Eğitim Yönetimi ve Denetimi \ 5-7
James M. Aseltine, Judith O. Faryniarz, Anthony J. Rigazio-DiGilio, ASCD Denetim ve değerlendirmeye ilişkin geleneksel yöntemler, öğretmenlerin girdilerine odaklanmaktadır: ders planları, öğretim ve sınıf yönetimi uygulamaları. Ancak en önemlisi, öğretmenlerin elde ettikleri çıktıdır: öğrenme. Bu kitap, öğrencilerinin öğrenme ihtiyaçlarına hitap etmede eğitimcilerin analitik ve öğretimsel kapasitelerini geliştirdiği kanıtlanan veri temelli ve öğretmen yönelimli Performansa Dayalı Denetim ve Değerlendirme'yi (PDDD) tanıtmaktadır. Bu yaklaşım; bağlantısız yıllık hedeflerden ve kurum dışından kurum içine doğru gerçekleştirilen gelişim girişimlerinden uzaklaşmayı ve öğretmen değerlendirmenin, stratejik mesleki gelişimin ve okul gelişim planlamasının tamamen bütünleştirilmesini içermektedir.
Öğrenme için Denetim;
• Standartlarda ifade edilen temel bilgi ve beceri alanlarında öğrenci performansını geliştirmeyi hedeflerken öğretmenlerin kararlarına saygı göstermeye,
• Öğretimsel kararlara dayanak olarak performans verisinin kullanılması ve eylem araştırması yoluyla bu kararların etkililiğinin izlenmesi için öğretmenleri güçlendirmeye,
• Öğretmenlerle ve öğretmenler arasında anlamlı iş birlikçi ilişkiler geliştirmeye ve
• Öğretmen ve öğrenci gelişiminin güvenilir kanıtlarını elde etmeye önem veren okul liderleri için önemli bir kaynaktır.
James M. Aseltine, Judith O. Faryniarz ve Anthony J. Rigazio-DiGilio, yaklaşımlarındaki en iyi uygulamaların temellerini açıklamakta ve uygulanması için kılavuz ilkeler sunmaktadırlar. Örnek ürünler ve açıklayıcı senaryolar; denetmenin rolünü, öğretmenlerin sorumluluklarını ve öğrencilerin kazanımlarını açıklayarak PDDD sürecini hayata geçirmektedir. Aynı zamanda bu yaklaşımın bölge raporlama zorunlulukları ve bütçe gerçekleri ile bağdaştırılmasına yönelik stratejilere ve gelişim ve değerlendirme döngüsü kapsamındaki dönüm noktalarına işaret eden bir planlama ve izleme aracı bulacaksınız.
Mehmet KÜÇÜK, Selami YANGIN Eğitimle ilgili kaynaklar incelendiğinde, eğitimin doğası olarak kabul edilen veya eğitimle ilgili temel kavramlar arasında yer alan yaklaşım, kuram, strateji, model, yöntem ve teknik ile karşılaşılmaktadır. Bu kavramlar, öğrenme ve öğretme sürecinin temel bileşenlerini oluşturmaktadır. Hizmet öncesi öğretmen eğitimi programları boyunca öğretmen adaylarına ve hizmet içi dönemde ise iş başındaki öğretmenlere; eğitim bilimleri alanındaki birçok çağdaş yaklaşım, yöntem, teknik ve model hakkında bilgi, uygulamalı olarak kazandırılmaya çalışılmaktadır. Bununla birlikte, öğretmen adaylarının, öğretmenlerin ve hatta öğretim elemanlarının eğitimle ilgili bu kavramların bazılarını tam olarak anlayamadıkları, birbirleriyle karıştırdıkları ve tanımlamasını yaptıkları birtakım ifadeleri örneklendiremedikleri veya örneklendirdikleri ifadelerin tanımını yapmakta zorlandıkları/yapamadıkları daha önceki bazı akademik çalışmalarda ortaya çıkmıştır.
Bu kavramlar eğitim bilimlerinin temelini oluşturduğundan, öğretmen adaylarının ve öğretmenlerin ancak tam olarak bilmeleri ve amaçlarına uygun şekilde kullanmaları durumunda bu kavramların etkili olacağı açıktır. İşte bu kitap, YÖK Kur tanımıyla örtüşecek şekilde eğitim ve öğretimle ilgili, strateji, yöntem ve teknikleri öğretmen adaylarına ve ilgili diğer bireylere tanıtabilmek amacıyla titiz bir çalışmanın ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Kitabın bölümleri alanının uzmanları tarafından en güncel bilgiler derlenerek ve okunabilirliği yüksek bir tarzda yazılmıştır. Literatürde üzerinde fikir birliğine varılamayan kavramlardan adayların zihinlerinde kavram yanılgısı oluşturmamak için özellikle kaçınılmıştır.
Osman Yıldırım, Meliha Köse Her toplumun, kendi geçmişindeki öğretmen eğitimi ile ilgili alınan kararları, uygulama ve faaliyetleri ve bunların özelliklerini bilmesi, günümüzdeki öğretmen eğitimi konusunda alınan kararları, uygulamaları daha sağlıklı yorumlanabilmesini ve geleceğe yönelik daha sağlıklı kararlar alabilmesini sağlayacaktır. Bu amaçla Millî Talim ve Terbiye Dairesi Başkanlığının/Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 1926-1982 yılları arasında almış olduğu kararlar derlenmiştir. Öğretmen eğitimi konusunda alınan kararların orijinalliği, tarih ve sayı sıralaması (I. Cilt, 1926-1944; II. Cilt, 1945-1956; III. Cilt, 1957-1963; IV. Cilt, 1964-1982) göz önünde bulundurularak dört cilt şeklinde tasnif edilmiştir. Kitap, özellikle öğretmen eğitimini çok boyutlu olarak ele almak, ülkemizdeki öğretmen yetiştirme uygulamalarını incelemek, bu alandaki yayın eksikliğini gidermek ve araştırmacıların bilgisine kazandırmak için hazırlanmıştır. Eğitim sistemimizin geçmişten günümüze gelişiminden eğitim ve toplum ilişkisine, öğretmen yetiştirme deneyimlerimizden öğretmen niteliklerine ve eğitim uygulamalarına kadar oldukça geniş bir alanda oluşturulan Başkanlık kararlarının araştırmacılara kazandırılması ile geçmiş tecrübe ve birikimin “Öğretmen Eğitimi Konusunda Millî Talim ve Terbiye Dairesi Kararları” konulu kitabımızla bugüne aktarılması sağlanmış olmaktadır.
Durmuş Ekiz Bu güne kadar, öğrenmeye olduğu kadar, öğretmen eğitimi ve öğretime de pek çok yaklaşım geliştirilmiştir. “Etkili bir öğretmen nasıl yetiştirilir?” sorusuna yıllardır yanıt aranmaktadır. “Öğretmen Eğitimi ve Öğretimde Yaklaşımlar” adlı çalışmada bu konu, öğretmenlerin başkaları tarafından doğrudan eğitilmeleri üzerine değil deneyimlerini sistematik bir şekilde anlamlandırarak, onların kendi kendilerini sürekli geliştirmeleri gerektiği açısından ele alınmıştır. Bu yönüyle de çalışma, bir ders kitabı olması amacıyla kaleme alınmamış, aksine uygulamanın pedagojisinin anlaşılması ve bu konuda araştırmalar yapılmasına temel teşkil edecek bir başvuru kaynağı olarak yazılmıştır. Çalışmanın temel amacı, uygulamanın epistemolojisinin geliştirilmesi ve dolayısıyla öğretmen eğitimi için nelerin yapılması gerektiğine ilişkin giriş niteliğinde aydınlatıcı bilgiler sağlamaktır.
Özge Dışbudak Kuru Öğretmenlerin öğrencilerin farklı düşünüşlerine odaklanarak derslerini uyarlamaları, karmaşık ve zorlu sınıf ortamlarında oldukça zor bir görevdir. Bu durumu yönetmek, sınıf içi deneyimi sınırlı olan öğretmen adayları için daha da karmaşık hâle gelmektedir. Yarının öğretmenleri olan öğretmen adaylarını sınıf ortamına hazırlamak adına, lisans eğitimi süresince çeşitli pe-dagojiler aracılığıyla onlara öğrenci düşünüşleriyle tanışma fırsatı sağlanmalıdır. Aynı zamanda öğretmenlerin bu öğrenci düşüncelerini sınıf ortamında göz ardı etmemeleri veya nasıl destekleyebilecekleri konusunda kararsız kalmamaları adına hazırlıklı olmaları gerektiğine inanılmaktadır. Bu süreçte, öğretmen adaylarının alana ve öğretime yönelik mevcut bilgisinin önemi de unutulmamalıdır. Öğretmen Eğitiminde Uygulama ve İnceleme Döngüleri başlıklı bu kitapta, öğretmen eğitiminde yer alan teorik ve uygulamalı dersler arasında bağ kurulmasına katkı sağlayabilecek çeşitli pedagojiler ele alınmıştır. Başka bir deyişle kitapta, öğretmen eğitiminde uygulama ve incelemeye dayalı pedagojiler tanıtılmakta ve bu pedagojilerin ders-lere nasıl entegre edilebileceği ele alınmaktadır. Bu kitabın öğretmen eğitimcileri ve araştır-macılara yol göstereceği düşünülmektedir.
Derin Yalaza Atay Kitap, öğretmen eğitimini, yetiştirme boyutunun ötesinde, öğretmenin yansıtmacı ve araştırmacı yönlerinin vurgulandığı daha bütünsel bir yaklaşım çerçevesinde incelemektedir. Eğitimde yenilikler ve öğretmen eğitiminin bu yenilikler nazarında eksiklikleri ya da artılarını ortaya koyan çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Kitabın ilk iki bölümünde öğretmen eğitimine ilişkin kuramsal bilgiye, son iki bölümünde ise uygulama bilgisine ağırlık verilmiştir. Mesleğini seven, araştıran ve kendini mesleki açıdan geliştirmeye çabalayan öğretmenlerin, bilgilerini yenilemelerinde ve kendi bilgilerini kendi ortamlarında yapılandırmalarında destek olmak amacıyla yazılmıştır.
Canan Avcı, Duriye Esra Angın, Ece Kara, Elif Esra Çevik, Fulya Ezmeci, Hatice Nur Gökcan Alhan, Melda Kılıç, Nazan Aktaş, Nazife Koyutürk Koçer, Neslihan Nur Çelik, Safiye Sarıcı Bulut, Semiha Yüksek Usta, Sevda Yılmaz Ünal "Ortak bilinç dışımızın dili, sembollerdir." der Jung. Bir sembolle konuşmak ister bu kitap da sizinle. Sarı rengin anlamını hiç düşündünüz mü? Ya şemsiyenin? Ortak bilinç dışımızda ne anlama gelirler, hele de yan yana neyi anlatırlar?
