluslararası İlişkiler \ 8-21
Ahmet Nafiz Ünalmış, Araz Aslanlı, Burcu Gül, Giray Saynur Derman, Hazar İbrahim, Nur Çümen, Vefa Kurban Jeopolitik önemi, doğal kaynak zenginliği ile büyük güçlerin mücadele merkezi olan Azerbaycan, Güney Kafkasya'nın parlayan yıldızıdır. Bu kitapta; Azerbaycan'daki ilk devlet yapılanmalarından hanlıklar dönemine, Rus işgallerinden Ermeni katliamlarına ve Sovyet sonrası bağımsızlığını kazandığı dönem de dâhil olmak üzere Azerbaycan'ın tarihi ve bugünü hakkında bilgi edineceksiniz.
1991'de yeniden bağımsızlığına kavuşan Azerbaycan “bir millet iki devlet” olarak bilinen söylem eşliğinde Türkiye ile dünyada eşine az rastlanır yakınlıkta bir ilişki geliştirmiştir. Kitapta; Azerbaycan ve Türkiye ilişkilerini öğrenmenin yanı sıra Rusya'nın Kafkasya politikasının Azerbaycan-Türkiye ilişkilerine etkisi, Azerbaycan-AB ilişkileri ve Azerbaycan'ın uzun yıllardır sorun yaşadığı Ermenistan ile ilişkileri hakkında görüş sahibi olacaksınız. Karabağ meselesinin hukuki boyutuna öncelikle tarihsel bir bakış attıktan sonra uluslararası kuruluşların bu konudaki tutumları hakkında bilgi edineceksiniz.
Kitabın son bölümünde ise Azerbaycan'daki son gelişmeler, Azerbaycan ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişkiler, enerji sektöründeki gelişmeler, TANAP Projesi ve diğer konularla ilgili güncel gelişmelerin uluslararası düzeyde daha iyi anlaşılabilmesi için İngilizce yazılmış bir makale okurların beğenisine sunulmaktadır.
İbrahim Pınar Günümüzde de geniş bir uygulama alanı bulan doksan yıllık bir geçmişe sahip 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun en önemli özelliği 1930'ların dili ile yazılmış olmasıdır. Genç kuşak hatta orta yaş grubunda bulunanların bile anlamakta zorlandığı kanun metni bugünkü Türkçe ile güncelleştirilmiştir.
Ülkenin sağlık koşullarını düzeltmek ve ulusun sağlığına zarar veren tüm hastalıklar veya diğer zararlı faktörlerle mücadele etmek ve gelecek neslin sağlıklı olarak yetişmesini temin ve halkın sağlık yardımlarından yararlanmasını sağlamak amacıyla yürürlüğe konulan Kanun, bir çok ikincil düzenlemelerin de dayanağını oluşturmaktadır. Bu nedenle kitap hazırlanırken dayanakları Umumi Hıfzıssıhha Kanunu olan tüm mevzuata da yer verilmiştir.
Sadi Çaycı, Fatma Taşdemir, Füsun Özerdem, Sezai Özçelik, Saadat Rustemova Demirci, Reha Yılmaz, Yiğit Anıl Güzelipek, Doğan Şafak Polat Günümüzde yaşanan çatışmalar ve bunların sonucu olarak ortaya çıkan güvenlik çıkmazlarında, ayrılıkçı ayaklanmalar ve terörizm hem akademisyenler hem de barış inşası aktörleri için yeni dinamikler ve sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Soğuk Savaş’ın bitmesinden bu yana geliştirilen insani yardım, barış inşası, yeniden yapılanma ve entegrasyon programları, özellikle 11 Eylül 2001 sonrası ortaya çıkan uluslararası güvenlik krizleri süreçlerinde ve “Arap Baharı” çatışma ortamlarında çatışmadan etkilenmiş toplumların ihtiyaçlarına yeterince yanıt verememektedir. Türkiye, Irak, Filipinler, Libya, Suriye, Kolombiya, Afganistan, Sudan ve Filistin gibi dünyanın birçok yerinde yeni güvenlik riskleri, çatışma, ayrılıkçı isyanlar ve terörizmle karşı karşıya kalan toplumların sorunlarını çözmek için bu sorunlara yeni bakış açıları getirmek gerekmektedir. Bu nedenle ki “Güvenliğin Gündeminden: Çatışma, Ayrılıkçı Ayaklanmalar ve Terörizm” yukarıda belirtilen sorunlara değişik perspektiflerle bakarak, literatürde eksikliği çok hissedilen bir alana etkin bir şekilde hizmet edebilecek bir çalışma hâlinde karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’de bu konularda çalışan değişik disiplinleri temsil eden akademisyenleri bir araya getiren bu kitap, Dr. Saadat Rustemova Demirci’nin editörlüğünde büyük bir özenle hazırlanmıştır. Okuyucularına sorgulayan bir inceleme tekniğiyle ulaşan bu kitap; çatışma, ayrılıkçı ayaklanmalar ve terörizmin birbiriyle iç içe geçtiği günümüz güvenlik sorunları sarmalını etkin bir şekilde açma ve analiz etme fırsatı vermektedir. Bu konular üzerinde çalışan akademisyen ve öğrencilerin “Güvenliğin Gündeminden” kitabını benim gibi ilgiyle okuyacaklarını düşünüyorum.

Prof. Dr. Alpaslan Özerdem
Centre for Trust, Peace and Social Relations
Coventry University

KATKIDA BULUNANLAR
Sezai Özçelik, Reha Yilmaz, Yiğit Anil Güzelipek,
Fatma Taşdemir, Sadi Çayci, Saadat R. Demirci,
Füsun Özerdem, Doğan Şafak Polat
Bülent Sarper Ağır “Bu kitap, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde önce öğrencim sonra meslektaşım olan Bülent Sarper Ağır'ın, akademik yaşamının en başından beri odaklandığı Eleştirel Güvenlik Çalışmaları alanında, uzun yıllardır sürdürdüğü araştırmalarını ve geniş birikimini aktardığı oldukça yetkin bir çalışmadır. Eleştirel Güvenlik, Türkiye'de Uluslararası İlişkiler alanında erken bir aşamada tanınmış ve ilgi görmüş olmasına rağmen kitap düzeyindeki çalışmaların görece az olduğu bir alandır. Bu kitap hem bu eksikliği büyük ölçüde gideren, titizlikle hazırlanmış bir ders kitabı hem de alana ilgi duyanların keyifle okuyabileceği bir kaynaktır.”
Doç. Dr. Özlem Kaygusuz
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
“Doç. Dr. Bülent Sarper Ağır'ın kitabı, Türkiye'deki Uluslararası İlişkiler literatürüne uzun zamandır beklenen önemli bir katkı sunmaktadır. Eleştirel güvenlik çalışmalarının gelişiminin yanı sıra insan güvenliği, feminist güvenlik ve post-yapısalcılık gibi güncel teorik tartışmaları da analiz etmesi açısından oldukça değerlidir. Uluslararası İlişkiler uzmanlarının ve konuyla yakından ilgilenen tüm okurların akademik olarak faydalanacağı ve de zevkle okuyacağı bir kaynak olması açısından, Ağır'ın kitabının tavsiye ettiğim kitaplar listesine eklemek benim açımdan da ayrıca gurur vericidir.”
Dr. Zerrin Ayşe Öztürk
Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
“Günümüzde güvenlik konusu; küresel siyasetten insan güvenliğine, kimlikten göçe kadar çok geniş bir alanı, hayatın kendisini doğrudan etkiler hâle gelmiştir. Kitap, giderek önemi artan Güvenlik Çalışmaları alanında Türkçe literatürdeki en kapsamlı çalışmalardan biri olarak dikkat çekmektedir. Geleneksel güvenlik anlayışından Eleştirel Güvenliğe geçişte bütün tartışmaların tematik olarak ele alınmış olması, özellikle lisans öğrencileri ve güvenlik konusunu merak edenler için toparlayıcı ve öğretici olacaktır. Bu kitap güvenlik konusunu Uluslararası İlişkiler Kuramları bağlamına yerleştirerek akademik anlamda güvenlik alanına giriş açısından önemli bir katkı sağlamaktadır.”
Prof. Dr. İlhan Uzgel
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
Ahmet Ebrar Sakallı, Atilla Aydın, Çağdaş Çalış, Derya Çevik Taşdemir, Gözde Sula Averbek, Güfte Caner Akın, Serap Tepe, Serenay Çalış, Tuğrul Yıldırım, Zeynep Feride Olcay İnsan gruplarının güvenliğe dair özgün yapılarını ortaya koyan “güvenlik kültürü” ve “güvenlik iklimi” kavramlarından birçok değişken etkilenmektedir. Bu kitapta, öncelikli olarak güvenlik kültürü ve iklimi tanımlanmış, boyutları ve birbirleri arasındaki ilişki açıklanmıştır. Güvenlik kültürü ile etkileşim içinde olan yapılar incelenerek, işletmelerdeki algıları destekleyen sistemler detaylı olarak ortaya konmuştur. Son olarak güvenlik kültürü ve ikliminin analizinde kullanılan istatistiksel yöntemler, süreç gelişimindeki uygulamalar ve çözüm önerilerinin değerlendirilmesi sağlanmıştır. Bu sayede güvenlik kültürü ve iklimi çalışmalarına ilişkin ihtiyaç duyulan tüm bilgiler tek bir kitapta toplanmıştır. Bu kitap sadece akademisyenlere değil işletmelerde görev alan profesyoneller için de yol gösterici niteliktedir.
