İş Birliklerimiz \ 1-5
Abdullah Çakmak Müslüman, Hristiyan ve Yahudilerce kutsal kabul edilen Kudüs şehri, M.Ö. 4000'li yıllara kadar uzanan kadim bir tarihe sahiptir. Bu dinlere mensup devletlerin Kudüs'teki farklı dönemlere ait hâkimiyetleri, şehirde üç dine ait kutsal mekânların oluşmasına zemin hazırlamıştır.
1517'de Osmanlı hâkimiyetine giren Kudüs'te devlet tarafından gerçekleştirilen çeşitli imar faaliyetleri şehrin yaşam kalitesini yükseltmiştir. 1917'ye kadar süren bu hâkimiyet süreci içerisinde Kudüs için kırılma noktalarından biri Fransızların 1798 Mısır işgaliyle başlayan ve 1841'de Kavalalı Mehmed Ali Paşa isyanının sonlandırılmasına dek devam eden süreçtir. Vehhabi ve Yunan isyanları gibi devletin farklı bölgelerindeki sıkıntıların bu zaman diliminde ortaya çıkması, farklı milletleri bir arada barındırmasından dolayı Kudüs’ün bu olaylardan, dolaylı yoldan etkilenmesine sebep olmuştur.
Osmanlı Devleti’nin 1798-1841 yılları arasında Kudüs'te uyguladığı siyaseti konu edinen bu çalışmada; yaşanan siyasi olaylar ve idari değişiklikler, devletin Müslümanlara yaklaşımında öne çıkan faaliyetler, devletin gayrimüslimlere tanıdığı haklar ve halkın devletle olan irtibat yolları incelenmiştir.
Abdullah Kahraman İslam iktisadı ile ilişkili uygulama ya da kurumlarla ilgili okuyucunun sorularına kısa, pratik ve nitelikli cevapların verildiği kitaplardan oluşan 40 Soruda Bilinmesi Gerekenler dizisinin sekizinci kitabı olan bu eserde faiz konusu çeşitli yönleriyle 40 soru etrafında ele alınıyor. Allah'ın (c.c.) insanlığa gönderdiği evrensel mesajın temel konularından biri faiz/ribâ yasağıdır. Zira faiz, dinî, ahlâki, toplumsal, ekonomik açılardan pek çok zararı, mefsedeti ve kötülüğü beraberinde getiren bir uygulamadır. Kitap böylesine önemli bir konuyu bir bütün olarak ele almış; tarihinden uygulanışına ve etrafında oluşan sistem ve söylemlere kadar geniş bir alanı kapsamıştır.
Mücahit Özdemir İslam iktisadındaki uygulama ve kurumlarla ilgili okuyucunun sorularına pratik, kısa ve nitelikli cevapların verildiği kitaplardan oluşan 40 Soruda Bilinmesi Gerekenler dizisinin beşinci kitabı olan bu eserde İslam iktisadında korz-ı hasen konusu 40 soru etrafında teorik bir derinlikten ziyade, her seviyeden insanın kolaylıkla anlayacağı bir şekilde verilmiştir. Günümüzde yapılan her iktisadi işlemin İslam'a göre bir hükmü bulunmaktadır. Ancak çoğunlukla bu işlemlerin hükmünden yüzeysel şekilde haberdar olunmakta ve maalesef bazen bilmeden İs-
lam'a göre uygun olmayan şekilde de davranılabilmektedir. Son yıllarda İslam'ın iktisadi prensiplerine yönelik ilgi artmış ve bu noktada çabalar yaygınlaşmıştır. Bu kitap da İslam'ın borç verme ile ilgili temel araçlarından biri olan ve Kur'an-ı Kerim'de güzel borç olarak ifade bulan karz-ı haseni daha yakından ele almaya çalışmaktadır. Dışarıdan bakıldığında "kişinin herhangi bir menfaat beklemeden, aynı tutar ve kalitede geri almak üzere borç vermesi" şeklinde basit bir işlem olarak görülebilecek olan karz-ı hasen, bireysel işlemlerin yanında, günümüzde kurumsal bir yapıya da dönüştüğünden oldukça kapsamlı hale gelmiştir. Bu nedenle fıkhi prensipler, resmî ve gayriresmî karz-ı hasen yapıları, mevcut modern iktisadi hayatta karz-ı hasene düşen rol, mevzuatta karz-ı basenin yeri gibi konular sade bir dille ele alınmıştır.
Zeyneb Hafsa Orhan İslam iktisadındaki uygulama ve kurumlarla ilgili olarak okuyucunun sorularına pratik, kısa ve nitelikli cevapların verildiği kitaplardan oluşan 40 Soruda Bilinmesi Gerekenler dizisinin ilk kitabı olan bu eserde; dünyada İslami bankacılık, ülkemizde katılım bankacılığı olarak bilinen sistemin temellerine dair bilgiler genelden özele olacak şekilde 40 soru etrafında teorik bir derinlikten ziyade her seviyeden insanın kolaylıkla anlayacağı bir formatta verilmiştir.
Bu kitaptaki 40 soru belirlenirken hem katılım bankacılığını anlamaya dair olası tüm veçhelerin dâhil edilmesi hem de bu zamana kadar konuya dair yöneltilen sorularla kişisel ve toplumsal tecrübelerin dikkate alınmasına önem verilmiştir. Sorulara verilen cevapların hazırlanması sırasında ise hocalardan ve yazılı materyallerden edinilen bilgilerin yanı ura sektörde çalışanlarla, katılım bankacılığıyla irtibatı olan özellikle bireysel müşterilerin tecrübe, düşünce ve kaygıları dikkate alınmıştır. Okuyucuyu yormamak adına her bir cevap için en fazla 400-500 kelimelik bir açıklama yapılmıştır. Açıklamaların daha iyi anlaşılabilmesi için de uygun görülen yerlerde şekil ve figürlerden yararlanılmıştır. Kitabı mevcut literatürden ayıran temel özelliği ise hitap ettiği kesimin daha geniş olmasıdır.
İsmail Cebeci İslam iktisadı ile ilişkili uygulama ya da kurumlarla ilgili okuyucunun sorularına kısa, pratik ve nitelikli cevapların verildiği kitaplardan oluşan 40 Soruda Bilinmesi Gerekenler dizisinin yedinci kitabı olan bu eserde murabaha konusu çeşitli yönleriyle 40 soru etrafında ele alınıyor.
Murâbaha akdi, 1970'li yıllardan bu yana dünyanın farklı ülkelerinde faaliyet göstermekte olan faizsiz bankacılık sektöründe en çok uygulanan ve faizsiz işleyişin yönünü büyük oranda belirleyen sözleşme türüdür. Bu bağlamda, bu tür bir işlemin tarihsel gelişimini, geçirdiği merhaleleri,
taşıdığı problemli noktaları ve tartışmaları incelemek İslam iktisadı ve özellikle modern akitler alanında okuyucuya önemli bir altyapı kazandıracaktır. Ele alınan sorular sadece murabahanın pratik yönlerine odaklanmaktan ziyade, işlemin arka planını da çok yönlü olarak ortaya koymayı hedeflemektedir. Bu itibarla kitabın muhtevası konunun teknik, fıkhi, hukuki, iktisadi ve fikrî yönlerini de içermektedir.
Necmeddin Güney İslam iktisadındaki uygulama ve kurumlarla ilgili okuyucunun sorularına pratik, kısa ve nitelikli cevapların verildiği kitaplardan oluşan 40 Soruda Bilinmesi Gerekenler dizisinin dördüncü kitabı olan bu eserde İslam iktisadında ortaklık konusu 40 soru etrafında teorik bir derinlikten ziyade, her seviyeden insanın kolaylıkla anlayacağı bir formatta verilmiştir.
İslam; hayatın tüm boyutlarına ışık tutan, hayatı şekillendiren bütüncül bir dindir. Bir Müslümanın gündelik hayatı ve mesleğiyle ilgili konularda dininin temel hükümlerini öğrenmesi, ilmihal bilgisi kapsamında kendisi için farzdır. Bu sebeple ticaretle uğraşan bir Müslümanın da ticari hayatla ilgili temel dini bilgilere sahip olması zorunludur. Ticari hayatta şirketler merkezi konumdadır. Şirketlerin kayda değer bir kısmı ya baştan ortaklık şeklinde kurulmakta ya da zamanla miras veya başka yollarla ortaklığa dönüşmektedir. Ortaklık şeklinde çalışan şirketlerin ekonomiye kazandırdığı canlılığın yanı sıra ortaklıklardan kaynaklanan sorunlar ve anlaşmazlıklar da ticari hayatın bir gerçeğidir. Bu bakımdan, kitap ortaklıklara dair temel İslâmî hükümleri soru-cevap formatında ele almaktadır. Kitabın kolay anlaşılması için sade bir dil kullanılmasına özen gösterilmiş ve konular kısa ve bilgilendirici şekilde sunulmuştur.
Necmettin Kızılkaya İslam iktisadı ile ilişkili uygulama ya da kuramlarla ilgili okuyucunun sorularına kısa, pratik ve nitelikli cevapların verildiği kitaplardan oluşan 40 Soruda Bilinmesi Gerekenler dizisinin onuncu kitabı olan bu eserde sözleşmeler konusu çeşitli yönleriyle 40 soru etrafında ele alınıyor. Yaşamını sürekli başkaları ile kurulan ilişkiler üzerine inşa eden insanın; bu ilişkileri, haksızlığa yol açmaması için belirli kurallar çerçevesinde sürdürmesi zorunludur.
