İş Birliklerimiz \ 3-5
Arif Ersoy, Suleyman Kaya, Salih Ulev, Mervan Selcuk, Ayhan Yatmaz, İsmail Bektaş, Hakan Aslan, Muhammet Emin Durmuş, Mucahit Ozdemir Bu kitapta selem konusu; tarihî, iktisadi, fıkhi ve güncel yönleriyle ele alınmıştır. Altı bölümden oluşan bu kitapta ilk olarak selemin İslam hukukundaki yeri İncelenmektedir. Bu bölümde selemin tanımı, selemin rükün ve şartları, selem akdinin meşruiyetine ilişkin deliller yer almaktadır. İkinci bölümde, selemin günümüzdeki kullanım örnekleri bulunmakta, çeşitli ülkelerdeki İslâmî bankaların selem uygulamaları incelenerek dünya uygulamaları okuyucuya sunulmaktadır. Üçüncü bölümde Türkiyedeki finansal ekosistem gözetilerek selemin, çiftçilerin finansman ihtiyacını karşılama potansiyeli tartışılmakta ve gerek katılım bankaları gerek ürün ihtisas borsaları aracılığıyla kullanılabilecek modeller önerilmektedir. Dördüncü bölümde selemin iktisadi etkileri incelenerek arz ve talep dengesine olan etkisi tartışılmaktadır. Beşinci bölümde, tarihte ve günümüzde selem uygulamalarının fıkhi değerlendirmesi yapılmaktadır. Altıncı ve son bölümde ise katılım bankalarının selemi kullanması durumunda AAOIFI standartlarına göre nasıl muhasebeleştirmesi gerektiği aktarılmaktadır. Bu kitabın, İslam iktisadı ve finansı alanında çok fazla tartışılmayan bir konuyu ele alması açısından literatüre katkı sunacağını düşünüyoruz. Tarımın, İslami finans araçlarıyla finansmanı konusunda yapılacak yeni çalışmalar için de ufuk açıcı olmasını ümit ediyoruz.
Qazi Masood Ahmad, Osamah Hussain Al Rawashdeh, Toseef Azid, Valentino Cattelan, Mehmet Tarık Eraslan, Khoutem Ben Jedidia, Ozan Maraşlı, Yulizar D. Sanrego, Salman Ahmed Shaikh, Ömer Faruk Tekdoğan, Hüsnü Tekin, Aimatul Yumna, Dwi Retno Widiyanti Gelir adaletsizliğinin her geçen gün arttığı, yoksulluğun dünya çapında bir problem olduğu, gayriinsani çalışma koşulları, yetersiz maaşlar ve sosyal güvencesizlik ile malul bir emek piyasasının varlığını koruduğu bugünün hâkim iktisadi düzeninde, çoğu devletin bu talepleri karşılayacak düzeyde politikalar üretememesi dikkat çekici bir husustur. Kapitalist politikaların sosyal adaleti sağlamaktan uzak, bilakis eşitsizliği her daim derinleştiren ve iktisadi ve sosyal refahın geniş kitlelere ulaşmasını engelleyen özellikleri birçok Müslüman ilim insanı tarafından yıllardır eleştirilmektedir. Ancak, İslamî ilkeler çerçevesinde şekillenecek bir iktisadi düzenin sosyal adaleti sağlayacağı fikrine dayanan bu eleştirilerin, henüz bütünlüklü alternatifler önerdiklerini söylemek güç görünmektedir.
Elinizdeki kitap bu çabanın bir ürünü olarak, farklı ülkelerden çalışmalar yapan akademisyenlerin sosyal adalet başlığı etrafındaki meseleleri İslam iktisadı perspektifinden ele aldığı yazılardan oluşmaktadır. Kitapta yazarlar, mevcut sosyal ve iktisadi adaletsizliklerin sebeplerinin gerçekçi ve derinlikli bir şekilde irdelenmesi, İslamî ilkelere dayalı bir sosyal adalet anlayışının teorik zemininin nasıl oluşturulacağı, hangi alternatif mekanizmaları içereceği ve ne gibi somut çözümler üretilebileceği konuları üzerine tartışmalar yürütmektedir. Kitapta ayrıca, güncel iktisadi sistemin eşitsizlik kaynağı hakkındaki teorik tartışmalarla faiz, zekât, vakıf, dayanışma ve sadaka gibi uygulamalı alanlarda model önerileri bir araya getirilerek, İslam iktisadı perspektifinden sosyal adalet mevzusunun kapsamlı ve bütüncül bir biçimde ele alınması sağlandı.
Abdulazeem Abozaid, Zakaria bin Bahari, Masudul Alam Choudhury, Taha Eğri, Abul Hassan, Fahm Khan, Necmettin Kızılkaya, Şennur Özdemir, Muhammad Syukri Salleh, Lubna Sarwath, Amir Wahbalbari, Asad Zaman İslam iktisadı adı altında yapılan çalışmaların geldiği nokta sadece ülkemizde değil, dünyanın birçok yerinde temelinden uzaklaşmış bir şekilde gerçekleşmektedir. 1970’li yıllardan bugüne kadar uzanan İslam iktisadı çalışmaları, gün geçtikçe mevcut iktisadi sisteme eklemlenmiş ve sadece finansal işlemlerden ibaret kalarak büyük bir ölçüde sınırlandırılmıştır. Oysa “İslam iktisadı” kavramsallaştırılması, esasında alternatif bir iktisadi sistemi çağrıştırması gereken bir terim olmayı hak etmektedir. Ancak reel ekonomik hayat içerisinde uygulanan finansal ve ticari işlemler nihayetinde layık olduğu konumdan gün geçtikçe uzaklaşmakta ve İslamî finans araçlarının yaygınlaşmasıyla birlikte iktisadi teoriye sağlanabilecek katkıları da göz ardı edilmektedir. Tüm bu gelişmelere rağmen, Müslüman iktisatçılar farklı kavramsallaştırmalarla bu konu hakkında değerli çalışmalarını sürdürmektedir.
Kitap, İslam iktisadı tatışmalarının tarihsel seyrini ve kavram dünyamızdaki güncel etkilerini bütünsel bir bakış açısıyla ele almak maksadıyla düzenlenen “İslam İktisadı Atölyesi-I: Temel Kavramlar ve Fikirler” atölyesinde tartışmaya açılan tebliğlerden oluşmaktadır. Farklı yazarların kavramsal, fikri ve metodolojik açılardan İslam iktisadı tartışmalarını çok boyutlu olarak ele aldıkları bu kitap, geleneksel düşünce mirasımız ile birlikte günümüz toplumsal-ekonomik meselelerine sağlam bir temel kurabilmek amacıyla bir araya getirilmiştir. Kitabın İslam iktisadı çalışmalarına esaslı bir zemin teşkil edecek bir başvuru kitabı olması hedeflenmektedir.
Rauf A. Azhar İslâmî bir ekonomi diğer ekonomilerden ne derece farklıdır? İslam iktisatçıları tarafından sıkça gündeme getirilen bu soru bağlamında Azhar, İslâmî bir ekonomi ve piyasa ekonomisi arasında mülahazalar gerçekleştirmektedir. Her ikisinin de piyasa ekonomisi örneği olması nedeniyle İslâmî bir ekonominin, kapitalist ekonomi ile benzerlikler gösterdiği sonucuna ulaşmaktadır. Bu noktada bir piyasa ekonomisinin kapitalist olmasını sağlayan ilave kurumlara dayanan bu ekonomilerden ne oranda farklılaştığı sorusu ortaya çıkmaktadır. Mevcut kapitalist sistem söz konusu ilave kurumlar bakımından tek bir yapıda olmadığı için ve benzer şekilde farklı İslâmî ekonomiler de kendilerini tek bir yapı oluşturmamaya sevk ettikleri için bu iki form arasındaki farklılıklar belki de son tahlilde sadece bir derece farklılaşmaktadır.
Ekonominin içerisinde bulunduğu toplum tarafından oluşturulan değerleri yansıttığını belirten Azhar, İslâmî değerlerin kapitalist sistemin öngördüğü değerlerden önemli oranda farklılaştığını belirterek, İslam iktisadının kurucuları tarafından savunulduğu gibi bu gibi farklılıkların, mülkiyet hakkı hususunda ve İslam iktisadının kurumlan açısından da ortaya çıktığını belirtir. Kitap ayrıca ribâ ve faiz arasındaki benzerlik ve farklılıklara da odaklanmakta, ikisi arasında sıklıkla ihmal edilen bağlantıyı kurmakta ve bu bağlantının İslâmî finansal sistemler için etkilerini araştırmaktadır.
Asad Zaman Asad Zaman, İslam iktisadım Müslümanların karşılaştıkları meydan okumalara verilen bir cevap olarak konumlandırmama ve İslam iktisadının tarihsel köklerine bir yolculuk yapmaktadır. Zaman'ın çalışmaları özelde ana akım iktisat, genelde ise Batı düşüncesi eleştirisine odaklanmaktadır. Bu çerçevede daha çok Aydınlanma sonrası Batılı düşünürlerin insan ve onun ekonomik aktivitelerine yönelik yaklaşımlarını merkeze alarak ciddi kritikler yöneltilmektedir. Bilhassa günümüz üniversitelerinde okutulan ve piyasada uygulama alanı bulan ana akım iktisadın temel varsayımlarını ve bunların genel geçerliğini sorgulayan Zaman, tıpkı modern İslam iktisadının kurucu isimleri gibi alternatif bir sistem tasavvuruna sahiptir. Dolayısıyla yaptığı diğer çalışmalarda olduğu gibi elinizdeki bu kitapta da benzer eleştiriler mevcuttur.
Zaman, bu çalışmasında, iktisat biliminin durduğu noktaya ve İslam iktisadının ana akım iktisattan ayrıştığı yönlere ışık tutmakta ve okuyucuyu meselenin kökenlerine götürmektedir. Bunun devamında, İslam iktisadını, Müslümanların karşılaştıkları meydan okumalara verilen bir cevap olarak konumlandırmakta ve İslam iktisadının tarihsel köklerine bir yolculuk yapmaktadır. Kökenlere doğru yaptığı bu yolculuğun yönünü, Avrupa sömürgeciliği ve buna bağlı olarak ortaya çıkan yeni sorunların Müslümanları sevk ettiği arayışlara çevirmekte ve bu noktada Müslümanların kendi gelenekleriyle uyumlu, oradan beslenen çözümler bulma arayışı üzerinde durmaktadır.
