Halkla İlişkiler ve İletişim \ 6-8
Wayne Weiten - Elizabeth Yost Hammer - Dana S. Dunn “Psikoloji ve Çağdaş Yaşam: İnsan Uyumu” kitabının amacı, günümüzde her alanda yaşamı kolaylaştırdığı düşünülen gelişmelere rağmen, insanların daha yaygın olarak sosyal problemler, kişisel sıkıntılar ve zorlanma yaşamalarının yarattığı çelişkiye ışık tutmaktır. Bu doğrultuda; uyum, kişilik kuramları, stres, sağlık psikolojisi, benlik, sosyal etki, iletişim, yakın ilişkiler, evlilik, cinsellik, iş yaşamı, anormal davranış, psikoterapi ve pozitif psikoloji konularına yer veren 16 bölüm aracılığıyla hem sizlerin yön ve mutluluk arayışına ışık tutmakta, hem de temel psikoloji kavramlarını ve konularını güncel araştırmalar, okuma önerileri, internet bağlantıları, karikatürler, şekiller, sözlük gibi öğrenme kolaylaştırıcı araçlarla sunmaktadır.
Öğrenci dostu bir mantıkla, espirili ve akıcı bir anlatımla sunulan bu kitap, yukarıda verilen konulara paralel olarak onlarca psikolojik envanteri içeren, okuyucunun kendini keşfetmesini sağlayacak etkinlikler, uygulamalar ve testlerin de yer aldığı “Kendini Keşfetme Çalışma Kitabı” da sunmaktadır. Dahası, her konuda öğrenilenlerin değerlendirilmesi amacıyla ve istendiğinde ödev olarak kullanılabilecek çoktan seçmeli testler ve cevap anahtarı içeren “Ek” bölümü de bulunmaktadır.
Yukarıda nitelenen özellikleri ve kapsamı sebebiyle kitap, sizin için, aileniz, iş hayatınız, çevreniz ve çocuklarınız için yararlanabileceğiniz bir kişisel gelişim kitabı olarak başucu kaynağınız olacaktır.
“Psikoloji ve Çağdaş Yaşam: İnsan Uyumu” kitabı “psikolojiye giriş”, “yaşam dönemleri ve uyum problemleri”, “kişilik” gibi pek çok farklı konuyu içeren temel alan derslerine uygun bir ders kitabı olarak kullanılabileceği gibi, kapsadığı 16 farklı konuyu içeren “pozitif psikoloji”, “psikoterapi”, “benlik”, “sosyal psikoloji”, “cinsel sağlık bilgisi”, “kişilik kuramları”, “davranış bozuklukları”, “klinik psikoloji”, “mesleki danışma”, “eğitim psikolojisi” içerikli derslerin ve dahasının kapsamında da kaynak kitap olarak kullanılabilecektir.
Mutluluğa ulaşma reçetelerini içeren sayısız kişisel gelişim kitapları bulunmaktadır. Literatürde ilk kez bu kitap, popüler psikolojinin varlığını tanıyarak getirdiği katkılara eleştirel olarak bakabilmeyi sağlamaktadır. Popüler psikoloji kitaplarının çekici ve ayartıcı yüzlerinin altında olana öğrenciyi götürmeye çalışmakta ve tipik kusurlarını analiz etmektedir. Amacı, öğrenciye akademik ve popüler psikoloji arasında ortak yüzü ve bağı göstermek, öğrencinin bu tür alanyazının daha ciddi ve dikkatli tüketicisi olmalarını sağlamaktır.
F. Belma Güneri Fırlar - İ. Pelin Dündar Rekabet, kişisel açıdan hırslanmaya ya da sürekli gelişmeye gitmenin bir nedeniyken, işletmeler açısından bakıldığında da; hem pazarın kaymağını almanın hem de pazara derinlemesine nüfuz etmenin yolunu açan önemli bir belirleyici. İletişim ise; bu yolu arama çabası ve tabiî ki yolu ararken engelleri aşabilme yetisi.
Yolu bulmak için tek bir giriş yok şüphesiz. Birçok başlangıç yerinin bizleri aynı noktada buluşturacağı kesin. Ancak bu noktaya ulaşmanın sırları var: O da kitabın içinde saklı…
Aslıhan Topal, Aslıhan Topal, Aynur Örnek, Engin Coşkun, Gizem Gürel Dönük, Haluk Akarsu, Hicabi Arslan, Semra Akıncı Saçaralp, Sibel Kurt, Türker Söğütlüler Gelişen teknolojinin reklam disiplinini etkileme ve dönüştürme süreci reklam araştırmalarını da doğal olarak etkilemektedir. Söz konusu gelişmeler, tüketicilerin gündelik yaşam pratiklerini, medya tüketim alışkanlıklarını vb., öğeleri de ciddi şekilde etkilemekte ve dönüştürmeye devam etmektedir. Örneğin internet altyapısının güçlenmesi ve akıllı cihaz penetrasyonunun artması günümüz tüketicilerinin çok fazla reklama maruz kalmasına ve neticesinde reklamlara şüpheyle yaklaşmasına neden olabilmektedir. Bu durum aşılması gereken bir sorun ortaya çıkarmaktadır. Farklı etkilerle ortaya çıkan sonuçlar yeni bir durumu gün yüzüne çıkarmakta ve bu durum reklam araştırmalarında farklı bakış açılarını gündeme getirmektedir. Çünkü reklam etkinliğini her zaman korumak durumunda olan bir iletişim disiplinidir. Reklam araştırmalarını konu edinen bu kitabın en büyük varoluş gayesi söz konusu araştırmalara farklı bir açıdan bakmanın mümkün olduğunu ortaya koymaktır. Metaverse evreninde ve sosyal medyada reklamcılıktan, sosyal değişimin desteklenmesinde reklamın rolüne, toplumsal cinsiyet ve reklam ilişkisinden medya okuryazarlığı bağlamında reklamların çocuklar tarafından değerlendirilmesine, tüketicinin reklamlara şüpheyle yaklaşmasından küresel markaların kuruluşunu anlatan filmlerin marka bilinirliği üzerine etkisinin netnografik bir çözümlemesine uzanan bu kitapta reklama farklı bir açıdan bakmanın yolları aranmıştır. Görünenin ardında başka dünyaların da olduğunu reklam disiplini bağlamında ortaya koymaya çalışan bu kitap siz değerli okuyucuların beğenisine sunulmuştur.
Didem Zeynep Bayazıt, Figen Yıldırım Reklamlar, yaratıcılığın tanıdığı sonsuz imkânlarla, akılcı ve duygusal içeriklerle donatılmış özgün kurgulardır. Reklam çekicilikleri ise yaratıcı sunumlarla insana dair duygu ve düşünceleri mesaja doğal akışında yerleştirir. Birer sihirli anahtar olarak sunulan reklam çekicilikleri markalara, hedef kitleleri ile sürdürülebilir ve yaşayan bir bağ oluşturmalarında yardım eder.

Odaklan… İlişkili Ol… Tutarlı Ol… Bilgilendirici Ol… Hisli Ol…

…yol haritasıyla reklam çekicilikleri tipolojilerinden hangisinin, kiminle ve nasıl yaratıldığında etkili bir yaratıcı araç olacağı sorularına net cevaplar veren bu kitapta, reklam etkinliğinin uygulama ve amaçlarının sektörlere göre nasıl farklılıklar gösterdiği anlatılmaktadır.
Bugün marka-reklam-tüketici dengelerinde bambaşka bir oluşum ve dönüşümle karşı karşıyayız. Oyunun dışında kalmamak için oyun kurucu, kurtarıcı veya değiştirici olarak geleceğe ayak uydurmak zorundayız. Bu amaçla yazılmış olan Reklam Çekicilikleri Marka İletişiminin Sihirli Anahtarı kitabımızı keyifle okumanız dileğiyle...
Duygu Aydın Hafızamız varlığımızdır. İnsanlarla, nesnelerle, olaylarla, özetle yaşamda varolan her şeyle kurduğumuz ilişkide hafızamız belirleyicidir. Bir uyarana yönelik tepkilerimiz o uyaranla ilgili zihnimizde depoladığımız birikimler doğrultusunda ortaya çıkar. Duyduğumuz, gördüğümüz, dokunduğumuz, hissettiğimiz her şey, bir uyaranla ilgili tüm duygu ve düşüncelerimiz hafızamızda depolanır ve uyarıcılarla karşılaştığımızda canlanır. Hafızada varolan birikimler olumlu ya da olumsuz imajlar şeklindedir. Duygu ve düşüncelerimiz hafızamızda canlandırdığında zihnimizde olumlu ya da olumsuz bir imaj belirir ve tepkilerimizi yönlendirir. Hafızanın tüketici davranışı sürecindeki işleyişi de bu şekildedir. Markaların ve reklamların hafızalarımızda yarattığı birikimler onlara yönelik tutum ve davranışlarımızda hareket noktasını oluşturur. Tıpkı iyi bir şekilde hatırladığımız arkadaşlarımıza, tanıdıklarımıza yönelik tutum ve davranışlarımızın olumlu yönde olması gibi, markalar için biriktirdiğimiz hatırlamalarımızın da olumlu yönde olması tepkilerimizi aynı minvalde şekillendirir. Sadece hatırlamak yetmez; çünkü olumsuz pek çok şeyi de güçlü bir şekilde hatırla-yabiliriz. Hafıza ve beğenme kol kola yürüyen iki sevgili olduğu müddetçe olumlu tepkiler ortaya çıkar. Sonuç olarak beğendiklerimizi hatırlama, hatırladıklarımızı önemseme ve önemsediklerimize hafızamızda yer verme ilişkilendirmeleri tüm yaşamımızda olduğu gibi tüketim davranışımızda da geçerlidir. “Hatırlanıyorum öyleyse varım, beğeniliyorum öyleyse hatırlanıyorum.” önermesi bu çalışmanın ana felsefesidir.
“Reklam Hafızası” tüketicinin kalbine girmek, zihnine girmektir; yani tüketici hafızasında yer etmektir diyor.
Rukiye Gülay Öztürk Gelenekselden dijitale entegre olan reklam dünyasında, fark yaratan reklam kampanyası yaratımı, önemli hâle gelmiştir. Başından sonuna tüm kampanya süreçlerinde başarılı olabilmek için krallığını ilan eden ve hedef alınan kesimin ise “insan” olduğu görülmüştür. Bu insan, hiç olmadığı kadar kendisinin; dinlenmesini, önemsenmesini, izninin alınmasını ve mevcut süreçte hiç olmadığı kadar aktif olmayı, kendisini değerli hissetmeyi ve dünyaya anlamlı bir şeyler katmayı istemektedir.
Elinizdeki bu kitapla her bölümde; bol örneklerle, ders içi uygulamalarla ve sektör ustalarının görüşleri ile harmanlanmış "Reklam kampanyaları nasıl hazırlanır?" sorularına yanıt bulabileceksiniz. Hatta “Bugünün Reklam Kampanyaları Nasıl Bir Strateji İle Kurgulanmaktadır?” ve “Geleceğin Reklam Kampanyaları Nasıl Olacak?” sorularına da yanıt verildiğini ve sektörün, bu öngörüler doğrultusunda nelere hazır olması gerektiğini bulabileceksiniz.
