Halkla İlişkiler ve İletişim \ 1-8
William G. Castellano “Yeni Normal” olarak adlandırılan içinde bulunduğumuz yeni dönem, çalışma hayatını kökten değiştiren yapısal dönüşümlere neden olmuştur. Küreselleşme, teknolojideki hızlı gelişmeler ve değişen işgücü yapısı, geleneksel insan kaynakları uygulamalarını yetersiz kılmaktadır. İş dünyasında başarı ve sürdürebilirlik ancak yeni yöntemleri araştırmak, uygulamak ve işgücü adanmışlığını sağlamak ile mümkün olacaktır. Bu kitapta, 21. yüzyılda sürdürülebilir bir rekabet üstünlüğü yakalamak isteyen ve bunun için sahip oldukları işgücü adanmışlığı ve yetenek yönetimini önemseyen örgütler için birçok uygulamaya yer verilmiştir.
İnsan Kaynakları Yönetimi alanında çalışmalarına devam eden pek çok değerli öğretim üyesisinin katkılarıyla Türkçeye kazandırılan bu eserin, akademisyenler, öğrenciler ve uygulamacılar için önemli bir referans olacağına inanıyoruz.
İnci Çınarlı Sağlığımız ve iletişim kurma yetimiz, hayatımızın son derece önemli iki durumudur. Hepimizin birinci gündem maddesi olan sağlık, temel bir insan hakkıdır ve demokrasilerin de vazgeçilmez bir unsurudur. Yaklaşık 50 yıldır bir disiplin olarak karşımıza çıkan sağlık iletişimi, ülkemizde de son yıllarda halk sağlığı, sağlık eğitimi ve iletişim disiplinleri kapsamında ele alınmaktadır.
21.Yüzyılda Sağlık İletişimi başlıklı bu kitapta; sağlık, hastalık ve rahatsızlık kavramlarının sosyolojik açıdan değerlendirilmesi, sağlık iletişiminin boyutları, sağlık iletişimi disiplinine ait kuram ve modeller, sağlık iletişimi stratejileri, sağlık iletişimi kampanya tasarımı süreci, halk sağlığı enformasyonu ve medya arasındaki ilişki ve sağlık okuryazarlığı konuları ayrıntılı bir şekilde ele alınmaktadır.
Gökmen H. Karadağ AB'nin fikir babalarından Jean Monnet, “Teknokratlar önce Avrupa'yı inşa etmeliydiler, siyasetçiler ve halk ellerini onun üzerine koymadan önce.” demişti. Bu sözlerden yıllar sonra AB'nin kalbinde, Brüksel'de, bir sabah evi basılan, belge ve kayıtlarına el konulan Stern muhabiri Hans Martin Tillack ise “Artık Burma'nın Brüksel'den daha kötü bir yer olduğundan çok emin değilim.” dedi.
Tabii ki sadece bu uç örneklerin belirlediği bir manzara yok karşımızda ama demokrasi, kamusal alan, kimlik gibi konularda meşruiyet sorunları yaşayan bir yapı ve değişen, yeniden biçimlendirilmek istenen bir medya var. “Gazetecilik gazeteciliktir.” diyenlerin kulağına biraz garip gelse de “Avrogazetecilik” diye uluslaraşırı bir olgu türedi.
Avrupa gazeteciliği nasıl şekilleniyor? Bununla bağlantılı bir Avrupa kamusal alanı ya da iletişimsel alanı var mı? Yeni Avrupa gazetecisinden kim ne istiyor ve ne bekliyor? Avrupa'da medya sahipliğindeki yoğunlaşma ne durumda? Avrupa işitsel-görsel politikalarının altında ne yatıyor? Güçlü bir kamu yayıncılığı geleneğine sahip kıtada kamu yayıncıları ne durumda? AB gibi dev bir bürokratik yapı hakkında haber hazırlamak nasıl bir uzmanlık gerektiriyor? Bu çalışma, bu soruların yanıtlarını arıyor.
Nihat Aytürk Ailede, okulda ve toplumda; iş ortamında ve meslek hayatında uygulanan saygı, görgü, nezaket ve adabımuaşeret kuralları ortaokullarda okutulan Görgü Kuralları ve Nezaket dersi ile liselerde okutulan Adabımuaşeret dersi öğretim programlarına ve aynı zamanda Müslüman Türk toplumunun ulusal, sosyal ve kültürel yapısına ve çağdaş uygarlık normlarına uygun biçimde öğretmenlere ve öğrencilere yardımcı ders kitabı olarak hazırlanmıştır.
Tolga Şahin Bugün etrafımız riskler ve tehlikelerle çepeçevre sarılmış durumda. Bu risk ve tehlikeler kimi zaman soyut kimi zaman somut olarak varlık göstermekte. Soyut risklerin, somut belirtiler vermesi dışında farkında bile olmuyoruz. Attığımız her adım, aldığımız her nefesin anlık veya gelecekte oluşturabileceği risk ve tehlikelere karşı olduğumuz gibi risklerin içinden yeni risklerin her an doğma potansiyeline karşı da savunmasızız.
Örneğin Türkiye'nin bugüne kadar yaşadığı en büyük afetlerden biri olan ve başta Kahramanmaraş olmak üzere on bir ili etkileyen depremler sonrası Hatay'da arama kurtarma faaliyetleri devam ederken “Yarseli Barajı'nın patladığı” yönündeki söylentiler sonrası oluşan izdiham, arama kurtarma ekiplerine üç buçuk saat kaybettirirken bu sürede kurtarılabilecek enkaz altındaki vatandaşlar da kurtarılamamıştır.
Bir diğer örnekte salgın sürecinde uzmanlıkları veterinerlik, estetik cerrahi ve pediatri olan isimlere medyada sadece “uzman” ünvanıyla koronanın bulaşma yolları ve alınması gereken tedbirlere yönelik açıklamalar yaptırıldığına şahit olduk. D vitamini kullanımının önemine yönelik o kadar çok haber medyada yer aldı ki pandeminin sonunda bu sefer aynı medyada “D vitamini zehirlenmeleri arttı” başlıkları atıldı.
Afet iletişim ve yönetişim sürecinin önemli aktörlerinin başında gelen medya, afet anlarında ve sonrasındaki süreçte normalde olduğundan daha fazla topluma güvenilir bilgiyi sunmakla mükelleftir. Ancak bunun yerine medya, okurun korku ve merak duygularına hitap eden haber manşetleriyle okur ilgisini çekmeye çalışmaktadır.
İşte bu kitapla, medyadaki yanlışlıkların önüne geçilmesi için afet haberciliğinin nasıl yapılması gerektiğine haber örnekleri üzerinden cevap aranmış, afetlerin azaltılmasında en önemli etken olan afetlere hazırlıklı bir toplumun yaratılmasına katkı sunmak amaç edinilmiştir.
A. Mohammed Abubakar, Aylin Atasoy, Benan Gök, Bülent Çizmeci, Cem Karayalçın, Deniz Zeren, Ebru Genç, Gülay Güler, Niyazi Gümüş, Osman Eminler, Özlem Şenlik, Remzi Reha Durucasu, Saadet Sağtaş, Selin Ögel Aydın, Süreyya Karsu Endüstri 4.0 olarak da ifade edilen bugünün dünyasında, dijital teknolojileri toplumsal ve iktisadi hayatın hemen hemen her noktasında görmekteyiz. Tedarikten üretime, insan kaynaklarından lojistiğe kadar pek çok işletme sürecinde olduğu gibi özellikle pazarlama, satış, dağıtım, tutundurma, halkla ilişkiler, marka ve itibar yönetimi, imaj gibi işletmenin müşteriye bakan yönleri yaşanan dijital dönüşümden en çok etkilenen süreçlerin başında gelmektedir. Bu süreçlerin akademik olarak değerlendirilmesi ise hem işletmeler hem de iktisadi yaşamın önemli figürlerinden biri olan aile işletmeleri için oldukça önemlidir. Bu nedenle alanında birbirinden değerli akademisyenler bir araya gelerek dijital dönüşümün pazarlama süreçlerine olan etkilerini aile işletmeleri özelinde değerlendirdikleri bu eseri siz değerli okuyucuların beğenisine ve istifadesine sunmuşlardır. İyi okumalar...
McGraw-Hill Psikoloji alanında en güncel bilimsel bilgileri okuyucuya sunmayı hedefleyen bu kitap, her biri kendi alanında ve çeviri konusunda uzman olan psikologlar tarafından Türkçeye kazandırılmıştır.
Aklımın Aklı: PSİKOLOJİ kitabı; psikoloji biliminin temel konularını yalın, açık, net ve kolay anlaşılır şekilde okuyucuya aktarmasının yanı sıra renkli içeriği ile de son derece ilgi çekicidir. Okuyucu, kitabı ilk incelediği andan itibaren kitabın gerçek dünyadan örneklerle zenginleştirildiğini ve baştan sona etkileşimsel ve dinamik öğrenme yöntemlerinin etkin şekilde kullanıldığını fark edecektir. Kitapta içerik ve biçim dengesinin korunmasına özel bir duyarlılık gösterilmiştir.
Öğrenme alışkanlıklarının günümüzde değişmiş olması nedeniyle Aklımın Aklı: PSİKOLOJİ kitabında, "Ne?", "Neden?" "Nasıl?" ve "Ne zaman?" sorularına etkileyici şekilde yanıt verme hedeflenmiştir. Aynı zamanda, merakı, düşünmeyi ve yaratıcılığı destekleyen yeni öğretim yöntemlerinin kullanılmış olması özellikle öğrenciler için yararlı olacaktır. Öğrencilerin derse hazırlanma, derse katılma ve ders sonrası gözden geçirme etkinliklerinde kendi akıllarına bu kitabı eşlikçi kılmaları kitabın yapısı gereği kaçınılmaz görünmektedir.
Okuyucunun merak düzeyini yüksek tutmasının ötesinde onun kendi iç dünyasında ve sosyal çevresinde olup bitenleri anlamlandırmasını hedefleyen Aklımın Aklı: PSİKOLOJİ kitabının, satışa çıktığı tüm ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de psikoloji alanının en temel kaynaklarından biri olacağına inanıyorum.