H. Alpay Karasoy Bu kitap, insanın hayatını idame ettirebilmesinde ilk iki ihtiyaç arasında sayılan güvenliğe dair belli başlı konu başlıklarını bir bütün halinde sunmayı amaçlamaktadır. Günümüz açısından bakıldığında güvenlik, kendisine yönelik tehditlerin genişlediği, sadece askeri güvenlikle sınırlı olmayıp sağlık, ekonomi ve çevre gibi alanları da kapsayan ve üzerinde yapılan akademik çalışmaların sayısının arttığı geniş kapsamlı bir kavram haline gelmiştir. Güvenliğe yönelik tehditlerin kapsamının genişlemesi, güvenliğin yönetimi ve güvenliğin sağlanmasına yönelik ilk müdafaa hattı olan istihbarat gibi konuları da ön plana çıkarmaktadır. Bu nedenle istihbarat olmadan incelenen bir güvenlik kavramının eksik kalacağından hareketle, kitapta istihbarat konusu da bütüncül bir yaklaşımla sunulmaya çalışılmıştır.
Kitabın hedef kitlesi, geleceğin güvenlik yöneticileri olan lisans ve lisansüstü öğrencilerdir. Bunun yanı sıra kitabın, güvenlik ve istihbarat konularıyla ilgilenen araştırmacılar için de yararlı olabilmesine özen gösterilmiştir.
H. Alpay Karasoy İstihbarat ve güvenlik, yapısı gereği karmaşık ve dinamik bir alandır. Bu karmaşık ve dinamik alanın anlaşılabilmesi için birçok kavram geliştirilmiştir. Bu kitap, istihbarat ve güvenlik alanında sıkça kullanılan kavramları bir araya getirerek, bu kavramları açık ve anlaşılır bir dille okuyucuya sunmak amacıyla hazırlanmıştır. Kitapta, ilgili kavramlar arasında çapraz referanslar verilerek okuyucuların konuları daha iyi anlamaları hedeflenmiştir. İstihbarat ve güvenlik alanındaki bilgi birikimine doğru ve hızlı bir biçimde ulaşılmasını sağlayacak olan bu kitap, hem bu alandaki başlıca kavramları öğrenmek isteyen öğrenciler için temel bir kaynak hem de ileri düzey araştırmalar yapmak isteyenler için bir rehber niteliğindedir
H.Alpay Karasoy, Mehmet Büyükçiftci, Abdullah Şengönül Günümüz internet çağında bilgi adeta parmakların ucunda olsa da araştırmacılara güvenilir bilgiler sağlayan ve aranan kavramı bulmak için araştırmacıya bir labirentte gezindiği hissiyatını vermeyen kavramları basit açık ve anlaşılır bir biçimde sunan sözlükler hala önemini korumaktadır sözlükler belirli bir akademik disiplinde kendini geliştirmek isteyen bir kişinin yapması gereken en öncelikli işlerden olan söz konusu disiplindeki temel kavramların anlamlarını doğru bir biçimde ve mümkünse yabancı dildeki karşılıklarını da bilerek öğrenmek için ene önemli kaynaklardandır. Güvenlik ve istihbarat sözlüğü bu amaca matuf olarak geleceğin güvenli güvenlik yöneticileri olan öğrenciler ile güvenlik ve istihbarat alanında çalışmalar yapan araştırmacılara güvenlik ve istihbarat konusunda öne çıkan kavramları bütüncül bir yaklaşımla sunmak amacıyla hazırlanmıştır.
Bülent Ulutürk Sürekli değişen dünyamızda kamu sektöründeki kurumlardan beklentiler giderek artmaktadır. Bu nedenle kamu kurumları; ulusal ve uluslararası değişimlere uyum sağlamaya, kendilerini sürekli geliştirmeye ve daha kaliteli kamu hizmeti vermeye çalışmalıdır. Bu amaçla özel sektörde geliştirilen ve başarıyla uygulanan yönetim yaklaşımlarının zamanla kamu kurumları tarafından benimsendiği görülmektedir. Bu kümülatif süreç içerisinde kamu yönetimi disiplininin gelişimi, güvenlik kurumlarındaki yönetim anlayış ve uygulamalarını şekillendirmiştir. Elinizdeki kitap, günümüzde gelişmiş ülkelerde uygulanmakta olan kamu hizmeti yaklaşımı ile modern yönetim ve organizasyon teorileri kapsamında güvenlik yönetimini ele almaktadır. Çalışma, genel olarak güvenlik kurumlarının, özel olarak da polis teşkilatlarının toplumdaki önemli rolünü kapsamlı bir şekilde incelemektedir.
Güvenlik yönetimini sistem yaklaşımı kapsamında inceleyen kitap, güvenlik teşkilatlarının yönetimini; planlama, örgütleme, liderlik ve kontrol bağlamında detaylı bir şekilde ele almaktadır. Bu kapsamda, etkili ve etkin güvenlik hizmeti sağlanabilmesi ve temel hak ve özgürlüklerin korunabilmesi için demokratik polislik yaklaşımı doğrultusunda gerekli reformların yapılması, güvenlik teşkilatlarının stratejik polislik yaklaşımıyla profesyonel bir şekilde yönetilmesi, insan odaklı bir yaklaşım benimsenmesi ve polis meslek etiğinin içselleştirilmesi gerektiği üzerinde durulmuştur.
Aşkın İnci Sökmen Alaca, Beril Hakverir, Bilge Durutürk, Dikran M. Zenginkuzucu, Ebru Tekin Bilbil, Figen Aydın, Fulya Köksoy, Hasan Acar, Kamil Tarhan, Mehmet Emin Erendor, N. Neşe Kemiksiz, Özkan Gönül, Serdar Çukur, Suat Taşkesen, Ünal Doğan, Volkan Göçoğlu, Yeşim Demir, Yunus Karaağaç Araştırmalara göre; günümüzde yaklaşık 4,5 milyar insan internet kullanmakta, 5,2 milyar insan cep telefonu kullanmakta ve günde ortalama 6 saat 43 dakika kullanıcılar internette zaman harcamaktadır. Bu göstermektedir ki teknoloji hayatın her alanına nüfuz etmiş durumdadır.
Hızlı bir biçimde teknoloji kullanımının artması neticesinde bireyler, iş dünyası ve devlet kurumları kritik öneme haiz istihbari, ekonomik ve kişisel bilgilerini bu teknoloji araçları vasıtası ile depolamakta ya da transfer etmektedir. İnsanların akıllı telefon teknolojileri olmadan ticari hayata katılması veya katkı sunması artık giderek daha da fazla imkânsızlaşmaktadır. Sosyal medya uygulamaları artık ucuz, esnek, zahmetsiz ve kripto özellikleri kapsamında çok önemli bir enformasyon stratejisi ürünü hâline gelmiştir. Ancak teknolojinin gelişmesiyle birlikte küreselleşmeye bağlı olarak bilgi sistemlerinde güvenlik kaygıları ortaya çıkmıştır. İnternet ve sosyal medyanın, kişisel veri hırsızlığından terör örgütleri tarafından propaganda aracı olarak kullanılmasına kadar bireyleri ve devletleri etkileyen olumsuz yanları oluşmuştur.
Bu kitapta; siber güvenlik, sosyal medya, nükleer ve askerî teknoloji, terörizm ve teknoloji ilişkisi, yapay zekâ teknolojileri, kent güvenliği ve teknoloji, insansız hava araçları (İHA) teknolojileri, sınır güvenliği ve teknoloji gibi farklı konular ele alınarak, temelde teknoloji ve güvenlik ilişkisi bağlamında teknolojik ilerlemenin gelecekte güvenlik paradigmalarını nasıl değiştireceği, bireyleri ve devletleri nasıl etkileyeceği ortaya konmuştur.
Nuri TORTOP, M. Akif ÖZER Halkla ilişkiler, günümüz dünyasında kamu yönetimlerinin ve özel sektör işletmelerinin en önemli yönetim fonksiyonlarından biri haline geldi. Küresel dünyada yönetime katılmanın, hedef kitleye ulaşmanın ve algıda fark yaratmanın yolu halkla ilişkilerden geçmektedir. İletişim teknolojisinde yaşanan devrim niteliğindeki gelişmeler örgütlerin hem yapısını hem de yönetim usullerini değiştirmiş halkla ilişkileri yönetim aygıtının vazgeçilmez bir unsuru haline getirmiştir. Üniversite dünyamızın duayen isimlerinden Nuri Tortop'un öğrencileri ve halkla ilişkiler görevini üstlenmiş çalışanlar için yol gösterici bir kaynak olarak hazırladığı bu çalışma, dünyada ve Türkiye'de Halkla İlişkiler uygulamalarını anlatıyor.
Ahmet Yatkın, Ümmühan Nazan Yatkın Bu kitapta, halkla ilişkiler ve genel olarak iletişim kavramları ve uygulama alanları üzerinde durulmuştur.
Yönetici ve orta kademe yöneticilere, halkla ilişkiler faaliyetlerinde ve iletişimlerinde yararlı olacak konular kitapta ifade edilmeye çalışılmıştır. Halkla ilişkilerin gelişimi ve günümüzdeki önemi, bir yönetim işlevi olarak iletişim, iletişim engelleri, bu engellerin giderilmesi, örgütsel iletişim ve iletişimde kalite başlıkları altında konular detaylı ele alınmıştır.
Kitabın konuyla ilgili eğitim gören öğrencilere ve alanda çalışanlara yardımcı olacağına inanılmaktadır.
Sıddık B. Yarman, İnci Zaim Gökbay, Şebnem Özdemir Hayata Bir Çocuk Bir Çocuğa Hayat projesi çocuk ve ergenlerde riskli davranışların tespiti ve önlenmesine yönelik tasarlanan matematiksel karar verme modeli ile çalışan bir programın önleyici atölyelerinin yapıldığı saha çalışmasıdır. Karar verme modellerine dayanarak, multidisipliner çalışma ürünü olarak gerçekleştirilen matematiksel model; güvenirlik çalışması yapılmış ölçme ve değerlendirme, Bisis altyapısına uygun çalışan riskli davranışların tespit edilmesiyle uzmana yönlendirilmesinde araç olarak kullanılabilecek mobil bir uygulamadır. Proje Yürütücüsü Prof. Dr. Sıddık Yarman, Yürütücü Yardımcısı ve Genel Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. İnci Zaim Gökbay'dır. Bu kitap, mobil uygulama tasarımı öncesinde gerçekleştirilen multidisipliner bir çalışmanın konu ile ilgili çalışanlar için başucu niteliğinde çıktısıdır.
