İktisadi Gelişme ve Uluslararası İktisat \ 3-5
Ahmet Oğuz Akgüneş, Bahadır Fatih Yıldırım, Bilgehan Tekin, Ebru Demirci, Eyyüp Ensari Şahin, İbrahim Erem Şahin, M. Kemalettin Çonkar, Mehmet Bükey, Muhammet Fatih Canbaz, Nevzat Tetik, Nurullah Altıntaş, Oktay Özkan, Onur Seyranlıoğlu, Recep Çakar, Soner Akkoç, Tahsin Galip Tekin, Tolga Türkölmez, Yavuz Türkan İnsanlık tarihinin belki de en hızlı dönüşümlerinin yaşandığı günümüzde karşı karşıya kaldığımız sorunlar; halihazırdaki kazanımların korunması ile kapsayıcı ve sürdürülebilir büyüme ve kalkınma sürecinin sağlanması için yeni normal, sistem ve düzen arayışlarını tetiklemektedir. Sosyoekonomik ve politik alanlar başta olmak üzere hemen her sahada gerçekleşen bu arayışlar; eskinin yeniden anlaşılması, yeninin tekraren keşfi ve eski-yeni arasındaki etkileşimin incelenmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. İktisadi açıdan; bu arayışların sonucu olarak yeni ekonomik sistem tartışmaları hareketlenmekte, eski sistemlerin yerini neyin alacağı, yeni düzenin nasıl işleyeceği ve bu yeni normalde bilinen iktisadi aktörlerin rollerinin nasıl tanımlanacağı sorunsalları -objektif ve normatif olarak- sorgulanmaktadır. Bu kapsamda sergilenen gayretlerden biri de sahip olduğu birikim, özgünlük ve tutarlılık bakımından en zengin olan İslami İktisat ve Finans kapsamında yapılan çalışmalardır ve dünya genelinde bu çalışmaların etkisi/yankısı her geçen gün daha da artmakta ve genişlemektedir.
Bu etkiye/yankıya destek olmak maksadıyla kör hakem süreci işletilerek girişilen bu kitap, iktisadi düşünce ve sistemler açısından turnusol kâğıdı fonksiyonu gören faiz konusu incelenerek başlamaktadır. Faiz konusunun ardından sırasıyla zekât, devlet, dayanışma kurumları ve katılım bankaları konularındaki bölümler yer almaktadır. İslami Finans kapsamında; finansman modelleri, blokzincir teknolojisi, davranışsal finans ve yatırım vekaleti konuları incelenmekte ve devamında ekonomi-finans ilişkisine dair uygulamalı çalışmalara yer verilmektedir. Böylece genelde insanlığın özelde de Türkiye'nin içinde bulunduğu sistematik darboğaz ve açmazlardan kurtulma çabasına ve İslami İktisat ve Finans kapsamında eskinin anlaşılması, yeninin keşfi ve eski-yeni etkileşiminin irdelenmesi amaçlarına katkıda bulunulmaya çalışılmıştır.
Salih Ülev Bu kitap, genelde İslami mikrofinans uygulamalarını, özelde ise Türkiye'deki ilk İslami mikrofinans girişimlerinden biri olan İKSAR Derneğini konu edinmektedir. Kitapta farklı ülkelerdeki İslami mikrofinans sektörünün yapısı ve bu ülkelerdeki örnek İslami mikrofinans kuruluşları incelenmiştir.
Türkiye'de ise 2018 yılında faaliyetlerine başlayan İKSAR Derneğinin Karz-ı Hasen Programı araştırmaya tabi tutulmuştur. İKSAR'ın araştırma konusu edinilmesi, daha sonra İKSAR'ı takip ederek İslami mikrofinans hizmeti sunacak kuruluşlar için yol gösterici olacaktır. Ayrıca İKSAR'ın kitaba konu edinilmesinin bir sebebi de Türkiye'de katılım bankaları üzerinden değerlendirilen bir İslami finans sistemi içerisinde, yeni bir İslami finans kuruluş türünün ortaya çıkmasına ve gelişmesine zemin hazırlama ihtimalidir. İKSAR'ın faaliyetlerinin başarısı/başarısızlığı, bu başarının/başarısızlığın arkasında yatan sebeplerin ne olduğunu ortaya koymanın, ileride kurulacak İslami mikrofinans kuruluşları için yapılan doğruların tekrarlanması, yapılan yanlışların yapılmaması adına bir rehber niteliğinde olacağı düşünülmektedir.
Kitapta, İKSAR'dan karz-ı hasen alan 41 kişinin karz başvurusundan karzın geri ödenmesine kadar olan süreci, baştan sona kadar incelenmiştir. Karz alanların aldıkları karzı nasıl kullandıkları, karzın hayatlarında ne tür etkisi olduğu, karz ile giriştikleri işte başarılı olup olmadıkları, süreç içerisinde ne tür zorluklar yaşadıkları, geri ödeme performanslarının nasıl olduğu nitel ve nicel araştırma yöntemleri kullanılarak incelenmiştir. Yazarın bütün karz süreçlerinin içerisinde bulunarak yaptığı saha araştırmasının neticeleri, her bir müstakrizin de farklı hayat tecrübelerini yansıtmaktadır.
Hilmi Tunahan Akkuş Yatırım fonları; çok sayıda yatırımcının kaynaklarının bir araya getirilerek büyük bir fon havuzu oluşturulmasını ve bu sayede hem daha kolay finansal çeşitlendirme hem de düşük maliyet avantajı sağlayarak avantajlı yatırım imkânı sunan, sermaye piyasalarının önemli araçlarındandır. İslami yatırım fonları ise; fon yatırımlarını İslami ilkelere göre yapmak isteyen veya İslami yatırım fonlarının sunduğu farklı özellikleri tercih edenlerin yatırım yaptığı benzer bir yatırım alternatifidir. Bir yatırım aracı olarak konvansiyonel yatırım fonları aynı zamanda da İslami yatırım fonları, bazı dezavantajları yanında önemli yatırım avantajlarına sahip bulunmaktadır. Çeşitlendirme imkânı sunması, farklı türlerde yatırım fonları bulunması, günlük likidite sağlaması, profesyonel yönetim, kısıtlı miktarda para ile yatırım imkânı, işlem kolaylığı, devlet gözetimi, karşılaştırma kolaylığı, şeffaflık gibi unsurlar yatırım fonlarının sunduğu avantajlardandır.
Kitabın giriş kısmını takiben birinci bölümünde, yatırım fonlarına ilişkin kavramsal çerçeve; ikinci bölümünde, yatırım fonlarının yönetim ilkeleri ve yatırım fonlarına ilişkin esaslar hakkında açıklamalar yer almaktadır. Üçüncü bölümde, İslami finansın temel ilkeleri ve İslami finansta şeriat denetimi; dördüncü bölümde, portföy performans ölçümüne ilişkin yasal mevzuat ve yatırım fonlarının performansının ölçülmesinde kullanılan yöntemler açıklanmaktadır. Kitabın beşinci bölümünde, Türkiye’deki İslami (katılım) ve konvansiyonel yatırım fonlarının karşılaştırmalı performansları araştırılmaktadır. Kitabın sonuç bölümünde ise araştırmanın genel değerlendirmesi yapılmakta, ayrıca gelecek çalışmalar için önerilerde bulunulmaktadır.

Burcu Doğan, Elif Alp, Ferhat Apaydın, Havanur Ergün Tatar, Mehmet Özyiğit, Mehmet Songur, Meltem Duğru, Mustafa Emir Yücel, Müge Manga, Nadide Yiğiteli, Özge Alev Sönmez Çalış, Ramazan Arslan, Semih Çetin, Serdar Erdoğan, Seyit Ordu, Yusuf Muratoğlu İstihdam ve işgücü piyasası ardında birçok dinamik ve tarihsel unsur barındıran, emek açısından gelirin temel olarak yaratıldığı ve bölüşüldüğü alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu minvalde yarattığı sonuç ve etkileşimler bakımından da iktisadi bir olgu olarak sosyolojik, politik, psikolojik, demografik dönüşümler yaratmaktadır. Ancak hâkim iktisat ekolü ekonomileri tam istihdamda faaliyet gösterdiklerini varsaymakta ve işgücü piyasalarına müdahaleyi ret etmektedir. Bu teorik arka plana yaslanarak politika yapıcılar toplumun geniş kesimlerinin faydalanacağı istihdam politikalarını göz ardı edebilmektedir. Bunun sonucunda ise istihdamın ve üretimin başat faktörü olan emeğin bölüşümden aldığı pay eşitliksiz olmaktadır. Peki, istihdam ve işgücü piyasasının bireysel, toplumsal, tarihsel ve günümüzdeki dinamikleri nelerdir? Nasıl evrimleşmiştir? Ekonomilerde yarattığı sonuçlar nedir? Bu sorulara cevap vermek için istihdam/işsizlik kavramının koşullarını, belirleyicilerini ve sonuçlarını ortaya koymaya ihtiyacımız vardır. Bu kitabın istihdam ve işgücü piyasasını hem ekonomi politiğin teorik çerçevesinde hem de ampirik uygulamalarla çok boyutlu olarak ortaya koymaktır.
Ergül Han, Ayten Ayşen Kaya Esas olarak İkinci Dünya Savaşı sonrası tüm insanlığın ekonomik, sosyal, kültürel ve hatta siyasal gündemine oturan azgelişmişlik ve kalkınma sorunu, doğal olarak bir kalkınma yazınının doğmasına ve zaman içinde giderek çok hızlı biçimde gelişmesine yol açmıştır.
Bu kitap, kalkınma ekonomisi ile ilgili geleneksel ve çağdaş teorik yaklaşımları ve uygulamada izlenmesi söz konusu olabilen politikaları kapsamaktadır. Bu bağlamda kitapta, kalkınma ve azgelişmişlikle ilgili tanımsal ve ölçümsel konular; azgelişmişlik teorileri; sermaye birikimi ve teknoloji sorunları; kalkınmanın finansmanı; nüfus, beşerî sermaye ve istihdam sorunları; kalkınma ve dış ticaret; kaynak dağılımı sorunu; kalkınma ve sanayileşme stratejileri ve son olarak sürdürülebilir kalkınma konuları ele alınmıştır. Kitabımızın, öğrencilerimizin yanında konuya ilişkin temel bilgiler edinmek isteyenlere de yararlı olacağı kanısındayız.
Merter Mert Bu çalışmada, gerek kalkınma ve büyüme iktisadına gerekse modern kalkınma teorisinin yapıtaşı olan iktisadi tasarıma ilişkin olarak temel bilgilerin açıklanması hedeflenmiştir. Çalışmada yer alan kimi bilgilerin, Yeni Kalkınma'nın daha iyi anlaşılmasına imkân verecek bir çerçeve çizmesi bakımından önemli olduğu düşünülmektedir. Ayrıca, bir kavram olarak iktisadın içeriğine ilişkin bir takım önemli görülen bilgiler de Alfred Marshall ve John Maynard Keynes'in düşünceleri ışığında, çalışmada yer almaktadır.
