İş Birliklerimiz \ 2-5
Melek Yıldız Güneş OsmanlI'nın son döneminde yenileşme hareketinin üniversite ayağı olarak tesis edilen eğitim kurumu Darülfünun, dönemsel kırılmanın etkisiyle eğitsel anlamda yapılan yenilikler ve dönüşümler adına pek çok şeyin göstergesidir. Bu anlamda Darülfünun’da okutulan ahlâk dersleri de dönemin dönüşüm ve kırılma taşıyan karakterinden kendi payına düşeni almıştır. Kitapta, ahlâk derslerini okutan hocalar, ders programları ve derste okutulan eserler birbirinin ayrılmaz parçası olan bir bütünlük içerisinde araştırmanın konusunu oluşturmaktadır. Bu unsurların takibi o dönemde ahlâk eğitimine üniversite ölçeğinde verilen önemi, hocaların eğitimsel arka planını ve taşıdıkları fikrî etkileri ayrıca vücuda getirdikleri ahlâk çalışmalarıyla savundukları ahlâk anlayışını göstermektedir.
Bu kitap; Darülfünun’da yapılan yenilik ve düzenlemelerin ahlâk derslerinin varlığını nasıl etkilediğini ortaya koyarak ne sıklıkla müfredatta yer alabildiği, ahlâk derslerini okutan hocaların kimler olduğu, hangi eğitim ve fikrî temayüle sahip olduğu, bu hocaların ahlâk ile ilgili vücuda getirdiği eserlerinin neler olduğu, hangi etkileri taşıdığı, ahlâk dersleri üzerinde gözlenen değişim ve dönüşümün Darülfünun geneline teşmil edilip edilemeyeceği gibi sorulara cevap arayan bir araştırma olması yanı sıra Darülfünun’da süreç içerisinde ortaya çıkan ahlâk anlayışı dönüşümünü gözler önüne sermektedir.
İsa Yılmaz İslam iktisadının temel kurum ve meselelerinin ele alındığı kitaplardan oluşan Cep Kitapları dizisinin beşinci kitabı olan bu eserde değer konusu teorik ve pratik boyutlarıyla birlikte her seviyeden insanın anlayacağı bir içerikte anlatılmaya çalışılmıştır. Günümüz dünyasında kapitalizm olarak adlandırdığımız, küresel düzeyde egemen hale gelmiş, evrensel nitelikte ve alternatifsiz görünen bir iktisadi anlayış hâkimdir. Dolayısıyla, modern dünyanın içine doğmuş insanlar olarak iktisadi ilişkilerimizi kapitalist üretim, tüketim ve dağılım tekniklerinin bizim için belirlediği sınırlar içerisinde kuruyoruz. Zorunlu olarak hâkim iktisadi anlayışın diliyle konuşmaktan ve pratik üretmekten başka alternatifimiz olmadığını düşünüyoruz. Oluşturulan bu dilde bazı kavramların toplum içerisinde yerleşmesinin tarihsel bir sürece ve bağlama sahip olduğunu ve bunların sürekli bir anlam değişimi ve dönüşümüne uğramaya devam ettiğini göz ardı ederek bu kavramlara tarih üstü bir rol atfedebiliyoruz. Bu tutum bizi iktisadi ilişkilerde edilgen hale getirmekte ve alternatif iktisadi sistemlerin inşası konusunda elimizi kolumuzu bağlamaktadır. Bu eser iktisatta temel kavramların yeniden yorumlanmasını esas alan Cep Kitapları dizisinin bir parçasıdır. İktisadın en önemli kavramlarından biri olan değer kavramını ele alan çalışma ile pek çoğumuz için sorgusuz sualsiz kabule dayanan "değer bağımsız" bir iktisat düşüncesinin iktisadi açıdan ne anlam ifade ettiği, bu düşüncenin gündelik ilişkilerimize etkisi ve mevcut iktisadi anlayışın ötesinde değer yüklü bir iktisadi sistemin inşası için başlangıç noktaları ele alınmaktadır.
Miraç Çeven Elinizdeki bu kitap lonca tarihini bütüncül bir bakış açısı ile anlayıp kavrama arayışının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Konu incelenirken lonca kurumlarının ilk ortaya çıkışından modern çağa kadar olan dönemdeki ortak özellikleri ve ortaya çıkış nedenleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Ticaret tarihi kadar eski olan bu kurumlar aileden devraldıkları vefakâr ruhu, özel ve belirli gayelere dönüştürmüşlerdir.
Sadece ticaret ile alakalı kurumların değil, aynı zamanda diplomatik kurumların, polis teşkilatının, hayır kurumlarının belediyelerin ve hatta eğitim kurumlarının ilk hali olan loncaların tarihinin izinden giderken uzun mesafeli ticaretin zorluklarını aşmaya antik dönem medeniyetlerin dehasına, antik dönemdeki ticaretin yaygınlığına şahit olurken; bir yandan da iklimin ekonomi üzerindeki etkilerini ve Roma'nın yıkılmasına olan etkisine; göçebe toplulukların yerleşik hayata geçerken kendi yönetim sistemlerini ve metotlarını nasıl Batı toplumlarına nakşettiklerine şahit olacaksınız. Ticaret yoluyla sadece mal ve hizmetlerin değil aynı zamanda kültürlerin de taşındığına dair malumat sahibi olacaksınız. Tarihsel bir arka plan olarak Sümer ile Mısır arasındaki uzun mesafeli ticaretten, Orta Asya göçebe kavimlerinden, İpek ve Baharat yolu ticaretinden, inançların yayılma serüvenine ve kültürel geçişkenliğe kadar birçok bilgi bu anlama serüveninde sizi beklemekte...
Alper Aykut Ekinci, Aslı Selvi, Ayşe Nur Çiftçi, Barış Esen, Ceyda Akta, Derya Hekim, Eyyüp Ensari Şahin, Fatma Yıldız Şenol, Fırat Gündem, Filiz Eryılmaz, Gülsün Nakıboğlu, Hasan Ayrancı, Hülya Ünlü, İpek Özenir, Melahat Batu Ağırkaya, Murat Ozan Başkol, Samed Kurban, Senem Demirkıran, Şule Batbaylı, Şükrü Apaydın, Vildan Saba Aktop, Zeynep Aytaç Son yıllarda bir yandan ekonomik bir yandan da politik zorunluluklar özellikle gelişmekte olan ülkelerde yüksek büyüme seviyeleri ile birlikte dijital ekonominin de büyümesini teşvik edebilmek için teknolojik yeniliklerle birleşme eğilimi göstermektedir. Söz konusu bu büyümenin sürdürülebilir ve anlamlı olabilmesi için de dijital ekonomi ile ilgili meselelerin özel sektör tarafından stratejilendirilmesinin yanı sıra hükümetler tarafından yönlendirilmesi ve aynı zamanda da sivil toplum ve akademi tarafından da analiz edilmesi gerekmektedir. Fakat dijital ekonominin kavramları, tanımları ve ölçüleri ile ilgili var olan eksiklikler söz konusu bu eylemleri en başından eksik ve yetersiz kılmaktadır. Bu eksikliği bir nebze de olsa giderebilmek adına bu kitapta dijital ekonominin hem farklı tanımları ve kavramları hem de önemli bileşenleri zaman içerisindeki gelişim evreleri de dikkate alınarak farklı perspektiflerden incelenmiştir.
Zeyneb Hafsa Orhan Kavram olarak 1930larda ortaya çıkan İslam ekonomisi/iktisadı, 1970'lerden sonra teorik olarak da gelişmeye başlamış ve akademik bir çalışma alanı haline gelmiştir. Elinizdeki eser, ekonomiye dair temel mikro ve makro konuların bu yeni çalışma alanındaki konumlarını hem teorik hem
pratik anlamda ortaya koyma amacını taşımaktadır. Bu kapsamda metodoloji, politik ekonomi sistemleri, devlet-piyasa ilişkileri, maliye ve para politikası, tüketici ve üretici analizi, kurumlar gibi konular yer almaktadır. Konu gidişatı ve bölümlendirme açısından İslam ekonomisine giriş
niteliğinde bir dönemlik bir ders kitabı olarak okutulmaya uygun şekilde yapılandırılmış bu kitap aynı zamanda konuya ilgi duyan herkes için ağır bir akademik dili olmaması sebebiyle de tercih edilebilirdir. İktisat Yayınları tarafından bugüne değin basılan ilgili çeviri eserler yanında Türkçe yazılmış özgün bir eser olarak alana katkı yapması temennisiyle...
Seif I. Tag el Din Son yıllarda İslam iktisadı literatüründe kayda değer bir artış gözlenmektedir. Buna rağmen İslam iktisadını, ekonomi öğrencilerine standart bir şekilde sunacak güvenilir bir ders kitabına yönelik ihtiyaç devam etmektedir. Yeni kurulan her disiplinde bu, aşılması gereken zorluklardan biri olmaktadır. Fakat metodoloji ile ilgili konuların hâlen göz korkutucu birer problem olarak görüldüğü İslam iktisadında, bu durum daha da zor bir iş olmaktadır. Ekonominin Temelleri: Ahlaki Bir Yaklaşım, bu ihtiyaca yönelik bir girişimdir.
Bu eser, İslam İktisadı alanına yaptığı katkılardan dolayı 2015 yılında İslam Kalkınma Bankası tarafından kendisine İslam İktisat Ödülü verilen, Seif İbrahim Tag el-Din'in 2001-2007 yılları arasında Loughborough Üniversitesi'ne bağlı Markfield Yüksek Öğretim Enstitüsü'ndeki (MI H E) İslam İktisadı dersininin geliştirilmesi ve öğretilmesi sürecinde elde edilen deneyimlerinin bir neticesidir. Eser, iktisat ile ahlak arasındaki mesafe büyüdükçe modern iktisadın yoksullaştığı tezi etrafında şekillenmektedir. Metin boyunca teknikten ziyade prensipler üzerinde durulmaktadır. Yazarın da belirttiği üzere "ahlaki politika", kitabın metodolojisini yakalayan ana terimdir. Kitap, İslam iktisadını, iktisat teorisinde salt bir heterodoksiden ziyade ekonomi politiğin ahlaki niteliği ile ilgili bir ekonomi bilimi olarak gündeme getiren türünün ilk kitabıdır.
Dilara Bağcı Zeki Katılım bankacılığı, kâr ve zarara katılma esasına göre fon toplayan, ticaret, ortaklık ve finansal kiralama yöntemleri ile fon kullandıran bir bankacılık modelidir. Geleneksel bankacılıktan farklı olarak katılım bankacılığında faizsiz sistem esas alınmış ve ticarete dayalı alternatif bir model oluşturulmuştur. Ülkemizde ve dünyada katılım bankacılığına olan ilgi artmaktadır. Bu nedenle katılım bankacılığı hukuki alt yapısı ile birlikte gelişmeye devam etmektedir. Bu kitapta, katılım bankacılığı ürünleri içerisinde önemli bir yere sahip olan mudârebe sözleşmesi genel esasları ile ele alınmış, Türk hukuku içerisindeki yeri incelenmiştir.
