İşletme ve İktisadi Bilimler \ 25-35
Mehmet Ali Candoğan Reputation, defined as an indicator of an organization's ability to deliver the desired outcomes by its stakeholders and as a common measure of its past activities and outputs, is also a valuable resource that adds value and cannot be easily imitated, seen, touched, or substituted with something else. In a world of globalization and increasing competition, the importance of corporate reputation as a valuable resource has become more evident. In banks, which have become an important source of finance for sectors, reputation is crucial in terms of both competition and the solidity and reliability of the financial system and the national economy. Therefore, a good reputation requires proactive reputational risk management, which involves identifying, evaluating, and taking preventive actions against risks that can damage reputation. Effective reputational risk management should ensure that there is no significant gap between stakeholders' perceptions and the reality of banks, thanks to their transparent structures, and maintain confidence in the banking system. The main purpose of this study, which addresses reputational risk management in banks, is to raise awareness about reputational risk, which is considered as the "risk of risks" in the banking system, and to provide models that will assist in reputation risk management.
Abdulkadir Barut, Ayşegül Güngör, Ceyda Yerdelen Kaygın, Deha Sülük, Derya Altıntaş, Durmuş Yıldırım, Ferdin Bedir, Gülüzar Kurt Gümüş, Haşim Bağcı, Hilal Ok Ergün, Murat Berberoğlu, Musa Gün, Nevin Özer, Şule Kızıltunç Bedir, Tolga Ergün, Ünal Gülhan The most significant aim of the businesses, which are an integral part of the economic system, is to create value maximization. The financial performance of businesses plays a key role in achieving this aim. Financial performance analysis is an effective criterion for businesses to achieve their goals, to adapt to changing conditions in the market, to improve the way of doing businesses and to be able to take measures against possible problems.
In this regard, this book, which includes the analysis of the financial performances of companies in several sectors through various statistical methods, has an important value in terms of including the studies and evaluations of many academicians who have doctoral degrees in their field and work in different universities.
Türker Ahi Endüstri çağını kaçırmış bir imparatorluğun yıkılmasının, ardından Türkiye'nin bugün geldiği noktada yaşadığı sorunların büyük kısmı, "ulaştırma sistemleri" entegrasyonunda yapılan hatalardan ve eksikliklerden kaynaklanmaktadır. Bunu dikkate alırsak ulaştırma konusunun üzerinde ne kadar çok odaklanmamız gerektiği daha da önem kazanmaktadır.
Demiryollarının gelişimi; çağdaş medeniyet seviyesine giden yolda teknoloji, uygarlık, ekonomi, hizmet ve daha birçok sahada bizleri ileriye taşıyacak büyük bir adımdır. Oluşacak rekabet ortamıyla birlikte; taşımacılık maliyetinin düşmesini, demiryolu teknolojilerinin gelişmesini, diğer modlarla entegrasyon sağlayacak bir ulaştırma politikasının takip edilmesini ve her yere demiryolu ile ulaşabilme imkânının yaratılmasını diliyoruz. Devletimiz, bu sayede ulaştırma konusunda dünyada gıpta edilecek bir konuma gelecektir. İki yıllık bir çalışma ve senelerin birikimiyle kaleme alınan bu sözlüğün bu amaca hizmet etmesini umuyoruz.
Kitabımızda;
• Raylı sistemler ve intermodal lojistik sektöründe en çok kullanılan Türkçe terimlerin İngilizce karşılıklarını,
• İngilizce terimlerin Türkçe karşılıklarını,
• Eski Türkçe ve yabancı raylı sistem terimlerinin güncel karşılıklarını,
• Amerikan ve İngiliz terminolojisinde kullanılan farklı demiryolu deyimlerini
bulacaksınız.
Şahin Yeşilyurt This book investigates tax expenditure practices from the historic perspective of the Ottoman State. There are many criticisms of tax expenditures in the literature on account of their drawbacks in today's fiscal system. A tax expenditure, in general, is considered a fundamental factor of injustice in the distribution of the tax burden in society. From the point of the Ottoman public finance system, however, considering the tax expenditure practices within the scope of the assessments carried out in this book, the Ottoman State widely utilized tax expenditure practices for economic, fiscal, political, social, and religious purposes. These practices were mainly prominent in providing an equitable distribution of the tax burden, establishing social justice, and suppressing adverse social incidents, such as uprisings, in the Ottoman society. The archival research suggests that the fair distribution of the tax burden through tax expenditure practices was the major aim of the Ottoman State. This book aims to provide a new perspective on the history of the Ottoman State.
Abdulkader Thomas, Emad H. Khalil, Iman Abdul Rahim, M. Akram Khan, M. Umer Chapra, Mahmoud A. El-Gamal, Najwa Abdel Hadi, Ruba Alfattouh, Şeyh Yûsuf Talal DeLorenzo, Vincent J. Cornell, Wahba Zuhayli Bu kitap, kişinin bankacılık ve finansa dair tüm bakış açılarının etrafında döndüğü ve birçoğumuz için onu içeren işlemlerden başarılı bir şekilde uzak durmanın ebedi bir mükâfatı olduğu tek bir kelime yani ribâ ربا hakkında yaklaşık 20 kişisel araştırmanın
bir neticesidir. Ribâ kelimesi Hz. Muhammed (s.a.v) tarafından hayatı süresince tanımlanmamıştı. Bu kitap, görüşlerini tamamen sahiplenmesem bile söz konusu kelimenin ne anlama geldiğini, neden sözleşmeleri geçersiz kıldığını ve kişinin onu nasıl anlayabileceğini anlamayı arzu edenlerin yükünü hafifletecek bir şekilde kelimenin tanımına ışık tutan görüşler serdeden bazı âlimlerin önemli katkılarını içermektedir.
George E. Rejda - Michael J. McNamara Günümüz küresel ekonomilerinde risk ve risk faktörleri her geçen gün artmakta, bu da risklerin kontrollü ve planlı bir şekilde ele alınması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Risk yönetimi açısından sigorta bireyler ve işletmeler tarafından, gelecekte karşılaşılması muhtemel risk ve maddi hasarların olumsuz sonuçlarını bertaraf etmek ya da en azından azaltmak amacıyla ortaya çıkan en önemli risk yönetim araçlarından birisidir. Sigorta şirketlerinin risk yönetimine daha fazla odaklanmasının sebepleri; finansal piyasaların hızla küreselleşmesi, uluslararası piyasalarda ortaya çıkan risk yönetimi ihtiyacı, finansal risk ile beklenen getiri hesaplamalarının giderek önem kazanması ve operasyon yapılan piyasalardaki değişim dinamikleri olarak sıralanabilir.
Bu bağlamda sigortacılığın temel ilkeleri ve risk yönetimi ile ilgili yapılan çalışmaların önemi her geçen gün artmaktadır. Bu konuda ulusal literatürde yeni kaynaklara ihtiyaç duyulmaktadır. “Risk Yönetimi ve Sigortacılık İlkeleri” adlı bu eserin bu konuda literatüre önemli bir katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Güler Şebnem Uralcan Arşimet'in 'Dünyanın dışında bir destek noktası gösterin, dünyayı yerinden oynatayım' dediği rivayet edilir. Sigorta sistemi, Arşimet'in aradığı destek noktası gibi sosyoekonomik kalkınma, gelişme ve büyümenin dayanağı. işlevleriyle de İnsanca yaşama standardının kaldıracıdır.
Evren yaşamsallığı tehdit eden risklerle dolu iğneli fıçı gibidir. Sigorta sistemi günümüzde küresel olan yapısıyla bu riskleri yöneterek ortaya çıkabilecek sosyoekonomik kayıpların telâfi edilmesini sağlar. Bu onun risk yönetimiyle ilgili yönüdür.
Sigorta sisteminin ikinci yönü ise yatırımların gerçekleştirilebilmesi için gereken dev tasarrufları yaratabilme potansiyelidir. Nitekim sigorta sektörü gelişmemiş bir gelişmiş ülke örneği yoktur. Aksine, son zamanlarda mucize düzeyinde hızlı büyüme gösteren ülkelerin tümünde önce sigorta sektöründe önemli gelişmeler, büyümeler yaşanmıştır. Tayland, Güney Kore, Güney Afrika vb ülkeler buna örnektir.
Özetle, sigorta sistemi, risk yönetimi işlevi ile sosyoekonomik yıkımların önünü aldığı, açığa çıkan hasarların telafisini ve dolayısıyla toplumun huzurunu sağladığı gibi, tasarruf fonlarıyla da kalkınma, gelişme, büyüme aşamalarında yatırımların gerçekleştirilebilmesini sağlar, refah düzeyini artırarak yoksulluğu, yolsuzluğu önler, geleceği olan insanlar dünyasını yaratır.
Bu yapıtta, küresel bağlamda sigorta sistemi, alt ve ara sistemleri, çevre sistemleriyle bağlantıları, kavramsal çerçevesi, işletmeciliği, uluslar üstü kurumsal yapısı, yasal yapısı ve etik ilkeleri işlenmiş, son değişikliklere değinilmiştir. Sektör mensuplarına, öğrencilere, okuyucuya yararlı olmasını dileriz.
Aydın Erden 2010 yılında geliştirilmesine başlanan, herhangi bir özel şirketin mülkiyetinde olmayan, açık kaynak kodlu Rust programlama dilinin pazar payı hızla artmaktadır. Stack Overflow'un her yıl yinelediği yazılım geliştirici anketlerinde 2016 yılından beridir en sevilen dil seçilmektedir. Bu nedenlerle geliştiricileri için uzun vadede birçok fırsat sunacağı öngörülmektedir. Hafıza yönetimi konusunda sahiplik ve ödünç alma mekanizmaları ile getirdiği benzersiz yaklaşım, son derece detaylı kontrollere ve geribildirime sahip derleyicisi ve ayrıca geliştirilen programların sistem kaynaklarını asgari düzeyde tüketmesi bu ilgi ve sevginin temel sebeplerini oluşturmaktadır. Günümüzde işletim sistemi, komut satırı uygulamaları, web uygulamaları, ağ uygulamaları ve gömülü sistemler gibi geniş bir yelpazede kullanılmaktadır. Rust programlama dilini öğrenmek isteyenler için kapsamlı bir kaynak olan bu kitapta; söz dizimi, veri türleri, sahiplik modeli, bellek yönetimi, eş zamanlı işlem yapma, hata işleme, modüller, koleksiyonlar, enumlar, traitler ve makrolar gibi dile ait tüm konular örneklerle ele alınmaktadır. Kitapta temel kavramlardan başlayıp karmaşık olanlara doğru sıralı bir yapı izlenmiştir.