Zaman'ın güçlü argümanlar ile ele aldığı konuları sunmadaki ustalığı ve kitaptaki her bölümü ana akım iktisat ile mukayeseli bir şekilde incelemesi, bu çalışmayı ayrıcalıklı kılmaktadır. İncelediği meseleleri derin bir felsefi bakış açısıyla ele alması, kitabın Türkçe literatürde önemli bir boşluğu dolduracağını göstermektedir.
Ahmed el-Ashker, Rodney Wilson Günümüz İslam dünyasının hakikati ile İslam devletlerinin güçlü oldukları ve yaşanan aksaklıkların daha az zarara sebebiyet verdiği dünün başarılı İslam dünyasını mukayese etmek, edinmiş olunan bilgi ve tecrübelerin kazandırdığı avantajla, günümüze zengin ampirik bulgular ve kendilerinden faydalı sonuçlar çıkaracağımız dersler sağlamaktadır. Bununla birlikte içerisinden deliller çıkarmaya çalışırken geçmiş dönemlerdeki koşulların günümüzde farklılık göstermesinden dolayı tarih doğası gereği tahrifler içerdiğinden tarihî bulgular ihtiyatla ele alınmalıdır. Sorgulayan ve her daim mütecessis bir tutumla karşılanması şartıyla geçmiş, ibret alınacak faydalı dersler içerir. İslam iktisadı alanında yapılan tarihsel incelemeler bize içinde bulunduğu şartlar uygun olduğu müddetçe İslâmî bir sistemin, uygulanabilir kaideler ortaya koyabileceğini ve çalışabilir bir model inşa edecek kapasiteye sahip olduğunu göstermektedir. Nasıl ki günümüz, geçmiş ile sürekli bir zincir olduğu gibi benzer şekilde geleceğe de uzanan bir bağdır. Tarihsel açıdan baktığımızda bu durum, İslam iktisadı için de geçerlidir.
Elinizdeki bu kitap, ekonominin kendine özgü analitik araçlarla ayrı bir disiplin haline gelmesinden çok önce, İslam’ın ortaya çıkışından kaynaklanan Müslüman İktisadî düşüncesini kapsamaktadır. İslam’ın ortaya çıktığı antik Arabistan’daki ekonomik çevre incelenmiş, Kur’an ve sünnetteki ekonomik kavramların yanı sıra, erken dönem Müslüman hukukçuların düşüncesi ele alınmıştır. Emeviler ve Abbasi hanedanları, idari ve ekonomik reform dönemlerinin yanı sıra Osmanlılar, Safaviler ve Moğollar altındaki son gelişmelere ilişkin islami iktisat düşüncesine detaylı bir önem verilmektedir. Kitap, İslam iktisadı alanında çalışma yapan araştırmacılar ve alanın ilgilileri için İslam iktisat tarihinde kaynak eser olma niteliği taşımaktadır.
Abbas Mirakhor, Monzer Kahf, Adem Levent, Mohammed, Tahir Mansoori, Hamdi Cilingir, Mohd Nahar Mohd Arshad, Shifa Mohd Nor, Mucahit Ozdemir, Omer Faruk Tekdoğan, Abdurrahman Yazıcı, Masudul Alam Choudhury, Laily Dwi, Arsyianti, Resfa Fitri, Norma Md Saad, Mohammad Aslam, Haneef, Mustafa Omar Mohammad, Qurroh Ayuniyyah İslam ekonomisi, kurumsal temellerinin ilahi kurallara dayanması hasebiyle insan yapımı yasalardan daha üstündür. Söz konusu kurumlar sadece dışsal değil, aynı zamanda bireylerin kalplerinde ve vicdanlarında da bulunmaktadır. Müslüman toplumlardaki değer ve normların yansıttığı iç kurumlar ile gayri resmî kurumlar birbirinden ayrılmaktadır. Bu çalışmada İslam iktisadındaki kurumsal teoriler ortaya konulmakta ve karşılaştırmalı bir bakış açısıyla İslam iktisadındaki kurumların konvansiyonel iktisat ile kesiştiği ve ayrıştığı noktalar vurgulanmaktadır.
İslam ekonomisi ve finansı alanına sundukları önemli katkılarla bilinen Monzer Kahf, Abbas Mirakhor, M. Tahir Mansoori, Adam Levent, Masudul Alam Choudhury ve Hamdi Çilingir gibi önemli isimlerin yer aldığı eserde İslami kurumsal iktisadın temel ilkelerine uygun örgütsel düzenlemelere de değinilmektedir. Çağdaş dönemde İslami kurumların uygulama alanların dair önemli vakaların sunulduğu eser, İslam iktisadının pragmatik modellemelerini içermesi anlamında alana yönelik önemli bir katkı sunmaktadır.
Muhammad Akram Khan İslam iktisadı konusunda öncü çalışmaları olan Akram Khan. islam iktisadının bir sosyal bilim olarak geliştirme hedefinin henüz başaramadığını iddia etmektedir. Khan. islam ekonomistlerinin, İslam iktisadını bir sosyal bilim olarak geliştirme sürecini ihmal ettiklerini ve mevcut durumun İslam iktisat öğretisinin ekonomi dili içinde yeniden ifade edildiğini belirtmektedir. Bu nedenle kitap. İslam iktisadının mevcut durumuna dair yapıcı bir eleştiridir ve konuyu daha fazla tartışmaya teşvik etmektedir.
Elinizdeki kitap, bu yaklaşımını destekler nitelikte çeşitli mitleri araştırmanın yanı sıra yeni alanlar üzerine konuyu geliştirmek için çeşitli yenilikçi fikirler ve bir metodoloji sunmaktadır. Kitap, tüm finansal meselelerin ele alınmasını sağlayarak günümüz İslamî finans kuruluşlarının gizli bir suçlulukla yürüdükleri karmaşık ve çok bilinmeyenli yoldan uzaklaştırarak daha gerçekçi bir ribâ tanımının geliştirilmesi gerektiğini savunmaktadır. Yazar, islamî bankaların artık geleneksel bankalara daha yakın dururken, yeni bir bankacılık idealinin asıl amacının daha az belirgin hâle geldiğini belirtmektedir. Kitap ayrıca bazı geleneksel düşüncelerin zekât kanununun eşitlikçi ruhunu nasıl görmezden geldiğine ve zekâtın dünya çapında milyarlarca fakir insana yardım edemediği bir senaryo yarattığına dair bir bakış sunmaktadır.
Bu kapsamlı kitap, öğrencilere, profesörlere, araştırmacılara, islamî bankalara ve finans kurumlarına, danışmanlık şirketlerine, muhasebe firmalarına ve düzenleyici kurumlara hitap etmektedir. Kitap, profesyonel iktisatçılar ile araştırmacıların yanı sıra konuya ilgi duyan herkesin ilgisini çekecektir.
Monzer Kahf İslam İktisadının Temelleri: Kurumlar ve Kuramlar, İslam dininin kurduğu ve geliştirdiği İslam iktisadı tarafından belirlenen kurumsal yapının önemine odaklamak için bir girişimdir. İslam'ın öngördüğü/tasarladığı kurumsal yapıya dayanan bir ekonominin nasıl bir kurumsal ortam gerektirdiği sorusu üzerinden çalışmasını kaleme alan Kahf, arzu edilen ekonominin bünyesinde bulunan birim ve aktörlerin davranışlarını da şekillendirdiğini belirtmektedir. "İslam iktisadı nedir?" ve "Onu neden incelememiz gereklidir?" sorularına cevap vererek başlamakta tanım, kapsam, bilgi kaynakları ve uygunluk kavramlarını da tartışmaktadır. Kitap, farklı ekonomik birimlerin davranışlarını açıklamaya çalışan teorilerin nasıl formüle edildiğini ortaya koymaya çalışmakta, böylelikle tüketici, üretici ve pazar teorilerini de incelemektedir. Ayrıca İslam iktisadının metodolojik konuları, İslam iktisadı sistemi tarafından öngörülen ekonominin temel kurumlan (etik değerler, genel kurumsal yapı, kamu ve özel sektörün ekonomik kurumsal rolü) ve İslam i iktisat teorisine göre tüketici talebi, firma ve üretim, piyasa, piyasa düzenlemeleri ve üretim faktörlerine geri dönüşler konuları yer almaktadır.
Abdul Azim Islahi 10/16. yüzyıldaki İslam iktisat düşüncesi ve kurumlarının incelendiği çalışma temel olarak İslam’ın merkezî bölgeleri üzerinde hüküm sürmüş olan yönetimlerin iktisadi kurumlarıdır. İslam İktisat Tarihi serisinin ikinci kitabı olan çalışma, İslam iktisat düşüncesini beş temel alanda incelemektedir: piyasa ve fiyatlama, merkantilizm, para, harâc arazileri ve toprak mülkiyeti hakkı ile vakıf ve para vakfı tartışmaları. Ayrıca bu dönemde üretilen ve geçmişteki İslam iktisat düşüncesinin en önemli kaynakları olan kamu maliyesi, hisbe, siyaset-i şer’iyye çalışmalarının analitik bir incelemesi sunulmaktadır. Zaman zaman dönemin Müslüman ilim adamları ile onların selefleri arasında olduğu gibi, Müslüman ilim adamlarının çağdaşları Batılı düşünürler ile aralarında bir değerlendirme ve karşılaştırma yapmaktadır. Kitap, 10/16.yüzyıldaki İslam iktisat düşüncesi ve kurumlarının genel bir görüntüsüne yer verilmesinin yansıra, İslam iktisadi düşünce tarihi literatürüne de katkı sağlamaktadır.
Abdul Azim Islahi Elinizdeki çalışma Hicri 12. yüzyılda (Miladi 18. yüzyıl) İslam iktisat düşüncesini incelemektedir. Bu dönemde büyük İslam medeniyetinde çöküş hızlanmış ve İslam topraklarında Batılıların kolonizasyonu başlamıştır. Aynı zamanda İslam düşünürlerince bir çeşit uyanış, öz arayışı ve yenilik çalışmaları başlatılmıştır. Ancak bugüne değin 18. yüzyılda İslam iktisadi düşüncesi araştırılmamıştır.
Abdul Azim Islahi İslam İktisat Tarihi serisinin üçüncü kitabı olan çalışma, Hicri 11. yüzyıla tekabül eden Miladi 17. yüzyılda İslam iktisadi düşüncesinin durumunu ele almaktadır. Müslüman entelektüel tarihinin en çok ihmal edilen bölümlerinden biri olan bu dönemi ele alırken Islahi, doğru bir bakış açısı oluşturmak ve Müslüman ülkelerdeki durum hakkında tarihsel bir arka plan bilgisi sağlamak için başlangıçta Müslüman devletlerin tarihine, iktisadi ve entelektüel durumuna genel bir bakış sunmaktadır. Çalışmanın ana odağı Arapça çalışmaları ve İslam'ın merkezi bölgelerini kontrol eden Osmanlı İmparatorluğu'ndaki vakıflar, tımar, lonca, ihtisab gibi iktisadi kurumlan kapsamaktadır. Kitapta 17. yüzyılda bazı Batılı iktisadi kurumlar ve fikirlere de karşılaştırma amacı ile değinilmiştir.
