İş Birliklerimiz \ 4-5
Melih Turan Finansal hizmetlerin çeşitlenmesiyle birlikte finansal okuryazarlık önem kazanmaya başlamıştır. Günümüzdeki finansal araçlar hem çoğalmış hem de karmaşıklaşmıştır. Bu araçları öğrenmek ve kullanmak hem zaman hem de bilgi açısından emek istemektedir. Bu duruma İslamî finans açısından bakıldığında ise farklı unsurlar ortaya çıkmaktadır. Bu kitap, bir Müslümanın kazancından harcamasına, yatırımından genel para yönetimine kadar olan süreci İslamî finans bağlamında gözden geçirmektedir. İslamî finansal okuryazarlığa katkı sağlamak amacıyla kaleme alınan bu çalışmada bir Müslümanın İslam’ın ilkeleri ve esasları ışığında günümüz finansal yönetimine uçtan uca ışık tutmaya çalışılmaktadır. Kazanç elde ederken, harcarken, yatırım yaparken ve tüm para yönetimini kapsayan özellikle günümüzde var olan katılım bankacılığı, sermaye piyasası yatırımları, finansal teknolojiler (fintek), kitle fonlama, sigorta, bireysel emeklilik gibi finansal işlemlerde bir Müslümanın yaklaşımının nasıl olabileceği ele alınmaktadır.
Abdul Azim Islahi Bu kitap, iktisat alanında medeniyetler arası diyalog için ortak bir zemin arayışına binaen hazırlanmıştır. Bu nedenle, özellikle iktisadi düşünce alanında, İslam medeniyeti ve Orta Çağ Avrupa kültürünün çok boyutlu bağlarına ve birbirleriyle olan etkileşimlerine delil niteliğindedir. Müslüman ilim adamlarının felsefe, bilim, matematik, tıp, coğrafya, tarih, sanat ve kültür alanında Orta Çağ Avrupası üzerindeki etkileri ayrıntılı bir şekilde belgelenmiş ve ilgili konuların çevrelerinde bilinmektedir. Ancak, iktisadi düşünce ve kurumlar üzerindeki etkisi henüz tam olarak araştırılmamış ve kabul de görmemiştir.
Islahi’nin eseri bu bağlamda önemli bir girişimdir. Abdul Azim Islahi, Batılı bilim adamlarının son yıllarda Müslümanların iktisada katkıda bulunduğu yönündeki değişen eğilimlerini ve Avrupa Rönesansı’ndaki Müslüman entelektüel mirasa borçluluk hissinin arttığını gözler önüne sermektedir. Bu eğilim yalnızca iktisadi düşünce tarihinde daha önceki yazarlar tarafından oluşturulan boşluğu kapatmakla kalmayıp, aynı zamanda Doğu ile Batı arasındaki anlayışı artıracak, akademik ve entelektüel düzeyde etkileşimi kolaylaştıracaktır.
İbrahim Özpolat Kitapta, fıkıh literatüründe "şer'an kendisinden faydalanmanın mübah olduğu mal" seklinde tanımlanan mütekavvim mal ele alınmıştır. Bu bakımdan amaç, söz konusu kavramın klasik fıkıhtaki anlamından hareketle modern hukuktaki karşılığına ulaşmak ve modern dönemde ortaya çıkmış yeni bazı meseleleri bu açıdan değerlendirmektir.
Klasik fıkıhta "mütekavvim mal" ifadesine karşılık gelen konu özel bir öneme sahiptir. Bu nedenle, çalışmanın birinci bölümünde mütekavvim mal kavramın klasik fıkıhtaki yeri tespit edilmeye çalışılmış, ikinci bölümünde ise modern hukukta direk olarak kullanımı olmayan bu kavramın klasik fıkıhtaki anlam perspektifinden modern hukuktaki karşılığına ulaşılmaya çalışılmıştır. Çalışmanın üçüncü bölümü sonuç mesabesindedir. Bu bölümde önceki iki bölümde geçen bazı kavram ve meselelerin karşılaştırması yapılıp modern dönemde ortaya çıkmış güncel bazı konuların mezkûr kavram bağlamında klasik fıkıhtaki hükmü ortaya konmaya çalışılmıştır.
Bu kitapta, her bir mezhebin kendisine hoş usulü bulunmasından ötürü karma mezhep anlayışı yerine mezhep içi bilgi geliştirme yolu takip edilmiştir. Bu nedenle, kitapta ele alınan kavramlar Hanefi hukukçularının değerlendirmeleri ışığında ele alınmıştır.

Muhammed Beşir Çalışkan Konvansiyonel ekonomiye alternatif olma iddiasını taşıyan İslam iktisadı çalışmalarında insan kavramı ele alınmaktadır. Fakat temel varsayımlarda önemli ölçüde bir değişiklik gözükmemektedir. Bundan ötürü yapılması gereken şey, İslam ekonomisinin alternatif olma iddiasını sağlamlaştıracak çalışmalara yönelmektir. Ana akım ekonominin karşısında bir söz söylemek için ise insan anlayışlarının farklı olması gerekmektedir. Aynı kabuller ile farklı sonuçlara ulaşmak ancak alanın çizdiği sınırlar içerisinde mümkün gözükmektedir. Dolayısıyla ana akıma bir eklemlenme söz konusu olacaktır. İslam ekonomisinin bu tür tehlikelerden korunması amacıyla temel varsayımlarını özgün bir şekilde geliştirmesi gerekmektedir. Bu amaç doğrultusunda ülkemizin önemli düşünürlerinden Nurettin Topçu'nun insana dair düşüncelerine başvurulmuştur. Çünkü Topçu, dönemindeki muhafazakâr ve İslamcılardan ayrılarak antikapitalist duruşunu kültürel düzlemden çıkarıp, ekonomi politik seviyeye çekmiştir. İslam ekonomisi çalışmalarının sağlıklı bir zemine oturtulması için yapılması gereken finansal yönünden ziyade ekonomi politik yönünün incelenmesidir. Bu nedenle homo economicus soyutlaması etraflıca ele alınmış ve Topçu'nun fikirlerinden hareketle İslam ekonomisi için insan modeli oluşturulmuştur.
Abdulgani Bozkurt, Behice Canatan, Betül Yasemin Keskin, Birkan Kemal Ertan, Canan Özge Eğri, Erhan Akkaş, Furkan Yıldız, Güldenur Çetin, Hakan Ünay, Halil Kürşat Aslan, Haris Ubeyde Dündar, İsmail Köse, M. Tahir Kılavuz, Mesut Özcan, Murat Aslan, Murat Çemrek Arap ayaklanmaları ülke içi siyasal sistemleri sarstığı kadar bölgedeki tüm devletleri de
etkilemiştir. Arap dünyasında yaşanan bu değişimler Ortadoğu bölgesine olan ilgiyi de artırmıştır. Ayaklanmalarının ortaya çıkış sebepleri ve sonrasında yaşanan gelişmelerin nedenleri merak konusudur. Ortadoğu devletlerinin iktisadi ve siyasal yapılarını anlamak bu noktada önemli hale gelmiştir. Yaşanan olaylar ve tarihsel bağlam içerisinde ekonomik ve siyasal konjonktürün bağlamın birlikte analiz edilme ihtiyacı, elinizdeki çalışmanın ortaya çıkışında temel motivasyon kaynağıdır. Bu kitapla, Orta Doğu'nun siyasal ve ekonomik gerçekliğine dair tekil örneklikler yerine daha geniş bir perspektif sunulması hedeflenmiştir. Tarihi tecrübeler ışığında bölgenin siyasal ve ekonomik fotoğrafı birlikte çekilmektedir. Bu kapsamda, ekonomi politik perspektiften kapsamlı bir çalışma olarak bu kitap, son yıllarda bölgedeki gelişmelere dair artan ilgiye cevap vererek, okuyucuya
katkı sunacaktır.
Hakkı Uygur, M. Tahir Kılavuz, Mehmet Evkuran, Mehmet Toprak, Oğuzhan İrgüren, Ramazan Yıldırım, Süleyman Güder 2011 Arap ayaklanmaları sonrasında Ortadoğu'yu anlamak ve anlamlandırmak için gerekli mihenk taslarından birinin de bölgedeki siyaset-din ilişkisi olduğu kayda değer bir husus olmakla beraber konunun önemi günden güne artmaktadır. Biz de Türkiye'deki akademisyenler olarak bölgedeki gelişmeleri ve olayların arka planını ele almaya çalıştık.
İLEM İslam Siyaset Düşüncesi Projesi kapsamında "Ortadoğu'da Siyaset ve Din" üst başlığı altında bir dizi seminer gerçekleştirdik. Amacımız bölgedeki siyaset-din ilişkisini farklı dinî ve siyasi ekoller üzerinden anlamaya çalışmaktı. 2017 yılında bölgede etkin iki ana akım olan $ii ve Sünni siyaset düşüncelerinin kökenlerinden günümüz siyasi yansımalarına kadar farklı yelpazedeki meseleleri ele almaya çalıştık. Elbette ele aldığımız meseleler ne seminerler aşamasında ne de kitapta yer aldığı şekliyle sınırlıdır; çok daha kapsamlı uzanımlara sahiptir. Yine de kapsamlı ve temsil gücü yüksek bir eser ortaya koymaya çalıştık.
Ü. Serdar Serdaroğlu Gerek içerik ve muhtevasıyla gerekse de kapsadığı toplumsal, hukuki ve iktisadi etki gücü bağlamında Tanzimat FermanTnm ilan edilmesi sonrası Osmanlı Devleti'nde değişen iktisadi-finansal şartlar, bu kitapta o dönem için yeni sayılabilecek uygulamalardan biri olan banka kurma fikrinin etrafında şekillenmiştir. Nitekim Osmanlılar için 'bir devlet bankası kurma' fikri ve bunun uygulamaya geçirilmesinin hangi dinamikler ve fikri alt yapı üzerinden cereyan ettiği incelenmesi gereken önemli bir iktisat tarihi olayıdır.
