Halkla İlişkiler \ 4-4
John J. Macionis Sosyoloji öğrenmek; toplumu, toplumları ve kendimizi anlamaktır. Öyle bir çağda yaşıyoruz ki insanların çoğu, özellikle ekonomik gelecekleri konusunda kaygılı. Toplumu oluşturan kurumlar ve sosyal sorunlar hakkında bilgi edinerek çözümler üretmemiz kolaylaşır. Sosyoloji, toplumun bütün birimlerinde artan bir hızla gerçekleşen sosyal değişmeyi de yansıtır. Kısaca dünyayı daha iyi algılamak, işleyişini anlamak için bu eser, hem bilgilendirici hem de eğlencelidir.
Bu kitap, üniversite öğrencilerine hitap etmekle birlikte sosyolojiyle ilgilenen herkesin bir şeyler bulabileceği bir eserdir. Eğer aktif bir sosyoloji öğrencisi ve sosyolojik düşünce tasarımcısı olmak istiyorsanız, bu kitap sizin için çok iyi bir başlangıç olacaktır.
David M. Newman Newman'ın da vurguladığı gibi, toplumu insanlar inşa eder. Toplum, bizden kopuk ve çok uzağımızda olmayıp aksine yanı başımızdadır. Günlük hayatımızın her bir detayında, toplumu gözlemleyebiliriz. Toplumu biz insanlar inşa ederiz. Sonra da toplumun bizim eserimiz olduğunu unutup onun görkemli yapısı altında hayatımızı sürdürürüz.
Nasıl ki toplum bireyleri şekillendiriyor ve onların hayatına yön veriyorsa; bireyler de toplumu planlamada, korumada, geliştirmede ve toplumsal sorunların çözümünde aktif ve belirleyici rol oynar. Bu kitapta, ırk ve etnisite temelli olaylardan, tüketim çılgınlığına; siber gelinlerden, tek ebeveynli ailelere; medyanın hayatımızdaki manipülatif gücünden, çok uluslu şirketlerin küresel gücüne kadar, hayatın her yönünden güncel ve zengin örneklerle karşılaşacaksınız. Irk, sosyal sınıf ve toplumsal cinsiyet ile ilgili olguların, günlük hayatımıza etkileri konusunda aydınlanırken belki sizler de sıkıntı ve ıstırap duyacaksınız.
Sosyoloji, son yaşanan küresel ekonomik krizin bireysel, toplumsal ve küresel etkilerinden Arap Baharına (?!) ve Mısır'daki olaylara; Madagaskar yerlilerinin kültürel geleneklerinden, Facebook'taki “ayrılık habercisi” uygulamasına kadar, ilginç ve çarpıcı örneklerle yaşadığınız gerçekliğin kapılarını sizlere aralamakta; günlük hayattaki en küçük deneyimlerimizin bile toplum denilen gerçeklikle yakından ilişkili olduğunu, etkili bir şekilde ifade etmeyi hedeflemektedir.
Okuyucuya, sosyolojik bir bakış açısı kazandırma görevini, hakkıyla yerine getireceği düşünülen bu kitap, yalnızca kitabın kaleme alındığı Amerikan toplumuna ilişkin değil; küresel düzeydeki toplumsal, ekonomik ve siyasal olaylarla ilgili olarak da zengin ve güncel bilgiler ile istatistiki veriler içermektedir. Çok boyutlu ve karmaşık toplumsal gerçekliği, anlaşılır bir dil ve üslup ile okuyucuya anlatan, son derece faydalı ve eşine az rastlanan bu eseri okurken en az, çevirisini yaparken benim aldığım kadar keyif alacağınızı düşünüyorum.
Cem ÇETİN Ünlü Fransız yönetmen Jean-Luc Godard, televizyon-spor ilişkisi üzerine görüşlerini açıklarken, "insanları sokağa dökmek istiyorsanız, televizyondan futbol yayınlarını kaldırın" demiştir. Elinizdeki bu kitap, Godard'ın da dikkat çektiği üzere, sporun insanlar üzerindeki iletişim gücünü anlatmaktadır. İletişimde sporu bu kadar güçlü kılan unsur, sürekli insanların hayatının içinde yer alması ve doğrudan onların duygularına hitap etmesidir. Dikkat edilecek olursa, gündelik hayatta insanların en çok konuştuğu konuların başında spor gelirken, spor karşılaşmaları da insanlara farklı duygular yaşatmaktadırlar. Böyle bir gerçek söz konusuyken, ülkeleri yönetenler ve iş dünyası, hedeflerindeki insanlarla iletişim kurabilmek için sporu kullanmaktan kaçınmamaktadırlar. Bu süreçte televizyon ise sahip olduğu yayın teknolojisiyle tarafları birbirlerine yaklaştırma gibi önemli bir işlevi yerine getirmektedir. Televizyonun başka işlevleri de söz konusudur. Sporun yönetiminde yer alanlar, "Televizyon yayınları olmaksızın, günümüzde, büyük spor organizasyonlarını gerçekleştirmek mümkün değildir." söylemini sıkça dillendirmektedirler. Durum öyle bir noktaya gelmiştir ki; televizyon sporun hem finansörlüğünü hem de pazarlamasını yapmaktadır... Bu kitap kimler için yazılmıştır? Sponsorluk yatırımlarında bulunan şirketlerin üst düzey yöneticileri ve pazarlama departmanlarında çalışanlar için... Sponsor arayışı içindeki spor kulüplerinin ya da federasyonların yöneticileri için... Medyada çalışıp spor yayınlarını hazırlayanlar için... Spor eğitimi alan ve ülke sporunu yönetmeyi hedef seçen üniversite öğrencileri için... Son olarak, spora ilgi duyan ve "Sporda değer nasıl yaratılıyor ve bu değer daha sonra nasıl işleniyor." sorusunun cevabını arayanlar için yazılmıştır. Her sıfattaki bireyin, kitabı rahatlıkla okuması için sade bir dil kullanılmış olup, teorik yaklaşımlar güncel örneklerle desteklenmiştir. Keyifli okumalar...
Sevil Uzoğlu Bayçu Her gün, hem geleneksel medyada hem de sosyal medyada halkla ilişkiler amaçlı birçok yazılı mesaja maruz kalıyoruz. Bunların arasından bazıları dikkatimizi daha çok çekiyor ve bizi ikna ediyor. Medyayı iyi tanıyan halkla ilişkiler yazarı, halkla ilişkiler araçlarının, geleneksel ve sosyal medyanın rollerini ve her birine nasıl içerikler hazırlayacağını iyi bilir. Çarpıcı başlık yazmada, etkili fotoğraf kullanmada, ikna edici mesaj yazmada başarılıdır. Tüm iletişim araçlarını etkili bir şekilde kullanma amacıyla hazırlanmış Halkla İlişkiler Yazarlığı kitabı, alana yönelik kuramsal yapıya ve uygulamaya dair pek çok bilgi ile geleneksel ve sosyal medyada yazarlıkla ilgili yeni eğilimleri birleştiriyor.
