İşletme ve İktisadi Bilimler \ 17-35
Ali Kahramanoğlu, Ali Kemal Çelik, Aygül Anavatan, Aygül Arslan, Bahar İslamoğlu, Bahar Türk, Burcu Yaman Selçi, Cansu Öksüz Karademir, Gizem Geçgil, Mehmet Tahir Dursun, Mükrime Öksüz Demirgubuz, Özge Elmas Günaydın, Seher Argun, Selin Ögel Aydın, Sevtap Ünal, Tuğba Yıldız, Yasemin Bozkurt Yaşamlarımızın bir penceresinden değişen iklim şartları, bozulan biyoçeşitlilik, ekosistemlerdeki kayıplar ve bunlarla mücadele için gösterilen çabaları görürken diğer penceresinden teknolojinin ve yapay zekânın yükselişini, daha fazla tükettirmek için uygulanan stratejileri ve tüm gerçeği bilmezden gelerek çılgınca tüketmeye devam eden insanı izliyoruz. Dolayısıyla birçok şeyde olduğu gibi sürdürülebilirlik konusunda da tek bir gerçeklik olmayabileceği farkındalığını yaşıyoruz.
Bu farkındalık bizleri, postmodern olarak tanımlanan toplumların, işletmelerin, sektör ve birimlerin çevresel farkındalığa sahip olmakla birlikte sürdürülebilir olmayan faaliyetlerine de devam edebileceği gerçeği ile yüzleştiriyor. Aynı sistem içinde bir yandan geri dönüşüm faaliyeti yürürken diğer yandan doğaya karbon saldığını bilindiğini hâlde motorlu araç kullanımı devam ediyor. Çünkü hayat tüm bu karşıt yönleriyle bir bütün olarak yaşanıyor. Zıtlıkların birlikteliği kuramı olarak ele alınan bu durum, sürdürülebilirliğin de insan kararları kadar karmaşık ve vazgeçilemez bir sistem olduğunu ortaya koyuyor. Karmaşıklığın içinde yolumuzu görmek ise iyi ve kötü yanlarımızı aynı anda kabullenerek iyinin yükselmesi için gayret göstermeye kalıyor.
Muzaffer Kahveci, Ekrem Tuşat, Serkan Doğanalp Yeryüzü, uzay ve evrene ait araştırmalar, insanlık tarihi kadar eski bir konudur. Yeryüzünün şekil, boyut ve hareketlerinin belirlenebilmesi, uzay ve evrene ait işleyişin anlaşılabilmesi için yeryüzü, yıldız ve gök cisimlerine pek çok gözlem yapılmış, teori geliştirilmiş ve araştırmalar ortaya konmuştur. Astronomi, uzay ve jeodezi çalışmaları, derin köklere sahip geçmiş çalışmalar yanında gelecekte de insanlığın ihtiyaç duyacağı pek çok konu, kavram ve araştırmayı içermektedir. Jeodezi; yersel ve uydu tekniklerini kullanarak doğrultu, uzunluk, yükseklik, zaman ve gravite gibi temel ölçülerle Yeryüzünün şeklinin, boyutlarının ve gravite alanı ile bunların zamana bağlı değişimlerinin belirlenmesi bilimidir. Günümüz jeodezi bilimi, matematik, bilgisayar bilimleri, elektronik ve astrometri gibi diğer bilim dallarından yoğun bir şekilde yararlanmaktadır.
Ulusal ve uluslararası ağların geliştirilmesi ve kullanılması için jeodezik koordinat sistemi (datum) tanımına ihtiyaç duyulmaktadır. Datum belirleme işlevi, yapılan birçok jeodezik çalışmanın bir arada değerlendirilmesiyle en yüksek doğruluk ve güvenirlikte kullanıcılara sunulmaktadır. Bunun yanında birçok jeodezik ölçüm ve hesaplama tekniği, günümüz uzay araştırmalarında ve diğer gök cisimlerinin incelenmesinde etkin bir biçimde kullanılmaktadır. Haritacılık mesleğindeki temel kullanım alanlarına ilave olarak örneğin mekânsal bilgi sistemi kurulmasına altlık ve girdi oluşturan bir jeodezik koordinat sistemi, bireysel ve kurumsal kullanıcılar ile karar vericilere önemli katkılar sunmaktadır. Dolayısıyla, uluslararası standartlar çerçevesinde oluşturulacak bir jeodezik koordinat sistemi, başta haritacılık olmak üzere tüm altyapı ve uzay çalışmalarında önemli bir araçtır.
Bu eserde, jeodezik koordinat sistemlerindeki geleneksel ve modern yaklaşımların bir çatı altında ele alınarak okuyucuya sunulması amaçlanmıştır. Konular anlatılırken geleneksel jeodezi ile uydu (uzay) jeodezisi arasındaki bağlantıların açık ve anlaşılabilir şekilde kurulmasına da özel önem verilmiştir. Konuların teorik esaslarının yanında uygulamalı örnek soru çözümleri ile de okuyuculara daha anlaşılır ve faydalı olması hedeflenmiştir. Kitap; araştırmacılar, akademisyenler, harita (geomatik) mühendisliği öğrencileri ve meslek profesyonellerinin yanında yeryüzünde veya uzayda koordinat sistemlerine dayalı çalışmalar yürütmekte olan tüm disiplinler için temel bir kaynak olarak hazırlanmış ve okuyucuların hizmetine sunulmuştur.
Behlül Ersoy, Nurullah Uçkun Gelişmekte olan ekonomilerin bankacılık sektörü, bu ülkelerin finansal sistemlerinin de taşıyıcısı konumundadır. Bunun için uzak geçmişimizden günümüze doğru gelindiğinde küreselleşmenin etkisiyle daha sıklaşan ve tahribat gücü artan finansal krizlerin arkasında bankacılık sektörünün olması bir tesadüf değildir. Benzer krizlerin ortaya çıkmasını engellemek ve mikro düzeyde ilgili ülkelerin, makro düzeyde de küresel ekonominin sağlıklı bir büyümeyi yakalayabilmesi için bankacılık sektörünün performans ve kârlılığı çok önemlidir. Bunun yanında güçlü ve etkin bir bankacılık sektörü, finansal piyasaları derinleştirerek jeopolitik ve stratejik yatırımların artmasını da sağlamaktadır. Bu noktada bankacılık sektörü ayrıca ülkelerin politik güçlerini de besleyen en önemli sektörlerden biridir.
Bu kitapta, öncelikle jeopolitik risklerin banka performansı ve kârlılık göstergelerinden net faiz marjı üzerindeki etkisi değerlendirilmektedir. Böylece özellikle gelişmekte olan ülkelerde yönetilmesi çok zor olan banka net faiz marjları için başta banka yöneticileri olmak üzere diğer paydaşlara da karar verme aşamasında yardımcı olunması amaçlanmaktadır. Ayrıca kitapta incelemeye dâhil edilen ülkeler, ABD kumandasındaki Batı Bloğu karşısında hızla yükselen BRICS ekonomileri ve Türkiye'dir. Bu bağlamda kitabın ikincil amacı, jeopolitik teoriler ve modern tezler dikkate alınarak güncel bankacılık ve makroekonomik göstergeler ışığında BRICS ekonomilerinin ve Türkiye'nin dünyada yeni bir jeopolitik, stratejik ve ekonomik ağırlık merkezi olma olasılığını tartışmaya açmaktır.
Ayten Nahide Korkmaz, Serdar Budak İnsanlığın tarih sayfasında yer aldığı günden itibaren kadın ve erkek bir arada yaşamdaki rollerini belirlemeye çalışmaktadır. Çoğu zaman kadının konumunu alaşağı etmeye çalışan toplumsal normlar erkeği güçlü hale getirmiş, bu iki cinsin eşitliğinin yok olmasına neden olmuştur. Kadının ve emeğinin yok sayılması günümüze kadar süregelmiş, Mustafa Kemal ATATÜRK'ün kazandırdığı haklar ile Türk kadınlarını şanslı kılınmıştır. Bu çalışmada kadın emeğinin evrimsel süreci, toplumsal cinsiyet ve feminizm kavramları anlatılmıştır. Ekonomide kadının konumu tartışılmaya çalışılarak kadın kalkınma ile emek ekseninde bankacılık özelinde incelenmiştir. Ayrıca eserin bir bölümünde de belki de araştırmacılar için önem arz eden literatür araştırması kısmına geçilmiştir. Sözü edilen çalışmalar ulusal ve uluslararası makale(ler), tez(ler), bildiri(ler) ve rapor(lar) kategorilerinde yazar(lar), gözlem yeri (ulusal-uluslararası), kullanılan yöntem, değişkenler ve varılan sonuçlar kısımları ile sunulmaya çalışılmıştır. Eserin yazılış amacı kadın emeği ile ekonominin temel sektörel kalemlerinden olan banka karlılığı arasında bir ilişkinin olup olmadığı sorusuna yanıt aramaktır.
Arif Behiç Özcan, Bilge Afşar, Birol Büyükdoğan, Burcu Doğanalp, Burcu Güvenek, Demet Şefika Mangır, Ebru Ertürk, H. Tuğba Eroğlu, Hayriye Sağır, Serpil Ağcakaya, Süleyman Öğrekçi, Yasin Avcı, Yusuf Çınar Kadın emektir, hem evde sorumluluk yüklenir hem iş yerinde. Eştir, annedir, ailedir; çalışandır, üretime katkı sağlar; girişimcidir; aş verir, ekmek verir. Kadın olmak zordur… İş yaşamındaki ve özel hayattaki sorumlulukların eş zamanlı yerine getirilmesi ağır bir yük getirir omuzlarına… Kadının iş yaşamında hâlâ istenilen düzeyde temsil edilebildiğini söylemek mümkün değildir. Nüfusun yaklaşık yarısını oluşturmasına rağmen, ülkemiz açısından kadının iş gücüne katılım oranının erkeğinki ile karşılaştırıldığında oldukça düşük olduğunu ifade edebiliriz. Aslında belli bir dönem çeşitli nedenlerle sadece evde oturan, çocuk yapan ve hizmet eden Türk kadını, şu anda örnek alınan Avrupalı kadından çok daha önce seçme seçilme hakkı başta olmak üzere daha birçok hakka sahip olmuştur. Fakat uygulamada sahip olduğu hakların çoğunu etkin biçimde kullanamadığı görülmektedir. Bu durumun temelinde toplumda yerleşmiş basmakalıp yargılar etkili olmaktadır.
