İşletme ve İktisadi Bilimler \ 19-35
Sema Sarı Bu kitap, günümüzde revaçta olan 3 konunun sentezinden oluşmaktadır: kuşaklar, tüketici etnosentrizmi ve tüketici husumeti. Küreselleşen dünyada bazı tüketiciler, kendi ülkelerinin ekonomilerini, kültürlerini ve işletmelerini korumak amacıyla ithal ürünler yerine yerli ürünleri tercih etmektedirler. Bu durum tüketici etnosentrizmini ortaya çıkarmaktadır. Etnosentrik olan tüketiciler, önceliği yerli ürünlere vererek olabildiğince ithal ürünlerden kaçınmaktadırlar. Bununla birlikte bazı uluslar, önceden ya da hâlen başka uluslarla yaşadıkları ekonomik, politik ve savaş ile ilgili husumetleri satın alımlarına da yansıtmaktadırlar. Yani, husumet besledikleri ülkenin ürünleri yerine diğer alternatifleri seçmeye gayret göstermektedirler. Ancak her iki durum karşısında da farklı kuşaklardan olan, farklı özellikleri, tercihleri, hayat görüşleri, hayatı algılama biçimleri ve yaşam tarzları olan tüketicilerin tutumları farklılık arz edebilmektedir.
Türk tüketiciler üzerinde bilimsel bir araştırmayı ve sonuçlarını da içeren bu kitapta, Türk tüketicilerin etnosentrik davranışları ve Doğu Türkistan'da yaşanan olaylardan ötürü Çin ürünlerine karşı tutumları ile kuşaklar arasındaki farklar da ele alınmıştır.
Yusuf Çukurçayır Kitabımızda girişimcilik ve network oluşturmanın küçük ve orta ölçekli işletmelerin uluslararası piyasalarda başarılı olmalarındaki etkilerini inceledik. İlk olarak, girişimcilik eğiliminin Türk KOBİ'lerinin uluslararasılaşması üzerindeki etkileri incelenmiştir. İkinci olarak, bir firmanın kurduğu ve kullandığı olası network bağlantıları üç farklı tür altında sınıflandırılmış (sosyal, endüstriyel ve kurumsal) ve bu network bağlantılarının KOBİ'lerin uluslararasılaşması üzerindeki etkileri analiz edilmiştir. Üçüncü olarak, KOBİ uluslararasılaşmasında girişimcilik eğilimi ve network bağlantıları arasındaki ilişki incelenmiştir. Böylece, aşağıdaki soruların cevaplarını bulmaya çalıştık; (1) Girişimcilik eğiliminin Türk KOBİ uluslararasılaşmasındaki rolü nedir? (2) KOBİ'ler uluslararasılaşma amacıyla hangi network bağlantılarını kullanmıştır? (3) Bu türden farklı network bağlantılarının Türk KOBİ uluslararasılaşmasındaki rolleri nelerdir? (4) Yükselen ekonomilerdeki KOBİ uluslararasılaşmasında girişimcilik eğilimi ve farklı network bağlantıları arasındaki ilişkinin doğası nedir?
İbrahim Yalçın Akla durgunluk veren gelişmelerin yaşandığı günümüzde, yoğun bir rekabetle karşı karşıya kalan Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, bu rekabetten olumsuz etkilenmemek ve ayakta kalabilmek için tüm süreçlerini, ekonomilerini ve örgüt yapılarını gözden geçirerek yeniden yapılandırmak zorundadırlar. Özellikle her yönden, her ülkeden ve her yoldan işletmeleri etkisi altına alan küresel rekabet işletmelerdeki bu yeniden yapılanma zorunluluğunu daha da artırmaktadır. Değişime uyabilen işletmelerin ayakta kalabilme şansları diğerlerinden daha fazladır.
Geert Hofstede, Gert Jan Hofstede, Michael Minkov Yetmişten fazla ülkede kırk yıldan uzun süredir yürütülen çalışmalara dayanarak kaleme alınan Kültür ve Örgüt kitabı, iş birliği yapmak herkesin çıkarına
olduğunda dahi insanların neden birbirinden uzaklaştığını incelemektedir. Michael Minkov'un Dünya Değerler Araştırması'ndan elde edilen verilerden
çıkardığı analizlerin yanı sıra Gert Jan Hofstede'nin kültürlerin evrimine ilişkin açıklamalarına dayanan bu çalışma:
• Ulusal toplumların inşa edildiği "ahlaki daireleri" ve insanların düşünme, hissetme ve hareket etmelerini sağlayan incelenmemiş kuralları ortaya koyar.
• Ulusal kültürlerin eşitsizlik, girişkenliğe karşı alçak gönüllülük ve belirsizliğe tolerans durumlarında nasıl farklılaştığını araştırır.
• Örgüt kültürlerinin ulusal kültürlerden nasıl ayrıştığını ve bunun nasıl yönetilebileceğini açıklar.
• Kalıp yargıları, dildeki farklılaşmayı, 2009 ekonomik krizinin kültürel kökenlerini ve diğer kültürler arası dinamikleri analiz eder.
Conrad Phillip Kottak Kültürel Antropoloji – Kültürel Çeşitliliği Takdir Etmek, bugün antropolojinin temel sorunsallarını, kavramlarını ve kuramlarını güncel örnekleri ve tartışmaları ile ele alan bir temel kaynak niteliğindedir. Kitap, özellikle ABD'de antropolojinin nasıl şekillenmiş olduğunu ve antropoloji eğitiminin hangi konular üzerinde durduğunu belgeleyen bir ders kitabı özelliği taşımaktadır.
Columbia Üniversitesinden doktorasını almış olan Amerikalı antropolog Konrad Phillip Kottak (d. 1942); Brezilya ve Madagaskar'da araştırma yürütmüş ve ders kitabı niteliğindeki eserleri en çok okunanlar listesine girmiş, ödüller almış ve birçok dile çevrilmiş bir yazardır. Yazar, Amerikan toplumunu da antropolojinin bakış açısı ile izlemekte ve modern mitolojilerin gelişmekte olduğunu savlamaktadır.
Kottak, kitapta; antropolojinin küçük ölçekli toplumları derinlemesine inceleme geleneğini günümüzde küreselleşme, çevre sorunları ve hareketleri gibi güncel oluşum ve sorunlarla birlikte değerlendirmektedir. Etnisite, sosyal sınıf, azınlık toplulukların konumu, cinsel kimlik gibi kültürel çeşitliliklerin sosyal bilimlerin bakış açısı ile nasıl değerlendirildiğinin farkında olmak, bizim coğrafyamız açısından da gerekli bir uğraştır. Kitap; sadece antropologlar için değil her yaştan siyaset bilimciler, medya ve iletişim uzmanları, uluslararası ilişkiler ve tarih, psikoloji “öğrencileri” için de değerli bir kaynaktır.
A. Selami Sargut, Cem Şafak Çukur, Deniz Börü, Deniz N. Şahin, Doruk Uysal Irak, Ebru Günlü, H. Canan Sümer, Ömer Aytaç, Ramazan Erdem, Tuncer Asunakutlu, Zehra Şahin, Zeynep Aycan Eser örgüt ve yönetim alanında yaygın olan kuramsal altyapıyı ve pratik çalışma alanlarını kültürel bakış açısıyla sunmaktadır. Kültürün kendine özgü dokusunun yansımaları tüm çalışmalarda olduğu gibi yönetsel ve örgütsel çalışmalar alanında da kendini göstermektedir. İşletme, psikoloji, sosyoloji gibi farklı alanlardan akademisyenlerin ortak çalışması sonucu ortaya çıkan kitap disiplinler arası bir eser olma özelliği taşımaktadır. Her biri kendi alanında uzman ve kültürel özgünlüğe hâkim akademisyenlerin ortak çalışması eser uzun zaman alan emekler sonunda okuyucusuyla buluşmuştur.
Muhammed Asıf Yoldaş Küreselleşmenin etkisiyle iletişim ve ulaştırma teknolojilerindeki gelişmeler, ülkeler arasındaki ekonomik sınırların kalkması ve bu gelişmelere bağlı olarak rekabetin artması ile birlikte işletmeler varlıklarını sürdürebilmek için pazarlama faaliyetlerini, ulusal sınırların ötesine taşıma ihtiyacı duymuşlardır. Bu açıdan bakıldığında uluslararası pazarlamanın işletmeler ve dolayısıyla ülkeler açısından önemli bir faaliyet olduğu anlaşılmıştır. Böylece uluslararası pazarlamanın giderek artan önemi ile birlikte uluslararası pazarları oluşturan tüketicilerin istek ve ihtiyaçlarının temel belirleyicisi olan kültürel faktörlerin belirlenmesinin de önemi artmıştır. Bu bağlamda işletmelerin yabancı pazarlardaki tüketicilerini tatmin etmek için pazarlama bileşenleri olan ürün/hizmet, fiyat, dağıtım ve tutundurma stratejilerinde kültürel uyarlamalar yapmalarının gerekli olduğu ortaya çıkmıştır. Bu durumda dış pazarlarda faaliyet göstermek isteyen işletmelerin uluslararası pazar çevresini ve özellikle kültürel farklılıkları dikkate almadan hareket etmeleri veya ihmal etmeleri kuşkusuz pazarlama stratejilerinin başarısızlıkla sonuçlanmasına sebep olabilir.
Uluslararası pazarlama, yukarıda kısaca ifade edilen konunun önemine binaen elinizdeki bu kitapta genel olarak kültürel boyutlarıyla ele alınmıştır. Bu doğrultuda konuyu ele almak için önemli olduğu düşünülen uluslararası pazarlama neden bu kadar önemlidir? Uluslararası pazarlamada karşılaşılan sorunlar nelerdir? Uluslararası pazarlamada kültürün ve kültürel faktörlerin önemi nedir? Uluslararası pazarlama açısından kültürü oluşturan ögeler nelerdir? Kültürel faktörlerin uluslararası ürün ve hizmet politikalarına etkileri nelerdir? Kültürel faktörlerin uluslararası fiyatlandırma politikalarına etkileri nelerdir? Kültürel faktörlerin uluslararası dağıtım, lojistik ve taşıma politikalarına etkileri nelerdir? Kültürel faktörlerin uluslararası tutundurma ve karması üzerine etkileri nelerdir? Kültürün hedef pazar seçimi stratejileri üzerine etkisi var mıdır? Uluslararası hizmet pazarlaması ve kültürel uyarlamalar nelerdir? gibi sorulara bu çalışmada cevap aranmıştır. Kuşkusuz bu sorular uluslararası pazarlamayı kültürel boyutlarıyla incelemek için önem arz etmektedir. Bu kitapta bunlara ve benzeri sorulara yanıt vermek amacıyla konuya kültürel zaviyeden bakılarak ayrıntılı bir şekilde incelenmeye çalışılmıştır. Kitabın, içeriği itibariyle, dış pazarlarda faaliyet göstermek isteyen işletme yöneticilerine, yurt dışında görevli pazarlama yöneticilerine, akademisyenlere, üniversite öğrencilerine ve konuyla ilgili herkese yararlı olması beklenmektedir.
