Halkla İlişkiler ve İletişim \ 7-8
Rıza Batur Bülbül İnternetin sunduğu sınırsız iletişim imkânı ile işletmeler sosyal medya aracılığı ile küresel pazarda daha kolay yer alabilmektedirler.
Bu eserin temel amacı, “sosyal medyanın satın alma davranışı üzerindeki etkisinin tespit edilmesi”dir. Bu amaç doğrultusunda örneklem olarak alınan katılımcıların internet ve sosyal medya kullanım alışkanlıkları, sosyal medya üzerinden alışveriş yapma durumları, sosyal medya kanallarının satın alma kararını etkileme durumu, sosyal medya ile ilgili ifadeler ve bu ifadelerin satın alma davranışı üzerindeki etkisi eser kapsamında yer almıştır.
Eserin birinci bölümünde sosyal medya kavramı, gelişimi, geleneksel medyadan farkları ve araçları; ikinci bölümünde pazarlama ve sosyal medya pazarlaması ve satın alma davranışı hakkında temel bilgiler verilmiştir. Üçüncü bölümde ise araştırmanın amacı, kapsamı, modeli, hipotezleri, evreni ve örneklemi, veri toplama yöntem ve araçları ile sosyal medyanın satın alma davranışına etkisini ortaya koyan bulgular sunulmuştur. Eser , sonuç ve öneriler ile sonlandırılmıştır.
Ceren Bilgici Günümüzde dünyanın dört bir yanında; farklı düzen ve şartlarda yaşayan, farklı kültürlerden, farklı geçmişlerden, farklı hayat tarzlarını benimsemiş milyarlarca insan, her gün sosyal medya kullanmaktadır. Sosyal medya; teknolojik bir altyapı üzerinde işleyen, kullanıcıların ürettiği içeriklerle şekillenen, insan odaklı bir ortamı ifade etmektedir. Gündelik yaşamın içerisinde kullanılan her teknoloji, her araç ve her ortam gibi sosyal medya da zihinlerimizi ve tercihlerimizi şekillendirmektedir. Bireylerin sosyal medya ile olan ilişkisinde; internet altyapılarının, mobil iletişim cihazlarının, yapay zekânın ve algoritmaların oldukça belirleyici olduğu söylenebilmektedir. Bu kapsamda, sosyal medyayı derinlemesine anlayabilmek için teknolojinin gelişimini, sosyal medya platformlarının arka planında çalışan sistemleri ve bireyin değişen beklenti ve alışkanlıklarını ele almak gerekmektedir.
Sosyal Medya, Teknoloji ve Toplum kitabı, sosyal medyayı yalnızca gündelik yaşamda karşılaşılan ekranlar ve içerikler olarak algılamaktan uzaklaşarak teknoloji, toplum ve birey ekseninde farklı katmanlarıyla ele almayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede kurgulanmış olan bu kitap, teknolojinin sosyal medyanın işleyişindeki rolü ile birey ve toplum üzerindeki etkilerini kapsamlıca düşünerek bu platformların mevcut düzendeki yerini anlama ve sorgulama çabasının bir parçası olarak değerlendirilebilmektedir.
Neda Alipour, Erkan Oktay, Üstün Özen, Hadi Pourmousa, Rahime Ulusoy Sosyal medya günümüzde geleneksel medyayla rekabet edecek seviyeye ulaşmıştır. Geleneksel medyadan farklı olarak iki yönlü iletişim bulunduğundan kullanıcıların katılımına ve düşüncelerini paylaşmalarına imkân sağlamaktadır. Ancak sosyal medyanın sağladığı ifade özgürlüğü antidemokratik devletlerde olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Bunların başında sosyal medyadaki dezenformasyon gelmektedir. Kullanıcılar birçok konuda yanlış bilgi paylaşarak diğer kullanıcıların yanlış yönlendirilmesine yol açabilmektedir. Bu tür yönlendirmeler sağlık, seçimler, ayrımcılık gibi hassas konularda ciddi sonuçlar doğurabilmektedir.
Sosyal medyada yaratılan dezenformasyon, hükûmetlerin ve sosyal medya şirketlerinin fikir birliği içinde çözülmesi gereken bir konudur. Aksi takdirde yasakların önü açılabilir ve sosyal medya, demokratik olmayan yönetimlerde baskı bahanesi olarak kullanılabilir.
Bu çalışmada; üniversite gençliğinin sosyal medyada dezenformasyonla karşılaşma sıklığı ölçülmüş, öğrencilerin sosyal medyada dezenformasyonla karşılaşma yoğunluğunu etkileyen faktörler incelenmiştir. Sosyoekonomik faktörler, çeşitli sosyal aktivitelere katılım, sosyal medyanın hangi amaçla ve ne sıklıkla kullanıldığı, dezenformasyonun potansiyel psikolojik ve sosyolojik zararlarına inanç, sosyal medyanın dezenformasyona açık oluşuna inanç ve sosyal medyada güvenin sosyal medyada dezenformasyon algısına etkileri incelenmiştir.
Ahmet Neca Gökgül, Ali Yıldırım, Ayşenur Akyazı, Azime Ayşenur Çelimli, Belgin Yazıcı, Ebru Kaya, Gözde Şahin, İrfan Cirit, Mehmet Kaplan, Mehmet Tayfur, Mustafa Sadakaoğlu, Mutlu Tokmak, Rukiye Turgut, Serpil Seda Şimşek, Sertaç Kaya, Sevda Bozkurt, Sevilay Bulut, Şükrü Arslan, Sosyal medyada dilin ve iletişimin inşası ve Türkçenin sosyal medya aracılığıyla yeniden üretimi, bu kitabın asıl konusudur. Kitapta, sosyal medya kullanan bireysel kullanıcıların ve kurumların sosyal medyada inşa edilen dili nasıl kullandığı, hedef kitlelerle ve diğer kullanıcılarla bu dil üzerinden nasıl haberleştiği ve bu dilin günlük yaşama ve anlam üretimine sirayet eden yapısı araştırılmaktadır.
Atalay Bahar, Damla Karşu Cesur, Erdem Varol, Esra Büdün Aydın, Gonca Şükriye Bozkurt, Gül Dilek Türk, Mert Susur, Merve Çelik Varol, Müge Bekman, N. Hanzade Uralman, Ömer Aydınlıoğlu, Serhat Yetimova, Şeyda Barlas Bozkuş, Yelda Özlem Kölgelier Covid-19 pandemisi, tüm dünyayı etkisi altına alarak küresel çapta hem sosyal hem de ekonomik değişim ve krizlere neden olmuştur. Bu süreçte sosyal medyaya adapte olarak dijital pazarlamaya yönelen kuruluşlar, krizi fırsata çevirerek bu; süreci daha az kayıpla atlatmıştır. Başarılı bir sosyal medya yönetimi kurumsal marka ve itibarın yaratılmasını ve güçlendirilmesini, kuruluşun kendini daha iyi ifade etmesini ve tanıtmasını, böylelikle hedef kitle nezdinde bilinirliliğinin artmasını, sosyal sorumluluk projeleriyle paydaşlardan destek alınmasını, rekabet ortamına ayak uydurmayı, daha samimi ve hızlı etkileşimle duygusal çekicilik yaratılarak hedef kitle tarafından seçilmeyi, ürün ve hizmetleri daha az maliyetle tanıtmayı, hedef kitlenin kendisini kuruluşa daha yakın hissetmesini, marka değerinin yükselmesini sağlamaktadır. Yapılan paylaşımların gündemle ilişkili olması, sosyal sorunlara duyarlılık ve katkı taşıması; marka değeri, güvenilirlik, sektörde liderlik gibi unsurların içeriklerde öne çıkarılması; çözüm odaklı, uzlaşmacı bir yaklaşımın sergilenmesi kurum ve marka itibarının sürdürülebilirliğini olumlu yönde etkilemektedir. Bu kitap ile kuruluşlara, marka ve itibar yönetiminde sosyal medyayı nasıl kullanmaları gerektiğine yönelik olarak reklam, marka sadakati, kişi ve kurum markası yaratma, sosyal sorumluluk, etik, kriz yönetimi, imaj restorasyonu, dijital pazarlama gibi alanlarda başarılı marka örnekleri üzerinden fikir vermek ve kılavuz görevi görmek, sosyal medyanın kullanımına yönelik yaklaşımlarla alana katkı yapmak amaçlanmıştır.
Ayben Ceyhan Kitapta dijital pazarlama, sosyal medya pazarlaması, marka bağlılığı ve satın alma niyeti konularının yanı sıra, tüketicinin artık üretici olduğu sosyal medyada, markaların uyguladıkları sosyal medya pazarlama uygulamalarına ilişkin tüketici algısının, marka bağlılığı ve satın alma niyetine etkisinin ortaya koyulduğu kapsamlı bir çalışmaya yer verilmiştir. Instagram'da belirli bir markayı takip eden 1078 kullanıcıyla yapılmış olan bu çalışma, markaların sosyal medya pazarlama uygulamalarını oluştururken, bu uygulamaların tüketicide oluşturabileceği algıların marka bağlılığı ve satın alma niyetini ne yönde etkileyebileceği konusunda fikir sahibi olabilmeleri için faydalanabilecekleri ve akademik dünyanın da bu alandaki çalışmalarına ışık tutabilecek bir kaynak olarak sunulmaktadır.
Ali Kıvrak, Aslı Gözde Akış, Cihan Çakır, Emel Birol, Fatih Tezcan, Gülüzar Sönmez, Ömer Faruk Koçak, Rüstem Erdem, Songül Omur, Yasin Söğüt, Yeşim Esgin Kitap içeriği, yeni medya çalışmalarının tarihsel gelişim süreçleri kapsamında karşılaştırmalı örnekler üzerinden oluşturulmuştur. Kitap; “kimlik ve tüketim”, “iletişim teknolojileri ve örnek kavramlar”, “reklam ve kullanım pratikleri” olmak üzere üç ana başlık altında temellendirilmiştir. Buradaki akademik yaklaşım, eleştirel bakış açısıyla hazırlanmıştır. Türkiye’nin farklı üniversitelerinden, alanlarında uzman akademisyenlerin katılımlarıyla özellikle kimlik, reklam ve tüketim konularında iddiası olan ve alanında yeni önermelerde bulunan bu çalışmaların literatüre katkı sağlayacağı umut edilmektedir.
Vildan Yurduseven Evci, Semra Cebeci Tüm ağlarıyla hayatımızı çepeçevre kuşatan sosyal medya, baş döndürücü bir gelişme ve yükselme göstermektedir. Arkadaşlarımızı bulmak, alışveriş yapmak, farklı kültürleri tanımak, eğitimlere katılmak gibi masum niyetlerle başlayan sosyal medya kullanımımız, zamanla vaktimizin büyük bir kısmını geçirdiğimiz, hayatımızın pek çok anını paylaştığımız bir alan oldu. Haber ve bilgilerin edilgen olarak alındığı bir yapıdan, sosyal ağlar üzerinden üretilip yayıldığı yeni bir yapıya geçildi.
İnternet sayesinde küresel bir köye dönüşen dünyada uzak ve yakın anlayışlarımız, zaman sınırımız değişti. Uzaklar yakın olurken yakınlar uzak oldu. Sanal hayatta zaman ve mekân sınırının olmaması gerçek hayatta zaman kıtlığına yol açtı.