Bu durum özellikle belirli bir fayda elde etmek için kurulan ilişkiler söz konusu olduğunda daha bir önemli olmaktadır. İşte bu ilişkiler, hukuk disiplininde sözleşmeler ile düzenlenir. Sözleşmelerin neredeyse hayatımızın her aşamasında yer alması bu alanda ciddi bir telifatın oluşmasına yol açmıştır. Ancak bu çalışmalar büyük oranda konunun uzmanları veya teknik bilgiye sahip olan kişilere hitap etmektedir. Bu nedenle meseleleri biraz daha yalın bir dille ele alan çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Elinizdeki bu çalışma da böylesi bir çabanın ürünüdür.
Servet Bayındır İslam iktisadı ile ilişkili uygulama ya da kurumlarla ilgili okuyucunun sorularına kısa, pratik ve nitelikli cevapların verildiği kitaplardan oluşan 40 Soruda Bilinmesi Gerekenler dizisinin altıncı kitabı olan bu eserde, sukök ve borsa konusu çeşitli yönleriyle 40 soru etrafında ele alınıyor.
Geleneksel menkul kıymetleştirmenin özel bir yöntemi olan sukûk ve borsa işlemleri, çağımızın en önemli finansal mühendislik konularındandır. Mesele güncel olduğu gibi oldukça da girift, kapsamlı ve değişkendir. Bu nedenle kitap, akıcı ve sade dili ile bu iki konuyu her seviyeden insanın anlayabileceği güncel bir çerçevede sunmaktadır. Kitabın benzerlerine göre en önemli özelliği, konuyu sadece tasvirî
ve teknik açıdan incelemeyip bunlara ilaveten fıkhî açıdan eleştiriye tabi tutmasıdır.
Şanbaz Yıldırım İslam iktisadı ile ilişkili uygulama ya da kurumlarla ilgili okuyucunun sorularına kısa, pratik ve nitelikli cevapların verildiği kitaplardan oluşan 40 Soruda Bilinmesi Cerekenler dizisinin dokuzuncu kitabı olan bu eserde tekâfül konusu çeşitli yönleriyle 40 soru etrafında ele alınıyor. İnsan varlığı boyunca her daim risklere maruz kalmıştır. Buna karşılık riskin vuku bulması sonucu ortaya çıkan zararları ortadan kaldırmak amacıyla sigorta kavramı geliştirilmiştir. Tekâfül sigortası insanlara İslâmî finans ilklerine uygun bir şekilde sigorta ihtiyacını karşılama imkânı sunmaktadır. Çünkü tekâfül sisteminde tüm süreçler İslam hukuk ilkelerine uygun hareket etmek durumundadır. Kitap böylesine önemli bir konuyu bir bütün olarak ele almış; tarihinden uygulanışına ve etrafında oluşan sistem ve söylemlere kadar geniş bir alanı kapsamıştır.
Hamdi Çilingir İslam iktisadındaki uygulama ya da kurumlarla ilgili okuyucunun sorularına kısa, pratik ve nitelikli cevapların verildiği kitaplardan oluşan 40 Soruda Bilinmesi Gerekenler dizisinin ikinci kitabı olan bu eserde, vakıf kurumu 40 soru etrafında çeşitli yönleriyle ele alınıyor. Özünü İslam'daki sadaka anlayışından alan ve tarihsel süreç içerisinde gerek yaygınlık gerek kurumsallık açısından diğer sadaka türlerine göre büyük bir gelişim seyri gösteren vakıf müessesesi İslam dünyasını karakte-rize eden bir kurum hâline gelmiştir. Öyle ki tarihsel süreçte İslam toplumlarının hayatından vakıf müessesesi çıkarılsa bu toplumların siyasi, sosyal, kültürel, hukuki ve iktisadi hayatlarını eksiksiz ve bütüncül bir şekilde kavramak pek mümkün olmazdı. Çok boyutlu ve etkin bir kurumu 40 soruya sığdırmak mümkün olmasa da bu çalışma vakıf müessesesinin hukuki ve iktisadi yönlerini ön plana çıkararak belli sorular etrafında okuyucuya vakıf müessesesinin kısa ve açık bir resmini vermeye çalışmaktadır.
Melih Turan İslam iktisadındaki uygulama ya da kurumlarla ilgili okuyucunun sorularına kısa, pratik ve nitelikli cevapların verildiği kitaplardan oluşan 40 Soruda Bilinmesi Gerekenler Alımın üçüncü kitabı olan bu eserde zekât kurumu 40 soru etrafında çeşitli yönleriyle ele alınıyor. Zekât ve ona ilişkin olan sadaka, infak ve bağış konuları ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Âdem'den (a.s.) beri toplumsal dayanışmanın temel taşları olmuştur. Son peygamber Hz. Muhammed'in (s.a.v.) getirdiği Kur'an-ı Kerim ve sünneti ile birlikte ise zekât güncel halini almıştır. Zekât her ne kadar İslam'ın beş esasından biri olsa da tüm Müslümanların her ayrıntısına vâkıf olabildiği bir konu değildir. Yeni durumlara çözüm ihtiyacı da uzmanlık gerektirdiği için her Müslümanın bilgi ve birikimiyle yorumlanamamaktadır. Mezheplerin de farklı görüşleri olduğu düşünüldüğünde bu durum içinden çıkılamaz bir hal alabilmektedir. Bu nedenle, kitap bu ihtiyaca binaen akıcı ve sade dili ile zekât kurumunu her seviyeden insanın anlayabileceği güncel bir çerçevede sunmaktadır.
Mutlu Keskin, Agit Ferhat Özel, Büşra Kılıç Sağlık ağızda başlar!
Ağız, diş ve diş eti hastalıkları kişinin bedensel sağlığını doğrudan etkileyebildiği gibi diğer yandan gülüşümüzün sosyal bir varlık olan bizlerin karakteri ve kimliğinin önemli bir parçası olduğu tartışılmaz bir gerçektir.
Bu kitap ağız ve diş sağlığına dair en çok merak edilen sorulara anlaşılır sade bir dil ile yanıt vermeyi amaçlamakla birlikte diğer yandan değerli okuyucularımızın genel vücut sağlığı ile ağız-diş sağlığı arasındaki bağlantıyı kavramalarını sağlayacak ipucu sorularını da içinde barındırarak genel sağlık bilincine katkı sunmayı hedeflemektedir.
Şükran Şıpka 50 Soruda Aile Hukukunda Kadının Yasal Hakları kitabı, haklarını bilmeyen birçok kadına ışık tutacak niteliktedir. Gerek ülkemizde bir türlü yerleşemeyen kadın-erkek eşitliği gerek kadına karşı şiddet gerekse de kadının diğer yasal hakları ve çocuk ile olan ilişkisi ülkemizin uzun yıllardır kanayan bir yarasıdır. Bu sebeple öncelikle vatandaşlarımızın eğitilmesi gerekse de buna ulaşana kadar bizzat kadınların kendi haklarını bilmesi önemlidir.
50 Soruda Aile Hukukunda Kadının Yasal Hakları kitabını okuyan bir kadın, başına gelen bir olayda ne yapması gerektiğini görebilecek ve yasal haklarını arayabilecektir.
Seda Yağız, Turgut İpek Cumhuriyetimizin 100. Yılı Armağan Kitapları Serisi kapsamında hazırladığımız “Beslenmeye Dair Merak Ettikleriniz 50 Soru 50 Cevap” kitabı, beslenme ve diyetetik programında okumayı düşünen veya beslenme bilimine ilgi duyan ve beslenme konusunda birçok sorusu olan herkes için, bir yanıtlayıcı kitap olarak hazırlanmıştır. Bu kitapta beslenmeye dair sıkça sorulan birçok soru ve bu soruların cevapları mevcuttur.
Beslenmeye yönelik birçok kafa karışıklığı mevcuttur. Bu kitapta, doğru kaynaklar ve önceliğin sağlığı koruma düzeni olarak incelendiği bütünsel bir yaklaşım ile cevaplarda birçok bilginin sade ve anlaşılır bir dille aktarılması amaçlanmıştır.
Beslenmeye yönelik merak edilen birçok sorunun artışı ile oluşan kafa karışıklığını ortadan kaldırabilmek için hazırlanmış olan bu kitabın sağlık çalışanlarına, beslenme alanında ilerleyenlere, beslenme bilimine ilgi duyan herkese katkıda bulunması dileğiyle.
A. Cemal Saydam, Abdullah Pekel, Ahmet Akçam, Ayşe Nur Tütüncü, Cavid Abdullahzade, Cemal Taluğ, Erdem Denk, Erkan Akdoğan, Funda Keskin Ata, Haluk Karadağ, Hüseyin Pazarcı, Merve İrem Yapıcı, Pınar İpek, Sedat Tenker, Utku Yapıcı, Yunus Can Polat, Yücel Acer Uluslararası antlaşmaların “Türk Boğazları” olarak tanımladığı İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi, hem uluslararası ulaşım ve ticaret hem de uluslararası güvenlik açısından büyük önem taşımaktadır. Bir yandan tarih boyunca önemli havzalar olan Orta, Kuzey ve hatta Doğu Asya ile Avrupa arasında her dönem başlıca ürünlerin taşındığı bir doğal alışveriş güzergâhı söz konusudur. Bu sosyo-ekonomik zemin, Türk Boğazları'nı askeri-stratejik önemi her seferinde yeniden anlaşılan bir merkez niteliğine de büründürmektedir.