Haydar Efe, Nurcan Arıcı Büyük kısmı ülkelerine geri dönme niyetinde olmayan yaklaşık 4 milyon göçmenle “dünyada en yüksek mülteci nüfusuna ev sahipliği yapan” Türkiye'de göçmenler, sorunları ve topluma entegrasyonları ülke gündeminde üst sıralara yükselmiştir. Göçmen toplumların daha yakından tanınması, yaşadıkları sorunlara çözüm bulma çabalarının ilk adımını oluşturmaktadır. Son yıllarda, Türkiye'de yakalanan düzensiz göçmenler içerisinde birinci sırada yer alan ve sayıları üç yüz bini bulan Afgan göçmenlerin sayısının Taliban'ın Afganistan'da yönetimi ele geçirmesinin ardından daha da artması beklenmektedir. Türkiye'ye göç eden Afgan göçmenlerin yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi ve aile yapısı gibi demografik özelliklerinin belirlendiği bu çalışmada Afgan göçmenlerin ekonomik, sosyal, kültürel alanlarda topluma entegrasyonu, barınma, sağlık, eğitim ve dil sorunu gibi yaşadıkları sorunlar ortaya konulmakta ve bu sorunların çözümüne yönelik çözüm önerilerinde bulunulmaktadır. Hem nitel hem de nicel veri toplama yöntemlerinden yararlanılan araştırmada 450 Afgan göçmenle yapılan anket ve 50 katılımcıyla yapılan yüz yüze görüşmeler sonucu elde edilen veriler, istatistiki yöntemlerle analiz edilmiş ve yorumlanmıştır. Çalışmada, ayrıca, Afgan göçmenlerin politik eğilimleri, laiklik, demokrasi ve Avrupa Birliği gibi kavramlara yönelik bakış açıları, geleceğe yönelik plan ve beklentileri de ortaya konulmaktadır.
Gürbüz ÖZDEMİR Sanayileşme sürecinin bir sonucu olarak ortaya çıkan göç olgusu, Türkiye'de toplumsal, ekonomik, kültürel ve hatta siyasal alanda birçok değişimi beraberinde getirmiştir. Bu süreçten en fazla etkilenenler ise kırdan kente göç eden insanlar olmuştur. Göçmenler, bu süreçte karşılaştıkları sorunları çözme ve kente uyum sağlayabilmek adına, kendilerine sığınak işlevi görecek olan “tampon mekanizmalar” keşfetmişlerdir. Bunlar arasında, özellikle “hemşehrilik ilişkileri” ve onun formel biçimi olan “hemşehri dernekleri” öne çıkan yapılar olmuştur.
Bunlar arasında özellikle hemşehri dernekleri, göçmen hemşehrileri toparlamış ve onlar için son derecede önemli olan tampon işlevler yerine getirmişlerdir. Kentleşme/kentlileşme sürecinin etkisiyle kendilerini sürekli geliştiren hemşehri dernekleri, kısa sürede tampon işlevlerini aşarak farklı işlevler de yerine getiren bir yapıya dönüşmüşlerdir. Hemşehri dernekleri bu sürecin sonucunda, hemşehrilerin ortak çıkarlarını temsil eden ve bu çıkarları elde etmek amacıyla birçok faaliyeti yerine getiren bir “çıkar grubu” niteliği kazanmışlardır.
Ancak hemşehri dernekleri, birçok çıkar grubunda olduğu gibi bununla yetinmeyerek, hemşehrilerinin ortak çıkarlarını elde etme amacıyla çıkar/rant elde etmenin en kolay ve risksiz yolu olan siyasal/bürokratik alana yönelme ihtiyacı duymuşlardır. Bu yönelme, hemşehri derneklerini, çıkarları için siyasal/bürokratik süreçleri etkilemeye çalışan, onlara baskı uygulayan bir “baskı grubu” niteliğine dönüştürmüştür.
Ömer Lütfi Taşcıoğlu Der 1. Weltkrieg war ein Machtkampf der Imperialmächte. Der Gegenstand diese Krieges war die Aufteilung des Osmanischen Reiches. Das Osmanische Reich währte sich in Çanakkale gegen den imperialistische Feind, und tat das gleiche an der Ostfront. Diese beiden fronten waren die wichtigsten Fronten zur Verteidigung des Vaterlandes. Um den armenischen Organisationen die zerstörerischen Aktivitäten zu unterbinden, ein Tag, am 25. April 1915, vor dem Einfall der englischen und französische Imperialisten auf der Halbinsel Gelibolu, hat das Osmanische Reich am 24. April 1915 notwendige Schritte eingeleitet. Diese Schritte waren Verteidigungsoptionen gegen den Einfall der Imperialmächte. Die Zwangsumsiedlung war ein Schritt, um die Fronten zu sichern und die Logistik der Fronten sicherzustellen. Die von den Taşnak organisierten Armenier haben zusammen mit der russischen Armee gekämpft, armenische Banden sind den Osmanischen Soldaten in den Rücken gefallen, sie haben die Verbindungswege der Fronten zwischen Ost und west sabotiert, Schienenwege und Nachrich- tenwege abgeschnitten, Aufstände angezettelt und türkische Dörfer überfallen, mit dem ziel einer Ethnischen Säuberung, während die Männer an der Front dienten. Unter diesen Umständen war der Beschluß des Osmanischen Reiches für eine Zwangsumsiedlung der Armenier, hinter den Kriegsfronten, eine unumgängliche Maßnahme.
Ali Gök Bu kitap; “hibrit savaş” kavramı üzerinden savaşın doğasındaki ve karakterindeki değişim tartışmalarını, geleneksel ve yeni nesil savaş yaklaşımları açısından mukayese ederek incelemeyi amaçlamıştır. Bu amaç bağlamında Rusya'nın Afganistan (1979) ve Ukrayna (2014) askeri müdahaleleri ile İsrail-Lübnan Savaşları (1982, 2006) analiz edilmiştir. Hibrit savaş “yeni” bir savaş yaklaşımı mıdır? Eğer öyleyse günümüzdeki savaşları geçmişteki savaşlardan farklı kılan nedir? Başka bir deyişle, “Hibrit savaşlarda 'yeni' olan nedir?” sorularına cevap verilmiştir.
Ömer Lütfi Taşcıoğlu World War-I was a land grabbing effort among the imperialist powers of the time. The main prize was the vast lands belonging to the Ottoman Empire. Ottoman Empire's defence in the Eastern Front is no different than its defence of the Gallipoli Peninsula in terms of security of all the peoples of the country.
The Ottoman Empire put into force the relocation practice in order to prevent the Armenian rebellion, which in our time is symbolized by the date of April 24, 1915, which also happens to be one day prior to the British landing in Gallipoli. The Ottoman Government's relocation decree intended to stop the local residents from aiding and abetting the Armenian volunteers who were fighting in the Russian army against their country and while armed Armenian bands were killing defenceless Turkish/Muslim people of the area. The Relocation decision also solved the problems of logistic army communication lines and supply lines being cut-off from behind.
Also, the Armenian gangs stabbed the Ottoman army in the back, disconnected the linkage between the eastern and western fronts, railway transportation and communication lines. The mutinous Armenians also instigated riots and horrifically tortured and massacred the Muslim women, elderly and children – similar to what would be considered ethnic cleansing in our day - while their young men were busy fighting ferocious battles in the front lines of the Ottoman Army. In these circumstances the decision of relocation was a compulsory war precaution.
Mustafa Acar 15 Temmuz hiç şüphesiz Türkiye tarihinin dönüm noktalarından biridir. O tarihte Türkiye hem hain bir darbe girişimine, hem de milletin tek yürek halinde darbeye direnişine sahne olmuştur. Bir ihanetin analizi, hayır ve hizmet hareketi olarak yola çıkan bir yapının zamanla nasıl devlete kafa tutacak, Parlamentosunu bombalayacak, insanların üzerine tanklarla yürüyecek kadar gözü dönmüş bir terör örgütüne dönüştüğünün ibretlik anlatımıdır. Hizmetten Hezimete FETÖ, 15 Temmuz’dan yola çıkarak bir ihanetin öyküsünü tahlil etmektedir. Çoğunlukla yapıldığının aksine eser FETÖ sövgüsünün ötesine geçmekte, FETÖ’yü var eden tarihsel-sosyal koşullara, henüz bir terör örgütüne dönüşmeden önceki dönemlerde bu yapının toplumdan ve devletten hangi nedenlerle sempati topladığına, yine bir dönem siyasi otoritenin bu yapıyla neden işbirliği yaptığına, hangi iç ve dış dinamiklerin etkisiyle söz konusu yapının adım adım bir ihanet şebekesine dönüştüğüne uzanan kapsamlı bir analiz yapmaktadır. FETÖ benzeri belalarla tekrar karşılaşmamak için, sorumluluğu tamamen dış mihraklara yıkan komplo teorilerinin ötesine geçmek, yer yer öz eleştiri yapmak ve olayın tarihî, siyasi, iktisadi, hukuki, sosyolojik ve psikolojik boyutlarının soğukkanlı bir analizini yaparak, yaşananlardan ders almak ve her alanda gereken tedbirleri almak elzemdir. Bu bağlamda elinizdeki eser, FETÖ olayını çeşitli boyutlarıyla anlama ve açıklama, FETÖ ile mücadelede dikkat edilmesi gereken hususlar ve benzer sorunlarla bir daha karşılaşmamak için alınması gereken tedbirlerin neler olduğunun tespitine yönelik çabalara mütevazı bir katkıdır.