Doğru ile yanlışın, iyi ile kötünün birbirine karıştığı bir dönemde yaşıyoruz. Yavaş yavaş hakikat perdesi aralanarak nasıl bir mecrada yol aldığımızın farkına varmaya başladık. Şubat 2020 istatistiklerine göre Türkiye’de 62 milyon internet kullanıcısı bulunmaktadır ve bu Türkiye nüfusunun %74’üne tekabül etmektedir. 54 milyon kullanıcısı ile Türkiye nüfusunun %64’ü sosyal medya kullanmaktadır ve nüfusun %92’si mobil kullanıcıdır.Bu rakamlar göz önüne alındığında internet herhangi bir araç olmaktan çıkıp kullanımında, fayda ve ihtiyaç merkeze alınarak toplumsal bilinç ve farkındalığın artırılması gerekmektedir.
İçinde yaşadığımız dünyada 7’den 70’e her yaş grubunun internet ortamında savrulması, hayatın içinde bu kadar çok olan sosyal medya ağlarının kontrolsüz kullanımını gördüğümüz ve altıyüzün üzerinde kişi ile internet üzerinden yaptığımız bir çalışmada, sosyal medyanın kişiye etkileri kullanıcıların platformlarda ne amaçladıkları, kullanıcıların kullanım anında hissettiği duyguları, aşırı kullanımdan rahatsız olup olmadıkları hakkında bilgi edinerek bu kitabı kaleme aldık.
Dijital dünyanın bir parçası olan ve pek çok alanda hayatımızı kolaylaştıran sosyal medyanın, iletişim alanındaki gelişmelerle yaptığı devrimi doğru anlamak, geleceğimizin mimarı olan yeni nesillerle bağlarımızı korumak ve onlara güvenli bir ortam hazırlamak maksadıyla sosyal medyanın bize sunduğu imkânlar ve bu mecraların hangi tehlikeleri barındırdığına dair araştırmalara ve mevcut sorunlarla ilgili pratik çözümlere ihtiyacımız var.
Bu kitapta teknolojik gelişmelerdeki yaşanan devrimle hayatımıza giren internet ve sosyal medyanın; akıllı telefonların özellikle de COVID19 pandemisi ile hayatımızda başrol oynamaya başlaması üzerinde durulmuştur. Ayrıca sosyal medya ağlarının ihtiyaçları karşılarken alışılan, alışkanlıkla başlayıp düşkünlüğe dönüşen ve zamanla bağımlılığı ortaya çıkaran sebep ve sonuçları üzerinde durularak bilinçli kullanım için neler yapılabileceği üzerinde tartışılmıştır.
Kitapta, sosyal medya kullanımına dair zihinlerimizde oluşan birçok soruya yanıt bulurken, aynı zamanda bizleri hedefimizden alıkoyan her alışkanlığa aynı uzaklıktan, aynı duygularla, aynı yöntemlerle yaklaşmamamız gerektiğini fark edeceğiz. Yine sadece vakit geçirmek gibi masum bir gerekçeyle başlayan sosyal medya kullanımlarımızın nasıl bağımlılığa dönüşebileceğini ve bağımlılıktan kurtulmanın teorik ve pratik yolları hakkında fikir sahibi olabileceğiz.
Kitabın birinci bölümünde dijital dünya deneyimleri ve sosyal medyanın özellikleri, ikinci bölümünde sosyal medya bağımlılığı ve sosyal medya ortamları, üçüncü bölümünde sosyal medya esaretinden kurtulmanın gerekliliğinden söz edilerek bu mecralarda karşılaşılan sorunlara örneklerle değinilmiştir. Kitabın dördüncü bölümünde sosyal medya ile arasına mesafe koymak isteyen bireylerin kendi başlarına uygulayabilecekleri pratik bilgileri içeren Ayrılma Günlüğü ile sosyal medyayı doğru, faydalı ve üretken kullanıma katkı sağlayacak atölye çalışmaları yer almaktadır.
Bilinçli internet ve sosyal medya kullanımına az da olsa katkı sağlaması ümidiyle…
Celil Ünal, Emel Poyraz, İbrahim Kiçir, Ömer Erdoğan, Sümeyra Tüzün, Ümmügülsüm Talipoğlu İnsan, hayatını idame ettirebilmek için diğer insanların varlığına ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaç, insanları bir arada yaşamaya itmiştir. İletişim ve etkileşim sayesinde insanlar, medeniyetler kurarak modern toplumları oluşturmuşlardır. Modern toplumun var olması ile günümüzde, toplumu inceleyen birçok bilim dalı ortaya çıkmıştır. Sosyal psikoloji ise bu bilim dallarının en önemlilerinden birisidir. Akademik çalışmalarda, sosyal psikoloji; bireyleri grup içinde inceler, onların nasıl etkileşimde bulunduklarını ve kimliklerini nasıl inşa ettiklerini anlamaya ve anlamlandırmaya çalışır. Tam olarak bu süreçte, iletişim bilimleri; toplumun kültürel değerleri, bireysel roller, grup dinamikleri gibi unsurlar açısından önem arz eder. Çünkü iletişim bilimleri, bir toplumda var olan kültürel ve toplumsal değerlerin nasıl var olduğunu, kültürel etkileşimi ve bireylerin birbirleriyle iletişimini inceler. Bu bakımdan iletişim, bireylerin; duygusal, bilişsel ve kültürel süreçlerini anlamak açısından sosyal psikoloji alanında önemli bir yere sahiptir.
Bu kitapta, sosyal psikoloji paradigmaları perspektifinden, iletişim çalışmalarına yeni bir boyut kazandırılmaya çalışılmıştır. İletişim bilimleri ile ilintili olan çeşitli sosyal psikoloji kuramları, derlenmiş ve açıklanmaya çalışılmıştır. Kitabın, sosyal psikoloji ve iletişim alanına ilgi duyan herkes için faydalı olması umulmaktadır.
David M. Newman Newman'ın da vurguladığı gibi, toplumu insanlar inşa eder. Toplum, bizden kopuk ve çok uzağımızda olmayıp aksine yanı başımızdadır. Günlük hayatımızın her bir detayında, toplumu gözlemleyebiliriz. Toplumu biz insanlar inşa ederiz. Sonra da toplumun bizim eserimiz olduğunu unutup onun görkemli yapısı altında hayatımızı sürdürürüz.
Nasıl ki toplum bireyleri şekillendiriyor ve onların hayatına yön veriyorsa; bireyler de toplumu planlamada, korumada, geliştirmede ve toplumsal sorunların çözümünde aktif ve belirleyici rol oynar. Bu kitapta, ırk ve etnisite temelli olaylardan, tüketim çılgınlığına; siber gelinlerden, tek ebeveynli ailelere; medyanın hayatımızdaki manipülatif gücünden, çok uluslu şirketlerin küresel gücüne kadar, hayatın her yönünden güncel ve zengin örneklerle karşılaşacaksınız. Irk, sosyal sınıf ve toplumsal cinsiyet ile ilgili olguların, günlük hayatımıza etkileri konusunda aydınlanırken belki sizler de sıkıntı ve ıstırap duyacaksınız.
Sosyoloji, son yaşanan küresel ekonomik krizin bireysel, toplumsal ve küresel etkilerinden Arap Baharına (?!) ve Mısır'daki olaylara; Madagaskar yerlilerinin kültürel geleneklerinden, Facebook'taki “ayrılık habercisi” uygulamasına kadar, ilginç ve çarpıcı örneklerle yaşadığınız gerçekliğin kapılarını sizlere aralamakta; günlük hayattaki en küçük deneyimlerimizin bile toplum denilen gerçeklikle yakından ilişkili olduğunu, etkili bir şekilde ifade etmeyi hedeflemektedir.
Okuyucuya, sosyolojik bir bakış açısı kazandırma görevini, hakkıyla yerine getireceği düşünülen bu kitap, yalnızca kitabın kaleme alındığı Amerikan toplumuna ilişkin değil; küresel düzeydeki toplumsal, ekonomik ve siyasal olaylarla ilgili olarak da zengin ve güncel bilgiler ile istatistiki veriler içermektedir. Çok boyutlu ve karmaşık toplumsal gerçekliği, anlaşılır bir dil ve üslup ile okuyucuya anlatan, son derece faydalı ve eşine az rastlanan bu eseri okurken en az, çevirisini yaparken benim aldığım kadar keyif alacağınızı düşünüyorum.
John J. Macionis Sosyoloji öğrenmek; toplumu, toplumları ve kendimizi anlamaktır. Öyle bir çağda yaşıyoruz ki insanların çoğu, özellikle ekonomik gelecekleri konusunda kaygılı. Toplumu oluşturan kurumlar ve sosyal sorunlar hakkında bilgi edinerek çözümler üretmemiz kolaylaşır. Sosyoloji, toplumun bütün birimlerinde artan bir hızla gerçekleşen sosyal değişmeyi de yansıtır. Kısaca dünyayı daha iyi algılamak, işleyişini anlamak için bu eser, hem bilgilendirici hem de eğlencelidir.
Bu kitap, üniversite öğrencilerine hitap etmekle birlikte sosyolojiyle ilgilenen herkesin bir şeyler bulabileceği bir eserdir. Eğer aktif bir sosyoloji öğrencisi ve sosyolojik düşünce tasarımcısı olmak istiyorsanız, bu kitap sizin için çok iyi bir başlangıç olacaktır.
Cem ÇETİN Ünlü Fransız yönetmen Jean-Luc Godard, televizyon-spor ilişkisi üzerine görüşlerini açıklarken, "insanları sokağa dökmek istiyorsanız, televizyondan futbol yayınlarını kaldırın" demiştir. Elinizdeki bu kitap, Godard'ın da dikkat çektiği üzere, sporun insanlar üzerindeki iletişim gücünü anlatmaktadır. İletişimde sporu bu kadar güçlü kılan unsur, sürekli insanların hayatının içinde yer alması ve doğrudan onların duygularına hitap etmesidir. Dikkat edilecek olursa, gündelik hayatta insanların en çok konuştuğu konuların başında spor gelirken, spor karşılaşmaları da insanlara farklı duygular yaşatmaktadırlar. Böyle bir gerçek söz konusuyken, ülkeleri yönetenler ve iş dünyası, hedeflerindeki insanlarla iletişim kurabilmek için sporu kullanmaktan kaçınmamaktadırlar. Bu süreçte televizyon ise sahip olduğu yayın teknolojisiyle tarafları birbirlerine yaklaştırma gibi önemli bir işlevi yerine getirmektedir. Televizyonun başka işlevleri de söz konusudur. Sporun yönetiminde yer alanlar, "Televizyon yayınları olmaksızın, günümüzde, büyük spor organizasyonlarını gerçekleştirmek mümkün değildir." söylemini sıkça dillendirmektedirler. Durum öyle bir noktaya gelmiştir ki; televizyon sporun hem finansörlüğünü hem de pazarlamasını yapmaktadır... Bu kitap kimler için yazılmıştır? Sponsorluk yatırımlarında bulunan şirketlerin üst düzey yöneticileri ve pazarlama departmanlarında çalışanlar için... Sponsor arayışı içindeki spor kulüplerinin ya da federasyonların yöneticileri için... Medyada çalışıp spor yayınlarını hazırlayanlar için... Spor eğitimi alan ve ülke sporunu yönetmeyi hedef seçen üniversite öğrencileri için... Son olarak, spora ilgi duyan ve "Sporda değer nasıl yaratılıyor ve bu değer daha sonra nasıl işleniyor." sorusunun cevabını arayanlar için yazılmıştır. Her sıfattaki bireyin, kitabı rahatlıkla okuması için sade bir dil kullanılmış olup, teorik yaklaşımlar güncel örneklerle desteklenmiştir. Keyifli okumalar...