İkinci basımın içeriği kısaca şöyledir: Birinci bölümde, kavramsal bir giriş yapılmıştır. İkinci bölümde, azgelişmiş ülkelerin kimi özellileri güncel veriler kullanılarak açıklanmıştır. Üçüncü bölüm, azgelişmiş ülkelerin kolonyal geçmişlerini anlatmaktadır. Dördüncü bölümde, kalkınma iktisadının geçmişteki ile günümüzdeki anlamları arasındaki farklılıklar açıklanmıştır. Bu bölümün sonunda, Yeni Kalkınma'nın iktisadi tasarım anlamına geldiği bir kez daha vurgulanmıştır. Beşinci bölümde kalkınma teorileri ve altıncı bölümde ise iktisadi tasarıma ilişkin temel bilgiler verilmiştir. Yedinci bölüm, iktisadi tasarımın önemli bir unsuru olarak amaç fonksiyonu üzerinedir. Bu bölümde mikroiktisadi amaçlar kalkınma amaçları ile eşleştirilerek açıklanmıştır. Sekizinci bölümde, iktisadın ve kalkınma tasarımının Marshallgil, Keynesgil ve etik kökenleri sunulmuştur. Dokuzuncu bölümde, iktisadi büyümenin temel kavramları verildikten sonra onuncu bölümde, iktisadi büyümede talep kısıtı açıklanmıştır. Onbirinci bölümde, büyüme ile yakalama kavramlarının farkı sunulduktan sonra yakalama sürecinde talep kısıtı, orta-gelir tuzağı bağlamında açıklanmıştır. Onikinci bölümde ise yakalama sürecinde doğrudan yabancı yatırımların rolü Findlay'in modeli kullanılarak gösterilmiştir. Son bölümde, kalkınma ve büyüme tasarımında altyapı sorununa, ulaştırma çerçevesinde değinilmiştir.
Fevzi Akgün Çöp ve çöp tenekesi olmayan, gıda ve katı atıkta israfa sıfır tolerans olan güzel bir yaşam olur mu?
Olur!
Sonsuz gökyüzü, okyanuslar, denizler ve karadan oluşan üç mekanda ölçülemeyen milyarlarca canlının bir çöpü var mı?
Yok!
İlahi sistem böyle kurulmuş, birinin çöpü diğerinin gıdası oluyor.

Yazar bu sistemi örnek alıp herkesin uygulayabileceği ve sürdürülebilir, sıfır israf projesi yaparak çöpsüz, nezih bir yaşam modeli oluşturmuş ve yıllarca canlı biçimde uygulanmıştır.
Şimdilik uzaya gidemeyen, nükleer çalışmalar yapamayan, petrol çıkaramayan güzel ülkemizin şeker tadındaki bu projelerle maddi ve manevi yönden kalkınabileceğini göstermiştir.
“Haydi oradan canım sen de!” diyorsanız halebi oradaysa arşın burada; buyurunuz.
Burak Ökde Kamu harcamalarının ekonomi üzerinde büyüme yaratacağı, 1929 Büyük Buhran sonrasında güçlü bir şekilde savunulmaya başlanmıştır. Özellikle Keynes'in talep yönlü ekonomik yaklaşımları, kamu kesiminin piyasada güçlü talep oluşturması gerektiğini savunmaktadır. Piyasada talep artışı yaşanması ile beraber, girişimciler ve üreticiler tarafından da arz artırılacaktır. Ancak, bu durumun her zaman bu kadar basit olmayacağı görüşü, tartışmaların yaşanmasına neden olmaktadır. Özellikle 1973 Petrol Krizi ile beraber yaşanan stagflasyon sorununa mali politikaların çözüm olamaması, kamu harcamalarına olan bakış açısında değişikliklere neden olmuştur. Günümüzde hâlen kamu harcamalarının ekonomi üzerinde etkisi tartışılmaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin yeterli sermaye birikimine ve teknolojik altyapıya sahip olmaması, ekonomik atılım için kamu sektörüne ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. Diğer yandan ise kamu harcamalarının etkin ve verimli kullanılmadığı iddiası bulunmaktadır. Gelişmiş ülkelerde ise mevcut refahın ve zenginliğin korunması ve sürdürülebilmesi gerekliliği, kamu sektörüne yeni görevler vermektedir.
Hüseyin Özdemir Ülkemizde dile getirilmese de kamu özel sektör iş birliği küreselleşmenin ve neoliberal uygulamaların “yeni kamu yönetimi” adı altında sunulan ve sermayenin yeniden kredilendirilmesine imkân tanıyan bir oluşumdur. Ülkelerin alt yapı ve kalkınma ihtiyaçlarına yönelik parasal yoksunluğundan faydalanılarak ülkelerin hizmet sektörleri ve temel alt yapı hizmetlerinin küresel sermayenin eline geçmesine katkı sağlamaktadır. Bu açıdan çok eleştirilmektedir.
Diğer taraftan alt yapı eksikliği Türkiye’nin de önünde duran temel bir problemdir. Bu durum mevcut iktidar tarafından temel kriterlere bile bakılmaksızın başlangıçta uygulanan vahşi özelleştirmeler, daha sonrasında ise bu özelleştirmelerin yeni bir şekli olan kamu özel sektör iş birliğinin pervasızca uygulanmasına bahane yaratmıştır. Kamu özel sektör iş birliği, Türkiye'de; Kanal İstanbul, Osmangazi Köprüsü, Çanakkale Köprüsü, İstanbul Havalimanı gibi projeler gündem olduğunda bir kesim tarafından sonuna kadar savunmak ya da karşı taraf açısından sonuna kadar muhalefet etmek için kullanılan bir yöntem olmaktan ileri gidememiştir. Oysa ülkemizde yüz milyarlarca dolarlık proje bedeline ulaşan bu yöntem dünyada uygulanmış ve hâlen tartışılarak geliştirilmeye çalışılan bir bilimsel veri tabanına sahiptir. Ülkemizin alt yapı ihtiyaçları bilime dayalı bir yöntemle çözülebilir.
Yazarın doktora tezinden türetilen bu çalışmanın amacı, kamu özel sektör iş birliği projelerinin tasarlanmasında bilimsel bir yöntem sunmaktır. Bu amaçla dünya uygulamaları incelenmiş ve Türkiye gerçekleri göz önüne alınarak bir model yaratılmaya çalışılmıştır.
H. Gonca Diler Tüm teorilerin en büyük amacının, tek bir deneyim referansının yeterli temsiline teslim olmadan, indirgenemez temel unsurları olabildiğince basit ve mümkün olduğunca az hâle getirmek olduğu neredeyse reddedilemez.
Albert Einstein

Şu anda olan şey, gerçekten kapitalizmin sınırlarının yeniden tanımlanmasıdır. Ortak değer yaratmak, kapitalist modelin karmaşıklığındaki evrimin bir sonraki aşamasıdır.
(Profesör Michael E. Porter)

Günümüz dünyasında ekonomik büyüme artık sadece ders kitaplarında öğretilen kadar dar kapsamlı olamaz. Kapitalistlerin yorumladığı globalizm, ekonomik büyüme kapsayıcı hâle geldiğinde ancak gerçek manasını temsil edecektir.

Bu bakış açısından “Kapsayıcı büyüme nedir?” ve “Kapsayıcı büyümeye nasıl ulaşılabilir?” soruları üzerinde düşünmek gerekmektedir. İşte bu sorulara uygulanabilir cevaplar bulunduğunda dünya, herkes için adil bir yer olacaktır.
Zeyneb Hafsa Orhan İslâmî bankacılık fikri, faizsiz yapı ve kâr-zarar ortaklığı mekanizması olmak üzere iki temele dayanmaktadır. 196Cflı yıllardan beri mevcudiyetini sürdüren İslâmî bankalar, günümüz küresel finans piyasasının aktörlerinden biridir. Son 50 yılda, pek çok gelişme yaşanmıştır. Bunlardan biri, kâr-zarar ortaklığı enstrümanlarının yetersiz kullanımı ve kullanılsa bile sorgulanabilir uygulamalarının varlığıdır. Bu kitap; her şeyden önce mezkûr gelişmelerin, mudârebe ve müşâreke olan kâr-zarar ortaklığı enstrümanlarına mahsus oluşan ekstra risklerin bir sonucu olduğu varsayımı üzerine kurulmuştur. Kitabın amacı mudârebe ve müşâreke ile ilgili her türlü ekstra risk için analiz yapmaktır. Bu amacı gütmek üzere öncelikle mudârebe ve müşâreke enstrümanlarına yönelik mufassal bir bilgi verilecek akabinde İslâmî bankaların mevcut kâr-zarar ortaklığı uygulamaları analiz edilecek ve son olarak da asimetrik bilgi, kredi riski, getiri oranı riski ve geri çekme riski, risk tanıtımı, hesabı ve hafifletimi olan risk yönetim süreçleri yoluyla analiz edilmiştir. Bu kapsamda her risk türü (yeniden) tanımlanmış, risk faktörleri belirlenmiş, yeni hesaplama yaklaşımları sunulmuş, mudârebe ve müşâreke enstrümanları için risk hafifletim teknikleri ileri sürülmüştür.
İlyas Bozkurt Bütün dünyada ve ülkemizde son yıllarda katılım bankaları, bankacılık sektörünün önemli bir bileşeni hâline gelmiş ve işletmelerin finansmanında önemli bir kaynağa dönüşmüşlerdir. Ancak yıldızı hızla parlayan katılım bankalarının aslında sektördeki payını istenilen düzeyde artıramadığı görülmektedir. Katılım bankalarının konvansiyonel bankalara göre fon toplama ve kullandırma yöntemlerinde bir kısım farklılıkların olması, onlara bazı avantajlar kazandırırken bazı dezavantajlar da sağlamaktadır.
Bu kitapta, Türk bankacılık sistemi içerisinde katılım bankacılığının yeri, sistemde yer alan diğer bankalarla olan ilişkisi değişik açılardan ele alınarak; tüm dünyadaki finansal entegrasyon ve tasarrufların değerlendirilmesi ihtiyacı sonucu gelişme gösteren katılım bankacılığı, mercek altına alınmaktadır. Ayrıca katılım bankaları ve mevduat bankalarının banka kredilerinde sektörel yoğunlaşma ve kredi portföy çeşitlendirmesinin banka kârlılığına etkisi karşılaştırılarak analiz edilmektedir. Burada hangi bankaların hangi sektörlere daha fazla ağırlık verdiği ve katılım bankalarının sektör içindeki payının belirlenmesi, katılım bakacılığının son otuz yılda geldiği yeri belirlemek ve gelecek projeksiyonu çıkarmak için çalışmayı oldukça önemli hâle getirmekedir.