M. Fatih Çınar, Vehbi Doğan Bilgi kuvvettir. Hukuk bilgisi insanı özgürleştiren bir kuvvettir.
Hukuk kuralları; toplumsal yaşamın içindeki özgürlükleri, hakları ve yükümlülükleri kısaca bir insanın doğumundan ölümüne kadar ve hatta ölümünden sonraki maddi ve manevi varlığını düzenleyen bir özelliğe sahiptir. Hukuk kurallarının bu kapsayıcılığı onun her birey tarafından bilinir olmasını gerekli kılmaktadır.
Hukuk kurallarının nasıl okunması, anlaşılması ve yorumlanması gerektiğini bilmek isteyen bilinçli bireyin kolayca anlayabileceği bir kaynak oluşturulması bu kitabın temel amacıdır. Kitapta, anlaşılması güç teknik terimlerden kaçınılmaya ve çok nadir karşılaşılan detay bilgilere boğulmadan yeterli seviyede hukuk bilgisinin sunulmasına çalışılmıştır. Konular, bazı noktalarda görseller ve tablolar ile desteklenmiş; teorik anlatımla yetinilmeyerek örnek olay, örnek hukuk kuralları verilmek suretiyle pekiştirilmiştir.
Kitap, hukuk konusunda analitik bilgiler edinmek isteyen tüm ilgililere hitap etmekle birlikte lisans ve ön lisans öğrencileri için genel hukuk bilgisi, temel hukuk, hukukun temel kavramları, hukuka giriş gibi çeşitli isimler altında müfredatlara dâhil edilmiş başlangıç seviyesindeki hukuk derslerine de kaynak olmaya uygun bir eserdir.
Kitabın, okurlarımızın bilgi, fikir ve karar dünyasında yeni ufuklar açacak faydalı etkiler yapacağını umuyoruz.
Kısmet Erkiner Türkiye doping hakkında ne bireysel ne de kurumsal düzeyde yeterince bilgiye sahip değildir. Doğal olarak dopingle mücadele konusunda politikaları oluşmamış, gerekli kurumsal yapılanmaları tamamlanmamış, bu konuda savunma yapacak hukukçuları yeterince bilgi ile donatılmamış durumdadır. Dopingle mücadelenin bir uzmanlık konusu olduğunu bilmek; teşkilatlanmasının, kovuşturmasının ve savunmasının uzmanlık istediğini görmek, hukukçuları bu yönde eğitmek gerekmektedir. Bu kapsamda hazırlanan ve dopingin hukuki boyutunun işlendiği bu eserde Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesinden elde edilen bilgi ve belgelerden yararlanılarak hem ifade edilen eğitimdeki bilgi eksikliği giderilmeye hem de ileriki yıllarda karşılaşılabilecek olaylarla mücadeleye ışık tutmaya çalışılmıştır.
Şevki Özbilen, Muhammed Asıf Yoldaş Bu çalışma, hukuk fakülteleri dışında hukuk derslerini ön lisans ve lisans aşamalarında Hukuka Giriş, Genel Hukuk Bilgisi, Temel Hukuk ve Hukukun Temel Kavramları isimleri altında ders alan öğrencilerimiz için ders kitabı olarak hazırlanmıştır. Şüphesiz ki günümüzde bilimin hızla geliştiği modern çağda, hukuk da yaşayan bir bilim dalı olarak gelişmek ve gelişmesini sürdürmek zorundadır. Bu gelişmeler sürecinde, ders kitabı niteliğinde hazırlanan bu kitapta, Türkiye’de hukuk alanında yapılan yeni düzenlemeler ve değişiklikler göz önünde bulundurulmuştur. Bu bağlamda kitapta yer alan tüm konular yasalarımızda yapılan en son değişiklikleri de içermektedir. Ayrıca çalışma hazırlanırken mümkün olduğu kadar bütün konuları kapsamasına ve Hukukun Temel Kavramları konusunda öğrencilerimize yeterli bilginin sunulmasına çalışılmıştır.
Çalışmanın en zor yanı, kitap hazırlanırken uygulanacak yöntem ve hukuk konusuna yeni başlayan öğrencilerin en kolay şekilde anlayabileceği tarzda bir üslup kullanılmasının zorunluluğu olmuştur. Bilindiği gibi hukuk dili, Türkçeleştirilmemiş ve anlaşılması zor Osmanlıca, Arapça, Farsça karışımı bir dil kullanmaktadır ve günümüzde hukukçular henüz hukukun Türkçeleştirilmesine taraftar görünmemektedirler. Bu nedenle, bizi zorlayan ikinci husus da bir temel hukuk kitabı hazırlarken kavramların mümkün olduğu kadar Türkçeleştirilerek, öğrencinin en kolay anlayabileceği şekilde ifade edilmesi olmuştur. Birinci sınıfların ihtiyaçları göz önünde tutularak, kavram bütünlüğü ve anlatım kolaylığı sağlanmaya çalışılmıştır.
Emete Gözügüzelli Deniz hukuku; üzerinde bulunan nüfus, ekonomik niteliği ve bağlı olduğu devlet ana karası gibi özelliklerle şekillenir. Deniz hukukunda iyi olan devletler, dünya politikasını şekillendiren güçtedirler. Başka bir ifadeyle, politik manada oyun kurucudurlar. Unutulmamalıdır ki deniz hukukunun kodifikasyon çalışmalarına dair harcanan emek, köklü bir geçmişe dayanmaktadır. Elbette deniz hukukuna dair kamu hukukunun politikalarına şekil verecek detayları sunmak, devlet yetkisinde ve otoritesinde olan bir iştir ve deniz sınırlarının resmî olarak ortaya konması, tek bir alana dayalı olarak ortaya konamayacak kadar mühimdir. Bu doğrultuda Hukuki ve Teknik Bakış Açısıyla Uluslararası Deniz Hukuku isimli bu kitap, deniz hukukuna dair teknik ve teorik bilgileri ortaya koyarken bir yandan da uluslararası içtihat hukukundan faydalanarak çeşitli izahatlarda bulunmaktadır. Kitapta formüller ve çizelgeler, geometrik ifadeler kullanılarak Mavi Vatan üzerinde büyük etkisi bulunan deniz hukuku alan çalışmalarına katkıda bulunulmaya çalışılmıştır.
Abdülkadir Özdemir Hükûmet sistemlerinin ülke örnekleriyle birlikte anlatıldığı bu kitapta, dokuz ülke anayasasının ve ilgili mevzuatların Türkçeye çevrilmesiyle elde edilen bilgilerin okuyuculara aktarılması amaçlanmıştır.
Başkanlık, Parlamenter ve Yarı Başkanlık sistemlerinin yanı sıra, Türkiye'de 24 Haziran 2018 genel seçimleri ile birlikte uygulanmaya başlanan Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi de çalışmada yer almaktadır. Türkiye'nin bu yeni devlet sisteminin diğer sistemlerden farklarına ve sistemin siyasal istikrar ile temsilde adalet üzerindeki olası etkilerine de kitapta yer verilmiştir.
Sadece karşılaştırmalı siyaset, siyaset bilimi ve kamu yönetimi alanlarında çalışmalar yapan akademisyen ve öğrencilerin değil, aynı zamanda ülke yönetimlerine ilgi duyan tüm okuyucuların yararlanabileceği bir kaynak olacağı düşünülmektedir.
Sempozyum I. DÜNYA SAVAŞI’NIN 100. YILDÖNÜMÜ ULUSLARARASI SEMPOZYUMU - 100TH ANNIVERSARY OF I. WORLD WAR INTERNATIONAL SYMPOSIUM
Şaban Halis Çalış Despite its standing in world politics, there is still a paucity of academic publications concerning Turkish foreign policy. In addition, most of the existing publications prefer only to narrate it historically.
This book takes a step back and critically analyses the factors and actors which affect Turkish foreign policy within a theoretical and conceptual framework as well as a historical setting covering the Kemalist period in particular. In addition, this book presents its subject matter from a broader and longer perspective, taking together both material and ideational phenomena, all the while focussing on the ideas, ideologies and norms which are ignored by many analysts of Turkish politics.
Turkish foreign policy of the past and even up to the present appears to be a product of certain “foundations” that were laid down by the Kemalist leadership and cadres after the establishment of the Turkish Republic. However, this book reviews these foundations comparatively with the Ottoman modernisation period including as well certain detailed references to the classical age of the Empire in order to demonstrate that there are not so much epistemological ruptures between past and present in a broader sense.
İrfan Sancak Türkiye'de özellikle son yıllarda II. Abdülhamid dönemini konu edinen çok sayıda eser yazılmış olsa da bu kitap, dönemi uluslararası ilişkiler disiplinine ait bir kavram olan kamu diplomasisi bağlamında ele alan ilk çalışmadır. Kitapta öncelikle bugün uluslararası ilişkilerde yaygın bir kullanım alanı olan kamu diplomasisinin daha o dönemde II. Abdülhamid tarafından öneminin fark edildiği ve bu alanda birçok faaliyetin gerçekleştirilmiş olduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda II. Abdülhamid'in Osmanlı coğrafyası dışındaki Müslümanlara yönelik yürüttüğü faaliyetlerin, çoğu zaman iddia edildiği gibi Panislamist politikanın araçları değil Osmanlı Devleti'nin bekasını merkeze alan yumuşak güce dayalı kamu diplomasisi faaliyetleri olduğu savunulmaktadır. Temelde akademik bir eser olan bu kitap gerek konusu gerekse de kullanılan sade dil ile özellikle tarihe ve uluslararası ilişkilere meraklı akademi dışı okuyucuların da ilgi duyabilecekleri bir niteliktedir.
Keith D. Dickson O en muhteşem nesle şekil vermiş savaşı keşfedin! II. Dünya Savaşı yirminci yüzyıldaki anlaşmazlıkların en yıkıcısıydı. Peki, bu savaş nasıl ve neden oldu? Büyüleyici anekdotlar, ilginç ek bilgi kutuları ve Efsane 10'lar listeleri ile dolu olan bu kaynak, savaşa neden olan meseleler hakkında sizi bilgilendirirken Pearl Harbor'dan Yahudi Soykırımı'na, D-Günü'nden Hiroşima'ya kadar her şey ve daha fazlası hakkında işin aslını anlatıyor.