Çiğdem Karakaya Şatır, Fulya Erendağ Sümer, Zuhal Gök Demir Bu kitap, stratejik halkla ilişkileri, örgütün strateji düzeylerine sağladığı katkı doğrultusunda bütüncül bir yaklaşımla ele alarak halkla ilişkilerin stratejik olma durumunu hem teorik hem de uygulama perspektifiyle tartışmıştır. Üç bölümden oluşan kitabın birinci bölümünde; halkla ilişkilerin sosyal strateji düzeyindeki yeni işlevleri olan ortam tarama, paydaş-kamu segmentasyonu, konu yönetimi ve senaryoların üretimi örnek uygulamalarla açıklanmıştır. Kitabın ikinci bölümünde; halkla ilişkilerin işlevsel strateji düzeyindeki yenilenen işlevleri detaylı bir şekilde ele alınarak ve üst düzey örgüt stratejilerine paralel bir şekilde “halkla ilişkiler stratejisinin nasıl geliştirileceğine” ve “stratejik iletişim planlarına” odaklanarak örneklendirilmiştir. Kitabın son bölümü ise stratejik halkla ilişkiler çalışmalarının uygulama basamağını oluşturan halkla ilişkiler kampanyalarını adım adım anlatmaktadır. Bu doğrultuda halkla ilişkiler kampanyaları, örgütün genel stratejileri doğrultusunda geliştirilen halkla ilişkiler stratejisi ve stratejik iletişim planlarını görünür kılar.
Ahmet Bülend Göksel Günümüzün yoğun rekabet ortamında faaliyet gösteren firmalar için stratejik iletişimin gücünü doğru kullanabilmek, hayati önem taşımaktadır. Zira en doğru kararları en doğru zamanda alabilmenin, rekabette proaktif davranabilmenin yolu, bilgiyi etkin bir biçimde kullanabilmekten, bunun yolu ise firma içi ve firma dışı iletişimin stratejik olarak planlanmasından geçmektedir.
Zira bir taraftan hızla değişen tüketici beklentileri ve satın alma güdüleri diğer taraftan olağanüstü çeşitliliğe ulaşan iletişim kanalları, iletişim sürecini son derece karmaşıklaştırarak, konunun profesyonelce, hedef odaklı ve stratejik bir bütünlük içinde planlanarak uygulanmasını zaruri hâle getirmiştir.
İşte bu nedenle, firmaların tüm iletişim çabalarının her adımında neyin, nasıl, niçin, ne şekilde ve ne zaman yapılacağına dair bir vizyon ortaya konulmasını sağlayan, tüm çabaları bütünleştirerek harcanan eforun tek bir hedefe yönlendirilebilmesini temin eden “stratejik iletişim yönetimi” firmalar için vazgeçilmez bir uygulama hâline gelmiştir.
Stratejik iletişim yönetimi, biraz önce sözünü etmiş olduğumuz şekilde karmaşıklaşan iletişim sürecinin kilitlerini çözerek sorunsuz bir biçimde devam etmesini sağlayan anahtar niteliğindedir. İletişim gereksinimini stratejiler çerçevesinde yürütebilmeyi başaran firmalar, hem sorunların çözümünde hem de pazar fırsatlarının değerlendirilmesinde proaktif davranabilme yeteneğini de elde edeceklerdir.
Zeliha Oçak 2000'li yılların başında UNGC'nin girişimi ile kurumsallaşarak gündelik hayatımızın bir parçası olan sürdürülebilirlik çalışmaları; küreselleşmenin sonuçlarıyla mücadele, gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakma, kaynakların ve refahın adil bölüşümü gibi oldukça dikkat çekici söylemlere sahiptir. Dünyanın en kârlı şirketleri, girişime ve sürdürülebilirlik politikalarına taraf olmuştur.
Küreselleşmenin sonuçlarıyla mücadele amacı olduğu iddia edilen sürdürülebilirlik uygulamaları, bugün kişilerin; satın alma davranışlarını, devletle olan ilişkilerini, hak arayış yöntemlerini etkilemektedir. Sürdürülebilirliğin medyada yoğunlukla yeşil çevre odaklı ele alınması, kavramın doğa hakkı ve barış ile ilişkilendirilmesini sağlamaktadır. Toplumda yaratılan yeşil çevre algısına karşın sürdürülebilirlik kapsamındaki uygulamalar, dünyada yeni bir ekonomik, siyasi ve sosyal modelin hayata geçirildiğine işaret etmektedir. Dolayısıyla sürdürülebilirlik kavramı kapsamında örgütlenen sistemin gelecek nesillere bırakacağı dünyada, şirketler, ulus devletler ve toplumlar için ne kadar adil bir gelecek tasarladığı merak uyandırmaktadır.
Kitap; sürdürülebilirlik kavramına bir yandan açıklık getirmeyi amaçlarken bir yandan da kavramın süreç içerisindeki gelişimini, kavram kapsamındaki ekonomik ve politik örgütlenmeyi, sosyal sonuçlarını irdeleyerek gösterilen sürdürülebilirlik kavramına alternatif bir tanım yapmaktadır. Uluslarüstü örgütlerin ve markaların kavram kapsamındaki iletişimlerine karşın gerçekleştirdikleri uygulamalar mercek altına alınırken, barış, adalet ve eşitlik ile ilişkilendirilen sürdürülebilirlik kavramı sorguya çekilmektedir.
Adaletsizliğin adalet, şiddetin barış, eşitsizliğin demokrasi göstergelerinin arkasına saklanarak hayatta kaldığı 21. yüzyılda, devletleri, şirketleri ve toplumları bekleyen gelecek, sürdürülebilirlik kavramı ekseninde değerlendirilmektedir.
Gökhan Pekdemir Ülkemizde reklam ve reklamcılık disiplini sağlam bir temel üzerine inşa edilmiş ancak tanıtım filmi henüz ayrı bir başlık altında incelenmeye başlanmamıştır. Öyle ki tanıtım filminin, Halkla İlişkiler ve Reklamcılık sektörü ile olan ilişkisi meslek profesyonelleri tarafından dahi pek bilinmemektedir. Tanıtım ve reklam kavramlarının birbirinin yerine kullanıldığı düşünüldüğünde bu kitap; tanıtım filminin kendi alt başlıkları olan ayrı bir tür olduğunu savunan ve bunun için de somut, analitik, yönlendirici veriler sunan akıcı dile sahip bir çalışmadır. Bu ayırıcı yönleriyle alanında bir ilk olma özelliği taşımasının yanı sıra medya sektörü için de pratik çözüm önerileri sunan bir uygulama kitabıdır.
Işın Karpat Aktuğlu, Ayşen Temel Eğinli, Sema Misci Rekabette sınırların kalktığı günümüz koşullarında faaliyet gösteren ve süreklilik sağlamak isteyen işletmelerin en önemli rekabet araçlarından birisi reklamlar… Reklamların hedef kitleye ulaşmasında planlama, üretim ve satın alma aşamalarında müşterinin en önemli yardımcısı reklam ajansları… İşletmelerin başarılı olması, kâr elde etmesi, itibar kazanması için ürün ve hizmetlerinin öncelikle fark edilmesi, bilinmesi, tanınması ve tercih edilir olması gerekli…
İşte yarattıkları reklamlar ile müşterilerini hep bir adım öteye taşımak için çalışan reklam ajansları hakkında bilmek istediğiniz her şey bu kitapta yer alıyor. Reklam, halkla ilişkiler, pazarlama alanında çalışanların, öğrencilerin ve bu konulara ilgi duyan herkesin işin mutfağında neler oluyor sorusunun cevabını alacağı bir kitap…

Reklam ajansı nedir?