Burhan KABADAYI Ekonomik değişkenlerde zamana bağlı ve uzun dönemli dalgalanmalar meydana geldiği gibi anlık şokların etkisinden kaynaklanan kısa dönemli dalgalanmalar da meydana gelebilir. İktisat alanında uzun dönemli dalgalanmalar konjonktür teorileri başlığı altından incelenirken, kısa dönemli ve şok etkisine neden olan dalgalanmalar ekonomik krizler başlığı altında analiz edilmektedir. Bu kitapta konjonktür dalgalanmaları ve ekonomik kriz kavramları birlikte incelenmiştir. Ekonomik krizlerin dünya ekonomileri ve Türkiye özelindeki etkileri araştırılmıştır. Kitabın son bölümünde ise konjonktür dalgalanmaları teorileri ışığında Türkiye ekonomisi zaman serisi analizleriyle tetkik edilmiştir. Krizler ise rejim değişimi analizleriyle incelenmiştir.

Kitabın lisans düzeyinde üniversitelerde okutulan İktisada Giriş, Makro İktisat, Uluslararası İktisat ve Ekonometri dersleri için yardımcı kitap olarak kullanılabileceği gibi ilgili alanda akademik çalışma yürüten yüksek lisans, doktora öğrencileri ve akademisyenler için yardımcı bir kaynak olacağı düşünülmektedir.
Süleyman Orhun Altıparmak, Tahsin Yamak, Zana Baykal, Abdullah Sayın, Birkan Kemal Ertan, Hazal Muslu-El Berni, Sinem Cengiz, İsmail Akdoğan, Rumeysa Ayverdi, Betül Doğan-Akkaş, Erhan Akkaş Bu kitapta, Irak, İran, Yemen ve Körfez İşbirliği Konseyi üyesi altı petrol monarşisinin ekonomik yapıları, toplumsal sınıf ve emek piyasası üzerinden ele alınmaktadır. Arap yarımadasında birbirine komşu bu ülkeler, temelde tarihi ve kültürel olarak pek çok ortak noktaya sahip olsalar da çeşitli toplumsal gelişmeler sonucunda farklı iktisadi yapılara evirilmişlerdir. Petrol monarşileri ağırlıklı olarak rantiyer ekonomik sistemleri ve doğal kaynak gelirleriyle ele alınırken; Irak ve Yemen bölünmüş siyasi ve ekonomik yapıları; İran ise yaptırımlar ve doğal kaynak gelirleri arasında sıkışmış kalkınma modeli ile ön plana çıkmaktadır. Bu çalışma ise, Körfez ülkelerinin ekonomik yapılarının bu bilenen ve temel unsurlarının yanında ülkelerin emek piyasasını oluşturan sınıflar, işçiler ve yıllara yayılan sosyoekonomik dönüşümleri üzerinden tahlil etmektedir. Körfez Bölgesinin Politik Ekonomisi ve Emek Piyasası kapsamlı ve toplumsal unsurları içeren bir incelemeyle, okuyucularının Körfez bölgesine bakışına güncel ve akademik bir katkı sunacaktır.
İlhan Keskin Kurumsal, Küresel ve Teorik Yönleri ile İktisadi Gelişme adlı bu kapsamlı çalışma; iktisadi gelişmenin çok boyutlu doğasını derinlemesine inceleyerek iktisadi gelişmenin kurumsal yapılar, küresel dinamikler ve teorik çerçeveler bağlamında nasıl şekillendiğine dair geniş bir perspektif sunmaktadır. Kurumsal yönlerin, ekonomik performansı etkileyen yönetim ve düzenleme mekanizmalarının yanı sıra günümüzde kurumlar arası etkileşimlerle ülkelerin ekonomik gelişmişlikleri üzerindeki önemini vurgulamaktadır. Küresel boyutta ise uluslararası ticaret, finansal akımlar ve ekonomik entegrasyonun ekonomik gelişmelere nasıl yön verdiği ele alınıyor. Teorik açıdan bakıldığında, ekonomik büyüme ve kalkınma teorilerinin tarihsel evrimi ve günümüz koşullarındaki geçerliliği, karşılaştırılması ve sorgulanması üzerine detaylı bilgiler vermektedir.
Kitap, hem akademik araştırmacılar hem de uygulayıcılar için geniş bir kaynak olup iktisadi gelişmenin çeşitli yönlerine dair kapsamlı bir anlayış kazandırmayı amaçlamaktadır. Çalışmanın, güncel ekonomik sorunlar ve teorik yaklaşımlar arasındaki bağlantıları kurabilmek için önemli bir başvuru kaynağı olmasını ümit ederiz.
Gül Dertli “Aynı ya da benzer iş kolunda faaliyet gösteren, coğrafi olarak birbirine yakın, birbirleriyle iş birliği ve rekabet hâlinde olan üretici firmalar, onları destekleyici kurum ve kuruluşların bir araya gelmesi” olarak tanımlanan kümelenme, günümüzde, üstün rekabet gücüne sahip olmanın temellerinden birini oluşturmaktadır. Dünyada kümelenmeye yönelik uygulamalar Porter'ın “Ulusların Rekabet Üstünlüğü (1990)” çalışmasıyla ivme kazanmışken Türkiye'de bu alana yönelik uygulamalar ancak 2000'li yıllarda gündeme gelebilmiştir. Bu bağlamda Türkiye'de kümelenme ile ilgili yapılan çalışmalar sonucunda rekabet gücü yüksek sektörlerin önemli bir kısmının organize sanayi bölgelerinde konumlandığı görülmüş ve bu bölgeler firma kümelenmelerinin oluşmasını ve gelişmesini doğrudan etkileyen ara mekanizmalar olarak uygulama alanı bulmuştur. Bunun yanı sıra Türkiye'de organize sanayi bölgelerinin, firmaların birlikteliği, ortak araştırma-geliştirme ve diğer teknolojik altyapı için önemli bir mekânsal yakınlık sağlaması, bu bölgelerin firma kümelenmeleri üzerindeki etkisini daha da artırmaktadır. Bu kapsamda çalışmada TR63 Bölgesi'ndeki (Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye) organize sanayi bölgelerinde yer alan firmaların kümelenme eğilimleri Porter'ın kümelenme yaklaşımı çerçevesinde değerlendirilmiş ve firmaların kümelenme potansiyeline sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Bu çalışmanın TR63 Bölgesi'ndeki organize sanayi bölgeleri özelinde kümelenme potansiyeli olan sektörlerin belirlenmesi ve firmaların kümelenme eğilimlerinin ortaya konulmasına yönelik olmasından dolayı özellikle bu bölgede yapılacak olan akademik çalışmalara önemli bir katkı sağlayacağı, bölge ve il bazında oluşturulacak sanayi politikalarına ışık tutacağı düşünülmektedir.
Onur SUNGUR, Hidayet KESKİN, Hakan DEMİRGİL, Canan ŞENTÜRK, Murat Ali DULUPÇU “Kümelenme günümüzde tam bir modaya dönüşmüştür.” demek abartı olmayacaktır. Gelişmiş ülkelerde kendi özel koşullarında ve çoğunlukla kendiliğinden ortaya çıkan kümelenme, ülkemizde özellikle 2000'li yıllardan sonra hem merkezi hükümet hem de yerel aktörler tarafından benimsenerek kabul görmüştür. Ancak benimseme daha çok biçimsel olmuştur. Başarılı bir bölgesel kalkınma modeli olduğuna dair inanç, yerel ve ulusal politikalarda sıkça zikredilmesine ve yöneticiler ile bürokratların bu hususu dillerinden düşürmemesine yol açmıştır. Kalkınma ajanslarının aşamalı kuruluş sürecini tamamlaması ile kümelenme furyası daha da hız kazanmıştır. Hâlbuki Türkiye'nin bölgesel kalkınma deneyimi azdır ve politika araçları tasarlamada ve uygulamada başarılı bir sicile sahip değildir. Bu nedenle kümelenme kurtarıcı ve kolay uygulanır gibi algılanmıştır. Tıpkı bir komut gibi: “Kümelenin!” Ne var ki Batılı gelişmiş ülkelere ait kümelenme deneyimi çoğu zaman yeniden türetilebilir veya kopyalanabilir değildir. Tüm bunlar kümelenmenin Türkiye için uygun bir bölgesel politika aracı olmadığını değil, üzerinde düşünülmesi ve teknik analizlerle desteklenerek kaynakların tahsis edilmesi gereken bir araç olduğunu hatırlatmaktadır. Elinizdeki bu kitap kümelenme konusunda farklı teknik analizlerden birini yöneticilere ve akademik camiaya uygulamalı olarak göstermek amacı ile hazırlanmıştır.
Malik Sayan Globalleşme süreci ile birlikte biriken sermaye küresel bir hâl almaya ve serbestçe dolaşmaya başladı. Sermayenin kapalı alandan kurtularak ulusal sınırların dışına yayılmaya başlaması ile yaşanan süreçte, sermayenin önündeki tüm engeller kalktı. Bu engellerin ortadan kalkması ile birlikte 1990'lı yıllarda, dünya finans sektöründe küreselleşme ve şeffaflaşma sürecinin finansal teknik ve araçlarda yarattığı gelişim, yaşanan krizlere de farklı bir boyut kazandırdı. Bilgi teknolojilerindeki gelişmelerin finans sektörü üzerinde yarattığı etki, sermaye akımlarının hızlanmasını kolaylaştırdı. Aynı zamanda bu etki, krizlerin yaygınlaşmasında da hızlandırıcı bir rol oynadı. Dolayısıyla bir ülkede başlayan krizin hızla yayılarak diğer ülkelere sıçraması küreselleşmenin ürettiği doğal -olumsuz- sonuçlardan biri hâline geldi. Bu durumun en bariz örneği 2007 yılının ortalarında ABD'de gayrimenkul sektöründe yaşandı. Burada ortaya çıkan problemler, 2008 yılının sonlarına doğru büyük çaplı bir finansal krize dönüşerek Avrupa ülkeleri başta olmak üzere pek çok ekonomiyi derinden etkiledi. Finans piyasalarından sonra reel sektörü de etkisi altına alan kriz, makroekonomik göstergeleri şiddetli bir biçimde bozdu. Mortgage krizi olarak başlayan kriz, daha sonraları likidite krizine dönüşerek bankaların kendi faaliyetlerini döndürecek finansmanı bulamadıkları, bu nedenle oluşan güven problemi sonucu hiçbir kuruluşun diğer kuruluşlara borç vermediği bir niteliğe büründü. Hâl böyleyken, küresel kriz tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'deki bankacılık sistemini de etkiledi. Bu kitapta, Türkiye'deki -aynı düzenlemelere tabi olan ancak farklı çalışma prensiplerine sahip- mevduat ve katılım bankacılığından oluşan dual bankacılık sisteminin krizden nasıl etkilendiği açıklanmaya çalışılacaktır.