Türkçe literatürde, reklam kampanyaları ile ilgili kaynakların sınırlı sayıda olduğu düşünüldüğünde, tüm reklamcı adaylarına, bu sektöre atılmak isteyenlere ve bu alandaki akademisyenlere, kitabın, yol gösterici bir temel oluşturacağı düşünülmektedir.
Franklin D. Roosevelt'in de söylediği gibi “Kitaplar uygarlığa yol gösteren ışıklardır.” Reklam Kampanyaları kitabının da Cumhuriyet'imizin 100. yılında, ülkemize ışık olması dileklerimle.
Ahsen Yalın, Başak Akıllı, Cenk Demirkıran, Ceren Bircan, Ceren Gül Artuner Özder, Çağla Gögce, İpek Krom, Merve Yılmaz, Mesut Aytekin, Onur Akyol, Oya Altar Yavuz, Özge Uluğ Yurttaş, Yelda Özkoçak, Zeynep Çelebi Sektörün duayen isimlerinden David Ogilvy, reklamcılık ve reklam yaratıcıları için “Yeniliği destekleyin! Değişim,can damarımız; durağanlık, ölüm çanımız.” demiştir. Önemi ve değeri her geçen gün daha da artan reklamcılık günümüzde bu ifadenin hiç de uzağında değil. Sürekli büyüyen, gelişen, değişen son derece dinamik yapısı ile hem sektörel hem akademik çalışmalar için de sonsuz bir ufuk yarattığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Birbirinden değerli akademisyenlerin desteğiyle hazırlanan bu kitapta, reklam ve reklamcılığın dinamik ve yenilikçi hâline akademik çalışmalarla katkı sağlanması hedeflenmiştir. Kitap, reklama dair en klasik tanım ve yaklaşımlardan günümüz çağdaş reklamlarına ve reklamcılığına uzanan farklı perspektiflerden çalışmalar içeriyor.
Kitabın; reklamcılığa ilgi duyanlar, reklamla ilgili çalışmalar sürdüren akademisyenler, profesyoneller, reklamcılıkla ilgilenen öğrenciler için yol gösterici bir kaynak olması temennisi ile…
Ayça Çekiç Akyol, Mevlüt Akyol Kurumsal yaşamın önemli iletişim araçlarından reklam ve halkla ilişkiler birbirini bütünleyen iki önemli alandır. Ortaya çıktıkları günden itibaren iletişim anlamında hem kaynağın hem de alıcının birçok ihtiyacını karşılayan reklam ve halkla ilişkiler çabaları günümüzde çok daha profesyonel, daha yaratıcı ve rekabetçi bir boyuta gelmiştir. Geleneksel araçlardan yeni medya araçlarına geçişle çehresi değişen bu iki alan özünde farklı amaçlara yönelik olsalar da yeni dünyada aynı amaçlara hizmet eden araçlara ihtiyaç duymakta ve orada varlık göstermeye çalışmaktadır. Bu çalışma, reklam ve halkla ilişkiler alanında bugünkü çerçeveyi çeşitli alanlar açısından ortaya koymayı hedeflemiş araştırmalardan/çalışmalardan meydana gelmektedir. Reklam ve halkla ilişkiler alanında günümüze kadar çok sayıda çalışma yapılmış olmakla birlikte dijital dünyanın etkisiyle her çalışma çok hızlı bir şekilde eskimektedir. Çünkü teknolojinin bu hızlı değişimiyle birlikte insan ihtiyaçları, toplumsal yapı ve bunları şekillendiren olgular, olaylar ve değerler hızla değişmektedir.
Bu kitap; reklam ve halkla ilişkiler alanında yapılmış güncel konu ve kavramları araştıran çalışmalardan oluşmaktadır. Reklam ve halkla ilişkileri; sosyal medya, sürdürülebilirlik, medyada hikâye anlatımı, siyasal iletişim, kamu yönetimi, tüketici davranışı ve dijital medya gibi yönleriyle ele alan bu kitap, 12 ayrı çalışmadan oluşmaktadır. Kitabın reklam ve halkla ilişkiler alanına yeni bir bakış açısı getirmesini temenni eder, keyifli okumalar dileriz.
Özal Karadeniz Birincil kaynaklara başvurularak yazılmış olan bu kitapta, reklam ve halkla ilişkiler alanlarında en çok kullanılan kuram ve modeller yer almaktadır. Bu kuramlar; neden-sonuç zinciri kuramı, bilgi işleme kuramı, çift süreç kuramları, şema kuramı, uyum kuramı, sosyal yargı kuramı, sosyal öğrenme kuramı, atıf kuramı, çifte tehlike kuramı, denge kuramı, ayırt edilebilirlik kuramı, klasik koşullanma kuramı, öğrenme kuramı, sosyal karşılaştırma kuramı, göstergebilim kuramı, sistem kuramı, oyun kuramı, diyalojik kuram ve mükemmellik kuramı olarak; modeller ise geleneksel etki hiyerarşisi modelleri, alternatif etki hiyerarşisi modelleri, FCB ızgarası, Rossiter-Percy ızgarası, ayrıntılandırma olasılığı modeli, durumsal model, halkla ilişkilerin dört modeli ve kişisel etki modeli olarak sıralanmaktadır. Kuram ve modellerin akabinde hisseleri Borsa İstanbul'da işlem gören 71 şirketin 5 yıllık bir periyottaki 2 milyona yakın TV reklamı ve 10 bine yakın basın bülteni verileri üzerinden yapılmış olan dinamik panel regresyon analizi yer almaktadır. Bu iletişim unsurları ile marka değeri arasında güçlü bir ilişkinin olduğu tespit edilmiştir. Analiz sonuçlarının literatür bölümünde yer alan bazı kuramların temel argümanlarıyla belirgin bir şekilde uyumlu olduğu görülmektedir.
F.Belma Güneri Fırlar

Günlük yaşantımızın hemen her anında karşımıza çıkan yaramaz çocuk reklam, bazen eğlenceli bir uğraş bazen de bizlere sırıtan bir leş oldu. Her zaman hakkında yazılıp çizildi. Şimdilerde ise, bir geleceği olup olmadığı tartışmaların odak noktasını teşkil etmekte. Kanımca, dünden bugüne reklama yönelik getirilen eleştirilerin hemen hepsinin temelinde “Yöntem ve Süreç” noktalarında yakalanan boşluklar bulunmakta.


Birer tüketici olarak hepimiz, satın alarak kullanacağımız şey ister bir televizyon, ister bir cilt bakım ürünü ve isterse de bir paket puding olsun öncelikle kullanma kılavuzunu okuruz. Reklama baktığımızda ise, böylesi bir kullanım kılavuzunun veya reçetenin var olmadığı, hazırlanan reçetelerin de gerektiği gibi uygulanmadığını görürüz. Bu uygulama, gerçekte çok da yadsınacak bir durum değildir; çünkü reklam, belli bir anda ve farklı koşullara bağlı olarak açığa çıkan sorunların çözümü adına çalışır. Nasıl ki, her insan veya her aile yaşamakta olduğu dönem, sahip olduğu şartlar ve kişilik özelliklerine bağlı olarak benzer sorunlara farklı çözümlerle yaklaşıyorsa böylesi bir bakış, reklam kampanyaları için de geçerlidir. Öte yandan tabii ki bu, bir özür olarak kabul edilemez. İşte bu nedenle reklam kampanya basamaklarının standart olması ve günün koşullarına göre revize edilmesi gerekir.


Söz konusu gerekliliklere bağlı olarak şekillenen ve reklam alanında eğitim alanlar başta olmak üzere, profesyonel ve kişisel ilgi bağlamında da reklama ilgi duyan herkese yönelik olarak tasarlanan bu çalışma, reklam kampanya planlama sürecinin bileşenlerinin netleştirilmesi ve vurgulanan hususlara dikkatlerin çekilebilmesi adına hazırlanmıştır. Çünkü, reklam sektörünün geleceği; “Planlama Sürecinin Bilgi Temelli Etkin Yönetimi”ne bağlıdır.  

Halime Yücel Reklam, özellikle çağımızda, bizi dört bir yandan sarar, ondan kaçış neredeyse olanaksızdır, her zaman kayıtsız da kalamayız. Araştırmalar her gün binden fazla reklam iletisiyle karşı karşıya kaldığımızı ortaya koymaktadır. Yaşam biçimimize göre bu sayı azalsa ve bireysel önlemlerle reklamlar bir ölçüde engellense de reklamdan tümüyle kaçmak neredeyse olanaksızdır. Dolayısıyla reklamcılık çok önemli bir sektör olarak belirir. Reklam toplumumuzda gösteri niteliğini taşır, günümüzde teknolojik olanakların gelişimiyle etkileşimsellik de kazanmıştır. Bu etkileşimsellik yeni kuşaklar için de daha çekicidir.
Reklamcılık sektörünün derin değişimler içinde olduğu bir dönemde hazırlanan bu kitap, reklamcılığın temel ilkelerini, reklamın işleyişi konusunda bilgi vererek somut bir biçimde, bir kullanım kılavuzu niteliğinde aktarıyor. Reklamın güncel durumunu değerlendirmeyi, reklam stratejileri konusunda bilgi vermeyi ve reklam kampanyası planlamasının aşamalarını açıklamayı amaçlıyor. Başta reklamcılık öğrencileri olmak üzere reklamla ilgilenen herkese sesleniyor.
Fikret YAMAN Nasıl ki su insanların yaşamını devam ettirebilmesi için gerekli ise, günümüzde reklam da işletmenin devamını sağlayabilmek için gereklidir. Bizim reklama ihtiyacımız yok diyen işletmeler için artık sonun başlangıcı gelmiş demektir. Çünkü bir işletme için reklam olmazsa olmazdır. Reklam sayesinde tanınılırlığı artan işletme ürünlerini daha iyi pazarlayabilecek ve kamuoyunda bir imaj oluşturabilecektir.
Reklamda işletmeler bazı kavramlara daha fazla önem vermeli ve bu kavramları bir bütün olarak düşünmelidirler. Bu çalışma işletmelere, reklamcılara ve paydaşlara reklamda; müşteriler, mesaj, medya, mal ve hizmetler ve maliyet kavramlarının gözardı edilmemesi gerektiği ve bu kavramların bir bütün olarak değerlendirildiğinde başarıya ulaşılacağını göstermek amacıyla hazırlanmıştır. Sayılan bu kavramlar “Reklamın 5 M”'si olarak ifade edebileceğimiz bir reklamı oluşturan bütünleyicilerdir.