Alper Aykut Ekinci, Arzum Yiğit, Ayça Doğaner, Cemal Kakışım, Eftal Coşkun, Engin Koç, F. Begüm Yıldızeli, Gökçe Kurucu, Hüseyin Demirhan, Işıl Demirtaş, İbrahim Çetin, Leman Erdal, Mevlüt Akçapa, Seçkin Baykal, Sıla Turaç Baykara, Şeref Çetinkaya, Yahya Bayrak, Yusuf Yıldırım Kaynakların sınırlılığı ve özellikle fosil yakıtlar noktasında insanların edilgenliği, ülkeler açısından varolan kaynakların paylaşımı noktasında realist perspektifte agresif politikalara yöneltmekte, uluslararası düzeyde politik ve hukuki argümanlar bu çerçevede geliştirmesine neden olmaktadır. Özellikle enerji tüketimi yoğun olan ülkeler ve enerjide ithalata mahkûm olan ülkeler, enerji arz güvenliklerini tesis etme amacıyla orta ve uzun vadeli stratejiler ortaya koymakta ve buna yönelik eylemler gerçekleştirmektedirler.
Bu kitapta, enerji politikalarına, enerji üretim ve nakil kabiliyetlerine gerek küresel bağlamda gerekse ülkesel değerlendirmeler ekseninde yaklaşılarak, devletlerin sadece kendi ülkesel yetki alanlarında değil; diğer devletlere ilişkin politik bazlı belirleyici olabilmek adına coğrafyaları dışında da nasıl enerji stratejileri belirledikleri ortaya konulmuştur.
Küresel enerji politikaları, Doğu Akdeniz Bölgesi'nin enerji kaynakları açısından pozisyonu, enerji arz güvenliği, Çin'in üretim kabiliyeti ve enerjiye duyduğu ihtiyaç, Türkiye'nin enerji dönüşüm süreci, Amerikan ve Rus dış politikalarında enerji perspektifli stratejiler, İran'ın enerji politikaları, iklim değişikliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim, Avrupa Birliği'nin yeşil mutabakat tezi, iklim-enerji dengesi, Rusya-Ukrayna savaşı ve enerji politikalarına yansıması kitabımızın temel konularını oluşturmaktadır.
Kürşad Atalar Türkiye’de İslamcı düşüncenin bazı dönüm noktaları, etkileyenleri, önde gelen isimleri vardır. Ercüment Özkan da bu kırılma noktalarından birine işaret etmektedir. Bu kitapta Özkan’ın düşünce dünyasındaki önemli dönüm noktaları ve faaliyetleri analitik bir gözle değerlendirilmiştir.
Özkan’ı Türkiye’deki İslamcılık akımı için önemli kılan en önemli unsur, mücadelesinden çok düşünceleridir. Özkan’ın hayat hikayesi bu düşüncelerin tarihsel açıdan konumlandırılma şansını vermekle beraber kendi dönemini izahı bakımından da önemli bir yere sahiptir. Bu bağlamda kitapta din-siyaset ilişkisi, modernite-gelenek eleştirisi ve yöntem olmak üzere üç ana başlık altında Özkan düşüncesinin profili çıkarılmaktadır.
“Fikir ve Hareket İncelemeleri” dizisi ile İslamcılığın fikri birikimini yansıtan ve hemen hemen her alanda karşımıza çıkan temel isimler, dergiler, meseleler hakkında bir çerçeve ve özgün bir bakışın ortaya konulması amaçlanmaktadır. Dizide yer alacak kitaplar İslamcılık düşüncesinin farklı alanlarında merak edilen mevzuları kapsamaktadır. Bu çerçevede, meselelerin temel bir zeminde ve giriş düzeyinde anlaşılmasına katkı sağlaması hedeflenmektedir.
Muhittin Kaplan İslam iktisadının temel kurum ve meselelerinin ele alındığı kitaplardan oluşan Cep Kitapları dizisinin sekizinci kitabı olan bu eserde, fayda konusu teorik bir derinlikten ziyade her seviyeden insanın kolaylıkla anlayacağı bir içerikte anlatılmaya çalışılmıştır. Kitap, fayda kavramının modern iktisat ve İslam iktisadı teorisindeki anlamını, rolünü ve önemini kavramın zaman içerisinde geçirdiği değişimi dikkate alarak incelemektedir. Bu doğrultuda, kitap dört bölüm olarak organize edilmiştir. Birinci bölümde; faydanın, malların insan ihtiyaçlarını karşılama özelliği olarak tanımlandığı yaklaşım ele alınmıştır. İkinci bölümde; faydanın, mal-hizmet tüketiminden elde edilen doyum, haz, mutluluk olarak tanımlandığı yaklaşım yani "faydaya kardinal yaklaşım" incelenmiştir. Üçüncü bölümde; fayda kavramına ilişkin modern yaklaşım, faydanın tüketici tercihlerini sıralamanın bir yolu olarak analize dâhil edildiği "faydaya ordinat yaklaşım" açıklanmıştır. Dördüncü bölümde ise İslam ekonomisinde fayda kavramının çerçevesi çizilmiş ve ana akım iktisattan farkları açıklanmıştır.
Mehmet Saraç Bilimler arasında nispeten genç sayılabilecek spesifik bir alan olan finansın teorik sorgulaması yapılırken aslında onun temeli olan neoklasik iktisat ve belki daha da ötesinde neoklasik iktisadın dayandığı dünya görüşü ve insan algısı da sorgulanmış olmaktadır. Bu yapılırken aslında bilginin kaynağı, bilim metodolojisi, Aydınlanma sürecinin bu meselelere nasıl bir yön verdiği ve bundan sonra bilimsel bilgi kavramının geleceğine dair görüşler de belli ölçüde tartışmaya dâhil edilmiş olmaktadır.
Bugün konvansiyonel iktisadın ve bu anlayıştan türeyen finans disiplininin sorgulanan en temel noktası: iktisat ve finans anlayışının epistemolojisinin ve dayandığı varsayımlarının, insan ve varoluş gerçeğini tam olarak kavrayamadığıdır. Bu nedenle modernite sonrası insanlık, krizlerle boğuşmakta, sürdürülebilir bir ekonomik sistemi kuramamakta ve adil bir refah dağılımından mahrum kalmaktadır. Bu kitap, gerek bilimsel bir çalışma alanı olarak finans teorisine gerekse uygulama yönüyle küresel finansal sistemine yönelik özellikle krizlerden sonra daha da belirgin hâle gelen tartışmaları, eleştirel görüşleri, yeni eğilimleri ve yeni paradigma arayışlarını ele almaktadır.
Sabri Orman İnsan davranışlarında ve onların ahlâki olarak değerlendirilmesinde sosyal olana öncelik verilmesi veya sosyalin öncelenmesi gerekliliğini esas alan çalışma, Gazâlî düşüncesinin daha önce hiç gündeme gelmemiş bir yönüne ayna tutuyor. Bu durum, ahlâki değerler sisteminde geçişsiz olanlara kıyasla geçişli faziletlerin daha makbul; geçişli reziletlerin ise yine geçişsiz olanlara kıyasla daha menfur görülmesi şeklinde ifade edilebilir. Çalışmada ayrıca Orman, Gazâlî’nin hukuk ve ahlâka dair son derece dikkate değer iki ayrı yaklaşımını sosyal adalet perspektifine veya sosyal adalet meselesini bu iki yaklaşım perspektifine yerleştirmeye çalışıyor. Bunlardan birisi, farz-ı kifâye yaklaşımı, diğeri de mesâlih ve makâsidu’ş-şerîa yaklaşım veya teorileridir. Risale, bu iki yaklaşımın birer sosyal veya kolektif sorumluluk/ yükümlülük referansı olarak kullanılabileceğinin gösterilmiş olması açısından önemlidir.
Ü. Betül Kanburoğlu Ergün Gazzâlî, farklı disiplinlerden kendisine intikal eden birikimi eşine az rastlanır bir sarahatle yeniden yorumlayarak İslâm düşüncesinde merkezî bir konum edinir. Belki bundan daha önemlisi, onun entelektüel serüveninin merkezinde yer alan insanı anlama çabasını bizatihi kendini anlama çabasına dönüştürmesidir. Bu çaba, onun, düşünce tarihinde, hayat tecrübesi, öne sürdüğü fikirler kadar önemli olan nadir düşünürlerden biri olmasını sağlar.

Gazzâlî’nin insanı hangi yönleriyle ele aldığı, onun bu dünyadaki amacını nasıl tanımladığı ve eğitimin insanın bu amaca ulaşma sürecinde nasıl bir rol üstlenebileceğini ele alan bu kitabın hareket noktası, insanın bu dünyaya bir tamamlanma isteği ile geldiğidir. Gazzâlî’nin “kemâl iştiyakı” olarak nitelediği bu gaye uğruna insan, geçici, sınırlı, yetersiz ve yolun sonunda çoğu zaman kendisini tatmin etmeyen kemâl arayışlarının peşinden gider. Gazzâlî de insan için hem fizik hem metafizik âlemde karşılığı olan, insanın hayattaki tüm rollerini kapsayan ve nihayetinde onu sükunete eriştiren hakiki bir kemâl hâlinden söz eder. Bu hâl, insanın kendi hakikatini kavramasını ve bu sayede nihai mutluluğa erişmesini ifade eder.
Mustafa Fayda, Mustafa Sabri Küçükaşçı, Azmi Özcan, Casim Avcı, Mehmet Özdemir, Hasan Hüseyin Adalıoğlu, Ali Satan, Uğur Demir, Abdulkadir Macit İslam tarihinin en önemli müesseselerinden biri olan hilafet, İslam siyaset düşüncesi literatürünün de kritik kavramları arasında yer almaktadır. Kavramın İslam kaynaklarında yer alış şekli ile kelami ve siyasi düşünceye konu olmuş biçimleri. İslam tarihinin ilk dönemlerinden itibaren devletlerin egemenlik ve otorite arayışlarına cevap vermiştir.
9 yazının yer aldığı bu kitap, hilafetin modern öncesi dönemde nasıl bir süreç takip ettiği ve hangi fonksiyonları yerine getirdiği; bahusus hakkında hangi tartışmaların cereyan ettiği gibi meseleleri ortaya koymakla birlikte bu meselenin yeniden gündem hâline getirilmesini ve dönemin kavramları- nın süreklilik sağlanacak şekilde yeniden yorumlanmasını, hilafetin güncel meselelerinin tespiti ve tenkidi hususunda geçmiş birikimden istifade edebilmeyi hedeflemektedir.
Hilafetin Türklere intikalinin 500. yılı münasebetiyle gerçekleştirilen çalış- tayın bildirilerini ihtiva eden bu çalışma/eser ümit edilir ki daha nice yeni/ orijinal araştırmalara vesile olur ve bu büyük tarihi mirası doğru anma ve anlamaya hizmet eder.
Ali Altınbaş, Berrin Ceylan Ataman, Burhan Eliaçık, Cengiz Ultav, Çağdaş Ergin, Demirhan Şener, Emre Alkin, Enis Turan Erdoğan, Ercan Gegez, Erdal Arıkan, Erdem Erkul, Ersin Kalaycıoğlu, Esat Temimhan, Faruk Eczacıbaşı, Fuat Alican, Füsun Sarp Nebil, Hakan Barslan, Hayriye Karadeniz, Işın Çelebi, Kübra Erman Karaca, Mahfi Eğilmez, Murat Ihlamur, Müjdat Altay, Osman Tanaçan, Özgür Güneri, Paul Irgav, Rukiye Hayran, Soner Canko, Talat Çiftçi, Ufuk H. Denizci Yüce, Umut Ergunsü, Yasin Beceni, Zafer Kabadayı, Zehra Öney, Zeynep Arda "Hiç kuşku yok kî bu değerli yayın COVID-19 sonrası oluşacak yeni dünyada, toplantı süresince ortaya konulan içeriklerin teoriden pratiğe dönüşmesi için yol gösterici bir rehber olacaktır."
