Eğitim Programları ve Öğretim \ 3-6
Atila Yıldırım, Aycan Çiçek Sağlam, H. Andaç Demirtaş Madran, Halil İbrahim Sağlam, İsmail Arslantaş, Levent Eraslan, Miraç Sağlam, Mustafa Cinoğlu, Seyithan Altaş, Şenay Sezgin Nartgün Bu kitap, YÖK tarafından belirlenen Eğitime Giriş dersinin tanımına uygun olarak hazırlanmıştır.
Eğitime giriş dersi; öğrencilerin, üniversite yaşantılarının hemen başında karşılaştıkları ilk ders olduğu için konuları rahatlıkla kavrayabilmeleri, öğretmenlik mesleğine yönelik olumlu tutum geliştirmeleri, üniversite yaşantısına ısınmaları açısından kitapta konular ele alınırken olabildiğince sade bir içerik tercih edilmiş, aşırı ayrıntılardan kaçınılmaya özen gösterilmiştir.
Eğitime giriş dersi, öğrencilerin bu dersten sonra alacakları birçok öğretmenlik meslek dersine (formasyon dersi) temel oluşturan bir ders niteliği taşımaktadır. Bu nedenle kitapta öncelikle eğitime ilişkin temel kavramlar sonra da Türk millî eğitim sisteminin yapısı ve öğretmen yetiştirme süreci ele alınmıştır. Ardından da sırasıyla eğitimin hukuki ve politik temelleri ile sosyal, felsefi, psikoloji, tarihî, ekonomik ve bilimsel temelleri üzerinde durulmuştur.
Kitabın bölümleri, farklı üniversitelerde görev yapan ilgili alanın uzmanı akademisyenler tarafından hazırlanmıştır.
Abbas Ertürk, Bahadır Gülbahar, Bilgen Kıral, Burcu Yavuz Tabak, Emine Önder, Ergün Recepoğlu, Erinç Karataş, Erol Ata, Kemal Öztemel, Mehmet Kemal Aydın, Melek Çakmak, Murat Bülbül, Mustafa Bayrakçı, Nazife Karadağ Nezahat Güçlü, Ömür Çoban Öznur Tulunay Ateş, Serçin Karataş Eğitime Giriş dersi, Eğitim Fakültelerinde okuyan öğrencilerin eğitimle ilgili temel kavramları, eğitimin; tarihî, felsefi, ekonomik, psikolojik, toplumsal, politik, hukuki ve teknolojik temelleri ile öğretmenlik mesleği hakkındaki temel bilgileri öğrendiği önemli bir giriş dersidir. Bu derste öğrenilen bilgiler, diğer eğitim bilimleri dersleri için bir temel oluşturmasının yanında öğretmenlik mesleği boyunca karşılaşılacak sorunların çözümünde önemli bakış açıları sağlayabilecek niteliktedir.
Eğitime Giriş kitabı; bu dersin önemi ve kapsamı dikkate alınarak alanlarında yetkin öğretim üyelerince önemli bir bilimsel kaynak kitap niteliğinde hazırlandı. Her bölümün başındaki hazırlık sorularıyla öğrencinin derse ilgisinin artırılması, bölüm sonundaki değerlendirme ve tartışma sorularıyla da konunun daha iyi özümsenmesi amaçlandı. Ayrıca en sonda yer alan okuma listesi de ileri okumalar için bir rehber niteliğindedir.
Ali Çağatay Kılınç, Ayfer Sayın, Beyhan Zebun, Didem Koşar, Emre Er, Fatih Şahin, Filiz Evran Acar, Gülay Ekici, Hakan Dedeoğlu, Halûk Ünsal, Menderes Ünal, Mustafa Güçlü, Mustafa Polat, Mutlu Şen Akbulut, Nergiz Kardaş İşler, Oktay Akbaş, Serap Nur Duman, Serkan Koşar, Soner Mehmet Özdemir, Subhan Ekşioğlu, Şahin Oruç, Yusuf Sarıkaya, Zehra Sümeyye Ertem, Emre Sönmez Eğitim, bireyin mutluluğunu ve kendini tanımasını sağlamayı amaçlamaktadır. Eğitimin en önemli gücünü ise ÖĞRETMEN oluşturmaktadır. Öğretmenlik, ülkemizin geleceğini oluşturan bireyleri ve toplumu yetiştirmek gibi çok değerli bir misyona ve vizyona sahiptir. Bu kitap; geleceğimizin öğretmenlerine hem bilgi hem de sanat yönü olan öğretmenlik mesleğini hissettirmek, onları bilgilendirmek, analiz ettirip hayal ettirmek amacıyla kaleme alınmıştır ve özellikle öğretmen adaylarının; eğitimin temel konularını, millî eğitim sistemini ve öğretmenlik mesleğinin çeşitli boyutlarını öğrenmelerini sağlayacaktır.
Kitap; YÖK kur tanımına uygun olarak eğitimin temel kavramlarını, işlevlerini/amaçlarını, bir öğrenme ve öğretme ortamı olarak okul ve sınıfı, eğitimin (tarihî, toplumsal, psikolojik, politik, hukuki, felsefi, ekonomik) temellerini, eğitimde araştırma yöntemlerini, öğretmenlik mesleği ve öğretmen yetiştirmeyi, Türk eğitim sisteminin yapısını, eğitimde yeni yönelimleri kapsamaktadır. Ayrıca akademisyen, politikacı, yönetici, öğretmen, öğrenci ve araştırmacılar için 21. yüzyıl becerileri ve eğitim alanına yansımaları, eğitimde paydaşlar, eğitimde yetkinlikler ve değerler, eğitimde dijital teknolojiler, eğitimde okuryazarlıklar ve eğitimin geleceği konularını da içermektedir.
Bütün öğrencilere, öğretmenlere, akademisyenlere ve araştırmacılara faydalı olması dileğiyle…
Bülent Alagöz, Ramazan Emin Tatar Önce içini boşaltacağız. Sonra kendimizle dolduracağız. (1984)
1828 meşhur Yale Raporu'nda, eğitimden, öğrencinin karakterini oluşturma aşamasında doğru bir denge yakalama yöntemi olarak bahsedilmiştir.
