Halkla İlişkiler ve İletişim \ 8-8
Brant Cooper, Patrick Vlaskovits - WILEY Yalın girişimciliğin ve startup'ların gelişimi, vizyon ve inovatif düşünme yeteneğine sahip bireylere bağlıdır. Girişimcilerin kazancı, yüksek büyümeyi hızlandırmaları için verileri kullanmayı öğrenerek müşteri etkileşimini artırması bakımından çok önemlidir. Bu amaçla, yalın girişimcilik alanında önemli danışmanlardan olan Brant Cooper ve Patrick Vlaskovits, bu kitabı kaleme alarak girişimciliğin inovatif yönüne vurgu yapmış ve alana katkıda bulunmuşlardır. Yazarlar bu kitapta, teknolojinin içinde ve dışında faaliyet gösteren onlarca girişimci ve startup fitma sahipleri ile görüşerek çeşitli vaka incelemelerini paylaşmışlardır.
Yeni bir girişimin oluşumunun ilk aşamalarında belirsizlik vardır. Ancak bu belirsizlik karşısında tahmin ve planlama gibi geleneksel müdahaleler artık yeterli gelmemektedir. İşte Yalın Girişim, tam da bu noktada devreye girmektedir. Bu kitapla Yalın Girişimcilere inovasyon odaklı, bilimsel verilere dayanan, test ve deneylerle ölçümlenebilir yeni bir yönetim anlayışı aktarılması amaçlanmıştır. Bu kitap vasıtasıyla girişimciler; müşterilerle nasıl iletişim kurulacağını, denemelerin nasıl gerçekleştirileceğini ve iş girişimlerinde elverişli verilerin nasıl kullanılması gerektiğini öğrenip bu doğrultuda girişimlerine inovasyon katabileceklerdir.
Bu kitap, kurumların işletme modellerine ilişkin zorlukların belirlenip bunlar üzerinde çalışılmasını sağlayacak yeni düşünme biçimleri, araçlar ve aktiviteler sunmaktadır. Startup'ın ne olduğu, bu doğrultuda vizyon, değerler ve kültürün etkileri üzerinde yeni bir vizyon vermektedir. Ayrıca inovatif bir vizyon için müşteri etkileşimi ve yalınlık, uygulanan gerçek vaka incelemeleriyle detaylandırılmıştır. Bu bakımdan Yalın Girişimci kitabının, sistemli ve inovatif bir girişimin oluşmasına rehberlik etmesi açısından okunması gerekir. Kitap sadece yeni girişimciler için değil, aynı zamanda üniversitelerde girişimcilik kültürü kapsamında da değerlendirilmesi gereken bir kaynaktır. Ayrıca, işletmelerde özellikle araştırma ve inovasyon odaklı çalışmalara önem veren şirket sahiplerinin ve yöneticilerin başvuru kitabı olarak değerlendirebilecekleri bir referans niteliği de taşımaktadır.
Simge Aksu, İlknur Dönmez Bu Kitabı Kimler Okumalı?
Son birkaç yıldır hızlıca hayatımıza giren ve pek çok noktada hayatımızda katkı ve etki yaratmaya başlayan yapay zekâ konusuna ilgi duyan herkes öncelikle bu kitabın temel hedef kitlesidir. Kitap; ele aldığı kapsam nedeniyle öncelikle iletişim bilimleri, reklam, pazarlama, pazarlama iletişimi, tüketici davranışları ve yeni iletişim teknolojilerine ilgi duyan okuyucular, uzmanlar, akademisyenler ve bu alanda eğitim alan öğrencileri hedeflemektedir. Eğer sizler de pazarlama iletişimi, reklam ve tüketici davranışı alanlarında yapay zekânın etkisine dair bir iç görü kazanmak, var olan gelişmeleri anlamak istiyorsanız bu kitap size hitap etmekte ve sizler için bu konuyu kapsamlı olarak ele almaktadır.

Yapay zekânın, dijital profiller ve büyük veri bağlamında tüketici davranışları ve dijital pazarlama iletişimi üzerindeki etkisini kapsamlı olarak ele alan ve Türkçe literatüre katkı sağlayan güncel bir eser olması edeniyle okunmasını tavsiye ediyorum.
Prof. Dr. Ali Atıf Bir

Değerli bilim insanları Doç. Dr. Simge Aksu ve Dr. İlknur Dönmez tarafından kaleme alınan bu kitap, dijital çağda tüketici davranışlarını anlamak için yapay zekâ, büyük veri ve dijital profillemenin nasıl kullanıldığını derinlemesine inceliyor. Özellikle pazarlama iletişimi alanında bu teknolojilerin yarattığı dönüşümü detaylı bir şekilde ele alması, eseri güncel ve değerli kılıyor. Türkçe literatürde bu konuya odaklanan kapsamlı bir kaynağın eksikliği düşünüldüğünde, kitabın bu alandaki boşluğu doldurduğunu ve pazarlama profesyonelleri, akademisyenler ve öğrenciler için önemli bir referans kaynağı olacağını söyleyebilirim. Yazarların konuya hâkimiyeti, sundukları güncel örnekler ve detaylı analizler, kitabı hem bilgilendirici hem de düşündürücü kılıyor. Dijital dünyanın hızla evrimleştiği bir dönemde, bu kitabın pazarlama ve iletişim alanında faaliyet gösteren herkes için önemli bir kaynak olduğunu düşünüyor ve okunmasını tavsiye ediyorum.