Nihan Aytekin Zamanın mekândan daha önemli hâle geldiği ve metalaştığı bir çağda yaşıyoruz. Zamanın reklam kanalıyla üzerimizde kurduğu iktidarı anlama çabasıyla yazılan "Reklamın Dünyasında Zaman: Bellek, Otantiklik ve Hız Üzerine", iki bölümden oluşuyor. İlk bölüm, zamanın belleğimizde bıraktığı izlerle ilgili. Aile ve medya, kimliğimizi ve belleğimizi nasıl inşa ediyor? Medyadaki aile temsilleri belleğimizde nasıl yer alıyor? Bu temsiller üzerinde yükselen anılarda klişeler var mı? Tüketilmek üzere, reklam için üretilen anıların ortak yönleri neler? Reklamlarda herkesin geçmişine uyabilecek fabrikasyon anılar sunuluyorsa markalar, rekabette öne geçmek için otantiklikten nasıl faydalanıyor? Tüm bu soruları, reklamdaki geçmiş-bugün-gelecek çizgisi üzerinde, reklamın hatırlattıkları ve unutturdukları bağlamında ele alıyor ve bu pencereden Anneler Günü ve Babalar Günü reklamlarına bakıyorum. Kitabın ikinci bölümü ise hakikat sonrası çağı, içinde yaşadığımız filtre balonunu, maruz kaldığımız hız kültürünü ve politik arka planını, hızın beraberinde getirdiği güvensizlik, sıkıntı gibi problemleri ele alıyor. Çoğunluğu lojistik sektöründen olmak üzere reklamlarda hızın temsilini inceliyorum. Ardından reklamın üretim sürecindeki hız konusuna geçiyorum ki burada da yakınsama kültürüne, reklam ajanslarının yapılarına, işleyişlerine ve reklam sektörü çalışanlarının reklamı üretirken yüz yüze geldiği hız fetişizmi, esneklik ve verimlilik üzerine söylemek istediklerim var.
Ali Arslanoğlu, Arzu Beycan, Eda Dilfiroz Pancar, Fevzi Zeyrek, Nilay Gemlik, K. Burcu Tümerdem Çalık, Merve Akbaş, Onur Yarar, Ramazan Özgür Çatar, Şirin Özkan, Zehra Kaşka Üreten İnsanın sosyal bir varlık olması, kendisini ve diğer insanları anlama ve anlaşılma isteği, iletişim kurmayı zorunlu hâle getirmiştir. Bu noktada “Sağlık çalışanı, sağlığın tüm paydaşları ile özellikle kriz anlarında anlamak ve anlaşılmak gayesi içinde olduğu için iletişim becerileri daha da güçlü olmalıdır.” varsayımı ile kaleme alınan bu kitapta iletişim sürecini kolaylaştıracak konulara vurgu yapılmaya çalışılmıştır. Bu kitabın ilgili herkese kaynak olmasını temenni ederiz.
Ali Yılmaz, Esra Öz, Gamze Çan, Hakan Değerli, Hakan Hakeri, Hasan Güllüpunar, Havvana Değerli, Haydar Sur, Hilal Seki Öz, İlker Köse, Murat Topbaş, Nazlı Şenyuva, Necla Yılmaz, Nesrin Çobanoğlu, Ramazan Erdem, Saniye Vatandaş, Turgut Şahinöz, Yunus Emre Öztürk Bu kitapta, sağlık ve hastalığın toplumsal yansımalarının iletişim zemininde incelenmesi amaçlanmıştır.
Konunun çok disiplinli çalışma gerektirdiği açıktır. Bu çerçevede kitap; tıp, hukuk, iletişim, sağlık yönetimi gibi farklı alanlarda çalışan uzmanların katkılarıyla ortaya çıkmıştır.
Her alanın kendine özgü bir araştırma ve inceleme geleneği bulunduğu için şekil ve içerik olarak bölümler arasında ortak bir standardizasyon hedefi güdülmemiştir. Böylelikle her alan kendi özgün bakış açısını kitaba yansıtabilmiştir.
Konuyu örgütsel perspektiften inceleyen yine ekibimizin editörlüğünde tamamlanan Sağlık Kurumlarında İletişim kitabı ile birlikte bu kitabın; sağlık hizmeti sunumunda görev alan sağlık personeline, bu alanda çalışacak araştırmacılara ve eğitim gören ön lisans, lisans ve lisansüstü öğrencilerine faydalı olacağı düşünülmektedir.
Kitap, sizlerden gelecek eleştiri ve katkılarla sonraki baskılarında kendini yenileyecek ve geliştirecektir.
Zekiye Tamer Gencer İnsanlık tarihi kadar eski bir kavram olan iletişimin sağlık alanında hayati bir öneme sahip olduğu yeni binyılda mücadele ettiğimiz yoksulluk sorunsalı bağlamında geniş bir tartışma alanına sahip olan bu kitap kavramsal tanımlamalara yer vermektedir. Dünyanın en önemli sorunlarından olan sağlık haklarının eşitsizliği ve yoksulluk kavramlarının tanımlandığı bu çalışmada, iletişimin gücü ile bu meselelerle başa çıkmanın yol ve yöntemleri tartışılmaktadır. Son yılların popüler konusu olan sağlık iletişimi alanında üretilen bilimsel ve akademik çalışmalarda bahsedilen kavramların detaylı biçimde ele alındığı bu kitapta tüm kavramsal tanımlar yer almaktadır. Ayrıca ülkemizde sağlık ve yoksulluğa ilişkin güncel veriler ile konu derinlemesine tartışılmaktadır. Tüm okuyuculara ve sağlık iletişimi alanına katkı sağlaması dileğiyle...
Dilaver Tengilimoğlu, Perihan Şenel Tekin Teknoloji ekseninde dönen günümüz dünyası pandemi ve ekonomik krizlerin etkisi ile küresel, ulusal ve bireysel anlamda artık geriye dönemeyeceğimiz yeni bir gelecek inşa etmeyi zorunlu hâle getirmiştir. Dijitalleşme ve yeni iletişim araçlarında yaşanan gelişmeler, sağladığı fırsatlar yanında kurumlar için bir takım riskleri de beraberinde getirmiş ve birçok sektör köklü değişikliklerle karşı karşıya kalmıştır. Bu sektörlerin başında sağlık sektörü de yer almaktadır. Bu değişim süreci ile sağlık işletmeleri de tıpkı bireyler gibi iletişimi, tüm süreçlerinin merkezine koymak zorunda kalmıştır. Bilginin sınırsızca ve hızla arttığı ve paylaşıldığı bu yüzyılda çevreye uyum, etkin bir hakla ilişkiler ve iletişim gücü ile sağlanabilir. Kısaca yeni koşullara uyum, çevre ile etkili iletişim, rekabete dayanma ve varlığını devam ettirme eskisine göre daha fazla uzman iletişim becerilerini gerekli kılmaktadır. Bu gelişmelerden sağlık endüstrisi de payını almıştır.
Günümüz sağlık işletmelerinde yönetim dinamik bir süreçtir. Bu süreçte gerek sağlık kurumlarının çalışanları ile gerekse hasta, hasta yakını, tedarikçiler, rakipler ve diğer dış paydaşlar ile sağlıklı ilişkiler kurma ve sürdürme en önemli konulardan biridir. İşletmeyi, çevresi ve alt sistemleri ile birlikte bütüncül bir bakışla ele alan yönetim yaklaşımında;, iç ve dış hedef kitle ile etkili bir iletişim ortamı yaratma ve işletmenin çevreye uyumunu sağlama, rekabetin yoğun biçimde yaşandığı sağlık hizmetleri ekosisteminde halkla ilişkiler ve iletişim, işletmelerin en önemli stratejik silahıdır. Bu stratejik silah ise ancak etkili bir hakla ilişkiler departmanı ile hedefine ulaşabilir.
Bu kitapta, 21. yüzyılın getirdiği değişimin ışığında sağlık kurumlarında halkla ilişkiler ve iletişim ile ilgili öne çıkan konular ele alınmaktadır. Kitabın; sağlık hizmetleri yöneticilerine, yönetici adaylarına ve bu alanda faaliyet gösterecek olan öğrencilere katkı sağlamasını dileriz.
Ahmet Alkan, Aysun Yeşiltaş, Candoğan Akca, Elif Kaya, Erdal Eke, İsa Gül, Mahmut Akbolat, Nesrin Akca, Nezihe Tüfekçi, Ögür Selvi, Sedat Bostan, Serpil Çelik Durmuş, Taşkın Kılıç, Tevfik Özlü Sağlık, interdisipliner bir alandır. Farklı alanlarda uzmanlığa sahip sağlık personelinin kendi aralarında kuracakları iletişimin kendine has özellikleri yanında hasta ve yakınları gibi özellikli gruplar ile kuracakları iletişim biçimleri farklılaşmaktadır.
Bu farklılıklar, farklı bilgi ve becerilere sahip olmayı gerektirmektedir. Bu kitapta; sağlık kuruluşlarında iletişim konusu, bu özel ve ayrı yönüyle alanın uzmanları tarafından ele alınmaktadır.
Bu nedenlerle kitabın yazımında hekim, hemşire, sağlık yönetimi ve iletişim alanlarından akademisyenler görev almıştır.
Sağlık Kurumları İletişimi kitabı; aktif sağlık çalışanı, yönetici ve sağlık alanı öğrencilerinin iletişim beceri ve tekniklerini geliştirerek sağlık hizmetlerinin etkinliğini artırmayı, sağlık çalışanı ve hasta memnuniyetini geliştirmeyi hedeflemektedir.
Aslı Ayaz, Atikullah Ghiasee, Ayhan Özkan, Bahar Atıcı, Burcu Arıcı, Burhan Albay, Ceren Gökçe , Ceren Işık, Dilek Dilli, Ekrem Baş, İpek Altınbaş, İshak Şan, Mehmet Taşar, Murat Çevik, Nur Dikmen, Özge Korkmaz, Seda Kurtaran, Serçin Taşar, Zeynep Uysal Dünyanın en zor yönetim alanlarından birisi olan sağlık yönetimi konusu gerek ülkemizde gerekse uluslararası çevrelerde son derece önemli bir çalışma alanı hâline gelmiştir. Sağlık kurum ve kuruluşları; çok sayıda meslek mensubunu istihdam etmek, bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak, insan kaynaklarının planlanması ve yönetimi, finansal yönetim gibi birbirinden farklı pek çok faaliyetin bir arada yürütülmesini sağlamak zorundadır. Bu noktada insan ilişkilerinin çok yoğun olduğu sağlık sektöründe, gerek çeşitli sağlık sorunları nedeniyle hizmet bekleyen hasta ve hasta yakınları gerekse hizmet veren sağlık meslek mensuplarının yönetimle kurduğu iletişim önemli rol oynamaktadır. Etkili ve sonuç doğurucu bir iletişim için doğru iletişim teknikleri, dikkatli dinleme, anlaşılabilir konuşma, empati yapma, sempatik bir yaklaşım ve etkin bir beden dilinin sergilenmesi sağlık yönetimi iletişiminde oldukça önem arz etmektedir.