Hakkı Aktaş Liderlik, yönetim süreçlerinde her zaman önemini koruyan bir konu olmuştur. Toplumları ve örgütleri dönüştüren, liderlerdir. Özellikle kriz ve kaos durumlarında hep bir liderin etkisi vardır. Toplulukçu bir kültürde bu etki çok daha belirleyicidir, toplumda kurtarıcı rolü üstlenen bir lider beklentisi çok yüksektir. Âdeta bir bayrak, rüzgâr beklemektedir ve bunu başlatacak olan bir kıvılcıma ihtiyaç vardır. İşte o kıvılcımın sahibi, kendisini topluma veya içinde bulunduğu örgüte adamış, takipçilerinin gönlünü kazanmış bir liderdir. Bu, bazen ilk emri veren bir komutan bazen kimsenin düşünmediğini düşünen bir yönetici olabilir. Katı bir otorite ile insanların gönlüne taht kurmanız modern iş yaşamında mümkün değildir. Otoriteryen ve narsist liderler, kısa dönemde bireyler üzerinde bir etki yaratsa da gerektiğinde sorgusuz sualsiz peşinden gelecek insan topluluğu inşa edemez. Bu kitapta, özellikle toplulukçu kültürlerde yaygın görülen otokratik ve narsistik liderlik, kültürel temelleriyle ele alınmıştır. Öte yandan otokratik ve narsistik liderlik, alanyazındaki araştırmalarla ortaya koyulmuş ve bu araştırmalardan elde edilen olumlu ve olumsuz sonuçlar kültürel bağlamda tartışılmıştır. Kitabın son bölümünde ise otorite ve itaat davranışının anlaşılmasına yönelik yapılan deneysel araştırmalar tanıtılmış, elde edilen bulgular incelenmiştir. Ayrıca klasik filmler incelenmiş, verilen vakalar ile okuyucunun otoriter ve narsist liderliği deneyimleyerek analiz edebilmesi öngörülmüştür. Son olarak otoriter liderlik ve narsistik liderliğin iş hayatına olası etkileri incelenerek akademik araştırmalara ve yönetim uygulamalarına ilişkin öneriler sunulmuştur.
Burak Külli Bireylerin kültürlerarası iletişimde bir kültürden diğerine değişen durumları anlama, anlamlandırma ve açıklama getirerek etkileşimde yetkin olma kabiliyetleri oldukça önemlidir. Kültürlerarası iletişimi yürütme kabiliyeti, bireylerin kültürel zekâsını ifade eder. Bu kitabın ele aldığı araştırmada çok uluslu işletmelerde yönetici pozisyonunda çalışmayı arzulayan adayların kültürel zekâ düzeyleri ve boyutlarının, Türkiye ve İngiltere örneklemleri çerçevesinde farklılaştığı ve örtüştüğü noktalar incelenmiştir. Farklı kültürden bireylerin kültürel zekâ düzeylerine yönelik bir anlayış geliştirmek, farklı kültürel ortamlarda etkileşime girmekte isteklilik veya isteksizliklerinin temel sebeplerinden olan kaygı düzeyini de açıklayabilir. Bu da karar vericiler açısından çok uluslu işletme yöneticilerinin karşılaşabilecekleri farklı durumlara karşı gösterecekleri davranış hakkında önceden kestirim yapma şansını doğurur.
Bu kitap, kültürlerarası çerçevede ve uluslararası düzeyde ele aldığı kültürel zekâ düzeyi ve kaygı ilişkisini irdelemesi bakımından lisansüstü öğrencileri, insan kaynakları uzmanları, araştırmacılar ve akademisyenler için başvuru kitabı niteliğindedir. Lisans ve lisansüstü düzeydeki öğrenciler ve araştırmacılar için ele aldığı zekâ teorileri ve kültürlerarası iletişim konuları bakımından kaynak kitap olarak kullanılabilir.
Gül Dertli “Aynı ya da benzer iş kolunda faaliyet gösteren, coğrafi olarak birbirine yakın, birbirleriyle iş birliği ve rekabet hâlinde olan üretici firmalar, onları destekleyici kurum ve kuruluşların bir araya gelmesi” olarak tanımlanan kümelenme, günümüzde, üstün rekabet gücüne sahip olmanın temellerinden birini oluşturmaktadır. Dünyada kümelenmeye yönelik uygulamalar Porter'ın “Ulusların Rekabet Üstünlüğü (1990)” çalışmasıyla ivme kazanmışken Türkiye'de bu alana yönelik uygulamalar ancak 2000'li yıllarda gündeme gelebilmiştir. Bu bağlamda Türkiye'de kümelenme ile ilgili yapılan çalışmalar sonucunda rekabet gücü yüksek sektörlerin önemli bir kısmının organize sanayi bölgelerinde konumlandığı görülmüş ve bu bölgeler firma kümelenmelerinin oluşmasını ve gelişmesini doğrudan etkileyen ara mekanizmalar olarak uygulama alanı bulmuştur. Bunun yanı sıra Türkiye'de organize sanayi bölgelerinin, firmaların birlikteliği, ortak araştırma-geliştirme ve diğer teknolojik altyapı için önemli bir mekânsal yakınlık sağlaması, bu bölgelerin firma kümelenmeleri üzerindeki etkisini daha da artırmaktadır. Bu kapsamda çalışmada TR63 Bölgesi'ndeki (Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye) organize sanayi bölgelerinde yer alan firmaların kümelenme eğilimleri Porter'ın kümelenme yaklaşımı çerçevesinde değerlendirilmiş ve firmaların kümelenme potansiyeline sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Bu çalışmanın TR63 Bölgesi'ndeki organize sanayi bölgeleri özelinde kümelenme potansiyeli olan sektörlerin belirlenmesi ve firmaların kümelenme eğilimlerinin ortaya konulmasına yönelik olmasından dolayı özellikle bu bölgede yapılacak olan akademik çalışmalara önemli bir katkı sağlayacağı, bölge ve il bazında oluşturulacak sanayi politikalarına ışık tutacağı düşünülmektedir.
Onur SUNGUR, Hidayet KESKİN, Hakan DEMİRGİL, Canan ŞENTÜRK, Murat Ali DULUPÇU “Kümelenme günümüzde tam bir modaya dönüşmüştür.” demek abartı olmayacaktır. Gelişmiş ülkelerde kendi özel koşullarında ve çoğunlukla kendiliğinden ortaya çıkan kümelenme, ülkemizde özellikle 2000'li yıllardan sonra hem merkezi hükümet hem de yerel aktörler tarafından benimsenerek kabul görmüştür. Ancak benimseme daha çok biçimsel olmuştur. Başarılı bir bölgesel kalkınma modeli olduğuna dair inanç, yerel ve ulusal politikalarda sıkça zikredilmesine ve yöneticiler ile bürokratların bu hususu dillerinden düşürmemesine yol açmıştır. Kalkınma ajanslarının aşamalı kuruluş sürecini tamamlaması ile kümelenme furyası daha da hız kazanmıştır. Hâlbuki Türkiye'nin bölgesel kalkınma deneyimi azdır ve politika araçları tasarlamada ve uygulamada başarılı bir sicile sahip değildir. Bu nedenle kümelenme kurtarıcı ve kolay uygulanır gibi algılanmıştır. Tıpkı bir komut gibi: “Kümelenin!” Ne var ki Batılı gelişmiş ülkelere ait kümelenme deneyimi çoğu zaman yeniden türetilebilir veya kopyalanabilir değildir. Tüm bunlar kümelenmenin Türkiye için uygun bir bölgesel politika aracı olmadığını değil, üzerinde düşünülmesi ve teknik analizlerle desteklenerek kaynakların tahsis edilmesi gereken bir araç olduğunu hatırlatmaktadır. Elinizdeki bu kitap kümelenme konusunda farklı teknik analizlerden birini yöneticilere ve akademik camiaya uygulamalı olarak göstermek amacı ile hazırlanmıştır.
Murat Çetinkaya Küresel ekonomik krizi diğer krizlerden ayıran temel özellik, bir ülkenin finansal sisteminde başlayıp diğer gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin reel ekonomi ve finansal piyasalarını önemli ölçüde etkilemesidir. ABD'de ortaya çıkan kriz, 2008 yılından itibaren hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeleri etkileyerek küresel boyutta bir krize neden olmuş ve “Kriz hâlâ devam ediyor mu?” düşüncesi sürekli gündemde kalmış ve kalmaya da devam etmektedir.
Ekonomik krizlerin yaşandığı dönemde ve sonrasında, ülke ekonomilerinde yapısal sorunların ortaya konulması, aksayan ya da zayıf olan yönlerin tespiti, karar vericiler ve araştırmacılar için önemli bir fırsat sunmaktadır. Bu bakımdan krizlerin iyi analiz edilmesi, ekonomilerde ortaya çıkardığı sorunların tespiti, krizden daha az etkilenebilme ve krizi avantaja çevirme imkânı ortaya çıkarabilmektedir.
Eserde; son dönemde yaşanan küresel ekonomik ve finansal krizin Türkiye ekonomisinde ortaya çıkardığı yapısal sorunlar tartışılarak gerek sorunların çözümüne yönelik gerekse de ekonominin gelecek dönemde daha sağlam bir yapıya kavuşturulması açısından politik önermelerde bulunulmuştur.
Malik Sayan Globalleşme süreci ile birlikte biriken sermaye küresel bir hâl almaya ve serbestçe dolaşmaya başladı. Sermayenin kapalı alandan kurtularak ulusal sınırların dışına yayılmaya başlaması ile yaşanan süreçte, sermayenin önündeki tüm engeller kalktı. Bu engellerin ortadan kalkması ile birlikte 1990'lı yıllarda, dünya finans sektöründe küreselleşme ve şeffaflaşma sürecinin finansal teknik ve araçlarda yarattığı gelişim, yaşanan krizlere de farklı bir boyut kazandırdı. Bilgi teknolojilerindeki gelişmelerin finans sektörü üzerinde yarattığı etki, sermaye akımlarının hızlanmasını kolaylaştırdı. Aynı zamanda bu etki, krizlerin yaygınlaşmasında da hızlandırıcı bir rol oynadı. Dolayısıyla bir ülkede başlayan krizin hızla yayılarak diğer ülkelere sıçraması küreselleşmenin ürettiği doğal -olumsuz- sonuçlardan biri hâline geldi. Bu durumun en bariz örneği 2007 yılının ortalarında ABD'de gayrimenkul sektöründe yaşandı. Burada ortaya çıkan problemler, 2008 yılının sonlarına doğru büyük çaplı bir finansal krize dönüşerek Avrupa ülkeleri başta olmak üzere pek çok ekonomiyi derinden etkiledi. Finans piyasalarından sonra reel sektörü de etkisi altına alan kriz, makroekonomik göstergeleri şiddetli bir biçimde bozdu. Mortgage krizi olarak başlayan kriz, daha sonraları likidite krizine dönüşerek bankaların kendi faaliyetlerini döndürecek finansmanı bulamadıkları, bu nedenle oluşan güven problemi sonucu hiçbir kuruluşun diğer kuruluşlara borç vermediği bir niteliğe büründü. Hâl böyleyken, küresel kriz tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'deki bankacılık sistemini de etkiledi. Bu kitapta, Türkiye'deki -aynı düzenlemelere tabi olan ancak farklı çalışma prensiplerine sahip- mevduat ve katılım bankacılığından oluşan dual bankacılık sisteminin krizden nasıl etkilendiği açıklanmaya çalışılacaktır.
Muhittin Ataman Ülkemizde siyasetle uğraşanlar iktisat, iktisatla uğraşanlar ise siyaset alanını genellikle ihmal etmektedirler. Doğal olarak ülkemizde, bu iki alanın karşılıklı etkileşimini ele alan çalışmaların sayısı yok denecek kadar azdır. Bu kapsamda kavram ve kuramların doğru bir şekilde anlaşılması, hayatın doğru bir şekilde anlaşılması ve yaşanması açısından önemlidir. Bu eksiklikleri gidermek amacıyla hem informatif hem de analitik bir çalışma olan bu derleme eser hazırlanmıştır. Bu kitap, sosyal bilimlere ilgi duyan akademisyenlere ve öğrencilere uluslararası ekonomi politik konusundaki temel kavramları, kuramları ve tarihsel gelişmeleri, hem ekonomi hem de siyaset bilimi kurgusuyla öğrenme imkânı tanımaktadır. Farklı teorik yaklaşımları savunan ve farklı konuları ele alan makaleler, okuyucuya değişik bakış açılarını öğrenme imkânı verecektir.