Modern eğitim ise bireyde istendik davranış değişikliği yaratma süreci olarak tanımlanabilir.
Karakter oluşturma hedefinden istendik davranış değişikliği yaratma sürecine evrilen eğitim aslında kendilerini, kendi kendilerini kullanmayı hiçbir şekilde bilmeden, varlıklarını kendilerine yabancı olanlarda arayıp anlamlandırmaya çalışarak sınırsız bir tüketimin kucağına bırakan yığınlar üretmektedir. Tüketen, ama bundan daha da kötüsü, tüketirken tükenen bireylerden oluşan bir toplumda yaşıyoruz. Böylece kendilerinin özneleri olan bu eşsiz bireyler başkalarının nesnelerine dönüşüyor. “Bozulmuş” parçalar okullarda, hastanelerde, kışlalarda ve hapishanelerde “düzeltiliyor”.
Bu kitapta biz, bu bozulmanın okullarda nasıl gerçekleştiğini anlatmaya çalıştık. Konuşurken dertleştik, dertleşirken de bu kitabı yazarak derdimize sizi de ortak etmeye çalıştık. Biz eğitime düşman kişiler değiliz. Eğitim kelimesinin içeriğini tartışan ve ne olması gerektiğini ifade eden bireyleriz.
Robert Audi Bu kitap, epistemolojinin temel kavramlarını, konularını ve problemlerini tanıtan kaynak bir eserdir. Burada bilginin kaynakları, doğası ve unsurlarıyla algı kuramları, doğruluk ve gerekçelendirme kuramları, bellek, bilinç ve başkalarının beyanlarının (tanıklık) epistemik statüsü ve nihayet akli çıkarıma dayanan bilginin doğası ve geçerlilik koşulları bir taksonomiye göre ele alınır. Bu durum, kitabın pedagojik yönünü okuyucunun işini kolaylaştıracak şekilde güçlendirmiştir.
Audi, epistemolojinin geleneksel konularını detaylı bir şekilde ele almakla kalmaz, aynı zamanda yeni problem alanlarını keşfeder. Belirli kanıt standartları geliştirerek alternatif epistemolojileri değerlendirmeyi dener. Sezginin doğası ve rasyonel anlaşmazlıklara dair şüpheci eleştirinin yanında bilgi ve gerekçelendirilmiş doğru inancın neden sadece doğru inançtan daha değerli olduğu konusundaki sofistike tartışmalara girer. Bu haliyle Epistemoloji: Bilgi Teorisine Çağdaş Bir Giriş, felsefenin en temel disiplinlerinden birine başarılı bir başlangıç sunar.
Bu kitapta şunlara yer verilmiştir:
• Temel kavramlar, önemli kuramlar, yeni yaklaşımlar ve çözümler
• Epistemik teminat tartışmaları, bağlamcılık, tutarlılıkçılık ve erdem epistemolojisi
• Bilgi sorunlarının zihin felsefesi, bilim felsefesi ve etikteki uzantıları
• Güncellenmiş bir kitap listesi, açıklamalı bir kaynakça
• İngilizce-Türkçe epistemoloji terimleri sözlüğü
Asuman Bilbay, Cansu Yıldız Taşdemir, Celal Teyyar Uğurlu, Cengiz Alper Karadağ, Emel Tüzel İşeri, Fadime İşcen Karasu, Gonca Uludağ, Hilal Kahraman, İpek Özbay, Mehmet Kanak, Nazife Karadağ, Neşe Aşkar, Nevra Atış Akyol, Nurbanu Parpucu, Osman Keleş, Sevim Karaoğlu, Yekta Koşan Eğitim politikaları, çeşitli açılardan ele alınabilen bir kavram olup en genel anlamda eğitimle ilgili bir konuda öncelikleri, izlenecek yolları, konuyla ilgili belirlenen hedefleri, karar ve uygulamalara zemin oluşturacak yasal temelleri ifade eder. Bu anlamda erken çocukluk eğitimi, bir politika konusu olarak ele alındığında, erken çocukluk eğitiminin verildiği kurumlar, bu kurumların işleyişi, niteliği, fiziksel koşulları, bu kurumlara devam edecek öğrenciler, aileleri, görev alacak öğretmenlerin yetiştirilmesi ve istihdamı, finansman, erken çocukluk eğitimi politikalarını etkileyen ulusal ve uluslararası kuruluşların, sivil toplum kuruluşların çalışmaları gibi birçok konunun değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu bakış açısı, erken çocukluk eğitimi politikalarının disiplinler arası çalışılmasını gerekli kılar. Bu kitap bağlamında temel önceliğimiz, okuyucularda her şeyden önce politik bir farkındalık yaratarak erken çocukluk eğitimi politikalarının tüm boyutlarıyla ele alınmasını sağlamaktır. Konusu itibarı ile farklı uzmanlık alanlarından yazarların katkı sağladığı, farklı disiplinler ile zenginleştirilmiş bu kitapta, 14 konu başlığı ele alınmıştır.
Kitabın, başta tüm çocuklar olmak üzere eğitim politikası ve erken çocukluk eğitimi alanında çalışan araştırmacılara, eğitimcilere, ebeveynlere ve tüm okurlara katkı sağlaması dileğiyle…
Sue Bredekamp Erken Çocukluk Eğitiminde Etkili Uygulamalar kitabı yayınlandığı andan itibaren büyük yankı uyandırmıştır. Türkçeye çevirisini gerçekleştirdiğimiz bu kitap sayesinde özellikle kariyerlerinin başında olan öğretmenler, yeni bilgileriyle okul öncesi eğitiminin evrensel değerlerini anlayabilecekler ve okul öncesi öğretmeni olmanın zevkine varabileceklerdir. Bu kitabının yazarı okul öncesi eğitimi uzmanı Dr. Sue Bredekamp, çocukların, potansiyellerine ulaşabilmeleri için nitelikli ve eğitimli öğretmenlere ihtiyaçları olduğunu belirtmektedir. Okul öncesi öğretmenlerinin hazırlık ve uygulamada başucu rehberi olarak kullandığı bu kitap, Türkçeye çevrilmesiyle ülkemizdeki okul öncesi öğretmenlerinin de başucu kaynağı olmaya adaydır.