Kitap; Sağlık Çalışanları ile Mülki İdare Amirleri Arasındaki İletişim, Kişiler Arası İlişkiler ve Empati: İdarecilerin Empatik Eğilim Düzeylerinin Belirlenmesi, Hastanelerde Yöneticiler ve Sağlık Çalışanları Arasında İletişim: Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Hastane Klinik Sorumlu Hekimleri ile Hastane Yöneticileri Arasında İletişim, Hekimler Arası İletişimde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Hekim ve Hemşireler Arasındaki Etkili İletişimin Analizi, Hemşireler Arası İletişimde Sorunlar ve Çözüm Odaklı Yaklaşım, Yoğun Bakımlarda Çalışan Hemşireler ile Sağlık Personelleri Arası İletişim, Çocuk Hastalıkları Kliniklerinde Sağlık Çalışanları Arası İletişim, Ameliyathane Çalışanları Arasındaki İletişim Sorunlarına Genel Bakış, Hastane Öncesi Acil Sağlık Hizmetlerinde İletişim, Aile Hekimliğinde Hasta İletişimi, Aile Hekimleri Arasında İletişim başlıklı 13 bölümden oluşmaktadır. Bölümler ayrıntılı ve akıcı bir dille işlenmiş, güncel kaynaklar kullanılmıştır.
Sağlık Yönetiminde İletişim kitabı; eğitimciler, sağlık kurumları yönetimi alanına ilgi duyan öğrenciler, bu alandaki bilgi ve becerilerini geliştirmek isteyen profesyoneller ve ilgi duyan herkesin yararlanabileceği bir kaynak kitap niteliğindedir.
Gül Dilek Türk İnteraktif sözlükler, oluşturdukları kültür ve aidiyet duygusu nedeniyle günümüzde sanal cemaatlere dönüşerek üyesi olan kullanıcılar üzerinde oldukça etkili olmaktadır. Sosyal medya çağında interaktif sözlüklerin kullanıcılarına sunduğu prestij, sözlükleri bilrincil bilgi kaynağı hâline getirmektedir. Sözlükler, üyelerinin kanaatlerini sözlüğün baskın kanaatine uygun olarak oluşturmakta ve algılarını yönetmektedir. Sosyal medya sitelerinde ya da fiziki dünyada bu sözlüklerin üyesi olup, kendini bu sözlüklerin yazarı olarak tanıtan kullanıcılarla sıklıkla karşılaşılmaktadır. Diğer tüm özelliklerini bir kenara atıp, fiziksel hayatlarında bile bu kurgusal cemaatlerin bir parçası olmayı övünme aracı olarak gören kullanıcılar, elbette bu cemaatlerin tüm kültürünü de özümsemekte, bu prestiji ve tatmini kaybetmemek için kitle psikolojisi ile hareket etmekten sakınmamaktadır.
Türkiye’de sanal cemaatler; mizah kullanımı, trolleme, capsler gibi yaklaştırıcı fonksiyonları nedeni ile topluluk üyelerini birbirine yakınlaştırmakta, üstünlük fonksiyonu ile de alaya aldığı, mizaha konu ettiği kişi ya da gruplar üzerinden cemaate bağlılıklarını arttırmaktadır. Bu da ne yazık ki Osmanlı’da modernleşme ile başlayan kutuplaşmayı derinleştirmektedir.
Bu eser, “Türkiye’de kutuplaşma var mı? Ne zaman başladı? Kutuplaşma aktörleri kimlerdir? Kutuplaşmanın geldiği nokta nedir? Sosyal medyanın ve sanal cemaatlerin kutuplaşmaya etkisi nedir?” gibi sorulara yanıt arayanlar için yararlı bir kaynak olacaktır.
Ahmet Uyar, Ahmet Yalçın Kaya, Alpaslan Öngel, Fırat Ata, Hamdi Şahin, İsmail Şan, Mahmut Kutlu, Mesut Coşkun, Murat Birol, Sanem Bengü, Vahit İlhan, Vahit Özdemir “Sanal Dünya Sosyal Medya: Metalar ve Metaverse” isimli bu kitap; “Sanal Dünya ve Metaverse”, “Sanal Dünyada Habercilik ve Enformasyon” ve “Sanal Dünyada Kültür ve Metalaşma” ana bölümlerinden oluşmaktadır. Kitapta; sanal dünyanın sunmuş olduğu evren ile gerçeklik kavramları kapsamında tartışmalar yürütülmekte, görselliğin arkasındaki algıya verilen değer örnekler üzerinden eleştirel paradigmada değerlendirilmektedir. Türkiye'nin farklı üniversitelerinden ve alanlarında uzmanlaşmış akademisyenlerin katılımlarıyla oluşturulan çalışmanın yeni medya hakkında merak edilenlere farklı bir bakış açısı sunacağı düşünülmektedir.
Birol Büyükdoğan Yeni Koronavirüs hastalığı (COVİD-19) Aralık 2019’da Çin’de başlayıp ardından tüm dünyaya yayılmış bir virüs türüdür. Uzun yıllardır hiçbir virüs insanların hayatlarını bu derece etkilememiştir. Üretim sektöründen hizmet sektörüne, eğitim sektöründen ulaşım sektörüne kadar tüm sektörler bu salgından oldukça fazla etkilenmişlerdir. Bu etkilenme üretimin düşmesinden satışların düşmesine, eğitim alamamaktan işe gidememeye kadar birçok konuda insanları etkilemiştir.
Bu dönem temizlik alışkanlıklarımızdan iletişim alışkanlıklarımıza kadar birçok konuyu da değiştirmiştir. Temizliğe daha fazla önem verirken online iletişimi de daha fazla kullanır olduk. Şirketler COVİD-19 salgın dönemini daha az hasarla atlatmak için çeşitli tedbirler almışlar, tüm iletişim kanallarını kullanarak tüketiciyle olan bağlarını koparmamaya çalışmışlardır. Kurumsal itibar kurumların hedef kitle açısından saygınlık durumu olarak tanımlanabilir. Şirketler saygınlıkları oranında ayakta kalabilmektedirler.
COVİD-19 salgını döneminde kurumların saygınlığı daha fazla dikkat edilmesi gereken bir yönetim fonksiyonu haline geldi. Kurumlar web sayfalarıyla birlikte sosyal medya hesapları yoluyla da paydaşlarıyla iletişime devam ettiler. Özellikle sosyal medya yoluyla yapılan paylaşımlarda tüketiciye dönük daha duygusal mesajlar öne çıktı. Salgının birlikte atlatılacağı mesajı her fırsatta verilmeye çalışıldı. Bu kitap öncelikle kurumsal itibar konusunda teorik bilgiler vermekte, ardından COVİD-19 sürecinde sanayi kuruluşlarının sosyal medya yoluyla yaptıkları paylaşımların kurumsal itibar açısından değerlendirmesini yapmaktadır.
Ayhan Biber Hem sivil toplum örgütü hem de halkla ilişkiler kavramı henüz ülkemizde sağlıklı bir zemine oturamamıştır. Üç bölümden oluşan bu kitap, sivil toplum örgütlerinin halkla ilişkiler kapsamındaki temel sorunlarına ve çözüm önerilerine yönelik hazırlanmıştır.
Aysel Aziz Siyasal İletişim kitabı, ilk çıktığı 2003 yılından bu yana sürekli gözden geçirilmiş, genişletilmiş ve güncellenmiştir. Kitabın bu basımında da 8. basımda hem biçim hem de içerik olarak yapılan değişiklikler; yapılan güncellemeler aynen korunmuştur
Kitapta iletişim olgu ve süreci, iletişim olgusu temeline dayanılarak ancak siyasal söylemin de özellikleri dikkate alınarak anlatılmaktadır. Geniş tanımı ile tüm siyasal iletişim aktörleri, siyasal söylemdeki özellikler, türler, yöntem ve teknikler ile siyasal iletişimde kendine özgü bir yeri bulunan medya ve siyasal iletişim ilişkisi; kitabın üzerinde özellikle durduğu olguları oluşturmaktadır.
Kitap, siyasal iletişim aktörlerinden siyasal partilerin iletişimine özel bir yer vermekte ve siyasal partilerin gerek geniş ve gerekse dar zaman dilimleri içerisinde yapılan siyasal kampanyaları ve özellikle seçim kampanyaları üzerinde ağırlıklı olarak durmakta; Türk siyasal yaşamından örnekler vererek çok yakın tarihin siyasal kampanyalarını yorumlayarak anlatmaktadır.
Kitabın son kısmında ise siyasal iletişim ile ilgili olarak dünyada ve Türkiye'de yapılan araştırmalara değinilerek genel bir değerlendirme yapılmaktadır.

Fatih Değirmenci Siyasal iletişim, siyasetin kadim bilgi birikimini iletişimsel bir bakışla yeniden değerlendirmenin sağlayacağı çok boyutlu ve katmanlı ilişkiler ağını ifade eder. Siyasal iletişim konusuna gün geçtikçe artan ilgi, büyük ölçüde uzmanlar ve profesyonel politikacıların belirlenen amaçlara ulaşmada bu alanı araçsallaştırma temayülünden kaynaklanır. Oysa siyasal iletişim politik düzlemde anlama, anlatma, çatışma, uzlaşma, dayanışma gibi edimlerin hakikiliği ve sürekliliğiyle anlam kazanır. Böylesi bir yaklaşım, siyasal iletişimi toplumun ortak iyisini bulmanın temel parametrelerinden biri hâline getirebilir.
Bu kitap, siyasal iletişim konusunda teorik ve pratik perspektifteki çalışmaların derlendiği bir seçki mahiyetindedir. Bu çerçevede kitapta, siyasal iletişimin kavramsal ve kuramsal temellerinden pratikteki en güncel uygulamalarına kadar geniş bir yelpazede birbirinden farklı ama birbirini bütünleyen çalışmalar yer almaktadır. Siyasal iletişim bağlamında medya, retorik, propaganda, small data, beden dili, dezenformasyon, dijital diplomasi gibi konuların yanı sıra çeşitli siyasal kurum/aktörlerin siyasal iletişim etkinliklerinde yeni medya kullanım pratikleri, yönetim bilişim sistemlerinin siyasal iletişimdeki yeri gibi güncel yaklaşımlar ile konuyla ilgili bibliyografik araştırmalar kitabın kapsamı dahilindedir.
Adem Doğan, Göksel Göker Siyasal İletişim Araştırmaları kitabı, teorik ve uygulamalı araştırmaları içeren makalelerden oluşmaktadır. Bu kitapta; yerel ve genel seçimlerdeki seçmen davranışını etkileyen faktörler, siyasal iletişim sürecinde kullanılan temel stratejiler, siyasal reklamların yerel seçimlerde kullanımı ve etkileri, basın ve siyaset ilişkisi değerlendirilmektedir.
Kitabın önemli ayrıcalıklarından biri, genel ve yerel seçimlerde seçmen davranışına ilişkin araştırmaların bir arada bulunmasıdır. Ayrıca buna ek olarak siyasal iletişim çalışmaları kapsamında kullanılan siyasal reklamların çözümlenmesi ile siyasal iletişim çalışmalarında kullanılacak temel stratejilerin sunulmasıdır. Yine, siyasal iletişimin, özellikle bugüne kadar çalışılmamış bir saha olarak Elazığ ilinde uygulamalı olarak araştırılması kitabın en temel ayırıcı özelliklerinden biridir. Bu sebeple kitap, yerel siyaset bağlamında da önemlidir.