Nitekim binyıllar boyunca farklı gruplar, imparatorluklar ve hatta medeniyetler arasında çekişme konusu olduğu ölçüde bir cazibe merkezine de dönüşen Boğazlar, ulus-devletler çağının bölgesel ve küresel rekabetlerini de yoğun olarak hissetmiştir. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı'nda tarafların en önemli çarpışma ve hatta sonuçta uzlaşı zemini olan Boğazlar, stratejik önemini sadece karşıt kutupların askeri kaygılarına borçlu değildir. Özellikle büyük büyük kriz anlarında gündeme gelen argümanlara bakıldığında, tarafların sosyo-ekonomik, kültürel ve hatta dini söylem ve beklentilere de yansıyan daha büyük bir fay hattı söz konusudur sanki. Dolayısıyla, Karadeniz'le birlikte düşünüldüğünde, Türk Boğazları'nın güvenliğinin sağlanması hem bölge hem de aslında tüm dünya devletlerinin ortak çıkarına gibi gözükmektedir.
Bu nedenle olsa gerek, Boğazlar Rejimi'ni tüm tarafların bir şekilde lehine olacak şekilde belirleyen Montrö Boğazlar Sözleşmesi önemini her daim hissettirmektedir. En son Ukrayna Savaşı sırasında tekrar görüldüğü gibi.
Gökser Çakar, Şebnem Dirikan İpçi Diş etlerinizi hiç bu kadar iyi tanımadınız…
Diş eti sağlığına bütünsel olarak bakmanızı sağlayacak bu kitap, siz okuyucularımız için bir rehber niteliğindedir. Diş eti hastalıkları, dünyada en sık rastlanan kronik hastalıkların başında gelmektedir. Bu kitap ile, doğal dişler ve implantlar çevresindeki dokuların sağlığını, sağlıklı dokularda meydana gelen hastalıkların teşhis ve tedavilerini ve hastalıklardan korunma prensiplerini anlayacak ve aklınıza takılan tüm sorulara net cevaplar bulacaksınız. Ayrıca sistemik sağlık ile diş eti hastalıklarının direkt ve çift taraflı ilişkisini öğrenerek, ağız sağlığının sistemik sağlığın ayrılmaz bir parçası olduğunu, kapsamlı sağlık hizmetinde her zaman ağız sağlığının korunması ve iyileştirilmesine yönelik tedavilerin de yer alması gerektiğinin farkına varacaksınız.
Okudukça merakı artan tüm okurlarımıza sağlıklı gülümsemeler diliyoruz…
Ahmet Atabaş, Ahmet Emre Bilgili, Ahmet Türkben, Ali Çiçek, Ali Karagöz, Alpaslan Durmuş, Aşkın Asan, Ayşen Gürcan, Birol Akgün, Buğra Sarı, Cem Korkut, Cihan Kılıç, Ebuzer Demirci, Ercan Demirci, Erdem Özlük, Eyyüp Yılmaz, Hamza Özdemir, Hayati Ünlü, İbrahim Gültekin, İlker Astarcı, Kemal Şamlıoğlu, Kenan Çapık, Mehmet Demiral, Mehmet Mete, Metin Çelik, Muhsin Kar, Murat Çelik, Mustafa Arslan, Muzaffer Şeker, Nedim Kaya, Osman Demirgül, Ömer Avcı, Öner Buçukçu, Selim Argun, Semih Aktekin, Tacettin Talha Günaydın, Yasin Taşpınar, Yunus Emre Gedikli, Yusuf Alpaydın Elinizdeki kitap, 50 soruda eğitimin uluslararasılaşmasını ve bu bağlamda farklı yönleriyle Türkiye’nin eğitimdeki uluslararasılaşma tecrübesini tartışmaktadır.
Dört bölümden oluşan kitap, eğitiminin uluslararasılaşmasını tarihi seyri, gelişimi ve kurumsallaşma süreçleriyle derinlikli olarak incelerken, dijitalleşme ve yeni trendler bağlamında eğitimin geleceğine de ışık tutmaktadır.
Eğitimde uluslararasılaşma, günümüz dünyasının çok boyutlu bir gerçeği olarak yabancı dil eğitiminden öğrenci hareketliliğine, akademisyen değişiminden yurt dışı ile ortak program yürütülmesine, farklı ülkelerde yabancı dilde eğitim programları açılmasından ortak müfredat ve eğitim standartları geliştirilmesine, farklı toplumlar arasında kültürel etkileşime kadar çok geniş yelpazedeki araç, yöntem, politika ve uygulamaları kapsamaktadır.
Kitapta, eğitimin uluslararasılaşmasının Batı ve Doğu’daki tarihsel kökleri irdelenmekte, ayrıca Osmanlı’dan günümüze Türkiye’deki eğitimin uluslararasılaşma sürecine ilişkin örnekler Millî Eğitim Bakanlığı bünyesindeki 1416’lı burslu öğrencilerden YÖK bünyesindeki Erasmus, Mevlâna ve Orhun değişim programlarına, YTB bünyesindeki Türkiye Burslarından Türkiye Maarif Vakfının yurt dışı okullarına kadar farklı kurumlar bağlamında ayrıntılı olarak analiz edilmektedir. Bu süreci, kuruluşunun yüzüncü yılında yeniden küresel bir güç olarak yükselen Türkiye’nin dünya ile entegrasyonunun bir aracı olduğu kadar kendi kültür ve medeniyet değerlerine güveninin bir sonucu olarak da görmek gerekir.
Şule Topçu, Ekin Karlık, Şafak Yiğit Fizyoterapi, binlerce sene kaza veya bir hastalık sonucu oluşan işlev bozuklukları veya sakatlıklardan mağdur olan hastaların iyileşmelerinde temel bir tedavi olarak kabul görmüştür. Modern tıpta fizyoterapi; çoğu hastalığın kas iskelet sistemine verdiği olumsuz etkileri ortadan kaldırdığından ve kişilerin günlük
yaşama erken zamanda geri dönebilmesini sağladığından iyileşme sürecinde büyük rol oynamaktadır. Aynı zamanda sağlıklı bireylerin de yaşam kalitelerini ve fonksiyonlarını korumayı ve en üst düzeye çıkartmayı amaçlar.
Bu kitap, fizyoterapinin tedavi içerisindeki ve genel sağlık üzerindeki rolüne dair merak edilen sorulara sade bir dille, anlaşılır biçimde cevap vererek değerli okuyucularımızı bilgilendirmeyi amaçlamaktadır.
Özlem Demir, Reyhan Özçelik, Ahsen Gülizar Yılmaz, Özlem Karagöl, Zeliha Doğan İlk yardım konularını bir bütün olarak alan kitabımız, bulunduğu her ortamda başına gelebilecek acil bir durumda nasıl ilk yardım uygulanması gerektiği hakkında bilgi almak isteyen herkes için hazırlanmıştır. Ancak, ilk yardım uygulayacak olan kişilerin öncelikli amaçlarının, kişilere zarar vermemek olduğunu ve hayati tehlike oluşturabilecek müdahalelerde bulunmamaları gerektiğini bilmeleri gerekmektedir. Bu nedenle de özellikle uygulamalar için “Temel İlk Yardım Eğitimi" almış olmaları çok önemlidir. Bu bağlamda kitabımız sadece bilgi amaçlı kullanılmalıdır.
İlk yardımı önemseyen, öncelikle çok sevdiğimiz öğrencilerimize ve hayat kurtarmayı amaçlayan herkese kitabımızı armağan ediyor ve bu yolda başarılar diliyoruz.
Servet Kayhan Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) günümüzde giderek artan sıklıkta görülmekte olan, özellikle 45 yaş üstündeki sigara kullananları daha çok etkileyen ve sağlık harcamalarında önemli bir yer tutan ölümcül bir hastalıktır. İyi tarafı ise artık günümüzde KOAH önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır. KOAH’ın tanı konulduktan sonra, ömür boyu takip edilmesi gereken bir sağlık sorunu olduğunu aynı zamanda hasta ve hekim işbirliğinin asla ihmal edilmemesi gereken bir husus olduğunu hatırlatmak isteriz. “50 soruda KOAH” kitabı hastaların kolay anlayabileceği bir şekilde hazırlanmış olup KOAH nedeniyle karşılaşabilecekleri sorunlar ve çözüm önerilerini içermektedir. KOAH oluşumunu önlemek KOAH’ı tedavi etmekten çok daha kolay ve daha az maliyeti olan bir yöntemdir. KOAH’ı önlemenin yolu sigara ve tütün mamullerinin kullanılmaması ve temiz bir atmosfer solumaktan geçer.
Hayri Kozanoğlu Küresel iklim değişikliği belki de insanlığı tehdit eden en büyük tehlike.
Acil önlemler almazsak sadece bugünkü gençleri değil, gelecek kuşakları da çok karanlık günler bekliyor olacak.