Faruk Eczacıbaşı

'Yeni normal, geniş bant internet ve bulut destekli bilişim altyapısı üzerine inşa edilecektir. Bu teknolojik dönüşüme ayak uyduran toplumlar refahlarını arttırmaya devam edecekler, uyduramayanlar mevcut ekonomik kazanımları dahi korumakta zorlanacaktır."
Erdal Ankan

"Bu değerli çalışma, kırılma sonrası yeniden oluşturulacak paradigmaların mimarları, yaratıcı, yenilikçi, girişimci gençlerimiz için vazgeçilmez bir pusula olacaktır."
Cengiz Ultav

"Teknoloji, üretim ve tüketim küresel bir hâl almıştır. Sermaye, haber ve bilgi akımı da benzer bir biçimde sınır tanımaz biçimde akışkanlık kazanmıştır."
Ersin Kalaycıoğlu

"Analiz yapmayı, soru sormayı, sorgulamayı öğretemediğimiz bir nesile hangi bilgiyi verirsek verelim, sonuç almak mümkün değildir. Dolayısıyla eğitim sistemimizdeki bütün diğer ayrıntıları ayıklayarak sadece bilim, felsefe, mantık ve analiz yapmaya yönelik bir anlayış benimsenmediği sürece bu işlerin içinden çıkmamız olası değildir."
Mahfi Eğilmez

'Geleneksel endüstri sınırları yok oluyor, insanların içinde olduğu iş süreçleri hızla makineleşiyor. Ama yeni iş alanları da doğuyor. Korona ise bu patlama /kırılma anında Teknoloji, hemen şimdi' dedi"
Füsun Sarp Nebil

"Pandemide dijital teknoloji kullanılarak yapılan toplantılar, uzaktan verilen dersler, çevrim içi yapılan sınavlar, web sitelerinden satın aldığımız ürünler hepimize çalışma hayatını ve yaşamı farklı bir boyutta sürdürebileceğimizi göstermiştir."
Berrin C. Ataman

'Dijital dönüşümle birlikte, ülkeleri değerlendirmede o ülkelerde yaşayan insanların mutluluğu, GSMH gibi konuların ötesinde önemli hâle gelecek, insan odaklı olmayan yaklaşımlar, sürdürülebilirliği gözardı eden yaklaşımlar kabul görmeyecek."
Ercan Cegez

'Emek, sermaye, toprak, müteşebbis: Hepimizin bildiği bu kavramlar üretim faktörlerini tarif ediyor. En azından tarif ediyordu, diyebiliriz çünkü bundan sonra başka üretim faktörlerinin de devreye girdiğine şahit olacağız, iki boyuta hapsedilmiş olan ekonomi, üç hatta dört boyuta çıkacak gibi görünüyor."
Emre Alkin
Ahmet Dağ, Ayhan Çitil, Esra Kartal Soysal, İbrahim Bahçi, İbrahim Halil Üçer, İhsan Fazlıoğlu, Kamuran Gökdağ, Kasım Küçükalp, Latif Karagöz, Ömer Türker, Rıdvan Şentürk, Tahsin Görgün Bugün gerçekliğin tam ve kesin bir açıklamasını verme amacıyla yola çıkan bir yaklaşımın giderek gerçekliği izah gücünü yitirip bizzat gerçekliğin kendisini ilga ettiğini görüyoruz. C0VID-19’un diğer salgınlar kadar fakat onlardan daha güçlü bir şekilde bizi gerçeklik, insan, tanrı ve toplum üzerine yeniden düşünmeye sevk etmesinin nedeni, modern dünyayı kuran anlayışın gerçekliği hurafelerden arınmış bir şekilde gösterme amacıyla çıktığı yolda gerçekliğin kendisini bir hurafe haline getirmiş olmasıdır. Tam da bu vaziyet içinde, sanal bir görüntüsüyle takas ettiğimiz gerçekliği yeniden hatırlamamız ve yaptığımız bu kötü alışverişin sonuçlarından dersler çıkarmamız gerekiyor. Düşüncemizi bütüncül bir şekilde gerçekliğe, onu kuran ilkelere ve insanın bu ilkelerle münasebetine yöneltmeye davet eden bu kitap, tam da böyle bir yönelişin, çıkarılacak dersler için iyi bir başlangıç olduğunu söylüyor.
Hakan Ertürk, Ceyda Kükrer Mutlu, Emre Selçuk Sarı, M. Halil Çonkar, Hamdi Döndüren, Ali Togay, Murat Çizakça Yaratıcı ve yeni fikirlere sahip kişiler tarih boyunca olagelmiştir. Bu fikirler, süregelen iktisadi alışkanlıkların dışında alternatif modeller geliştirilmesine yol açarak yeniliklere kapı aralamıştır.
Günümüzde, özellikle teknoloji alanında birçok yenilik bu tür fikirlerin olgunlaşması sonucunda ortaya çıkmaktadır. Yeni fikirlere sahip birey ve firmaların fon ihtiyacını karşılamak amacıyla söz konusu girişimlere ortak olmayı ifade eden girişim/risk sermayesi bu yönüyle önemli bir finansal enstrümandır. Bir tarafın riski üstlenerek sermayesini, diğer tarafın yaratıcı düşüncesini ortaya koyarak uzun vadede getiri elde etmeyi hedeflemeleri bu ortaklığın önemli bir özelliğidir. Bu açıdan girişim sermayesi, klasik finansman modellerinden farklı alternatif bir modeldir. Girişim sermayesindeki kâr-zarar temelli ortaklık yapısı, İslam İktisadının gerçekleştirmek istediği amaçlara uygun bir niteliğe sahiptir. Bu nedenle başta katılım bankaları olmak üzere kamu ve özel kurumların, üniversitelerin, şirketlerin başvurabileceği önemli bir yatırım aracıdır. Elinizdeki bu kitap; girişim/risk sermayesinin tarihini, mevcut durumunu, hukuki yapısını, iktisadi imkânlarını, vergi ve muhasebe boyutlarını incelemektedir. Bu açıdan gerek teorik gerekse uygulama açısından ihmal edilmiş bu konuda önemli bir boşluğu doldurmayı hedeflemektedir.
Ömer Torlak İslam iktisadının temel kurum ve meselelerinin ele alındığı kitaplardan oluşan Cep Kitapları dizisinin ilk kitabı olan bu eserde, girişimcilik konusu teorik bir derinlikten ziyade her seviyeden insanın kolaylıkla anlayacağı bir içerikte anlatılmaya çalışılmıştır. Girişimcilik, toplumu oluşturan bireylerden bir kısmının diğerlerine göre farklı motivasyon ve heyecan içinde hareket etmesidir. Bu kitap, bu motivasyon ve heyecanın kaynağını anlama ve buna İslam iktisadının değerleri doğrultusunda rehberlik etme gayretinin bir ürünüdür.
Çalışmada girişimcilik konusu tarihe referanslarla ve günümüzdeki başarılı örnekleri ile ele alınmıştır. Birçok araştırma girişimciliğin; belirsizlik anlamında ayakta kalma, proje geliştirme ve ikna becerisi olmak üzere üç ayırt edici özelliği olduğunu ifade etmiştir. Fakat yine araştırmalar, girişimcilerin tamamının olağanüstü yaratıcı olmadığını, ancak diğerlerine göre çok daha meraklı ve azimli olmalarının yanında belirsizliklerden korkmayan kişiler olduğunu göstermiştir. Bu anlamda, çalışma doğası gereği sürekli hareket ve dönüşüm hâlinde olan girişimciliğe dair okuyucuya kısa ve sade bir bakış açısı kazandırmayı kendine hedef edinmiştir. Bu kitap ayrıca konuya, İslam iktisadının temel kural ve değerleri ile yaklaşması yönünden literatürdeki diğer çalışmalardan ayrılmaktadır.
Aşkın İnci Sökmen Alaca, Beril Hakverir, Bilge Durutürk, Dikran M. Zenginkuzucu, Ebru Tekin Bilbil, Figen Aydın, Fulya Köksoy, Hasan Acar, Kamil Tarhan, Mehmet Emin Erendor, N. Neşe Kemiksiz, Özkan Gönül, Serdar Çukur, Suat Taşkesen, Ünal Doğan, Volkan Göçoğlu, Yeşim Demir, Yunus Karaağaç Araştırmalara göre; günümüzde yaklaşık 4,5 milyar insan internet kullanmakta, 5,2 milyar insan cep telefonu kullanmakta ve günde ortalama 6 saat 43 dakika kullanıcılar internette zaman harcamaktadır. Bu göstermektedir ki teknoloji hayatın her alanına nüfuz etmiş durumdadır.
Hızlı bir biçimde teknoloji kullanımının artması neticesinde bireyler, iş dünyası ve devlet kurumları kritik öneme haiz istihbari, ekonomik ve kişisel bilgilerini bu teknoloji araçları vasıtası ile depolamakta ya da transfer etmektedir. İnsanların akıllı telefon teknolojileri olmadan ticari hayata katılması veya katkı sunması artık giderek daha da fazla imkânsızlaşmaktadır. Sosyal medya uygulamaları artık ucuz, esnek, zahmetsiz ve kripto özellikleri kapsamında çok önemli bir enformasyon stratejisi ürünü hâline gelmiştir. Ancak teknolojinin gelişmesiyle birlikte küreselleşmeye bağlı olarak bilgi sistemlerinde güvenlik kaygıları ortaya çıkmıştır. İnternet ve sosyal medyanın, kişisel veri hırsızlığından terör örgütleri tarafından propaganda aracı olarak kullanılmasına kadar bireyleri ve devletleri etkileyen olumsuz yanları oluşmuştur.
Bu kitapta; siber güvenlik, sosyal medya, nükleer ve askerî teknoloji, terörizm ve teknoloji ilişkisi, yapay zekâ teknolojileri, kent güvenliği ve teknoloji, insansız hava araçları (İHA) teknolojileri, sınır güvenliği ve teknoloji gibi farklı konular ele alınarak, temelde teknoloji ve güvenlik ilişkisi bağlamında teknolojik ilerlemenin gelecekte güvenlik paradigmalarını nasıl değiştireceği, bireyleri ve devletleri nasıl etkileyeceği ortaya konmuştur.
Oğuz Bayat, Volkan Sevindik Teknolojinin günümüzde sahip olunabilecek en önemli evrensel güç olduğu herkes tarafından kabul edilmiştir. Gelecek nesilleri yine değişen/dönüşen teknolojinin şekillendireceği konusunda tüm insanlar aynı fikirdedir. Ülkemizde ise, yerli ve milli teknolojinin en önemli gündem konusu olduğu yılları yaşamaktayız.
“4G, 4.5G, 5G haberleşme teknolojileri ve ötesi nedir?” diye kime sorarsanız sorun, genel cümleler kurarak veya değişik pazarlama terimleri ile tarif etmeye çalışacaktır. İşte bu kitapta; konunun aslında çok daha teknik, önemli ve devrimsel nitelikte bir teknoloji olduğunu, 4.5G haberleşme network mimarisinin detaylarını anlatarak, okurlarımızla paylaştık. Kitabımızda; dünya standartlarına bakılarak teknolojinin geliştirildiğini ve bilim adamlarının kavramsal, simülasyon tabanlı çalışmaları/patentleri ile ortaya koyduğu gelişmeleri, firmalardan oluşan konsorsiyumlar ile haberleşme standartlarına nasıl dönüştürdüğüne değindik.