• Bir liderin fikirlerinin bir ülkenin kaderini nasıl çizdiğini öğrenin! Hitler'in komutanları ile ilişkisi ve yanlışa sürüklenişi hakkında bilgi sahibi olun.
• Bir buluşun insanlık tarihine nasıl kara bir leke çaldığını görün! Atom bombasının keşfini ve bunun insanlık tarihi için nasıl kötüye kullanıldığını okuyun.
• Bir kıtanın sınırlarını yeniden çizin! Savaş süreci ve sonrasında Avrupa'da el değiştiren şehir ve bölgelerde gezinin.
• Toplumların savaş karşısındaki mücadelesini izleyin! Doğrudan savaşın içinde olmayan insanların savaştan nasıl etkilenip nereden nereye sürüklendiğini görün ve bunun günümüz toplumlarına yansımalarını takip edin.
• Üç kıtanın bir savaşın çevresinde bir araya gelmesine şahitlik edin! Savaşın büyük resmine bakarak sadece karada değil, denizde ve havada da gerçekleşen çatışmaları gözlemleyin.
Kitabı açın ve
• Savaşın kökenini ve amaçlarını,
• Diktatörlerin yükselişini,
• Mihver ve Müttefik Devletlerin kimler olduğunu ve ittifakların kuruluşunu,
• Faşizm ve Nazizm kavramlarını,
• Normandiya Çıkarması'nın detaylarını,
• Avrupa'daki güç dengelerinin değişimini öğrenin.
Kâzım Ökten II. Dünya Savaşı'nda İran toprakları, önce İngiltere ve Sovyetler Birliği, ardından ABD tarafından işgal edildi. İşgal sonrası Sovyetler Birliği, İran Azerbaycanı üzerinde nüfuzunu artırıcı birtakım girişimlerde bulundu. İran Azerbaycanı'nda uygun olan iç dinamiklerin Sovyetler Birliği'nin desteği ile birleşmesinin sonucu olarak Mir Cafer Pişeveri liderliğinde 12 Aralık 1945'te Azerbaycan Millî Hükûmeti kuruldu. II. Dünya Savaşı bitiminde önceden varılan anlaşma gereği ABD ve İngiltere askerî birliklerini İran'dan çıkarırken Sovyetler Birliği, İran üzerindeki planları nedeniyle askerî birliklerini İran topraklarından çıkarmaktan geri durdu. Ancak Sovyetler Birliği'nin İran Azerbaycanı'ndaki faaliyetlerinden rahatsızlık duyan İngiltere ve ABD'nin, doğrudan ve Birleşmiş Milletler aracılığıyla yaptıkları diplomatik baskı sonucu Sovyetler Birliği, askerî birliklerini İran'dan çıkarmak zorunda kaldı. Azerbaycan Millî Hükûmeti, Sovyetlerin askerî birliklerini İran'dan çekmesi ile desteğini kaybetti ve kuruluşundan bir yıl sonra yıkıldı. Türkiye Sovyetler Birliği'nin İran Azerbaycanı'ndaki faaliyetlerini İran'a olduğu kadar kendi millî güvenliğine de tehdit olarak gördü.
Özden Özlü Globalization's impact has redefined international relations by reshaping strategies, actors, and methods across sectors. Governments no longer wield sole authority; NGOs and corporations engage in global affairs, addressing political, economic, and cultural disparities. "The Conceptual Convergence Between International Public Relations and Public Diplomacy" illuminates this evolving communication landscape, offering insights for practitioners, scholars, and students. Exploring strategies, practices, and challenges, the book delves into historical roots, theoretical frameworks, and contemporary cases, showcasing the intertwining of international public relations and public diplomacy. This fosters a profound understanding of intricate dynamics shaping the global landscape. Amid evolving times, effective communication's role in nurturing understanding, trust, and cooperation remains pivotal. A vital resource for navigating international public relations and diplomacy intricacies, the book contributes to a harmonious, interconnected world.
Hasan Hüseyin Aygül, Erdal Eke Turkey is a country at the heart of global and regional crises as well as the migration incident, which is a fundamental characteristic of human history. In accordance with its history, culture, and social fabric, Turkey has been home to the world's largest immigrant/refugee/asylum-seeker population. Humanitarian aid provided to these migrant groups, which make up about 5% of the country's population, makes Turkey the largest donor country. In the particular case of Turkey, migration is not only a matter of identification and classification, but also a multidisciplinary phenomenon that needs to be addressed within the framework of understanding.
This work produced by scholars from 16 universities in six different areas in theoretical and applied studies (such as History, Public Administration, Law, International Relations, Education, Economics, Sociology, Health Services, Geography, and Communication) discusses at length the phenomenon of migration in Turkey by combining historical and current views.
This book, examining the phenomenon of migration in multidimensional terms from the window of the 21st century, contributes to the relevant literature together with the dynamism of the collective power in scientific production and reveals the historical mission of Turkey.
Gökberk Durmaz In the 21st century, education became one of the most crucial elements in people's lives. Day-by-day, finding a well-paid job is getting tough process for young people. Notably, higher education plays a highly-critical role in the people's careers.
Most of developed and developing countries have started international student projects which aim to increase number of international students. Japan also is one of those countries with various projects. Japan provides the MEXT (Monbukagakusho) Scholarship by Japan's central government.
• Why countries invest on international students?
• Would it be a soft power tool for a host country?
• What do international students think about it?
This book focuses on the perspective of the international students:
• What are the motivations for them for choosing Japan?
• What are their career goals?
• How those goals are being evaluated?
• How do they perceive the Japanese government's MEXT scholarship project?
Özden Selcen Özmelek Bu kitap günümüzdeki iç savaşların uluslararasılaşmasına dair kapsamlı bir araştırmadır. Uluslararasılaşmış iç savaşlar özellikle de Soğuk Savaş'ın sona ermesi ile 21. yüzyılın en büyük fenomenlerinden biri haline gelmiştir. Bu zamana kadar müdahaleler ya Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi sık sık çıkmaza girdiğinden yapılamamış ya da rakip Blokların Doğu-Batı dengesini korumak ve karşı tarafın etki alanını sarsmak için kullandığı bir araç olarak karşımıza çıkmıştır.
Ancak iki kutuplu dünyanın sona ermesi bir çok yeni neticeyi beraberinde getirmiştir. Örneğin dışarıdan desteklenen siyasi erk sahipleri ve silahlı gruplar maddi desteklerini kaybetmişler; farklı ülkelerin kendilerine özgü ve üzeri örtülü sorunları gün yüzüne çıkmış; ve uluslararası güvenlik gündemine kitle imha silahları, uluslararası terörizm ve etnik sorunlar gibi yeni tehditler girmiştir. Böylelikle, 20. yüzyılın sonunda hem uluslararasılaşmış iç savaşların savaşan tarafları hem de bu savaşların ilgili üçüncü tarafları amaçlarını, hedeflerini ve yöntemlerini yeniden tanımlamışlardır.
Bu kitabın temel amacı, günümüzün uluslararasılaşmış iç savaşlarının düzeneklerini ve muhtelif özelliklerini bahsi geçen şartlar altında açıklayabilmektir. Bunun için savaş literatürünün önde gelen nicel bulgular nitel bir şekilde bir araya getirilmiş ve İçe Doğru ve Dışa Doğru olmak üzere iki farklı uluslararasılaşma modeli oluşturulmuştur. Bu şablonların amacı müdahalelerin ve diğer müdahil olma yöntemlerinin farklılaşan yönelimlerini ortaya çıkarmaktadır. Bu iki kalıp arasındaki temel fark siyasi aktörlerin iç savaşa katılma süreçlerindeki katılım isteğine ya da mecburiyetine dayanmaktadır. Böylelikle uluslararasılaşma sürecinin denk geldiği kategoriye göre üçüncü tarafların motivasyonlarının, amaçlarının ve yöntemlerinin nasıl farklılaştığı gözler önüne serilecektir.
Dahası bu araştırma uluslararasılaşmış iç savaşların birçok boyutuyla ilgilenmektedir: Müdahaleleri uluslararasılaşmanın yegane unsuru olarak kabul etmenin yetersizliği; uluslararasılaşmış iç savaşların tek bir savaş süreci olarak kabul edilmesinden ziyade farklı aşamalara ayrılarak incelenmesinin gerekliliği; müdahalelerin ve diğer müdahil olma yöntemlerinin çatışmalar üzerindeki etkileri; bir çatışma tipinin bir kategoriden diğerine evrimleşmesi... Böylelikle kitapta iç savaşların aktörleri, nedenleri, amaçları ve uluslararasılaştırma metotları gibi farklı boyutlar kapsamlı şekilde ele alınmıştır.
Son olarak, kitapta Afganistan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Irak'taki uluslararasılaşmış iç savaşlar tarihi ve sistematik bir bakış açısıyla ele alınmış ve kitabın teorik bulguları bu vakalara uygulanmıştır. Ele alınan örnek olay çalışmaları ile İçe Doğru ve Dışa Doğru Uluslararasılaşma Modellerinin uygulama alanları ortaya konulmuş ve oluşturulan şablonların geçerlilikleri test edilmiştir. Bu vaka incelemeleri ile iç savaşların uluslararasılaşma dinamiklerine dair karşılaştırmalar yapmak mümkün olmuştur.