Erken Çocukluk Eğitiminde Etkili Uygulamalar kitabı 0-8 yaş grubu çocuklar için hazırlanacak erken çocukluk eğitim programlarına temel teşkil edecektir. Ayrıca Gelişimsel Olarak Uygun Uygulamalar yaklaşımını temel alan geniş bir yelpaze de sunacaktır.
Bu kitap, 4 kısımdan ve 16 bölümden meydana gelmektedir.
• I. Kısım'da, Okul Öncesi Eğitimin Temelleri;
• II. Kısım'da, Gelişimsel Olarak Uygun Uygulamaların Boyutları;
• III. Kısım'da, Öğretmenin Karmaşık Rolü ve
• IV. Kısım'da ise, Amaçlı Öğretim ve Etkili Müfredat konuları ele alınmıştır.
Kitabın çevirisini gerçekleştiren ekip Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri'nde farklı üniversitelerde görev yapmakta olan okul öncesi eğitimi alan uzmanlarından oluşmaktadır. Çeviri ekibi oluşturulurken okul öncesi eğitimi alanına hakim ve İngilizce çeviri becerisi ileri düzeyde olan akademisyenlerle çalışma tercih edilmiştir. Böylece okuyucunun konuları daha rahat kavrayabilmesi ve anlayabilmesi amacıyla birebir çeviri yerine anlamsal çeviri yapılarak okuyucunun beğenisine sunulmuştur.
Erken Çocukluk Eğitiminde Etkili Uygulamalar kitabı okul öncesi eğitimi alanında önemli bir açığı kapatacak olması nedeniyle kısa bir sürede eğitimcilerin rehber kitabı hâline geleceğini düşünmekteyiz.
Seda Demir Medeniyetlerin yüzyıllar boyunca sergiledikleri edebî, ilmî entelektüel yaklaşımlarla eğitsel uygulamalara yönelik birikimler, günümüz eğitim anlayışını ve eğitim kurumlarını şekillendiren temel unsurlar olmuştur. Bu unsurların Batı ve Doğu medeniyetlerinde gerek eş zamanlı gerekse birbirinden etkilenerek gelişimleri, günümüz temel ve yükseköğretim kurumlarının zaman içinde detaylı teşekküller hâlinde ortaya çıkmasını sağlamıştır. Özellikle üniversitelerin yükselişinden önce yükseköğretime temel teşkil edecek oluşumların kökenini aramak için Orta Çağ’ın başlangıcına kadar gidildiğinde, Batı’da Avrupa’nın mimarı olarak görülen Şarlman, bilim ve entelekte olan ilgisi ve reformları ile karşımıza çıkacaktır. Doğu’da ise Emevi ve Abbasi medeniyetleri başta olmak üzere Müslüman medeniyetler ve ilmî faaliyetleri incelendiğinde Şarlman’ın çağdaşı Harun Reşid ve oğlu Halife Me’mûn akla ilk gelen isimler olacaktır.
Bu kitapta, özellikle bu iki coğrafyanın; günümüz yüksek eğitim ve öğretimine temel teşkil eden faaliyetleri ve oluşturdukları kurumlar açısından temel nitelikleri ele alınmış, birbirlerine göre durumlarına ilişkin karşılaştırmalı bir tablo çizilmeye çalışılmıştır. Aynı zamanda kitapta, manastırlar ve medreseler, Şarlman’ın okulları ve Beytü’l-hikme gibi kütüphane ve tercüme merkezi özelliği sergileyen kurum ve kuruluşların akademik yapı ve işleyişlerine ilişkin bilgilere de yer verilmiştir.
Gray D. Borich Gerek mevcut öğretmenler gerekse yeni yetişen öğretmen adaylarının, gündelik yaşamda, eğitim sistemlerinde ve teknolojik anlamda ortaya çıkan değişim ve dönüşümlere hazırlanması, yeni beceri ve yetilerle geleceğin öğretmeni olma konusunda kendilerini yenilenmesi bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu durum, öğretim temel becerilerinin yanında çağcıl gelişmelere uyum sağlamaya dönük yeni beceri alanlarını tanıma ve edinmeyi de gerektirmektedir.
Elimizde çevirisi bulunun “Etkili Öğretim Yöntemleri” kitabı, bu temel ilke çerçevesinde hazırlanmış, araştırma temelli bir öğretim kitabıdır. Yazar, öğretim sürecinin düzenlenmesinde uygulanacak stratejilerden, sınıfta öğrenmelerinin yönetimine; öğrencilerle kurulacak iletişime ilişkin stratejilerden, değerlendirme sürecinde kullanılacak yöntem ve stratejilere kadar öğrenme sürecinin önemli konu alanlarını uygulama temelli olarak açıklamaya çalışmıştır. Kitabın bu anlamda en önemli üstünlüğü teori ve uygulamayı bütünleştirirken, çağcıl gelişmeleri sürece yansıtmaya çalışmasıdır. Bu nedenle kitabın öğretmen adaylarının, gelecekte icra edecekleri mesleğe hazırlanmaları konusunda önemli beceriler kazanmalarında destek sağlama potansiyelinin yanında, hâlen mesleğini icra eden öğretmenlerin de kendilerini yenileme ve geliştirme için başvuracağı temel bir eser olacağı inancındayız.