A. Taha İmamoğlu, Ahmet Okumuş, Haluk Alkan, Hızır Murat Köse, İlker Kömbe, Lütfi Sunar, Ömer Türker, Özgür Kavak, Süleyman Güder, Şenol Korkut İnsan bir topluluk içerisinde yaşayan, kendisini bir topluluk içerisinde anlamlandıran siyasi bir varlıktır. Ancak bu zorunlu birlikteliğin iyi ve adil bir sisteme dönüşmesi için arayışlar olagelmiştir. Tarih boyunca böyle bir düzenin kurulması ve sürdürülmesi için çeşitli siyasal sistemler geliştirilmiştir.
Günümüzde de insanlığın karşılaştığı en önemli ve acil sorunlardan biri herkes için iyi, faydalı ve adil bir düzenin teşekkülüdür.
Elinizdeki eser, çağdaş siyaset biliminin ve siyaset felsefesinin imkânlarını ve araçlarını da kullanarak İslam siyaset düşüncesine kuramsal bir çerçeve çizmek maksadıyla hazırlanmıştır. Alanında yetkin akademisyenler tarafından yazılan bu kitap yeni bakışlar oluşturmayı amaçlamaktadır.
“Adil devlet", "erdemli şehir" ve "mükellef insan" kavramsallaştırmaları etrafında şekillenen İslam siyaset düşüncesini yeni bir bakışla kavramak için bu kitap rehber niteliği taşımaktadır.

Abdul Karim Bangura Bu kitap, Müslüman toplumların tarih boyunca işlemiş olan belli başlı eko¬nomi politik sistemlerini nasıl aşmış ve onlarla nasıl iştigal eylemiş olduğu hakkındadır. Bu bağlamda incelenen ekonomi politik sistemleri, merkan¬tilizm, kapitalizm, sosyalizm, sosyal demokrasi, ülkenin kendi kaynaklarına dayanması ve günümüzdeki küreselleşmeyi içermektedir. Bu sistemlere giriş olması ve bir arka plan bilgisi vermesi maksadıyla ekonomi politik, İslam Dini ve İslam ekonomi doktrini kavramlarını ele alan bir bölümün ardından diğer bölümler gelmektedir. Her bir bölüm, o bölümdeki temel kavramların tanımlarını ve bölümün özüne dair kısa bir açıklamayı içeren sentezleri kapsayan bir girişle başlamaktadır. Ardından söz konusu sisteme dair mevcut literatürün tematik bir taraması sunulmaktadır. Bunun da ar¬dından adı geçen sistem altında işlemiş olan üç Müslüman toplum ince¬lenmektedir. Ekonomi politik sistemlerin İslam ile ilişkisini kapsamlı şekilde ele alan kitap, araştırmacıların ve alanın meraklılarının ilgisini çekecektir.
Bassam Abu Al-Foul, Adewale Abideen Adeyemi, Habib Ahmed, Tunku Alina Alias, Mohamed Ariff, Muhammad Chaudry, Murat Çizakça, Hafas Furçani, İsmail H. Genç, Roszaini Haniffa, M. Kabir Hassan, Mohammad Hudaib, Zafar Igbal, Abdul Azim Islahi, Abdul Ghafar İsmail, Andreas A. Jobst, Monzer Kahf, Muqtedar Khan, Scott Kostyshak, Mohamad Akram Laldin, Mervyn K. Lewis, Nurul Aini Muhamed, George Naufal, Volker Nienhaus, Umar A. Oseni, Bayu Taufiq Possumah, James E. Rauch, Carrie E. Regenstein, Joe M. Regenstein, Mian Nadeem Riaz, Jared Rubin, Meysam Safari, Muhammad Nejatullah Siddigi, Shamim A. Siddigui, Azeemuddin Subhani, Rodney VVİlson, Ouidad Yousfi, Asad Zaman İslam, bir Müslümanın varlığının bütünlüğü üzerinde yetki sahibidir ve kutsal ve seküler arasında hiçbir ayrımı kabul etmez. Ekonomi, siyaset ve dinî ve sosyal ilişkiler, İslam'ın kutsal hukukunun -şeriatın- yetkisi altındadır. Şeriata dayanarak, İslam, iş ve ticaretin nasıl yönetilmesi gerektiğini, Allah'a ve topluma karşı hesap verme mesuliyetinin nasıl sağlanacağı ve bankacılık ve finansın nasıl düzenleneceği konusunda kapsamlı bir etik oluşturur. Bu din temelli değerlere karşı büyük ölçüde anlayışsız olan küresel bir iş ortamında, bu bileşenlerin tümü kendilerine has zorluklar ortaya çıkarmaktadır. Elinizdeki kitap bu bakış açısı ile okuyucuya İslam'ı ve İslam'ın ekonomiyi ve ekonomik yaşamı nasıl şekillendirdiği ve bunlarla nasıl etkileşime girdiği konusunu farklı başlıklar altında ele almaktadır.
İslam iktisadı alanında tanınmış araştırmacılar tarafından kaleme alınan kitapta Müslümanların ekonomik yaşamıyla ilgili çeşitli konularda özenle seçilmiş araştırmalar yer almaktadır. Ahlâki ekonominin sadece kilit yönleri üzerine değil, aynı zamanda ekonomik etmenlerin davranış ve beklentilerine de bir bakış açısı sunmaktadır. İslam iktisadında etkili ve nitelikli çalışmaları ile bilinen M. Kabir Hassan ve Mervyn K. Lewis tipik İslam iktisadı literatürünün kapsamını genişleterek ve Müslüman toplumun günlük yaşamıyla ilgilenen başlıkları dahil ederek değerli bir editörlük çalışmasında bulunmuşlardır.
Geniş bir konu ve araştırma yelpazesini kapsayan çalışma, İslam'ı merkeze konumlandırarak ekonomik örgütlenme, işletme ve yönetim, finans ve yatırım, tüketim, yardım, karşılıklılık ve kendi kendine yardım, devlet ve kalkınma dahil olmak üzere ekonomik hayatın ana yönlerini incelemektedir. Konuyla ilgili çalışma yapan araştırmacıların yansıra kitap lisans ve lisansüstü dersler için temel okuma niteliğindedir.
Syed Nawab Haider Naqvi İslam iktisadının orijinalliği -neoklasik, iktisat, Marksist iktisat, kurumsal iktisat ve diğer bütün iktisadi yaklaşımlardan ayrıldığı üzere- onun temelde kurduğu belirgin “dinî-ahlâki” bağlantılarında yatmaktadır. Ahlâkın insanın iktisadi davranışlarına yansıması gerektiği emri üzerinden ilerleyen Naqvi, İslam’ın ahlâki ilkelerin iktisadi davranışlarda etkili olması için çözümü aşikâr-olmayan
ve indirgenemez bir aksiyom setine dönüştürülmesi gerektiğini belirtmektedir. Bu bağlamda kitap, İslam ahlâkına yönelik özünde sıra dışı bir bakış açısı sunmaktır. Böyle bir bakış açısı Tevhid, denge (Adalet ve İhsan), özgür irade (İhtiyar) ve sorumluluk (Farz)’dan oluşan dört temel aksiyom ile temsil edilmektedir.Bu aksiyom setinin İslam iktisadı hakkında mantıksal çıkarımlar
yapmak adına kullanılmak için yeterli niteliğe sahip olduğunu ve yapılan çıkarımların gerçek hayattaki Müslüman toplumlar bağlamında her zaman doğrulanabilir olmasa da yanlışlanabilir de olmayacağını savunmaktadır.
Munawar Iqbal, Ismail Serageldin, Hafız Mohammad Yasin, Sayyid Tahir, M. Kabır Hassan, Dewan A. H. Alamgir, Seif El Din I. Tag El Din, Mohammad Daud Bakar, Murat Çizakça Yoksullukla mücadele insanlığı, uzun zamandır meşgul eden ve bilhassa dünyanın belli bölgelerinde hâlen önemli bir mesele olarak durmaktadır. Dünyanın bu bölgeleri ise büyük oranda Müslüman nüfusa ev sahipliği yapmaktadır. Konu üzerine çalışmalar yapan Müslüman iktisatçılar, yoksulluğun tek boyutlu olmadığını, ekonomik büyüme odaklı yaklaşımların dağılımda yoksulluk ve eşitsizliğin esas sebeplerini gizlediğini vurgulamaktadır.
Kitap, yoksullukların azaltılmasına yönelik İslâmî yaklaşım ve İslâmî sistemin bazı kurumlarının bu konuda oynadığı rol üzerine odaklanmaktadır. Zekât, ribâ, vakıf, tekâfül, ifa gibi önemli kurumsal düzenlemelerin yoksullukların giderilmesindeki ve İslami iktisat paradigması içindeki sosyal olarak kabul edilebilir bir gelir dağılımına ulaşılmasındaki rolünü vurgulamak için hem teorik çerçeve hem de ampirik kanıtlar sunmaktadır.
Selim Demirci Hadis alanında yürütülen çalışmaların ekserisi erken dönem hadis tartışmalarını kapsar. İlk asırların belli tartışmaların merkezi olması ve hadis ilminin teşekkül dönemine tekabül etmesi göz önüne alındığında bu olağandır. Modernleşme sürecinin merkezde olduğu devrede, özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısı itibarıyla hadis-yorum-tarih bağlamında ele alınır. Matbaanın hadis kitaplarının yaygınlığını arttırması ve dergi-gazete gibi basılı neşriyat aracılığıyla daha geniş kitlelere hitap etmesi, muhataplarının artmasına ve tartışmaların genişlemesine sebep olur. Bu kitapta 1900-2000
yılları arası hadis çalışmalarında dönemin genel fotoğrafı ve neşredilen dergilerde bu süreçle ilgili neler bulunabileceğine dair ön izlenimler verilmektedir.
Fikir ve Hareket incelemeleri dizisi ile İslamcılığın fikri birikimini yansıtan ve hemen hemen her alanda karşımıza çıkan temel isimler, dergiler, meseleler hakkında bir çerçeve ve özgün bir bakışın ortaya konulması amaçlanmaktadır. Dizide
yer alacak kitaplar, İslamcılık düşüncesinin farklı alanlarında merak edilen mevzuları kapsamaktadır. Bu çerçevede, meselelerin temel bir zeminde ve giriş düzeyinde anlaşılmasına katkı sağlaması hedeflenmektedir.