Tarık Ak Günümüzün istihbarat faaliyetlerinde elde edilen ham bilgilerin nesnel bir temelde muhakemesinin diğer bir ifadeyle teknik düzeyde analizinin yapılarak istihbarat bilgisine dönüştürülmesinin önemi her geçen gün artmaktadır. Son yıllarda hâlihazırda karşılaşılan güvenlik ortamına karşı etkili ve faydalı bir analiz yapma yeteneğine kavuşmadan istihbarat işlem sürecini tamamlamak hemen hemen imkânsızdır. Sosyal ağ analizleri, terör veya suç organizasyonlarının merkezinde kimin olduğu, hangi kişilerin yakalanması durumunda kaçakçılıkta tedarik ağının koparılabileceği veya terör örgütlerinin eylemlerini gerçekleştirmeden önce kimin ilk olarak yakalanabileceği gibi sorulara cevap bulabilir.
Bu kapsamda çalışmada, bütünsel bir sıralamadan hareketle üç konu temel alınmıştır. İlki, iç güvenlik istihbaratı ve iç güvenlik istihbaratında analiz yeteneğinin önemi; ikincisi, terör ve organize suç örgütlerinin ağ yapısının temel özellikleri; üçüncüsü ise sosyal ağ analiziyle ilgili temel kavramlar ve analiz yöntemlerine bakıştır. Söz konusu çalışma ile iç güvenlik istihbaratında terör ve organize suç örgütleri üzerine istihbarat analizleri gerçekleştirilirken sosyal ağ analizlerinin bu çalışmalara katkı sağlayabileceği değerlendirilmektedir.
N.F. GRAY, Cambrıdge Bu kitapta, günümüz Dünya'sında içme suyu temini ile ilgili problemler hakkında detaylı bilgiler bulunmaktadır. Kitabın yayınlanan birinci baskısından bu yana, özellikle içme suyu algısı ve düzenlemeleri ile ilgili olarak su işletmelerinde büyük değişimler olmuştur. Su şirketleri ve düzenleyicileri yeni bazı sorunlar ile karşı karşıya kalmışlardır. Küresel ısınma hem su temininin sürdürülebilirliğini hem de suyun kalitesini ciddi bir ölçüde etkilemiştir; kimyasal ve mikrobiyal analizlerdeki gelişmeler daha önce suda tespit edilemeyen ve bilinmeyen bir çok yeni kirleticiyi ortaya çıkarmıştır; ve yakın zamanlarda gerçekleştirilen terörist saldırılar suların kirlenme ve bozulmaya ne kadar açık olduğunu göstermiştir. Kitabın yeni olan bu baskısı, genel olarak mevcut ve yeni ortaya çıkan problemleri ve onların nasıl çözülebileceğini anlatmaktadır. Kitap tamamıyla güncelleştirilmiş; WHO'nun revize edilen yeni İçme Suyu Standartları eklenmiştir.
İçme Suyu Kalitesi çevre bilimi, hidroloji, çevre sağlığı, ve çevre mühendisliği dersleri için ideal bir kitaptır. Kitap aynı zamanda su temini çalışmalarını gerçekleştiren uygulayıcılar için kaynak teşkil etmektedir.
Ahmet Ceylan 17. yüzyılın son çeyreğinden itibaren sığınma motivasyonlu göç hareketlerine ev sahipliği yapan Türk devlet geleneği, Cumhuriyet Dönemi’nde de benzeri nüfus hareketleri ile karşı karşıya kalmıştır. Yakın dönemler itibariyle dünyanın en yoğun sığınma motivasyonlu göç hareketlerinden birine ev sahipliği yapan Türkiye'de göç meselesi, ülke siyasetinin temel tartışma konuları arasındadır. Bu kitapta, Türkiye'deki siyasal partilerin göç politikalarının şekillenmesinde hangi faktörlerin, ne şekilde etki sahibi olduğu sorusunun yanıtı aranmış ve 1990 sonrası Türkiye'ye yönelen dört farklı göç hareketi karşısında siyasal partilerin geliştirmiş oldukları politikalar, 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başındaki siyasal ve sosyolojik dönüşümlerin yansımalarıyla bir arada tartışılmıştır. Söz konusu bu dört farklı göç; 1991 yılında Irak'tan yönelen sığınma hareketleri, SSCB sonrası Doğu Karadeniz'de yoğunlaşan düzensiz göçler, düzensiz Ermeni göçleri ve 2011 sonrası Suriye kökenli sığınma hareketlerinden ibarettir.
Nuri Salık Mart 2011'de patlak veren ve âdeta küresel bir depreme yol açan Suriye krizi, geçtiğimiz 10 yıl boyunca Türk dış politikasını en çok meşgul eden meselelerden biri oldu. Türkiye'nin Arap Baharı sürecinde izlediği Suriye politikası ilk günden itibaren gerek yurt içinde gerekse yurt dışında büyük tartışmalara yol açtı ve Türkiye-Suriye ilişkilerine yönelik akademik ilgiyi artırdı. Ancak son dönemde artan bu ilgiye rağmen iki ülke arasındaki ilişkileri inceleyen çalışmaların daha çok güncel gelişmelere odaklandığı ve Türkiye'nin Suriye politikasının tarihsel dinamiklerini ıskaladığı gözlemlenmektedir. Bu kitap, Türkiye-Suriye ilişkileri üzerine oluşan literatürde şimdiye dek detaylı olarak ele alınmayan 1960-1980 dönemine ışık tutmaktadır. Kitapta, Türkiye'nin dış politikada yeni arayışlara girdiği 1960'lı ve 1970'li yıllarda komşusu Suriye'ye yönelik politikası yerli ve yabancı arşiv belgelerine dayanılarak incelenmektedir. Kitap, 1950'li yıllarda Soğuk Savaş rekabetinin 1980 sonrası dönemde PKK terörünün gölgesinde kalan Türkiye-Suriye ilişkilerinin 27 Mayıs 1960 darbesinden 12 Eylül 1980 darbesine kadar geçen süreçte belirgin bir yumuşama ve uzlaşma zeminine oturduğunu ortaya koymaktadır. Bu kitabın, Türkiye-Suriye ilişkileri etrafında cereyan eden tartışmaların daha sağlıklı bir zeminde yürütülmesine vesile olmasını umut ediyoruz.
Hanane Chaine Kuzey Afrika bölgesi Türkiye'nin jeopolitik ilgi alanı kapsamında yer alan bölgelerden biridir. Türkiye'nin tarihî ve kültürel açıdan güçlü bağlarının olduğu bu bölgede yer alan önemli ülkelerden biri de Fas Krallığı'dır. 20. yüzyılda Fransız sömürgesi olması dışında tarih boyunca bağımsızlığını koruyan Fas ülkesi zengin tarihî geçmişe ve doğal güzelliklere sahip bir memlekettir. Sömürge idaresinin sona ermesi ve bağımsızlığa kavuşmasının ardından Fas Krallığı ve Türkiye arasında kurulan ilişkiler 21. yüzyıldan itibaren yeni bir ivme kazanmıştır. Afrika'ya açılan bir kapı niteliğine haiz Fas Krallığı, bölge ülkeleriyle ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi açısından da önemli yere sahiptir. Türkiye Cumhuriyeti ve Fas Krallığı arasında ekonomik, ticari ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi bağlamında turizm, dış ticaret, inşaat, tekstil, hizmet sektörleri vs. alanlarda esaslı bir potansiyel söz konusudur. Bu bağlamda Türkiye'nin orta ve büyük ölçekli şirketlerinin Fas ekonomisinde ve ülkenin ticari hayatında önemli rol oynadığını özellikle vurgulamak gerekir. Bu şirketler ağırlıklı olarak inşaat ve havacılık sektöründe kendini gösterebilmektedir. İki ülke arasındaki ilişkiler ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının muadil birimleri, sivil toplum örgütleri, ticaret ve sanayi kuruluşları, odalar ve derneklerin faaliyetleri, ortak toplantılar, karşılıklı ziyaretler, fuar ve çeşitli organizasyonlar yoluyla daha da gelişmektedir.
Mesut Hakkı Caşın Hiçbir savaş; kendisini hazırlayan tarihsel, siyasal, etnik, dinsel, ekonomik, kültürel ve ticari çıkarların oluşturduğu çok katmanlı birikimden bağımsız anlaşılamaz.
Bu bağlamda İkinci Dünya Savaşı isimli bu eser; İkinci Dünya Savaşı'nın görünür olanın ötesinde yer alan iç içe geçmiş karmaşık nedenlerini gün ışığına çıkarmanın peşine düşerken ekonomik ve siyasal krizlerin totaliter rejimlerin güçlenmesine etkisinin arka planını da girift nedenleriyle birlikte mercek altına almaktadır.
Ayrıca yirminci yüzyılın en kanlı çarpışması olarak İkinci Dünya Savaşı'nın sebep ve sonuçlarını seksen yıl sonra yeniden gözden geçirirken aynı zamanda seksen yıl sonraki sorunlarla karmaşık bağına da ışık tutarak günümüz dünyasındaki güç ilişkilerinin sıcak ve soğuk savaş potansiyelini anlamamızı sağlamaktadır.
Kitapta yer verilen belge niteliğindeki binlerce fotoğraf ise hem savaşa dair araç ve mühimmatı hem de savaşın dehşetini ve yıkıcılığını bir belgesel film niteliğiyle hafızalara kazıyacaktır.
Mesut Hakkı Caşın Hiçbir savaş; kendisini hazırlayan tarihsel, siyasal, etnik, dinsel, ekonomik, kültürel ve ticari çıkarların oluşturduğu çok katmanlı birikimden bağımsız anlaşılamaz.
Bu bağlamda İkinci Dünya Savaşı isimli bu eser; İkinci Dünya Savaşı'nın görünür olanın ötesinde yer alan iç içe geçmiş karmaşık nedenlerini gün ışığına çıkarmanın peşine düşerken ekonomik ve siyasal krizlerin totaliter rejimlerin güçlenmesine etkisinin arka planını da girift nedenleriyle birlikte mercek altına almaktadır.
Ayrıca yirminci yüzyılın en kanlı çarpışması olarak İkinci Dünya Savaşı'nın sebep ve sonuçlarını seksen yıl sonra yeniden gözden geçirirken aynı zamanda seksen yıl sonraki sorunlarla karmaşık bağına da ışık tutarak günümüz dünyasındaki güç ilişkilerinin sıcak ve soğuk savaş potansiyelini anlamamızı sağlamaktadır.