Su, sembol anlam bakımından duyguları temsil eder. Yağmur ise çok su, yani çok duygu anlamına gelir. Ağlamak gibi tıpkı. Şemsiye de yağmurdan korunmak için vardır. Kitabın kapağındaki şemsiye bize şunu söylüyor: Yoğun ve olumsuz duyguların etkisinden çocuklar korunmalı. Neden sarı peki? Sarının da elbette bir anlamı var. Yeniden doğuşu, büyümeyi, doğayı ve bahara dair her şeyi sembolize ediyor. Aynı zamanda güneşin rengi ve bu sebeple de sıcaklığı ve hayatı… Hayatın içinde, yaşamlarının bu ilk bölümünde çocukların duygularını tanıma, düzenleme ve olumsuz duyguların etkisinden korunmak için sıcak yetişkin ilgisine ihtiyaçları var. Bu yetişkinlerden en önemlisi de öğretmenler.
Öğretmenler mi? Onlar sarı şemsiyeleri ile bir çocuğun hayatına dokunmak için her zaman hazırlar. Bu kitap da çocuklara fayda sunmayı amaçlayarak, öğretmenlerine çocuk psikolojisi konusunda rehber olarak yazıldı. Sarı şemsiye, büyük sarı bir güneşe dönüşsün diye.
Alptürk Akçöltekin Bu kitap, nicel araştırma yöntemi ve bu yöntemde kullanılan en genel istatistiki tekniklerle birlikte, yürütülmesi planlanan bir bilimsel araştırmada araştırmanın giriş kısmının yazımında nelere dikkat edilmesi gerektiği, araştırmanın amacının nasıl ifade edilmesi gerektiği, araştırma problemi belirlenirken ve ifade edilirken nelere dikkat edilmesi gerektiği, hipotezin ne demek olduğu ve bilimsel bir çalışmada hipotez(ler)in neden belirtilmesi gerektiği, yöntemin neden önemli olduğu ve bu başlık altında araştırma ile hangi alt başlıkların bulunması gerektiği, evren ve örneklem kavramlarının ne olduğu ve neden önemli olduğu, veri toplama araçlarının ne demek olduğu ve bu aşamada nelere dikkat edilmesi gerektiği, veri analiz tekniklerinin neler olduğu ve tekniklerin hangi kriterlere göre belirlendiği, araştırmanın varsayımlarının ne demek olduğu, araştırmanın sınırlılıkları ile neyin ifade edilmesi gerektiği, sonuç ve tartışma kısmının yazımında nelere dikkat edilmesi gerektiği ve son olarak öneriler bölümünün yazımında nelere dikkat edilmesi gerektiğine ilişkin bilgilerden oluşmaktadır. Bu kitabın hedef kitlesini öğretmenlerle birlikte, lisans ve lisansüstü öğrencileri ve bilimsel araştırma konusunda bir başlangıç ve referans noktası belirlemeyi düşünen herkes oluşturmaktadır.
Kitabın alana katkı sağlaması ve tüm ilgililer için yararlı bir kaynak olması dileğiyle...
Abdurrahman Ekinci, Abdurrahman İlğan, Emine Gümüş, Ertuğ Can, Nedim Özdemir, Nilay T. Bümen, Osman Aktan, Ömer Seyfettin Sevinç, Rezzan Uçar, Servet Üztemur, Süleyman Davut Göker, Yalçın Dilekli İnsanın öğrenme yolculuğu, yerkürede yaşama gözlerini açmasıyla başlayıp yaşamın sona ermesine kadar devam eden bir olgudur. Öğrenme, gelişme, ilerleme ve daha iyisini yapma, insanın temel yaşam saiklerinin başat aktörleridir. Eğitim-öğretim faaliyetinin kılavuzu konumundaki öğretmenlerin de tıpkı öğrencileri ve diğer meslek erbabı profesyoneller gibi temel misyonları olan öğretim faaliyetlerini daha nitelikli şekilde yürütmek amacıyla öğrenme, gelişme ve ilerlemeye ihtiyaçları vardır. Küresel, rekabetçi ve bilgi patlamasının yaşandığı günümüz dünyasında profesyonellerin yaşam boyu öğrenici olmaları ve bu durumun onların mesleki yaşamlarının ayrılmaz bir parçası olması kaçınılmaz bir durum arz etmektedir.
Öğretmenlerin mesleki gelişimlerini konu edinen bu kitap; okul temelli, iş içinde yürütülen ve oldukça etkili (işe yarar) yaklaşımlar olan; mesleki gelişime ilişkin temel kavramları, sınıf içi etkili gözlem araçlarını, koçluk türleri ve uygulamalarını, mentorluğu, öğretmen eylem araştırmasını, öğretmen ders imecelerini, öğretmen iş birliği takımlarını, yansıtıcı uygulamacı öğretmeni, araştırmacı öğretmeni, mesleğinde fark oluşturan öğretmeni ve Millî Eğitim Bakanlığının öğretmenlere yönelik hizmet içi eğitim faaliyetlerinin analizini içeren oldukça kapsamlı ve güncel bir içeriğe sahiptir. Kitap, adı geçen yaklaşımlara ilişkin ulusal ve uluslararası güncel kuramsal alanyazını, öğretmenler için uygulama örnekleri ve kılavuzlarını da içermesi dolayısıyla özgünlüğe sahiptir. Kitabın; bireysel veya zümre takımları olarak mesleki gelişimini sağlamak isteyen öğretmenlere, okulunda görev yapan öğretmenlerinin mesleki gelişimine rehberlik yapması beklenen okul müdürlerine, birincil misyonları öğretmen gelişimine ve ilerlemesine kılavuzluk yapmak olan eğitim müfettişlerine, eğitim bilimleri ve öğretmen yetiştirme alanı akademisyenleri ile lisansüstü eğitim öğrencilerine katkı sunması ve alanda yer alan boşluğu doldurması umulmaktadır.
Ayşen Bakioğlu, Güzide Bayhan, Nilüfer Ülker, Hilmi Koç, Bahar Özgen Profesyonelleşme; öğretmenlikte birçok faktörün bir araya gelmesi ve ortak yönde hareketin sağladığı süreç sonunda elde edilmektedir. Profesyonelleşme, daha büyük bir profesyonelliğe işaret ederek, öğretmenin rolünün içeriğinde ve uzantılarındaki değişimlere vurgu yapmaktadır. Öğretmenliğin profesyonelleşmesindeki değişim, dönemlere göre üç sınıflandırma yapmıştır. 1990’lara kadar olan çalışmalara bakıldığında öğretmenlik “yarı meslektir” görüşü ön planda olmuştur. Bu görüşte öğretmenlik hemşirelik gibi, “tam anlamıyla profesyonel değil” şeklinde kategorize edilmekteydi. Bu düşünceye sahip kişiler öğretmenliğin müfredat ve eğitim politikaları kararlarının üzerine kurulduğu bilimsel bilgi temeli olan gerçek bir meslek olmadığına inanmaktaydılar. Bu şekilde sınıflandırmak öğretmenliğin kadın işi ve sınıftaki eğitimcilerin hayatlarının gelişmemiş bir kavram olduğuna dair ayrımcı bir görüşü yansıtmaktadır. Öğretmen profesyonalizmi alanındaki ikinci düşünce, eğitimcilerin sendikaları ve aynı öğretmenlerin üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu düşüncenin içinde saklı olan bilinç, öğretmenlerin mesleğe ve kendilerine karşı sorumlu olması ve bundan dolayı da bu pozisyonla ayrıcalıklı olarak kabul edilmesidir. Bu görüşle ilgili olarak; öğretmenlerin gelecekte, okul reformunun bir parçası olmaları, kendilerini denetlemek ve yüksek ve açık profesyonel standartlara bağlı kalmaları ve öğrencilerin hayatlarını anlayarak kendilerinden önce öğrencileri desteklemeleri gerektiği önerisinde bulunmaktadır. Literatürde öğretmen profesyonelliği ile ilgili üçüncü düşünce ise, öğretmenlerin politika belirlemede hiçbir rolü olmaksızın müfredat reformlarını yukarıdan aşağıya uygulamak için tutulmuş “örgütsel aktörler” olarak görülmesi durumudur. Bu sınıflandırma, öğretmenlerin uzman olarak kabul edilmemesini, düşük statülerini ve özerk (otonom-branşında uzmanlığından doğan karar verme yetkisi) çalışanlar olmamasını ve profesyonalizm açısından bu yetersizliklerin mesleğin profesyonelleşmesini de engellediğini ifade etmektedir.
Öğretmen profesyonelliği: “Duygusal anlayış, politikalar, sosyal yapılar, değişim; öğretmenler ve çevresindekiler arasında çok büyük bir mesafe yaratmaktadır. İki değişim noktası önemlidir: birincisi; profesyonellerin yaptıkları, öğretimi gerçekleştirme davranışları, kuralları ve buna rehberlik eden standartların kalitesine işaret etmektedir. Bazı bilim insanları profesyonellik tanımını, kalite ve uygulama standartlarının iyileştirilmesi olarak nitelemektedir. İkinci nokta ise; profesyonellerin statüsü ve saygınlığı ile ilgilidir. Öğretmenlerin hissettikleri, herkes tarafından gözlemlenen saygınlık, statü, durum ve mesleki ödüllerin düzeyi ile ilgilidir. Bu ikinci anlamda profesyonelleşme; elde edilen mevkiyi ve durumunu geliştirmeyi ima etmektedir. Bu iki kavramın, genellikle tamamlayıcı projeler olarak (geliştirilen standartlar, geliştirilen mevkiye götürür) sunulduğunu iddia edilmektedir. Ancak, profesyonelleşmenin güncel durumları; birçok araştırmacı tarafından halen tartışılmaktadır.



Richard L. DAFT, South Western Cengage Learning Daft'ın “Örgüt Kuramları ve Tasarımını Anlamak” kitabının genişletilmiş ve güncellenmiş 10. basımı örgüt kuram ve tasarımı alanına oldukça farklı, okuyucuların dikkatini çeken, okuyucuları düşündüren ve uygulamalarla yol gösteren bir yöntemle yaklaşmaktadır. Örgüt kuramları ve tasarımına ilişkin temel kavramları, klasik ve çağdaş düşünce ve fikirleri, önemli öge ve faktörleri, aralarındaki ilişkileri geniş ve detaylı bir bakış açısı ile ele almaktadır. Kitap, çağdaş düşünce ve yaklaşımları klasik düşünce ve kuramlarla bütünleştirirken okuyucunun aktif olarak katılımını sağlayan eğlenceli yöntemi ile okuyucuyu sarmalayarak cezbetmektedir.