Paul Atkinson, Amanda Coffey, Sara Delamont, John Lofland, Lyn Lofland Etnografi, tek bir sınıflandırmaya ya da tek bir sosyal bilim alanına sığmayacak kadar farklı özelliklere bürünebilen, uygulandığı her ortamda farklı anlamlar kazanabilen, basit bir araştırma yönteminden daha fazlasına sahip entelektüel bir uğraştır. Bu özelliklerinden dolayı onu en iyi şekilde tasvir etme ve anlama yolu, sahadaki çeşitli hâllerini okuyucu ile paylaşmaktan geçmektedir. Bu kitap, etnografiyi alanla ilişkisi bağlamında anlatmaya yönelik önemli bir girişim ve aynı zamanda etnografik araştırma yapmak isteyenleri özendirici, teşvik edici ve destekleyici bir ruhla yazılmış kapsamlı bir etnografik metodoloji ve yöntem metnidir.
Kitabın bazı bölümlerinde özel olarak kaleme alınmış olan etnografik mülakat, odak grup çalışmaları, katılımlı gözlem ve saha notları alma gibi tümüyle teknik becerileri geliştirmeye odaklanan içerikler özellikle etnografik bir saha araştırması gerçekleştirmek isteyenler için güçlü bir rehber niteliğinde. Etnografinin bir metodoloji olarak sosyal bilimler alanında çok geniş ve çeşitli kullanımları olduğuna şüphe yok. Antropoloji, sosyoloji, siyaset bilimi, iletişim bilimleri, işletme, sağlık bilimleri, kültürel çalışmalar, hukuk, pazarlama vb. birçok alanda kullanılabilen etnografik metodoloji, tüm bu alanlar açısından güçlü bir disiplinler arasılık ve kesişimsellik barındırıyor. Etnografi El Kitabı etnografinin bu kesişimselliğini özellikle ortaya koymakta. Tüm bu özelliklerinden dolayı kitabın etnografik metodoloji konusunda Türkçe alan yazındaki boşluğu doldurmaya yönelik mütavazı bir katkı olmasını umuyor ve etnografik saha çalışmalarındaki birikimin zenginleşmesine ve araştırmacıların bu alanda beceriler kazanmasına vesile olmasını diliyoruz.
Adem Asmaz, Elif Yalçın, Erdal Zengin, Gülsu Naiboğlu, Hanifi Parlar, İsmail Ataç, İsmail Eray Dursun, Kaya Yıldız, Mehmet Hilmi Koç, Mustafa Özgenel, Pınar Özkan, Serkan Yüksel On seneyi aşan öğretmenlik meslek hayatımda, birçok sınıfın dersine girdim. Öğrencilerim, farklı memleket, farklı anne-baba profilleri, farklı sosyoekonomik koşullara sahipti. Ortak noktaları ise parlayan gözleri ve öğretmenleri sınıfın tek güç sahibi gibi algılayan kültürleriydi. Kültür, toplumların sahip olduğu ve gelecek nesillere aktardıkları her şeyi ifade eder. Toplumun her bir bileşeni de benzer şekilde kendine özgü bir kültür barındırır. Zenginlik ifade eden bu kavram yine de gelişmeye ve değişmeye muhtaçtır. Günümüzde oldukça popüler olan 21.yy. becerilerini ve buna sahip olması beklenen öğrencileri, sadece öğreteni merkeze alan, öğreneni pasif bir edinme sürecine iten sistem ile elde etmek güç görünmektedir. Dolayısıyla sınıflarımızda ve okullarımızda kazandırmak istediğimiz becerilere paralel mevcut genel durumdan farklı bir kültür oluşturarak ulaşmayı denemek oldukça önemlidir. Bu kitap, geleneksel olmayan bakış açısı ile öğrencilerimizi anlamayı, olumlu mantralar oluşturmayı, içsel motivasyon süreçlerini aktif hâle getirmeyi, olaylar karşısında reaktif olmak yerine proaktif olmayı anlatıyor ve çocukların üstün menfaatine kafayı yoran bütün kanun yapıcı ve uygulayıcıları, araştırmacıları ve ebeveynleri hedefliyor.
Buğra Akay, Bülent Akbaba, Derya Yarımkaya, Ekrem Levent İlhan, Emre Sönmez, Erkan Yarımkaya, Görkem Ceyhan, İrem Türkmen, Mehmet Çetin, Mustafa Yaşar Şahin, Sevim Handan Yılmaz, Ufuk Töman Bu eser ile eğitimin geniş evreni içerisinde sürecin en etkin öznesi olarak değerlendirebileceğimiz öğretmenlerimizin değişen rollerinden argümantasyona, eğitimde çocuk korumadan mesleki sorunlarına kadar bir yelpaze oluşturmaya gayret ettik. Öğretmenliğin ve bilindik boyutlarının yanı sıra farklı boyutları ele aldığımız kitap 13 bölümden oluşmaktadır. Bölümlerin oluşumundaki hareket noktamız, eğitime dair güncel araştırmaların sonuçları ve öncelikli alanlar olmuştur. Eğitim formasyonuna sahip olan bölüm yazarları, dinamik bir kadro oluşturmakta olup aynı zamanda tamamı uzman araştırmacılar olarak akademik hayatlarına devam etmektedirler. Bu yönüyle bölümler aktüel bir içeriğe sahiptir. Kitabın ilk bölümlerinde; (1) bilişim teknolojilerinin eğitime entegrasyonu ve öğretmenin bu süreçteki rolü, (2) öğretmenlik mesleği dünü bugünü ve yarını, (3) kişisel ve mesleki gelişim aracılığıyla değişen ve gelişen öğretmen, (4) kapsayıcı eğitim, (5) teoriden uygulamaya eğitimde akran öğretimi hakkındaki bilgilere yer verilmiş, devam eden bölümlerde ise (6) çocuğun korunmasında öğretmenin rolü (7) sınıf yönetimi, (8) bir lider olarak öğretmen, (9) eğitimde iletişimin rolü, (10) eğitimde ölçme ve değerlendirme, (11) öğretmenlikte 21. yüzyıl becerileri, (12) öğrenme ortamında argümatasyon, (13) öğretmenlik mesleğinde güncel sorunlar konularında bilgiler sunulmuştur. Kitabın hedef kitlesi; öğretmenler, öğretmen adayları, eğitim alanında lisansüstü araştırmacılar, politika yapıcılar makro ölçekte eğitim mekanizması içerisinde yer alan ve yer alma hayali olan tüm bireylerdir. Ayrıca ilgili bölümlerde farklı veri toplama araçları listelenmiş olup karekodlar ile erişimi kolaylaştırılmıştır. Eğitime katkısı olması dileklerimizle takdim ediyoruz…