Faruk Taşçı Sabahattin Zaim Hocanın, 1934'te Makedonya'nın İştip kasabasından İstanbul'a göç eden, kendi deyimi ile "göçmen" değil Peygamber efendimizin (sav) hicretini takip eden “muhacir" bir ailenin evladı olarak başlayan hikâyesi, ülkesi için yapmış olduğu sayısızca hizmet, vermiş olduğu eserler ve yetiştirmiş olduğu öğrencilerden sonra, 2007 yılında Hocanın ebediyete intikal etmesi ile son bulmuştur, Bugün Türkiye'de ve dünyanın birçok ülkesinde birçok akademisyen ve öğrenci, Hocanın açmış olduğu yoldan daha müreffeh bir Türkiye, bir İslam dünyası için çalışmaya devam etmektedir.
Bu kitap, hocaların hocası olarak anılan merhum Sabahattin Zaim hocanın çeşitli dergi ve mecralarda çıkmış röportajlarının bir derlemesinden oluşmaktadır. Türkiye'de İslam iktisadı denince akla ilk gelen, adına bir üniversite kurulan, ülkenin geçmiş olduğu en zor dönemlerde bile inandıklarından ödün vermeyen, tarihe şahitlik etmiş bu değerli şahsiyetin kendi ağzından hikâyesini dinlemek ve tecrübelerine kulak vermek isteyen herkesin severek okuyacağı bu eseri, yazın dünyamıza kazandırmış olmaktan gurur duyuyoruz.
Jay Bhattacharya, Timothy Hyde, Peter Tu Sağlık Ekonomisi; ekonomi, halk sağlığı ve tıp okurlarını sağlığın ekonomisi ile tanıştırıyor. Ekonomi kuramı ile sağlık politikası arasındaki bağlantıya vurgu yapan eser, bunun yanı sıra mevcut sağlık sigortası modelleri ve sağlık politikacılarının karşı karşıya kaldığı ikilemlere de yer veriyor.

Merak uyandıran ve heyecanlandırıcı bir üslupla kaleme alınmış, okuyucu dostu bir eser olan Sağlık Ekonomisi, sağlık ekonomisi prensiplerinin gündelik hayatla ilişkisini karikatürler ve görsellerle desteklemektedir. Kitapta, pekiştirme ve anlayışı geliştirmeye yönelik yüzlerce alıştırmaya da yer verilmiştir.

Eserden başlıklar:
Karşılaştırmalı sağlık politikaları ve tüm dünyadan deneysel örnekler,
Obezite salgını, epidemiyoloji, sosyoekonomik sağlık eşitsizlikleri ve davranışsal ekonomi gibi gündemde yer tutan konular,
Oregon Medicaid Araştırması gibi son dönem gerçekleştirilen araştırmalar ile Birleşik Devletler sağlık reformunun potansiyel etkileri.
Ahmet Çabuk, Alper Erol, Betül Semerciler Tulum, Burçin Güzel, Büşra Diken, Ceren İrem kaya, Çağlar Dohman, Emrah Demirtaş, Emrah Gürer, Ersin Şahin, Esra Yüksel, Evrim İnce, Gamze Dönmez, Gökhan Güzel, Göktuğ Şanlı, Hakan Erdoğan, M. Furkan Kahraman, Melek Ersoy Karaçuha, Mustafa Yağımlı, Neylan Zümrüt, Pınar Baykan, Sermin Sarı, Şengül Üçüncü, Tuğçe Üner, Zafercan Bekir Çapar İş yeri ekosistemini oluşturan tüm canlı ve cansız varlıkların korunması ve devamlılığının sağlanması amacıyla gerçekleştirilen faaliyetler iş sağlığı ve güvenliği çalışmaları olarak adlandırılmaktadır. İş sağlığı ve güvenliği çalışmalarının başarıyla yerine getirilerek iş yerlerinin herkes için konforlu, rahat, sağlıklı ve güvenli hâle getirilmesi için istihdamı oluşturan işveren dahil görev ve sorumluluk fark etmeksizin tüm çalışanların sağlık, emniyet ve güvenlik çalışmalarını benimsemeleri ve çalışmalara olumlu katkı sunması gerekmektedir.
İş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği çalışmalarının planlanması, uygulanması, kontrol edilmesi, alınacak önleyici ve sınırlayıcı tedbirlerin belirlenmesi sürecinde iş sağlığı ve güvenliği çalışanları (iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi, iş güvenliği teknikeri, diğer sağlık personeli) aktif görev almakta ve ilgili yönetmeliklerde belirtilen görev, yetki ve sorumlulukları kapsamında çalışmalara liderlik yapmaktadır.
İş yerlerinde geçirilebilecek iş kazası, tutulabilecek meslek hastalığı, ramak kala olayların önlenmesi ve sınırlandırılması için iş sağlığı ve güvenliği liderlerinin, tüm varlıkların var olma ve yaşam hakkına saygı duyması, bireysel, akademik, mesleki bilgi ve farkındalık bakımından dünden daha yetkin yarına daha hazır olması gerekmektedir.
Şu an incelediğiniz kitap, iş sağlığı ve güvenliği liderlerinin yetkinliğini ve etkinliğini artırmak amacıyla atılan ilk adımdır. Sonraki adımlarınızı sağlık, emniyet, güvenlik ile atmanız dileğiyle...
Nancy Borkowski Sağlık hizmetlerinde örgütsel davranış alanında üretilen bilimsel bilgiyi okuyucuya sunmayı hedefleyen bu kitap, her biri kendi alanında uzman öğretim üyeleri tarafından Türkçeye kazandırılmıştır. Sağlık Hizmetlerinde Örgütsel Davranış kitabı; bu konuda çok sayıda bilimsel üretim yapan, alanda çok bilinen saygın bir bilim insanı olan Dr. Nancy Barkowski ve birlikte çalıştığı bilim insanları tarafından yazılmıştır. Kitap; sağlık hizmetlerinde örgütsel davranış alanının temel kavramlarını yalın, açık, net, kolay anlaşılır ve sağlık hizmetlerinden örneklerle zenginleştirilmiş biçimde okuyucuya açıklayan kapsamlı bir rehberdir. Bu kapsamlı ve saygı uyandıran eser, davranış bilimleri araştırmalarını karmaşık sağlık hizmetleri endüstrisine uyarlayarak, motivasyon, liderlik, grup dinamikleri, ekip çalışması, çatışma yönetimi, değişim yönetimi gibi anahtar konuları açıklamıştır.
Sağlık kurumları uzun yıllardır hizmet kalitesinden ödün vermeden daha fazla kaynak verimliliği sağlamak için çaba göstermektedir. Sağlık örgütlerinde çalışanları, bireysel ve grup ilişkileri yanında sektörün tüm özellik ve farklılıkları da diğer çalışanlardan ayırmaktadır. Kitap, sağlık hizmetlerinde çalışan yöneticilere işgücünü yönlendirmek ve motive etmek görevini yerine getirmeleri için gerekli temel okumaları öne çıkarmaktadır. Türkçe olarak basılan bu kitap, sağlık hizmetleri alanının çalışanları ve yöneticileri için temel referans eser olmaya adaydır.
Dilaver Tengilimoğlu, Oğuz Işık, Mahmut Akbolat Emek ve teknoloji yoğun hizmet sunan sağlık işletmeleri, karmaşık bir yapıya sahiptir. Yoğun teknolojinin yanı sıra çok sayıda profesyonelin uyumlu bir şekilde çalıştırılmasını zorunlu kılan bu alan, aynı zamanda ülke kaynaklarının çok büyük bir kısmını da tüketmektedir. Bu nedenle, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sağlık kurumları işletmeciliğinin önemi her geçen gün artmaktadır. Buna paralel olarak sağlık yöneticilerinin temel işletmecilik bilgilerinin yanı sıra sağlık hizmetlerinde de özel bilgi ve beceri ile donatılması büyük önem arz etmektedir. Bu kitap, bu amaca yönelik olarak, gerek giderek artan sağlık yönetim programlarının gerekse sektörde hizmet sunan yönetici ve diğer profesyonellerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere hazırlanmıştır.
Fehmi Karasioğlu Sağlık Hizmetleri Temel Bilgiler Sağlık İşletmelerinde Satın Alma Fiyatlandırma Defter ve Belgeler Sağlık İşletmelerinde Hesap Planı Finansal Muhasebe Uygulamaları Sağlık İşletmelerinde Bütçe ve Finansal Tablo Uygulamaları Sağlık İşletmelerinde Amortisman
Dilaver Tengilimoğlu, Vahit Yiğit Sağlık işletmelerinde insan kaynaklarına yapılan giderler dışında en büyük gider kalemini oluşturan malzeme, cihaz ve araç gereçlerin etkin bir şekilde yönetilmesi sağlık işletmeleri arasında rekabet avantajı sağlamada önemli hâle gelmiştir. Her türlü malzeme ve teknolojinin üreticiden kullanıcıya akışının yönetimini içeren tedarik zinciri yönetimi gelecekte daha da önemli hâle gelecektir. İstenen malzemelerin istenen zaman, miktar ve kalitede uygun fiyattan sağlanabilmesi tedarik zinciri içerisinde yer alan tüm partnerlar arasında iyi bir işbirliği ile çağdaş malzeme yönetim tekniklerinin kullanılması ile mümkün olmaktadır. Bu kitapta özellikle hastanelerde yöneticiler için eksikliği fazlasıyla hissedilen tedarik zinciri ve malzeme yönetiminin temel işlevleri yanı sıra tıbbi teknoloji yönetimi, malzeme güvenliği, malzeme bilgi sistemleri, malzeme yönetimde barkod, karekod, RFID ve ilaç yönetiminde PYXIS kullanımı, çekirdek kaynak yönetim sistemi, malzeme yönetiminde geri ödeme sistemleri, malzeme yönetimde performans yönetimi ve malzeme yönetiminde etik konuları ele alınmıştır.
Sade ve anlaşılabilir dille hazırlanmaya çalışılan kitabın, Sağlık Kurumları İşletmeciliği ve Yöneticiliği alanında eğitim alan yönetici adaylarının yanı sıra sağlık yöneticileri, sağlık araç gereç üreticileri, lojistik ve tedarik firma yöneticileri açısından da başvurulacak temel bir eser niteliğinde olduğu kanaatindeyiz.