Ayberk Tutkun, Cengiz Mesut Bükeç, Ezgi Berte Kutlu, Hüseyin Kudak, İzzet Derkan, M. Melih Başdemir, Melike Dündar, Özgür Yumakoğulları, Şahin Yaşar, Tahmineh Raoofi, Tarık Güneş, Zülal Günal Havacılık güvenliği, uçuş operasyonlarının olmazsa olmazı, uçuş emniyetinin vazgeçilmez bir halkasıdır. Havacılık literatüründe emniyet ve güvenlik kavramları sürekli olarak karıştırılan, bazen anlaşmazlık yaratan kavramlardır ancak uçuş operasyonlarında ana amacın uçuş emniyetinin sağlanarak görevlerin etkin bir şekilde yerine getirilmesi olduğu bilinmelidir.
Bu kitabın amacı; akademisyen, öğrenci, havacılık sevdalısı kişilere havacılık güvenliği konusunda bir referans olmak ve aynı zamanda havacılık mesleğini icra eden pilot, kabin memuru, dispeç memuru, teknisyen, hava trafik kontrolörü, yer görevlisi gibi tüm meslektaşlarımıza bir rehber olmaktır.
Kitapta; öncelikle havacılık güvenliği kavramının ne olduğu, güvenlik kavramının tarihsel gelişimi ve günümüz uygulamaları ve riskleri, küresel düzeyde havacılık anlayışı, güvenlik riskleri, havalimanlarının güvenliği, uçuş operasyonları sırasındaki güvenlik uygulamaları, hava sahasının güvenliği, teknoloji ve güvenlik ilişkisi, örgütsel güvenlik, güvenlik kavramının geleceği ve güvenlik eğitimi konularına değindik. Son olarak da “vaka analizi” tadında havacılık sektörünün duayenleriyle güvenlik konusuna tartışma bölümünü ekleyerek kitabımızı bitirdik.
Tüm havacılara ve havacılık sedalılarına iyi okumalar…
Kamil Güngör 2007 sonlarından itibaren etkisini önce Amerika'da daha sonra da aşama aşama bütün dünyada gösteren ve 2009'da zirve noktasına ulaşan küresel kriz, 2010 verilerine bakıldığında dünyada ve Türkiye'de etkisini büyük ölçüde kaybetmiştir. Örneğin Türkiye 2010 yılında % 8.9 büyüyerek krizin etkilerini tamamen ortadan kaldırmış ve 739 milyar dolarlık GSMH büyüklüğü ile kriz öncesi son yıl olan 2007 rakamlarını yakalamıştır. Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD'de de makro ekonomik dengeler büyük oranda pozitiftir.
Bu süreçte esasen anayasal iktisadın kurumsal olarak gündeme getirdiği “mali kural” krizin bir borç ve buna bağlı bütçe açıkları şekline dönüşmesi ile birlikte yeniden ve daha güçlü bir şekilde gündeme gelmiş, politikacıların sınırsız yetkilerinin siyasi konularda olduğu gibi yasal ya da anayasal kurallara bağlanması gerektiği akademik ve siyasi çevrelerde taraftar bulmuştur. Çalışma, mali kuralın teorik ve iktisadi düşünce okulları çerçevesinde incelenmesi yanında, uygulama örnekleri ile de desteklenmiş, Türkiye'nin kamusal mali sorunları tesbit edilerek, konu yasa tasarısı çerçevesinde analiz edilmiştir.

İÇİNDEKİLER
Giriş
Bölüm 1: Yürütmeye Getirilebilecek Sınırlamalar
Tarihi Arka Plan
Devlette Değişim İhtiyacı
Devletin Sınırları
Bütçe Açıkları Realitesi
Bütçe Denkliğine İlişkin Yaklaşımlar
Ekonomik Anayasa Ve Siyasi Anayasa
Ekonomide İnsan Faktörü
Bölüm 2: Başlıca İktisat Okullarının Devlet Ve Devletin Fonksiyonlarına İlişkin Yaklaşımları
Klasikler Öncesi
Klasikler Sonrası
Çağdaş İktisadi Düşünceler
Diğer Teoriler
Bölüm 3: Çeşitli Uygulama Örnekler
I. OECD Deneyimi
Avrupa Birliği Deneyimi
ABD Deneyimi
Kanada Deneyimi
Brezilya Deneyimi
Bölüm 4: Malî Kural Uygulaması Ve Türkiye
Osmanlı Devleti Dönemi Gelişmeleri
Türkiye Cumhuriyeti Dönemi
1982 Anayasası’nda Malî Kural
Değerlendirme
Türkiye İçin Malî Kural Önerisinin “Malî Kural Yasa Tasarısı” Çerçevesinde İncelenmesi
Erkan DEMİRBAŞ Bir sabah kümesinde altın yumurta bulan çiftçi soluğu kasabanın sarrafında alır. Sarraf, çiftçinin muteber bir kişiliğe sahip olmasından dolayı yumurtaların 24 ayar olduğunu ilan eder. Bu haber tüm kasabada hızla yayılır ve herkes altın yumurtadan satın almak ister. Gözünü para hırsı bürümüş çiftçi kârını artırmak için tavukları normalden daha fazla yemlemeye karar verir. Tamahkâr çiftçi, altın yumurtalar karşılığında daha fazla yem satın alarak bununla her gün tavukları artan bir oranda yemler. Yem taciri ise müstahsillerden daha fazla arpa ve buğday üretmeleri talebinde bulunur. İlk bakışta bu durum, tavuk, çiftçi, yem taciri, müstahsil ve diğer kasaba sakinleri için çok kârlı gözükür. Her biri kazandıkça kazanır. Ancak sarrafın bir gün aniden yumurtaların 24 ayar olmadığını duyurması herkesi telaşlandırır. Kasaba sakinleri bir an önce ellerindeki altın yumurtaları çıkarmak ister. Ancak nakde çevirmek artık zorlaşmıştır. Altın yumurta fiyatlarının düşmesiyle kasaba sakinleri tam bir hüsrana uğrar. Bunlar yetmezmiş gibi aşırı yemlemeden ötürü kümesteki tavukların ölmesiyle tüm hayaller kâbusa dönüşür. Günün sonunda işlemeyen bir kümes, beklediği altına kavuşamadığı için yem tacirine borcu olan bir çiftçi, müstahsile borçlu bir yem taciri ve altın yumurtadan zarara uğrayan kasaba sakinleri kalır. Durumdan vazife çıkaran köyün ağası mağdurların bir kısmına borç verir, diğerlerinin de ellerinde kalan yumurtaları satın alır.
Warren J. Keegan, Mark C. Green, Pearson Küresel Pazarlama, küreselleşme olgusunun günümüzdeki boyutlarıyla oluşturduğu yoğun rekabet ortamında, firmaların küresel pazarlarda uygulayabilecekleri pazarlama karmasını belirleme ve pazarlama politika ve stratejilerini küresel pazarlara uyarlayabilme yaklaşımıyla yazılmış bir kitaptır. Kitap; akademisyenlerin, lisans ve lisansüstü öğrencilerin ve iş dünyasında küresel pazarlama alanında çalışanların bilgilenmesini sağlamayı ve değişen küresel çevre koşullarına göre esnek karar verebilme becerilerini geliştirmeyi amaçlamıştır. Bu amaçla, çok sayıda küresel firma örnek olarak ele alınmış ve uyguladıkları küresel politika ve stratejiler tartışılmıştır. Ayrıca, ''Örnek Olay'' çalışmaları ile de öğrenilen bilgilerin uygulamaya aktarılabilmesi konusunda alıştırmalar verilmiştir.
Kitap, 17 bölümden oluşmaktadır. Bu bölümlerde ana hatlarıyla 'Küresel düşün, yerel hareket et.' yaklaşımı; küresel pazarlama çevresini oluşturan ekonomik, ticari, sosyal, kültürel, politik, yasal, yönetsel çevre unsurları; küresel bilgi sistemleri ve pazar araştırması, pazar bölümlemesi ve konumlandırma, ithalat-ihracat ve kaynak yaratma, küresel pazarlara giriş stratejileri; küresel pazarlama karması, küresel pazarlarda marka, ürün, fiyat, dağıtım, reklam, satış tutundurma kararları, dijital devrim; stratejik rekabet avantajı, liderlik, küresel firmalarda örgütlenme ve firmanın sosyal sorumluluğu ile ilgili konular yer almaktadır.
Her bölüme iş dünyasından küresel bir firma örneği ile başlanmakta ve ''Öğrenme Amaçları'' başlığı altında o bölümün ne öğretmeyi amaçladığı net bir biçimde verilmektedir. Bölüm sonlarında da ''Örnek Olay'' adı altında firma uygulamaları verilerek firmaların karşılaştıkları sorunların o bölümde öğrenilen bilgiler çerçevesinde çözümlenmesi istenmektedir.
Ayrıca bölümlerde, ''Pazarlama Ölçümleri ve Analizleri'' başlığı altında pazarlamada yatırımın geri dönüşü gibi nicel ölçütlere ve analizlere yer verilmektedir.
Küresel Pazarlama kitabı, Türkçe çevirisi ile eğitim ve iş dünya-sında küresel pazarlama alanında çalışanlara zengin içeriği saye-sinde temel kaynak kitap olarak önerilebilecek niteliktedir.
Oğul Zengingönül Cennette yapılacak ebedi harcama çok soyut ve belirsiz... Ama bugün yapacağımız, mutlak gerçeklik ve ölümsüz gücün sembolik bir göstergesi… Katıksız bir haz…
Hayattaki amaçlarımızı çoğu zaman ihtiyacımız olmadığı halde satın aldıklarımız üzerinden şekillendirmiyor muyuz? Kimliğimizi, gittikçe “törenle” satın aldıklarımızdan ve onları yine “törenle” sergilemekten kazanmıyor muyuz?
Çocuklarımızı da hem ailede hem okul sıralarında “tüketim hazzına” bir an önce kavuşabilmeleri adına “başarılı olmaları için” öğütüyoruz… Şu sözler tanıdık geliyor mu? “Fark yarat, kendine yatırım yap, farkında ol, bireysel gelişimini tamamla, giyinirken tarzın olsun, ata bin, keman çal, resim yap, drama dersi al, kursa git, yelken öğren, zaman yarat, pozitif enerji saç ve çakraları açık tut! ”
Aileler olarak çocuklarımızın “zaten bir yarış içinde olmaları gerektiğini” benimsiyor ve tercihlerimizi buna göre yapıyoruz. “Beyin geliştirici ve uyanık tutucu ilaçlar” çocuklar arasında niye yaygınlaşıyor acaba? “Herkesin çocuğu bu tür ilaçlar kullanırken, benim çocuğumun feragat etmesi ne kadar etik ve adil?” diye soran aileler haline geliyoruz. İlaç kullanımında bile en önemli korkumuz, onun yol açabileceği sorunlar değil, “çocuğumuzun bir gün bir şekilde bu ilaçlara ulaşamayacağı” korkusu…
Hazza ulaşmanın yolunu o kadar çok “tüketime tapınmaktan” geçiriyoruz ki, çocuklarımızı “bir an önce çalışma hayatının öğütücü çarklarına” atmak için eğitimi bile dönüştürüyoruz. Artık eğitimin temel amacı, tüketim piyasası için “şirket çalışanı” yetiştirmek. Bunun için bir de isim icat ettik: “kurumsal çalışan”! Yani hazzın doruğu…
Çocuklarımız; şirketi ve örgütü anlayan, teknolojiyi kullanılabilir kılan, bilgiye erişimi kontrol altında tutan yani “gerçeklerin ve olguların” bir özeti haline geldi. Onlar, ister Türkiye’deki iktisadi ve idari bilimler fakültelerinden isterse Harvard'dan, Ecole Nationale d’Administration’dan veya London Business School’dan mezun olsunlar, giderek çok tipik olarak kendilerine aşırı güvenli, örgütlere sadık, sürekli hesap peşinde olan, manipülatif ve güç bağımlısı bireylere dönüşüyorlar. “Teknokrat” olarak insani sorunları küresel ticari dünyanın içinde anlamak üzere eğitiliyorlar. Dolayısıyla kötü günde mükemmel bir insan bitiriciyken, iyi günde bilinçsiz meleklere dönüşüyorlar.