Amerika ve Türkiye'de önde gelen teknoloji şirketlerinde teknoloji, standart ve patent geliştirme süreçlerinde çalışmış, araştırma geliştirme süreçleri sonucunda geliştirilen yazılımları hem ABD'de hem de ülkemizde sahaya entegre edebilme tecrübesi edinmiş kişiler olarak, yeni nesil haberleşme teknolojisi mimarisini anlaşılabilir bir dil ile ifade etmeye çalıştık. Tüm haberleşme standart dokümanlarının İngilizce olması ve fazlası ile teknik terimler içermesi sebebi ile, ülkemizde daha kolay anlaşılması/paylaşılması için Türkçe dilinde ve standartlara atıf yaparak, en temel kavramlar ile açıklayıp, ülkemiz bilgi kazanımlarını arttırmayı hedefliyoruz.
Kurtuluş Öztürk Halil Hâlid Bey (1869-1931); akademisyen, gazeteci, parlamenter ve diplomat olarak yurt içi ve yurt dışında önemli vazifeler üstlenmiş çok yönlü bir Osmanlı entelektüelidir. Cambridge Üniversitesi’ndeki uzun hocalık deneyimi (1897- 1911), onu özellikle İngiliz ve Avrupa siyaseti konusunda döneminin en yetkin isimlerden biri haline getirmiştir. Ayrıca Cezayir, Sudan, Mısır ve Hindistan’ı içine alan geniş bir coğrafyada yürüttüğü çalışmaları sebebiyle İslam dünyasını da yakından tanımaktadır.
Halil Hâlid Bey, Batı işgal ve sömürgeciliğine karşı Osmanlı Devleti’nin ve Müslüman Doğu toplumlarının hukukunu etkili bir şekilde müdafaa etmiş, olacaklar konusunda önceden uyarılarda bulunmuştur. Üstelik bütün bunları Avrupa’da İngilizce, Fransızca ve Almanca olarak kaleme aldığı gazete yazıları, makale ve kitaplarıyla yapmıştır. Bu kitapta Halil Hâlid’in yaşam öyküsü, düşünceleri ve deneyimleri incelenmiştir.
Fikir ve Hareket İncelemeleri dizisi ile İslamcılığın fikri birikimini yansıtan ve hemen hemen her alanda karşımıza çıkan temel isimler, dergiler, meseleler hakkında bir çerçeve ve özgün bir bakışın ortaya konulması amaçlanmaktadır. Dizide yer alacak kitaplar, İslamcılık düşüncesinin farklı alanlarında merak edilen mevzuları kapsamaktadır. Bu çerçevede, meselelerin temel bir zeminde ve giriş düzeyinde anlaşılmasına katkı sağlaması hedeflenmektedir.
Cüneyt Gök Anlatı, insanlık tarihiyle birlikte var olmuştur. İnsanlar, belli bir amaç doğrultusunda gördüklerini, duyduklarını düşündüklerini, yaşadıklarını ve tasarladıklarını başkalarına anlatma gereği duymuşlardır. İnsanlar hikâye anlatıcılarıdır. Yaşadıkça kaydeder, hatırlar, birleştirir, süsler ve aktarırlar, insanlar, söyleyeceklerini amaçlarına göre biçimlendirir, amaçlar ve söylenecekler değiştikçe anlatım biçimleri de değişir.
Günümüze kadar, sanatta ve bilimde gerçekliğin algılanış biçimleri sürekli olarak -gerçekliğin üretim ilişkilerine bağlı olarak- farklılaşmıştır. Fotoğraf ve sonrasında sinema gerçeklik düşüncesini sağlayan icatlar olarak hayat bulmuştur. Bu iki kayıt aracı, fotoğraf makinesi ve film kamerası, gerçekliği kullandığı teknoloji ve teknikten dolayı yeniden sunarak anlatılar oluşturur.
Yaşadığımız dünyanın görsel ve işitsel bir simülasyonunu kuran “Sinema Sanatı" bize imgeleri gerçekmişçesine sunarken hikâyelerini de hayatın içinden alır. Diğer sanatlarla iç içe geçerek kendi dilini ve anlatım yöntemlerini geliştiren sinema hikâye anlatma geleneğini devam ettirmemizi sağlamıştır.
Bu kitabın kendinizi ve düşüncelerinizi sözcüklerle olduğu kadar görüntülerle de ifade edebilme yolunda sizi etkili ve kalıcı "Sinematografik Anlatılar"a ulaştırması dileğimi paylaşıyorum... Hikâyeler devam etsin!
Yusuf İzzettin Aktaş İslam Felsefesi adlandırması, mana itibarıyla kadim bir tarihe sahip olmasına karşın isim olarak oldukça yeni bir terkiptir. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Osmanlı modernleşme teşebbüslerinin önemli bir ayağı olan eğitim sahasında gerçekleşen ıslahatlar neticesinde ders programlarında kendine yer bulan İslam felsefesi dersleri, bu terkibin varlık sahasına intikal ettiği önemli bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Batılı değerlerin ve düşüncelerin, İslam dünyasında varlığını, bazen tahakkümünü her geçen gün hissettirdiği bir zaman diliminde, Müslüman Türk aydınlarının ve ilim adamlarının kendilerini var eden düşünce dünyalarını hangi argümanlarla yeniden ortaya koydukları ve savundukları, varlık sahalarına yöneltilen tenkit ve ithamları ne şekilde karşılayıp anlamaya, içine çekmeye ve/ya bertaraf etmeye çalıştıkları; İslam felsefesi/düşüncesi tarihini yaşanılan mevcut koşul ve şartlar içerisinde nasıl tanımladıkları merak uyandıran sorular arasında yerlerini korumaktadır.
Elinizdeki bu çalışma II. Meşrutiyet sonrasında eğitim sahasında gerçekleşen ıslahat hareketleri ile ders programlarında yer almaya başlayan felsefe ve İslam felsefesi derslerinin Darülfünun ve medresedeki teşekkül sürecini ve bu derslerin hocalarını, İslam felsefesi derslerinde okutulan metinleri incelemekte ve modernleşme tarihimize bir nebze ışık tutmaktadır.
Lütfi Sunar, Büşra Bulut Müslüman toplumlarda çağdaş düşüncenin şekillenmesinin iki temel dinamiği bulunmaktadır. Bunlardan ilki içsel gelişmelerle diğeri de dış koşullar ile ilişkilidir. Dâhil? olarak entelektüeller ve ulema; geleneğin anlamı ve sürdürülmesi, Müslüman kimliğinin yapısı ve değişimi, yeni top-lumsal sorunların yorumlanması ve çözümler üretilmesi, siyasal gelişmelerin anlamlandırılması gibi meselelerle karşılaşmışlardır. Bu çerçevede ana gündem islami yenilenme problematiği çer-çevesinde teşkil etmiştir, ikinci dinamik ise harici etkenlerdir. Bu bakımdan 19. yüzyılda modern teknik, sanayi ve bürokrasi ile yüzleşme Müslüman toplumların ciddi bir krize girmesine neden olmuştur. Bu kriz, Müslüman toplumların kendi düşünsel yaşamlarını sürdürememesine sebep olurken aynı zamanda ona cevap verme ve aşma ihtiyacı da düşünceye yeni bir biçim vermiştir. Dışarı ile girişilen bu iletişim islami kavram ve düşüncelerle de etkileşim içerisine girerek çeşitli ara formlar meydana çıkarmıştır.
İslamcı düşüncenin temel unsurları ve sınırlarını tartışıp, çağdaş dünyadaki karşılığını incelemek, ihtiyaç duyulan bir zemin olmuştur. Bu tartışmalar, İslamcılığın temel kavramlarının izahını, tarih boyunca kullanımını ve dönüşümünü anlamakla mümkün olmaktadır. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Müslüman halkların muhatabı oldukları sorunlara karşı bir teklif olarak ihya, ıslah, tec- ûK/kavramları öne çıkmaktadır. Bunlar modern diskur içinde dönüşmüş, yer yer biri diğerinden daha önde kullanılmış olsa da İslam düşünce ve siyaset geleneği içinde köklü bir geçmişe sahip kavramlardır.
İslamcı Dergiler Projesi kapsamında Temel Meseleler ve Kavramlar serlevhasıyla gerçekleştirilen çalıştaylar, İslamcı düşüncenin kök niteliğindeki tartışmalarına yeni boyutlar kazandırma amacı gütmektedir. Elinizdeki bu kitap bu çabanın bir ürünü olarak 23 Kasım 2019 tarihinde düzenlenen "Islah” çalıştayında; Mehmet Ali Büyükkara, Özgür Kavak ve Murat Kayacan’ın gerçekleştirdikleri sunumların geliştirilmiş hâlidir. Bu kitap, İslamcı düşüncenin üzerine inşa olduğu meseleler ve yaklaşımların derinlemesine analize tabi tutulduğu bir seri teklifinde bulunmaktadır.
Kader Akdağ Sarı İmparatorluklara yüzyıllarca başkentlik eden İstanbul, önce saltanatın kaldırılması, ardından cumhuriyetin ilanı ve son olarak halifeliğin kaldırılmasıyla idari vasfını tümüyle kaybetti. Türkiye Cumhuriyeti'nin Ankara'yı başkentlikle "onurlandırması" ise stratejik kaygılardan öte tümüyle genç devletin hedeflediği modern ulus devlet amacıyla ilişkiliydi. Oysa İstanbul'un temsil ettiği değerler, sahip olduğu tarihî geçmiş ve barındırdığı unsurlar, iktidar açısından ulaşılmak istenen modernleşme hedeflerine birer engeldi.
Yeni iktidara göre fazlasıyla "İslâmî" ve "kozmopolit" bulunan, aynı zamanda kontrol edilmesi güç unsurlarıyla güven telkin etmeyen İstanbul, yoksul kalmış Anadolu'nun müsebbibiydi. Kalkınma hamlelerinde Anadolu'nun önceliğine önem verilirken "çürümüş geçmiş" olarak tanımlanan
Osmanlı'yla hesaplaşılması yeni ideoloji açısından tutarlı bir girişimdi. Bu idealler çevresinde Cumhuriyetin ilk yıllarıyla birlikte alman siyasi ve iktisadi kararlar; nüfusu gerilemiş, idari fonksiyonlarını yitirmiş, bir zamanların ticaret merkezi olan İstanbul'u, ihmallerin ve kayıtsızlığın hüküm sürdüğü bir evreye sürükledi. İmkânsızlıklarla mücadelenin simgesi durumundaki örnek ve fedakâr kent Ankara'nın modernleşme sürecindeki gelişimi, yeni Türkiye'nin vitrini olurken İstanbul, ötekileştirilip edilgen hâle getirildi. Ulusal kalkınma hedeflerinde birikiminden yararlanılmayan İstanbul, başta ticari olmak üzere birçok alanda ekonomik üstünlüğünü kaybetti. Elinizdeki kitap, bahsi geçen iddiaları iki bölümde toplamaktadır. İlk bölüm, modern ulus devlet bağlamında Ankara'nın önemine dikkat çekerken ikinci bölüm, başkentlik sonrası İstanbul'un hükümet politikaları karşısındaki durağanlaşma ve gerilemesine yoğunlaşmıştır.