Sevil Uzoğlu Bayçu Her gün, hem geleneksel medyada hem de sosyal medyada halkla ilişkiler amaçlı birçok yazılı mesaja maruz kalıyoruz. Bunların arasından bazıları dikkatimizi daha çok çekiyor ve bizi ikna ediyor. Medyayı iyi tanıyan halkla ilişkiler yazarı, halkla ilişkiler araçlarının, geleneksel ve sosyal medyanın rollerini ve her birine nasıl içerikler hazırlayacağını iyi bilir. Çarpıcı başlık yazmada, etkili fotoğraf kullanmada, ikna edici mesaj yazmada başarılıdır. Tüm iletişim araçlarını etkili bir şekilde kullanma amacıyla hazırlanmış Halkla İlişkiler Yazarlığı kitabı, alana yönelik kuramsal yapıya ve uygulamaya dair pek çok bilgi ile geleneksel ve sosyal medyada yazarlıkla ilgili yeni eğilimleri birleştiriyor.
Çiğdem Karakaya Şatır, Fulya Erendağ Sümer, Zuhal Gök Demir Bu kitap, stratejik halkla ilişkileri, örgütün strateji düzeylerine sağladığı katkı doğrultusunda bütüncül bir yaklaşımla ele alarak halkla ilişkilerin stratejik olma durumunu hem teorik hem de uygulama perspektifiyle tartışmıştır. Üç bölümden oluşan kitabın birinci bölümünde; halkla ilişkilerin sosyal strateji düzeyindeki yeni işlevleri olan ortam tarama, paydaş-kamu segmentasyonu, konu yönetimi ve senaryoların üretimi örnek uygulamalarla açıklanmıştır. Kitabın ikinci bölümünde; halkla ilişkilerin işlevsel strateji düzeyindeki yenilenen işlevleri detaylı bir şekilde ele alınarak ve üst düzey örgüt stratejilerine paralel bir şekilde “halkla ilişkiler stratejisinin nasıl geliştirileceğine” ve “stratejik iletişim planlarına” odaklanarak örneklendirilmiştir. Kitabın son bölümü ise stratejik halkla ilişkiler çalışmalarının uygulama basamağını oluşturan halkla ilişkiler kampanyalarını adım adım anlatmaktadır. Bu doğrultuda halkla ilişkiler kampanyaları, örgütün genel stratejileri doğrultusunda geliştirilen halkla ilişkiler stratejisi ve stratejik iletişim planlarını görünür kılar.
Ahmet Bülend Göksel Günümüzün yoğun rekabet ortamında faaliyet gösteren firmalar için stratejik iletişimin gücünü doğru kullanabilmek, hayati önem taşımaktadır. Zira en doğru kararları en doğru zamanda alabilmenin, rekabette proaktif davranabilmenin yolu, bilgiyi etkin bir biçimde kullanabilmekten, bunun yolu ise firma içi ve firma dışı iletişimin stratejik olarak planlanmasından geçmektedir.
Zira bir taraftan hızla değişen tüketici beklentileri ve satın alma güdüleri diğer taraftan olağanüstü çeşitliliğe ulaşan iletişim kanalları, iletişim sürecini son derece karmaşıklaştırarak, konunun profesyonelce, hedef odaklı ve stratejik bir bütünlük içinde planlanarak uygulanmasını zaruri hâle getirmiştir.
İşte bu nedenle, firmaların tüm iletişim çabalarının her adımında neyin, nasıl, niçin, ne şekilde ve ne zaman yapılacağına dair bir vizyon ortaya konulmasını sağlayan, tüm çabaları bütünleştirerek harcanan eforun tek bir hedefe yönlendirilebilmesini temin eden “stratejik iletişim yönetimi” firmalar için vazgeçilmez bir uygulama hâline gelmiştir.
Stratejik iletişim yönetimi, biraz önce sözünü etmiş olduğumuz şekilde karmaşıklaşan iletişim sürecinin kilitlerini çözerek sorunsuz bir biçimde devam etmesini sağlayan anahtar niteliğindedir. İletişim gereksinimini stratejiler çerçevesinde yürütebilmeyi başaran firmalar, hem sorunların çözümünde hem de pazar fırsatlarının değerlendirilmesinde proaktif davranabilme yeteneğini de elde edeceklerdir.
Allen Elkin Stresin hayatınızda negatif bir etkisi olmasından sıkıldınız mı?
Stres Yönetimi for Dummies, vücudunuz ve zihninize stresle düzgünce baş etmeyi öğretme üzerine size güvenilir, süre sınırlı rehberlik sunar. Sizi kırmızı çizgiye getiren aşk, iş, aile, mali durum veya kanıtlanmış başka bir şey olsa da bu güncellenmiş basım Stres Yönetimi for Dummies hayatınızdaki stres tetikleyicilerini belirlemenize ve onları yok etmenize yardımcı olacak.
• Stresli misiniz? Stresin ne olduğu ve sizi zihinsel, fiziksel ve duygusal olarak nasıl etkileyebileceğiyle ilgili bütün gerçekleri öğrenin.
• Kurtulun! Stresin fiziksel belirtilerine nasıl yaklaşacağınızı, zihninizi dinginleştireceğinizi ve strese yol açabilen günlük meselelerle baş edeceğinizi öğrenin.
• Stresten kurtulmanın sırları! Potansiyel olarak stresli durumlarda olduğunuzda düşünme biçiminizde değişiklikler yapmak gibi hayatınızdaki stres düzeyini azaltmada kullanabileceğiniz teknikleri keşfedin.
• Gerçek dünyada mücadele edin! Esneme hareketleri yapmak, bir hobiyle vakit geçirmek gibi daha az stresli bir hayat yaşamanıza yardım edecek evde ve işte edinebileceğiniz günlük alışkanlıklar edinin.
Kitabı açın ve
• Stresin nereden kaynaklandığını ve bununla nasıl başa çıkacağınızı anlamanıza yardımcı olacak çeşitli bireysel değerlendirmeleri,
• Kas geriliminden kurtulma ve zihninizi dinginleştirme tavsiyelerini,
• Zaman yönetimi, öfke, iş yeri stresi ve daha fazlasıyla baş etmek için tavsiyeleri,
• Doğru beslenmenin, egzersiz yapmanın ve uykunun önemini,
• Düşünmenin sizi nasıl strese soktuğunu,
• On büyük stres kaynağını inceleyin.
Zeliha Oçak 2000'li yılların başında UNGC'nin girişimi ile kurumsallaşarak gündelik hayatımızın bir parçası olan sürdürülebilirlik çalışmaları; küreselleşmenin sonuçlarıyla mücadele, gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakma, kaynakların ve refahın adil bölüşümü gibi oldukça dikkat çekici söylemlere sahiptir. Dünyanın en kârlı şirketleri, girişime ve sürdürülebilirlik politikalarına taraf olmuştur.
Küreselleşmenin sonuçlarıyla mücadele amacı olduğu iddia edilen sürdürülebilirlik uygulamaları, bugün kişilerin; satın alma davranışlarını, devletle olan ilişkilerini, hak arayış yöntemlerini etkilemektedir. Sürdürülebilirliğin medyada yoğunlukla yeşil çevre odaklı ele alınması, kavramın doğa hakkı ve barış ile ilişkilendirilmesini sağlamaktadır. Toplumda yaratılan yeşil çevre algısına karşın sürdürülebilirlik kapsamındaki uygulamalar, dünyada yeni bir ekonomik, siyasi ve sosyal modelin hayata geçirildiğine işaret etmektedir. Dolayısıyla sürdürülebilirlik kavramı kapsamında örgütlenen sistemin gelecek nesillere bırakacağı dünyada, şirketler, ulus devletler ve toplumlar için ne kadar adil bir gelecek tasarladığı merak uyandırmaktadır.
Kitap; sürdürülebilirlik kavramına bir yandan açıklık getirmeyi amaçlarken bir yandan da kavramın süreç içerisindeki gelişimini, kavram kapsamındaki ekonomik ve politik örgütlenmeyi, sosyal sonuçlarını irdeleyerek gösterilen sürdürülebilirlik kavramına alternatif bir tanım yapmaktadır. Uluslarüstü örgütlerin ve markaların kavram kapsamındaki iletişimlerine karşın gerçekleştirdikleri uygulamalar mercek altına alınırken, barış, adalet ve eşitlik ile ilişkilendirilen sürdürülebilirlik kavramı sorguya çekilmektedir.
Adaletsizliğin adalet, şiddetin barış, eşitsizliğin demokrasi göstergelerinin arkasına saklanarak hayatta kaldığı 21. yüzyılda, devletleri, şirketleri ve toplumları bekleyen gelecek, sürdürülebilirlik kavramı ekseninde değerlendirilmektedir.
Gonca Gül Özer Sosyal, politik ve kültürel anlamda çok geniş etkilere sahip olan sürrealizm felsefesi, moda endüstrisi üzerinde de etkilerini gösterir. Sürreal ideolojinin modayla olan etkileşimi, sanatsal boyutta algıda farklılık yaratırken ilerleyen süreçlerde ticari tasarım stillerinin oluşmasının önde gelen yapı taşlarından birini meydana getirmiştir. Sürrealist sanatçılar ile moda tasarımcıları arasındaki iş birlikleriyle başlayan bu etkileşim, günümüz çağdaş modacılarının modaya olan bakış açısını da değiştirerek moda alanında yeni ifade şekillerinin yolunu açar. Sanatsal kimliği yeniden şekillenen tasarımcının özgürleşmesiyle, markalaşma süreci ivme kazanır. Daha özgür ve daha yaratıcı tasarımların ortaya çıkışı, modanın yorumlanışı ve algılanışını da değiştirir. Sürrealist düşünce sistemi, zihinde ayırıcı algılamalar oluşturmasıyla, bireysel ve kurumsal markaları günümüz ticaret ortamında daha tercih edilir kılarak etkin bir markalaşma stratejisi yaratma sürecinde önemli bir konum elde etmiştir.
Gökhan Pekdemir Ülkemizde reklam ve reklamcılık disiplini sağlam bir temel üzerine inşa edilmiş ancak tanıtım filmi henüz ayrı bir başlık altında incelenmeye başlanmamıştır. Öyle ki tanıtım filminin, Halkla İlişkiler ve Reklamcılık sektörü ile olan ilişkisi meslek profesyonelleri tarafından dahi pek bilinmemektedir. Tanıtım ve reklam kavramlarının birbirinin yerine kullanıldığı düşünüldüğünde bu kitap; tanıtım filminin kendi alt başlıkları olan ayrı bir tür olduğunu savunan ve bunun için de somut, analitik, yönlendirici veriler sunan akıcı dile sahip bir çalışmadır. Bu ayırıcı yönleriyle alanında bir ilk olma özelliği taşımasının yanı sıra medya sektörü için de pratik çözüm önerileri sunan bir uygulama kitabıdır.