Artür Yetvart Mumcu, Aysun İpek Paksoy, Cem Bıçakçı, Ceylan Merve Binici, Emine Sever, Feride Bal, Gökçe Senem Tınaztepe, Ozan Emre Ufacık, Pınar Sarp Hüseyin, Tuğçe Kumral Yürek Sağlık sektörü, hızla değişen ve karmaşık bir yapıya sahip olan bir alan olarak örgütsel davranışın önemli bir odak noktasını oluşturmaktadır. Sağlık Kurumları Perspektifinden Örgütsel Davranış: Seçme Konular adlı bu kitap, sağlık kurumlarının içindeki dinamikleri anlamak ve yönetmek isteyen profesyonellere, yöneticilere ve öğrencilere yönelik kapsamlı bir kaynaktır.
Kitap, öncelikle sağlık sektöründeki örgütsel davranış konularını anlamak isteyen okuyuculara hitap etmektedir. Stres, iletişim, etik, kültür, liderlik, güven ve destek, iş yaşam dengesi, personel güçlendirme, hasta ve çalışan güvenliği, mobbing, ekip, örgütsel sessizlik, örgüte bağlılık ve örgütsel yalnızlık gibi özellikle sağlık kurumları evreninde yer alan temel örgütsel davranış konuları ele alınarak bu alanlarda sağlık kurumlarına özgü örnekler ve vaka çalışmaları sunulmaktadır.
Kitapta, sağlık sektörünün özgün zzorlukları ve fırsatları göz önüne alınarak tüm sağlık sektörü paydaşlarının güncel ve pratik bilgilerle donatılması amaçlanmaktadır. Bu bağlamda, sağlık kurumlarında etkili liderlik, hasta memnuniyeti ve sağlık çalışanlarının motivasyonu gibi konular, detaylı bir şekilde incelenmiş ve sektördeki özel ihtiyaçlara odaklanılmıştır.
Kitabın, okuyucuların sağlık sektöründeki örgütsel dinamikleri kavramalarına yardımcı olması ve bu alandaki etkili liderlik ve yönetim becerilerini geliştirmelerine rehberlik etmesi dileğiyle...
Ahmet Emin Erbaycu, Ali Arslanoğlu, Bünyamin Özgüleş, Füsun Afşar, Hakan Aydin, M. Naci Efe, Müveddet Bayraktar, Nilay Gemlik, Oya Çelebi Çakıroğlu, Serdal Keçeli, Tuncer Asunakutlu İnsanoğlu gerek iş hayatında gerek özel hayatında zorlu bir hayat mücadelesi vermektedir. İş hayatındaki koşuşturmalar, teknoloji, değişim, yenilik derken en önemli kaynak olan insan göz ardı edilmeye başlandı.
Organizasyonların en önemli kaynağı olan insanlar her gün birçok şekilde ilişki hâlinde bulunmaktadır. Bu ilişki içerisinde bazen olumlu davranışlar, bazen olumsuz davranışlar sergilenmektedir. Bu ilişkiler esnasında birçok sorun ortaya çıkmaktadır. Bu sorunların çözümü de çalışanların bireysel kalitesine bağlıdır.
Bu kitapta, sağlık hizmetlerinin sunumu sırasında sergilenmekte olan on farklı örgütsel davranış konusu olan;
• Liderlik,
• Değişim yönetimi,
• Takım çalışması,
• Farklılık yönetimi,
• Öznel iyi oluş,
• Güç zehirlenmesi,
• Sinizm,
• Diğerkâmlık,
• Yardımseverlik,
• Meydan okuma
konularına vaka analizleri ışığında değinilmiştir.
Abdullah Alper Ertem, Cüneyt Çalışkan, Gülcan Demir, Hazer Yüksekdağ, Hilal Özdemir, İrem Medeni, İsmet Çelebi, Kerem Kınık, Kübra Yılmaz, Mehmet Erdem Güney, Mustafa Necmi İlhan, Nihal Dağ, Pınar Mursaloğlu Kaynar, Selcen Babaoğlu Aydaş, Selma Drumuş Sarıkahya, Volkan Medeni İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG), çalışma hayatında oluşabilecek durumlar öncesi hazırlıklı olmak adına önem arz etmektedir. Her alınmayan önlem, can ve mal kaybını beraberinde getirebilmektedir. Alınacak tedbirlerle kişilerde farkındalık yaratmasının yanında bir kültür olarak da hayatlarında hep var olması amaçlanmaktadır. Multidisipliner yapıya sahip olan İSG, proaktif yaklaşımlarla riskin ortadan kaldırılması ya da en aza indirilmesini hedeflemektedir. Verilen eğitimler ve yapılan her denetim teorik bilgilerin uygulanmasını ve çalışan-işveren-devlet üçlü mekanizmasının bir uyum içinde ilerlemesini desteklemektedir. Bu amaçla İSG, her anlamda koruma sağlamakta; çalışanın aidiyet, verimlilik ve iş tatmini duygularını da geliştirmektedir.
Nisan Nur Çakır Temel Mevcut çalışma küreselleşmenin olumsuzluklarına yüksek yaşam kalitesi ile alternatif çözümler sunmayı amaçlayan sakin kentlerin çalışma yaşam kalitesindeki yansımasının nasıl olduğu sorusu ile doğurmuştur. Mega kentlerin hızlanması ve iş olanaklarının artması bu kentlere olan talebi arttırmış ve trafik sorunları, çevre tahribatı, iş stresi gibi hem çalışma hem de yaşam kalitesini olumsuz etkileyen sonuçlara neden olmuştur. Bu noktadan hareketle, bu ivmeye çözüm sunan ve daha yüksek bir yaşam kalitesine ulaşmayı hedefleyen Cittaslow felsefesinin çalışma hayatı kalitesine etkisini incelemek gerekmektedir. Öyle ki çalışma yaşam kalitesi bireyin genel iyilik hâlini ifade eder ve çalışanların tüm sosyal, fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlar.
Buradan hareketle çalışma, 3 ana bölüm çerçevesinde oluşturulmuştur. Birinci bölümde, yavaşlık felsefesi ve Cittaslow konularına; ikinci bölümde çalışma yaşamı kalitesine; son bölümde ise saha araştırmasına yer verilmiştir. Bu çalışmanın ana araştırma sorusu sakin şehirlerdeki çalışanların çalışma yaşamının kalitesine ilişkin görüşleridir. Bu konu literatürde daha önce incelenmediği için çalışmada, nitel araştırma yöntemlerinden fenomenolojik yöntem ve derinlemesine görüşme tekniği kullanılmıştır. Araştırma kapsamında Marmara ve Ege Bölgelerindeki 6 Cittaslow'da (Vize, Yenipazar, Taraklı, Akyaka, Yenipazar, Seferihisar), 38 katılımcı ile görüşme yapılmıştır.
Bu çalışmanın, sonuçları itibari ile geleceğe ışık tutması; telaşlı hayatlardan sıyrılarak tatlı bir sakinlikle çalışma hayatını iyileştirmesi umudunun okurları heyecanlandırması dileğiyle...
Abdulcelil Gazioğlu, Ahmet Alper Sayın, Alper Doğan, Arzu Özmerdivanlı, Filiz Demir, Gökten Öngel, Halil İbrahim Çiçekdağı, Harun Çöpür, Hasan Sadık Tatlı, Hüseyin Kutbay, İkbal Karataşlı, İlhami Tuncer, İlker Kılıçman, Kemal Kamacı, Mehmet Cabir Akkoyunlu, Nezahat Ekici, Salih Yeşil, Serkan Ada, Sümeyra Ceyhan, Şebnem Ada, Tuba Akar, Yaprak Karadağ Duymazlar, Yusuf Er, Zeynep Demirci Çakıroğlu Covid-19 salgını artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı yeni bir dünya düzeninin ortaya çıkmasına neden oldu. Salgının neden olduğu olumsuz koşullardan tüm dünya ekonomileri etkilenmiş, hemen hemen tüm sektörlerde iş süreçleri kesintiye ve/veya değişikliğe uğramış, insanların günlük yaşamları etkilenmiş ve tüketici tercihleri değişmiştir. Bütün bu olumsuzluklar yaşanırken normale dönüşün artık mümkün olmadığı bir ortamda, dijitalleşme ile şekillenen yeni bir düzen ortaya koyma çabası olarak “Yeni 'Dijital' Normal” kavramı gündemdeki yerini almaya başlamıştır.
Salgın dönemi ve son­rasında birçok alanda yaşanan ve hatta hızlanan dijitalleşmeye farklı açılardan bakılmasını sağlayarak yeni normalde dijitalleşmenin vazgeçilmez etkisini okur­larla paylaşmayı hedefleyen bu kitap, beş kısım ve on altı bölümden oluşmaktadır:
Kısım 1: Yönetim
Kısım 2: Muhasebe ve Finans
Kısım 3: Pazarlama ve Tedarik Zinciri
Kısım 4: Ekonomi
Kısım 5: Turizm ve Rekreasyon
Bayram Balcı Nitelikler bütünü olarak ifade edilen emeğin vasfı, iktisadi bakış açısıyla değerlendirildiğinde edinilmiş beceriler ve yetenekler bütünü olarak tanımlanmaktadır. Teknolojik gelişmeler, mal ve hizmet üretiminde değişim ve dönüşüm yaşatmakta ve yaşanan dönüşüm sonucunda emek süreç içerisinde vasıfsızlaşmaktadır. Yeni teknolojik ilerlemeler, yeni işgücü vasfı talebini oluşturmakta ve emeğin yeniden vasıflandırılmasını zorunlu duruma getirmektedir. Emeğin yeniden vasıflandırılması ise eğitim yoluyla yapılmaktadır.
Sanayi öncesi dönemden başlayarak evreler şeklinde tarihsel bir süreç izlenerek yaşanan teknolojik gelişmeler incelenmiş ve bu gelişmelerin emeğin niteliğinde oluşturduğu dönüşümler araştırılmıştır. Her dönemin farklı dinamiklere sahip olduğu belirlenmiş ve bu dinamikler doğrultusunda emeğin niteliği değerlendirilmiştir. Uzun dalgalar kuramı, yaratıcı yıkım, Moore yasası ve S eğrileri gibi bilimsel gelişmeler ışığında yapılan incelemede, emeğin niteliğinin süreç içerisinde nasıl vasıfsızlaştırıldığı ve yeniden vasıflandırılma zorunluluğunu ortaya çıkartıldığı detaylı olarak resmedilmiştir.
Birol Büyükdoğan Yeni Koronavirüs hastalığı (COVİD-19) Aralık 2019’da Çin’de başlayıp ardından tüm dünyaya yayılmış bir virüs türüdür. Uzun yıllardır hiçbir virüs insanların hayatlarını bu derece etkilememiştir. Üretim sektöründen hizmet sektörüne, eğitim sektöründen ulaşım sektörüne kadar tüm sektörler bu salgından oldukça fazla etkilenmişlerdir. Bu etkilenme üretimin düşmesinden satışların düşmesine, eğitim alamamaktan işe gidememeye kadar birçok konuda insanları etkilemiştir.