Günümüzde birçok akademik kurumda temel bilgiyi kullanarak düşünmekten çok, yönetme becerisi ve yöntemlerini öğretiyoruz. Temel bilgi zaten insan odaklı düşünmeyi gerektiriyor ve çoğu zaman “profesyonel” ve kimi zaman “faydacı” olmayabiliyor. Eğer eğitim, profesyonel olmayan düşünceyi cezalandırmaya başlarsa, temel bilgi de sürekli rötuşlanarak “piyasa bilgisine” dönüşür. Piyasaya ait bir temel bilgiyle insani sorunların çözümü değil, sadece “yönetilebilirliği” mümkündür.
Tüketim ekonomisi ve küresel ticari dünya ile “insana dair bir sosyal bilinç yaratmaya çalışıyoruz”… Ne ütopya…
Seray Yeşilırmak, Dilber Ulaş Kümelenmeler, KOBİ'lerin büyük işletmelere göre sahip oldukları zayıf yönleri ortadan kaldırmak veya en aza indirmek için kullanılan yöntemlerden biri olarak uluslararası rekabet gücü sağlama, yerel ve bölgesel ekonomik kalkınma, iş birliği ve ortak rekabetin geliştirilmesi gibi amaçlarla kullanılan bir politika aracı olarak kabul edilmektedir. Bu kitapta, KOBİ'lerin ihracatını etkileyen işletmeden kaynaklı faktörlerin neler olduğu incelenmiş ve kümelenmelerin üye işletmelerinin ihracat faaliyetlerini artırmak için ne tür çalışmalar yürüttüğü tartışılmıştır. Bu kapsamda teorik bir çerçeve çizilmiş ve gerçek hayattaki işleyişi anlamak üzere OSTİM Organize Sanayi Bölgesinde küme üyesi olarak yedi farklı sektörde faaliyet gösteren KOBİ'ler üzerine ampirik bir araştırmaya yer verilmiştir. Elde edilen teorik ve ampirik bulgular sayesinde politika yapıcılara ve mevcut kümelenme yöneticilerine kümelenmeler ve KOBİ'ler konusunda tavsiyelerde bulunulmuştur.
Mine Yılmazer Ülkeler arasındaki küresel rekabette aktörler, satranç tahtasının etrafındaki bireyler gibi hep bir sonraki hamleyi planlamak zorunda kalmaktadır. Bu süreçte geleceği şekillendirebilenler ya da gelecekte nelerle karşılaşabileceğini öngörüp ona göre strateji belirleyenler başarıya ulaşabilmektedir. Günümüzde ülkeler arasındaki adaletsizliklerin giderek arttığı gerçeğini kabullenmeliyiz. Birçok olumsuz faktör nedeniyle yoksulluk bazı ülkelerin kaderleri haline gelirken, bazı ülkeler zengin, hatta çok daha zengin olmaya devam edecek midir? Acaba gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyüme ve sanayileşme çabaları sonuçsuz mu kalacaktır? Tabii ki böyle olmak zorunda değil. Küresel rekabette, ülke ekonomisindeki ve dünya piyasalarındaki fırsatları değerlendirebilen ülkeler başarılarını artırabilmektedir. Bir ülkenin sahip olduğu demografik yapı, sermaye birikimi, dış ticaret ve ekonominin sektörel dağılımı gibi büyüme dinamikleri, o ülkenin geleceğine yön veren fırsatları yaratmaktadır. Bu bağlamda uluslararası pazarlarda belli ölçülerde pay sahibi olabilmiş gelişen piyasa ekonomileri, diğer gelişmekte olan ülkelere göre daha avantajlıdır. Çünkü bu ülkeler yurt içi tasarruf açığını yabancı yatırımlarla kapatabilen, dış ticaret hacmini yükselten, üretimde ve ihracatta teknolojik yenilikleri kullanabilen ülkelerdir. Bu kitapta ekonomik büyüme teorisindeki yaklaşımlar ele alınarak, Türkiye'nin de içinde bulunduğu gelişen piyasa ekonomilerinin günümüz küresel rekabet ortamındaki seçenekleri incelenmeye çalışılmıştır.Yrd. Doç. Dr. Mine YILMAZER, Celal Bayar Üniversitesi, Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu öğretim üyesidir.
Christopher W. Moore, Peter J. Woodrow “Günümüzün küreselleşmiş dünyasında, kültürler arası müzakere yeteneği kadar gerekli olan çok az yetkinlik vardır. Bu aydınlatıcı ve pratik kitapta Chris Moore ve Peter Woodrow, kültürlerarası anlaşmalara varmanın inceliklerini anlamamıza yardımcı olmak için kapsamlı küresel deneyimlerinden yararlanarak bize akıllıca bir “Evet!”e nasıl ulaşacağımızı gösteriyorlar. Şiddetle tavsiye ediyorum”.
WILLIAM URY
EVET'E ULAŞMAK KİTABININ EŞ YAZARI VE POZİTİF HAYIR KİTABININ YAZARI
“Bu kitaptan; yazarlarının paylaştıkları zengin deneyimler ve dersler sayesinde kültürün giyimimizden, ritüellerimizden ve yemeklerimizden daha fazlası olduğunu öğreniyoruz. Kültür; zamanı, mekânı, dili, görgü kurallarını ve anlamı düzenleme şeklimizdir. Bu kitap, birbirimize açık olmamız için kendi kültürümüzü anlamamızı öğretiyor ve müzakerelere kültürel yaklaşımlarımızı koordine etmemiz ve sürdürülebilir anlaşmalara varmamız için pratik stratejiler sunuyor”.
MEG TAYLOR
DÜNYA BANKASI GRUBU OMBUDSMANI / ŞİKÂYET DANIŞMANI VE PAPUA YENİ GİNE'NİN AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ VE MEKSİKA ESKİ BÜYÜKELÇİSİ
“Günümüzün küreselleşmiş, çok kültürlü dünyasında, Amerika Birleşik Devletleri başkanlarından Taliban liderlerine, Mittal Steel'in CEO'sundan Güney Afrika'daki çelik işçilerine kadar herkesin bu kitabı okuması gerekiyor. Chris Moore ve Peter Woodrow, küresel deneyimlerini kullanarak yirmi birinci yüzyılda iletişim için eksiksiz bir iletişim aracı oluşturmuşlar”.
VASU GOUNDEN
ACCORD'UN KURUCU VE YÖNETİCİSİ, GÜNEY AFRİKA
“Pratik tavsiyelerle dolu olan ve sağlam araştırmalarla bilgilendiren Küresel ve Çok Kültürlü Müzakere El Kitabı, çok kültürlü dünyamızda çatışma ve müzakereyi yönlendirmek için olağanüstü ve kapsamlı bir dizi kaynağı tek bir yerde topluyor. Daha da önemlisi, yazarlar, on yıllık deneyimden yola çıkarak konuyla ilgili en iyi kitabı hem akademisyenlere hem de uygulayıcılara bir hediye olarak sunuyor”.
JOHN PAUL LEDERACH
ULUSLARARASI BARIŞ İNŞASI, PROFESÖR, KROC ENSTİTÜSÜ, NOTRE DAME ÜNİVERSİTESİ
Abdullah Eravcı, Adnan Dede, Bahri Çetin, Cânip Kocaoğlu, Cebrail Yakışır, Fatma Ulutürk, Mehmet Ömer Özüçağlıyan, Mustafa Erinmez, Perihan Abay, Şeyma Bozkurt Uzan Dünya hızla değişmekte, bizler de bu değişimlere tanıklık etmekteyiz. Bu değişim hayatın her alanını etkilediği gibi örgütleri de etkilemekte ve ihtiyaçları da günden güne değiştirmektedir. Bu değişime paralel olarak küreselleşmenin de etkisiyle örgütlerdeki yönetim şekli de değişmektedir.
Günümüz örgütleri, hızla değişen bir ortamda ekonomik, teknolojik, sosyal ve kültürel sistem ile mücadele etmektedir. Küresel anlamda meydana gelen bu değişim ve gelişmeler ülkeler ve hatta örgütler arasındaki rekabeti de ileri boyutlara taşımaktadır. Örgütün, küreselleşmeden dolayı oluşan rekabet ortamının yarattığı dirence karşı kuvvetlenmesi, geliştirmiş olduğu değişim ve yeniliklerle doğru orantılıdır.
Bu kitapta, şehir pazarlamasında örgütlerin önemi ve pazarlama stratejileri, çevresel yönetim muhasebesi, örgütsel adalet algısı ve sinizm, kariyer yönetiminde değişim ve dönüşümler, örgütlerde sosyal sermayenin önemi, örgütsel iletişim, veri madenciliği ve örgütsel stresle başa çıkma yöntemleri gibi kavramların incelendiği bilimsel çalışmalar derlenmiştir.
Abdullah Oktay Dündar, Ahmet Şahbaz, Bengü Açdoyuran, Duygu Baysal Kurt, İbrahim Çütcü, İlyas Okumuş, Mehmet Akif Destek, Metin Yıldırım, Murat Tekbaş, Müge Manga, Orhan Cengiz, Özgür Kocalar, Resul Öztürk, Sema Yaşar, Sercan Aydın, Sinan Erdoğan, Ümit Özlale “Yeni ekonomi” kavramı dördüncü sanayi devrimi ile birlikte sıklıkla kullanılmaya başlanan bir terimi ifade etmektedir. Dünyanın hâlihazırda geçirdiği dönüşümle birlikte ekonomide yer alan birçok kavram, bu değişimden etkilenmiş ve özellikle dış ticaret, üretim, finans, bilgi iletişim teknolojisi ve işgücü gibi alanlarda önemli yapısal değişikliklere yol açmıştır. Özellikle çevre ve ekonomik gelişme ilişkisi sorgulanmaya başlanmıştır. Bu da beraberinde yenilenebilir enerji, yeşil lojistik, yeşil pazarlama, dijital ekonomi gibi gelişmelere ışık tutmuştur. Bu çerçevede küresel rekabette öncü olmak isteyen ülkeler, endüstri 4.0 ile yeni ekonominin gereklerine ayak uydurmak amacıyla yeni dış ticaret politikalarının benimsenmesine, minimum enerji tüketiminin sağlanmasına, işgücü verimliliğinin artırılmasına ve bilgi iletişim teknolojilerine önem vermektedir. Bununla birlikte, insani gelişme, kurumsallaşma ve kadın işgücünün desteklenmesi de bu süreçte öne çıkan diğer önemli unsurlardır. Bu kapsamda kitap, yeni ekonomi ekseninde oluşan bileşenleri incelemekte ve özellikle küreselleşme sonrası döneme yoğunlaşmaktadır. Küreselleşme sonrası dönemin incelenmesinin temel nedeni, ülkelerin yapısal sorunlarının ve gelişmelerinin birbirini etkileme derecelerinin bu dönemle birlikte artmasıdır. Ayrıca bu alanda hâlihazırda geniş bir literatüre rastlanmamaktadır. Bu alandaki çalışmaların artması ve literatürdeki boşluğun doldurulması önemlidir. Kitaptaki her bir bölüm, alanında uzman akademisyenler tarafından ampirik analizlere ve/veya tanımlayıcı istatistiklere yer verilerek hazırlanmıştır.