M. Umer Chapra İktisadın Geleceği: İslamî Bir Bakış hem iktisadi hem de ahlâki açıdan ana akım iktisadın bilimsel ve samimi bir eleştirisidir. Chapra, yararının olduğu kadar Batı merkezli kapitalist iktisadın limitlerinin de farkındadır. İktisadi analizin gerçek değerinin ve dünyadaki insanlığın daha iyiye gitmesine katkı yapabileceğinin bilincinde olarak, zayıf taraflarının bu disiplinin gerçek rolünü oynamasına gölge düşürdüğünü belirtmektedir. Nelerin yanlış olduğunu belirterek aynı zamanda doğrusu için çözüm önerileri de sunmaktadır. Çalışma ayrıca iktisadın etkinliğini göz ardı etmeyecek şekilde eşitlik ve adalet meselesine odaklanılmasını sağlayan sistematik bir çaba sarf etmektedir. Eğer iktisat, insanın refahına yönelik bir bilim ise ve sadece "zenginliğin kasvetli bir bilimi" değilse denge ve etkinliğin ortak hedefleri birlikte ilerlemesi gerekmektedir. Chapra, ahlâki filtrelerin kavramlarını açıklarken ve ana akım iktisadın matrisleri içerisinde adalet boyutunu yeniden oluşturmaya çalışmaktadır.
İslam iktisadını titizlikle iktisadın kendi alanına yerleştiren Chapra, İslam iktisadına ayrı bir tür olarak bakmamaktadır. İktisadi problemleri İslamî bir bakış açısı ile değerlendirmekte bu da iktisadı, İslamî bir toplumsal düzen ve tasavvurla uyumlu hâle getiren yenilikçi bir çabadır. İslam ve iktisat öyle birbirine geçmiştir ki iktisat yeni bir gidişat geliştirmekte ve katedilecek yeni bir dünya keşfetmektedir. Bütün bunlarla birlikte Chapra, iktisadın, adil düzen arayışında insanlık için gerçekten yararlı olması için islamî bir bakış açısı ile ahlâki zenginleşmeye ihtiyacı varken ümmetin de iktisadın tarihini ve kendi noksanlarını farketmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
M. Umer Chapra İslam’ın neredeyse tüm Müslüman ülkelerde yaşamakta olduğu diriliş, İslam’ın öngördüğü türde bir refahı gerçekleştirebilmek ve insanların karşılaştığı çeşitli problemleri özellikle de iktisat alanındakileri çözebilmekiçin sunması gereken programın açık ve bütüncül bir resmine duyulan bir ihtiyaç yaratmıştır. Özellikle ilgi odağı olan nokta ise, dünya genelinde çoğu ülkenin karşı karşıya olduğu makroekonomik ve dış dengesizlikleri üstesinden gelinebilecek sınırlara çekecek aynı zamanda tam istihdamı mümkün kılacak, yoksulluğu ortadan kaldıracak, ihtiyaçları karşılayacak ve gelir ve servet eşitsizliklerini en aza indirecek bir stratejidir. Müslüman ülkeler kapitalizmin, sosyalizmin ve refah devletinin seküler dünya görüşleri çerçevesinde bu tür strateji üretebilirler mi? İslam hedeflerine ulaşmalarında onlara yardımcı olabilir mi? Eğer olabilirse, İslamî öğretiler nasıl bir politika paketi sunmaktadır? Bu kitap, bu ve diğer ilişkili sorulara cevap aramaktadır.
Kitap seküler temelli tasarımlar olan kapitalizm, sosyalizm ve refah devletine ilişkin eleştirilerine ilaveten busistemlerin başarısızlıklarına dair İslamî bir perspektif oluşturması açısından özgün bir eserdir. Kur’an’ın öğretilerini modern ekonomi ile bir araya getirerek İslam iktisadının İslam’ın öngördüğü iyilik halini gerçekleştirmek için ne sunması gerektiğine dair net ve entegre bir çerçeve sunmaktadır.
Taşköprülüzâde Ahmed Efendi Taşköprülüzâde Ahmed Efendi (ö. 968/1561) eş-Şekâik ve Miftâhu'ssaâde eserleriyle tanınan bir Osmanlı âlimidir. Tahkiki ve tercümesini sunduğumuz el-Livâü'l-merfû' adındaki bu eser ise onun kendi dönemindeki bilim anlayışını ve felsefesini yetkin bir şekilde incelediği bir eserdir.
Kitap bir yönüyle klasik bilim felsefesinin şu temel sorularını ele alıyor: Bilimi bilim yapan
nedir? Bilimsel araştırma ve soruşturma ne demektir? Bilimsel önermeler bedihî midir, nazarî midir? Bilimler, konunun parçalarını ve yüklemlerini araştırma konusu kılmalı mıdır? Bir konunun zati ve uzak ilişenlerini ayırt etmenin kıstasları nelerdir? Bir meselenin ispatı nasıl yapılır? Bir şeyin varlığı ile nedenini ispat etmek arasında nasıl bir fark vardır?
Eserin diğer bir özelliği ise Urmevî, Teftâzânî, Cürcânî, Molla Lutfî, Efdalzâde ve Molla İzârî gibi âlimlerin taraf olduğu felsefe ve kelamın konusuna dair tartışmaları içeren literatürü değerlendirmesi ve kendi özgün çözümlerini sunuyor. Bilimler arasındaki hiyerarşi, uyum, ayrım, farklılık ve girişiklik sorunlarını yeniden gündeme getiriyor. Bilimlerin mukaddime, ilke, konu ve meselelerinde dikkate alınan istihsanî kuralları belirliyor.
Bu kitap, dinî ve felsefî bilimlerin bilim olma hüviyetleri ile ilgili bütün meseleleri ayrıntıları ve örnekleriyle tartışıyor. Sonuç olarak bu eser okuyucuya bir Osmanlı âliminin geçmişteki nazarî sorunları nasıl güncelleştirdiğini, nasıl tahlil ettiğini, problemleri nasıl çözdüğünü ve düşünce geleneğine nasıl eklemlendiğini biraz gıpta biraz hayretle müşahede etme imkânı sunuyor.
Abdulbaki Durmaz, Ayşe Nur Duman, Fatma Yıldız, Rahile Kızılkaya Yılmaz, Sümeyye Onuk Demirci, Şeymanur Keçeli Göktay Hicri ikinci asrın; dönemin önemli şahısları, eserleri, temel meseleleri üzerinden ele alınması, başta islami ilimlerin teşekkülü olmak üzere sonraki zaman dilimlerinde etkisi görülen pek çok tartışmanın anlaşılmasına ve yorumlanmasına katkı sunacaktır. Özellikle İmam Mâlik gibi yazdığı eserle, yetiştirdiği talebelerle, görüşleriyle farklı disiplinlere tesirde bulunan çok yönlü bir âlim, yine farklı alanlardan
araştırmacıların kaleme alacağı müşterek çalışmalarla yeniden
tetkik edilmeyi gerektirmektedir. Farklı veçhelerden hareketle İmam Mâlik'i; döneme tesiri, kaleme aldığı Muvatta’ı, yetiştirdiği talebeleri konu edinen tetkiklerin yer aldığı bu çalışma, söz konusu amaca katkı sunmak üzere hazırlanmıştır.
Eşref Altaş, Fatma Turğay, Hacı Bayram Başer, Hatice Umut, Hülya Alper, İbrahim Halil Üçer, Mehmet Zahit Tiryaki, Murat Kaş, Ömer Türker. Şaban Haklı, Sümeyye Parıldar, Tuba Erkoç Baydar, Yunus Cengiz. Ziya Erdinç İnsanın verili bir anlamdan yoksun bir şekilde dünyaya geldiği ve gözlerini açtığı andan itibaren yüklendiği işlevler veya rollerle tanımlandığına ikna edildiğimiz andan beri, insandan bir şey beklemek giderek zorlaştı. Dahası bu türden beklentiler, daima özgürlük talepleriyle karşı karşıya getirildi. Bu kitap "Özgür bir insandan ne bekleyebiliriz?" sorusunun hâlâ anlamlı bir şekilde sorulabileceğine ilişkin güçlü bir inançtan doğdu. İslam düşünce geleneğindeki farklı insan tasavvurları, tüm farklılıklarına rağmen insana ilişkin beklentilerimiz hususunda iyimserdir. Bununla birlikte söz konusu beklentinin nasıl temellendirilebileceği. islam düşünce geleneğindeki felsefî, kelâmî, tasavvufî ve fıkhî perspektifler içerisinde farklı cevaplar bulmuştur.

On dört makalenin yer aldığı çalışma, islam düşünce geleneğindeki farklı disiplinler ve bu disiplinler içerisindeki farklı okulların insanın ne olduğu ve ondan gerçekte neyin beklendiği sorusuna verdikleri cevapları soruşturmaktadır. Hepsi de insan yaşamını daimi bir sınanma içerisinde ilerleyen uzun bir hikâye olarak değerlendiren bu perspektifler için insan, hep "olunan" bir şeydir. "Olma" kabiliyetimizi yönlendiren temel faktörler, bu kabiliyetin nereye doğru yönelmesi gerektiği ve tahakkuk alanları, insanın ne olduğuna ilişkin değerlendirmelerin önemli başlıklarını teşkil eder. Bu çalışmadaki makaleler de bu sorular üzerinden ilerleyerek, bir yandan felsefe, kelam, tasavvuf ve fıkıh geleneklerinde insanın mahiyetini soruştururken diğer yandan bu perspektiflerin güncel imkanlarını derinleştirmektedir.
Faruk Taşçı, Fatih Kucur, Fatih Yaman, Ü. Serdar Serdaroğlu, Zeyneb Hafsa Orhan Bu kitap, ülkesi için vermiş olduğu sayısız eser ve yetiştirdiği öğrencilerle âdeta bir ekol yaratmış, "hocaların hocası" olarak bilinen merhum
Sabahattin Zaim Hoca ile ilgili olarak başta asistanlığını yapmış olan Doç, Dr. Faruk Taşçı olmak üzere çeşitli akademisyenler tarafından kaleme
alınmış çalışmalardan oluşmaktadır.
Yine asistanlığını yapmış olan Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Rektörü Prof, Dr, Sedat Murat'ın ifade ettiği üzere Hoca, pergelin sabit ayağı
olarak "Çalışma Ekonomisi" alanında Türkiye'de öncülük etmiş, pergelin hareketli ayağı olarak "İslam iktisadı" alanında yoğun çaba sarf etmiştir. Sabahattin Zaim, sadece rehber niteliğinde akademik metinler ortaya koymakla kalmamış, bizzat ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi hayatta İslam iktisadının uygulayıcılarını yetiştirmek için de uğraşmıştır. Sabahattin Zaim hakkında birçok eser kalem alınmıştır. Bu eserler,
Hoca'nın çeşitli yönlerini ele alan bir hüviyete sahiptir. Bu bakımdan eksik kalan ve bu kitabın bir nebze gidermeye çalıştığı nokta, Hoca'nın fikirleri ile ilgili akademik metinlerin eksikliğiydi. Elinizdeki kitap, bu noktada devreye girmektedir, zira Zaim'in görüşleri üzerine kaleme alınan metinlerden oluşmaktadır ve bu, Türkiye için ilktir. Başka bir ifadeyle, daha önceleri Zaim hakkında yazılanlar daha çok hatıraları paylaşma bağlamında iken bu kitap ile Zaim'in fikirleri ortaya konmaktadır ve müzakere edilmektedir.