Her gün küresel ısınma, biyoçeşitliliğin yok olması, denizlerin yükselmesi, buzulların erimesi, orman yangınlarının yayılması gibi irkiltici haberlerle sarsılıyoruz. Artık insanlık alemini topyekün bir seferberliğe davet etmenin zamanı geldi de geçiyor bile.
50 Soruda Küresel İklim Değişikliği ve İnsanlar, tüm yönleriyle işte bu sorunu masaya yatırıyor; siz değerli okurları hem günlük yaşamdaki alışkanlıklarınızı değiştirmeye hem de küresel iklim krizinin aktif bir öznesi olmaya çağırıyor.
Semih Özbayrak, Z. Zuhal Yurdabakan, Özlem Okumuş Ağız boşluğunda birçok hastalık değişik tıp branşlarını ilgilendirir. Ağzı en çok gören branş mensubu diş hekimleri neredeyse tamamen dişlere, kulak-burun-boğaz hekimleri de boğaza ve kendi branşlarının diğer alanlarına baktıklarından ağza yoğunlaşmadıkları görülmektedir.
Ağız dokusunun özelliği bakımından deri hastalıkları hekimlerinin konuyla ilgili olması beklenirken almış oldukları eğitimleri gereği onlar da ağız konusunda yeterli tecrübe edinememektedirler. Ağızdaki değişikliklerde dişler de rol oynayabildiğinden ayırım kolay olmayabilir. Genellikle hastalar nereye başvuracağını bilememektedirler. Bu konu ile ilgili özel olarak diş hekimi kökenlilere ABD’de ve Batı Avrupa’da "Oral Medicine”, Doğu Avrupa'da "Stomatoloji" kavramı içinde uzmanlık eğitimi vardır. Ülkemizde bunun karşılığı olarak ağız teşhisi anlamına gelen ve bu açığı kapatan branş olan "Oral Diagnoz” kısmı 2012 yılında diş hekimliği fakültelerinden YÖK tarafından kaldırılmıştır!
Bu kitabın amacı, ağız mukozasında görülebilen değişiklik veya hastalıkların ağırlıklı olarak genel hastalıklarla ilgili olanlarından bazı örnekler ile toplumda merak edilen sorulara teşhis ile ilgili yorum getirmek, hayati önemi olabilecek değişikliklere dikkati çekmektir.
İpek Ada Alver, Fatih Candemir Ameliyathane hastalar için bilinmezlerle doludur. Herkesin bilinmeyene karşı kaygı ve endişeleri olduğu gibi ameliyathanenin bilinmezliği de hastalarda soru işaretleri oluşturur: “Ne yapmalıyım? Nasıl hazırlanmalıyım? Bana ne yapacaklar?”
Ameliyat olacak kişiler çevrelerindeki insanların ameliyat deneyimlerinden etkilenerek genellikle olumsuz düşünceler ve davranışlar edinebilirler. Zaman içerisinde edinilen bu davranışlar insanlar tarafından doğru kabul edilebilmektedir.
Bu durum hastanın ameliyatının planlanması geciktirebilir, ameliyat olacak kişilerin psikolojik sağlığını bozabilir, ameliyat sonrası iyileşme sürelerini uzatabilir, erken dönemde enfeksiyona açık hale getirebilir, hastada komplikasyonlar gelişmesine sebep olabilir. Tüm bunlar ve daha fazlası hastanın sağlığına kavuşmasını geciktirmekle birlikte kalıcı hasarlar da oluşturabilir.
Kütüphanenizin en temel kaynaklarından birisi olabilecek bu kitap, ameliyat öncesi dönemden başlayarak ameliyat esnası ve ameliyat sonrası dönemle ilgili en çok merak edilen sorulara cevap niteliğindedir.
‘’Her insanın tedavi deneyimi ve bu deneyimden edindiği bilgiler kendisine özeldir!’’
Adem Genç Prehistoryadan bu yana renk, görmenin en duyusal yönünü belirleyen niteliklerden biri mahiyetinde kullanılmış ve bilim ve sanat literatürüne geçmiştir. Ucu bucağı görülmeyecek denli geniş bir kaynak oluşturmasına rağmen, görme biçimleri, görsel algı ve sanat disiplinlerine dair bugüne kadar yapılan yorumlar ve ileri sürülen hipotezlerde, sıradan bir tasvir ve süsleme materyali bağlamında değerlendirilmiştir.
Oysa bugün, özellikle modern çağ sonrası bilgi teknolojisine dayalı kültür ve sanat ürünlerinde renk, kendi paradoksal hususiyetleri ve değişimiyle karakterize edilen tarihi bir süreçte bilimsel/objektif manada yeniden ele alınıp incelenmektedir.
Rengin duyuyla doğrudan bir çizgiye sahip olduğu doğrudur. O kadar ki çağdaş sanatçılar, renk algısının ortaya koyabileceği görsel deneyimin altını çizmek istercesine, büyük tuval yüzeylerini neredeyse birbiriyle ilişkisi olmayan renk alanlarıyla kapladılar. Büyük anlatılar ve ardından, savaş sonrası Renk Alanı Resmine (Colourfield painting) dair argüman içerikli tartışmalardan sonra, rengin kavramsal, soyut ve sofistike problematikleri giderek arttı.
Kitapta, algı psikolojisi ve diğer pozitif bilimler dışında kalan sanatsal soruların bir bölümü, nitel araştırma yöntemi ile yanıtlanmıştır. Dolayısıyla burada da amaç, diğer görsel nitelik analizlerinde olduğu gibi görme ile anlama arasında kurulan görüngü bilimsel ve tasavvura dayalı diğer kavramsal ilişkileri nesnel bir zemine oturtmaktır.
Işın Çelebi Ekonomide ve işletme sürecinde özellikle sorunlu dönemlerde ve zor zamanlarda stratejik yönetim ve değişim anlayışı içinde sistematik düşünmek, etkin ve verimli bir yönetim sağlamak önemlidir.
Bu ilkeler çerçevesinde çalışmalarınızı yürütürken üç insan tipi ile karşılaşırsınız:
1. Düşünen, yeni fikirler üreten ve çalışmayı sevenler. Karınca gibi çalışan, sorumluluk sahibi insanlardır.
Bu gruptakiler er ya da geç başarılı olurlar.
2. Yapılan işten, projeden kendilerine pay çıkaranlar ve bununla övünenler.
Bu gruba dahil olanlar; hayatı kolay yaşayan, kopya çeken ve benmerkezci insanlardır.
3. La Fontaine'in “Ağustos Böceği ile Karınca” örneğinde olduğu gibi hazıra konmaya alışmış, çok laf, az iş yapan kulisçilerdir.
Bu gruptakiler; iş yapmadan, yapılan çalışmaların kendilerine ait olduğunu, ne kadar vazgeçilmez ve önemli olduklarını sık sık anlatan kişilerdir.
Ben, kitabımı birinci gruba dahil insanların görüşüne sunmak için hazırladım. Diğer gruptakiler de çalışmamdan yararlanırlarsa memnun olurum.
Işın Çelebi 50 Soruda Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri kitabını hazırlarken, 17 temel başlığı uzman arkadaşlarımla incelediğimde bu başlıkların Dünya'nın temel problemleri olduğunu ve gün geçtikçe büyüdüklerini gördüm.
Birleşmiş Milletler’in belirlediği bu 17 başlığın her biri, aynı zamanda globalleşmenin yarattığı derin problemlerdir.
Son zamanlarda yaşanan iklim olayları, karbon salınımın dönüşü olmayan düzeylere ulaşması, sıcaklık seviyesinin değişimi, küresel ısı artışı ve buzulların erimesi konuları, çözüm ve önerileri ile birlikte ele alınmıştır.
Küresel ısınma ve iklim değişiklikleri yeni hastalıklara yol açıyor.
İklim değişikliği ve küresel ısınma sorunu çözülemiyor. Tam tersine gittikçe büyüyor.
Küresel ısınma nedeniyle tarımda üretimin azalması sonucu kişi başına düşen yerel üretim miktarı ve gelir, hızla düşüyor. Bu nedenle büyük göçler, bölgesel savaşlar yaşanıyor.
Sürdürülebilir Kalkınma konusundaki düşünce ve çözüm önerilerimizi, görüşlerinize sunuyoruz.
Hayri KOZANOĞLU Teknolojik gelişmeler baş döndürücü bir hızla gündelik yaşamımızı değiştiriyor. “Akıllı telefonların” bulunmadığı bir dünyayı düşleyemiyoruz bile. Hemen her gün önümüze “yapay zeka”, “Endüstri 4.0”, “blockchain”, “paylaşım ekonomisi” gibi yeni kavramlar çıkıyor. Bazen bunları anlamakta, anlamlandırmakta zorlanıyoruz. Çoğu zaman da göz açıp kapatana kadar teknoloji ile ilgili bilgilerimizin ve becerilerimizin günün gerisinde kaldığını şaşkınlıkla fark ediyoruz. “Teknolojik Gelişmeler ve Hayatımız” çalışması, teknolojinin gerek işleyişini gerekse de ekonomik ve toplumsal sonuçlarını 50 soruda yanıtlamaya çalışıyor. Böylelikle meraklı okuyucuya insanlığın geldiği teknolojik aşamayı güncel ve canlı örneklerle aktarmayı amaçlıyor.
