Felsefe \ 3-6
Ayten Er, Bahattin Uzunlar, Berfin Kart Tepe, Ceyhun Akın Cengiz, Emel Koç, Emine Cengiz, Eyüp Ali Kılıçaslan, H. Haluk Erdem, Mehmet Büyüktuncay, Mehmet Özcan, Mete Han Arıtürk, Murat Bahadır, Mustafa Günay, Özcan Yılmaz Sütcü, Peyami Safa Gülay, Sibel Kadıoğlu, Ümran Türkyılmaz, Yasin Parlar, Yıldız Karagöz Yeke Edebiyatın Felsefi Yüzleri adlı kitabımız, felsefe ve edebiyat arasındaki ilişkinin kuramsal yönüne dair açıklamaları ortaya koymak hem de edebî metinlerin felsefi okumalarına örnek teşkil edecek metinler aracılığıyla edebiyat alanında yazılmış ve etkili olmuş birçok metnin, felsefecilerin kendilerine has yorumlarıyla farklı şekillerde nasıl değerlendirilebileceğini göstermek amacıyla hazırlanmıştır. Okuyucunun ona sunulan değerlendirme şekillerini aşabilmesi için metni yorumlarken sıradanın dışında metnin varoluşsal bir yapısının olduğunun gösterilmesinin gereği elinizdeki kitabın oluşumuna dair yönlenmede etkili olmuştur. Edebiyat, felsefenin kendisini gerçekleştirdiği alanlardan birisidir. Felsefe de edebiyatın kendisini çeşitli sanatsal kaygılar içinde var ederken her zaman içinde bir şekilde barındırdığı bir alan olarak belirir. Bu iki alanın bazen destekleyici ve belki de daha çok mücadele içindeki yapıları, birbirlerini zenginleştirmektedir. Felsefe ve edebiyatın iç içe geçmiş yapısının yorumlanması yoluyla hem bu iki alanı daha iyi anlama imkânına hem de insanın varoluşu başka gözlerden yorumlanabilme imkânına kavuşulabilir. Kitabımızın ilgililerine yararlı olacağını umuyoruz.
Arslan Topakkaya Tanrı kavramı, ilk bakışta Varoluşçulukta kendisiyle mücadele edilen bir kavram olarak görünmesine rağmen durumun hiç de öyle olmadığı, filozoflarla derin bir tartışmaya girildiğinde kendiliğinden ortaya çıkan bir durumdur. Varoluşçu filozoflar içinde J. P. Sartre hariç hiçbir filozof, açık bir biçimde kendini tanrıtanımaz olarak konumlandırmaz; aksine başta Kierkegaard olmak üzere (Kierkegaard, Varoluşçu filozof olmamasına karşın felsefesi bu akımın gelişim süreci bağlamında oldukça etkilidir.) Marcel, Jaspers felsefelerinin temelinde Tanrı kavramı yatar. Jaspers, diğer ikisine göre bunu biraz daha örtük ve felsefeye daha fazla alan açmak için dolaylı yollardan yapar. Sartre, bu konuda görüşleri en açık filozoftur. Onun felsefesinin temeli de Tanrı’nın inkârına dayanır. Heidegger, bu konuyu tabiri caiz ise unutulmaya bırakmış, Tanrı’nın lehinde (Her ne kadar Gadamer onun için “O baştan beri Tanrı’yı arayan biriydi.” dese de...) ya da aleyhinde açık bir yargıda bulunmamıştır. Camus’nun Tanrı kavramına yaklaşımı da aşağı yukarı böyledir.
Richard PRING, Continuum 'Teşvik edici ve okunabilir bir kitap… Pring, farklı felsefi yaklaşımların özlü bir açıklamasını vermekte ve onların güçlü ve zayıf yönlerinin dengeli bir değerlendirmesini yapmaktadır. … eğitim araştırmacılarını bir tarafa bırakın tüm öğretmen adayları için zorunlu okuma olmalıdır.'
Dr. Paul Martinez, Öğrenme ve Beceri Geliştirme Ajansı

'Bu cilt bir ders kitabı ve bir manifestodur ve araştırma öğrencileri, çeşitli kavramların, aletlerin ve yaklaşımların ana hatlarının verildiği açıklıkla buluşacaktır. Pek çok öğretmen bundan etkilenecektir.'
Times Educational Supplement

'Profesör Pring'in eseri, başlığının mütevazi biçimde olduğunu iddia ettiğinden çok daha fazlasını içeriyor. Eğitim Araştırmaları Felsefesi konusunda uzman bir çalışma olduğu kadar eğitim felsefesinde de bir öncü olan bu eser eğitimin amaçlarından bilginin doğasına kadar değişen konularda berrak ve özdür.'
Education Review

Profesör Pring, 2003 yılında emekliliğine kadar Oxford Üniversitesi Eğitim Çalışmaları Bölümünde Yöneticiydi. Hala hazırda 14-19 Education and Training Nuffield Review'ın Baş Direktörüdür.
Ahmet Yıldırım, Cansu Kocamaz, Emine Aruğaslan, Erdoğan Kose, Hanife Civril, Kemal Çinçin, Kurşat Kunt, Nesrin Kaplan, Şahin Filiz Bilim tarihi ve felsefesi alanında yapılan çalışmalar genellikle eğitim bilimlerini kapsayıcı nitelikten yoksundur. Benzer biçimde eğitim bilimleri de bilgi aktarımı ve davranış eğitimi konularında beşerî bilimlerden kopuk bir tutum içerisindedir. Eğitim bilimleri, doğrudan doğruya insanı ve toplumu hedef alan amaçlar doğrultusunda işleyen süreçleri kendisine konu edindiği için felsefenin de doğrudan ilgi alanına girmektedir. Teknoloji alanında yaşanan muazzam değişim epistemolojik ve ontolojik birtakım problemleri de eğitim alanına dâhil etmiştir. Eğitimin bilgi alışverişinin ötesinde sahip olduğu etik, kültürel, sosyolojik ve psikolojik süreçler ve bu süreçler üzerindeki tartışmalar gün geçtikçe daha çok önem kazanmaktadır.
Bu çalışmada, eğitim bilimleri ile felsefe birlikteliğinde güncel birtakım problemlere değinilmiş ve çözüm önerilerinde bulunulmuştur. Elbette çok daha fazla problem vardır ve uzmanlar bu problemler üzerinde çalışmaktadırlar. Ayrıca değişimin sürekliliğine bağlı olarak yeni problemlerin de ortaya çıkması olasıdır. Genel okuyucuya ulaşmak amacıyla kitapta, felsefe ve eğitim bilimlerine özgü teknik ve ağır bir dil kullanımından kaçınılmıştır.
Sefer Ada Günümüzde örgün eğitim kurumları başta olmak üzere eğitim çevrelerinde felsefe ve eğitim felsefesi alanlarına giderek artan bir ilgi söz konusudur. Elinizdeki bu kitap da eğitim felsefesi dersi için kaynak oluşturmak amacıyla hazırlanmıştır.
Kitabın öncelikli amacı, felsefe ve eğitim alanlarındaki sıkça karşınıza çıkabilecek kavramları, ilkeleri, ekolleri vb. argümanları eğitimle ilişkilendirerek tanımlamaktır. Kitabın bir diğer amacı ise düşünürlerin eğitim ve felsefe konularındaki görüşlerini değerlendirmek ve bunların günümüz eğitim sistemlerinde uygulanabilirliğini analiz etmektir.
Kitap, altı ana bölümden ve bu bölümlere ait alt başlıklardan oluşmaktadır. Giriş niteliği taşıyan ilk bölümden sonuç niteliği taşıyan son bölüme kadar kitapta bir bakış açısı kazandırılmak istenmiş, ayrıca eğitim sistemini oluşturmada eğitim felsefesinin rollerine değinilmiştir.
İbrahim Arslanoğlu Türkiye’de yazılan eğitim felsefesi kitaplarında, hep Batı’daki filozoflar işlenip Türk Eğitim Sisteminin gelişmesine etki eden Türk eğitim düşünürleri ders konusu yapılmıyor. Oysa bu kitapta, Yusuf Has Hacip, Farabi, İbn Sina ve Şeyh Bedrettin gibi filozoflar ile Mevlana, Hacı Bektaş Veli ve Yunus Emre gibi mutasavvıflar da yer aldı.
Yine Türkiye’de yazılan eğitim felsefesi kitaplarında, sadece filozofların düşüncelerine yer verilmekte fakat Türkiye’nin eğitim problemlerine ve bunların çözümlerine pek değinilmemektedir. Bu kitapta; eğitim sorunları ele alınıp tartışılarak çözüm yolları gösterilmeye çalışıldı.
Kitapta, filozoflara ait özlü sözler ile okuma parçaları ve filozoflar geçidi yer almaktadır. Bunlar, hem öğrenmeyi kolaylaştıracak hem de öğrencilerin bunlardan zevk alarak eğitilmelerini sağlayacaktır.
Felsefe kitaplarında, güncel bilgiler ile tablo ve resim gibi görselleri kullanmak pek olanaklı değildir. Buna rağmen ekler kısmında yer alan Türk Eğitim Sistemine Felsefi Yaklaşım başlıklı kısımda güncel bilgiler ile tablolara yer verilmiştir. Ayrıca ilgili yerlere filozof resimleri de konulmuştur. Bunlar, öğrencilerin ilgisini çekecektir.
Kitabın en önemli özelliklerinden biri, dilinin son derece sade ve anlaşılır olmasıdır. Bu durum, öğrenci başarısını büyük ölçüde etkiler.
Remzi Y. Kıncal Alanlarında uzman olan farklı üniversitelerden öğretim üyelerinin bölüm yazarlığı yaptığı Eğitim Felsefesi kitabı, Prof. Dr. Remzi Y. Kıncal'ın editörlüğünde hazırlanmıştır. Eğitim Felsefesi kitabının içeriği oluşturulurken konuya ilişkin olarak Batı toplumlarındaki verilerin yanı sıra başta İslam medeniyeti olmak üzere Çin ve Hint medeniyetlerini de kapsayacak biçimde küresel bir bakış açısı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Özellikle günümüz dünyasının temel özellikleri dikkate alındığında, öğretmen adaylarının eğitim felsefesine olan gereksinimleri kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Eğitim Felsefesi kitabı, başta Eğitim Fakültesi öğrencileri olmak üzere, konuya ilgi duyan bireylerin yararlanabileceği bir eser olarak tasarlanmıştır. Kitapta yer alan bilgilerin, okuyucuların eğitim felsefesine ilişkin temel bir kültür ve bakış açısı kazanması sürecine katkıda bulunması amaçlanmaktadır.
Eğitim Felsefesi kitabı, Felsefe ile İlgili Temel Kavramlar, Eğitim ve Temel Felsefe Akımları, Eğitim Felsefesi ve Eğitim Akımları, Batı Düşünürlerinin Eğitim Düşünceleri ve Eleştirel Pedagoji, Hindistan ve Çin'de Eğitim Felsefesi ve Eğitim Düşüncesi, İslam Dünyasında Filozofların Eğitimle İlgili Görüş ve Düşünceleri, İnsan Doğası, Bireysel Farklılıklar ve Eğitim, Farklı Siyasi ve Ekonomik İdeolojiler Açısından Eğitim, Türk Eğitim Sisteminin Felsefi Temelleri, Türkiye'de Modernleşme Sürecinde Etkisi Olan Düşünce Akımları ve Eğitim, Düşünen Okul, Bilgi Toplumu ve Yapay Zeka Uygulamaları Çerçevesinde Eğitim olmak üzere on iki bölümden oluşmaktadır.
Nel Noddings Nel Noddings’in Eğitim Felsefesi, Teaching Philosophy tarafından “alandaki en iyi giriş eseri” olarak ilan edilmiştir ve Educational Theory tarafından “eğitim felsefesinde klasik bir metin” olarak değerlendirilmiştir. Felsefe ve eğitim tarihi içerisindeki en temel isimlerden günümüzdeki teorisyenlere kadar uzanan süreçte eğitimsel düşüncenin gelişim serüvenini felsefi tartışmalar içerisinde ele alan önemli bir kitaptır. Bununla beraber, alandaki en güncel konuların titiz bir felsefi tartışmasını sunmasıyla da oldukça önemlidir. Yalnızca eğitim öğrencileri için değil, aynı zamanda tüm eğitim araştırmacıları ve politikacıları açısından da temel bir kaynak niteliğindedir.