Elinizdeki bu kitap 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren başlatılan Osmanlı bankacılık faaliyetlerinin ilk örneği olan Dersaadet Bankasının hem organizasyonel özellikleri hem de faaliyete başlamış olduğu dönemin iktisadi şartları ile ifa ettiği görevin finansal ve ticari boyutlarını Osmanlı arşiv kaynakları yardımıyla incelemekledir. Bu çalışma özellikle Tanzimat Dönemi ticaret ve iş ağlarının finansal piyasalar üzerinden nasıl
şekillendiğini, tüccar ve bankerlerin ortaklıkları ile sahip olunan girişimci ağların mahiyetini ve bu anlamda hangi özellikleri muhteva ettiğini Dersaadet Bankası kayıtları üzerinden göstermeye çalışmıştır. Bankanın kuruluş amacı, gerçekleştirmiş olduğu poliçe işlemlerinin dış ticaret ve Osmanlı para sistemi ile yakından ilişkisi ve bu tecrübenin üzerinden Osmanlı girişimci iş ağlarının ortaya konması noktasında bir deneme olarak değerlendirilebilecek bu kitap, okuyucuya 'Osmanlı İktisat, isletme ve finans Tarihi' literatürüne dair tematik bir bakış acısı sunmaktadır.
Abdullah Taha İmamoğlu, Ali Benli, Asım Cüneyd Koksal, Berat Açıl, Fatih Usluer, Halil İbrahim Kaygısız, Harun Kuşlu, Haşan Umut, Muhammed Usame Onuş, Müstakim Arıcı, Özgür Kavak, Pehlul Düzenli, Sami Arslan, Seyfullah Efe, Tuba Nur Saraçoğlu Koleksiyon çalışmalarında son yıllarda meydana gelen artışa ciddi bir katkı sunan Osmanlı Kitap Kültürü: Cârullah Efendi Kütüphanesi ve Derkenar Notları, Osmanlı kitap kültürünün yazma boyutunu ele aldı. Eserde, Cârullah Efendi Koleksiyonunda yer alan yazmalar üzerinde bulunan derkenar notlan tahlil edilerek kitap, kütüphane, koleksiyon, koleksiyoner, yazar, okur gibi kitap kültürünün farklı boyutlarına dair sorulara cevaplar üretilmeye çalışıldı.
Bu çalışma, birçok açıdan ilkleri barındırıyor. Öncelikle kitap kültürü ve yazma kitap kültürü çalışmalarında ilk defa bir koleksiyonun tamamı inceleme konusu edildi, ikinci olarak ilk defa derkenar notlarının da kitap kültürü çalışmalarında çok önemli veriler sunabileceği, "hürde” bilginin "hurda” addedilmemesi gerektiği gösterildi. Kitabın hiç şüphesiz en önemli katkısı, hakkında neredeyse hiçbir bilgi bulunmayan Cârullah Efendi gibi çok kıymetli bir âlim, müderris, kadı, kütüphaneci ve bibliyofilin ilim âlemine layıkıyla tanıtılmış olmasıdır.
Haci Sarı Emek üzerinden değerlendirilen Osmanlı'nın modernleşme tecrübesi, üretim örgütlenmesi ve iş organizasyonunun dönüştürülmesi ihtiyacının bir neticesi olarak ortaya çıkmış olmakla birlikte Osmanlı insanının varlığı algılama ve anlamlandırma biçimi üzerinde de etkili olan bir süreçtir.
Osmanlı aydın zümresinin iktisadi, sosyal ve düşünsel bağlamda ortaya koyduğu emek yaklaşımları, emek kavramını Osmanlı modernleşme sürecinde önemli aktörlerden biri kılmıştır. Modern teknolojiyi Osmanlı insanın kullanımına sunmaya yönelik bir çaba olan modernleşme; bilimsel, rasyonalist, seküler ve insan merkezli düşünüş tarzı ile kapitalist, komersiyalist ve faydacı iş ve üretim tarzı geliştirme anlamına geldiğinden sanayileşmeye yönelik her çaba özü itibariyle "modernliği" içkindir.
Geleneksel yaşam tarzının lisanıyla modern dönemde hayat imkânı aramanın ifadesi olan sa'y-u amel, modernleşme sürecinde Osmanlı emek tasavvurunu ifade etmek için kullanılmakla birlikte modernleşme süreci, Osmanlı emek dünyasının kavramlarını form ve içerik olarak dönüştürürken emek pratiklerine de bağımlı çalışma yönünde ivme kazandırmıştır. Değişen üretim örgütlenmesi beraberinde işin yapısına uygun mücadele araçlarını da (grev) taşımıştır.
Teknolojik ilerleme, iktisadi refah ve sosyal gelişme gibi kavramlarla iç içe olan emek yaklaşımları, Osmanlı'da ideolojik ayrımlara kaynaklık teşkil ederken aynı zamanda dinî düşüncenin ıslahına varan bir etki yelpazesine sahiptir. Bu anlamda emek, Osmanlı modernleşme tecrübesinde kurucu bir vasfa sahiptir.
Muhammed Emin Durmuş Mukâtaa kavramı, Osmanlı mali hukukunda olduğu gibi vakıf hukukunda da farklı hukuki sonuçlar doğuran uygulamaları ifade etmek için kullanılmaktadır. Bu çalışmada ise esas olarak vakıf arsanın, üzerine karâr hakkı ve mülkiyeti şahsına ait olmak kaydıyla bina yapmak veya ağaç dikmek isteyen kimseye kiralanması anlamındaki mukâtaa uygulamasına odaklanılmıştır. Mukâtaa uygulamasının temelleri Osmanh'dan öncesine dayanmakta olup Osmanlılar tevarüs ettikleri bu uygulamayı birtakım düzenlemelerle daha da geliştirmiş ve yüzyıllar boyunca kullanmışlardır. Ancak mukâtaa uygulamasının, zamanla vakıfların istismarına sebebiyet verdiğini gören Osmanlı hukukçuları bu uygulamada ısrar etmemiş bilakis vakıflar için daha avantajlı olan icâreteyn uygulamasını geliştirmişlerdir. Bu da mukâtaanın icâreteyn uygulamasına zemin hazırladığını göstermektedir. Bu kitapta mukâtaa akdinin, 16 ve 17. yüzyıllardaki tarihi serancamı, mahiyeti, farklı uygulamaları, şartları, hukuki prensipleri ve taraflara sağladığı haklar özellikle fetva mecmuaları ve şer'iyye sicillerinden hareketle ortaya konmaya çalışılmıştır.
Saim Kılıç – Ali Alp Şirketini bin bir zorlukla kuran ve büyüten Patron; ne zaman ki şirketinin yönetimini CEO/Genel Müdür olarak adlandırılan profesyonel bir yöneticiye devrediyor, işte o zaman sorunlar ortaya çıkmaya başlıyor. Çünkü atalarımızın söylediği “vekil asil gibidir” sözünün maalesef şirket yönetiminde her zaman geçerliliği bulunmuyor. Peki;
•CEO (vekil), neden Patron (asil) gibi olamıyor?
•Patron, şirketinin yönetimini bir CEO'ya devretmekten gerçekten korkmalı mı?
•CEO'ların sıklıkla rastlanan etik dışı davranışları nelerdir? Bu davranışları niçin ve ne zaman sergilerler?
•Patron, CEO'nun potansiyel yanlışlarından/etik dışı davranışlarından nasıl korunabilir?
•Şirketin yönetim sistemi ve Patron-CEO ilişkileri ne şekilde tasarlanırsa, şirket yönetiminde de “vekil asil gibidir” sözü geçerli olur?
Saim Kılıç ve Ali Alp'in kaleme aldığı “Patronun CEO'su” kitabı, bütün bu sorulara tarafsız bir bakış açısıyla, sade bir dille ve somut örneklerle cevap veriyor; patronun ideal CEO'sunun nasıl yaratılabileceğinin yollarını anlatıyor. Yılların tecrübesine ve gözlemlerine dayanan çok sayıda öneriyi de içeren bu kitap, hem patronlar hem de CEO'lar için kıymetli bir rehber niteliğinde...
Ebû Zekeriyyâ Yahyâ bin Ömer el-Kinânî el-Endelüsî Fiyatlandırma ve çarşı pazarın düzeni meselesi, bir iktisadi sistemin sağlıklı şekilde işleyip
toplumun refahını temin etmesi noktasında olmazsa olmaz hususlardandır. Nitekim fiyatların stabil ve piyasanın düzenli olması, günümüz ekonomilerinin en önemli hedefleri arasında yer almakta olup ülkeler bu iki hedefi gerçekleştirmek amacıyla çeşitli politikalar uygulamaktadır. Elinizdeki eserde fiyatlandırma, çarşı pazarın işleyişi, bu iki önemli hususu düzenlemeye yönelik olarak kurulmuş hisbe müessesesi ve ilgili diğer meselelere dair İslam'ın getirdiği hükümleri bulacaksınız.
Bu anlamda eser, stabil ve sağlıklı şekilde sürdürülebilen bir ekonominin temin edilmesi noktasında bir rehber niteliğindedir.
Ahmed b. Saîd el-Müceyledî Fiyatlandırma ve çarşı pazarın düzeni meselesi, bir iktisadi sistemin sağlıklı şekilde işleyip toplumun refahını temin etmesi noktasında olmazsa olmaz hususlardandır. Nitekim fiyatların stabil ve piyasanın düzenli olması, günümüz ekonomilerinin en önemli hedefleri arasında yer almakta olup ülkeler bu iki hedefi gerçekleştirmek amacıyla çeşitli politikalar uygulamaktadır. Elinizdeki eserde fiyatlandırma, çarşı pazarın işleyişi, bu iki önemli hususu düzenlemeye yönelik olarak kurulmuş hisbe müessesesi ve ilgili diğer meselelere dair İslam'ın getirdiği hükümleri bulacaksınız.
Bu anlamda eser, stabil ve sağlıklı şekilde sürdürülebilen bir ekonominin temin edilmesi noktasında bir rehber niteliğindedir.
Fatoş Altınbaş Sarıgül 14 Nisan 1981’de Kıbrıs’ta doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini İstanbul’da tamamladı. Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 2003 yılında mezun oldu. Yüksek lisans eğiti¬mi için gittiği İtalya’da Politecnico di Milano Üniversitesi’nde MBA yaptı ve 2005 yılında İstanbul’a döndü. Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Antropoloji bilim dalındaki doktora eğitimini ‘Kapalı¬çarşı’da El Yapımı Mücevherat Ustaları, Bir Dönüşüm Hikayesi’ adlı tezle bitirdi ve 2016 yılında aynı isimdeki ilk kitabı yayınlandı. Evli ve iki kız çocuğu annesi olan Fatoş Altınbaş Sarıgül halen Altınbaş Üniversitesi, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak popüler kültür, sosyal antropoloji, kültür, kimlik, küreselleşme, sosyal değişim konularında ders vermekte ve araştırmalarına devam etmektedir. Ayrıca Altınbaş Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Danışmanı ve Altınbaş Holding çatısı altındaki farklı şirketlerde Yönetim Kurulu üyeliği görevlerini de sürdürmektedir.