Muhittin Ataman Ülkemizde siyasetle uğraşanlar iktisat, iktisatla uğraşanlar ise siyaset alanını genellikle ihmal etmektedirler. Doğal olarak ülkemizde, bu iki alanın karşılıklı etkileşimini ele alan çalışmaların sayısı yok denecek kadar azdır. Bu kapsamda kavram ve kuramların doğru bir şekilde anlaşılması, hayatın doğru bir şekilde anlaşılması ve yaşanması açısından önemlidir. Bu eksiklikleri gidermek amacıyla hem informatif hem de analitik bir çalışma olan bu derleme eser hazırlanmıştır. Bu kitap, sosyal bilimlere ilgi duyan akademisyenlere ve öğrencilere uluslararası ekonomi politik konusundaki temel kavramları, kuramları ve tarihsel gelişmeleri, hem ekonomi hem de siyaset bilimi kurgusuyla öğrenme imkânı tanımaktadır. Farklı teorik yaklaşımları savunan ve farklı konuları ele alan makaleler, okuyucuya değişik bakış açılarını öğrenme imkânı verecektir.
Warren J. Keegan, Mark C. Green, Pearson Küresel Pazarlama, küreselleşme olgusunun günümüzdeki boyutlarıyla oluşturduğu yoğun rekabet ortamında, firmaların küresel pazarlarda uygulayabilecekleri pazarlama karmasını belirleme ve pazarlama politika ve stratejilerini küresel pazarlara uyarlayabilme yaklaşımıyla yazılmış bir kitaptır. Kitap; akademisyenlerin, lisans ve lisansüstü öğrencilerin ve iş dünyasında küresel pazarlama alanında çalışanların bilgilenmesini sağlamayı ve değişen küresel çevre koşullarına göre esnek karar verebilme becerilerini geliştirmeyi amaçlamıştır. Bu amaçla, çok sayıda küresel firma örnek olarak ele alınmış ve uyguladıkları küresel politika ve stratejiler tartışılmıştır. Ayrıca, ''Örnek Olay'' çalışmaları ile de öğrenilen bilgilerin uygulamaya aktarılabilmesi konusunda alıştırmalar verilmiştir.
Kitap, 17 bölümden oluşmaktadır. Bu bölümlerde ana hatlarıyla 'Küresel düşün, yerel hareket et.' yaklaşımı; küresel pazarlama çevresini oluşturan ekonomik, ticari, sosyal, kültürel, politik, yasal, yönetsel çevre unsurları; küresel bilgi sistemleri ve pazar araştırması, pazar bölümlemesi ve konumlandırma, ithalat-ihracat ve kaynak yaratma, küresel pazarlara giriş stratejileri; küresel pazarlama karması, küresel pazarlarda marka, ürün, fiyat, dağıtım, reklam, satış tutundurma kararları, dijital devrim; stratejik rekabet avantajı, liderlik, küresel firmalarda örgütlenme ve firmanın sosyal sorumluluğu ile ilgili konular yer almaktadır.
Her bölüme iş dünyasından küresel bir firma örneği ile başlanmakta ve ''Öğrenme Amaçları'' başlığı altında o bölümün ne öğretmeyi amaçladığı net bir biçimde verilmektedir. Bölüm sonlarında da ''Örnek Olay'' adı altında firma uygulamaları verilerek firmaların karşılaştıkları sorunların o bölümde öğrenilen bilgiler çerçevesinde çözümlenmesi istenmektedir.
Ayrıca bölümlerde, ''Pazarlama Ölçümleri ve Analizleri'' başlığı altında pazarlamada yatırımın geri dönüşü gibi nicel ölçütlere ve analizlere yer verilmektedir.
Küresel Pazarlama kitabı, Türkçe çevirisi ile eğitim ve iş dünya-sında küresel pazarlama alanında çalışanlara zengin içeriği saye-sinde temel kaynak kitap olarak önerilebilecek niteliktedir.
Mine Yılmazer Ülkeler arasındaki küresel rekabette aktörler, satranç tahtasının etrafındaki bireyler gibi hep bir sonraki hamleyi planlamak zorunda kalmaktadır. Bu süreçte geleceği şekillendirebilenler ya da gelecekte nelerle karşılaşabileceğini öngörüp ona göre strateji belirleyenler başarıya ulaşabilmektedir. Günümüzde ülkeler arasındaki adaletsizliklerin giderek arttığı gerçeğini kabullenmeliyiz. Birçok olumsuz faktör nedeniyle yoksulluk bazı ülkelerin kaderleri haline gelirken, bazı ülkeler zengin, hatta çok daha zengin olmaya devam edecek midir? Acaba gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyüme ve sanayileşme çabaları sonuçsuz mu kalacaktır? Tabii ki böyle olmak zorunda değil. Küresel rekabette, ülke ekonomisindeki ve dünya piyasalarındaki fırsatları değerlendirebilen ülkeler başarılarını artırabilmektedir. Bir ülkenin sahip olduğu demografik yapı, sermaye birikimi, dış ticaret ve ekonominin sektörel dağılımı gibi büyüme dinamikleri, o ülkenin geleceğine yön veren fırsatları yaratmaktadır. Bu bağlamda uluslararası pazarlarda belli ölçülerde pay sahibi olabilmiş gelişen piyasa ekonomileri, diğer gelişmekte olan ülkelere göre daha avantajlıdır. Çünkü bu ülkeler yurt içi tasarruf açığını yabancı yatırımlarla kapatabilen, dış ticaret hacmini yükselten, üretimde ve ihracatta teknolojik yenilikleri kullanabilen ülkelerdir. Bu kitapta ekonomik büyüme teorisindeki yaklaşımlar ele alınarak, Türkiye'nin de içinde bulunduğu gelişen piyasa ekonomilerinin günümüz küresel rekabet ortamındaki seçenekleri incelenmeye çalışılmıştır.Yrd. Doç. Dr. Mine YILMAZER, Celal Bayar Üniversitesi, Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu öğretim üyesidir.
Abdullah Oktay Dündar, Ahmet Şahbaz, Bengü Açdoyuran, Duygu Baysal Kurt, İbrahim Çütcü, İlyas Okumuş, Mehmet Akif Destek, Metin Yıldırım, Murat Tekbaş, Müge Manga, Orhan Cengiz, Özgür Kocalar, Resul Öztürk, Sema Yaşar, Sercan Aydın, Sinan Erdoğan, Ümit Özlale “Yeni ekonomi” kavramı dördüncü sanayi devrimi ile birlikte sıklıkla kullanılmaya başlanan bir terimi ifade etmektedir. Dünyanın hâlihazırda geçirdiği dönüşümle birlikte ekonomide yer alan birçok kavram, bu değişimden etkilenmiş ve özellikle dış ticaret, üretim, finans, bilgi iletişim teknolojisi ve işgücü gibi alanlarda önemli yapısal değişikliklere yol açmıştır. Özellikle çevre ve ekonomik gelişme ilişkisi sorgulanmaya başlanmıştır. Bu da beraberinde yenilenebilir enerji, yeşil lojistik, yeşil pazarlama, dijital ekonomi gibi gelişmelere ışık tutmuştur. Bu çerçevede küresel rekabette öncü olmak isteyen ülkeler, endüstri 4.0 ile yeni ekonominin gereklerine ayak uydurmak amacıyla yeni dış ticaret politikalarının benimsenmesine, minimum enerji tüketiminin sağlanmasına, işgücü verimliliğinin artırılmasına ve bilgi iletişim teknolojilerine önem vermektedir. Bununla birlikte, insani gelişme, kurumsallaşma ve kadın işgücünün desteklenmesi de bu süreçte öne çıkan diğer önemli unsurlardır. Bu kapsamda kitap, yeni ekonomi ekseninde oluşan bileşenleri incelemekte ve özellikle küreselleşme sonrası döneme yoğunlaşmaktadır. Küreselleşme sonrası dönemin incelenmesinin temel nedeni, ülkelerin yapısal sorunlarının ve gelişmelerinin birbirini etkileme derecelerinin bu dönemle birlikte artmasıdır. Ayrıca bu alanda hâlihazırda geniş bir literatüre rastlanmamaktadır. Bu alandaki çalışmaların artması ve literatürdeki boşluğun doldurulması önemlidir. Kitaptaki her bir bölüm, alanında uzman akademisyenler tarafından ampirik analizlere ve/veya tanımlayıcı istatistiklere yer verilerek hazırlanmıştır.
Bu kitap yayıma hazırlanırken henüz dünyada koronavirüs (covid-19) adı duyulmamış ve dünya ekonomisinin geleceği bu denli tartışılır hâle gelmemişti. Şu anda görünen o ki dünya hâlihazırda sorguladığı ekonomi politikalarını yeniden bambaşka bir çerçeveden okumaya başlayacaktır. Endüstri 4.0'ın getirdiği yenilikler belki de insani gelişmeye, eşitsizliklerin giderilmesine, sağlığa ve eğitime
daha fazla yönlendirilecektir. Uluslararası ticaretin ve küreselleşmenin etkileri farklı şekillerde sorgulanacaktır. İster endüstri 4.0 ile birlikte gelen dönüşümler, ister salgın hastalıkların etkileri, ister ekonomi ve sağlık sisteminin eksikleri olsun dünya başka bir yöne doğru evriliyor. Umuyoruz ki bu kitap bu dönüşüm sürecinin sorgulanmasına, etkilerinin ve sonuçlarının tartışılmasına yardımcı olur.
Oya Aytemiz Seymen, Tamer Bolat Eser, uluslararası işletmecilik konusunu küresel bakış açısıyla incelemekte, bu konudaki yeni eğilim ve yaklaşımları içermektedir. Böylece işletme fonksiyonlarının genelde yapıldığı gibi birbirinden kopuk ayrı konular olarak ele alınması yerine belirli bir çıkış noktası etrafında odaklanmasına; konular arasında bağın daha iyi kurulması, yardımcı olmaktadır. Bu çerçevede çokuluslu işletmelerde yönetsel uygulamalar ve örgütsel davranış, insan kaynakları yönetimi, pazarlama ve halkla ilişkiler uygulamaları ve finansal küreselleşme konularındaki farklı bakış açıları ile çok uluslu işletmecilik ve küreselleşme alanına katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Özkan Şahin Ekonomik krizler, gerek akademisyenler gerekse finans kuruluşları tarafından en çok incelenen finans konularının başında gelmektedir. 1980'lerden sonra sayısının ve etkisinin artmasına karşın ekonomik krizler yeni bir olgu değildir. Bununla birlikte dünya ekonomisi tarihsel olarak incelendiğinde ekonomik krizlerin nedenlerinde ve yapısında belirli dönemler itibariyle değişiklikler görülmektedir. Günümüze kadar yaşanan ekonomik krizleri; 17. ve 18. yüzyılda genellikle kıtlık veya savaşlar nedeniyle yaşanan ekonomik krizler, 19. yüzyıl sonrası ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde devletlerin uygulamış olduğu yanlış ekonomik politikalar veya müdahalede geç kalması sonucu oluşan spekülatif ataklar nedeniyle yaşanan krizler ve 1980 sonrası liberalleşmenin getirdiği finans piyasaları kaynaklı krizler olarak genel bir sınıflandırmaya tabi tutmak mümkündür.