Handan Tanyıldızı Kökkülünk, Özlem Yıldırım, İrfan Aydın Hastalıkların teşhis ve tedavisinde tıbbi görüntüleme yöntemleri çok önemli bir yer oluşturmaktadır. Görüntüleme teknikleri, temelde insan vücudunun gözle görülemeyen kısımlarının çeşitli yöntemlerle görülebilir hâle getirilmesidir. Tanı amacıyla radyoloji ve nükleer tıp kliniklerinde röntgen, mamografi, bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans (MR), ultrasonografi (US), tek fotonlu emisyon bilgisayarlı tomografisi (SPECT) ve pozitron emisyon tomografisi (PET) olmak üzere yedi temel yöntemi vardır, fakat bunların dışında da gelişen teknolojiyle birlikte kullanıma özel çeşitli cihazlar da bulunmaktadır. Radyasyon içeren cihazları tanımak ve bilgi sahibi olmak hem hasta hem de sağlık personelleri açısından oldukça önemlidir.
Bu kitap, radyasyon ve tıbbi görüntüleme yöntemleri hakkında en çok merak edilen sorulara tüm topluma hitap edecek yalınlıkta cevaplar vererek ilgili
konu hakkında toplumsal bilinçlendirmeyi hedeflemektedir.
Jülide Karakoç, H. Deniz Genç Kuruluşundan bugüne farklı göç ve sığınma hareketleriyle şekillenen Türkiye Cumhuriyeti'nin göç politikaları özellikle Suriye'de 2011'de başlayan iç savaş nedeniyle Türkiye'ye yönelen kitlesel göç hareketleri ile çok tartışılan bir baslık hâline gelmiştir. Bir yandan Osmanlı İmparatorluğu döneminden kalma iskân politikaları ve diğer yandan yeni bölgesel ve uluslararası koşullar, kurallar ve kurumlarda yaşanan gelişmeler etrafında kabul ettiği yeni uygulamalar dâhilinde değerlendirilmesi gereken Türkiye'nin göç politikalarını anlamak bu çerçevede önemli hâle gelmiştir.
Türkiye'nin göç politikalarını kuruluşundan bu yana 50 soru çerçevesinde ele alan bu çalışma, kapsamı ve içeriği ile bu alanda çalışmaya başlayan araştırmacılar, öğrenciler ve konuya ilgi duyan okuyucular için bir başucu kaynağı olma niteliği taşımaktadır. Alanında uzman araştırmacı ve akademisyenlerin değerli katkılarıyla hazırlanan bu kitap, Türkiye'nin göç politikalarını yerel, ulusal ve uluslararası bağlam içerisinde anlamaya çalışan okuyuculara geniş bir perspektif sunmaktadır.
Ahmet Özbek Yaşam, dünyada hiçbir canlı türü için soyutlanmış değildir. Canlılar birlikte olmanın getirdiği dinamikler içerisinde, bu dinamiklere sıkı sıkıya bağlı kalarak yaşamlarını sürdürürler. Bu bağlılık her bir canlının bireysel olarak normal yaşam sürmesinde önemlidir. Biri olmaz ya da eksik ise diğeri de olmaz ya da eksik kalır. İnsan ile mikroorganizmalar arasındaki ilişki öğlesine sıkı bağlarla bağlıdır ki bu ilişkide olabilecek muhtemel aksaklıklar insan bedeni gibi son derece karmaşık fiziksel ve psikolojik yapılanmaya sahip bir organizmayı çok daha büyük ölçüde olumsuz yönde etkileyebilmektedir.
Beden ve ruh sağlığının sürekliliği, dış uyaranların olumsuz etkilerini bertaraf edebilme gücü, yaşamın verimliliği, insanın üreten bir varlık olarak ortaya koyacağı değerler bir anlamda da bu ilişkilere bağlıdır. Bedenimizde bizimle birlikte olan trilyonlarca canlı varlık ve bunların taşıdıkları muazzam bilgi kapasitesi beraberinde tarif edilemeyecek kadar çok bilinmeyeni de beraberinde getirmektedir. Bilinmeyenlerin kapıları bilinenlerle açılabilir. Bilinenleri en sade ve anlaşılabilir bir dille size sunan bu kitap, sonsuz bilgi denizinde bir damla gibi gelecek ve sizde daha fazla merak uyandıracaktır.
Zafar Iqbal Bu kitap adaletle; denge, uyum ve barışın yeniden tesis edilmesine yönelik bir toplumsal düzenin taslak planıyla ilgilidir. Tarihsel olarak bu soruyu aydınlatan iki düşünce okulu, dinî okul ve seküler okul, kitaptaki tartışmanın zeminini oluşturmaktadır. Kitapta, dinî okulun ana çerçevesi İslam tarafından çizilirken seküler okul, bu konudaki entelektüel tartışmanın yönünü belirlemede en etkili
olduğu düşünülen adaletle ilgili eski ve çağdaş seçilmiş görüşlerle temsil edilmektedir.
Yazar, Batılı ve İslâmî perspektifleri türetmek için kullanılan sezgisel yöntemleri atlayıp meselenin temeline yani bu gibi düşünce akışlarındaki siyasi, iktisadi ve sosyal organizasyon için ileri sürülen ilkelere odaklanmıştır. Bu çeşitli ilkeler eleştirel bir biçimde incelendikten sonra dinî ve seküler görüşler arasındaki bir karşılaştırma, İslâmî konumun objektif bir değerlendirmesi için zemin hazırlar. Bu değerlendirme ile yazar, adalet konusundaki rakip perspektiflerin artıları ve eksileri üzerine derinlemesine, nüfuz edici ve zaman zaman nefes kesen argümanlarının zirvesini teşkil eder.
M. Umer Chapra Adil Bir Para Sistemine Doğru, İslamî para sisteminin hedefleri, doğası ve işlevlerinin ele alındığı kapsamlı ve bütünleyici bir eserdir. Müslümanlar da dahil olmak üzere çoğu insan için, faizsiz ekonomi bir sırdır. Bu nedenle bir dizi soru sorulur. İslam'da faiz gerçekten yasaklandı mı, eğer öyleyse, bunun ardında yatan amaç nedir? Bir ekonomi faizsiz çalışabilir mi? Kaynak tahsisi, tasarruf ve sermaye oluşumunun, ekonomik istikrar ve büyüme üzerinde ne gibi etkiler vardır? Chapra, konuyla ilgili gizemleri ve bu konudaki bazı soruları kapsamlı bir ekonomik analiz yoluyla cevaplandırmaktadır. Faiz yasağının ardındaki mantığı ve tamamıyla adalet temelli bir İslam iktisadının güçlü yanlarını göstererek sorunları ortaya koymakta ve bunları çözmek için gerçekçi bir teklif vermektedir. Chapra ayrıca, ticari ve merkez bankalarının doğası ve faaliyetlerinde yapılması gereken değişiklikleri de ortaya koymaktadır. Kurulacak olan yardımcı kurumlar ve İslamî para ve bankacılık sistemini mümkün kılmak için geliştirilmesi gereken yeni para politikası araçlarını etkili bir şekilde sunmaktadır. Ancak, faizin kaldırılmasının islam'ın tek değeri olmadığını ve Müslüman ülkelerin siyasi kurumları olmadıkça ekonomilerinin dönüştürülemeyeceği ve sosyo-ekonomik adalet ile İslam'ın diğer önemli hedeflerinin tamamının gerçekleştirilemeyeceği uyarısında bulunmaktadır.
Mehmet Görgülü Adli Antropoloji ,son yıllarda önemi gittikçe artan ve gelişen bir bilim dalıdır. Başta Adli Bilimler, Hukuk ve Arkeoloji bilimleri olmak üzere çeşitli bilim dallarına önemli katkılar sağlamaktadır. Ağırlıklı olarak arkeolojik alanlarda insan, hayvan ve bitkilere ait biyolojik materyallerin, adli bilimlerde ise ceset ve iskelet kimliklendirmesinde vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Arkeolojide elde edilen biyolojik materyallerden Antik DNA, adli ve hukuk bilimlerinde ceset ve iskeletlerden genetik çalışmaları da son yıllarda oldukça gelişmiş ve Adli Antropolojinin çalışma alanları arasına girmiştir.
Hümeyra Özturan Ahlak felsefesine dair kaleme alınmış eserleri yedi temel mesele üzerinden okuma girişimi olan bu çalışma, ahlak felsefesini problematik olarak gözler önüne sermeyi amaçlamaktadır. Problemleri ana hatlarıyla anlaşılır biçimde ortaya koymayı amaçlayan giriş yazılarının peşinden, konuya ilişkin farklı filozofların can alıcı pasajları seçilmiş ve tercüme edilmiştir. Çalışmada, Antik Yunan filozoflarından Batılı Orta Çağ düşünürlerine, İslam filozoflarından
çağdaş filozoflara kadar çok farklı düşünürlerin eserlerinden seçme metinler yer aldığı için; Aristoles’in, David Hume’un, İbn Miskeveyh’in ve hatta İbn Arabi’nin aynı probleme dair yazdıklarını beraberce okuyabilme imkânı sunulmuş olmaktadır. Dönemleri değil ahlak felsefesi problemlerini esas alan ve felsefe tarihini bir bütün olarak bu problemler ışığında süzen bu kaynak, okuyucuları sadece bilgilendirmeyi değil, aynı zamanda ahlak felsefesi problemleri üzerinde düşündürmeyi hedeflemektedir.