Yazar, kitaba önceki baskıdan farklı olarak iki yeni özellik eklemiştir: Birincisi, “Hazırlık Soruları” kısmıdır. Burada, okuyuculara, kendilerini bölümün ana konusuna hazırlamalarını sağlayan kısa sorular sorulmaktadır. Daha sonra, bölümün sorularla ilgili kısımlarında okuyucunun kendi düşüncesi ile doğru olanı karşılaştırmasına olanak tanıyan “Yanıtınızı Değerlendirin” uygulamaları yer almaktadır. “Hangi Büyüklükteki Örgüt Size Uygun?” özelliği okuyucunun kendi tarzı ve tercihleri ile bölüm materyali arasında bağlantı kuran kısa soru formlarını içermektedir. Bu iki özellik, okuyucuların kendilerini değerlendirmeleri için onlara katkı sağlayan özellikler olarak görülmektedir.
Her bölüm, bu iki yeni özellikle birlikte en güncel düşünceleri, yeni örnek olayları, yeni kitap incelemelerini ve uygulamadan örnekleri içermekte, örnek olayları analiz ederken ve örgütleri yönetirken kavramların nasıl kullanılacağını anlatan “Evrak Çantası” kısmı ile bölüm sonlarında yer verilen “Bütünleştirici Örnek Olaylar”dan oluşmaktadır.
Bu kitabın, örgüt kuramları ve tasarımı alanındaki zengin kuram ve araştırmaların uygulamaya dönük çalışmalarla harmanlanarak sunulma biçiminin her alandan okuyucu için son derece yararlı olacağı düşünülmektedir. Kitap, gerek akademik alana gerek uygulamacılara yönelik katkı sağlayan dikkat çekici bir eserdir.
Halit Keskin, Ali Ekber Akgün, İpek Koçoğlu Örgüt Teorisi kitabı, örgüt teorisi disiplinini okuyucuya tanıtmak, bu alandaki farklı bakış açılarını, konuları ve teorileri aktarmak ve bunları değerlendirebilecek bir altyapı oluşturmak amacıyla yazılmıştır. Kitapta, sosyal bilimlerde pozitivist yaklaşımla birlikte ortaya çıkan modernizmin örgüt teorisine ışık tuttuğu 19. yy.dan itibaren örgüt teorisinde postmodernist yaklaşımın hâkim olduğu 21. yy.a kadar örgüt teorisinin nasıl gelişim gösterdiğinin, örgüt teorisinin farklı zamanlarda hangi yaklaşımların hâkimiyeti altına girdiğinin, yaklaşımlar arası çatışmaların örgüt teorisine nasıl yansıdığının ve örgütleri anlama konusunda ne gibi zorluklar oluşturduğunun sistemli bir şekilde okuyucuya aktarılması amaçlanmıştır. Kitap, örgüt teorisinin nasıl ortaya çıktığını ve geliştiğini tarihsel bir bakış açısıyla açıklarken aynı zamanda toplumsal değişimin diğer bilim alanlarındaki gelişmelerle nasıl örtüştüğünü ve kronolojik olduğu kadar felsefi gelişimini de aydınlatmayı hedefler.
Örgüt teorisinin etkin bir biçimde öğrenilmesi için öncelikle alanın çeşitliliği ve karmaşık doğası kabul edilmelidir. Örgüt teorisini tek bir bakış açısına indirgemeye çalışmak yerine birçok paradigmanın farklı bakışları çerçevesinde incelemek ve zenginleştirmek gerekmektedir. Bu kitapta, örgüt teorisinin karmaşıklığı ve yönetim uygulamalarıyla olduğu kadar sosyal hayatla bağlantısı, birçok kitaptaki eş biçimli yaklaşımların bu alana getirdiği uyumlu ve tamamlayıcı açıklamaların ötesinde farklı yaklaşımların eleştirel ve farklılık yaratan değerlendirmeleri ile ortaya konmuştur. Örgüt teorisinde kalıpları yıkmak, tek bir paradigma esasına dayalı analizin önüne geçmek, tartışmaya ve eleştiriye açık, dönüşsel düşünceye uygun bir zemin hazırlamak ve paradigmalar üstü bir anlayışı cesaretlendirmek hedeflenmiştir. Nihai olarak, okuyucunun örgütü farklı bakış açıları çerçevesinde anlayabilmesi, eleştirel düşünebilmesi, örgüt teorisini mevcut düşünce kalıplarının ötesine taşıyabilmesi ve zenginleştirici teorik diyaloglar geliştirebilmesi beklenmektedir.
Tamer Keçecioğlu Örgütlerin yapıları kültürünü, stratejisini ve yönetim biçimini yansıtır. Hiyerarşik yapılardan takım örgütlenmesi, süreç örgütlenmesi ve sanal takımlara kadar uzanan evrimi anlatan bir kitap. Dilinin sadeliği ve örgüt uygulamalarını içinde barındıran örnek olaylar nedeniyle örgüt teorisi yazınına yeni bir soluk getirmektedir.
Ercan Öge, Ersin Yağan, Hanifi Parlar, İbrahim Taş, Mehmet Çetin, Mehmet Hilmi Koç, Metin Işık, Mustafa Özgenel, Okan Bilgin, Pınar Mert, Şebnem Yazıcı Örgütler, bireylerin sistemli bir şekilde bir araya gelerek oluşturdukları yapılardır. Örgüt içindeki bireylerin davranışlarını, tutumlarını ve algılarını anlamak için bu yapının anlaşılması oldukça değerlidir. Örgüt iklimi, birçok önemli örgütsel çıktının öncülü olması itibari ile hem araştırmacılar hem de yöneticiler için yüksek önem arz etmektedir. Bununla birlikte, özellikle örgüt kültürü kavramının popülerleşmesiyle, çalışanları etkileyen işyeri dinamikleri üzerine yapılan çalışmaların ekseni daha çok örgüt kültürüne doğru kaymıştır. İki kavramın farklılıklarını ve ilişkisini ortaya koyan bu kitap, aynı zamanda örgüt ikliminin yapısı, tipleri, boyutları, öncülleri ve çıktıları, ölçülmesi ve diğer kavramlarla ilişkisinin ortaya konması bakımından kapsamlı bilgi sunmaktadır. Kitap, örgüt ikliminden yola çıkarak okul iklimi özelinde de bu konulara açıklık getirmeye çalışmaktadır.
İdil Tamer Yönetim yazınında hazırlanan editörlü kitapların büyük bölümü, bir kavram etrafında çeşitli ilişkili konuların incelenmesi biçiminde yayımlanagelmiştir. Ortaya çıkan çalışmanın bütünlüğü açısından bir avantaj olarak görünen bu durum, başka bir açıdan da ele alınan konuların çeşitliliğini sınırlayan bir sonuç doğurabilmektedir.
Temelde işletme bilim dalının örgütsel davranış, insan kaynakları ve yönetim organizasyon ana bilim dallarını kapsayan bu derlemenin geniş bir yelpazede farklı konuları ele alması itibarıyla gerek akademisyenler ve işletme öğrencileri gerekse yönetim bilimine ilgi duyan okurlara faydalı olması dileğiyle…
Mehmet Durnalı Bir örgütün amaçlarının detaylı bir şekilde tahlil edilmesi, örgütün verimlilik ve etkinlik düzeyinin arttırılması açısından önemli bir faktördür. Bu kitap, kurulacak veya mevcut bir örgütün (organizasyon, kurum, kooperatif, dernek, şirket vb.) örgütsel amaçlarının oluşturulmasında, tespit edilmesinde faydalanılacak bir kaynak niteliği taşımaktadır.
Kitapta; “amaç” kelimesinin örgütler açısından ne ifade ettiği açık bir dille anlatılmış; örgütsel amaç kavramı tanımlanarak örgütsel amaç sınıflandırma yaklaşımları, örgütsel amaç boyutları ve özellikleri, amaçlara göre yönetim, örgütsel amacın önemi ve etkililik kavramlarına ilişkin bilgiler detaylı, bütüncül ve farklı açılardan sentezlenerek, örgütsel “amaç paradigması”na katkı sağlamak amaçlanmıştır. Bu paradigmada ortaya konulan bilgiler; teori ve uygulamada örgütlerin amaçlarını belirleme, yenileme, düzenleme noktasında uygulanabilir ve ölçeklenebilir standartlar olarak referans kaynağı olma potansiyeli taşıyabilir.
Bu kitap; eğitim bilimleri eğitim yönetimi, işletme, hukuk, kamu yönetimi, mühendislik vb. disiplinlerde çalışan iş insanları ve ayrıca eğitim yönetimi, kamu yönetimi, işletme öğrenimi gören lisans, yüksek lisans, doktora öğrencileri ve sosyal bilimler liselerinde okuyan öğrenciler için gerekli ve uygun bilgiler içermektedir.
Ahmet Aypay, Ali Rıza Erdem, Deniz Dirik, Erdoğan Kaygın, Esen Altunay, Evrim Erol, Funda Eryılmaz Ballı, Murat Özdemir, Müslüme Akyüz, Öznur Tulunay Ateş, Serkan Naktiyok, Yunus Zengin, Zeynep Meral Tanrıöğen Örgütsel yaşamda etkili olan insan davranışlarının tanımlanması ve belirli değişkenlerle olan ilişkilerinin açıklanması üzerine gerçekleştirilen çalısmaların sonucunda giderek gelişen örgütsel davranış yazını, araştırmacı ve uygulamacılara önemli açılımlar sunmaktadır. Ancak Türkiye’de ve dünyada örgütsel davranış alanyazını genel olarak örgütlerde sadık, iyi, uyumlu, üretken, etkili ve verimli birey üzerine temellendirilmiştir. Kitaba konu olan karanlık taraf ifadesi her ne kadar karamsar bir mesaj içerse de örgütsel davranışın görece daha az çalışılan patolojik yönünü ilginç kılmakta hatta anlaşılmasını da kolaylaştırmaktadır. Bu bağlamda, kitapta örgütsel davranışın karanlık tarafında yer alan bazı davranış örüntüleri arasındaki ilişkiler öncülleri ve etkileri aracılığıyla değerlendirilerek karanlık davranışlara bir çerçeve oluşturulmaya çalışılmıştır.
Kitap, alanyazında daha önce bahsedilen bilindik konuları tekrarlamamaktadır. Aksine örgütsel davranışın pek de ele alın(a)mayan karanlık tarafına odaklandığı için standart bir örgütsel davranış kitabı değildir. Bu yönüyle iki temel konuda, standart örgütsel davranış kitaplarından ayrılmaktadır. İlki olumsuz, istenmeyen, negatif ve karanlık olarak etiketlenen davranışları odağına alması; ikincisi ise örgütün verimliliği ve etkinliğini geliştirmeyi amaçlamak yerine örgütün görmezden gelinen tarafını anlamaya ve anlatmaya çalışmasıdır. Bu sebeple, kitabı mevcut yayınlardan farklılaştırmak ve alanyazına yeni bir perspektif sunmak için bölümler yazılırken pozitivist paradigma ve kavramlardan yararlanmakla beraber kitabın amacı ve ortaya koymaya çalıştığı temel felsefi görüş gereği eleştirel teoriye dayalı saptamalara başvurulmuştur. Frankfurt Okulu (Horkheimer, Adorno, Marcuse ve Fromm) ve Habermas ekolü tarafından temsil edilen eleştirel örgüt teorisi araştırmacı, örgüt, birey ve diğerleri arasındaki sosyopolitik etkileşimleri ideoloji, teknoloji ve özgürleştirici pratikler aracılığıyla inceler. Bunları ortaya çıkarmak ve/veya daha görünür kılmak için de bu kitap kapsamında çalışanların kimliğine, duygularına, kalplerine, zihinlerine ve kıyafetlerine yönelik tehditler postmodern örgüt kuramları/kavramları kullanılarak ortaya konulmaya çalışılmıştır. Özverili bir ekip çalışmasının sonucunda ortaya çıkan ve örgütsel davranışı benzerlerinden farklı bir bakış açısıyla değerlendiren bu eserin, önemli bir boşluğu doldurarak alanyazına katkı sağlayacağını düşünmekteyiz.