Bu dönem temizlik alışkanlıklarımızdan iletişim alışkanlıklarımıza kadar birçok konuyu da değiştirmiştir. Temizliğe daha fazla önem verirken online iletişimi de daha fazla kullanır olduk. Şirketler COVİD-19 salgın dönemini daha az hasarla atlatmak için çeşitli tedbirler almışlar, tüm iletişim kanallarını kullanarak tüketiciyle olan bağlarını koparmamaya çalışmışlardır. Kurumsal itibar kurumların hedef kitle açısından saygınlık durumu olarak tanımlanabilir. Şirketler saygınlıkları oranında ayakta kalabilmektedirler.
COVİD-19 salgını döneminde kurumların saygınlığı daha fazla dikkat edilmesi gereken bir yönetim fonksiyonu haline geldi. Kurumlar web sayfalarıyla birlikte sosyal medya hesapları yoluyla da paydaşlarıyla iletişime devam ettiler. Özellikle sosyal medya yoluyla yapılan paylaşımlarda tüketiciye dönük daha duygusal mesajlar öne çıktı. Salgının birlikte atlatılacağı mesajı her fırsatta verilmeye çalışıldı. Bu kitap öncelikle kurumsal itibar konusunda teorik bilgiler vermekte, ardından COVİD-19 sürecinde sanayi kuruluşlarının sosyal medya yoluyla yaptıkları paylaşımların kurumsal itibar açısından değerlendirmesini yapmaktadır.
Ahmet Aktaş, Ahmet Kâhiloğulları, Ali Kılıç, Ali Kul, Ali Murat Boyraz, Ali Uçucu, Arda Sezen, Arzu Uğurlu Kara, Aslı Dolu, Ayhan Aydoğdu, Bozkurt Kağan Aktürk, Cihat Karslı, Dilara Gökçen Paç, Ersin Sünbül, Esra Kumaş, Ezgi Aktaş Potur, Fikret Bostan, Göksel Korkmaz, Hakan Eren, Hakan Karabacak, Hamide Özyürek, Hüseyin İkizler, Kemal Eroğluer, Köksal Hazır, Levent Özdemir, Mehmet Kabak, Memduh Begenirbaş, Merve Asiloğulları Ayan, Merve Kurt Kıral, Metin Ocak, Muhammed Serkan Pasinlioğlu, Murat Görmen, Mustafa Bekmezci, Mustafa Kemal Topcu, Mustafa Kemal Topcu, Nazlı Aydın, Necmettin Çelik, Oğuzhan Pehlivan, Öğretim Görevlisi Fuat Kıpırtı, Pınar Fayganoğlu, Ramazan Azak, Rukiye Can Yalçın, Seray Kağıtçı, Serdar Çelik, Serhat Çakır, Soner Çelik, Şeyda Ok, Tamer Işın, Tamer Kılıç, Tuğrul Oğuzhan, Turgay Çağlayan, Uzay Özder, Ünsal Sığrı, Wasim Ul Rehman, Zeynep Baysal Beşinci Endüstri Devrimi olarak adlandırılan Endüstri 5.0 Devrimi, insan merkezli bir yaklaşım ile günümüzün dinamik ve süratle değişim gösteren örgüt yaşantısında, iş hayatında ve sanayi yönetiminde etkilerini göstermeye başlamış, sosyal ve çevresel ihtiyaçları önemseyen konseptleriyle bir önceki devrim sonrasında meydana gelen teknolojik çerçeveyi insanla uyumlaştırmak için yeni bir başlangıç oluşturmuştur. Bu nedenle Endüstri 5.0 Devrimi ile birlikte yönetim bilimleri üzerinde ne gibi değişimler olacağını anlayabilmek; sektörel olarak yapay zekâ, arttırılmış gerçeklik, nesnelerin interneti, büyük veri, iş birlikçi robotlar gibi pek çok dijitalleşme unsurunu barındıran yetenek ve teknolojilerin insanla uyumunun nasıl sağlanabileceğini ortaya koyabilmek; elde edilecek bu yetkinliği sektörlerin kârlılığını ve verimliliğini arttırmak için kullanabilmek önemli konular hâline gelmiştir.
Çok kıymetli akademisyenlerin değerlendirmeleri ile bu doğrultuda hazırlanan kitapta, yeni endüstri devrimi ile sanayi yönetiminde önem arz eden konular disiplinler arası bir anlayışla incelenmiş ve incelenen konularla ilgili olarak yeni devrimin etkilerini öngören sonuç ve önerilerde bulunulmuştur.
Kitabın sanayi yönetimine emek vererek ülkenin kalkınmasına hizmet eden tüm yöneticilere, mühendislere, çalışanlara, akademik olarak sahaya tecrübe ve bilgilerini aktaran akademisyenlere, girişimci bir ruh ile sanayi ve endüstrinin kalbinde eğitim alan tüm öğrencilere ve böyle dinamik bir ortamda dahi bilimin rehberliğini her zaman vurgulayan alan yazına katkılar sunmasını diliyoruz.
Onur Ünlü Oldukça titiz ve yoğun bir çalışmanın ürünü olan bu kitap, yönetim ve örgüt araştırmalarında sıklıkla tartışılan pozitif sapma kavramını odağına almaktadır. Onur Ünlü bu kitapta, sapma araştırmalarının, zengin teorik geçmişini aktarmak suretiyle yeni bir pozitif sapma tanımı ve ölçeğini okurların dikkatine sunmaktadır. Önerilen bu yeni tanım, kendinden önceki pozitif sapma tanımlarına hâkim olan normatif ve işlevselci perspektifin ötesine geçmektedir. Yazarın kelimeleriyle ifade etmek gerekirse, elbette pozitif sapma normlardan sapmadır ve elbette pozitif sapma örgüte fayda sağlayabilir ama pozitif sapma ne bir düzenlilik arayışıdır ne de tek amacı örgüte fayda sağlamak olan bir pratiktir. Bu kitap, sapma teorilerine yönelik temel düzeyde, pozitif sapma literatürüne yönelik ise kapsamlı bir bilgi birikimini inşa etmek isteyen okurlar için rehber niteliğinde bir eserdir. Bununla birlikte yeni bir kavramsallaştırma temelinde ölçüm aracı geliştirme ve bu ölçeği araştırma modeliyle test etme sürecini yakından incelemek isteyen araştırmacılar için de yol gösterici bir kaynaktır.
W. C. Benton "Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi " kitabının üçüncü basımı, gelecek nesil profesyonellere yönelik olarak konu ile ilgili tüm güncel yöntemleri detaylı olarak açıklamaktadır. W. C. Benton'ın adım-adım yaklaşım metodu ile hem öğrenciler hem de profesyoneller analitik satınalma becerileri kazanabilmektedir. Kitaptaki gerçek vaka çalışmaları ve uygulamalarının amacı, açıklanan satınalma teorilerinin uygulamaya dönüştürülmesine yardımcı olmaktır. Mevcut konu başlıklarının bazıları; satınalma iş süreçleri, fiyat-maliyet analizleri, sağlık ve profesyonel hizmetler ile nakliye ve küresel satınalmalardır.
Stratejik Dış Kaynak Kullanımı (outsourcing) ile ilgili yeni bir bölüm bu basımda ilave edilmiştir. Çünkü bu konu, küreselleşme için temel yapı taşı olmaya hâlen hızla devam etmektedir.
Elektronik satınalma konusuna geniş bir yer verilmesinin nedeni, geleneksel dolaylı satınalma işlevinin artık çoğunlukla e-satınalmaya dönüşmesi ve bu şekilde önemli maliyet tasarrufları ile verimlilik artışı sağlanmasıdır.
Her bölüme eklenen beş adet şirket vakası, öğrenilen konuları pekiştirmek amacı ile ayrıca ilave edilmiştir.
Dr. Benton, satınalma yönetimi, envanter kontrol, tedarik zinciri yönetimi, kalite güvence ve malzeme yönetimi alanlarında yüzden fazla makale yayımlamıştır. Üretim ve işlemler yönetimi alanında 753 araştırmacı arasında kalite ve nicelik açısından birinci durumundadır. IBM, RCA, Frigidaire ve Amerika Ulaştırma Bakanlığında danışman olarak çalışmış ve ayrıca Fisher College İşletme Bölümü bünyesindeki Satınalma ve Tedarik Yönetimi Derneğini (PSMA) de kurmuştur.

Halim Yurdakul Bu kitap; günümüz iş yaşamının dinamik fonksiyonlarından biri olan satınalmanın kapsamlı bir anlatımının yanında uygulama esasları ve tekniklerini tanıtmakta, tüm endüstrilerdeki satınalma profesyonellerine ve ilgili süreçlerdeki çalışanlara, üniversitelerin ve meslek yüksek okullarının lojistik, tedarik zinciri, ticaret ve işletme yönetimi öğrencilerine satınalmanın prensiplerini öğrenmeleri için ulusal ve uluslararası seviyede bir altyapı hazırlamaktadır.
Kitap; satınalmanın kapsamını, tedarik zincirindeki yerini, pazarlık yöntemleri ve tedarikçi seçimi ile yönetimini, satınalma ile sözleşme ve stok ilişkisini, kalite yönetiminin satınalma fonksiyonunu tamamlayıcı etkisini ve sürdürülebilir bir satınalmanın gerekliliklerini örnek uygulama ve yaşanmış olaylarla birlikte anlatmakta, okuyucular için aynı zamanda satınalma departmanı ve prosedürlerinin yapılanması ve satınalma yöneticisi ve çalışanlarının hangi bilgi ve eğitime ve etik değerlere sahip olması gerektiği konularını da inceleme fırsatı sunmaktadır.
Serpil Ünal Kestane Her satın alma davranışının altında yatan temel şey duygudur. İnsanların her alışverişinin altında ya acıdan kaçmak ya da hazza ulaşmak gibi bir duygu yatmaktadır. Başarılı bir satışçının da aslında müşterilerin neyi satın almak istediğini, asıl ihtiyaç ve beklentilerini, egolarını, hayallerini iyi analiz etmesi ve kişisel satış sürecini buna göre yönlendirmesi gerekmektedir. Pazarın nabzını tutmak isteyen satış elemanlarının müşterinin kalp atışlarını çok iyi dinlemesi gerekmektedir. Her satış elemanı aslında profesyonel bir psikologdur. Bu nedenle bir psikoloğun hastasına yaklaştığı gibi müşterisine güleryüz ve anlayışla yaklaşması, onu dinlemesi, satın alma olayını bir problem çözme davranışı gibi analiz etmesi, bu şekilde doğru teşhisi koyarak doğru bir tedavi yöntemini uygulaması gerekmektedir. Ancak tüm bunları yapabilmesi için ürün, pazar, rakipler gibi bazı bilgilere; iletişim, ikna, analiz ve analitik beceri gibi bazı becerilere sahip olması; tüketici satın alma karar sürecini iyi analiz edebilmesi; tüketici istek ve ihtiyaçları ile ürünlerin özelliklerini doğru bağdaştırabilmesi gerekmektedir.