Mert Küçükvardar Dijital dünyadan kopmak neden bu kadar zor? Her boş vaktinizde teknolojik araçlarınıza mı yöneliyorsunuz? Çevrim içi olmadığınızda kendinizde eksiklik mi hissediyorsunuz? İletişim çağında sanal ortama ya da elektronik araçlara ulaşamadığımızda bir şeylerin eksik hatta yanlış olduğu fikrine kapılmaktayız. Bugün çoğu insan, cep telefonunu kontrol ediyor ve yerine geri bırakıyor ancak çok kısa bir süre sonra hiçbir neden olmamasına rağmen bunu tekrar yapıyor. Özellikle sürekli iletişimde bulunma ihtiyacı nedeniyle kalıplaşmış davranışları benimsediğimiz ve bazı dijital hastalıkların belirtilerini taşıdığımız açıktır. Bu bağlamda bugünlerde teknolojik araçlar yalnızca kullandığımız birer meta olmaktan çok daha öte bir anlamı simgelemektedir. Tüm bu gelişmeler, dijital istilanın iz düşümü olan teknoloji bağımlılığının bir yansımasını oluşturmaktadır.
Sonuç olarak teknolojilerin hayatlarımızda vazgeçilmez bir konuma yerleşmesiyle zehirlenmiş bir dünyadayız artık... Kitap, bir iletişimcinin bakış açısıyla modern çağın problemi olarak değerlendirilen teknoloji bağımlılığı ve onun oluşturduğu etkilerin izini sürmektedir. Aynı zamanda çok geç olmadan kendinize ait dijital sınırlar oluşturmanıza ve teknoloji konusunda bilinçlenmenize yardımcı olacak bir rehber niteliğindedir.
Sinem Yeygel Çakır Günümüzün imajlarla çevrili dünyasında bireyler sadece kişilerarası iletişim bağlamında ilişki ağlarını kurmakla kalmamakta, markalar da bireyler için kendi kişiliklerini tanımladıkları ve iletişim kurdukları yapıları oluşturmaktadır. Pazarlama iletişimi stratejileri ile markalara kazandırılan kimlikler, onları soyut ve somut değerler açısından tanımlanabilen yapılara kavuşturmakta, bu durum da birer tüketici olan bireyler için iletişim kurulabilecek yeni tarafların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bilgi iletişim teknolojileri; özellikle markaya rekabet üstünlüğü sağlamak, çok işlevli yapıları ile işletmeler için pazarlama ve pazarlama iletişiminin birçok alanı ile ilgili çok yönlü aktiviteleri gerçekleştirebilmek fırsatını sunmak, yeni nesil teknoloji ile uyum içindeki hedef kitleleri yakalamak ve onları teknolojinin etkileşimli yapısı ile pazarlama iletişiminin sadece hedefi değil süreçte mesajı oluşturan kaynak haline de getirerek hem üreten hem tüketen konumunu kazandırmak (sosyal medya uygulamaları ve kullanıcı merkezli reklam içerikleri vb.) ve pazarlama iletişiminde mesajın gücünü artıracak farklı medya kullanımlarına imkan vermek gibi birçok avantajı markalara sunmaktadır. Dile getirilen bu temel kapsam bağlamında oluşturulan kitap çalışması, pazarlama iletişimi sürecine bilgi iletişim teknolojilerinin meydana getirdiği yeni boyutları ortaya koymayı amaçlayan sekiz bölümden oluşmaktadır. Söz konusu bölümler; e-pazarlama karması ve e-pazarlamanın stratejik boyutu, bilgi çağında yenilik ve teknolojinin bu yeniliklere etkisi, sosyal medya ve bir sosyal medya unsuru olarak blogların pazarlama iletişimi ve halkla ilişkiler sürecine etkileri ile kurumun tanıtım elçileri olarak da görülen çalışanların blogları kullanma nedenleri, internette kullanıcıların ürettiği reklam içerikleri ile teknolojinin internet reklamcılığına etkisi ve teknolojinin katkısı ile ortaya çıkan üç boyutlu sıra dışı reklamlar (ambient medya) konularından oluşmaktadır.
Ahmet Selman Seyhan Televizyon haberleri, bütün kitle iletişim türlerinde olduğu gibi, toplumu iletmiş olduğu iletilere inandırmak istemektedir. Retorik bu inandırma işleminin temelini oluşturmaktadır. Televizyon haberleri kendi yapısında bulunan görüntü, ses ve yazı özelliklerini, diğer bir ifade ile retorik bileşenleri, hedef kitlesini inandırmak için mesleki teamüllerle birleştirerek kullanmaktadır. Ancak retorik bileşenlerin kullanımı kendiliğinden tesadüfi ortaya çıkan bir durum değildir. İnsan faktörü süreci yönlendirmekte, bütün retorik uygulamalar insan vasıtasıyla hayata geçirilmektedir. Zihniyet insanın bütün kararlarını, tutumlarını ve davranışlarını belirleyen, inanç, kültür, ideoloji vs. bir çok alt unsurdan oluşan komplike bir yapıdır. Zihniyetin bu özelliği insanların televizyon haberlerinde kullanacağı retorik bileşenleri, uygulayacağı retorik teknikleri ve dolayı olarak hedef kitleyi neye inandırmaya çalışacağını doğrudan yönlendirmektedir.
Bu çalışma, televizyon haberlerinin hedef kitleyi inandırmak için hangi süreçlerden geçerek, hangi uygulamalar yapılarak hazırlandığına odaklanmaktadır. Ayrıca bütün bu süreçlerde yapılan tercihlerin iletişimsel zihniyet tarafından nasıl yönlendirdiği açıklanmaya çalışılmaktadır. Bütün bu verilerin elde edilebilmesi için de iletişimsel zihniyet analizi yöntemi teklif edilerek örnek uygulaması yapılmaktadır.
Hakan Cem Işıklar Henüz 2012 yılında insanlık için “şimdilik” kaydı ile vazgeçilmez olduğunu söylediğimiz TV haberi acaba hâlâ aynı önemde mi? “Profesyonel TV Haberciliği” adıyla farklı yıllarda iki kez basılan bu kitap, “Televizyonda ve Dijital Medyada Görüntülü Habercilik” adıyla artık yeni bir bakış açısı sunmaya çalışacak.
Televizyon için yapılan görüntülü haberlerin artık internet siteleri ve sosyal medyada kullanımının olağanlaştığı hatta karşılıklı etkileşim ile birlikte neredeyse sınırsız bir paylaşım ortamının ortaya çıktığı açıkça görülmektedir. Dijital medyanın artan iletişim hızı kapsamında neredeyse TV yayıncılığı kalitesine kavuşan yapısı da yaşanan dönüşümü belirgin hâle getirmektedir.
Sinema tarihi ile eş zamanlı başlayan görüntülü haberin serüveni, XXI. asrın ilk çeyreğinde yeni bir form kazansa da sinematografi, işin hâlâ temel unsuru olarak durmaktadır. Bu gerçeğin bilinci ile bir görüntülü haberin hazırlık, yapım ve yayın süreçleri önemli çalışma konularıdır.
Bu eser; ister TV kanalında ister dijital medyada yayınlanacak bir görüntülü haberin nasıl oluştuğunu “gerçek örneklerle” mümkün olan en ince ayrıntılarına kadar anlatmaktadır. Kitabı “uygulamalı” kılan bu yöntem sayesinde ulusal standartlarda görüntülü haberin tanımlaması/karşılaştırması yapılmaktadır.
Sektörde hemen her kademede kazanılan deneyimlerin bir sonucu olarak ortaya çıkan eser; başta televizyonculuk eğitimi alanlar olmak üzere eğitimcilere ve akademisyenlere ciddi katkı sağlayacak; medyanın güncel sorunları ve bunların çözümüne yönelik önerilerle de görsel ve işitsel üretim yapan her meslektaş için değerli bir kaynak olacaktır.
Işın Karpat Aktuğlu, Ayşen Temel Eğinli, Sema Misci Rekabette sınırların kalktığı günümüz koşullarında faaliyet gösteren ve süreklilik sağlamak isteyen işletmelerin en önemli rekabet araçlarından birisi reklamlar… Reklamların hedef kitleye ulaşmasında planlama, üretim ve satın alma aşamalarında müşterinin en önemli yardımcısı reklam ajansları… İşletmelerin başarılı olması, kâr elde etmesi, itibar kazanması için ürün ve hizmetlerinin öncelikle fark edilmesi, bilinmesi, tanınması ve tercih edilir olması gerekli…
İşte yarattıkları reklamlar ile müşterilerini hep bir adım öteye taşımak için çalışan reklam ajansları hakkında bilmek istediğiniz her şey bu kitapta yer alıyor. Reklam, halkla ilişkiler, pazarlama alanında çalışanların, öğrencilerin ve bu konulara ilgi duyan herkesin işin mutfağında neler oluyor sorusunun cevabını alacağı bir kitap…

Reklam ajansı nedir?
Reklam ajansları türleri nelerdir?
Reklam ajansları nasıl işler?
Reklam ajansları ne gibi hizmetler vermektedir?
Reklamveren bir reklam yayınlamak istediğinde ne yapmalı?
Reklam ajansı ve müşteri ilişkileri nasıl işlemektedir?
Reklam ajansı / müşteri ile uzun süreli ilişkiler geliştirmenin yolları nelerdir?
Betül Önay Doğan, Nihal Kocabay-Şener, Rümeysa Çamdereli, Itır Erhart, Ceyhun Göcenoğlu, Abdülkerim Erim, Zeynep Korkmaz, Ali Çarkoğlu, Rıdvan Öner, Cengiz Çiftçi, Neyir Yenişehirlioğlu Akbulut, Funda Ozan Akyol, Pınar İlkiz, Kenan Dursun, Emine Uçak Erdoğan Sivil toplum, demokratik bir ülkenin olmazsa olmazları içinde yer almaktadır. Bu sebeple Türkiye’de sivil topluma bakış açısı ne kadar değişken olursa olsun var olması gerektiği yadsınamaz bir gerçektir. Türkiye’de sivil toplumun özellikle 2000’li yılların başından bu yana ilerlediği gözlenmektedir. Türkiye’de son yıllarda sivil toplum hem niceliksel hem de niteliksel olarak daha fazla gündeme gelmektedir. Sivil toplumun bizzat kendisini anlattığı veya farklı bakış açıları ve hikâyelerle sivil toplumun anlaşılmasına katkıda bulunan çalışmalar yok denecek kadar azdır. Temel Kavramlarla Sivil Toplum kitabı, sivil toplumun kendini anlatması ve açıklamasına olanak tanıyan yazılardan oluştu. Bu kitap, sivil toplumla ilişkili olan kavramlar ekseninde sivil toplum ekosistemini anlamayı/anlatmayı amaçladı. Sivil toplum yapısında önemli olan kavramlar kitap içinde ele alındı. Bu kavramlara teorik perspektiften bakıldığı gibi aynı zamanda sivil toplumda faaliyet gösteren kuruluşların deneyimlerinin aktarılmasına da odaklanıldı. Böylece bölümler kavramların kuramsal ele alınışını yansıtırken aynı zamanda da Türkiye’de faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarına yer verdi. Kitabın akademik yönü kadar uygulama örnekleri de hem literatüre hem de sivil toplumun gelişimine katkıda bulunması amaçlandı.