Raisa Arvinen-Muondo, Stephen Perkins Örgütsel Davranış (ÖD) ve İnsan Kaynakları Yönetimi (İKY)çalışmaları arasında dikkate değer oranda ortak bilgi birikimi mevcut, ancak buna rağmen ÖD ve İKY genellikle çok farklı disiplinler olarak ele alınıyor. Her iki alandaki uzmanlardan oluşan bir ekip tarafından yazılan bu Örgütsel Davranış kitabı, okuyucunun çalışma ve organizasyon dünyasındaki deneyimleriyle ÖD'yi ilişkilendirmesine yardımcı olarak bu boşluğu kapatıyor ve ayrıca bu kurumlarda istihdamla ilgili ilişkilerin nasıl yönetildiğini sorgulamaya yönlendiriyor. ÖD ardındaki teori ve uygulamaları inceleyen bu kitap, hem kültürler arası ve hem de farklı kültürlere ait perspektiflerine vurgu yaparak yönetim çalışmalarındaki aşağıdaki temel alanları kapsıyor:
• Çeşitlilik
• Kurumsal yönetişim
• Liderlik
• Takımların yönetimi
• Yetenek yönetimi
• Performans yönetimi
• Motivasyon
• Etik
• Kültür
• Yaratıcılık ve İnovasyon
• Değişim
Nihat Aytürk Bu kitabın amacı, işletmelerde ve kamu kurumlarında görev alacak olan yükseköğrenim öğrencilerini yönetim pozisyonlarına en iyi şekilde hazırlamak; bu örgütlerde çalışan yöneticilerin ve yönetici adaylarının bilgi ve becerilerini geliştirerek başarılı olmalarını sağlamaktır.
Kitapta yer alan aşağıdaki konular yönetim bilimi ve kamu yönetimi uzmanı olan yazarın, Türkiye'de ve Fransa'da 15 yıllık yöneticilik ve yönetim danışmanlığı görevleri; akademik kurumlarda yönetim alanında 20 yıllık öğretim görevliliği bilgi ve birikimi sonucunda, üniversitelerde okutulan Örgütsel Davranış ders programına uygun biçimde, bilimsel kaynaklara dayalı olarak hazırlanmış, uygulamaya yönelik örnekler ve örnek olaylarla açıklanmıştır.
• Örgütsel Davranışa Giriş
• Örgütlerde Birey ve Grup Davranışları
• Örgütsel Davranışta İnsan İlişkileri ve Davranış Biçimleri
• Örgütsel Yönetim ve Liderlik
• Örgütsel Protokol ve İtibar Yönetimi
• Örgütsel Güç Yönetimi ve Politika
• Örgütsel Ekip Çalışması ve Ekip Yönetimi
• Örgütsel Sorun Çözme ve Karar Verme
• Örgütsel Zaman Yönetimi
• Örgütsel Kültür ve Örgüt İklimi
• Örgütsel Etik
• Örgütsel Motivasyon
• Örgütsel İletişim
• Örgütsel Çatışma
• Örgütsel Değişme ve Örgüt Geliştirme
• Örgütsel Mobing (Psikolojik Taciz)
• Örgütsel Stres ve Stres Yönetimi
• Örgütsel Davranışta Çağdaş Yaklaşımlar
• Örgütlerde İş Başvurusu ve Başarılı İş Görüşmesi
Müge Ersoy Kart 1980'lerden bu yana dünya ekonomisinde yaşanan değişim çalışma yaşamında var olan kuralları ortadan kaldırırken, iş örgütleri bu yeni düzende yeni yönetim modellerine yönelmişlerdir. Bu ortamda çalışanlar için yaşam boyu istihdam anlayışı yok olmuş, işveren/yönetici-çalışan ilişkileri sendikal destekten uzaklaşarak bireyselleşmiştir. Bu bireyselleşmenin etkisi yetenekli ve pazarlık gücü yüksek çalışanlar için avantaj olarak ortaya çıkarken, diğerleri için atipik çalışma, sık sık iş değiştirme, bireysel performansa dayalı ücret vb. uygulamalara maruz kalmak olmuştur. Yönetimin yakın ve yoğun denetiminin artması, mobbing ve işsiz kalma korkusu, çalışanlar için iş yaşamına katlanmayı zorlaştırmaktadır. İşte bu yeni çalışma ortamında çalışanlar uğradıklarını düşündükleri haksızlıklara karşı bireysel mücadele yollarına başvurmaktadır. Bu kitap da çalışanların örgütsel sinizm, bağlamsal performans ve etik ideoloji kavramları açısından çalışma davranışlarını açıklamaya çalışmaktadır. Geniş bir alanyazın taramasının eşlik ettiği kuramsal çerçevede ilgili kavramlar betimlenmiş ve araştırmanın savı bir alan çalışmasıyla test edilmiştir. Çalışanların bireysel çalışma davranışlarını nasıl kurguladıklarını gösteren bulguların ilgili alanyazına katkı yapacağı düşünülmektedir.
A. Esra Aslan İşletme, Pazarlama, Eğitim, Psikoloji, Ekonomi gibi birden fazla disiplinin bilgi birikimi ve araştırma bulgularını yansıtan ve bütüncül bir yaklaşımla ele alınan kitapta özel sektör ve devlet sektörünün deneyimleri birleştirilmeye çalışılmıştır. Bu çaba kitabın içeriğine titiz bir ele alış olarak yansımıştır. Bu çerçevede kitapta, önce ele alınan kavramın ne olduğu, kişisel gelişim olgusu içinde ne anlama geldiği, dayandığı temel teori ve kuramlar, kavramın eğitiminde neler olması gerektiği, örnek uygulamalar ve bilgiler aktarılmış, mevcut durum analiz edilmiş ve geleceğe ilişkin yapılması gerekenlere ilişkin ipuçları verilmiştir. Kitap, kendini geliştirme ihtiyacında olan kişiler, insan kaynakları alanında çalışan ve bu alanda yüksek lisans, doktora eğitimi alan/ almaya hazırlanan öğrencilere, ayrıca örgüt çalışanlarının kalitesini, verimini arttırma gibi gerekçelerle “eğitim alma karar yetkisine” sahip kişilere yol göstermek gayretindedir.
Kemal Utku Turna Son yıllarda iş dünyası birçok kriz, belirsizlik ve doğal afetlere hazırlıksız yakalanmıştır. İnsan Kaynakları Yönetimi (İKY) uygulamaları, doğal afetlerin olumsuz etkileriyle başa çıkmada önemli bir rol oynamaktadır. COVID-19'un tüm dünyaya yayılmasının ardından Mart 2020'de Türkiye'de yüz yüze eğitime ara verilerek çevrim içi eğitime geçilmiştir. Bu araştırmaya, Türkiye'de özel okullarda görev yapmakta olan (öğretmen, müdür, idari personel) 486 kişi katılmıştır. Çevrim içi ortamda hazırlanan anket, 2022 yılının Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında (normalleşme sürecinde) katılımcılara yollanmıştır.
İKY, beş alt boyut altında incelenmiştir: personel seçimi (PS), ücret yönetimi (ÜY), beşeri sermaye gelişimi (BSG), performans yönetimi (PPY) ve iş sağlığı ve güvenliği (İSG). Pandemi sürecindeki kriz yönetimi; pandemi sürecindeki inovasyon (PSİN), itibar (PSİT) ve iletişim (PSİL) boyutlarıyla incelenmiştir. Örgütsel performans ise finansal (FİN) ve finansal olmayan performans (NFİN) boyutlarıyla ele alınmıştır.
Elde edilen sonuçlara göre insan kaynakları yönetimi (İKY), pandemi sürecindeki kriz yönetimini ve örgütsel performansı önemli ölçüde etkilemektedir. Pandemi sürecindeki kriz yönetimi de aynı şekilde örgütsel performansı etkilemektedir. Personel seçimi ve ücret yönetiminin finansal örgütsel performansa olan etkisinde pandemi sürecindeki inovasyon, itibar ve iletişimin tam aracılık etkisi olduğu tespit edilmiştir. Direkt etkiler incelendiğinde en yüksek etki, beşeri sermaye gelişimi, personel seçimi ve personel performans gelişiminin finansal olmayan performansa etkisinde görülmüştür. Beşerî sermaye gelişimi ölçeğindeki ifadelerden en etkili olanları; BSG'nin kurumun büyüme stratejilerinden biri olması, kariyer fırsatı sunması ve personele eğitim vermeyi amaçlamasıdır.


Metin Işık Günümüzde hızlı gelişen teknoloji ile değişen bireysel ve toplumsal beklentiler, eğitimcilerin öğrenmeye dayalı mesleki gelişim ihtiyaçlarını etkilemektedir. Eğitimde beklenen değişim, farklılaşan bireysel ve sosyal beklentilere bağlı olarak gerçekleşmektedir. Yaşanan her değişim, farklılaşan bireysel ve mesleki beklentilere bağlı olarak bireyleri geleceğe hazırlama ve toplumların her alanda kalkınmasını ve gelişmesini sağlaması bağlamında eğitimin önemini arttırmaktadır. Eğitime yön veren öğretmenlerin, mesleki yeterliklerini geliştirmeleri için ihtiyaç duydukları mesleki gelişim profesyonel öğrenmelerine bağlı olarak görülmektedir. Çünkü mesleki gelişim için profesyonel öğrenme, öğretmenlerin kariyer süreçleri boyunca devam ederek mesleki yeterliklerin gelişmesine olanak sağlar. Profesyonel öğrenme, mesleki bilgi, beceriler ile alışkanlıkları geliştirmeyi amaçlayan süreçlerin tamamıdır. Profesyonel öğrenme ve mesleki gelişim, geleceği ve öğretimi yeniden tasarlamaktan sorumlu olan öğretmenler için 21. yüzyıl becerilerini kazanmaları bağlamında oldukça önemli görülmektedir. Bunun için mesleki gelişim ve profesyonel öğrenmenin öneminin öğretmenler tarafından anlaşılması gerekmektedir.
