Eğitim Yönetimi ve Denetimi \ 4-7
Gönül BUDAK, Gülay BUDAK Sosyal medya, sanal ağlar ve kitlesel iletişimin dev adımlarla ilerlediği iletişim çağına, imaj çağı da demek yanlış olmayacaktır.
Bireysel, örgütsel ve ülkesel düzeyde imaj yapılandırmalarının önem kazanması, imajın kurulabilen ve yönetilebilen bir olgu olmasıyla ilintilidir. Halkla ilişkilerin odak noktasında imaj çalışmaları yer alır. Tüm diğer çalışmalar, bu odak noktasının etrafında şekillenir. Bu nedenle imaj oluşturmak için yapılan faaliyetleri halkla ilişkiler olarak nitelendirmek, yapılan faaliyetleri adlandırmada yetersiz kalacaktır. Bunun yerine “İmaj Mühendisliği” demek daha doğru olacaktır.
İşletmeler 1997 yılında belirlenen SA 8000 Sosyal Sorumluluk standardı çerçevesinde, sosyal sorumlulukları kapsamında, dezavantajlı konumdaki insanları destekleyerek, toplumun refahına sürdürülebilir bir katkı sağlamak ve “kazan kazan” mantığı ile çalıştıklarını hedef kitlelerine kanıtlayıp olumlu imaj yaratmayı da hedefleyen Sosyal Girişimcilik alanlarına katkı vermeye başlamışlardır.
Halkla ilişkiler kapsamında tanımlanan hedef kitleler oldukça geniştir. İşletme içinden, çalışanlardan başlar, müşteriler, potansiyel müşteriler, rakipler, devlet, vb. ulusal ve uluslararası düzeyde birçok halk topluluğuna uzanır. Geniş halk kitlelerine ulaşmada en önemli araçlardan birisi; medya, diğeri ise, sanal ortamdır. Sanal ağlar ve sosyal medya sayesinde işletme bizzat kendi haberlerini yönetebilme özgürlüğüne sahip hâle gelebilmiştir. Üstelik 7 gün 24 saat düzenlenebilen, son derece dinamik bir ortamda istediği görselliğe ve içeriğe, istediği zamanda şekil verebilen işletmenin imajını yönetmek daha kolay hâle gelmiştir. Ancak iletişim çağında bilgilerin yaratılması kadar, yayılmasının da ne kadar hızlı olabileceği düşünülürse, imajın korunmasının eskisinden zor hâle geldiği kabullenilmelidir.
Halkla ilişkiler faaliyetlerinin önemi, imajın nasıl istenilen doğrultuda yapılandırılacağının yanında, imajın nasıl korunacağına yanıt aranması nedeniyle giderek artmaktadır.
Yrd. Doç. Dr. Zümrüt Ecevit Satı "Her gün aynı şeyi yaparak farklı sonuç beklemek deliliktir."
Albert Einstein

Yeni ekonomi düzeni, yeni teknolojiler, aşırı rekabet ve saat hızı gibi kavramlar; rekabet ve pazar dinamiklerinin hiç bu kadar büyük olmadığını açıklamak için kullanılmaktadır. Genelde yeni rekabet ortamına ayak uydurma çabası konusunda işletmeler arasında görünmez bir anlaşma var gibidir. Herkesin birbirini taklit ettiği günümüzde, düşünceler, insanlar, hizmetler, çözümler ve ürünlerle ilgili inovasyon ihtiyacı giderek artmaktadır. Ancak dünyayı değiştirmek için bir teknoloji ya da yalnızca yeni bir buluş yetmemektedir.

İnovasyon temel olarak, değer yaratan şeyleri yeni bir yol ve yöntemle yapabilmeyi içeren çalışmalar üzerine odaklanmaktadır. Yeni veya iyileştirilmiş ürün, hizmet veya üretim yöntemi geliştirme, yeni düşüncelerden doğar. İnovasyon sisteminin en önemli kilit noktası bu düşüncelerdeki dinamizmin sürekli desteklenmesidir. Bu nedenle geliştirilerek uygulanabilir hale getirilen, ekonomik bir değer ve/veya fayda yaratan ve rekabet gücü kazandıracak şekilde pazarlanan düşüncelerin ve sonuçlarının tekrar tekrar değerlendirilmesi ve yeni alanlar için yaygınlaştırılarak kullanılabilme becerisinin sağlanması gerekir. İnovasyon yönetimi ile işletmeler bilgi ve iletişim teknolojilerinin şekillendirdiği fırsatlarla daha esnek, daha işbirlikçi, çevresel konulara daha fazla odaklanan, toplumsal konulara daha duyarlı ve değişimleri daha çevik uygulayabilir özelliklerini görme ve uygulama olanağını bulmaktadırlar.