Abdurrahman Mengi, Asuman Tunç, Ayşe Altun, Ayşegül Atalay Mazlum, Canan Kaplan, Celal Aslan, Erhan Görmez, Fatma Nur Narinç, Fethi Demir, Haşan Basri Memduhoğlu, Hatice Coşkun, İkbal Tuba Şahin Sak, Kemal Kaya, Kenan Bulut, Mecit Aslan, Mehmet Fatih Kayan, Mehmet İşler, Mehmet Nuri Kardaş, Mensure Kızıl, Muhammed Mehmet Mazlum, Müjgan Sevin, Nebi Altunova, Nesrin Doğan, Ömer Çiftçi, Rabia Şule Aygür, Raşit Koç, Rıdvan Demirci, Serkan Çiftçi, Sibel Atlı, Sinan Argüz, Süleyman Kasap, Talha Çiçek, Veysel Dağdemir, Yakup Gelir, Yusuf Kızıltaş, Zihni Merey Hiç kuşkusuz, eğitimin geçmişi, insanlık tarihinin başlangıcıyla eş zamanlıdır. Tarihin ilk döneminden itibaren eğitim faaliyetlerine rastlamak mümkündür. En eski uygarlıklarda bile bireyler, muhataplarına bir şeyler öğretmenin çabası içinde olmuşlardır. Bu çerçeveden bakıldığında eğitim olgusunun kendisi yeni bir durum değildir. Her ne kadar eğitim tarihini insanlık tarihi kadar geriye götürsek de “İnsanlar hangi ilkelere göre ve nasıl eğitilmelidir?” sorusunun ortak bir cevabı bulunamamıştır. Bu nedenle bireylerin eğitimi sürecinde farklı bakış açılarıyla (farklı modellerle) karşılaşmak kaçınılmaz olmuştur. Biz de bu çalışmada farklı düşünürlerin farklı bakış açılarını sistematik bir bütünlük içinde ele aldık.
Eserin; çocuk eğitiminin gerekleri ile ilgili temel bilgi, beceri, tutum ve değerlerin kazandırılmasında temel bir başvuru kaynağı oluşturması beklenmektedir.
Gönül Onur Sezer, Handan Asûde Başal, M. Tuğba Yıldız Ekin, Meral Taner Derman, Ömer Faruk Tavşanlı, Ömür Sadioğlu, Pınar Bağçeli Kahraman, Şehnaz Sungurtekin, Şule Çelik Korkmaz Kitabın ilk bölümünde Türkiye’de Okul Öncesi Eğitime ilişkin bilgilere yer verilmiştir. Daha sonra 15 ülkedeki okul öncesi eğitime ilişkin bilgiler verilmeye çalışılmıştır. Kitabın her bölümü hazırlanırken ulaşılmak istenen hedef kitlenin gereksinimleri düşünülmüştür. Özellikle farklı ülkelerde okul öncesi eğitimine ilişkin en son kaynaklardan, gereksinime uygun bilgiler akıcı bir anlatımla resim ve bazen de uygulama örnekleriyle verilmeye çalışılmıştır. Ayrıca her bölümün başında, o ülkenin genel eğitim sistemine de değinilmiştir. Böylece hazırlanan bu kitap, okul öncesi eğitim ağırlıklı, Karşılaştırmalı Eğitim özelliğini de taşımaktadır.
Süleyman AVCI, Arzu YÜKSEL Bu kitap, yazarların 10 yıllık süreçte farklılaştırılmış öğretim üzerine yürütmüş oldukları çalışmalarının bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Yazarların temel amacı, farklılaştırılmış öğretimin tüm öğrencilerin öğrenmelerini sağlama açısından faydalı olduğunu düşünmeleri ve bunu öğretmenlerle paylaşmak istemeleridir. Kitapta farklılaştırılmış öğretim hakkında temel kuramsal bilgiler verildikten sonra en çok kullanılan stratejiler çeşitli örnekleriyle birlikte açıklanmıştır.
Bizce bu kitaptan en çok fayda sağlayacak kesimi; sınıfında gerek akademik gerekse sosyal açıdan birbirinden farklı özellikteki öğrencilerine daha verimli olabilmek adına, farklı öğretim yolları arayışı içerisinde olan öğretmenler oluşturmaktadır. Eğer sınıfınızda düşük, orta ve yüksek akademik beceriye sahip üç seviye öğrenci grubu olduğunu düşünüyor, her birinin başarılı olmasını istiyor ama bunu yaparken hiçbirini sıkmak veya geride bırakmak istemiyorsanız, bu kitapta örnekleriyle birlikte bazı yararlı çözüm önerileri bulunmaktadır.
Kitaptan fayda sağlayacak diğer gruplar; öğretmen eğitimi alanında çalışan öğretim elemanları, öğretmen adayları, yüksek lisans ve doktora düzeyinde akademik çalışma yapan öğretmenlerdir. Bu çalışma, “Öğretim İlke ve Yöntemleri” ile “Özel Öğretim Yöntemleri” derslerinde yardımcı kaynak olarak, özel eğitim öğretmenliği alanında temel ve yardımcı kitap olarak kullanılabilir. Farklılaştırılmış öğretim, bir yüksek lisans dersi olacak kadar geniş içeriğe sahiptir. Ayrıca, yüksek lisans ve doktora tez çalışmaları için fikir verici olduğu düşünülmektedir.