Bu kitap yayıma hazırlanırken henüz dünyada koronavirüs (covid-19) adı duyulmamış ve dünya ekonomisinin geleceği bu denli tartışılır hâle gelmemişti. Şu anda görünen o ki dünya hâlihazırda sorguladığı ekonomi politikalarını yeniden bambaşka bir çerçeveden okumaya başlayacaktır. Endüstri 4.0'ın getirdiği yenilikler belki de insani gelişmeye, eşitsizliklerin giderilmesine, sağlığa ve eğitime
daha fazla yönlendirilecektir. Uluslararası ticaretin ve küreselleşmenin etkileri farklı şekillerde sorgulanacaktır. İster endüstri 4.0 ile birlikte gelen dönüşümler, ister salgın hastalıkların etkileri, ister ekonomi ve sağlık sisteminin eksikleri olsun dünya başka bir yöne doğru evriliyor. Umuyoruz ki bu kitap bu dönüşüm sürecinin sorgulanmasına, etkilerinin ve sonuçlarının tartışılmasına yardımcı olur.
Oya Aytemiz Seymen, Tamer Bolat Eser, uluslararası işletmecilik konusunu küresel bakış açısıyla incelemekte, bu konudaki yeni eğilim ve yaklaşımları içermektedir. Böylece işletme fonksiyonlarının genelde yapıldığı gibi birbirinden kopuk ayrı konular olarak ele alınması yerine belirli bir çıkış noktası etrafında odaklanmasına; konular arasında bağın daha iyi kurulması, yardımcı olmaktadır. Bu çerçevede çokuluslu işletmelerde yönetsel uygulamalar ve örgütsel davranış, insan kaynakları yönetimi, pazarlama ve halkla ilişkiler uygulamaları ve finansal küreselleşme konularındaki farklı bakış açıları ile çok uluslu işletmecilik ve küreselleşme alanına katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Recai Coşkun, Ali Taş, Umut Sanem Çitçi Bu kitap, Türkiye'de boşluğu hissedilen küreselleşme ve uluslararası işletmecilik alanında temel bir eser olmayı amaçlıyor. Kitabın tasarımında öncelikle lisans, lisansüstü öğrenciler ile uygulayıcıların beklentilerinin karşılanması arzu edildi. İçeriği oluşturulurken hem temel konulara yer verildi hem de alandaki güncel gelişmelere değinildi. Anlatımda akışı bozmadan metin içlerine gerçek hayattan alınmış okuma parçaları yerleştirildi. Kullanılan dilin açık ve anlaşılabilir olmasına titizlik gösterildi. Kitapta çeviri kokan cümlelerin yer almamasına dikkat edildi.
Kitapta bir yandan küresel gelişmelere dikkat çekilirken diğer yandan yerel ve Türkiye eksenli bir bakış açısı benimsendi. Yerel ve ulusal olan anlaşılmadan uluslararası ve küresel olanın anlaşılması mümkün değildir. Örnekler verilirken, gerçek hayattan uygulamalar tartışılırken Türkiye ile ilgili olanlara ağırlık verildi. Çünkü artık Türkiye birçok alanda uluslararası ve küresel ölçekte işletmeye ev sahipliği yapıyor. Dahası, çok sayıda Türk şirketi küresel ölçekte faaliyetlerde bulunuyor, dünya genelinde tanınıyor.
Kitabın; alanın gelişimine katkı sunması, öncülük etmesi ve muhataplarının dünyayı daha iyi okumalarına yardımcı olması umut edilmektedir.
Özkan Şahin Ekonomik krizler, gerek akademisyenler gerekse finans kuruluşları tarafından en çok incelenen finans konularının başında gelmektedir. 1980'lerden sonra sayısının ve etkisinin artmasına karşın ekonomik krizler yeni bir olgu değildir. Bununla birlikte dünya ekonomisi tarihsel olarak incelendiğinde ekonomik krizlerin nedenlerinde ve yapısında belirli dönemler itibariyle değişiklikler görülmektedir. Günümüze kadar yaşanan ekonomik krizleri; 17. ve 18. yüzyılda genellikle kıtlık veya savaşlar nedeniyle yaşanan ekonomik krizler, 19. yüzyıl sonrası ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde devletlerin uygulamış olduğu yanlış ekonomik politikalar veya müdahalede geç kalması sonucu oluşan spekülatif ataklar nedeniyle yaşanan krizler ve 1980 sonrası liberalleşmenin getirdiği finans piyasaları kaynaklı krizler olarak genel bir sınıflandırmaya tabi tutmak mümkündür.
Her ne sebeple olursa olsun ekonomik krizler; makro açıdan devlet ekonomisinde, mikro açıdan ise firmalar ve hane halkının ekonomik ve sosyal yapısında tahribata neden olmaktadır. Tarihsel süreçte yaşanan her krizin çıkış nedenleri birbirinden farklı olmakla birlikte genel anlamda krizlere karşı önlem almak adına krizlerin sebeplerini doğru olarak belirlemek büyük önem taşımaktadır.
Bu amaçla kaleme alınan bu kitap iki ana bölümden oluşmaktadır. Krizlerin genel yapısı ve tarihinin açıklandığı birinci bölümün; güncel olarak krizler üzerine yapılan çalışmalar da ikinci bölümün ana temalarını oluşturmaktadır.
Krizler konusunu anlamak ve yönünü görmek isteyen okurlara bir kaynak olması dileğiyle…
Ahmet Kaya, Aylin Akyol, Enes Uğur Tohum, Erol Tekin, Esra Erenler Tekmen, F. Nazlı Sayğan Yağız, Fatih Sinan Esen, Harun Türker Kara, Selçuk Yeke, Şükran Sırkıntıoğlu Yıldırım Bir örgütün başarısındaki en önemli faktör, sahip olduğu insan kaynağını etkin ve verimli kullanabilmesidir. Bu da ancak etkili bir liderlik ile mümkün olabilir. Demokratik, katılımcı, takım odaklı vb. olmak artık etkili liderliği tanımlamak için yeterli değildir. Günümüzün şartları; liderlerin öncelikle kendilerini yönetebilmesini, sonra öğrenmeye istekli olmalarını ve farklı alanlarda başarı gösterebilmelerini, teknolojiye uyum sağlayabilmelerini, farklı kültürlerle çalışabilmelerini ve daha birçok güncel özelliğe sahip olmalarını gerektirmektedir. Gereklilikler arttıkça da farklı liderlik türleri ortaya çıkmaktadır. Bu kitap da çağdaş örgütlere yön veren liderlik türlerini tanımları, özellikleri, boyutları ve stratejileri ile ele alarak okuyucusuna liderlikle ilgili farklı bakış açıları kazandırmayı amaçlamaktadır.
Ali Osman Kılıç, Edip Doğan, Emine Karakaplan Özer, Erman Kılınç, Ferhat Uğurlu, Fuat Korkmazer, İnan Kaynak, Kadir Aktaş, Mehmet Ali Türkmenoğlu, Metin Söylemez, Mevlüt Karadağ, Semih Soran Liderlerin her ne kadar önemli vasıfları olsa da gerek kişilik özellikleri gerekse de kişisel ihtirasları, hırsları veya egoları nedeniyle olumsuz davranışlar sergileyebileceği yıllarca literatürde göz ardı edilmiştir. Sanki liderlerin kötülük yapamayacağı veya kötü insanların lider olamayacağı gibi bir algı oluşmuş ve liderliğin hep olumlu yönüne odaklanılmıştır. Oysaki kitleleri peşinden sürükleme kabiliyetine sahip, yüksek sezgi, hızlı düşünüp karar verme, yüksek organize etme becerisine sahip bireyler de narsist, despot, pasif agresif, duygusal bağımlı, kibirli, paranoyak olabilmekte veya etik dışı davranabilmektedir. Bu eser, liderliğin nispeten geride kalmış veya değinilmeye çoğu zaman cesaret edilmemiş olan karanlık yönlerine odaklanmaktadır.
Kurtuluş Yılmaz Genç, Nihal Arıcan Kaygusuz, Şura Şahin, Okan Kekül, Hakan Sipahi, Mehmet Akif Kara, Muhammet Yüksel, Şerif Karahan, Ömer Faruk Korkmaz, Güven Karaman Liderlik, akademide ve akademi dışında anlamı ve içeriği en çok tartışılan kavramlardan biridir. “Yönetim” nasıl yaşamın her alanında var olan bir kavram ise, bütünleşik bir kavram olarak “liderlik” de gündelik yaşamın ve iş yaşamının bütün alanlarında kendisine yer bulan bir kavramdır. Yaşamın farklı alanları üzerinde doğrudan etkiye sahip liderlik uygulamalarının analizine dayalı olarak konunun değişik yönlerine odaklanan birçok yaklaşım ortaya çıkmıştır. Liderliğin; kültürle, psikolojiyle, sosyolojiyle, iletişimle, toplumsal cinsiyet rolleriyle de yakın bağları bulunmaktadır. Bu kapsamda, farklı boyutlarıyla liderlik kavramını ele alan bu kitabın yeni çalışmaları teşvik etmesi umut edilmektedir.
• Liderlik Kavramı - Kurtuluş Yılmaz Genç
• Liderlik ve Kültür - Şura Şahin
• Liderlik ve Motivasyon - Okan Kekül
• Liderlik ve İletişim - Muhammet Yüksel
• Toplumsal Cinsiyet ve Liderlik - Mehmet Akif Kara
• Liderlik, Kültür ve Toplumsal Yapı - Muhammet Yüksel
• Özellikler Yaklaşımı - Kurtuluş Yılmaz Genç
• Beceriler Yaklaşımı - Güven Karaman
• Lider-Üye Etkileşimi Yaklaşımı - Hakan Sipahi
• Karizmatik, Dönüşümsel ve Etkileşimsel Liderlik - Nihal Arıcan Kaygusuz
• Takım Liderliği - Mehmet Akif Kara
• Hizmetkâr Liderlik - Hakan Sipahi
• Etik Liderlik - Şerif Karahan
• Liderlikte Durumsallık Yaklaşımı - Ömer Faruk Korkmaz
• Yol-Amaç Teorisi - Okan Kekül
• Psikodinamik Liderlik Yaklaşımı - Şerif Karahan
• Otantik Liderlik - Şura Şahin
Salih Güney Liderlik konusu insanların toplu olarak yaşama geçmesi süreci kadar eski bir geçmişe sahiptir. Dünyada üzerinde en çok çalışılan, yazı yazılan ve araştırma yapılan bir konu olmasına rağmen, hala daha tam olarak anlaşılamamıştır. Bu nedenle gizemini korumakta ve korumaya da devam edecektir.
Bu kitabın yazım fikri uzun zamandan beri kafamı meşgul etmekteydi. Nedeni liderliğin bir ünite olarak algılanmasıydı. Ancak daha sonra düşüncelerimde değişmeler oldu. Yalnızca liderlik ünitesini alarak kitabın yazılması pek tatmin edici görünmüyordu. Bu nedenle liderliği yakından ilgilendiren konuların da kitaba eklenmesi gündeme geldi. Dolayısıyla karar verme süreci, kültürel yapı, kişilik, iletişim, motivasyon, stres ve ahlaki yapı gibi konular kitaba dahil edildi. Her ünitenin içinde liderlik ile ilgili genel değerlendirmeler yapıldı.
Dünyada sosyal, siyasal, ekonomik ve teknolojik alanda değişmeler ve gelişmeler baş döndürücü bir hızla gerçekleşmektedir. Böyle bir değişim ve gelişim sürecinde şirketlerin, kurumların ve toplumların bunun gerisinde kalmaması için bazı temel öğelere ihtiyaç vardır. Bunların başında liderlik gelmektedir. Çünkü ancak liderlik özelliklerine sahip olanlar kurumları ya da toplumları çağın gereklerine uygun olarak değişim ve gelişim sürecine dahil ederek istenilen refah seviyelerine ulaştırabilirler.
Kitap yönetim kademesine kendisini hazırlayanlarla, ön lisans, lisan, yüksek lisan ve doktora öğrencilerinin yararlanabileceği bir formatta yazıldı. Mümkün olduğunca dilini sade tutmaya çalıştık. Bütün bunlara rağmen mutlaka hatalar, eksiklikler görülecektir. Bu nedenle okuyucuların olumlu ya da olumsuz tüm eleştiri ya da önerilerini bekliyoruz.