“Nel Noddings hem klasik hem de çağdaş eğitim filozoflarının kompleks düşünceleri hakkında açık ve anlaşılır bir şekilde yazar… Eğitim felsefesinin zengin içeriği hakkında bundan daha ideal bir giriş kitabı düşünmek zordur.”
Richard J. Bernstein

“Kesinlikle mükemmel ve ihtiyaca cevap veren bir katkı.”
Lynda Stone

“Eğitim felsefesinin ne olduğuna dair canlı ve çekici bir analiz.”
Mary Anne Raywid
Zekeriyya Uludağ İnsanlık tarihi, varlığın kendi idrakine ulaştığı zamanın adıdır. Bu ise göreceli olan bir anın içinde sürekli olanı yakalama ve kendini sonsuzluğa adama çabasıdır. Bu tarihin bir yönü düşüncenin şekillendirdiği ruh, diğer yönü ise aklın ve iradenin somutlaşmasına, âdeta beden kalıbına girmesine yardımcı olan eğitimdir. İnsan kendisine verilen zaman dilimi içerisinde mutluluk ve hakikate ulaşmak isterken bunları elde etmede üç temel disiplinden faydalanmıştır. Bunlar; din, felsefe ve bilimdir. Dolayısıyla insana ait olan hiçbir faaliyet, bu üç disiplinin dışında değildir. Bunlardan birincisi duyguya, ikincisi akla, üçüncüsü ise görmeye yani bedene aittir ve hiçbiri diğerinden ayrı düşünülemez. Her kim sadece birini temel alarak kendine bir dünya, bir zihniyet oluşturmak isterse bütünü yakalayamayacaktır. Çünkü varlık parçalardan meydana gelmiş bir bütündür.
XVIII. yy.dan beri Batı’dan naklettiğimiz teorilerle düşünce dünyamızı ve buna dayalı olarak eğitimimizi şekillendirmeye çalışıyoruz. Ancak kültürümüzün asli unsurlarını dikkate almadığımız için kendimize ait bir eğitim düşüncesi geliştiremediğimiz gerçeği ile karşı karşıyayız. Medeniyetleri meydana getiren kültürün asli unsurları gözden ırak tutulduğu için uzun zamandır “Nasıl bir insan yetiştirmek istiyoruz?” sorusuna anlamlı bir cevap bulunamamıştır.
Bu çalışma, ülkemizde klasikleşmiş eğitim felsefesi kitaplarında temas edilen konuları ele almakla birlikte eğitim felsefemiz açısından bütüncül bir anlayışı dile getirme gayreti içerisindedir. Bunun için tarih içerisinde Batı’da eğitim için etki gücü fazla olan filozofların düşüncelerine zaman zaman farklı bir gözle yaklaşırken aynı zamanda bizi biz yapan, asli unsurların oluşmasına vesile olan Türk-İslam medeniyetinin gelişme sürecini ve buna katkı sağlayan bazı şahsiyetlerin konu ile ilgili düşüncelerine yer vermiştir. Ayrıca eğitimimizin düşünce boyutuna katkıda bulunan bazı çağdaş düşünürlerimiz de ele alınmıştır. Hasılı bu çalışma, hem eğitim ile ilgilenen öğretmen adaylarının hem de bu sahaya ilgi duyanların zihninde bir soru ortaya çıkarmak için kaleme alınmıştır.
Emine Feyza Aktaş, Erdoğan Tezci, Eyüp Yünkül, Fahri Sezer, Halil Çoban, Hüseyin Fırat Şenol, Mehmet Akif Erdener, Nihat Uyangör, Sabiha Bilgi, Serdan Kervan, Sümer Aktan, Ünal Deniz, Vefa Taşdelen, Yalçın Dilekli, Yusuf Ceylan Tarihsel bir perspektiften insanlığın gelişim sürecine bakıldığında her toplumsal yapının temel bazı problemleri olduğu görülür. Bu problemler içinde o toplumun geçmişten geleceğe varlığını nasıl devam ettireceği temel ve hayati bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Her toplumsal yapı ilk olarak “Nasıl bir insan istiyoruz?” sorusuna cevap arar. Bu cevap, o toplumun geleceğinin ve gelişim çizgisinin ulaşacağı sınır noktalarının ufuk çizgilerini belirler. İşte eğitim felsefesi bir toplumun geleceğinin ulaşacağı sınır noktasına ilişkin spekülasyonda bulunan ve bu sınır noktasının doğasını tartışarak geleceğe ilişkin net bir vizyon kurgulanmasına yol gösteren en temel entelektüel faaliyetin adıdır. Felsefi bir eylem olarak eğitim felsefesi, eğitime ilişkin alınan tüm kararların merkezinde yer alır. Öyle ki eğitim felsefesi eğitim bakanlığında yüksek politikaların belirlenmesinde soyut bir yapı olarak yol gösterirken küçük bir köy okulunun sınıfında eğitim programı, öğretim metodolojisi ve öğretmen ile ete kemiğe bürünür. Bir öğretmenin okulda geçirdiği tüm zamanının ve okul dışında eğitime ilişkin her eyleminde eğitim felsefesi tüm haşmeti ile öğretmenin hemen yanı başındadır. Fakat çoğu zaman gündelik hayatın hızı, telaşesi ve koşuşturma ile geçen yoğun bir mesai gününde öğretmenler ve okul yöneticilerinin felsefi düşünceye ayıracakları pek bir zaman yoktur. Bununla beraber öğretmenler odasında öğrenciler ile ilgili her konuşma, müdür odasında alınan her karar, zümre toplantılarında ileri sürülen her bir fikir eğitim felsefesinin canlı bir şekilde okulda yaşadığını gösterir.
Bu kitabın temel gayesi de işte tam da bu! Bu kitap, okul koridorlarında canlı bir şekilde yaşamını sürdüren eğitim felsefesinin ne olduğu, nasıl bir yapıdan oluştuğu, temel problemlerine verilen cevapların farklılaşarak hangi ekollerin oluştuğu sorusuna bir cevap bulma gayesini taşıyor. Eğitim felsefesinin en köklü düşünce okullarından modern adını verdiğimiz düşünce okullarına kadar pek çok farklı gelenekle tanışırken neden bu ekollerin ortaya çıktığına ilişkin okuyucuda bir perspektifin gelişmesine katkı sunuyor. Eğitime ilişkin düşünen herkesin yaralanabileceği bir şekilde tasarlanan bu çalışmanın esas kitlesini ise doğal olarak öğretmenler ve eğitim fakültesi öğrencileri oluşturuyor. Felsefe ile ilgili metinler genelde zor olarak nitelendirilir. Bu belki de ele alınan konuların oldukça karmaşık doğasından kaynaklanmaktadır. Bu eserde konular tartışılırken olabildiğince yalın bir anlatım tercih edilmiş ve verilen örneklerle konular oldukça berrak bir şekilde işlenmiştir. Eser, bu yönü ile eğitim fakülteleri programında yer alan eğitim felsefesi dersleri için temel bir metin olarak kullanılabileceği gibi aynı zamanda bu alana ilgi duyan herkes için temel bir başlangıç metni olarak da okunabilir.
A. Faruk Levent, A. Nehir Özdemir, Durmuş Ümmet, Etem Levent, Gözde Türkmenoğlu, Hasan Özdemir, Pelin Karaduman, Sıtar Keser, Sinem Şahin, Tuba Akpolat Ahlak felsefesini ciddi ve kapsamlı olarak ele alan ilk düşünür olan Sokrates’in önemle vurguladığı “Kendini bil!” sözü, etiğin iki temel dayanağını oluşturur. Bunlar, insan için bilginin önemi ve her türlü bilgi edinmede kendini bilmenin (tanımanın) gerekliliğidir. Günümüzde yaşanan pek çok etik sorun, insanın kendini bilme konusunda yetersiz kalmasından, böyle bir bilgi arayışını ihmal etmesinden kaynaklanmaktadır. İnsanın kendini tanıması ve başkalarını anlamasının en önemli yolu ise eğitimdir.
Bu kitapta, eğitimde ahlak ve etikle ilgili güncel araştırmalar, çağdaş tartışmalar, geçmişteki gelişmeler de göz önünde bulundurularak verilmeye çalışılmıştır. Kitapta, bilimsel ve akademik yazım ilkeleri dikkate alınarak konular ele alınmıştır. Kitapta her bir bölüm, teorik olarak ele alındığı gibi yer yer uygulamaya dönük örnekler de verilmiştir. Bölümler, okuyucuların konuyla ilgili etraflı ve derin düşünmesini sağlayacak şekilde tartışma sorularını içermektedir.
Ali Güngör, Celal Türer, Cemil Osmanoğlu, Hasan Meydan, Hümeyra Özturan, Macid Yılmaz, Muhammet Şevki Aydın, Safiye Kesgin, Umut Kaya Eğitim olgusuyla ilgili ahlaki meseleler üzerine düşünmenin tarihi oldukça eskidir. Gerek Batılı gerekse Doğulu düşünce çevrelerinde ahlak, siyaset, psikoloji, hukuk, felsefe vb. alanlarda yazılmış eserler incelenirse eğitim ve eğitimin ahlaki yönleri üzerine düşünmenin insanlıkla yaşıt kadim bir çaba olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Bu çaba doğrultusunda eğitim-ahlak ilişkileri zaman zaman müstakil eserler düzeyinde ele alınmıştır. Bu tür eserlerde genel olarak eğitim adabı; özelde ise ilim, öğrenme, öğretme vb.nin değeri, öğretmen ve öğrencinin görev ve sorumlulukları, ulema-siyaset ilişkileri, ödül ve ceza, öğrenme adabı, velilere düşen görev ve sorumluluklar gibi özel alt temalar işlenmiştir. Hatta bu tür eserlerde soru sorma adabına varıncaya kadar birçok alt başlık bulmak mümkündür.
Eğitim-ahlak ilişkileri üzerine düşünme, günümüzde de gelişerek devam etmektedir. Bugün eğitimle ilgili ahlaki meseleler daha çok etik kavramı ekseninde işlenmektedir. Eğitim fakültelerinde "eğitimde ahlak ve etik" adlı derse yer verilmektedir. Adlandırma meselesi üzerinde düşünmeye devam etmekle birlikte, eğitimle ilgili ahlaki meselelerin eğitim gerçeğiyle öyle ya da böyle ilişkisi olan herkesin, her kesimin uzak duramayacağı hususlar olduğu açıktır. Bu çalışma; söz konusu hususların daha iyi anlaşılması, eğitimin etik boyutunun daha da iyileştirilmesi çabalarına katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Carlos I. Calle Dehanın gizemi çözüldü! Yaşamınızın her alanında modern fiziğin etkilerini göreceksiniz.