Reklam ajansları türleri nelerdir?
Reklam ajansları nasıl işler?
Reklam ajansları ne gibi hizmetler vermektedir?
Reklamveren bir reklam yayınlamak istediğinde ne yapmalı?
Reklam ajansı ve müşteri ilişkileri nasıl işlemektedir?
Reklam ajansı / müşteri ile uzun süreli ilişkiler geliştirmenin yolları nelerdir?
Betül Önay Doğan, Nihal Kocabay-Şener, Rümeysa Çamdereli, Itır Erhart, Ceyhun Göcenoğlu, Abdülkerim Erim, Zeynep Korkmaz, Ali Çarkoğlu, Rıdvan Öner, Cengiz Çiftçi, Neyir Yenişehirlioğlu Akbulut, Funda Ozan Akyol, Pınar İlkiz, Kenan Dursun, Emine Uçak Erdoğan Sivil toplum, demokratik bir ülkenin olmazsa olmazları içinde yer almaktadır. Bu sebeple Türkiye’de sivil topluma bakış açısı ne kadar değişken olursa olsun var olması gerektiği yadsınamaz bir gerçektir. Türkiye’de sivil toplumun özellikle 2000’li yılların başından bu yana ilerlediği gözlenmektedir. Türkiye’de son yıllarda sivil toplum hem niceliksel hem de niteliksel olarak daha fazla gündeme gelmektedir. Sivil toplumun bizzat kendisini anlattığı veya farklı bakış açıları ve hikâyelerle sivil toplumun anlaşılmasına katkıda bulunan çalışmalar yok denecek kadar azdır. Temel Kavramlarla Sivil Toplum kitabı, sivil toplumun kendini anlatması ve açıklamasına olanak tanıyan yazılardan oluştu. Bu kitap, sivil toplumla ilişkili olan kavramlar ekseninde sivil toplum ekosistemini anlamayı/anlatmayı amaçladı. Sivil toplum yapısında önemli olan kavramlar kitap içinde ele alındı. Bu kavramlara teorik perspektiften bakıldığı gibi aynı zamanda sivil toplumda faaliyet gösteren kuruluşların deneyimlerinin aktarılmasına da odaklanıldı. Böylece bölümler kavramların kuramsal ele alınışını yansıtırken aynı zamanda da Türkiye’de faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarına yer verdi. Kitabın akademik yönü kadar uygulama örnekleri de hem literatüre hem de sivil toplumun gelişimine katkıda bulunması amaçlandı.
Nilay Başok, Gül Coşkun Değirmen Günümüzde kurumların çoğu kültür, sanat, spor, sağlık, eğitim, çevre, kadın sorunları vb. pek çok toplumsal konuda hem sosyal sorumluluklarını vurgulamak hem de kamuoyunu bilinçlendirerek desteklerini sağlamak amacıyla son yıllarda giderek artan sayıda başarılı halkla ilişkiler projelerini uygulamaya koymaktadırlar. Sosyal amaçların yanında kurumlar; tanıtım yapmak, kurum imajı oluşturmak ya da var olan imajını güçlendirmek, ürün ya da hizmet tanıtımları yapmak, kurumsal bağlılığı arttırmak ve daha birçok amaç için halkla ilişkiler projeleri gerçekleştirmektedirler. Bu bağlamda proje sürecinin sağlıklı olarak yürütülmesi ve sonuçlandırılması büyük önem taşımakta ve halkla ilişkiler uzmanlarına her zamankinden daha fazla sorumluluk yüklenmektedir.
Bu kitabın amacı, kurum veya kuruluşlarını doğru olarak ifade etme çabasındaki tüm bireylere; sınanmış, her mesleki gelişme sürecinde yenilenmiş standartlar ile ele alınmış, örnek yol haritaları ve haritayı doğru okumalarına yardımcı olacak püf noktalarını sunmaktır. Halkla ilişkiler projelerine dair teorik bilgileri ve ödüllü örnek uygulamaları tüm detayları ile aktaran bu kitap; bu alandaki teorisyenlerin ve araştırmacıların yanı sıra tüm sektörlerde halkla ilişkiler çalışmalarını yürüten profesyonellerin, farklı sektörlerde stratejik görevlerde bulunan yönetici ve çalışanların ve öğrencilerin de yararlanabileceği yol gösterici bir nitelik taşımaktadır.
Sadık Kartal İnsanlar sosyal birer varlık olarak bildiklerini birbirleriyle paylaşma, ortak karar alma, plan yapma, fikir alışverişinde bulunma gibi çok değişik amaçlarla bir araya gelirler. Toplanmak örgütlerde daha çok hissedilen bir durumdur. Toplantı demokratik değer ve kurallara uygun davranışlara önem vermenin ve sergilemenin zeminini de sunar. Katılanların ortak bilgi, deneyim, yargı ve fikirleri toplantılarda oluşur. Sonuçta katılımcılar kendilerine değer verildiğini düşünürler ve üzerlerine düşen görevleri daha iyi yaparlar.
Toplantılar yöneticinin kullandığı bir yönetme aracı ve yönetimin temel ögelerinden birisidir de. Toplanmanın bir organizatörü, planlayıcısı, yönlendiricisi ve katılımcıları vardır. Bu kitabın amacı daha çok iş yerlerinde, resmî/özel kurumlarda yapılan toplantıların nasıl olması gerektiği ile ilgili toplantı yöneticisine kılavuzluk yapmaktır.
Atiye Güner, Gülay Er Pasin, Gülin Terek Ünal, Mehmet Sarı, Mehmet Vanlıoğlu, Özlem Kalan, Öznur Akyılmaz, Pelin Erdal Aytekin, Pınar Tınaz, Yelda Yanat Bağcı Kültürel çalışmaların en önemli alanlarından biri olan cinsiyet çalışmaları, medyanın ve kültür sanat endüstrisinin hayatımızı her yönden çevrelediği günümüzde, her geçen gün daha da önem kazanmaktadır. Medya, kültür ve sanatın toplumlar tarafından sürekli yeniden üretilen toplumsal cinsiyet kalıplarını nasıl ele aldığını, bu üretim süreçlerindeki rolünü analiz ve ifşa etmek ise elbette en başta iletişim akademisyenlerinin görevidir. Bu amaçla bir araya gelmiş farklı alanlardan konusunda uzman iletişim akademisyenleri tarafıdan kaleme alınmış olan bu kitap; sinema, televizyon, reklam ve sanat gibi farklı mecralardaki güncel örnekler üzerinden toplumsal cinsiyet meselesine dair oldukça zengin bir kaynak olma özelliğini taşımaktadır.
Kültürel çalışmalar üzerine çalışan akademisyenler ve iletişim öğrencileri başta olmak üzere toplumsal cinsiyet üzerine düşünen, yazan, çizen herkesin oldukça faydalanacağı bu çalışma, farklı iletişim disiplinlerinin toplumsal cinsiyet meselesine yaklaşımını değişik boyutlarıyla ortaya koyması açısından da ayrı bir öneme sahiptir.