Birçok konu disiplinler arası bakış açısını gerektirmektedir. Bu çok yönlü görüş; konuyu derinlemesine irdeleme, anlama ve daha nitelikli çözümler bulabilme açısından oldukça yararlı olmaktadır. Bu çalışma ile amaçlanan “kadın girişimciliği” konusuna farklı pencerelerden bakabilmek; bu bağlamda da işletme, iktisat, felsefe, halkla ilişkiler, kamu yönetimi, maliye, uluslararası ilişkiler disiplinlerinden değerli akademisyenlerin kendi uzmanlık alanlarına dayanarak hazırladıkları çalışmalarla literatüre bir nebze de olsa katkı yapmaktır.

Gözde Genç “Başka bir ekonomi mümkün.” söylemi, kapitalizme alternatif yeni yol arayışları ile pekişmekte ve yeni alternatif ekonomi modelleri ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada, bu modeller tanımlanmakta ve örneklendirilmektedir. Alternatif ekonomi modellerinden birisi olan sosyal ve dayanışma ekonomileri ise sosyal girişimleri uygulamada bir araç olarak görülmektedir.
Sosyal girişimler farklı biçimlerde örgütlenmektedir. Bunlardan birisi de sosyal kooperatif biçiminde örgütlenen sosyal girişim modelidir. Kitapta, sosyal kooperatif biçiminde çalışan kadın kooperatiflerinden bazıları sosyal girişim olarak nitelendirilmekte ve bunlar “sosyal girişimci kadın kooperatifi” biçiminde ifade edilmektedir. Peki, tüm kadın kooperatifleri sosyal girişim midir? Kadın kooperatiflerinin tamamının idealize edilen biçimde örgütlen(e)mediği gerçeği, satır aralarında okunacaktır. Bu kitap, sosyal girişimci kadın kooperatiflerine yönelik belirleyici ve kapsamlı bir çalışma olmanın izlerini sürmektedir.
Sosyal girişimci kadın kooperatiflerinin “tabandan gelen kadın hareketleri” biçiminde olduğu söylenebilir. Benzer biçimde, kadının güçlenmesi de kadının kendi iradesini öne çıkarmakta; “güçlendirme” yaklaşımındaki gibi yukarıdan sağlanan bir eylemi ifade etmemektedir. Peki, sosyal girişimci kadın kooperatiflerinde kadın nasıl güçlenmektedir? Kadının güçlenmesinin çok boyutlu ve çok düzeyli doğası, sosyal girişimci kadın kooperatiflerinde nasıl sağlanmaktadır?
Bu kitapta; alternatif ekonomilerden sosyal girişimlere, sosyal kooperatiflerden kadın kooperatiflerine ve kadının güçlenmesi sürecine uzanan kapsamlı bir teorik çerçeve oluşturuldu. Alandan gelen seslerin duyulması için “çoklu durum çalışması” yapılarak pratikte neler yaşandığına bakıldı. Bu kitabın; akademisyen, lisansüstü öğrencileri, sosyal girişimciler, kadın kooperatifleri ortakları, kadın örgütlenmeleri, diğer uygulayıcılar ve bu alanlara ilgili herkese fayda sağlaması dileğiyle...
Aysun Atagan Çetin, Ebru Onurlubaş, Ebru Z. Boyacıoğlu, Elif Betül Yalçı, Emel Gönenç Güler, Emel Yıldız, F. Pervin Bilir, Fatma Yılmaz, İlke Oruç, İlknur Kumkale, İlknur Taştan Boz, Kadriye Ay, Nilüfer Serinikli, Özden İbrahimağaoğlu, Seyhan Bilir Güler, Sumru Kaleli On altı kadın akademisyen tarafından yazılan bu kitapta, kadının çalışma yaşamına dair çok şey bulacaksınız. Kitapta; genel olarak çalışan kadınların iş yaşamında farklı alanlara girebilme zorlukları, girebilenlerin orada kalabilme gayretlerinin yanı sıra yorulmadan devam eden çok azının da yönetim kademelerinde yer alabilme mücadelesi hakkında değişik bilgilere yer verildi.
Kadının İş Yaşamı ve Etik’te, iş yerinde var olmaya çalışan kadının aynı zamanda kendisine yüklenen toplumsal cinsiyet rollerini oynamak zorunda kalması, siyasette yoluna konulan bariyerler, medyada görselliğinin kullanılması gibi kadının güçlendirilmesinin önündeki engellere yer verilmekte; bunun yanında kadının girişimciliği, sürdürülebilir kalkınmadaki rolü, olimpiyatlardaki madalyaları ve bu başlıkların etik açıdan değerlendirmeleri ele alınmaktadır.
Kısacası bu kitabı okuyanlar, bundan sonra “kadın” konusuna biraz daha farklı bakacaklar...
Regiman Deniz Ekmekçi Zamanın ve mekânın boyut ve konum değiştirmeye başladığı bir çağdayız.
Teknoloji ve bilim sarmalında, insanlığın yaşam biçimi ve koşullarının hemen her gün farklılaştığı bilişim çağında, “iletişim” olgusu da köklü bir dönüşüme uğruyor.
Uygarlık tarihini şekillendiren iletişim alanındaki gelişmeler; kalemlerle yazılan mektuplarla başlayan, gazetelerle toplumsal nüveyi şekillendiren, son üç çeyrek asırda ise televizyonun mutlak iktidarıyla süren yolculuğu, OTT gibi internet teknolojisinin oluşturduğu yeni mecraları kapsayarak genişliyor ve medya sektörü de dünyada kendini, “medya ve eğlence sektörü” olarak yeniden konumlandırıyor.
Medya, evrimini yeni kulvarlarla birleşerek gerçekleştirirken, ekonomik büyümenin de anahtarı niteliğine dönüştü. Medya sektörünün; lisans anlaşmaları, satın almalar, şirket birleşmeleri gibi uluslararası ticari gücünün de etkisiyle, ekonominin büyüme ivmesinin güçlü kaynaklarından birisi olmaya başladığı açıkça görülüyor.
Dünya ekonomisinin % 2,5'ine sahip medya ve eğlence sektöründe, medyada en geniş payı alan ülkelerin aynı zamanda dünyada ekonomik yönden en gelişkin ülkeler olduğunu görüyoruz. Dünya ekonomisinin öncüleri konumundaki ülkeler, medya sektöründe de aynı oranda belirleyiciliğe sahipler. Bir başka deyişle, “bir ülkenin medya sektörü ne kadar gelişmiş ve büyükse, ekonomisinin de aynı oranda büyük ve gelişmiş olduğu” sonucu ortaya çıkıyor.
Medya aynı zamanda, devlet-birey-toplum ilişki ağlarında, ya da siyaset, ekonomi gibi birçok düzlemde belirleyici kültürel hegemonyayı oluşturarak ve yayarak, mevcut sistemin devamlılığını sağlamanın önemli bir aracı niteliğine sahip bulunuyor. Tüm bu yönleri ile adeta “kutsal güç” içeren medya sahipliği de iletişimin yeni dünyasının en önemli kavramlarından biri olarak karşımızda duruyor.
Bu derecede etkin ve özel bir konuma sahip medya sektörü, olağanüstü bir rekabet ortamının önünü açıyor. “Kalemden Eğlence Sepetine Rekabet” isimli çalışma, tam da bu noktada, rekabetin tarihinden yola çıkarak, rekabet kavramının izini sürüyor. Türk medyasını ve sektördeki rekabet yapısını somut verilerle gözler önüne seriyor.

Arzu Uzun İşletmelerde kalite yönetimi bağlamında sürekli iyileştirme faaliyetleri, tekrarlanan döngüsel bir süreçtir. Sistematik olarak "Planla - Uygula - Kontrol Et - Önlem Al (PUKÖ)" adımlarının yinelenmesidir. Bütün çalışanlar bu döngüye katılır. Döngünün adımları kapsamında iyileştirmeye konu olabilecek problemlerin, gelişme alanlarının ve problemlere yönelik alınabilecek önlemlerin belirlenmesinde kullanılabilecek “Problem Çözme/Kalite İyileştirme Teknikleri” bir analoji yapılarak “Araç Kutusu” başlığı altında bu kitapta sunulmuştur.
İrfan Çağlar, Sabiha Kılıç Günümüzün küresel rekabet dünyasının temel belirleyici unsurlarından birisi, kalitedir. Kalite nasıl tanımlanırsa tanımlansın, kapsamında olumlu gelişmeleri barındırır. Deming’in PUKÖ döngüsü bunun tipik örneğini oluşturmaktadır. Yani sürekli olarak iş ve faaliyetler planlanır, planlanan faaliyetler uygun şekilde uygulamaya aktarılır, uygulamalar mütemadiyen kontrol edilir ve olumsuz gelişmelere karşı önlemler alınarak gerekli düzeltmeler yapılırsa, kaliteyi üretebilir ve sürdürebilirsiniz.
Bu döngüden anlaşılacağı üzere, kaliteyi üretmek önemlidir. Ancak üretilen kaliteyi sürdürmek daha da önemlidir. Eskilerin deyimi ile, “Kem âlât ile kemâlât olmaz”. Yani kötü malzeme kullanılarak iyi bir sonuç elde edilemez. Böylece kaliteyi üretme noktasında, iyi malzemenin ve kaliteli bir ortamın sağlanmasının önemi ortaya çıkmış oluyor. Söz konusu bu ortamın oluşumu ise, Kalite Güvence Sisteminin kurulması ve uygulanması ile mümkündür.
Kitapta; kalite, kalite yönetimi, kalite güvence standartları ve kalite olgusunda standardizasyonun yeri ve önemi gibi konular yer almaktadır. Bu konularda bilgi sahibi olan kişinin kafasında ortalama bir kalite algısının oluşacağı ve şekilleneceği söylenebilir. Zaten kitaptan amaçlanan da bireyin kafasında ve iç dünyasında, kaliteyle ilgili bir hassasiyet algısının oluşumunu sağlamaktır.
Oygur YAMAK Kalite Odaklı Mükemmellik; özel veya kamu sektöründe, mal veya hizmet üreten tüm organizasyonlarda, değer zincirinde yer alan, üst düzey yöneticilerden her seviyedeki çalışanlara; üretimden pazarlamaya, muhasebeden ürün tasarımına, kalite güvenceden satın almaya, yetkili servisten bayi ve tedarikçilere kadar tüm değer yaratanlar için yararlı bilgiler içermektedir.
21. yüzyılda dünyada meydana gelen büyük değişimler, gerek sosyal ve kültürel gerekse ekonomik alanda topluma yeni fırsatlar sunmaktadır. Daha iyi ve daha konforlu bir yaşama doğru gidiş için değişimin sunduğu olanaklardan azami ölçüde faydalanmak zorunludur.