Nilay Başok, Gül Coşkun Değirmen Günümüzde kurumların çoğu kültür, sanat, spor, sağlık, eğitim, çevre, kadın sorunları vb. pek çok toplumsal konuda hem sosyal sorumluluklarını vurgulamak hem de kamuoyunu bilinçlendirerek desteklerini sağlamak amacıyla son yıllarda giderek artan sayıda başarılı halkla ilişkiler projelerini uygulamaya koymaktadırlar. Sosyal amaçların yanında kurumlar; tanıtım yapmak, kurum imajı oluşturmak ya da var olan imajını güçlendirmek, ürün ya da hizmet tanıtımları yapmak, kurumsal bağlılığı arttırmak ve daha birçok amaç için halkla ilişkiler projeleri gerçekleştirmektedirler. Bu bağlamda proje sürecinin sağlıklı olarak yürütülmesi ve sonuçlandırılması büyük önem taşımakta ve halkla ilişkiler uzmanlarına her zamankinden daha fazla sorumluluk yüklenmektedir.
Bu kitabın amacı, kurum veya kuruluşlarını doğru olarak ifade etme çabasındaki tüm bireylere; sınanmış, her mesleki gelişme sürecinde yenilenmiş standartlar ile ele alınmış, örnek yol haritaları ve haritayı doğru okumalarına yardımcı olacak püf noktalarını sunmaktır. Halkla ilişkiler projelerine dair teorik bilgileri ve ödüllü örnek uygulamaları tüm detayları ile aktaran bu kitap; bu alandaki teorisyenlerin ve araştırmacıların yanı sıra tüm sektörlerde halkla ilişkiler çalışmalarını yürüten profesyonellerin, farklı sektörlerde stratejik görevlerde bulunan yönetici ve çalışanların ve öğrencilerin de yararlanabileceği yol gösterici bir nitelik taşımaktadır.
Alaaddin F. PAKSOY, Ali Fikret AYDIN, Ayşe Aslı SEZGİN, Birsen ÇETİN, Ceren YEGEN, İbrahim EFE, İkbal Bozkurt AVCI, Kamile ELMASOĞLU, Nesrin YARAR, Osman ÇALIŞKAN, Övünç MERİÇ, Selçuk ÇETİN İçerisinde yaşadığı dünyayı tarif, tanzim ve tasnif etme gayesi asırlardır devam eden insanoğlu, bu uğurda yaşadığı büyük kayıplara rağmen varoluşsal hedefinden asla vazgeçmemiş, kendi 'meşru' iktidarını oluşturabilmek adına her daim 'öteki' yaratmayı bilmiştir. Bu faaliyetler için en uygun araçlar ne ise onlar üzerinde denetim kurabilme yarışı, iktidara talip yapılar arasında süregiden bir rekabete yol açmıştır.
Bu kitapta da ifade edilen yarışta yer alan aktörlerin söylem ve eylemleri, olgusal tekabüliyetleri de göz önünde bulundurulmak suretiyle, çeşitli açılardan incelenerek siyasal iletişim alanında özgün bilgi üretmek amaçlanmıştır. Çalışmanın önemli noktalarından biri de hedefe giderken tek bir ekolün görüşlerinden faydalanmak yerine, okura farklı bakış açıları sunabilmek adına liberal çoğulcu paradigmadan, eleştirel yaklaşımın farklı sorgulamalarına kadar uzanan çok geniş bir çerçeve çizilmiş olmasıdır.
Sadık Kartal İnsanlar sosyal birer varlık olarak bildiklerini birbirleriyle paylaşma, ortak karar alma, plan yapma, fikir alışverişinde bulunma gibi çok değişik amaçlarla bir araya gelirler. Toplanmak örgütlerde daha çok hissedilen bir durumdur. Toplantı demokratik değer ve kurallara uygun davranışlara önem vermenin ve sergilemenin zeminini de sunar. Katılanların ortak bilgi, deneyim, yargı ve fikirleri toplantılarda oluşur. Sonuçta katılımcılar kendilerine değer verildiğini düşünürler ve üzerlerine düşen görevleri daha iyi yaparlar.
Toplantılar yöneticinin kullandığı bir yönetme aracı ve yönetimin temel ögelerinden birisidir de. Toplanmanın bir organizatörü, planlayıcısı, yönlendiricisi ve katılımcıları vardır. Bu kitabın amacı daha çok iş yerlerinde, resmî/özel kurumlarda yapılan toplantıların nasıl olması gerektiği ile ilgili toplantı yöneticisine kılavuzluk yapmaktır.
Atiye Güner, Gülay Er Pasin, Gülin Terek Ünal, Mehmet Sarı, Mehmet Vanlıoğlu, Özlem Kalan, Öznur Akyılmaz, Pelin Erdal Aytekin, Pınar Tınaz, Yelda Yanat Bağcı Kültürel çalışmaların en önemli alanlarından biri olan cinsiyet çalışmaları, medyanın ve kültür sanat endüstrisinin hayatımızı her yönden çevrelediği günümüzde, her geçen gün daha da önem kazanmaktadır. Medya, kültür ve sanatın toplumlar tarafından sürekli yeniden üretilen toplumsal cinsiyet kalıplarını nasıl ele aldığını, bu üretim süreçlerindeki rolünü analiz ve ifşa etmek ise elbette en başta iletişim akademisyenlerinin görevidir. Bu amaçla bir araya gelmiş farklı alanlardan konusunda uzman iletişim akademisyenleri tarafıdan kaleme alınmış olan bu kitap; sinema, televizyon, reklam ve sanat gibi farklı mecralardaki güncel örnekler üzerinden toplumsal cinsiyet meselesine dair oldukça zengin bir kaynak olma özelliğini taşımaktadır.
Kültürel çalışmalar üzerine çalışan akademisyenler ve iletişim öğrencileri başta olmak üzere toplumsal cinsiyet üzerine düşünen, yazan, çizen herkesin oldukça faydalanacağı bu çalışma, farklı iletişim disiplinlerinin toplumsal cinsiyet meselesine yaklaşımını değişik boyutlarıyla ortaya koyması açısından da ayrı bir öneme sahiptir.
Merve Sarışın Günümüz iletişim teknolojilerinin sağladığı olanaklar dolayımıyla gerçekleştirilen ve söz konusu imkânlar yoluyla viral hâle gelen bir risk olarak tanımlayabileceğimiz dijital şiddet gerek mobil telefon gerekse ağ tabanlı uygulamalar ve sosyal medya dolayımıyla sıklıkla deneyimlenmekte; kullanıcılar bu deneyimi fail, mağdur veya izleyici olarak yaşamaktadır.
Dijital şiddetin de çevrimdışı şiddetin bir uzantısı olduğu ön kabulüyle kadınların bu şiddet türü ile daha sık karşılaştığına yönelik bir tahminde bulunmak zor olmayacaktır. Dijital şiddetin sıklıkla deneyimlenmesine rağmen hâlâ görünür olmaması, mağdurları ve konunun taraflarınca bilinmemesi veya görmezden gelinmesi patriyarkal yapının teknoloji üzerindeki hakimiyetini de perçinlemektedir.
Dolayısıyla kadına yönelik gerçekleştirilen, geleneksel şiddetin yeni yüzü olan ve çevrimiçi ortamlardan beslenerek büyüyen, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini yeniden üreten ve çevrimdışı şiddete dönüşmesi her zaman olası olan dijital şiddetin hangi şekillerde deneyimlendiğini, bu şiddetin mağdurlarının ne şekilde etkilendiğini, dijital şiddete karşı nasıl direnildiğini ve buna karşı nasıl mücadele edildiğini görünür kılmak son derece önemlidir.
Elinizdeki bu kitap da üzerinde yapılan çalışmaların oldukça sınırlı olduğu dijital şiddete tüm bu problematikler üzerinden dikkat çekmektedir. Bu çalışma ayrıca dijital şiddeti daha somut görebilmek adına Twitter'da en çok tanınan kadın gazetecilerin dijital mağduriyetlerini de gözler önüne sermektedir. Gelinen noktada patriyarkal yapının ötekisi konumuna itilen kadınların çevrimdışında olduğu kadar çevrimiçi alanlarda da güvenli bir ortama ihtiyaçları olduğu, bu çalışmada elde edilen mühim sonuçlardandır.
Kadına yönelik dijital şiddeti çok boyutlu bir şekilde ele alan bu çalışmanın literatüre katkı sağlaması ve kadına yönelik her türlü şiddetin son bulduğu bir dünyaya uyanmak dileğiyle…
Çağrı Kara, Emel Poyraz, Erman Işık, Firuze Selen Çağlar, Gizem Aksu Can, Gülçin Eren, Manolya Kılıç, Merve Evren, Mine Demirtaş, Oktay Demirtaş, Orhun Doğuş Yılmaz, Serhat Ulağlı İnsanı, medeniyet oluşturan bir canlı türü hâline getiren özelliği hiç kuşkusuz içgüdüler ötesi kompleks bir iletişim kabiliyetine sahip olmasıdır. Bu iletişim yeteneği, bireyleri doğal olarak sosyal hâle getiren bir harç gibidir. İnsan, sosyal bir canlıdır çünkü doğaya karşı bireysel ve türsel dezavantajlarını ancak iletişim, dayanışma ve adaptasyon yoluyla giderebilir. Bu yollarla birey sosyalleşir ve topluluklar toplumları meydana getirir. Toplum hiç kuşkusuz birbiriyle bağlantısız insan gruplarını tanımlamak için kullanılan bir kavram değildir. Toplum ve birey tüm sosyoekonomik ve sosyokültürel yönleriyle sürekli bir geçişkenlik ve iletişme içindedir. Bu iletişme bazen toplumdan bireye bazense tersine olacak şekilde olsa da birbiriyle etkileşim içinde olmayan bir toplum-birey ilişkisinden söz etmek mümkün değildir. Bu sebeple günümüzde birey, kendini tanımak için toplumu tanımaya, toplumu tanımak için de kendisini tanımaya ihtiyaç duyar. Bu ihtiyacın yapısökümü için anahtar kavram ise iletişimdir. Çünkü bireyler arasındaki stereotipik ve algısal bağlantıları inşa eden olgu iletişimdir. İletişim bilimlerinin disiplinler arasılığı sosyoloji, psikoloji, siyaset bilimi, antropoloji gibi diğer bilimlerle sürekli bir etkileşimi gerekli kılar. Kitap; bu etkileşim bağlamında McLuhan, Maslow, Castells gibi teorisyenlerin perspektifleriyle ve hem ana akım hem de eleştirel paradigmalar çerçevesindeki güncel örneklerle, sözü edilen ilişkinin gözler önüne serilmesini amaçlamaktadır.
Celil Ünal Dr. Celil Ünal'ın, Toplumun Medyatik İnşası ve Göç isimli eseri, son yılların en önemli gündem maddelerinden birisini ele almaktadır. İnsanlık tarihi kadar eski bir olgu olan sosyal mobilizasyon meselesi, akademik standartlardan en ufak bir ödün verilmeden enine boyuna gözler önüne serilmektedir.