Avşar Aslan İletişim teknolojilerinin gelişmesi ve internetin insan hayatına hızla girmesiyle çok daha karmaşık bir hâl alan iletişim, içinde bulunduğumuz çağda sosyal medya araçlarıyla çok daha farklı boyutlara uzanmıştır. Sosyal medya ağları üzerinden gerçekleşen iletişim hızlı, pratik ve maliyetsiz olması gibi özellikler bakımından diğer alanlarda olduğu gibi siyasal mecrada da cazip hâle gelmiş ve ilgililerin siyasal alanda etkin bir rol oynamasına olanak sağlamıştır. Bu araçlar, siyasi partiler ve siyasetçiler tarafından seçmenleri siyasi katılıma yönlendirmek için kullanılmasının yanı sıra seçim dönemlerinde bir propaganda aracı olarak işlev görmektedir.
Bu kitapta, sosyal medyanın seçmenler üzerindeki etkisinin neler olduğu ve bu etkilerin hangi değişkenlere göre farklılaştığı ayrıntılı bir biçimde sunulmaktadır. Bunlardan en önemlisi şüphesiz genç seçmenlere yönelik yapılan tespitlerdir. Öyle ki sosyal medyada daha fazla zaman geçiren ve bilgiye hızlı ve pratik biçimde ulaşabilen Z kuşağı ile iletişimin nasıl kurulacağına ilişkin farklı sektörlerde çeşitli arayışlar mevcuttur.
Anlık kullanıcı durumunda olan Z kuşağı popüler kültürün bir anlamda yönlendiricisi durumundadır. Bu kitleye en pratik yöntemlerden biri olan sosyal medya aracılığıyla ulaşabilmektedir. Siyaset alanına, siyasal katılım ve seçmenle iletişim bağlamında bakıldığında bu kuşak, önümüzdeki yıllara ilişkin önemli göstergeler sunmaktadır. Bu bakımdan siyasal katılım ve siyasal iletişimde bu genç kuşağın sonraki kuşaklara örnek teşkil edeceği, onları şekillendireceği öngörülmektedir. Bu nedenle bu çalışmadan ve bu konuda yapılan araştırmalardan elde edilen bulgular, özellikle siyasetle aktif olarak ilgilenen kişiler tarafından dikkate alınmalı ve daha derinlemesine araştırmalar yapılmalıdır. Bu bakımdan kitabın yol gösterici nitelikte olacağı umulmaktadır.
Rafet Aykut Akay Siyasal iletişim uygulamalarındaki gelişim,
toplumların demokrasi yapısındaki gelişime
ve kitle iletişim araçlarının gelişimine paralel bir
seyir sunmaktadır. İlk önemli örnekleri Amerika Birleşik
Devletleri’nde görülen siyasal iletişimin dünyaya yayılımı
ise yine bu ülke önderliğinde gerçekleşmiştir.

Siyasal iletişimin ülkemizdeki gelişim seyri, Amerika Birleşik Devletleri'nin
ve Batı Avrupa demokrasilerinin aksine yavaş gerçekleşmiştir. Siyasal iletişimin
sistemli, sürdürülebilir uygulama örneklerine çok az rastlandığı ülkemizde, bilinen bazı
yanlışların yıllarca tekrarı ve beraberinde getirdiği yanlış algılar 2000’li yıllara
kadar süregelmiştir.

Tüm bu yanlış algı ve uygulamaların tespit edilerek siyasal iletişimin daha doğru bir çizgide
seyretmesi gerektiği fikrinden yola çıkılan bu çalışmada, Siyasal İletişim Danışmanı
anlayışı ele alınmıştır. Ülkemiz siyaseti içinde doğru tanımlanamamış, kendine uygun
doğru bir alan bulamamış olan siyasal iletişim danışmanı anlayışı, bu çalışma kapsamında
ele alınmış ve öne sürülen fikirleri güçlendirmek amacıyla Türkiye’den alanlarında uzman
olan farklı isimlerin görüşleriyle daha doğru tanımlanmaya ve bu doğrultuda da daha
uygun bir konuma kavuşturulmaya çalışılmıştır.
Abdulkadir Gölcü, Ahmet Tarık Türkmenoğlu, Aysu Uğur Balcı, Betül Hande Doğan, Betül Karadeniz, Elif Kaya, Enderhan Karakoç, Fatma Çakmak, Hamide Sarıtaş, Hasan Rençber, Murat Başarır, Mustafa Akdağ, Nurullah Zafer Kartal, Onur Taydaş, Pınar Güner Koçak, Salih Gürbüz, Şükrü Balcı, Ümit Arklan, Zakir Avşar, Zühal Fidan Baritci İletişimin farklı alanlarına yönelik ulusal ve uluslararası boyutta her yıl çok sayıda bilimsel araştırma ve yayın yapılmaktadır. Çalışılan alanlar içerisinde, iletişimin hemen her safhasında izlerini bulabileceğimiz siyasal iletişim kavramı, ayrı bir öneme sahiptir. Günümüzde değeri artarak devam eden böylesine kapsamlı bir olguya yönelik çalışmalar, özellikle 21. yüzyılla birlikte daha fazla ilgi görmeye başlamıştır. Bu durumun nedenlerini geniş bir yelpaze içerisinde, bir dizi sıralamaya tabi tutmak mümkündür. Öyle ki yeni dönemle birlikte teknolojideki gelişmeler ve bunun iletişim alanına etkileri, demokrasinin gelişmesi ve iletişim özgürlüğüne ilişkin normların daha geniş boyutlu olarak kabul görmesi, medya ve iktidar ilişkilerindeki gelişmeler bu alana yönelik ilgi ve çalışmaların yoğunlaşmasının sebepleri arasında gösterilebilmektedir.
Siyasal iletişim kavramının disiplinlerarası bir çalışma alanı olması, alanın iletişim bilimcilerin yanı sıra diğer bilim dallarında da araştırma konusu olmasına imkân sağlamaktadır. Bu durum, aynı zamanda farklı araştırmacılar tarafından siyasal iletişim başlığı altında çok sayıda araştırma yapılmasına zemin hazırlamaktadır. Bu perspektiften bakıldığında, siyasal iletişimle ilgili araştırmalar yapan akademisyenlerin siyasal iletişimin teorik boyutu ile ilgili çalışmalarının bilimsel bir kitapta toplanması, sadece iletişim alanı ile ilgili değil, diğer bilim dallarında çalışanlar için de önemlidir. Bu çalışmanın, sayılan nedenlerin yanı sıra siyasal iletişimin teorik boyutuna ilişkin literatüre de büyük katkı sağlaması beklenmektedir.
Adem Doğan, Bayram Oğuz Aydın, Cengiz Anık, Enderhan Karakoç, Erdal Dağtaş, Göksel Göker, Halil Şeker, Konur Alp Koz, Lütfü Pınar, Mehmet Sezai Türk, Mustafa Bostancı, Neslihan Göker, Oğuz Göksu, Oğuz Güner, Onur Bekiroğlu, Onur Taydaş, Salih Gürbüz, Semay Buket Şahin, Şükrü Balcı, Türkay Türkan Ünlü Demokratik toplumlarda siyasetçilerin seçmenleriyle olan iletişimi büyük önem arz etmektedir. İktidarı elde etmeyi amaçlayan her kişi ya da siyasi parti, siyasal alandaki aktörlerin büyük çoğunluğunun rızasını almalı, yanı sıra da iktidarı devam ettirebilmek için yine bu aktörlerle olan bağlarını sürdürebilmelidir. Çünkü siyasetçilerin başarılı bir siyasi mücadele sürdürebilmesi, seçmenini iyi analiz etmesi ve etkili bir seçim stratejisi geliştirmesine bağlıdır.
İşte burada devreye siyasal iletişim girmektedir. Ne zaman hangi iletişim araçlarının kullanılacağı, kısa ve uzun vadede nasıl hareket edileceği, siyasi aktörlerin kamuoyuna nasıl sunulacağı, medya araçlarında hangi resim ve görüntülerin kullanılacağı, konuşma içeriklerinin ve süresinin nasıl olacağı ve bunların genel ve belli gruplara göre değişip değişmeyeceği, siyasal iletişim uzmanlarının önemle üzerinde durduğu konular arasında yer almaktadır. Siyasal iletişim, etkili bir tanıtımı getirebileceği gibi doğru stratejilerin izlenmemesi, günümüz iletişim kanallarının anlık ve hızlı dağılımı ile seçmen kaybına da neden olabilmektedir.
Siyasal iletişim sadece seçim ve referandum süreçlerinde hatırlanması gereken bir konu olmaktan öte sürekli canlı tutulması gereken siyasal alanın önemli bir kanalıdır. Bu noktada siyasal iletişim alanında kimi zaman farklı uygulamalara ve yöntemlere de başvurulduğu görülmektedir. Siyasal iletişim alanına ilişkin analizlerin, incelemelerin ve örnek çalışmaların yer aldığı bu kitap, siyasal iletişime ilgi duyan, bu alanda çalışmak isteyen kişilere de bir kaynak olarak hazırlanmıştır.
Ahmet Koçyiğit, Ali Özcan, ArzuGürdal, Ayşe Okumuş, Ayşegül Gürdal Pamuklu, Emine Şardağı, Ersin Diker, Esra Yıldırım, Fatih Baritci, Hakan Irak, Hamide Sarıtaş, Hasan Güllüpunar, Hatice Kılınç, Kazım Babacan, Mehmet Akif Günay, Mehmet Sinan Tam, Merve Özdemir, Murat Başarır, Mustafa Cankut Kurt, Mutlu Doğan Güllüpunar, Nedret Çağlar, Nil Çokluk, Onur Tos, Pınar Güner Koçak, Raci Taşcıoğlu, Susin Gören Kekeç, Şakir Güler, Şükrü Balcı, Yusuf Şahin, Zülfiye Acar Şentürk İletişim teknolojilerinin gelişmesi ve yaygınlaşmasıyla birlikte siyasal kampanyalar, gönüllülerin katılımıyla gerçekleşen bir faaliyet olmaktan uzaklaşarak hızla profesyonellerin bir uğraş alanına dönüşmektedir. Bu durum; siyasal iletişim, seçim kampanyaları ya da siyasal kampanyalar gibi başlıklar altında yapılan ana akım akademik çalışmaların sayısında önemli artışlara neden olmaktadır. Bu çalışmalar genel olarak siyasal kampanyaların seçmen davranışları üzerindeki etkisinin olabildiğince artırılabilmesi için nasıl planlanması, uygulanması ve değerlendirilmesi gerektiği üzerine odaklanmaktadır. Bu süreçte; seçmen davranışlarının tanınması, seçmen davranışlarına etki eden faktörlerin anlaşılması, seçim atmosferinin kaynaklandığı nedenlerin ortaya konması, iletişim teknolojilerinin etkili bir şekilde kullanılması için gerekli yaklaşımların sergilenmesi, siyasal iletişim sürecinde stratejik bakış açısının geliştirilmesi, kampanya profesyonellerinin ve gönüllülerinin motivasyonu ve örgütlenmesi ve medyanın gündem yaratma gücünün kampanya lehine çevrilmesi gibi birçok konu ele alınmakta ve hem kampanya profesyonellerine hem kampanya gönüllülerine hem de siyasilere rehberlik edilmektedir. Dolayısıyla bu kitap gerek teorik anlamda seçim kampanyalarını ele alması ve gerekse 2023 cumhurbaşkanı seçim kampanyaları üzerinden gerçekleştirilen analizleriyle hem akademisyenler hem sahadaki uygulayıcılar hem siyasiler hem de bu alana ilgi duyan lisans ve lisansüstü öğrencileri için siyasal iletişim alanıyla ilgili olarak önemli bir kaynak konumundadır.