Cemal Öztürk Yönetim Bilimi, zamanla, “İşletme Yönetimi” ve “Kamu Yönetimi” diye ayrılmışsa da son dönemde bu iki bilimin bazı açılardan yeniden birbirlerine yaklaştıkları gözlemlenmektedir. Bu bağlamda her iki yönetim için de elzem bir konu ve varılması hedeflenen bir olgu olarak “liderlik” Kamu Yönetiminde kendisini “Lider Yönetici” olarak açığa vurmaktadır.
Liderlik; son yıllarda içeride ve dışarıda, işletme yönetiminin yanında kamu yönetiminde, okullarda/okul dışında, merkezi ve yerel yöneticiler/önderler/liderler arasında, küreselleşen ve hızlı değişim ve gelişim içerisinde olan başta yönetim, çalışanlar, öğrenci ve akademisyenler, kendini kişisel olarak geliştirmek isteyenler olmak üzere hemen hemen herkeste ilgi ve merak uyandırmaktadır. Kitabımızın bu kişilere bilgi ve vizyon katkısında bulunacağı değerlendirilmektedir.
Kamu Yönetiminde lider yöneticiye ulaşma gayesine bir basamak olma hedefinde olan çalışmamızda: Örgüt ve Yönetim; Yetki, Güç, Otorite, Hiyerarşi ve Emir; Liderlik, Yönetici, Lider Yönetici, Kamuda Liderlik Önündeki Engeller başlıklı ana bölümler yer almaktadır.
Adil Çoruk, Ahmet İlhan, Ayhan Yalçınsoy, Ayşe Gökçen Kapusuz, Banu Özbucak Albar, Canan Çetin, Cenk Aksoy, Elvan Okutan, Emre Oruç, Esra Özkan Pir, Fadime Badur, Faruk Kerem Şentürk, Fatih Ferhat Çetinkaya, Fatma Korkmaz, Fatma Yılmaz, Gökhan Ofluoğlu, Habibe Akşit, Hakan Murat Arslan, Halil Aslan Kılıç, Halil Özcan Özdemir, İlknur Kumkale, Kadriye Ay, Mehmet Biçer, Meltem Akca, Meltem Yavuz, Meryem Derya Yeşiltaş, Murat Ak, Murat Bolelli, Murat Özpehlivan, Mübeyyen Tepe Küçükoğlu, Nazmiye Ülkü Pekkan, Olgun Irmak Çetin, Onur Başar Özbozkurt, Oya Korkmaz, Ozan Büyükyılmaz, Öznur Bozkurt, Öznur Yavan Temizkan, Sabahattin Çetin, Sağbetullah Meriç, Senem Nart, Serkan Naktiyok, Sibel Aydemir, Soner Dursun, Sümeyra Ceyhan, Yasemin Bilir Bu bilimsel kitapta; geçmişten günümüze liderlik kavramı, liderlik teorileri, liderlik tarzları, klasik liderlik tarzları, modern liderlik tarzları, postmodern liderlik tarzları, liderliğin yeni paradigmaları, değerler yönünde liderlik tarzları, destekleyici liderlik tarzları, insan odaklı liderlik tarzları, kaotik liderlik tarzları, negatif liderlik tarzları derli toplu, geniş bir şekilde gruplandırılarak paylaşılmaya çalışılmıştır. Kitap içeriği; Liderlik Kavramına Genel Bir Bakış, Liderlikle İlgili Temel Teoriler, Otokratik Liderlik, Demokratik Liderlik, Bürokratik Liderlik, Dönüşümcü Liderlik, Etkileşimci Liderlik, Karizmatik Liderlik, Durumsal Liderlik, Holistik (Bütünleştirici) Liderlik, Stratejik Liderlik, Vizyoner Liderlik, Öğretimsel Liderlik, Siyasi Liderlik, Girişimci Liderlik, Yenilikçi Liderlik, Kültürel Liderlik, Teknolojik Liderlik, Çift Yetenekli Liderlik, Kuantum Liderlik, Etik Liderlik, Manevi Liderlik, Otantik Liderlik, Koçluk Stili Liderlik, Mentorluk Tarzı Liderlik, Güçlendirici Liderlik, Takım Liderliği, Kolaylaştırıcı Liderlik, İlham Verici Liderlik, Hizmetkâr Liderlik, Empatik Liderlik, Paternalist (Babacan) Liderlik, Dağıtımcı Liderlik, Öz Liderlik, Kriz Liderliği, Adaptif Liderlik, Toksik Liderlik, Saldırgan Liderlik, Karanlık Liderlik, Yıkıcı Liderlik, Diktatör Liderlik, Narsistik Liderlik, Örneklerle Liderlik Becerileri ve Liderlik Tarzlarının İş Davranışlarına Etkisi olmak üzere 44 bölümden oluşmaktadır.
Celaleddin Serinkan Günümüzün yoğun rekabet ortamında işletmelerin ayakta kalabilmeleri oldukça zorlaşmıştır. Yöneticilerin uyguladıkları babadan kalma yöntemler artık yeterli olamamaktadır. Gerek ülkemizde gerekse de dünyada başarılı olmak isteyen tepe yöneticilerin uygulamak durumunda oldukları pek çok yeni yaklaşımlar ve teknikler bulunmaktadır. İşletmelerin başarısını arttıran yeni yönetim yaklaşımlarının iyi şekilde uygulanabilmesinin de temel koşulu Liderlik ve Motivasyon‘dur.
Bu kitapta, yöneticilere, eğitimcilere, öğrencilere ve bu konuyla ilgilenenlere yararlı olacak geleneksel ve modern Liderlik ve Motivasyon yaklaşımlarından bahsedilmektedir.
Seymour Lıpschutz, Marc Lars Lıpson, Mc Graw Hill Sınav Soruları mı Zor? Dersleri mi Kaçırdın?
Yeterli Zamanın mı Yok? Neyse ki sizin için Schaum Serisi var.
40 milyondan fazla öğrenci derslerde ve sınavlarda başarılı olmak için yardımcı olarak Schaum’a güvendi. Schaum, her konuda yüksek başarının ve daha hızlı öğrenmenin anahtarıdır. Her kitapta bütün konu bilgileri konuya göre kolay takip edilir bir şekilde verilir.
Ayrıca yüzlerce örnek, çözümlü problem ve uygulamalı alıştırma da edinirsiniz.
Bu Schaum kitabı size;
• Bilgilerinizi pekiştirmek için çözümlü 612 problem,
• Lineer cebirdeki bütün kavramların kısa ve öz açıklamalarını,
• Cebirsel sistemler, polinomlar ve matris uygulamalarıyla ilgili
en son gelişmeleri kapsayan güncel bilgileri verir.
Selminaz Adıgüzel İnsanların sınırsız ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışan teknoloji ve buluşlar hep bir ihtiyacın ürünüdür. Lojistik süreçlerin dijitalleşmesi, optimizasyonu, lojistik 4.0 (dijital lojistik) ismiyle bugün anılsa da insan ihtiyaçları bitmediği sürece, yenilikler insan yaşamını kolaylaştırmaya devam edecek, yeni teknolojiler yeni isimlerle yer alacak.
Lojistik 4.0; erişim kolaylığı, hızlı bilgi işleme ve güvenlik gibi içinde yaşadığımız çağda, gittikçe önemli hâle gelen konuları tek bir çatı altında gerçekleştiriyor. Dijital teknoloji, şirketlerin yeni ağlarla birbirine bağlanmasını, tedarik zincirlerini otomatikleştirmeyi ve ulaşımın daha seri hâle gelmesini sağlıyor. Oluşturulan bu yeni ağların temel bileşenleri ise akıllı paletler, RFİD teknolojisi, barkod sistemi, konteynerler, depo yönetim sistemleri ve sürücüsüz taşıma sistemleridir.
Lojistik 4.0, teknoloji donanımlı bir işyerinde daha verimli ve güvenilir şekilde malzeme akışını hızlandırıp şirketlerin müşteriyle ve tedarikçiler, üreticiler ve toptancılar, ortakla, iç ve dış paydaşları ile hızlı bir şekilde çalışmasına imkân sağlıyor. Optik sensörler vasıtasıyla hangi rotanın kullanılacağı ve şartlara göre hangi görevlerin öncelikli olarak yapılması gerektiğini belirleyen akıllı ulaşım sistemlerine olanak tanıyor.
Lojistik 4.0; sürücüsüz araçlar, akıllı limanlar, akıllı kamyonlar, vb gibi ulaşımla ilgili teknolojileri, nesnelerin interneti ile insan faktörüne duyulan ihtiyacı azaltıyor gibi görünse de nitelikli iş gücüne ihtiyaç, her geçen gün artıyor. Çağın meslekleri, yetenekleri, teknoloji ile birlikte değişiyor. Sensörler ve IoT sayesinde; sıcaklık, eğim, ışık yoğunluğu gibi çeşitli değerler hakkında raporlar oluşturulabiliyor ve böylece bu veriler doğrultusunda tedarik zincirindeki süreç ve ürünlerin durumu net bir şekilde gözlemleniyor. Bu sayede, hangi yollarda, hangi ürünlerde kalite sorunları yaşandığı tespit edilip elde edilen veriler sonucunda tedarik sürecinin daha verimli işlemesi, ışık yoğunluğu tekrar ayarlanabiliyor. 21. yüzyılın teknolojisi, “Lojistik 4.0”, akıllı telefonlarla, tabletlerle, bilgisayarlarla, hayatımızı daha hızlı hâle getirerek, küresel dünyayı küçük bir köy hâline getiriyor.
M. Hakan Keskin ‘LOJİSTİK EL KİTABI’ isimli bu çalışma, beş kitaptan oluşan [Türkçe ve İngilizce] olarak tasarlanmış bir projenin, Türkçe versiyonunun dördüncü basımıdır. Elinizdeki bu çalışma, sırası ile lojistiğin akademik boyutunun ele alındığı ‘Lojistiğin Yapısökümü’, lojistiğin tarihsel boyutunun verildiği ‘Lojistiğin Arka Planı’, küresel pazarın dikte ettiği çetin rekabet koşullarında var olabilmek ve para kazanabilmek için bilinmesi gereken işletme lojistiğinin detaylarından bahseden ‘Kazandıran Lojistik: TZY’, var olduklarından beri sıra dışı başarılara imza atmalarına rağmen, yabancı kaynaklarda yer bulamayan Türklerin lojistik operasyonlarının ele alındığı ‘Türklerde ve Türkiye’de Lojistik’, her geçen gün artan bir ivmeyle küreselleşen ve ulus sınırlarını aşan lojistiğin detaylarını veren ‘Uluslararası Lojistik’olmak üzere beşTürkçe kitaptan oluşmaktadır.
Bu basımın hazırlanması sürecinde, diğer dördüne göre daha kapsamlı olan ‘Kazandıran Lojistik: TZY’ isimli üçüncü kitabın hacminin bu çalışmanın içine alınamayacak kadar artması nedeniyle, söz konusu kitap, NOBEL AKADEMİK YAYINCILIK tarafından TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ’ başlığı ile ayrı bir kitap olarak yayınlanmıştır. El Kitabı ismi taşıyan çalışmada, lojistiğin en önemli bileşenlerinden birisi olan
tedarik zincirinden bir şekilde bahsedilmesi gerektiği düşünülerek, söz konusu kitaptaki bilgiler bu çalışmanın Üçüncü Bölümünde özetlenerek verilmiştir.