"İnovasyon Yönetiminde Kesitler" kitabı inovasyon kavramı, gelişimi, türleri ve yapısına ilişkin analizleri yapmak ve inovasyonun "Bilgi Yönetimi", "Ar-Ge", "Marka Yönetimi" ve "Stratejik Yönetim" gibi kesitlerindeki yönetim etkinliğini incelemek üzere tasarlanmıştır. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de lisans ve lisansüstü programlarda yer almaya başlayan bu konuda ulusal sınırlı sayıda yayın olması bu çabanın önemli bir nedenini oluşturmuştur. Kitabın iş dünyasının en çok konuşulan, sürekli farklı yönleriyle gündemde kalmayı başaran, sayısız kitap, makale, konferans ve kongrelerde tartışılan, ülkelerin kalkınma programlarının ana unsuru olan "inovasyon yönetimi" faaliyetlerine katkıda bulunması amaçlanmıştır.
Salih Güney Tüm işletmeler için vazgeçilmez unsur insandır. Bu nedenle çalışanların seçimine, işe yerleştirilmesine, eğitimine, terfi ettirilmesine, değerlendirilmesine ve emekliliğine önem veren işletmeler iş yaşamında her zaman başarılı olmuştur.
İnsan kaynakları yönetimi kitabı, personelin işe alımından emekli edilinceye kadar geçen süreçlerde başarılı olmak isteyen kişi ya da kurumların başvuracakları bir kaynak niteliğindedir.
R. Wayne Mondy, Judy Bandy Mondy İnsan Kaynakları Yönetimi (İKY), işletmelerde; planlama, seçme ve yerleştirme, eğitim ve geliştirme, performans değerleme, ücret ve diğer ödemeler yönetimi, kariyer yönetimi, iş ve işveren ilişkileri, sendikalarla ilişkiler, sağlık ve güvenlik konuları, yasalara uygunluğun gözetilmesi, iş analizi, stratejik planlama, işgücü çeşitliliği gibi çeşitli konularda stratejiler oluşturan ve uygulayan bir işlevdir.
İKY, hızla değişen teknolojiye paralel olarak her geçen gün kendini yenilemektedir. Dolayısıyla İKY ile ilgili tüm konuları, güncel gelişmeleri, yasal gereklilikler ile uluslararası İKY’yi de ele alan, kavramsal bilgilerin yanında çeşitli araştırma sonuçları ve örnek olaylara da yer veren bu eser, akademik çalışmalara ve İKY alanındaki uygulamalara katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Kitabı benzer kitaplardan ayıran özelliği, İKY ile ilgili konuları kuramsal, araştırma odaklı ve uygulamalı olarak ele almış olmasıdır. Bu doğrultuda, on dört bölümden oluşan kitapta, her bölüm sonrasında yer verilen bölüm özeti, konuyla ilgili anahtar kavramlar, tartışma soruları, okuyuculara bilgilerini ölçme olanağı sunan test soruları, örnek olaylar, bölüm kaynakçası ve İKY ile ilgili web sayfaları konuların özümsenmesine destek olmaktadır.
David A. DeCenzo, Stephen P. Robbins, Susan L. Verhulst Kapak resmindeki yelkenlinin kaptanı, tahmin edilemez bir iş ortamındaki herhangi bir örgütün yüz yüze geldiği hedeflerin ve zorlukların birçoğunun aynısıyla karşılaşmaktadır. Örgütler zorluklarla karşılaştıkları zaman, ortamdaki değişikliklere çabuk tepki veren ve başarı stratejileri geliştiren iyi eğitimli uzmanlara güvenirler. İnsan Kaynakları Yönetimi (İKY), stratejiyi etkili bir biçimde sürdürmek için gereken becerilere sahip kişileri seçmekten ve eğitmekten sorumludur. İnsan Kaynakları Yönetiminin Temelleri, örgütün her seviyesinden çalışan için işe alma, eğitim, motivasyon, çalışanları elde tutma, güvenlik ve yasal çevre gibi İnsan Kaynakları Yönetimi (İKY) unsurlarını anlamayı sağlamak amacıyla kaleme alınmıştır.
Tamer KEÇECİOĞLU, Ece KURTULUŞ Yetkinlik kavramı, insan kaynakları yönetiminin en temel ve bu ölçüde “gizemli” konusu olmuştur. Yetkinlik, insan kaynakları uygulamalarını belirleme açısından en devrimci çalışmadır. Operasyonel ve stratejik anlamda, tüm uygulamaların ve süreçlerin biçimlenmesine katkıda bulunmaktadır. Bu açıdan baktığımızda Türkçe yazılmış ilk eser olan bu yapıt akademisyenlere, öğrencilere ve uygulamacılara yararlı olacaktır.
Recep Eryılmaz Gönül erlerinden birisi hiddetinden ve şiddetinden ağzı köpürmüş bir pehlivan gördü. Orada bulunan birine “Buna ne olmuş?” diye sordu. O da “Birisi ona kötü söz söylemiş.” dedi.
Gönül eri hayretle; “Bu pehlivan yüz kiloluk rakiplerini kaldırıyor, kündeye getirip yıldızları saydırıyor da bir sözün ağırlığına dayanamıyor mu? Asıl pehlivan güreşte rakibini yenen değil, öfkelendiği zaman öfkesini yenen kişidir.” dedi.
Gönül doktoru olan eğitimciler anlaşılır bir dille, yumuşak sözlerle, iyi iletişim kurarak gönül bahçesine girenleri, gönül sularıyla yoğurmalı ve bir sanatkâr gibi iyi insanlar yetiştirmelidir.
Bu eser; uzun yıllar eğitimin içinde görev yapan, “Öğrencilerime nasıl faydalı olabilirim?", "Sahile vuran denizyıldızları gibi onlardan ne kadarına yaşam sevinci verebilirim?” sorularıyla dertlenen bir eğitimcinin emeğidir.
İnsan Yetiştirme Sanatı olarak adlandırılan bu emek; üzerinde eğitim öğretim sorumluluğu bulunan bütün anne babalara ve geleceğin mimarları olan eğitimcilere, iyi insan yetiştirme hususunda önemli bir ışık olacaktır.
Gizem Özkunduracı, Muhammed Serhat Semercioğlu, Taşkın Kılıç “İnsanlar başaklara benzerler, içleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler.” der Montaigne.
Hepimizin ruhunun, iç dünyasının, duygularının veya bedeninin bilgiyle ama istendik, kullanılan, doğru ve anlaşılır bilgiyle dolması hepimizin yegâne amacıdır. Bu amaçla yazılan kitapta STRES kavramına dair iç dünyanıza dokunacak ve size yol gösterecek bilgiler ve uygulamalar bulmanız umut edilmektedir.
Margaret A. Neale - Thomas Z. Lys Müzakere öğrenilebilir...
Stanford GSB Hocası Margaret A. Neale ile Northwestern Kellogg mezunu, IBM ve GE'de danışmanlık yapmış Thomas Z. Lys hem teorik hem de uygulamaya yönelik olarak müzakerenin inceliklerini bu kitapta vermektedir.
Pek çoğumuz iyi müzakere yapamadığımız için fırsatları ve/veya iyi imkânları kaçırmaktayız. Hatta huzurlu ve mutlu olmamızı sağlayacak pek çok imkânı kaybetmekteyiz.
Hâlbuki bu kitapta öğrenebileceğimiz müzakere yöntemleri ile kaybettiklerimizi kabullenmek yerine çok hızlı bir şekilde yaşamamızda fark yaratabilir ve değer oluşturabiliriz.
Müzakere ile doğru bir sosyal etkileşim sağlayarak öncelikli olarak kayıplarımızı, huzursuzluklarımızı ve mutsuzluklarımızı önleyebiliriz. Hatta süreç içinde çok önemli gündelik beceriler elde ederek daha büyük ve değerli uzlaşmalar sağlayabiliriz.
Müzakerenin gizli sırrı olarak bilinen empati ile psikolojik anlamda karşımızdaki kişileri daha iyi anlayarak ön yargıları aşmak mümkün olmaktadır. Bu sayede ihtiyaçları görmek uygulanabilir çözüm bulmada çok etkili olmaktadır. İşte bu kitap, bu sırrın çok daha uygulanabilir hâle gelmesinde önemli bir altyapı oluşturmaktadır.
Sosyal, ekonomik, kültürel, eğitsel, psikolojik, davranışsal ve teknolojik anlamda ‘İstediğine (Hatta Fazlasına) Sahip Ol’mak için ortak bir noktada buluşmak ve değer oluşturmak bu kitabın özünü oluşturmaktadır.
Sistemli ve stratejik olarak müzakere yöntemi geliştirilebilir... Bu sayede daha fazlasını elde etmek mümkün olabilir...
Başarıya giden yolda, müzakere ile mevcut durumlar değiştirilebilir, iyileştirilebilir ve taraflara değer kazandırılabilir...
Farkındalık sağlanarak fark oluşturulabilir. Karşılıklı güven oluşturulabilir. Yaşanan ortamda aranan mutluluk ve huzur sağlanabilir....
B. Barış Yıldız Her medeniyetin kendine ait bir kültürel süreci bulunmaktadır. Kültürün devamlılığı eğitimden geçer. Kültürel unsur bağlamında eğitim tek bir kaynaktan beslenmemiş, kültürel değişimlere sebep olan dinamikler eğitimimizi de şekillendirmiştir. Bir diğer deyişle eğitim oldukça dinamik bir süreçtir. Eğitim, insanlığın tarihi kadar eskidir. Millî eğitimimiz bu süreçte pek çok kaynaktan beslenmiştir. Gelinen noktada eğitimimiz, farklı disiplinlerin de birikimi sayılabilir. Eğitimin dinamik bir süreç olmasından dolayı bu sistemin sağlayıcıları, çarkın çelik dişlileri, hiç şüphesiz ki eğitim gönüllüleri olan aydınlarımızdır.
İz Bırakan Eğitim Liderleri isimli bu eserde; Tevfik Fikret, Ethem Nejat Bey, İsmail Mahir Efendi, Satı Bey, Nurettin Topçu, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç ve Fakir Baykurt'un eğitim sürecimize katkıları, yaşam öyküleriyle birlikte toplam dokuz bölümde verilmiştir. Uzun bir çalışmanın ürünü olan işbu eser, farklı dönemlerde, farklı kimliklerle tanınan aydınlarımızın eğitimci yönleri açığa çıkarılarak bir nevi kültürel bir misyon yerine getirilmiştir. Bu eserin özellikle ülkemizin eğitim fakültelerinde okuyan/okumakta olan öğretmen adaylarımız, öğretmenlerimiz ve okul yöneticilerimiz için bir kaynak eser olacağı ümidini taşıyor, tüm okurlarımıza şükranlarımızı sunuyoruz.
Aydın Uğurlu, Feyzan Göher, H. Nurgül Begiç, Hava Selçuk, Onur Köksal, Recep Özkan, Selcen Gültekin, Servet Senem Uğurlu, Yahya Akyüz, Yonca Gül Uğurlu Toplumu oluşturan insan unsuru, bir taraftan coğrafya ve kültürü etkilerken diğer taraftan da coğrafya ve kültürden etkilenmektedir. Kadından ve erkekten oluşan toplumsal yapının insan unsuru, bu iki cinsin yapı içerisindeki konumuna göre de toplumdan topluma farklılık göstermektedir. Toplum içerisindeki kadının ve erkeğin konumu, o toplumun diğer toplumlar içerisindeki yerini belirlemede en önemli faktörlerdendir.
Toplumun kadına ve erkeğe yüklediği anlamlar, cinslerin toplumsal hayata sağladıkları katkıları farklılaştırmakta, ayrıştırmakta hatta keskin sınırlar çizerek bazen görünür bazen de görünmez engeller/yasaklar koymaktadır. Bu durum; cinsiyete göre düzenlenmiş aile hayatından bireysel ilişkilere, iş yaşamından eğitim durumuna kadar toplumsal yapının her alanına etki etmektedir.
Biri olmadan diğerinin varlığının mümkün olmadığı bu iki cinsin, zaman içerisinde ortaya çıkan toplumsal rollerindeki farklılıkların temel kaynağını oluşturan kültürel ritüeller, bazen kadını bazen de erkeği öne çıkararak diğerine hükmetme hatta onu her türlü haklardan yoksun bırakma durumuna kadar getirmiştir. Bu yoksunluk ve hükmetme insanlık tarihinde daha çok erkek lehine olmuş, kadın hemen her devirde ve toplumda erkeğin gölgesinde kalarak ikincil plana itilmiştir.
Bu kitap; “Türklerde Kadın”, “Anadolu'da Kadın”, “Göçebe Kültüründe Kadın”, “Bacıyan-ı Rum ve Anadolu'da Kadın Zanaatkârlar”, Batı'da Kadın”, “II-IX. Yüzyıllarda- Türklerde Kadın ve Müzik”, “Kadına Yönelik Şiddet”, “İstatistiklerle Kadın”, “Osmanlı'da Kadın Öğretmenli Ev Sıbyan Mektepleri", “Osmanlı Son Döneminde Kızların Eğitimi ve Öğretmen Faika Ünlüer'in Yetişmesi ve Meslek Hayatı” konularını içermektedir.
Ayşen Bakioğlu, Gamze Alçekiç Yaman, Süleyman Avcı, Akif Avcu, R.Şamil Tatık, Selçuk Doğan, Münevver Başman, Murad Karasoy Çoğumuz eğitimimiz boyunca kalabalık sınıflarda eğitim görerek bunun normal bir durum olduğunu düşünmüşüzdür. Bu kitabın konusunu oluşturan projemizde ana amacımız; kalabalık sınıflarda etkili öğretim yapılabilir mi? Kalabalık okullarda öğretim etkili bir yönetimle mümkün olabilir mi? ve bunu başaran öğretmenlerin, bu konuda dikkat ettikleri noktalar, bilgi, beceri ve deneyimler nelerdir? sorularına cevap bulmaktı. Çalışmada konu hakkında teorik geniş bilgi vermenin yanı sıra Ülkemiz şartlarında kalabalık sınıflarda başarılı eğitim yaptığı düşünülen öğretmenler ile görüşmeler yapılmış ve elde edilen bilgiler içerik analizine tabi tutulmuş, sonuçlardan hareketle öneriler geliştirilmiştir. Sınıftaki ve okuldaki mevcudu azaltmak önemli olmakla beraber bu çaba; eğitim politikasındaki değişimi gerektirmekte ve uzun vadede gerçekleşecek bir çözüm olarak görünmektedir. Mevcut okul şartları içinde öğretmenlerin, profesyonel gelişimlerini ilerletmek suretiyle kalabalık sınıflarda ne şekilde eğitim öğretim yapmaları gerektiği, kendilerine gereken bilgi ve becerileri irdelemesi ve uygulamaya koyması gerekmektedir. Öğretmenlerin, öğrenci ihtiyaçlarını giderecek güçlü bir ortam sunmak için ihtiyaç duyduğu özellikler; öğrencilerin kendilerinin seçeceği, içinde karmaşık ve gerçek hayat problemlerini araştırabilecekleri ve çözebilecekleri öğrenme ortamı sunmak ve öğrencilerin öğrenme deneyimlerini destekleyecek ve onlara yol gösterecek güçlü teknoloji desteği sağlamaktır. Bunun yanında kalabalık sınıf ve okulda öğretimin geliştirilmesine ilişkin birçok yaklaşım, teknik, yöntem, okuyucunun incelemesine sunulmaktadır.
Canan Albez, Celal Teyyar Uğurlu, Demet Demiralp, Efraim Öztürk, Hakan Polat, İsa Yıldırım, Mukadder Boydak Özan, Seda Gündüzalp, Zübeyde Yaraş Örgütlerin yönetim sürecinde “kalite” kavramı, örgütsel etkililik için önemli değişkenlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. “Ölçemediğiniz şeyi yönetemezsiniz”. W. Edwards Deming ve Peter Drucker'a atfedilmiş olan bu cümle temelinde değerlendirdiğimizde etkili yönetim için çevik örgütlerde, kalite kültürünün benimsenmesine ve bu sürece öncülük yapacak liderlere ihtiyaç duyulacaktır.
Kitabımızda bu kapsamda “Eğitim Örgütlerinin Yönetiminde Kalite Kültürü ve Liderlik; Dijital Dönüşüm Sürecinde Değişim Yönetimi, Liderlik ve Kalite Kültürü; Dijital Dönüşüm Sürecinde Örgütsel Çeviklik ve Kalite Kültürü; Eğitim Örgütlerinin Denetim Sürecinde Kalite Kültürü ve Liderlik; Eğitimde Veri Yönetimi, Kalite Kültürü ve Liderlik; Uzaktan Eğitim Sürecinin Yönetiminde Kalite Kültürü; Kalite Kültürü Temelinde Öğrenen Örgütler ve Örgütsel Zekâ; Kalite Kültürü Temelinde Örgütsel Yapı ve Örgütsel Hafıza” konuları yer almaktadır.
Kitabın; tüm eğitim örgütleri kademelerindeki yöneticilere, yönetici adaylarına, öğretmenlere, öğretmen adaylarına ve bu alana ilgi duyan herkese kılavuzluk etmesi ve faydalı olması dileğiyle…
Aylin Göztaş, Banu Küçüksaraç, Dilek Esen, Duygu Hıdıroğlu, Elif Tunalı Çalışkan, Eylin Aktaş, Hüseyin Gül, Kenan Demirel, Mehmet Akif Çakırer, Mehmet Mecek, Murat Esen, Nihat Aytürk, Özge Kocakula, Sevim Koçer Kariyer planlaması, kişinin kariyer hedeflerini belirlemek için kullandığı stratejiyi ve bu hedeflere ulaşmanın yollarını ifade eder. Bir kariyer planına sahip olmak, yalnızca iş yaşamında değil yaşamın her alanında başarılı olmak isteyen adaylar için kritik bir öneme sahiptir. Kariyer planlaması, adayın elde etmek istediği başarılara ulaşabilmesi için kariyer aşamalarının kapsamlı bir şekilde ele alınması ve yürütülmesi gereken çok aşamalı bir süreçtir. Kariyer planlaması ile aday, gelecekteki profesyonel yaşamı için alternatif yollar ve güzergâhlar üzerinde önceden düşünme şansına sahip olacak böylelikle kariyer yolculuğunu “senaryo temelli” kurgulayabilecektir. Üzerinde düşünülmüş bir kariyer planı hem sosyal yaşamı biçimlendirecek hem de mesleki gelecek için bir yol haritası sunacaktır. Böylelikle mevcut iş imkânları ile gelecekteki potansiyel kariyer olanakları hakkında bilinçli seçimler yapmak mümkün hâle gelebilecektir. Bu kitap, hem kariyer yolculuğunda mevcut olanakları görmek hem de gelecekteki potansiyel kariyer olanaklarını keşfetmek üzere bir rehber arayışında olan adaylara, akademisyenlere ve iş yaşamındaki profesyonellere yönelik konusunda uzman akademisyenlerin katkıları ile hazırlanmıştır. Her bölümde teorik bilgilerin yanı sıra gerçek kişilerin kariyer yolculuklarındaki başarı hikâyeleri, alanının uzmanları tarafından konuyla ilişkili adaylara yönelik verilmiş olan tavsiye niteliğindeki görüşler ve tüm bunların yanı sıra ilgili bölümde derinleşmek isteyen okuyuculara yönelik ek okuma önerileri ile birlikte film önerileri verilmiştir. Tüm okuyucular için faydalı bir rehber olması dileğiyle keyifli okumalar dileriz.
Aylin Kılıç, Ezgi Çetin, Gözde Özenç İra, Hakan Sivri, Halil Güçer, Hasan Yel, Hikmet Demirci, İlkay Gökçe, İlknur Durdu, Mustafa Kaçmaz, Mustafa Şahin, Nejat İra, Ömer Demir, Pınar Çakır, Semiha Kalyoncuoğlu Şahin, , Şefika Yel Özbek, Şevket Güngör, Tuğçe Kaçar, Yasin Hiçyılmaz, Yavuz Çetin, Yavuz Kamil Şevik Karşılaştırmalı eğitim, akademik bir alan olarak eğitim sistemlerini, sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel ögeleri ölçüt alarak incelemekte ve birçok ülkenin eğitiminde sistem kurma ve geliştirme çalışmalarına katkı sağlamaktadır.
Antoine Jullien'in 1817'de yayınlanan Karşılaştırmalı Eğitim Üzerine Bir Çalışma Taslağı ve Öngörüler isimli eseri alanın öncüsüdür. Türkiye'de ise İkinci Meşrutiyet'le başlayan ve Cumhuriyet'e uzanan süreçte Türkçeye çeviriler yapılarak diğer ülkelerin eğitimleri tanıtılmıştır. 1967'de Fatma Varış'ın okutmaya başladığı Mukayeseli Eğitim dersi, 1971'de Rauf İnan'ın Orta Avrupa'da Gelişmenin ve Demokrasinin Temeli Eğitim isimli kitabı Türkiye'deki öncüler olarak kabul edilmektedir. 1980'li yıllardan başlayarak alana ilişkin yayın sayısı artmaya başlamıştır. Söz konusu çalışmaların bazıları tematik yaklaşımlı, bazıları sadece AB ülkeleri ile sınırlı, bazıları ise genel kapsamlıdır.
Kullanılan verilerinin güncelliği, incelenen ülkelerin sosyal, siyasal, ekonomik yapılarına ve eğitim tarihlerine yer verilmesi bu kitabı diğerlerinden farklı kılan ögelerden bazılarıdır. Bu kitapta farklı olarak okul binalarına, donanımlarına, pandemi dönemi eğitim uygulamalarına, geleceğe dönük eğitim politikalarına ve eğitim perspektiflerine yer verilmiştir.
Bu kitapta dokuz farklı üniversiteden ve MEB'den 21 araştırmacı 17 ülkeyi incelemiştir. İncelemeye tabi tutulan ülkeler; Türkiye, ABD, Almanya, Avusturya, Brezilya, Çin, Finlandiya, Fransa, Güney Kore, İngiltere, İran, İsrail, Japonya, Kanada, Kazakistan, Rusya ve Singapur'dur. Kitapta ele alınan ülkelerin seçiminde OECD ülkesi olması, her kıtadan bir ülkenin temsiliyetinin sağlanması, uluslararası öğrenci değerlendirmelerinde düzenli ve başarılı performans sağlamış olması gibi ölçütler konulmuştur.
Abdullah Lekesiz, İsmail Karsantık Karşılaştırmalı eğitim, farklı kültürlerin ülkelerin ve eğitim sistemlerinin çeşitli açılardan incelenmesini içeren kapsamlı bir perspektif sunmaktadır. Ülkelerin eğitim sistemleri, kültürel farklılıkları ve dil çeşitliliği, pedagojik yaklaşımlar oluşturması bakımından zengin bir içeriğe sahiptir. Öğrenme hedeflerinin belirlenmesi, öğrenme kalitesinin sağlanması, toplumun eğitim standartlarına ilişkin beklentilerinin yükseltilmesi ve eğitim mirasının korunması, öğretmen yeterliliklerinin değerlendirilmesi ve profesyonel gelişimi daha verimli kılacak uygulamaların tasarlanmasının eğitim sisteminin kalitesini artırması beklenmektedir. Bu eser Çin, Singapur, Estonya, Japonya ve Finlandiya'nın eğitim yönetimi, eğitim denetimi, öğretmen ve yönetici yetiştirme sistemi, öğretmen istihdamı ve öğretmenlerin profesyonel gelişim süreçlerini Türkiye ile karşılaştırarak benzerlik ve farklılıklarını ortaya koymaya çalışmaktadır. Böylelikle toplumsal kültürümüzü temel alan ve eğitim profesyonellerince eğitim sistemimize ilişkin küresel düzeyde daha etkili ve verimli bir anlayış oluşturulması sağlanacaktır.
Ayşen BAKİOĞLU, Mehmet ÖZCAN, Resul BALTACI, Sibel ELVERİCİ, Gültekin GÖÇMEN, Dilek PEKİNCE, İlknur ALTAY GÖKMEN, Nilüfer ÜLKER Bir ülkenin eğitim sisteminin mevcut durumundan daha etkili olmasının ve dünya çapında başarılı sonuçlar vermesinin kısa vadede gerçekleşemeyeceği açık olmakla beraber, uluslararası arenada öğrencileri başarılı olan ülkelerin bu başarılarının altında yatan etkenlerin detaylı şekilde incelenmesi yararlı ipuçları verebilir.
Okulların ve öğrencilerin başarılarının sürekli izlenmesi, çeşitli reformların yapılması, sınıf mevcutlarının düşürülmesi, yeni dersliklerin açılması, fırsat eşitliğinin sağlanması, okulda demokrasinin tesisi, kültürel, sanatsal, spor ve el becerileri derslerinin ve seçmeli derslerin arttırılması, öğretmen adanmışlığı, öğretmen eğitimi ve meslek içinde yetiştirilmesi, öğretmen otonomisinin yeterliklerinin yükseltilmesiyle arttırılması, öğretmen performans değerlendirme sistemi oluşturulması, öz değerlendirmeler yapılması, aksiyon planlarının hazırlanması, yeni okulların yapılması, eskilerin yeniden düzenlenmesi, okul temelli yönetim ile öğretmenlerin güçlendirilmesi, kendi müfredatlarını genel çerçeve içinde belirleyen öğretmen düşünmesini de işe koşan anlayışın öne çıkarılması yaklaşımlarının uygulanması vasıtasıyla alınan sonuçlar dikkat çekmektedir.
Müfredat reformlarıyla dünyaya öncü olmak vizyonunu güden ülkelerin aldığı sonuçların yüz güldürücü olması önemli bir araştırma, üretme ve takibin ürünüdür. Uluslararası başarıyı hedefleyen müfredat programları hazırlanması, bunun toplumun tüm unsurlarının tartışmasına açılması, başarılı öğretmenlerin düşük başarısı olan öğrencilerin bulunduğu okullarda görevlendirilmesi, öğretmenden öğretmene yardım konusunda ve başarılı okul müdürlerinin dezavantajlı bölgelerdeki okul müdürlerine mentorluk uygulamasının yaptırılması başarı kazanmakta önemli stratejiler olarak öne çıkmaktadır. Ülkemiz geleceğini oluşturacak çocuk ve gençlerimizi stratejik hedeflere göre eğitmek, gelişmiş ülke kriteriyle karşılaştırmak ve alınan sonuçları değerlendirerek ilerleme yollarını aramak hayati önemde görünmektedir. Son yıllarda üstün başarıları görülen Çin (Şangay), Güney Kore, Finlandiya, Singapur, Kanada, Yeni Zelanda, Japonya, İngiltere Eğitim Yönetimi sistemleri pek çok ruh, felsefe, araştırma, teori, uygulama ve izleme sistemlerini içinde barındırmakta ve eğitimde başarı için çalışan ülkelere ilham verebilecek bir durumda görünmektedir. Bunların detaylı şekilde incelenmesi, taklit edilmeksizin araştırma konusu yapılarak irdelenmesi, ülkemiz eğitim yönetimi sistemine yararlı öneriler sunabilecek bir çalışma sahası olarak değerlendirilmektedir.
Yüksel Özden “Adı ben olan kişiyi tanımayı,
Tanıdığım beni yaşamayı,
Yaşadığım beni anlatmayı,
Anlattığım benin anlaşılmasını istiyorum.
Ben KENDİM olmak istiyorum.”