Ali Haydar Başer, Serdar Şahin, Birsen Banu Okutan, Yunus Vehbi Karaman,Jan Markus-Vömel, Hüseyin Arslan Türkiye siyasal ve düşünsel hayatının en canlı alanlarından birini teşkil eden İslamcılık düşüncesi tabana yayılmış, farklı formlara sahip bir fikriyat olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer ideolojilerle çatışma ya da uzlaşma bağlamında dahi olsa sürekli halde iletişim halinde olmuş ve tam bu nedenle Türkiye tarihinde siyasal alana hapsedilmeyecek genişlikte bir zemin açmıştır. İslamcılığın kendi dönemini kurma, yönetme ve yönlendirme çabası, pratiğini sürdürdüğü "şimdi" ile irtibatlıdır.
Şimdilik iddiası İslamcı düşünceyi tarihsel bir vaka olmaktan çıkararak toplumsal bir tez olarak sunulmasına imkan tanımaktadır. Bu tez, İslamcı düşünceyi siyasal bir deneyimden kültür dünyasına, kitlenin gündelik hayatını belirleyen konumdan düşün dünyasının şekillenmesine kadar geniş bir yelpazede değerlendirmeye ihtiyaç duymaktadır.
İslamcı düşüncenin tarihsel deneyimi ve bugüne aktarımı üzerine çok sayıda çalışma yapılmış olsa da teorik zeminde değerlendirilecek metinlerin azlığı dikkat çekmektedir. Bu kitapta, alanda çalışan isimler tarafından hazırlanmış, birbirini destekleyen ve/veya şerh eden, teorik tartışma yürüten altı başlık bulunmaktadır.
İslamcı düşüncenin son zamanlarda öne çıkan tartışmalı meseleleri üzerine güncel literatürü takip eden bu altı başlığın çalışmalara katkı sunması ve yeni tartışmalar açması hedeflenmektedir.
Angelo M. Venardos Bu çalışma, İslâmî finansın dünyada yakaladığı İvme sonucu karşılaştığı problemleri ele alan güncel bir kitaptır. Küresel finansal kriz ve kredi daralması, dikkatleri ciddi bir şekilde İslâmî finans sektörünün yaşama kabiliyetine ve sürdürülebilirliğine çekti. Bu anlamda zorluklar olsa da aşılmayacak seviyede değildir. 2020 yılına kadar İslâmî finans sektörünün dünya çapında beklenen büyümesinin takribi olarak %15 olacağı tahmin edilmektedir, fakat bu büyüme oranının aşılması sürpriz olmayacaktır. İslâmî finans sektörü, yeni kurulmuş olup hızla büyümektedir, bu nedenle de konvansiyonel finansmana yönelik güçlü ve sürdürülebilir bir alternatif oluşturma potansiyeline sahiptir. Bunun mümkün kılınması için yakından izlenmesi ve bu alanda yol gösterici çalışmaların yapılması gerekmektedir. Bu kitap böyle bir amaç doğrultusunda hazırlanmıştır.
Bu alanda önemli çalışmalara imza atmış olan Dr. Angelo Venardos, İslâmî finans sektöründe tanınmış ve uygulama anlamında önemli pozisyonlarda bulunan isimlerin katkılarıyla bu çalışmanın oluşturulmasında önemli bir rol oynamıştır. Bu anlamda katkı sağlayanlar arasında sektörde önde gelen avukatlar, bankacılar, düzenleyiciler ve muhasebeciler yer almaktadır. Bu kişiler günlük olarak teoriyi eyleme dönüştürmekte ve sektördeki gelişmeleri yakından takip etmektedirler. Literatürde, sektördeki güncel meseleler üzerine eğilen çok az çalışına bulunmaktadır. Elinizdeki çalışma, akademisyenlere, öğrencilere, sektörde çalışanlara ve bunlar dışında konu hakkında güncel durum
nedir ve sektör nereye doğru evriliyor gibi sorulara ilgi duyan herkese faydalı olacaktır.
Mehmet Fatih Buğan, Hande Çalışkan Terzioğlu İslam iktisadının temel kurum ve meselelerinin ele alındığı kitaplardan oluşan Cep Kitapları dizisinin dokuzuncu kitabı olan bu eserde, borsa konusu teorik bir derinlikten ziyade her seviyeden insanın kolaylıkla anlayacağı bir içerikte anlatılmaya çalışılmıştır. Finansal sistem, günlük hayatımızın önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Ülkemizde ve özellikle İslam ülkelerinde faiz hassasiyetine sahip bireylerin bankacılık, sigortacılık, emeklilik planlaması vb. konularda İslâmî finans sistemine yönelimleri artmaktadır. Bu ihtiyaca yönelik olarak bu çalışma, sade ve akıcı bir dille İslâmî finans perspektifinden borsa konusunu ele almaktır. Kitapta hem klasik anlamda finans sistemi ele alınmış hem de İslâmî finans perspektifinden karşılaştırmalı olarak detaylandırılmıştır.
Muhammad Ayub İslamî finans alanında son yıllarda küresel düzeyde giderek devam eden çalışmalar önemli bir kilometre taşının geçildiğini ortaya koymaktadır. Alandaki bu gelişmelerle birlikte bankacılar, ticaret camiası, sanayiciler, şer’i konularda çalışan âlimler ve halk, İslamî finansın ne olduğunu, özelliklerinin ne olduğunu ve nasıl çalıştığını bilmeye ihtiyaç duymaktadır.

Elinizdeki kitap, İslamî bankacılık ve finans kuruluşlarının felsefesini, modellerini, araçlarını ve faaliyetlerini anlamak isteyen lisans ve lisansüstü öğrenciler, bankacılar ve diğer herkes için ders kitabı vazifesi görecek şekilde hazırlanmıştır. İslamî finansın hem teorisini hem pratik yönlerini kapsayan bu kitap, İslamî finansın temelini oluşturan İslamî ekonomisini, İslamî finans ilkelerini, İslam ticaret hukukunun temel özelliklerini, İslamî finansal kurumlar tarafından benimsenecek usulleri, ürünleri ve İslamî finans kurumları tarafından uygulanacak prosedürleri, finansal sistemin ve ekonominin gelişmesinde İslamî finans sisteminin oynayabileceği rolleri içermektedir. Ayrıca kitap, İslamî finans kurumlarının kullandığı ya da çeşitli müşterilere fon sağlamak için benimseyebilecekleri temel modellerin, şer’i kurallara uygunluğunu sağlayabilmek üzere yapılan tartışmaları da kapsamaktadır. Ekonominin çeşitli sektörlerini finanse eden İslamî bankaların mevduat ve fon yönetimini kapsayan pratik ve operasyonel yönleri, risk yönetimi, muhasebe uygulaması ve İslamî mali piyasaların ve araçların işleyişi derinlemesine tartışılmıştır.

Harun Şencal, İsa Yılmaz, Hakan Kalkavan, Adem Levent, Erhan Akkaş, Abdurrahman Yazıcı, Cem Korkut, Mervan Selçuk, Mücahit Özdemir, Hakan Aslan, Abdullah Talha Genç, Murat Yaş Körfez İşbirliği Konseyi üyesi ülkeler doğal kaynak gelirleri sayesinde küresel finansal sistem
içerisinde önemli bir yere sahiptir. Modern İslami finans sektörünün gelişimi de bu ülkelerin
yükselmeye başladığı 1970'li yıllara karşılık gelmektedir. Günümüze gelindiğinde ise Körfez ülkeleri toplam İslami finans sektörünün yaklaşık yüzde 42'sine sahiptir. Dolayısıyla bu ülkelerin ekonomik, yapısal ve ideolojik dönüşümleri aynı zamanda İslami finans sektörünü de etkilemektedir. Buradan hareketle, bu kitap bölgenin İslami finans gelişimini ve büyüklüğünü tetikleyen temel faktörleri ve bu gelişim içerisinde petrol gelirlerinin yanı sıra siyasi tercihlerin payını politik ekonomi çerçevesinde tarihsel kırılmalara vurgu yaparak incelemeyi hedeflemektedir. Bu kapsamda, son dönemlerde yükselen ilgiye sahip Körfez ülkeleri ve İslami finans sektörüne yönelik teori ve uygulamayı içeren bu kapsamlı çalışma okuyucuya katkı sunacaktır.
Muhammet Erkam Bakacak Bu kitap, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartlan Kurumu tarafından yayımlanmış olan Faizsiz Finans Muhasebe Standartları ile Türkiye Muhasebe ve Finansal Raporlama Standartları arasındaki benzerlik ve farklılıkları faizsiz fon kullandırım yöntemleri açısından incelemek amacıyla yazılmıştır. Bu minvalde Türkiye’deki faizsiz finans alanında faaliyetlerini sürdürmekte olan kurumların fon kullandırım usullerine (murabaha, müşâreke, mudârebe, selem, istisna, icâre) ilişkin uygulama esasları ile bu esaslar doğrultusunda oluşması gereken muhasebe kayıtları incelenmiş, elde edilen bulgular Türkiye Muhasebe ve Finansal Raporlama Standartları (TMS/TFRS) uygulamaları ile karşılaştırılarak, Faizsiz Finans Muhasebe Standartlarına (FFMS) uyum için yapılması gerekli düzenlemeler belirtilmiştir. Çalışma sonucunda muhasebeleştirme işlemlerine ilişkin temel prensiplerin her iki standart setinde de benzerlik gösterdiği, diğer taraftan muhasebe kayıtları arasındaki ayrışmaların temelinde gerçekleşen işlemlerin biçim ve öz açısından farklı değerlendirilmelerinin, değer ölçüm uygulamalarındaki farklılıkların, paranın zaman değeri ile ilgili görüş farklılıklarının ve sermaye benzeri hesaplar ile ilgili değerlendirme farklılıklarının bulunduğu tespit edilmiştir.
Bilal Soysal Bir İslâmî finans kuruluşunun varlığını sürdürmesi ve büyümesi için bütün paydaşların kuruluşa güvenini artırmaya yönelik bir kurumsal yönetim anlayışı benimsemesi elzemdir. Etkin bir kurumsal yönetim, İslâmî finans kuruluşunun Fıkhi ilke ve kurallara uyumsuzluk riskini yönetmesi, sağlıklı şekilde büyümesi ve bütün paydaşların menfaatlerini hakkıyla gözetmesi için gereklidir. Bu bağlamda İslâmî
finans kuruluşlarında kurumsal yönetimin önemli bir parçası, faaliyetlerin fıkhi ilke ve kurallara uyumunu sağlamaya yönelik etkin bir "Fıkhi Uygunluk Yönetim Sistemidir. Bu kitap, İslami finans kuruluşlarında Fıkhi Uygunluk Yönetim Sistemini literatür ve uluslararası standartlar çerçevesinde detaylı olarak anlatmakta, ülkelerin konuya ilişkin yaklaşımlarını yasal düzenlemeler bağlamında yansıtmakta ve Türkiye'nin diğer ülkelere kıyasla durumunu ortaya koymaktadır.