Bu kitapta da temel amaç, satışçılık mesleğini öğrenmek ve bunu profesyonelce yerine getirmek isteyen kişilere bir kişisel satış rehberi oluşturmaktır. Ayrıca kitabın, satışçılık eğitimi veren özel ve kamu kurum ve kuruluşları için de uygulamalı bir araç olması hedeflenmiştir.
İlknur Bilgen, Aynur Acer, Vahap Önen, Adnan Kara, Ruhi Gürdal, Akın Özdemir, Ümit Pan Talebi karşılama ve tatmin etmede temel sorumluluk dağıtımın özellikle de lojistiğindir. Ürün/hizmet teslimatının eksik, hatalı vb. olması durumunda yaşanan gerginliğin yarattığı tatminsizliğin insan yaşamında ne kadar önemli olduğu açıktır. Aynı duygular işletmeler açısından da son derece önemlidir. İşletmelerin başarılı bir sürdürülebilirlik sağlamaları yönetim beceri ve yetenekleriyle orantılıdır. Somut/soyut ürün üretiminde bulunan işletmelerin etkin ve verimli olabilmeleri farklı birimlerin (tedarik ve satın alma, ürün/hizmet geliştirme, üretim, finans, dağıtım/lojistik, satış, pazarlama vb.) güçlerini birleştirmesi ve eşgüdümlü hareket etmesine bağlıdır. Tedarik zinciri paydaşları her ne kadar farklı işletme kültürlerine sahip olsa da bunun üstesinden gelmek, rekabeti karşılayabilmek, ortak hedefe koşmak ve sonuçları paylaşmak için birlikte aynı inançla, güvenle hareket etmek durumundadır.
İşletmelerin iş stratejilerini ilgili tedarik zinciri stratejileriyle uyumlu hâle getirmemesi, departmanlara, süreçlere, teknolojiye yeterli yatırım yapmaması yanlış kararların alınmasına ve talep yanıt hızının gecikmesine (hizmet seviyeleri, nakit akışı, inovasyon döngüsü, kârlılık vb.) yol açmaktadır.
Kanalların çeşitlenmesi, ürün/hizmetlerin sayı, çeşit, kalite vb. artması, küreselleşme, tedarik zincirlerini işletmenin stratejik hedefleriyle bütünleştirmesini gerektirmektedir. Satış ve Operasyon Planlaması (S&OP ya da Entegre İş Planlaması/IBP), yanıt verme yeteneğinin yanı sıra ileriye dönük görünürlüğü artırarak sürdürülebilir rekabet avantajı sağlama ve değer yaratmada en önemli “planlama kabiliyeti”dir.
Bu kitapta:
Müşteri odaklı pazarlama yönetimi ve tedarik zincirinin bütünleştirilmesi ve operasyonların stratejik açıdan yönlendirilmesiyle rekabet üstünlüğü sağlayan satış ve operasyon planlama işlenmiştir.
Satış ve Operasyon Planlama, “Herkes, Biri, Herhangi Biri ve Hiç Kimse”yi sorumlu tutma mantığıyla çeşitli işlevler arasındaki hedefleri ve teşvikleri göz önünde bulundurmayı, hesap verebilirliği geliştirmeyi, bilgi paylaşımını teşvik etmeyi, teknoloji yatırımının önemini ve işlevsel karar vermenin üst düzey etkilerinin anlaşılması için geniş bir kapsam sunulmuştur.
Satış ve Operasyon Planlama sürecinin genel görünümü, yönetimsel boyutları ve yürütülmesinde operasyonların aşamalarına açıklık getirilmiştir.
Kitabın yazımında işletmelere kuramsal olarak iş ve tedarik zinciri stratejisiyle uyumlu olmaları, işlevsel olarak iş birliğinin kurumsal hedeflere ulaşmada örgütsel yapıdan nasıl yararlanacakları konusunda yol haritası sunulmuştur.
Özden Cengizoğlu İnsanlar arasındaki ilişkilerde, temel iki beklenti vardır: anlaşılmak ve önemsenmek. Her birey, ilişkilerinde duygusal tatmin ve bağlılık hissetmek ister. Ancak, insanlara onları önemsediğinizi hissettirmek, onların sadece anlaşıldıklarını hissetmelerinden daha kolaydır.
İyi ilişkiler kurmak ve geliştirmek için insanların kişiliklerini ve davranışlarını anlamak da önemlidir. Bu noktada, sosyal stiller devreye girer. Sosyal stiller, insanların iletişim tarzları ve davranışları hakkında önemli ipuçları sunar. İnsanların yaşamla ve işle ilgili farklı bakış açıları vardır ve stilleri tanıyarak hayata nasıl baktıklarını, işi ya da işleri nasıl yaptıklarını daha iyi anlayabilir ve ilişkilerimizi daha etkili bir şekilde yönetebiliriz.
Unutmayalım ki kararlarımız kadar güçlüyüzdür. Bugün geçmişte aldığımız kararların sonuçlarını yaşıyoruz. İlişkilerde doğru karar verebilmek için sosyal stiller güçlü ve basit bir araçtır.


Koruhan Fayganoğlu, Pınar Fayganoğlu Değişimin büyük hızla gerçekleştiği günümüzde, devletler arası mücadelelerin de bu değişim bağlamında farklılaştığı bir gerçektir. Artık savaşlar geçmişteki gibi belli hatların olduğu ve belirli kıyafet ve işaretler taşıyan askerlerce değil nizami, gayrinizami ve siber alandaki mücadelelerin eş zamanlı ve eş güdümlü olarak kullanılması ile icra edilmektedir. Bu noktada karşımıza “hibrit savaş” kavramı çıkmaktadır. Hibrit savaş, çok yönlü ve çok enstrümanlı yapısı ile savaş sahasına farklı bir bakış açısı getirmiştir. Ancak söz konusu bu uygulamalar bir günde ortaya çıkan faaliyetler değildir. Hibrit savaş yöntemlerini yoğun olarak kullanan ülkelerin, sözü edilen taktik ve stratejileri, değişen çevresel koşullara uyumlama çabaları sonucunda ortaya çıkardığı görülmektedir. Ayrıca, hibrit savaş uygulamalarını tasarlarken devletlerin güvenlik bürokrasilerinin sahip oldukları bazı özellik, yetenek ve deneyimlerinin bu anlamda önemli katkılar sunduğu da vurgulanmaktadır. Bu çalışma, sözü edilen bu yetenek ve deneyimlerden en önemlilerinden birinin söz konusu yapıların “öğrenen örgüt” özelliği taşımaları olduğu savı üzerine kurgulanmıştır. Bu savı irdelemek için hibrit savaş uygulamalarını yoğun olarak kullandığı belirtilen iki ülkenin (Rusya Federasyonu ve İran) farklı bölgelerdeki faaliyetleri incelenmiş olup söz konusu uygulamalar örgütsel araştırmalar yazınındaki önemli yaklaşımlarından olan Senge'in (1990) “Beş Disiplin” yaklaşımı bağlamında mercek altına alınmıştır. Çalışmanın; uluslararası güvenlik çalışmaları alanına disiplinler arası bir perspektif ile bakılması anlamında çeşitli katkılar sunabileceği değerlendirilmektedir.
Abdusselam Sağın, Adem Başpınar, Ali Arı, Alper Akpınar, Ayşenur Topcu, Aytekin Cantekin, Bulent Yılmaz, Cem Barlas Arslan, Goksel Korkmaz, Kemal Eroğluer, Mahir Terzi, Mehmet Hanefi Topal, Mehmet Şahin, Memduh Begenirbaş, Metehan Topsakal, Muhammad Nadeem, Mustafa Bekmezci, Mustafa Kemal Topcu, Necmettin Celik, Raif Cergibozan, Semih Ozen, Serkan Yenal, Ufuk Bal, Unal Cağlar, Wasim Ul Rehman, Yunus Ozcan Son dönemde yakından takip edilen savuma ve güvenlik ekonomisi, dünya üzerinde mevcut doğal kaynaklar ve doğal kaynakların durumları, bilimsel ve teknolojik gelişmeler, küresel aktörler ve uluslararası arenada yaşanan gelişmeler ile birlikte dikkat çeken ve üzerinde çalışılan bir alan hâline gelmiştir. Kamusal bir hizmet olan güvenliği sağlamanın temel unsuru olan savunma gücü, ekonomi ile yakından ilişkili bir kavramdır ve bağımsızlığın, ülkenin ve milletin bekasının temelini oluşturmaktadır. Ülkelerin jeopolitik konumu yanında sahip olduğu savunma sanayi özellikleri, uyguladığı savunma sanayi politikaları ve bu politikaların sosyoekonomik dinamikleri, savunma harcamalarının etkinliği ve ekonomi üzerindeki etkileri, silahlanma yarışı ve silahsızlanma süreci, çatışma, savaş ve terörizmin sosyoekonomik ve politik dinamikleri gibi pek çok konu savunma ekonomisi alanında incelenmektedir.
Sınırlı sayıda kaynağın olduğu savunma ve güvenlik ekonomisi alanına katkıda bulunmak, alanının temel unsurlarını açıklamak, ekonomi ve güvenlik kavramlarını disiplinler arası bir yaklaşımla incelemek amacıyla hazırlanan bu eserin; araştırmacılara, savunma ve güvenlik ekonomisi alanında çalışanlara ve bu alana ilgi duyanlara katkı sağlaması beklenmektedir.
Memduh Begenirbaş İnsanlar için güvenliğin çok önemli ve hayatta kalmak için temel bir ihtiyaç olduğu gerçeği zaman içerisinde ülkelerin kendilerini iç ve dış tehditlere karşı korumaya yönelik savunma mekanizmaları geliştirmelerini gerekli kılmıştır. Bu düşünce söz konusu güvenliği sağlamayı bir esasa bağlama gereğinden hareketle savunma yönetimi kavramını ve uygulamalarını hayata geçirmiştir.