diyorsanız bu kitap;

Olmak istediği yerde olmadığını hisseden, bunu
değiştirme peşine düşerek kendini gerçekleştirmeyi
dert edinenlerle bir paylaşım...

Kendi gerçekliğini yaşamanın, kendi kaderini
gerçekleştirmek olduğunu düşünen, bunun da başkasına
havale edilemeyecek bir sorumluluk olduğuna inananlarla
sanal bir sohbet...

Kısacası kendini algılayış biçimini gerçeğe çevirme
çabasında olanlarla bir yol birliğidir.

Yüksel Yıldırım Bu kitapta, Kıbrıs'tan Urfa'ya uzanan bir öğretmenin hikâyesi anlatılmıştır. 1911 yılında Lefkoşe'de dünyaya gelmiş olan Ratip Akdeniz, 13 Temmuz 1932 tarihinde Kıbrıs- Lefkoşa Türk Lisesi'nden mezun olmuştur. Ankara Gazi Terbiye Enstitüsünden edebiyat öğretmeni olarak mezun olup 1934 yılında Urfa iline atanmıştır.
Bu çalışmada bir yandan Akdeniz'in İngiliz Kraliyet Sömürgesi altında geçirmiş olduğu gençlik yıllarının üzüntü ve sevinçleri şiirleri ile ortaya konulurken şiirlerde Türk halkının yaşadığı baskılar, direnişler ve Rum halkı ile ilgili önemli ipuçları göz önüne serilmiştir. Diğer taraftan millî duyguların birçok faaliyetle yansıtıldığı Urfa yılları, Türk dili, dil bayramı, Lozan ve Montrö yıl dönümleri, ulusal ve mahalli bayramlar ile ilgili konferans ve gazete köşe yazıları birlikte verilmiştir. Ayrıca okuyucu, Akdeniz'in Urfa'da vermiş olduğu İngilizce kursları ve İngilizceden çeviri hikâyeleri ile kitle eğimine ve kültürel seviyenin artmasına göstermiş olduğu çabayı görecektir.
Uğur Zel Liderlik ve kişilik gibi iki bilinmeyeni kapsamlı bir şekilde birleştiren referans niteliğindeki bu kitap, sadece yöneticilere değil herkese hitap ediyor. Okuyuculara “kişilik” olgusunu anlamalarında yardımcı olacak ve bu bilgiler ışığında “Nasıl lider olunur?” sorusuna cevap bulmalarını kolaylaştıracaktır.
Prof. Dr. Halil Can
Hacettepe Üniversitesi İİBF

Yazar, zorlu serüvene liderlik kuramlarının aradığı yeni çıkış yollarını göz ardı etmeden kişilik kuramlarını irdeleyerek başlamış. İyi de yapmış çünkü son zamanlarda bu serüvende öne çıkan karizma benzeri olguları liderlik stilleriyle ilişkilendirebilmenin yolu kişilik ve kimlikleri öğrenmekten geçiyor.
Prof. Dr. Selami Sargut
Başkent Üniversitesi İİBF

Alanındaki teori ve araştırmaları geniş bir yelpaze içinde ele alan kapsamlı bir eser. Kişilik ve liderlik insan kaynağının yönetiminde iki önemli boyut. Bu nedenle, eserin hem akademisyenler hem de uygulayıcılar için vazgeçilmez bir başucu kitabı olacağına inanıyorum.
Prof. Dr. Öznur Yüksel
Çankaya Üniversitesi İİBF