Adem Levent, Ahmet Karakaya, Esra Kartal Soysal, Hakan Ertin, Kasım Kücükalp, Latif Karagöz, Lütfi Sunar, Metin Özdemir, Mevlüt Göl, Olkan Senemoğlu, Şaban Ali Düzgün İnsanın mahiyetine ilişkin tasavvurlar, tarih boyunca insani eylemlerin etik. politik ve metafizik yönelimlerini tayin etmiştir. Dolayısıyla ahlaki tercihlerden toplumsal örgütlenmelere, devlet düzenlerinden eğitim sistemlerine kadar ortaya çıkan birçok yapının, insanın ne olduğu sorusuna verilen cevabın doğrudan ya da dolaylı bir tezahürü olduğu söylenebilir. Bu sebeple insanın ne olduğu sorusu, her türden alem tasavvuru için merkezi bir mahiyet arz eder. Modernite. insanın mahiyetine dair klasik tasavvurları radikal bir şekilde dönüştürerek insanlık tarihindeki en önemli kırılmalardan birini ortaya çıkarmıştır. Bu sebeple modern döneme ilişkin doğru kavrayışa ulaşmanın bir yolu. insan tasavvurunun bu dönemde geçirdiği dönüşümleri tespit ve analiz etmekten geçer.
Bu kitapta ağırlıklı olarak insanın mahiyetine dair, modern Batı düşüncesindeki tartışmalar ele alınmakta; çeşitli ilmi disiplinlerin oluşumunda ve dönüşümünde bu alanlardaki farklı insan tanımlarının etkisi değerlendirilmektedir. Ayrıca kitap, modernlikle birlikte ortaya çıkan dönüşümlerin islam dünyasındaki insan tasavvurlarını nasıl etkilediği sorusuna cevap sağlayacak şekilde, çağdaş İslam düşüncesinde yer alan çeşitli tartışmalara da yer vermektedir. Bu sayede okuyucular, köklü bir biçimde değişen evren ve insan tasavvurunun eş düzeyli ve eş zamanlı etkilerini takip etme imkanı bulacaklardır.
Aydın Usta, Cihan Piyadeoğlu, Ertuğrul Ökten, Hasan Asadi, Hasan Asadi, Hayrunissa Alan, İsmail Pırlanta, Mehmet Dağlar, Meryem Gürbüz, Mesut Demir, Mustafa Uyar, Osman Gazi Örgüdenli, Reza Bigdelo, Serhan Afacan, Şefaattin Deniz, Şefaattin Deniz, Touraj Atabaki, Yılmaz Karadeniz, Zienab Ahmadvand, Zohair Siamian Gorji Elinizde bulunan kitap, İran'da İslam fetihlerinden İslam Cumhuriyeti’ne kadar olan dönemde tarihyazımını ve kaynaklarını inceleyen bir çalışmadır. Türkiye, İran ve Avrupa'dan tarihçilerin katkılarıyla meydana gelen bu eser, ele alınan görece uzun ve hanedan esasına göre alt dönemlere ayırılan asırlara ilişkin ağırlıklı olarak eleştirel bir bibliyografya ve belirli ölçüde tarihyazımı tartışmalarını içeriyor.
Bu amaçla kitapta, Tevaifu'l-Mülûk, Sâmânîler, Gazneliler, Selçuklular, Harezmşahlar, İlhanlIlar, Timurlular, Akkoyunlular, Karakoyunlular, Safevîler, Afşarlar, Zendler, Kaçarlar ve Pehlevîler dönemlerinden her birinin kaynakları, o dönemde ihtisaslaşmış ve çeşitli eserler vermiş tarihçiler tarafından incelenmiştir. Alana yeni giren öğrenciler, özellikle lisansüstü olanlar kadar alanın uzmanları için de faydalı olacak bu eser, konunun ilgililerine her bir dönemin tarih kaynaklarına dair bilgi ve analiz sunmakta ve dönemler arasında tarih kaynaklarının ve tarih yazım dinamiklerinin, perspektiflerinin ve elbette kaynak türlerinin nasıl değiştiğini yahut devamlılık arz ettiğini görme imkânı sunmaktadır.
Cahid Şenel, Eşref Altaş, Hacı Bayram Başer, Harun Kuşlu, Hümeyra Özturan, İdris Cevahir, İzzet Gülaçar, Müstakim Arıcı, Osman Demir Ahlak, İslam düşüncesi içerisinde pratik felsefeden çeşitli dini ilimlere varıncaya kadar geniş yelpazede tartışılagelen bir alandır. Bu itibarla ahlak; felsefi ilimlerden biri olarak kabul edilirken aynı zamanda hadis, kelam, fıkıh, tasavvuf gibi dini ilimlerde de farklı veçheleriyle tartışılmaktadır. Birden çok disiplinin kesişim noktasında yer alan ahlakın, tüm boyutlarıyla incelenip ortaya konulabilmesi için bu ilimlerin kendi iç dinamikleri bakımından ele alınması gerekmektedir. Böyle bir çaba İslam düşüncesi içerisinde yer alan ahlakın bütün boyutlarıyla anlaşılması için elzem görünmektedir.
Bu ihtiyaca binaen İlmi Etüdler Derneği (İLEM) ve İlim Kültür Eğitim Derneği (İLKE) bünyesinde yürütülen "İslam Ahlak Düşüncesi Projesi” kapsamında Mart 2013-Mart 201A tarihleri arasında İslam Ahlak Literatürünün Temel Hususiyetleri" başlıklı yuvarlak masa toplantıları gerçekleştirilmiş ve ahlak alanına dair literatür kendi hususiyetleri bağlamında tartışılmıştır. Elinizdeki bu kitap, söz konusu toplantılarda gerçekleştirilmiş sunumların makalelerinden oluşmaktadır.

Harun Kuşlu, İbrahim Aksu, İbrahim Halil Üçer, Kübra Bilgin Tiryaki, Metin Aydın, M. Zahit Tiryaki, Sümeyye Parıldar, Yunus Cengiz En genel anlamda insan tabiatı şeklinde ifade edilebilecek olan kişiliğin, oluşum ve farklılaşmasında tevarüs edilen biyolojik ve kalıtsal özelliklerin mi yoksa yaşanılan deneyimler çeşitliliğinin mi esas öneme sahip olduğu tartışması felsefe tarihinin erken dönemlerine kadar geri götürülebilecek ve bugün de aynı canlılıkta varlığını devam ettiren bir probleme işaret etmektedir. İnsan tabiatını açıklama biçimi olarak mizaç teorileri ise bir aynıyla fizik ve tıp ile ilgiliyken sonuçları itibariyle insanın eylemleri ve bu dünyada bulunuşu ile doğrudan ilişkilidir.
Elinizdeki kitap, 2015 yılında İslam Ahlâk Düşüncesi Projesinde kapsamında İslam düşüncesinde ortaya çıkan mizaç teorileri üzerine gerçekleştirilen yuvarlak masa toplantılarının genişletilmiş bir çıktısıdır. Kitapta yer alan makaleler; insan kişilik ve karakterinin anlaşılmasında çok merkezi bir yeri olan mizaç teorisinin Hipokrat (M.Ö. 375) ve Galen (ö. 200) sonrası dönemine, daha özel olarak ise problemin bazı İslam filozof ve kelamcılarındaki görünümlerine odaklanmaktadır. Kitap, konuyla ilgilenmek isteyen okuyucular için bir başlangıç olmayı ve sonrasında problemin yeni görünümleriyle mukayeseli bir şekilde yapılacak yeni okuma, anlama ve yorumlama süreçlerine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.
Hatice Toksöz Sevgi (el-mehabbe), kavramına dair etimolojik bir tahlil girişimi olan bu çalışma, sevgi kavramının İslam düşüncesinde metafizik, fiziki, ahlaki ve siyasi boyutlarına ilişkin açılımları gözler önüne sermeyi hedeflemektedir.
Çalışmada, Allah'ın sevgisi ile yaratılmışların sevgisinin mahiyet farkına işaret edilerek İslam düşünürlerinin sevgi kavramı etrafında tartıştıkları problemlere yer verilmiş; böylece İslam filozoflarının, kelam bilginlerinin ve mutasavvıfların sevgiye ilişkin yazdıkları üzerinden mukayese yapma imkânı sağlanmıştır.
İslam düşüncesine dair yazılmış metinler ışığında sevgi kavramının analizini ortaya koyan bu eser, okuyucularını sevginin bireyin ahlaki
yetkinliğini kazanması ve toplumsal birlikteliğin mükemmel şekilde tesisi için vazgeçilmez bir haslet olduğu noktasında bilgilendirmeyi amaçlamaktadır.
Abdurrahman Yıldırım Zekât, İslam dininin en temel ibadetlerinden biridir. Kur'ân'ın birçok ayetinde İslam'ın beş şartından biri olan namazla birlikte zikredilmiştir. Fakat günümüzde bu ibadetin ifâsı ile ilgili çeşitli problemler özellikle bankacılık sistemin'n gelişmesi ile birlikte gündeme gelmiştir. Bcnkacılık ile birlikte bireylerin borçlanma durjmhrının gittikçe arttığı görülmektedir Borçlanma, aynı zamanda kişiyi ya da kurumu alacaklı hâle getirmektedir. Borçlanmanın artması, borca konu olan malların çeşitlenmesi, borçların vadesinin uzaması çibi nedenler alacağın zekâtı konusunu tekrar gündeme getirmiştiı. Bu bakımdan kitap, alacağın zekâtı konusunu gündemine almıştır. Alacağın zekâtı meselesi İslâm'ın beş temel şartından biri olan zekât ibadeti konusunda Müslümanların karşılaştığı güncel meselelerden biridir. Zekâtın farz olması için gerek zekât mükellefinin gerekse zekât verilecek malın birtakım özeliklere sahip olması gerekmektedir. Bu şartlardan biri de mal ile ilgili olup asli ihtiyaçlar dışında nisap inikleri mala sah p olmaktır. Bu mallarc sahip kim senin alacaklı obrak başkalarında maları olması durumunda, clacak durumunda olan bu mallar ihtilaf konusu olmuştur. Bu çerçevede konu; etraflıca de alınmış, özellikle klasik dönem fakihlerinin öne sürdükleri yaklaşımlar değerlendirilmiş ve modern dönemde ortaya çıkan değişiklikler güncel yaklaşımlar doğrultusunda iıcelenmişlir. Kitap, zekât ahkâmı açısından alacak konusunu inceleyip meseleye fıkhî ve güncel bir çözüm önermesi bakımından bu elandaki boşluğa önemli bir katkı sumaktadır.