Bununla birlikte eserin akademik niteliğinin kriteri, “Suriyeli sığınmacılar” olayı bağlamında, göç olgusuna ayna tutmaktan ibaret değildir. Göç olgusu ilk defa yeni bir ölçek ve model kullanılarak mercek altına alınmaktadır. Bu ölçek ve model, başka bazı sosyal olguların gözlemlenmesi açısından da hususen önem arz etmektedir. Zira sosyal uyum ve uyumsuzluk değişkeninin bağımlı olduğu bağımsız değişkenin ölçümlenmesine yönelik geliştirilmiş olan ölçek ve gözlemlenmesi amacıyla tasarlanmış model; sosyal olaylar ve mobilizasyon kadar siyasal olay ve mobilizasyonlar için de önem arz etmektedir ki Dr. Ünal bu alanlardaki yeni akademik çalışmalara son derece mühim bir yol işareti sunmaktadır.
Prof. Dr. Cengiz Anık
Aslı İcil Tuncer , Beril Akıncı Vural, Beste Elveren Arı, Bilal Arık, Emel Arık, Emine Şardağı, Gül Coşkun Değirmen, Gülgün Erdoğan Tosun, Işıl Aktuğlu, İlknur Gürses Köse, Onur Çataler, Oya Yıldırım, Pınar Umul Ünsal, Serkan Kırıkçı, Sevilay Ulaş, Tuğçe Çiftçibaşı Güç, Tunç Boran, Umut Tuncer, Yelda Özlem Kölgelier Turizm, dünyada birçok ülkenin en önemli ekonomik kaynaklarından biridir. Kişiler, bir bölgeyi görmek, gezmek ve tanımak için iş ya da tatil amaçlı olarak yer değiştirmektedir. Ancak bu yer değiştirmelerin her birinde kişiler gidecekleri ya da gitmek istedikleri bölgeyi gastronomisinden arkeolojisine, mimarisinden coğrafi özelliklerine, müzelerinden gezilip görülmesi gereken yerlerine, yönetim biçiminden yaşam şartlarına, para birimlerine kadar birçok açıdan araştırmaktadır. Turizm ve iletişim ilişkisi bu soruların her birinde anlam bulmakta, sunulan hizmetlerden ülkenin ya da destinasyonların temsiline kadar pek çok noktada karşımıza çıkmaktadır. Kurumsal iletişim, gündem yönetimi, paydaş iletişimi, reklamcılık, sosyal medya yönetimi, fotoğraf, belgesel, dizi, film, habercilik, etkinlik yönetimi, müşteri ilişkileri yönetimi, sivil toplum örgütleri ile ilişkiler, belediyelerin turizm ve iletişim alanındaki çalışmaları, artırılmış gerçeklik uygulamaları konuları üzerine odaklanan bu kitap ile turizm ve iletişim alanları arasındaki ilişki ortaya konulmaya çalışılmış ve iletişim perspektifinden turizme yönelik sektörel ve akademik çeşitli öneriler sunulmuştur.
H. Andaç Demirtaş Madran Bu kitap; sosyal psikoloji, siyaset bilimi, pazarlama ve iletişim bilimlerinin en çok ilgi gören konuları arasında yer alan sosyal etki, tutum değişimi ve ikna konularını ele almaktadır.
Gerek halkla ilişkiler gerek reklamcılık ve gerekse kitle iletişim çalışmaları açısından son derece önemli bir konu olan “sosyal etki ve ikna”, bunların yanında sigara ve madde bağımlılığı, eğitimde fırsat eşitsizlikleri, trafik kurallarına uymama gibi toplumsal sorunlarla baş etme çabaları açısından da büyük önem taşımaktadır.
Günlük hayatta da iknanın ayrı bir yeri bulunmaktadır; aralıksız olarak aile üyelerini, arkadaşlarımızı, karşı cinsi, işverenimizi ikna etme çabası içindeyizdir.
Hem bireysel hem toplumsal hem de küresel bir öneme sahip olan bu konu, bu kitapta, temel kavramların ayrıntılı bir şekilde tanımlanması, geleneksel ve çağdaş kuramsal yaklaşımların irdelenmesi ve güncel araştırma bulguları doğrultusunda uygulamaya dönük ipuçlarının verilmesi yoluyla işlenmektedir.
Ülfet İşçi Dijital iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, günlük hayatımızın gittikçe önemli bir parçası olurken iletişim biçimleri ve dinamiğini de esaslı bir şekilde değiştirmiştir. Bu teknolojik ve sosyal bileşenli inovatif gelişim; pazarlama araştırmaları açısından tüketiciler ve üreticiler arasında yeni iletişim imkânları ortaya çıkarırken ürün, hizmet ve firmalara yönelik klasik WOM (Word-of-Mouth) iletişimini de köklü bir şekilde değiştirerek eWOM (electronic Word-of-Mouth) iletişimine dönüştürmüştür. Öyle ki tüketiciler artık pasif konumdan kendi enformasyon ve tecrübelerini her an paylaşabildikleri ve iletişim içeriklerini de değiştirebildikleri aktif düzenleyici (prosumer) konumuna geçmişlerdir.

İnteraktif temelli bu teknolojik gelişim, ürün ve hizmetlere yönelik değerlendirme, yorum ve şikâyet sitelerinin de ortaya çıkmasında en önemli etmendir. Bu bağlamda şikâyet formları da radikal bir şekilde değişmiş ve günümüzde neWOM (negative electronic Word-of-Mouth) en önemli şikâyet araçlarından biri hâline gelmiştir. Çalışmada neWOM, tüketici şikâyet davranışı bağlamında online bağımsız şikâyet sitelerinde tüketiciler tarafından ifade edilen şikâyetler olarak ele alınmakta ve bu doğrultuda şikâyet mesajlarını okuyarak değerlendiren tüketicilere odaklanılmaktadır.

Gerek yetkin teorik çerçevesi gerekse deneysel tasarıma dayalı metoduyla özgün bir araştırmanın ürünü olan bu eser, finansal ve performans riski içeren neWOM algısının eWOM kredibilitesi, satın alma niyeti ve eWOM iletimi üzerindeki etkilerini Türkiye'de otomotiv sektöründe Düzenleyici Odak Teorisi bağlamında inceleyen ilk çalışma olma özelliğini taşımaktadır.
Ali Karaman, Bülent Demirağ, İbrahim Halil Efendioğlu, Kazım Dağ, Serhat Fırat, Sinan Çavuşoğlu Tüketici davranışlarını anlamak ve tüketicilerin istek ve arzularına göre mal ve hizmet üretmek günümüz pazarlama anlayışının odak noktası olarak kabul edilmiştir. İlk çağlardan günümüze kadar ürün, satış ve modern pazarlama anlayışı gibi çeşitli aşamalardan geçen pazarlamanın, işletmelerin tüketici ve müşterileri ile iletişim kurmasını sağlayan en önemli fonksiyonlarından biri olarak işlev yaptığını söylemek mümkündür. Günümüzde büyük oranda artan ulusal ve uluslararası rekabet tüketiciyi ve bu tüketicinin satın alma davranışını etkileyen kültürel, sosyal, psikolojik ve kişisel faktörleri yakinen tanımak ve tüketicinin memnuniyeti için çalışmak büyük önem arz etmektedir. Çünkü kalbi kırılan ve memnun olmayan bir tüketiciyi tekrar müşteri olarak işletmeye kazandırabilmek oldukça zordur. Bu nedenle, eğer tüketiciler iyi tanınırsa onları memnun edecek mal ve hizmet üretmenin mümkün olabileceği düşünülmektedir. Bu amaç ile yazılan kitabın; hem işletmelere hem ders kitabı olarak ön lisans, lisans ve lisansüstü öğrencilere ve hem de tüketici bilincini artırabilmek için müşteri ve tüketicilere yararlı olabileceği düşünülmektedir. Tüm okuyucularımıza ve insanlığa yararlı olması temennisiyle...
Brian M. Young “Bu kitap, tüketici psikolojisi teorilerini kökenleri ve bağlamları içinde ele alıyor ve ilgili kavramları tutarlı bir şekilde bir araya getiriyor. Argümanlar açık ve açıklayıcı örnekler ve kısa vakalarla destekleniyor. Kitap, çalışma alanı hakkında kapsamlı ve güncel bilgiler sunuyor.”
Profesör Kara Chan, Hong Kong Üniversitesi, Hong Kong

Bu kitap, tüketici psikolojisine -doğumdan yaşlılığa kadar tüm yaşam süresini kapsayan- benzersiz bir bakış açısıyla yaklaşıyor. Çocukluk ve gençlik; tüketici araştırmalarının geri kalanından özel, farklı ve uzak alanlar olarak değil insanın gelişimine entegre alanlar olarak ele alınıyor. Tüketim; gruplar ve bireyler tarafından kullanım veya mülkiyet ve mülkiyete kadar devam eden bir süreç olarak görülür. Yazar, insanların doğal yaşam sürelerinin sahip oldukları şeylerle olan ilişkilerini nasıl etkilediğini, tercihlerin çocukluktan itibaren nasıl geliştiğini ve satın almalara yönelik motivasyonların çocukluktan yaşlılığa kadar nasıl değiştiğini tartışıyor. Bu kitap, çocukların reklamcılık ve pazarlama anlayışı, genç ve genç kimlikleri ve onların tüketim zevkleri de dâhil olmak üzere çocuk ve gençlik tüketimiyle ilgili en son bulguları ve teorileri bir araya getiriyor. Erikson'un yaşam evreleri boyunca ilerleyerek yetişkinliğe, orta yaş krizine ve daha yaşlı tüketicilerin mal varlıklarına ve mülkiyetine geçiyor. Bu disiplinler arası çalışma; psikoloji, işletme ve pazarlama alanlarındaki akademisyenlerin yanı sıra daha genel tüketicilerin de ilgisini çekecektir.

Özlem Akgüç Çetinkaya Tüketim toplumunun ideolojisi çerçevesinde bir tüketim aracı olarak büyük alışveriş merkezlerinde tüketicinin yönlendirilmesi olgusu ile bu olgunun tüketicinin özgürlüğü ve bağımsızlığı açısından ve bir sosyal yönetim unsuru olarak değerlendirilmesini içeren çalışmasında yazar, tüketicinin özgür ve bağımsız tercih yaparak tükettiği düzlemindeki liberal ekonomi temelli tezin aksine tüketim alanında ve mekânında, tercihlerin yönlendirilmesinin, kısıtlanmasının söz konusu olduğu şeklindeki varsayımın tartışmasını yapmaktadır. Kitapta; "tüketicinin özgürlüğü", "seçme özgürlüğü", ve "yönlendirme" kavramları irdelenmekte ve yönlendirme konusu; gözetim, zaman, akılcılaştırma, mekân olmak üzere dört başlık altında ve bir tüketim mekânı olarak büyük alışveriş merkezleri özelinde gerçekleştirilen iki analizle birlikte değerlendirilmektedir.