Üzerinde çok çalışılan, ancak yapısı hâlen açıklığa kavuşmayan ve önemli bir konu. Bu eserin yapıyı anlayarak davranışları daha iyi değerlendirmemize çok katkı sağlayacağını değerlendiriyorum. Umarım, çok gereksinim duyduğumuz liderlik davranışları geliştirmede yol gösterici olur.
Prof. Dr. Kadir Varoğlu
Başkent Üniversitesi İİBF
Melek VERGİLİEL TÜZ Hayatın pek çok evresinde, çeşitli açılardan farklı krizler yaşamak normaldir. Psikolojik kriz, iş krizi, insanlarla kriz, yaşamın zorluklarına karşı kriz, insan ilişkileri krizi, okul krizi, evlilik krizi, sosyalleşme krizi, ergenlik krizi, kişilik krizi, sevgi krizi, saygı krizi, güvenlik krizi, ekonomik kriz, mutluluk krizi vb. Kişisel açıdan yaşam pek çok krizlerle dolu olduğu gibi kurumların yaşamları, ülkelerin yaşamları, kurumları ve ülkeleri idare edenlerin yaşamları da pek çok krizle doludur. İnsan ömrü boyunca yaşanan krizlerin sayısını bilmek zordur dersek herhalde abartılı olmaz. Buradan yola çıkarak;
Kriz olmadan yaşam var mıdır ?
Bu sorunun cevabı kesinlikle hayır olacaktır.
Yaşam dinamik bir yapı içersinde gelişmektedir. Dünyaya yeni gelen her varlık - canlı ya da cansız- bir şekilde bu dinamizme önce uyum sağlamaya, daha sonra rekabet etmeye, sürekli gelişmeye ve en iyi olmaya çalışmaktadır. Bu dinamizmin gerisinde kalan varlıklarda normal düzen bozulmakta ve kriz sürecine girilmektedir. Kriz yönetimini ciddiye almayanların bunu pahalıya ödedikleri görülmektedir.
Kurumlar da canlı bir organizmadır; bu nedenle, her varlık için geçerli olan gelişme süreçleri kurumlar için de geçerlidir. Bu anlamda kurumsal yapıların normal düzenini bozacak unsurlar ortaya çıktıkça, kurumların da kriz sürecinde kendilerini bulmaları normaldir.
Kriz genel olarak normal düzeni bozan acil bir durumdur. Krizin nedenleri ne olursa olsun iyi bir yönetim krizi tahmin edebilir ve krize karşı yönetim yapısı hazırlayabilir. Önlemlere rağmen kurum krize yakalanmışsa, bu kez kriz anı yönetim tedbirleri uygulanarak, fazla dağılmadan krizden kolay ve kısa sürede çıkılabilir.
Kriz kelimesinin algısı negatif gibi görülmekle birlikte, aslında pozitif sonuçlar yaratmak mümkündür ve amaç bu olmalıdır. Çince de kriz kelimesi “fırsat” anlamına gelmektedir. Ayrıca Türk toplumunda kullanılan bir kavram vardır: “Her işte bir hayır vardır.” Buradaki hayır kelimesinin anlamı İngilizcedeki “no” kelimesi gibi olumsuz anlamda kullanılmamaktadır. Tam tersine “pozitif gelişme” ve “değişim için fırsat” anlamında kullanılmaktadır.
Okuyucuların bu kitaptaki bilimsel teknikleri hayatlarına uygulayarak başarılı ve mutlu olmalarını, yaşamlarını fırsata çevirmelerini, kurumlarını fırsat olarak yönetmelerini dilerim.
Unutmayınız yaşam krizlerle doludur. Önemli olan krizlerin içindeki fırsat çözümlerini yakalamaktır.
Turgut Karaköse Kurumları, sosyal paydaşlar nezdinde rakiplerinden farklı kılan en temel unsur itibarlarıdır. Her kurumun mutlaka bir itibarı vardır; itibarın iyi veya kötü, güçlü ya da zayıf olması onun nasıl yönetildiğiyle yakından ilişkilidir. İtibar, iç ve dış paydaşların takdiri ile kazanılır ve altın kadar değerlidir. İtibarın inşası, uzun bir süreci almakla birlikte, iyi yönetilemediği takdirde kısa bir sürede erozyona uğrayabilmektedir. İtibarın yitirilmesinin maliyeti, kurumun ekonomik olarak değer kaybetmesinden çok daha yüksektir. Bunun için örgütler, görünmeyen en değerli varlık olan itibarın önemini kavrayarak buna yatırım yapmalıdır.
Bu eserin temel amacı; kurumsal itibarın örgütler açısından önemini tartışmak ve bu varlığın yönetimiyle ilgili bazı ipuçları vermektir. Bununla birlikte kitapta, yurt içinde ve yurt dışında yapılan çalışmalar çerçevesinde itibar yönetiminin genel bir panoraması sunulmuştur. Kitabın, tüm araştırmacılara ve yöneticilere yararlı olması dileğiyle…
Oya Ertuğruloğlu, Rukiye Kilili, Mehmet Necati Cizrelioğulları Hayata adım atmamız okulla başlıyor. Okulun esas amacı, bizi hayata hazırlamaktır. Okulların önemi, toplumsal sistem içerisindeki yeri ve değeri üzerinde dururken okul yöneticilerinin de sistem içindeki önemini vurgulamak adına yapılan bu çalışmamızda, eğitim alanına katkı sağlamak amaçlanmıştır.
Eğitim, yeni kuşakları toplumun ihtiyaç duyduğu bilgi ve becerilerle donatmak, kişiliklerini geliştirmek ve topluma faydalı bireyler yetiştirmek adına yapılan etkinliklerin tümüdür.
Eğitimin bir ülkenin gelişmesinde çok önemli bir yeri vardır. Bu nedenle, eğitim sistemi ile eğitimi etkileyen sistem dışındaki her unsuru çok önemsiyoruz. Unutulmamalıdır ki toplumun çıkarları, iyi eğitilmiş bireylerle doğru orantılıdır.
Öğrencilerimizi yetiştirirken nitelikli, kendi öz değerleri ile kültürünü iyi bilen, evrensel değerlere saygılı, kişilikli, birbirine bağlı, birbirine saygılı ve birbirini seven gençler yetiştirmek esas amaçlarımız arasında yer almalıdır.
Bazen bir bireyin hayatına dokunmak tüm dünyayı değiştirebilir...
Erdal Bilgiç 1980’li yıllardan itibaren başlayan devletin yeniden yapılandırılması faaliyetleri eğitim alanını da etkilemiştir. 1990’lı yıllardan itibaren “Yeni Dünya Düzen”ine uygun olarak küresel eğitim reformu başlatılmıştır. Türkiye, küresel sisteme uyum çabaları kapsamında bu reform çalışmalarından etkilenmiştir. Küresel eğitim reformu öncüleri olarak misyon üstlendiğini iddia eden Dünya Bankası, OECD, UNESCO, Avrupa Birliği gibi aktörler ile Türkiye'de eğitim alanında çalışan aktörler ise Türkiye’nin küresel eğitim sistemine uyum sağlaması konusunda çaba göstermektedirler.
Bu kitap, 1990’lı yıllardan itibaren Türkiye’nin eğitim faaliyetlerinin küresel eğitim reformu çerçevesinde gerçekleştiğini, bu çerçevenin eğitimde yerelleşme ve özel olarak ise okul merkezli yönetimi kapsadığını göstermeye çalışmaktadır. Çalışma ayrıca eğitim alanına ilişkin faaliyetleri bulunan uluslararası ve ulusal aktörlerin aynı yerelleşme biçimini (okul merkezli yönetim) benimsediğini ve Türkiye’nin bu istikamette ilerlemesine yönelik çabalarının olduğunu iddia etmektedir. Kitap, bu iddiaları; Şili, Endonezya, Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa’nın yerelleşme veya yerinden yönetim süreçlerini tarihsel ve siyasal yönleriyle inceleyerek desteklemektedir.
Berrak Gökmen, Ebru Özdayı Demirel, Gülenaz Selçuk, Gülşah Taşçı Kaya, Halim Güner, Hüseyin Uzunboylu, Mahmut Polatcan, Nurhayat Çelebi, Özer Atasayar, Tolga Turan Vuranok Küreselleşme, günümüzde gelişmiş ya da az gelişmiş bütün ülkeleri ilgilendiren önemli sorunlardan biridir. Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ve az gelişmiş bütün ülkelerde hegemonyalarını sürdürmek için kıyasıya bir yarış içindedirler. Küreselleşmenin ülkeler bazında eğitimde, ekonomide, yönetimde, toplumsal yaşamda, kültürde, teknolojide, siyasi alanda oluşturduğu hızlı değişimler, yeni ideolojilerin ve pazar arayışlarının doğmasına neden olmuştur. Bugün, medya ve sosyal ağlar yardımıyla insanlar dünyanın her yerinde birbirleri ile anında iletişim kurabilmekte, gelişmeleri takip edebilmektedir. Dolayısıyla dünya, gittikçe küçülmektedir.
Bu kitap, küreselleşmeye ve eğitime genel bir çerçeveden bakmaktadır. Kitap, dokuz bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın ana temaları içinde en fazla yer tutan bölümler ağırlıklı olarak; AB süreci içinde eğitim programlarındaki yapısal değişim sorunlarına yönelik çözüm arayışlarını içermektedir. Özellikle bu çerçevede; mesleki eğitim, hayat boyu öğrenme, yükseköğretim, eğitim harcamaları, istihdama ilişkin sorunlar ve çok kültürlülük üzerinde durulmuş, yönetsel açıdan “yerelleşme” ile ilgili sorunlar ele alınmıştır. Ayrıca teknolojideki gelişmelerin sosyal medyadaki yansımaları ve eğitimde teknolojinin kullanımı ile ilgili sorunlar da vurgulanmıştır. Bu kitabın, araştırmacılara ve akademisyenlere, yapacakları çalışmalarda bir kaynak olacağı düşünülmektedir. Küreselleşmenin bundan sonraki süreçte de devam edeceği ve yeni çalışmaların yapılacağı kanısı, bizleri, sizlerin katkı ve eleştirilerinizle yeni arayışlara yönlendirecektir.
Ayşen Bakioğlu, Sıtar Keser Küreselleşme ve Yükseköğretim; bilgi, meritokrasi ve kurumsallaşma boylamı üzerinden küreselleşme ve yükseköğretim ilişkisini tartışmayı amaçlayan bir kitaptır. Çalışma, pandemi örneğinde de görüldüğü üzere yükseköğretimin öngörülemez kırılmalara karşı hazırlıklı olmasının ve böylece savrulmalara karşı dayanıklı hâle gelmesinin imkanlarının tartışıldığı literatürle beslenen bir çerçeve sunmaktadır. Bu kitapta öncelikle küreselleşme çeşitli paradigmalar temelinde irdelenmiştir. Küreselleşme ve yükseköğretim ilişkisi, meritokrasi, bilgi ve kurum düzeyindeki dönüşümler çerçevesinde tarihsel bir bağlamda irdelenmiştir. Küreselleşmenin yükseköğretim üzerindeki tezahürlerinden biri olan izomorfizm, eleştirel bir bakış açısı olan McAkademi ile ilişkilendirilerek ele alınmıştır. Ülkemiz yükseköğretim yapılanmasının küreselleşme ile olan ilişkisi, Çok Boyutlu Ölçekleme Analizi kullanılarak yapılan bir araştırma ile ortaya konmuş ve bu araştırmada elde edilen bulguların yanı sıra literatür bağlamında yükseköğretim yapılanmasına dair öneriler sunulmuştur.
Cemal Öztürk Yönetim Bilimi, zamanla, “İşletme Yönetimi” ve “Kamu Yönetimi” diye ayrılmışsa da son dönemde bu iki bilimin bazı açılardan yeniden birbirlerine yaklaştıkları gözlemlenmektedir. Bu bağlamda her iki yönetim için de elzem bir konu ve varılması hedeflenen bir olgu olarak “liderlik” Kamu Yönetiminde kendisini “Lider Yönetici” olarak açığa vurmaktadır.
Liderlik; son yıllarda içeride ve dışarıda, işletme yönetiminin yanında kamu yönetiminde, okullarda/okul dışında, merkezi ve yerel yöneticiler/önderler/liderler arasında, küreselleşen ve hızlı değişim ve gelişim içerisinde olan başta yönetim, çalışanlar, öğrenci ve akademisyenler, kendini kişisel olarak geliştirmek isteyenler olmak üzere hemen hemen herkeste ilgi ve merak uyandırmaktadır. Kitabımızın bu kişilere bilgi ve vizyon katkısında bulunacağı değerlendirilmektedir.
Kamu Yönetiminde lider yöneticiye ulaşma gayesine bir basamak olma hedefinde olan çalışmamızda: Örgüt ve Yönetim; Yetki, Güç, Otorite, Hiyerarşi ve Emir; Liderlik, Yönetici, Lider Yönetici, Kamuda Liderlik Önündeki Engeller başlıklı ana bölümler yer almaktadır.
Celaleddin Serinkan Günümüzün yoğun rekabet ortamında işletmelerin ayakta kalabilmeleri oldukça zorlaşmıştır. Yöneticilerin uyguladıkları babadan kalma yöntemler artık yeterli olamamaktadır. Gerek ülkemizde gerekse de dünyada başarılı olmak isteyen tepe yöneticilerin uygulamak durumunda oldukları pek çok yeni yaklaşımlar ve teknikler bulunmaktadır. İşletmelerin başarısını arttıran yeni yönetim yaklaşımlarının iyi şekilde uygulanabilmesinin de temel koşulu Liderlik ve Motivasyon‘dur.
Bu kitapta, yöneticilere, eğitimcilere, öğrencilere ve bu konuyla ilgilenenlere yararlı olacak geleneksel ve modern Liderlik ve Motivasyon yaklaşımlarından bahsedilmektedir.