Kısaca ifade etmek gerekirse, ‘LOJİSTİK EL KİTABI’ isimli bu çalışma, TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ’ ile birbirini tamamlayan iki kitaptan oluşan, Türkiye özelinde, Türkçe ve İngilizce kaleme alınmış ders kitabı (textbook) ve temel kaynak niteliği taşıyan bir lojistik seti oluşturma projesinin bir parçasıdır. Tüm kitaplara, lojistik programlarında kullanılmak üzere [Bologna sürecine uygun 14 haftalık] bir ‘Ders
izlencesi’ (syllabus), her bölüm için hazırlanmış ‘Öğrenme Hedefleri’, ‘Araştırma ve Tartışma Konuları’ ile ‘Değerlendirme Soruları’ eklenmiştir. Ayrıca öğretim üyelerinin, ders anlatımlarında kolaylık sağlamak üzere hazırlanmış [PPT] yansılara ulaşmalarına imkân sağlanmıştır.
Adnan Eroğlu, Arzu Uğurlu Kara, Ayhan Demirci, Aziz Yurttaş, Burhan Atalık, Dilara Gökçen Akçay Paç, Gökçe Manavgat, Göksel Korkmaz, Güngör Karaca, Hakan Ömer Tunca, Hasan Boztoprak, Hüseyin Abuhanoğlu, İlkay Dinç Uyaroğlu, Kadir Aktaş, Karahan Kara, Kemal Eroğluer, Kenan Orçanlı, Levent Özdemir, Mehmet Ali Canbolat, Mehtap Çakmak Barsbay, Memduh Begenirbaş, Mevlüt Karadağ, Murat Görmen, Mustafa Bekmezci, Mustafa Kemal Topcu, Mustafa Polat, Nurgül İnan, Özkan Kantemir, Pınar Gürol, Rıza Bayrak, Rukiye Can Yalçın, Sercan Edinsel, Tolga Öz, Tuğrul Tekin Tunalılar, Volkan Ergül, Yalçın Tecimer, Yavuz Gazibey İnsanlığın yaşadığı her bir dönemin ruhu olduğu ve olayları şekillendirdiği ifade edilir. Buna zamanın ruhu denir. Zamanın ruhunun farkında olanlar, algılayanlar ve proaktif çözümler üretebilenler, mevcut ve gelecekteki sorunları çözmeye herkesten daha yakın olurken zamanın ruhunu yakalayamayanlar, geride kalır ve yok olurlar.
21'inci yüzyılda zamanın ruhu yoğunlukla “hız”, “ağ”, “teknoloji” ve “akış” kelimeleriyle ifade edilmektedir. Herşey teknolojiden nasibini almakta ve bir yerden bir yere hızla ve ağlar vasıtasıyla akmaktadır. Bir yerden bir yere akan sadece bilgi, ürün, hizmet veya para değildir; değerler ve insanlar bile zamanın ruhuna uygun olarak bir yerden diğerine akış hâlindedirler.
Bir mal ya da hizmetin üretilen yerden ihtiyaç olan yere akışı olarak tanımlanan lojistik akış sürecinde sadece insanların ihtiyaçları karşılanmakla kalınmamakta aynı zamanda ciddi anlamda istihdam da sağlanmaktadır. Lojistik endüstrisi çevresel koşullardan daha fazla etkilenmekte ve geliştirdiği devrim niteliğindeki yöntem, teknik ve usullerle dünyanın maruz kaldığı bu küresel akışı yönetmeye çalışmaktadır. Küresel akışın yönetilmesi sürecinde müşterilerin gereksinimleri de sürekli değişiklik göstermekte ve bu değişimi yönetebilmek için daha fazla uzgörü yeteneği ve çalışmaları gerektirmektedir.
Lojistik alandaki artan uzgörü ihtiyacını karşılamak amacıyla alanında uzman otuz beş bilim insanı bir araya gelmiş, disiplinlerarası ve farklı uzmanlık bakış açıları ile lojistiğin geleceğine ilişkin uzgörülerini Türk iş dünyası, lojistik sektörü profesyonelleri, akademisyenler, lojistik alanında öğrenim gören öğrenciler ve konuyla ilgili tüm insanlarla paylaşmak amacıyla “Lojistik Gelecek” adlı kitabı kaleme almışlardır. Eser dört kısım ve yirmi dokuz bölümden oluşmaktadır.
Bu eser, pandemi döneminde yurdumuz insanlarının ihtiyaçlarını karşılamak için zaman mevhumu gözetmeden ve canlarını ortaya koyarak emek sarf eden hayatta olan ve olmayan tüm sağlık ve lojistik çalışanlarına ithaf edilmiştir.
Mahmut Nevfel Elgün Bu kitap, son otuz yıldır sanayide görülen hızlı gelişmelerin beraberinde ham madde, yarı ve tam mamul ürün ve stoklarının akışını hızlandırıp geliştirmekte olan lojistik sektörünün global çapta büyümesini ve ülkemizin sosyokonomik durumuna etkisini konu almaktadır. Gelişmekte ve büyümekte olan lojistik sektörü, gerekli alt yapıya sahip olamadığı ve eksikliklerini tamamlayamadığı takdirde büyük emtia akışını kontrol etmekte zorlanmaktadır. Bu çalışmada gelişen, büyüyen ve sayılarının artması beklenen lojistik merkezlerinin işlem akışını kontrol etmeyi kolaylaştırmak için coğrafi açıdan konumlandırılmaları ve global anlamda donatılmaları açısından çeşitli alternatif çözümler üzerinde durulmuş ve bazı öneriler geliştirilmiştir. Bu kapsamda, Türkiye'de lojistik köylerin kuruluş yerlerinin belirlenmesi için bir model önerilerek uygulanmış, kuzey güney lojistik hattında bulunan yedi şehir için bir model denenmiş, sonuçları tablolar halinde sunularak tartışılmıştır. "Delphi Uzmanlık Uygulamalarıyla" yürütülen "Çok Kriterli Ağırlıklandırma" tekniği, ele alınan lokasyonların özelliklerini ve lojistik potansiyellerini ortaya koymada kabul edilebilir ve kıyaslanabilir bir model uygulaması olabileceği kanısına varılmıştır. Uluslararası anlamda lojistik köy uygulamaları göz önüne alınarak, Türkiye'nin durumu hakkında tespitler yapılmış, işleyen gelişme sürecinin güçlü ve zayıf yanları belirtilip, tartışılmıştır. Ülkemiz adına yaptığımız karşılaştırmada Mersin, Konya, Bilecik ve Eskişehir illeri öne çıkmış, Mersin'in uluslararası, diğerlerinin ise yerel lojistik fonksiyonelliği açısından daha uygun olduğu anlaşılmıştır. Bulgular ve ekonomik veriler sezgisel değerlendirmelere tabi tutulduğunda lojistik köylerin, ülkemiz için çok önemli ekonomik aktörler olduğu, mevcutların acilen geliştirilmesi, hatta ulusal ve uluslararası işlevde sayılarının arttırılması, söz konusu metodun ise yeni lojistik merkezlerin seçiminde güvenle kullanılabileceği kanaatine varılmıştır.
İhsan Aktaş Günümüzde uluslararası ticaretin daha verimli ve etkin yönetimini amaçlayan, küresel ticaretin kolaylaştırılması sistemi bir seçenekten çok bir zorunluluk hâline gelmiştir. Küresel ticaretin kolaylaştırılması, uluslararası ticaret işlemlerinde yaşanan prosedürlerin basitleştirilmesi, gümrük tarifelerinin düzenlenmesi, altyapı hizmet ve kalitesinin geliştirilmesi, mülkiyet haklarının korunması ve kamu kurumlarının sorgulanabilirliği gibi pek çok bileşenin gelişmesine bağlı olan bir sistemdir.
Bu kitapta; Dünya Bankası tarafından yayınlanan Lojistik Performans Endeksi ile Heritage Vakfı tarafından yayınlanan Ekonomik Özgürlük Endeksi verilerinin, küresel ticareti kolaylaştırmaya etkisini inceleyerek konunun yalnızca lojistik bakımından ya da yalnızca ekonomik özgürlük bakımından değerlendirilemeyecek nitelikte olduğunu, konunun bütünleyici yaklaşımla incelenmesi ve buna göre bir strateji geliştirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Kitap bu hâli ile küresel ticaretin kolaylaştırılması ve uluslararası ticaret hacminin arttırılması için uygulanması gereken konuları geniş bir perspektiften ele alarak iş dünyası, bilim ve akademik literatüre fayda sağlamayı amaçlamıştır.
M. Hakan KESKİN Elinizdeki kitap lojistikle ilgili tüm argümanlara değinen bir el kitabı olmayı hedeflemiştir.
Lojistik kavramının, geçmişi, değişimi ve bugün geldiği nokta ele alınmıştır.
Geçmişteki ve günümüzdeki önemli lojistik operasyonlardan seçilen örneklerle zenginleştirilmiştir.
Küreselleşme sürecinde belirleyici aktörlerin lojistik ile ilgili istatistikleri dikkate alınarak, lojistiğin geleceği ile ilgili bölgesel ve küresel değerlendirmeler ve öneriler yapılmıştır.
M. Oktay Alnıak Güvenli, hızlı, dakik, ucuz ve dengeli bir ulaştırma sisteminin oluşturulması ve sürdürülmesi ulaştırma politikalarının önceliğidir. Ulaştırma ve lojistik politikaları bu ihtiyaçlara göre şekillenmektedir. Ayrıca, serbestleştirme (liberalization), uyumlaştırma (harmonization), yasal-kurumsal serbestleştirme (deregulation) ve özelleştirme (privatization) kavramlarıyla özetlenebilecek birbiriyle ilişkili uygulamalar yeni politikaların kapsamındadır. Bu konularda dünyada uyum birliğine gidildiği görülmektedir.
Lojistik hizmetlerde taktik, teknik, idari konularda çağın gereği tedbirlerin alınması; Cumhuriyetin sağladığı güven ile alt yapı ve sinyalizasyon hizmetlerinin esaslı bir şekilde geliştirilmesi, karayolu, demir yolu, deniz yolu, hava yolu ulaştırma hizmetlerinin, filolarının ve ulaşım ağlarının hız, kalite ve güvenlik bağlamında modernizasyonu önem kazanmıştır. Bu konularda yazılım, donanım ve yetişmiş insan gücü ile başarı sağlanabilir.
Lojistik uygulamaların yasal çerçevesini belirleyen ulusal ve uluslararası sözleşmelerin (konvansiyon), kanunların, yönetmeliklerin, örnek olayların ve makalelerin yer aldığı bu kitabın; lojistik sektöründe çalışanlara, akademisyenlere ve öğrencilere faydalı olacağı değerlendirilmektedir. Bu kitabın hazırlanmasına katkı sağlayanların, ülkemizin lojistik sektöründe başarılı bir ekip oluşturduğu düşünülmektedir. Bu duygularımızla kitabın hazırlanmasına emeği geçenlere ve kitaba ilgi gösteren okurlarımıza teşekkür ederiz.
Ramazan Erturgut Bu eser, yazarın lojistik alanında yaklaşık 21 yıllık çalışma deneyimi yanında yurtdışında bulunduğu süre zarfında yaptığı araştırmalar sonucu ortaya çıkan, kıvamlı bir bilgi birikimini ortaya koymayı amaçlamıştır. Kitapta, Lojistik ve Tedarik Zinciri Yönetimi ile ilgili kavram, ilke ve karakteristikler, sistematik bir akışla sunulmuştur. Bununla birlikte, Lojistik ve Tedarik Zinciri Yönetiminin yol alımını etkileyen güncel konular ile araştırmalara yön veren yeni eğilimlerin sınıflandırılmasına ilgi duyulmuştur. Bu kitap ayrıca bilimsel bir disiplin olarak Lojistik ve Tedarik Zinciri Yönetiminin diğer disiplinler ile ilişkilerini, çoğunluğu bu alanda önde gelen bilimsel dergilerden yapılan atıflar ile destekleyerek sınıflandırmakta, bu suretle ulusal yazında eksikliği hissedilen bir boşluğu doldurmaya katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Kitap muhteviyatında, işletme ve kurum ölçeğindeki lojistik faaliyetler, kapsamlı bir içerik ile sunulmuş, ayrıca global normlu lojistik yönetimi, lojistik strateji, lojistik performans yönetimi, lojistik eğitimi, lojistik ve tedarik zincirinin yapısal problemleri ile Türkiye'de Lojistik Yönetimi konuları ayrı birer bölüm olarak ele alınmıştır. Çalışmada ayrıca, konu ile ilgilenenlerin istifadesine sunulmak üzere her iki alanda da temel terimleri içeren, “Açıklamalı Lojistik ve Uluslararası Ticaret Terimleri Sözlüğü” ile “Incoterms 2010” eklentilerine yer verilmiştir. Bu yönüyle eserin, Lojistik ve Tedarik Zinciri Yönetimi ile ilişkili, eğiten ve eğitilenler ile alandaki bilimci ve uygulamacılar için de kaynak bir eser olabileceği değerlendirilmektedir.