Süleyman Hayri Bolay “Felsefe Doktrinleri ve Terimleri Sözlüğü’nün 12. baskısı yapılıyor. Bu sözlüğün bu kadar rağbet görmesinin sebebi diğer felsefe sözlüklerinden çok farklı olmasıdır. Bu farklılığı ortaya koyan amillerin başında taşıdığı bir kısım özelliklerin diğer sözlüklerde bulunmamasıdır. Bu farkları okuyucular zaten bilmektedirler ve bunun için bu eseri daha çok tercih etmektedir. 11. baskıya talep üzerine hâdis, hudus delili, hukuk felsefesi, eğitim felsefesi, kimlik, ölüm ve ölüm ötesi, spor felsefesi, tasarım felsefesi, terör gibi maddeler ilave edilmişti. Ayrıca Allah maddesine meşhur fizikçi ve astronom Newton’un kitabından bazı sözleri eklenmişti. Bu ilavelerin kabul ve rağbet gördüğünü gelen ifadelerden anlıyoruz. Biz belki bu hususlarda küçük çapta bir öncülük yapmış olabiliriz. 12. baskıya da çalışma / iş felsefesi, müzik felsefesi, tehafüt, şuur gibi maddeleri yine talep üzerine ilave ettik. Ayrıca bilgi felsefesi ile ilgili kısma bazı eklemeleri zaruri gördük. Diğer taraftan bizim bildiğimiz kadarıyla iş felsefesi ve müzik felsefesi gibi mevzularda ülkemizde ciddi surette çalışmalar yapılmamaktadır. Yaşayan bir filozofumuz ve 20. asrın 20 büyük fizikçisi arasında yer alan Yalçın Koç’un Nazarî Musikînin Esasları adlı eserini bu konuda istisna tutmak isabetli olur. Eserin yeni baskılarını gerçekleştiren Nobel Akademik Yayıncılık kuruluşunun muhterem başkanına, diğer yetkililerine ve çalışanlarına çok teşekkür ederim.”
Bayram Ali Çetinkaya Pek çok insan tanımı arasında belki de en kabul gören tanım, Aristo tarafından yapılan tanımdır. İnsanı 'düşünen canlı' olarak tanımlayan Aristo, Metafizik adlı eserine “insan doğal olarak bilmek ister” cümlesi ile başlar. Eğer bu doğruysa, yani 'bilmeyi istemek' insanın en tabii faaliyeti ise insanlık tarihi bir bakıma düşüncenin tarihidir. Ve dolayısıyla tüm bilimler felsefenin başka varlık boyutlarındaki izdüşümleri olarak düşünülmelidir.
Bu yaklaşım, hangi disiplinde çalışırsa çalışsın, bir kişinin düşünce tarihi hakkında fikir sahibi olması gerektiği olgusunu da beraberinde getirir.
Felsefe tarihinin tüm çalışma alanlarını besleyecek ve güçlendirecek bir alan olduğu kabulü bu çalışmanın temel motivasyonudur.
Ahmet Cevizci Felsefeye Giriş, bir disiplin ve entelektüel faaliyet olarak felsefeye bir giriş yapmayı amaçlayan kimseler için kaleme alınmıştır. Eser, bu girişi felsefenin kendisini, temel kavram, akım ve konularını, felsefeye özgü düşünme ve akıl yürütme biçimlerini tanıtmak suretiyle yapmayı amaçlamaktadır. Sekiz bölümden oluşan eserde, felsefeyle bir tanışıklık tesis etmeyi amaçlayan bir ilk bölümün ardından, epistemolojiyle, bilim felsefesi, varlık felsefesi, etik, siyaset felsefesi, din felsefesi ve sanat felsefesiyle ilgili konulara yer verilmektedir.
Felsefeye Giriş felsefeyle tanışmak isteyen, “büyük sorular üzerine argümantatif ve sorgulayıcı bir tarzda düşünme” olarak tanımlayabileceğimiz felsefeyi hayatlarına bir şekilde dâhil etmek isteyen herkese hitap etmekle birlikte, esas orta öğretim kurumlarında belli bir felsefe kültürü aldıktan sonra bu kültürü biraz daha zenginleştirmek isteyen eğitim fakültesi öğrencileri, geleceğin öğretmen adayları için kaleme alınmıştır. Eserin en önemli özelliği, felsefenin konularını yapılandırmacı bir yaklaşımla ele almasıdır; yani, Felsefeye Giriş kitabı, felsefenin konu ve problemleriyle ilgili olarak hazır bilgi aktarmak yerine, öğrencinin felsefi sorular ve problemler üzerine düşünmesini ve gerekli sorgulamaları yapmasını temin edecek tarzda, şemalar ve görsel malzemeden yararlanılarak oluşturulmuştur.
Nurten Gökalp, Recep Batu Günör Hayatta yönünüzü ve yerinizi tayin etmenizde en büyük yardımcınız, felsefi düşünüş ilkeleriyle aydınlanmış bir zihniyete sahip olmanızdır. Hayatın problemlerine ve insanın bu problemlerle baş etmesine dair kafa yoran tüm filozofların da temel amacı budur. Felsefi bakışla kendi anlam ve değerinizle birlikte yaşamın anlam ve değerini ortaya çıkarmak insan olmanın gereğidir. Amacınızı gerçekleştirmek için felsefenin yolunuzu aydınlatmasına ve size yol göstermesine izin verin.