Prof. Dr. H. Kemal Suher

Dijital bir çağda yaşıyoruz. Elinizdeki kitap dijital profilleme ve günümüzün fenomen kavramı olan yapay zekâ teknolojilerini tüketici davranışı açısından ele almaktadır. Yapay zekâ konusunda etik tartışmalara da yer veren kitabın akademisyenler, sektör profesyonelleri, pazarlama iletişimi alanında eğitim alanlar için önemli bir kaynak olacağı inancındayım.
Prof. Dr. Nevzat Bilge İspir
Burak Çeber Etik, insanlık tarihi kadar eski olup toplumsal yaşamın başlangıcından bu yana var olmuş; felsefenin doğuşuyla birlikte ise üzerinde sistematik bir şekilde düşünülen ve tartışılan bir disiplin hâline gelmiştir. Yapay zekâ ise tüm teknik ve algoritmalarıyla birlikte yaşamın her alanını köklü bir şekilde dönüştürerek insan hayatının ayrılmaz bir parçası hâline gelmektedir. Özellikle son dönemde üretken yapay zekâ araçlarının hızla gelişmesi ile yapay zekâ, insanlara özgü karmaşık özellikleri üstlenmeye ve kullanım sınırlarını hiç olmadığı kadar genişletmeye başlamıştır. Bu sınırların genişlemesi bir yandan heyecan verici fırsatlar getirirken diğer taraftan da önemli sorumluluklar doğurmaktadır. Yapay zekâyı sadece avantajlarıyla ele almak bu denli güçlü bir teknolojinin birey, grup, toplum, kurum veya devletler düzeyinde ortaya çıkardığı sorunları görmek açısından yetersiz kalmaktadır. Bu da yapay zekâ ile etiğin kesişim noktasında bulunan ve yapay zekâ teknolojilerinin gelişimi ve kullanımı aşamasında temel alınması gereken ilke ve değerleri, başka bir deyişle “yapay zekâ etiğini” gündeme getirmektedir.
Özellikle iletişim alanında yaşanan dönüşümün hız kazanması ve iletişim sürecinde insanlarla birlikte teknolojinin de bir iletişimci olarak rol almaya başlaması, iletişim ile etik arasında olan ilişkiyi değiştirmiştir. Böylelikle iletişim alanında yapay zekâ dolayımlı faaliyetlerin etik kavramı çerçevesinde yeniden değerlendirilmesi zorunlu hâle gelmektedir. Bu kitap çalışması, iletişim alanında yapay zekâ uygulamalarının kullanımına ilişkin sorunları ve olası çözümleri ortaya koyarak etik sorunlara dikkat çekmeyi amaçlamaktadır.
Burak Çeber Yapay zekâ, 1950'li yıllardan günümüze gelene kadar farklı disiplinleri etkileyip çeşitli sektör, alan veya görevlerde yapılacak geliştirmelere kaynak oluşturmuştur. Bugün gelinen aşamada, yapay zekânın, sahip olduğu esnek ve mantıksal altyapı ile kişileri, markaları, kurumları, devletleri etkileyen disiplinler arası bir çalışma alanı hâline geldiği, bu yönüyle de bir kurumdaki tüm fonksiyonlara etki edebilme gücüne sahip olduğu söylenebilmektedir. İletişimin araç ve yöntemleriyle olan mutlak ilişkisini daima sürdüren halkla ilişkiler de yapay zekânın bu gücünden etkilenmiş; yapay zekâ uygulamalarının kullanımı yoluyla halkla ilişkiler uygulamalarının verimliliğini arttırmak, halkla ilişkilerin gelişiminde yeni bir eğilim olarak ortaya çıkmıştır. Bu durum, halkla ilişkiler alanında; iletişim evreni, yapılar ve aktörler açısından büyük bir değişimi beraberinde getirmiştir. Bu çerçevede, halkla ilişkiler için yeni bir uyarlanabilirliğe ve bağlamsallaştırmaya sahip olan yapay zekâ, gerek ortaya çıkardığı kullanım alanları gerek oluşturduğu yöntem ve normlar gerek ise getirdiği bir dizi teknolojik ve ilişkisel çıkarımla birlikte önem kazanmaktadır.
Bu kitap, yapay zekâ uygulamalarının bir halkla ilişkiler aracı olarak kullanımını inceleyerek; yapay zekânın halkla ilişkilerde uygulama alanlarını, hangi görevlerde ve nasıl kullanıldığını ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda kitapta, kurumlar ve halkla ilişkiler ajanslarıyla gerçekleştirilen derinlemesine görüşmelere yer verilerek yapay zekâ uygulamalarının halkla ilişkilerde kullanım alanları; etki, sınır ve zorluklarıyla birlikte saptanmaya çalışılmıştır.
David BURKUS, Josseybas Mitler, bazı gizemli olayların neden gerçekleştiğini açıklamak veya nasıl davranmamız ve düşünmemiz gerektiğini doğrulamak amacıyla ortaya çıkan ve nesilden nesile aktarılan hikâyelerdir. Kültürler, etraflarındaki dünyayı açıklamak için mevcut bilgilerden faydalanamadıklarında mitler üretirler. Pek çok insanın yaratıcı olmakla ilgili yanlış inançları vardır. Bu yanlış inanç nedeniyle de yaratıcılıklarını tam olarak kullanamazlar. Yaratıcı bireylerin ve firmaların başarıları üzerindeki en son araştırmalardan biri bu kitabın yazarı David Burks'e aittir.