Ayda Gök, Bekir Tuncer, Bulut Dülek, Cemal Gümüş, Cihad Doğan, Faruk Güven ,Hale Çolakoğlu, Halil İbrahim Şengün, Hayriye Nur Başyazıcıoğlu, İbrahim Aydın, Meltem Canoğlu, Reha Saydan Bütünleşik pazarlama iletişimi; mesajların, alıcıların, mecraların birbirleriyle uyum içinde olmalarını sağlayarak örgütlerin pazar ile iletişim kurma biçimini yönetmektedir. Her biri pazarlamanın farklı bir ögesi olan uygulamaların, bütünleşik pazarlama iletişimi çatısı altında bir araya gelerek yarattığı ahenk, varlığını sürdürmek için kazanç elde etmesi gereken ticari işletmelere örgütsel hedeflerine ulaşmayı sağlamanın yanı sıra vadettiği kurumsal itibar ile markalaşma ideallerine giden yolda da destek olmaktadır.
Bu kitapta; bütünleşik pazarlama iletişimi ilişkili olduğu kavramlar ile ele alınmakta, uygulamaların koordinasyonuna dikkat çekilmektedir. Her biri kendi alanında değer yaratmak iddiasında olan farklı uygulamaların ayrı ayrı başlattığı serüvenin, bütünleşik pazarlama iletişiminin kapsayıcılığı ile bir araya geldiği günümüzde, bütünleşik pazarlama iletişimine dair bügüne kadar yazılanlar ile yazılmayanlar bu çalışmada okuruyla buluşmaktadır.
Zakir Avşar, Burak Medin, Serhan Koyuncu, Bünyamin Duranoğlu, Aşkın Yıldız Dış politikada sahaya sürülen kültürel diplomasi pratikleri, medya araçlarının etkili bir şekilde kullanımının elzem olduğu stratejiler içerir çünkü medya politikalarının etkileri sadece yerel düzeyde değil, küresel düzeyde de çeşitli sonuçlara yol açar. Medya politikaları, ülkelerin kültürel kimliğini ve toplumsal değerlerini biçimlendirerek yönlendirici bir nitelik sergiler. Bu nedenle medya politikaları evrensel düzeyde önemli bir etkiye sahiptir.
Türkiye'nin kültürel diplomasi stratejileri; sahip olduğu tarih, çeşitli kültürel etkinlikler, sanat ve edebiyat festivalleri, dil kursları, öğrenci değişim programları ve medya yayınları gibi araçlarla hayata geçirilmektedir. Bu pratikler, Türkiye'nin uluslararası boyutta bir marka olarak daha fazla tanınmasını sağlamak, Türk kültürünü ve tarihini dünyaya daha etkili şekilde anlatmak ve Türkiye'nin dış politika hedeflerine destek olmak amacıyla kullanılmaktadır. Türkiye kendine içkin dinamiklerle birçok alanda olduğu gibi bu çalışmada odaklanılan medya alanında da önemli kültürel diplomasi ve yumuşak güç faaliyetleri ve stratejileri ortaya koymakta, bu minvalde hem iç hem de dış kamuoyunu kendi menfaatleri doğrultusunda şekillendirmeye çalışmaktadır. En nihayetinde kültürel diplomasi ve yumuşak güç faaliyetleri ve stratejileri ile Türkiye, ulusal ve uluslararası sahada ideal bir özne ve imge algısı oluşturmaya çalışarak bizatihi sahip olduğu potansiyellere insanları yakınlaştırmaya çalışmaktadır. Bu eksende üretilen diplomasi faaliyetleri ile Türkiye, önemli bir küresel aktör olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Bilge Turhan, Cengiz Yılmaz Bu eser, yükselen bir konu olan Ülke Markalaşması (Nation Branding) alanında Türkiye'de yürütülen en kapsamlı çalışma ve Türkiye'nin ülke markası hakkındaki ilk kitap olma niteliğindedir.
Ülke markalaşması faaliyetleri, bir ülkenin kaderini belirleyen stratejik hamlelerdir. Bu yüzden ABD ve İngiltere'nin yanı sıra Çin ve Kore gibi Asya devleri de politik süreçlerde pazarlama araçlarını kullanmaya başlamıştır. Zira hem ekonomik ilişkiler hem de siyasi güç, o ülkenin ülke markalaşması çabalarından (o ülkenin başkaları tarafından algılanma biçiminden) etkilenmektedir. Esasen dünyadaki her birey, vatandaşı olduğu ülkenin itibarının ışığı veya gölgesi altında değerlendirilmektedir.
Buradan hareketle eser, okurlarını Türkiye'nin bizzat kendisinin bir marka olarak yönetilmesi için bir yolculuğa çıkararak;
1. “Türkiye Markası” ve boyutları üzerine bir model sunuyor,
2. Dünyadan en iyi uygulama örneklerini tartışıyor,
3. Türkiye Markası'nın uluslararası alanda yönetilebilmesi için yabancı kamuoyunu ölçüyor.
Ali Saydam, Aslı Yağmurlu, Elif Gürdal Limon, Elif Kahraman Gökalp, Ergün Köksoy, Faruk Yazar, İbrahim Halil Yaşar, Meltem Ünal Erzen, Samet Kavoğlu, Süleyman Eren, Yusuf Zafer Can Uğurhan Yeni dünya düzeninde ya da düzen arayışında sadece sert güce dayalı güvenlik mimarilerinin yeterli olmadığı, ülkelerin güvenliği ve gelişimi açısından yumuşak güç bileşenlerini de içerisine alan akıllı güç pratiklerine yönelimin gerekli olduğu görülmektedir. Küçük, orta, büyük, bölgesel ve küresel olmak üzere güç ölçekleri farklılaşan tüm ülkeler imkân ve ihtiyaçları doğrultusunda yumuşak güç enstrümanlarına başvurmaktadır. İktisadi ve askerî sert güç parametrelerini kullanma noktasında görece farklı özellikler taşımakla birlikte ülkeler 20. yüzyılın başından itibaren propagandadan psikolojik savaşa, kültürel iletişimden kamu diplomasisine kadar değişen yumuşak güç bileşenlerini kullanmaya devam etmektedir. Farklı coğrafyaların ve kültürlerin kesişim noktasında yer alan, bölgesel güç ve küresel aktör olma iddiası taşıyan Türkiye de güvenliğinin tahkimi ve uluslararası politikalarının kabulü açısından sert gücün yanı sıra meşruiyet tesis edebilmek; politikalarını, değerlerini ve görüşlerini muhataplarına daha iyi anlatabilmek için akıllı güç bileşenlerine ihtiyaç duymaktadır.
Yukarıda belirtilen önemden ve ihtiyaçtan yola çıkarak Türkiye perspektifinden bir kamu diplomasisi panoraması ortaya koymayı hedefleyen bu kitapta, Türkiye'de kamu diplomasisi alanında düşünen ve yazan kıymetli akademisyen, uzman ve araştırmacılar Türkiye'nin yumuşak güç ve kamu diplomasisi anlayışına, kurumlarına ve uygulamalarına ilişkin değerli bilgiler sunmaktadır. Çalışmanın Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yılında, Cumhuriyet'imizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesi çerçevesinde biçimlenen Türk dış politikasına ve bu politikanın en önemli bileşenlerinden biri hâline gelen Türk kamu diplomasisine anlamlı bir katkı sunmasını ümit ediyoruz.


Tolga Çelik "MAXQDA is a leading software in social media analysis and provides an effective solution, especially for Twitter analysis. In this promotional article, I will highlight the Twitter analysis features of MAXQDA and explain why users should choose MAXQDA.
MAXQDA is a powerful tool for analyzing large datasets on Twitter and obtaining valuable insights. This software can collect millions of tweets shared on Twitter and process them using various analytical methods. MAXQDA offers analysis techniques such as data discovery, text mining, and sentiment analysis for researchers, academics, students, or social media experts who want to perform Twitter analysis.
MAXQDA has a user-friendly interface and offers a range of tools that expedite the analysis process. The software includes important features such as automatic labeling, thematic analysis, social network analysis, and content analysis. Additionally, you can classify and filter data using customizable filters such as hashtags, users, and keywords.
MAXQDA is also supported by powerful visualization tools. This allows you to present your Twitter analysis results in meaningful graphs, diagrams, and tables. As a result, you can easily understand the data, identify trends, and make strategic decisions.
In conclusion, MAXQDA is an effective software solution for Twitter analysis. You can use MAXQDA's tools to analyze social media data, understand and interpret user sentiments. With its user-friendly interface, powerful analysis features, and visualization tools, MAXQDA is an excellent choice for anyone who wants to perform Twitter analysis."
Sadık Badak, Kürşat Özdaşlı “Merkezi Paris'te bulunan Uluslararası Sergiler Bürosu'nun (BIE) himayesinde düzenlenen dünya ve uluslararası EXPO'lara özel önem vermekteyiz. Bu tür büyük fuar organizasyonlarına katılım, Osmanlı devlet geleneğinden Cumhuriyetimize intikal etmiştir.
Değerli dostum Dr. Sadık Badak yönetiminde hazırlanan bu kitap, geçmişten günümüze Avrupa ve Anadolu'da kurulan fuarlar ile 1851 Londra EXPO'sundan bu yana gerçekleşen tüm dünya EXPO'ları hakkında okuyucuya kıymetli bilgiler sunmaktadır. Söz konusu tarihi gelişim sürecinin yanı sıra kitapta, ülkemizin “Uluslararası Fuarlar Ülkesi” olabilmesi hedefine yönelik bir de model önerisi yer almaktadır. Kitapta yer alan bilgi ve değerlendirmelerin Bakanlığımızın ilgili birimlerinin yanı sıra ülkemizin tanıtımı alanında faaliyet gösteren diğer kurumlarımızın çalışmalarına da katkı sağlayacağını düşünüyorum.”
Mevlüt ÇAVUŞOĞLU, T.C. Dış İşleri Bakanı
“Hiç şüphe yok ki iş dünyasını yeni pazarlarla tanıştırma, mevcut pazarlardaki sorunların çözülerek iş insanlarımızın etkinliklerini artırmanın yanı sıra dünyanın dört bir yanında müşterilerle direkt olarak temas kurulan ve yeni ihracatların açılış kapıları olarak da görebileceğimiz fuarlarda da ülke olarak güçlü bir şekilde katılım gösterebiliyor olmamız bizler için çok önemli.
Bu çerçevede, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 23. ve 24. dönemlerde milletvekilliği yapmış olan Sayın Sadık Badak'ın doktora tezine dayanarak hazırlamış olduğu “Uluslararası Fuarlar ve Türkiye” kitabını oldukça değerli bir eser olarak görüyorum. İş dünyamız açısından ufuk açacak bilgilerle dolu olan kitabın hayırlı olmasını diliyorum.”
Nail OLPAK, DEİK (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu) Başkanı

Kitapta:
Ortaçağdan günümüze Avrupa ve Anadolu'da kurulan fuarlar; yerleri, sergilenen ürünler ve fuar otoritesi açılarından değerlendirilmektedir.
1851 Londra EXPO'sundan bu yana gerçekleşen tüm World EXPO'lar, kapsamları ve özellikleriyle okuyucuya sunulmaktadır.
-35 adet Evrensel Expo
-36 adet Temalı Expo
-20 adet Botanik Expo
Son 150 yılda Avrupa'da ve coğrafyamızda gelişen fuar şehirleri, fuar merkezleri ve fuar organizasyonları, özellikleri ile aktarılmaktadır.