Doç. Dr. Mithat Durak
Sevcan Beşikci Medyada tasarlanan her türlü haber toplumda algının şekillenmesine olanak tanımaktadır. Bir ülke hakkında farklı ülkelerdeki medyanın hazırladığı içerikler ise o ülke hakkında kamuoyunun fikir edinmesi açısından oldukça önemlidir. Medya ortamlarında yayımlanan haberler, söz konusu medyanın olaya veya konuya ilişkin yaklaşımını ortaya koyabilmektedir. Bu kapsamda algısal süreçlerin yönetimi dikkat çekici hâle gelmiştir. Algı yönetimi, hedef kitleyi istenilen bir amaç veya bir fikir doğrultusunda inandırma ve ikna etme, kitleler üzerinde istenilen duygu, düşünce ve davranış değişikliği oluşturma çabalarıdır. Kitleler üzerinde bu değişimin gerçekleştirilmesinde kullanılan en etkin araç ise medyadır. Günümüzde insanlar, çevrelerinde gerçekleşen olayları medya aracılığıyla öğrenmektedir. Bu nedenle medya kontrolünü elinde bulunduranların kitleler üzerinde istenilen doğrultuda değişimi gerçekleştirebilmeleri mümkündür. Medya ortamlarında yayımlanan haberler ile algı yönetimi süreçleri işlevliğini arttırmakta ve istenilen amaca ulaşımı kolaylaştırmaktadır diyebiliriz. Bu doğrultuda “Algı Yönetimi ve Medya: Yabancı Basında Türkiye Algısı” isimli kitap çalışmasında yabancı basını temsilen The New York Times (Amerika), Bild (Almanya), The Guardian (İngiltere) ve Le Monde (Fransa) gazeteleri tercih edilmiş ve Türkiye'de yaşanan gelişmeler bağlamında 15 Temmuz 2016 tarihi öncesi ve sonrası arasındaki değişimler değerlendirilmiştir.
Bahadır Kapır Teknolojik alanda yaşanan gelişmeler toplumsal, kültürel ve ekonomik yapılanmada gerçekleşen birçok önemli değişimin birincil itici gücünü ya da temel sebeplerinden birini oluşturmaktadır. Bireysel anlamda ise teknoloji, gündelik yaşamımıza gün geçtikçe daha fazla uyum sağlayarak bilgi edinim süreçlerimizi, kişilerarası iletişimimizi, serbest zaman faaliyetlerimizi dönüştürmüş, dönüştürmeye de devam etmektedir. Sonuç olarak dünya ile olan ilişkimiz, deneyimlerimiz, onu algılama ve anlamlandırma şeklimiz de değişmiştir.
Günümüz dünyasını yeni baştan şekillendirmekte olan teknoloji ise “Yapay Zekâ”dır. Yapay zekâ teknolojisine sahip algoritmik sistemler; ekonomi, idare, eğitim, sağlık, hukuk gibi toplumsal yapının temellerini oluşturan tüm dinamiklere entegre olarak yeni bir toplum modeli ortaya çıkarmaktadır. Algoritmik toplum olarak nitelendirilebilecek bu yapılanmada medya, hem algoritmaların aktif olarak kullanıldığı hem de bu kullanımın bireyin kararlarını doğrudan etkileme potansiyeline sahip olduğu en önemli alanlarının başında gelmektedir. Bu anlamda konvansiyonel bağından kopmak üzere olan günümüzün [dijital] medyası, her geçen gün algoritmalara daha bağımlı hâle gelmektedir. Bu kitap, medya sektöründe kullanılan algoritmalar hakkında kapsamlı bir bakış açısı sunmak ve sektörde yaşanılan değişimin toplum ve birer medya tüketicisi olarak birey üzerindeki etkisini araştırmak amacı ile hazırlanmıştır.
Necla Mora Yabancı düşmanlığı, kendinden olmayan, dili, dini, kültürü ve bazen de görüntüsü ile farklı olana gösterilen düşmanlıktır. Yabancı düşmanı, ait olduğu grubun daha iyi, daha üstün olduğunu göstermek için diğer grubu aşağılayarak, dışlayarak, biz ve onlar ayrımını yapar. Bu durum, özellikle biz grubunun kendini zayıf hissettiği dönemlerde artar.
Alman kültüründe düşman imgesi dönemsel olarak farklılık göstermiştir. I. Dünya Şavaşı sonrası yaşanan ekonomik bunalımla Yahudileri hedef almış ve II. Dünya Şavaşı sonuna kadar altı milyon Yahudi Naziler tarafından yok edilmişlerdir. 1970'li yıllarda başlayan ekonomik bunalım Federal Almanya'da yeniden yabancı düşmanlığının ortaya çıkmasına neden olmuş ve bu düşmanlık 1980'li yıllardan itibaren özellikle Türk düşmanlığına dönüşmüştür.
Yabancı düşmanlığının başlamasında, yayılmasında; medyanın etkisi büyük kitlelere ulaşması açısından çok önemlidir.
“Kültürel Kimlik”, “Kolektif Bellek”, “Düşman İmgesi” kavramlarını içeren bu kitap; üniversitelerde, Türkiye AB İlişkileri ve Medya, Uluslararası İletişim, Kültürlerarası İletişim dersleri için ders kitabı olarak hazırlanmıştır.
Özlem Alikılıç Kitap, arabuluculuk uygulamalarına, iletişim disiplini çerçevesinden bakılmasını sağlayan, arabuluculuk yapan ve yapacak olanlara bir rehber olmakla birlikte; çatışmaların barışa dönüştürülmesi, arabuluculukta iletişim sürecinin yönetimi ve etkili iletişim çözümleri hususunda bir araç olması için hazırlanmıştır. Etkili iletişim yönetimlerini kullanarak nasıl daha başarılı arabuluculuk süreci yönetilir konusuna vurgu yapan bir çalışmadır. Bununla birlikte bu çalışma, Türkiye’de arabuluculuk sertifika eğitimlerindeki deneyimlerden, uygulamalı vaka çalışmalarından, avukatların ihtiyaçlarından ve mesleki deneyimlerinden yola çıkılarak hazırlanmıştır. Mevcut çalışma, arabulucular için bir iletişim rehberi olmakla birlikte, arabuluculuk ile ilgili tüm hususları içeren bir değerlendirme değildir. Keza bu çalışma, sadece arabulucular için değil, uzlaştırmacılar, avukatlar için de birer iletişim öğretisi geliştirmeyi amaçlamıştır. O yüzden hukuk alanında boşluğu ve önemi hissedilen, sözlü ve sözsüz iletişim alanlarını geliştirmeye yöneliktir.
Yukarıda da değinildiği gibi, bu sürece genel iletişim alanından ve özellikle de kişiler arası iletişim çerçevesinden bakılarak; “rıza üretimi, ikna yönetimi, iş birliğinin sağlanması için gerekli olan etkili iletişim becerileri, sözlü iletişim, sözsüz iletişim, çatışma iletişimi, müzakere yöntemleri, mekik diplomasisi, arabuluculuk sürecinde uygulanacak iletişim yöntemleri, iletişimde güç dengesizliği durumlarında mücadele yöntemleri” gibi ileri iletişim çözümleri aktarılmaya çalışılmıştır. Bu çalışma hukuk uyuşmazlıklarıyla ilgili çözüm süreçlerine doğrudan katkı sağlayacak iletişim çözümlerini barındırmaktadır. Kitap, daha ziyade arabuluculuğa duyulan profesyonel bir ihtiyaca, bu bağlamda giderek kalabalıklaşan yeni bir meslek ve disiplin alanı olan arabuluculuk için gerekli iletişim donanımına ve tamamlayıcılığa duyulan gereksinime yönelik hazırlanmış olup arabuluculuk iletişimi konusunda gerekli olan bilimsel kaynak oluşumuna katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Wayne C. Booth - Gregory G. Colomb - Joseph M. Williams “…yanlış fikirler hatta tehlikeli olanlar yayılıyor çünkü çok fazla insan; çok fazla fikri, çok az kanıtla kabul ediyor.”
Nitelik göreceli bir kavram olmasına rağmen nitelikli bilimsel araştırmayı, kısaca yaşamın herhangi bir bölümünde toplum yararına kullanılacak öneme sahip bir bilgiyi üretmek şeklinde tanımlayabiliriz. Nitelikli toplumların, sayıca az olsalar bile, büyük kalabalıklardan çok daha büyük işler başardıklarını tarihten biliyoruz. Bu, aynı zamanda çokluğu yani niceliği, niteliğin önüne yerleştiren toplumların da her zaman geri kalmaya mahkûm olduğu anlamına gelmektedir.
Nitelikli araştırmanın temel felsefesinin anlatıldığı bu kitapta, başkalarının araştırmalarını nasıl değerlendireceğimiz, kendi araştırmamızı nasıl nitelikli hâle getireceğimiz ve kaliteli bir raporu/makaleyi nasıl hazırlayacağımız konularında bize yol gösterilmektedir. Bazen akademik unvanlara sahip kişilerin bile ulusal televizyon kanallarında oldukça rahat bir şekilde son derece zayıf iddialarda bulunabildiğini gördüğümüzde sağlam bir argümanın sahip olması gereken beş bileşen konusunda bu kitapta verilen tavsiyenin ne kadar gerekli olduğu fark edilmektedir:
“…okurlarınız adına kendi kendinize sormanız gereken sorular:
1. İddiam nedir?
2. Hangi nedenler iddiamı desteklemektedir?
3. Hangi kanıtlar nedenlerimi desteklemektedir?
4. Alternatifleri/yan etkileri/itirazları kabul ediyor muyum ve nasıl cevaplıyorum?
5. Nedenlerimin iddiamla ilgisini hangi prensip oluşturmaktadır?”
Elizabeth Kuhnke Tek bir kelime etmeden istediğinizi söyleyin
Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz derler, gerçekten de öyle. Fakat eğer siz karşınızdaki kişinin hareketlerini anlamazsanız bu hareketlerin anlamları rüzgarla uçup gidebilir ya da daha kötüsü olur ve yanlış anlaşılabilir. Eğer kendinizi başkalarının hareketleri yüzünden kafanız karışmış bir şekilde bulursanız veya başkaları üzerinde yarattığınız izlenimi geliştirmek isterseniz bu samimi rehber aslında hiçbir şey söylemeseler bile, insanların gerçekte ne demek istediklerini anlamanızı kolaylaştırır.