Albert Einstein, 1905 yılında görelilik kuramıyla modern fizikte devrim yarattı. Yalnızca adı değil yüzü de "dahi" ile eşanlamlı olan bir yirminci yüzyıl ikonu haline geldi. Artık Einstein'ın hayatını derinden keşfedebilirsiniz. Ünlü fizikçi Carlos Calle, Einstein'ın kariyerini özel ve genel görelilik teorileri de dahil olmak üzere herkesin anlayabileceği bir dille açıklıyor. Einstein'ın keşiflerinin atom bombasının geliştirilmesinden kuantum mekaniği teorisine kadar her şeyi nasıl etkilediğini gösteriyor. Calle, din ve siyaset hakkındaki görüşleri de dahil olmak üzere Einstein'ın kişisel hayatı ve inançlarına ışık tutuyor. Dahası Einstein'ın çalışmalarının, nükleer enerjiden uzay yolculuğuna ve yapay zekaya kadar bugün dünyamızı nasıl etkilemeye devam ettiğini gösteriyor.

• Modern fiziğin temel kavramları ile ilgilenmeye başlayın!
• Einstein'ı anlamak için istekli misiniz? Bu eğlenceli, erişilebilir rehber ile onun şaşırtıcı teorilerini ve keşiflerinin modern yaşam ve bilim üzerindeki muazzam etkilerini net bir şekilde öğreneceksiniz.
• Einstein'ın kişisel hayatı ve inançlarının yanı sıra fikirlerini şekillendiren ve başarılarının temelini oluşturan ana olaylar hakkında genel bir bakış elde edeceksiniz.