Abdulkader Thomas, Emad H. Khalil, Iman Abdul Rahim, M. Akram Khan, M. Umer Chapra, Mahmoud A. El-Gamal, Najwa Abdel Hadi, Ruba Alfattouh, Şeyh Yûsuf Talal DeLorenzo, Vincent J. Cornell, Wahba Zuhayli Bu kitap, kişinin bankacılık ve finansa dair tüm bakış açılarının etrafında döndüğü ve birçoğumuz için onu içeren işlemlerden başarılı bir şekilde uzak durmanın ebedi bir mükâfatı olduğu tek bir kelime yani ribâ ربا hakkında yaklaşık 20 kişisel araştırmanın
bir neticesidir. Ribâ kelimesi Hz. Muhammed (s.a.v) tarafından hayatı süresince tanımlanmamıştı. Bu kitap, görüşlerini tamamen sahiplenmesem bile söz konusu kelimenin ne anlama geldiğini, neden sözleşmeleri geçersiz kıldığını ve kişinin onu nasıl anlayabileceğini anlamayı arzu edenlerin yükünü hafifletecek bir şekilde kelimenin tanımına ışık tutan görüşler serdeden bazı âlimlerin önemli katkılarını içermektedir.
Mehmet Soy, Engin Türkmen Romatolojik hastalıklar lokal ya da sistemik olarak kas iskelet sistemini etkileyerek iş gücü kaybına neden olabilen ve hatta hayatı tehdit edebilen hastalıklardır. Bu hastalıkların doğru ve zamanında tanınması hem hastanın uğrayabileceği organ fonksiyonu kayıplarını hem de maddi kayıpları azaltacaktır. Romatolojik hastalıkların tanısı önce hastanın detaylı öyküsünün alınması, daha sonra detaylı fizik bakısının yapılması ve gerekli ise uygun tetkiklerin yapılması ile konmaktadır. Bu basamakların atlanarak sadece tetkikler ile hastanın değerlendirilmesi hem tanının konması hem de tedavi sürecinde aksamalara yol açacaktır. Hasta sadece tetkiklerden ibaret değildir, doğru tanı için hastanın dinlenmesi ve muayenesi gereklidir.
Bu kitap, romatoloji polikliniğine başvuran hastaların doğru değerlendirilmesi, fizik muayenelerinin uygun şekilde yapılması, gerekli olan tetkiklerin istenmesi ve elde edilen bulguların doğru yorumlanması konusunda romatoloji eğitimi almakta olan öğrenci, asistan ve kas-iskeleti hastalıkları alanında hizmet veren hekimlere rehberlik etmesi amacıyla yazılmıştır.
Muhammed Mustafa Bilgili Türkiye siyasi düşüncesini ve toplumsal meselelerini şekillendiren birçok kilit isim vardır. Bu isimlerin bazıları ideolojik söylemlerini kuvvetli kalemiyle aktarabilmesi, bazıları da içerisinde bulunduğu fikri hareketlerin yönlendirilmesinde oynadığı rol nedeniyle önemlidir. Hayatı, yakın ilişki içerisinde olduğu siyasi ve entelektüel ortamları, temsil ettiğine inandığı değer ve icraatları ile Saatçi Musa adıyla anılan Musa Çağıl bu isimlerden biridir.
Çağıl, Türkiye’nin siyasi ve düşünsel hayatını etkileyen çok sayıda isimle yakın temasta bulunmuş ve iz bırakmış birçok ismin icra ettiği faaliyetlerde aktör olarak bulunmuştur. Musa Çağıl’ın biyografisine yakından bakmak; Türkiye’de dönüm noktasını oluşturan MNP, MSP, ANAP, Refah Partisi ve Diriliş Partisi gibi siyasi partilerin kuruluş serüvenini ve Türkiye’nin yakın dönem fikri yapısını anlamak için önemli bir kaynak oluşturacaktır.
“Fikir ve Hareket İncelemeleri” dizisi ile İslamcılığın fikri birikimini yansıtan ve hemen hemen her alanda karşımıza çıkan temel isimler, dergiler, meseleler hakkında bir çerçeve ve özgün bir bakışın ortaya konulması amaçlanmaktadır. Dizide yer alacak kitaplar İslamcılık düşüncesinin farklı alanlarında merak edilen mevzuları kapsamaktadır. Bu çerçevede, meselelerin temel bir zeminde ve giriş düzeyinde anlaşılmasına katkı sağlaması hedeflenmektedir.

Faruk Taşçı Sabahattin Zaim Hocanın, 1934'te Makedonya'nın İştip kasabasından İstanbul'a göç eden, kendi deyimi ile "göçmen" değil Peygamber efendimizin (sav) hicretini takip eden “muhacir" bir ailenin evladı olarak başlayan hikâyesi, ülkesi için yapmış olduğu sayısızca hizmet, vermiş olduğu eserler ve yetiştirmiş olduğu öğrencilerden sonra, 2007 yılında Hocanın ebediyete intikal etmesi ile son bulmuştur, Bugün Türkiye'de ve dünyanın birçok ülkesinde birçok akademisyen ve öğrenci, Hocanın açmış olduğu yoldan daha müreffeh bir Türkiye, bir İslam dünyası için çalışmaya devam etmektedir.
Bu kitap, hocaların hocası olarak anılan merhum Sabahattin Zaim hocanın çeşitli dergi ve mecralarda çıkmış röportajlarının bir derlemesinden oluşmaktadır. Türkiye'de İslam iktisadı denince akla ilk gelen, adına bir üniversite kurulan, ülkenin geçmiş olduğu en zor dönemlerde bile inandıklarından ödün vermeyen, tarihe şahitlik etmiş bu değerli şahsiyetin kendi ağzından hikâyesini dinlemek ve tecrübelerine kulak vermek isteyen herkesin severek okuyacağı bu eseri, yazın dünyamıza kazandırmış olmaktan gurur duyuyoruz.
Faruk Taşçı "Sözüm, burada bitiyor. Allah'a hamd ü senalar olsun. Bütün emelim, niyazım ve duam, Cenab-ı Hakk'ın bu kuluna hüsn-i hatime nasip etmesi ve rızâ-yı İlâhisine nail eylemesidir. İnşallah. Amin." şeklinde hatırat kitabını tamamlayan Sabahaddin Zaim'i daha yakından tanımak için elinizdeki kitap öz bir çerçeve sunuyor. Kitap, önce güzel ahlak, sonra güzel ahlak ile donanmış faydalı ilim, en sonunda da faydalı ilmini ihlas ile salih amel derecesine taşıyan birini merak edenler için ufuk açıcı mahiyette.
Abdulkadir Macit, Abdullah Kahraman, Arife Gümüş, Lütfi Sunar, Murat Çemrek, Muhammed Erkan Karabekmez, Nihat Erdoğmuş, Rahim Acar, Süleyman Güder. Covid-19 salgını dolayısıyla, en açık etkisini günlük yaşantımızda gördüğümüz kritik bir süreçten geçmekteyiz. Bu sürecin kısa ve uzun vadede farklı alanları etkileyecek sonuçları olacağını ya da genel olarak insanlığın gidişatı açısından ortaya çıkması muhtemel bazı gelişmeleri tetikleyerek öne alacağını öngörmekteyiz. Bu bakımdan Covid-19 salgını dolayısıyla bugünlerde yaşadıklarımız, insanlığın evrildiği istikameti
farklı alanlar itibarıyla değerlendirme yönündeki düşünme etkinliğimizi gerçekleştirmek üzere bizi her zamankinden daha acil bir şekilde göreve davet etmektedir. Dokuz makalenin yer aldığı bu kitap Covid-19 salgınının gelecek yıllarda hangi perspektifle gündem edilmesi gerektiğine dair bir birikim oluşturmayı ve bu birikimin akademik çalışmalarda daha yaygın bir şekilde kullanılabilir hâle gelmesine zemin teşkil etmeyi hedeflemektedir.
Lütfi Sunar, Büşra Bulut Son zamanlarda dünyada ve Türkiye'de yaşanan gelişmeler düşünce tarihi çalışmalarına hız kazandırmış ve bu tartışmaları merkeze taşımıştır. İslamcılık da, Türkiye siyasal ve düşünsel hayatının en canlı alanlarından birini teşkil etmektedir. İslamcı düşünce üzerine yapılan tartışmalar ve yayınların sayısındaki artış ve ilgi, çalışmaların niteliğini belirlerken aynı zamanda kaynakların da çeşitlenmesine imkân tanımıştır. Bütün siyasal görüşlerde olduğu gibi İslamcı düşüncede de matbuat ve neşriyat önemli bir yer tutar. Bu alandaki fikir toplulukları kendi mesajını geniş kitlelere ulaştırmak için yayıncılık faaliyeti yapmıştır. Bu anlamda İslamcılığın tarihini anlamak için matbuatın tarihini anlamak gerekir.
İlmi Etüdler Derneği (İLEM) tarafından 2013 yılında hayata geçirilen İslamcı Dergiler Projesi (İDP), İslamcılık düşüncesine ve üzerine yapılan tartışmalara yeni bir boyut kazandırmak ve İslamcılık düşüncesinin en önemli birincil kaynağı olan dergiler vasıtasıyla İslamcılığa dair meselelerin yeniden düşünülmesine katkı sağlamayı amaçlamıştır. Proje kapsamında bu dergiler arşivlenmiş ve dijital olarak ulaşılabilir hale getirilmiştir. Basılı kaynağın ulaşılabilir hale gelmesi bu alandaki söz, eylem ve olgunun tespiti, izahı ve karşılaştırması bağlamında büyük bir alanı aydınlatmıştır. İDP Sözlü Tarih çalışması bu alanı daha da genişleterek, basılı kaynaklara hayat veren aktörlerin kişisel tanıklıkları üzerinden dönem araştırmalarını renklendirmiş ve çeşitlendirmiştir. Elinizdeki bu kitap sözlü tarih kapsamında 34 kişiyle yapılan görüşmeleri içermektedir. 34 ayrı ismin tanıklıklarını anlattıkları bu kitap 1970 sonrası Türkiye'deki İslamcı düşüncenin serüveni, dönüşümleri ve kırılmaları hakkında çok sayıda bilgi vermektedir. Bu anlatılar bildiklerimizi radikal şekilde değiştirmeyebilir aksine, dönem incelemesinde sahip olduğumuz ön kabulleri onaylayabilir, yeni bir bakış açısı kazandırabilir ya da her zaman söylenenin ardında söylenmeyen bir noktaya işaret edebilir. Bu kitapla yapmayı arzuladığımız şey, basılı kaynaklardaki bilgiyi ve olguyu onaylatmak değil, incelenen döneme farklı yollarla yaklaşmayı sağlamaktır.