Günümüz iş dünyasında sistem temeline dayanan kalite odaklı yönetim anlayışı her alanda mükemmellik arayışının en öne çıkan çözüm yolu olarak görülmektedir. Bu anlayış çerçevesinde yönetim biçimlerinde de önemli bazı değişimler zorunlu hale gelmektedir. Bu değişimler; özellikle iş süreçlerinin yeniden belirlenmesi, organizasyonun yeniden yapılanması diyebileceğimiz türden radikal değişimlerdir.
Kuşkusuz her organizasyonun izlemesi gereken adımlar farklıdır. Bunu, o kurumun liderleri tanımlayacaklardır. Bununla birlikte, bu yolun seçiminde yararlı olabilecek araç ve bilgiler bu kitabın kapsamı elverdiği ölçüde gösterilmiştir. Bu araçları etkili kullanan kuruluşlar değişimi yönetmekte güçlük çekmezler, hatta başkalarına örnek olurlar. Süreci yönetemeyen kuruluşlar ise, ancak rakiplerinin peşinden giderler, hiçbir alanda öncü olamazlar ve hep geride kalırlar.
Kalite bilincinin oluşturulmasına bir katkıda bulunmak amacıyla, düşünce sistemimizi kökünden değiştirecek bir anlayışı açıklamak için yazılan bu kitap, her şeyi çözen kolay bir reçete içermeyip, kaliteli bir yaşam için gerekli bir dönüşüm programı önermektedir. Kişilere, kurum ve kuruluşlara sıçrama yaptıracak bir felsefenin ana hatlarını sunmaktadır.
Suat GEZGİN, Rengin KÜÇÜKERDOĞAN, Belma FIRLAR, Türker SUSMUŞ, Mustafa AKDAĞ, Pelin DÜNDAR,Işıl ZEYBEK, Siret HÜRSOY, Dilek DEMİRHAN,Meltem BOSTANCI, Çiğdem DİRİK, Ebru TARCAN İÇİGEN, Şadiye DENİZ, Elem EYRİCE TEPECİKOĞLU, Berna KÜÇÜK, Burcu TANER, Çiçek Gül ERDUR Ulaşılması hedeflenen kalite hiçbir zaman rastlantısal olarak varılan bir nokta değildir. Aksine zahmetli ve bilinçli çabalarla hareket etmeyi gerekli kılan ve insan unsurunun olduğu her yerde bizi peşinden sürükleyen bir olgudur. Buna bağlı olarak da içinde bulunduğumuz yaşam diliminde kalite her sahada bizlere farklı noktaları hatırlatan, farklı süreçlerde düşünmeye sevk eden ve adım atacağımız yatırımlar, katlanacağımız riskler ve daha pek çok noktada çok boyutlu ve uzak geleceği dikkate alarak hareket etmeye zorlayan bir dinamodur. Yaşamı sürdürebilmek için bu dinamonun hareketliliği esas olmalıdır ve sözü edilen hareketliliğin sağlanması için yaşamın yapı taşları olarak siyaset, ekonomi, iletişim, teknoloji, eğitimin yanı sıra hepsinin özünde yatan bilgi ve hepsini kullanma yetisi ve becerisine sahip olan insan kendini gösterir. Tüm bunlar kalite olgusunun bileşenleridir aslında. Ancak kaliteyi yakalamak için kimi zaman detaylara bakmak lazım. Çünkü onlar satırların aralarında...
Aylin Göztaş - E. Pelin Baytekin Bugünkü rekabet koşullarında ve tüketicinin güçlenen konumu karşısında kalite sadece kârlılık için değil örgütlerin hayatta kalabilmesi için zorunlu hâle gelmiştir. Dünyada örgütler arasında yoğun bir rekabet ile ürün ve hizmetlerde üretim fazlası söz konusu iken iç - dış pazarlarda rekabet edebilmenin tek koşulu düşük maliyet / tam zamanlı üretim / sıfır hatadır. Rekabet sağlamada kalite son derece önemli bir avantaj haline gelirken kâr marjını ve pazar payını doğrudan etkilemeye başlamış ve stratejik yönetimin olmazsa olmaz koşulu hâline gelirken örgütsel iletişimin taşıyıcısı olan halkla ilişkiler yönetimine yeni işlevler yüklemiştir.
Kalite, toplam kalite yönetimi ve toplam kalite yönetimi ile ilintili alanları (kalite çemberleri, öneri sistemleri, hizmet içi eğitim, liderlik, çatışma yönetimi, motivasyon, ergonomik faktörler, zaman yönetimi, problem çözme yöntemleri gibi) ele alan kitap; toplam kalite yönetimine halkla ilişkiler yönetiminin katkısını irdelemesi noktasında da çalışanlar, akademisyenler ve öğrenciler açısından yol gösterici olacaktır.
Ali Şahin, İbrahim Uğur Erkış, Yasin Taşpınar Söz konusu bu çalışmanın kalite yönetimi, kalite yönetimi sistemleri, toplam kalite yönetimi, kalite güvencesi ve standartlar ve standartlara göre kalite kontrol gibi farklı isimler altında kalite eğitimi alan tüm öğrenciler ile kalite yönetim sistemi çalışmalarını kurgulamak isteyen tüm kuruluşlara ve kalite konusunda kendisini geliştirmek isteyen kişilere yardımcı olacağı düşünülmektedir.
Ergül Han, Ayten Ayşen Kaya Esas olarak İkinci Dünya Savaşı sonrası tüm insanlığın ekonomik, sosyal, kültürel ve hatta siyasal gündemine oturan azgelişmişlik ve kalkınma sorunu, doğal olarak bir kalkınma yazınının doğmasına ve zaman içinde giderek çok hızlı biçimde gelişmesine yol açmıştır.
Bu kitap, kalkınma ekonomisi ile ilgili geleneksel ve çağdaş teorik yaklaşımları ve uygulamada izlenmesi söz konusu olabilen politikaları kapsamaktadır. Bu bağlamda kitapta, kalkınma ve azgelişmişlikle ilgili tanımsal ve ölçümsel konular; azgelişmişlik teorileri; sermaye birikimi ve teknoloji sorunları; kalkınmanın finansmanı; nüfus, beşerî sermaye ve istihdam sorunları; kalkınma ve dış ticaret; kaynak dağılımı sorunu; kalkınma ve sanayileşme stratejileri ve son olarak sürdürülebilir kalkınma konuları ele alınmıştır. Kitabımızın, öğrencilerimizin yanında konuya ilişkin temel bilgiler edinmek isteyenlere de yararlı olacağı kanısındayız.
Merter Mert Bu çalışmada, gerek kalkınma ve büyüme iktisadına gerekse modern kalkınma teorisinin yapıtaşı olan iktisadi tasarıma ilişkin olarak temel bilgilerin açıklanması hedeflenmiştir. Çalışmada yer alan kimi bilgilerin, Yeni Kalkınma'nın daha iyi anlaşılmasına imkân verecek bir çerçeve çizmesi bakımından önemli olduğu düşünülmektedir. Ayrıca, bir kavram olarak iktisadın içeriğine ilişkin bir takım önemli görülen bilgiler de Alfred Marshall ve John Maynard Keynes'in düşünceleri ışığında, çalışmada yer almaktadır.
İkinci basımın içeriği kısaca şöyledir: Birinci bölümde, kavramsal bir giriş yapılmıştır. İkinci bölümde, azgelişmiş ülkelerin kimi özellileri güncel veriler kullanılarak açıklanmıştır. Üçüncü bölüm, azgelişmiş ülkelerin kolonyal geçmişlerini anlatmaktadır. Dördüncü bölümde, kalkınma iktisadının geçmişteki ile günümüzdeki anlamları arasındaki farklılıklar açıklanmıştır. Bu bölümün sonunda, Yeni Kalkınma'nın iktisadi tasarım anlamına geldiği bir kez daha vurgulanmıştır. Beşinci bölümde kalkınma teorileri ve altıncı bölümde ise iktisadi tasarıma ilişkin temel bilgiler verilmiştir. Yedinci bölüm, iktisadi tasarımın önemli bir unsuru olarak amaç fonksiyonu üzerinedir. Bu bölümde mikroiktisadi amaçlar kalkınma amaçları ile eşleştirilerek açıklanmıştır. Sekizinci bölümde, iktisadın ve kalkınma tasarımının Marshallgil, Keynesgil ve etik kökenleri sunulmuştur. Dokuzuncu bölümde, iktisadi büyümenin temel kavramları verildikten sonra onuncu bölümde, iktisadi büyümede talep kısıtı açıklanmıştır. Onbirinci bölümde, büyüme ile yakalama kavramlarının farkı sunulduktan sonra yakalama sürecinde talep kısıtı, orta-gelir tuzağı bağlamında açıklanmıştır. Onikinci bölümde ise yakalama sürecinde doğrudan yabancı yatırımların rolü Findlay'in modeli kullanılarak gösterilmiştir. Son bölümde, kalkınma ve büyüme tasarımında altyapı sorununa, ulaştırma çerçevesinde değinilmiştir.
Fevzi Akgün Çöp ve çöp tenekesi olmayan, gıda ve katı atıkta israfa sıfır tolerans olan güzel bir yaşam olur mu?
Olur!
Sonsuz gökyüzü, okyanuslar, denizler ve karadan oluşan üç mekanda ölçülemeyen milyarlarca canlının bir çöpü var mı?
Yok!
İlahi sistem böyle kurulmuş, birinin çöpü diğerinin gıdası oluyor.

Yazar bu sistemi örnek alıp herkesin uygulayabileceği ve sürdürülebilir, sıfır israf projesi yaparak çöpsüz, nezih bir yaşam modeli oluşturmuş ve yıllarca canlı biçimde uygulanmıştır.
Şimdilik uzaya gidemeyen, nükleer çalışmalar yapamayan, petrol çıkaramayan güzel ülkemizin şeker tadındaki bu projelerle maddi ve manevi yönden kalkınabileceğini göstermiştir.
“Haydi oradan canım sen de!” diyorsanız halebi oradaysa arşın burada; buyurunuz.
Burak Ökde Kamu harcamalarının ekonomi üzerinde büyüme yaratacağı, 1929 Büyük Buhran sonrasında güçlü bir şekilde savunulmaya başlanmıştır. Özellikle Keynes'in talep yönlü ekonomik yaklaşımları, kamu kesiminin piyasada güçlü talep oluşturması gerektiğini savunmaktadır. Piyasada talep artışı yaşanması ile beraber, girişimciler ve üreticiler tarafından da arz artırılacaktır. Ancak, bu durumun her zaman bu kadar basit olmayacağı görüşü, tartışmaların yaşanmasına neden olmaktadır. Özellikle 1973 Petrol Krizi ile beraber yaşanan stagflasyon sorununa mali politikaların çözüm olamaması, kamu harcamalarına olan bakış açısında değişikliklere neden olmuştur. Günümüzde hâlen kamu harcamalarının ekonomi üzerinde etkisi tartışılmaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin yeterli sermaye birikimine ve teknolojik altyapıya sahip olmaması, ekonomik atılım için kamu sektörüne ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. Diğer yandan ise kamu harcamalarının etkin ve verimli kullanılmadığı iddiası bulunmaktadır. Gelişmiş ülkelerde ise mevcut refahın ve zenginliğin korunması ve sürdürülebilmesi gerekliliği, kamu sektörüne yeni görevler vermektedir.