Felsefe hayatınızın ışığı olsun…
Murat Arıcı, Pakize Arıkan Sandıkcıoğlu, Selma Aydın Bayram, Levent Bayraktar, Ahmet Eyim, Cem Kamözüt, Yurdagül Kılınç Adanalı, Deniz Kundakçı, Remzi Onur Kükürt, Ercan Salgar, Zikri Yavuz, Aziz F. Zambak Bu eser uzun soluklu, titiz ve detaylara duyarlı bir çalışmanın ürünüdür. Türkçe felsefe literatüründeki benzerlerinden pek çok yönüyle farklı olmayı amaçlamıştır. On iki yazarın yazdığı toplam on dört bölümüyle felsefenin farklı alanlarındaki temel problemlerin neredeyse tamamını kuşatmaktadır. Eser, problemleri sadece felsefe tarihi içindeki bağlamlarıyla ele almamakta, aynı zamanda çağdaş bir pers-pektiften de yorumlamaya tabi tutmaktadır. Eseri öne çıkaran ve onu istisnai kılan üç özelliği bulunmaktadır:
Birincisi, ele aldığı felsefi problemlerin tam da kendisine odaklanmakta; prob¬lemleri argümantatif ve diyalektik bir yöntemle incelemektedir: Önce problemleri ortaya çıkaran akıl yürütmeleri, sonra problemlerin çözümüne yönelik görüş ve kuramları, sonra bu görüş ve kuramları desteleyen gerekçe ve argümanları, ardın¬dan eleştiriler başlığı altında görüş ve kuramlara yönelik karşı argümanları sunmak¬tadır. Böylece eser, felsefenin bir alt alanını filozofların görüşleriyle betimleyip geçmemekte, o alanı inşa eden problemlerin izini aktif olarak takip edip günümüze kadar getirmektedir.
İkincisi, edisyon kitapların içerik ve yöntem dağınıklığı ile ilgili hazin kaderinden bu eserin herhangi bir pay almadığını söyleyebiliriz. On dört bölümü, on iki farklı yazar tarafından yazılmış olsa da tüm bölümlerin içeriği; aynı mantıksal organizas¬yona, paralel düşünce akışına, benzer konu işleme biçimine ve eşdeğer kavram ve terim kullanımına sahiptir. Eser, hem on iki farklı zihnin ürettiği kolektif zenginliğe hem de tek bir zihin tarafından üretilmişçesine sistematik bir bütünlüğe sahiptir.
Üçüncüsü, bildiğimiz kadarıyla ilgili felsefe literatüründe bu eserin içerdiği gör¬sel zenginliğin bir benzeri bulunmamaktadır. Elinizdeki bu eser, üç yüze yakın gör¬seli, işlenen konuyla ilişkilendirerek hem bilgi verici hem de sorgulayıcı bir felsefi içerikle beraber sunmaktadır.

Celal Yeşilçayır Yaşadığımız dünyada ve toplumda ötekileştirme, dışlama, cinsiyetçilik vb. insan hakları ihlallerinin yanında yadsınamaz derecede çatışmacı durumların yaşandığı dikkat çekmektedir. Bunun gibi temel insani sorunlar, bireylerin aldığı eğitimin mahiyetinin ele alınarak tartışılması gerektiğine işaret etmektedir.
Bu kitapta söz konusu sorunlar felsefi bağlamda analiz edilerek, bazı çözüm önerilerinin ortaya konulması amaçlanmaktadır. Bu çerçevede öncelikle özcü, kültürcü, ezberci ve meslek odaklı eğitim anlayışları göz önüne serilmeye çalışılmaktadır. İkinci adımda ise mezkûr eğitim anlayışları yerine niçin insan odaklı, analitik, eleştirel ve yaratıcı bir eğitim anlayışının tercih edilmesi gerektiğinin üzerinde durulmaktadır. Bu bağlamda okullardaki mevcut eğitim anlayışı ile ders müfredatlarının insani anlamda yeniden yapılandırılmasında felsefenin sağlayabileceği yöntem ve bilginin önemi serimlenmektedir. Çalışma içinde ayrıca bireylerde insan hakları ve barış bilincinin gelişmesi bakımından etik değerlerin niçin önemsenmesi gerektiği irdelenmektedir. Bununla birlikte bireylerin iyi mühendis, doktor, öğretmen vb. olmadan önce niçin iyi bir insan olmalarının hedeflenmesi gerektiği tartışılmaktadır. Böylelikle farklılıkların ötekileştirilmediği ortak bir yaşama kültürünün nasıl inşa edilebileceği göz önüne serilmeye çalışılmaktadır.
Kitap biçimsel olarak iki temel bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde insan hakları eğitiminin önemi ve okullarda haklarla ilgili bilincin geliştirilmesi hususu ele alınmaktadır. İkinci bölümde ise barış eğitimi konusu ve insan hayatındaki önemi tahlil edilmektedir. Aynı zamanda insan hakları ile barış arasındaki vazgeçilmez ilişkinin mahiyeti aydınlatılmaya çalışılmaktadır.
Necati Demir - Hüseyin Öztürk Bugüne kadar Kur'an'ın felsefesinin yapılamamış olduğu düşünülürse; niçin gerilerde kaldığımız kolayca anlaşılabilecektir. Felsefi kültür, mektebin temel taşıdır. Platon, akademiasının kapısına “geometri bilmeyen buradan içeri girmesin” cümlesini yazdırmıştı. Bugünün mektebinin kapısına ise; “felsefesi olmayan milletin mektebi olamaz” cümlesini yazmak gerekir. Milli mektebimiz, 16. Yüzyıldan sonra; Aristo mantığının kısır döngüsü içinde ruh feyzini yitiren ne medrese, ne de çeşitli kozmopolit unsurların bir karışımı olan bugünkü mekteptir.
Değerli düşünür Nurettin Topçu'nun deyimiyle Müslüman Türkün mektebi; maarif, metafizik ve ahlak ilkelerini Kur'an'dan alarak; Anadolu çocuğuna ruh serpen ve bununla yetinmeyip; insanlığın üç bin yıllık kültür ağacının yemişlerini toplayacak; evrensel bir ruh ve ahlak cihazı olacaktır. Bize göre; Kemal Tahir Devlet Ana'da, Necip Fazıl İdeolacya Örgüsünde, Cemil Meriç Bu Ülke'de, İdris Küçükömer Düzenin Yabancılaşması'nda hep bu kaybettiğimiz ruhu aramaktadır.
Felsefe derslerini, felsefe meraklılarının yanında; başta felsefe bölümü, ilahiyat fakültesi, sınıf öğretmenliği, psikolojik danışma ve rehberlik öğrencileri okumaktadır. Bu kitap, bu bölüm ve anabilim dallarının ders içerikleri dikkate alınarak hazırlanmıştır. Düşünen genç beyinlere faydalı olacağı umulur.