Abbas Türnüklü, Ebru ikiz, Feridun Balcı, Tarkan Kaçmaz Okullarda öğrenciler arası şiddet, sıklıkla bir kişiler arası anlaşmazlık çözüm yolu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Şiddet, toplumsal yaşamda kimi zaman bir süreç, kimi zaman da bir sonuç olarak belirmektedir. Öğrenciler, bir anlaşmazlık çözüm yolu olarak şiddeti öncelikle ailede, sonra okulda, sokakta, medyada ve giderek yaşamın her yerinde, temel bir sorun çözme yolu olarak, kimi zaman gören/seyreden ya da maruz kalan kimi zaman da bizzat uygulayan konumunda yaşamın güncelliği ve doğallığı içerisinde tecrübe etmekte ve bir sorun çözme yolu olarak öğrenmektedirler.
Kişiler arası şiddetin toplumsal yaşamda önlenmesi, azaltılması ve ortadan kaldırılması için, öncelikle aileden başlayarak, insanlara yapıcı/barışçıl alternatif sorun çözme becerilerinin kazandırılmasına gereksinim vardır.
Bu kitap yukarıda anlatılan becerilerin topluma kazandı-rılması amacıyla hazırlanmıştır. Kitap öğretmenlerin uygulayacağı eğitim programına rehberlik etmesi için yayınlanmıştır.
Necla Mora Elinizdeki kitap, medya metinlerinden haberin çok katmanlı okumayla analiz edildiğinde, yüzeyde görünenin altındaki gerçek söyleminin nasıl çıkarılabileceğini ortaya koyması bakımından önem taşımaktadır. Yine küresel hegemonik güçlerin, medya ile ilişkilerini, bunun toplumsal dönüşüme olan etkilerini ayrıntılı bir şekilde tartışmaktadır. Bu bağlamda, eleştirel medya okuryazarı olabilmenin önemine vurgu yapmaktadır. Bilimsel bakış açısıyla, medya-iktidar-sermaye ilişkileri ve küresel söylem olgusuna ışık tutan bu başarılı çalışmanın, medya takipçilerine yeni bir perspektif kazandıracağını umuyorum.
Meltem Bostancı, Aslı Yapar Gönenç, Ayhan Küngerü, Güliz Uluç, Hacer Dolanbay, Hatice Irmaklı, İbrahim E. Bilici, Meltem Bostancı, Murat Özgen, Nezih Orhon, Nilüfer Pembecioğlu, Sıla Aydemir Korkmaz Günümüzde medya etki, kapsam ve/veya yönlendirme gibi özellikleri nedeniyle özellikle çocuk ve gençlerin üzerinde önemli bir kontrol gücüne sahiptir. Medyanın kontrol etkisinin olumsuz sonuçlara yol açmaması için bu konuda toplumun bilinçlendirilmesi son derece önemlidir. Medyanın manipülasyon, dezenformasyon, propaganda, yanlış bilinç oluşturma, gerçekleri çarpıtma gibi olumsuzluklarına karşı bir farkındalık yaratmak ve bilinç kazandırmak adına medya okuryazarlığının önemi günümüzde giderek daha fazla ön plana çıkmaya başlamıştır.
İbrahim E. Bilici Okuryazarlığın ülkelerin gelişmişlik düzeyinin bir göstergesi olmaktan çıktığı 21. yüzyılda, geleceğimizin teminatı gençlerin informal öğrenmelerinde medya başat role sahiptir. Medyanın kendisine ve yaşadığımız dünyaya dair bize öğrettiklerini tersten okuyabilme becerisi, bilgi toplumunun en kritik donanımlarından biridir. Medya okuryazarlığı eğitimi ile 7'den 70'e, 7/24 günlük hayatımıza eşlik eden medyanın dilini doğru anlayıp doğru okumak için sağlam bir temel atılmaktadır.
Ekran bağımlılığından madde bağımlılığına kadar çeşitli bağımlılıklar, şiddet, cinselliğin kötüye kullanılması, duyarsızlaşma gibi sorunlar ve bu sorunların doğurduğu sonuçlar, çözüm arayışında doğal olarak medya okuryazarlığı eğitimini karşımıza çıkarmaktadır. Bu yüzden medya okuryazarlığı tüm dünyada, özellikle gelişmiş ülkelerde son otuz yıldır temel ders olarak önem görmekte ve yaygınlaşmaktadır.
Mesleki olarak medya pratiklerinin öğretildiği iletişim fakültelerinde de medyayı okuma becerisi ön plana çıkmıştır. İletişim öğrencileri için medya okuryazarlığı artık en çok tercih edilen derslerden biri olmuştur.
Eğitimin “Neyi öğreteceğiz? Nasıl öğreteceğiz?” temel sorularına yanıt veren bu kitap; iletişim öğrencileri, öğretmen adayları ve öğretmenlerin medya okuryazarlığını tanımından uygulamasına kadar her ayrıntının öğrenilebilmesi için önemli bir kaynak niteliğindedir.
“İbrahim E. Bilici, kitle iletişim araçları, popüler kültür ve dijital medyanın sunduğu fırsatları ve sorunları açıklayarak; tüm gücü, zenginliği ve karmaşıklığına rağmen, medya okuryazarlığı eğitimini açık seçik ve anlaşılır bir şekilde ele almaktadır. Bu kitap, sınıf ile çağdaş yaşam arasındaki bağlantıyı kurabilme, eleştirel düşünme becerisi kazandırarak öğrencileri başarılı bir şekilde 21. yüzyıla hazırlama konularında eğitimcilere yararlı olacaktır.”
Prof. Dr. Renee Hobbs
(Hobbs, Harvard Institute on Media Education adlı ilk eğitmenlerin eğitimi programının ve Media Education Lab adlı medya okuryazarlığı laboratuvarlarının kurucusu; Rhode Island Üniversitesi (ABD) Harrington İletişim Fakültesi kurucu dekanıdır.)
Ayşen Bakioğlu, Şafak Özcan Meta-Analiz yöntemi nedir? Belli bir takım takip edilmesi gereken basamaklar var mı? Ne tür çalışmalara uygulanabilir? Bu çalışmaları seçerken hangi kriterler kullanılmalı? Meta-Analiz yönteminin avantajları ve bu yönteme getirilen eleştiriler nelerdir? Meta-Analize dâhil edilen çalışmalarda kullanılan ölçekler farklı olmalarına rağmen istatistiksel olarak nasıl birleştirilir ve karşılaştırılabilir? Meta-Analiz çalışmasında kullanılabilecek paket bilgisayar programları nelerdir ve hangi internet sayfalarından indirilebilir? Meta-Analiz çalışmalarında veri dosyalarının yapısı nedir, nasıl oluşturulur ve hesaplamalar nasıl yapılır? Meta-Analizde hangi grafik teknikleri kullanılmaktadır? Meta-Analiz istatistiği, ortalama etki büyüklüğü ve güven aralığı hesaplamaları, homojen ve heterojen dağılımların ne olduğu, sabit ve rastgele etki modellemesinin seçimi, analiz sonuçlarına göre aykırı değerlerin nasıl bulunacağı, düzeltmelerin neden ve nasıl yapılacağına dair formüller nelerdir? Meta-Analiz çalışmasında hata koruma sayısı nasıl hesaplanır? Yayın yanlılığının tespitindeki istatistiksel olan ve olmayan yöntemler nelerdir? Meta-Analiz çalışması içeren bilimsel bir raporda nelerin olması gerekmektedir? Kitapta okuyucuya bu soruların cevaplarını daha iyi anlatabilmek için sayısal örnekler verilmiş, uygulamalar yapılarak açıklanmıştır. Formüllerde kullanılan değişkenler açıklanmış, içerik kapsamında sayısal değerlerle örneklendirilmiştir. Böylece formülleri nasıl kullanılacağı konusunda okuyucuya yol gösterilmiştir. Kısaca okuyucu bu kitapla Meta-Analiz yönteminin ne demek olduğunu, hangi çalışmaların Meta-Analize dâhil edilebileceğini, hangi teknikleri kullanıp nasıl bir analiz yapabileceğini, görsel olarak ne tür grafiklerin kullanılabileceğini ve analiz sonucunda nasıl bir yol izleyerek bilimsel rapor oluşturacağını görerek Meta-Analiz yöntemini öğrenmiş olacaktır.
Sempozyum MİLLÎ EĞİTİM SEMPOZYUMU
Türkiye'nin Millî Eğitim Sistemi Dünü, Bugünü ve Geleceği
03-04 Mayıs 2014 - Ankara
Gamze Sart Explore the transformative power of AI in NAVIGATING THE FUTURE: Higher Education And Careers In The Age Of AI. This essential guide illuminates the profound impact of the Fourth Industrial Revolution on education and the workforce. Delving into the necessity for universities to adapt their curricula for AI literacy, it highlights the revolution in personalized learning and the evolution of career paths in the digital age. Offering insights into emerging job markets and indispensable skills, this book is a roadmap for those navigating the dynamic interplay between AI, higher education, and career planning. A must-read for understanding how to thrive in the rapidly evolving landscape of the 21st century.
Halil Taş Dünyanın dört bir yanında açlık, savaş, sömürü, işkence, ırkçılık, ayrımcılık, taciz, cinsiyetçilik, zulüm ve soykırım olanca hızıyla devam ederken okulların akademik başarıyı öncelemeleri, deneme sınavları yapmaları ve kendilerini test çözmeye adamaları, kafasını kuma gömmüş deve kuşuna özenme çabasından başka bir şey değildir.
Eğitim sistemleri ve okullar, siyasal sistemlerin taleplerini ve beklentilerini kutsallaştırma çabasından ve resmi ideolojilerin ilke ve hedeflerini çocuklara koşulsuz bir şekilde aktarma kaygısından arınmadıkları sürece bu iş olmayacaktır. Bireylerin kurumlara, bireysel isteklerin ve gereksinimlerin kurumsal taleplere ve beklentilere acımasızca feda edilmesine devam edildikçe eğitimde iyi bir sonuç alınamayacaktır. Çocukların şımarık, kötü, tembel, haylaz ve sürekli kontrol altında tutulmaları gereken varlıklar oldukları algısı terk edilmedikçe okullarda barış ve huzur sağlanamayacaktır.
Sizleri okul eğitiminin perde arkasına eleştirel bir yolculuğa çıkaracak olan bu kitap; birer ideolojik aygıta dönüşmüş eğitim sistemlerini ve okulları sorgulayarak bunların çocukların talep ve gereksinimlerine karşı oluşturdukları güçlü savunma kalkanlarında delikler açmaya çalışmakta, hayalimizdeki eğitim sistemlerine ve okullara ilişkin ipuçları vermektedir.
Seyfettin Abdurrezzak, Mehmet Üstüner, Ümit Doğan Eğitim sisteminde temel yapı okullardır. Bu açıdan sistemin niteliğini artırmaya ilişkin ortaya konulan politikalar ve stratejiler, okulların mevcut koşullarını iyileştirmeye ve geliştirmeye yönelik planlanmalıdır. Eğitimde niteliğin artırılması için bu işe okullardan başlanılması gerektiği söylenebilir. Okul geliştirme alanyazını özellikle ABD, Kanada ve İngiltere gibi Batı ülkelerinde belirli bir düzeye ulaştığı, Türkçe alanyazında ise okul geliştirmenin ne olduğu, niçin olması gerektiği, tarihsel süreci ve okul geliştirmede hangi uygulamaların daha öne çıktığı konu edilen çalışmaların yeterli olmadığı ifade edilebilir. Eğitim bilimleri alanında okul geliştirme oldukça gündemde olan bir konudur ve ülkemizde bu alanda kitaplar yazılmakta ve araştırmalar yapılmaktadır. Bu bağlamda bu kitap; okul geliştirmenin ne olduğunu ve önemini, tarihsel gelişim süreçlerini, okul geliştirme alanyazında kabul gören ve etkili olduğu düşünülen yaklaşımların ve uygulamaların ortaya çıkarılması amacıyla yazılmıştır. Bu bakımdan okul yöneticilerine, öğretmenlere ve politika yapıcılara okul geliştirmede yeni bakış açıları kazandırması ve alana katkı sunması beklenmektedir.
Nail Yıldırım Okul müdürleri görevlerini yerine getirirken birçok sorunla karşılaşmaktadır. Bazen hiç beklemedikleri anda kaotik bir durum yaşamaktadırlar. Her sorunun çözümünde bir süreç yaşanmakta ve yaşanan sürecin hikâyesi oluşmaktadır. Bu kitabın da konusu, okul müdürlerinin sorun çözme hikâyeleridir. Kitabı okurken bazen duygulanacak bazen şaşıracaksınız. Okul müdürlerinin görevlerini yerine getirirken ne kadar fedakârca sorunları çözmeye çalıştığını, bazen çok ciddi bir soruna nasıl pratik çözümler getirdiklerini göreceksiniz. Kitapla ilgili önemli bir nokta da her hikâyenin gerçek olmasıdır. Bu yüzden kitapta bahsi geçen yer ve insan isimleri değiştirilerek verilmiştir. Şayet okul müdürüyseniz benzer sorunu siz de yaşadınız ya da yaşayacaksınız. Bu kitap; size, yaşayacağınız sorunlarda sorun çözme konusunda ışık tutucu olabilir. Şayet öğretmenseniz benzer şekilde sizlere de sınıflarınızın yöneticisi olarak bu kitap farklı çözüm alternatifleri sunacaktır. Bunların yanı sıra eğitim fakültesinde öğrenim gören öğrencilere de geleceğin eğitimcisi, yöneticisi olarak yol gösterici olacak ve uygulamayı anlama noktasında öğrecilerin ufkunu genişletecektir.