Elinizdeki bu kitap, yaratıcılık ile ilgili sahip olabileceğimiz yanlış fikirler ve gerçekler ile bizleri yüzleştirip, en iyi fikir ve projeleri, araştırma ve programları bulmak için bizlere pratik bir yöntem sunmaktadır. Özellikle, birçok kişinin ya da organizasyonun yaygın olarak kullandığı 10 yanlış yaratıcılık efsanesinin üzerinde durarak yeni bir sistem önermektedir. Kitapta, tamamıyla yenilikçi stratejileri tasarlayabilmek için yaratıcılık hakkındaki yanlış efsaneleri dolayısıyla da ön yargıları nasıl ortadan kaldırabileceğimiz konusunda cesur fikirler sunulmaktadır. Ayrıca kitap, yaratıcılığın ilham alınarak, bazen tesadüfi gerçekleştiğine ve biraz da şansa bağlı kalındığına dair fikirlerimizi değiştirecek bir kitaptır. Bunun için, özellikle pek çok gence yön veren kişilerin okuması gereken bir kitap konumundadır; gerek büyük gerekse küçük şirketlerde fark oluşturmak isteyen bireyler ve yöneticiler için el kitabı niteliğindedir.
Günümüzde rekabetçi küresel pazarlarda ve ortamlarda kaliteli, hızlı, ihtiyaçlara yönelik yenilikçi ürünler, hizmetler veya süreçler sunmak kaçınılmazdır. Bir diğer anlamda, yenilikçiliğe odaklı yüksek değer oluşturan işler için bizlerden yaratıcı olmamız, yeni ve kullanışlı fikirler geliştirmemiz beklenmektedir. Yenilikçi fikirlerin ortaya çıkması şansa bırakılamaz.
Yaratıcılık ile ilgili ilk dar boğaz, toplumların oluşturduğu mitler ile karşı karşıya kalınmasıdır. Mitlerin ortadan kaldırılacağı yenilikçi fikirler üretmek için kullanılabilecek, bilimsel açıdan kanıtlanmış bir yaratıcılık modeline ihtiyaç vardır. Müthiş fikirler üretmek için bir dış güç inancına bel bağlamak zorunda değiliz. İhtiyacımız olan her şeye zaten kendi içimizde sahibiz. Akıcı bir üslupla ve örneklerle anlatılan bu kitapta, yaratıcılığın efsaneleri, yenilikçiliğe götüren süreçlerin üzerindeki sır perdelerini aralamaktadır.
David Burks, Yaratıcılık Mitleri adlı bu kitabında yenilikçiliği tetikleyen inanışların, engellerin ve güçlerin gizemini çözmeye yardımcı oluyor. Kitap boyunca, her bölümde bilimsel açıdan konuyu destekleyecek farklı örnekler bulabilirsiniz. Yenilik çalışmalarını geliştirmek isteyen herkes için Yaratıcılık Mitleri yeni fikirler bulmak açısından mutlaka okunması gereken önemli bir kitap.
H. Eylem Kaya 21. yüzyıl eğitim politikaları, yeni liberal küreselleşme ideolojisinin hâkim kıldığı sürdürülebilir rekabet eğiliminin etkisi altındadır. Söz konusu eğilim ile eğitim, özel tüketimi gerektiren bir yatırım aracı olarak değerlendirilmekte, böylesi yatırımı ise ancak sermayeye sahip bir kısım zümre gerçekleştirebileceğinden, eğitim yoluyla eşitsizliklerin giderilmesi bir yana, mevcut eşitsizliklere yenileri eklenmektedir. Bu koşullar altında en temel ve insani hak olan eğitimin gerek ulusal gerekse uluslararası ölçekte öğrenme kavramıyla ifade edilerek alınıp satılabilen bir metaya, eğitim hizmetinin ise kamunun yükümlülüğünden çıkartılarak piyasa ekseninde bireyin omuzlarına yüklenen bir sorumluluğa dönüştürüldüğü görülmektedir. Dolayısıyla, toplumsal adalet ve olanak eşitliğini gözeten metalaşmamış bir eğitim dizgesi içerisinde, “toplum için toplum ile yaşam boyu ve yaşam merkezli” bir eğitim anlayışını yerleştirmek hedeflenmeli; sermaye değil, insan odaklı yeni eğitim politikaları oluşturulmalıdır.
Nihat Aytürk Hayatta sağlıklı, başarılı, huzurlu, mutlu olmak ve aynı zamanda onurlu, erdemli, iyi ve kaliteli olarak uzun yaşamak her insanın amacıdır. Çünkü her insan yaşamak için dünyaya gelmiştir. Yaşamak ise bir sanattır. Ancak insanların en az bildikleri ve en çok muhtaç oldukları şey de yaşama sanatıdır. Bu yüzden her insan yaşama sanatını bilmek ve öğrenmek zorundadır.
Bu Kitap'ta onurlu, erdemli ve kaliteli olarak iyi ve uzun yaşamanın; sağlıklı, başarılı, huzurlu ve mutlu olmanın yol ve yöntemleri kaynaklara dayalı olarak örneklerle açıklanmıştır. Sağlıklı, başarılı ve mutlu olmanız en içten dileğimizdir.