Ömer Demir İslam iktisadının temel kurum ve meselelerinin ele alındığı kitaplardan oluşan Cep Kitapları dizisinin ikinci kitabı olan bu eserde, ahlâk konusu teorik bir derinlikten ziyade her seviyeden insanın kolaylıkla anlayacağı bir içerikte anlatılmaya çalışılmıştır. Ahlâk tüm insan topluluklarında var olan en temel konulardan biridir. Bütün ekonomik, sosyal ve kültürel sistemler bu temelin üzerine kurulur. Çünkü ahlâk, bireyin içgüdüsel isteklerini Uygun ve meşru sosyal kanallara sevk eden, toplum ile bir arada, karşılıklı dayanışma ve güven içinde yaşamayı mümkün kilon temel değer ve kurallar kümesidir. Elinizdeki eser, çok boyutlu ve çok yönlü biçimde ele alınabilecek olan ahlâkın insan hayatındaki yeri ve rolü, günümüz dünyasında insanı kuşatan en önemli ilişki ağlarının başında gelen ekonomi bağlamında ele almaktadır. Bu bakımdan eserin ilk bölümünde ahlâkın birlikte yaşam tecrübesindeki rolü, hukuk ve dinle ilişkisi, iş hayatına dair konularda ortaya çıkan farklılaşmaların gerekçeleri ele alınmakta, ikinci bölümde ise ekonomik hayatın yürütülmesinde ahlâkın rolü tartışılmakla, son olarak üçüncü bölümde de ekonominin piyasalaşması ve küreselleşmesinin ahlâk üzerindeki etkilerine değinilmektedir.
Tahsin Görgün, İhsan Fazlıoğlu, Hakan Poyraz, Cafer Sadık Yaran, Zeynep Direk, Hümeyra Özturan, Ömer Türker, Ahmet Ayhan Çitil Günlük hayattaki birçok eylemimizde ahlaki karar verme anlarıyla karşı karşıya kalırız. Böyle durumlar ahlakı insan açısından kolaylıkla anlaşılır ve konuşulabilir hale getirir. Bunun daha ötesinde yapılacak olan şey, ahlaki eylemin altında yatan anlamın ve ilkenin araştırılmasıdır. Söz konusu eylem ise ancak ahlakı, felsefi olarak soruşturan bir çabanın sonucunda ortaya çıkabilir. Ahlaki tercihlerin kaynağını oluşturan ilkeleri, iyinin doğasını, değerlerin anlamını sorgulamak ise ahlakın temeline dair yapılacak bir felsefi soruşturmayı zorunlu kılar. İLEM (İlmi Etüdler Derneği) ve İLKE İlim Kültür Eğitim Derneği bünyesindeki "İslam Ahlak Düşüncesi Projesi" içerisinde gerçekleştirilen "Ahlakın Temeli Üzerine Konuşmalar" dizisi de böyle bir amaca yönelik olarak ortaya çıktı. Bu kitapta "Ahlakın temeli nedir?" sorusuna cevap aramaya
çalışılmıştır.

Syed Nawab Haider Naqvi Ahlâkın temellerine hem seküler hem dinsel açıdan odaklanan Naqvi, kendi içsel mantık ve toplumsal zorunluluk parametreleri dâhilinde tüm ahlâki sistemlerin, diğerlerinin insan refahını maksimize etmek adına salık verdikleri şeyden kazanç sağlamaya çalıştığını göstermektir. Bu kapsamda çalışmada, laikliğin ahlâki manzaralarını ve üç büyük dinî geleneği; Yahudiliği, Hristiyanlığı ve İslam'ı incelemektedir. Tüm insani problemler gibi ekonomik sorunların da yalnızca varlığı arzulanan ahlâki vasıflar münasebetiyle adilane bir şekilde çözülebileceğini belirten Naqvi, dinî geleneğin özellikle İslâmî olanın hem bireysel ahlâk hem de kamu düzeni için uygun bir çerçeve sağladığını güçlü bir şekilde göstermektedir. İslam'ın ahlâki ideallerinin seferber edilip adil ve dinamik bir kamu politikası hâline getirilmesi durumunda özellikle adaletin sağlanması ve fakirliğin azaltılması konusunda bir iddia ortaya koyabilecektir. Bu bağlamda ise kitap, genel olarak din, ahlâk ve ekonomi arasındaki aktif bir etkileşime ve özellikle (idealize edilmiş) bir İslam iktisadına olan ihtiyacı vurgulamaktadır.
Batuhan Buğra Akartepe İnsanoğlu girişmiş olduğu ticari ilişkilerde salın aldığı ürünlerin bedelini peşin olarak ödeyebildiği gibi borçlanma yoluyla vadeli olarak da ödeyebilmekledir. Günümüzde ticari ilişkilerin çoğunluğunun borçlanma yöntemiyle yapılması ve söz konusu borçların vadesinin uzun olması, alacaklı konumundaki kişi ya da kuramların nakit sorunu yaşamasına sebep olmaktadır. Alacaklı olan taraf, nakit ihtiyacını gidermek ve borçluların ödeme güçlüğü yaşaması sebebiyle maruz kaldığı zararı en iyi şekilde bertaraf etmek için borçludan tahsil edilmesini beklememizin söz konusu alacakları satmaktadır. Kitap, güncel ve toplumun büyük kesimini ilgilendiren bir mesele olması sebebiyle yaygın hâle gelmiş bu uygulamayı İslam hukuku açısından değerlendirmektedir. Ticari boyatır peşin ödemelere dayalı olmadan çıkıp büyük oranda borçlanma sureliyle yürütülmesinin sonucu olarak ekonomilerdeki borç miktarları artış göstermiştir. Ekonomik krizlerin ve diğer faktörlerin etkisiyle borçların geri ödenmesi konusunda sıkıntılar yaşanmış ve alacaklı tarafın zararı gündeme gelmiştir. Söz konusu bu zararı ortadan kaldırmak için çeşitli yöntemlere başvurulmuştur. Bu bağlamda faaliyet gösteren kuramlardan biri de alacağın temliki uygulamalarıyla ön plana
çıkan varlık yönetim şirketleridir. Varlık yönelim şirketlerinin icra ettiği alacağın temliki uygulamalarını konu edinen bu kitabın amacı, alacağın temliki konusundan ortaya konulan İslam hukuku ilkelerinin ve hükümlerin tespit edilmesi, uygulama alanında varlık yönelim şirketi faaliyetlerinin analiz edilmesi ve nihayet mevcut uygulamanın İslam hukuku ilkelerine göre değerlendirilmesidir.
Kitapta; Hanefî mezhebinin görüşleri esas atamakla birlikte alacak satımı işlemleriyle ilgili ortaya konulan görüşlerin sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilmesi için Şafiî, Hanteli, Mâliki ve Zâhirî mezheplerine ait kaynaklar da incelenmiştir.
Yusuf Erdem Gezgin İnsanlık, tarihte ve günümüzde altını kıymetli bir maden olarak başta para ve ziynet eşyası olmak üzere farklı şekillerde kullanmıştır. Geçmişte altın, güç ve iktidarın sembolü olarak görülmüş, yoğun bir şekilde kullanılmıştır. Günümüzde de altına verilen değerde herhangi bir değişiklik olmamıştır.
İslam ise altının bu değerini olduğu gibi kabul etmiş fakat mübadelesini belli kurallara bağlamıştır.
Bu kapsamda klasik fıkıh literatüründe altın mübadelesiyle ilgili hükümler, ribâ yasağının konu edildiği sarf akdiyle açıklanmıştır. Altın Mübadele İşlemleri: İslam Hukuku Açısından Bir Değerlendirme adıyla elinizde bulunan bu kitap, günümüz tezgâhüstü piyasalarında gerçekleştirilen altın değişimlerini, klasik fıkıh doktrininde beyan edilen kurallar çerçevesinde etraflıca ele almıştır. Altının bir cevher olarak madenden çıkarıldığı andan itibaren kuyumcu vitrinine gelen süreç içerisinde gerçekleştirilen mübadelelerinin tamamının ele alındığı bu çalışma, konuyla ilgili önemli açılımlar sağlamaktadır. Çalışma, altın sektöründe gerçekleştirilen işlemlerin fıkhî hükmünü açıklamakla sınırlı kalmamış, ilgili işlemleri detaylı şekilde açıklayarak sektörün tanınmasını sağlamıştır. Bu manada kitap, teori ve pratiğin buluştuğu bir çalışma olmuştur.
Ali Oğuz Diriöz, Ali Yavuz Akın, Barbaros Güneri, Cem Tepebaşı, Ekrem Ersin Cesur, İsmet Kahraman Arslan, Nurullah Erem, Remzi Bulut Asya Pasifik ülkeleri, Batı Pasifik Okyanusu'na kıyısı bulunan veya yakınını kapsayan bölgenin genel adıdır. Bölge, ana hatlarıyla Doğu Asya, Güney Asya, Güneydoğu Asya ve Okyanusya'nın büyük kısmını içine almaktadır. Bölge ülkeleri; farklı din, kültür, etnik, ekonomik ve siyasi yapı açısından oldukça zengin kimliğe sahiptir. Asya Pasifik söylemi 1980'li yıllardan sonra ticaret, siyaset ve finans ortamlarında sürekli konuşulur hâle gelmiş ve kısa süre içinde popüler olmuştur. Asya Pasifik bölgesini oluşturan ülkelerin ekonomileri birçok farklılıkları barındırmaktadır. Bölge içinde dünya ekonomisine yön veren birçok güçlü ülke yer almaktadır. Çin, Japonya, Güney Kore, Tayvan ve Singapur gibi ülkeler büyüyen ve gelişen piyasalar olarak nitelendirilmektedir.