Ahmet Kesik, Arif Yıldırım, Cebrail Yılmazer, Elif Ayşe Şahin İpek, Ferhat Akbey, Gonca Güngör Göksu, Habip Demirhan, Hacı Ömer Köse, Halis Kıral, Hami Örenay, İbrahim Attila Acar, İsmail İlhan Hatipoğlu, Mehmet Koçdemir, Mehmet Sait Arcagök, Musa Gök, Mustafa Sakal, Mücahit Civriz, Nazmi Zarifi Gürkan, Nihal Saltık Turan, Savaş Kaptan, Serpil Ceylan, Süleyman Dikmen, Tekin Akdemir, Tolga Demirbaş, Yalçın Yüksel, Yücel Efe Son kırk yılda gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkede kamu mali yönetimi reformlarına artan bir ilgi vardır. Dünyadaki uygulamalara paralel olarak Türkiye'de de mali yönetim alanında önemli reformlar hayata geçirilmiştir. Bu durum literatürde kamu mali yönetimini konu alan çalışmaların giderek artmasını ve yaygınlaşmasını sağlamasına rağmen reformları karşılaştırmalı bir analizle değerlendiren ya da ülkeye özgü uygulamaları kapsamlı bir şekilde ele alan çalışmalar oldukça sınırlıdır. Kamu Mali Yönetiminin Paradigması ve Gelişim Süreci kitabı, mali yönetim reformu alanında Türkiye deneyimini teorik açıklamalar ve uygulamadan örnekler bağlamında ele alarak reformlarda uygulama boşluğu olup olmadığını değerlendirmektedir. Bu amaçla, alanında çalışan akademisyenler ve bürokratlar bir araya getirilmiştir. Kitap; kamu mali yönetiminin kapsamı, kamu mali yönetiminde dönüşümün değerlendirmesi, kamu mali yönetiminin kurumsal ve mali yapısı ile kamu mali yönetiminde amaç-araç uyumu olmak üzere dört ana bölümden oluşmakta ve kamu mali yönetimi ile ilgili ana bileşenleri ayrıntılı bir şekilde incelemektedir. Uygulayıcılara değerli bilgiler sunan kitap, bu alanda akademik çalışmalarda bulunmak isteyen akademisyenlere ve araştırmacılara bir rehber niteliği taşımakta ve mali yönetim alanına ilgi duyan öğrencilerin kendilerini geliştirmeleri için sağlam bir temel oluşturmalarını sağlayacak bilgileri içermektedir. Bu yönüyle mali yönetim literatürüne katkı sunmayı amaçlayarak bu alanda başucu kitaplardan biri olmayı amaç edinmektedir.

Haluk Egeli, Funda Karakoyun Devletin ekonomideki varlığı, sevk ve idaresi maliye konuları içinde ele alınırken, ekonomideki büyüklüğü, müdahalesi ve etkileri maliye biliminin işlevleri ile birlikte değerlendirilir. Mali olaylara ilişkin kararların alınması, bütçe ve planlama, devletin temel finansman kaynağı olan vergi gelirlerinin hangi kaynaktan, hangi oran ya da tutarlarda alınacağı maliye bilimi içindeki işlevler olarak her biri ayrı bir inceleme alanını oluşturmaktadır.
Bu çalışma, kamu maliyesi alanında bilim insanlarının geçmişten günümüze konu ve olaylara farklı yaklaşımlar ile sağladığı değerli eserlerden eğitim programlarında faydalanılması amacıyla hazırlanmıştır. Meslek yüksekokullarında alanında temel olması ve uzmanlık gerektiren dersler için ihtiyaç olarak tespit edilen kavram ve konular çerçevesinde güncel mevzuat bilgileri de dikkate alınarak bölümler hâlinde oluşturulmuştur. Buna göre, maliye bilimine temel oluşturan yaklaşımlar, kamu kesiminin kapsamı, fonksiyonları, kamusal ihtiyaçlar ve mali olaylar ile kamu gelirlerinin toplanması, giderlerin yapılması, devlet borçları ve yönetimi, yerel yönetimler maliyesi konuları ayrı bölümler hâlinde açıklanmıştır.
Engin ÖNER Çeşitli fakültelerde (özellikle İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerinde) verilen kamu maliyesi, mali olayları inceleyen bilim dalı olup; kitapta mali olayların iktisadi, hukuki, siyasi ve iktisadi kalkınma, sosyopsikolojik ve idari yönleri ve etkileri, kamu harcamalarının finansmanı, kamu gelirleri, vergi teorisi, kamu harcamaları, kamu borçları, kamu bütçesi ve maliye politikası temel konularına yer verilmektedir.
KPSS, müfettişlikler, uzmanlık sınavları, mali müşavirlik vb. sınavlarda maliye grubu (kamu maliyesi, vergi hukuku, maliye politikası) alanında önemli bir yere sahip kamu maliyesi kitabının başta öğrenciler olmak üzere, maliye alanı ile ilgili tüm kişilere faydalı olması dileğiyle...
Polat Tunçer Kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması son zamanlarda gündemdeki konuların ilk sıralarında yer almaktadır. Zira bir ülkenin mali kaynaklarının kamu politikaları çerçevesinde önem ve öncelik sıralamasına dikkat edilerek kullanılmasıyla bir ülkenin hem güçlenmesi ve gelişmesi hem de yaşam standartlarının yükselmesi sağlanabilir. Bu bakımdan kamu maliyesi iktisat temelli yeni ve önemli bir bilim dalı olarak ortaya çıkmıştır. Kamu yönetiminde görev ve sorumluluk alan her kademedeki yöneticilerin bu alandaki temel bilgilere sahip olması günümüzde bir gereklilikten öte zorunluluktur, denilebilir.
Hüseyin Özdemir Ülkemizde dile getirilmese de kamu özel sektör iş birliği küreselleşmenin ve neoliberal uygulamaların “yeni kamu yönetimi” adı altında sunulan ve sermayenin yeniden kredilendirilmesine imkân tanıyan bir oluşumdur. Ülkelerin alt yapı ve kalkınma ihtiyaçlarına yönelik parasal yoksunluğundan faydalanılarak ülkelerin hizmet sektörleri ve temel alt yapı hizmetlerinin küresel sermayenin eline geçmesine katkı sağlamaktadır. Bu açıdan çok eleştirilmektedir.
Diğer taraftan alt yapı eksikliği Türkiye’nin de önünde duran temel bir problemdir. Bu durum mevcut iktidar tarafından temel kriterlere bile bakılmaksızın başlangıçta uygulanan vahşi özelleştirmeler, daha sonrasında ise bu özelleştirmelerin yeni bir şekli olan kamu özel sektör iş birliğinin pervasızca uygulanmasına bahane yaratmıştır. Kamu özel sektör iş birliği, Türkiye'de; Kanal İstanbul, Osmangazi Köprüsü, Çanakkale Köprüsü, İstanbul Havalimanı gibi projeler gündem olduğunda bir kesim tarafından sonuna kadar savunmak ya da karşı taraf açısından sonuna kadar muhalefet etmek için kullanılan bir yöntem olmaktan ileri gidememiştir. Oysa ülkemizde yüz milyarlarca dolarlık proje bedeline ulaşan bu yöntem dünyada uygulanmış ve hâlen tartışılarak geliştirilmeye çalışılan bir bilimsel veri tabanına sahiptir. Ülkemizin alt yapı ihtiyaçları bilime dayalı bir yöntemle çözülebilir.
Yazarın doktora tezinden türetilen bu çalışmanın amacı, kamu özel sektör iş birliği projelerinin tasarlanmasında bilimsel bir yöntem sunmaktır. Bu amaçla dünya uygulamaları incelenmiş ve Türkiye gerçekleri göz önüne alınarak bir model yaratılmaya çalışılmıştır.
Ali Topakkaya, Atila Tuncer, Emel Bıçak, Harun Yalçın Mengüloğul, Jens Heiling, Marqués Berger, Mehmet Koçdemir, Mesut Hastürk, Metin Coşkun, Nazire Kont, Seval Selimoğlu, Thomas Müller, Volkan Artar, Yunus Elitaş Son yıllarda, küresel kamu sektörü standartlarının uyumlaştırılması ve ülkelerde uygulanmasına yönelik önemli çalışmalar yürütülmektedir. Bu kapsamda, Uluslararası Kamu Sektörü Muhasebe Standartları Kurulu (IPSASB), bazı temel alanlarda farklılık göstermesine karşın büyük ölçüde IFRS modelini takip ederek uluslararası kamu sektörü standartlarını yayımlamaktadır. Ülkemiz de bu uluslararası standartları referans alarak kamu sektörü muhasebesinin yasal zeminini oluşturmakta ve uyumlaştırma çerçevesinde hayata geçirmektedir. Kitabımız; uzman görüşleri ile bu alanda ülkemizdeki yayın boşluğunu dolduracak ve alanın uygulayıcıları, akademisyenler ve gelecekte bu alanda çalışmayı planlayan üniversite öğrencileri için kamu sektörü muhasebe standartlarının geçmişi, bugünü ve geleceği konusunda farkındalık yaratacak eksiksiz bir rehber niteliğindedir. Ayrıca okuyuculara, çok büyük öneme sahip kamu sektörüne ilişkin muhasebe standartları hakkındaki bilgi eksiğini gidermek açısından da gerekli katkıyı sağlayacaktır.
Kamu sektörü muhasebe standartlarına ilişkin uluslararası ve ulusal düzenleyici kuruluşların, yapıların, bugüne kadar yayınlanmış standartların ve standartlara ilişkin çalışmaların ele alındığı kitabımız; konuya ilgi duyan uygulamacıların, akademisyenlerin ve öğrencilerin kolay anlayacağı bir amaç gözetilerek kaleme alınmıştır. Kitabımız, bu alanda yazılmış ülkemizdeki ilk kitaptır. Kamu sektörü muhasebe standartlarının ulusal ve uluslararası genel bir bakışla ele alındığı 2 ana, 9 alt bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde, kamu sektörü muhasebe standartlarının uluslararası boyutu; ikinci bölümünde ise ulusal boyutu ele alınarak dünden bugüne geçirdiği değişim ve gelişim ile gelecekte izleyeceği yol haritası ortaya konmaya çalışılmıştır. Kamu sektörü standartlarından bugüne kadar ülkemizde 30 adedi, Devlet Muhasebe Standartları Kurulu (DMSK) tarafından tamamlanmış ve Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Her bölümdeki konu anlatımları mümkün olduğu kadar açık, sade ve anlaşılır yapılmıştır. Ayrıca her bölümün, konunun duayenleri sayılan uluslararası uzmanlar, akademisyenler, standart yapıcı otorite olan DMSK üyeleri ve sekretaryasında görev alanlar tarafından kaleme alınması, konuyu daha anlaşılır hâle getirmiştir.