Cihat POLAT 'Siyasal propaganda', 'siyasal iletişim' ve 'siyasal pazarlama' kavramları bir arada kullanıldığında 1900'lerin ilk çeyreğinden günümüze kadar siyasal alanda kullanılan tanıtım, iletişim ve ikna yaklaşımlarının kısa bir özeti ve bu yaklaşımların gelişim seyri ortaya çıkar. Ancak siyasal yaşam gibi son derece dinamik ve her gün yeni doğuşlara, yeniliklere ve sürprizlere gebe bir alanda yüz yıl ya da elli yıl öncesinin anlayışları ve yöntemleriyle yola devam edilebilir mi? Elbette 'Hayır!' Çünkü bu, yaşamın akışına ve doğasına aykırı bir durumdur. Bu nedenle tek taraflı, tek yönlü ve tek özneli propaganda yaklaşımı 1950'lerden sonra –siyasal iletişimin getirdiği radikal paradigma değişimine bağlı olarak- yerini yavaş yavaş iki taraflı ve iki yönlü bir yaklaşım olan siyasal iletişime bırakmıştır. Ancak siyasal iletişim de siyasal alana (mesaj odaklı) belli bir perspektiften bakmaktadır.
Hâlbuki, 21. yy'da söz konusu alana bütün unsurları ve çevresiyle birlikte daha sistematik, çok yönlü, seçmen odaklı, seçmen memnuniyetini merkeze alan ve bütüncül yöntem ve yaklaşımlara ihtiyaç vardır. Asli enstrüman olarak iletişimi kullanan siyasal pazarlama (parti ve aday gibi), siyasal unsurların amaçlarına siyasal alanın asli yapı taşları olan seçmeni merkeze alarak ve seçmen memnuniyetini sağlayarak ulaşabileceklerine inanır. Siyasal alanı bir pazar olarak görür ve ona yaklaşımında pazarın bütün unsurlarını, birbirleriyle ilişkilerini, etkileşimlerini ve bütün çevresel faktörleri birlikte ele alır; belirlenen amaçlara siyasal pazarlamanın araçlarını, yöntemlerini ve kendine özgü bakış açısını kullanarak ulaşmayı önerir. Bu öneri demokratik ülkelerde hızla kabul gördüğünden, bugün siyasal pazarlama yaklaşımı siyaset alanında yoğun olarak kullanılmaktadır.
Türkiye'de bu konularla ilişkili, siyaset bilimi ve siyasal iletişim alanlarında kendine özgü bakış açılarıyla yazılmış çeşitli kitaplar bulunmakla birlikte, siyasal pazarlamanın özgün ve sistematik bakış açısını ortaya koyan kapsamlı çalışmalar konusunda ciddi bir ihtiyaç vardır. Buradan hareketle bu kitap, tamamen fiili bir ihtiyaçtan kaynaklanarak yazılmıştır ve kitabın Türkiye'de siyasal pazarlama ve iletişim alanında önemli bir boşluğu dolduracağına inanılmaktadır.
Özgür Yılmaz Siyaset bilimi ve iletişim çalışmaları, doğuşundan itibaren ilişki hâlinde olmuştur. Zamanla bu iki bilim birbirinden ayrılmış ve yollarına ayrı disiplinler olarak devam etmiştir. Fakat 1970'li yıllar, hayatın her alanını olduğu gibi sosyal bilimleri de değiştirip dönüştürmüştür. Bu dönemde başlayan yoğun dijitalleşme süreci gerek siyaset bilimini gerek iletişim çalışmalarını birbirine yakınlaştırmıştır. İki disiplinin ilgi alanına giren konular artmaya başlamış, böylelikle iki disiplinin benzer konulara yaklaşımı metodolojik ve epistemolojik olarak farklı bağlamlarda seyretmiştir. İki disiplini birbirine yakınlaştırmaya çalışan yaklaşımlar ise “Siyasal İletişim” başlığından öteye götürülememiştir. Bu kitap, bu sorundan yola çıkmıştır. Siyaset bilimi ve iletişim çalışmalarını birbirine daha fazla temas ettirmenin sosyal bilimler alanında ön açıcı bir işleve sahip olduğu düşünülmektedir.
Başak Solmaz, Bilgehan Gültekin, Faruk Ataay, Kasım Karaman, Süleyman Karaçor, Zakir Avşar Kitle iletişimi ve medya alanında son 50 yılda yaşanan büyük gelişmeler, demokratik siyasi faaliyetleri de büyük ölçüde etkilemiştir. Akıllı telefonları, tabletleri veya bilgisayarlarıyla her tür enformasyona, habere, kültür-sanat ürününe ve eğlenceye çok kolay bir biçimde ulaşabilen günümüz insanı, artık ülke sorunlarından ve siyasi gelişmelerden çok çeşitli kaynaklardan haberdar olabilmenin yanı sıra siyasi tartışmaları, uzman görüşlerini ve çözüm önerilerini de medya aracılığıyla izleyebilmektedir. Medyanın siyasetin asıl sahnesine dönüştüğü böyle bir dünyada, sosyal medya da insanların siyasi tartışmalara katılabildiği ve görüşlerini ortaya koyabildiği yeni bir kamusal alan niteliği kazanmaktadır.
Siyasi faaliyetlerin büyük ölçüde medya ve sosyal medya üzerinden gerçekleşmeye başladığı bir çağda, demokrasinin siyasi katılım, siyasi iletişim, seçim kampanyaları ve propaganda, siyasi pazarlama ve reklam, kamuoyu oluşumu gibi pek çok ögesi yeni biçimlere bürünmektedir. Ancak, bu süreçte seçmenleri yönlendirmeye yönelik algı yönetimi çabalarının da artmış olması, siyasi güven sorununu en önemli başlıklardan biri hâline getirmektedir.
Siyaset, medya ve seçmen konusundaki yeni gelişmeleri farklı boyutlarıyla tartışmaya açan bu kitap, Siyaset Bilimi ve Siyasi İletişim bilim dallarında araştırmalar yapan uzman akademisyenlerce hazırlanan 12 bilimsel makaleden oluşmaktadır.
Mehmet Fidan Siyaset ve maj ilişkisi siyasal arenada halkla ilişkiler siyasal reklamın kurumsal boyutları siyasal ikna siyaset konuşma ve hitabet siyasal pazarlama siyaset ve sosyal medya alanlarını incelemektedir
Bruce I. Newman “Onlarca yıl siyasi kampanyalar ticari kurumların gelişimine yönelik tasarlanan pazarlama ilke ve tekniklerini kendilerine göre uyarlamaya çalışmışlardır. Ancak yine, onlarca yıldır kampanyaların bu mantık üzerine kurulu olması siyasal alanda kullanılan pazarlamanın, ticari dünyayla rekabet edebilmesine adeta engel teşkil etmiştir. Bu süreç Obama'nın 2008 ve 2012 yıllarındaki kampanyalarına kadar da böylece devam etmiştir. Siyasal pazarlama akademisyenlerinin üstadı olan Bruce Newman bu aydınlatıcı çalışmasıyla Obama Modeli üzerinden ticari ve siyasi kurumlara yönelik başarılı kampanya yürütme konusunda değerli derslerle birlikte pazarlamada yaşanan paradigma kaymasını gözler önüne sermiştir. Bu eseri okumanın tam sırası; şiddetle tavsiye ederim”.
DENNIS W. JOHNSON
Emekli Profesör (George Washington Üniversitesi), Siyasi Danışmanlar ve Amerikan Seçimleri kitabının yazarı
“Amerikan başkanlık kampanyalarının analizinde 'ne oldu' sorusuna sıkça değinilirken, sadece Newman bunun ötesinde 'niçin' ve 'nasıl' sorularına da açıklık getirmiştir. Newman, Madison Bulvarının uyarlama savaşı verdiği siyasal pazarlamayı sofistike seviyeye iten inovasyon ve stratejileri gözler önüne sermiştir”.
TOM EDMONDS
Amerikan Siyasi Danışmanlar Birliği ve Uluslararası Siyasi Danışmanlar Birliği eski başkanı
“Eğer ticari bir faaliyet yürütüyorsanız bu kitabı okumalısınız. Siyasal kampanya yönetiminde yer alıyorsanız bu kitabı okumalısınız. Kâr amacı gütmeyen bir örgüt yönetimindeyseniz bu kitabı okumalısınız. Bu eser, bahsi geçen üç alanda kullanılabilecek yeni pazarlama stratejileri konusunda aydınlatıcıdır”.
RICK RIDDER
Siyasi danışman ve profesör (Denver Üniversitesi)
Kamuran Gülarslan Değer Siyasetin zihinlerde oluşan algılara dayandığı düşünüldüğünde korkunun insan bilincini etkisi altına alarak araçsallaştırdığı, diğer bir ifadeyle korku ile manipüle eden zihinlerin kolayca yönlendirilebildiği söylenebilir. Bu durumda insan aklının, mantığının ve iradesinin saf dışı bırakıldığı ortamlarda özgür bir toplumdan değil sürü psikolojisinin hâkim olduğu bir kitle toplumunun varlığından söz edilebilir. Kitle toplumlarının genel yapısını ise dışlanma korkusu oluşturur, dolayısıyla korkuların esaretinde yaşayan kitlelerin gönüllü üyeleri, kendi kaderlerini çizme yetilerinin ötesinde kendileri için çizilen kaderi yaşamak zorunda kalırlar.
Bu kitapta, insanlık tarihinin ilk dönemlerinden günümüze bireylerin ve toplumların yaşadığı korkuların yanı sıra psikolojik, sosyolojik, siyasal ve iletişim bilimleri açısından korkuya yönelik yaklaşımlar üzerinde durulmaktadır. Farklı siyasal sistemlerde korkunun üretilmesi ve kitleler üzerinde denetim mekanizması aracı olarak kullanılması, Türkiye'de kitlelerin yönetiminde korkunun üretilmesi ve kullanılmasında kitle iletişim araçlarının rolü ortaya konulmaktadır. Siyasal iktidarların korkuyu oluşturma nedenleri ve korkuyu toplumda yayma yöntemlerinin de ele alındığı kitapta, Cumhuriyet'in kuruluşundan günümüze (1923-2011) Türk toplumunun siyasal, ekonomik, sosyokültürel korkuları incelenmektedir. 1983 Genel Seçimi'nin başlangıç noktası olarak seçildiği çalışmada, 1987, 1991, 1995, 1999, 2002, 2007, 2011 genel seçimleri'nde ANAP, DYP, CHP, DSP, MHP, SHP, RP, FP, AKP, BDP ve BBP'nin siyasi liderlerinin miting konuşmalarının gazete haberlerine yansımaları, içerik analizi yöntemiyle incelenerek toplumu ikna etmek amacıyla kullanılan korku iletileri belirlenmektedir.