Kitabı açın ve
• Einstein’ın düşüncelerini ve motivasyonunu,
• Özel ve Genel Görelilik Kuramlarını,
• Kuantum ve atom bombasıyla olan ilişkisini,
• Evrenin sınırlarını,
• Din ve felsefe üzerine olan görüşlerini,
• Onun çalışmalarından etkilenen bilim insanlarını keşfedin.
Robert Audi Bu kitap, epistemolojinin temel kavramlarını, konularını ve problemlerini tanıtan kaynak bir eserdir. Burada bilginin kaynakları, doğası ve unsurlarıyla algı kuramları, doğruluk ve gerekçelendirme kuramları, bellek, bilinç ve başkalarının beyanlarının (tanıklık) epistemik statüsü ve nihayet akli çıkarıma dayanan bilginin doğası ve geçerlilik koşulları bir taksonomiye göre ele alınır. Bu durum, kitabın pedagojik yönünü okuyucunun işini kolaylaştıracak şekilde güçlendirmiştir.
Audi, epistemolojinin geleneksel konularını detaylı bir şekilde ele almakla kalmaz, aynı zamanda yeni problem alanlarını keşfeder. Belirli kanıt standartları geliştirerek alternatif epistemolojileri değerlendirmeyi dener. Sezginin doğası ve rasyonel anlaşmazlıklara dair şüpheci eleştirinin yanında bilgi ve gerekçelendirilmiş doğru inancın neden sadece doğru inançtan daha değerli olduğu konusundaki sofistike tartışmalara girer. Bu haliyle Epistemoloji: Bilgi Teorisine Çağdaş Bir Giriş, felsefenin en temel disiplinlerinden birine başarılı bir başlangıç sunar.
Bu kitapta şunlara yer verilmiştir:
• Temel kavramlar, önemli kuramlar, yeni yaklaşımlar ve çözümler
• Epistemik teminat tartışmaları, bağlamcılık, tutarlılıkçılık ve erdem epistemolojisi
• Bilgi sorunlarının zihin felsefesi, bilim felsefesi ve etikteki uzantıları
• Güncellenmiş bir kitap listesi, açıklamalı bir kaynakça
• İngilizce-Türkçe epistemoloji terimleri sözlüğü
Cengiz Anık Adı siyaset olmakla birlikte kitabı salt siyaset bilimi içerisinde görmek ya da bu alanla sınırlamak, bu alana sığdırmak pek mümkün değildir. Kitapta; siyaset felsefesi, bilgi kuramı, siyasal düşüncelere, hepsinden daha fazla iletişim bilimine ilişkin kavramlara yer verilmiştir. Bu ve benzeri disiplinlerin verilerinden yararlanmakla birlikte esasen çalışma, bilgi sosyolojisinin aydınlattığı bir alanın içinde devinmeyi denemektedir. Zaten kitabın kapağında da bu durum “Bilgi sosyolojisi Açısından Bir Deneme” ifadeleriyle yer almıştır. Bu doğrultuda çalışmada, akademik standartlardan ödün vermeden, bilgi sosyolojisinin gözüyle, siyasal projeksiyonlar ortaya konulmaya çalışılmakta ve projeksiyonların enerji kaynağının iletişim olduğu vurgulanmaktadır. Ama bu, halkla ilişkiler etkinlikleri için tasarlanan bir iletişimdir.
Kürşad Atalar Türkiye’de İslamcı düşüncenin bazı dönüm noktaları, etkileyenleri, önde gelen isimleri vardır. Ercüment Özkan da bu kırılma noktalarından birine işaret etmektedir. Bu kitapta Özkan’ın düşünce dünyasındaki önemli dönüm noktaları ve faaliyetleri analitik bir gözle değerlendirilmiştir.
Özkan’ı Türkiye’deki İslamcılık akımı için önemli kılan en önemli unsur, mücadelesinden çok düşünceleridir. Özkan’ın hayat hikayesi bu düşüncelerin tarihsel açıdan konumlandırılma şansını vermekle beraber kendi dönemini izahı bakımından da önemli bir yere sahiptir. Bu bağlamda kitapta din-siyaset ilişkisi, modernite-gelenek eleştirisi ve yöntem olmak üzere üç ana başlık altında Özkan düşüncesinin profili çıkarılmaktadır.
“Fikir ve Hareket İncelemeleri” dizisi ile İslamcılığın fikri birikimini yansıtan ve hemen hemen her alanda karşımıza çıkan temel isimler, dergiler, meseleler hakkında bir çerçeve ve özgün bir bakışın ortaya konulması amaçlanmaktadır. Dizide yer alacak kitaplar İslamcılık düşüncesinin farklı alanlarında merak edilen mevzuları kapsamaktadır. Bu çerçevede, meselelerin temel bir zeminde ve giriş düzeyinde anlaşılmasına katkı sağlaması hedeflenmektedir.
Gönül Emirbilek Linda Zagzebski, erdem ile bilgi arasında felsefede daha önceleri kurulan ancak sonradan kaybedilen bağı tespit edip geliştirmeye çalışan bir bilgi kuramcısıdır. Dünya çapında tanınmış bir felsefeci olmasına rağmen Türkçe felsefe literatüründe, Zagzebski'de erdem bilgi ilişkisinin analizine yönelik bugüne kadar kapsamlı bir çalışma yapılmamıştır. Bu konuda onun ileri sürdüğü kuram ve karşı görüşler yeterince işlenmemiş ve özel olarak herhangi bir ihtisas çalışması da yapılmamıştır. Erdem epistemolojisi bağlamında sadece makale ve kitap bölümü düzeyinde birkaç çalışma mevcuttur. Bu alanda daha çok Ernest Sosa'nın çalışmaları göz önünde bulundurulmuş ve Linda Zagzebski, bir anlamda geri planda kalmıştır. Bu durum ise bizim çalışmamızın özgün olan önemli bir yönünü oluşturmaktadır.
Erdemin bilmeye konu olması, bir bilme etkinliği olarak erdem, öznenin taşıdığı bir sıfat olarak erdem, bir özellik olması açısından erdem ve erdemin bilgi ile ilişkisi gibi konuların açıklığa kavuşturulması bu çalışmanın daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayacaktır.
Bu çalışma, yalnızca epistemoloji alanındaki erdem epistemolojisine bir giriş olarak düşünülmelidir ve umarım bu, insanın anlama çabasına küçük ama değerli bir katkı olacaktır.
Alper Atasoy, Ayşe Kökcü, Ecem Çetinkaya, Halime Mücella Demirhan Çavuşoğlu, İrem Aslan Seyhan, Müjdat Takıcak, Nazıme Özgür Tamdoğan, Safiye Yılmaz Erten, Semiha Betül Takıcak, Tuba Oğuz Ceyhan, Vural Başaran, Zekeriya Duru, Zeynep Tuba Oğuz Ceyhan Bütün bilimlerin dili olan matematik, ülkemizde hemen her zaman sevilmeyen ve korkulan bir ders olmuştur. Matematiğe yönelik bu olumsuz duygular, matematik ve ilgili alanlarda başarısızlık olarak kendini göstermiştir. Öğrencilerimizin bu başarısızlığını PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) ve TIMMS (Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması) raporları belgelemektedir.
Matematik korkusu ve buna bağlı başarısızlık, günümüze kadar çözemediğimiz bir problem olarak kaldığından, anahtarı tarihte aramak maksadıyla bu çalışma gerçekleştirilmiştir. Elinizdeki kitap, uzun soluklu araştırma sürecinin yalnızca kısa bir zaman dilimini kapsamaktadır. 1900-1928 yılları arasında ülkemizde kaleme alınmış (eski harfli) matematik kitaplarının (ulaşılabildiği kadarıyla) tamamı incelenerek söz konusu dönemin matematik anlayışı tespit edilmiştir.
Kitap, matematiğe ilgi duyan herkese, matematik eğitimcilerine ve özelde matematik tarihçilerine Osmanlının son dönemi hakkında kılavuzluk edecek temel bir kaynak niteliğindedir.
A. Banu Hulur, Adem Levent, Ahmet Coşkun, Ali Osman Gundoğan, Celal Turer, Derda Kucukalp, Fulya Bayraktar, Gulfem Sezen Balcıkanlı, H. Haluk Erdem, Hakan Poyraz, Hasan Under, Huseyin Gazi Topdemir, İbrahim Sezgul, Kemal Bakır, Lokman Cilingir, Metin Yasa, Muhammed Esat Altıntaş, Neyyire Yasemin Yalım, Nurhayat Calışkan Akcetin Bu çalışma, felsefenin temel disiplinlerinden biri olan etik konusunda hem bir giriş kitabı hem de onun hayatın bütün alanlarına nasıl uygulanacağı hakkında yol gösterici ve bilinçlendirici bir eserdir. Etik, sadece kuramsal bir felsefe disiplini olmanın ötesinde insan varlığını eylemleri üzerinden anlamaya ve tanımaya yöneldiğimizde karşımıza çıkan bir değer ve bilinç alanıdır. İnsanın anlamlı bütün yapıp etmeleri, değerler ve etikle ilişkili olarak düşünülmelidir. Bunun gerçekleştirilemediği durumlarda büyük insanlık bunalımları doğmakta ve insanlığı tehdit etmektedir. Bu süreç, güncel etik problemlerini bütünlüklü bir bakış açısıyla irdelemeyi zorunlu kılmaktadır.
Etik ve Etik Sorunlar; en temel insani durum olarak etiği merkeze alarak; eğitim, siyaset, çevre, iktisat, bilim, tıp, spor, medya, halkla ilişkiler, dil, estetik, biyoetik, küreselleşme ve popülizm gibi alanlarda karşılaşılan güncel etik sorunlara anlamlı bir yaklaşım gerçekleştirmek için ihtiyaç duyulan kavramsal ve kuramsal temele işaret etmektedir.
Alanlarında uzman felsefeci ve düşünürlerin yer aldığı bu çalışma, ülkemizdeki felsefi ve etik birikimi gözler önüne serdiği gibi, dünya sorunlarına da ülkemizden felsefi bir teklif sunmaktadır.
Burcu Güdücü, Cüneyt Levent, Emine Demir, Ethem Levent, Mehmet Akif Demir, Semra Köse Etik, özellikle de pratik etik, bireylerin; kendileriyle ve başka insanlarla ilişkilerinde, olay ve olgularla başa çıkma süreçlerinde, herhangi bir durumda veya konuda eylemde bulunurken karşılaştıkları değer ve normlara ilişkin sorunlara ışık tutma girişimidir. Dünyada; siyasal, teknolojik, bilimsel gelişmelerin yarattığı gereksinmelerden dolayı etik, son yıllarda özellikle önem kazanmış ve felsefenin en çok uğraşılan alanlarından biri hâline gelmiştir.
Bu kitap, üç bölümden oluşmaktadır. İlk beş bölümde etiğin anlamı, tarihsel serüveni, felsefi temelleri yer almaktadır. Altıncı ve on üçüncü bölümler tek tek farklı meslek etiklerini konu edinmektedir. Her meslek, her uğraş, farklı etik soru ve sorunları beraberinde getirmektedir. Kitapta farklı meslek dallarının günümüzde karşılaştıkları etik sorunlarla başa çıkma yolları tartışılmıştır. Son bölümde ise sosyal sorumluluk kavramı konu edilmiş, ülkemizde ve dünyadaki başat sosyal sorumluluk projelerinden örneklere yer verilmiştir.
Kenan Gürsoy Etik ve tasavvuf, bugüne kadar yan yana getirmeye ya da birlikte düşünmeye alışık olmadığımız iki kavram. Prof. Dr. Kenan Gürsoy'la yapılan bu sohbetler, “Etik Şahsiyet” çerçevesinde bu iki kavramı bir arada düşünmeye başlamamızı sağlamakta, insanın kemâle doğru yürüyüşünün etik zeminde nasıl gerçekleşebileceğini göstermektedir. Burada tasavvufun başta insanın kendisi olmak üzere bir toplum, bir medeniyet ve bir insanlık tahayyülü ortaya koyarken de etik zemine dayandığına dikkat çekilmektedir.
Etik ve Tasavvuf; yalnızca felsefeye ve tasavvufa ilgi duyanları değil, kendini inşa etmek isteyen ve kemâle doğru yol alma gayreti duyan, insan olmanın sorumluluğunu ve değerini hisseden herkesi kendisine davet eden sohbetlerden oluşmaktadır.
Jerry Bergman Antik Yunan filozoflarından kalma materyalist bir inanç olmasına rağmen son 160 yıldır evrim teorisi adıyla meşhur edilerek bilim kisvesinde yayılan, farazi 4 milyar yıllık canlılık tarihi senaryosu olduğu için en temel bilimsellik (sınanabilirlik) kriterini dahi karşılayıp karşılamadığı tartışmalı olan, materyalim-naturalizm ideolojik bükülmesinin bilim alanını işgal etmesiyle bilimin içine dâhil edilen, günümüzde ise “bilimsel gerçek ve yasa” diye empoze edilerek neredeyse bilimin temeli ve hatta bizzat kendisi olma noktasına kadar getirilen (sözde) evrim teorisinin sacayağı hükmündeki üç ana sütunu; kimyasal evrim (abiyogenez), doğal seçilim ve mutasyonlardır.
Bir bilim adamı tarafından kaleme alınan, yaklaşık 900 bilimsel kaynağın bir derlemesi olan, yüzlerce bilimsel veri ve keşifle, bu veri ve keşiflerin (birçok bilim adamı tarafından yapılan) objektif yorumlarını içeren bu kitap, evrimin üç ana sütununun yıkıldığını belgelemektedir.
Burada evrim kelimesinden maksat, ortak ata ve türden türe geçiş (makroevrim) iddialarıdır, herkesin bilip kabul ettiği tür içi değişimler-gelişimler-tekamül süreçleri değil. Var olan ve bilimsel gerçek olan bu değişimler evrim değildir ve (mikro)evrim adıyla anılmaları da doğru değildir. Çünkü tür içi (mikro)değişimler birikerek (makro)evrime yol açamaz. Bu kitap bu gerçeğin bilimsel delillerini sunmaktadır.
Ayman Shihadeh Kelâm, mantık, metafizik, usûl, tefsir, tıp gibi alanlarda devasa ve dakik eserler ortaya koyan Fahreddîn er-Râzî’nin, ahlâk üzerine yazmış olsaydı diğer alanlarındaki eserlerinde olduğu gibi kendisinden sonraki geleneği dönüştürmesi beklenirdi. Fakat Râzî, amelî ahlâka dair bir eser kaleme almış olsa da, teorik ahlâka dair bir eser vermemiştir. Elinizdeki kitap, bu eksikliği kısmen telafi edebilecek şekilde Râzî’nin ahlâka dair düşüncelerini ve entelektüel dönüşümlerini metinlerden adım adım izleyerek ortaya koymaya çalışmaktadır. Bunun için de yazıldığı tarihe kadar yapılan çalışmalar arasında, birçoğu da yazma olmak üzere en geniş Râzî eserleri seçkisi kullanılmıştır.
Elinizdeki kitap bir yandan İslâm ahlâk düşüncesi alanındaki bir boşluğu doldururken diğer yandan Fahreddîn er-Râzî’nin ahlâk düşüncesine yönelik çalışmaların eksiklerini gidermede de önemli bir unsur teşkil etmektedir.
Fahrettin Olguner Platon'a ait eserler arasında Kanunlar, İslâm dünyasında en çok sözü edilen kitaplardan biridir. Fakat klasik kaynaklarda Kanunların muhtevası ile ilgili olarak nakil ve ifade edilen bilgiler oldukça sınırlıdır. Bazı küçük iktibasların dışında Kanunlar Diyaloğunu en geniş çapta ele alan düşünür Fârâbî'dir. Fârâbî, Platon'a ait eserlerin büyük çoğunluğu üzerinde söz söylemiş, onların mevzularını belirtmiş, hangi hedefe yöneldiklerini, neyi ortaya koymak istediklerini açıklamıştır. Bunlar arasında en kapsamlı olanı Kanunlar hakkında kaleme aldığı ve Telhîsü'n-Nevâmis ismini verdiği eserdir. Fârâbî bu eserde hem Kanunları özetlemiş hem de kendisinin Platon'u nasıl anladığını ifade etmiştir. Ülkemizin önde gelen İslâm Felsefecilerinden Prof. Dr. Fahrettin Olguner tarafından yayına hazırlanan elinizdeki kitap, Fârâbî'nin Kanunlar hakkında kaleme aldığı bu eserin Arapça metnini ve Türkçeye tercümesini içermektedir. Ayrıca eserde ek olarak Arapça orijinali ve Türkçeye tercümesi ile yer alan ve Felsefe Tarihi açısından büyük önem taşıyan Filozof Platon'dan Porphurios'a Mektup adlı bir metin de ilk kez okuyucu ile buluşmaktadır.
Şenol Korkut Bu kitap İkinci Muallim Fârâbî'nin siyaset felsefesini kökenleri ve özgünlüğü bakımından incelemektedir.
İslâm düşüncesinde siyaset ilmi ve felsefesini bir ilim olarak inşa eden Fârâbî aynı zamanda Atina odaklı Grek felsefesinin siyasal düşüncesine de bir nevi alternatif siyaset kuramlar dizisinin peşinde koşmuştur. İslâm'ın vahiy öğretisinin getirdiği siyasal unsurlarla antik Grek siyaset felsefesi arasında kendine özgü bir siyaset felse­fesi inşa eden Fârâbî bir yandan siyaset felsefesine yeni problem alanları kazandırırken öbür yandan İslâm düşüncesine erdemli ve erdemsiz şehirler öğretisi ile yeni bir ufuk kazandırmıştır. Filozofun felsefe, mille ve medîne zemininde geliştirdiği erdemli ve erdemsiz bakış açılarını siyaset felsefesine dair irdelediği bütün problem öbeklerinde görebilmek mümkündür. Bu kitapta bir yandan erdemli felsefe, erdemli din ve erdemli şehrin idealize edilmiş felsefî serüveni irdelenirken öbür yandan bozuk felsefe, bozuk dinler ve erdemsiz şehirlerin İkinci Muallim'in felsefî süzgecinde zemmedilmiş hikâyesi ele alınmıştır.
Ahmet Cevizci Henüz ilk 6'sı tamamlanmakla birlikte 15 ciltlik ve yaklaşık on iki bin sayfalık bir felsefe ansiklopedisi projesiyle, her şeyden önce felsefi bakışı başta bilim, din, ekonomi, eğitim ve hukuk olmak üzere tüm alanlara tutmak ve bütün bu alanlara kavramsal bir açıklık getirmek amaçlanmaktadır. Bu yolla da felsefe aracılığıyla son çözümlemede ülkemizdeki eleştirel ve sorgulayıcı düşünceye, her durumda geliştirmemiz gereken uzlaşma ve demokrasi kültürüne katkıda bulunmak hedeflenmektedir. Yine bu amacın bir parçası olarak hem ülkemizde azımsanamayacak bir süreden beri gerçekleştirilen felsefe araştırmalarının sonuçlarını gözler önüne sermek hem de mevcut felsefe araştırmalarına ivme kazandırmak düşüncesi hâkim olmuştur. Çalışma genelinde yardımına başvurulan onlarca yazardan çok az bir kısmı yabancıdır. Başvurulan onlarca felsefe hocasının yanı sıra disiplinler arası bir yaklaşımla dilbilimi, sosyoloji, psikoloji, hukuk alanında çalışan akademisyenlerin de bu çalışmanın oluşturulmasında çokça katkısı olmuştur.