Lütfi Sunar, Büşra Bulut Son zamanlarda dünyada ve Türkiye'de yaşanan gelişmeler düşünce tarihi çalışmalarına hız kazandırmış ve bu tartışmaları merkeze taşımıştır. İslamcılık da, Türkiye siyasal ve düşünsel hayatının en canlı alanlarından birini teşkil etmektedir. İslamcı düşünce üzerine yapılan tartışmalar ve yayınların sayısındaki artış ve ilgi, çalışmaların niteliğini belirlerken aynı zamanda kaynakların da çeşitlenmesine imkân tanımıştır. Bütün siyasal görüşlerde olduğu gibi İslamcı düşüncede de matbuat ve neşriyat önemli bir yer tutar. Bu alandaki fikir toplulukları kendi mesajını geniş kitlelere ulaştırmak için yayıncılık faaliyeti yapmıştır. Bu anlamda İslamcılığın tarihini anlamak için matbuatın tarihini anlamak gerekir.
İlmi Etüdler Derneği (İLEM) tarafından 2013 yılında hayata geçirilen İslamcı Dergiler Projesi (İDP), İslamcılık düşüncesine ve üzerine yapılan tartışmalara yeni bir boyut kazandırmak ve İslamcılık düşüncesinin en önemli birincil kaynağı olan dergiler vasıtasıyla İslamcılığa dair meselelerin yeniden düşünülmesine katkı sağlamayı amaçlamıştır. Proje kapsamında bu dergiler arşivlenmiş ve dijital olarak ulaşılabilir hale getirilmiştir. Basılı kaynağın ulaşılabilir hale gelmesi bu alandaki söz, eylem ve olgunun tespiti, izahı ve karşılaştırması bağlamında büyük bir alanı aydınlatmıştır. İDP Sözlü Tarih çalışması bu alanı daha da genişleterek, basılı kaynaklara hayat veren aktörlerin kişisel tanıklıkları üzerinden dönem araştırmalarını renklendirmiş ve çeşitlendirmiştir. Elinizdeki bu kitap sözlü tarih kapsamında 34 kişiyle yapılan görüşmeleri içermektedir. 34 ayrı ismin tanıklıklarını anlattıkları bu kitap 1970 sonrası Türkiye'deki İslamcı düşüncenin serüveni, dönüşümleri ve kırılmaları hakkında çok sayıda bilgi vermektedir. Bu anlatılar bildiklerimizi radikal şekilde değiştirmeyebilir aksine, dönem incelemesinde sahip olduğumuz ön kabulleri onaylayabilir, yeni bir bakış açısı kazandırabilir ya da her zaman söylenenin ardında söylenmeyen bir noktaya işaret edebilir. Bu kitapla yapmayı arzuladığımız şey, basılı kaynaklardaki bilgiyi ve olguyu onaylatmak değil, incelenen döneme farklı yollarla yaklaşmayı sağlamaktır.
Eyüp Al Sinema sanatsal, ekonomik, politik ya da farklı açılardan birçok değere sahip olmakla birlikte teknolojik bir araç olmasından dolayı anlamının
ve konumunun nerede bulunduğu da dikkatle incelenmelidir. Sinemayı anlamlandırmak için teknolojiyi, diğer iletişim araçlarını ve süreçlerini de hesaba katmak gerekir. Dolayısıyla sinema, tarihin belirli bir döneminde, belirli bir ideoloji, bakış açısı ve dünyayı kavrama biçiminin yansıması olarak insanın zaman-mekan tecrübesini şekillendirir. Bu süreçte sinemanın içinde bulunduğu dünyadan, ideolojiden ve kültürden bağımsız olarak ele alınması mümkün olamayacağı için araçları var eden modern bağlamın da tartışmaya dahil edilmesi gerekir. Bu eserde; içeriğe ait tüm unsurlar elenerek, teknolojik determinist bir perspektiften hareketle, teknolojik bir araç olarak sinemanın yarattığı zaman ve mekan tecrübesine odaklanılmaktadır.
Abdullah Musab Şahin, Batuhan Ustabulut, Hamdi Çilingir, Hüseyin Önal, Meryem Yetkin, Mücahide Engin, Sümeyye Şimşek Osmanlı İmparatorluğu için 19. yüzyılı "en uzun yüzyıl" yapan unsurlardan biri hiç şüphesiz hukuk alanında yaşanan değişim ve dönüşümlerdir. Bu yüzyıl, diğer birçok alandaki gibi hukukun çeşitli veçhelerinde önemli değişimlere sahne oldu. Daha da önemlisi hukuk bu dönemdeki değişim ve dönüşümlerin hem bir aracı hem de itici bir gücü hâline geldi. 19. yüzyılda hukuk alanında olup biteni anlamak hukukun hem bu değişen yüzünü hem de bir araç olarak değiştirici yüzünü dikkate almakla mümkün olabilir. Bu çalışma, hukukun bu iki yüzünü dikkate alarak son dönem Osmanlı hukuk düşüncesinin belli temel konularını ele alıyor. Birbirinden farklı araştırmacılar Tanzimat'tan Meşrutiyet'e suç ve ceza, II. Meşrutiyet sonrası şer'iye mahkemeleri ve kanun
tadilleri ile medhal-i ilm-i hukuk gibi meselelere dair hayli ilgi çekici tartışmalara yer veriyor.
Faruk Taşçı İslam iktisadının temel kurum ve meselelerinin ele alındığı kitaplardan oluşan Cep Kitapları dizisinin üçüncü kitabı olan bu eserde, sosyal refah konusu teorik bir derinlikten ziyade her seviyeden insanın kolaylıkla anlayacağı bir içerikle anlatılmaya çalışılmıştır. İnsanoğlu yeryüzünde dolaşmaya boşladığından beri hayatını kolaylaştırmaya çalışmış, bu anlamda refaha ermek temel gayesi olmuştur. Fakat refah konusunda tek bir yaklaşım bulunmamaktadır. Kitap bu anlamda hâlihazırda var olan yaklaşımları İslam iktisadı perspektifinden bir incelemeye tabi tutmaktadır.
Kitap üç bölümden oluşmaktadır. Kitabın birinci bölümü, refah kavramına ve teorilerine ayrılmıştır. Burada öncelikle refahın ne olduğuna değinilmektedir. Bu yapılırken bireysel, iktisadi ve sosyal yönleri üzerinden refah irdelenmektedir, zira refah bireyin kendisinden ayrı değildir, kişilerin iktisadi ve sosyal yönleri bulunmaktadır. Kitabın ikinci bölümü, refah devleti ile ilgilidir. Refah kavramı ve teorileri, modern dönemde Balı tahakkümü içinde “refah devleti” gibi uygulama alanı bulabilmiştir. Bu nedenle kitabın bu bölümünde, öncelikle refah devletinin mahiyeti, daha sonra da refah devleti sınıflandırmaları üzerinden refah devleti modellerindeki uygulamalara yer verilmektedir. Kitabın üçüncü ve son bölümü, İslam’da refaha ayrılmıştır. Burada, refahın Batı kavramsal ve teorik yönünü İslam geleneği üzerinden ele almak yerine bizzat İslam (refah) geleneğini olduğu gibi ortaya koymak ve yer yer Batı refah anlayışından ve uygulamalarından farklılıklarına temas etmek şeklinde bir yol izlenmiştir. Bu çerçevede öncelikle İslam'da refah anlayışını anlamak için gerekli olan temel zeminler sunulmaktadır.
Kitap akıcı ve sade dili ile sosyal refah konusuna ilgi gösteren her kesimden insanın rahatlıkla okuyup, konu ile ilgili temel tartışmalara vakıf olacağı bir eser olması bakımından benzer çalışmalardan ayrılmaktadır.
Semih Özbayrak, Özlem Okumuş İlkel toplum örneklerinden başlayarak insanların hayatta kalma mücadelesinde beslenme ve yırtıcı hayvanlara karşı korunma içgüdüsü önemli olmuştur. Başka bir davranış biçimi olarak sağlık ile ilgili yaklaşımlar ise günümüze kadar çok uzun dönemde oldukça yavaş bir gelişim göstermiştir.
Binlerce yıl süren bu süreçteki gelişim atağının birkaç yüz yıl önce başlamasının nedeni, belli bir kültürel birikimin oluşması ile açıklanabilir. Bu kültürel birikimin bir değişim ve gelişime yol açtığı kırılma ise kelime olarak “yeniden doğuş” anlamına gelen Rönesans ile başlar. İlk olarak sanat eserlerinde kendini gösteren Rönesans, ortaya çıktığı Avrupa'da bilimsel merakı uyandırmış; insanların inanca bağlı dogmatik düşünceden sıyrılmasının, deney, inceleme ve irdelemeye bağlı, kanıta dayalı bilginin önem kazanmasının da yolunu açmıştır. Yaşamın her alanını etkileyen bu anlayış tıp alanını da doğal olarak etkisi altına almış günümüze kadar uzanan bir değişim ve gelişimi başlatmıştır.
Söz konusu bu süreçleri yaşayan veya sonradan yakalamak için çaba gösteren toplumlarda gelişen rasyonel düşünce ve davranış tarzına göre tıbbi gelişmeler de farklılık göstermiştir.
Bu bağlamda Tıp Anlayışının Tarihî Gelişimi ve Diş Hekimliği Tarihi ana başlıklı bu kitabın içeriği de tıp anlayışındaki gelişime etkisi olan faktörlerin kısaca ele alındığı, tıp tarihi bakımından enteresan olayların, geniş toplulukları etkilemiş salgın hastalıkların, bu hastalıkların sosyal sonuçlarının ve rastlantıların aktarıldığı, alanında dikkati çeken ataklar yapmış kişilerin kısaca tanıtıldığı bir tarza sahiptir.
Tıbbın spesiyalleşmiş alanı olan diş hekimliğinin tarihine ise; kitabın son bölümlerine kadar genel bilgiler içerisinde, son bölümlerinde de özel olarak yer verilmiştir. Detaylı kronolojik aktarımın yanı sıra söz konusu alana yönelik yeni gelişen branşların ülkemizdeki oluşumları da daha detaylı olarak okuruna sunulmuştur.
Ayrıca ülkemizde Kurtuluş Savaşı sürecinde çok az sayıda olan genç tıbbiyelilerin verdiği hizmetler ve Cumhuriyetin kurulması ile yapılan akılcı atılımların sağlık alanına yansıması aktarılmıştır.