Çağrı Kara, Emel Poyraz, Erman Işık, Firuze Selen Çağlar, Gizem Aksu Can, Gülçin Eren, Manolya Kılıç, Merve Evren, Mine Demirtaş, Oktay Demirtaş, Orhun Doğuş Yılmaz, Serhat Ulağlı İnsanı, medeniyet oluşturan bir canlı türü hâline getiren özelliği hiç kuşkusuz içgüdüler ötesi kompleks bir iletişim kabiliyetine sahip olmasıdır. Bu iletişim yeteneği, bireyleri doğal olarak sosyal hâle getiren bir harç gibidir. İnsan, sosyal bir canlıdır çünkü doğaya karşı bireysel ve türsel dezavantajlarını ancak iletişim, dayanışma ve adaptasyon yoluyla giderebilir. Bu yollarla birey sosyalleşir ve topluluklar toplumları meydana getirir. Toplum hiç kuşkusuz birbiriyle bağlantısız insan gruplarını tanımlamak için kullanılan bir kavram değildir. Toplum ve birey tüm sosyoekonomik ve sosyokültürel yönleriyle sürekli bir geçişkenlik ve iletişme içindedir. Bu iletişme bazen toplumdan bireye bazense tersine olacak şekilde olsa da birbiriyle etkileşim içinde olmayan bir toplum-birey ilişkisinden söz etmek mümkün değildir. Bu sebeple günümüzde birey, kendini tanımak için toplumu tanımaya, toplumu tanımak için de kendisini tanımaya ihtiyaç duyar. Bu ihtiyacın yapısökümü için anahtar kavram ise iletişimdir. Çünkü bireyler arasındaki stereotipik ve algısal bağlantıları inşa eden olgu iletişimdir. İletişim bilimlerinin disiplinler arasılığı sosyoloji, psikoloji, siyaset bilimi, antropoloji gibi diğer bilimlerle sürekli bir etkileşimi gerekli kılar. Kitap; bu etkileşim bağlamında McLuhan, Maslow, Castells gibi teorisyenlerin perspektifleriyle ve hem ana akım hem de eleştirel paradigmalar çerçevesindeki güncel örneklerle, sözü edilen ilişkinin gözler önüne serilmesini amaçlamaktadır.
Celil Ünal Dr. Celil Ünal'ın, Toplumun Medyatik İnşası ve Göç isimli eseri, son yılların en önemli gündem maddelerinden birisini ele almaktadır. İnsanlık tarihi kadar eski bir olgu olan sosyal mobilizasyon meselesi, akademik standartlardan en ufak bir ödün verilmeden enine boyuna gözler önüne serilmektedir.
Bununla birlikte eserin akademik niteliğinin kriteri, “Suriyeli sığınmacılar” olayı bağlamında, göç olgusuna ayna tutmaktan ibaret değildir. Göç olgusu ilk defa yeni bir ölçek ve model kullanılarak mercek altına alınmaktadır. Bu ölçek ve model, başka bazı sosyal olguların gözlemlenmesi açısından da hususen önem arz etmektedir. Zira sosyal uyum ve uyumsuzluk değişkeninin bağımlı olduğu bağımsız değişkenin ölçümlenmesine yönelik geliştirilmiş olan ölçek ve gözlemlenmesi amacıyla tasarlanmış model; sosyal olaylar ve mobilizasyon kadar siyasal olay ve mobilizasyonlar için de önem arz etmektedir ki Dr. Ünal bu alanlardaki yeni akademik çalışmalara son derece mühim bir yol işareti sunmaktadır.
Prof. Dr. Cengiz Anık
Aslı İcil Tuncer , Beril Akıncı Vural, Beste Elveren Arı, Bilal Arık, Emel Arık, Emine Şardağı, Gül Coşkun Değirmen, Gülgün Erdoğan Tosun, Işıl Aktuğlu, İlknur Gürses Köse, Onur Çataler, Oya Yıldırım, Pınar Umul Ünsal, Serkan Kırıkçı, Sevilay Ulaş, Tuğçe Çiftçibaşı Güç, Tunç Boran, Umut Tuncer, Yelda Özlem Kölgelier Turizm, dünyada birçok ülkenin en önemli ekonomik kaynaklarından biridir. Kişiler, bir bölgeyi görmek, gezmek ve tanımak için iş ya da tatil amaçlı olarak yer değiştirmektedir. Ancak bu yer değiştirmelerin her birinde kişiler gidecekleri ya da gitmek istedikleri bölgeyi gastronomisinden arkeolojisine, mimarisinden coğrafi özelliklerine, müzelerinden gezilip görülmesi gereken yerlerine, yönetim biçiminden yaşam şartlarına, para birimlerine kadar birçok açıdan araştırmaktadır. Turizm ve iletişim ilişkisi bu soruların her birinde anlam bulmakta, sunulan hizmetlerden ülkenin ya da destinasyonların temsiline kadar pek çok noktada karşımıza çıkmaktadır. Kurumsal iletişim, gündem yönetimi, paydaş iletişimi, reklamcılık, sosyal medya yönetimi, fotoğraf, belgesel, dizi, film, habercilik, etkinlik yönetimi, müşteri ilişkileri yönetimi, sivil toplum örgütleri ile ilişkiler, belediyelerin turizm ve iletişim alanındaki çalışmaları, artırılmış gerçeklik uygulamaları konuları üzerine odaklanan bu kitap ile turizm ve iletişim alanları arasındaki ilişki ortaya konulmaya çalışılmış ve iletişim perspektifinden turizme yönelik sektörel ve akademik çeşitli öneriler sunulmuştur.
H. Andaç Demirtaş Madran Bu kitap; sosyal psikoloji, siyaset bilimi, pazarlama ve iletişim bilimlerinin en çok ilgi gören konuları arasında yer alan sosyal etki, tutum değişimi ve ikna konularını ele almaktadır.
Gerek halkla ilişkiler gerek reklamcılık ve gerekse kitle iletişim çalışmaları açısından son derece önemli bir konu olan “sosyal etki ve ikna”, bunların yanında sigara ve madde bağımlılığı, eğitimde fırsat eşitsizlikleri, trafik kurallarına uymama gibi toplumsal sorunlarla baş etme çabaları açısından da büyük önem taşımaktadır.
Günlük hayatta da iknanın ayrı bir yeri bulunmaktadır; aralıksız olarak aile üyelerini, arkadaşlarımızı, karşı cinsi, işverenimizi ikna etme çabası içindeyizdir.
Hem bireysel hem toplumsal hem de küresel bir öneme sahip olan bu konu, bu kitapta, temel kavramların ayrıntılı bir şekilde tanımlanması, geleneksel ve çağdaş kuramsal yaklaşımların irdelenmesi ve güncel araştırma bulguları doğrultusunda uygulamaya dönük ipuçlarının verilmesi yoluyla işlenmektedir.
Ali Karaman, Bülent Demirağ, İbrahim Halil Efendioğlu, Kazım Dağ, Serhat Fırat, Sinan Çavuşoğlu Tüketici davranışlarını anlamak ve tüketicilerin istek ve arzularına göre mal ve hizmet üretmek günümüz pazarlama anlayışının odak noktası olarak kabul edilmiştir. İlk çağlardan günümüze kadar ürün, satış ve modern pazarlama anlayışı gibi çeşitli aşamalardan geçen pazarlamanın, işletmelerin tüketici ve müşterileri ile iletişim kurmasını sağlayan en önemli fonksiyonlarından biri olarak işlev yaptığını söylemek mümkündür. Günümüzde büyük oranda artan ulusal ve uluslararası rekabet tüketiciyi ve bu tüketicinin satın alma davranışını etkileyen kültürel, sosyal, psikolojik ve kişisel faktörleri yakinen tanımak ve tüketicinin memnuniyeti için çalışmak büyük önem arz etmektedir. Çünkü kalbi kırılan ve memnun olmayan bir tüketiciyi tekrar müşteri olarak işletmeye kazandırabilmek oldukça zordur. Bu nedenle, eğer tüketiciler iyi tanınırsa onları memnun edecek mal ve hizmet üretmenin mümkün olabileceği düşünülmektedir. Bu amaç ile yazılan kitabın; hem işletmelere hem ders kitabı olarak ön lisans, lisans ve lisansüstü öğrencilere ve hem de tüketici bilincini artırabilmek için müşteri ve tüketicilere yararlı olabileceği düşünülmektedir. Tüm okuyucularımıza ve insanlığa yararlı olması temennisiyle...