• Sessiz iletişimciyle tanışın! Beden dilinin nereden geldiğini, nasıl evrildiğini ve gerçekleştirdiğiniz tüm iletişim ve ilişkilerinizdeki etkisini keşfedin.
• Jestler iş başında! Başınızı eğmenizin, kaşınızı kaldırmanızın ve dudadığınızın titremesinin ağzınızdan çıkan kelimelerden nasıl daha fazla şeyi ortaya çıkardığını fark edin.
• Duruşunuzu düşünün! Duruşunuzun düşünceleriniz, tavrınız ve algınız üzerindeki etkisini, bedenin uzuvlarının ruh hâlini nasıl yansıttığını ve nasıl bir izlenim yarattığını keşfedin.
• Pozisyonların gücü! İlgi ve ilgisizliğin işaretlerini okumayı, potansiyel bir sevgiliyle iletişime geçmeyi ve iş yerinde kendinize olan güveninizi ve olumlu bir duruş sergilemeyi öğrenin.
• Kültürel farklılığın ötesine geçin! Kendi davranışlarınızdan farklı davranışlar hakkında fikir edinin ve olası tehlikelerden kaçınmak için stratejiler geliştirin.
Kitabı açın ve
• Sözsüz jestleri nasıl yorumlayacağınızı,
• Beden dilinin temellerini,
• Duruşunuzun sizin hakkınızda ne söylediğini,
• Beden dilini flört ederken kullanma yollarını,
• Aldatıldığınızı fark etmek için beden dilini nasıl okumanız gerektiğini,
• Hangi göz hareketleri, yüz ifadesi ve diğer jestlerin başkası hakkında ne söylediğini,
• Beden dili yoluyla iletişime geçmenin en iyi yollarını,
• Sessiz iletişiminizi geliştirmek için ipuçlarını inceleyin.
Ahmet Faruk Çeçen, Alper Yılmaz, Bilge Yavaş, Cem Sefa Sütcü, Elif Akçay, Elif İrem Yıldırım, Emre Sarı, Esra Tunçay, Kemal Deniz, Mahmut Yavuz Türkmen, Mehmet Ulaş, Metin Enes Dönmez, Nil Çokluk, Nurat Kara, Oğuz Göksu, Oğuz Güner, Özgürcan Yolcu, Rıdvan Öner, Sedef Subölen, Serkan Bulut, Sezgin Savaş, Taybe Topsakal, Zeynep Ekin Bal Teknolojinin gelişip yaygınlaşmasıyla birlikte veri seliyle karşı karşıya olduğumuz bir çağın içine girdik. Bu çağda büyük veri, eğitimden pazarlamaya, ekonomiye, sağlığa, siyasete, iletişime kadar her alanda büyük önem kazanmaya ve çağın petrolü olarak görülmeye başlamıştır. Sosyal ağların sunduğu olanaklarla insanların istekleri, ihtiyaçları ve beklentileri, siyaset hakkında ne konuştukları hakkında bilgi sahibi olmak mümkün hâle gelmiştir. Bu durum çağın petrolü olarak kabul edilen büyük verinin siyasal iletişim uzmanları tarafından seçmen kitlelerini etkilemek için kullanılmasına imkân sunmaktadır. Uzmanlar, bireylerin bıraktığı dijital izleri analiz ederek siyasi iletişim çalışmalarını şekillendirebilmektedir. Bilgi çağında siyasetin geçirdiği dönüşümü ele alan bu çalışmada, büyük verinin ne olduğu, siyasal alanda nasıl kullanıldığı ve siyasal iletişimi nasıl dönüştürdüğü farklı yazarların makaleleri ve fikirleriyle ortaya konmaya çalışılmıştır. Büyük veri ile ilgili temel kavramlara, büyük verinin analizinde kullanılan tekniklere hem uygulamalı hem de teorik bir yaklaşım sunan kitap, konu hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlere perspektif kazandıracak niteliktedir.
Esin Hazar 21. yüzyıl becerileri arasında önemli bir yer tutan bilgi, medya ve teknoloji becerilerini tanımlamak için birçok farklı kavram kullanılmaktadır. Dijital okuryazarlık, dijital yeterlilik, bilgi iletişim teknolojileri okuryazarlığı gibi kimi zaman birbirlerinin yerine kullanılan bu kavramlar dijital teknolojilerin kullanılması ile ilgili beceri ve yeterlilikleri kapsayacak şekilde ele alınmaktadır. Bilgi, medya ve teknoloji becerilerini ve bu becerilere ilişkin kavramları ayrıntılı şekilde ele alan bu kitapta; aynı zamanda farklı eğitim sistemlerinde bu becerilerin öğrencilere kazandırılmasına yönelik uygulamalara da yer verilmiştir.
Nesibe Kantar Bilişim felsefesi ve etiği, felsefenin yeni bir alanıdır. 20. yüzyıl sonu, 21. yüzyıl başlarından itibaren sibernetik bilimi ve bilişim mühendisliği alanında yaşanan gelişmeler, internetle birlikte bilgisayarları yaşamımıza daha fazla dâhil etmiştir. Bilişim devrimi, değerler de dâhil resmî ve gündelik yaşantımızı büyük ölçekte değiştirmektedir. Bilişim teknolojilerinin etkisinde gerçekleşen bu değişim ve dönüşümden felsefe de payını almaktadır. Bilişim çağının temel meselelerini anlayabilmek için ontoloji, epistemoloji, aksiyoloji bağlamlarında zekâ, bilinç, zihin, bilgi (information / bilişim), gerçeklik gibi konu ve kavramları yeniden düşünmek bir gereklilik hâline gelmiştir.
Amerikalı filozof Terrell Ward Bynum, bilişim dünyasının değiştirici ve dönüştürücü dijital doğası karşısında teknolojinin imkânlarından faydalanırken insan doğasının ve doğal olanın korunmasına da vurgu yapan bir bilişim etiği teorisi teklif etmektedir. Bilişim felsefesi bağlamında bir bilişim etiği teorisi olarak Gelişim Etiği Teorisi (Flourishing Ethics Theory), etiğin sınırlarının, insanın özne olarak etik rolünün muhafaza edilmesi kaydı ile yapay zekâ, robot, siborglar da dâhil olmak üzere bilişim dünyasının tüm argümanlarını içine alarak genişletilmesi gerektiğini savunmaktadır.
Bu kitap, 21. yüzyılın yeni felsefesi olan bilişim felsefesi ve etiği alanında Bynum’un teklif ettiği Flourishing Ethics / Gelişim Etiği Teorisinin felsefi, bilimsel ve teknolojik zeminine ışık tutmaktadır.
Asuman ÖZDEMİR Sosyal bir varlık olan insan, her şart ve koşulda toplanma ihtiyacı duymuştur. Bu iletişimin sağlandığı en iyi yoldur. Yönetimin en temel süreçlerinden biri olan toplantılar, belli sonuçlara ulaşmak için iki veya daha fazla insanın arasındaki bilgi, görüş ve fikir alışverişi olarak tanımlanır. Toplantılar, ortaya çıkan sorunu çözmek, ihtiyaç duyulan uzmanlık bilgisine ulaşmak, herhangi bir konuda ilgilileri bilgilendirmek, toplu karar almak, sorumluluğu anonimleştirmek veya çalışanların moralini yükseltmek gibi çeşitli nedenlerle düzenlenir. Ancak bir toplantıda yaşanan en yoğun duygular: huzursuzluk, aşırı can sıkıntısı, bıkkınlık ve "ben neden burdayım", "bir an önce bitse de gitsek" düşüncesidir. Ancak, örgütlerin belirleyecekleri ilkelere bağlı olarak oluşturdukları toplantı kültürleri, verimli toplantılar için ilk adım olacaktır.

Verimli, başarılı toplantılar için, bilgi ve deneyimlerin paylaşıldığı bu çalışma; yönetici, çalışan, öğretici, öğrenenler için önemli bir kaynak olacaktır.
Gün içerisinde milyonlarca reklam mesajıyla karşılaşan tüketici, bu durumdan giderek bunalmakta ve sonuçta bu mesajlardan hızla kaçma eğilimi sergilemektedir. Dijitalleşme ile onlara ulaşmak için kullanılan mecra ve platformlar çoğalmaktadır. Söz konusu gelişim, tüketiciye ulaşma konusunda markaları zor bir duruma sokmakta, her reklam mesajının onlar üzerinde etki yaratması giderek güçleşmektedir. Mevcut durumda ise markaların alternatif reklam stratejilerine yönelmekte olması dikkat çekmektedir. Bu stratejilerden biri olan ürün yerleştirme; dijitalleşme, marka iletişim çalışmalarında hikâye anlatımı ve modern insanın eğlence ve boş zaman ihtiyacı vb. nedenlerle giderek markaların başvurduğu stratejik bir reklam alanı hâline gelmiştir. Bu kitap, TV programlarından, sinema, müzik, video/mobil oyun ve sosyal medyayı da içine alan dijital platformlara uzanan türlerde geniş bir uygulama alanı bulan ürün yerleştirme ile ilgili kavramsal, kuramsal, araştırmaya ve örnek olaylara dayalı tüm çalışmaları kapsayan ilk kitap olma özelliğine sahiptir. Kitabın son bölümünde yer alan, Türkiye’nin ilk ürün yerleştirme odaklı tam hizmet ajansı 3P Ürün Yerleştirme Ajansı ile yapılan röportaj, akademinin yanı sıra sektör cephesinin de görüş ve katkılarını içermektedir. Sonuç olarak, “Bu Kitapta Ürün Yerleştirme Var!” kitabının, ürün yerleştirme ile ilgili araştırma yapan, bu konuda kafa yoran ve bu işe gönül veren öğrenciler, akademisyenler ve marka iletişiminin tüm tarafları açısından, konuyla ilgili merak edilen tüm sorulara cevap vereceğine inanılmaktadır. Şimdiden hepinize keyifli okumalar... Dikkat! Bu Kitapta Ürün Yerleştirme Var!
Engin Çağlak İletişim kavramı; insanlık tarihiyle birlikte başlar, onunla birlikte büyür ve gelişimine devam eder. İletişim tarihi de bu bağlamda ele alınmalıdır. Bu kitapla iletişim tarihine genel bir bakış açısı kazanacaksınız. Daha da önemlisi, dünya iletişim tarihinin bu topraklar üzerindeki yansımalarını ve sonuçlarını bulacaksınız.