Ömer Faruk Tekdoğan Modern finansın temeli diyebileceğimiz kısmi rezerv sistemi, zayıf yapısı, ekonomik istikrarsızlıklarda oynadığı rol ve oluşturduğu sorunlar nedeniyle geçmişten günümüze tartışma konusu olmuştur. Para arzının büyük kısmının kaydi olarak oluşmasını sağlayan faiz eksenli bu sistem,
ekonomik hayatı sarıp sarmalayan bir makro-ribâ sistemine yol açmıştır. Bu sisteme bir alternatif olarak geliştirilen tam rezerv sistemi ise pratikte kendine yer edinememiştir. İslâm iktisadı açısından bakıldığında mevcut sistemin ribâ eksenli olması ve adaletsiz bir kaynak dağılımına sebep olması, ortaya konan alternatiflerin bu gözle değerlendirilmesi ihtiyacını doğurmuştur. Kısmi rezerv sistemi, ticari bankaların ve merkez bankalarının gerektiğinde yeterli likiditeyi sağlayacaklarına dair güvene dayalı olarak yürümektedir ve dolayısıyla özü itibariyle finansal krizlere
karşı zayıf ve kırılgandır. Bu bakımdan; kitapta, kısmi rezerv bankacılığının keşfedilmesiyle ekonomilerde ortaya çıkardığı ileri sürülen sorunlar irdelenmiş, tam rezerv bankacılığının uygulanabilirliği ve çözüm için ne kadar yeterli olduğu incelenmiş ve İslâm iktisadı açısından her iki sistemin de uygunluk ve sakıncaları tartışılmıştır. Ayrıca, ajan temelli bir simülasyon modeli kullanılarak her iki bankacılık sisteminin ekonomik istikrar üzerindeki etkisi mukayese edilmiştir.
Eksiksiz bir yaşam şekli olarak İslam'ın değer ve ilkeleri ile laiklik temelli sosyal gerçeklik arasındaki ayrım bugünkü Müslüman dünyasına nüfuz eden gerginliğin temelinde yatmaktadır. Bu nedenle İslam'ın orijinal kaynaklarından -Kur'an ve sünnet- ve Müslüman halkın tarihî tecrübelerinden yararlanarak islam'ın gerçek anlamı ve mesajını keşfetmek için yeni bir arayış vardır. İslam'ın uygunluğunu değerlendirmek ve bu bilinci sosyoekonomik gerçekliğe dönüştürmenin yol ve araçlarını bulmak için kişisel ve toplumsal yaşamın -edebi, eğitimsel, politik, sosyokültürel, ekonomik ve teknolojik- hemen hemen her alanında çaba gösterilmektedir. Gelişmekte olan bir sosyal bilim olarak İslam iktisadı, Müslüman iktisatçılar ve ulemadan böyle bir yaratıcı cevap niteliğindedir.
İslam İktisadı Çalışmaları, İslam iktisadının titiz bir akademik disiplin olarak tanıtımı ve geliştirilmesine katkı sağlamak amacıyla düzenlenen Birinci Uluslararası islam Ekonomisi Konferansı'nda sunulan bazı makaleleri içermektedir, islam iktisadının bir disiplin hâline gelebilmesini amaçlayan toplantıda Müslüman iktisatçılara islam iktisadının temel kavramalarını açıklamak ve çağdaş dünyada bunları uygulamanın yollarını ve araçlarını tartışmak için yapılan çaba da dâhil olmak üzere ekonominin islamileştirilmesinin sorunlarına değinen tartışmalar yürütülmüştür. Elinizdeki çalışma, bu tartışmaların bir neticesi olarak İslam iktisadı kavramı ve metodolojisi, islam iktisadında üretim ve tüketim, İslam iktisadında devletin rolü, şeriat çerçevesinde sigorta, faizsiz bankacılık, zekât ve maliye politikası, İslamî çerçevede ekonomik gelişmeler, Müslüman ülkeler arasında ekonomik iş birliği konularındaki makalelerden oluşmaktadır.
Abdulkader Cassim Mahomedy, Asad Zaman, Hafas Furqani, Hakan Sarıbaş, İsmail Cebeci, Masudul Alam Choudhury, Mohamed Aslam Haneef, Mohd Mahyudi, Monzer Kahf, Muhammad Akram Khan, Necmettin Kızılkaya, Sabri Orman, Saif Ibrahim Tag el-Din, Shamim Ahmad Siddiqui, Valentino Cattelan, Zubair Hasan Modern İslam iktisadı tartışmalarının düğümlendiği konular içerisinde metodoloji tartışmaları önemli bir yer teşkil etmektedir. Modern dönem İslam iktisadı tarihi kadar eskiye dayanan bu tartışmalarda bir metodolojinin olup olmadığı varsa bunun İslam'ın ortaya koyduğu dünya görüşü ile ne kadar uyumlu olduğu ve başka disiplinler ile ilişkisi gibi birçok mesele tartışma konusu edilmektedir. Bu tür tartışmaların modern öncesi dönemde yapılmaması ve neredeyse bir yüzyıla yaklaşmasına rağmen modern İslam iktisadı çalışmalarının hâlen metodoloji konusunda mühim sorunlarının bulunması oldukça önemlidir.
Elinizdeki bu kitap, İslam iktisadında metodoloji konusunu kapsamlı bir şekilde ele alan, bu konuda temel soru(n)ları tespit eden ve bunlara farklı çözüm önerileri ve cevaplar arayan çalışmalardan oluşmaktadır. Bu çalışmaların yoğunlaştığı alanları dört ana başlık altında toplamak mümkündür: İslam iktisadının kökenleri ile ilgili meseleler, metodoloji çerçevesinde gündeme gelen temel sorular, fıkhın sunmuş olduğu imkânların metodoloji tartışmalarındaki yeri ve başka kültür ve medeniyetler ile karşılaşma sonucunda ortaya çıkan ana problemler. Alanın önemli isimlerinin birikimlerini bir araya toplayan ve bu çerçevede önemli tartışmalara bir yandan kapı aralayan bir yandan da süregelen tartışmalara somut çözümler üreten çalışmaların her biri metodoloji tartışmalarına önemli katkılar sunmaktadır.
Mabid Ali Al-Jarhi, Osamah Al Rawashdeh, Muhammed Iqbal Anjum, Toseef Azid, Servet Bayındır, Muhammet Fatih Canbaz, M. Kemalettin Çonkar, Abdullah Durmuş, Ekrem Erdem, H. Mehmet Günay, Hichem Hamza, Khoutem Ben Jedidia, M. Fahim Khan, Kadir Kızıltepe, Muhammad Azeem Qureshi, Fatih Yardımcıoğlu Kur’an’da ve hadis literatüründe ribâ olarak adlandırılan şey(ler)in katiyetle yasaklanmış olduğu konusunda Müslümanlar aksi yönde görüşlerine pek rastlanmamıştır. Tartışmaların ana eksenini ; ribânın tanımı, türleri, yasağın hikmeti ve kapsamı, günümüzdeki modern finans uygulamalarının ribâ yasağı açısından değerlendirilmesi, mevcut İslamî finansta ribânın yeri ve ribâ içermeyen alternatif finansal ürünlerin nasıl geliştirileceği gibi konular oluşturmaktadır.
Elinizdeki bu kitap temelde günümüz iktisadi problemlerinde yer aldığı düşünülen pek çok sosyal, siyasal ve iktisadi soruna yol açan faiz konusunu odağa almaktadır. Bu bağlamda kitapta, kavramdan uygulamaya faizin birçok açıdan incelendiği makaleler yer almaktadır. Söz konusu metinler genelden özele ; Kur’an-ı Kerim’de ribâ ayetlerinin kademeli nüzulü, faizin eylemsel ve sonuç odaklı tanımlanması önerisi, literatürdeki faiz teorilerinin mukayesesi, literatürde faizle ilintili olarak en sık anılan teori olan paranın zaman değerinin İslamî açıdan değerlendirilmesi, alternatif bir bakış açısıyla faizi bir piyasa aksaklığı olarak açıklayan bir görüş ortaya konması, günümüz İslam finansındaki murâbaha ve faiz ilişkisi, kitle fonlamasından hareketle faizsiz yatırım ürünleri geliştirme önerisi gibi konularla ilgilidir.
Fatih Savaşan, Fatih Yardımcıoğlu, Şakir Görmüş, Süleyman Kaya İslam'ın iktisadi görüşünün ne olduğu, bir ekonomik sistem sunup sunmadığı, insanların ihtiyaçlarına ne gibi çözümler ürettiği, tarihsel olarak Müslümanların hangi kurumlar üzerinden ekonomiyle ilgili faaliyetlerini yürüttüğü gibi birçok konu uzun zamandır farklı kesimler tarafından tartışılmış ve hâlâ tartışılmaya devam etmektedir. Sadece teorik çabalar değil uygulamaya dönük de birçok gayret ortaya konulmuş, kurumlar tesis edilmiştir. Kimi zaman İslamî bankaların başını çektiği uygulama tarafı diğer teorik çalışmaları yönlendirmiş kimi zaman da teori, uygulamayı etkilemeye çalışmıştır. Diğer yandan İslamî finansın büyümesi ile birlikte kaçınılmaz olarak düzenleyici otoriteler de bu ekosistemin içine dâhil olmuştur. Nihayetinde birçok paydaş birbiriyle irtibatlı ya da değil İslam iktisadı ve finansı üzerine kafa yormakta, bu alanın gündemde kalmasına katkı sağlamaktadır.
Türkiye için de özellikle 1980'li yıllardan sonra İslam iktisadı ve finansı alanındaki çalışmalar artmıştır, islam hukukçuları, İslamîfinans sektöründeki çalışanlar, düzenleyici kurumlar, akademisyenler ve daha birçok kişi alana katkı sunmaktadır. Bunların içerisinde bazı isimler kendi alanlarında öncü roller oynamışlar ve günümüzde İslam iktisadı ve finansının çok daha geniş kesimlere ulaşmasında etkili olmuşlardır. İşte bu kitap, bu alanda uzun yıllardan bu yana emek vermiş hocalarla ve İslamî finans alanında faaliyet gösteren sektör temsilcileriyle ve düzenleyicilerle yapılan söyleşilerden oluşmaktadır.
Chaib Bounoua, Kadir Yıldırım, Latife Reda, Mohamed Benbouziane, Muhammad Iqbal Anjum, Mustafa Macit, Rajai Ray Jureidini, Saffet Köse, Salman Ahmed Shaikh, Siham Matallah, Toseef Azid, Yasien Mohamed, Zeyneb Hafsa Orhan Modern iktisat ilmi, kapitalist ekonomik sistemle el ele gelişerek günümüz iktisadi düzeninin şekillenmesini sağlamıştır. Fayda ve maliyetin insanları ve piyasayı yönlendirdiği bu sistemde tüketimin teşvik edilmesi ve kârlılığın artırılması temel amaç hâline dönüşmüştür. Bu süreçte, insan emeği ve emeğin değeri de kazanç ve sosyoekonomik sisteme sunduğu katkı çerçevesinde değerlendirilmeye başlanmıştır. Emeğin sadece bir üretim girdisi olarak görülmesi ve teknolojik gelişmelerle ikamesinin sağlanması, değerinin de hızla azalmasına yol açmıştır.
Kapitalist iktisadi sistemin meydana getirdiği problemlerle başa çıkmada yeni bir İslam iktisadı anlayışı ortaya koyarak emeğin karşılığının adil belirlenmesinden emeğin karşılığının zamanında verilmesine; hukuki hakların güvence altına alınmasından iş güvenliği tedbirlerine kadar
geniş bir yelpazede teorik tartışmaların yapıldığı ve politika önerilerinin sunulduğu “İslam İktisadı ve Emek” başlığıyla uluslararası bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Elinizdeki kitap, farklı coğrafyalardan pek çok nitelikli ilim insanının atölyede sunduğu tebliğlerin bir seçkisinden oluşmaktadır. Kitapta, emek konusunda İslam iktisat düşüncesinin teorik düzeyde çalışma ve emeğe atfettiği değer, hâkim iktisadi sistemin yarattığı pratik koşulların sınırlandırmasından kurtulamadığı ve böylece İslam iktisadı ve emek arasındaki ilişkinin temelden ve açık bir şekilde konuşulamadığına dikkat çekilmiştir. Ayrıca kitapta, kapitalist iktisadi sistemin aksine insanın piyasa zemininde konuşulacak bir meta olmadığı ve insanı salt emeğe indirgemenin İslam’ın temel değerleri ile bağdaşmayacağı vurgulanmıştır.