Ali Saydam, Aslı Yağmurlu, Elif Gürdal Limon, Elif Kahraman Gökalp, Ergün Köksoy, Faruk Yazar, İbrahim Halil Yaşar, Meltem Ünal Erzen, Samet Kavoğlu, Süleyman Eren, Yusuf Zafer Can Uğurhan Yeni dünya düzeninde ya da düzen arayışında sadece sert güce dayalı güvenlik mimarilerinin yeterli olmadığı, ülkelerin güvenliği ve gelişimi açısından yumuşak güç bileşenlerini de içerisine alan akıllı güç pratiklerine yönelimin gerekli olduğu görülmektedir. Küçük, orta, büyük, bölgesel ve küresel olmak üzere güç ölçekleri farklılaşan tüm ülkeler imkân ve ihtiyaçları doğrultusunda yumuşak güç enstrümanlarına başvurmaktadır. İktisadi ve askerî sert güç parametrelerini kullanma noktasında görece farklı özellikler taşımakla birlikte ülkeler 20. yüzyılın başından itibaren propagandadan psikolojik savaşa, kültürel iletişimden kamu diplomasisine kadar değişen yumuşak güç bileşenlerini kullanmaya devam etmektedir. Farklı coğrafyaların ve kültürlerin kesişim noktasında yer alan, bölgesel güç ve küresel aktör olma iddiası taşıyan Türkiye de güvenliğinin tahkimi ve uluslararası politikalarının kabulü açısından sert gücün yanı sıra meşruiyet tesis edebilmek; politikalarını, değerlerini ve görüşlerini muhataplarına daha iyi anlatabilmek için akıllı güç bileşenlerine ihtiyaç duymaktadır.
Yukarıda belirtilen önemden ve ihtiyaçtan yola çıkarak Türkiye perspektifinden bir kamu diplomasisi panoraması ortaya koymayı hedefleyen bu kitapta, Türkiye'de kamu diplomasisi alanında düşünen ve yazan kıymetli akademisyen, uzman ve araştırmacılar Türkiye'nin yumuşak güç ve kamu diplomasisi anlayışına, kurumlarına ve uygulamalarına ilişkin değerli bilgiler sunmaktadır. Çalışmanın Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yılında, Cumhuriyet'imizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesi çerçevesinde biçimlenen Türk dış politikasına ve bu politikanın en önemli bileşenlerinden biri hâline gelen Türk kamu diplomasisine anlamlı bir katkı sunmasını ümit ediyoruz.


Jeffrey A. Gliner, George A. Morgan, Nancy L. Leech Bu kitap, nicel araştırma sürecine yönelik geliştirdiği bütüncül bakış açısı ile bir araştırmanın planlanması, projelendirilmesi, yürütülmesi, raporlanması ile araştırma bulgularının yorumlanması konularında oldukça öğreticidir. Dolayısı ile okurların bilimsel eserleri daha bilinçli şekilde incelemelerine olanak sağlamaktadır.
Bu bir istatistik kitabı değildir ve buna bağlı olarak içerikte formüllere çok az yer verilmiştir. Bunun yerine, hangi istatistiğin hangi durumlarda kullanılacağı ve çıkan sonuçların nasıl yorumlanacağına dair açıklamalarda bulunulmuştur. Bilimsel araştırma esnasında nelere dikkat edileceği hususunda ve bilimsel makalelerin nasıl değerlendirilebileceği noktasında kitabın azami faydayı sağlayacağı umulmaktadır. Bölümlerdeki somut örnekler ve araştırma soruları ile farklı disiplinlerdeki bilim insanlarının ihtiyaçlarına mümkün olduğunca hitap etmek amaçlanmıştır.
Öğrencilerin tutarsız terimler nedeniyle kafa karışıklığı yaşamaları sıklıkla şahit olunan bir durumdur. Kafa karışıklığının aşılabilmesi adına beş temel nicel araştırma yaklaşımı (deneysel, yarı deneysel, karşılaştırma türü, ilişkisel ve betimsel araştırma) mantıksal bütünlük içerisinde sunulmuştur. Sonrasında, araştırma yaklaşımlarından yola çıkılarak yeni bir desen sınıflandırmasına gidilmiştir. Bu sınıflandırmadan (gruplar arası desen, bireyler içi desen ve karma desen) doğru ve uygun istatistiğin belirlenmesinde yararlanılmıştır. Böylece, kişilerin araştırma sürecini kavramaları ve uygulama safhasına geçmeleri kolaylaşmıştır. Ayrıca, sayısız uygulama örneği, şemalar ve tablolar vasıtasıyla kitabın okurlara sağlayacağı katkı azami düzeye çıkartılmıştır. Kitap, her ne kadar nicel araştırma odaklı olsa da nitel araştırmanın önemi ve değerine de zaman zaman değinilmiştir.
Eğitim bilimleri, sağlık bilimleri, idari bilimler, ekonomi ve benzeri tüm alanlarda lisansüstü öğrenciler için araştırma ve/veya ders kitabı olarak tasarlanan bu eser, bölümlerin takibiyle alakalı esneklik sağlamaktadır. Bu yönüyle, aynı zamanda akademisyen ve diğer araştırmacılar için de faydalı olacağı değerlendirilmektedir. Kitaba başlamadan evvel temel düzeyde istatistik ve yöntem bilgisine sahip olunması önerilmektedir.
Bilgehan GÜLTEKİN Ülkemizde sayıları 168'e ulaşan üniversitelerimiz, toplumda öncü rollerini pekiştirmekte ve toplumsal iletişimin bilim merkezleri haline gelmektedir. Değişimi yakalayan, geleceği kucaklayan, teknolojiyi özümseyen ve toplumla köklü değerlerle bütünleşen üniversitelerin yürüttükleri halkla ilişkiler uygulamaları ve projeleri, aynı zamanda üniversite-toplum bütünleşmesinin temel yapıtaşlarıdır.
Toplumsal gelişmeye öncülük etmek, toplumsal barış ve uzlaşı için ufuk çizmek, kamusal vicdanı harekete geçirecek sosyal duyarlılık projeleri yürütmek, kültürler arası iletişim çerçevesinde itibarlı kampanya projeleri geliştirmek, bilimsel kalite ve devinimle ülke geleceğine katkı yapan modeller sunmak, sivil toplum ile yürütülecek ortak projelerle toplumda sağduyu ve barış için üniversite potansiyelini vurgulamak ve geleceğin kamuoyu önderlerini oluşturmak, halkla ilişkiler teknikleri ve uygulamalarının profesyonel bir anlayışla; temel yanılgılardan uzak, ideal, doğru iletişim modellerini içeren ilke ve uygulamalarla gerçekleşmesini gerektirir.