Kadir BAYRAKTAR, Mehmet ALTINÖZ, Rabbani ÇAKIROĞLU Toplumumuzda yaşanan değişiklik ve anlayışlar sonucu yenileşen ve yenilenme ve değişmeye devam edecek olan Devlet ve Özel Sektör kurum ve kuruluşlarını tanımayı sağlamak amacıyla hazırlanan eser, on altı kapsayıcı başlık altında Sendikalardan Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Bankalara, Sanayi ve Ticari Özel İşletmelerden Bakanlıklar ve Bağlı Kurullara kadar Kamu Yönetiminin alt başlığını oluşturan konulara, kamu yönetimine özel sektör kurumları ve yöneticilerinin de katıldığı yeni yönetim anlayışları çerçevesinde yaklaşmakta, okuyuculara Kamu Yönetimi ile ilgili, çağı yakalayıcı ve doyurucu bilgiler sunmaktadır.
Ahmet Oğuz Koban, Atilla Saltukoğlu, Barış İnal, Bülent Topdemir, Duygu Celayir, Gencay Karakaya, Gürol Baloğlu, Hami Aydın, Hüseyin Öcal, Onur Kemal Yılmaz, Selim Yusuf Artar, Şükrü Mete Tepegöz, Yunus Özcan, Yüksel Pazarçeviren, İktisadi ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak işletme faaliyetlerinde ve yönetim süreçlerinde yaşanan dönüşüm, muhasebe ve denetim alanlarında değişen yaklaşımlara öncülük etmiştir. Söz konusu bu güncel yaklaşımların, hem özel sektör hem de kamu açısından uygulamalar ile ortaya konulması önem arz etmektedir. Kitapta, alandaki akademisyenler ve profesyoneller tarafından finansal muhasebe, denetim, maliyet muhasebesi, finansal analiz ve vergi denetiminde seçilmiş güncel konular örnekler ile ele alınmıştır. Bütçe hazırlama sürecinde çağdaş yaklaşımlar, denetim planlaması ve yapısal risk analizi, rekabet gücü açısından stratejik maliyet yönetimi, finansal yeniden yapılandırma, suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi, salgın hastalıkların finansal tablolara etkisi ve finansal okuryazarlık bu seçilmiş güncel konu başlıklarından bazılarını oluşturmaktadır.
Abdullah Özdemir, Akan Yanık, Cevahir Başdalan, Çağrı Köroğlu, Ece Armağan, Emre Akcagündüz, Esma Durukal, Gülşah Sezen Akar, Güven Deniz, Hakan Arslaner, Hayri Kemiksizoğlu, Hüseyin Şenkayas, Namık Kemal Öztürk, Onur Durukal, Özge Sivrioğlu, Seda Tapdık Blokzincir Teknolojisi son yıllarda giderek bilinen bir teknoloji hâline gelmekte olup “Bu teknoloji yaşamımızın hangi alanlarında kullanılabilir?” sorusunun cevabı, araştırmacıların gündemini meşgul etmektedir. “Kamu ve Özel Sektörde Blokzincir Teknolojisi” ismini taşıyan bu eser; giderek dijitalleşen dünyada blokzincir teknolojisinin sadece kripto paralarda kullanılmadığını, yaygın bilinenin aksine gelişime açık olan bu teknolojinin tüm dünyada hem kamu hem de özel sektörde kendine rahatlıkla kullanım alanı bulabileceğini ortaya koymaktadır. Eser, yönetim süreçlerinde blokzincir teknolojisinin varlığını nasıl geliştirebileceğini dünya örnekleriyle ortaya koyarak ilgililerine ilham kaynağı olmayı amaçlamaktadır. Blokzincir teknolojisinin kullanım alanlarına ilişkin Türkçe literatürdeki eksikliğin giderilmesi ve bu alanda çalışan araştırmacılara ve ilgililere katkı sunması dileğiyle…
Mücahide Küçüksucu İslam iktisadının sınırlarını çizmek, insanlık tarihinde hiç olmadığı kadar günümüz ekonomik bunalımınına bağlı gelişen şartların gerekliliğidir. İslami ekonomik yapının ne olduğunu belirlemek için öncelikle ne olmadığını ve neden kapitalizmden farklı olduğunu ifade etmek gerekmektedir. Bu bağlamda elinizdeki kitabın amacı, İslam ekonomisinin sınırlarını belirlemek, kapitalizm ile farklılıklarını, kapitalizmin doğduğu şartları ortaya koymak suretiyle açığa çıkarmaktır. Kapitalizm üzerine yapılan kapsamlı değerlendirmenin ardından İslam iktisadının temel ilkeleri açıklandıktan sonra İslami finans konusu ele alınmıştır. Bu sayede İslami finans, İslam iktisadının temellerine dayandırılarak zemini sağlamlaştırılmıştır. İslami finansa dair veriler ele alınırken en geniş kapsamlı global verilerin derlenmesi yoluyla genel finans eğilimleri analiz edilmiştir. Ardından dünyada İslami bankacılığa ilişkin veriler ele alınmış, ülkemizin dünya verileri içerisindeki durumu tahlil edilmiştir. Son olarak Türkiye'de katılım bankacılığı mevduat bankacılığı mukayeseli bir tutumla ele alınmıştır. SWOT analizi yöntemiyle Türkiye'de katılım bankacılığının fırsatları, tehditleri, güçlü ve zayıf yönleri değerlendirilmiştir. Kitabın tamamında tümdengelim yöntemi ile hareket edilmiştir. Sistematik olarak her bölüm kendi içerisinde en genel parçadan başlanmak suretiyle en özel bilginin ortaya çıkarılması şeklinde kurgulanmıştır. Genel olarak kitap, iktisat, iktisat felsefesi ve tarihi ile ilgili araştırma yapmak isteyen herkese hitap eden bir çalışmadır. Aynı zamanda özelde kapitalizm çalışmaları ile İslam iktisadı ve İslami finans dallarının tümüne dönük geniş spektrumlu bir içeriğe sahiptir.
Adem Levent Genel kanının aksine kapitalizmle ilgili çalışmalar sosyal bilimlerde iktisat disiplininde çok fazla yer almamaktadır. İktisat disiplininde yerleşik akımın dışında, heterodoks iktisat okulları ve heterodoks iktisatçılar, kapitalizmle ilgili çalışmalara yer vermektedirler. Bununla beraber sosyoloji disiplini, kapitalizme dair çalışmaların yapıldığı en yaygın sosyal bilim disiplinidir. Elinizdeki kitap hem iktisatçı ve sosyolog yönleri olan hem de 20. yüzyılın en önemli kamusal entelektüellerinden biri olan John Kenneth Galbraith’in düşünceleri üzerinedir. Galbraith’in düşüncelerinin araştırılması, hem iktisattaki ortodoks-heteredoks ayrımının anlaşılmasına hem de iktisadi düşüncenin gelişimine katkı yapmaktadır. Bu bağlamda Galbraith’in iktisadi düşünceleri üzerine yazılmış bu kitap, bir farkındalık yaratmayı amaçlamaktadır. Bu farkındalık kapitalizmin daha iyi anlaşılmasını sağlama iddiasındadır.
Hem sosyoloji hem iktisat hem de genel okur için bir kapitalizm çözümlemesi yapan Galbraith’in düşüncelerinin anlaşılması, Türkiye’de kapitalizm tartışmalarına katkı sunacaktır. Bu yönleriyle elinizdeki kitap, konunun uzmanlarının yanında kapitalizmle ilgili araştırma yapan okurlara da seslenmektedir. Ayrıca okuyucu bu kitapta Galbraith’in düşünceleriyle beraber 20. yüzyıl iktisadi düşünce tartışmaları ile ilgili de faydalı bilgiler de bulacaktır.
H. Gonca Diler Tüm teorilerin en büyük amacının, tek bir deneyim referansının yeterli temsiline teslim olmadan, indirgenemez temel unsurları olabildiğince basit ve mümkün olduğunca az hâle getirmek olduğu neredeyse reddedilemez.
Albert Einstein

Şu anda olan şey, gerçekten kapitalizmin sınırlarının yeniden tanımlanmasıdır. Ortak değer yaratmak, kapitalist modelin karmaşıklığındaki evrimin bir sonraki aşamasıdır.
(Profesör Michael E. Porter)

Günümüz dünyasında ekonomik büyüme artık sadece ders kitaplarında öğretilen kadar dar kapsamlı olamaz. Kapitalistlerin yorumladığı globalizm, ekonomik büyüme kapsayıcı hâle geldiğinde ancak gerçek manasını temsil edecektir.

Bu bakış açısından “Kapsayıcı büyüme nedir?” ve “Kapsayıcı büyümeye nasıl ulaşılabilir?” soruları üzerinde düşünmek gerekmektedir. İşte bu sorulara uygulanabilir cevaplar bulunduğunda dünya, herkes için adil bir yer olacaktır.
Züleyha Sayın Türkiye'de son yıllarda örgütlerin yönetimi konusunda kurumsal yönetim, yeniden yapılanma, örgütsel performans ve çalışan niteliğinin yükselmesi gibi örgütsel kapasiteyi ve performansı artırmaya yönelik değişimler ve gelişmeler yaşanmıştır. Kâr amacı gütmeyen örgütler için de geçerli olan bu değişimler, günümüzde bu tür örgütlerin kaynakların etkin yönetilmesi, yönetim ve yapılanma, gönüllülere ulaşma, kamu ile ilişkiler, iş birlikleri gibi birçok sorun ve meydan okuma ile karşı karşıya kalmasına sebep olmaktadır. Bu çalışma ile birlikte kâr amacı gütmeyen örgütlerde değişim konusu ele alınmıştır. Bu bağlamda kitap, kâr amacı gütmeyen bir örgütte değişimi sağlayan çevresel ve örgütsel faktörleri yakın tarihimizin önemli örneklerinden biri olan, büyüklüğü, kapasitesi ve 150 yılı aşkın geçmişi ile Türk Kızılay örnek olayı üzerinden incelemiştir.