Savunma yönetimi ve planlaması ülkeler için her zaman ön planda olmasına karşın özellikle son yıllarda çok daha fazla oranda kamuoyunun ilgisini çekmektedir. Son çeyrek yüzyılda dünyada yaşanan savaş ve çatışmalar başta olmak üzere sosyal, teknolojik, politik ve ekonomik değişimler toplumların savunma ve güvenlik konularına bakışını da etkilemiş, daha şeffaf, az maliyetli, etkin ve esnek savunma süreçleri ve uygulamaları ön plana çıkmıştır.
Savunma yönetimi ve planlaması, başta ülkelerin bekası ile millî menfaat ve çıkarlarını korumak ve her türlü tehdide karşı tedbir almak maksadıyla savunmaya ayrılan kaynakların belli bir stratejik plan dâhilinde kullanılması ile hedeflerin gerçekleştirilmesi sürecinde yapılan faaliyetler bütünüdür. Kitapta söz konusu savunmaya yönelik faaliyetlerin özellikle planlama safhasında dikkate alınması gereken hususlar ile felsefesine yer verilmiştir. Bu kapsamda çalışmada öncelikle stratejik düzeyde savunma yönetimi kavramı, çevresi ve ilişkili bulunduğu disiplinler anlatılmış, daha sonra tarihsel süreç içerisinde savunma planlama yaklaşımları ile savunma tedariki konularına yer verilmiştir.
Nurhan Karaboğa Bu kitapta sayısal yöntemlere neden gerek duyulduğu ile ilgili açıklayıcı bilgi verildikten sonra tüm yöntemlerde karşılaşılan sayısal hatalar konusu incelenmiştir.
MATLAB yazılım paketi ile çalışılan kitapta, sayısal yöntemlerin anlatıldığı bölümlerin giriş kısmında öncelikle konuyla ilgili temel bilgiler verilmiştir.
Diğer bölümler boyunca;
• doğrusal eşitlikler ve sistemler
• doğrusal olmayan eşitlikler ve sistemler
• özdeğer
• interpolasyon
• eğri uydurma
• türev
• integral
• başlangıç değer
• sınır değer
• problemlerinin çözümü için kullanılan sayısal yöntemler anlatılarak değişik mühendislik problemlerinin çözümünde, bu yöntemlerin ilgili problemlere nasıl uygulanacağı açıklanmıştır.
Ahmet Fatih Tahiroğlu, Ali İmran Tatlıbadem, Ali Rıza Kılıç, Ayşe Çoban, Burcu Yengil Bülbül, Ertuğrul Mıhçıoğlu, Harun Reşit Genç, İbrahim Tekin, Jale Bulu, M. Erkan Toksöz, Maide Betül Aksoy, Mehmet Ali Orhan, Mesut Selamoğlu, Mustafa Kurt, Orhan Çoban
Nuran Öztürk Başpınar Genel amacı telefon iletişimlerinin daha etkin gerçekleştirilmesi konusunda yol göstermek olan kitap, özellikle sekreterlerin, örgütün dışa açılan bir penceresi olarak, konuşmalarıyla örgüte olumlu bir imaj kazandırmada yardımcı ve var olan imajı korumada destek olabilecekleri temel anlayışıyla hareket etmektedir. Bu nedenle kitapta yazılanların sadece telefona bakmak değil, telefonu etkili kullanmak, kendi imajına, çalıştığı örgütün imajına ve sekreterlik mesleğine olumlu katkıda bulunmak isteyen herkese yararlı olacağı düşünülmektedir.
Fahri Apaydın Pazarlama, hayatımızın her alanında kendini hissettirmekte ve bizi etkilemektedir. Bu açıdan pazarlama biliminin sosyal ve ticari hayatımızdaki yerinin çok iyi tanınması gerekmektedir. Pazarlama çok alanda önemli gelişmeleri doğurmakta ve insanların köklü sorunlarına çözüm üretilmesinde rol almaktadır. Denebilir ki pazarlama başarısı diğer sektörlerin ve bilim alanlarının gelişmesinde etkili olabilmektedir. Pazarlama biliminde gelişen ve pazarlamayı iş hayatında etkin bir şekilde kullanan ülkelerin çok hızlı geliştiğini söylersek yanılmayız. Bugün süper güç olan ABD'nin belki de en başarılı olduğu alan pazarlamadır. ABD'nin pazarlama bilimini silah, ilaç gibi sektörler de dâhil olmak üzere her sektörde etkin bir şekilde kullandığı görülmektedir.
Bu kitapla farklı sektörlerde pazarlama stratejilerinin ve uygulamalarının nasıl geliştirilebileceği ve kullanılabileceği incelenmektedir. Bazı sektörlerle ilgili pazarlama kitapları yazılmış olmakla birlikte çoğu sektörlerle ilgili pazarlama kitabının olmadığı görülmektedir. Bu kitap bu açıdan önemli bir boşluğu dolduracak. Özellikle de yazarların farklı üniversitelerden olmaları ve onların bilgi birikimlerini ve deneyimlerini kitapta paylaşıyor olmaları kitabı daha da değerli kılmaktadır. Kitaptan sektör temsilcilerinin, pazarlamaya ilgi duyanlar ve pazarlama eğitimi alanların yararlanması amaçlanmıştır.
Şahap Kavcıoğlu Sektörlere Göre Finansal Tabloların Karşılaştırmalı Analizi adını taşıyan kitap, lisans, lisansüstü muhasebe eğitimi alan öğrenciler ile finans kurumlarında kredi değerlendirme ve mali analist olarak çalışanların ve ekonomik faaliyet içinde yer alan tüzel kişilerin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak hazırlanmıştır.
Seçilmiş sektörlerden örnek bilançolar alınmış, sektörlerin karakteristik özellikleri ve yapılarına göre ideal rasyolarına yer verilerek, her iki muhasebe sistemine göre bilançoları analiz edilmiş ve teorik olarak anlatılan yöntemlerin uygulamalı olarak anlatımı ve analizi yapılmıştır.
Bu çalışma kapsamında firma analizleri; finansal analiz ve finansal olmayan analiz başlıkları altında ayrı ayrı incelenmiş, aktarma ve arındırma işlemlerine değinilmiş, farklı sektörlerden yapılan örnek firma analizlerinde, firmaya ve sektöre özgü çalışma koşulları, çeşitli düzenlemelerin etkileri gibi birçok faktörle birlikte finansal tabloların yorumlanmasına ağırlık verilmiştir.
Meriç E. Bebitoğlu Bugüne kadar hep başarı hikâyeleri okudunuz; çoğu "zero to hero" diye ifade edilen sıfırdan zirveye ulaşanların hikâyeleriydi. Ancak bir de görünmez kahramanlar var. Onlar da girişimci ruha sahipler; farklı açılardan bakmayı yetenek hâline getirerek yeni bir kavramı, olayı, düşünceyi çalıştıkları işletmeye uyarlamayı seviyorlar, gerekirse işi yeniden kuracak geniş ufka ve cesarete sahipler. İşte bu tür çalışanlar, kurum içi girişimciler olarak anılıyorlar. Girişimcilik, bize anlatılanların dışında son derece geniş kapsamlı bir kavram, bir olgu.
Bu kitapta da yer alan, dünya çapındaki "olağanüstü” başarılı girişimcilik ve inovasyon hikâyeleri çok önemli ama bu hikâyelerin bizlerin hayatındaki izdüşümleri, onların bulduğu ürün veya hizmetleri kullanmakla sınırlı kalıyor.
Oysa bizim hikâyelerimiz öyle mi?
Yeni iş kurma ve inovasyon liderliği konusunda Türkiye'nin en deneyimli üst düzey yöneticilerinden biri olan akademisyen Dr. Meriç E. Bebitoğlu, özellikle yurt dışından örneklerle yetinmek istemeyen okuyucular için yurt içinden girişimcilik ve
inovasyon örneklerini kendi deneyimleriyle harmanlayarak anlatıyor. Okuyucunun ilham kaynağı olurken nasıl yapılacağı konusunda da fikir vermeyi amaçlıyor. Bize, bizden hikâyeleri akıcı bir dille aktarmanın yanı sıra özellikle girişimcilik alanında ilerlemek isteyenler için “Sen Ne Yap Biliyor musun?” başlığı ile altın tavsiyelerde bulunuyor. Bu tavsiyeler, bazen şirket kurmaya ilişkin bir mevzuatla ilgili bir ipucu olabildiği gibi bazen de etik değerleri de kapsayacak şekilde daha büyük ölçekte kurgulanıyor. Yazar, konunun hem teorisine hem pratiğine değinirken günlük yaşamdaki uygulamaların inceliklerinden dem vuruyor.
Kitabın güncel konuları ve dinamik anlatım dili; iş insanlarından girişimci adaylarına, beyaz yakalı profesyonellerden yeni mezunlara ve akademisyenlere kadar çok
geniş bir kesime hitap ediyor.
Kenan Çalışkan Katılımcı demokrasinin yerleşmesinde, gelişmesinde halkın yönetime katılması çok önemlidir ve kitlelerin yönetime katılması sadece seçimlerde oy kullanmaktan ibaret olmamalıdır. Sivil toplum örgütleri temsil ettiği kitleler adına siyasi iktidarın kararlarına etki etmeye çalışmakta olup bu vesileyle halk STK'lar aracılığıyla yönetime katılmaktadır.
Sivil toplum kuruluşları içerisinde de sendikalar; yaygın teşkilat ağı, dinamik çalışan kesimi temsil etmesi gibi özellikleriyle öne çıkmaktadır. Türkiye'de katılımcı bir demokrasi anlayışının yerleşebilmesi için siyasal katılım faaliyetlerinin sadece seçim dönemlerinde değil sürekli devam etmesi gerekir. Bu nedenle sendikalara büyük görev düşmektedir.
Peki Türkiye'de sendikalar kendi kitlesinin sınırlarını aşmış mıdır?
Türkiye'de sendikalar toplumsal meselelerle ilgili siyasi iktidarın verdiği kararlara etki edebilmekte midir?
Sendikalar sadece emekçileri mi temsil etmektedir?
Sendikacılık başlı başına bir yönetime katılma çabası mıdır?
Örnek olaylar özelinde genel bir değerlendirme…
Mustafa Toprak Küreselleşme ile birlikte gelişmiş ülkelerdeki sermaye birikimi daha fazla getiri ve rekabet avantajı sağlayacak ülke dışı yatırım alanları aramaya yönelirken az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler ise girdi ihtiyaçlarını karşılama, yurt dışı sermayeyi çekme, teknoloji girişini hızlandırma, üretimi ve ihracatı artırma amaçlarıyla gelişmiş ülkelerde oluşan sermaye birikimini uyguladıkları teşviklerle ülkelerine çekebilme arayışına girmişlerdir. Bunların bir sonucu olarak serbest bölge uygulamaları giderek önem kazanmıştır.