“Üniversitelerde Halkla İlişkiler Uygulamaları ve Etkinlik Yönetimi Modelleri” konulu kitap çalışması, yıllardır süregelen halkla ilişkiler yanılgılarına dikkat çekerek, bu yanılgıları ortadan kaldıracak özgün ve yaratıcı iletişim modellerini, üniversitelerimiz için yol gösterici olabilecek halkla ilişkiler kampanyalarını, üniversite- toplum iletişiminde geliştirilebilecek özgün iletişim tekniklerini ve kamuoyunda daha itibarlı üniversite olma yolunda önerilen iletişim ve halkla ilişkiler stratejileri ile etkinlik yönetimi modellerini içermektedir. Kitap, hem iletişim fakültesi öğrencileri hem de Türkiye'de sayıları 168'e ulaşmış üniversitelerimizdeki halkla ilişkiler-iletişim uygulayıcıları ve üniversite bürokratları için hem uygulama hem de kavramsal modelleri içeren rehber bir kitap niteliğindedir.
H. Eylem Kaya 21. yüzyıl eğitim politikaları, yeni liberal küreselleşme ideolojisinin hâkim kıldığı sürdürülebilir rekabet eğiliminin etkisi altındadır. Söz konusu eğilim ile eğitim, özel tüketimi gerektiren bir yatırım aracı olarak değerlendirilmekte, böylesi yatırımı ise ancak sermayeye sahip bir kısım zümre gerçekleştirebileceğinden, eğitim yoluyla eşitsizliklerin giderilmesi bir yana, mevcut eşitsizliklere yenileri eklenmektedir. Bu koşullar altında en temel ve insani hak olan eğitimin gerek ulusal gerekse uluslararası ölçekte öğrenme kavramıyla ifade edilerek alınıp satılabilen bir metaya, eğitim hizmetinin ise kamunun yükümlülüğünden çıkartılarak piyasa ekseninde bireyin omuzlarına yüklenen bir sorumluluğa dönüştürüldüğü görülmektedir. Dolayısıyla, toplumsal adalet ve olanak eşitliğini gözeten metalaşmamış bir eğitim dizgesi içerisinde, “toplum için toplum ile yaşam boyu ve yaşam merkezli” bir eğitim anlayışını yerleştirmek hedeflenmeli; sermaye değil, insan odaklı yeni eğitim politikaları oluşturulmalıdır.
Nihat Aytürk Hayatta sağlıklı, başarılı, huzurlu, mutlu olmak ve aynı zamanda onurlu, erdemli, iyi ve kaliteli olarak uzun yaşamak her insanın amacıdır. Çünkü her insan yaşamak için dünyaya gelmiştir. Yaşamak ise bir sanattır. Ancak insanların en az bildikleri ve en çok muhtaç oldukları şey de yaşama sanatıdır. Bu yüzden her insan yaşama sanatını bilmek ve öğrenmek zorundadır.
Bu Kitap'ta onurlu, erdemli ve kaliteli olarak iyi ve uzun yaşamanın; sağlıklı, başarılı, huzurlu ve mutlu olmanın yol ve yöntemleri kaynaklara dayalı olarak örneklerle açıklanmıştır. Sağlıklı, başarılı ve mutlu olmanız en içten dileğimizdir.
Aslı Göksoy, Ayşegül Aydın, Barış Dönmez, Cem Sefa Sütcü, Didehan Şükran Köseoğlu, Elçin Güven, Elif Akçay, Elif Nisa Yayla, Erdem Göl, Fatih Altan, Fatma Azizoğlu, Fatma Özhan, Gül Banu Dayanç Kıyat, İbrahim Hakan Göver, Kürşat Yurdakoş, Merve Özhan Sağlık iletişimi yönetimi için gerekli ipuçlarını ve yeni trendleri bu kitapta bulacaksınız. Unutmayın: Sağlık tek bir nefes ise iletişimi de, yönetimi de asla şansa bırakılamaz!
Veli Boztepe Yeni bir iletişim çağını başlatan internet teknolojisi, son yıllarda baş döndürücü bir hızla gelişti ve günümüz dünyasının vazgeçilmez teknolojisi hâline geldi. Yeni medya teknolojilerindeki gelişmeler, geleneksel haberciliğin haber üretim ve dağıtım sürecini değişime zorladığı gibi haber kullanıcılarını da dönüştürmektedir. Eski medyanın pasif kullanıcısının yerini haberin her aşamasında aktif görev almak isteyen izleyici almıştır. Televizyon haber merkezleri yeni süreçte ayakta kalabilmek için kendilerini yenilemeye çalışmaktadır. Başta gelişmiş ülkeler olmak üzere birçok ülkede televizyon habercilerinin, yeni döneme uyum sağlayabilmek için yaptıkları çalışmaların önemli bir parçasını kullanıcı türevli içeriğin haber içeriğine entegre edilmesi oluşturmaktadır. Türkiye'de de televizyon kuruluşlarının yeni medya kullanımıyla ilgili bazı adımlar attığı görülmektedir.
Tüm bu gelişmeler ışığında bu kitap yeni medyanın televizyon haberciliği üzerine etkilerinin neler olduğu, Türkiye'de televizyon haberciliğinin yeni medya çağında ne tür bir içerik yönetim stratejisi uyguladığı, atılan adımların yeterli olup olmadığı sorularına yanıt aramakta ve nasıl/hangi içerik yönetim stratejilerinin uygulanması gerektiğini ortaya koymaya çalışmaktadır. Bu kapsamda, önce yeni medya/geleneksel medya ilişkisini ele alan dünyadaki ve Türkiye'deki araştırmalar, çalışmalar incelenmiştir. Daha sonra ise Türkiye'deki televizyon kanalları arasından seçilen dört televizyon kanalının (Fox TV, Kanal D, ATV, Show TV) ana haber bültenlerinde yeni medyayı kullanma biçimleri ele alınmıştır. Haberciliğin dönüşümünün teknolojik olduğu kadar toplumsal, kültürel ve ekonomik gelişmelere bağlı olduğu düşüncesinden hareketle yeni medyanın televizyon haberlerine etkileri geniş bir perspektifle incelenmiştir.
Ahmet Aydın, Ayşegül Eryılmaz Çetinkaya, Damla Akar, Esra Büdün Aydın, Ezgi Güneş, İbrahim Yıldız, Mükerrem Önlü, Selime Gümüş, Sevda Yalçın, Tutku Dinar Dizdar Yeni medya teknolojilerinin halkla ilişkiler ilkeleriyle birleşmesi, halkla ilişkiler uzmanları için hem fırsatlar sunan hem de birtakım zorlukları beraberinde getiren, birbirine bağlı ve dinamik bir iletişim ekosistemi ortaya çıkarmıştır. Yeni medya ortamlarının kullanımının artması, bireylerin ve de kurumların dijital ortamda var olmalarını zorunlu kılmıştır. Özellikle de sosyal medya platformlarının dünya üzerindeki artan kullanımı, mesajların hazırlanma, dağıtılma ve alınma şeklini de yeniden tanımlamıştır. Bu kapsamda, hedef kitlelerle doğrudan bağlantı kurma gücü, gelişen dijital ortama uyum sağlama sorumluluğunu da beraberinde getirmiştir. Çünkü çevrim içi ortamı ve eğilimleri izlemek, stratejik karar alma süreçleri için değerli bilgiler sunabilmektedir.