Alpaslan Doğan Taşımacılık, toplumların yaşamsal fonksiyonlarından birisidir. Yolcu taşımacılığı, olabilecek en büyük sorumluğu üstlenmeyi gerektirir çünkü en kutsal olgu olan “can” taşımaktadır. Böylesine büyük bir sorumluluğun yerine getirilmesi ancak yüksek düzeyde liyakat ve mesleki bilgi ile mümkün olabilir ki bu gereklilik kitabın amacını teşkil etmekte, meslek erbapları ve ilgililerin bilgi, liyakat ve mesleki becerilerinin gelişimine katkı sağlamaya yönelik temel bir kaynak olmayı hedeflemektedir.
Bu kitap, kara yolu yolcu taşımacılığı faaliyetlerine ilişkin yasal düzenlemeler, operasyon, maliyet analizleri, fiyatlandırma, müşteri ilişkileri, yönetim gibi önemli tüm hususları etraflıca konu edinmiştir. Kara yolu yolcu taşımacılık faaliyetleri olan tarifeli yolcu taşımacılığı, turizm taşımacılığı, acente işletmeciliği, terminal işletmeciliği, uluslararası ve ulusal alanlarda ayrı ayrı olmak üzere ele alınmıştır.
Yolcu taşımacılığı faaliyetlerinde bulunan yönetici ve çalışanların, akademisyen ve öğrencilerin, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı yönetici mesleki yeterli­lik (ÜDY ve ODY) sınavlarına hazırlanan adayların ihtiyaç duyabilecekleri detayda, güncel mevzuat hükümlerine göre hazırlanmış olan kitap; kara yolu yolcu taşımacılığı ile ilgili tüm faaliyetleri ayrı ayrı olmak üzere; Yurt içi ve uluslararası mecralarda yapılan bütün kara yolu yolcu taşımacılığı faaliyetleri için, mevzuat ve teknik hususları, uygulama ve cezaları, sektörel ve akademik bilgileri bir araya getirmiştir.
Ertuğrul Köse Karar verme, alternatifler arasından seçim yapmaktır. Karar verme, yöneticilerin kişiler arası roller ve bilgi paylaşımı gibi temel fonksiyonlarından biridir. Rekabetin kendini iyice hissettirdiği günümüzde, yöneticilerin aldığı kararlar hem bireysel hem de şirket performansı üzerinde yansıma bulmaktadır. Yöneticiler tarafından yerinde alınan isabetli kararlar kuruma değer olarak dönmekte, yanlış kararlar ise işletmeleri batma noktasına kadar götürebilmektedir.
Yöneticilerin kendilerinden beklenen performansı gösterememelerindeki asıl nedenin onların sağlıklı düşünme ve doğru karar verme uygulamalarındaki yetersizlikleri olduğu öteden beri bilinmektedir. Karar verme yetersizliklerinin yol açtığı maliyet ve işletmelere verdiği zararların finansal etkileri dikkate alındığında milyarlarca lirayı bulduğu söylenebilir. Ancak bu tür tam bir ölçüm yapılamadığından yaşanan sorunun büyüklüğü tam olarak tanımlanamamaktadır.

İşletmeler “karar verme yetkinliği” konusundaki yetersizliği gidermeye yönelik olarak yöneticilerin eğitimlerine, kendilerini geliştirmelerine ve çok yönlü düşünen bireyler haline gelmeleri için deneyim kazandırma uygulamalarına ağırlık vermektedirler. Bu uygulamaların onların yetkinliklerini ne ölçüde arttırıp iş performansına yansıttığı bir soru işareti olarak hâlâ girişimcilerin ve iş sahiplerinin zihnini meşgul etmektedir.

Bu kitapta alan yazındaki kuramsal ve amprik çalışmalar göz önünde bulundurularak yöneticilerin karar verme yetkinlikleri ile yönetsel performans sonuçları arasındaki ilişkiler irdelenmektedir. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikle karar verme ve performansla ilgili kavramlar ele alınmış, ardından da karar verme yetkinliği ve yönetsel performans kavramsal yapıları arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Her iki kavramsal yapı alan yazın çerçevesinde incelenmiş ve araştırmacılar tarafından ne tür araştırmalara konu edildikleri gözden geçirilmiştir. Araştırma bulguları karar verme yetkinliği ile yönetsel performans arasında anlamlı bir ilişki olduğuna işaret etmektedir. Kitabın yöneticilere, işletmelere ve araştırmacılara katkı yapması beklenmektedir.
Aydın Çivilidağ, Şerife Durmaz İnsan yaşamında iki karar hayatidir; kariyer kararı ve evlilik. Yaşamımızın yaklaşık üçte ikisini çalışarak geçirdiğimizi düşünürsek, kariyer kararımızın bizi mutlu ya da mutsuz edebileceği gerçeğiyle karşılaşırız. Aynı zamanda aktif iş yaşamında da bireyler çeşitli nedenlerle kariyer sorunlarıyla karşı karşıya kalabilirler. Dolayısıyla insanın tüm yaşamını etkileyebilen iş yaşamında bireylere doğru ve gerçekçi kariyer kararı verme ve kariyer sorunlarıyla başa çıkmada kariyer danışmanlık süreci destek sağlama misyonuna sahiptir. Kariyer danışmanlığı, kariyer bilgisi ve terapötik becerileri bir arada barındıran etkileşimli bir yardım ilişkisidir.
Bu kitapta; iş yaşamıyla ilgili bazı temel konulara değinildikten sonra kariyer kavramı, kariyer danışmanlığı tarihsel süreci, kariyer teorileri, ergen bireylerde ve aktif iş yaşamında kariyer danışmanlığı ele alınmış, vaka örneklerine yer verilmiş ve son bölümde kariyer danışmanlığı ile ilgili etik açıklamalar yapılmıştır. Kitap, çalışma psikolojisi ve iş yaşamıyla ilgili olan tüm profesyonellere, öğrencilere ve okuyuculara yönelik hazırlanmıştır.
Spencer G. Niles - Jane Goodman - Mark Pope Bu kitap, kariyer danışması alanında çalışan veya çalışmalar yapmayı planlayan alan çalışanlarının kariyer psikolojik danışma sürecindeki uygulamalarını kolaylaştırmak amacıyla hazırlanmıştır. Bu anlamda bu kitap ile kariyer danışması alanı çatısı altında çalışmalar yapan herkese kariyer gelişim ve süreci ile ilgili değerlendirme ve uygulama bilgisi ve anlayışı kazandırmak hedeflenmektedir. Bu kitap çerçevesinde, kariyer danışması alanındaki temel kavramların ve birçok kuramın uygulamalarını inceleyebilme fırsatına erişilebilir. Her bölümde farklı kültürel oryantasyona sahip vakalar ele alınarak danışanların sundukları problemler ve bu problemlere psikolojik danışmanların yaklaşım biçimleri ile kullandıkları kuramsal bakış açısı çok kültürlülük bakış açısı da dikkate alınarak detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Bu kitap, aynı zamanda hem ulusal hem de uluslararası platformda gerçekleştirilen çalışmalar hakkında bilgilendirme olanağı sunmaktadır.
Aylin Göztaş, Banu Küçüksaraç, Dilek Esen, Duygu Hıdıroğlu, Elif Tunalı Çalışkan, Eylin Aktaş, Hüseyin Gül, Kenan Demirel, Mehmet Akif Çakırer, Mehmet Mecek, Murat Esen, Nihat Aytürk, Özge Kocakula, Sevim Koçer Kariyer planlaması, kişinin kariyer hedeflerini belirlemek için kullandığı stratejiyi ve bu hedeflere ulaşmanın yollarını ifade eder. Bir kariyer planına sahip olmak, yalnızca iş yaşamında değil yaşamın her alanında başarılı olmak isteyen adaylar için kritik bir öneme sahiptir. Kariyer planlaması, adayın elde etmek istediği başarılara ulaşabilmesi için kariyer aşamalarının kapsamlı bir şekilde ele alınması ve yürütülmesi gereken çok aşamalı bir süreçtir. Kariyer planlaması ile aday, gelecekteki profesyonel yaşamı için alternatif yollar ve güzergâhlar üzerinde önceden düşünme şansına sahip olacak böylelikle kariyer yolculuğunu “senaryo temelli” kurgulayabilecektir. Üzerinde düşünülmüş bir kariyer planı hem sosyal yaşamı biçimlendirecek hem de mesleki gelecek için bir yol haritası sunacaktır. Böylelikle mevcut iş imkânları ile gelecekteki potansiyel kariyer olanakları hakkında bilinçli seçimler yapmak mümkün hâle gelebilecektir. Bu kitap, hem kariyer yolculuğunda mevcut olanakları görmek hem de gelecekteki potansiyel kariyer olanaklarını keşfetmek üzere bir rehber arayışında olan adaylara, akademisyenlere ve iş yaşamındaki profesyonellere yönelik konusunda uzman akademisyenlerin katkıları ile hazırlanmıştır. Her bölümde teorik bilgilerin yanı sıra gerçek kişilerin kariyer yolculuklarındaki başarı hikâyeleri, alanının uzmanları tarafından konuyla ilişkili adaylara yönelik verilmiş olan tavsiye niteliğindeki görüşler ve tüm bunların yanı sıra ilgili bölümde derinleşmek isteyen okuyuculara yönelik ek okuma önerileri ile birlikte film önerileri verilmiştir. Tüm okuyucular için faydalı bir rehber olması dileğiyle keyifli okumalar dileriz.
H. Meltem Ferendeci Özgödek Bu kitap, hemen herkesin yaşamında yer alan ve üzerinde kafa yorulan kariyer kavramını farklı boyutları ile ele almaktadır. Sadece kuramsal boyutu ile değil aynı zamanda uygulamadaki örnekler ile hem akademik hem sektörel çevrenin ilgi duyacağı şekilde kaleme alınmıştır.
Kitabın ilk Endüstri Devrimi ve onu takip eden diğerleriyle günümüze değin kariyerin hangi şekillerde ele alındığını anlatan kısmı sonrasında, kariyer kuramcıları ve farklı kuram çalışmaları, kronolojik bir sıra ile aktarılarak geleneksel ve çağdaş kariyer yaklaşımları arasındaki fark irdelenmiştir.
Salgın dönemlerindeki kariyer yaklaşımlarının incelenmesi ve devamında Kariyer.net'in desteği ile elde edilen 5271 ilan verisinin taranıp bulguların kariyer kuramları çerçevesinde değerlendirilmesi, kuram ile iş yaşamı arasındaki bağlar, karşılaştırmalar ve yeni yaklaşımlara ışık tutacak değerlendirmeler kitabın öne çıkan farklılıklarındandır.