Salih Ülev Bu kitap, genelde İslami mikrofinans uygulamalarını, özelde ise Türkiye'deki ilk İslami mikrofinans girişimlerinden biri olan İKSAR Derneğini konu edinmektedir. Kitapta farklı ülkelerdeki İslami mikrofinans sektörünün yapısı ve bu ülkelerdeki örnek İslami mikrofinans kuruluşları incelenmiştir.
Türkiye'de ise 2018 yılında faaliyetlerine başlayan İKSAR Derneğinin Karz-ı Hasen Programı araştırmaya tabi tutulmuştur. İKSAR'ın araştırma konusu edinilmesi, daha sonra İKSAR'ı takip ederek İslami mikrofinans hizmeti sunacak kuruluşlar için yol gösterici olacaktır. Ayrıca İKSAR'ın kitaba konu edinilmesinin bir sebebi de Türkiye'de katılım bankaları üzerinden değerlendirilen bir İslami finans sistemi içerisinde, yeni bir İslami finans kuruluş türünün ortaya çıkmasına ve gelişmesine zemin hazırlama ihtimalidir. İKSAR'ın faaliyetlerinin başarısı/başarısızlığı, bu başarının/başarısızlığın arkasında yatan sebeplerin ne olduğunu ortaya koymanın, ileride kurulacak İslami mikrofinans kuruluşları için yapılan doğruların tekrarlanması, yapılan yanlışların yapılmaması adına bir rehber niteliğinde olacağı düşünülmektedir.
Kitapta, İKSAR'dan karz-ı hasen alan 41 kişinin karz başvurusundan karzın geri ödenmesine kadar olan süreci, baştan sona kadar incelenmiştir. Karz alanların aldıkları karzı nasıl kullandıkları, karzın hayatlarında ne tür etkisi olduğu, karz ile giriştikleri işte başarılı olup olmadıkları, süreç içerisinde ne tür zorluklar yaşadıkları, geri ödeme performanslarının nasıl olduğu nitel ve nicel araştırma yöntemleri kullanılarak incelenmiştir. Yazarın bütün karz süreçlerinin içerisinde bulunarak yaptığı saha araştırmasının neticeleri, her bir müstakrizin de farklı hayat tecrübelerini yansıtmaktadır.
Alev Erkilet, Ammar Kılıç, Ayşen Baylak Güngör, Büşra Bulut, Lütfi Sunar, Mahmut Hakkı Akın, Mehmet Erken, Necdet Subaşı, Vahdettin Işık 1960-1980 arası dönem Türkiye’de üzerinde çok konuşulmakla birlikte hakkında az bilgi sahibi olunan bir dönemdir. Bu çalışma; bu kritik dönemin hikâyesini görseller üzerinden anlatmaktadır. 1960’larda diğer fikir akımları gibi İslamcılık da daha görünür bir hâle gelmiş
ve iddialı bir dil kazanmıştır. Bu açıdan 1960Tar,Türk siyasal ve entelektüel hayatı için çeşitli başlangıçları bünyesinde barındırır ve sonrasını anlamak bakımından hayati önemdedir. Bu kitap, 1960'lardan itibaren Türkiye’de İslam’ın yeni kamusal tezahürlerinin ortaya çıkışını ele almaktadır. Bu amaç doğrultusunda kitap,dergilerden seçilmiş görseller etrafında örülmüştür. Kamusallaşan İslam adını koyduğumuz bu eser bize bastırılanın geri dönüşünü anlatıyor. Kitabın sayfaları açıldıkça İslam’ın kamusal hayatta yavaş yavaş belirginleşen bir görünürlük kazanmasına şahitlik ediliyor. Her bir sayfada farklı bir veçhenin tezahürü okuyucuyu bekliyor. Konuyu görseller üzerinden ele alan bu çalışma, Türkiye entelektüel tarihinin anlaşılmasında yeni bir ufuk sunuyor.
Ahmet Murat Şenışık, Duygu Tunçman, Eda Mutlu, Erhan Erge Tarihin her safhasında insanlar, amansız bir hastalık olan kanser ile
mücadele etmiş ve çareler aramıştır, ilerleyen teknoloji ile birlikte hem
farmasötik alanda hem de radyoterapi alanında birçok umut verici
çalışmalar yapılmıştır. Zaman içinde bazı hastalıklar için tedavi şemaları
oluşturulmuş ve olumlu tedaviler yaşanmıştır. Her kanserin öyküsü ve
bunların teşhis ve tedavisinde kullanılan yöntemler de farklılık
göstermektedir.
Bu kitap ile farklı kanser türleri için erken tanı, teşhis ve tedavi
süreçlerinin nasıl olacağı soru cevap şeklinde hazırlanmıştır. Böylece,
kanser için günümüz teknolojisi ile baş etme çabalarının yer aldığı
aklınızda kalan sorulara cevap bulabileceğiniz bir başucu kitabı olma
niteliğindedir.
Keyifli okumalar...
Zeyneb Hafsa Orhan İslâmî bankacılık fikri, faizsiz yapı ve kâr-zarar ortaklığı mekanizması olmak üzere iki temele dayanmaktadır. 196Cflı yıllardan beri mevcudiyetini sürdüren İslâmî bankalar, günümüz küresel finans piyasasının aktörlerinden biridir. Son 50 yılda, pek çok gelişme yaşanmıştır. Bunlardan biri, kâr-zarar ortaklığı enstrümanlarının yetersiz kullanımı ve kullanılsa bile sorgulanabilir uygulamalarının varlığıdır. Bu kitap; her şeyden önce mezkûr gelişmelerin, mudârebe ve müşâreke olan kâr-zarar ortaklığı enstrümanlarına mahsus oluşan ekstra risklerin bir sonucu olduğu varsayımı üzerine kurulmuştur. Kitabın amacı mudârebe ve müşâreke ile ilgili her türlü ekstra risk için analiz yapmaktır. Bu amacı gütmek üzere öncelikle mudârebe ve müşâreke enstrümanlarına yönelik mufassal bir bilgi verilecek akabinde İslâmî bankaların mevcut kâr-zarar ortaklığı uygulamaları analiz edilecek ve son olarak da asimetrik bilgi, kredi riski, getiri oranı riski ve geri çekme riski, risk tanıtımı, hesabı ve hafifletimi olan risk yönetim süreçleri yoluyla analiz edilmiştir. Bu kapsamda her risk türü (yeniden) tanımlanmış, risk faktörleri belirlenmiş, yeni hesaplama yaklaşımları sunulmuş, mudârebe ve müşâreke enstrümanları için risk hafifletim teknikleri ileri sürülmüştür.
İlyas Bozkurt Bütün dünyada ve ülkemizde son yıllarda katılım bankaları, bankacılık sektörünün önemli bir bileşeni hâline gelmiş ve işletmelerin finansmanında önemli bir kaynağa dönüşmüşlerdir. Ancak yıldızı hızla parlayan katılım bankalarının aslında sektördeki payını istenilen düzeyde artıramadığı görülmektedir. Katılım bankalarının konvansiyonel bankalara göre fon toplama ve kullandırma yöntemlerinde bir kısım farklılıkların olması, onlara bazı avantajlar kazandırırken bazı dezavantajlar da sağlamaktadır.
Bu kitapta, Türk bankacılık sistemi içerisinde katılım bankacılığının yeri, sistemde yer alan diğer bankalarla olan ilişkisi değişik açılardan ele alınarak; tüm dünyadaki finansal entegrasyon ve tasarrufların değerlendirilmesi ihtiyacı sonucu gelişme gösteren katılım bankacılığı, mercek altına alınmaktadır. Ayrıca katılım bankaları ve mevduat bankalarının banka kredilerinde sektörel yoğunlaşma ve kredi portföy çeşitlendirmesinin banka kârlılığına etkisi karşılaştırılarak analiz edilmektedir. Burada hangi bankaların hangi sektörlere daha fazla ağırlık verdiği ve katılım bankalarının sektör içindeki payının belirlenmesi, katılım bakacılığının son otuz yılda geldiği yeri belirlemek ve gelecek projeksiyonu çıkarmak için çalışmayı oldukça önemli hâle getirmekedir.
Nazan Lila Ekonomik sistemin İslam dininde haram kılınmış olan faize dayalı bankacılık ile irtibatlı olarak yürümesi, İslam âlimlerini faizli bankacılık sistemine alternatif olabilecek faizsiz bir sistem arayışına sevk etmiştir. Bu çözüm arayışı neticesinde bugün dünyada "İslami bankacılık", Türkiye'de ise "katılım bankacılığı" diye isimlendirilen faizsiz bankacılık sistemi geliştirilmiştir. Bununla birlikte katılım bankalarının bazı işlemlerinin, İslam hukukunda var olan sözleşme teorisine ve sözleşmenin geçerliliği için gerekli görülen şartlara tamamıyla uygun olmaması, sisteme yönelik eleştiri ve tartışmaları do beraberinde getirmiştir.
İslam hukukunda, satım sözleşmesinde malın teslim alınması üzerinde özellikle durulmuş ve müşterinin salın aldığı malı teslim almadan önce satması konusunda birtakım sınırlamalar getirilmiştir.
Doktrinde tartışılan bu mesele, günümüzdeki katılım bankacılığı işlemleri çerçevesinde önem arz etmektedir. Uygulamada, katılım bankalarının fıkıh doktrininde öngörülen şekil ve şartlara aykırılık taşıyan birtakım işlemleri olduğu görülmekledir. Katılım bankalarının, kredi vermek amacıyla sıkça başvurduğu murabaha uygulamasında malı teslim almadan ve fatura, tapu gibi belgeleri kendi adına düzenletmeden müşteriye satması da bu aykırılıklar arasında yer almaktadır. Katılım bankalarının, malın teslim alınmasından kaynaklanan birtakım masrafları azaltmak amacıyla başvurduğu söz konusu uygulamalar, bazı âlimler tarafından İslam'da satım sözleşmesinin gereklerinden olan teslim alma unsurunu ihlal ettiği ve bankayı, diğer bankalar gibi sıradan bir finansör durumuna getirdiği gerekçesiyle eleştirilmiştir.