Bazı kitaplarda insan ve hayat adına hiçbir şey bulunmaz. Sevgili Nail Yıldırım’ın kitabı, insanın duyguları, düşünceleri, amaçları, arayışları, acıları, kaygıları ve sevinçleri olduğunu anlatıyor bize. Çünkü insanı insanca bir dille aktarıyor. Her biri ayrı ayrı düşündürücü olan anlatılarda, eğitimimizin cepheden çekilmiş fotoğraflarıyla yüz yüze kalıyorsunuz. Gerçeklerle yüzleşmek; eğitim, hayat ve insan hakkında düşünmek isteyenlere önerilir.
Prof. Dr. Ayhan Aydın
Yönetim bir bilim olduğu kadar sanat, sanat olduğu kadar da bir bilimdir. Yönetim sorunları her türdeki yönetim kademelerinde benzerlik arz etmektedir. Liyakatli yönetici geçmişte yaşanmış yönetsel sorunlardan ders almasını bilmelidir. Bu itibarla yönetimde örnek olay yöntemi önemli bir yer tutar. Prof. Dr. Nail Yıldırım'ın çok sayıda deneyimli meslektaşı ile yaptığı görüşmeler sonucunda hazırladığı bu çalışma, eğitim yönetimi açısından büyük öneme sahiptir. Klasik ve kuramsal yönetim kitaplarında yer almayan bu örnek olayların her birisi sorun çözmede okul yöneticilerine ışık tutacak türdendir. Bunun yanında geleceğin okullarında yönetici olacak eğitim fakültesi öğrencilerinin, bu çalışmadan çok yararlanacakları, kendilerine dersler çıkartacakları düşünülmektedir.
Prof. Dr. Mehmet Arslan
Elinizde bulunan bu eser, eğitim kurumlarında karşılaşılan önemli sorun ve bu sorunların çözümüne yönelik hikâyeleri içermektedir. Eser incelendiğinde yazarın, önemli sorunları büyük bir titizlikle tespit ettiği ve aynı şekilde çözüm önerileri geliştirdiği görülmektedir. Eserin önemli özelliklerinden biri, çözüm önerilerinin ileride karşılaşılacak sorunların çözümünde de kullanılabilecek nitelikte olmalarıdır. Büyük bir titizlikle hazırlanan bu eserin eğitim kurumları yöneticileri, akademisyenler, öğretmen adayları, veliler, öğrenciler ve konuyla ilgilenen herkes için çok önemli bir kaynak olduğunu düşünüyorum.
Prof. Dr. Hasan Coşkun
Okullar, ciddi sorunların yaşandığı toplumsal kurumlardır. Okullarda yaşanan sorunların çözülmesi çoğu zaman bilimsel düşünce ve yöntemin takibi kadar yöneticilerin yüreklerini de ortaya koymalarını gerektirir. Değerli arkadaşım Prof. Dr. Nail Yıldırım, Okul Müdürlerinin Sorun Çözme Hikâyeleri kitabıyla, okul yöneticilerimizin karşılaştıkları sorunları çözmede ne kadar içten davrandıklarını ve çevrelerine örnek olduklarını ortaya koymuştur. Bunu yaparken sadece ilgili alan yazından yararlanmamış, aynı zamanda alanda çalışan okul müdürlerinin içtenlikli katılımını da sağlamıştır. Nitel araştırma yöntemi ile hazırlanan bu kitapta yer alan hikâyelerin okunduğunda insanın içsel huzuru yakaladığını rahatlıkla söyleyebilirim. Bu hikâyelerin bilimsel yöntemle analiz edilmesi ve değerlendirilmesi de oldukça titiz bir şekilde yapılmıştır. Bu kitabın eğitim fakültelerinin lisans ve lisansüstü eğitim programlarındaki bütün öğrenciler ve akademisyenler tarafından dikkatle incelenmesi gerektiğine yürekten inanıyorum.
Ayşegül Işık, Ayşegül Ünal Saraç, Beyza Hıdır, Derya Elmalı Şen, Eda Aktürk, Emine Ayyıldız, Emrullah Kahraman, Esma Nur Kolbaşı, Fatma Yetim, Feride Öksüz Gül, Gonca Seven, Hatice Hale Yurttabir, İbrahim Hakan Karataş, Mustafa Şahin, Orhan Yılmaz, Semiha Şahin, Seyhan Bekir, Somayyah Radmard, Yaşar Yumak, Yeşim Güleç Aslan “İnsan, Erişim ve Beceri Odaklı Mekânlar”
Okul yapıları, çocuğun karşılaştığı ilk sosyal/kamusal mekânlardır. Hayatımızın en kritik dönemi olan çocukluk ve ilk gençlik yıllarımızı okulda geçiririz. Buna rağmen maalesef okullar, tasarımı ve estetiği üzerine çok az düşünülen yapılar olmuşlardır. Bu gerçeği, Türkiye'deki binlerce okulun, eğitim amaçlı yapının tasarım ve estetiğine baktığımızda açıkça görebiliriz. Diğer taraftan hayatın her alanındaki değişim ve dönüşüm eğitim ortamlarını da çok yönlü olarak etkilemekte, dönüşmeye zorlamakta; yeni gereksinimler, eğitim ortamlarının yeni işlevlere sahip olmasını gerektirmektedir.
Bu kitap, Türkiye'de ve dünyada eğitim yapılarının tasarım ve estetiğine ilişkin bilgi ve birikimi derlemek amacıyla hazırlanmıştır. Eğitimcilerin, girişimcilerin, yöneticilerin, politikacıların, mimarların ve mühendislerin eğitim yapıları üzerine bir kez daha düşünmelerine vesile olacak ipuçlarını paylaşmayı amaçlamaktadır.
Öğretmenlerin, okul yöneticilerinin, eğitim yöneticilerinin, akademisyenlerin ve mimarların katkıda bulunduğu bu mütevazı eser, okul tasarımı ve estetiği konusunda arayışta olanlara bir kapı aralayacaktır.
Hüseyin Izgar Tükenme, okul yöneticileri üzerinde duygusal, psikolojik ve davranışsal yönlerden olumsuz bir etki yapmaktadır. Tükenme yaşayan okul yöneticilerinin verimliliği düşer ve yönetiminden sorumlu olduğu kurumun işlevsel olmasını ve dolayısıyla amacına ulaşmasını sağlayamaz. Okul yöneticilerinin performansının düşmesi, gerek kurumun, gerekse toplumun beklentileri açısından doğru görülmemektedir. Okul yöneticilerinin tükenme düzeyleri ve çeşitli değişkenlerle ilişkisinin ortaya konması, bu kitabın konusunu oluşturmaktadır.
Hasan Çelikkaya Bu kitabın dört temel özelliği bulunmaktadır:
Alanında, bir ilktir; çünkü hem millî eğitim sistemi hem de yükseköğretim sistemi birlikte ele alınmıştır.
Okul yöneticisinin başarılı olabilmesinin; idârî otorite (yeterli yönetim bilgisi) ve ilmî otorite (yeterli eğitim bilgisi) sahibi olması kadar asıl mesleği öğretmenlik olduğundan pedagojik sevgisini kaybetmemesine de bağlı olduğuna dikkat çekilmiştir.
Yükseköğretimdeki meslektaşlarımızın bilim adamlığı veya bilim kadınlığı kadar ders verdikleri için öğretmen özelliği taşıdıklarına vurgu yapılmıştır.
Neticede çalışmamızda, okuyucuyu istatistikî bilgilere boğmaktan ziyade; öğretmen ve yöneticilerimize yeni bir ruh ve yeni bir hizmet anlayışı kazandırılması tercih edilmiştir. Başka bir ifadeyle hizmet anlayışına sosyolojik bir derinlik kazandırılmaya çalışılmıştır.
Kitabın, bu açılardan ilgi çekeceğine ve yararlı olacağına inanmaktayım.
Efraim Öztürk, Hakan Polat, Mukadder Boydak Özan, Murat Demirkol, Seda Gündüzalp, Tuncay Yavuz Özdemir, Zübeyde Yaraş Dijitalleşme, eğitimde değişim gücü oluşturan bir etki alanı meydana getirerek eğitim örgütleri olan okullarda dijital dönüşüm sürecini başlatmıştır. Bu noktada eğitim sistemlerinde değişimi gerekli kılan dijitalleşme sürecinin etkili yönetilebilmesi ve sürdürülebilmesi, sistemin tüm unsurlarında bu değişimin gerçekleştirilmesi ile mümkün görülmekte ve böylece okullarda dijital dönüşümün yönetilmesi önem kazanmaktadır. Dolayısıyla da okulların etkili yönetiminde okul yöneticilerinin dijital ortamda üstlenecekleri rollerin gereklerini yerine getirmesi önemli görülmektedir. Bu bağlamda okul yönetimi ve dijital dönüşüm değerlendirildiğinde odaklanılması gereken bir konu olarak lider olabilen okul yöneticilerinin, dijitalleşme boyutunda eğitim sisteminin tüm ögeleri arasındaki etkileşimi sağlayabilmeleri, dijital örgüt kültürü oluşturabilmeleri, dijital liderler olarak okul yönetiminde ve denetiminde etkin rol alması beklenen bir durum olarak değerlendirilmektedir. Dijital dönüşüm sürecinde önemli görülen bir diğer konu olan veri ise yöneticilere, özellikle karar alma süreçlerinde çok önemli bir kaynak oluşturmaktadır. Bu nedenle okul yönetiminde eğitsel veri, eğitimde veri madenciliği, büyük veri analitiği gibi kavramlara ilişkin okul yöneticilerinin bilişsel yeterlik düzeyleri ayrıca önem taşımaktadır.
Kitabımız; okul yöneticilerinin dijital dönüşümün okullar için olan etkisini anlayabilmeleri, dijital veri yönetimini ve dijital verilerin güvenliğini sağlayabilmeleri, dijital yeterlikler çerçevesi içerisinde dijital liderlik becerilerini geliştirmelerini, dijitalleşen denetim süreçlerinde yetkinliklerini artırmayı hedefleyen içerikler temelinde oluşturulmuştur. Bu kapsamda kitapta; Okul Yönetiminde Dijital Yeterlik, Dijital Okullarda Örgütsel Öğrenme ve Okul Kültürü, Okul Yönetiminde Dijital İletişim, Okul Yönetiminde Veri Yönetimi, Okul Yönetiminde Veri Güvenliği, Dijital Denetim konuları yer almıştır.
Kitabımızın; eğitim yönetimi alanında çalışan araştırmacılara, yöneticilere, yönetici adaylarına, öğretmenlere, öğretmen adaylarına ve bu alana ilgi duyan herkese kılavuzluk etmesi ve faydalı olması dileğiyle…
Sue Dockett - Bob Perry Okula geçiş hem eğitimsel hem de politik alanlarda ele alınan önemli ve tartışmalı bir konudur. Eğitimsel açıdan okula geçiş, daha sonraki akademik ve sosyal başarı ile ilişkilendirilmektedir. Politik açıdan ise çocukların okul için hazır olmaları ve okul ile eğitim sistemlerinin küçük öğrencilerini destekleme becerisi, eğitimde fırsat eşitliğini ve eğitimsel çıktıları destekleme girişimlerinin odak noktasını oluşturmaktadır.
Dockett ve Perry bu süreçte yer alan herkesin algılarına, beklentilerine ve deneyimlerine odaklanarak okula olumlu geçişle ilişkili karmaşık bir dizi konuyu incelemişlerdir.
Okula Geçiş kitabı, Avustralya’da yapılmış
Okula Başlama Araştırma Projesinin
(Starting School Research Project) süregelen bulgularından yararlanmakta ve bu bulguları kapsamlı bir şekilde sunmaktadır. Ayrıca kitap, bu projeden elde edilen bulguları Avustralya, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa ve Asya’daki diğer araştırmacıların bulguları ile karşılaştırarak aralarındaki farkları ortaya koymaktadır. Sonuç olarak bu kapsamlı ve araştırmaya dayalı
Okula Geçiş kitabının, erken çocukluk eğitimi alanında çalışan araştırmacılar, bu alandaki uygulamacılar ve okul öncesi öğretmenliği öğrencileri için çok değerli olacağı düşünülmektedir.
Müge Çelik Örücü, Özgür Boztaş, Özlem Özkan Yaşaran Pek çok kurum için geçerli olduğu gibi, okullar da yapıları gereği, krizlerle karşılaşma potansiyeline sahiptir. Özellikle okulun tümünün etkilenebileceği krizler söz konusu olduğunda krize hazırlıklı olmak; hızlı ve etkili müdahale edebilmek, krizin doğurabileceği muhtemel krizleri önlemek ve kriz durumunu en az hasarla atlatmak açısından önem taşımaktadır. Okullarda krize müdahale sürecinde kilit noktada bulunan okul psikolojik danışmanları; uygulamada kolaylık, standart ve hız sağlayacak kaynaklara ihtiyaç duymaktadırlar. Bu kitap, alanyazındaki teorik çalışmalarla birlikte yazarların deneyimleri ışığında olası durumlara nasıl müdahale edileceğine yönelik bir yol haritası sunmayı amaçlamaktadır. Psikolojik danışmanlar ve okul yöneticileri ile kriz ekibinin mutlak üyeleri olan öğretmenlerin yanı sıra öğrenme ve öğretim süreçlerinde öğrencilerin ve akademisyenlerin de kriz durumlarına müdahale amaçlı çalışmalar tasarlarken faydalanabilecekleri bir kitap olarak sade ve amaca yönelik anlaşılır bir dil ile tasarlanmıştır. Konuyla ilgilenen herkese yararlı olması dileğiyle...