Her ne sebeple olursa olsun ekonomik krizler; makro açıdan devlet ekonomisinde, mikro açıdan ise firmalar ve hane halkının ekonomik ve sosyal yapısında tahribata neden olmaktadır. Tarihsel süreçte yaşanan her krizin çıkış nedenleri birbirinden farklı olmakla birlikte genel anlamda krizlere karşı önlem almak adına krizlerin sebeplerini doğru olarak belirlemek büyük önem taşımaktadır.
Bu amaçla kaleme alınan bu kitap iki ana bölümden oluşmaktadır. Krizlerin genel yapısı ve tarihinin açıklandığı birinci bölümün; güncel olarak krizler üzerine yapılan çalışmalar da ikinci bölümün ana temalarını oluşturmaktadır.
Krizler konusunu anlamak ve yönünü görmek isteyen okurlara bir kaynak olması dileğiyle…
Adil Çoruk, Ahmet İlhan, Ayhan Yalçınsoy, Ayşe Gökçen Kapusuz, Banu Özbucak Albar, Canan Çetin, Cenk Aksoy, Elvan Okutan, Emre Oruç, Esra Özkan Pir, Fadime Badur, Faruk Kerem Şentürk, Fatih Ferhat Çetinkaya, Fatma Korkmaz, Fatma Yılmaz, Gökhan Ofluoğlu, Habibe Akşit, Hakan Murat Arslan, Halil Aslan Kılıç, Halil Özcan Özdemir, İlknur Kumkale, Kadriye Ay, Mehmet Biçer, Meltem Akca, Meltem Yavuz, Meryem Derya Yeşiltaş, Murat Ak, Murat Bolelli, Murat Özpehlivan, Mübeyyen Tepe Küçükoğlu, Nazmiye Ülkü Pekkan, Olgun Irmak Çetin, Onur Başar Özbozkurt, Oya Korkmaz, Ozan Büyükyılmaz, Öznur Bozkurt, Öznur Yavan Temizkan, Sabahattin Çetin, Sağbetullah Meriç, Senem Nart, Serkan Naktiyok, Sibel Aydemir, Soner Dursun, Sümeyra Ceyhan, Yasemin Bilir Bu bilimsel kitapta; geçmişten günümüze liderlik kavramı, liderlik teorileri, liderlik tarzları, klasik liderlik tarzları, modern liderlik tarzları, postmodern liderlik tarzları, liderliğin yeni paradigmaları, değerler yönünde liderlik tarzları, destekleyici liderlik tarzları, insan odaklı liderlik tarzları, kaotik liderlik tarzları, negatif liderlik tarzları derli toplu, geniş bir şekilde gruplandırılarak paylaşılmaya çalışılmıştır. Kitap içeriği; Liderlik Kavramına Genel Bir Bakış, Liderlikle İlgili Temel Teoriler, Otokratik Liderlik, Demokratik Liderlik, Bürokratik Liderlik, Dönüşümcü Liderlik, Etkileşimci Liderlik, Karizmatik Liderlik, Durumsal Liderlik, Holistik (Bütünleştirici) Liderlik, Stratejik Liderlik, Vizyoner Liderlik, Öğretimsel Liderlik, Siyasi Liderlik, Girişimci Liderlik, Yenilikçi Liderlik, Kültürel Liderlik, Teknolojik Liderlik, Çift Yetenekli Liderlik, Kuantum Liderlik, Etik Liderlik, Manevi Liderlik, Otantik Liderlik, Koçluk Stili Liderlik, Mentorluk Tarzı Liderlik, Güçlendirici Liderlik, Takım Liderliği, Kolaylaştırıcı Liderlik, İlham Verici Liderlik, Hizmetkâr Liderlik, Empatik Liderlik, Paternalist (Babacan) Liderlik, Dağıtımcı Liderlik, Öz Liderlik, Kriz Liderliği, Adaptif Liderlik, Toksik Liderlik, Saldırgan Liderlik, Karanlık Liderlik, Yıkıcı Liderlik, Diktatör Liderlik, Narsistik Liderlik, Örneklerle Liderlik Becerileri ve Liderlik Tarzlarının İş Davranışlarına Etkisi olmak üzere 44 bölümden oluşmaktadır.
Cafer Unay İktisat, birey ve topluma en az uğraşla en çok tatmini sağlamayı gösteren yöntemler teorisidir. Bu nedenle iktisat ilminin amacı; birey ve toplum düzeyindeki ekonomik olayları açıklamak, ekonomik kanunları saptamak ve gerekli durumlarda uygulama için önerilerde bulunmaktır. Makro ekonominin amacı ise; bir bütün olan ekonominin nasıl işlediğini göstermektir. Kitapta; makro ekonomiye giriş, milli gelirlerle ilgili kavramlar ve hesaplar, milli geliri oluşturan ögeler, milli gelirin denge düzeyi, konjonktürel dalgalanmalar, devletin ekonomideki yeri, açık ekonomide milli gelir, para ve ekonomideki yeri, faiz oranı ve para politikası, genel denge analizi, fiyatlar genel düzeyi, istihdam analizi ve büyüme analizi bölümleri yer almaktadır.
K. Batu TUNAY Bu kitap, çeşitli dönemlere ait olabildiğince çok kaynağa dayalı bir literatür taramasının ürünüdür. Çağdaş makro ekonomik sorunların ve bunlara yönelik tartışmaların tüm yönleriyle açıklanabilmesinin geçmişin iyi irdelenmesine bağlı olduğunun bilinciyle, ekonomik yapı ve ilişkilerdeki gelişmelere paralel olarak konular tarihsel süreç temelinde aktarılmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda, iktisadi düşünce okullarının söz konusu süreç içinde teorik ve politik görüşleri karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Böyle bir yaklaşımın benimsenmiş olması, şuana dek hem genel kabul gören bir makro ekonomik teorinin geliştirilememiş, hem de makro ile mikro ekonomi alanlarını bütünleştirecek güçlü bir köprünün inşa edilememiş olmasından ileri gelmektedir. Kitap, orta düzeyde kaleme alınmıştır. Dolayısıyla temelde lisans düzeyinde, seçici bir yaklaşımla ön lisansta ve yardımcı ders kitabı olarak da yüksek lisansta rahatlıkla kullanılabilir.
Frederic S. Mishkin Frederic S. Mishkin’in Makroekonomi: Politika ve Uygulama adlı eserinin çevirisi olan bu kitap; 8 kısım, 22 bölüm ve 1 web bölümünden oluşmaktadır. Kitabın bölümleri şöyle sıralanmaktadır: “Makroekonomi Politikası ve Uygulaması”, “Makroiktisadi Verilerin Ölçülmesi”, “Toplam Üretim ve Verimlilik”, “Kapalı ve Açık Ekonomilerde Tasarruf ve Yatırım”, “Para ve Enflasyon”, “Büyümenin Kaynakları ve Solow Modeli”, “Büyüme Dinamikleri: Teknoloji, Politika ve Kurumlar”, “Konjonktür Dalgalanmaları: Giriş”, “IS Eğrisi”, “Para Politikası ve Toplam Talep”, “Toplam Arz ve Phillips Eğrisi”, “Toplam Talep ve Toplam Arz Modeli”, “Makroekonomik Politika ve Toplam Talep ve Toplam Arz Analizi”, “Finansal Sistem ve Ekonomik Büyüme”, “Finansal Krizler ve Ekonomi”, “Maliye Politikası ve Kamu Bütçesi”, “Döviz Kurları ve Uluslararası Ekonomi Politikası”, “Tüketim ve Tasarruf, Yatırım”, “Emek Piyasası, İstihdam ve İşsizlik”, “Makroiktisat Politikasında Beklentilerin Rolü”, “Konjonktür Dalgalanmaları Teorisi.” İktisat yazınına her geçen gün gelişen teknoloji ve finansal enstrümanların etkisiyle birçok yenilik eklenmektedir. Teori ve pratiğin son derece uyumlu bir biçimde harmanlandığı bu kitap, makroekonomi alanında eğitim gören lisans öğrencileri için büyük bir eksikliği tamamlayıcı nitelikte olup bazı bölümleri yüksek lisans ve doktora öğrencileri için oldukça faydalı içeriklere sahiptir. Ayrıca kitapta, konuya ilgi duyan uygulamacıların yararlanabileceği içerikler mevcuttur.
Arthur O'Sullivan, Steven M. Sheffrin, Stephen J. Perez, Pearson İktisat, Adam Smith'in 1776'da yazdığı Ulusların Zenginliği adlı eseriyle bilimsel bir hüviyet kazanmıştır. Ancak o tarihten günümüze kadar, diğer bilim alanlarında da olduğu gibi, üzerinde düşünülen, tartışılan ve yeni katkılar yapılan bir bilim dalı olagelmiştir. 1929'a kadar “merkezi planlı ekonomik model”i uygulayan ülkeler dışındaki ülkelerde “serbest piyasa ekonomisi” uygulanmıştır. Ancak 1929'da yaşanan “dünya ekonomik bunalımı” John Maynard Keynes'in İstihdam, Faiz ve Paranın Genel Teorisi adlı eserinin yazılmasını ve kabul görmesini sağlamıştır. Böylece makroiktisadi analizler, tartışmalar ve yorumlamalar da önemli hâle gelmiştir.
Günümüzde, ülkelerin iktisadi yapısını ve gelişimini takip etmek için makroiktisat bilgisine ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak farklı etkileşimleri ve bağlantıları içeren değişkenlerin çokluğu nedeniyle makroiktisadi analizlerin anlaşılması kolay olmamaktadır. Makroekonomi kitabı, kolay anlaşılır bir dille yazılması ve kapsamının genişliği ile bu zorluğu gidermeyi amaçlamaktadır. Kitap, 19 bölümden oluşmaktadır. Basit bir anlatımla verilen mikroiktisadi temeller ve somut örneklerle desteklenen konular, Makroekonomi kitabını alanı için değerli kılmaktadır. Kitapta, ayrıca temel ekonomik modellerin bağlantıları ve tarihsel süreçleri anlaşılır bir dil kullanılarak her bölümde okuyucuya sunulmaktadır.