Bu Toprakların İletişim Tarihi ile sadece kitle iletişim araçlarının değil, onun çok öncesine uzanan ve nesiller boyu aktarılan “Atasözleri”nin doğuşuna tanıklık edeceksiniz. Medeniyetleri medeniyet yapan “Yazı ve Dil”in gelişimini göreceksiniz. İlk iletişim araçlarını ve bunların kullanım alanlarını keşfedeceksiniz. Osmanlı’da “Ulak”ların nasıl at sürdüğünü hayal edecek, Hatt’ın anlamını bulacaksınız. Türk medyasının gelişimine tanık olacak, fotoğraf, telgraf ve telefonun dönüşümünü okuyacaksınız. Radyo, televizyon ve sinema bölümlerinde kendinizden bir şeyler bulacaksınız. Halkla ilişkilerin, reklamın, markanın ve pazarlamanın gücünü hissedeceksiniz. İnternetin, sosyal medyanın etki alanını kavrayacak ve etik bakış açısından ayrılamayacaksınız.
Bu kitap, yazarlarının el birliğiyle ektiği bir fidan gibi büyüyecek ve iletişimle ilgilenen herkes için kaynak bir eser olacaktır…
Abdullah Metin, B. Mert Demir, Erdem Ayçiçek, Fatih Kocaoğlu, Fatih Şahin, Fatma Gül Gedikkaya, İbrahim İrdem, Kenan Polat, M. İlker Haktankaçmaz, Merve Suna Özel Özcan, Metin Özkaral, Nail Öztaş, Ömer Gündüz, Selman S. Kesgin, Süleyman Sıdal, Tuğçe Gür Türkdoğan, Turgay Altun, Vildan Armağan, Yalçın Murgul, Yıldırım İbişoğlu Bürokrasi, sanılanın aksine, çok yaygın bir olgudur; bir örgütlenme, iş yapış biçimidir ve yeryüzünde bürokratik olarak örgütlenmemiş bir devlet örneği yoktur. Devletler dışında, özellikle Sanayi Devrimi sonrası büyüyen ve özellikle kitle üretimi yapan fabrikaların, hizmet örgütlerinin, finansal kuruluşların, üniversitelerin neredeyse tamamı az ya da çok bürokratik örgütlenme biçimini ve işleyişini uygulamış ve günümüzde uygulamaya da devam etmektedir.
Bürokrasi gibi hakkında pek çok şey yazılmış ve yapılmış bir konuda literatürü derleyen ve eldeki klasik malzemeyi işleyerek üzerine az da olsa bir şeyler ekleyen kaynak bulmak oldukça zordur. Bürokrasi hakkında pek çok şeyi tespit ve tasnif ederek okurlarına derli toplu bir başvuru eseri takdim etmek ve alandaki boşluğu doldurmak bu kitabın ortaya çıkış amacıdır.
Kamu yönetimi, siyaset bilimi, kamu politikası ve örgüt ve yönetim alanı başta olmak üzere pek çok disiplinin ilgi alanına giren bürokrasinin çok farklı tanımları ve açıklamaları yapılmıştır. Farklı tarih dönemlerinin özellikleri, yazarların benimsedikleri değer ve ideoloji setleri, tanımların ve açıklamaların üzerine inşa edildikleri varsayımları ve dolayısıyla tanımları ve açıklamaları kökten etkileyebilmektedir. Bu durum elinizdeki kitabın neredeyse her bir bölümünde görülebilmektedir: Bürokrasi kimi bakış açılarında en üstün ve en etkin bir örgütlenme, yönetim ve üretim biçimiyken, diğerlerinde hantallığın, israfın beceriksizliğin sebebi olarak görülmektedir; yine bazılarında kamu hizmetlerinde eşitlik ve adaleti ve hatta kalkınmayı sağlamanın kestirme ve başarılı yolu olarak görülürken, diğer bazılarında egemen sınıfların toplumu sömürme aracı olarak takdim edilmektedir. Kitap, bu farklılıklara birincil kaynaklardan hareketle eşit muamele etmeyi gözeten bir başvuru kaynağı olma niyetiyle yazılmıştır.
Nilay Başok Yurdakul

Pazarlama ve pazarlama iletişimi kavramı tanımı ve özellikleri, tarihsel gelişim süreci, bütünleşik pazarlama iletişiminin gelişim nedenleri, planlama modelleri, bütünleşik pazarlama iletişiminde stratejik yönetim ve ölçümleme sürecinin değerlendirilmesi çalışmada ele alınan konulardandır. Bu çalışma, pazarlama iletişiminde ölçümleme konusuna gerek akademik ve gerekse profesyonel anlamda ilgi duyan araştırmacı ve kullanıcılar için temel bir başvuru kaynağı olabilecek niteliktedir.

Kenneth E. Clow, Donald Baack, Yolu bir üniversite kütüphanesine düşen, bütünleşik pazarlama iletişimi, reklam, satış ve tüketici davranışları konusunda eli bu alandaki yabancı kaynaklara giden tüm okurların bildikleri meşhur bir kitap vardır: Bu, Pearson yayınevi tarafından çıkarılmış Integrated Advertising, Promotion and Marketing Communications kitabıdır. Şimdi bu kitap, 7. Basımının Türkçe çevirisi ile siz değerli okurlar için raflardaki yerini alıyor. Bugüne kadarki alan kitaplarından en temel farkı; her konunun detaylı, bir o kadar kolay ve derli toplu anlatımı, örnek olay ve görsel zenginliği, eğitici ve öğretici kimliğini yaratıcı şekilde sunması olarak sıralanabilir.
Rengârenk görselleri, her bir konuyu açıklayan örnek olayları, değerlendirme soruları ve eşsiz terimler sözlüğü bu alana ilgi duyan herkesi kitabın sihirli etkisi altına alacak güçtedir. Bu sihri, kitabı okumaya başlayan her okurun anlaması zor olmayacaktır. Bütünleşik pazarlama iletişimi, reklam, tutundurma, satış, dijitalleşme, sosyal medya, tüketici davranışı, yeni trendler ve yasal düzenlemeler üzerine siz soru sorun, kitap cevap versin...
Özlem Çapan Özeren 2017’de, Amerikalı oyuncu ve aktivist olan Milano’nun başlattığı #MeToo ifşa hareketi kapsamında cinsiyetçi geçmişiyle bilinen havacılık endüstrisi çalışanlarının da yer aldığı araştırmalarda üç hostesten ikisinin cinsel tacize maruz kaldığı ortaya çıktı. Buna göre havacılıkta cinsel taciz, “Kahve, çay ya da ben.” gibi şakaların ima ettiği anlayışın ortadan kaldırılması ile mümkün.
Ancak önemli bir sorun var, o da cinsiyetçi reklamlar!
Havacılıkta kullanılan reklamların çoğu, hostesler üzerinden satışı arttırmaya yönelik stratejilerin bir ürünü gibi görünüyor. Reklamlar, kültürün taşıyıcısı ve üretiminin en işlevsel propaganda aracı olarak kullanılıyor.
“O hâlde, bir yerden başlamalı!” dedim ve bir kadın, havacılık emekçisi ve bir iletişim bilimleri araştırmacısı olarak tüm dünya kadınlarının cinsel taciz mücadelesine katkıda bulunmak üzere çıktığım bu yolda, havacılıkta cinsel tacize ilişkin yaptığım araştırmanın sonuçlarını bu kitapta siz okuyucularımla paylaşmayı hedefledim.
İyi okumalar dilerim.
Alev Akbal, Ali Fettah, Atikullah Gıyasi, Ayşe Ayvacı, Betül Öztürk, Çağanay Soysal, Demet Akçaray Ulutaş, Deniz Yüksel, Dilek Dilli, Elif Altundağ, Elif Yılmaz, Elmas Akın Altıncı, Emine Polat, Emre Çapkınoğlu, Esra Atmaca, Esra Savaş, Eyüp Sarı, Fatma Nur Genç, Fatma Zehra Öztek Çelebi, Fethi Okun, Gizem Karadavut, Hakan Karaağaç, Harun Terin, İlknur Bodur, İpen İlknur Ünlü, İsmet Faruk Özgüner, Melike Uyanık, Melikşah Keskin, Mustafa Karataş, Mutlu Uysal Yazıcı, Nail Aksoy, Nilden Tuygun, Nilden Tuygun, Özge Kucur, Raziye Merve Yaradılmış, Saliha Şenel, Süfeyla Ulaş Coşkun, Şanlıay Şahin, Şükrü Arman Aksoy, Utku Arman Örün, Vesile Cançatal, Yüksel Hakan Aydoğmuş, Zeynelabidin Öztürk, Zilan Uğurlu, Zülfikar Akelma Health is one of the most basic and indispensable elements of life and is an interdisciplinary field. As a requirement of their profession, health professionals are in constant communication with patients and their relatives with different sociocultural and economic characteristics. These differences require different knowledge and skills. Accordingly, in this book, communication with patients and their relatives in different clinics, empathy and communication skills are discussed by experts in this field.
This book was written by physicians, nurses, social workers, psychologists, dieticians, physiotherapists, and academicians from the fields of communication.
It is thought that this book, which has been prepared with the aim of improving the communication and empathy skills of health professionals both with their patients as individuals and with their relatives during the treatment process they are applying; thus contributing to increase the quality of care they provide to them, will guide all health professionals and anyone interested and will meet an important need in this field.
Ahmet Öktem, Ali Altındağ, Asya Nurten Sucuoğlu, Ayhan Özkan, Burcu Arıcı, Burçak Kurucu, Büşra Sultan Aydos, Çiğdem Gençer, Deniz Yıldız, Dilara Ulutaş, Dilek Dilli, Elif Türkoğlu, Esma Altınel Açoğlu, Fatma Nur Genç, Fatma Zehra Öztek Çelebi, Funda Ünal, Hakan Karaağaç, Hasan Arı, Hülya Şeker Yıkmaz, İbrahim Burak Yüksel, İpen İlknur Ünlü, İrem Terin, İrfan Taşoğlu, Kezban Yavuz Emik, Mehmet Çıtırık, Mehmet Taşar, Melahat Melek Oğuz, Melikşah Keskin, Mustafa Karataş, Naciye Kabataş, Nur Dikmen, Orkun Aydın, Özkan Kaya, Özlem Gündüz, Remzi Karaokur, Rumeysa Akgün, Serçin Taşar, Şanlıay Şahin, Yunus Kara Communication in Migrant Health is a comprehensive guide that addresses the communication barriers migrants face in accessing and utilising healthcare services. The book offers practical solutions for healthcare professionals on cultural sensitivity, language barriers, and developing appropriate approaches to the health needs of migrants, and focuses on the cultural and social dynamics of migrant communities and emphasises the sensitive points that healthcare professionals serving these groups should pay attention to. And also this book is a valuable resource for non-governmental organisation workers and all professionals working with migrants, and emphasises the importance of providing a healthcare service based on empathy and understanding, and aims to guide those working in this field.