Kitapla; gayrimenkul ve menkul mallarda teslimin ne ile gerçekleşeceği, bankanın teslim için müşterisine vekâlet vermesinin caiz olup olmadığı, tapu ve ruhsat gibi kayıtların teslim yerine geçip geçmediği, teslim alınmayan mal üzerinde ne gibi tasarruflar yapılabileceği sorularına cevap aranmıştır. Ayrıca söz konusu probleme alternatif bir çözüm önerisi mahiyetinde olan bağlı kredi sözleşmesine değinilmiştir. Kitap bu anlamda, malın teslim alınması konusunda bir referans kaynak olmaya adaydır.
Süleyman Orhun Altıparmak, Tahsin Yamak, Zana Baykal, Abdullah Sayın, Birkan Kemal Ertan, Hazal Muslu-El Berni, Sinem Cengiz, İsmail Akdoğan, Rumeysa Ayverdi, Betül Doğan-Akkaş, Erhan Akkaş Bu kitapta, Irak, İran, Yemen ve Körfez İşbirliği Konseyi üyesi altı petrol monarşisinin ekonomik yapıları, toplumsal sınıf ve emek piyasası üzerinden ele alınmaktadır. Arap yarımadasında birbirine komşu bu ülkeler, temelde tarihi ve kültürel olarak pek çok ortak noktaya sahip olsalar da çeşitli toplumsal gelişmeler sonucunda farklı iktisadi yapılara evirilmişlerdir. Petrol monarşileri ağırlıklı olarak rantiyer ekonomik sistemleri ve doğal kaynak gelirleriyle ele alınırken; Irak ve Yemen bölünmüş siyasi ve ekonomik yapıları; İran ise yaptırımlar ve doğal kaynak gelirleri arasında sıkışmış kalkınma modeli ile ön plana çıkmaktadır. Bu çalışma ise, Körfez ülkelerinin ekonomik yapılarının bu bilenen ve temel unsurlarının yanında ülkelerin emek piyasasını oluşturan sınıflar, işçiler ve yıllara yayılan sosyoekonomik dönüşümleri üzerinden tahlil etmektedir. Körfez Bölgesinin Politik Ekonomisi ve Emek Piyasası kapsamlı ve toplumsal unsurları içeren bir incelemeyle, okuyucularının Körfez bölgesine bakışına güncel ve akademik bir katkı sunacaktır.
Selim Demirci Haçlı saldırıları ve Moğol işgalinin yaşandığı ve etkilerinin devam ettiği Hicri 7. ve 8. asırda, İslam toplumunda medreseler yaygınlaşmış, dârülhadisler ortaya çıkarak eğitim kurumlan arasında yerini almış ve bu dönem hadis tarihinin en çok eser yazılan dönemlerinden birisi olmuştur. Bundan dolayı bu yüzyıllarda yazılan hadis eserlerini etkileyen unsurları ve hadis şerhlerini genel olarak ele almak ve bu şerhlerin metot olarak diğer dönemlerle dikey ve kendi içlerinde yatay-bölgesel mukayesesi gayesiyle bu çalışma hazırlanmıştır.
Ayrıca çalışmada, bu asırlarda tarihsel olguların hadis literatürüne nasıl yansıdığının tespit edilmesi amacıyla; Türklere ilişilmemesi, Benî
Kantûrâ'nın gelişi, imamların Kureyşîliği, Hicaz’da ortaya çıkacak olan ateş, kadınlara yöneticilik tevdi edilmesi, koyunları telef edercesine insanları telef edecek olan hastalık gibi bazı nakiller ve kaynaklarda kaydedilen yorumlar ele alınmıştır.
Alaattin Dolu, Asiye Şahin, Hüseyin Önal, İsmail Taşpınar, Lana Kudumovic, Ömür Yazıcı Özdemir, Ruba Kasmo, Sezen Karabulut, Yasemin Avcı Kudüs tarihte çok az şehre nasip olmuş bir şahitliği barındırır. Geçtiğimiz yüzyılda Kudüs'ün işgali ve İslam Dünyası'nın problemleri birbirine paralel bir şekilde ilerlemiştir. Bu durum sadece siyasi çözüm arayışı bekleyen bir mesele olmanın ötesinde fikrî, coğrafi, sosyo-kültürel ve iktisadi bileşenleri ile birlikte çok boyutlu bir değerlendirmeyi gerekli kılar.
Kudüs araştırmaları, günden güne zenginleşmektedir. Kadim şehrin top¬lumsal ve mekânsal bakiyesini ortaya çıkarmak, Kudüs'ün ulus ideolojisine indirgenmiş müdahalelerle tahribine karşı, ilmi arşivini üretmek bu araştır¬maların vazgeçilmez bir ön şartı olarak görülmektedir.
Elinizdeki kitap, Türkiye'de genişleyen Kudüs Kütüphanesi'ne katkı sunma gayesiyle hazırlandı. Kitapta Kudüs'ü tarih, kültür, şehir ve mimari boyutları açısından değerlendiren ve Kudüs sorununu uluslararası hukuk cihetiyle ele alan özgün çalışmalar üzerinden çok yönlü bir Kudüs perspektifi sunulmaktadır.
Malik Sayan Globalleşme süreci ile birlikte biriken sermaye küresel bir hâl almaya ve serbestçe dolaşmaya başladı. Sermayenin kapalı alandan kurtularak ulusal sınırların dışına yayılmaya başlaması ile yaşanan süreçte, sermayenin önündeki tüm engeller kalktı. Bu engellerin ortadan kalkması ile birlikte 1990'lı yıllarda, dünya finans sektöründe küreselleşme ve şeffaflaşma sürecinin finansal teknik ve araçlarda yarattığı gelişim, yaşanan krizlere de farklı bir boyut kazandırdı. Bilgi teknolojilerindeki gelişmelerin finans sektörü üzerinde yarattığı etki, sermaye akımlarının hızlanmasını kolaylaştırdı. Aynı zamanda bu etki, krizlerin yaygınlaşmasında da hızlandırıcı bir rol oynadı. Dolayısıyla bir ülkede başlayan krizin hızla yayılarak diğer ülkelere sıçraması küreselleşmenin ürettiği doğal -olumsuz- sonuçlardan biri hâline geldi. Bu durumun en bariz örneği 2007 yılının ortalarında ABD'de gayrimenkul sektöründe yaşandı. Burada ortaya çıkan problemler, 2008 yılının sonlarına doğru büyük çaplı bir finansal krize dönüşerek Avrupa ülkeleri başta olmak üzere pek çok ekonomiyi derinden etkiledi. Finans piyasalarından sonra reel sektörü de etkisi altına alan kriz, makroekonomik göstergeleri şiddetli bir biçimde bozdu. Mortgage krizi olarak başlayan kriz, daha sonraları likidite krizine dönüşerek bankaların kendi faaliyetlerini döndürecek finansmanı bulamadıkları, bu nedenle oluşan güven problemi sonucu hiçbir kuruluşun diğer kuruluşlara borç vermediği bir niteliğe büründü. Hâl böyleyken, küresel kriz tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'deki bankacılık sistemini de etkiledi. Bu kitapta, Türkiye'deki -aynı düzenlemelere tabi olan ancak farklı çalışma prensiplerine sahip- mevduat ve katılım bankacılığından oluşan dual bankacılık sisteminin krizden nasıl etkilendiği açıklanmaya çalışılacaktır.
Adem Esen Bu eser, iktisat biliminin temel konusu olan mal, mülkiyet ve piyasa mefhumlarını hem İslam iktisadı hem de konvansiyonel iktisat perspektifinden incelemektedir. Mal, iktisadi hayatın temelidir çünkü mal, insanın ihtiyaçlarını karşılayan vasıtanın adıdır. İnsanın maddi ve gayri maddi ihtiyaçları vardır. İnsan, hayatı boyunca bunların peşinde koşar. Maddi ihtiyaçları karşılanırsa refaha, gayri maddi ihtiyaçları karşılanırsa saadete erer. İnsanlar kendini bildiği andan itibaren mal edinmeğe çalışır. Bir mala sahip ve malik olmanın adına mülkiyet denir. Mülkiyet, insanı o mal üzerinde hem hak sahibi kılar hem de üzerinde tasarruf ve kullanım hakkı sağlar. Buna da "zilyetlik" denir. Normal olarak insanlar, malın parasını vererek satın alır. Satış işlemi de çarşıda, pazarda yapılır. İtalyancadan gelen piyasa kelimesi pazar manasında kullanılır. Menkul mallar, çarşıda, dükkânlarda, hafta pazarlarında, borsalarda, eskiden panayırlarda şimdi fuarlarda hem teşhir edilir hem de satılır. Gayrimenkuller ise devletin tapu dairelerinde alınıp satılır.
İşte elinizdeki eserde yazar, altı bölüme yaydığı incelemesinde, malın tanımını ve özelliklerini, ahlaki açıdan değerlendirilmesini, mülkiyet konusunu, üretim faktörlerinin mülkiyetini ve mülkiyetin korunmasını iktisadi ve hukuki yönleriyle hem seküler hem de İslami açıdan tahlile tabi tutmuştur.
Şerife Nihal Zeybek Bu kitapta, 1976'dan itibaren yayın hayatını on dört yıl boyunca kesintisiz şekilde sürdüren Mavera dergisinin öyküsü ele alınmıştır. Döneminin edebiyat, sanat, İslami düşünce gibi alanlarına yön verici katkılar sunan Mavera dergisinin birikimi incelenmiştir. Mavera dergisi bir edebiyat dergisi olma özelliğinin yanı sıra “bir yaşam biçimi halinde öz uygarlığımızı yeniden yürürlüğe koyma davasını güdenlerin, edebiyat alanındaki bir buluşma yeridir” diyerek hareket ve birliktelik anlamındaki iddialarını da doğrulamaktadır.
Bu kitapta Mavera dergisinin kuruluşu öncesi fikrî ön hazırlık aşamasından başlanarak derginin yayın sürecine ışık tutulmaya çalışılmıştır.
Serüveni, içeriği, işlevi, ağırlıklı konuları, bakış açısı, dönemine ve sonrasına katkıları gibi hususlar üzerinde durulmuş, 14 senelik muhtevası sunulmuştur.
Fikir ve Hareket incelemeleri dizisi ile İslamcılığın fikri birikimini yansıtan ve hemen hemen her alanda karşımıza çıkan temel isimler, dergiler, meseleler hakkında bir çerçeve ve özgün bir bakışın ortaya konulması amaçlanmaktadır. Dizide yer alacak kitaplar, İslamcılık düşüncesinin farklı alanlarında merak edilen mevzuları kapsamaktadır. Bu çerçevede, meselelerin temel bir zeminde ve giriş düzeyinde anlaşılmasına katkı sağlaması hedeflenmektedir.