Ansiklopedide felsefenin bizatihi kendisi konu edilmekle birlikte ağırlıklı yer verilen Batı felsefesinin yanında Hint felsefesi ve Çin felsefesi alanlarına da yer verilmiştir/verilecektir. Çalışmada çoğulcu bir anlayış izlenmekte, her görüşten, farklı felsefe anlayışlarına sahip birçok akademisyen/araştırmacı/yazar/düşünür asgari birlik çabasının dışında tamamen özgün ve müdahalesiz bir çalışma ortaya koymaya çalışmaktadırlar.


Türkiye’de felsefeye gönül vermiş herkesi, farklı düzeylerde dahi olsa, bu sürece dâhil edebilmek, herkesin desteğini temin etmek, çalışmanın bütüncül anlayışına uygun bir biçimde, çalışmanın Türkiye’deki felsefe araştırmalarına katkı yapması umudu ve beklentisini karşılamaktadır. Bu umut, dilek ve beklenti uzun soluklu çalışmamızın geneline yayılmış durumdadır.


Çalışmanın birinci cildinde A Önermesi ile Aynî arasında alfabetik sıra ile geçen yüzlerce kavram-olgu-olay açıklanmıştır.
Ahmet Cevizci Henüz ilk 6'sı tamamlanmakla birlikte 15 ciltlik ve yaklaşık on iki bin sayfalık bir felsefe ansiklopedisi projesiyle, her şeyden önce felsefi bakışı başta bilim, din, ekonomi, eğitim ve hukuk olmak üzere tüm alanlara tutmak ve bütün bu alanlara kavramsal bir açıklık getirmek amaçlanmaktadır. Bu yolla da felsefe aracılığıyla son çözümlemede ülkemizdeki eleştirel ve sorgulayıcı düşünceye, her durumda geliştirmemiz gereken uzlaşma ve demokrasi kültürüne katkıda bulunmak hedeflenmektedir. Yine bu amacın bir parçası olarak hem ülkemizde azımsanamayacak bir süreden beri gerçekleştirilen felsefe araştırmalarının sonuçlarını gözler önüne sermek hem de mevcut felsefe araştırmalarına ivme kazandırmak düşüncesi hâkim olmuştur. Çalışma genelinde yardımına başvurulan onlarca yazardan çok az bir kısmı yabancıdır. Başvurulan onlarca felsefe hocasının yanı sıra disiplinler arası bir yaklaşımla dilbilimi, sosyoloji, psikoloji, hukuk alanında çalışan akademisyenlerin de bu çalışmanın oluşturulmasında çokça katkısı olmuştur.
Ansiklopedide felsefenin bizatihi kendisi konu edilmekle birlikte ağırlıklı yer verilen Batı felsefesinin yanında Hint felsefesi ve Çin felsefesi alanlarına da yer verilmiştir/verilecektir. Çalışmada çoğulcu bir anlayış izlenmekte, her görüşten, farklı felsefe anlayışlarına sahip birçok akademisyen/araştırmacı/yazar/düşünür asgari birlik çabasının dışında tamamen özgün ve müdahalesiz bir çalışma ortaya koymaya çalışmaktadırlar.
Türkiye’de felsefeye gönül vermiş herkesi, farklı düzeylerde dahi olsa, bu sürece dâhil edebilmek, herkesin desteğini temin etmek, çalışmanın bütüncül anlayışına uygun bir biçimde, çalışmanın Türkiye’deki felsefe araştırmalarına katkı yapması umudu ve beklentisini karşılamaktadır. Bu umut, dilek ve beklenti uzun soluklu çalışmamızın geneline yayılmış durumdadır.
Çalışmanın ikinci cildinde Babanzâde ile Büyük Terim arasında alfabetik sıra ile geçen yüzlerce kavram-olgu-olay açıklanmıştır.
Ahmet Cevizci Henüz ilk6'sı tamamlanmakla birlikte 15 ciltlik ve yaklaşık on iki bin sayfalık bir felsefe ansiklopedisi projesiyle, her şeyden önce felsefi bakışı başta bilim, din, ekonomi, eğitim ve hukuk olmak üzere tüm alanlara tutmak ve bütün bu alanlara kavramsal bir açıklık getirmek amaçlanmaktadır. Bu yolla da felsefe aracılığıyla son çözümlemede ülkemizdeki eleştirel ve sorgulayıcı düşünceye, her durumda geliştirmemiz gereken uzlaşma ve demokrasi kültürüne katkıda bulunmak hedeflenmektedir. Yine bu amacın bir parçası olarak hem ülkemizde azımsanamayacak bir süreden beri gerçekleştirilen felsefe araştırmalarının sonuçlarını gözler önüne sermek hem de mevcut felsefe araştırmalarına ivme kazandırmak düşüncesi hâkim olmuştur. Çalışma genelinde yardımına başvurulan onlarca yazardan çok az bir kısmı yabancıdır. Başvurulan onlarca felsefe hocasının yanı sıra disiplinler arası bir yaklaşımla dilbilimi, sosyoloji, psikoloji, hukuk alanında çalışan akademisyenlerin de bu çalışmanın oluşturulmasında çokça katkısı olmuştur.


Ansiklopedide felsefenin bizatihi kendisi konu edilmekle birlikte ağırlıklı yer verilen Batı felsefesinin yanında Hint felsefesi ve Çin felsefesi alanlarına da yer verilmiştir/verilecektir. Çalışmada çoğulcu bir anlayış izlenmekte, her görüşten, farklı felsefe anlayışlarına sahip birçok akademisyen/araştırmacı/yazar/düşünür asgari birlik çabasının dışında tamamen özgün ve müdahalesiz bir çalışma ortaya koymaya çalışmaktadırlar.


Türkiye’de felsefeye gönül vermiş herkesi, farklı düzeylerde dahi olsa, bu sürece dâhil edebilmek, herkesin desteğini temin etmek, çalışmanın bütüncül anlayışına uygun bir biçimde, çalışmanın Türkiye’deki felsefe araştırmalarına katkı yapması umudu ve beklentisini karşılamaktadır. Bu umut, dilek ve beklenti uzun soluklu çalışmamızın geneline yayılmış durumdadır.


Çalışmanın üçüncü cildinde Cabaniz ile Çözümleyici arasında alfabetik sıra ile geçen yüzlerce kavram-olgu-olay açıklanmıştır.
Ahmet Cevizci Henüz ilk6'sı tamamlanmakla birlikte 15 ciltlik ve yaklaşık on iki bin sayfalık bir felsefe ansiklopedisi projesiyle, her şeyden önce felsefi bakışı başta bilim, din, ekonomi, eğitim ve hukuk olmak üzere tüm alanlara tutmak ve bütün bu alanlara kavramsal bir açıklık getirmek amaçlanmaktadır. Bu yolla da felsefe aracılığıyla son çözümlemede ülkemizdeki eleştirel ve sorgulayıcı düşünceye, her durumda geliştirmemiz gereken uzlaşma ve demokrasi kültürüne katkıda bulunmak hedeflenmektedir. Yine bu amacın bir parçası olarak hem ülkemizde azımsanamayacak bir süreden beri gerçekleştirilen felsefe araştırmalarının sonuçlarını gözler önüne sermek hem de mevcut felsefe araştırmalarına ivme kazandırmak düşüncesi hâkim olmuştur. Çalışma genelinde yardımına başvurulan onlarca yazardan çok az bir kısmı yabancıdır. Başvurulan onlarca felsefe hocasının yanı sıra disiplinler arası bir yaklaşımla dilbilimi, sosyoloji, psikoloji, hukuk alanında çalışan akademisyenlerin de bu çalışmanın oluşturulmasında çokça katkısı olmuştur.


Ansiklopedide felsefenin bizatihi kendisi konu edilmekle birlikte ağırlıklı yer verilen Batı felsefesinin yanında Hint felsefesi ve Çin felsefesi alanlarına da yer verilmiştir/verilecektir. Çalışmada çoğulcu bir anlayış izlenmekte, her görüşten, farklı felsefe anlayışlarına sahip birçok akademisyen/araştırmacı/yazar/düşünür asgari birlik çabasının dışında tamamen özgün ve müdahalesiz bir çalışma ortaya koymaya çalışmaktadırlar.


Türkiye’de felsefeye gönül vermiş herkesi, farklı düzeylerde dahi olsa, bu sürece dâhil edebilmek, herkesin desteğini temin etmek, çalışmanın bütüncül anlayışına uygun bir biçimde, çalışmanın Türkiye’deki felsefe araştırmalarına katkı yapması umudu ve beklentisini karşılamaktadır. Bu umut, dilek ve beklenti uzun soluklu çalışmamızın geneline yayılmış durumdadır.


Çalışmanın dördüncü cildinde Dadaizm ile Dyade arasında alfabetik sıra ile geçen yüzlerce kavram-olgu-olay açıklanmıştır.
Ahmet Cevizci
Henüz ilk 6'sı tamamlanmakla birlikte 15 ciltlik ve yaklaşık on iki bin sayfalık bir felsefe ansiklopedisi projesiyle, her şeyden önce felsefi bakışı başta bilim, din, ekonomi, eğitim ve hukuk olmak üzere tüm alanlara tutmak ve bütün bu alanlara kavramsal bir açıklık getirmek amaçlanmaktadır. Bu yolla da felsefe aracılığıyla son çözümlemede ülkemizdeki eleştirel ve sorgulayıcı düşünceye, her durumda geliştirmemiz gereken uzlaşma ve demokrasi kültürüne katkıda bulunmak hedeflenmektedir. Yine bu amacın bir parçası olarak hem ülkemizde azımsanamayacak bir süreden beri gerçekleştirilen felsefe araştırmalarının sonuçlarını gözler önüne sermek hem de mevcut felsefe araştırmalarına ivme kazandırmak düşüncesi hâkim olmuştur. Çalışma genelinde yardımına başvurulan onlarca yazardan çok az bir kısmı yabancıdır. Başvurulan onlarca felsefe hocasının yanı sıra disiplinler arası bir yaklaşımla dilbilimi, sosyoloji, psikoloji, hukuk alanında çalışan akademisyenlerin de bu çalışmanın oluşturulmasında çokça katkısı olmuştur.