Aslı Göksoy, Ayşegül Aydın, Barış Dönmez, Cem Sefa Sütcü, Didehan Şükran Köseoğlu, Elçin Güven, Elif Akçay, Elif Nisa Yayla, Erdem Göl, Fatih Altan, Fatma Azizoğlu, Fatma Özhan, Gül Banu Dayanç Kıyat, İbrahim Hakan Göver, Kürşat Yurdakoş, Merve Özhan Sağlık iletişimi yönetimi için gerekli ipuçlarını ve yeni trendleri bu kitapta bulacaksınız. Unutmayın: Sağlık tek bir nefes ise iletişimi de, yönetimi de asla şansa bırakılamaz!
Ali Efe İralı, Ayşenur Akyazı, Dilber Guliyeva, Fırat Tufan, İlayda Seyhun Gören, Pınar Üner Yılmaz, Yelda Şenkal, Yıldız Öztürk, Ziyad Guliyev Teknolojik gelişimin pek çok sektör ve disiplin üzerinde gösterdiği etki, kültür varlıkları ve kültürel miras üzerinde de hissedilmektedir. Uluslararası alanda çalışan pek çok akademisyen, bugün tek bir disiplin ya da sektör bağlantısıyla değil çok farklı alanlarla yürütülen iş birlikleri üzerinden çalışmalarını yürütmektedir. Bilişim, iletişim ve sanat üzerinden bilimsel anlamda üretime geçen ortak aklın, pek çok yeni yöntemin bir sonraki araştırmacı gruplar için önemli faydalar sağladığı, sağlamaya devam edeceği görülmektedir. Bu doğrultuda yaptığımız çalışmanın temel hedefi, birbirinden teknik ve kuramsal anlamda farklı bakış açılarına sahip araştırmacılar üzerinden kültürel mirasa yönelik ortak bir odak noktası oluşturabilmektir.
Ceyhun Bağcı, Faruk Sadıç, Fikret Yazıcı, Hakan Aydın, Metin Eken, Mustafa Cıngı, Mustafa Temel, Nida Sümeyya Çetin, Onur Önürmen, Vahit İlhan Avrupa Dijital Yeterlilik Çerçevesi’nin dijital yeterliliği geliştirecek kavramsal referans modeli, 5 temel yetkinlik alanını içermektedir. Bunlardan biri “güvenlik”tir. Güvenlik; dijital ortamlardaki riskleri ve tehditleri anlamayı, güvenlik önlemlerini bilmeyi ve güvenilirliği ve mahremiyeti göz önünde bulundurmayı, dijital teknolojileri kullanırken fiziksel ve psikolojik sağlığa yönelik risklerden ve tehditlerinden kaçınabilmeyi, kendini ve başkalarını, dijital ortamlarda olası tehlikelere karşı koruyabilmeyi ve dijital ortamlarda kişisel verileri ve mahremiyeti korumayı amaçlar. Bilgi ve veri okuryazarlığında ise veri, bilgi ve dijital içeriğin kaynaklarının güvenilirliğini analiz etmek, karşılaştırmak ve eleştirel bir yaklaşımla değerlendirmek, yeterlikler arasında sayılır. Konuyla ilgili araştırma bulguları, bu iki yeterliliğin önemini stratejik bir biçimde arttırmakta; bireylerin internet kullanımının kontrol altına alınması ve kendi eğitim ve yaşamlarına faydalı olacak biçimde yönlendirilmesi ihtiyacını ortaya çıkarmaktadır. Bu konudaki bilgi ve becerileri arttırmayı amaçlayan eğitim girişimleri bu nedenle büyük önem taşımaktadır.
Kısa adı HD-LIFE olan “Öğrenciler İçin Sağlıklı Dijital Yaşam” Projesi, söz konusu girişimlerden biri olarak belirtilebilir. Proje; rehber, kısa film, poster, veri tabanı gibi görsel-işitsel, elektronik ve basılı eğitim araçlarıyla eğlence, öğrenme, yaratıcı olma, sosyalleşme ve keşif için zengin olanaklar sunan internet ve mobil iletişim teknolojilerinin endişe kaynağı olabileceği hususlar ve bu sorunları olumlu yönde aşma çabalarına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Bu kitap, HD-LIFE’ın bu çabalarını aynı zamanda onun çıktılarından da yararlanarak desteklemeyi amaçlamaktadır. Kitap bu çerçevede bir giriş makalesiyle birlikte “Ağ Güvenliği”, “İnternet Kullanımına Özgü Sorunlar” ve “Ağdan Gelen Tehlikeler” ana başlıkları altında toplam 8 çalışmadan oluşmaktadır.
Veli Boztepe Yeni bir iletişim çağını başlatan internet teknolojisi, son yıllarda baş döndürücü bir hızla gelişti ve günümüz dünyasının vazgeçilmez teknolojisi hâline geldi. Yeni medya teknolojilerindeki gelişmeler, geleneksel haberciliğin haber üretim ve dağıtım sürecini değişime zorladığı gibi haber kullanıcılarını da dönüştürmektedir. Eski medyanın pasif kullanıcısının yerini haberin her aşamasında aktif görev almak isteyen izleyici almıştır. Televizyon haber merkezleri yeni süreçte ayakta kalabilmek için kendilerini yenilemeye çalışmaktadır. Başta gelişmiş ülkeler olmak üzere birçok ülkede televizyon habercilerinin, yeni döneme uyum sağlayabilmek için yaptıkları çalışmaların önemli bir parçasını kullanıcı türevli içeriğin haber içeriğine entegre edilmesi oluşturmaktadır. Türkiye'de de televizyon kuruluşlarının yeni medya kullanımıyla ilgili bazı adımlar attığı görülmektedir.