Öğrenmenin değerini ve öğrenen öğretmenlerin gelişimini destekleyen uygulamaların desteklenmesi ve çoğaltılması gerekmektedir.
Hayal Köksal Mesleğimizin kutsiyetine inanmış ve yıllarca pedagojik formasyon dersleri vermiş bir eğitim bilimci olarak öğretmen adaylarının yüreğimdeki yeri çok özel. Binlerce öğretmen adayını farklı coğrafyalarda, farklı kurumlarda yetiştirme fırsatım oldu. Sadece hizmet öncesinde değil hizmet içi eğitimler ve projeler yoluyla da yanlarında oldum, gözlerinin içine baktım, ellerini tuttum, sırtlarını sıvazlayarak moral ve destek vermeye çalıştım.
Kendi eğitim sürecimden ruhuma işlemiş güçlü bir inancım var: “Öğretmenini sever ve sınıfta eğlenerek öğrenirsen hem daha başarılı hem de daha mutlu olursun”. Öğretmen adaylarıyla çalışırken de benzer durumlara sıkça tanık olunca hizmet öncesinin en önemli derslerden biri olan “Sınıf Yönetimi” için alışılmışın dışında bir kitap yazmak istedim. Yurt içi ve yurt dışında özenle hazırlanmış, bilimselliği tartışılmaz yüzlerce “Sınıf Yönetimi” kitabı var. Benim yazacağım kitabın öğrencilerimle birlikte yol alarak hazırlanması ve kitabın içeriğinin keyifle, ekiple, imece yöntemiyle ve eğlenerek üretilmesi çok önemliydi, öyle de oldu. Proje tabanlı öğretime çok inanmış biri olarak zaten yirmi yılı aşkın bir süredir derslerimi hep o yöntemle işliyorum. Skeçler oynayıp şarkılar söyleyerek, bulmacalar çözüp zamanı yönetmeyi öğrenerek, bazen sınıfta top oynayıp dans ederek ama projeye dayalı sunumları mutlaka fotoğraf ve video çekimleriyle ölümsüzleştirerek ve de teknoloji desteğini alıp sınıfı yönetmeyi uygulamalı olarak yol aldım yıllardır; öğrenmenin en iyi yönteminin “yaparak, yaşayarak” olduğuna olan büyük inancımla. Aynen köy enstitülerinde olduğu gibi...
Yetmiş adet proje örneği de içeren kitap, pandemi nedeniyle okullarımızın kullanmak durumunda kaldığı yüz yüze, uzaktan ve hibrit eğitimin en kullanışlı ve keyifli yöntemi olan proje tabanlı öğretimin şifrelerini anlatıyor. Veriye dayalı olmasının en önemli özellik olduğunun vurgulandığı bu kitap yoluyla yüreklerimizle ders vermenin inceliklerini de keşfedeceğiz.
Nihat Aytürk Kamusal ve kurumsal yaşamda (iş ortamında) resmî yazışma, konuşma ve görüşmeler; toplantı, tören ve törensel etkinlikler; davet, ziyaret ve ziyafetler; resmî iş, işlem ve etkinlikler biçim ve yöntem olarak protokol ve sosyal davranış kurallarına uygun biçimde yürütülür. Bu yüzden protokol ve sosyal davranış kurallarını bilmek ve bu kurallara uymak temsil ve itibar açısından önemli ve gereklidir. Çünkü protokol ve sosyal davranış kurallarını bilen, bu kurallara uyan ve bunları uygulayan kişi ve kurumlar kamusal ve sosyal yaşamda daima takdir edilir ve tercih edilirler.
Kitabın amacı; üniversitelerde okuyan tüm öğrencilere, kamu kurumlarında ve özel kuruluşlarda (işletmelerde) çalışan bütün yöneticilere, yönetici adaylarına, yönetici asistanlarına, uzmanlara, halkla temas noktasında olan ve halka hizmet sunan bütün görevlilere yönetim ve iş hayatlarında ve sosyal yaşamlarında kullanacakları protokol bilgi ve becerileri kazandırmak; bu bilgileri başarıyla uygulamalarını sağlamak; böylece bireysel, kurumsal, ulusal ve uluslararası düzeyde başarılarını, etkinlik ve saygınlıklarını artırmaktır.
Bu kitap; üniversitelerin Büro Yönetimi ve Yönetici Asistanlığı Meslek Yüksekokullarında okutulan Protokol ve Sosyal Davranış Kuralları ders programına uygun olarak hazırlanmıştır.
Gamze Sart In an increasingly competitive academic landscape, the pursuit of excellence in higher education has never been more important. "Quality Assurance in Higher Education" offers a comprehensive overview and insightful analysis of the policies, practices, and methodologies employed to maintain and enhance the standards of academic institutions worldwide.
This book delves into the critical aspects of quality assurance—ranging from accreditation systems and institutional audits to the use of cutting-edge technologies and data analytics. It provides practical guidance for educators, administrators, and policy-makers aiming to implement effective quality assurance strategies that align with global benchmarks.
Through a blend of theoretical concepts and case studies, the authors explore how quality assurance impacts student outcomes, faculty development, and the reputation of institutions. They discuss the challenges and opportunities that come with adapting to new educational trends and regulatory environments.
"Quality Assurance in Higher Education" is an essential read for anyone committed to fostering an environment of excellence and innovation in education. It serves not only as a manual for best practices but also as a critical resource for navigating the complexities of modern education systems.
Pınar Koç Yıldırım, Mustafa Otrar Sınıf ortamında farklı öğrenci profilleri ve problemleri ile karşılaşan öğretmenler ve aileler, problemi tanıma, harekete geçme ve çözme noktasında zaman zaman bir rehbere ihtiyaç duyuyorlar. İşte Rehber kitap; öğretmen, aile ve öğrencilerin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak hazırlanan bir başvuru kaynağıdır. Bu kitapta, Rehber Kitabın öncelikle öğretmenlere ve aynı zamanda ailelere hitap eden kitapçıkları toplanmıştır. Öğretmenler ve aileler için rehber kitapta; Sorunsuz okula doğru: Okulda kriz yönetimi; İntihar önlenebilir! Yanlış çözüm: Alkol ve madde bağımlılığı; Çıkmaz sokak: Okulda Şiddet ve Zorbalık; Okul servisiyle güvenli ulaşım kılavuzu adlı kitapçıkların bütünleşmiş halini bulacaksınız. Öğrenci ve aileler için rehber kitapta ise Rehber öğretmenimi tanıyorum; kendini ifade etme becerileri; sorun çözme kılavuzu; Sınav kaygısı: Nasıl baş edebilirim? Stres: Öncesi; Sonrası adlı kitapçıkların bütünleşmiş halini bulacaksınız.
Pınar Koç Yıldırım, Mustafa Otrar Sınıf ortamında farklı öğrenci profilleri ve problemleri ile karşılaşan öğretmenler problemi tanıma ve çözme noktasında zaman zaman bir rehbere ihtiyaç duyuyorlar. Birçok ailede, okul ortamında ya da sosyal çevrede karşılaşılan problemleri tanıma ve harekete geçme noktasında bir yol gösterici arıyor. İşte Rehber kitap; öğretmen, aile ve öğrencilerin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak hazırlanan bir başvuru kaynağıdır. Bu kitapta, Rehber Kitabın öncelikle öğretmenlere ve aynı zamanda ailelere hitap eden kitapçıkları toplanmıştır. Öğretmenler ve aileler için rehber kitapta; Sorunsuz okula doğru: Okulda kriz yönetimi; İntihar önlenebilir! Yanlış çözüm: Alkol ve madde bağımlılığı; Çıkmaz sokak: Okulda Şiddet ve Zorbalık; Okul servisiyle güvenli ulaşım kılavuzu adlı kitapçıkların bütünleşmiş halini bulacaksınız. Öğrenci ve aileler için rehber kitapta ise; Rehber öğretmenimi tanıyorum; kendini ifade etme becerileri; sorun çözme kılavuzu; Sınav kaygısı: Nasıl baş edebilirim? Stres: Öncesi; Sonrası adlı kitapçıkların bütünleşmiş halini bulacaksınız.
Sefa Şahan Birol Hayatta nottan çok daha değerli şeyler vardır.
Vicdan Altınok Eğitim ve öğretimin temeli, öğretmen - öğrenci ilişkisine dayanır. Günümüzde ortaya çıkan uzaktan öğretim, proje tabanlı öğrenmeyi ve öğrenci rollerini çeşitlendirmiştir. Buna bağlı olarak öğretmenlerin, öğrencilerin, yöneticilerin ve velilerin birbirlerinden beklentilerini de önemli hâle getirmiştir. Öğretmenlerin görevleri; öğrencilerin okula iyi bir şekilde başlaması, öğrencileri okula alıştırma, öğrencilerle hedef belirleme, öğrencilere bilgi aktarma, öğretimi gerçekleştirme, öğrencileri izleme, değerlendirme ve karar vermedir. Süreçte öğretmenin ve öğrencilerin ne öğrendiği önemlidir.
Pozitif bir sınıf yönetimi sistemi oluşturmak için gerekli anahtar özellikleri bilmek gerekir. Bu ise bir strateji gerektirir. Bu stratejiler, öğrencilere sorumluluk kazandırmak, sınıf içi kural ve prosedürleri ve öğrenme stillerini oluşturmaktır. Bu kitap, öğretmen adaylarına sınıf içi davranışlarının nasıl şekillendirilmesi gerektiğine dair hem fikir hem de destek sağlayacaktır. Ayrıca kitapta uygulamalara da yer verilmiştir.
Sefer Ada, Zeliha Nurdan Baysal Eğitim sisteminin gereği olarak öğretmenler ya genel (okul öncesi ve sınıf öğretmeni) ya da bir branşa yönelik (sosyal bilgiler, fizik, vb.) olarak yetiştirilmekte ve ileride öğretmen olarak çalışmaktadırlar. Öğretmenin başarısı yalnız bilişsel alanda yeterli olmasına bağlı değil hangi eğitim kademesinde olursa olsun asıl başarı ilgili programın ön gördüğü hedefleri gerçekleştirmesine bağlıdır. Bu nedenle öğretmenin eğitim ortamında insan ve maddi kaynakları eşgüdüm içinde kullanması gerekir. Bir başka ifade ile sınıfı amaca uygun bir şekilde yönetmesi gerekir.
Bu kitapta, yönetim konusunda her okul ve sınıf için geçerli ve hazır bir formül verip, öğretmen adaylarına neyi, nasıl yapmaları gerektiği hiç bir yerde amaçlanmamıştır. Fakat çeşitli değişkenleri göz önüne alarak grubun/sınıfın nasıl yönetilmesi gerektiği konusunda bir anlayış geliştirilmeye çalışılmıştır. Her öğretmenin eğitim ortamında durum ve koşullara göre kendine özgü uygun bir sınıf yönetim anlayışı geliştirmesine zemin oluşturmak istenmiştir.