Gülnur Yenilmez Kaçar Dijital çağda sosyal ağlar, yeni sosyal etkileşim alanları olarak öne çıkmaktadır. Zamansal ve mekânsal sınırları olmayan bu yeni mecralar, kullanıcılara sunduğu farklı etkileşim yöntemleri ve zengin içerik biçimleri; renkli, hızlı, interaktif ve eğlenceli yapısı; kolay kullanım özelliği nedeniyle giderek daha fazla kişi tarafından, yoğun şekilde kullanılmaktadır. Kullanıcılarının kim olduğunu, dışarıdan nasıl göründüğünü, başkaları tarafından nasıl algılandığını keşfetmesine yönelik olarak kendilerini sunmaları ve izlenimlerini yönetmeleri açısından eşsiz platformlardır.
Bu kitapta, son 20 yılda sosyal ağların gelişiminden yola çıkılarak sosyal ağların sosyal etkileşimlerdeki yeri, özellikleri, kullanıcılara tanıdığı imkânlar ve öne çıkan sosyal paylaşım sitelerine yer verilmektedir. Benlik ve benlik sunumu kavramsal açıdan ele alınarak farklı kuramlarla açıklanmakta, değişik boyutlarıyla izlenim yönetimi süreci ele alınmaktadır. Daha sonra sosyal ağlar ve benlik sunumu konusu sentezlenerek sosyal ağlarda benlik ve benlik sunumu irdelenmektedir. Kitapta, son yıllarda yapılmış çalışmaların bulguları temelinde “Sosyal ağlar benlikle ilgili ne tür doyumlar sağlar?”, “Sosyal ağlarda benlik sunumunun amaçları ve özellikleri nelerdir?”, “Sosyal ağlarda hangi benlik türleri sunulur?”, “Sosyal ağlarda ne tür izlenim yönetimi taktikleri ve araçları kullanılır?” gibi sorulara yanıt aranmaktadır. Bu anlamda kitap; iletişim, sosyoloji ve sosyal psikoloji alanında çalışan araştırmacıların, öğrencilerin ve sosyal ağlarda yapılan paylaşımları ve altında yatan nedenleri sorgulayan tüm okuyucuların ilgisine sunulmaktadır.
Sacide Vural Bu kitap, sosyal bilimler alanında ilerleyen araştırmacılar ve araştırmaya yeni başlayan her düzeydeki öğrenciler için herhangi bir konu ya da sorunun çözümü ile ilgili uygun bilimsel bir yaklaşımı ya da yöntemi kullanarak kütüphanelerden, veri tabanlarından, görüşmelerden, gözlemlerden, anketlerden, hükûmetler, şirketler ve üniversiteler gibi kurumlardan ihtiyaç duyulan verilerin toplanması, toplanan verilerin analizine ve gerçeklerin ortaya çıkarılmasına değin araştırmanın her adımını ayrıntılı olarak açıklayan bir kılavuz olma amacını taşımaktadır.
Kitapta; nitel, nicel ve son zamanlarda araştırmacıların ilgilerinin yöneldiği karma araştırma yöntemleri, paradigma dönüşümlerinin felsefi temellerini oluşturan ontolojik, epistomolojik ve metodolojik öngörüleri dikkate alınarak, bütün aşama ve ayrıntılarıyla, örneklenerek açıklanmakta ve 12 bölümden oluşan bir sistematik içinde sunulmaktadır. Kitap, bilgi toplamada içkin olan sosyal, yasal ve etik sorumlulukların tartışılmasıyla son bulmaktadır.
Aysel Aziz Sosyal bilimlerde araştırma nasıl yapılır? Kitap, bu soruyu A'dan Z'ye cevaplamaya çalışıyor; araştırmanın düşünce aşamasından başlayarak hangi süreçlerden geçtiğini, tasarımının nasıl yapıldığını, araştırma ile ilgili veri kaynaklarının nasıl toplandığını, ne gibi gözlem tekniklerinin bulunduğunu anlatıyor. Bu gözlem teknikleri içerisinde, zamanımızda hem akademik çalışmalarda hem de toplumsal amaçlı araştırmalarda kullanılan dolaylı ve dolaysız yöntem ve veri toplama teknikleri anlatılıyor. Pek çok alanda ihtiyaç duyulan yaygın gözlem tekniklerinden anket (sormaca) hazırlamanın özellikleri üzerinde duruluyor. Yaygın ve yoğun gözlem teknikleri olarak kullanılan monografi, içerik ve söylem çözümlemeleri ile farklı disiplinlerde giderek yaygınlaşan dolaysız gözlem yöntemlerinden sözlü tarih çalışmaları ve eylem araştırmalarına da yer veriliyor. Araştırmanın son bölümünde ise bir araştırmanın bulgularının ve sonuçlarının yazımındaki kurallar anlatılıyor.
Araştırmanın “Ekler” kısmında ise kitabın içinde anlatılan veri toplama teknikleri ile ilgili güncelleştirilen örnekler ile alana ilişkin jargon tanımlamaları yer alıyor.
Rufen Oral, Vedat Çakır Davranışsal bağımlılıkların maddesel bağımlılıklar kadar ruh ve beden sağlığımızı etkilediği bilinmektedir. Sosyal medya bağımlılığı, bu kapsamda yer alan en önemli davranışsal bağımlılık türlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyal medyanın bizi nasıl içine çektiği, hayatımıza yön verdiği ve değiştirdiği yadsınamaz. Oturduğumuz koltuktan ya da masa başından bu ortamlarda “paylaşıyor, kontrol ediyor, izliyor, dinliyor, istiyor, içerik üretiyor, vs.” ve vakit ayırarak daha fazlasını yapıyoruz. Ancak sosyal medya mecralarını bağımlılık derecesinde kullanmanın bireysel ve toplumsal hayatımızda hareketsiz yaşam ve obeziteye etkisinin ne kadar farkındayız? Sosyal medya bağımlılığı ile obezite farkındalığı ilişkisi adlı bu kitap, bu minvalden yola çıkılarak yapılan bir doktora tez çalışmasıdır. Bir sağlık sorunu olan obezitenin, aynı zamanda sosyal bir soruna dönüşmesine dikkat çekilerek sosyal medya bağımlılığı ile ilişkisine multidisipliner yaklaşımla bakılmıştır. Konya ili örneğinde yapılan araştırmada, sosyal medyanın bağımlılık boyutu ile obezite farkındalık boyutu arasında anlamlı ilişki olduğu ortaya konmuştur.
Ceyda Safçı, Elif Hatice Bahçecioğlu, Rabia Rençber, Rabiya Saltik, Şebnem Kuk, Şeyda Barlas Bozkuş Sosyal medya ile aktarılan fotoğraf, video, metin içerikleri, hareketli görseller toplumsal tarihin ve kültürel belleğin dijital ortamda oluşumundaki en önemli araçlardır. Yıllar içerisinde sosyal ağlara iletilen büyük veri, yaşadığımız süreçteki toplumsal değişimleri geleceğe ulaştırır. Büyük veri, dijital medya ve sosyal ağlarda paylaşılan yazılı metin, fotoğraf, video, tasarım ögelerinin tamamı olarak nitelendirilmektedir. Sınırsız bir uzamda ve sürekli etkileşim içerisinde üretilen veri yirmi yıllık bir süreç içerisinde sosyal medya platformlarında geçmiş ve gelecek arasındaki bilgi ağını inşa etmektedir. Sosyal paylaşım ağlarında üretilen içerikler toplumsal hafızanın hatırlama ve unutma eğilimlerini harekete geçirmede etkilidir. Bu açıdan çalışma sosyal paylaşım ağlarının toplumsal bellek oluşumunda kültürel/sosyal olay, olgu ve durumları içerik üretimi ile yeniden nasıl oluşturduğu, ve yorumlandığı tartışılacaktır. Hatırlama/unutma edinimlerinin hangi paylaşımlar ve tarihsel süreçler kapsamında ilerlediğine bakılmaktadır. Farklı tarihsel süreçlerin, coğrafyaların ve olguların dijital medyanın etkileşimli içerik üretimiyle kolektif hafızanın oluşumu ele alınacaktır.
Havva Bak Varoluşsal kaygı insanın yalıtılmışlığını, seçimlerindeki özgürlüğü, ölümlü ve anlamsız bu dünyadaki yerini insanın bulunduğu yerden bakarak ele alır. Geçtiğimiz yüzyılda felsefe ile birlikte sanat, edebiyat, teoloji, psikoterapi gibi alanlara konu olan varoluşsal kavramlar, içinde bulunduğumuz yeni çağda insanın geldiği noktayı yeniden gözden geçirmeyi gerekli hale getirmiştir. Öyle ki son yıllarda hayatımıza hızla giren sosyal medyalar gündelik hayattaki eylemlerimizi, algımızı, beden ile olan ilişkimizi, dünyaya ve çevremizdeki insanlara bakış açımızı hepimizin farkına varabileceği düzeyde dönüşüme uğratmıştır.
Sosyal medya kullanımı ile varoluşsal kaygı arasında bir ilişkiden söz etmek mümkün müdür? Varoluşsal kaygıyı meydana getiren unsurlar sosyal medyada ne şekilde karşımıza çıkıyor? Kaygı unsurları ile sosyal medya kullanıcılarının özellikleri ve kullanım alışkanlıkları arasında ne gibi bağlantılar dikkat çekmekte? Sosyal medyayı varoluşsal kaygı üzerinden incelerken aynı zamanda insanı anlama noktasında yeni bir kapının aralanması da mümkün olacaktır. Bu kitapta dünyayı derinden etkilemiş bir felsefe akımının medya teorileri ile harmanlanması yoluyla, kendini sosyal ağlarla örülü yeni bir dünya içinde bulan insanın varoluşsal durumu ele alınmaktadır.
Bora Kurum Markanızı çeşitli sosyal medya mecralarında etkili bir şekilde tanıtmak, sosyal medya pazarlaması taktiklerini kullanarak farklı kanallardan satış yapmak ya da yaptığınız satışları artırmak, kurumsal bir işletmenin sosyal medya stratejisine yön vermek ya da takip edilen bir influencer mı olmak istiyorsunuz? O halde bu masterclass tam size göre!
Türkiye’de dijital pazarlamanın öncülerinden biri sayılan yazar, uzman ve pazarlama iletişimi alanında doktora adayı Bora Kurum’un ikinci kitabı olan bu kapsamlı Sosyal Medya Masterclass'ı kitabı, sosyal medya pazarlamasının ileri düzey teknik ve taktiklerini öğrenmek ve kazanan bir strateji oluşturmanıza yardımcı olmak için tasarlanan baş ucu kaynağınızdır.