Tüm bu gelişmeler ışığında bu kitap yeni medyanın televizyon haberciliği üzerine etkilerinin neler olduğu, Türkiye'de televizyon haberciliğinin yeni medya çağında ne tür bir içerik yönetim stratejisi uyguladığı, atılan adımların yeterli olup olmadığı sorularına yanıt aramakta ve nasıl/hangi içerik yönetim stratejilerinin uygulanması gerektiğini ortaya koymaya çalışmaktadır. Bu kapsamda, önce yeni medya/geleneksel medya ilişkisini ele alan dünyadaki ve Türkiye'deki araştırmalar, çalışmalar incelenmiştir. Daha sonra ise Türkiye'deki televizyon kanalları arasından seçilen dört televizyon kanalının (Fox TV, Kanal D, ATV, Show TV) ana haber bültenlerinde yeni medyayı kullanma biçimleri ele alınmıştır. Haberciliğin dönüşümünün teknolojik olduğu kadar toplumsal, kültürel ve ekonomik gelişmelere bağlı olduğu düşüncesinden hareketle yeni medyanın televizyon haberlerine etkileri geniş bir perspektifle incelenmiştir.
Ahmet Aydın, Ayşegül Eryılmaz Çetinkaya, Damla Akar, Esra Büdün Aydın, Ezgi Güneş, İbrahim Yıldız, Mükerrem Önlü, Selime Gümüş, Sevda Yalçın, Tutku Dinar Dizdar Yeni medya teknolojilerinin halkla ilişkiler ilkeleriyle birleşmesi, halkla ilişkiler uzmanları için hem fırsatlar sunan hem de birtakım zorlukları beraberinde getiren, birbirine bağlı ve dinamik bir iletişim ekosistemi ortaya çıkarmıştır. Yeni medya ortamlarının kullanımının artması, bireylerin ve de kurumların dijital ortamda var olmalarını zorunlu kılmıştır. Özellikle de sosyal medya platformlarının dünya üzerindeki artan kullanımı, mesajların hazırlanma, dağıtılma ve alınma şeklini de yeniden tanımlamıştır. Bu kapsamda, hedef kitlelerle doğrudan bağlantı kurma gücü, gelişen dijital ortama uyum sağlama sorumluluğunu da beraberinde getirmiştir. Çünkü çevrim içi ortamı ve eğilimleri izlemek, stratejik karar alma süreçleri için değerli bilgiler sunabilmektedir.
Dijital platformların kullanıcılar tarafından hızla benimsenmesi, halkla ilişkiler profesyonellerinin strateji belirleme yöntemlerinde de değişime yol açmıştır. Bu kitap, söz konusu değişime; kurumsal iletişim, algı yönetimi, kurumsal sosyal sorumluluk, politik halkla ilişkiler, kurumsal imaj, marka iletişimi ve kurumsal itibar perspektiflerinden kapsamlı bir bakış açısı geliştirmeyi amaçlamıştır. Bu amaçla halkla ilişkilerin, yeni medyaya entegrasyonu hem kavramsal hem de güncel uygulama örnekleriyle okurların ilgisine sunulmuştur.
Övünç Meriç Fermanoğlu Bu kitap; yeni medya, siyasal iletişim ve dijital demokrasi kavramlarına dair temel bir başvuru kaynağı niteliğindedir.
Yeni medyanın giderek yaygınlaşan kullanımı iletişim, siyaset ve demokrasi kavramlarında önemli değişimlere neden olmuştur.
Kitapta, yeni medyanın siyasal iletişim yöntemlerini nasıl etkilediği, yeni medya ve demokrasi arasında nasıl bir ilişki kurulduğu ve katılımcı bir demokrasi için yeni medyanın nasıl kullanıldığına dair kuramsal tartışmalar yer almaktadır.
Yazar Övünç Meriç Fermanoğlu,
İstanbul Şehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Bölümü’nde öğretim üyesidir. Fermanoğlu bu kitapta, yeni medya ve siyasal iletişim çalışmalarına dair farklı kuramsal yaklaşımlar temelinde çeşitli kavramları tanıtıyor. Yeni medya ve geleneksel medya arasındaki farklılıklar, siyasal iletişim kuramları, demokrasi ve yeni medya ilişkisi, dijital demokrasinin temel kavramları, dijital yurttaşlık ve siyasal katılımın dijitalleşmesi konularını akademik literatürdeki çalışmalar ekseninde açıklıyor.
Ahmet Kayaoğlu, Ahmet Neca Gökgül, Bekir Tuncer, Beris Artan Özoran, Cemal Gümüş, Ceylan Bozpolat, Cihad Doğan, Elçin Bayraktar Köse, Erkan Gülter, Faruk Güven, Filiz Eroğlu, Hale Çolakoğlu, Halil İbrahim Şengün, Hatice Ceviz, İbrahim Aydın, Mehmet Demirdöğmez, Musa Ünalan, Nurcan Yücel, Selda Fındıklı, Zübeyir Çelik Çağımızın belki de en önemli özelliği, değişime kayıtsız kalmanın mümkün olamayışıdır. Bugün bulunduğumuz noktada pazarlama iletişimi pratiklerinde adı geçmeye başlayan birçok yenilik bulunmaktadır. Bu kitap, bu yeniliklerin neler olduğunu, kuramsal temellerini, onlara neden ihtiyaç duyulduğunu ve nasıl uygulanabileceğini açık bir dille aktarmaktadır.