Abdulkadir Macit Türk tarihinin mihveri konumunda olan Maveraünnehir, günümüze kadar üzerinde onlarca devlete ev sahipliği yapan stratejik bir özelliğe sahip olmuştur. Bu özelliğinden hareketle bölgenin 16. asra kadarki tarihine baktığımızda, genel itibarıyla, bölge üzerinde inşa ve imar ile şöhret bulan Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular, Hârizmşahlar ve Timurlular; imha veistila ile şöhret bulan Karahıtaylar ve Moğollar hâkimiyet kurmuşlardır. 16. asır itibarıyla de kökeni Cengiz Han’a dayanan ve Özbekler olarak nitelenen Şeybânîler bölgede hükümran olmuştur. Şeybânîler Altın Orda Cuci (Coçi) ulusunun Özbek adını alan Türk-Moğol boylarının bir kısmının Cuci’nin beşinci oğlu Şîbân soyundan olan Ebu’l-Hayr Han liderliğinde 16. asrın sonlarında bölgeye gelerek buradaki Timurlu idaresine son verme girişimleri ile gün yüzüne çıkmış, Muhammed Şeybânî Han ile de bölgenin hâkim yeni siyasal aktörü haline gelmiştir. O kadar ki Şeybânîler, yaklaşık bir asır Maveraünnehir, Hârizm, Fergana ve çevresinde hüküm sürmüştür. Ancak Şeybânîler hüküm sürdükleri süre zarfında dünya tarihsel dönüşümlerin yoğunluğunu artırdığı kritik bir eşikte Maveraünnehir’de devraldıkları Timurlu mirasını istenilen şekilde sürdüremedikleri gibi içte Şeybânî sultanları arasında yıllar süren rekabet ve çekişmeler ve dışta Safevîler ve Bâbürlüler ile giriştikleri yoğun siyasi ve askeri mücadeleler sebebiyle bölgenin parçalanmasının önüne geçememişlerdir. Bu kitap okuyucuya Şeybânîlerin bir asırlık hâkimiyetlerinin bütünlüklü bir fotoğrafını çekmektedir.
Hüseyin Ergun Stratejik ve hayati öneme sahip tarım sektörü, her geçen gün krediye bağımlı hâle gelmekte, üreticiler de kredi ve borçlanma enstrümanlarını sıkça kullanmaktadırlar. Harman dönemi olarak adlandırılan ve emtianın üretim sezonunu tanımlayan zaman dilimi, ürün bazında farklılık gösteriyor olsa da genellikle kısıtlı bir zamanı tanımlamaktadır. Bu zaman dilimi içerisinde üreticiler ürünlerini piyasaya getirerek ani bir arz fazlasına yol açmaktadır. Burada ana sorunlardan bir tanesi ürünlerin depolanması için yeterli alanların bulunmaması ve sağlıklı depo alternatiflerinin yeni yeni gelişiyor olmasıdır. Üretici açısından hızlı arz sonucunda pazara ürün sunulması; fiyatlarda istenilen seviyelerin yakalanamaması, değerinden düşük fiyata satılmak zorunda olunması gibi temel sorunlara ve buna bağlı olarak erken hasat etmeye veya kalite kayıplarına yol açmaktadır. Tüccar ve sanayici açısından sorun daha karışık bir hâl almaktadır. Tarımsal emtia ticareti yapan firmaların karşılaştıkları ana problem; kısıtlı bir süre zarfında pazara gelen ürünlerin finansmanı ve depolanması, finansman ve depolama nedeniyle oluşan ek maliyetler olmaktadır. Bu ek maliyetlerin günümüzde faiz ve türevlerini içeriyor olması, yatırımcıların yeni modellere olan ihtiyacını daha da artırmaktadır. Bunun yanı sıra tarımsal emtia ticareti ile doğrudan iştigal etmeyen yatırımcılar, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi tarımsal türevlerle yatırım yapamamakta, yapsa bile yüksek fâiz ve maliyetlerle karşılaşmaktadırlar.
Arda İbikoğlu, Ayşecan Kartal, Bengü Kurtege Sefer, Ceren Gülser İlikan Rasimoğlu, Ebru Aykut, Ebru Işıklı, Ece Cihan Ertem, Eylem Akdeniz Göker, Fatih Artvinli, Fırat Genç, Gözde Orhan, Mehmet Ertan, Melih Yeşilbağ, Sırrı Emrah Üçer, Tayfun Mertan, Tülin Ural, Ufuk Adak, Yonca Güneş Yücel Bu kitap, Osmanlı'nın son dönemini ve Türkiye Cumhuriyeti tarihini süreklilikler çerçevesinde ele almayı savunan literatüre atıfla, geçmişten miras kalan ya da geçmişe bir meydan okumayla şekillenen siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik dinamiklerin somut örnekler üzerinden nasıl tartışılabileceği sorusuyla ortaya çıktı. Çalışma, siyasetin, ekonominin, emek süreçlerinin, entelektüel iklimin, sağlık, eğitim ve güvenlik sistemlerinin dönüşümü ekseninde, Türkiye'nin kabaca iki yüzyıllık modernleşme sürecinin toplumsal tarihini okumayı ve "İmparatorluğun Mirasını” yeniden düşünmeyi öneriyor.
Tarihin Dönüşümü, Dönüşümün Tarihi, imparatorluktan günümüze aktarılan sancılı ve karmaşık süreçleri, sosyal tarihin önümüze serdiği zenginlikle değerlendirme fırsatı sunuyor. Kitap iki ana bölümden oluşuyor. "Tarihin Dönüşümü” bölümü, neoliberalizm öncesi dönemin toplumsal ve gündelik hayatından kesitlerle Osmanlı ile Cumhuriyet arasındaki devamlılığa işaret ediyor. Aynı zamanda bu bölüm tarih disiplininde "aşağıdan tarih" olarak kavramsallaştırılan bakış açısıyla, sıradan insanların tarihine yönelen araştırmaları bir araya getirdiği için de "Tarihin Dönüşümü" olarak adlandırıldı. Kitabın “Dönüşümün Tarihi” başlıklı ikinci bölümü, Türkiye'nin neoliberal dönemine odaklanıyor. Bu bölümde emek süreçlerinin, eğitimin, sağlığın ve güvenliğin piyasa dinamikleriyle yeniden şekillenişi ele alınıyor. Diğer bir deyişle kitap, dönüşümün tarihini, neoliberalizmin tarihiyle başlatmayı öneriyor.
Yunus Emre Aydınbaş İslam iktisadının temel kurum ve meselelerini teorik bir derinlikten ziyade her seviyeden insanın kolaylıkla anlayacağı bir içerikte ele almayı amaçlayan Cep Kitapları dizisinin bu altıncı kitabında; İslam iktisadı araştırmacılarının ilgisine yeterince mazhar olamamış tasarruf meselesi sadece İktisadî açıdan değil içtimai, hukuki, ahlaki ve kültürel açılardan çok yönlü bir bakış açısıyla ele alınmıştır.
Eser, küçük hacmine rağmen tasarruf olgusu üzerinden İslam iktisadı çalışmalarının güncel durumunu gözler önüne sermekte, İslâmî ekonomide tasarruf olgusunun nasıl şekillenebileceği sorusu üzerinden oluşturduğu düşünce kavşağından İslam'ın ekonomi politiğine dair çıktığı mütevazı arayışa okuyucuyu da davet etmektedir.
Gül Koçyiğit - Çizen: Buse Pınar Çetin
A. Faruk Güney, A. Kâmil Cihan, Berra Kepekçi, Eşref Altaş, Harun Kuşlu, İbrahim Halil Üçer, İhsan Fazlıoğlu, İlhan Kutluer, Kübra Şenel, M. Ali Koca, M. Zahit Tiryaki, Mehmet Özturan, Ömer Türker, Salih Günaydın, Sami Arslan İslam düşünce geleneği açısından 16. yüzyıl, bir yandan Yenilenme Dönemi'nin yüksek nazarî terkiplerle neticelenen nihai evresini ifade ederken diğer yandan bu terkiplerin yeniden ele alınarak muhasebe edildiği bir sonraki dönemin habercisidir. Bu bağlamda, Taşköprülüzâde, gerçek bir 16. yüzyıl düşünürüdür ve yaşadığı çağın kusursuz bir temsilini verir.
Daha çok bilimler ve bilginler tarihi etrafında yazdığı eserlerle bilinse de Taşköprülüzâde'nin İslam düşünce tarihindeki asıl yeri; bilgi, varlık, dil, ahlak ve siyaset felsefeleri alanında geliştirdiği bütünleyici ve eleştirel düşünceleri üzerinden aydınlatılabilir. Taşköprülüzâde felsefesinin ontolojik ve epistemolojik boyutlarını serimleyen on beş yazıdan oluşan bu kitap, Osmanlı düşüncesinin felsefe-bilim tarihi araştırmaları tarafından büyük ölçüde ihmal edilmiş en önemli isimlerinden birine ışık tutmayı amaçlamaktadır.
Ahmed Tahir Nur, Alaaddin Günay, Ali Aslan, Asiye Aykıt, İsmail Taşpınar, M. Taha Boyalık, Mehmet Gel, Müstakim Arıcı, Özkan Öztürk, Şükran Fazlıoğlu İslam düşünce geleneğinin 16. yüzyıldaki en üretken isimlerinden biri olan Taşköprülüzâde, bir yandan Geç Yenilenme Dönemi olarak tabir edilen ve yöntemsel bütünleşme çabalarıyla öne çıkan çağının gerçek bir temsilini verirken diğer yandan kendisinden önceki dönemlerde üretilmiş bilimsel birikimin eksiksiz bir vârisi olarak öne çıkar. Bu yönüyle, tevarüs ettiği kelam, felsefe ve tasavvuf gelenekleri içerisinde gelişen temel problemleri çağının kademeli bilgi ve gerçeklik anlayışıyla uyumlu bir biçimde yeniden ele almış, yazdığı eserlerle teorik ve pratik düşüncenin farklı alanlarına bütüncül bir bakış getirmiştir.