Bu kitapta, Dünya ve Türkiye’deki serbest bölgeler çeşitli yönleri ile ele alınmış; Türkiye’deki serbest bölgelerin özelinde ise Ege Serbest Bölgesi’nin faaliyet ve ticaret hacmi ile doğurduğu dış ticaret etkileri veriler eşliğinde karşılaştırmalı analize tabi tutulmuş; “Kümelenme var mı?” sorusuna cevap aranmış; Ege Serbest Bölgesi’nin ticaretteki uluslararası rekabet gücü ölçümlenerek çıkan bulgular değerlendirilmiş; ayrıca politika önerileri sıralanmıştır.
Bugün gelinen noktada ülkemizdeki serbest bölgelerin küresel dönüşümler çerçevesinde yeni yaklaşımlar ve köklü yapısal değişimlerle birlikte yeniden ve ivedilikle ele alınması artık zorunluluk olarak karşımızda durmaktadır.
Fatih Yiğit Finans yöneticileri tarafından verilen en önemli kararlardan biri olan sermaye yapısı kararları, araştırmacıların üzerinde oldukça fazla durdukları bir konu olmuş ve böylelikle sermaye yapısı çalışmaları güncelliğini hiç yitirmemiştir. Bir şirketin sermaye yapısının ne olması gerektiği, işletme finansının en zor sorularından biri olarak durmaktadır.
Sermaye yapısı ile ilgili pek çok çalışma olmasına rağmen sermaye yapısı teorilerinin karşılaştırmalı olarak incelendiği, ampirik çalışmalarda ulaşılan sonuçlara göre bu teorilerin zayıf yönlerinin vurgulandığı çok fazla çalışma olmaması bu kitabın hazırlanmasında motive edici olmuştur.
Kitabın içeriği, hem lisans düzeyindeki öğrencilere kolay anlaşılır teorik bilgi sağlamak hem de yüksek lisans ve doktora düzeyindeki öğrencilere teorik bilginin yanında çalışmalarını tasarlamalarını kolaylaştıracak bir kılavuz sunmak amacına uygun olarak hazırlanmıştır. Teorik bilgiler, okuyanı bilgi yükü altında boğmadan sadece gerekli olanı sunmak ve benzerleri karşılaştırarak konuyu netleştirmek üzere kaleme alınmıştır.
Emre Bilgin Sarı Seru Üretim Sistemi kitabı, üretim yönetiminde bir inovasyon olarak kabul edilen Seru Üretim Sistemi’ni tanıtmak amacıyla hazırlanmıştır. Seru Üretim Sistemi, konveyör hatların hücresel üretim alanlarına dönüştürülmesi ilkesi üzerine yapılanmaktadır. Üretim yönetiminde yeniden zanaatkâr etkeni üzerinde duran bu üretim sistemi, atölye tipi üretimin “esneklik” ve seri üretimin “verimlilik” avantajlarını bir arada bulundurmaya odaklanmaktadır. Başta elektronik endüstrisi olmak üzere hızla değişen müşteri isteklerine ve talep dalgalanmalarına çözüm sunan bu üretim sistemi “Yalın’ın Ötesinde” kabul edilmektedir. Üretim sistemlerinin geliştirilmesinde, endüstri ihtiyacına yönelik hızlı adaptasyon sağlayan değiştirilebilir ve yeniden yapılandırılabilir özellikleri ile Seru Üretim Sistemi, Japon Hücresel İmalat Sistemi olarak da bilinmektedir.
Seru Üretim Sistemi kitabı on bir bölümden oluşmaktadır ve bu bölümler Seru Üretim Sistemi'ni anlamak, diğer üretim sistemleri ile ilişkilendirmek ve Seru Üretim Sistemi uygulama yapısı ile ilgili bir çerçeve sunmak üzerine organize edilmektedir. Kitap, üretim yönetimi literatürü için bir kaynak olmayı amaçlamaktadır ve üretim sistemleri yönetimi konusuna ilgili okuyucuların beğenisine sunulmaktadır.
Deniz Ünal Adıgüzel Ayı gibi büyük bir hayvan, normal yaşantımızda bizlere çok korkutucu gelirken çocuklarımıza neden peluş ayı oyuncaklar hediye ederiz? Farelerden tiksinen ya da kor­kan birçok insanın Mickey Mouse'lu kıyafetler giymesine ne demeli! Spatula alırken neden eliniz pembe, fuşya ya da uçuk maviye gider ki? Buz kalıbı alırken hiç desenli olanlardan al­madınız mı? Altı üstü yapışkan kâğıt, hayır kalpli olsa ne fark eder yaprak desenli olsa ne fark eder ya da dümdüz olsa ne fark eder? Fark etmez mi dersiniz?
Sizleri, alışılmış ürünlerin farklı formlarının bizi nasıl kendilerine çektiklerini ve kendi beğenilerinizi anlamlandırmaya davet ediyoruz. Ge­lin; sevimliliğin pembe, mavi, yumuşak, kavisli, neşeli, tüylü, pofidik yollarından beraber geçelim!
Bu kitap; sevimliliğin ne olduğunu anlatmaya çalışan, aynı zamanda da pazarlama ile sevimliliğin harmanlandığı ve se­vimliliğin ışığında pazarlamanın aydınlatıldığı bir çalışmadır.
Bu nedenle markette alışveriş yaparken, alışveriş merkezinde dolaşırken, televizyonda reklamları izlerken, billboardlarda afişlerle karşılaştığınızda algınız sevimlilik yönlü olabilir ve sevimlilik size daha görünür hâle gelebilir. Hiç merak etmeyin, bu, kitabı iyi okuduğunuzu ve sevdiğinizi gösterir ki sevimliliği fark edebiliyor olmanız bunun en temel göstergesidir, bundan sonra artık sevimlilik size mutlu mutlu gülümsüyor demektir. Kendinizi sevimliliğin kollarına bırakın, en kötü ihtimalle sa­dece tebessüm edersiniz.
Mete Han Gür Sezgi, 80'lerde bilim dünyasının radarına girdi. Araştırmalar yöneticilerin başarılarının %80 “sezgi”ye borçlu olduğunu gösterince bu ilgi giderek âdeta bir tsunami dalgasına dönüştü vehem organizasyonların farklı bölümlerine hem de farklı sektörlere yayıldı. Organizasyonlarda sezgiye olan ilgi; “yönetimde sezgi”, “girişimci sezgisi”, “stratejik planlamada sezgi”, “risk yönetiminde sezgi”, “satışta sezgi”, “pazarlamada sezgi”, “insan kaynaklarında sezgi”, “proje yönetiminde sezgi”, “süreç kontrolünde sezgi”, “kalite kontrolünde sezgi”, “üretimde sezgi”, “robotics, AI ve sezgi”, “araştırmacı sezgisi” konularına odaklanan araştırmalarla derinlik ve uygulanabilirlik kazandı. Diğer taraftan bu çalışmalar, tıptan hukuka, finanstan mühendisliğe birçok sektöre yayıldı. Bu araştırmaların ortak paydası temel sezgi teori ve kavramları, ortak hedefi ise sezginin eğitilerek daha güvenli ve verimli bir hâle getirilmesiydi. Sezgi, önümüzdeki dönemde hem işe alımlarda hem de kariyer basamaklarında yükselirken aranan bir beceri olarak öne çıkmaktadır.
Beynin Beyni Sezgi serisinin ilk iki kitabı, sezgi biliminin temel teori ve kavramlarını veriyor. Sezginin; altı milyon yıllık geçmişi olan insan türüne, altmış bin yıl önce ortaya çıkan bilincin olmadığı dönemlerde nasıl yol gösterdiğini anlatıyor. Sezgi Nasıl Çalışır, Ölçülür, Eğitilir? sezginin temel mekanizmalarını (alışkanlıklar, heuristikler, örüntü tanıma ve örtük öğrenme) gerçek öykülerle anlatıyor, sezgisel zekâyı irdeliyor ve sezgi eğitiminin yol haritasını veriyor.
Kitap; yöneticilerin profesyonellerin, akademisyenlerin, kişisel gelişimle ilgilenenlerin hizmetine sunulur.
İlbey Kutluhan Papatya, Nurhan Papatya Bu kitabın odak noktası ekolojik kapitalizmdir: rekabet, iktidar, çevre, iklim krizi ve yenilik.
Başka bir deyişle bu kitap, yeşillenen iktidarın mantığını, kapitalizmin ve yeniliğin tarihinden yola çıkarak eleştirel bakış açısıyla incelemektedir. Eleştirel bakış açısı eşitsiz olan, ekonomik, politik ve diğer sosyal yapıların sürdürülmesini destekleyen anaakım çizgilerin içindeki kuvvetlere karşı çıkma çabasıdır. Bu çaba işe yarayacaksa, bu eleştiri gücünü güçlendirmenin yollarını bulması ve böylece bilgi ile eylemi birbirine bağlaması gerekir. Bir sistem değişikliğine ihtiyaç var. Bu kitap buna katkıda bulunmayı amaçlar.
Öte yandan bu kitap; artan pazar gücü, küresel dijital ağların birdenbire her yerde bulunması, emisyon ticaret uygulamaları ve uluslararası ticaret ve finansta hiyerarşik merkez ve bağlı yapılar ile birlikte canlanan “ekolojik yenilik” kavramını asimetrik rekabetin bir aracı olarak tanımlar. Kitap, ulusötesi şirketlerin “kaynak tabanlı iş model yeniliği”ne odaklanarak bir yanda pazar tarafından yönlendirilen anlayışlar ile diğer yanda pazarı yönlendiren işlevsel anlayışlar arasında ayrım yapar.
Aslında bu kitap, “Kaynak Tabanlı Ekolojik Yenilik” uygulamalarının, şirketlerin rekabet gücünü sürdürme çabasında nasıl bir rol oynayabileceğini görmek isteyenler için iyi bir kaynak. Ayrıca bu konulara meraklı herkes okuyabilsin diye “Ekosistem Pazarlama: Geleceğin Sürdürülebilir Sistem Mühendisliği” gibi faydalı olabilecek, yayınlanmış makalelere kitabın son bölümünde yer verilmektedir.
Mahir Çipil SEGEM, TSEV gibi kuruluşlarda sigortacılık eğitimleri verip sınav soruları hazırlamış; üniversitelerde ise lisans ve yüksek lisans dersleri vermiş yazarın bu kitabı, alanındaki temel kaynaklardandır.