“Yeni Nesil Pazarlama Yaklaşımları” kitabı, sadece çağı yakalamak isteyen değil çağın ötesine geçmek, çağa yön vermek isteyen tüm akademisyen, öğrenci, pazarlama uygulayıcıları ile dünyada ve Türkiye'de pazarlama trendlerini gözlemek isteyen herkese bir kapı aralamaktadır.
Gönül Budak Yetkinliğe Dayalı İnsan Kaynakları Yönetimi, özellikle son yıllarda önce gelişmiş ülkelerde kullanılmıştır. Her ne kadar yetkinlik kavramı dünyada 1960'larda ortaya atılmış olsa da Yetkinliğe Dayalı İnsan Kaynakları Yönetimi'nin uygulamaya geçişi çok yenidir. Özellikle gelişmekte olan ülkemizde, yabancı yatırımlar ve yabancı ortaklı firmalar sayesinde yerli firmalar bu yeni yaklaşımı ve sistemi tanıma ve yararlarını görerek uygulama fırsatını yakalamıştır.
İşletmelerimizin bir yandan rekabet avantajı ararken fark yaratma isteği, öte yandan Avrupa Birliği uyum sürecinde kabul edilen ve iş yaşamını düzenleyen mevzuatın zorlamaları ve işgörene hümanisttik yaklaşımlar ve iş yeri barışını koruma ve bu sayede etkinlik ve verimlilik arttırma arayışları, insan kaynaklarına yetkinlik odaklı yaklaşımın yaygınlaşmasında çok önemli bir rol oynamıştır.
Bu kitapta; insan kaynaklarının tarihsel gelişimi, temel yaklaşımlar, insan kaynaklarının stratejik yönetimi incelendikten sonra özellikle bu fonksiyonun davranışsal, teknik ve hukuki boyutlarına da yer verilmiştir. Ayrıca kitaptaki klasik insan kaynakları yönetimi fonksiyonlarına yetkinlik bazlı yönetim vizyonu da katılarak zenginleştirilmiştir.
Nurgül Soydaş “Nasıl bir hayatımız olacağını büyük ölçüde işimiz belirlemektedir. Hayatınızı kazanmak için yaptığınız iş yüzünden hasta oluyor musunuz? Kendinizi tam anlamıyla gerçekleştirmenizi engelliyor mu? İşinizde yapmak durumunda kaldığınız şeyler sizi utandırıyor veya kendinizi, yapmak için zorladığınız şeyleri yaparken mi buluyorsunuz?” (Csikszentmihalyi, 2021).
Birçok insan, bu sorulara evet yanıtı vermektedir. Bu yanıt çalışanların işteki durumlarını, duygu hâllerini, işin kendilerine kattığı veya kendilerinden uzağa düşme nedenlerine odaklanılmasının temelini oluşturmaktadır. Çalışanların hedefleri, çalışma şekilleri başarılı ve insani bir çalışma ortamında olunup olunmadığının anlaşılmasına da yardımcı olmaktadır. Çalışanların kendilerini gerçekleştirebildikleri, maddi ödül arayışlarının karşılık bulduğu, haklarının gözetildiğinin farkında oldukları ve örgütün talepleri ile kendi beklentilerinin uyum sağladığı, iletişimin geri bildirime dayalı olduğu örgütler, sağlıklı örgütler olarak tarif edilmektedir. Neticede sağlıklı örgüt; çalışanın tek motivasyon kaynağının kişisel çıkarları olmadığı, duygularının karşılık bulduğu ve değer gördüğü ortamlar olmaktadır.
Dili ve duyguları sadece bir maske olarak kullanan örgütlerden farklı olarak çalışanın kendi potansiyelini gerçekleştirebileceği etik ortamlar sunabilen, bu potansiyelin ortaya çıkmasına yönelik örgüt politikaları geliştirebilen, örgütsel iletişime önem veren, çalışanı öncelik kabul eden ve hedefleri, çalışanın hedefleri ile uyumlu olan örgütler, gerçek anlamda sürdürülebilir başarı sağlayabilmekte ve örgüte yönelik bağlılık oluşturabilmektedir.
Duyguların iş yerine taşınması; çalışanın sahip olduğu, sahip olmasının istendiği veya sahip olmadığı duyguların talep edilme hâli, örgütle olan bağın ve ilişkisinin anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Bu kitapta; iş yerine taşınan duyguların, örgüte olan bağlılığı ve iletişimsel boyuta yansımaları detaylı olarak irdelenmiştir.
