İktisadi Gelişme ve Uluslararası İktisat \ 5-5
Ahmet Melih Eyitmiş, Ayşegül Uçkun Özkan, Bilal Akkaynak, Burak Keskin, Duygu Yıldız Karakoç, Erdem Selman Develi, Gülay Demir, Hasan Dündar, Havva Nur Tatlı, Müge Manga, Naci Büyükdağ, Orhan Cengiz, Rahim Arslan, Salih Aka, Serpil Keser, Sırrı Uyanık, Turgut Karabulut Tüm dünyada enerji ihtiyacı, her geçen gün artış göstermektedir. Buna bağlı olarak da enerji çeşitliliği ve sürdürülebilirliği büyük önem arz etmektedir. Kömür başta olmak üzere geçmişten günümüze kadar en çok kullanılan yenilenebilir olmayan enerji kaynaklarının çevreyi kirletici olması ve sürdürülebilir olmamasından dolayı farklı enerji kaynaklarına yönelme, zorunlu hâle gelmiştir. Temiz enerjiye geçişte tüm dünyaya yol göstermek üzere 2015 yılında düzenlenmiş ve 22 Nisan 2016 tarihinde imzalanmış olan iklim değişikliği konusundaki ilk çok uluslu Paris İklim Anlaşması da ülkeleri; yenilenebilir, temiz ve sürdürülebilir enerji kaynaklarına yönelmeyi zorunlu hâle getirmiştir. Yenilenebilir enerji kaynakları ile ilgili birçok çalışma yapılmış olsa da hâlen bilinmeyen ve farklı bakış açılarıyla konunun değerlendirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır ve bu anlamda ekonomi, yönetim, tarih, politika ve çevresel açılardan değerlendirilmesi özel önem arz etmektedir. Bu kitap da bu farklı bakış açılarıyla yenilenebilir enerjiyi mercek altına almaktadır. Kitabın, sadece akademik alanda çalışma yapacak olan araştırmacılar için değil aynı zamanda yenilenebilir enerjiye ilgi duyan tüm okuyucuların yararlanmasına sunulmuştur.
Ayşe Nur Albayrak, Cemali Sarı, Çiğdem Varol, Fahriye Yavaşoğlu, Fatih Altuğ, Fulya Sınacı Özfındık, İbrahim Tuğrul Çınar, İlhan Korkmaz, İlhan Tekeli, K. Mert Çubukçu, M. Tahsin Şahin, Mustafa Ertürk, Mutlu Yılmaz, N. Aydan Sat, Onur Sungur, Sedef Akgüngör, Selen Işık Maden, Suat Tuysuz, Tanyel Özelçi Eceral, Tüzin Baycan, Umut Erdem, Yaprak Gülcan, Yeşim Kuştepeli “Yerel ve bölgesel kalkınma, sosyo-mekânsal bir süreçtir. Kanımca, yerel ve bölgesel kalkınma dediğimizde, bir coğrafik alanda bulunan ilişki içindeki bireylerin, oluşturdukları bir topluluğun (komünitenin) bir zaman aralığındaki toplam performansından söz ediyoruz. Bu performansı ekonomistler gayrisafi yurt içi hasıla diye ölçüyorlar. Tabii bu çok sınırlı bir ölçüm. Performansın iki önemli yönünü dışta bırakıyor. Bir yandan performansın, bir yer duygusu ve komünite oluşturma duygusu gibi olumlu öznel ögeleri, diğer yandan çevreye verdiği zararlar gibi olumsuz ögeleri hesap dışı bırakılıyor.
Bu performansı; ele alınan yerellik ya da bölge içinde, ilişki içinde yaşayarak bir komünite oluşturan bireyler, içinde bulundukları çevre ile etkileşerek ortaya koymaktadırlar. Tabii, elde edilen sonuçlar zamana ve mekâna göre değişiklik gösterecektir. Zamana göreliliğini, ele alınan yöredeki komünitenin kültürel yolculuktaki yeri; mekâna göre göreliğini de yeryüzündeki konumu belirleyecektir. Bu nedenle, bir yerelliğin ya da bölgenin kalkınma sorunsalı sürekli yeniden tanımlanmaktadır.”