Bu kitap, bir yandan siyaset ve ahlâk düşüncesinin temel kavramları üzerinden Taşköprülüzâde’nin pratik felsefe alanına yaptığı katkıları ortaya koyarken diğer yandan dilbilimleri geleneğini merkeze alarak düşünürün İslam dilbilimleri geleneğini ve temel sorunlarını hangi yollarla ele aldığını göstermektedir. Ayrıca kitapta okuyucu, Taşköprülüzâde’nin Yahudilere karşı reddiyesi üzerinden düşünürün dönemi açısından güncel sayılabilecek polemik literatürüne nasıl katkıda bulunduğunu görerek, aynı zamanda bir kadı olan Taşköprülüzâde’nin ilgi çekici bir dava üzerinden pratik siyasetle imtihanını
gözlemleme imkânı elde edecektir.
Abdurrahman Atçıl, Mehmet Arıkan, Mustakim Arıcı Taşköprülüzâde Ahmed Efendi çok yönlü bir âlim olarak Osmanlı düşüncesine tam manasıyla damgasını vurmuştur. Bu kitapta Taşköprülüzâde’nin hayat hikâyesini ayrıntılı bir şekilde incelemenin yanında onu, dedelerinden başlamak üzere ailesi içinde konumlandırmaya, hocaları, akranları ve öğrencileri bağlamında da bir çevreye tâbi kılarak anlatmaya, eserlerini sınıflandırmaya ve tanıtmaya çalıştık. Taşköprülüzâdeler ailesinin üç neslinden isimlerin hayat hikâyelerine yer verdik ve kolektif bir hayat öyküsü yazmaya gayret ettik. Taşköprülüzâde’nin otobiyografik kayıtlar ihtiva eden ve bilinmeyen bir eserini neşrettik. Ayrıca ailenin dört neslinden üyelerin dönemin bürokrasisi ile ilişkileri müstakil bir yazı ile ele alındı. Taşköprülüzâde’nin burada anlatılan ve bir Osmanlı âliminin nasıl yetiştiğinden ne şekilde ürün verdiğine dair geniş bir çerçevede ele alınan öyküsü “ulemâ biyografisi” yazımı ve ulemâ çalışmaları için bir model ortaya koyma iddiasındadır. Çalışmamız daha genel anlamda “ulemâ ailesi monografisi” özelliğiyle Osmanlı ilmiye tarihi çalışmalarında bir köşe taşı olmaya adaydır.
Gülhan Seyhun Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’nın başlangıcında Kurtuluş Savaşı’ndan çıkalı henüz savaştan çıkalı on altı yıl olmuştur. Yetim çocuklar hâlâ yetimdir ve bir kısmı belki büyümemiştir, şehit analarının acısı dinmemiş, gazilerin bir kısmının yaraları belki sarılamamıştır. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, devlet yetkilileri, askerler ve doktorlar savaşın acılarını yıllarca tecrübe etmiş kişilerdir. Kim bilir kaç canın yitip gittiğine tanık, geride kalanlarının acısına ortak olmuşlardır. Amaç bu ülkeye bir daha savaş yüzü göstermemektedir.
Savaşın eşiğinde bulunan Türkiye’nin dış politikadaki birincil amacı, ülkeyi savaşa sürüklememek, iç politikada ise orduyu her an savaşa girecekmiş gibi hazır tutmak olmuştur. Bu savaş topyekûn bir savaş olduğundan hazırlıklar da topyekûn olmuştur. Seferberlik ilan edilmeden sıkıyönetim ilan edilerek bazı birlikler sefer kadrosuna yükseltilmiş, askerî sağlık hizmetlerinde mevzuat ve teşkilat değişikliği yapılmış, artan personel ve malzeme ihtiyacı karşılanmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda Kızılay tarafından orduda görev alacak hemşire ihtiyacının karşılanması için kurslar açılmış, askerlerin kışlık kıyafet ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik bağışlar toplanmış, ordu personeli ve sivil halk için gaz maskesi üretilmiş, sıhhi malzeme ve ilaç temin edilmiş, esir mübadelesi gerçekleştirilmiştir. Yine sivil bir yardım cemiyeti olan Yardımsevenler Cemiyeti de ordu ile işbirliği içinde olmuş, ordu hemşire ihtiyacının karşılanması ve askerî sıhhi malzeme ihtiyacını karşılamaya yönelik faaliyetlerde bulunmuştur. Diğer yandan birliklerin sağlık durumları denetlenerek önlemler alınmış, Gülhane Ankara’ya nakledilmiş, askerî hastanelerde gönüllü hastabakıcılık kursları açılmış ve bu hastanelerin yerleri ve kapasiteleri bağlı bulundukları birliklere göre değiştirilmiştir. Aynı şekilde askerin beslenmesi için toplumu kısıtlayıcı önlemler alınmış, güçlü ve sağlıklı asker yetiştirmek için spora önem verilmiş, askerin sağlığına yönelik propaganda faaliyetleri yapılmıştır. Bu dönemde askerin sağlığını yükseltmek için topyekûn çaba gösterilse de asker sayısının artması ve birliklerin sık yer değiştirmesi sonucu, toplumda sık görülen verem, tifüs, sıtma, çiçek gibi hastalıklar orduda da görülmüştür. Sonuçta yaklaşık yetmiş iki milyon insanın hayatını kaybettiği bu savaşa hazırlanma sürecinde topyekûn bedel ödenmiştir. Ancak Türk ordusunun savaşa sürüklenmemesi, asker ve sivil tüm toplum sağlığı için en büyük kazanım olmuştur.
Saffet Köse İslam iktisadının temel kurum ve meselelerinin ele alındığı kitaplardan oluşan Cep Kitapları dizisinin dördüncü kitabı olan bu eserde, ticaret konusu teorik bir derinlikten ziyade her seviyeden insanın kolaylıkla anlayacağı bir içerikte anlatılmaya çalışılmıştır.
Ticaret, hayatın kaçınılmaz etkinliğidir. Çünkü insanlar, bütün ihtiyaçlarını kendi başlarına karşıla-yabilecekleri imkânlara sahip değildir. Bunun yanında, paranın ayartıcı bir güce sahip olması, insa¬nın zaaflarına yenik düşmesinin de bir gerçek oluşu, ticari hayatta sağlam bir ahlâka ve buna bağlı güçlü bir hukuk sistemine ihtiyaç duyulduğunu gösterir. Hz. Ömer'in (r.a) ticaret fıkhını bilmeyen esnafı meslekten men ettiği bilinmektedir. Zira yapılması gerekenlerin ihmalinden ve kaçınılması gerekenlerin icrasından dünyevi ve uhrevi sorumluluk vardır. Bu kitapta; ticaret ahlâkı ve fıkhı üç bölüm halinde ele alınmaya çalışılmıştır. Birinci bölümde, ticaret ahlâkının öne çıkan ana ilkeleri; ikinci bölümde, ticaret fıkhının esasları; üçüncü bölümde ise iş hayatına dair ana noktalar, İslam'ın ana kaynakları açısından kaydedilmeye çalışılmıştır.
Kitap akıcı ve sade dili ile ticaret konusuna ilgi gösteren her kesimden insanın rahatlıkla okuyup konu ile ilgili temel tartışmalara vakıf olacağı bir eser olması bakımından benzer çalışmalardan ayrılmaktadır.
Ali Demirel, Aydın Çakmak, Banu Berber Babalık, Bülent Atalay, Bülent Yıldırım, Cansu Güleç, Dilşen İnce Erdoğan, Emre Feyzi Çolakoğlu, Esra Çetin, Ferit Yücebaş, Ferudun Ata, Gürbüz Arslan, Kemal Çiçek, Muhabbet Doyran, Nurullah Nehir, Remzi Bulut, Selcan Alperay Eraslan, Sinem Çelik, Ü. Gülsüm Polat, Zelkif Polat, Zeynep İskefiyeli Yaklaşık bin yıllık bir geçmişe sahip olan, kimi zaman dostluk ve iş birliği kimi zaman da anlaşmazlık ve çatışmaların var olduğu Türk-Ermeni ilişkilerini doğru bir şekilde analiz etmek, yapısal değişimlerin ve dönüşümlerin söz konusu olduğu mevcut dünya düzeninde hem Kafkasya coğrafyasının hem de dünya siyasetinin geleceği açısından oldukça önemlidir.
Türk-Ermeni ilişkilerine odaklanan ve ilişkilerin geleceğine yönelik öngörü sunmayı amaç edinen bu çalışma, ikili münasebetleri teorik bir çerçevede ele alarak Osmanlı döneminden günümüze kadar gelen süreci, tarihsel olayları, ekonomik ilişkileri, askerî ve siyasi mücadelelerle güncel dinamikleri açıklamaya çalışmaktadır. Çalışmanın benzerlerinden en önemli farkı da buradadır: geçmiş ve gelecek arasında bağlantı kurabilmek. Sonuç olarak hem geniş bir tarihsel arka plan hem de bölgesel, sosyal, kültürel ve ekonomik yönler çerçevesinde kaleme alınan eserin, bu alanda çalışma yapan veya yapacak olan araştırmacılara yararlı olabileceği umut edilmektedir.
Arda İbikoğlu, Bahadır Kaynak, Diğdem Soyaltın Colella, Eylem Akdeniz Göker, Osman Şahin, Özlem Akkaya Doksanlar; güçlü bir muhalefeti, dinamik bir işçi hareketini ve baskın bir eylemliliği içeren, sokağın söz sahibi olduğu bir dönemdir. Askeri darbe altında ezildiği düşünülen sol dinamiğin ve toplumsal muhalefetin bir dizi eylemlilikle sesini yükseltmesi ve siyasal alana etkin biçimde dahil olması söz konusu tarihsel uğrağı ayrıksı kılan en önemli unsur sayılabilir. Türkiye siyasetinin iki kırılgan konusu ya da siyaset bilimi literatüründe kullanıldığı biçimiyle “iki baş ağrısı alanı” olan Kürt meselesi ve siyasal İslam, bu dönemde belirgin bir görünürlük kazandı. İki baş ağrısı alanına devlet aygıtının gösterdiği refleks, devletin şiddet repertuarı konusunda önemli ipuçları sunmaktaydı. Dönemin, rejimin kurucu unsurlarınca sorun alanı olarak tariflenen bu iki gelişme dışında bir diğer belirleyeni kuşkusuz neo-liberalizm ve ona eşlik eden gelişmelerdi.
Bugünü anlamak adına sıklıkla kendisine referansta bulunulan bir uğrağa işaret eden doksanlı yıllar, günümüz siyasal aktör ve süreçlerinin geriye dönük izlerini sürmede sosyal bilimciler için bereketli bir zemin sunuyor. Elinizdeki derleme, söz konusu sürecin günümüzle bir dizi benzerliğin yanı sıra çarpıcı benzemezlikleri de barındırdığı iddiasından yola çıkarak doksanlarda Türkiye’de siyasetin üzerinde yükseldiği toprağı, dayandığı malzemeyi tartışan yazılardan oluşuyor. “Bir mirasın güncelliği” teması üzerinden ilgili dönemecin başat dinamiklerini sorgulamaya soyunan bu çalışma, siyaset bilimi öğrencilerine, doksanlara dair panoramik bir bakış sunuyor.