Thomas S. Bateman, Scott A. Snell, McGrawHill Yönetim, bilimsel ve sanatsal yanıyla her yerde ve her zaman geçerli olan ve yıllar itibarıyla gelişim gösteren bir olgudur. Bağlam ve koşullar değişmiş olsa da tüm yönetim yaklaşımlarının bugünün küresel rekabet ortamına uyarlanabildiğini görmekteyiz. Ancak her geçen gün yeni yaklaşım ve düşüncelere olan ihtiyaç da artmaktadır. YÖNETİM isimli eser, bu noktada, değişen rekabet ortamında yönetim kavramı, yaklaşımları ve uygulamaları hakkında bilgi sahibi olmak ve öğrenmek isteyen herkese teorik ve pratik bilgiler sunmaktadır. Thomas S. Bateman ve Scott A. Snell tarafından kaleme alınan kitap, 2013 yılındaki üçüncü basımı temel alınarak Türkçeye aktarılmıştır. Kitapta, yönetim alanının temel çerçevesine giren konular güncel bilgilerle verilmekte, gösterimlerle ve örneklerle akıcı bir metin akışı sağlanmaktadır. Başta bu alandaki öğrenciler olmak üzere ilgilenen herkesin anlayacağı bir içerik ve üslupla yazılmış olması açısından önemli bir eserdir.
Stephen P. Robbins, David A. Decenzo, Mary Coulter Bu kitap, geleceğin yöneticileri olan öğrencilere, becerilerini pekiştirmek isteyen profesyonellere ve yenilenme gereksinimi hisseden deneyimli yöneticilere yönetimin satır başlarını bütüncül bir yaklaşımla sunmaktadır.
İş dünyasının gerçeklerinin yönetsel kavramlarla ilişkilendirilerek ele alınması, bunların günlük hayatta karşılaşan sorunları gidermede nasıl kullanılacağına değinilmesi kitabın işlevselliğini artırmaktadır. Medyada gündem oluşturan örnek olaylar, bölümlerin içerisine yerleştirilmiş olan resimli örnekler, uygulamalara ilişkin verilen istatistiksel bilgiler konuları anlaşılır kılmaktadır. Bölüm sonlarında verilen bölüm özeti ve bölüme ilişkin sorular, konuların özümsenmesine destek olmaktadır.
Kitabın son kısmında, anlatılan konulara ilişkin sunulan kişisel beceri düzeylerinin saptanmasına yönelik ölçeklerin okuyucuların kendilerini değerlendirmesine yardımcı olacağı düşünülmektedir. Okuyuculara yönelik hazırlanan zengin içerikli öneriler yönetim becerilerinin geliştirilmesine önemli katkı sağlayacaktır.
Türkçe’ye çevrilirken, akıcı dili ve sürükleyiciliği özenle muhafaza edilmeye çalışılan Yönetimin Esasları, akademi dünyası açısından referans kitabı niteliği taşımakla birlikte, öğrenciler ve uygulamacılar için de önemli bir yol göstericidir.
Mete Çamdereli Bu kitapta, ortak bir yaşama alanı olan kentin yönetsel düzeneğinin reklama nasıl baktığı, kendini reklam aracılığıyla nasıl sunduğu, kentsel yaşamı nasıl biçimlendirdiği sorgulanmıştır. Bununla beraber kitabın genelinde; kent yönetiminin dilini belirleyen ya da kentsel yönetişim söylemini büyük ölçüde açığa vuran reklam iletişiminin alıcı-kentliye ne söylediği sorunsalına cevap bulunmaya çalışılmıştır. Bu çerçevede hazırlana kitabın ilk bölümünde yönetim ve yönetişim kavramı ele alınmış, yönetişlim kavramı ve yerel düzeyde yönetişime geçiş olgusu tartışılıştır. İkinci bölümde kentsel uzamda yönetişim ve etkili iletişim boyutu ele alınmıştır. Son bölümde ise İstanbul Büyükşehir Belediyesinin reklam afişler örneğinde kentsel yönetişim dilinin çözülmesi başlığı altında reklam ve yönetişim arasındaki ilişki irdelenmiştir. Kitabın iletişim ve yönetim alanına özelikle de yerel yöneticilerin çalışmalarına ışık tutacağına inanıyoruz.
Züleyha Karademir Bu kitap çalışması, özellikle son yıllarda nicelik yönünün ağır basmış olduğu görülen uygulamalı metinlerin aksine nitelik, tarihsel bağlam ve yöntem boyutu da değerlendirilerek, özellikle bu ampirik çalışmanın araştırma konusunun temellendirilmesi noktasında ele aldığı “siyaset-etik ilişkisi”nin göz ardı edilmemesi gerektiği savının kısmen ön plana çıkartılması yönüyle disiplinlerarası boyutu başarılı bir şekilde içinde barındırdığı görülen bir metindir. Çalışma; bu bağlamının yanı sıra çalışılan konu olan “siyaset pazarlaması” özelinde değerlendirilmiş olunan ve nicel yönleriyle birlikte, bu alanda/alanlardaki yapılan çalışmalar kapsamında girişmiş olduğu yönteme ilişkin kısmi inceleme ve irdelemeleriyle beraber, bu tip ampirik çalışmalarda teknik ve akademik noktada beliren bazı noktadaki eksiklikleri giderme çabasıyla da ön plana çıkmaktadır.
Prof. Dr. Fikret Çelik


Ampirik sosyal bilimler çalışmalarının zaman zaman en temel sıkıntılarından biri olarak görülen “araştırma yöntemleri ve teknikleri” bağlamında konunun bütüncül ele alınması sorunu, bu kitap çalışmasının konusu çerçevesinde başarılı bir şekilde çözüme kavuşturulmuştur. Ayrıca ampirik çalışmalar ve içerik analizi yöntemlerinin bir arada oldukça uyumlu bir şekilde kullanılması, bu çalışma için önemli bir ayrıcalık olarak belirmektedir.