People from different cultures need to overcome communication barriers in order to live together and cope with differences. It can be said that the most important tool for providing accessible and effective healthcare services to people is effective communication centred on cultural variables. In this context, it is an undeniable fact that the communication strategies used directly affect the quality and outcomes of healthcare services provided to migrants. Effective communication in migrant health not only improves the health status of individuals, but also strengthens community health. In this book, the difficulties experienced in communication and strategies to overcome these difficulties are supported by concrete examples.
Ahmed Melik İlbeği, Ahmet Kırcalı, Ali Kansu Tehçi, MD, Anıl Çilem Çelik, Asburçe Olgaç Kılıçkaya, Ayça Türkmen, Aysegul Subasi Yilmaz, Ayşe Akyol, Candan Terzioğlu, Derya Ayverdi İncedere, Duygu Özbek Siddiqui, Ekin Özsaydı Aktaşoğlu, Ekin Tacalan, Emine Polat, Emine Polat, Emine Polat, Funda Çenesiz, Gizem Arslan, Gözde Gençer Kiraz, Halil Mehdi Turan, Hatice Sonışık, Hülya Şeker Yıkmaz, İlknur Elif Aydın, Khanim Shukurlu, Kübra Tarazan Türk, Muhammed Çağrı Daharlı, Neşat Tolga Akbaş, Nilden Ünsal, Nur Dikmen, Nursel Muratoğlu Şahin, Onur Can Karagöz, Özgür Barış Yıldırım, Özlem Gürz Eker, Özlem Suveren, Semra Çetinkaya, Sevim Şeyma Oğuzalp, Tülin Çataklı, Veli Eldem The book “Communication in Pediatrics” is a guide for healthcare professionals aiming to improve their skills to communicate effectively with children and their families. The book explains how pediatricians can empathize with pediatricians patients, understand their emotional and psychological needs, and respond to these needs.
This book focuses on topics such as the use of language and body language appropriate to the age and developmental level of children. It also emphasizes the importance of effective communication with parents and discusses methods for understanding their concerns and questions.
The book details tips for communicating with children of different age groups, techniques for responding to the difficult questions of child patients, and ways to communicate correctly in crisis situations.
In conclusion, “Communication in Pediatrics” is a comprehensive guide that demonstrates the positive effects of empathy and effective communication in pediatric practice on the treatment processes of children.
Damla Özekan, Deniz Palalar Alkan, Derya Nil Budak, Esra Atilla Bal, Melike Akça, Özlem İngün Karkış, Özlem Sanrı Cumhuriyetimizin 100. yılında, Türkiye'de kadın çalışmalarına sosyal bilimler alanından özgün bir katkı sunan bu eser, sosyal bilimlerin birçok farklı disiplininden kadın akademisyenin kolektif çalışmalarından oluşmaktadır. Kitabın odağında Türk kadınının, Cumhuriyet’e ve Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’e borçlu olduğu kazanımları ve birikimleri doğrultusunda bireysel ve toplumsal olarak değişen ve dönüşen kimliği ve rolü üzerinden yapılan çalışmaların yanı sıra güncel çalışmalar yer almaktadır. Cumhuriyetimizin 100. yılına ithaf edilen bu eser, laik ve demokratik Cumhuriyetin hak ve kazanımlarıyla var olan ve hayatın her alanına dokunan kadınlara yönelik çalışmalarla gerek akademiye gerek genel okur kitlesine hitap eden kadınca bir yaklaşım sunarak Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlamaktadır.
Bahar Öztürk, Büşra T. Durmuş, Derya Nil Budak, Gül Dilek Türk, Sevim Ergün, Süheyla Nil Mustafa, Şeyda Barlas Bozkuş, Zuhal İbidan Cumhuriyetimizin 100'üncü yılına ithaf edilen bu eser, Türkiye'de kadın çalışmalarına iletişim perspektifinden disiplinlerarası özgün bir katkı sağlamak amacıyla kadın akademisyenlerin kolektif çalışmalarıyla hazırlanmıştır. Eserde; Türk kadınının, Cumhuriyet'e ve Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'e borçlu olduğu kazanımları ve birikimleri doğrultusunda bireysel ve toplumsal olarak değişen ve dönüşen kimliği ve rolü üzerinden yapılan iletişim çalışmalarının yanı sıra disiplinlerarası kadın çalışmaları yer almaktadır. Laik ve demokratik Cumhuriyet’in hak ve kazanımlarıyla var olan ve hayatın her alanına dokunan kadınlara yönelik çalışmaların yer aldığı eser gerek akademiye gerek genel okur kitlesine hitap eden kadınca bir yaklaşımla Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlamaktadır.

Tuğçe Ertem Eray Çatışmanın hem ortaya çıkışında hem de yönetimi ve çözümünde iletişimin önemi ve oynadığı rol, iletişim bilimlerinin de kavramı ele almasına neden olmaktadır. İletişim içerisinde bulunan hemen hemen herkesin çatışma süreci içerisinde bulunması söz konusu olabilmekte ve çatışmaların kaçınılmazlığı, yönetimini de zorunlu kılmaktadır. Çalışmada çatışma kavramından yola çıkılarak uluslararası literatürde çatışma ve halkla ilişkiler ilişkisine verilen önemin ulusal literatürde kendisine yer bulamaması ve Türkiye'de çatışmaların çözümünde halkla ilişkilerin önemine yeterince değinilmemesi sorunsalından hareket edilmektedir. Bu çerçevede, çatışma süreç modellerinden etkilenen kuramlardan bahsedilerek halkla ilişkiler alanında çatışmaların çözümüne yönelik çalışmalara yer verilmektedir. İlişki ve iletişim yönetimi bakışıyla kitapta, çatışma süreç modelleri içerisinde literatürde en fazla yer bulan Ortak Yönelim Teorisi, Oyun Teorisi, Olumsallık Teorisi ve Müzakere Yaklaşımları ile Karma Motifli Modellere değinilmektedir.
Aydın Karabulut Son yüzyılda insanla doğa arasına, insanların gözlerini alamadığı, onları büyüleyen bir kavram damgasını vurdu. Mavi bir ışığın büyüsü, tüm insanlığı etkiledi. Bölünüp parçalanan, ceplerimize kadar giren bu büyülü görüntü, insan olmanın temel odağı sayılan “irade” ile ilgili büyük değişiklikler yarattı. Bu durum, bir gelişim sürecinin devamı olarak da okunabilir, bir hastalığın yarattığı çürüme olarak da… Bu sebeple bu kitap, bir doktorun hastalığın semptomlarını araması kabilinden, devinime devam eden gözlerimizin nereye odaklanacağını takip etmek gibi bir arayışı da ifade ediyor. Kitap, eleştirel bir bakışı yüklenerek gün geçtikçe daha çok güdükleşen iradenin en büyük hasımlarından biri olan “ekran”ın ayartıcı gücü üzerine bir incelemeyi amaçlamaktadır.
İrade sahibi olmak, insan olmanın alametifarikasıdır. Günümüzde tekno kapitalizmin yarattığı değer erozyonunun en büyük saiklerinden biri de ekrandır. Ekran, kapitalizmin insanlığa bakan yüzüdür. Bu yüz, iradeyi kendi çarmıhına gererek işlerini kotarmaktadır. Çalışma, ekranın özellikle iradeyi hedef aldığını varsayarak ekranın irade ve insan doğası üzerindeki etkilerini ele almaktadır.
Görkem İldaş Neden bazı kitaplar çok satıp best-seller listelerinde yer alırken; konusu aynı, yayınlandığı dönem aynı olduğu hâlde bazıları raflarda çürüyor?
Çok sayıda kitap çevriliyor, tanıtımı yapılıyor ancak bunların çok azı herkesin konuştuğu bir kitap hâline gelerek “best-seller” sıfatını alıyor.
Bir kitap nasıl oluyor da farklı kültürlerde aynı ilgiyi görüyor, satış rekorları kırıyor?
Peki best-seller mekanizması nasıl işliyor?
Bu kitap, bir best-seller (çok satan) olma iddiasında değildir! Bilakis yayıncılık dünyasında “edebî/sanatsal” kaygılar karşısında günden güne güç kazanan “ticari” kaygıların rolünü ortaya koyma iddiasındadır.
Kapsamlı bir araştırmanın ürünü olan bu çalışmada, Türkiye'deki okurla uluslararası okurun kitap satın alma davranışları karşılaştırıldı.
Best-seller mekanizması; yazar, yapıt, okur ve pazarlama stratejileri açısından bir bütün olarak uluslararası düzeyde sorgulanarak okur seçiminin kimler tarafından hangi yöntem ve taktiklerle yönlendirildiği sorusuna “sahada” cevap arandı.
Sevgili Okur; olan bitenin farkına varıp kendi iradenle kitap tercihini yaparken sana yol gösterici olacak “bilimsel” bilgi, bu kitapta seni bekliyor.
Pelin DÜNDAR Kaliteli, zamanında ve uygun maliyetli sonuçlar elde edebilmenin yolu bütünün onu oluşturan parçalardan daha fazla anlam yüklü ve bir o kadar da değerli olduğunu idrak etmekten geçmektedir.
Bütünü temsil eden sinerji; nefes aldığımız her nokta da keza doğanın her kesitinde mevcuttur. Dikkatli yapılan gözlemlemeler, bileşenlerin, parçaların, unsurların hatta ve hatta canlıların birbirlerinden aldıkları güçle çok daha büyük oluşumlara zemin hazırlayabildikleri gerçeğini göstermektedir.