Ansiklopedide felsefenin bizatihi kendisi konu edilmekle birlikte ağırlıklı yer verilen Batı felsefesinin yanında Hint felsefesi ve Çin felsefesi alanlarına da yer verilmiştir/verilecektir. Çalışmada çoğulcu bir anlayış izlenmekte, her görüşten, farklı felsefe anlayışlarına sahip birçok akademisyen/araştırmacı/yazar/düşünür asgari birlik çabasının dışında tamamen özgün ve müdahalesiz bir çalışma ortaya koymaya çalışmaktadırlar.


Türkiye’de felsefeye gönül vermiş herkesi, farklı düzeylerde dahi olsa, bu sürece dâhil edebilmek, herkesin desteğini temin etmek, çalışmanın bütüncül anlayışına uygun bir biçimde, çalışmanın Türkiye’deki felsefe araştırmalarına katkı yapması umudu ve beklentisini karşılamaktadır. Bu umut, dilek ve beklenti uzun soluklu çalışmamızın geneline yayılmış durumdadır.


Çalışmanın beşinci cildinde E harfinde alfabetik sıra ile geçen yüzlerce kavram-olgu-olay açıklanmıştır.
Ahmet Cevizci


Henüz ilk 6'sı tamamlanmakla birlikte 15 ciltlik ve yaklaşık on iki bin sayfalık bir felsefe ansiklopedisi projesiyle, her şeyden önce felsefi bakışı başta bilim, din, ekonomi, eğitim ve hukuk olmak üzere tüm alanlara tutmak ve bütün bu alanlara kavramsal bir açıklık getirmek amaçlanmaktadır. Bu yolla da felsefe aracılığıyla son çözümlemede ülkemizdeki eleştirel ve sorgulayıcı düşünceye, her durumda geliştirmemiz gereken uzlaşma ve demokrasi kültürüne katkıda bulunmak hedeflenmektedir. Yine bu amacın bir parçası olarak hem ülkemizde azımsanamayacak bir süreden beri gerçekleştirilen felsefe araştırmalarının sonuçlarını gözler önüne sermek hem de mevcut felsefe araştırmalarına ivme kazandırmak düşüncesi hâkim olmuştur. Çalışma genelinde yardımına başvurulan onlarca yazardan çok az bir kısmı yabancıdır. Başvurulan onlarca felsefe hocasının yanı sıra disiplinler arası bir yaklaşımla dilbilimi, sosyoloji, psikoloji, hukuk alanında çalışan akademisyenlerin de bu çalışmanın oluşturulmasında çokça katkısı olmuştur.


Ansiklopedide felsefenin bizatihi kendisi konu edilmekle birlikte ağırlıklı yer verilen Batı felsefesinin yanında Hint felsefesi ve Çin felsefesi alanlarına da yer verilmiştir/verilecektir. Çalışmada çoğulcu bir anlayış izlenmekte, her görüşten, farklı felsefe anlayışlarına sahip birçok akademisyen/araştırmacı/yazar/düşünür asgari birlik çabasının dışında tamamen özgün ve müdahalesiz bir çalışma ortaya koymaya çalışmaktadırlar.


Türkiye’de felsefeye gönül vermiş herkesi, farklı düzeylerde dahi olsa, bu sürece dâhil edebilmek, herkesin desteğini temin etmek, çalışmanın bütüncül anlayışına uygun bir biçimde, çalışmanın Türkiye’deki felsefe araştırmalarına katkı yapması umudu ve beklentisini karşılamaktadır. Bu umut, dilek ve beklenti uzun soluklu çalışmamızın geneline yayılmış durumdadır.


Çalışmanın altıncı cildinde Fahreddin RazΠÖnermesi ile Fütürizm arasında alfabetik sıra ile geçen yüzlerce kavram-olgu-olay açıklanmıştır.
Süleyman Hayri Bolay “Felsefe Doktrinleri ve Terimleri Sözlüğü’nün 12. baskısı yapılıyor. Bu sözlüğün bu kadar rağbet görmesinin sebebi diğer felsefe sözlüklerinden çok farklı olmasıdır. Bu farklılığı ortaya koyan amillerin başında taşıdığı bir kısım özelliklerin diğer sözlüklerde bulunmamasıdır. Bu farkları okuyucular zaten bilmektedirler ve bunun için bu eseri daha çok tercih etmektedir. 11. baskıya talep üzerine hâdis, hudus delili, hukuk felsefesi, eğitim felsefesi, kimlik, ölüm ve ölüm ötesi, spor felsefesi, tasarım felsefesi, terör gibi maddeler ilave edilmişti. Ayrıca Allah maddesine meşhur fizikçi ve astronom Newton’un kitabından bazı sözleri eklenmişti. Bu ilavelerin kabul ve rağbet gördüğünü gelen ifadelerden anlıyoruz. Biz belki bu hususlarda küçük çapta bir öncülük yapmış olabiliriz. 12. baskıya da çalışma / iş felsefesi, müzik felsefesi, tehafüt, şuur gibi maddeleri yine talep üzerine ilave ettik. Ayrıca bilgi felsefesi ile ilgili kısma bazı eklemeleri zaruri gördük. Diğer taraftan bizim bildiğimiz kadarıyla iş felsefesi ve müzik felsefesi gibi mevzularda ülkemizde ciddi surette çalışmalar yapılmamaktadır. Yaşayan bir filozofumuz ve 20. asrın 20 büyük fizikçisi arasında yer alan Yalçın Koç’un Nazarî Musikînin Esasları adlı eserini bu konuda istisna tutmak isabetli olur. Eserin yeni baskılarını gerçekleştiren Nobel Akademik Yayıncılık kuruluşunun muhterem başkanına, diğer yetkililerine ve çalışanlarına çok teşekkür ederim.”
Süleyman Hayri Bolay Süleyman Hayri Bolay, bilimsel birikimlerini ve düşüncelerini üniversitelerin duvarları içine hapseden bir bilim adamı değildir. O, gençlik yıllarından beri yazdıklarını her tabakadan insanlarla, kamuoyu ile paylaşan bir kimsedir. Bundan dolayı felsefî yoğunluktaki eserleri dahi yakın alaka görmüş olup felsefî düşüncenin yaygınlaştırılmasında önemli katkı sağlamaktadır.
Süleyman Hayri Bolay, şimdi makalelerini, tebliğlerini ve diğer araştırmalarını kitaplaştırmaktadır. Bunlar altı kitap olacaktır. İlki “Felsefe Dünyasında Gezintiler”dir. İkincisi “Türk Düşüncesinde Gezintiler” olacaktır.
“Felsefe Dünyasında Gezintiler”; insan, aile, toplum, millet, kültür, ölüm, demokrasi, postmodernizm, insan hakları, küreselleşme, milli kültür ve millî kimlik gibi birçok güncel konu üzerindeki düşüncelerini ihtiva etmektedir. İnanıyoruz ki kamuoyu bu yazıları zevkle okuyacaktır.
Yayınevimiz, böyle tanınmış, değerli eserleri ve yazıları 45 senedir kamuoyunca kabul gören Süleyman Hayri Bolay'ın bu eserini basmakla iftihar eder.
Ekrem Ziya Duman Felsefe grubu eğitimi alanında son yıllarda yeni ve farklı bakış açıları ile yapılan çalışmalar dikkat çekmektedir. Bu tür çalışmaların eğitim öğretim ortamlarındaki uygulamaları çeşitlendirdiği ve zenginleştirdiği bilinmektedir. Aynı zamanda ilgili çalışmalar bu alanda çalışmak isteyen araştırmacılara çalışma alanı olarak yeni yollar açmaktadır. Dolayısıyla bu tür çalışmaların devamlılığının sağlanması daha da değerli hâle gelmektedir. “Felsefe Grubu Eğitimi Alanında Çalışmalar” kitabı hem bu devamlılığın sağlanmasına katkı sağlayacak hem de sonradan yapılacak çalışmalara ışık tutacak niteliktedir.
Kitapta; felsefe, sosyoloji, psikoloji ve mantık alanında çalışmalar yer almaktadır. Bu çalışmaların içerisinde WebQuest, resfebe gibi alan eğitiminde alternatif öğretim tekniği olarak kullanılabilecek örnekler yer almaktadır. Bununla birlikte kitapta ders kitaplarında yer alan değerlere dair tespitlerin ortaya konulduğu, ders kitaplarında belirli kavramların söylemleri üzerine içerik analizinin yapıldığı çalışmalara da yer verilmiştir. Türkiye'de mantık öğretimi üzerine yapılan çalışmaların analizi başlıklı çalışma ise bu konuda okuyucuya kapsamlı bir bakış açısı sunmaktadır. Eğitimde Sosyal Duygusal Gelişim: Yonca Modeli çalışması ise çocukların eğitim ortamında bütüncül olarak desteklenmesi gerektiğine yönelik bakış açısı sunmakla birlikte bu yönde yapılacak olan yeni çalışmalara temel oluşturma özelliğine sahiptir.
Levent BAYRAKTAR İnsanoğlu felsefe ile varlığın özünü, temelini ve anlamını sorgular. Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki bağı ve ilişkiyi tefekkür eder. Evrendeki yerini fark etmeye çalışır. Niçin dünyaya geldiğini ve neyi gerçekleştirmek durumunda olduğunu veya kendi özgür iradesiyle, kendisine bir davranış ilkesi belirleyip belirleyemeyeceğini, ahlâklı, ilkeli ve tutarlı olmakla olmamak arasındaki seçimi, ikiliği ve çatışmayı yaşar ve bütün bunlarla hesaplaşır. Böylece felsefece yaşanan hayat; olabildiğince hesabı verilmiş veya verilebilecek olan bir hayattır. Bilinçlenmeye bir davettir.
Remzi Demir, İnan Kalaycıoğulları Felsefe Ne İmiş? Devrimler Çağında Felsefe Antolojisi adlı bu seçkide, 1908-1938 yılları arasındaki Devrimler Çağı'nda Türk Matbuatı'nın saygın akademik ve popüler dergilerinde yayımlanmış olan ve dönemin felsefe algısının kavranmasını sağlayan makaleleri topladık.
Yazarlar arasında kimler yok ki!
Ziya Gökalp, Salih Zeki, Halide Edib (Adıvar), Mehmed Emin Erişirgil, Mustafa Şekip Tunç, Orhan Sadeddin, Mehmed İzzet, Mehmed Servet, Hilmi Ziya Ülken, Şerefeddin Yaltkaya, Köprülüzâde Mehmed Fuâd, Mustafa Rahmi Balaban, Necmeddin Sâdık Sadak ve Ernst von Aster...
Seçkiye giren makaleler bir bütün hâlinde incelendiğinde, Devrimler Çağı'nda (1908-1938) teşekkül eden “Yeni Felsefe Anlayışı”nın kabataslak da olsa temel unsurlarının anlaşılması mümkün olmaktadır.
Bu seçki, ülkemizdeki felsefe tarihi çalışmalarına yeni bir soluk getirecektir.