Doç. Dr. Vasfiye Çelik
Erhan Hancığaz Çağımızda etkisini giderek artıran medya, yaşamın pek çok alanına zaman ve mekân sınırlaması olmaksızın nüfuz edebilmektedir. Özellikle sözlü ve yazılı unsurları bir araya getirerek cazibesini artıran görsel medya; ürettiği içerikler, kavramlar, kişiler, kahramanlar ve ortaya koyduğu yaşam tarzları ile insanların hayatlarında ciddi bir yer kaplamaktadır. Görsel medya kavramı içinde televizyonun hâlâ mühim bir yer işgal ettiğini söyleyebiliriz. Televizyonu, geleneksel iletişim araçlarından ayırt eden en önemli özellik ise onun görsel ve işitsel özelliğe sahip olmasıdır. Haber programları, diziler, reklamlar, eğlence programları gibi ürettiği içerikler ile oluşturduğu kurgusal gerçeklikler, izleyicilerin günlük yaşamında büyük bir yer kaplamaktadır. Özellikle televizyon dizilerinin izleyicilerde meydana getirdiği etki de araştırmacılarda merak uyandıran bir olgu olmaktadır. Balkanlar'dan Orta Doğu'ya, Latin Amerika'dan Asya’ya, Avrupa’ya kadar çok farklı yerde ilgiyle takip edilen Türk dizilerinin dünya çapındaki etkisi göz ardı edilemezdi. Biz de bu çalışmada bunu göz ardı etmedik.
Elif Başak Sarıoğlu Jenerasyon Teorisinin önemi sadece bir analiz olmasından değil bir topluluğu anlayabilmek için en önemli adımlardan biri olmasından gelmektedir. Gruplar benzer mesajlara benzer yanıtlar verebilmektedir. Bu grupları anlayabilmek için de insanlar, kimi zaman cinsiyetlerine kimi zaman yaşadıkları coğrafi bölgelere kimi zaman ise kültürel birikimlerine göre ayrıştırılmaktadır. Bu özelliklerin tümü toplulukları anlamada önemli bir rol oynasa dahi sahip olduğumuz en güçlü segmentlerden biri nesillerdir. Nesiller; yaş, yaşam evresi, koşullar ve yaşanmışlıklar gibi pek çok faktörü arka planında barındırması sebebiyle bir topluluğu anlamanın en güçlü ve en kullanışlı olgudur. Jenerasyon teorisini anlamak, kuşaklara yön veren, dünyadaki ve yereldeki sosyo-ekonomik olayları anlamak ve farklı yaş gruplarının bunlara karşı geliştirdiği ortak reaksiyonu anlamak olacaktır ki bu da bizim kuşakların genel yol haritasını çıkarmamız konusunda ışık olacaktır. Belli bir dönemde doğan kitleler nasıl bir dünyaya gözlerini açmıştır? Onların çocukluk dönemlerinde iz bırakan sosyolojik olaylar nelerdir? Yetişkinliğe geçişlerinde hangi sosyo-ekonomik, politik ya da sanatsal akımların etkileri hissedilmektedir? Tüm bu değişkenler karakteristik izler oluşturup aslında kuşakların davranış kalıplarının ve tercihlerinin biçimlenmesinde temel oluşturmaktadır. Bu kitap, günümüzde pek çok alana yön veren, geleceğimize ışık olacak Z Kuşağını daha iyi tanımak isteyenler için dijital doğanları kapsamlı olarak ele almaktadır. Dijitalleşmeden eğitime, kültürel çeşitlilikten seçim özgürlüğüne kadar farklı alanlarda değerlendirmeleri içermektedir. Z Kuşağının öne çıkan iletişimsel özellikleri, Türkiye'de iletişim ve halkla ilişkiler alanında öne çıkan kişilerin paylaşımları ile zenginleştirilerek sunulmuştur. Kitapta ayrıca Z Kuşağının etkisiyle şekillenen “Halkla İlişkiler” alanının geleceği de tartışılmaktadır.
Ahmet Aydın Dijitalleşmenin etkili olduğu 21. yüzyıl, Z kuşağı olarak adlandırılan yeni bir kuşağın şekillenmesinde etkili olmuştur. Dijital araç gereçleri kendisinden önceki kuşaklardan daha iyi kullanabilen, teknolojinin içerisinde doğan Z kuşağı tüm yaşamını dijital alana taşımıştır. Eğitim öğrenim şekli, iletişim kurma çabaları, tüketim alışkanlıkları ve çalışma hayatını dijital alanda yaşayan Z kuşağı siyasal düşüncesini de dijital alanda devam ettirmektedir. Bu bakımdan Z kuşağı düşünme, öğrenme, teknoloji ve internet kullanımı konusunda diğer kuşaklardan farklı hareket etmektedir.
Bu kitap sizlere Z kuşağının özellikleri ile birlikte kuşak anlayışı, eğitimi, çalışma hayatı, tüketim davranışları, teknoloji kullanımı ve siyasi düşünceleri farklı açılardan ele almaktadır. Bunun yanı sıra Z kuşağının diplomasi algısının ve diplomasi kavramı içerisinde bulunan dijital kamu diplomasi uygulamalarındaki algı yönetiminin nasıl olduğuna yönelik sorulara cevap vermektedir. Kitap genel olarak kuşak, iletişim, diplomasi ve kamu diplomasi alanında çalışan araştırmacıların, öğrencilerin ve tüm okuyucuların ilgisine sunulmaktadır.