Donna Yena Kariyer yönetimi becerilerinizi geliştirmeyi hedefleyen bu kitap, gizil güçlerinizi ortaya çıkarmanızı, kendi potansiyelinizi ortaya koymanızı ve onlarca öz geçmiş arasında sizin öz geçmişinizin öne çıkmasını sağlayacak ipuçlarını içermektedir. Bu kitapta yer alan alıştırmalar, kariyer hedeflerinizi gözden geçirerek yeni kariyer hedefleri belirlemenize de yardımcı olacaktır.
Berat Çiçek İnsanların hayatlarını idame ettirebilmeleri için çalışması, bunun için de yeteneklerine, hayallerine, ideallerine uygun iş fırsatlarını kovalaması gerekmektedir. Etkin bir kariyer yönetimi bu iş fırsatlarına ulaşmada bireylere avantaj sağlamaktadır. Bu bilinçle yazılan bu eserde, kariyer çok yönlü düşünülerek ele alınmıştır. Bu bağlamda kitapta, bireylerin meslek tercihlerini yapabilmeleri için kendilerini ve iş dünyasını tanımalarını sağlamaya yönelik bilgilerin kazandırılmasının yanı sıra insan kaynakları profesyonellerinin ve akademisyenlerin kariyer konusunda ihtiyaç duyduğu teorik ve uygulamaya dönük bilgilerin sunulması amaçlanmıştır.
Akyay Uygur, Azize Hassan Bu kitap; başta kariyer kavramı olmak üzere kariyer yönetimi, planlaması, geliştirme ve özgeçmiş yazma konularında ayrıntılı ve kapsamlı bir yayın olma özelliği taşımaktadır. Kariyer, bir örgütte ya da profesyonel hiyerarşide ilerleme anlamına gelmektedir. Bu ilerleme sürekli olarak bilgi, deneyim ve yetenek kazanılması ile gerçekleşmektedir. Bununla birlikte kariyer bireyin ailesini, boş zaman uğraşlarını ve toplumsal etkinliklerini de kapsamaktadır. Kariyer seçiminde sosyal geçmiş, kişilik gelişimi, bireysel beklentiler ve toplumsal etkiler önemlidir. Kariyer basamaklarının gelişiminde kariyer haritaları, kariyer merkezleri, iş zenginleştirme, kariyer danışmanlığı, eğitim ve geliştirme programları yer almaktadır. İş ve özel yaşam açısından çok önemli bir nitelik taşıyan kariyer konusundaki bu eser; kamuoyu, akademisyenler ve öğrencilerin ilgi, araştırma ve çalışmalarına sunulmaktadır.
K. Övgü Çakmak Otluoğlu Çok değil bundan otuz-otuz beş yıl öncesine kadar kişilerin, girdikleri işlerde emekli olana kadar çalışmaları beklenirdi. İş değiştirmeler, kişilerin çalışma yaşamlarıyla ilgili olumsuz giden bir şeylerin işaretiymiş gibi algılanır, sık iş değiştirenlere şüpheyle yaklaşılır ve istikrardan uzak oldukları düşünülürdü. Hâlbuki günümüzde hepimiz, hemen hemen her konuda istikrarsızlık ve belirsizliklerin hakim olduğu dinamik ve değişken koşullarla karşı karşıyayız. Bu belirsizliklerden, hem işletmeler hem de çalışanlar olarak payımıza düşeni alıyoruz. Örneğin; işletmeler, dünya çapında artan rekabet, ekonomik krizler, yavaşlayan büyüme oranları, hızla değişen müşteri talepleri gibi gelişmeler karşısında ayakta kalabilmek için geçmişe kıyasla çok daha rekabetçi ve çok daha esnek olmaya ihtiyaç duyuyorlar. Bu durum da işletmelerin, karşılaştıkları belirsizliklerle mücadele ederken çalışanlarına eskisi gibi uzun süreli istihdam ve iş güvencesi sunmalarını zorlaştırıyor. Çalışanların ise iş güvencesizliğini kanıksadıklarını ve bir kere çalışmaya başladıkları işlerinde bir ömür geçiremeyeceklerinin bilincinde olduklarını görüyoruz. Yine çalışanların, işlerinde uzun süre terfi almayı beklemektense yeni fırsatlara her daim açık olduklarını, tek bir işletmede kariyerlerini sürdürmektense farklı işletmelere geçtiklerini, hatta gerekirse uzmanlık alanları ve mesleklerinde bile değişikliğe gitmekten çekinmediklerini gözlemliyoruz. Başka bir deyişle, eskiden bir istikrarsızlık işareti olarak algılanan iş değiştirmelerin, artık çalışma yaşamının bir parçası hâline gelmesine şaşırmıyoruz. Bu bağlamda, geçmişte tek bir işletmede terfi ederek ilerleme ile özdeşleştirilen kariyer kavramının, geçerliliğini yitirdiği ve kariyere ilişkin kuralların günümüzde değişmekte olduğu gerçeği karşımıza çıkıyor. Tüm bunlar doğrultusunda; ilk olarak kariyerin ne anlama geldiğine odaklanan kitabımızda, geçmiş dönemlere hakim olan örgütsel kariyer olgusu üzerinde durularak kariyere ilişkin kuralların değişmesine neden olan faktörler ayrıntılarıyla açıklanmıştır. Devamında yeni kariyer yaklaşımları olan sınırsız (boundaryless), bağımsız (protean), portföy (portfolio) ve şirket sonrası (post-corporate) kariyer kavramları irdelenmiştir. Ayrıca kariyer başarısı kavramı ele alınmıştır. Son olarak değişen kariyer kuralları çerçevesinde önem kazanan istihdam edilebilirlik (employability), ilişki ağları (network) kurma, kariyer öz yönetimi (career self-management) konuları üzerinde durulmuştur. Kitapta yer alan konuların, daha rahat anlaşılabilmesi için örnek olaylara başvurulmuş ve açıklamalarıyla birlikte okuyucuya sunulmuştur. Kariyer konusuyla ilgilenen akademisyenlere, öğrencilere ve kariyerleriyle ilgili farkındalık kazanmak isteyen çalışanlara yararlı bir kaynak olması temennisiyle...
Ali Rıza GÖKBUNAR, Hamza KAHRİMAN “-Bir köylü kadın şehirde oturuyormuş. Hasat mevsimi olunca aç olan çocuklarına gıda temin etmek için köye gitmiş. Yollara, tarlaya dökülen başakları toplamış, dilenmiş, yirmi kilo kadar arpa tedarik etmiş, köyün su değirmeninde öğütmüş, sırtında taşımış. Evine giderken şehirde bekçi yakalamış, karakola getirmiş, oradan haydi “mevcuden” adliyeye. Kadın ağlıyor, sızlıyor, yalvarıyor “çocuklarım açtır” diyor.
Bir memur şu cevabı veriyor: “Hareketin kanunsuzdur, karne ile ekmek almalısın”.
Kadın şu cevabı veriyor: “Kilosu 75 kuruşa ekmeği nasıl alabilirim? Param mı var?”.
Neticede mahkeme, arpa ununun müsaderesine, kadından yirmi beş lira para alınmasına karar veriyor.”

1940'ların önemli bir gazetecisi olan Ahmet Emin Yalman 14 Temmuz 1943 tarihli Vatan Gazetesi'ndeki köşesinde 1940'lı yılların karne uygulamasında devletin nasıl sert önlemler aldığına ve uyguladığına yönelik bir olayı işte bu şekilde anlatır.

Türkiye, İkinci Dünya Savaşı'na doğrudan katılmamış olsa da, savaşın etkilerini yokluk, açlık, yaygınlaşan karaborsacılık, uzayıp giden kuyruklar gibi toplumsal sorunlar olarak yakından hissetmiş bir ülke olmuştur. Yetmiş yıla yaklaşan bir süre geçmiş olmasına rağmen, savaş yılları karne uygulaması hâlâ tartışmalı bir konu olmaya devam etmektedir. Bu kadar tartışmalı bir konu olmasına karşın, savaş yılları karne uygulaması bugüne kadar yeterli düzeyde ele alınıp başlı başına bir inceleme konusu yapılmamıştır. İkinci Dünya Savaşı yıllarında yaşanan özellikle ekmek ve gıda ürünlerinin dağıtılmasında uygulanan karne yönteminin incelenmeye çalışıldığı “Karneli Yıllar: Bir Savaş Maliyesi Uygulaması” adlı bu kitap alanında ilk detaylı inceleme olması bakımından, Türkiye'nin yakın tarih sosyo-ekonomik araştırma sahasına katkıda bulunabilme gayesi taşımaktadır.
Aykut Bedük İşletme literatürüne kazandırılan “Karşılaştırmalı İşletme-Yönetim Terimleri Sözlüğü” alanında var olan boşluğu önemli ölçüde doldurabilecek bir eser niteliğindedir. Özellikle ALES ve KPSS sınavlarına hazırlanan İşletme, İktisat, Kamu yönetimi Uluslararası ilişkiler, Pazarlama ve benzeri programlarda okuyan ya da bu programlardan mezun olmuş olan ön lisans ve lisans öğrencileri için aynı zamanda yüksek lisans, doktora sınavlarına girecekler için de önemli bir başvuru kaynağıdır.
Zeyneb Hafsa Orhan İslâmî bankacılık fikri, faizsiz yapı ve kâr-zarar ortaklığı mekanizması olmak üzere iki temele dayanmaktadır. 196Cflı yıllardan beri mevcudiyetini sürdüren İslâmî bankalar, günümüz küresel finans piyasasının aktörlerinden biridir. Son 50 yılda, pek çok gelişme yaşanmıştır. Bunlardan biri, kâr-zarar ortaklığı enstrümanlarının yetersiz kullanımı ve kullanılsa bile sorgulanabilir uygulamalarının varlığıdır. Bu kitap; her şeyden önce mezkûr gelişmelerin, mudârebe ve müşâreke olan kâr-zarar ortaklığı enstrümanlarına mahsus oluşan ekstra risklerin bir sonucu olduğu varsayımı üzerine kurulmuştur. Kitabın amacı mudârebe ve müşâreke ile ilgili her türlü ekstra risk için analiz yapmaktır. Bu amacı gütmek üzere öncelikle mudârebe ve müşâreke enstrümanlarına yönelik mufassal bir bilgi verilecek akabinde İslâmî bankaların mevcut kâr-zarar ortaklığı uygulamaları analiz edilecek ve son olarak da asimetrik bilgi, kredi riski, getiri oranı riski ve geri çekme riski, risk tanıtımı, hesabı ve hafifletimi olan risk yönetim süreçleri yoluyla analiz edilmiştir. Bu kapsamda her risk türü (yeniden) tanımlanmış, risk faktörleri belirlenmiş, yeni hesaplama yaklaşımları sunulmuş, mudârebe ve müşâreke enstrümanları için risk hafifletim teknikleri ileri sürülmüştür.