Hedef kitlenizi tanımlamaktan içerik stratejisi oluşturmaya, ücretli ve organik sosyal medya reklamcılığında ustalaşmaktan sonuçlarınızı analiz etmeye, takipçi sayınızı artırmaktan yeni içerik fikirleri bulmaya kadar her şeyi bu kitapta bulacaksınız. Uzmanından uygulanabilir ipuçları ve gerçek dünyadan örneklerle, sürekli gelişen sosyal medya pazarlama dünyasında var olabilmek için gerekli bilgi ve becerilerle donatılacaksınız.
İster sosyal medya pazarlamasına yeni başlayan bir öğrenci ister deneyimli bir profesyonel olun, bu kitap çevrim içi varlıklarınızı etkili bir şekilde yönetmek, kaliteli bir kitleye sahip olmak ve sosyal medya pazarlamasının hızla gelişen dünyasında başarıya ulaşmak için ihtiyacınız olan tüm stratejileri ve taktikleri öğrenmenizi sağlayacak.
Abdülhakim Bahadır Darı, Aslıhan Topal, Atalay Bahar, Aysel Çetinkaya, Berfin Varışlı, Birgül Alıcı, Deniz Akçay, Eyüp Al, Fikriye Çelik, Gül Dilek Türk, Gülen Sönmez, Hakan Ayaz, K. Akın Toker, Kenan Ateşgöz, Ömer Aydınlıoğlu, Seçil Özay, Serhat Yetimova, Serkan Bayrakcı, Şebnem Özdemir, Yusuf Zafer Can Uğurhan, Zeynep Benan Dondurucu Sosyal medya, COVID-19 pandemisi ile birlikte artık hayatımızın tüm alanlarını kapsayan, sosyal mesafe, tam kapanma gibi nedenlerle fiziki dünyada yaşayamadığımız her tür etkileşim ve iletişim biçimini üzerinde deneyimlediğimiz dijital bir dünya hâline gelmiştir. Sosyal medya uzun zamanlar harcadığımız, sosyalleştiğimiz, bilgi edindiğimiz, içerik üretip tükettiğimiz alışveriş yaptığımız, hak aradığımız, eğlendiğimiz bir alan olmanın yanında olumsuz yanları ile de bir suçun kurbanı ya da zanlısına dönüştüğümüz bir mecradır. Sosyal medya, yapısı gereği kontrolünün çok zor olduğu, yasal yetersizlikler nedeniyle korunmanın da güçleştiği bir mecra olarak kullanıcıların bilinçli bir şekilde kendilerini korumak üzere dikkatli hareket etmesi gereken bir ortamdır. Bu durum sosyal medya okuryazarlığı kavramını ortaya çıkarmıştır. “Sosyal medya okuryazarlığı”, dijital mecralardan gelen mesajları seçme ve ayırt etme, sorgulama, analiz etme ve değerlendirme yeteneği ve becerisidir. Çalışma, sosyal medya okuryazarlığı kavramına çoklu bakış açılarıyla yaklaşarak konuya kavramsal bakış ve sosyal medyanın sosyal medya okuryazarlığına ihtiyaç duymaya neden olan sorunlarına ve çözüm yollarına bakış açılarını içermektedir.
Shiv Singh, Stephanie Diamond Sosyal medya pazarlamasında başarılı olmak için kullanabileceğiniz harika bir rehber
Sosyal medya pazarlaması müşterilerinize ulaşabilmek için kullanabileceğiniz hızlı, etkili ve masrafsız bir yoldur fakat bunun yanı sıra oldukça rekabetli ve sürekli
değişim hâlindedir. Bu kitap önemli kavramları, trendleri ve tavsiyeleri açık açık belirtip işinizi bir pazarlama üstadı gibi yönetebilmeniz için size uzman bir şekilde rehberlik yapacaktır.
• Etkileyici işler çıkarın! Sosyal medya pazarlamasında rakiplerinizi öğrenin, benzersiz sosyal medya sesinizi geliştirin ve başarılı kampanyaları hayata geçirin.
• Yerinizi belirleyin! Facebook, Twitter ve YouTube gibi sitelerin yanı sıra yeni ve gelişmekte olan sitelerde sosyal medya pazarlaması stratejilerini keşfedin.
• Eski olan her şey artık yeni! Sitenizde sosyal medya pazarlamasını uygulayın, özgün ve başarılı bir reklamcı olun, mobil bir kampanya geliştirin ve gerçek zamanlı pazarlama ile işlerinizi bir adım öteye taşıyın.
• Paranızın karşılığını fazlasıyla alın! Markanızın rekabetçi pazarda daha görünür hâle gelmesini sağlamak ve müşterilerinize ulaşabilmek için sosyal medya pazarlamasının ne kadar masrafsız ve etkili bir yol olduğunu keşfedin.
Kitabı açın ve
• Sosyal medya zihniyetine nasıl sahip olacağınızı,
• Bir içerik oluşturmayı ve bu içeriğin dağıtım stratejisi üzerine ipuçlarını,
• Pinterest ve Tumblr'ı neden dikkate almanız gerektiğini
• Niş ağlar ve çevrim içi topluluklar aracılığıyla kullanabileceğiniz pazarlama stratejilerini,
• Sosyal medya alanında nasıl ölçüm yapabileceğinizi,
• Sosyal medya yönetiminin içyüzünü,
• En sık kullanılan olmazsa olmaz sosyal medya araçlarını,
• Sosyal medya pazarlaması üzerine okumanız gereken blogları inceleyin.
Erdem Başhan, Fatih Sinan Esen, Ferihan Ayaz, Gizem Parlayandemir, Gül Dilek Türk, İbrahim Halil Yaşar, İhsan Eken, Nurettin Parıltı, Osman Çalışkan, Serkan Bayrakcı, Şebnem Özdemir, Ülkühan Bike Esen, Yeşim Esgin Günümüzde 8 milyara yaklaşan dünya nüfusunun yaklaşık yarısının sosyal medya kullandığı tahmin edilmektedir. İnsanın telgraf ile başlayan iletişim teknolojilerini kullanma yolculuğunun günümüzdeki durağı, sosyal medya olarak görülmektedir. Gittikçe daha hızlı bir şekilde dijitalleşen dünyada sosyal medya, insanları kuşkusuz ki hayatlarının her alanında etkilemektedir. Tüketici, müşteri, ebeveyn, iş insanı, sevgili, seçmen… Hangi kimliğe sahip olursa olsun insan, sosyal medya ile az ya da çok ilişki içerisinde bulunmakta, sosyal medyada birilerini az ya da çok etkilemekte, yine sosyal medyada birilerinden az ya da çok etkilenmektedir.
Bu kitap, sosyal medyanın insan ve kitle psikolojisi üzerindeki rolü ile ilgili teorik ve deneysel çalışmalardan oluşan bir seçki sunmaktadır.
Aslıhan Zinderen, Erdoğan Akman, Hakan Yılmaz, İbrahim Etem Zinderen, M.Ferhat Sönmez, Niyazi Ayhan, Savaş Keskin, Seçil Düztepe, Serpil Kır Elitaş, Sümeyra Ayık, Türker Elitaş Çevrim içi bireyi sosyal medyada rasyonel bir yön bulma/tanıma deneyimine çağıran bu rehber, modern geçmişin sahip olduğu geleceğin yetersizleşmesine karşı telafi içerir. Descartes'in ifade ettiği gibi; “Gelecek, insanlığın hızına yetiştiği zaman geçmişin artık bir geçerliği olmayacaktır!”. Sosyal medya insanlığı, “geçmişinin umduğu geleceğin” hızına yetişemediği bir jenerasyondur. Sosyal medya geleneksel olmadığı gibi, onun insanı da geleneksel değildir. Dolayısıyla geçmişin tahayyül ettiği gelecek yerine yeni bir geleceği tercih etmiştir. Bu rehber, sosyal medyanın hızını bir metnin zamansallığında durduran tarihsel ve kültürel bir yol gösterici olmayı da amaçlar. Tanıttığı platformlar ve onların birbirleriyle ilişkisi üzerinden sosyal medyanın geleceğine ilişkin bir geçmiş/tarih kurmayı dener.
A. Bahadır Darı, Atalay Bahar, Ayşen Yalman, Demet Yalçın, Dilara Nergishan Koçer, Duygu Odabaşı, Ebru Sönmez Karapınar, Esra Demirci, Fatma Yiğit Açıkgöz, Gizem Parlayandemir, Gül Dilek Türk, Hüseyin Aşkın, İbrahim Halil Yaşar, Osman Çalışkan İletişim, toplumla var olan, toplumla birlikte gelişen ve değişen bir süreçtir; toplumsal değişimlere paralel şekillenir. Sosyal medya, toplumsal bir iletişim sürecidir ve toplumsallaşmanın sanallaşmış biçimidir. Yüz yüze iletişimden bugün sanal iletişime kadar ilerleyen; her hâli ve şekli ile hayatımızda yer alan iletişim, günümüzde özellikle COVİD-19 pandemisi ile yoğun olarak kullanmaya başladığımız sosyal medya biçimiyle de hayatımızın merkezinde yer alır. Pandemi nedeniyle eve kapandığımız, tüm sosyalleşme etkinliklerimizi ve hayata dair tüm süreçleri dijital hâli ile yaşadığımız günümüzde, insan ve topluma dair hemen hemen tüm konular sanallaşarak ve sosyal medyanın da etkisi ile kitleselleşerek fiziksel dünyadaki hayatımızın sanallaşan versiyon hâlini almıştır. Sanal toplum hâline gelen sosyal medyaya dair cevaplar sunmayı amaçlayan bu kitap, sosyal medya ve toplumsallaşma süreçlerine yönelik olarak toplumsal yaşamı oluşturan, topluma dair olan ve sosyal medyaya taşınarak sanal yaşamlarımızı ve gündemlerimizi de belirleyen süreçleri içeren başlıklardan oluşmakta ve sosyal medyanın sosyolojisine yönelik farklı bakış açıları sunmaktadır.
Pelin Vardarlıer Günümüzde bilgi teknolojilerinin ve dijital medya anlayışının hızla gelişmesiyle birlikte yeni medya iletişim araçlarından sosyal medya kavramı, işletmeler için önem kazanmıştır. İşletmelerin de sosyal medya araçlarını kullanırken belirledikleri stratejileri, uzun vadeli ve amaçlarına uygun olarak şekillendirmeleri gerekmektedir. 2015 yılında “Sosyalika” adıyla yayınlanan kitabımda, sosyal medyanın insan kaynakları alanında kullanılmasından ve etkisinden bahsedilmektedir. Bu kitapta ise, sosyal medyanın pazarlama alanında etkin kullanılması, işletmelerin sosyal medyada yer alma stratejileri, pazarlama ve marka yönetimi çalışmaları anlatılmaktadır. Kitabın amacı, sosyal medya stratejilerini yapılan uygulamalar üzerinden açıklayarak sosyal medya pazarlamasının işletmeler için önemini ve bu alanda yapılmış en iyi sosyal medya uygulamalarını ortaya koymaktır.