İLHAN TEKELİ
Ahmet Esen, Ayşe Yıldız Özsalmanlı, Aytaç Pekmezci, Aytekin Fırat, Betül Üner Yılmaz, Çağatay Mirgen, Çağdaş Gönen, Çağrı İzci, Cansu Tosun Gavcar, Dilek Keser, Doğan Bıçkı, Erdoğan Gavcar, Erhan Atay, Erhan Atay, Fatma Kömürcüoğlu Soytürk, Hilmi Etci, Hüseyin Mustafa Metin, Kurtuluş Bozkurt, Mehmet Marangoz, Nur Çelik İlal, Nursen Vatansever Deviren, Ömür Kaygısız, Ozan Bahar, Reyhan Arslan Ayazlar, Şeyda Kıvrak, Soner Uysal, Tarık Duran, Vasfiye Hazal Özyurt, Vesile Hatun Akansel, Yener Şişman, Yılmaz Çalışkan, Yunus Emre Kahraman, Yusuf Tepeli Yeşil ekonomi, günümüzde değişen dünya dinamikleri ve çevresel tehditlere karşı farkındalığın artmasıyla birlikte giderek daha fazla önem kazanmaya başlamıştır. AB; iklim değişikliği ile mücadele etmek ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak amacıyla 2019 yılında Avrupa Yeşil Mutabakatı'nı ilan ederek yeşil ekonomiye geçmiştir. Bu mutabakat; temiz bir çevre için sıfır kirlilik hedefi, ekosistemlerin ve biyoçeşitliliğin korunması ve iyileştirilmesi, tarladan sofraya gıda sistemi, sürdürülebilir beslenme, döngüsel ekonomi, inşaat sektöründe net sıfır dönemine geçiş, yeşil finans, temiz ve güvenli enerji temini, yeşil işler, sürdürülebilir ulaşım, akıllı şehirler, karbon vergisi gibi konuları içeren daha adil ve daha rekabetçi bir dönüşüm bağlamında yeşil ekonomiye geçişi hedeflemektedir.
Yeşil ekonomi ile ilgili kitaplar nadir sayıda olduğu için alanında uzman araştırmacıların katkılarıyla hazırlanan ve hakem sürecinden geçirilen bölümlerden oluşan kitabımızın sürdürülebilir kalkınma literatürüne önemli katkılar sağlamasını ümit etmekteyiz. Yeşil ekonomiyi birçok boyutuyla ele alıp analiz eden bu çalışmanın akademisyenler, lisans ve lisansüstü öğrenim gören öğrenciler başta olmak üzere hükûmet yetkilileri, özel sektör kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve sürdürülebilir kalkınma konusu ile ilgilenen herkese katkı sağlayacak bir kaynak olması dileğiyle.
Filiz Yılmaz Sürdürülebilir gelişme, genel kabul görmüş kalkınma olgusuna yeni bir boyut niteliği kazandırarak yeşil ekonomi modelini ortaya çıkarmıştır. Yeşil ekonomi, doğa ile uyumlu ekonomik yapıyı içeren bir modeli ifade etmektedir. Yeşil ekonomik model, yeşil işler adı verilen yeni istihdam alanlarının da ortaya çıkacağını göstermektedir.
Eserde; sürdürülebilir gelişme ve yeşil ekonomi çerçevesinde kuruluşların uygulamaya koydukları çevre dostu politikalarla, ekonomiye ve çevreye yaptıkları katkılarla en önemli aktör hâline gelmeye başlayan yeşil iş kavramı çok boyutlu olarak irdelenmektir.
Bu bağlamda birinci bölümde, geleneksel kalkınma anlayışından sürdürülebilir gelişme yaklaşımına geçiş süreci ve iklim değişikliğinin ekonomik sonucu olarak kabul edilen yeşil ekonomi kavramı detaylı olarak incelenmiştir. İkinci bölümde, yeşil ekonomik dönüşümle birlikte ortaya çıkan yeşil iş kavramının tanımsal çerçevesi, özellikleri, nasıl geliştiği ve hangi sektörlerde yer aldığı anlatılmış, üçüncü bölümde ise Türkiye'de sürdürülebilir gelişme ve yeşil ekonomi sürecinde ortaya çıkan yeşil işler ve yeşil iş politikaları değerlendirilmiştir.
Eserin lisans ve lisansüstü derslerde öğrencilere fayda sağlaması hedeflenmekle birlikte bu alana ilgi duyanlara da yol gösterici olacağı düşünülmektedir.