İlyas Bozkurt Bütün dünyada ve ülkemizde son yıllarda katılım bankaları, bankacılık sektörünün önemli bir bileşeni hâline gelmiş ve işletmelerin finansmanında önemli bir kaynağa dönüşmüşlerdir. Ancak yıldızı hızla parlayan katılım bankalarının aslında sektördeki payını istenilen düzeyde artıramadığı görülmektedir. Katılım bankalarının konvansiyonel bankalara göre fon toplama ve kullandırma yöntemlerinde bir kısım farklılıkların olması, onlara bazı avantajlar kazandırırken bazı dezavantajlar da sağlamaktadır.
Bu kitapta, Türk bankacılık sistemi içerisinde katılım bankacılığının yeri, sistemde yer alan diğer bankalarla olan ilişkisi değişik açılardan ele alınarak; tüm dünyadaki finansal entegrasyon ve tasarrufların değerlendirilmesi ihtiyacı sonucu gelişme gösteren katılım bankacılığı, mercek altına alınmaktadır. Ayrıca katılım bankaları ve mevduat bankalarının banka kredilerinde sektörel yoğunlaşma ve kredi portföy çeşitlendirmesinin banka kârlılığına etkisi karşılaştırılarak analiz edilmektedir. Burada hangi bankaların hangi sektörlere daha fazla ağırlık verdiği ve katılım bankalarının sektör içindeki payının belirlenmesi, katılım bakacılığının son otuz yılda geldiği yeri belirlemek ve gelecek projeksiyonu çıkarmak için çalışmayı oldukça önemli hâle getirmekedir.
Nazan Lila Ekonomik sistemin İslam dininde haram kılınmış olan faize dayalı bankacılık ile irtibatlı olarak yürümesi, İslam âlimlerini faizli bankacılık sistemine alternatif olabilecek faizsiz bir sistem arayışına sevk etmiştir. Bu çözüm arayışı neticesinde bugün dünyada "İslami bankacılık", Türkiye'de ise "katılım bankacılığı" diye isimlendirilen faizsiz bankacılık sistemi geliştirilmiştir. Bununla birlikte katılım bankalarının bazı işlemlerinin, İslam hukukunda var olan sözleşme teorisine ve sözleşmenin geçerliliği için gerekli görülen şartlara tamamıyla uygun olmaması, sisteme yönelik eleştiri ve tartışmaları do beraberinde getirmiştir.
İslam hukukunda, satım sözleşmesinde malın teslim alınması üzerinde özellikle durulmuş ve müşterinin salın aldığı malı teslim almadan önce satması konusunda birtakım sınırlamalar getirilmiştir.
Doktrinde tartışılan bu mesele, günümüzdeki katılım bankacılığı işlemleri çerçevesinde önem arz etmektedir. Uygulamada, katılım bankalarının fıkıh doktrininde öngörülen şekil ve şartlara aykırılık taşıyan birtakım işlemleri olduğu görülmekledir. Katılım bankalarının, kredi vermek amacıyla sıkça başvurduğu murabaha uygulamasında malı teslim almadan ve fatura, tapu gibi belgeleri kendi adına düzenletmeden müşteriye satması da bu aykırılıklar arasında yer almaktadır. Katılım bankalarının, malın teslim alınmasından kaynaklanan birtakım masrafları azaltmak amacıyla başvurduğu söz konusu uygulamalar, bazı âlimler tarafından İslam'da satım sözleşmesinin gereklerinden olan teslim alma unsurunu ihlal ettiği ve bankayı, diğer bankalar gibi sıradan bir finansör durumuna getirdiği gerekçesiyle eleştirilmiştir.
Kitapla; gayrimenkul ve menkul mallarda teslimin ne ile gerçekleşeceği, bankanın teslim için müşterisine vekâlet vermesinin caiz olup olmadığı, tapu ve ruhsat gibi kayıtların teslim yerine geçip geçmediği, teslim alınmayan mal üzerinde ne gibi tasarruflar yapılabileceği sorularına cevap aranmıştır. Ayrıca söz konusu probleme alternatif bir çözüm önerisi mahiyetinde olan bağlı kredi sözleşmesine değinilmiştir. Kitap bu anlamda, malın teslim alınması konusunda bir referans kaynak olmaya adaydır.
İ. Pelin Dündar Ekonomik yapıyı değerlendirebilmek ve anlamlandırabilmek; ekonominin yapı taşı olan işletmelere karşı duyarsız kalmamak suretiyle mümkündür. İşletmelerin davranış ve eğilimlerine yönelik doğru çıkarsamaları yapabilmek ise en başta işletme ile ilgili temel kavramların, yöntemlerin öğrenilmesini ve işletme fonksiyonlarına ilişkin birtakım bilgilerin edinilmesini gerektirmektedir.
Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Basın Ekonomisi ve İşletmeciliği Anabilim dalı başkanı Prof. Dr. İ. Pelin Dündar'ın hazırladığı bu kitap, ekonomik yapıda meydana gelen farklılaşmaların analizini daha sağlıklı olarak yapabilmek ve işletme olgusuna genel bir bakış açısı oluşturmak mantığı ile hazırlanmış bulunmaktadır.
Deniz Altay Taşcı Sosyal yardımları sosyal sigortalardan ayıran en önemli özellik, sosyal yardımların bireyleri en kısa sürede muhtaçlıktan kurtararak kendi kendilerine yeterli hâle gelmelerini sağlama amacı taşımasıdır. Türkiye'de sosyal yardımlar, primli sosyal güvenlik sistemlerinin tamamlayıcısı olarak düzenlenmiştir.
Türkiye'deki sosyal koruma sistemi öncelikli olarak çalışma ile ilişkili olup çalışan birey Sosyal Güvenlik Kurumuna kayıt olarak prim ödemekte, bu sayede sosyal koruma kapsamına girerek sosyal risklere karşı korunmaktadır. İşsizlere aktif ve pasif istihdam politikaları uygulanmakta, kayıtlı olarak çalışmayan, aynı zamanda aktif ve pasif istihdam politikaları kapsamı dışında kalan bireyler için ise sosyal yardım programları bulunmaktadır. Sosyal yardım alanlar için de aktif istihdam politikaları uygulanmaya başlanmış olmakla birlikte kural olarak kayıt dışı çalışma bu uygulamaların dışında kalan kesimi ifade etmektedir. Ancak çalışmamızda yer aldığı üzere Türkiye'de sosyal yardım almakta iken kayıt dışı çalışan bir kesimin varlığı TÜİK istatistikleri analizinden anlaşılmaktadır. Söz konusu verilere uygulanan ki kare analizi sonuçları, öncelikle sosyal yardım alma ve kayıt dışı çalışma arasında bağımlı bir ilişkinin olduğunu ortaya koymuştur. Sonrasında yapılan lojistik regresyon analizi ise sosyal yardım almakta olan hanede yer alan kayıt dışı çalışan bireylerin sosyal yardım alan hanede yer almamakla birlikte kayıt dışı çalışan bireylere arasında anlamlı farklılıklar olduğunu göstermektedir.
Bu çalışma ile, kayıt dışı çalışırken sosyal yardım alınan hanede bulunma durumuna ait faktörler detaylandırılarak Türkiye'deki sosyal politika literatürünün, neoliberal politikalar bağlamında ulusal ve uluslararası sosyal politikanın sosyal hak kayıpları, esnek çalışma, güvencesizleşme, özelleştirme ve sendikasızlaştırma gibi unsurlarının elimine edildiği sosyal politika düzenlemelerinin yapılandırılması hedefi ile sosyal yardım alma durumuna neden olan piyasa koşullarını görmezden gelen yapısı yerine mevcut piyasa şartlarının insanları sosyal yardım almakta iken kayıt dışı çalışmaya iten piyasa düzenlemeleri irdelenerek sosyal yardım almakta olan bireylerin kayıt dışı işler yerine insana yakışır işlerde çalışmalarına yönelik olarak politika önerileri sunulmuştur.
İbrahim Halil Sugözü Kayıt dışı ekonomi, ülke ekonomilerinin görünmeyen, karanlık bir bölümünü oluşturur. Bu ekonomiden vergi alınamaz, hukuki denetim yapılamaz. Bu ekonominin aktörleri, külfetine katlanmadıkları gelirleri için, devletin sağladığı nimetlerden de yararlanamaz. Türkiye'de kayıt dışı ekonominin boyutu, normalin çok üzerinde bir büyüklüğe sahiptir. Önlemeye yönelik bir şeyler yapılmasının, kayıt dışı ekonominin boyutunu küçültmemesi, metotların eksik veya hatalı olduğunu göstermektedir. Kayıt dışı ekonomi, yalnızca temennilerle önlenemez. Tedavisi psikolojik olmaktan çok, çeşitli müdahaleler gerektiren bir iktisadi hastalıktır. Elinizdeki kitap, kayıt dışı ekonominin, vergi politikaları ile ne kadar birbirine bağlı olduğunu göstermektedir. Ayrıca kitaba göre kayıt dışı ekonominin çözüm yolu da bu politikaların doğru uygulanmasından geçmektedir. Bütün temenniler Türkiye'nin kalkınması ve daha iyi bir gelecek içindir.
Ömer Faruk Çolak, Selahattin Bekmez 2. Dünya Savaşı sonrası iktisadi ortamda gelişen ekonomiler kalkınma hızlarını karşılamaya çalışırken karşılaştıkları en önemli sorun işsizlik olmuştur. İşsizliğin çözümü için ortaya çıkan iki çözüm yöntemi; Devletin ekonomiye müdahale etmesi ve kentsel alanda kayıtdışılığa göz yumulması, başlangıçta yararlı olmuştur. Ancak artan iş gücü ücretlerin düşmesine ve sermaye birikimine kaynaklık ederken bir taraftan da artan kayıtdışılık ile istihdam olanakları artırılmaya çalışılmıştır. Bu süreç 1980’li yıllara kayıtlı sektör ile kayıtdışı sektör karşı karşıya getirmiştir. Kayıtlı sektör haksız rekabetten kaynaklanan kayıpları hesaplamaya başlamış ve kayıtdışılığa karşı mücadele etmeye başlamıştır. Ancak bu girişim için oldukça geç kalınmıştır. Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de kayıtdışı sektör büyümüş ve toplam istihdamın %50’sinin kayıtdışı olduğu bir iktisadi yapılanmaya ulaşmıştır. Kayıt dışı sektör bu gücü ile kentsel alana sadece iktisadi değil, kültürel ve politik bir güç olarak da egemen olmuştur. Bu çalışma da kayıtdışı ekonomi oyun teorisi çerçevesinde ele alınıp incelenmiştir.