Türkiye'nin “Uluslararası Fuarlar Ülkesi” olabilmesi yönünde anket, bilimsel veri ve değerlendirmelere göre hazırlanan model önerisi yer almaktadır.
Rıdvan Bülbül Kitle iletişim araçlarındaki hızlı gelişme, yöntemleri de değiştirmiş, toplumların bütün kesimlerini etkisi altına almış, yaşam biçimlerinde bile yansımaları görülmüştür. Bu betimlemeler çerçevesinde şekillenen çalışmada, kitle iletişim araçları, iletişim teknolojisi ve gelişmeler, yeni iletişim düzeninde politika, demokrasi ve savaş, yeni dünyada iletişim ve enformasyon düzeni, enformasyonun dengeli dağılımıyla ilgili çalışmlar, toplantılar ve konferanslar, uluslararası kitle iletişimi, kitle iletişim araçlarında uluslararası örgütlenme, iletişim kanallarının tahsisi ve denetimi, uluslararası radyo ve TV kanalları, haber ajansları, Türkiye ve uluslararası iletişim ve iletişim düzeninin geleceği konularına yer verilmiştir.
Festim Rizanaj Bu çalışma, önemli bir konuyu -kilit uluslararası medya platformlarının anlatılarını- hayati bir konumda inceliyor: Batı Balkanlar. Bulgular; ABD, Rusya, Türkiye ve Almanya'nın, bu bölgenin geleceğine ilişkin farklı gündemlerini açıkça ortaya koymaktadır. Hangi anlatının ve hangi geleceğin galip geleceğini zaman gösterecek.

Nicholas J. Cull
University of Southern California

Devletlerin dış davranışlarını etkileyen başlıca öge, uluslararası değerlerdir. Bugün, en önemli uluslararası değerler arasında, siyasal bağımsızlık ve ulusların kendi geleceklerini kendilerinin tayin etmesi hakkı (self-determination) bulunmaktadır. Yakın tarihlerde gelişen bir başka değer, ekonomik kalkınma olmuştur. Bugün; teknolojik gelişme düzeyleri, endüstriyel kalkınmaları ve askerî güçleri, devletlerin uluslararası sistemde statülerini belirleyen başlıca etmenleri oluşturmaktadır. Özellikle teknolojik yenilikler ve demokratikleşme, bugün, bu iki silah dış siyasayı, yalnız ayrıcalıklıların girebildiği “yasak bölge” olmaktan çekip almış, dış siyasa denince ilk akla gelen diplomasi, demokratik toplumlarda kapılarını dünyaya aralamış, kamu diplomasisi ile de daha varsıl yol almaya başlamıştır. Teorik perspektifte kamu diplomasisi, kuvvet elde etmek ve bunu korumaya çalışmak değil kendini bir amaç olarak sunmaktır. Bu amaç bağlamında hareket eden disiplinin stratejik anlatılarının irdelendiği bu kitapta, yazar Festim Rizanaj, uluslararası konjonktürün demokratikleşme sürecinde karşımıza çıkan sorunları, Batı Balkan dillerinde yayın yapan uluslararası yayıncıların haber söylemleri üzerinden irdeleyerek alanla ilgili önemli sondajlara ulaşmış durumdadır. Kamu diplomasisinde stratejik anlatı teorisi üzerine analizleri bakımından kitap, bu alan için oldukça önsel nitelik taşımaktadır. Demokrasi felsefesinin küresel gelişimine katkı sağlayacak önemli bir bilimsel keşifle okuru kavuşturmaktadır.

Prof. Dr. Emine Yavaşgel
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi
Jeffrey A. Gliner, George A. Morgan, Nancy L. Leech Bu kitap, nicel araştırma sürecine yönelik geliştirdiği bütüncül bakış açısı ile bir araştırmanın planlanması, projelendirilmesi, yürütülmesi, raporlanması ile araştırma bulgularının yorumlanması konularında oldukça öğreticidir. Dolayısı ile okurların bilimsel eserleri daha bilinçli şekilde incelemelerine olanak sağlamaktadır.
Bu bir istatistik kitabı değildir ve buna bağlı olarak içerikte formüllere çok az yer verilmiştir. Bunun yerine, hangi istatistiğin hangi durumlarda kullanılacağı ve çıkan sonuçların nasıl yorumlanacağına dair açıklamalarda bulunulmuştur. Bilimsel araştırma esnasında nelere dikkat edileceği hususunda ve bilimsel makalelerin nasıl değerlendirilebileceği noktasında kitabın azami faydayı sağlayacağı umulmaktadır. Bölümlerdeki somut örnekler ve araştırma soruları ile farklı disiplinlerdeki bilim insanlarının ihtiyaçlarına mümkün olduğunca hitap etmek amaçlanmıştır.
Öğrencilerin tutarsız terimler nedeniyle kafa karışıklığı yaşamaları sıklıkla şahit olunan bir durumdur. Kafa karışıklığının aşılabilmesi adına beş temel nicel araştırma yaklaşımı (deneysel, yarı deneysel, karşılaştırma türü, ilişkisel ve betimsel araştırma) mantıksal bütünlük içerisinde sunulmuştur. Sonrasında, araştırma yaklaşımlarından yola çıkılarak yeni bir desen sınıflandırmasına gidilmiştir. Bu sınıflandırmadan (gruplar arası desen, bireyler içi desen ve karma desen) doğru ve uygun istatistiğin belirlenmesinde yararlanılmıştır. Böylece, kişilerin araştırma sürecini kavramaları ve uygulama safhasına geçmeleri kolaylaşmıştır. Ayrıca, sayısız uygulama örneği, şemalar ve tablolar vasıtasıyla kitabın okurlara sağlayacağı katkı azami düzeye çıkartılmıştır. Kitap, her ne kadar nicel araştırma odaklı olsa da nitel araştırmanın önemi ve değerine de zaman zaman değinilmiştir.
Eğitim bilimleri, sağlık bilimleri, idari bilimler, ekonomi ve benzeri tüm alanlarda lisansüstü öğrenciler için araştırma ve/veya ders kitabı olarak tasarlanan bu eser, bölümlerin takibiyle alakalı esneklik sağlamaktadır. Bu yönüyle, aynı zamanda akademisyen ve diğer araştırmacılar için de faydalı olacağı değerlendirilmektedir. Kitaba başlamadan evvel temel düzeyde istatistik ve yöntem bilgisine sahip olunması önerilmektedir.
Hasan Yazıcı Hayatın her safhasında sözü en etkili ve en verimli şekilde kullanmak için uyulması, benimsenmesi gereken şartlar, kurallar vardır. Şartlar, kurallar; her birimizin kolaylıkla kavrayacağı, uygulayabileceği, faydalanabileceği niteliktedir. Söz söyleme şartlarına, kurallarına uyarak daha güzel, daha etkili şekilde söz söylemek mümkündür.
İkna, hedefe varmak, süratli başarı ve üstünlük, dost kazanmak, tanınmak için güzel, iyi ve doğru söz söylemek ve söz söyleyerek iş başarmak sanatıyla donanmalıyız.
Kitap, üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde temel kompozisyon bilgileri verilmiştir. İkinci bölüm, genel hitabet özelliklerini konu etmiştir. Üçüncü bölümde hitabet sanatıyla ilgili seçilmiş örneklerin giriş, gelişme, sonuç bölümlerine göre temel kaynaklarda belirtilen yöntem ve teknikler süzgecinden geçirilip hitabelerin kendilerinde ayrıca kullanılan yöntem ve teknikler belirlenmiştir ve yapılan teknik incelemeleriyle uygulama becerisine katkı sağlanmaya yol gösterilmeye çalışılmıştır.
Bilgehan GÜLTEKİN Ülkemizde sayıları 168'e ulaşan üniversitelerimiz, toplumda öncü rollerini pekiştirmekte ve toplumsal iletişimin bilim merkezleri haline gelmektedir. Değişimi yakalayan, geleceği kucaklayan, teknolojiyi özümseyen ve toplumla köklü değerlerle bütünleşen üniversitelerin yürüttükleri halkla ilişkiler uygulamaları ve projeleri, aynı zamanda üniversite-toplum bütünleşmesinin temel yapıtaşlarıdır.
Toplumsal gelişmeye öncülük etmek, toplumsal barış ve uzlaşı için ufuk çizmek, kamusal vicdanı harekete geçirecek sosyal duyarlılık projeleri yürütmek, kültürler arası iletişim çerçevesinde itibarlı kampanya projeleri geliştirmek, bilimsel kalite ve devinimle ülke geleceğine katkı yapan modeller sunmak, sivil toplum ile yürütülecek ortak projelerle toplumda sağduyu ve barış için üniversite potansiyelini vurgulamak ve geleceğin kamuoyu önderlerini oluşturmak, halkla ilişkiler teknikleri ve uygulamalarının profesyonel bir anlayışla; temel yanılgılardan uzak, ideal, doğru iletişim modellerini içeren ilke ve uygulamalarla gerçekleşmesini gerektirir.
“Üniversitelerde Halkla İlişkiler Uygulamaları ve Etkinlik Yönetimi Modelleri” konulu kitap çalışması, yıllardır süregelen halkla ilişkiler yanılgılarına dikkat çekerek, bu yanılgıları ortadan kaldıracak özgün ve yaratıcı iletişim modellerini, üniversitelerimiz için yol gösterici olabilecek halkla ilişkiler kampanyalarını, üniversite- toplum iletişiminde geliştirilebilecek özgün iletişim tekniklerini ve kamuoyunda daha itibarlı üniversite olma yolunda önerilen iletişim ve halkla ilişkiler stratejileri ile etkinlik yönetimi modellerini içermektedir. Kitap, hem iletişim fakültesi öğrencileri hem de Türkiye'de sayıları 168'e ulaşmış üniversitelerimizdeki halkla ilişkiler-iletişim uygulayıcıları ve üniversite bürokratları için hem uygulama hem de kavramsal modelleri içeren rehber bir kitap niteliğindedir.
Emet GÜREL, Jale ALEM Pazarlama iletişiminin güncel ve ilgi çeken konularından biri olan ürün yerleştirme, markalı ürünlerin bir bedel karşılığında belirli bir amaçla iletişim ortamlarına yerleştirilmesi anlamına gelmektedir. Bir kavramlaştırma ve uygulama alanı olarak etkili olduğu kadar dinamik bir nitelik de arz eden ürün yerleştirme, her geçen gün gelişmeye ve evrilmeye devam etmektedir. Öyle ki günümüzde markalı ürünlerin sinema filmlerinden televizyon dizilerine, basılı kitaplardan elektronik kitaplara, video oyunlarından bilgisayar oyunlarına, çizgi dizilerden çizgi romanlara dek pek çok iletişim ortamına farklı şekillerde entegre edildiği gözlenebilmektedir. Bu gerçeklerden hareket eden ve bir makale seçkisi niteliği taşıyan bu çalışmada ürün yerleştirme kavramı, ürün yerleştirmenin tarihsel gelişimi, ürün yerleştirme türleri, ürün yerleştirme uygulamaları ve örnekleri ayrıntılı bir şekilde işlenmektedir. Amatörce kurgulanmış uygulamalardan milyonlarca dolarlık bir sektöre uzanan bu yolculuğun ilginizi çekeceğini umuyoruz.