Anıl Özge Üstünel, Aylin İlden Koçkar, Aysuda Kölemen Luge, Demet Kara, Derya Yorgancıoğlu, Gülçin Balamir Coşkun, Öznur Işır Yarkataş, Tuba Demirci Yılmaz Çocukların eğitim ve kendilerini geliştirme olanaklarının sadece okullarda sınırlı kalmaması, okul harici zamanların yapılandırılmış aktivitelerle değerlendirilmesi çocukların bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimlerine önemli katkılarda bulunmaktadır. Bunun önemi dünya genelinde birçok ebeveyn tarafından fark edilmiştir. Ebeveynler çocuklarının bu boş zamanlarında çocuklarının yeteneklerini geliştirecek ve onlara yeni ufuklar açacak etkinliklere yönlendirmeye başlamışlardır.
Çocuk Üniversitesi, zenginleştirilmiş eğitim modelini 18 yaşa kadar taşıyan etkili bir modeldir. Dünyada ve ülkemizde henüz bu modelin uygulamalarının yöntem ve etkilerine dair yeterli sayıda araştırma yapılmamıştır.
Elinizdeki kitap bu eksikliğe bir miktar da olsa yol göstermesi amacıyla oluşturulmuştur.
Çocuk ve gençlerin, düşünen, sorgulayan, mantık yürüten, bilinç düzeyi yüksek bireyler olarak yaşamlarına devam etmelerinin önemli bir yolu olan Çocuk Üniversitelerinin sayı ve niteliğinin artması ümidiyle…
Arife Gümüş Sarı, Mustafa Gündüz, Nezir Akyeşilmen, Safinaz Asri, Ünal, Akyüz, Fuat Güllüpınar, Senanur Avcı, Erdoğan Tezci, Zafer Çelik, Bekir, S. Gür, Murat Özoğlu, Yusuf Alpaydın, Mehmet Gürol, Bünyamin Bavlı, Mehmet Bahçekapılı, Mehmet Hakkı Suçin, Yakup Altan, Tolga Tosun Eğitim Politikası, içine doğduğu ülkenin sosyal refahı ve gelişmişlik seviyesinin hem göstergesi hem de düzenleyicisidir. Eğitim politikası planlaması ve uygulamasında; sağlık, ekonomi, siyaset ve kültür gibi pek çok etken belirleyici rol oynar. Birbirini besleyen ve yeniden üreten bu sarmalın doğru okunması ve anlaşılması hem kültürel hem de sosyoekonomik açıdan toplumun sağlıklı bir şekilde ilerlemesini sağlar. İkinci baskısını yapan Türkiye’de Eğitim Politikaları kitabında; eğitim politikasında olması gerektiği düşünülen tüm basamaklar irdelenmeye çalışılmış, okuyucuların tartışılan ve değerlendirilen perspektiflerden istifade etmesi amaçlanmıştır. Alanında uzman yazar kadrosunun vücuda getirdiği Türkiye’de Eğitim Politikaları kitabı, Türkiye’de eğitim meselesine çok yönlü bir bakış sağlamayı amaçlıyor.

Selcen Altınbaş Siyasal partiler, içinde bulunduğu siyasal, toplumsal ve ekonomik koşullarda kimliğini inşa eden ve aynı zamanda bu koşulları dönüştüren örgütlenmelerdir. “Etkileyen ve etkilenen” yapıları gereği siyasal partiler literatürde sıklıkla incelenmiş ve çeşitli sınıflandırmalar yardımıyla anlaşılmaya çalışılmıştır. Var olan siyasal partiler üzerinde yapılan gözlemleri sistematik bir biçimde inceleyerek modeller ortaya koyan siyasal parti tipolojileri bu sınıflandırmaların önemli bir kısmını oluşturmuştur. Literatürdeki siyasal parti tipolojileri genellikle Avrupa temelli partiler üzerinden şekillendirilmiştir. Bu sınıflandırmalarda ortaya çıkan modeller Avrupalı örneklerinden farklı dinamiklerde örgütlenen Türk siyasal partilerini açıklamakta ise belli noktalarda yetersiz kalmıştır.
Bu eser, kendine özgü koşullarını ve deneyimlerini de dikkate alarak Türk siyasal partilerinin nasıl tipolojileştirilebileceği sorusundan hareketle Türk siyasal partileri için bir tipoloji denemesi sunmaktadır. Eserde, 1946'dan günümüze kadar devam eden süreçte parlamentoda temsil görevini üstlenen Türk siyasal partileri analiz edilmektedir. Bu bağlamda öncelikle kurulan analiz modelinde Gunther ve Diamond'ın tipolojisinde kullanılan ana kriterler Türk siyasal hayatının temel dinamiklerine göre belirlenen alt değişkenler ile yeniden yorumlanmaktadır. Ardından Türk siyasal partileri için öne çıkan benzerliklerin temel alındığı bir tipolojik model oluşturulmakta ve seçilen partiler bu analiz modeline göre incelenerek tipolojik olarak sınıflandırılmaktadır.
Eser, Türk siyasal partileri için ortaya koyduğu analiz modeli ve tipoloji denemesi ile Türk siyasal partileri literatüründe tespit edilen eksiği gidermeye yönelik bir adım niteliğindedir. Eserin, bu alanda yapılacak yeni çalışmalar için de esin kaynağı olması hedeflenmektedir.
Abdullah Önal, Abdülkadir Şenkal, Ahmet Hamdi Çakmak, Faruk Taşçı, Kübra Polat, Mehmet Güler, Muhammet Enes Kayagil, Murat Kalkan, Müzeyyen Pelin Karaca, Yüsra Ak Üniversite reformları ve İstanbul Üniversitesinin kuruluşu, Almanya'dan gelen hocaların eliyle gerçekleşmiştir. Almanya'da ortaya çıkan bir bilim dalı olan Sosyal Siyaset de yine bir Alman Hoca olan Prof. Dr. Gerhard Kessler eliyle Türkiye'ye giriş yapmıştır. Önce İstanbul Üniversitesi İktisat ve İçtimaiyat Enstitüsü bünyesinde, daha sonra İktisat Fakültesi'nde İçtimaiyat ve İçtimai Siyaset olarak varlığını sürdürmüştür, 1961 yılında da İktisat Fakültesi'ne bağlı müstakil bir birim olarak "Sosyal Siyaset Kürsüsü" adını almıştır. Nihayetinde sosyal siyaset geleneği, YÖK sonrasında Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri adıyla varlığını sürdürmektedir. Elinizdeki kitap, Türkiye'de
bir ilk olarak, bu geleneğin öncüleri olan Gerhard Kessler, Orhan Tuna, Sabahattin Zaim, Nusret Ekin, Nevzat Yalçıntaş, Metin Kutal, Toker Dereli ve Turan Yazgan üzerine yazılmış metinlerden oluşmakta; Sosyal Siyaset geleneğinin oluşum sürecini detaylarıyla aktarmaktadır.
Muzaffer Aydemir Yönetsel yapılarda hayati öneme sahip stratejik kararlar, üst yöneticiler tarafından alınmaktadır. Üst yöneticiler, sahip oldukları bilişsel yapıları çerçevesinde stratejik kararlar alıp uygulamaktadırlar. Üst yöneticilerin bilişsel yapıları; yaş, cinsiyet, aile üyeliği, aidiyeti, görev süresi, eğitim nitelikleri, fonksiyonel geçmişi gibi demografik özelliklerden oluşmaktadır. Yönetsel boyutta demografik özellikler, ekip dağılımı içerisinde anlamlı olmaktadır. Yönetsel başarı, doğru bir ekip yapısının oluşumu ile mümkündür. Unutmayalım ki her yönetici ancak ekibi kadar başarılıdır. Kitapta, üst yönetim ekibi ve stratejik yönetim kavramlarının detaylı açıklamasını müteakip bu kapsamda ülkemizin Lider konumdaki işletmelerinin üst yönetim ekiplerinin özellikleri analitik yöntemlerle incelenmiştir. Ülkemiz bilim ve iş dünyası için rehber olabilecek bu kitap, ülkemizdeki önemli bir boşluğu dolduracaktır.
Lütfi Sunar, Büşra Bulut Yayıncılık dünyası, içinde kültürel, sosyal taşıyıcıları barındırmasının yanı sıra iktisadi bir döngü ve düşünsel bir evredir. Türkiye'de yayıncılık, üzerinde düşünülen, farklı yönleriyle konuşulan bir alan olmasına rağmen yayın faaliyetlerinin düşünsel süreçlere etkisi üzerine pek çalışma yoktur. İlmi Etüdler Derneği (İLEM) tarafından 2019 yılında hayata geçirilen Türkiye'de Yayıncılığın Hafızası Projesi (TYH) ile Türkiye’de yayıncılık ağları içinde bulunmuş önemli isimlerle sözlü tarih görüşmeleri gerçekleştirilmiştir. Özellikle 1970 sonrasında yayıncılık yolu ile fikri zeminler kuran yayınevlerinin, yayıncıların, editörlerin ve çevirmenlerin bu havzaya katkıları kendi anlatımları üzerinden incelenmiştir. Elinizdeki bu kitap, proje kapsamında 22 kişi ile yapılan sözlü tarih görüşmelerini içermektedir. Türkiye’deki yayıncılık serüveni, dönüşümleri ve kırılmaları hakkında eşsiz bilgiler sunmaktadır. Bu anlatılar bildiklerimizi radikal şekilde değiştirmeyebilir, aksine dönem incelemesinde sahip olduğumuz ön kabulleri onaylayabilir, yeni bir bakış açısı kazandırabilir ya da her zaman söylenenin ardında söylenmeyen bir noktaya işaret edebilir. Bu kitapla yapmayı arzuladığımız şey, basılı kaynaklardaki bilgiyi ve olguyu onaylatmak değil, incelenen döneme farklı yollarla yaklaşmayı sağlamaktır.

Kitapta yer alan isimler: Mehmet Güleç, Fikret Başkaya, Ezel Erverdi, Haşan Başpehlivan, Ahmet İyioldu, Ömer Ziya Belviranlı, Fahri Aral, Abdullah Sert, Erdal Akalın, Sabri Koz, İlbay Kahraman, Mehmet Ali Uğur, Muharrem Balcı, İbrahim Çelik, Selahattin Özpalabıyıklar, Kenan Kocatürk, Erhan Erken, Mehmet Kahraman, Tanıl Bora, Müge Gürsoy Sökmen, Mustafa Kasadar, Elif Akkaya.