Ali Rıza Solmaz, Eda Dineri, Gül Aksoğan, Gül Ekinci, Gülferah Bozkaya, Mehmet Şentürk, Metin Yıldırım, Mustafa Baylan, Mustafa Şit, Müge Manga, Nalan Işık, Onur Akkaya, Rüstem Yanar, Yunus Kılıç, Yusuf Bayraktutan, Zeynep Köse Turizm sektörünün ülkelere gelir sağlaması ve döviz kaynağı olması, ödemeler bilançosu dengesizliklerini gidermesi, ülkelerin ekonomik büyümesine ve bölgesel kalkınmasına destek olması, istihdam yaratması, turist akımlarına uğrayan bölgelerde yatırım olanaklarını arttırması açısından ekonomik önemi yadsınamaz. 1980’lerden sonra küresel serbestleşme (liberalizasyon) politikaları, ülkeler arasında giriş-çıkış engellerinin kaldırılması, vize işlemlerinin kolaylaştırılması, teknolojik gelişim, ulaşım maliyetlerinin ucuzlaması gibi faktörler turizm hareketliliğinin yoğunlaşmasına neden olmuştur. Küresel politik belirsizlikler, insan sağlığını tehdit eden unsurlar ve ekonomik krizlere rağmen bu hareketlilik kesintisiz bir şekilde büyümektedir. Dünya Turizm Örgütü istatistiklerine göre 2017 yılında 1.326 milyar turist ülkelerinin sınırları dışına çıkmıştır. 2030’da uluslararası turist sayısının 1,8 trilyona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Uluslararası turizm gelirleri ise 2017’ de 1,340 milyar dolara ulaşmıştır. 2017’de dünya gayri safi milli gelirinin %10’nun ve dünya ihracatının %7’sinin turizm faaliyetleri sonucu elde edildiği belirtilmiştir. Türkiye’de turizm sektörünün gelişimi de küresel turizmin gelişimine yakın gerçekleşmekte ve makroekonomik göstergeleri etkilemektedir. Bu çerçevede çalışmada turizm sektörü, makroekonomik bakış açısıyla daha geniş ve farklı bir perspektiften değerlendirilmiştir. Ekonomik büyüme, bölgesel gelişme, istihdam, yoksulluk ve gelir dağılımı, doğrudan yabancı yatırımlar, bölgesel entegrasyonlar, finansal sistem, para politikası, enflasyon, ödemeler bilançosu, ekonomik krizler gibi makroekonominin temel konularının yanında ülke riski, teknoloji, çevre ve iklim değişikliği gibi son yıllarda sıklıkla tartışılan konular turizmle ilişkilendirilmiştir. Her bölümde teori, uygulama örnekleri ve istatistiki bilgilere yer verilen bu kitap çalışmasının turizm ekonomisine ilgi duyan herkese katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Arslan Zafer Gürler, Bekir Ayyıldız, Merve Ayyıldız Mikroekonomi genel yapısı kuramsal bilgilere dayanmasına karşın makroekonomi, yaşamın içinden bilgileri de içerir. Bu nedenle, makroekonomik teoriye ilişkin bilgilerin sürekli yenilenmeye gereksinimi vardır.
Makroekonomik Teori ismi ile yayına hazırladığımız bu kitap, içeriğinde makroekonominin kuramsal işleyişini göstermesinin yanında 2018 yılına kadar uzanan güncel bilgilere de yer vermiştir. Kuramsal kısım, önemli ölçüde, Pennsylvania Üniversitesinden Andrew B. Abel ve Priceton Üniversitesinden Ben S. Ernanke tarafından kaleme alınan makroekonomi ders notlarından derlenmiştir.
Söz konusu bilimsel pusulalar rehberliğinde, makroekonominin başlıca konularının ele alınışı yanında, Türkiye ekonomisindeki temel makroekonomik parametrelerden yararlanılarak günceli yakalayan daha doyurucu bir eser oluşturulmaya çalışılmıştır. Benzerlerden çok farklı bir yapı ve analitik karaktere sahip olan bu eserin her düzeyden okuyucu için yararlı olacağı beklenmektedir.
Seda Bayrakdar “Her gün elimizden birçok makroekonomik veri geçiyor ve bunların ne anlama geldiğini, geleceğe ilişkin beklentilerimizi ne şekilde etkileyeceğini anlamaya çalışıyoruz. Bu çabayı gösteren amatörlerin yanında profesyonellerin de zaman zaman verilerin ve göstergelerin ne anlama geldiğini hatırlamak için kitaplara, makalelere yeniden göz atması gerekiyor. Dr. Seda Bayrakdar tam da bu amaca uygun bir çalışma ortaya koymuş. Kitap, birçok karmaşık ekonomik göstergeyi kolay okunup anlaşılabilecek ve analizlerde kullanılabilecek şekilde sunuyor. Ayrıca bununla yetinmeyip bu göstergelerin nerelerden nasıl elde edilebileceğini de görsel olarak gösteriyor. Ekonomiyle uğraşanlar, ekonomik verilerin kullanım yollarını merak edenler için çok yararlı bir kaynak kitap.”
Dr. Mahfi Eğilmez
N. Gregory Mankiw. Bir ekonomide işlerin yolunda gidip gidilmediğini belirlemenin en sağlıklı yolu, o ekonomideki makroekonomik gelişmelere bakmaktır. Eğer makroekonomik gelişmeler iyiyse o ekonomi daha fazla üretir, işsizler iş bulur ve şirketler de daha fazla kâr eder. Aksine makroekonomik gelişmelerde sıkıntı varsa ekonomide üretim düşer, işsizlik artar ve şirket kârları da düşer. Makroekonomik gelişmeleri doğru okuyabilmek, sağlıklı bir biçimde değerlendirebilmek için iyi bir makroiktisat eğitimine; iyi bir makroiktisat eğitimi için de iyi bir makroiktisat kitabına gereksinim vardır. İşte Mankiw'in başyapıtlarından biri olan bu Makroiktisat isimli kitap, harika bir ders kitabı olması yanında her iktisat öğrencisi için okunması gereken bir kitap niteliğindedir.
Yazarın ABD'nin Harvard Üniversitesinde uzun yıllar verdiği ders deneyimlerine dayanan bu kitap, makroiktisat derslerinde yüksek not almak isteyen öğrenciler için biçilmiş bir kaftandır; bundan daha iyi öğrenci dostu bir başka kitap yoktur. Bu kitap sayesinde çok karmaşık olduğunu düşündüğünüz başta millî gelir, millî hasıla, gayrisafi yurt içi hasıla, gayrisafi millî hasıla, enflasyon, bütçe açığı, cari açık başta olmak üzere çok sayıda makroiktisadi konuyu sadece iyi bir şekilde öğrenmeyecek aynı zamanda gerçek iktisadi olayları da rahatlıkla analiz edebilecek düzeye geleceksiniz. Bu kitap sayesinde öğrencilerin örgün makroiktisat derslerini izleyememe kaygıları sona erecek, makroiktisadı kendi kendilerine de en iyi şekilde öğrenebileceklerdir.
Adem Esen Bu eser, iktisat biliminin temel konusu olan mal, mülkiyet ve piyasa mefhumlarını hem İslam iktisadı hem de konvansiyonel iktisat perspektifinden incelemektedir. Mal, iktisadi hayatın temelidir çünkü mal, insanın ihtiyaçlarını karşılayan vasıtanın adıdır. İnsanın maddi ve gayri maddi ihtiyaçları vardır. İnsan, hayatı boyunca bunların peşinde koşar. Maddi ihtiyaçları karşılanırsa refaha, gayri maddi ihtiyaçları karşılanırsa saadete erer. İnsanlar kendini bildiği andan itibaren mal edinmeğe çalışır. Bir mala sahip ve malik olmanın adına mülkiyet denir. Mülkiyet, insanı o mal üzerinde hem hak sahibi kılar hem de üzerinde tasarruf ve kullanım hakkı sağlar. Buna da "zilyetlik" denir. Normal olarak insanlar, malın parasını vererek satın alır. Satış işlemi de çarşıda, pazarda yapılır. İtalyancadan gelen piyasa kelimesi pazar manasında kullanılır. Menkul mallar, çarşıda, dükkânlarda, hafta pazarlarında, borsalarda, eskiden panayırlarda şimdi fuarlarda hem teşhir edilir hem de satılır. Gayrimenkuller ise devletin tapu dairelerinde alınıp satılır.
İşte elinizdeki eserde yazar, altı bölüme yaydığı incelemesinde, malın tanımını ve özelliklerini, ahlaki açıdan değerlendirilmesini, mülkiyet konusunu, üretim faktörlerinin mülkiyetini ve mülkiyetin korunmasını iktisadi ve hukuki yönleriyle hem seküler hem de İslami açıdan tahlile tabi tutmuştur.
Taha Eğri “Ekmek, Özgürlük, Sosyal Adalet” sloganı etrafında vücut bulan Arap ayaklanmaları, iktisadi ve sosyal meselelerin kitleleri harekete geçirmedeki rolünün somut bir örneğidir. Bu sloganda ağırlıklı temanın, iktisadi meselelerle ilgili olması, Mısır örneğinde olduğu gibi halkın iktisadi sorunlar karşısındaki duyarlılığının ve talebinin ne kadar önemli olduğunu açık biçimde ortaya koymaktadır. Bu bağlamda çalışmada, meselenin çok yönlü olduğu göz önünde bulundurulmakla birlikte Mısır tecrübesi, ekonomi-politik bir perspektifle sınırlandırılarak ele alınmaktadır. Çalışmanın bulguları, çok yönlü olarak incelenmesi gereken toplumsal meseleleri iktisadi bir bakış açısı ile ele alması ve diğer alanlarda yapılan çalışmalara ışık tutması açısından önemlidir.
Kitapta, Mısır’ın siyasal sisteminde dalgalanmalara yol açan ayaklanmaların arkasında yatan iktisadi nedenler ve ordunun iktisadi sistem içerisindeki rolü bağlamında Hüsnü Mübarek’in istifasından, Abdel Fettah Al-Sisi’nin darbesine kadar geçen süredeki demokrasiye geçiş denemesi inceleniyor. Mübarek’in devrilmesine yol açan olaylar, neden ve sonuç ilişkisi bağlamında değerlendirilerek monarşi sistemini sonlandıran 1952 darbesi sonrasında Mısır ordusunun ekonomi ve siyaset içerisindeki rolü ve siyasal sistemin dönüş(eme)mesindeki etkinliği ele alınıyor. Çeyrek asırdan uzun bir süre iktidarını sürdüren askerî-otoriter bir rejimin yıkılmasına rağmen kısa bir sürede, iktisadi ayrıcalıklarını korumak için ordunun yönetimi yeniden ele geçirmesi, analiz açısından önem arz etmektedir. Kitap, ayaklanmaya varan olayların gelişiminde iktisadi faktörlerin etkisini ve boyutlarını Mısır pratiği üzerinden ele alarak toplumsal olaylara yol açan iktisadi faktörleri ortaya koyması açısından anlamlıdır.