Eğer iyi bir öğretmen adayı ve gelecekte etkili, verimli bir sınıf yöneticisi olmak istiyorsanız, bu kitap sizin için önemli bir kaynak olacaktır.
Mustafa Yılman Sınıf Yönetimi; öğretmenliği meslek olarak seçmeye kara vererek eğitim fakültelerine gelen öğretmen adaylarının; etkili bir ‘öğretme’nin ve ‘öğrenme’nin olmazsa olmazlarından birinin sınıfın iyi yönetilmesi olduğunu kavramalarını ve konuya ilişkin kuramsal ve uygulamalı derslerle bu konuda yetkinlik kazanmalarını sağlar. Genç öğretmen adaylarına sınıf kavramının ve ortamının temel özelliklerini, eğitim ve öğretime olası etkilerini, sosyal bir grup olan öğrencilerin sınıfta sergileyebilecekleri olası davranışları, bunların için olumsuz olanları önleme ve bunlarla baş etme yöntemlerini ve en önemlisi verimli bir çalışma yapabilmelerinin koşullarını vermeye yöneliktir.
Ahmet Yamaç, Aysun Erginer, Dilek Yıldırım Bilgen, Gökhan Uyanık, İlhan İlter, Mustafa Kocaarslan, Nuran Başoğlu, Selva Bakkaloğlu, Seyithan Demirdağ, Taner Atmaca, Turgay Öntaş, Yasemin Kalaycı, Zuhal Çeliktürk Sezgin Öğretmenler, mesleklerini sınıf denilen ortamlarda icra etmektedirler. Öğretmenlerin öğretim sürecinde önemli rol ve sorumlulukları bulunmaktadır. Bu rol ve sorumlulukların ne şekilde yerine getirildiği, öğretmenin etkililiğini belirleyebilmektedir. Etkililiği belirleyebilen en önemli unsurlardan biri de öğretmenlerin sınıf yönetimindeki başarı durumlarıdır.
Sınıf yönetimi, öğrencilerin öğretim programlarında belirtilen amaçlara ulaşabilmesi için kuralların belirlenmesi, uygulanması ve davranışların denetlenerek olumlu bir öğrenme iklimi oluşturulması süreciyle yakından ilgilidir. Sınıf yönetimi sonucunda olumsuz öğrenci davranışlarının, karar verme ve sorun çözme teknikleri kullanılarak çözülmesi amaçlanır.
Bu kitapta, sınıf yönetimi dersinin kapsamında yer alan bölümler, teorik açıdan ele alınmış ve ayrıca bu bölümlerin kapsadığı konularla ilgili örnek olaylara da yer verilerek bölümlerin daha zengin bir içeriğe kavuşması sağlanmıştır. Kitabın öğretmen adaylarına, öğretmen yetiştiren alanlardaki yüksek lisans ve doktora öğrencilerine, öğretmenlere ve okul yöneticilerine katkı sağlaması hedeflenmiştir.
Harry K. Wong, Rosemary T. Wong, Sarah F. Jondahl, Oretha F. Ferguson Yıllardır yapılan araştırmalar sonucunda etkili öğretmenlerin üç temel özelliği belirlenmiş ve tanımlanmıştır: sınıf yönetimi, derse hâkim olma ve olumlu beklentiler. İlk özellik olan sınıf yönetimi, bu kitabın temel konusudur. Sınıf yönetimi; öğretmenin, eğitim ve öğretiminin meydana gelebileceği çevreyi elde etmek için kullandığı uygulama ve prosedürleri kapsamaktadır.
Sınıf Yönetimi kitabının amacı; öğrencinin öğrenmesi ve başarması için güvenli ve olumlu bir ortamın oluşturulmasında ihtiyacınız olan uygulama ve becerileri kazandırmaktır.
Kitap dört ana bölümden oluşmaktadır:
GİRİŞ: Sınıf yönetiminin önemi hakkında ön bilgiler sunulmaktadır.
HAZIRLIK: Okulun ilk günü veya herhangi bir günü için nasıl bir hazırlık yapılması gerektiği konusunda açıklamalar sunulmaktadır.
PROSEDÜRLER: İstikrarlı bir öğrenme ortamı yaratmak için kullanılan 50 prosedür detaylı olarak işlenmektedir
PLANLAR: Okulun ilk gününde öğretmenler tarafından uygulanan altı farklı plan ele alınmaktadır.
Kitapta sunulan prosedürler ve planlar; okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim düzeylerindeki okullarda kullanılabilecek ve ülkemiz uygulamalarına ve ihtiyaçlara göre uyarlanabilecek niteliktedir.
Nevin GÜNER YILDIZ Bu kitap, özellikle mesleğe yeni başlayanlar olmak üzere tüm öğretmenlere sınıf yönetimi konusunda destek olmak amacıyla hazırlanmıştır.
Öğrencilerinin başarısını artırmak isteyen bir öğretmen, sınıf yönetimi tekniklerini iyi bilmeli ve uygulamalıdır. Bu teknikler, öğretmenin sınıfta güvenli bir öğrenme ortamı oluşturmasını, öğrencilerin problem davranışlarıyla baş etmesini ve öğrencilerle arasında olumlu ilişkiler kurabilmesini destekleyecek niteliktedir.
Kitabın hazırlanmasında öğretmenlerin kolay okuyabilmeleri amacıyla kuramsal bilgilere çok fazla atıf yapılmadan sınıf yönetimi tekniklerinin neler olduğu ve nasıl uygulanacağı üzerinde durulmuştur. İyi bir sınıf yönetimi sistemi kurmada etkili olduğu araştırmalarca kanıtlanmış olan bu tekniklerin tüm öğretmenler tarafından sınıf düzeyine ve dersin özelliklerine göre uyarlanarak kullanılabilmesi mümkündür. Kitap, tekniklerin açıklanmasındaki sadelik ve pratik önerilere odaklanan içeriği ile üniversitelerde sınıf yönetimi derslerinde okutulan sınıf yönetimi kitaplarından farklılaşmaktadır.
Kitabın amacı, öğrencilerin öğrenmekten sıkılmadığı ve ilgiyle derse katıldığı; öğretmenlerin ise öğrencilerin problem davranışlarıyla uğraşmaktan yorulmadığı sınıfların oluşturulmasına kılavuzluk etmektir. Bu nedenle kitap, öğretmenlerin her ihtiyaç duyduklarında başvurabilecekleri bir kılavuz kitap-el kitabı- olarak hazırlanmıştır.
Asiye Parlak Rakap, Aysun Turupcu, Belkıs Tekmen, Emine Hande Aydos, Fatma Yalçın, Funda Eda Tonga Çabuk, Gamze Bilir-Seyhan, İkbal Tuba Şahin Sak, İrem Gürgah Oğul, Nasibe Kandemir Özdinç, Ramazan Sak, Selda Aras, Sinem Güçhan Özgül, Zeliha Demirci Ünal Sınıf yönetimi, sınıf içerisindeki bütün faktörleri içine alan çok boyutlu bir yapıdır. Ancak sınıfı doğru ve etkili bir şekilde yönetebilmenin tek bir yolu yoktur. Öğretmenin eğitim felsefesine ve amaçlarına bağlı olarak, benimseyeceği sınıf yönetimi model(ler)i ve stratejileri de değişip şekillenecektir. Bu kitapta Etkili Öğretmen Modeli, Disiplin Ötesi Model, Akran Arabuluculuğu Modeli, Etkili İletişim Odaklı Model, İçsel Disiplin Modeli, İşbirlikli Öğrenme Modeli, Dalga Etkisi Modeli, Grup Dinamiği Modeli, Seçim Kuramı, Sosyal Disiplin Modeli, Saygıya Dayalı Disiplin Modeli, Olumlu Disiplin Modeli, Davranış Değiştirme Modeli ve Güvengen Disiplin Modelini kapsayacak şekilde sınıf yönetimine farklı bakış açıları sunan 14 model ele alınmıştır. Her biri üzerinde keyifle çalıştığımız bu modellerin insana, disiplin ve sınıf yönetimine bakışı farklı olmakla birlikte, kitabımızın başta öğretmenler ve öğretmen adayları olmak üzere, öğrencilerin hayatlarına dokunan ve eğitimin paydaşı durumunda olan herkeste bir farkındalık yaratacağına, değerli bir rehber olacağına inanıyoruz.
James S. Cangelosi “Öğrencilerinizin, planladığınız etkinliklere istekli bir şekilde yoğunlaşmasını nasıl sağlayabilir ve onlarla nasıl iş birliği yaparsınız?” Bu soru, Sınıf Yönetimi Stratejileri: Öğrencilerin İş Birliği Yapmalarını Sağlama ve Bu İş Birliğini Devam Ettirme (7. Baskı) kitabının cevap aradığı sorudur. James Cangelossi'nin yedinci baskı yapan kitabı, öğretmenlerin öğrencileri derslere ilgili olmaları ve odaklanmaları için başarılı bir şekilde kullandıkları sınıf yönetimi stratejileri ile ilgili bol miktarda bilgi içerir. Bu stratejiler, geniş öğretim tecrübeleri ile öğrenme teorisi, sosyal etkileşim, iletişim, gelişimsel psikoloji, çok kültürlü eğitim, davranışçı psikoloji, motivasyon, öğrencilerin etkinliklere yoğunlaşmaları ve şiddet önleme gibi konular temelinde hazırlanmıştır.
Sınıf yönetiminde kuram ile uygulamayı bütünleştiren, daha çok uygulamadan kurama giden bir yol izleyen James Cangelossi'nin bu kitabı, ülkemizde öğretmen adayları, öğretmenler ve akademisyenlere yol göstericidir. Bu kitap, üniversitede lisans ve yüksek lisans düzeyi dersler için tasarlanmış olup; öğretmen adaylarının ve öğretmenlik yapanların öğrencilerini iş birlikçi, ilgili ve prososyal davranışlara yönlendirebilmelerine yardımcı olabilmek hedeflenmiştir.
Cevat CELEP Sınıf yönetimini, okul, aile, ülke yönetiminden soyutlamak doğru değildir. Çünkü sınıf yönetimi, toplumdaki farklı kademedeki yönetim biçeminin planlanmış eğitim ortamına yansıyan bir maketidir.
Aile içerisinde baskıcı bir tutum sergileyen, sokakta sürekli olarak başkalarına hükmetmekten ve baskı kurmaktan hoşlanan bir bireyin sınıfta demokratik bir öğretmen davranışı göstermesini beklemek, gerçekçi bir yaklaşım olmasa gerek. Diğer taraftan, çocuk doğduğu andan itibaren “Yemeğini üzerine dökme!” “Masaya dokunma!” “Hızlı koşma!” daha sonra sokakta “Çimlere basmayınız!” “Kırmızı ışıkta geçmeyiniz!” “Yere tükürmeyiniz!” kuralları ve anlayışı ile büyüyen çocuktan sınıfta sorumlu bireyler olarak davranmasını beklemek de gerçekçi değildir.