Rahmi KARAKUŞ Bu kitap, 1908 - 1933 arası Dârü'l-Fünûn'da ders vermiş Türk felsefecileri ve onların felsefeyi kavrayışlarını konu edinmiştir. Rıza Tevfik, Mehmet İzzet, Ziya Gökalp, Şekip Tunç, Ziya Somar, Orhan Sadeddin, Baha Tevfik gibi düşünce hayatımızda derin izler bırakmış, kültürel devamlılığın örnekleri sayılacak isimler ele alınmıştır.
Böylece, zannedilenin aksine ülkemizdeki felsefe çalışmalarının Alman etkisindeki üniversitelerimizden çok daha önce başladığı ve kendine mahsus bir karakter taşıdığı anlaşılmıştır. Bu eser kültürümüzdeki önemli bir karanlık bölgeyi aydınlatmaktadır.
Özge Özdemir Bu kitap, Çocuklar İçin Felsefe (P4C) yönteminin uygulanması için geliştirilmiş ders planlarından oluşmaktadır.
Özellikle sınıflarında öğrencileriyle uygulama yapmak isteyen öğretmenlerin ihtiyaçları temel alınarak hazırlanmıştır. Ayrıca Çocuklar İçin Felsefe, uygulayıcıları ve ebeveynler tarafından da kullanılabilir.
Ders planları, ilkokul Hayat Bilgisi ve Sosyal Bilgiler derslerindeki konularla ilgili felsefi soruşturmaları içermektedir. Resimli kitapların uyaran olarak kullanıldığı on sekiz ders planı, yalnızca bu derslerin öğretim programındaki konu ve kazanımları değil temel becerileri ve değerleri de kapsamaktadır.
Dr. Özge Özdemir felsefe alanında akademik çalışmalar yürütmektedir. Çocuklar İçin Felsefe uzmanlık alanıdır.
Bu kitaptaki ders planlarını çocuklar, öğrenciler ve öğretmenlerle sürdürdüğü yüzlerce saatlik çalışmanın sonunda kaleme almıştır.
Bayram Ali Çetinkaya Pek çok insan tanımı arasında belki de en kabul gören tanım, Aristo tarafından yapılan tanımdır. İnsanı 'düşünen canlı' olarak tanımlayan Aristo, Metafizik adlı eserine “insan doğal olarak bilmek ister” cümlesi ile başlar. Eğer bu doğruysa, yani 'bilmeyi istemek' insanın en tabii faaliyeti ise insanlık tarihi bir bakıma düşüncenin tarihidir. Ve dolayısıyla tüm bilimler felsefenin başka varlık boyutlarındaki izdüşümleri olarak düşünülmelidir.
Bu yaklaşım, hangi disiplinde çalışırsa çalışsın, bir kişinin düşünce tarihi hakkında fikir sahibi olması gerektiği olgusunu da beraberinde getirir.
Felsefe tarihinin tüm çalışma alanlarını besleyecek ve güçlendirecek bir alan olduğu kabulü bu çalışmanın temel motivasyonudur.
Haridimos TSOUKAS, Robert CHIA Yaşamımız bir örgütün içinde başlar, çok sayıda örgütün içinde ya da etkisinde şekillenir ve yine bir örgütün içinde sonlanır. Sahip olduğumuz etkin ve verimli örgütlerin yaşam kalitemizi ve refah düzeyimizi yükselttiğini düşünecek olursak; nasıl bir yaşam sürdüreceğimizin, örgütlerle yakından ilişkisi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Hayatımızın şekillenmesinde bu kadar önemli bir rolü olan örgütler ve bu örgütlere ilişkin bilgi, her yönüyle felsefi analize tabi tutulmayı hak etmektedir.
Felsefe ile örgüt teorisi arasında ilişki var mıdır? İlk bakışta çok küçük bir ilişkinin var olduğunu söylemek mümkünken, yakından bakıldığında çok sayıda bağlantının bulunduğu görülmektedir. Örgüt kuramlarını anlama ve örgütleri açıklama çabalarımızda metafizik bilgilerimizin süreçleri şuursuzca ve derinden etkilemekte olduğu, felsefe konusundaki çalışma ve analizlerle ortaya çıkmaktadır.
Felsefi akım önermelerinin örgüt teorileri ile ilişkisini konu alan bu kitap, felsefi analizlerin örgüt teori ve araştırmalarına katkısını okuyucuya sunmaktadır.
Levent Bayraktar Felsefe ve Tasavvuf, daha önce değişik vesilelerle kaleme alınmış olan makale, bildiri ve mülakatlardan oluşmaktadır. Metinlerin ortak özellikleri; kültür ve medeniyetimizin temel kurumlarından olan tasavvuf ve onun ekseninde oluşan değerlerin irdelenmesidir. Hemen bütün bölümlerde, felsefe ile tasavvufî kavram ve temalara bakmanın her iki alan için de ufuk açıcı ve zenginleştirici bir sonuç doğuracağı görülmektedir.
Elinizdeki bu kitapta, Mevlânâ, Yunus Emre gibi mutasavvıflar; Camus, Bergson gibi filozoflarla birlikte değerlendirilmiştir. Böyle bir karşılaştırmalı ele alışın yanı sıra; tasavvufun güncel sorunlara verebileceği cevapların bugün için bir kaynak ve ufuk olarak değerlen-dirilmesi gibi özgün denemeler bulun-maktadır. Mutasavvıfların eski değil, eskimeyen bir dünya görüşüne sahip oldukları, tasavvufî tefekkürün dünya sorunlarına her dem taze bir cevap olduğu tezi okuyucunun dikkatine sunulmaktadır.
Nurten GÖKALP Bizi başkalarından ayırt eden, sıradan bir varlık olmadığımızı gösteren bir durum olan kişilik insana özgü ayırıcı bir hal olarak kabul edilmektedir. Bu anlamı sebebiyle de daha çok psikoloji ve sosyoloji ile ilişkilendirdiğimiz kişi ve kişilik kavramı felsefede insan probleminin içinde önemli bir yer işgal etmektedir. Felsefede 'kişi olmak' deyimi kişiliği merkeze alan düşünce hareketinin temel kavramıdır. Kişi olmak insan olmaktan ayrı ve farklı bir duruma işaret etmektedir. Kişilik insanın sahip olduğu ortak ve temel özelliklerinin anlamlı bir şekilde gerçekleştirilip ayrı ve farklı bir bütünlük olarak ortaya konmasıdır. İnsan hayatının anlamının ve değerinin sorgulanması ile bağlantılı ele alabileceğimiz kişilik problemi günümüz insanının en önemli problemlerinden biridir. Bu problemin çağlar boyunca felsefi serüveni ve gelişiminin ele alındığı bu çalışma ile konuyu bütüncül bir çerçevede sunma amacı güdülmektedir.
Muhammet Sait Duran Felsefe, insanın anlam arayışının en mühim mecralarından birisidir. Bu nedenle felsefenin kökeni sorusu öncelikle insanın anlam arayışının kaynağının incelenmesini gerektirir. İnsanı, kendisi ve evren hakkında düşünmeye iten nedir? Bu soru bizi çok tanıdık bir duyguya götürür: Hayret…
Felsefe, medeniyet sürecinin bir parçasıdır ve bu nedenle ortaya çıkışı belirli yaşam koşullarına bağlıdır. Felsefe, nasıl bir sosyokültürel atmosferde ve hangi koşullarda ortaya çıkmıştır? Bu soru çerçevesinde felsefenin kültürel ve tarihî bağlama oturtulması gerekir.
Bununla beraber insani bir faaliyet olarak felsefe ne tarihte kalmış ne de salt dış etmenlerle izah edilebilecek bir olgudur. Felsefe, anlamaya çalışan bilincin eylemiyle var olur. Peki, felsefe yapma eyleminin ardında yatan saik nedir? İşte felsefenin özgünlüğü, bu sorunun cevabında yatar.
Bu eser, felsefenin kökeni meselesini çok boyutlu bir şekilde ele alarak felsefenin insan ve toplum hayatı için ne ifade ettiğinin ve sunduğu imkânların anlaşılmasına; sınırlarının ve diğer düşünce gelenekleri karşısındaki konumunun doğru şekilde belirlenmesine katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Ahmet Cevizci Felsefeye Giriş, bir disiplin ve entelektüel faaliyet olarak felsefeye bir giriş yapmayı amaçlayan kimseler için kaleme alınmıştır. Eser, bu girişi felsefenin kendisini, temel kavram, akım ve konularını, felsefeye özgü düşünme ve akıl yürütme biçimlerini tanıtmak suretiyle yapmayı amaçlamaktadır. Sekiz bölümden oluşan eserde, felsefeyle bir tanışıklık tesis etmeyi amaçlayan bir ilk bölümün ardından, epistemolojiyle, bilim felsefesi, varlık felsefesi, etik, siyaset felsefesi, din felsefesi ve sanat felsefesiyle ilgili konulara yer verilmektedir.
Felsefeye Giriş felsefeyle tanışmak isteyen, “büyük sorular üzerine argümantatif ve sorgulayıcı bir tarzda düşünme” olarak tanımlayabileceğimiz felsefeyi hayatlarına bir şekilde dâhil etmek isteyen herkese hitap etmekle birlikte, esas orta öğretim kurumlarında belli bir felsefe kültürü aldıktan sonra bu kültürü biraz daha zenginleştirmek isteyen eğitim fakültesi öğrencileri, geleceğin öğretmen adayları için kaleme alınmıştır. Eserin en önemli özelliği, felsefenin konularını yapılandırmacı bir yaklaşımla ele almasıdır; yani, Felsefeye Giriş kitabı, felsefenin konu ve problemleriyle ilgili olarak hazır bilgi aktarmak yerine, öğrencinin felsefi sorular ve problemler üzerine düşünmesini ve gerekli sorgulamaları yapmasını temin edecek tarzda, şemalar ve görsel malzemeden yararlanılarak oluşturulmuştur.
Nurten Gökalp, Recep Batu Günör Hayatta yönünüzü ve yerinizi tayin etmenizde en büyük yardımcınız, felsefi düşünüş ilkeleriyle aydınlanmış bir zihniyete sahip olmanızdır. Hayatın problemlerine ve insanın bu problemlerle baş etmesine dair kafa yoran tüm filozofların da temel amacı budur. Felsefi bakışla kendi anlam ve değerinizle birlikte yaşamın anlam ve değerini ortaya çıkarmak insan olmanın gereğidir. Amacınızı gerçekleştirmek için felsefenin yolunuzu aydınlatmasına ve size yol göstermesine izin verin.
Felsefe hayatınızın ışığı olsun…
Murat Arıcı, Pakize Arıkan Sandıkcıoğlu, Selma Aydın Bayram, Levent Bayraktar, Ahmet Eyim, Cem Kamözüt, Yurdagül Kılınç Adanalı, Deniz Kundakçı, Remzi Onur Kükürt, Ercan Salgar, Zikri Yavuz, Aziz F. Zambak Bu eser uzun soluklu, titiz ve detaylara duyarlı bir çalışmanın ürünüdür. Türkçe felsefe literatüründeki benzerlerinden pek çok yönüyle farklı olmayı amaçlamıştır. On iki yazarın yazdığı toplam on dört bölümüyle felsefenin farklı alanlarındaki temel problemlerin neredeyse tamamını kuşatmaktadır. Eser, problemleri sadece felsefe tarihi içindeki bağlamlarıyla ele almamakta, aynı zamanda çağdaş bir pers-pektiften de yorumlamaya tabi tutmaktadır. Eseri öne çıkaran ve onu istisnai kılan üç özelliği bulunmaktadır:
Birincisi, ele aldığı felsefi problemlerin tam da kendisine odaklanmakta; prob¬lemleri argümantatif ve diyalektik bir yöntemle incelemektedir: Önce problemleri ortaya çıkaran akıl yürütmeleri, sonra problemlerin çözümüne yönelik görüş ve kuramları, sonra bu görüş ve kuramları desteleyen gerekçe ve argümanları, ardın¬dan eleştiriler başlığı altında görüş ve kuramlara yönelik karşı argümanları sunmak¬tadır. Böylece eser, felsefenin bir alt alanını filozofların görüşleriyle betimleyip geçmemekte, o alanı inşa eden problemlerin izini aktif olarak takip edip günümüze kadar getirmektedir.
İkincisi, edisyon kitapların içerik ve yöntem dağınıklığı ile ilgili hazin kaderinden bu eserin herhangi bir pay almadığını söyleyebiliriz. On dört bölümü, on iki farklı yazar tarafından yazılmış olsa da tüm bölümlerin içeriği; aynı mantıksal organizas¬yona, paralel düşünce akışına, benzer konu işleme biçimine ve eşdeğer kavram ve terim kullanımına sahiptir. Eser, hem on iki farklı zihnin ürettiği kolektif zenginliğe hem de tek bir zihin tarafından üretilmişçesine sistematik bir bütünlüğe sahiptir.
Üçüncüsü, bildiğimiz kadarıyla ilgili felsefe literatüründe bu eserin içerdiği gör¬sel zenginliğin bir benzeri bulunmamaktadır. Elinizdeki bu eser, üç yüze yakın gör¬seli, işlenen konuyla ilişkilendirerek hem bilgi verici hem de sorgulayıcı bir felsefi içerikle beraber sunmaktadır.