Bu kitabın yazımı sırasında yazar, TÜBİTAK tarafından BİDEP 2219 Programı kapsamında desteklenmiştir.
A. Zafer Acar, A. Murat Köseoğlu Tedarik zinciri içindeki ürün hareketleri günümüzde hem işletmeler açısından hem de ülkelerin ticaret hacmi açısından oldukça hayati bir öneme sahiptir. Bu öneminin yanında tedarik zinciri kavramını kavrayabilmek ve akademik açıdan inceleyebilmek için çok disiplinli bir bakış açısına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çok yönlülük şüphesiz literatürdeki yayınlara da yansımaktadır. Ancak zaman zaman özellikle lojistik kavramları ile birbirine karıştırıldığı görülmektedir.
Bu kitap ise lojistiği tedarik zincirinin bir parçası olarak ele almaktadır. Bu çerçevede konular lojistik yönetiminden tedarik zincirine doğru hem lojistik hem de tedarik zinciri yönetimi sürecinin temel fonksiyonlarını içermektedir. Kitabın planı birçok yazar ve akademisyen tarafından büyük bir kabul görmüş olan Tedarik Zincir Operasyonları Referans Modeli'ne (SCOR) dayanmaktadır. SCOR modeline bağlı olarak kitap altı temel kısıma ayrılmıştır. Birinci kısım, lojistik ve tedarik zinciri yönetimi kavramlarını ve birbirleriyle olan ilişkilerini içermektedir. İkinci kısım, planlama; üçüncü kısım, tedarik ve satın alma; dördüncü kısım, üretim operasyonları; beşinci kısım, dağıtım konularına ayrılmıştır. Son bölüm ise alanda gündemde bulunan diğer önemli konulara ayrılmıştır.
Volkan Demir İşletmelerin lojistik hizmetlere talepleri gün geçtikçe artmakta, bu da işletmeleri lojistik faaliyetlerin maliyetlerinin hesaplanması ve yönetimi konusunda girişimlerde bulunmaya itmektedir. Girişimler uyarınca gerçekleşen lojistik yönetim sistemi uygulamalarında mamul aşamasından tüketim noktasına kadar planlama, yönetim, uygulama ve etkinlik kontrolü süreçlerinde bütünlük sağlanmaya çalışılmaktadır. Faaliyet tabanlı maliyetleme ile de bütünleştirici lojistik süreçlerinin performansı ve maliyetleri daha sağlıklı ölçülerek yönetimin karar verme fonksiyonuna katkıda bulunulmaktadır.


Lojistik Yönetim Sisteminde Maliyet Hesaplaması kitabı da bu kapsamda, lojistik yönetim sisteminin faaliyetlerini esas alarak faaliyet tabanlı maliyetleme modeli kurmaya çalışmaktadır. Bu doğrultuda çalışma; lojistik ile ilgili kavramsal açıklamalar, lojistik sistemi, tam zamanında üretim-yönetim felsefesi-kurumsal kaynak planlaması ve lojistik bağıntısı, lojistik yönetim sistemi maliyetlerinin hesaplanmasında faaliyet tabanlı maliyetleme ve son olarak da lojistik maliyetlerinin hesaplanmasına ilişkin uygulama başlıklarından oluşmaktadır. Konu ile ilgilenen herkese yarar sağlayacaktır.
Candide Çulhaloğlu Uludağ, Filiz Mutlu Yıldırım, Gizem Temelcan, Gonca Reyhan Akkartal, Hülya Başeğmez, Osman Özdemir, Tutku Tuncalı Yaman Küreselleşen dünya ekonomisinde her geçen gün önemi artan lojistik ve ilişkili aktiviteler, hayatın her alanını kapsadığı gibi disiplinler arası entegrasyonunu da her geçen gün arttırmaktadır. Firmaların yönetsel ve finansal anlamda rekabet avantajı sağlamasında anahtar bir rolü olan lojistik ile küresel ticarette uygulanan aktiviteler hayatın her alanını kapsayan bütün disiplinlerle doğrudan veya dolaylı olarak ilgilidir. Lojistik sektörüne yönelen ilgi, 2019 sonunda başlayan küresel salgının tüm dünyada kendini hissettirmesiyle hızlı bir yükseliş trendi yakalamayı başarmıştır.
Lojistiğin yönetim, pazarlama, bilgi teknolojileri, optimizasyon, bulanık mantık ve karar teknikleri gibi farklı alanlarla ilgisini teorik ve uygulamalı olarak ele aldığımız bu kitapta İşletmecilik Açısından Sürdürülebilirlik, Lojistik Operasyonlarda Uygulanan Güncel Bilgi Teknolojileri, Pazarlama Lojistiği, Lojistik Sistemlerde Optimizasyon Teknikleri, Çok Kriterli Karar Yöntemlerinin Lojistik Yönetimindeki Yeri, Bulanık Yaklaşımın Lojistikte Kullanımı ve son olarak Lojistik Yönetiminde Moora Tabanlı Kurumsal Sürdürülebilirlik Yaklaşımı ile Yeşil Tedarikçilerin Seçimi konu başlıkları ele alınmıştır.
Güncel bir bakış açısıyla hazırlanan bu kitabın alanda çalışan akademisyenlere, öğrencilerimize ve konu ile ilgili yeni yaklaşımları takip etmek isteyen tüm okurlarımıza ışık tutacağını umuyoruz.
Ahmet Alper Sayın, Alper Gedik, Emel Gelmez, Gokhan Akandere, Hande Eren, Huseyin Kocarslan, Kemal Kamacı, Mehtap Ozturk, Muammer Zerenler, Nurcan Deniz, Oğuzhan Yavuz, Resul Ozturk, Safa Kulahlı, Seda Hezer, Vural Cağlıyan, Yakup Kara, Yelda İnanc Hoş, Yuksel Değirmencioğlu Demiralay Günümüz dünyasında teknolojideki gelişim ile birlikte rekabetin şiddetlenmesi bütün işletme süreçlerinde dönüşüme neden olmuştur. Bu süreçte işletmelerin faaliyetlerini gerçekleştirirken lojistik süreçlerde başarılı olmaları giderek önemini artırmaktadır. Birçok sektörle karşılaştırıldığında lojistik sektörü çok daha dinamik bir yapıya sahip olduğundan işletmeler tarafından rekabet üstünlüğü sağlamak amacıyla yeni stratejiler geliştirmeyi zorunlu kılmaktadır. Özellikle son yıllarda lojistik sektöründeki değişimler modern dünyayla sektörü uyumlu hâle getirmeye zorlamaktadır. Buradan hareketle çevreye duyarlı üretim sistemleri, sürdürülebilirlik, teknolojik gelişimler, e-ticaretteki dönüşümler, toplumsal fayda gibi kavramlar lojistik sektörü açısından üzerinde durulması gereken konular olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu kitap, lojistikte güncel konuların detaylı bir şekilde incelenmesi amacıyla hazırlanmıştır. Bu kapsamda çalışmamızda “Akıllı Lojistik”, “Lojistikte Açıklanabilir Yapay Zekâ”, “Omni Kanal Lojistik”, “Otonom Lojistik”, “Supergrid Lojistik”, “Paylaşım Ekonomisi Lojistiği”, “Adil ve Sorumlu Lojistik”, “Yenilenebilir Enerji Lojistiği”, “Helal Lojistik”, “Soğuk Zincir Lojistiği”, “Yeşil Lojistik”, “Şehir Lojistiği” ve “Afet Lojistiği” konu başlıkları kavramsal açıdan detaylı bir şekilde incelenmiştir.
Hasan Özgür Yarmalı Lojistik, günümüz dünyasında popülaritesini git gide artırmaktadır. Gerek iş dünyası gerekse üniversiteler, bu alana hiç yadsınamayacak şekilde yatırımlar yapmaktadır. Özellikle ülkemizde son 10 yıl içinde lojistik ile ilgili birçok önemli gelişme yaşanmaktadır. Artık taşımacılık firmaları kendilerini lojistik firması olarak adlandırmakta, “Dış Ticaret Müdürleri” kartvizitlerini “Lojistik Müdürü” olarak değiştirmekte, üniversiteler de lojistik bölümleri açmaktadır. Seminerler, konferanslar, paneller düzenlenmekte; kitaplar, makaleler yazılmakta, tezler hazırlanmakta, çalışmalar yapılmaktadır. Ancak bu yapılanların hepsi; mevzuat, operasyonel süreçler gibi konularda olmaktadır.
Üniversitede ilgili bölümlerde okuyan öğrencilerin, sektörde çalışan ve bu sektörde pazarlama konusunda kariyer hedefleyenlerin rehber olarak kullanması amacıyla oluşturulan eserde, her lojistik pazarlamacısının bilmesi gereken lojistik, pazarlama ve uluslararası ticaret konularına ilişkin temel bilgilere dikkat çekilmektedir. Esas itibariyle üzerinde durulan noktalar ise “lojistik pazarlamacısında olması gereken özellikler” ve “lojistikte pazarlama için yapılması gerekenler”dir. Ek'ler kısmında ise, lojistik sektöründe bulundukları konum itibariyle işin ehli olan değerli meslek adamlarının görüşleri yer almaktadır.
Ezgi Karataş Yücel Teknolojinin hızlı gelişimi ve beraberinde küreselleşmenin bir sonucu olarak tüketicilere sunulan ürünler sürekli olarak değişmektedir. Bu çeşitlilik ile beraber, içinde bulundukları toplumun da etkisi altında kalan tüketicilerin bir satın alma karar sürecine girdiklerinde toplum içinde saygınlık kazanma isteği, prestij elde etme isteği, diğer tüketicilerden farklı görülme isteği, bir gruba dâhil olma isteği gibi pek çok nedenle satın alımlarında lükse yönelme eğilimleri olduğu bilinmektedir. Tüketicilerin bu eğilimlerinin yalnızca kendileri için satın aldıkları ürünlerde değil birer ebeveyn olarak satın aldıkları ürünlerde de tüm satın alma kararını ve satın alma sürecini etkileyip etkilemediği giderek artan bir şekilde merak uyandırmaktadır.
Bu meraktan yola çıkarak hazırlanan bu kitap, üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde tüketim ve eğilim kavramları ele alınmakta, ikinci bölümde bu kavramlar lüks tüketim ve lüks tüketim eğilimi olarak detaylandırılmaktadır. Üçüncü bölümde ise ebeveynlerin çocuklarına yönelik satın alımlarında lüks tüketim eğilimleri üzerine yürütülen alan araştırmasına yer verilmektedir. Bu kitabın; tüketim, tüketici davranışları ve özellikle lüks tüketim alanında çalışan akademisyenlere, lüks ürün üretimi yapan işletmelere ve giderek artan alışveriş yapma tutkusu içerisinde bulunan ve kendilerini ifade etme şekli olarak lükse eğilim gösteren tüketicilere, özellikle de ebeveynlere hem keyifli bir okuma fırsatı hem de akademik açıdan kazanım elde etme şansı sunacağı düşünülmektedir.