Ömer Karaoğlu, Mehmet Sarac, Davut Pehlivanlı, Evren Yaşar, Hasan Vergil, Faruk Taşcı 10'uncu Uluslararası İslam ve Ekonomi Sempozyumunun hemen akabinde bilimsel ve sosyal etkinin değerlendirildiği bilim kurulu toplantılarında yapılan istişareler neticesinde "Sürdürülebilir,Adil ve Paylaşımcı Bir Türkiye Ekonomisi Modeli" isimli projenin hayata geçirilmesi İKDER yönetim kurulunca kararlaştırılmıştır. "İktisat tarihi", "iktisadi büyüme ve kalkınma", "finansal piyasalar" ve "sosyal politika" olmak üzere 4 temel alanda uzman ve akademisyenlerden oluşturulan proje ekibi ile 12 ay süreli bir çalışma planı hazırlanarak 2019 yılı Nisan ayında proje çalışmalarına resmî olarak başlanmıştır.
Proje sürecinde hazırlanan metinler, hakemli izleme süreçlerinde bilimsel ve uygulanabilirlik yönleri ile değerlendirilmiş; bununla birlikte 2 Kasım 2019 tarihinde proje konularına vakıf uzman ve akademisyenlerin geniş katılımı ile düzenlenen çalıştayda projenin ilk çıktıları uygulanabilirlik yönünden tartışılmıştır. 7-8 Aralık 2019 tarihinde İKDER tarafından gerçekleştirilen 11 'inci Uluslararası İslam ve Ekonomi Sempozyumunda geniş bir katılımcı kitlesi ile yapılan müzakerelerle güçlendirilmiştir. Proje ekibinde yer alan hocalarımızın gayretleri ve azimleri ile hakem izlemeleri, araştırma süreci, koordinasyon toplantıları, ulusal çalıştay ve uluslararası sempozyum sonrasında 2020 yılı Haziran ayında proje başarı ile tamamlanmıştır. Bu eser, 12 ay süreli "Sürdürülebilir,Adil ve Paylaşımcı Bir Türkiye Ekonomisi Modeli" isimli bu projenin geliştirilmiş bir versiyonudur.
Türkiye'nin iktisadi, finansal ve sosyal refahının tartışıldığı tüm platformlarda eksik kalan ve tüm yönleri ile ele alınmayan temel bir gerçek faizsizlik ilkesidir. Bu kapsamda elinizdeki eser faizsizlik ilkesini merkeze alan bir perspektifle, Türkiye ekonomisinin mevcut durumunu ve güçlü-zayıf yönlerini tespit ederek sürdürülebilir, adil ve paylaşımcı niteliklere haiz bir refah ekonomisi için teorik zemini kuvvetli uygulanabilir öneriler getirmektedir.
Türkiye'nin halis ve üretken bilim insanlarının yetişmesine vesile olan, İKDER manevi kurucusu ve İstanbul Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü hocalarından sayın Prof. Dr.Sabahattin Zaim ve 11 Haziran 2020 tarihinde vefat eden sayın Prof. Dr. Sabri Orman hocama rahmetle ve hürmetle...
Ahmet Ateş, Ali Gök, Ayşe Dilek Öğretir Özçelik, Çağla Mavruk, Esra Sezer, Fulya Köksoy, İlknur Şebnem Öztemel, Kemal Gökçay, Kemal Olçar, Levent Ersin Orallı, Mehmet Halil Mustafa Bektaş, Melek Özlem Ayas, Muhammet Cemal Şahinoğlu, Muhammet Mağat, Muzaffer Ercan Yılmaz, Nurcan Ceyhan, Seçkin Baykal, Serdar Çukur, Sezai Özçelik, Sezgin Kaya, Vildan Meydan, Zeynep Arıöz Uluslararası ilişkilerde çatışma olgusu, dün ve bugün olduğu gibi yarın da olmaya devam edecektir. Ayrıca tamamen yok edilmesi mümkün olmadığı gibi arzu edilen bir durum da olmayabilir. Çatışma, bazen bir rahatsızlığın göstergesidir ve bu rahatsızlık iyi okunursa sorunun altta yatan nedenleri üzerine yapıcı girişimler devreye konulabilir. Bazen de çatışma, daha adil ve kalıcı ilişkiler oluşturmanın bir aracı olabilir. Ancak çatışmanın bu olumlu fonksiyonları, uluslararası çatışmaların son derece yıkıcı olabileceği gerçeğini de ortadan kaldırmaz. Özellikle modern silah teknolojisinin gelişmesine paralel olarak savaşların yıkıcılığının son derece arttığı ve kitle imha silahlarının insanlığın tümünü tehdit ettiği günümüz dünyasında uluslararası çatışmalar, tarihte hiç olmadığı kadar riskli bir hâle gelmiştir.
Bu sebeple uluslararası çatışmaların barışçıl yollarla çözülmesi ve sorunların minimuma indirilmesi çok büyük önem arz etmektedir. Bu çalışma da işte böylesi bir anlayışla kaleme alınmıştır. Çalışmada; görüşme, arabuluculuk ya da yargısal yöntemler gibi klasik çatışma çözüm yöntemlerinin yanı sıra, çatışmacı paradigmanın değişimini hedef alan çok sayıda yeni ve alternatif yöntem de irdelenmiştir. Çalışmanın, daha barışçıl bir dünyaya katkı sunması dileğiyle…
Seif I. Tag el-Din, Mohammad Nejatullah Siddiqi, Mohammad Umer Chapra Kitap, Kral Abdülaziz Üniversitesi İslam İktisadı Araştırma Merkezi tarafından uluslararası finansal kriz hakkında yapılmış araştırmaları ve konuşmaları içeren özel bir eserdir. Bu bakımdan, uluslararası seviyede tanınmış Seif I. Tag el-Din, Mobammad Nejatullah Siddiqi, Mohammad Umer Cbapra, M. Fahim Khan, Muhammad Anas Zarqa ve Amir Kia gibi İslam iktisadı düşünürlerinin yanında İslam İktisadı Araştırma Merkezine bağlı araştırmacıların da çalışmalarını içermektedir. Kitaptaki makalelerin bir kısmı krizden önce, bir kısmı ise krizden sonra yayımlanmıştır. Kitapta özelde İslâmî finansın genelde ise İslam iktisadının, krizden kurtulmaya yardım etmek ya da en azından şiddetini azaltmak amacıyla ne gibi fikirler ve öneriler sunabileceğini tartışan makaleler bulabileceksiniz. Bunların yanında krizin sebeplerini ve çözüm önerilerini, İslâmî finansın finansal istikrarı sağlama ve "konjonktür dalgalanmaları"nın şiddetini azaltma konularındaki üstünlüğünü, ribâ ve kumardan azade finansal piyasaların geliştirilmesinde İslam iktisadının çözüm önerilerini inceleyen makaleler de mevcuttur.
Fatih Kazancı Dünya geneline bakıldığında sadece konvansiyonel bankalar değil faizsiz bankalar da uluslararası (dış) ticareti finanse etmektedirler. Konvansiyonel bankalar, ticareti yasal olan her türlü malı veya hizmeti faizli bir şekilde finanse edebilirler. Faizsiz bankalar ise, uluslararası ticareti finanse ederlerken sadece ticareti helâl olan mallara aracılık edebilirler ve uluslararası ticaret yapanlara sadece faizsiz finansman ürünleri ile finansman sağlayabilirler. Elinizdeki bu kitap, faizsiz bankaların çeşitli faizsiz finansman ürünleri ile uluslararası ticaret yapanları hangi faizsiz finansman ürünleri ile destekleyebileceklerine odaklanmıştır. Okuyucu bu kitap sayesinde yakın coğrafyamızda uluslararası ticaretin gelişimini öğrenme, uluslararası ticareti destekleyen faizsiz kuruluşları, faizsiz finansmanda kullanılan sözleşme türlerini ve dünya çapında uygulaması olan güncel faizsiz uluslararası ticaret finansman ürünlerini tanıma imkânına sahip olacaktır.
Alessandro Quarenghi, Aylin Ünver Noi, Ayşegül Aslanoğlu, Bashir Ahmad, Emre Alkin, Emre Kaan Sarıkaya, Fatma Hande Dizdaroglu, Figen Öcal, Fulya Aksu, Maawra Salam, Mehtap Aldogan Eklund, Mouez Soussi, Oyoon Abdul Razzak, Sameh Zouari, Utku Özer, Yasin Kütük “This important book aims to discuss the effects of digital transformation in the world. You get the opportunity to read in detail many issues to better understand today’s complex economic problems.”
Dr. Mahfi EĞİLMEZ

“These scientific articles in this book elaborate and give valuable meaning to the economic and international relations dimension of digital transformation worldwide.”
Prof. Dr. Saim KILIÇ

"This book provides a new background by weaving the connection between the recent developments in both international politics and political economy, and digital transformation."
Prof. Dr. Çağrı ERHAN
Hamdi Çilingir Vakıf, özünü İslam’daki sadaka ve infak anlayışından alan, tarihsel süreç içerisinde Müslümanların tecrübeleriyle gelişen ve zenginleşen, hizmet ettiği amaçlarla neredeyse hayatın bütün alanlarını kapsayan çok önemli bir müessesedir. İslam, Müslümanları bir yandan zekât, sadaka-i fıtır, öşür gibi zorunlu sadakalarla (sadaka-i vâcibe) yükümlü tutarken diğer yandan da onları nafile sadakalar (sadaka-i nâfile) konusunda teşvik etmiştir. Bu nafile sadaka türleri arasında vakıf kurumsallık, yaygınlık ve hizmet ettiği amaçlar açısından tarih içinde çok önemli bir gelişim seyri takip etmiştir. Vakıf kuran kimsenin vakfına amaç belirleme hususunda sahip olduğu özgürlük zamanla vakıflarda geniş bir amaç çeşitliliğini ortaya çıkarmıştır. Nitekim bu amaç çeşitliliği tarih çalışmalarında gayet iyi belgelenmiş ve ortaya konmuştur.
Bu kitap, vakıfta amaç konusuna farklı bir açıdan yaklaşmakta, konuyu hukuki çerçevede ele almakta ve vakfın amacına dair teorik bir çerçeve çizmeye çalışmaktadır.