Celal Yeşilçayır Yaşadığımız dünyada ve toplumda ötekileştirme, dışlama, cinsiyetçilik vb. insan hakları ihlallerinin yanında yadsınamaz derecede çatışmacı durumların yaşandığı dikkat çekmektedir. Bunun gibi temel insani sorunlar, bireylerin aldığı eğitimin mahiyetinin ele alınarak tartışılması gerektiğine işaret etmektedir.
Bu kitapta söz konusu sorunlar felsefi bağlamda analiz edilerek, bazı çözüm önerilerinin ortaya konulması amaçlanmaktadır. Bu çerçevede öncelikle özcü, kültürcü, ezberci ve meslek odaklı eğitim anlayışları göz önüne serilmeye çalışılmaktadır. İkinci adımda ise mezkûr eğitim anlayışları yerine niçin insan odaklı, analitik, eleştirel ve yaratıcı bir eğitim anlayışının tercih edilmesi gerektiğinin üzerinde durulmaktadır. Bu bağlamda okullardaki mevcut eğitim anlayışı ile ders müfredatlarının insani anlamda yeniden yapılandırılmasında felsefenin sağlayabileceği yöntem ve bilginin önemi serimlenmektedir. Çalışma içinde ayrıca bireylerde insan hakları ve barış bilincinin gelişmesi bakımından etik değerlerin niçin önemsenmesi gerektiği irdelenmektedir. Bununla birlikte bireylerin iyi mühendis, doktor, öğretmen vb. olmadan önce niçin iyi bir insan olmalarının hedeflenmesi gerektiği tartışılmaktadır. Böylelikle farklılıkların ötekileştirilmediği ortak bir yaşama kültürünün nasıl inşa edilebileceği göz önüne serilmeye çalışılmaktadır.
Kitap biçimsel olarak iki temel bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde insan hakları eğitiminin önemi ve okullarda haklarla ilgili bilincin geliştirilmesi hususu ele alınmaktadır. İkinci bölümde ise barış eğitimi konusu ve insan hayatındaki önemi tahlil edilmektedir. Aynı zamanda insan hakları ile barış arasındaki vazgeçilmez ilişkinin mahiyeti aydınlatılmaya çalışılmaktadır.
Necati Demir - Hüseyin Öztürk Bugüne kadar Kur'an'ın felsefesinin yapılamamış olduğu düşünülürse; niçin gerilerde kaldığımız kolayca anlaşılabilecektir. Felsefi kültür, mektebin temel taşıdır. Platon, akademiasının kapısına “geometri bilmeyen buradan içeri girmesin” cümlesini yazdırmıştı. Bugünün mektebinin kapısına ise; “felsefesi olmayan milletin mektebi olamaz” cümlesini yazmak gerekir. Milli mektebimiz, 16. Yüzyıldan sonra; Aristo mantığının kısır döngüsü içinde ruh feyzini yitiren ne medrese, ne de çeşitli kozmopolit unsurların bir karışımı olan bugünkü mekteptir.
Değerli düşünür Nurettin Topçu'nun deyimiyle Müslüman Türkün mektebi; maarif, metafizik ve ahlak ilkelerini Kur'an'dan alarak; Anadolu çocuğuna ruh serpen ve bununla yetinmeyip; insanlığın üç bin yıllık kültür ağacının yemişlerini toplayacak; evrensel bir ruh ve ahlak cihazı olacaktır. Bize göre; Kemal Tahir Devlet Ana'da, Necip Fazıl İdeolacya Örgüsünde, Cemil Meriç Bu Ülke'de, İdris Küçükömer Düzenin Yabancılaşması'nda hep bu kaybettiğimiz ruhu aramaktadır.
Felsefe derslerini, felsefe meraklılarının yanında; başta felsefe bölümü, ilahiyat fakültesi, sınıf öğretmenliği, psikolojik danışma ve rehberlik öğrencileri okumaktadır. Bu kitap, bu bölüm ve anabilim dallarının ders içerikleri dikkate alınarak hazırlanmıştır. Düşünen genç beyinlere faydalı olacağı umulur.
Nesrin Kale Felsefiyat isimli bu kitapta; ilkçağlardan günümüze kadar düşünce tarihinde etkili olan belli başlı felsefe ve ideolojiler tarihsel, sosyal, siyasal arka plan ile bütünsel bir süreç olarak okuyu­cunun bilgisine ve objektif değerlendirmesine sunulmaktadır.
İlkçağ, Ortaçağ, Rönesans ve Aydınlanma dönemlerinin felsefesi, sosyal yapısı, siyaseti, bilimi, eğitimi, dini ve sanatı ele alınırken felsefenin dönemlerin rengini oluşturmadaki önemi ve işlevi anlatılmaktadır. Felsefenin, filozofların problemlerinin dönemlerinin olgularıyla olan ilişkilerini anladığımızda dönemleri, toplumları, insanı daha doğru ve objektif değerlendirmemiz mümkün olacaktır.
Aristoteles’in “Metafizik” isimli eserinde belirttiği gibi “Bilgisizlikten kurtulmak için felsefe yapmaya giriştiklerinde ilk filozoflar şüphesiz bilgiyi herhangi bir faydacı amaçla değil, sırf kendileri için aramaktaydılar”.
Anlamaya, bilgiye duyulan sevgi -bilgelik sevgisi- olarak da ifade edebileceğimiz felsefe, başkasına iletilip paylaşıldığı zaman bir pedagoji hâline gelmekte­dir.
Bu özelliğiyle de felsefe tarihi aslında insanı ve evreni anlamamızı sağlayan bir pedagoji tarihidir.
Felsefe tarihi; soylu zihinlerin resmigeçidi, bir düşünce kahra­manları galerisidir. Felsefiyat’ın amacı, okuyucularına bu düşünce tarihi galerisinde keyifli bir yolculuk yaptırırken onların bu tarihi anlamalarını ve sorgulamalarını sağlamaktır.
Felsefeye giriş ve felsefe tarihi kitabı olan Felsefiyat, felsefeye, bilgeli­ğe, anlamaya ihtiyaç duyan herkese önerilir.
Habip TÜRKER 20. yüzyılın ilk yarısında fenomenolojik gelenek bağlamındaki değer tartışması temelde estetiğin bir bilim olmasıyla ilgilidir. Erken dönem fenomenolojik değer tartışmasında Moritz Geiger, Roman Ingarden ve Nicolai Hartmann önemli bir yer tutar. Bu çalışma Geiger ve Hartmann'ın estetik değer tartışmasına odaklanmaktadır.
Husserl, Lipps, Kant ve Hegel bu tartışmada esaslı roller oynamaktadır. Gerek Geiger, gerekse Hartmann için estetik, değerlere ve değer ilişkilerine dair bir araştırmadır. Ancak her iki filozofun eğilimi ve estetik değeri temellendirme biçimi temelden farklıdır. Varoluşsal eğilimler sergileyen Geiger estetik değeri varoluşsal olarak temellendirirken, felsefi sisteminde varlık bilimin merkezî bir yer tuttuğu Hartmann estetik değeri varlıkbilimsel olarak temellendirmektedir.
Güzelliğin gerçek (real) bir şey değil, bir görünüş olduğu noktasında hemfikir olan iki filozofun da idealizmden kaçınma çabası hemen fark edilmektedir. Hem Geiger, hem Hartmann için estetik değer, duyguların nesnel karşılıkları olsa da Hartmann bunu daha da sistemleştirmekte ve değerleri değer duygusu üzerinden sınıflandırmakta, temellendirmektedir. Onun bizdeki değer duygusunu temel alarak yaptığı bu ayrım, ona göre, estetik değer konusunun en uygun ve en zor kısmını oluşturur.
Estetik değeri sırf görünüş değeri olarak tanımlamanın doğru ve tutarlı olamayacağını savunan Habip Türker'in bu eseri, Türkçede Hartman estetiği ile ilgili çalışmalardan farklı olarak, söz konusu filozofun estetiğine, Hegel lehine, daha analitik ve eleştirel yaklaşmaktadır.