Kitabın yazarı, sektörün kamu otoritesi olan SEDDK’da Kurucu Başkan Yardımcısı olarak görev yapmış; ayrıca uluslararası sigorta ve reasürans şirketlerinde üst düzey yöneticiliklerde de bulunmuştur.
BU KİTABI KİMLER OKUMALI?
Kitap, sigortacılığın pratik uygulaması ile teknik bilgisini kolay okunur ve anlaşılır bir şekilde bir araya getirmiş olup aşağıdaki okur gruplarına hitap etmektedir:
“Sigortacılığa Giriş”, “Sigortacılık Bilgisi”, “Sigorta İşlemleri”, “Sigorta İşletmeciliği” gibi temel sigortacılık dersleri alan öğrenciler
SEGEM yeterlilik sınavlarına hazırlananlar (acente ve broker çalışanları ile eksper ve aktüer adayları)
Teknik personel belgesi almak isteyen ya da sigorta ürünleri hakkında bilgilerini artırmak isteyen bankacılar
Sektör çalışanları
KİTAP ÖZGÜN İÇERİĞİNDE NELER VAR?
Kitabın 4. basımı tamamen gözden geçirilip güncel sigortacılık konuları ve mevzuatı ile zenginleştirildi:

Risk Yönetimi
Sigortacılığın Temelleri
Sigorta Türleri
Sigorta Sektörünün Dinamikleri
Reasürans
Insurtech
Blockchain
Alternatif Risk Transferi
Mikro Sigorta
Katılım Sigortacılığı
Murat Kaya Sigortacılık sektörü, gerek sosyal yaşantının gerekse ekonomik sistemin en önemli güven unsurlarındandır. Sektörün farklı risklere karşı bireylere ve şirketlere sunmuş olduğu güvenin sağlanması ve artırılması temelde iki unsura bağlıdır. Bunlardan ilki, risk yönetimidir. Faaliyet alanı, belirli bir bedel karşılığı riskleri üstlenmek olan sigortacılık sektörünün kendi üstlenmiş olduğu bu riskleri de etkin bir şekilde yönetmesi gerekmektedir. Güvenin sağlanmasına ilişkin ikinci unsur ise şirketlerin sahip oldukları sermaye ve bu sermayenin yeterliliğidir. Özellikle finansal piyasalarda faaliyet gösteren banka ve sigorta şirketleri için sermaye yeterliliği son derece önemlidir. Üstlenilen riskler neticesinde ortaya çıkabilecek yükümlülüklerin karşılanabilmesi açısından sigorta şirketlerinin sermaye yeterliliğini sağlamaları gerekmektedir. Sigortacılık sektöründe sermaye yeterliliğinin uluslararası ölçekte standart hâle getirilebilmesi için “Sermaye Yeterliliği Düzenlemeleri” geliştirilmiş olup bu düzenlemelerin temel amacı, sigorta şirketlerinin risk yönetim süreçlerini daha etkin hâle getirmek ve yükümlülüklerini karşılayabilecek düzeyde finansal güce sahip olmalarını sağlamaktır.
Kitap, üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, sigortacılık sektörüne ilişkin bilgilere yer verilmiş olup ikinci bölümde, sigortacılık sektörü açısından risk yönetimi açıklanmıştır. Üçüncü ve son bölümde ise sigortacılık sektöründe uluslararası geçerliliği olan Solvency I ve Solvency II Sermaye Yeterliliği Düzenlemeleri hakkında bilgiler sunulmuştur.
Ayça Tükel Eserin amacı; yasal düzenlemeler çerçevesinde Türk sigorta şirketlerinin yapısal özelliği ve yönetim ilkelerini tanımlayarak, Avrupa Birliğine uyum sürecinde gündeme alınması gereken yasal ve yapısal düzenlemeleri ortaya koymak, resmi kaynaklardan alınan veriler ışığında mevcut durumunu inceleyerek bulgulara bağlı genel değerlendirme ve mütevazi önerilerde bulunmaktır.
Hakan Bütüner Stratejik plan, işletmenin mevcut durumu ile ulaşılmak istenen durum arasındaki yolu ana hatlarıyla belirtir. İşletmenin amaçlarını, hedeflerini ve bu amaç ve hedeflere ulaşmak için aldığı kararları belirlemesine yardımcı olur. Uzun vadeli ve ileriye dönük bir bakış açısı içerir. Oysa iş planı, günlük faaliyetlerde iş stratejisini takip etmek için işletmenin belirli alt birimlerini (pazarlama, finans, üretim vb.) organize ederek ve harekete geçirerek stratejik planın uygulanmasına yardımcı olur.
Sistematik İş Planlaması, her bir işletmenin geçtiği 6 adımlı bir yoldan oluşan doğrudan planlama için bir prosedür ve herhangi bir iş planlama projesinde yer alan 3 temelden (pazarlama stratejisi, operasyon stratejisi ve duyarlılık analizi) oluşur. Bu doğrultuda, stratejik planlama sistematiğine tamamlayıcı bir materyal olarak ve evrensel olarak her türlü işletmenin iş fonksiyonlarını planlamasına yardımcı olmak için yazılmıştır. Bu kitap, iş planlama sistematiğine ilişkin ayrıntılı bir çerçeve sunmayı amaçlamaktadır.
Sunulan yöntem ve teknikler, örnek olaylar ve çalışma formları ile bir işletmenin mevcut ve yakın gelecekteki stratejik planının hazırlanmasına rehberlik edecek kapsama sahip bu kitap aynı zamanda eksiksiz pratik iş planlaması için Excel çalışma sayfaları sağlamaktadır.
Bu bağlamda kitabın ilk kısmında, stratejik ve iş planları arasındaki ilişkiler anlatılmaktadır. Ayrıca stratejik planlamanın sistematik modelinin ana adımlarının tipik bir iş vakası üzerinde uygulanması açıklanmaktadır.
İkinci kısımda, iş fonksiyonlarının sistematik planlamasının genel çerçevesi ve özellikleri belirtilmektedir. Ayrıca, ilk kısımda bahsedilen iş vakası üzerindeki kullanımını göstererek sistematiğin adımlarının uygulanması ayrıntılı olarak açıklanmaktadır.
Bu kitap esas olarak iki grup için yazılmıştır:
Birinci grup; iş planlamacı, iş planlaması ile ilgilenen öğrenciler ve öğretim üyeleridir. İş planı planlama becerisine sahip olabilir, ancak iş planlamasının farklı bir sistematik prosedür kullanarak bir işletmenin stratejik planı ile birlikte çalıştığını tam olarak bilemeyebilir. Geleneksel yaklaşım sistematik bir yöntemin daha geniş analizi ile değiştirilmeli, bireysel ve olgusal analiz grup görüşlerine ve uygunluk değerlendirmesine yol açmalıdır.
İkinci grup ise, iş planlamasının tekniklerini ve sistematik prosedürünü uygulama konusunda bilgisi sınırlı profesyonelleri içermektedir. Bu ikinci grup, küçük bir işletmenin sahibi-yöneticisi, genel olarak iş planlamasına aşina olan yönetici ve kendi başına yapmayı planladığı bir işle karşı karşıya kalan bölüm başkanı gibi kişilerdir.
Bu kitap, Sistematik Stratejik Planlama ve Stratejik Planlamada İşletmelerden Gerçek Örnekler adlı önceki kitaplarım için tamamlayıcı bir materyaldir. Spesifik, anlaşılması basit ve kullanımı kolay olacak şekilde tasarlanmıştır.
Hakan Bütüner Literatürde, stratejik planlama konusunda yazılmış birbirinden kopuk ve dağınık düşünce, süreç ve teknikleri içeren çalışmalar yer almaktadır. Stratejik analiz araçlarının açıklandığı durumlarda da stratejik planlama için araçların nasıl kullanılacağının gösterilmesinden ziyade, konu sıklıkla kavramsal düzeyde ele alınmakta ve çok azında bunun nasıl gerçekleştirileceği açıklanmaktadır.
Sistematik stratejik planlama; her bir projenin geçtiği safhaların oluşturduğu bir çerçeveden, sade bir planlamaya yönelik prosedürler şablonundan ve her stratejik planlama projesinde yer alan temel esaslardan (rekabet avantajları, senaryolar, stratejiler) oluşan bir yöntemdir. Kitap, stratejik planlama sistematiği konusunda detaylı bir çerçeve sunmayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, evrensel olarak her türlü işletmenin stratejik planlarının hazırlanmasına yardımcı olmak için yazılmıştır.
Sunulan yöntem ve teknikler, örnek olaylar ve çalışma formları ile bir işletmenin mevcut ve yakın gelecekteki stratejik planının hazırlanmasına rehberlik edecek kapsama sahip bu kitaptaki birinci bölümde; stratejik planlama çalışmasına başlamadan önce ve sonrasında yapılması gerekenler anlatılmaktadır. İkinci bölümde, sistematik stratejik planlamanın sadeleştirilmiş ve geliştirilmiş versiyonlarının genel çerçevesi ve özellikleri belirtilmektedir. Üçüncü bölümde, sistematik stratejik planlamanın adımları detaylı bir biçimde işlenmektedir. Son bölümde ise uygulama, izleme ve değerlendirme faaliyetlerinin sistematik bir şekilde yürütülmesi konusunda bir çerçeve sunulmaktadır.
Bu kitap esas olarak iki grup için yazılmıştır:
Birinci grup; stratejik planlamacı, stratejik planlama ile ilgilenen öğrenciler ve öğretim üyelerini kapsamaktadır. Stratejik planlamacı, stratejik planların hazırlanması konusunda gerekli becerilere sahiptir, ancak farklı işletmelerin stratejik planlarının farklı prosedürler gerektirdiğinin tam olarak bilincinde olmayabilir. Geleneksel yaklaşımının yerini daha geniş kapsamlı analiz almalı ve ayrıntılara ilişkin bireysel ve olgusal analiz grup fikirlerinin ve uygunluk değerlendirmesinin yolunu açmalıdır.
İkinci grup ise, stratejik planlama teknikleri konusunda yeterli bilgi sahibi olmayan profesyonel kişileri içermektedir. Bu grupta, küçük bir işletmenin sahibi-yöneticisi, stratejik planlamaya genel anlamda aşina olan yönetici ve kendi başına yapmayı planladığı bir iş ile karşı karşıya kalan bölüm müdürü gibi kişiler bulunur.
Bu kitap, esas olarak yol gösterici bir kılavuzdur ve Sistematik İş Planı adlı kitabımın ön koşuludur. Spesifik, basit anlaşılabilir ve kolay kullanılabilir olacak şekilde tasarlanmıştır.