Ahmet Faruk Aysan, Valentino Cattelan, Mustafa Dişli, Ekrem Erdem, Aliakbar Jafari, Hüseyin Öztürk, Bilal Ahmed Qazi, Özlem Sandıkçı Türkdoğan, Mustafa İbrahim Turhan, Mansour Yeganeh 1980’lerden itibaren neoliberal politikaların yaygınlaşması ve finans kapitalizminin küresel ölçekte etkinleşmesi ile beraber bankalar aracılığıyla insanlar borç, kredi, faiz sarmalına mahkûm edilmiş, öte yandan finans kurumları kârlarını fâhiş oranlarda arttırmıştır. Finans kurumlarının etki alanını bu derece genişlettiği bir dönemde, İslam iktisadı üzerine yapılan çalışmalar da yön değiştirmiştir. Son otuz yıldır yapılan çalışmalar neticesinde gelinen noktaya bakıldığında, alternatif sistem arayışlarının, mevcut sistem içerisinde var olma çabalarına doğru evirildiği görülmektedir. İktisadi bir sistem oluşturma arayışları, özellikle finansal boyutla sınırlandırılmış ve faizsiz bankacılık hiz-metlerinin başlatılması ile Müslümanlara sistem içerisinde yer açılmıştır.
İslam iktisadı çalışmalarını finansal alanın kısıtlamasından kurtararak bütün yönleriyle ele almak ve İslam iktisadının alternatif bir sistem olarak iddiasını sürdürmesini sağlamak maksadıyla “II. İslam İktisadı Atölyesi: İslam İktisadı ve Piyasa” başlıklı uluslararası bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Elinizdeki kitap, bu toplantıya dünyanın farklı coğrafyalarından katılan ilim insanlarının sunduğu tebliğlerin bir seçkisinden oluşmaktadır. Kitapta, İslam ve piyasa arasındaki ilişki odak noktası olarak belirlenmiş, adil, insani ve sürdürülebilir bir piyasa modelinin imkânı tarihsel bilgiler ve mevcut iktisadi koşullar ışığında tartışılmıştır.
Muhammad Akram Khan İslam iktisadının çerçevesini göstermeyi amaçlayan bu kitap, günümüz dünyasını şekillendiren neoklasik iktisadın ömrünü tamamladığını iddia etmektedir. Yaklaşımı sığ, varsayımları gerçekçi olmayan ve bütün stratejileri insanı dışlayan bir yapıda olan bu sistemin aşılması
gerektiğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda, okuyucuyu İslam iktisadının ilkelerine objektif bir şekilde yaklaşmaya ve İslam iktisadının potansiyellerini kavramaya davet etmektedir. İslam iktisadının doğası, metodolojisi ve Müslüman ülkelerin İslam iktisadının temel ilkelerini uygulama pratiklerini açık ve yalın bir dille ifade etmektedir. Tam istihdam, eksik istihdam, işsizlik, fakirlik, gelir dağı- lımında adaletsizlik, enflasyon, para, banka, faiz ve döviz kurunun istikrarsızlığı gibi iktisat müktesebatında çalışılan konular İslam iktisadının yaklaşımıyla ele alınmaktadır. Hem öğrencilere hem de ekonomistlere hitap eden kitap, İslam iktisadı hakkında nitelikli ve kapsamlı bilgi edinme imkânı sunmaktadır.
Ali Muhyiddin Karadâğî İslam İktisadına Giriş
Ali Muhyiddin Karadâğî

İslam iktisadı alanında öncü çalışmaları ile bilinen Karadâğî’nin bu çalışması kitap, sünnet, makâsıdu’ş-şeri’a ve fıkıh mirası ışığında modern ekonomiyle mukayeseli olarak temellendirilmiş bir çalışma iddiası taşımaktadır. Karadâğî, İslâm hukuku ve iktisat öğrencisinin, ekonomi dünyasında dönen en önemli hususlarda İslâmî bakış açısıyla ve sağlam fıkhî temellendirmelerle bilgi sahibi olması gerektiğini belirtmektedir.

Kitap, iktisatta yer alan en önemli kavramları tanımladıktan sonra, İslâm iktisadını açıklamak için araştırma yöntemini, İslâm’da iktisat ilmi, iktisat nizamı, iktisat teorisi, iktisat felsefesi, iktisadî bir problemin çözümü var mı? İslâm iktisadı “iktisadî problem”i kabul ediyor mu? gibi sürekli kışkırtıcı olan sorulara delilli ve gerekçeli olarak cevap vermektedir. Ekonomik ve küresel krizler, bilim, sistem ve teori olarak İslâm iktisadının temellendirilmesi, İslâm iktisadının kaynakları, özellikleri ve bunların araştırılma yöntemi, ekonomik hareketliliğin aşamaları, iktisat politikaları, İslam mali sistemi, İslâm iktisadında büyüme ve onu destekleyen temel faktörler konularını kapsamlı bir şekilde ele almaktadır.
Modern iktisat hakkında ilim talebesi için giriş niteliğinde olan kitap, her konuda benzerine ihtiyaç duyulan genel prensipler ve tümel kurallar üzerinde yoğunlaşarak, İslâm iktisadı hakkında detaylı ve temellendirici bilgiler vermektedir. Kitap, İslâm hukuku ve iktisadı öğrencisinin yanısıra alana ilgi duyan araştırmacıların, iktisatçıların ihtiyaç duyduğu her şeyi kapsamaktadır.
İsmail Bektaş, Muhammed Emin Durmuş, Soner Duman, Osman Güman, Hasan Hacak, Necmeddin Güney, Nazan Lila, Abdullah Durmuş İslam'ın insanlar arası ilişkilerde gözettiği en temel ilkeler; adalete riayet, haksızlığın önlenmesi, toplumsal istikrarın sağlanması, emanetin ehil olanlara verilmesi, insanlar arası ilişkilerin açık ve şeffaf olması, insanlar arası anlaşmazlıklara yol açabilecek muamelelerin ve tasarrufların baştan engellenmesidir. İslam'ın insanlar arasındaki ticari ilişkilere yönelik talimatlarını da bu ilkeler yönlendirmiştir. Bu kapsamda hırsızlık ve gasp gibi haksız fiiller yasaklandığı gibi sözleşmelerde bir tarafın sömürülmesine yol açan faiz, sözlü veya fiilî yollarla yapılan hileler de yasaklanmıştır.
Bu kitabın konusunu oluşturan garar da insanlar arası ticari ilişkilerin açıklık ve şeffaflık içinde yürütülmesine, insanlar arasında anlaşmazlık ve kavgaların meydana gelmesine sebep olduğu için yasaklanmıştır. Kitap, klasik fıkıh literatüründe tartışılan ve modern iktisadi işlemlerde de karşımıza çıkan garar yasağının pek çok yönüyle ele alınması maksadıyla düzenlenen "Klasik Fıkıhta Garar ve Günümüzdeki İktisadi İşlemlere Etkisi" adını taşıyan çalıştayda sunulan tebliğlerin katılımcılar tarafından geliştirilerek makaleye dönüştürülmüş hâllerinden oluşmaktadır. Farklı yazarların kavramsal, fikrî ve metodolojik açılardan İslam fıkhındaki garar yasağını çok boyutlu olarak ele aldıkları bu kitap, klasik fıkıh mirasımız ile günümüz iktisadi işleri arasında sağlam bir bağ kurabilmek amacıyla bir araya getirilmiştir.
İsmail Cebeci Murabaha akdi, faizsiz finans sistemi içinde en çok uygulanan ve en fazla tartışılan işlemlerden biridir. Faizsiz bankacılığın başladığı 1970'li yıllardan bu yana devam eden süreçte özellikle fıkıh ve iktisat alanı olmak üzere pek çok ilmî disiplinin ilgi alanına giren murabaha konusu, reel sektör için önemli olmasının yanı sıra akademik camianın da sürekli ilgisini çeken bir konu olmuştur. Böyle bir akdin tarihsel gelişimini ele almak, geçirdiği merhaleleri takip etmek ve taşıdığı problemli noktalar hakkındaki tartışmaları incelemek bu çalışmanın ana gayesidir.
Türkiye'deki uygulamada "üretim desteği" ve "kurumsal ve bireysel finansman desteği" olarak bilinen murâbahanın diğer işlemlere göre daha geniş ölçekli ve günümüzde en yaygın şekilde kullanılan işlem olması, diğer yatırım-finansman modelleriyle ortak meselelere sahip olmasının yanı sıra kendine has pek çok farklı problem noktası içermesi, modern dönemde en çok tartışılan işlem olma niteliği taşıması ve klasik bir akdin nasıl modernize edildiğini göstermesi, bu akdi önemli hâle getiren etkenlerdendir. Murâbahayı fıkhî, iktisadi, sosyal vb. çeşitli yönleriyle eleştirel ve bütüncül bir bakış açısıyla ele almayı ve mevcut literatürden hareketle modern İslam iktisadı problemlerindeki akıl yürütme ve hüküm üretme faaliyetlerinin gidişatını ortaya koymayı hedefleyen bu çalışma, bu yönüyle literatürde önemli bir boşluğu doldurmaya adaydır.
Abdul Rashid, Adam Abdullah, Huseyin Burgazoğlu, Omer Faruk Tekdoğan, M. Fahim Khan, M. Kabir Hassan, Mabid Ali Al-Jarhi, Maryam Soleimani Movahed, Mehmet Sarac, Mucahit Ozdemir, Salman Ahmad Sheikh, Sajjad Zaheer, Syed M. Abdul Rehman Shah, Zahra Afshari, Zeyneb Hafsa Orhan, Zohra Jabeen Modern para sistemi, yol açtığı eşitsizlikleri düşündüğümüzde, İslam iktisadının temel tartışma konularından birisi olmaktadır. Paranın tarihsel gelişimine bakıldığında; mal paradan fiat (kâğıt) paraya geçiş şeklinde bir dönüşüm görmekteyiz. Çağdaş ekonomilerde var olan sorunların önemli bir kısmı fiat para varlığına bağlanmaktadır. Ancak paranın evrimi hâlen devam etmekte ve bugün "sanal paralar"ın ortaya çıkışına şahitlik etmekteyiz.
Müslüman ülkelerin sahip oldukları iktisadi zenginliklerin nasıl korunacağı, ulusal para sistemlerinin bağımsızlığı ve uluslararası rekabetçiliğin güçlendirilmesi, faizsiz bir para politikasına geçiş, fiyat istikrarının korunması, ekonomik büyümenin sağlanması, tam istihdam ile ekonomik refahın artırılması ve gelir dağılımında adaletin sağlanması gibi amaçlara uygun bir para politikası arayışı İslam iktisadı çalışmalarının gündeminde yer almaktadır.
Bu kitap; İslam iktisadı tarihinde para, günümüz merkez bankalarında İslam'a uygun para politikaları ve sanal paraların İslami bakış açısından incelenmesi gibi kapsamlı bir konu yelpazesi içermektedir.