Artan sorunlar karşısında etkili sorun çözmek ve sonuç odaklı stratejiler geliştirmek okullar açısından gerçekten çok zor. Bilimsel bilgi birikimi bizlere bazı yollar gösteriyor. Eser, bu konuya uzun süredir emek veren üç değerli kişi tarafından tecrübelerin ve bilimsel bilgi birikiminin birleştirilmesi ile hazırlandı. Şimdi de daha geniş kitlelerin yararlanması için okurla buluşuyor. Özellikle açık ve akıcı kapsamı ve rehber niteliğindeki yapısı ile kitabın çok işlevsel olacağına inanıyorum...
Prof. Dr. Figen Çok
Genel olarak bakıldığında, Okulda Kriz Yönetimi başlıklı eserin amacına hizmet ettiği ve okul personeli için kriz durumlarına yönelik olarak yol haritası sunduğu görülmekte. Açık bir dili olmasını ve sade bir biçimde başlıkların sunulmuş olmasını beğendim. Formlar son derece kullanışlı.
Doç. Dr. Baki Duy
Afetler, salgınlar, kitlesel çatışmalar gibi pek çok yerel ve küresel krizin yaşandığı günümüz dünyasında yaygın psikolojik yardım sunan alanlarda çalışanlar için el kitabı niteliğinde, sade ve amaca yönelik diliyle titiz bir çalışma. Kitap yazarlarının ulusal ve uluslararası akademik ve uygulama deneyimleri dolayısıyla kapsamlı bilgilerini yansıtmış olmaları kitabı okunmaya değer kılıyor. Bu alanda çalışan uygulamacıların yanı sıra öğrenme ve öğretim süreçlerinde öğrencilerin ve akademisyenlerin de kriz durumlarına müdahale amaçlı çalışmalar tasarlarken faydalanabilecekleri bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Dr. Öğr. Üyesi Onur Özmen
Abdurrahman Ekinci Son yılların popüler konularından biri olan sosyal sermaye özellikle 1980'lerden sonra ekonomiden sosyolojiye, ekonomik kalkınma ve yoksulluğu önlemeden sosyal politikalar geliştirmeye, işletmeden siyaset bilimine kadar geniş bir yelpazede tartışılmaktadır. Bu tartışmalarda önemli alanlardan biri de eğitim, okullar ve okul toplumu bağlamında sosyal sermaye çalışmalarıdır. Bir arada bulunan insanları işbirliği ve ortak amaçlara yönlendiren tüm unsurlar olarak ifade edilen sosyal sermaye okullarda örgütsel amaçlara ulaşmada önemli bir işleve sahiptir. Bu çalışmada sosyal sermaye kavramının ortaya çıkışı, bu alanda yapılan çalışmalar, sosyal sermayenin unsurları, okullarda sosyal sermaye liderliği, sosyal sermayenin artırılması, ölçülmesi ve sosyal sermayenin ilişkili bazı kavramlarla örtüştüğü alanlar üzerinde durulmuştur. Çalışma konuyla ilgilenen akademisyenlere ve akademik çalışmalar yapan lisansüstü ve doktora öğrencilerine, okul yöneticileri başta olmak üzere tüm eğitimcilere ulaşmayı hedeflemektedir.