Çözümlerin Ortak Şifresi: Sinerji ismini verdiğim bu kitap; altı çizilen rasyonel gerçekliğe dikkatleri çekmek ve pek çok soruna çözüm getirme noktasında da sinerji olgusunun adeta ortak bir şifre vazifesi gördüğü gerçeğini, seçilen farklı konulara bağlı kavramlar ve örnekler paralelinde irdelemek gerekçesiyle yazılmıştır.
Belirlenen konuya ilişkin sinerji hususunda hassasiyet gösterilmesi gereken bazı noktalar da değişmekte hiç şüphesiz. Ancak bunları öğrenmek veya anımsamak için sayfaları çevirmek gerekmekte…
Ayhan Selçuk - Mustafa Şeker Hemen her basın yayın organı, kendilerinin “bağımsız”, “tarafsız”, “demokratik”, “herkese/her siyasi görüşe eşit mesafede duran” vs. bir yayın politikası izlediklerini ifade etseler de, idealize edilmiş bir yayıncılık anlayışına tekabül eden bu sözlerin pratikte karşılık bulduğunu söylemek oldukça güçtür. Son yıllarda, “Yandaş Medya”, “Yoldaş Medya” ya da “Laik/çi Medya”, “Dinci Medya” nitelemelerinin dolaşıma girdiği bir medya düzenine evrilen Türkiye koşullarında bunu söyleyebilmek daha da güçleşmiştir.
17 Mayıs 2006'da yaşanan Danıştay saldırısı, Türk medyası açısından bu anlamda önemli bir kırılma noktası oluşturmuş, deyim yerindeyse Türk toplumu, “birinin ak dediğine, diğerinin kara dediği” bir medya gerçekliğiyle karşı karşıya kalmıştır.
Bu kitapta, Türkiye'de bazı olaylar üzerinden yapılan rejim tartışmalarının Danıştay saldırısı haberleri üzerinden ne tür söylemlerle tekrar dolaşıma sokulduğu, egemen güçler arasındaki mücadelenin bir terör olayının haberleştirilmesinde ne kadar görünür hâle geldiği, başka bir deyişle ideolojik farklılıkların haber sunumlarında ne denli etkili olduğu gibi hususlar tartışılmaya çalışılmıştır.


Nihat Aytürk İş ortamında ve sosyal yaşamda insan ilişkilerinin ve sosyal etkinliklerin temeli her ülkede örf ve âdet, âdâb-ı muâşeret; saygı, görgü ve nezaket denilen davranış kurallarıdır. Bu kurallar ailede, toplumda ve iş hayatında sevgi, saygı, anlayış ve hoşgörü içinde birlikte yaşamanın ve çalışmanın hukuksal, sosyal, kültürel ve etik normlarıdır. Bu kuralları bilen, yaşadığı toplumda ve iş hayatında bu kurallara uyan kişiler daima fark edilir; takdir edilir, sevilir, sayılır; başarılı ve saygın iyi bir insan olurlar.
Türkiye'de; iş ortamında ve sosyal yaşamda uygulanan davranış kuralları ve sosyal etkinlikler (kutlamalar, merasimler, ziyaretler, davet ve ziyafetler) ile insan ilişkilerinin temeli olan saygı, görgü, nezaket ve giyim kuralları bu kitapta ”Davranış Sanatı” olarak ele alınmış; Türk toplumunun sosyal ve kültürel yapısına uygun olarak örneklerle açıklanmıştır.
Arif Yıldız, Burak Leblebicioğlu, Gülsüm Vezir Oğuz, İlknur Bilgen, İnci Erdoğan Tarakçı, Kazım Kılınç, Meysure Evren Çelik Sütiçer, Pınar Bacaksız, Ramazan Aslan, Sadık Çalışkan, Sema Mercanoğlu Erin, Vahap Önen, Yavuz Akçi Bilgiye ulaşmanın kolaylaştığı, müşterinin her zamankinden daha değerli görüldüğü bu dönemde, uygun pazarlama anlayışının benimsenmesi ve uygulanması büyük önem arz etmektedir. Günümüz pazarlama dünyasında her geçen gün yeni anlayışların ortaya çıkması, araştırmacıların da bu yaklaşım ve anlayışları yakından takip etmesini gerekli kılmaktadır.
Kitabın hazırlanma nedeni; işletme yöneticilerinin, pazarlama elemanlarının, araştırmacıların ve ilgili diğer paydaşların yararlanabilecekleri, günümüz yeni pazarlama yaklaşımları hakkında bilgi edinebilecekleri bir kaynak oluşturmaktır. Bu kitap; Doç. Dr. Yavuz AKÇİ editörlüğünde hazırlanmış olan “Değişen Pazarlama Anlayışı: Yeni Pazarlama Yaklaşımları” kitabının devamı niteliğindedir. Bir önceki kitapta ele alınan 13 farklı pazarlama anlayışının ardından, yine birbirinden önemli 13 farklı pazarlama anlayışı ve konusuna bu kitapta yer verilmiştir. Bu kapsamda; İslami pazarlama, içsel pazarlama, sinsi pazarlama, sosyal medya pazarlaması, ağ pazarlama, holistik pazarlama, sürdürülebilir pazarlama, influencer pazarlama, mobil pazarlama, izinli pazarlama, pazarlama 4.0, pazarlama araştırmalarında etnografi, pazarlama-lojistik bütünleşmesi, kitapta kapsamlı olarak ele alınan bölümleri oluşturmaktadır.
Türkiye'nin farklı üniversitelerinde görev yapan, alanında uzman birçok akademisyenin, deneyim ve bilgilerinin kaleme aldığı bu çalışmayı okurlarıyla buluşturmanın heyecan ve mutluluğunu yaşıyor, keyifli okumalar diliyoruz.
Lütfi Sunar Toplumsal değişme nedir?
Toplumlar nasıl değişirler?
Değişimi açıklayan temel teoriler hangileridir?
Türkiye'de değişimin temel dinamikleri nelerdir?

Toplumsal değişim sosyolojinin tüm konu, kavram ve kuramlarını ilgilendiren temel bir alandır. Başlangıcından günümüze değin sosyoloji literatüründe değişimle ilgili çok sayıda açıklama ortaya çıkmıştır. Bu açıklamaların oluşturduğu birikimin kavranması bir sosyoloji öğrencisi için çok önemlidir. Değişimin anlaşılması toplumun işleyişini çözümlemek bakımından zorunludur.
Türkiye'nin toplumsal yapısı hızlı ve daimi bir değişim içerisindedir. Bu değişimin anlaşılması ve açıklanması için kapsamlı ve sürekliliği olan araştırmalara ve yeni perspektiflere ihtiyaç bulunmaktadır. Ancak ne var ki, toplumsal değişim, Türkiye'de sosyolojinin ilgisini çok fazla çekmemiştir. Alandaki kuramsal çalışmalar, kavramsal incelemeler ve ampirik araştırmaların sayısı çok azdır. Elinizdeki bu eser böylesi bir boşluğu doldurmak üzere Toplumsal Yapı Araştırmaları Programı kapsamında kaleme alınmıştır.
16 bölümden oluşan bu kitap, sosyolojide değişim ile ilgili kavram, kuram ve yaklaşımları incelemektedir. Aynı zamanda bir ders kitabı olarak da tasarlanan bu kitapta ele alınan konular yalın bir biçimde ele alınmış ve örnekler ile genişletilmiştir. Bölümlere eklenen kavram açıklamaları, biyografi yazıları ve okuma parçaları ile kitabın akışı rahatlatılmaya ve okuyucunun zihninde farklı pencereler açmaya çalışılmaktadır.
Nilgün Bülbül Toplumların eğitime bağlı olarak değişimi, teknolojinin ve iletişim imkânlarının gelişimi ve küreselleşme gibi faktörlere bağlı olarak pazarlama anlayışı, karması ve fonksiyonları 1800'lü yıllardan günümüze kadar önemli değişimler yaşamıştır. Bu önemli gelişmelerden birisi de deneyimsel pazarlamadır. Bu eserin amacı, zincir kahve mağazaları örneği ile deneyimsel pazarlamanın müşteri sadakati üzerindeki etkisini ortaya koymaktır. Bu amaç doğrultusunda zincir kahve mağazalarında müşterilerin yaşadıkları pazarlama deneyimlerine ilişkin tutumları ve deneyimsel pazarlamanın müşteri sadakati üzerine etkisi incelenmeye çalışılmıştır.
Eser, üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde; pazarlama, pazarlamanın önemi, temel fonksiyonları, pazarlama anlayışında yaşanan gelişmeler, deneyim kavramı ve müşteri deneyiminin aşamaları hakkında bilgiler sunularak deneyimsel pazarlamanın kavramsal çerçevesi verilmiştir. İkinci bölümde; müşteri sadakatinin tanımı, amacı ve önemi, faydaları, düzeyleri, modelleri, müşteri sadakatine etki eden faktörler ile deneyimsel pazarlamanın müşteri sadakatine etkisi hakkında bilgiler verilmiştir.
Üçüncü bölümde ise deneyimsel pazarlamanın müşteri sadakatine etkisinin belirlenmesi üzerine zincir kahve mağazaları uygulamasına yer verilmiştir. Sonuç ve öneriler bölümüyle eser sonlandırılmıştır.
Aslıhan Topal, Aynur Örnek, Bahar Tugen Öztürk, Engin Çağlak, Gül Dilek Türk, Havva Palacı, Hicabi Arslan, Serhat Yetimova, Depremler doğal afetler arasında en yıkıcı ve öngörülemez olan, insan hayatını ve toplum düzenini derinden etkileyen olaylardır. Depremin olumsuz etkileriyle başa çıkabilmek ve zararları en aza indirebilmek için etkili bir afet yönetimi ve iletişim stratejisi gerekmektedir. Ülkemiz deprem kuşağında yer alması sebebiyle sıklıkla depremlerle karşı karşıya kalmaktadır. Dolayısıyla deprem riskine karşı toplumun bilinçlendirilmesi büyük bir önem taşımaktadır. Deprem iletişimi; deprem öncesi, sırası ve sonrasında toplumu bilinçlendirme, doğru bilgi akışını sağlama, panik ve kaosun önleme, yardım ve destek koordinasyonu sağlama gibi konularda hızlı bir şekilde müdahale edebilmek için kullanılan iletişim yöntemlerini kapsamaktadır. Bu eser, deprem riskine karşı toplumun bilinçlendirilmesi amacıyla iletişim stratejileri üzerine odaklanarak ve deprem iletişimi konusunda önemli ipuçları ve stratejiler paylaşacaktır.