Asya Pasifik ülkeleri tarafından Asya Pasifik'te kurulan yeni oluşum ve iş birliği örgütleri, yeni dünya ekonomik düzeninin şekillenmesi adına büyük önem taşımaktadır. Dünyanın en büyük ticaret bloğu olarak kabul edilen Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Antlaşması, 2020 yılında imzalanmış ve 2022 yılında resmen yürürlüğe girmiştir. RCEP kapsamına giren ülkeler toplam dünya GSYİH'nin ve nüfusunun yaklaşık %30'luk kısmını oluşturmaktadır. Bölgedeki yeni oluşum ve kuruluşlar, dünya ticaret merkezinin Asya Pasifik bölgesine doğru kayma olgusu tezini güçlendirmektedir. Bölgedeki oluşumların ve iş birliği örgütlerinin en önemli özelliği, farklı makroekonomik yapıya sahip tüm ülkeleri ayırt etmeksizin kapsamış olmasıdır.
Asya Pasifik bölge ülkeleri tarafından kurulmuş özellikle ASEAN, APEC ve RCEP gibi geniş çaplı ve güçlü oluşumlar ABD ve gelişmiş Avrupa ülkeleri ekonomilerini etkilemektedir. Son zamanlarda dünyadaki bu tür değişim ve oluşumlar merakla ve kaygıyla izlenmektedir.
Ertuğrul Zengin Bu kitapta, Türkiye İslamcılığının önde gelen isimlerinden Atasoy Müftüoğlu’nun entelektüel-politik bir şahsiyet olarak düşüncelerinin oluşumu tarihsel gelişme çizgisi içerisinde incelenmiştir. 1960’ların sonunda yazı hayatına başlayan Müftüoğlu’nun kendi düşünce çizgisini oluşturma bakımından ilk büyük çıkışı 1978 yılında basılan Firak kitabıyla olmuştu. 1980’ler ve 90’lar boyunca son derece üretken biçimde görüşlerini kitap ve dergilerde Türkiye kamuoyuyla paylaşan Müftüoğlu'nun şahitliği 2000’ler sonrasında günümüze kadar aralıksız ve istikrarlı bir biçimde sürmüştür.
Türkiye'de evrenselci-devrimci İslamcı çizginin önde gelen isimlerinden olan Müftüoğlu’nun düşüncelerine dair bir tartışma olarak bu kitabı İslamcılık çalışmaları okuyucularının dikkatine sunuyoruz. Müftüoğlu çizgisi, Türkiye İslamcılığı portresinin önemli bir bileşeni olarak dikkate değer olmaya gelecekte de devam edecektir.
Fikir ve Hareket İncelemeleri dizisi ile İslamcılığın fikri birikimini yansıtan ve hemen hemen her alanda karşımıza çıkan temel isimler, dergiler, meseleler hakkında bir çerçeve ve özgün bir bakışın ortaya konulması amaçlanmaktadır. Dizide yer alacak kitaplar, İslamcılık düşüncesinin farklı alanlarında merak edilen mevzuları kapsamaktadır. Bu çerçevede, meselelerin temel bir zeminde ve giriş düzeyinde anlaşılmasına katkı sağlaması hedeflenmektedir.
Yunus Akyüz Azalan müşâreke (ortaklık), kâr-zarar prensibince çalışan ve faizsiz bankacılıkta kullanılmak üzere tasarlanmış bir finansman ürünüdür. Ortaklık temelinde kurulan bu akit, bir yandan bireylerin ve müesseselerin finansman ihtiyacını faizsiz bir şekilde karşılamalarına imkân verirken öte yandan elde atıl bulunan sermayeyi işletmeyi sağlamaktadır. Yöntem kuruluş itibarıyla müşâreke akdine benzerlik gösterirken bazı yönlerden klasik müşârekeden ayrılmaktadır.
Kendine has birtakım özellikleri bulunan azalan müşâreke yöntemi, faizsiz bankacılık için arzu edilen şey olan ortaklık anlayışının daha etkin bir şekilde kullanılmasına katkı sağlayacaktır. Çünkü faizsiz finans dünyası, işlemlerin çoğunu modern murâbaha yöntemiyle yapmayı tercih ettiği ve mudârebe-müşâreke prensibinden uzaklaştığı için çokça eleştiri almaktadır. Buradan hareketle bu çalışmanın amacı, ortaklık üzerine inşa edilen azalan müşâreke yönteminin tarihi, türleri, kullanım alanları, diğer finansman yöntemlerinden farkı, içerdiği fıkhi problemler gibi meseleleri konu çerçevesinde oluşan literatürden hareketle ele alıp sunmaktır. Çalışmanın konusu olan azalan müşârekenin bir faizsiz finansman tekniği olarak ticaret, araç gereç, konut edinimi gibi konularda faiz hassasiyeti olan bireyler için -gerekli vergi, altyapı ve kanuni düzenlemelerin hazırlanması hâlinde- faizsiz bir enstrüman olma özelliği böyle bir çalışmayı önemli kılmakta ve eserin bu alana katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Öte yandan yöntemin, günümüzde ivme kazanmış olan ve elbirliği prensibine dayalı sistem için de özellikle konut finansmanı açısından alternatif bir teknik olma özelliği taşıdığı söylenebilir.
A. Teyfur Erdoğdu, İrvin Cemil Schick, Kadir Canatan, Murat Beyazyüz, Murat Dinçer Çekin, Mustafa Tekin, Nazife Şişman, Süheyb Öğüt İLEM Toplum Çalışmaları Grubunun günümüzde algılanan beden üzerindeki tartışmaların farklı disiplinler penceresinden sonuçlarını tahlil etmek üzere tertip ettiği Bedenin Anlamı ve Sınırları başlıklı seminer dizisinin tebliğleri Senanur Avcı ve Nuriye Kayarın editörlüğünde yayına hazırlandı. Çalışma, sosyolojinin yeni ve müstakil bir alanını oluşturmasıyla bilimlerin nesnesi haline dönüş en bedenin, Irvin Cemil Schick, Kadir Canatan, Mustafa Tekin, Murat Çekin, Murat Beyazyüz, Nazife Şişman, Süheyb Öğüt, Teyfur Erdoğdu gibi önemli ilim adamlarının gözüyle ilahi anlayıştan uzaklaşarak seküler bir "beden”e doğru sürükleniş hikâyesinden kesitler sunuyor. Eser, sadece bireyin varoluş ve mahremiyet alanı olmaktan çıkmış "beden'in değişen anlamı ve sınırları üzerine düşünmeye davet ediyor.
Adem Sağır, Alev Erkilet, Köksal Alver, Lütfi Sunar, Özgür Arun, Seran Demiral, Uğur Zeynep Güven Beğeniler günümüz insanı için sosyal yaşamın merkezi bir konusuna dönüşmüştür. Müzikten yemeğe, giyimden tatile, konuşma biçiminden mekâna kadar beğenilerle ilgili meseleler gittikçe daha fazla öne çıkıyor. Dolayısıyla bireysel ile sosyalin kesişiminde yer alan beğeniler toplumsal değişimi anlamak bakımından her zamankinden daha fazla değer içeriyor. Elinizdeki kitap İLEM İhtisas Toplum Çalışma Grubu’nun 2016 Bahar döneminde gerçekleştirdiği seminer dizisinden derlenen altı yazıdan oluşuyor. Yazılar ağırlıklı olarak gündelik hayatta yaşanan toplumsal değişimi beğeniler üzerinden tartışıyor. Ülkemizde yeni yeni gündeme gelen beğeni sosyolojisi alanına temel bir katkı olacak bu eserin yeni tartışmaların zemini olması amaçlanmaktadır.
Çağrı Erhan ABD, Türkiye’nin müttefiki. Bazılarına göre iki ülke arasında stratejik ittifak ilişkisi bulunuyor. Bunu stratejik ortaklık olarak adlandıranlar da var. Her ne hikmetse, Türkiye yakın tarihte en derin dış politika ve güvenlik sorunlarını bu stratejik müttefikiyle yaşamış. Bu sorunların çoğunu biliyoruz. Bazıları ise tarihin tozlu raflarında kalmış. Haşhaş Sorunu Türk-Amerikan ilişkilerinde bir döneme damgasını vurmuş ama sonradan unutulmuş konulardan biri. Beyaz Savaş, ABD’nin iç siyasi hesaplarının Türkiye ile ilişkileri nasıl zehirlediğini bütün yönleriyle gözler önüne seriyor. Anadolu’da binlerce yıldır tarımı yapılan haşhaşın Türkiye ile ABD arasında neden ve nasıl bir kriz konusuna dönüştüğünü okurken, Osmanlı’nın son yüzyılından, Atatürk döneminden ve 1970li yıllardan kesitlerle karşılaşacaksınız. ABD’nin Türkiye’ye yaklaşımında geçmişten bugüne pek de değişen bir şey olmadığını gördüğünüzde ise şaşıracaksınız.