İÇİNDEKİLER

BÖLÜM I
SOSYAL SERMAYE ÜZERİNE GENEL BİR ÇÖZÜMLEME
BÖLÜM II
ÖRGÜTLERDE SERMAYE FORMLARI
BÖLÜM III
SOSYAL SERMAYE
BÖLÜM IV
SOSYAL SERMAYE TEORİSYENLERİ
BÖLÜM V
ÖRGÜTSEL YAŞAMDA SOSYAL SERMAYE
BÖLÜM VI
SOSYAL SERMAYE VE EĞİTİM
BÖLÜM VII
SOSYAL SERMAYEYİ ARTTIRMA
BÖLÜM VIII
SOSYAL SERMAYE VE LİDERLİK
BÖLÜM IX
SOSYAL SERMAYEYİ ÖLÇME
BÖLÜM X
SOSYAL SERMAYENİN SONUÇLARI VE ETKİLERİ
VII
BÖLÜM XI
SOSYAL SERMAYENİN BAZI KAVRAMLARLA İLİŞKİSİ
BÖLÜM XII
SOSYAL SERMAYE KONUSUNDA YAPILAN ARAŞTIRMALAR

Philip C. Schlechty Toplumun değerlerini gelecek kuşaklara aktarmak ve aynı zamanda toplumu değiştirmek gibi birbirine zıt görevlerle hareket eden okullar değişim eğilimlerini yakalamada ve gerekli adımları atmada bazen geride kalabiliyor. Geçen yüzyılın son çeyreğinden itibaren yoğun bir şekilde yaşadığımız toplumsal ve teknolojik değişimler, okulların varlığını etkin bir şekilde sürdürebilmesi için kendilerini yeniden tanımlamalarını ve rollerini yeniden belirlemelerini zorunlu kılıyor.
Phillip C. Schlechty, okulları demokrasinin teminatı olarak görüyor. Okulların bu rolünü sürdürebilmeleri için yeniden kurulmaları gerektiğinin altını çiziyor. Buna neden olan geniş çaplı ve derin etkili teknolojik ve toplumsal değişimlere de “sismik değişimler” adını veriyor. Bu sismik değişimler karşısında yapılması gerekenleri okul ve sınıf düzleminde irdeliyor. Öğretmenlere ve yöneticilere rehber olabilecek ilkelerden ve uygulamalardan bahsediyor, deneyimlerini aktarıyor.
Okulları değişmeye zorlayan nedenler farklı olduğu için çözüm önerileri de farklı olacaktır. Kitabın, “ithal çözümler”e karşı olanlara “yerli çözümler” üretme konusunda fikir vereceğine inanıyorum.
Ahmet Bozak, Betül Gökçen Doğan Laçin, Canan Demir Yıldız, Celal Teyyar Uğurlu, Celalettin Korkmaz, Emre Laçin, Fikret Gelibolu, İzzet Kaplan, İzzet Kaplan, Mehmet Emin Usta, Muhamet Cevat Yıldırım, Muhammet Baş, Münir Şahin, Okan Sarıgöz, Tuba Yavaş, Yavuz Bolat “Okulun E-Yönetimi”, üniversitelerde öğretmen yetiştiren fakülte ve enstitülerin lisans ile lisansüstü programlarında Türk eğitim sistemi ve okul yönetimine yönelik verilen derslerde doğrudan ders kitabı olarak kullanılabilir. Pedagojik formasyon eğitimi alan ve Eğitim Fakültelerinde öğrenimlerine devam eden öğrenciler ve ders veren akademisyenler eserden kaynak kitap olarak yararlanabilir. Ayrıca “Okulun E-Yönetimi”, mesleğe yeni başlayan öğretmen adayları ile Eğitim Yönetimi ana bilim dalı lisansüstü öğrencileri için temel eser niteliğindedir. Yoğun bir emeğin ürünü olan yapıt, teorik ve uygulama açısından kendisini daha fazla geliştirmek isteyen öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz ve eğitim yöneticileri ile tüm meslektaşlarımıza içerdiği güncel bilgiler ile katkı sağlayacaktır.
Ayşen Bakioğlu, Ayfer Budak, Mithat Korumaz Mikropolitikalar, bir grubun kültürünün küçük ve bazen algılanamayacak kadar belirsiz detayları vasıtasıyla, bir örgütün çok daha büyük çalışmalarını etkilemektedir. Mikropolitikalar aynı zamanda okuldaki kararların ve işlemlerin daha küçük ölçekli olarak nasıl yerine getirildiğini açıklarken değişimin etki yoluyla nasıl gerçekleştiğini ve tüm sosyal örgütlerde var olan politikaları da anlaşılır hâle getirmektedir. Okuldaki öğretmenler, diğer paydaşlarla ilişkileri olan ve örgütün amaçlarından farklı hedefleri olan veya olmayan sosyal varlıklardır. Bir öğretmenin her zaman seçim özgürlüğü vardır, bu seçim pasif olmak, yani hiçbir şey yapmamak bile olabilmektedir. Bir örgüt, oyuncuların kendileri tarafından oluşturulan bir dizi ilişki veya somut eylem sistemleri olarak görülmektedir. Bunların içinde, aktörler, müzakere etmekte, takas etmekte, kararlar almakta ve pazarlık yapmaktadır. Bu tür sistemlerde, genellikle örgütün resmî amaçları ile aktörlerin kendi amaçları arasında bir uzlaşma vardır. Stratejik oyun, bu sistemleri düzenlemek için kullanılan bir yöntemdir. Aktörler, iş birliği yapmak veya rekabet etmek için bu sistemlere dâhil olurlar. Bu bağlantılı çalışmalar, resmî politikanın oluşturulmasının mikropolitikaları etkileyip etkilemediğini, öğretmenlerin çalışmalarını nasıl deneyimlediğini ve yürüttüğünü incelemektedir.
Okulların politik arenalar olduğu düşünüldüğünde, okul müdürü pazarlık ve müzakere sürecinin anahtar katılımcısı olup belirli güç kaynaklarını elinde bulundurmakta ve diğer karar verme gruplarını kontrol etme yollarını bilmektedir. Okul müdürü, okulun diriliğini, verimliliğini korumak için okul içinde makro politikaların uygulanabileceği ve farklı çıkar gruplarının desteğinin sağlanabileceği bir bağlam oluşturabilmelidir. Bu bağlamı öğretmenleriyle başarıyla kurabilen okul müdürleri, okulun mikropolitiğini eğitimin hedefleri ile uyumlu hâle getirebilir ve öğretmenler için “mesleki bilgileri öğrenme topluluğu” oluşturabilir. Aksi takdirde okul, kendi varoluş amacıyla bağdaşık olan veya olmayan şekilde, içindeki aktörlerin çeşitli oyunlar oynadığı, bireysel ve grupsal menfaatlerin arenası hâline gelebilir.
Fatih Töremen Eğitim kurumlarında kaliteyi sürekli hâle getirmenin yollarından birisi de şüphesiz öğrenen örgüt modelinin tesis edilmesidir. Örgütsel öğrenmenin esası, örgütün kendisini geliştireceği işlemler üretmek için tüm üyelerinin zihinsel kapasitelerini kullanmasına yardımcı olmaktır. Öğrenen örgüt; sürekli öğrenme fırsatları oluşturma, diyalog, iş birliği ve takım halinde öğrenmeyi teşvik etme, çalışanları ortak bir vizyona yönlendirme ve örgütü çevresiyle bütünleştirme çabasıdır.
Öğrenen Okul adlı eser, bu çabanın nasıl sistematize edileceğini tartışarak, okul paydaşlarının örgütsel öğrenmedeki rollerini ortaya koymaya çalbalamaktadır.
Öğrenen Okul, öğretmenlere, okul yöneticilerine ve eğitim bilimlerinde çalışmalar yürüten akademisyen ve akademisyen adaylarına yararlı olacaktır.

İÇİNDEKİLER

Bölüm I GİRİŞ
Bölüm II ÖĞRENME
Öğrenmenin Boyutları
Takım Öğrenmesini ve Paylaşılan Vizyonu Etkileyen Ana Problemler
Bölüm III ÖĞRENEN ÖRGÜT
Öğrenen Örgütlerin Tarihçesi
Örgütsel Öğrenme
Örgütsel Öğrenme Kapasitesi
Öğrenen Bir Örgüt Geliştirebilmek İçin Eylem ve Yaklaşımlar
Örgütsel Öğrenme Süreci
Örgütsel Öğrenmenin Engelleri
Bölüm IV ÖRGÜTSEL ÖĞRENMENİN DİĞER KAVRAMLARLA İLİŞKİSİ
Örgütsel Öğrenme ve Örgütsel Değişme İlişkisi
Bölüm V ÖRGÜTSEL ÖĞRENME VE OKUL
Öğrenen Okul
Bölüm VI DEVLET VE ÖZEL LİSELERDE ÖRGÜTSEL ÖĞRENME VE ENGELLERİ ADLI BİR ARAŞTIRMA
Problem
Yöntem
Bulgular ve Yorumlar
Okullarda Örgütsel Öğrenmeye İlişkin Bulgular ve Yorumlar
Örgütsel Rollere İlişkin Bulgular ve Yorumlar
Örgütsel Engellere İlişkin Bulgular ve Yorumlar
Öğrenen Okul Kültürüne İlişkin Bulgular ve Yorumlar
Sonuç
Öneriler
PETER SENGE, NELDA CAMBRON, McCABE, TIMOTHY LUCAS, BRAYAN SMITH, JANIS DUTTON, ART KLEINER Öğrenen okulun getirdiği teorik bilgiler ile karşı karşıya kalan eğitimciler, öğrenme disiplinlerini hayata geçirmek için kollarını sıvadıklarında şu sorular ile yüzleşmektedirler:
“İlk etapta ne yapmamız gerekir?
Kendi kadromuz içerisinde sistematik farkındalık veya kişisel ustalık anlayışını nasıl yaratırız?
Öğrenme disiplinleri deneyimi, öğrenciler için denemeye değer mi?
Bu beceri ve uygulamaları, mevcut müfredatımıza ve bize empoze edilen tüm değişikliklere nasıl entegre ederiz?
Ne tür bir öğrenen sınıf ya da okul yaratmak istediğimizi nasıl anlarız?
Dışarıdan gelen baskılara karşı ne yaparız?
Nasıl başlarız?
Nereden başlarız?”
Benzer sorulara cevap bulmak isteyenler için şunları söyleyebiliriz:
Hiçbir kitap bu soruları eksiksiz olarak yanıtlayamaz. Ancak elinizdeki bu kitap, uygulanabilir ve etkin yöntemler sunabilir. Çeşitli devlet okulları, özel okullar, eğitim bölgeleri, yüksekokullar ve üniversitelerdeki eğitimcilerin deneyimlerine ve araştırmalarına dayanan stratejiler bu kitapta bulunmaktadır. Ve size, kendi stratejinizi nasıl geliştireceğinizi gösterebilir. Ebeveynler, öğretmenler, eğitim yöneticileri, uzmanlar, politikacılar ve öğrenciler öğrenen bir okul oluşturmak için birlikte hareket edebilecekleri bir rehber olarak bu kitaptan yararlanabilirler.
Örgütsel öğrenmenin yöntem ve araçlarını benimseyen ve bunların altında yatan teorileri anlamaya çalışanlar, değişim için daha önceden fark edemedikleri kadar çok kaldıraca sahip olduklarını ve nasıl bir değişim istediklerini daha iyi anlıyorlar. Son derece zor; fakat çok önemli bir görevle karşı karşıyayız. Gitgide karmaşık hale gelen bir dünyada yaşayacak öğrencilere hizmet edecek okullar üzerinde yeniden düşünmek için bu kitap bir başlangıç olabilir.
Yararlı olması dileği ile…