Büşra S. Kaya, Gürzat Kami, M. Emin Canlı, M. Fatih Yalçın, Mesut Kaya, Muhammet Enes Midilli, Nagihan Emiroğlu, Nurcan Gül Arslan, Rabia Hacer Bahçeci, Sümeyye Olgaç Bu çalışma geç orta çağın Memlûk şehirlerine odaklanmaktadır.
Şehirlerde pratik bulan entelektüel faaliyetlerin toplumsal ve kültürel alanlardaki etkilerini izleme, orta çağ İslam şehirlerinde bilginin kaynakları, aktarımı ve üretimi üzerine mekânlar, metinler ve öne çıkan ulema üzerine yapılan günümüz araştırmalarının bir hasılasını sunmayı hedeflemektedir. Bu dönemde İslami bilginin aktarımı henüz tam olarak kurumsallaşmadığından Memlûk şehirlerinde inşa edilen medrese yapıları dışındaki hankah, ribat ve zaviye gibi kurumlarda ve hatta ulemanın evlerinde de çeşitli dersler icra edildiği görülmektedir. İslam dünyasının dört bir yanından farklı mezhep mensuplarını bir araya toplayan bu ilim meclisleri pek çok bakış açısının bir araya gelmesini mümkün kılmıştır.
Ayrıca Memlûk şehirlerinde yaşanan entelektüel gerçekliğin modern çalışmalara nasıl yansıdığını ele almaktadır. Dönemin kadın ve çocuklarının ve dört mezhepten ilim taliplerinin bir araya geldiği bu entelektüel çevre, üzerinde daha pek çok soru işareti ile çalışacak pek çok meseleyi barındırmaktadır. Çalışmada Memlûk entelektüel tarihi alanında yeni yaklaşımlar ve yöntemler sunarak meselenin farklı bakış açıları tarafından nasıl problematize edildiğini Memlûk kaynaklarına nasıl yaklaşılabileceğini ve ne tür sorular sorulabileceğini anlama ve alana dair yeni bakış açıları geliştirme imkânı sunmaktadır.
Fatih Kazancı Ülkemizde katılım bankaları olarak bilinen faizsiz bankalar, insan ve üretim merkezli İslam iktisadının ilkelerine göre temellendirilmektedir. Faizsiz bankacılık sektörü, finansal kaynaklarını sembolik değerler ticaretinden çok, reel değerlerin üretimine, ticaretine ve sabit yatırımlarına kanalize ettiğinden bunalımlardan daha az etkilenmekte, üretim eksenli olması nedeniyle de fiyat istikrarına ve iktisadi büyümeye daha fazla katkıda bulunmaktadırlar. Bu nedenle, son yıllarda faizsiz bankacılık küresel düzeyde daha fazla ilgi çekmekte ve bu bankaların finans sektöründeki payları giderek artmaktadır.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, ikili bankacılık yapısına sahip olan diğer ülkelerde olduğu gibi konvansiyonel bankalara ve katılım bankalarına sunduğu para politikası ve para piyasası araç ve ürünleri yardımıyla piyasayı etkilemekte ve yönlendirmektedir. Cari faizli bankalar ile faizsiz bankaların finansal araç ve yöntemleri farklı olduğundan, mevcut faizli bankacılık sistemine göre geliştirilen araç ve yöntemlerin olduğu gibi katılım bankaları tarafından kullanılmasının zorunlu kılınması, uygulamada önemli sorunlara yol açmaktadır.
Bu çalışmada, hem Türkiye hem de ikili bankacılık yapısına sahip belli başlı ülkelerdeki merkez bankalarının uyguladıkları para politikası ve para piyasası araç ve ürünleri incelenmiş, bu araç ve ürünlerin fiyat istikrarı ve sürdürebilir ekonomik büyüme üzerindeki etkileri tahlil edilmiştir. Ayrıca bu ülkelerdeki merkez bankalarının, faizsiz bankalar için geliştirdikleri faizsiz ürün ve uygulamaları iktisadi ve fıkhi açıdan incelenmiştir. Merkez bankaları ile faizsiz bankalar arasındaki ilişkiyi gündemine alan bu eser, bu konuda uygulamada karşılaşılan sorunlara yönelik çözüm önerileri sunmaktadır.
Emrullah Kılıç Elinizdeki kitap, ahlakın temel meseleleri ve tarihsel süreçlerini ele almaktan ziyade geleneksel dünyada tek bir anlama sahip ve kendi başına var olan iyiyi ifade eden "metafiziksel iyi"nin yerini, yeni durumlar karşısında farklı insanların farklı bir iyiyi anlamasına izin veren "değer"e bırakmasına mevcut fenomenleri ve gerilimleriyle birlikte odaklanmaktadır. Geleneksel dönemde değişmez ve ebedi olarak kabul edilen ontolojik hakikat anlayışının modern dönemle birlikte epistemolojik alana kayması, ahlaki hayatı derinden etkilemiştir. Bu çerçevede İlkçağlardan itibaren tezahür eden ve "metafiziksel iyi" olarak nitelendirilen normatif ahlak anlayışı, modern dönemle birlikte özellikle Batı dünyasında özgürlük, insan doğası, öz çıkar, ilgi ve yönelim gibi saiklerle birden çok iyiyi ifade eden "değer”e dönüşmüştür. Ahlakın ağırlık merkezini değiştiren değer ile söz konusu alan, nesnellik ve zorunluluk alanı olmaktan çıkarak olumsallık ve öznellik alanı olarak inşa edilmiştir. Sabit ve nesnel gerçeklik alanı yerine, öznenin nesnenin potansiyeline yönelimi ile tanımlanan değerler, gerçeklik ya da hakikat alanından geçerlilik alanına geçişi de beraberinde getirmiştir. Normatif yapıların gücünün zayıflamasıyla özne, kutsal ya da metafiziksel bir hakikat yerine kendi yönelimleri ve tercihleri doğrultusunda değerli gördüğü hususlara yönelmiştir. Ahlaki hayatın bizim dışımızda bir ölçü ve metafiziksel konu olmaktan çıkmasıyla yerini insanın içsel mutluluğu ve kişiler arası karşılıklı mutabakata bırakmasına karşın neyin değerli olup olmadığını belirlemede henüz özneler arası bir ontolojinin oluşmaması da bireysel ve toplumsal anlamda önemli sonuçlar doğurmuştur.
Esra Gül Koçyiğit MEYVELER – FRUITS / Boyanı Al & Öğrenmeye Başla - Get Your Paint & Learn
Taha Eğri “Ekmek, Özgürlük, Sosyal Adalet” sloganı etrafında vücut bulan Arap ayaklanmaları, iktisadi ve sosyal meselelerin kitleleri harekete geçirmedeki rolünün somut bir örneğidir. Bu sloganda ağırlıklı temanın, iktisadi meselelerle ilgili olması, Mısır örneğinde olduğu gibi halkın iktisadi sorunlar karşısındaki duyarlılığının ve talebinin ne kadar önemli olduğunu açık biçimde ortaya koymaktadır. Bu bağlamda çalışmada, meselenin çok yönlü olduğu göz önünde bulundurulmakla birlikte Mısır tecrübesi, ekonomi-politik bir perspektifle sınırlandırılarak ele alınmaktadır. Çalışmanın bulguları, çok yönlü olarak incelenmesi gereken toplumsal meseleleri iktisadi bir bakış açısı ile ele alması ve diğer alanlarda yapılan çalışmalara ışık tutması açısından önemlidir.
Kitapta, Mısır’ın siyasal sisteminde dalgalanmalara yol açan ayaklanmaların arkasında yatan iktisadi nedenler ve ordunun iktisadi sistem içerisindeki rolü bağlamında Hüsnü Mübarek’in istifasından, Abdel Fettah Al-Sisi’nin darbesine kadar geçen süredeki demokrasiye geçiş denemesi inceleniyor. Mübarek’in devrilmesine yol açan olaylar, neden ve sonuç ilişkisi bağlamında değerlendirilerek monarşi sistemini sonlandıran 1952 darbesi sonrasında Mısır ordusunun ekonomi ve siyaset içerisindeki rolü ve siyasal sistemin dönüş(eme)mesindeki etkinliği ele alınıyor. Çeyrek asırdan uzun bir süre iktidarını sürdüren askerî-otoriter bir rejimin yıkılmasına rağmen kısa bir sürede, iktisadi ayrıcalıklarını korumak için ordunun yönetimi yeniden ele geçirmesi, analiz açısından önem arz etmektedir. Kitap, ayaklanmaya varan olayların gelişiminde iktisadi faktörlerin etkisini ve boyutlarını Mısır pratiği üzerinden ele alarak toplumsal olaylara yol açan iktisadi faktörleri ortaya koyması açısından anlamlıdır.
Nadir Özkuyumcu, Aydın Çelik, Harun Yılmaz, Fatih Yahya Ayaz, Büşra Sıdıka Kaya, M. Fatih Yalçın, Özen Tok, Fatma Zehra Beyaz, Halil İbrahim Erol, Anthony Gorman, Hilal Görgün, Hilal Livaoğlu Mengüç, Seyyid Muhammed es-Seyyid Elinizde bulunan kitap, Mısır'da İslam fetihlerinden günümüze kadar olan dönemde tarihyazımını ve kaynaklarını topluca inceleyen Türkçe literatürdeki ilk çalışmadır. Türkiye, Mısır ve Avrupa’dan tarihçilerin katkılarıyla meydana gelen bu eser, ele alınan görece uzun ve hanedan esasına göre alt dönemlere ayrılan asırlara ilişkin ağırlıklı olarak eleştirel bir bibliyografya ve belirli ölçüde tarihyazımı tartışmalarını içeriyor. Bu amaçla kitapta, ilk devir İslam tarihi, Fâtımîler, Eyyûbîler, Memlükler, OsmanlIlar ve ulus devlet dönemlerinden her birinin kaynakları, bizzat o dönemde ihtisaslaşmış ve çeşitli eserler vermiş tarihçiler tarafından incelenmiştir. Alana yeni giren tarihçiler, özellikle lisansüstü olanlar kadar alanın uzmanları için de faydalı olacak bu eser, konunun ilgililerine her bir devrin birincil tarih kaynaklarına dair detaylı bilgiler vermekte ve dönemler arasında tarih kaynaklarının ve tarihyazım dinamiklerinin, perspektiflerinin ve elbette kaynak türlerinin nasıl değiştiğini yahut devamlılık arz ettiğini görme, anlama ve mukayese etme imkanı sunmaktadır.