Dijital platformların kullanıcılar tarafından hızla benimsenmesi, halkla ilişkiler profesyonellerinin strateji belirleme yöntemlerinde de değişime yol açmıştır. Bu kitap, söz konusu değişime; kurumsal iletişim, algı yönetimi, kurumsal sosyal sorumluluk, politik halkla ilişkiler, kurumsal imaj, marka iletişimi ve kurumsal itibar perspektiflerinden kapsamlı bir bakış açısı geliştirmeyi amaçlamıştır. Bu amaçla halkla ilişkilerin, yeni medyaya entegrasyonu hem kavramsal hem de güncel uygulama örnekleriyle okurların ilgisine sunulmuştur.
Ahmet Kayaoğlu, Ahmet Neca Gökgül, Bekir Tuncer, Beris Artan Özoran, Cemal Gümüş, Ceylan Bozpolat, Cihad Doğan, Elçin Bayraktar Köse, Erkan Gülter, Faruk Güven, Filiz Eroğlu, Hale Çolakoğlu, Halil İbrahim Şengün, Hatice Ceviz, İbrahim Aydın, Mehmet Demirdöğmez, Musa Ünalan, Nurcan Yücel, Selda Fındıklı, Zübeyir Çelik Çağımızın belki de en önemli özelliği, değişime kayıtsız kalmanın mümkün olamayışıdır. Bugün bulunduğumuz noktada pazarlama iletişimi pratiklerinde adı geçmeye başlayan birçok yenilik bulunmaktadır. Bu kitap, bu yeniliklerin neler olduğunu, kuramsal temellerini, onlara neden ihtiyaç duyulduğunu ve nasıl uygulanabileceğini açık bir dille aktarmaktadır.
“Yeni Nesil Pazarlama Yaklaşımları” kitabı, sadece çağı yakalamak isteyen değil çağın ötesine geçmek, çağa yön vermek isteyen tüm akademisyen, öğrenci, pazarlama uygulayıcıları ile dünyada ve Türkiye'de pazarlama trendlerini gözlemek isteyen herkese bir kapı aralamaktadır.
Gönül Budak Yetkinliğe Dayalı İnsan Kaynakları Yönetimi, özellikle son yıllarda önce gelişmiş ülkelerde kullanılmıştır. Her ne kadar yetkinlik kavramı dünyada 1960'larda ortaya atılmış olsa da Yetkinliğe Dayalı İnsan Kaynakları Yönetimi'nin uygulamaya geçişi çok yenidir. Özellikle gelişmekte olan ülkemizde, yabancı yatırımlar ve yabancı ortaklı firmalar sayesinde yerli firmalar bu yeni yaklaşımı ve sistemi tanıma ve yararlarını görerek uygulama fırsatını yakalamıştır.
İşletmelerimizin bir yandan rekabet avantajı ararken fark yaratma isteği, öte yandan Avrupa Birliği uyum sürecinde kabul edilen ve iş yaşamını düzenleyen mevzuatın zorlamaları ve işgörene hümanisttik yaklaşımlar ve iş yeri barışını koruma ve bu sayede etkinlik ve verimlilik arttırma arayışları, insan kaynaklarına yetkinlik odaklı yaklaşımın yaygınlaşmasında çok önemli bir rol oynamıştır.
Bu kitapta; insan kaynaklarının tarihsel gelişimi, temel yaklaşımlar, insan kaynaklarının stratejik yönetimi incelendikten sonra özellikle bu fonksiyonun davranışsal, teknik ve hukuki boyutlarına da yer verilmiştir. Ayrıca kitaptaki klasik insan kaynakları yönetimi fonksiyonlarına yetkinlik bazlı yönetim vizyonu da katılarak zenginleştirilmiştir.
Nurgül Soydaş “Nasıl bir hayatımız olacağını büyük ölçüde işimiz belirlemektedir. Hayatınızı kazanmak için yaptığınız iş yüzünden hasta oluyor musunuz? Kendinizi tam anlamıyla gerçekleştirmenizi engelliyor mu? İşinizde yapmak durumunda kaldığınız şeyler sizi utandırıyor veya kendinizi, yapmak için zorladığınız şeyleri yaparken mi buluyorsunuz?” (Csikszentmihalyi, 2021).
Birçok insan, bu sorulara evet yanıtı vermektedir. Bu yanıt çalışanların işteki durumlarını, duygu hâllerini, işin kendilerine kattığı veya kendilerinden uzağa düşme nedenlerine odaklanılmasının temelini oluşturmaktadır. Çalışanların hedefleri, çalışma şekilleri başarılı ve insani bir çalışma ortamında olunup olunmadığının anlaşılmasına da yardımcı olmaktadır. Çalışanların kendilerini gerçekleştirebildikleri, maddi ödül arayışlarının karşılık bulduğu, haklarının gözetildiğinin farkında oldukları ve örgütün talepleri ile kendi beklentilerinin uyum sağladığı, iletişimin geri bildirime dayalı olduğu örgütler, sağlıklı örgütler olarak tarif edilmektedir. Neticede sağlıklı örgüt; çalışanın tek motivasyon kaynağının kişisel çıkarları olmadığı, duygularının karşılık bulduğu ve değer gördüğü ortamlar olmaktadır.
Dili ve duyguları sadece bir maske olarak kullanan örgütlerden farklı olarak çalışanın kendi potansiyelini gerçekleştirebileceği etik ortamlar sunabilen, bu potansiyelin ortaya çıkmasına yönelik örgüt politikaları geliştirebilen, örgütsel iletişime önem veren, çalışanı öncelik kabul eden ve hedefleri, çalışanın hedefleri ile uyumlu olan örgütler, gerçek anlamda sürdürülebilir başarı sağlayabilmekte ve örgüte yönelik bağlılık oluşturabilmektedir.
Duyguların iş yerine taşınması; çalışanın sahip olduğu, sahip olmasının istendiği veya sahip olmadığı duyguların talep edilme hâli, örgütle olan bağın ve ilişkisinin anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Bu kitapta; iş yerine taşınan duyguların, örgüte olan bağlılığı ve iletişimsel boyuta yansımaları detaylı olarak irdelenmiştir.
Thomas S. Bateman, Scott A. Snell, McGrawHill Yönetim, bilimsel ve sanatsal yanıyla her yerde ve her zaman geçerli olan ve yıllar itibarıyla gelişim gösteren bir olgudur. Bağlam ve koşullar değişmiş olsa da tüm yönetim yaklaşımlarının bugünün küresel rekabet ortamına uyarlanabildiğini görmekteyiz. Ancak her geçen gün yeni yaklaşım ve düşüncelere olan ihtiyaç da artmaktadır. YÖNETİM isimli eser, bu noktada, değişen rekabet ortamında yönetim kavramı, yaklaşımları ve uygulamaları hakkında bilgi sahibi olmak ve öğrenmek isteyen herkese teorik ve pratik bilgiler sunmaktadır. Thomas S. Bateman ve Scott A. Snell tarafından kaleme alınan kitap, 2013 yılındaki üçüncü basımı temel alınarak Türkçeye aktarılmıştır. Kitapta, yönetim alanının temel çerçevesine giren konular güncel bilgilerle verilmekte, gösterimlerle ve örneklerle akıcı bir metin akışı sağlanmaktadır. Başta bu alandaki öğrenciler olmak üzere ilgilenen herkesin anlayacağı bir içerik ve üslupla yazılmış olması açısından önemli bir eserdir.