Ayşe Betül Tanrıverdi, Berfin Varışlı, Gül Dilek Türk, İçten Duygu Özbek, İris Kurdoğlu, Sena Erden Ayhün, Su Ergin, Yelda Özlem Kölgelier Bir deprem ülkesi olarak Türkiye, deprem gerçeğiyle yaşamayı öğrenmesi gereken ülkelerin başında gelmektedir. Bu gerçek, Türk toplumunu depremin her aşamasıyla ilgili bilinçlenmeye, deprem öncesinde, esnasında, sonrasında etkili iletişim kurma yeteneğini geliştirmeye ve deprem okuryazarı olmaya mecbur bırakmaktadır. Deprem okuryazarlığı, deprem konusunda bilgi ve farkındalık düzeyini artırarak depreme ilişkin iletişimsel simgelerin etkili bir biçimde kullanabilmesini ifade eden bir yaklaşımdır. Deprem iletişimi ve afet yönetimi ise; depremin dinamiklerini öngörmeyi, anlamayı ve kavramayı da kapsayan deprem okuryazarlığının en büyük destekleyicileri arasında yer almaktadır. Bu noktalardan hareketle elinizdeki eser; toplumda deprem okuryazarlığı kavramına ilişkin farkındalığın yaratılmasında, söz konusu okuryazarlığın gerekliliğinin ve öneminin kavranmasında, deprem iletişimi ve afet yönetimiyle ilişkilendirilerek anlamlandırılmasında okuyucuya yeni bir ufuk açacaktır.
Müge Bekman Bu kitapta, dijital medya sadece kendi ekseni içerisinde ele alınmamakta aynı zamanda iletişim alanı içerisinde bütüncül bir biçimde ne gibi teorik farklılaşmaların yaşandığı da incelenmektedir. İletişimin zaman içerisinde teknolojiyle birlikte değişen yüzü, iletişimin anlamını ve etki gücünü de radikal biçimlerde dönüştürmüştür. İletişimin hem bireysel hem de toplumsal sonuçları, meselenin dijital medyayla ilgili yanını ön plana çıkartmaktadır. Dijital mecralar ile inşa edilen iletişim kanalları, iletişim biçimlerinin farklılaşmasına, devamlılıklara ve kırılmalara neden olduğu için bu yapının içerisinde yeni kavramlar ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda gelişmeleri kaçırma korkusu olarak tanımlanan FoMO, bir bağımlılık problemi olmakla birlikte genel olarak tüketim pratikleriyle ilişkili bir biçimde okunmaktadır. Dijitalleşme ekseninde gerçekleştirilen tüm tartışmalar, sosyal medya bağımlılığı ve gelişmeleri kaçırma korkusuyla birlikte ele alındığında kompülsif çevrim içi satın almaya katkı sağladığı görülmektedir.
Elif Korap Özel, Erdem Geçit, Fatma Şendoğan, Mehmet Emin Satır, Rabia Serttaş, Ümit Aydoğan, Yasin Bulduklu Algoritmaların, kodların, sayıların etrafımızı sardığı bir çağda yaşıyoruz. Dijital çağ, karşımıza dijital medyayı ve onun yeni formlarını çıkarıyor. Peki, bu bizi nasıl etkiliyor? Dijital çağda medya ve iletişim nasıl bir akışta ilerliyor? Hangi alanlarda kullanılıyor ve sonuçları neler oluyor? İşte bu kitap, alan araştırmacılarının ve konuyla ilgilenen herkesin faydalanabileceği biçimde, dijital medyanın ekonomi politiğinden veri gazeteciliğine, dijital halkla ilişkilerden dijital platformlara ve görsel efektlere uzanan bir yelpazede, dijital çağda medya ve iletişimle ilgili araştırmaları içeriyor. Dijital çağda iletişim araştırmalarında faydalanılan nöropazarlama, dijital diplomasi perspektifinden sosyal medya, dijital çağda yalan haberin yükselişi ve kitle fonlamalı gazetecilik üzerine çalışmalar da bu kitabın ele aldığı konular arasında yer alıyor.
Abdurrahman Yunus Sarıyıldız, Ahmet Çiftci, Cumhur Türk, Gülen Sönmez, Gülşah Altuğ, H. Kübra Yılmaztürk Yıldırım, Merve Ergüney, Muharrem Burkay Şimşek, Mustafa Samancı, Mücahit Yıldırım, Nagihan Tepe, Oya Cansu Demirkale Kukuoğlu, Ozan Kocabaş, Özgenur Reyhan Güler, Özgür Kıran, Reha Orçun Uzunsoy, Tuğba Koçak Özel, Tuğçe Elif Taşdan Doğan Oldukça titiz ve yoğun bir çalışmanın sonucu olan “Dijital Çağda Okuryazarlık” başlığını taşıyan bu kitapta; medya okuryazarlığı, sosyal medya okuryazarlığı, haber okuryazarlığı, dijital okuryazarlık, görsel okuryazarlık, fotoğraf ve video okuryazarlığı, metaverse okuryazarlığı, kültür okuryazarlığı, sağlık okuryazarlığı, akademik okuryazarlık, psikoloji okuryazarlığı ve duygusal okuryazarlık konularına yer verilmiştir. Kitapta, on altı ayrı başlık altında birbirleriyle hem benzerlikler hem de farklılıklar gösteren çeşitli türden okuryazarlıklara yönelik çalışmalar mevcuttur.
Bilimsel ve multidisipliner bir yaklaşım ile hazırlanan bu eser, içerisinde yer alan konulara ilgi duyanlar için faydalı olması düşüncesiyle hazırlanmıştır. Bölümlerin her biri, ele alınan konulara dair çalışmalar yapan akademisyenler tarafından kaleme alınmıştır. Eserin okuyuculara yararlı olması dileğimizle...
Sinem Yeygel Çakır "Dijital Çağda Pazarlama İletişimi" isimli bu kitap, dijitalleşme ile pazarlama ve pazarlama iletişimi sürecinde yaşanan değişimleri ve bu alanlarda ortaya çıkan yeni eğilimlere yönelik kapsamlı bilgileri içermektedir. Dijitalleşmenin vazgeçilmez bir şekilde günlük yaşam pratikleri içinde bir dönüşüm yaratması, pazarlama sürecinde de bu dönüşümün göz ardı edilemez bir hâle gelmesine neden olmuştur. E-ticaret, e-pazarlama ve mobil ticaret uygulamalarının markalar açısından stratejik olarak önem kazanması ve bu alanlarda yeni eğilimlere her geçen gün yenilerinin eklenmesi, bu konulara yönelik çalışmaların yapılmasını da gerekli kılmaktadır.
Kitabın ilk bölümünde dijitalleşme süreci Web 1.0'dan Web 4.0'a giden süreçte tanımlandıktan sonra ikinci bölümünde dijitalleşme sürecinin ticaret ve pazarlamada ortaya koyduğu dönüşüm aktarılmaktadır. Bu kapsamda sanal pazar yeri olgusu ve bu bağlamda işletmelerin gerçekleştirdikleri e-ticaret iş modelleri aktarılmakta, beraberinde markaların müşterileri ile ilişkilerinin tanımlandığı müşteri ilişkileri yönetiminin Sosyal CRM ve Elektronik Müşteri İlişkileri Yönetimi boyutundaki yapısı ortaya konulmaktadır. Pazarlamada dijitalleşme kapsamında, e-pazarlama kavramının içeriği, e-pazarlama uygulama alanları olarak izinli ve sözlü pazarlama ve pazarlama iletişimi sürecindeki dijitalleşme vurgulanmaktadır. Kitabın üçüncü bölümünde ise dijital çağın pazarlama iletişimi kanalları olarak sosyal medya kanalları (bloglar, forumlar, arama motorları, sosyal ağ siteleri, içerik paylaşım siteleri, wikiler vb.) aktarılmaktadır. Son bölüm ise topluluk pazarlaması ve sosyal medya pazarlaması konularını içermektedir. Sosyal medyada içerik pazarlaması kapsamında içerik pazarlaması kampanya planlama süreçleri, kullanıcı merkezli içerik üretim süreci ve bu sürecin stratejik noktaları üzerinde durulmaktadır.
Aytuğ Mermer Üzümlü, Bekir Tuncer, Cemal Gümüş, Cihad Doğan, Elçin Bayraktar Köse, Erol Dönek, F. Nur Yorgancılar Atatoprak, Faruk Güven, Hale Çolakoğlu, Halil İbrahim Şengün, Hayriye Nur Başyazıcıoğlu, İbrahim Aydın, Meltem Canoğlu, Murat Mercan, Nurcan Yücel, Nuriye Güreş Fikir, ürün ya da hizmetleri paylaşmaya yönelik faaliyetleri kapsayan pazarlama iletişimi etkinlikleri tüm kolektif yapılanmaların, iletişim stratejilerinin bir yansımasıdır. Dijital çağda iletişim stratejileri doğru planlansa dahi eskimiş tekniklerle yürütülmeye çalışıldığında örgütleri hızla felakete sürüklemektedir. Çünkü dijitali özgün kılan, içinde bulunulan anda gerçekleşiyor olmasıdır. Günümüzde “an”ı yakalayamamak ise bir örgütün başına gelebilecek en kötü şeydir. Bu nedenle çağın ruhunu yakalayabilen, yarını öngörebilen ve hatta geleceğe yön veren pazarlama iletişimi uygulamaları örgütlere gelir, itibar ve kamu desteği kapılarını aralamaktadır.
Bu kitap, geleneksel pazarlama anlayışını temel alarak gelişen modern pazarlama iletişiminin serüvenini ortaya koyarken içinde bulunduğumuz dijital çağda bu serüvene dâhil olabilmek için yapılanları paylaşmakta ve gelecekte varılabilecek noktaları şimdiden öngörebilme imkânını okurlarına sunmaktadır.
Hakan Tan Dijital Dalgalar Cilt 2: Dönüşüm adlı eser, “Yeni Medya ve İletişim”, “Güzel Sanatlar”, “İşletme”, “Gazetecilik”, “Halkla İlişkiler ve Tanıtım”, “Tarih”, “Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi” ve “Uluslararası İlişkiler” gibi farklı disiplinlerin gelen akademisyenlerin, birbirlerinden ayrı olarak çalışmalarıyla ortaya çıkan, multidisipliner, editörlü bilimsel bir çalışmadır.