Seymur Ağazade Bu kitap lisans düzeyinde Mikro İktisat dersini alan öğrencilerin ve mezuniyet sonrası çeşitli sınavlara hazırlananların bu dersle ilgili konulara ilişkin sağlam bir bilgiye sahip olabilmesi amacıyla hazırlanmıştır. Kitap temelde tüketici teorisi, üretici teorisi, tam ve aksak rekabet piyasaları, emek piyasası, dışsallıklar ve genel denge konularını içeren 13 bölümden ve bazı bölümlerle ilgili matematiksel eklerden oluşmaktadır. Mikro İktisat kitaplarında genellikle rasyonalite, marjinalizm ve optimize etme prensiplerinin de etkisi ile kuramsal düzeyle sınırlı tutulan soyut ve mekanik bir anlatım tarzının hâkim olduğu düşünülmektedir. Bu kitapta ilgili konulara ilişkin kuramsal bilgi sunmakla birlikte, anlatımın sırf bununla sınırlı kalmamasına özen gösterilmekte ve bu bilgiyi mümkün olduğunca iktisadi hayatın örnekleri ile ilişkilendirerek sağlam bir şekilde özümsenebilmesine çalışılmaktadır.
Ali Yılmaz GÜNDÜZ Mikro İktisat alanında çok sayıda yayın olmasına rağmen akademik kitapların en önemli özelliklerinden biri özgün nitelikte hazırlanıyor olmasıdır. Bu kitabı hazırlamaktaki amacım Mikro İktisat dersi bilgilerini ve uzun yıllara dayanan tecrübelerimi öğrencilere aktarmaktır. Ders içeriği yönünden Mikro İktisat kitapları, benzer nitelikte olmasına rağmen eserlerin sunuluş biçimi birbirlerinden tamamen farklıdır.
Mikro İktisat kitabı, birbirini tamamlayıcı nitelikte 14 bölümden oluşmuştur. Gerçek hayatta karşılaştığımız üretici-tüketici dengesi, firma dengesi ve emek arzı-emek talebi dengesinin nasıl oluştuğuna dair bilgiler kitapta en dikkat çekici konular arasında yer almaktadır.
Kitabın sonunda yer alan örnek sorular, öğrencilere girecekleri sınavlarda yardımcı olacağı düşünülerek hazırlanmıştır. Öğrencilerin anlamalarını kolaylaştırmak ve Mikro İktisat dersini sevmeleri için sade bir dil kullanılmıştır.
İnsanca yaşamak ve özellikle herkesin mutlu olduğu bir dünyada yaşamak güzeldir. Bu kitabın öğrencilere ve okuyuculara yararlı olacağını ümit ediyorum.
Recep Kök, Oğuz Kara, Üzeyir Aydın, A. Elif Ay Yalçınkaya Her iktisat okuru için olabildiğince teorik, edinilen gözlemler çerçevesinde de kazanılan deneyim ve pratik bakış açısı bir gerekliliktir. Elinizdeki mikro iktisat kitabının yazarlarları, özellikle önsöz ve giriş kısmında, kitaplarınının alanla ilgili okutulan mevcut Türkçe kitaplardan neden farklı olduğunu açıklamaktadırlar. Kısa bir ifadeyle, kitapda “yaparak öğrenmeyi” esas alan ve öğrenciye rehberlik oluşturan bir yöntem izlenmektedir: Kitap lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin talebine yanıt verecek teorik bir bütünlük içermektedir. Birbirini tamamlayan konular, öncelikle geometrik şekillerle anlatılmakta; yeri geldikçe cebir yardımıyla da ispat mekanizmasına önem verilmektedir. İçerikteki çözümlü problemler, okuma parçaları, bazen de konu bütünlüğüyle uyumlu örnek olaylar ve bölüm sonu ekleri hem öğretim elamanlarının hem de iktisat okuru olmak isteyen öğrencilerin beklentilerine yanıt verecek düzeydedir. Bilindiği gibi mikro iktisadın teorileri hangi ölçüde içselleştirilir ise mesleğe giriş sınavlar o ölçüde başarılır. İyi bir iktisat okuru olmanın başarısı üzerinden sağlanan refah katkısı ise her zaman hissedilir.
Bu ders kitabının yazarlarından biri olan, halen Nişantaşı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Recep KÖK, Dokuz Eylül Ünivrsitesi'nde (2019) görev yapmakta iken, önceki yıllardan doktora öğrencileri olan Doç.Dr. Oğuz KARA ( Düzce Üniversitesi), Doç. Dr. Üzeyir AYDIN (Dokuz Eylül Ünivrsitesi), Dr. Öğretim Üyesi A. Elif AY YALÇINKAYA (Dokuz Eylül Ünivrsitesi ) ile yeniden “takım ruhu”nu canlandırmıştır: Yazarların alana yönelik çok sayıdaki kitap, makale vb. çalışmaları olup, KÖK'ün kırk yılı aşkın meslek deneyimi, ortak iradenin ve zahmetin bir ünü olan bu eserin yayın hayatına kazandırılmasında temel etkendir denebilir. Yayınevimizin katkısıyla, Türkiye'de yayınlanmış Türkçe ders kitapları listesine giren bu ayrıcalıklı kitap, ümit ederiz ki, iktisat öğretisine önemli destek sağlasın!. Elbette, okuyucularının kitap hakkındaki değerlendirmeleri ve takdirleri her tür kıymetin üzerindedir.

Arslan Zafer Gürler, Bekir Ayyıldız, Merve Ayyıldız Altı bin baskıya ulaşan “Genel Ekonomi” kitabımız önemli ölçüde talep görmüştü. Yalın dili, sade ve yalın anlatımı ile kitap, gerek okuyucular gerekse okutanlar tarafından takdir gördü. Dolayısıyla Türkiye’de ekonomi dersleri veren bir çok fakültede ders kitabı olarak tercih edildi. Bu gelişmeler, bizi cesaretlendirerek “Mikroekonomi” kitabının yazılması konusunda önemli bir motivasyon aracı oldu.
Mikroekonomi kitabı, piyasalardaki bireysel davranışları tüketici ve üretici temelinde inceleyen analitik bir yaklaşımı ortaya koymaktadır. Bunun yanında; teori ve uygulama bir bütün olarak ele alınarak, dünya ve Türkiye’den örneklerle konular somut hâle getirilmeye çalışılmıştır. İçerikte yer alan matematiksel yaklaşım ve grafiklerle güçlendirilmiş anlatımların çok daha kolay sindirilmesi amaçlanmıştır.
Kitapta yer alan örnekler, 2018 yılına kadar uzatılarak, okuyucunun somutla soyut arasında sıkışması önlenmek istenmiştir. Pek tabidir ki talep ve arz kuvvetlerinin çeşitli piyasalardaki analizleri mikroekonominin olmazsa olmaz konularıdır. Bunun yanında, zengin matematiksel modellerle; elastikiyet, etkinlik, piyasa sınırlamaları ve oyun teorisi gibi konulara da yer verilerek mikroekonomiye daha geniş bir bakış açısı getirilmeye çalışılmıştır.
Zeynep Ökten Moda, sadece giyim kuşam değil yaşam mimarisi; ekonomi ise bu mimariyi insana sunan en önemli karar vericidir.
Hissettirmeden bermudayı bacağımıza, permayı saçımıza yerleştiren sessiz güç... Bazen moda yaratır, ekonomi yürütür; bazen ekonomi durur, moda sürükler.
Tıpkı tango gibi...
Moda ve ekonomi; göz göze geldikleri andan bu yana yüzyıllardır dans ediyor, bize de alkışlamak düşüyor.
Bu kitap; özelde “dans etme”nin, genelde “gösterme”nin hikâyesi; ekonominin tarih boyunca en gizli sevgilisi olan modanının deşifresidir.
• Kanuni'den, Louis'den kopup gelen renkli giysiler ne zaman tek tip ve sıkıcı hâle dönüştü?
• 17. yüzyıl erkeğinin topuklu pabucu, kadın ayağında nasıl stiletto oldu?
• Küreselleşmenin ilk yolu neden adını ipekten aldı?
• Topuk ve etek boylarının savaşla ilgisi ne?
• Kırmızı ruj evdeki değil ekonomideki krizi nasıl gösterir?
• Biz kimiz? İradesiyle seçen mi reklam panosu mu?
• Büyük çelişkimiz: Özgün müyüz herkes gibi mi?
O zaman çevirin ön yüzü, başlayalım!
Hayriye Atik - Oğuzhan Türker Bu çalışma günümüzde gittikçe karmaşıklaşan ve genişleyen dış ticaret olgusunu açıklamak amacıyla geliştirilen yeni dış ticaret (modern dış ticaret) kuramlarını teorik ve uygulamalı analizler çerçevesinde ele almayı amaçlamaktadır.
Hem gelişmekte olan ülkelerin büyüme ve kalkınmasında hem de gelişmiş ekonomilerin küreselleşmeyi kendi lehlerine çevirmelerinde dış ticaret önemli bir araçtır. Dolayısıyla, günümüzde dış ticareti açıklamak amacıyla geliştirilen modern kuramların incelenmesi ve anlaşılması önem taşımaktadır. Ne var ki, Türkçe literatürde modern dış ticaret kuramları, uluslararası iktisat kitapları içinde bir bölüm ya da alt bölüm şeklinde ele alınmış, kuramlarla ilgili detaylı açıklamaların yer aldığı kitaplar sayıca yetersiz kalmıştır. Oysa, Türkiye gibi sanayileşmesini ve gelişmesini henüz tamamlayamamış bir ülkede, dış ticaretin büyüme ve kalkınma sürecinde rol oynayabilmesi için dış ticaret kuramlarının yeterli düzeyde açıklanması ve anlaşılması gerekmektedir.
Bu anlayış çerçevesinde hazırladığımız bu kitabın hem lisans hem de lisans üstü eğitim düzeylerinde okutulan dış ticaret ve uluslararası iktisat derslerinde önemli bir başvuru kitabı olması beklenmektedir. Kitaptan ikinci beklentimiz, dış ticaretle ilgilenen sanayici ve iş adamlarının dış ticaret kuramları ile ilgili bilgilerini genişletmelerine yardımcı olmaktır.
Abdul Azim Islahi Bu kitap, iktisat alanında medeniyetler arası diyalog için ortak bir zemin arayışına binaen hazırlanmıştır. Bu nedenle, özellikle iktisadi düşünce alanında, İslam medeniyeti ve Orta Çağ Avrupa kültürünün çok boyutlu bağlarına ve birbirleriyle olan etkileşimlerine delil niteliğindedir. Müslüman ilim adamlarının felsefe, bilim, matematik, tıp, coğrafya, tarih, sanat ve kültür alanında Orta Çağ Avrupası üzerindeki etkileri ayrıntılı bir şekilde belgelenmiş ve ilgili konuların çevrelerinde bilinmektedir. Ancak, iktisadi düşünce ve kurumlar üzerindeki etkisi henüz tam olarak araştırılmamış ve kabul de görmemiştir.
Islahi’nin eseri bu bağlamda önemli bir girişimdir. Abdul Azim Islahi, Batılı bilim adamlarının son yıllarda Müslümanların iktisada katkıda bulunduğu yönündeki değişen eğilimlerini ve Avrupa Rönesansı’ndaki Müslüman entelektüel mirasa borçluluk hissinin arttığını gözler önüne sermektedir. Bu eğilim yalnızca iktisadi düşünce tarihinde daha önceki yazarlar tarafından oluşturulan boşluğu kapatmakla kalmayıp, aynı zamanda Doğu ile Batı arasındaki anlayışı artıracak, akademik ve entelektüel düzeyde etkileşimi kolaylaştıracaktır.