Stephen P. Robbins, David A. Decenzo, Mary Coulter Bu kitap, geleceğin yöneticileri olan öğrencilere, becerilerini pekiştirmek isteyen profesyonellere ve yenilenme gereksinimi hisseden deneyimli yöneticilere yönetimin satır başlarını bütüncül bir yaklaşımla sunmaktadır.
İş dünyasının gerçeklerinin yönetsel kavramlarla ilişkilendirilerek ele alınması, bunların günlük hayatta karşılaşan sorunları gidermede nasıl kullanılacağına değinilmesi kitabın işlevselliğini artırmaktadır. Medyada gündem oluşturan örnek olaylar, bölümlerin içerisine yerleştirilmiş olan resimli örnekler, uygulamalara ilişkin verilen istatistiksel bilgiler konuları anlaşılır kılmaktadır. Bölüm sonlarında verilen bölüm özeti ve bölüme ilişkin sorular, konuların özümsenmesine destek olmaktadır.
Kitabın son kısmında, anlatılan konulara ilişkin sunulan kişisel beceri düzeylerinin saptanmasına yönelik ölçeklerin okuyucuların kendilerini değerlendirmesine yardımcı olacağı düşünülmektedir. Okuyuculara yönelik hazırlanan zengin içerikli öneriler yönetim becerilerinin geliştirilmesine önemli katkı sağlayacaktır.
Türkçe’ye çevrilirken, akıcı dili ve sürükleyiciliği özenle muhafaza edilmeye çalışılan Yönetimin Esasları, akademi dünyası açısından referans kitabı niteliği taşımakla birlikte, öğrenciler ve uygulamacılar için de önemli bir yol göstericidir.
Erhan Hancığaz Çağımızda etkisini giderek artıran medya, yaşamın pek çok alanına zaman ve mekân sınırlaması olmaksızın nüfuz edebilmektedir. Özellikle sözlü ve yazılı unsurları bir araya getirerek cazibesini artıran görsel medya; ürettiği içerikler, kavramlar, kişiler, kahramanlar ve ortaya koyduğu yaşam tarzları ile insanların hayatlarında ciddi bir yer kaplamaktadır. Görsel medya kavramı içinde televizyonun hâlâ mühim bir yer işgal ettiğini söyleyebiliriz. Televizyonu, geleneksel iletişim araçlarından ayırt eden en önemli özellik ise onun görsel ve işitsel özelliğe sahip olmasıdır. Haber programları, diziler, reklamlar, eğlence programları gibi ürettiği içerikler ile oluşturduğu kurgusal gerçeklikler, izleyicilerin günlük yaşamında büyük bir yer kaplamaktadır. Özellikle televizyon dizilerinin izleyicilerde meydana getirdiği etki de araştırmacılarda merak uyandıran bir olgu olmaktadır. Balkanlar'dan Orta Doğu'ya, Latin Amerika'dan Asya’ya, Avrupa’ya kadar çok farklı yerde ilgiyle takip edilen Türk dizilerinin dünya çapındaki etkisi göz ardı edilemezdi. Biz de bu çalışmada bunu göz ardı etmedik.
Elif Başak Sarıoğlu Jenerasyon Teorisinin önemi sadece bir analiz olmasından değil bir topluluğu anlayabilmek için en önemli adımlardan biri olmasından gelmektedir. Gruplar benzer mesajlara benzer yanıtlar verebilmektedir. Bu grupları anlayabilmek için de insanlar, kimi zaman cinsiyetlerine kimi zaman yaşadıkları coğrafi bölgelere kimi zaman ise kültürel birikimlerine göre ayrıştırılmaktadır. Bu özelliklerin tümü toplulukları anlamada önemli bir rol oynasa dahi sahip olduğumuz en güçlü segmentlerden biri nesillerdir. Nesiller; yaş, yaşam evresi, koşullar ve yaşanmışlıklar gibi pek çok faktörü arka planında barındırması sebebiyle bir topluluğu anlamanın en güçlü ve en kullanışlı olgudur. Jenerasyon teorisini anlamak, kuşaklara yön veren, dünyadaki ve yereldeki sosyo-ekonomik olayları anlamak ve farklı yaş gruplarının bunlara karşı geliştirdiği ortak reaksiyonu anlamak olacaktır ki bu da bizim kuşakların genel yol haritasını çıkarmamız konusunda ışık olacaktır. Belli bir dönemde doğan kitleler nasıl bir dünyaya gözlerini açmıştır? Onların çocukluk dönemlerinde iz bırakan sosyolojik olaylar nelerdir? Yetişkinliğe geçişlerinde hangi sosyo-ekonomik, politik ya da sanatsal akımların etkileri hissedilmektedir? Tüm bu değişkenler karakteristik izler oluşturup aslında kuşakların davranış kalıplarının ve tercihlerinin biçimlenmesinde temel oluşturmaktadır. Bu kitap, günümüzde pek çok alana yön veren, geleceğimize ışık olacak Z Kuşağını daha iyi tanımak isteyenler için dijital doğanları kapsamlı olarak ele almaktadır. Dijitalleşmeden eğitime, kültürel çeşitlilikten seçim özgürlüğüne kadar farklı alanlarda değerlendirmeleri içermektedir. Z Kuşağının öne çıkan iletişimsel özellikleri, Türkiye'de iletişim ve halkla ilişkiler alanında öne çıkan kişilerin paylaşımları ile zenginleştirilerek sunulmuştur. Kitapta ayrıca Z Kuşağının etkisiyle şekillenen “Halkla İlişkiler” alanının geleceği de tartışılmaktadır.
Ahmet Aydın Dijitalleşmenin etkili olduğu 21. yüzyıl, Z kuşağı olarak adlandırılan yeni bir kuşağın şekillenmesinde etkili olmuştur. Dijital araç gereçleri kendisinden önceki kuşaklardan daha iyi kullanabilen, teknolojinin içerisinde doğan Z kuşağı tüm yaşamını dijital alana taşımıştır. Eğitim öğrenim şekli, iletişim kurma çabaları, tüketim alışkanlıkları ve çalışma hayatını dijital alanda yaşayan Z kuşağı siyasal düşüncesini de dijital alanda devam ettirmektedir. Bu bakımdan Z kuşağı düşünme, öğrenme, teknoloji ve internet kullanımı konusunda diğer kuşaklardan farklı hareket etmektedir.
Bu kitap sizlere Z kuşağının özellikleri ile birlikte kuşak anlayışı, eğitimi, çalışma hayatı, tüketim davranışları, teknoloji kullanımı ve siyasi düşünceleri farklı açılardan ele almaktadır. Bunun yanı sıra Z kuşağının diplomasi algısının ve diplomasi kavramı içerisinde bulunan dijital kamu diplomasi uygulamalarındaki algı yönetiminin nasıl olduğuna yönelik sorulara cevap vermektedir. Kitap genel olarak kuşak, iletişim, diplomasi ve kamu diplomasi alanında çalışan araştırmacıların, öğrencilerin ve tüm okuyucuların ilgisine sunulmaktadır.