Editörlüğünü Dr. Öğr. Üyesi Hakan Tan’ın üstlendiği bu eserde, bölüm yazarlarının metinlerinde öne çıkan kavram "dönüşüm"dür. Dönüşüm kavramı deyince ilk akla gelen, Franz Kafka’nın Dönüşüm adlı eseridir. Dönüşüm kavramı dilbilim, antropoloji, felsefe, psikoloji, sosyoloji ve edebiyat bilimlerine göre olduğundan başka bir biçime girme, bir şeyin yapısındaki veya şeklindeki değişimler, transformasyon olarak açıklanmakta ve dönüşümde her geçiş, bir düzene göre gerçekleşmektedir. Dönüşüm ilişkisinde; her dönüşümün sistematik bir düzeni vardır, her bir tür birbirinden çıkar ve bu dönüşüm sürecinin gerçekleşmesi için bir "olgunlaşma" aşamasına ihtiyaç vardır. Bilim, hep aynı durumda ve değişmeden kalan yönünü ilgilendiren her şeyi eşsürem, evrimlerle ilişkin her şeyi ise artsüremli olarak açıklamaktadır. Dönüşüm artsüremlidir ve evrimseldir. Evrim kavramı; bir türün, ideolojilerin, toplumsal sistemlerinin, insanın, makinelerin ve yazılımların süreç içerisinde (olgunlaşma-zaman) birdenbire olmayan, kesintisiz, niteliksel ve niceliksel gelişim sürecine gönderme yapmaktadır.
Dijital dalgalar; dijitalleşme, dijital teknolojiyi ve dijital araçlar; sosyal, kültürel, siyasal, simgesel ve ekonomik yaşamımızın her alanını etkilemektedir. Bölüm yazarları da dijitalleşme, dijital teknoloji ve dijital araçlar ile gelen dönüşümü; “Dijital Medya Kapitalizmi”, “Dijital Kamusal Alan”, “Dijital Marka”, “Dijirati”, “Kurumsal İletişimin Dönüşümü”, “Tarihsel Dezenformasyonlar”, “Dijitalleşme ve Rekabet”, “Dijitalleşme ve Sürdürülebilirlik”, “İfadelerin Dijitalleşmesi”, “Sosyal Ağ Analizi” ve “Dijital Anlam (dijisemantik) ve Anlatım (dijisentaktik) Yapılarını Çözümlemek” olarak açıklamaktadır.
Mehmet Can Tokmak Devletler açısından uluslararası iletişim kavramının anlamı ve uygulamaları, küreselleşme ile dijitalleşme kavramlarında olan değişimler sonucunda geçmişe nazaran hızla değişmiştir. Dijitalleşme süreçlerinin dünya toplumlarının hayatına daha fazla entegre olması neticesinde günlük yaşam dinamikleri farklılaşmıştır. Küreselleşme süreciyle devletler özellikle insanlara ve toplumlara yönelik dijital diplomasi politikaları üretmeye başlamışlardır.
Devletlerin, hedef kitlelerle olan etkileşiminde medya ilişkileri, algı yönetimi, sorun ve kriz yönetimi, imaj ve itibarın yönetimi ile dijital iletişim gibi halkla ilişkilerin direkt uygulama yöntemlerinden planlı, nitelikli ve stratejik olarak yararlanması gerekmektedir. Devletin kendisiyle ilişkili yumuşak güç unsurlarını yabancı hedef kitlelere kültürel, insani, eğitim, sağlık gibi alanlar başta olmak üzere uluslararası yayıncılık diplomasinin ve dijital platformların katkısıyla aktarması faydasına olmaktadır.
Dış politikaya dair sorunların çözümünü çevrimiçi kanallar üzerinden halletmeyi ön plana alan dijital diplomaside, işleri hızlandırarak bürokratik sınırları azaltmak, etkili iletişim faaliyetleriyle olumlu yönde imaj ve itibar oluşturmak, bir devletin kendini daha iyi ve net şekilde dış kamulara aktarması mümkün olmaktadır. Teknolojinin sürekli olarak gelişimine bağlı olarak iletişim ve etkileşim kanallarının çeşitlenmesi sonucunda devletlerin yenilikleri takip ederek kendilerini bu yeni kamusal alanlarda konumlandırması gerekmektedir.
Özden Özlü Bir Twitter kullanıcısının etki yaratabilmesi, takipçi sayısının fazla olmasından daha çok tweetlerinin retweetlenmesi ile gerçekleşmektedir. Bu şekilde, haberlerin elektronik ortamda ağızdan ağıza iletişim yoluyla hızlı bir şekilde ve düşük bir maliyetle yayılması sağlanmaktadır. Twitter'ın gerçek zamanlı mesajlaşma özelliği sayesinde kullanıcılar, güncel olaylardan kısa sürede haberdar olabilmekte ve aktif olarak etkileşimde bulunabilmektedirler. Dünyanın dijitalleşme süreci, günümüz diplomatlarını da dijital ortamlara çekerek onların vatandaşlarla buluşmalarına imkân vermektedir. Bu kitapta, diplomatların, özellikle elçiliklerin, yerel halkla doğrudan etkileşim kurmak, anlatılanları şekillendirmek, propaganda yapmak, gündem oluşturmak ve ülkelerinin imajını geliştirmek için Twitter'dan nasıl yararlandıkları anlatılmaktadır. Bu bağlamda, Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya Federasyonu'nun Türkiye'deki büyükelçiliklerinin Twitter üzerinden kamu diplomasisi oluşturma yöntemleri detaylı olarak incelenmektedir. Kitapta ayrıca Twitter'ın kamuoyu ve uluslararası ilişkileri şekillendirmedeki rolü anlatılmakta olup dijital diplomasi alanına katkıda bulunulmaktadır.
Adil Bical, Betül Sabahçı, Bünyamin Ayhan, Enes Baloğlu, Fırat Ata, Gamze Beyge, Mihrali Köseliören, Nurcan Yılmaz, Ozan Kocabaş, Özgür Kılınç, Seril Çakmak Dijital teknolojilerde yaşanan yenilikler, farklı ortam ve alanlarda dijital dönüşümü tetikler. Dijital dönüşümün tetikleyicisi olarak teknolojiler, diğer alanlarda olduğu gibi iletişim alanında da değişimin ve dönüşümün yaşanmasını kaçınılmaz kılmıştır. Dijitalleşme ile birlikte çeşitli alanlarda sunulan hizmetlerin dijitalleşmesi ve dijital teknolojilerin artan kullanımı; iletişim kurma, etkileşim içinde olma biçimini, çalışma ve yaşam şeklini, ürün ya da hizmetlerin nasıl, ne zaman üretileceği ve tüketileceğini önemli ölçüde değiştirmiştir. Diğer bir ifade ile bu durum, daha dijital içerikli bir iletişim biçimi sunar. Öte yandan yeni teknolojilerin yükselişi devam ederken dünya artık daha sürükleyici ve etkileşimli teknolojilere doğru evrilmektedir. Bu bağlamda, fiziksel dünya ile dijital dünyayı entegre eden, benzersiz özellikler sunan teknolojilere doğru yöneliş, etkileşimde bulunma ve dijital deneyimlerin yaşanmasına yeni bir boyut kazandıracaktır. Dolayısıyla teknolojik değişimin iletişim alanı üzerindeki rolünün farkındalığı temelinde hazırlanan bu kitabın, ileride yapılacak olan araştırmalar için yol gösterici olacağı öngörülmektedir.
Alper Akyüz, Aysun Kaya Deniz, Ayşegül Akaydın Aydın, Başak Gezmen, Canan Arslan, Eser Levi, İlknur Doğu Öztürk, Kaya Tabanlı, Mesrure Melis Bilgin, Nihal Kocabay Şener, Ozan Günel, Selçuk Artut Dijital dönüşüm süreçleri kültür ve sanatın üretim, dağıtım ve tüketim biçimlerini dönüştürür. Dijital teknolojiler bir yandan kültür ve sanat tüketiminin daha etkileşimsel, daha dinamik ve daha demokratik bir hâl almasına katkıda bulunurken diğer yandan sanatçılara sanat yaratımı için yeni uzamlar ve yeni olanaklar sağlarlar.
Bu kitap, disiplinler arası bir yaklaşımla dijital dönüşümün kültür ve sanat üzerindeki etkilerine ışık tutmayı amaçlar. Kuramsal yaklaşımlar ve güncel örnekler aracılığı ile sanatçıların, kültür ve sanat kurumlarının, sanat tüketicilerinin perspektifinden dijital teknolojilerin yansımalarını ve neden olduğu dönüşümü inceler.
İhsan Eken, Başak Gezmen Çağımızın en hızlı gelişen alanı olarak görülen iletişim teknolojileri, toplumlar üzerinde yarattıkları değişim ve dönüşümleriyle birlikte farklı bir kültürün oluşumuna da zemin hazırlamaktadır. Günümüzde dijital değişim, gelişen yeni iletişim teknolojileri ekseninde bilginin çok kolay ve hızlı bir şekilde dağıtılabilmesini sağlamaktadır. Farklı ortamlarla bireylere teknoloji içinde aktif olabilme olanakları sunulmakta, bu doğrultuda çeşitli paylaşım alanları üretilmektedir. Baş döndürücü bir hızla gelişen teknoloji, radyo, televizyon, bilgisayar, akıllı telefonlar vb. cihazların internet ile kullanılmasına olanak sağlamıştır. Günümüzde internet ve mobil telefonların kullanım alanının yaygınlaşması ile bireylere birçok konuda kolaylıklar sağlanmaktadır. McLuhan'ın söylemindeki “Teknoloji insanın uzantısıdır.” savı, yaşam alanımızda sürekli karşılık bulmaktadır. Artık bireyler günün her anında akıllı telefonlarıyla iç içe bir yaşam sürdürmektedir. Teknoloji birey yaşantısının vazgeçilmez bir unsuru hâline gelmiştir. Bireyler akıllı telefonları olmadan kendilerini ıssız, yalnız ve soyutlanmış hissetmektedir. Dijital dünya ve teknolojik gelişmeler, sosyal bilimlerin birçok alanını etkilemektedir. Bu bağlamda kitabın daha sonraki birçok çalışmaya katkı sağlayacağı düşünülmektedir.