İbrahim Külünk Neden Mucize?
Tarih boyu birçok işgal, sömürge ve çatışma gördüler. İkinci Dünya Savaşı sonrası ekonomileri çökme noktasına geldi. İşgal ve sömürge altında bölündüler,
Tayvan, Çin ve Japonya'nın, Singapur, İngiltere ve Japonya'nın, Kore, Sovyet Rusya ve ABD'nin hegemonya sahası oldu.
Bu ülkeler 1950'lere kadar ekonomik, sosyal ve siyasi olarak derin bir buhran yaşıyorlardı. 1948'de Güney Kore, 1965'te Singapur bağımsızlıklarını kazandıklarında dünyanın birçok ülkesinden daha kötü durumda olan ekonomileri sadece 25 yılda dünyanın en hızlı büyüyen ekonomileri arasına girdi. Sadece 16 ülke tarafından tanınan Tayvan, Türkiye de dahil dünyanın birçok ülkesi tarafından ülke olarak tanınmıyor. Siyasi statüsü uluslararası alanda tartışma konusu olmayı sürdürüyor. Ancak yine de Tayvan'ın Çin'den bağımsız olarak 1960 sonrası ekonomik gelişim serüveni onu özel kılıyor.
Teknolojik yenilik, Ar-Ge faaliyetleri, ürün geliştirme, ürün çeşitliliği, ihracata dayalı sanayileşme, Devlet destekli kalkınma politikaları ile bu ülkeler gelişme aşamasında olan birçok ülkeye de örnek gösterilmişlerdir. Yine bu ülkelerin ekonomik modellerinin başka ülkelere de uygulanabilirliği tartışma konusu olmuştur. Bunun nedeni, özellikle 1965- 1990 dönemindeki istikrarlı büyüme süreçleridir.
Bu ülkelerin ekonomik başarısını mucize olarak nitelendiren küresel kurumlar her ne kadar bu tabirden vazgeçmiş gibi görünse de teknolojik ilerlemenin ve küreselleşme sürecine kendilerine özgü bir model ile dahil olmalarının daha çarpıcı bir tarifini bulmak zordur.
Gamze Sart Yüksek öğrenim, ülkelerin bir yandan insan kaynağının nitelikli hale gelmesini sağlarken diğer yandan evrensel bilimsel bilginin üretilmesine katkı yapmaktadır. Evrensel bilgi ve nitelikli insan kaynağı ise ülkelerin ve firmaların küresel rekabet güçlerinin korunması ve yükseltilrmesinde hayati öneme sahip iki faktördür. Bu bağlamda bu çalışmada yükseköğrenim ve ülkelerin küresel rekabet gücü arasındaki ilişki hem teorik hem de uygulamalı olarak OECD ülkeleri özelinde incelenmiştir.
K.Tayfun Güldaval İnsan olmanın doğasından kaynaklanan özgürlükleri kullanabilme yetkisinin, öncelikle içinde yaşanılan toplumun gelişmişlik düzeyiyle doğru orantılı olarak değiştiği inancındayım.
Bu nedenle, “Orta Gelir Tuzağı” ve “Kadın Girişimciliği” fenomenlerine, farklılıkların yönetimi vizyonundan bakarak, sürdürülebilir ekonomik kalkınmayla ilişkileri konusunda zihinlerde bir kıvılcım yaratmak amacıyla bu kitabı yazdım.
Şüphesiz bu kitabın orta gelir tuzağı ve kadın girişimciliğinin tamamen anlaşılmasına yeterli olacağı iddiasında değilim. Okuyucularıma konu ile ilgili çok şeyi öğrendikleri izlenimini vermek yerine, onların daha ileri araştırma isteğini körükleyerek, konuyu derinlemesine araştırmaya yöneltebilmek en büyük dileğim.
Ü. Serdar Serdaroğlu Gerek içerik ve muhtevasıyla gerekse de kapsadığı toplumsal, hukuki ve iktisadi etki gücü bağlamında Tanzimat FermanTnm ilan edilmesi sonrası Osmanlı Devleti'nde değişen iktisadi-finansal şartlar, bu kitapta o dönem için yeni sayılabilecek uygulamalardan biri olan banka kurma fikrinin etrafında şekillenmiştir. Nitekim Osmanlılar için 'bir devlet bankası kurma' fikri ve bunun uygulamaya geçirilmesinin hangi dinamikler ve fikri alt yapı üzerinden cereyan ettiği incelenmesi gereken önemli bir iktisat tarihi olayıdır.
Elinizdeki bu kitap 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren başlatılan Osmanlı bankacılık faaliyetlerinin ilk örneği olan Dersaadet Bankasının hem organizasyonel özellikleri hem de faaliyete başlamış olduğu dönemin iktisadi şartları ile ifa ettiği görevin finansal ve ticari boyutlarını Osmanlı arşiv kaynakları yardımıyla incelemekledir. Bu çalışma özellikle Tanzimat Dönemi ticaret ve iş ağlarının finansal piyasalar üzerinden nasıl
şekillendiğini, tüccar ve bankerlerin ortaklıkları ile sahip olunan girişimci ağların mahiyetini ve bu anlamda hangi özellikleri muhteva ettiğini Dersaadet Bankası kayıtları üzerinden göstermeye çalışmıştır. Bankanın kuruluş amacı, gerçekleştirmiş olduğu poliçe işlemlerinin dış ticaret ve Osmanlı para sistemi ile yakından ilişkisi ve bu tecrübenin üzerinden Osmanlı girişimci iş ağlarının ortaya konması noktasında bir deneme olarak değerlendirilebilecek bu kitap, okuyucuya 'Osmanlı İktisat, isletme ve finans Tarihi' literatürüne dair tematik bir bakış acısı sunmaktadır.
Hasan Gürak Osmanlı Mirası ile Sanayileşme Çabaları
Osmanlı ekonomisinin çağın gelişmelerini yakalayamamasının nedenlerini anlamaya çalışan Prof. Mehmet Genç şöyle bir soru sorar: “… Osmanlı hüviyetinin, iktisadi hayatı az veya çok etkilemesi mümkün belirli ilkelerini tespit etmemiz mümkün müdür?” "Belirlenecek ilkeler ne işe yarayacak?" diye düşünenler için yerçekimi yasasını örnek vererek bir açıklama yapar.
“Yerçekimi kanununu bilmediğimiz müddetçe, havaya atılan her cismin kendine özgü biçimde değişik hızlarda düştüğünü, hatta bazı cisimlerin (balon, uçurtma gibi) düşmelerini gerektiren herhangi bir etken bulunmadığını zanneder, düşme olayında belirli bir düzen olmadığını düşünürüz. Ama çekim kanununu keşfettikten sonra, bütün bu karmaşanın son bulduğunu görür; düzensiz zannettiğimiz düşme olayının çok kesin bir düzen içinde cereyan ettiğini anlarız.”
Bu kitapta, Prof. Genç'in sözünü ettiği çekim yasasına benzer ölçütlerimiz, bir başka deyişle sanayileşerek kalkınmayı analiz etmek için başvuracağımız üç olmazsa olmaz ölçütümüz var:
1- İşgücünün ve toplumun eğitim düzeyi,
2- Küresel rekabetçi teknolojilere sahip işletmeler,
3- Çağdaş gelişmelere “doğru” yön verebilecek kurumlar.
Uzun dönem kalkınma için gerekli görülen yukarıdaki üç olmazsa olmaz, Osmanlı'dan beri Türkiye'de büyük sorun olan iktisadi geri kalmışlığın nedenlerini anlamak için Prof. Genç'in sözünü ettiği çekim yasaları gibi kullanılabilir.
Jale Yalınpala Çokgezen Uzun yıllardır çeşitli bölümlerde ayrı dersler olarak verdiğim Para Teorisi ve Para Politikası derslerinin çeşitli kaynaklardan derlenerek bir bütün hâline getirilmesi ihtiyacı üzerine oluşturulmuş bu kitapta, ayrı ayrı anlatılan konuların bir araya toplanması hedeflenmiştir. Anlatılmak istenen tüm konuların bu genişlikte ele alınarak bir arada bulunması gerekliliğinden yola çıkarak oluşturulan kitabın bir bütün olarak sahip olduğu içeriği ile öğrencilere kolaylık sağlayacağı düşünülmüştür. Bu kitapla para teorisi ve politikasına ilişkin konuların özetlenerek bir ders kitabı olarak öğrencilere yardımcı olması hedeflenmiştir. Genel olarak Türkiye ekonomisinde yaşanan gelişmelerin daha iyi analiz edilebilmesi için gerekli teorik bilgilerin yer aldığı kitapta, ilk olarak paranın özelliklerinden ve işlevlerinden yola çıkılarak finansal piyasaların yapısı incelenmiştir. Bunun yanı sıra Merkez Bankasının işlevleri, para talep teorileri ve para politikası amaç ve araçları ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Açık ekonomilerde para ve maliye politikalarının ekonomideki etkinliği ortaya konulmuştur. İktisat okullarının para politikasına yaklaşımları ile Türkiye ekonomisinde para politikası uygulamalarına yer verilmiştir.
Paul De Grauwe Uluslararası ekonomik bütünleşmeler gerek parasal birlikler gerekse gümrük birlikleri ya da diğer biçimleriyle olsun son elli yıla damgasını vurmuştur. Yalnızca gelişmiş ülkeler değil gelişmekte olan ülkeler de kendi coğrafyalarında ekonomik kazanımlar elde edebilmek ve rekabetçi küresel ekonominin pozitif refah etkilerinden pay kapabilmek için ekonomik kalkınmalarının bir parçası olarak ekonomik bütünleşmeler gerçekleştirmişlerdir.
Hiç kuşku yok ki, AB’nin geleceği, APB projesinin başarısı ile yakından ilgilidir. Tüm bu tartışmaların bilimsel bir zeminde yapılabilmesi ve doğru politika önerilerinde bulunulabilmesi, bir parasal birliğin kuramsal temellerinin ve APB mekanizmalarının iyi anlaşılmasına bağlıdır. Elinizdeki bu çeviri kitabın orijinali, uluslararası yazındaki boşluğu doldurmuş öncü ve temel bir eserdir. Bu özelliği ile kitabın tercümesi de Türkçe yazında var olan bir ihtiyacı gidermektedir. Bu tercüme kitap yalnızca lisans düzeyinde değil lisansüstü düzeydeki dersler ve araştırmacılar için de uygun bir temel kaynaktır.
On birinci baskıdan tercümesi yapılan bu kitap on bir bölümden oluşmakta olup, ilk bölümler
(1 - 7) kuramsal alandaki tartışmalara ayrılmıştır. Sonraki bölümler (8 - 11) ise Avrupa Parasal Birliği özelinde konuları irdelemekte ve detaylandırmaktadır.