Halil İbrahim Erol XIX. yüzyıl Mısır'daki tarihyazımı; Abdurrahman el-Cebertî, Abdullah eş-Şarkâvî, İsmail el-Haşşâb, Ahmed er-Recebî, Nikola et-Türk ve eserleri üzerinden İncelenmektedir. Türkçe literatürde ilk olma özelliğine sahip olan bu eser, Arapça ana kaynakların yanı sıra İngilizce ve kısmen Fransızca literatürdeki ilgili araştırmaları ele almaktadır. Eser, Osmanlı tarihyazımında son dönem tarihçiliğinin mukayesesine imkân sağlaması itibarıyla ayrı bir öneme sahiptir. Bu açıdan tarihyazımı, tarih düşüncesi ve usulü hususlarında ilgiye değer oranda sahadan örnekler sunmaktadır. Eserde; Memlükler, Vehhâbiler, Ezher uleması, Mısır toplumu, Fransız işgali sürecinde halka dağıtılan Müslüman Fransız imajının propagandasının yer aldığı bildiriler, Kavalalı Mehmed Ali Paşa ve dönemi öne çıkan konular arasındadır.
Hüseyin Arslan Milli Görüş Hareketi: Siyasal ve Toplumsal Dönüşümler kitabı Türkiye siyasal tarihine damga vurmuş ve toplumsal dönüşümün katalizörü olmuş bir hareketin incelemesidir. 1969 yılında Necmettin Erbakan’ın siyasete girişiyle başlayan Milli Görüş hareketi Türkiye siyasal hayatı ve İslamcı düşünce için bir dönüm noktasını işaret eder.
Bugün hâlâ Türkiye siyasetini etkileyen birçok toplumsal yapı, kurum ve siyasi partinin nüvesi konumunda olan Milli Görüş hareketi göz önünde bulundurulmadan Türkiye tarihi sarih şekilde incelenemez.
“Fikir ve Hareket İncelemeleri” dizisi ile İslamcılığın fikri birikimini yansıtan ve hemen hemen her alanda karşımıza çıkan temel isimler, dergiler, meseleler hakkında bir çerçeve ve özgün bir bakışın ortaya konulması amaçlanmaktadır. Dizide yer alacak kitaplar İslamcılık düşüncesinin farklı alanlarında merak edilen mevzuları kapsamaktadır. Bu çerçevede, meselelerin temel bir zeminde ve giriş düzeyinde anlaşılmasına katkı sağlaması hedeflenmektedir.
Abdul Azim Islahi Hint coğrafyasının son dönem en önemli İslam âlimlerinden, hukukçu ve tarihçilerinden birisi olan Muhammed Hamidullah; Kur'an'ın çevirisine, hadis edebiyatına, Hz. Peygamberin biyografisine, uluslararası İslam hukukuna, İslam politikalarına ve İslam'ın mirasına dair geniş yelpazede birçok çalışma kaleme almış ve önemli bir başvuru kaynağı olmuştur. Fakat çok az kişi Hamidullah'ın modern İslam iktisadının öncülerinden biri olduğunun hatta disiplinin ismi olan "İslam iktisadı" terimini icat eden kişi olduğunun farkındadır. Bu alandaki birçok ilkler ona aittir: modern dönemde faizsiz finans kurumlarının ilk ve en erken kayıtları, İslâmî sigortanın temeli olarak mütekabiliyetin desteklenmesi, mütekabiliyete dayalı İslâmî finans, uluslararası faizsiz para fonunun kurulmasının teklifi, Müslüman ülkelerin para birliği. Hamidullah'ın İslam iktisadı üzerine yazıları çeyrek asırdan daha fazla bir zaman dilimine ve çeşitli dergilere yayılmıştır. Islahi tarafından düzenlenen bu çalışmanın ilk bölümünde Hamidullah'ın hayatı, İslam iktisadına katkısı ve zekâta dair yaklaşımını ele alan yazılar yazar tarafından kaleme alınmış sonrasında ise İslam iktisadı ile ilgili çeşitli konularda Hamidullah tarafından yazılan on üç makaleye yer verilmiştir.
Ali Argun Karacabey Eski zamanlarda çoğu kez önceden planlı bazen de nedeni ve zamanı belirsiz elektrik kesintileri olurdu. Elektrik kesildiği anda herkes olduğu yerde donar kalır, evin annesi önceden depoladığı yerden mumlarını almaya giderdi.
Elektriğin mum ışığıyla ikamesi bir anlamda eğlenceydi aileler için. Henüz sosyal medya, akıllı telefon olmamasına ve aslında akşam yemekleri hep birlikte yeniyor olmasına karşılık, o dönemin tek sosyal ortam zararlısı televizyonun elektrik kesintisi sayesinde ortaya çıkan işlevsizliği, aile içi sosyalleşmeye olanak tanırdı.
Her şey güzeldi de mum ışığında yaşamanın kuralları vardı, onlara uymak gerekirdi. Mum ışığında çocuklar çok fazla hareket etmemeliydi bir kere. Ateş ve çocuk, ateş ve barut kadar tehlikeliydi ne de olsa. Ama bu kesin kurala rağmen illaki bir mum nasıl olursa yanlışlıkla sönerdi nereden geldiği bilinmeyen bir nefesle.
Mum ışığı çok tehlikelidir. Gördüğünü zanneder insan her şeyi ama mum ışığının ulaşmadığı köşeler kuytular çok fazladır. Kalkarsanız yerinizden, her gün içinde yürüdüğünüz için artık ezbere bildiğinizi sandığınız küçücük odanın içinde illaki vurursunuz ayağınızı kolunuzu bir yere.
Mum ışığının özelliğidir, gördüğünü sanıp görmediğin, bildiğini sanıp bilmediğin bir ortam yaratması.
Emrin Çebi Bu kitapta, kendisinden sonraki örgütlenme biçimlerini de etkileyecek olan Mücadele Birliği ve birliğin yayını olan Yeniden Milli Mücadele dergisi incelenmiştir. 1970’lerin en önemli dergilerinden biri olan Yeniden Milli Mücadele dergisi bugünden bakıldığında milliyetçi çizgiden İslamcı çizgiye geçişin tonlarını içinde barındırmaktadır. Hem Mücadele Birliği hem de yayınları, zamanla kendi içerisinden çok sayıda yeni örgütlenme biçimleri ve yeni dergiler çıkarmıştır.
1970-1980 yılları arasında çıkmış olan dergi günümüz Türkiyesinin millileşme gündemine denk düşen fikirlerin öyküsünü de anlatmaktadır. Dergi, millileşme, İslamlaşma, millet ideolojisi gibi birçok temel kavramın kendi döneminde nasıl algılandığına dair birçok ipucu vermesinin yanında süreç içinde dönüşen söylemlerin de izlenebileceği bir zemin taşımaktadır.
Fikir ve Hareket İncelemeleri dizisi ile İslamcılığın fikri birikimini yansıtan ve hemen hemen her alanda karşımıza çıkan temel isimler, dergiler, meseleler hakkında bir çerçeve ve özgün bir bakışın ortaya konulması amaçlanmaktadır. Dizide yer alacak kitaplar, İslamcılık düşüncesinin farklı alanlarında merak edilen mevzuları kapsamaktadır. Bu çerçevede, meselelerin temel bir zeminde ve giriş düzeyinde anlaşılmasına katkı sağlaması hedeflenmektedir.
Abdul Azim Islahi İslam İktisat Düşüncesi Tarihi serisinin beşinci kitabı olan bu çalışma, Islabi'nin erken dönem Müslüman âlimlerin iktisadi görüşleri üzerine yaptığı araştırma serisinin devamı niteliğinde olup, Tunus, Suriye, Yemen ve Mısır bölgelerinden Müslüman âlimlerin iktisat düşüncesini araştırmaktadır. Çalışma için Tunus'tan Hayreddin Paşa ve Muhammed Bayram El-Hâmis, Suriye'den İbn Âbidîn ve Abdurrahman Kevâkibî, Yemen'den Muhammed Alî Şevkânî ve son olarak Mısır'dan Rifâa Tahtâvî, Muhammed Abduh, Ali Paşa Mübârek ve Abdullah Nedîm gibi çeşitli uzmanlık alanlarını temsil eden kişiler seçilmiştir.
Kökleri İslam'ın temel kaynaklarına kadar ulaşsa da İslam iktisadı disiplininin modern gelişimi temelde bir 20. yüzyıl fenomenidir. Bir önceki yüzyıl olan 19. yüzyıl, Arap dünyası ve Batı medeniyeti arasında başlayan etkileşim nedeniyle önceki yüzyıllardan farklı ve ayırt edicidir. Bu manada Islahi'nin 19. yüzyılda yaşamış Müslüman Arap âlimlerin iktisat düşüncelerini incelediği bu çalışması, iktisadi düşünce tarihi alanına yapılmış çok ciddi bir katkıdır. Eser, bu alana ilgi duyan herkesin severek okuyacağı bir içeriğe sahiptir.
Muhammed Hüseyin Mercan İslami hareketler ya da daha özel manada Müslüman Kardeşler üzerine yapılan çalışmalar, genellikle ideolojik temeller ya da siyasal rejimle yaşanan gerilimler üzerine odaklanmıştır. Bu çalışmalarda hareketlerin teşkilat yapısına, örgütlenme biçimine, eğitim ve ideolojik aşılama yöntemine dair sınırlı sayıda analiz olsa da bu analizlerde kurumsallaşma faktörü daima değerlendirme dışı bırakılmıştır. Bunun temelinde yatan en önemli gerekçe ise İslami hareketlerin siyasal kurum olarak kabul edilmemesinden kaynaklanmaktadır. Siyasal kurumların mensuplarına değer ve kimlik atfeden yapılar olduğu göz önüne alındığında İslami hareketlerin de benzer özelliklere sahip olması nedeniyle siyasal kurum olarak kabul edilmesi ve kurumsallaşma süreçlerinin dikkate alınması gerekmektedir. Bu bağlamda elinizdeki kitap, İslami hareketlerin de siyasal kurum olduğu varsayımından hareketle onların kurumsallaşma süreçlerinin nasıl analiz edilmesi gerektiği sorusuna cevap aramaya çalışmaktadır. Kitapta İslami hareketlerin öncüsü sayılan Müslüman Kardeşler Teşkilatı örnekliğinde Hareketin kurumsallaşma sorunsalı altı parametre üzerinden İncelenmekte ve 1928'den günümüze kadar yaşadığı iç gerilimler ve tartışmalara ek olarak Mısır rejimiyle kurduğu ilişki çerçevesinde yapının kurumsallaşma düzeyi analiz edilmektedir.