Kitapta yer verilen belge niteliğindeki binlerce fotoğraf ise hem savaşa dair araç ve mühimmatı hem de savaşın dehşetini ve yıkıcılığını bir belgesel film niteliğiyle hafızalara kazıyacaktır.
Çiğdem Çoşkun Hepcan, Çiğdem Tuğaç, Esra Özmen, Ferhunde Hayırsever Topçu, Feride H. Baştürk, Murat Güven Tuğaç, Safure Cantürk, Zahide Erdoğan İklim değişikliği çağımızda kriz mertebesine gelmiş önemli bir sorundur. İklim değişikliği ülke veya bölge sınırı tanımamakta, gelişmişlik farkı gözetmeksizin tüm ülkeleri etkilemekte ve çevresel, ekonomik ve sosyal boyutlarda önemli sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Tarihler 2021 Ağustos ayını gösterdiğinde dünya tarihinde ilk defa Grönland'da buzulların zirvesine yağmurun yağması, iklim değişikliğinin olumsuz sonuçları bağlamında en uç örneklerden biri olmuştur. Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından yapılan çalışmalarla bilimsel çalışmalarla ortaya konulduğu üzere önümüzdeki süreçte daha evvel iklim değişikliğinin etkilerinin görülmediği yerler de dâhil olmak üzere tüm dünyada iklim değişikliğinden kaynaklanan olumsuz sonuçların artması ve etkilerin daha sık, daha şiddetli ve daha yaygın bir biçimde görülmesi beklenmektedir. Bu bakımdan iklim krizini küresel ve yerel boyutlarıyla ele almak elzemdir. Bu doğrultuda bu kitapta, bu çok boyutlu sorunun farklı yönlerine odaklanma hedefiyle yola çıktık. İklim değişikliğinin çeşitli alanlarda ortaya çıkardığı sonuçların, birbirini olumsuz etkileyen veya kimi zaman da birbirini güçlendiren yönlerini ele almayı amaçladık. Çalışmada bir yandan ticaret ve taşımacılık, risk yönetimi ve sigortacılık, biyolojik çeşitlilik, tarım ve kuraklık, yeşil bilişim, çevre okur yazarlığı ve enerji gibi farklı sektörlerde iklim değişikliğinin mevcut etkilerinin değerlendirilmesi yapılırken bir yandan da önümüzdeki süreçte ortaya çıkması muhtemel etkiler ve iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum bağlamında çözüm önerileri sunulmuştur.
Alper Bilgili, Beyza Ceylan, Cemal Kakışım, Elif Dilara Gergin, Emre Cengiz, Ergun Kalaycı, Ezgi Kovancı, Gizem Erdoğan Aydın, Hatice Mutlu, Hikmet Gülçin Beken, Hülya Eşki Uğuz, İlke Bezen Tozkoparan, İlknur Sayan, Nefise Ayşe Şenay Özkan, Neşe Kafa, Ömer Uğur, Rukiye Saygılı, Salih Akkanat İklim değişikliği, günümüzün ve geleceğimizin yaşam temellerini tehdit etmekte ve bugüne kadar dünyanın karşılaştığı en büyük küresel sorunlardan birini oluşturmaktadır. Bu sınır tanımayan sorunun küresel politikanın ana gündemi hâline gelmesi, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası ekonomik büyümenin hızlanması, yeni teknolojilerin ortaya çıkması ve nüfus artışına paralel olarak enerji ve doğal kaynakların tüketilmesinin ortaya çıkardığı ciddi ekolojik tehlikelerin görülmesi ile olmuştur. Yaşanan ekolojik problemler çevre sorunlarının artık tek bir devleti ya da toplumu etkilemediği, aksine ortaya çıktığı yerden bağımsız, sınır ötesi etkiye sahip ve bir toplum ya da devlet tarafından gerçekleştirilen her eylemin, diğer toplum ya da devletleri ciddi şekilde etkilemesi açısından küresel bir boyut kazandığını göstermektedir. İklim Değişikliği Siyaseti Riskler, Fırsatlar ve Yeni Vizyonlar kitabı, günümüz ve geleceğimizin en büyük küresel sorunlarından biri olan iklim değişikliğini multidisipliner anlamda ele almakta ve detaylı bir şekilde incelemektedir.
Muhammed Emre Küçükşahin İklim değişikliğinden kaynaklanan ya da onun etkisiyle şiddeti artan afetler ve salgın hastalıklar, milyonlarca insanı temel insan haklarından mahrum bırakmaktadır. Bu durum, iklim değişikliğini ekolojik bir sorun olmanın ötesine taşıyarak insan hakları sorunu olarak gündeme getirmekte ve onunla mücadelede hak temelli yaklaşımı gerekli kılmaktadır.
Bu çalışmada, iklim değişikliğinin insan hakları sorunu olduğunun altı çizilerek onunla mücadelede hak temelli yaklaşımın önemi ve nitelikleri ortaya konulmuştur. Bu çerçevede, Birleşmiş Milletler bünyesinde oluşturulan iklim değişikliği rejimine ait mevzuat incelenmiş ve mevzuatın hak temelli yaklaşımdan uzak olduğu tespit edilmiştir. Daha sonra iklim değişikliğinin bireysel, kolektif ve usuli haklar ile toplumsal açıdan dezavantajlı gruplar üzerindeki etkisi ortaya konulmuştur. Son olarak Birleşmiş Milletler bünyesindeki insan haklarını koruma mekanizmalarının, bölgesel insan hakları mahkemelerinin ve ulusal insan hakları kurumlarının konuya dair çalışmaları ele alınmış ve bu yapıların iklim değişikliğinin insan hakları üzerindeki etkisine ilişkin farkındalıklarının son yıllarda arttığı tespit edilmiştir.
İklim değişikliğinin olumsuz etkileri her geçen yıl ağırlaşıp yaşamsal bir krize dönüşürken milyonlarca insan en temel insan haklarından mahrum kalmaktadır. Bu duruma ilişkin farkındalığın artmasının, sorunun çözümüne yönelik radikal adımlar atmak konusunda isteksiz olan devletlere karşı kamuoyunun oluşmasına yardımcı olabileceği düşünülmektedir.
Adil Koray Yıldız, Ahmet Fidan, Ayşe Gökçe, Burak Kurt, Erhan Kaya, Gülay Yılmazel, Hasan Hüseyin Çevik, Hasan Sabri Köksal, İsmail Hakkı Karaca, Kemal Tütüncü, Musa Şahin, Nazife Alpman, Onur Acar, Şemsinnur Göçer, Tuncay Polat, Yavuzalp Solak Sanayi Çağı’yla birlikte fosil yakıtların kullanımı ve bunun sonucu olarak da artmaya başlayan sera gazları, etkilerini iklim değişikliği ile göstermiş, öyle ki düzenli ölçümlerin ve kayıtlamaların başladığı 1860'lı yıllardan günümüze küresel sıcaklıkta yaklaşık 1 0C'lık bir artış meydana gelmiştir. İklim değişikliği geniş kapsamlı ve yıkıcı etkilerini başlıca kutuplarda buzulların erimesi, deniz suyu seviyelerinin yükselmesi, hava kalitesinin bozulması, yangın, heyelan, fırtına, kuraklık, sel gibi afetlerin artması, doğal su kaynakları, tarım alanları, bitki ve hayvan türlerinin azalması gibi pek çok olumsuzlukla göstermektedir. Doğaya olan tüm bu etkilerin yanı sıra iklim krizinin insan ve toplum sağlığını etkileyen boyutları da bulunmaktadır. İklim değişikliği nedeniyle meydana gelen doğa olaylarındaki ölüm ve yaralanmalardaki artışın yanı sıra hastalık etkenleri bölge ve mevsim değiştirmekte, vektörel, bulaşıcı ve bulaşıcı olmayan hastalıkların insidansı artmakta, çocuk sağlığı açısından yetersiz beslenme ve büyüme gelişme geriliği gözlenmektedir. Ayrıca iklim değişikliği ruh sağlığı problemleri ile daha önce benzeri görülmemiş ve beklenmedik sağlık sorunları yaratma potansiyeline de sahiptir. Tüm bu sağlık etkileri nedeniyle iklim değişikliği küresel bir halk sağlığı sorunu olarak da nitelendirilmektedir. Bu kitap; iklim değişikliğine sebep olan ve iklim krizinin etkilediği başlıca sektörleri, iklim krizi özelinde incelemekte, birey ve toplum sağlığı açısından iklim krizinin etkilerine ve alınacak tedbirlere değinmekte, iklim değişikliğine yönelik atılan sektörel ve küresel adımları detaylandırmakta, iklim değişikliği ile ilgili politikalar hakkında öneriler sunmaktadır.
Akın Karaca, Bahattin Uzunlar, Banu Alan Sümer, Emine Canlı, Erdem Baykal, Eylem Yolsal-Murteza, Ezgi Demir Oralgül, Fatma Betül Tatlı, Ferda Yıldırım, Fikriye Gözde Mocan, Kurtul Gülenç, Melike Durmaz, Murat Satıcı, Öner Güler, Özgür Emrah Gürel, Utku Özmakas Michael Hardt, Ernesto Laclau, Chantal Mouffe, Giorgio Agamben, Axel Honneth, Walter Benjamin, Jacques Derrida, Jürgen Habermas, Hannah Arendt, Seyla Benhabib, Michel Foucault, Gilles Deleuze, Jean-Luc Nancy, Antonio Negri, Antonio Gramsci, Judith Butler
Felsefenin konuları arasında, etkilemek-belirlemek bakımından yaşamımızla en çok iç içe olanı -etik tarafından kapsandığı ve etiği de içerdiği göz önüne alınırsa- siyasettir. Bu alanda çağdaş dönemin güncel ve verimli tartışmalarının “iktidar” ve “demokrasi” kavramlarının etrafında döndüğü söylenebilir. Öyle ki siyaset felsefesinin merkezî kavramlarından biri olan iktidar, politikayı konu eden diğer disiplinlerde de sorunsalların ve tartışmaların düğüm noktası olagelmiştir. Türlü varyantlarıyla övülen ya da yergilere hedef olan demokrasiye ilişkin açmazların merkezinde ise ekseriyetle farklı iktidar kavramsallaştırmaları bulunur. İktidar ve demokrasiye ilişkin sorunların anlaşılmasına, bu sorunların nasıl aşılabileceği konusunda farklı bakış açıları kazanılmasına katkı sağlayacağı umut edilen bu eser, Cumhuriyetimizin 100. yılına armağan olsun.