Mehmet Sedat Uğur İktisat biliminin kurucusu olarak kabul edilen Adam Smith, Ulusların Zenginliği adlı eserinde, “üyelerinin büyük kısmının yoksulluk ve sefalet içerisinde olduğu bir topluluk gelişip mutlu olamaz.” der. İktisat biliminde ciddi tartışmalara neden olmuş bir kavram olarak yoksulluk, oldukça eskiye dayanır ve aslında insanlık tarihini, bireylerin sürekli olarak yoksullukla mücadele tarihi olarak görmek de mümkündür. Tarihin bazı dönemlerinde ucuz işgücü, diğer bazı dönemlerinde ise bazen yardıma muhtaç, bazen de uzak durulması gereken kimseler olarak görülen yoksullar, yoksulluk ölçümlerinde de genellikle gelire dayalı bir sınıra göre yoksul olarak kabul edilir. Ancak özellikle son yıllarda gelire dayalı tek boyutlu böyle bir anlayışın ötesine gitme zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Çünkü sadece parasal unsurlara indirgenen bir yoksulluk anlayışı, bireylerin yaşayışlarının anlaşılmasında yetersiz kalır. İnsanın yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan barınma, eğitim, sağlık, güvenlik gibi yoksulluğun diğer önemli boyutlarını da dikkate alan bir anlayış ile bireylerin gerçek anlamda yoksulluklarını ifade etmek ancak mümkün olabilir. Sonuçta insanların yaşadıkları maddi veya manevi temel tüm yoksunluklar yalnızca tek bir unsura dayanmaz, bunun dışında farklı boyutlardan da etkilenir. Bu yüzden de yoksulluk çok boyutlu bir kavramdır.
Abdulkadir Şenkal Yoksulluk, çağımızın en önemli ekonomik ve sosyal sorunlarından biri olarak varlığını sürdürmekte ve küresel bir boyut almaktadır. Dünya Bankası verilerine göre günde 1,90 dolar gelirle yaşayan yaklaşık 1 milyar insan vardır. Son yirmi yılda yoksullukla mücadelede önemli adımlar atılmış ve başarı elde edilmiştir. Ancak bu başarının büyük kısmı Çin ve Hindistan'ın ekonomik alanda elde ettiği başarılardan kaynaklanmaktadır. Bu iki ülke hariç tutulduğunda aslında yoksulluk artmaktadır.
Küresel bir boyuta ulaşan yoksulluk, ekonomik kaynak yetersizliğinden ziyade bölüşüm ve politik süreçlerden etkilenmektedir. Diğer bir değişle yoksulluk tamamen politik ve ideolojik tercih meselesidir. Dünyadaki mal ve hizmet üretimi tüm insanların ihtiyaçlarını sağlayacak düzeydedir. Politik ekonomi, gıda ya da kaynak eksikliğinden ziyade bölüşümü etkileyen mekanizmalar üzerinde durur. Ancak küresel ekonomik sistemin adil olmayan işleyişi yoksulluğu arttırmaktadır. Dolayısıyla politik ekonominin yeniden yapılandırılmasına ve yeni bir anlayışa ihtiyaç vardır.
Yunus Budak Yoksulluk bir sonuçtur ve aynı zamanda birçok sorunun nedenidir. Bu sonucun meydana getirdiği birçok sorunsal alan vardır. Özelliklede insan yaşamını doğrudan etkileyen ve hayat kalitesini düşüren sosyal ayraçlar, bu sonucun etkileri altındadır. Bu anlamda meselenin kaynağına inilerek birçok toplumsal huzursuzluk bertaraf edilebileceği gibi toplum için yeni refahların oluşması sağlanabilecektir. Aksi durumda yoksulluk gibi kısır bir döngünün toplumun tüm tabakalarında meydana gelmesi sorunları daha da derinleştirecektir. Bu nedenle toplumların sosyal refahlarını arttıracak bir sisteme ihtiyaçları yadsınamaz bir gerçekliktir.
Kamu nakdî yardımları, yoksulluk, sosyal dışlanma, yaşam tatmini gibi kavramlar sosyal hayatta önemli bir yer tutmakla beraber, literatürde ayrı ayrı çalışılmış konulardır. Ancak bu konuların bir bütün olarak birbirlerini etkileyen boyutları söz konusudur. Bu kitabımızda kamu tarafından yapılan nakdî yardımların yoksulluğu etkileme durumu öncelikle ele alınmakla beraber, yoksulluğun bireylerin sosyal yaşamlarına ne gibi kısıtlar getirdiği ve bu sosyal yaşamda hangi ötelenmelere sebep olabileceği ortaya konulmak istenmiştir. Aynı zamanda bireylerin yaşam kalitelerinde nasıl farklılıkların oluştuğunu anlamamıza yardımcı olabilmektedir. Tüm bunların ışığında kamunun muhtaç olarak belirlediği bireyler üzerinden nakdî yardımların yapıldığı hedef kitlenin çıkış noktamız olduğu, daha sonra yoksulluk, sosyal dışlanma ve yaşam tatmini denklemi üzerinden nasıl bir sonuç ortaya koyduğunu anlamaya çalışmamız bu çalışmanın amacını oluşturmaktadır.