Ahmethan Ural Doruk, Aylin Armağan, Başak Yıldırım, Buse Erol, Engin Enver Cebeci, Engin Murathan Görhan, Gizem Mertoğlu, Görkem Gürol, Gözde Yılmaz, Kağan Beşoğul, Kürşat Yoğurtçu, Mert Çelik, Samed Dursun Güler, Selin Alkan, Şaziye Nur Kargınlı İnsanlık; 2019 yılı mart ayında Çin'de ortaya çıkan, sonrasında küresel boyutta bir krize dönüşen, hayatın farklı alanlarında köklü değişim ve gelişmelere sebep olan yeni tip koronavirüs (COVID-19) pandemisi ile başa çıkmak durumunda kaldı. Pandeminin yayılma hızı ve etkisi düşünüldüğünde farklı şehir ve ülkelerden milyonlarca gence ev sahipliği yapan üniversiteler de bu değişimi derinden hisseden kurumlar oldu.
Türkiye özelinde hızlı bir şekilde uzaktan eğitim süreçlerine uyum sağlamaya çalışan devlet ve vakıf üniversiteleri, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) koordinasyonunda kayıt süreçleri, ders işleniş biçimleri ve en önemlisi de ders değerlendirmeleri konusunda farklı yöntemleri uygulamaya koydular.
Mevcut koşulların dikkate alınması sonrası ödev ve proje odaklı ders değerlendirmeleri öğrencilerin analitik düşünmelerini ve araştırmalarını teşvik etmekle birlikte uzun vadede karşılaşılacak değişimin habercisi oldu.
Bütün üniversiteler gibi pandemi sürecinin etkilerini deneyimleyen Altınbaş Üniversitesi, sosyal bilimler alanında öğrenim gören lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin ödev ve projelerinin bir kitap çalışmasında toplanması ve yayımlanması fikrini hayata geçirmede öncü kurumlardan biri olmayı amaçlamaktadır. Hukuk Fakültesi, İşletme Fakültesi ve Lisansüstü Eğitim Enstitüsü öğrencilerinin farklı dersler için hazırladıkları ve değerlendirme sonrası yayımlanmaya hak kazanan araştırma, inceleme, karar ve kitap analizlerini içeren “Bilime Genç Bakış” adlı bu kitap, pandemi sürecinin bir ürünü olarak okuyuculara ulaşmayı hedeflemektedir.
Serdar Özalp Bünyesinde birçok işlem ve uygulamayı barındıran borsa, İslam iktisadı çalışmaları için önemlidir.
Nitekim bünyesinde pay, borçlanma araçları, vadeli işlem ve opsiyon, kıymetli madenler ve kıymetli taşlar piyasaları ile bu piyasalara ait birçok ürün ve sözleşmeyi barındırması bakımından borsa; İslam iktisadı çalışmaları için konu bakımından zengin bir yapıya sahiptir. Borsada uygulanan işlemler, hukukî bir zemine dayanmakla birlikte, bu işlemlerin uygulanışı, birçok fıkhî konuyu ve problemi beraberinde getirmektedir. Bu işlemlerden birisi olan açığa satış işlemi için de aynı durum söz konusudur. Çünkü açığa satış işlemi birçok fıkhî konuyu bünyesinde barındırmaktadır. Bu sebeple çalışmanın amacı, borsada yapılan açığa satış işleminin teknik uygulanışını ortaya koymak
ve fıkhî değerlendirmesini yapmaktır.
Kitap, açığa satış işleminin bir finansal ürün olarak fıkhî açıdan tahlile muhtaç yönlerine eğilmektedir. Bu bakımdan konuyu; araştırmanın konusu, amacı, önemi, yöntemi ve kaynaklarını içeren giriş kısmıyla birlikte üç bölümde incelemektedir. Birinci bölümde açığa satış işleminde karşılaşılabilecek çeşitli kavramlara yer verilmiş ve yine işlemin fıkhî olarak değerlendirilmesinde ortaya çıkan konulara kısaca temas edilmiştir. Araştırmanın ikinci bölümünde, açığa satış işlemi için yapılan tanımlar sınıflandırılarak ele alınmış ve ardından işlemin ayrıntılı uygulanışına, çeşitlerine ve piyasaya İktisadî açıdan etkilerine değinilmiştir. Üçüncü bölümde ise fıkhî açıdan tespit edilen dört konu üzerinden
işlemin İslam hukuku açısından değerlendirilmesine yer verilmiştir.
Kitap, özellikle konunun fıkhî boyutunu ele alan Türkçe bir çalışmanın olmaması göz önüne alındığında Türkçe literatüre önemli bir katkı oluşturmaktadır.
Aynur Singin Cumhuriyet ideolojisinin parçalı tarih anlayışı birçok problem ve paradoks taşıyor. 1930’lu yıllarda inşa edilmeye çalışılan Türk Tarih Tezi, Güneş Dil Teorisi ve aynı dönemde yazdırılan Tarih ders kitapları da öyle. Türkçe Kuran, Türkçe ibadet, Türk müslümanlığı, Türkçe ezan gibi... Esas problem öbekleri bir taraftan İslam paranteze alınıp baskılanırken eşzamanlı olarak yeni eğitim, kültür, tarih anlayışlarının İslamiyetle, “Türk’le irtibatlı olarak İslam tarih ve kültürüyle alt düzeyde ve “biçimsizleştirilerek” ilişkilendirilmesinde ortaya çıkıyor. Elbette dinin modern-laik-milliyetçi yorumlarıyla... Türk Tarih Tezi hazırlıkları sırasında İslam düşüncesi unsurlarının devreye sokulması ve bu alanda muhtevaları ve siyasetleri itibariyle önemsenmesi gereken metinlerin ehliyetli kişilere yazdırılması da bu politikaların ve ideolojik arayışların bir parçası. Onun için imkanlı tarafları olduğu kadar, belki daha fazla problemli ve paradoksal yönleri var. Bu çalışmada çoğu bilinmeyen veya bu çerçevede ele alınmayan metinlerden yola çıkarak mesele tetkik ve tahlil ediliyor.

Yusuf Dinç Büyüme kapitalist model içerisinde hayatın her alanında karşımıza çıkan en temel olgudur. Çünkü arz üzerine kurulu model sürdürülebilirliğini büyümeye endekslemiştir. Sistemin kapitalist kodlarını yaymak ve yaşatmak için toplumlar da büyüme motivasyonu ile üstelik dönemine göre rasyonel veya irrasyonel kodlarla örgütlenir. Fakat kitlelerin ve toplumların peşinden sürüklendikleri bu ideal, ucuz bir kurgu ve yanılsamadır. Çünkü kapitalizm, esirgeme modelidir. Büyüme ancak ve sadece kapitalistin büyümesidir ve nimetleri diğerlerinden esirgenir. Fayda risalesi, fayda teorisini İslam iktisadı perspektifinden somut
(maddi) ve soyut (manevi) yönleriyle yeniden ele almaktadır. Yazar; üretim-tüketim bölünmezliği temelinde, kapitalizmin üretilen gelirin bölüşümü problemine gayret ilkesiyle çözüm teklif etmektedir. Eser, Hâce Yûsuf b. Eyyûb el-Hemedânfnin Rötbetü'l Hayat teorisi üzerine yerleştirdiği tahayyül ite kapitalizmin göz ardı ettiği fayda boyutlarının iktisadi yapısını matematik ilişkileriyle açıklamaktadır. Eserde fayda teorisini besleyen
felsefi arka plan tartışılırken, fıtratın ortak kümesinin detayları incelenmiştir. Aynı zamanda finansal aracılık paradigması sorgulanırken İslam iktisat kurumlarının kolektif rolü üzerine tespitlere yer verilmiştir.
Yunus Kutval, Özgür Kanbir İslam iktisadının temel kurum ve meselelerinin ele alındığı kitaplardan oluşan Cep Kitapları dizisinin yedinci kitabı olan bu eserde, çevre ve ekoloji konusu teorik bir derinlikten ziyade her seviyeden insanın kolaylıkla anlayacağı bir içerikte anlatılmaya çalışılmıştır. Günümüzde kapitalizm, büyük ölçüde ahlaki değerlerden soyutlanmıştır. Bunun zararlarını insanlık, küresel ısınma ve çevre felaketleri olarak görmektedir. İslam dininin esasları çerçevesinde şekillenen İslam iktisadı ise insanı ve tabiatı sömürme temelli bu yozlaşmış üretim ilişkilerine alternatif olarak yükselmektedir. İslam dinine göre Allah'ın yeryüzündeki halifesi insandır. İslâmî prensipler çerçevesinde şekillenen İslam iktisadının tanımladığı insan modeline göre tabiat, yaratıcının bir emaneti olarak görülmeli, canlı-cansız tüm varlığa saygı duyulmalı ve üretim-tüketim odaklı değil de etik değerler taşıyan iktisadi faaliyetler yürütülmelidir. Kitap bu anlamda ekoloji ve çevre konusuna İslam iktisadı perspektifi ile yaklaşmakta ve konuya dair çözüm önerileri sunmaktadır.