Özellikle aile ve içinde bulunulan arkadaş grubu, öğrencinin toplumsallaşma sürecinde önemli rol oynar. Bu toplumsallaşmanın yapısı, çocukta özgür ve yaratıcı düşüncenin gelişmesini ve sorumlu bireyler olarak davranmasını engelleyebilir. İşte okul ortamı, özellikle sınıf ortamı, toplumsallaşma sürecinde istenmeyen özelliklerin azaltıldığı, istenen özelliklerin kazandırıldığı eğitim ortamlarıdır.
Bu anlayışın hâkim olduğu bir toplumsal yapıda, eğitim biliminin ilkelerine uygun olarak öğrenme-öğretme ortamı hazırlamak ve öğrenciyi öğrenmeye güdüleyecek sorumlu bireyler olarak yetişmesini sağlayacak sınıf ortamı oluşturmak, oldukça güç olabilir. Belki bu anlayışın gereği olarak ilköğretimde yeni öğretim programının temel amaçlardan biri de öğrencinin hazır bilgiyi alan değil, bilgiyi sorgulayan ve sorumluluk duygusunu geliştiren bir ilkeye dayanmasıdır. Bu bağlamda sınıf yönetiminin bireyde bu özelliklerin gelişmesine olanak sağlayacak nitelikte olması bir zorunluluk göstermektedir.
Yirmi birinci yüzyıl bilgi çağıdır. Bir toplumun bilgi çağında yaşamını sürdürmesi, ancak ve ancak bilgileri olduğu gibi almasına değil, yeni bilgileri zamanında sorgulayarak almasına ve aynı zamanda yeni bilgiler üretmesine bağlıdır.
Bu nedenle sınıf yönetim anlayışında da önemli değişiklikler olmaya başlamıştır. Öğretmen, öğretme sürecinde her öğrenciden gelebilecek ipucu ve dönütleri dikkate almak, değerlendirmek ve uygun davranışı göstermek durumundadır.
Leyla Küçükahmet

Sınıf Yönetimi dersinin temel materyali olarak hazırlanan ve konunun uzmanı kişilerce yazılmış dokuz ayrı makaleden oluşan çalışmada makaleler: Öğrenci davranışlarını etkileyen psikolojik ve sosyal faktörler, sınıf ortamı ve grup etkileşimi, sınıf yönetimi ve disiplinle ilgili kurallar geliştirme, sınıfta zaman yönetimi, motivasyon, iletişim, yeni öğretim yılına hazırlık, olumlu öğrenmeye ilişkin ortam yaratma, sınıf içinde karşılaşılan davranış problemleri ve bunlara karşı geliştirilen önlemler olarak sıralanmaktadır. Bu ders kitabında verilen bilgiler; doğrudan doğruya ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim kurumlarında kullanılabileceği gibi, özel eğitim kurumlarında ya da bir hizmet içi eğitim programında da kullanılabilecek geniş anlamlı bilgilerdir. Bu bilgilerin etkin kullanımı yalnızca öğretmenin sınıfını iyi yönetmesini değil; tüm sistemin başarısını etkileyecektir. Çalışma tüm öğretmen adaylarına faydalı olacaktır.

Yılmaz Soysal, Somayyeh Soysal Soru sorma eylemi, hayatlarımızın tüm veçhelerine bulaşmış hâldedir. Çoğu diyalog, düz cümleler yerine bir soru ile başlar. Yazarlar, bu eserde soru sormanın felsefesini, teorisini ve pedagojisini ele almaktadırlar. Soru sorma eyleminin insan yaşamı için eşsiz bir düşünme ve bilme aleti olduğu bilinciyle ve kabulüyle bu eser, eğitimsel faaliyetin icrasının olduğu alanlarda yani sınıflarda soru sormanın çoğu yönünü irdelemekle meşguldür. Eserin sizlerle buluşturulma amacı, sınıfta soru sorma üzerine sorular sormanızı sağlamaktır. Her gün sınıflarına daha üretken bir konuşmayı eylemek üzere giren öğretmenlere ve sınıfların realiteleri ile henüz tam olarak karşılaşmamış öğretmen adaylarına bu eserde geliştirilen teorilerin ve sunulan örneklerin etkin soru sorma bağlamında yol göstereceği ümit edilmektedir. Burada ele alınan içerik, öğretmen eğitimcilerine de önemli mesajlar vermekte, sınıfta üretken soru sorarak öğrenen bilişini devindirebilen öğretmenlerin yetiştirilebilmesi bağlamında delil temelli öneriler sunmaktadır.
Sevil Büyükalan Öğretim ilke ve yöntemleri içinde yer alan “Soru Cevap Yöntemi” konusu tüm eğitim kademelerinde ve hemen tüm derslerde görevli öğretmenler tarafından çok sık kullanılmaktadır. Bunun nedeni öğrencileri düşünmeye yönlendiren en önemli yöntemlerden birisinin soru cevap yöntemi olmasıdır. Bu öneme haiz yöntem çalışmada öğretmen adaylarına soru sorma düzeyleri ve soru sorma teknikleri çerçevesinde ayrıntılı olarak sunulmuştur. Kitapta verilen soru sorma basamağına ilişkin örnekler ve soru sorma tekniğine ilişkin uygulamaların özellikle öğretmen yetiştiren kurumların programlarına yansıması yönünde ve öğretmen olacak adayların soru ve cevap yöntemine ilişkin yeterlilik kazanmaları yönünde öğrenme öğretme süreçlerine katkı sağlayacağı umulmaktadır. Ayrıca halen görevli öğretmenlerin de bu kitaptaki soru örneklerinden faydalanarak her konuda ve her düzeyde rahatlıkla soru hazırlayabilecekleri ve böylece dersleri daha etkili işleyebilecekleri umut edilmektedir.
Aysel Aziz Sosyal bilimlerde araştırma nasıl yapılır? Kitap, bu soruyu A'dan Z'ye cevaplamaya çalışıyor; araştırmanın düşünce aşamasından başlayarak hangi süreçlerden geçtiğini, tasarımının nasıl yapıldığını, araştırma ile ilgili veri kaynaklarının nasıl toplandığını, ne gibi gözlem tekniklerinin bulunduğunu anlatıyor. Bu gözlem teknikleri içerisinde, zamanımızda hem akademik çalışmalarda hem de toplumsal amaçlı araştırmalarda kullanılan dolaylı ve dolaysız yöntem ve veri toplama teknikleri anlatılıyor. Pek çok alanda ihtiyaç duyulan yaygın gözlem tekniklerinden anket (sormaca) hazırlamanın özellikleri üzerinde duruluyor. Yaygın ve yoğun gözlem teknikleri olarak kullanılan monografi, içerik ve söylem çözümlemeleri ile farklı disiplinlerde giderek yaygınlaşan dolaysız gözlem yöntemlerinden sözlü tarih çalışmaları ve eylem araştırmalarına da yer veriliyor. Araştırmanın son bölümünde ise bir araştırmanın bulgularının ve sonuçlarının yazımındaki kurallar anlatılıyor.
Araştırmanın “Ekler” kısmında ise kitabın içinde anlatılan veri toplama teknikleri ile ilgili güncelleştirilen örnekler ile alana ilişkin jargon tanımlamaları yer alıyor.
Eyüp Yurt Bu kitap, sosyal bilimler alanındaki geniş ve karmaşık nicel araştırmalara rehberlik etmeyi hedefliyor. Temel varsayımlardan başlayarak istatistiksel analizlerin doğru yapılması, verilerin güvenilir ve geçerli sonuçlar üretebilmesi için önemli adımları öğretiyor. Birinci bölüm, analizlerin temel varsayımlarını anlamak ve kontrol etmek için gereken bilgileri içeriyor.
Kitabın ikinci bölümü, açımlayıcı ve doğrulayıcı faktör analizi, aracı ve düzenleyici değişken analizi, kanonik korelasyon analizi ve çok değişkenli varyans analizi gibi önemli çok değişkenli analiz yöntemlerini kapsamlı bir şekilde ele alıyor. Her bir analiz yöntemi adım adım açıklanarak uygulama örnekleriyle destekleniyor.
Okuyuculara veri ön işleme, varsayım kontrolü ve çeşitli çok değişkenli analiz yöntemleri konusunda kapsamlı ve pratik bilgiler sunan kitabın; sosyal bilimlerde istatistiksel analizlerde kendini geliştirmek isteyen okuyucular için değerli bir kaynak olması hedeflenmektedir.
Ayşe Zişan Furat, İbrahim Özcoşar, M. Nesim Doru, Mehmet Alıcı, Melahat Boran, Murat Köse, Musa Öztürk, Sümeyye Akça, Vehbi Bayhan, Zafer Çelik Kitapta, sosyal bilimler alanında ’araştırma esnasında’ ve ‘yayın sürecinde’ yaygın olarak karşılaşılan etik sorunlar ele alınmaktadır. Çalışmanın içeriği, başta sosyal bilimler olmak üzere tüm disiplinlerde etik kurallara uygun biçimde bilimsel bilgi üretmek isteyen araştırmacılara kılavuzluk edebilecek nitelikte tasarlanmıştır.
Dokuz bölümden oluşan kitapta; Bilimsel Araştırma ve Bilim Etiği, Bilimsel Araştırmalarda Mahremiyet, Gizlilik ve Etik, Arşiv Araştırmalarında Etik, İnternet ve Veritabanı Araştırmalarında Etik, Akademik Okur-Yazarlık, Bilimde Etik Dışı Davranış Türleri, Yayın Etiğinin Temel İlkeleri, Fikrî Mülkiyet Hakları ve Korsan Yayıncılık ve Yayın Etiğiyle İlgili Yasal Mevzuat gibi konular alanın uzmanları tarafından etik perspektifinden okuyucunun istifadesine sunulmaktadır.
Kitapta, sosyal bilimlerde araştırma yöntemleri ve teknikleri kitaplarında pek değinilmeyen editörlük, hakemlik, yazarlık hakları, telif hakları, korsan yayıncılık vb. konular da derinlemesine ele alınmaktadır. Kısacası kitap, hem ele aldığı konular hem de bunları tartışma düzeyi itibarıyla bu alanda önemli bir boşluğu doldurmaktadır.

Mehmet Karagül Elinizdeki kitabın hazırlanması aşamasında; oluşturulan ya da oluşturulacak yapay bir talebe cevap vermek yerine, gerçekten var olan bir ihtiyacı karşılama konusunda ciddi bir hassasiyet gösterildiğinden emin olmalısınız.

İktisadi kalkınma, her milletin hem hakkı hem de zorunlu olduğu bir süreçtir. Ancak bu alanda mevcut iktisat politikalarını uygulayarak hedefe ulaşabilmiş toplum sayısı bir hayli azdır.

Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin uygulamakta oldukları; kârı ve sermaye birikimini amaç edinen mevcut iktisadi büyüme politikalarını, insan merkezli fayda ve refah artışını hedefleyen iktisadi kalkınma politikaları ile ikame etmelerinin, gerekçelerini bu kitapta bulmanız mümkündür.




“Ekonomi, ekonomik olaylarla açıklamayacak kadar kapsamlı bir bilimdir” M. K.
Ayşen Bakioğlu, Özge Karaevli Sözleşmeli Devlet Okulları, Kanada, ABD, İngiltere, Yeni Zelanda, Avustralya, Hindistan vb. ülkelerde, farklı adlarla da olsa bir sözleşme çerçevesinde, toplum tarafından kurulup devlet tarafından finanse edilen ve çocuğa seçme şansı veren okulları ifade etmektedir. Bu okullarda, öğretmen seçimi ve görevlendirilmesi okul yönetim kurulu tarafından yapılmakta olup eğitim programının içeriğinin hazırlanması konusunda öğretmenlerin daha aktif ve hesap verebilir kılındığı bir felsefi yaklaşım söz konusudur.
Sözleşmeli okul fikri ilk ortaya atıldığı zamandan bu yana yaklaşık 45 yıl geçmiş ve bazı ülkeler bu fikri, kendi eğitim sistemleri bünyesinde sürdürmeyi başarabilmiştir. Sözleşmeli okullar; sistem içerisinde hem öğrenci, veli seçimi ve memnuniyeti açısından hem de akademik başarı yönünden alternatif bir yol sunmaktadır. Başarılı olan ve eleştiri alan örnekleri bulunmakla birlikte ana düşünce yapısı ve yönetilmesinde hesap verebilirliği temele koyması, okulların bir ölçüt olmaksızın varlığını sürdürmesi sakıncasını gidermesi bakımından dikkate alınabilir bir model sunmaktadır. Bu fikir; evrensel değerler çerçevesinde, Millî Eğitim Bakanlığının kazandırılmasını hedeflediği temel beceriler ışığında, millî ve manevi değerlerimize, toprak ve millet bütünlüğümüze zarar verilmesini önleyecek denetimler eşliğinde, ülkesini seven bireyler yetiştirme gayesiyle ve günümüz bilimine dayalı olarak oluşturulan eğitim içerikleriyle Türkiye için modellenebilir bir yapı olarak değerlendirilebilir.
John A. Pearce II, Richard B. Robinson Jr. Stratejik yönetim alanında yapılan araştırmalar, kavramsal araç ve becerilere vurgu yapmaktadır. Pearce ve Robinson tarafından yazılan Stratejik Yönetim kitabı, akademisyen ve uygulamacılar tarafından stratejik yönetim alanında ortaya çıkan bütün önemli kavram ve araçlara açık bir şekilde yer vermektedir. Genişletilmiş ve geliştirilmiş 12. basımı ile stratejik yönetim alanında yararlanılabilecek en önemli kaynaklardan biri niteliğine kavuşmuş; yüksek bir akademik standart yakalanmıştır. Kitap, uzun bir zaman içerisinde lisans ve lisansüstü program yürütücü ve yararlanıcılarından gelen destek ve uyumlaştırma çalışmaları sonucu şekillenmiştir. Özellikle, okullardan sağlanan geri bildirimler sayesinde stratejik yönetim açısından pratik ve sistematik çözümler ortaya koymasıyla kullanışlı bir hâle kavuşmuştur. 12. basım, küçük ve büyük işletmeleri analiz eden 30 örnek olay içermektedir. Örnek olaylar arasında; yeni kurulan, sektör lideri, yerel pazarlara odaklanan ve küresel ölçekte faaliyet gösteren birçok işletme örneği bulunmaktadır. Bu işletmeler; hizmet, perakende, üretim, teknoloji gibi çok farklı sektörlerde faaliyet göstermektedir. Kitap, özellikle eğitmen ve öğrenciler tarafından kolay bir şekilde anlaşılabilecek ve yararlanılabilecek zengin bir içeriğe sahiptir.
Münevver Çetin - Semih Çayak Değişimlerin ve yeniliklerin çok hızlı bir şekilde yaşandığı günümüzde ekonomi, çevre, mimari ve ulaşım gibi çok farklı alanlarda sıklıkla kullanılmakta olan sürdürülebilirlik kavramı, liderlik alanında da giderek artan bir ilgi görmeye başlamıştır.
Liderliği farklı açılardan ele alarak inceleyen çok sayıda liderlik yaklaşımı bulunmaktadır. Ancak liderlik çok yönlü bir kavramdır ve örgütsel başarıyı sağlamak bu çok yönlü liderlik davranışlarını gerçekleştirmekle mümkündür. Bu bağlamda sürdürülebilir liderlik yaklaşımı daha önce ortaya atılan liderlik yaklaşımlarını reddetmediği gibi içerisinde bu yaklaşımlar ile ortak birçok ögeyi de barındırarak liderliği bütünsel bir yaklaşımla incelemektedir.
Sürdürülebilirlik, doğal kaynakları en etkili ve en verimli bir şekilde kullanmayı, geri dönüşümü sağlanan bu doğal kaynakları tekrar tekrar kullanabilmeyi, kısacası yenilenebilir bir anlayışı ifade etmektedir. Ayrıca kavram ile ifade edilmek istenen bir diğer anlam da uzun ömürlü olma, hemen sonu gelmemedir. Liderlik alanında ise sürdürülebilirlik, örgütsel değerleri daha ikna edici ve etkili bir şekilde sürdürme becerisidir. Dolayısıyla sürdürülebilir liderler, örgütlerini sürdürülebilir kılmak için ekonomik, sosyal, yönetsel ve kültürel açılardan sürdürülebilir olmak zorundadır. Aynı zamanda sürdürülebilir liderlik, örgütsel devamlılığın bir lidere bağlı olmadığı, liderliğin bir liderden diğerine geçtiği bir liderlik yaklaşımdır. Bu anlamda liderin kendi yerine gelecek kişileri yani ardıllarını yetiştirmesi ve böylece örgütsel devamlılığın sağlanması, sürdürülebilir liderlik yaklaşımının temel ilkelerindendir.
Kitapta, liderliğin gelişimi, liderlik teorileri, sürdürülebilirlik kavramının ortaya çıkışı ve farklı alanlarda sürdürülebilirliğin kullanımı açıklandıktan sonra sürdürülebilir liderlik konusu derinlemesine incelenmiştir.
Münevver Çetin, Mesut Demirbilek Sistem içerisindeki birey, doğa, örgüt ve toplum dinamiklerinin canlılıklarını koruyabilmeleri, öncelikle bu canlı sistemlerin değişimin doğasına uygun olarak yeterince beslenmelerine bağlıdır. Örgütler açısından bu dinamizmi koruyacak doygunluğun sağlanması, kurumsal açıdan yaratıcılık ve yenilik süreçlerinin ve unsurlarının desteklenmesi ve kolaylaştırılması ile gerçekleşmektedir. Bu bağlamda örgüt liderlerinin, değişime yönelen, yaratıcılık ve inovasyonu temele alan ve değer yaratma motivasyonuna sahip bir yapıda girişimcilik yeterliklerine ve üretken liderlik potansiyeline sahip olmaları önem arz etmektedir. Aynı zamanda rekabet ortamında örgütsel varlığın sürdürülmesi ve örgütün yaşam dinamiklerinin korunması için liderlerin; kurumsal, ekonomik, çevresel ve sosyal boyutlarıyla sürdürülebilir yönetimi benimseyen davranış tarzıyla hareket etmeleri gerekmektedir.
Bu çerçevede ortaya konulan bu kitap; girişimcilik, girişimcilik özellikleri, yeterlikleri, sürdürülebilirlik, sürdürülebilir yönetim, üretkenlik ve üretken liderlik konu alanlarına, içerik alt boyutlarına, detaylarına, yapılan araştırmalara, aralarındaki ilişkilere odaklanmaktadır.
Zihinlerde yeni ufuklar açması dileğiyle…
Hayrünisa Alp Osmanlı Devleti'nden devralınan çoklu eğitim yapısına Cumhuriyet Hükûmeti Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile son verdi. Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile tüm okulların yönetim ve denetimi dönemin Millî Eğitim Bakanlığına devredilmiş oldu. Misak-ı Millî sınırları içindeki tüm okulların, öğretmen ve öğrencilerin tespiti için yurt genelinde istatistiksel verilere ulaşıldı. Tüm il ve ilçe maarif idareleri bakanlıkla sıkı bir iletişime geçtiler. Böylece bakanlık ihtiyaçları daha iyi tespit edebilecek ve gerekli yasal düzenlemeleri ona göre yapacaktı. 3 Mart 1924 sonrası hummalı bir bilgi belge akışı sayesinde yeni nesillerin millî değerlerin bilincinde ve Cumhuriyet'in temel niteliklerine sahip çıkabilecek olgunlukta yetişmelerini sağlamak üzere yasal düzenlemelere geçildi. 1926 yılında eğitim faaliyetlerini düzenlemek amacıyla “Maarif Teşkilatına Dair Kanun” kabul edildi. Türkiye Cumhuriyeti dâhilindeki tüm öğretim kurumlarının işleyişi bu kanunla sağlandı. Bu yasayla örgün eğitim teşkilat yapısı 8 ayrı eminliğe ayrıldı. Eğitim teşkilatı yeniden düzenlendi. Bütçeden eğitime ayrılan pay arttırıldı. 29 Ekim 1923 tarihinde büyük mücadeleler sonrasında Cumhuriyet ilan edildiğinde tahminî 12 milyon nüfusun yalnızca %10'a yakını okuma ve yazmayı bilmekteydi. 1928'de ise Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan 1928'e kadar kullanılan Arap alfabesinin kullanımından Batı uygarlığının kullanmakta olduğu Latin alfabesine geçiş sağlandı. Cumhuriyet'in hedeflediği eğitim altyapısının temellerinin atıldığı bu dönemde ilköğretime ait çeşitli düzenlemeler, yeni yapılanmalar, ilkokul öğretmenleri ve öğrencilerin yetiştirilmesinde çeşitli gayeler gerçekleştirilmeye başlandı. Yokluklar içinde verilen eğitim mücadelesi günümüz ilköğretim politikalarına ışık tutması açısından örnek ve ibret alınması gereken bir dönem olarak eğitim tarihimizdeki yerini aldı.
Bu kitap, 1924 yılından 1928 yılının sonuna kadar olan dönemde ilköğretime ait yapılan yoğunlukla yasal düzenlemeleri içermekte ayrıca Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki örgün eğitimin ilk evresi ve dönemin eğitim tarihine ışık tutmaktadır. Ayrıca dönem itibarıyla eğitimi nicel ve nitel olarak geliştirme çabalarının daha iyi anlaşılmasına katkı sağlamaktadır. Bu bakımdan okuyuculara kuşkusuz, eğitimin dünü ve bugünü arasında bir mukayese yapma olanağı da sunmaktadır.