Selahaddin Bakan Bazen hükümranlığı ve baskısı dolayısıyla bazen de eksikliği dolayısıyla şikâyet ettiğimiz devlet, siyaset biliminin en göreceli konularından birini teşkil etmektedir. Devletin değişen üretim modellerine ve araçlarına göre rolü daima değişiklik göstermiştir. Bu nedenle liberallerin, muhafazakârların ve Devletçiliği savunanların temel arayışı, devletin siyasi rolünün belirlenmesinin yanında, iktisadi rolünün ne olması gerektiğidir. Bu kitapta bahsedilen teoriler ışığında devletin iktisadi rolünün ne olması gerektiği konusunda güncel örneklerle fikir beyanına çalışılmıştır. Aristo, Eflatun ve hatta Farabi gibi devletçi muhafazakâr düşünürler, devleti insanların eksiği olarak gören Seneca, "Ne kadar az kanun o kadar çok adalet." demek suretiyle kanun devletine karşı gelen Çiçero, liberal düşünceleri ile muhafazakâr düşüncelerini harmanlamaya çalışan Edmund Burke ve kitaptaki diğer liberal düşünürler, karşılaştırılarak ele alınmaya çalışılmıştır. Devletin serbest piyasa akışını bozmadan ekonomiye ne kadar, nasıl, niçin, ne zaman ve ne aşamada müdahale edebileceği, örneklerle anlatılmaya çalışılmıştır.
İhsan Kurtbaş,Abdullah Topcuoğlu, Ali Çımat, Ayvaz Bartik, Bülent Yıldız, Can Sağlam, Ceyda Yerdelen Kaygın, Denizcan Tamer, Engin Dinç, Erkan Tokucu, Gökhan Kerse, Havvanur Feyza Kaya, Murat İnce, Mustafa Caner Timur, Nebiye Yamak, Nilcan Albayrak, Özlem Eştürk, Rahmi Yamak, Ramazan Taşçı, Serkan Samut, Seymur Ağazade, Tarık Duran, Tuncer Yılmaz, Yağmur Kerse, Zehra Güven Kılıç, Zekai Öztürk İktisadi ve idari bilimler; ulusal ve uluslararası düzeyde ekonomik, siyasi ve yönetsel konularda, analitik bir bakış açısıyla sorunları tespit ederek çözüm önerileri getiren ve böylelikle alınan kararlara, yapılan planlama, araştırma, yönetme, uygulama ve değerlendirmelere kaynak teşkil eden bir alandır. Bu açıdan modern toplumlarda, ekonomik ve yönetsel olmak üzere sosyal bilimler alanındaki iki elzem alanda değer üreten iktisadi ve idari bilimler, günümüzde önemi, her geçen gün, daha fazla artan bir disiplindir.
Ülkemizdeki farklı üniversitelerden 25 yazarın 11 makalesinin yer aldığı bu kitap, iktisadi ve idari bilimler alanında hakem değerlendirmesinden geçen güncel, ampirik eserlerden oluşan bir “seçki”dir.
Kitapta;
• Türkiye'nin enerji ihtiyacı ve bu ihtiyacın giderilmesinde yenilenebilir enerji kaynaklarının önemi;
• OECD Ülkeleri örneğinde, Çevresel Kuznets Eğrisi'nin test edilmesi;
• Zaman serisi bileşenlerinin çarpımlı model kullanılarak belirlenmesi yoluyla 2018 yılı Türkiye turizm gelirleri üzerine bir tahminleme;
• Kalman Filtre Yöntemi ile Türkiye'deki sanayi sektörü öğrenme eğrilerinin tahmini;
• TOPSIS analiz yöntemi ile BIST KOBİ Sanayi Endeksi'nde yer alan işletmelerin finansal performanslarının karşılaştırılması;
• Bir model uyarlaması ile bağımsız denetim işletmelerinin sürekliliğinin değerlendirilmesinde diskriminant analizinin kullanımı;
• Bir meta analizi çalışması ile içsel pazarlama ve iş tatmini arasındaki ilişkinin incelenmesi;
• Telekomünikasyon işletmesi örneğinde işletmelerde güç mesafesi algısı;
• 21. Bölge örneğinde, hedonik konu fiyatları ile tüketici fiyatları arasındaki dinamik ilişki;
• Muğla ili örneğinde, asgari ücret algısı ile asgari ücret değişimlerine verilen tepkinin ölçülmesi;
• Şanlıurfa ili örneğinde, pamuk üretimi ile fiyat ilişkisinin Koyck Yaklaşımı ile analizi gibi konular ele alınmaktadır.
Uzun erimli çabalar sonucunda hazırlanan ve iktisattan, pazarlamaya; işletmeden, muhasebe ve finansmana kadar farklı alanlardan özgün çalışmalara yer veren bu kitabın, ilgilisine faydalar getireceğini ve alan-yazının gelişimine mütevazı da olsa bir katkı sunacağını umuyoruz.
Zekeriya Açıkgöz Kamunun yeniden yapılandırılması amacıyla başlatılan reform çalışmaları kapsamında yürürlüğe konulan 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu ile Türkiye'nin yönetim yapısı içinde büyük bir öneme sahip olan il özel idarelerinde yerinden yönetim ilkesine uygun olarak köklü değişiklikler yapılmıştır.
Yürürlüğe konulan bu kanun ile il özel idarelerinin daha etkin ve verimli bir şekilde hizmet sunabilmeleri amacıyla görev, yetki ve sorumlulukları ile organlarının yapısında önemli değişiklikler gerçekleştirilerek daha demokratik, katılımcı ve saydam bir yapıya kavuşturulmaya çalışılmıştır.
Bu çalışmada kuruluşundan günümüze kadar il özel idarelerinin tarihsel gelişimi kapsamlı bir şekilde incelenerek, T.C. Anayasalarında il özel idarelerinin yeri, 3360 ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunlarının karşılaştırmalı analizi, yeni kanunla getirilen yenilikler ve bu yeniliklerin İstanbul İl Özel İdaresine yansımaları kapsamlı bir şekilde incelenmiştir.
Zülkif Dağlı Bu kitapta Türkiye'de yapısal reform çabaları ve kamu yönetimine yönelik yenileme ve değişim çabaları irdelenmekte, ayrıca 6360 sayılı Kanun ile oluşturulan “Genişletilmiş Büyükşehir Modeli”nin Türkiye'de yerel yönetim anlayışını ne derece değiştirdiğine ilişkin algı ölçülmekte ve uygulamanın sonuçları ortaya konulmaktadır.
Bu bağlamda 6360 sayılı Kanun sonrasında Mülki İdare birimleri ile Büyükşehir Belediyesi arasındaki hizmet sunumu, İl Özel İdarelerinin tüzel kişiliklerinin kaldırılmasının ardından eskiden köy olan mahallelerde hizmet sunumundaki kalite, İl Özel İdarelerinin tüzel kişiliklerinin kaldırılmasıyla oluşturulan ve tüzel kişiliğe kavuşturulan Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıklarının yeni işlevinin etkililiği, Büyükşehir Belediyesi ile İlçe Belediyeleri arasındaki görev ve yetki paylaşımının etkileri, Belde belediyelerinin mahalleye dönüşmeleri sonucunda hizmet sunumunda nasıl değişiklikler meydana geldiği, Köylerin mahalleye dönüşmesiyle kırsal kesimde hizmetlerin ne kadar etkin ve verimli verildiği, “Köylere Hizmet Götürme Birlikleri”nin tüzel kişiliklerinin kaldırılmasıyla köylere dönük yatırımlardaki değişim Kocaeli ve Sakarya örneği ele alınarak nicel araştırma yöntemi çerçevesinde incelenmektedir.
Demet Gürüz, Ayşen Temel Eğinli Anlamak için de anlatmak için de anlaşmak için de vazgeçemediğimiz bir şey iletişim… Anladıklarımızı, anlattıklarımızı, anlaşmalarımızı sürdüren ve yanıtlayan kaçamadığımız bir döngü… Bizden bize, bizden size, sizden bize, kısaca insandan insana sürekli giden ve gelen bir yürüyen merdiven… Yaşamın temel bir taşı iletişim…
İletişimsizlikten yakındığımız, iletişimin önemli olduğunu fark ettiğimiz bugünlerde toplumdaki tüm bireylere yol gösteren bir kitap… İletişim becerilerinin neler olduğunun öğrenilmesine katkıda bulunurken, aynı zamanda da kişilerin nerede hata yaptığını görebilmesine ışık tutuyor… Akıllara takılan şu sorulara yanıt oluyor:
Beni anlamıyorlar, kendimi anlatamıyorum, ne yapmalıyım?
Ben empati kurduğumu düşünüyorum, yoksa kurmuyor muyum?
Sürekli bir çatışma var aramızda, nasıl çözerim?
Grup çalışmalarında başarısızım, neden kendimi ifade edemiyorum?
Bir türlü ikna edemiyorum… Nasıl yapsam?
Ailede iletişim kopuk… Neden?
İş yerimde arkadaşlarımla iletişimim çok kötü, nasıl düzelir ki?
İyi bir dinleyici miyim?