Hasan Aydın Bu yapıtta, postmodern perspektifin bir ürünü olan ve son dönemlerin çok tartışılan eğitim akımı yapılandırmacılığa ilişkin felsefi çözümlemeler yer almaktadır. Felsefi bir temelde yapılandırılan çözümlemelerde, salt var olan gösterilmekle yetinilmemiş, çözümlemelerden elde edilen sonuçlar ışığında yer yer yeni sentezlere de ulaşılmaya çalışılmıştır. Beş bölüm olarak düzenlenmiş yapıtın birinci bölümünde, yapılandırmacılık ontolojik ve epistemolojik temelleri ışığında çözümlenerek postmodernizmle yapılandırmacılığın ilişkisi ortaya konulmuş; ikinci bölümde, yapılandırmacılığın eğitim pratiği açısından sunduğu olanaklar tartışılmış; üçüncü bölümde, yapılandırmacılığın doğruluk ve gerçeklik kavramına bakışı ışığında bilim eğitimi alanındaki olası sonuçları ele alınmış; dördüncü bölümde, davranışçılıkla yapılandırmacılık arasında kurulan karşıtlık ilişkisi eleştirel bir çözümlemeye tabi tutulmuş; beşinci bölüm olan son bölümde ise, bilgi, öğrenme, toplumsallaşma, erk/otorite gibi kavramlar açısından davranışçılık ve yapılandırmacılık diyalektik ilişki içerisine sokularak yeni bir senteze ulaşılmaya çalışılmıştır.
Hasan ÇELİKKAYA Bu eserde; eğitim sorunlarına doğrudan yaklaşılmakta, teorik bilgi ile birlikte pratiğe önem verilmektedir. Ayrıca eğitimin bilimsel yönü kadar millîlik yönü vurgulanmakta, meşhur misaliyle eğitim sisteminin temel amacının yalnız vali yetiştirmek değil, aynı zamanda adam yetiştirmek olduğu; bunun da ancak objektif bilgilerle yoğrulmuş değerler eğitimi ile gerçekleşeceğine dikkat çekilmektedir.
Kezâ öğretmenlik mesleğinin esas mayasının "pedagojik sevgi" olduğunun da asla unutulmamasının gerektiği hatırlatılmaktadır.
Başka bir ifade ile öğrencilere objektif bilgiler yanında eğitim görüşü, hizmet şuuru ve mânevî değerler kazandırmanın fıtrî olduğu kadar bilimsel bir gerçek ve içtimaî bir sorumluluk olduğu üzerinde durulmaktadır.
Marjorie J. Kostelnik, Anne K. Soderman, Alice Phipps Whiren, Michelle L. Rupiper Gelişime Uygun Eğitim Programı: Erken Çocukluk Eğitiminde En İyi Uygulamalar kitabı, ilk yayımlandığı tarihten itibaren erken çocukluk eğitim ortamlarındaki gelişime uygun uygulamaların yapısı ve uygulamaları hakkında eğitimcilere yol göstermektedir. Kitabın içeriği, 0-8 yaş arasındaki çocukların gelişimi ve öğrenimi için gerekli olan kültürel/bireysel farklılıklarına dayalı bütünleşik bir yaklaşımla, gelişime uygun programların oluşturulmasını kapsamaktadır. Kitabın içeriğinde; erken çocukluk alanındaki eğitimcilerin çocukların gelişimlerine uygun olarak etkinlikleri nasıl tasarlaması, uygulaması ve değerlendirmesi gerektiği konularında bilgiler yer almaktadır. Ayrıca kitapta, eğitimcilerin, çocukların bireysel farklılıklarını gözeterek eğitim programlarını nasıl uyarlaması gerektiği üzerinde de durulmaktadır.
Bu kitap, 16 bölüm içeriğine sahip 4 kısımdan meydana gelmektedir:
I. Kısım: Erken Çocukluk Eğitiminin Temelleri,
II. Kısım: Öğrenme için Hazırlık,
III. Kısım: Erken Çocukluk Eğitim Müfredatı (Eğitim Programı),
IV. Kısım: Müfredatı Bütünleştirme.
Kitabın çeviri ekibi Türkiye'nin çeşitli üniversitelerinde görev yapmakta olan erken çocukluk eğitim veya gelişim uzmanlarından oluşmaktadır.
Gelişime Uygun Eğitim Programı: Erken Çocukluk Eğitiminde En İyi Uygulamalar kitabının, çocuğun gelişimini göz önünde bulundurarak en iyi ve etkili etkinliklerin nasıl hazırlanması gerektiğine vurgu yapması bakımından erken çocukluk eğitimi alanında önemli bir açığı kapatacak rehber bir kitap olacağını düşünmekteyiz.
Selahattin Turan, Ramazan Cansoy, Muhammet Emin Türkoğlu Bu kitap; gençlerin kendilerini keşfetme, tanıma, ifade etme ve doğuştan var olan potansiyellerinin ortaya çıkarılması ve temel liderlik becerilerinin geliştirilmesi için bir rehber niteliğindedir. Her genç kendine özgü bir dünyadır; delikanlıdır, hareketlidir ve arayış içindendir. Bu dinamik dönemde gencin kendisi ve ülkesi için doğru bir şekilde yönlendirilmesi gerekmektedir. Özge bir ifadeyle bu kitap, gençlerde liderlik becerilerinin geliştirilmesine dönük bir kılavuz olarak hazırlanmıştır.
Kitap, gençlerde liderlik becerilerinin geliştirilmesine dönük dokuz modülden oluşmaktadır:
Birinci modül, liderliği anlamak;
İkinci modül, liderlik ve kendini tanıma;
Üçüncü modül, liderliğin yapı taşları;
Dördüncü modül, liderin davranışları;
Beşinci modül, hedef koyma ve ülkü sahibi olabilme;
Altıncı modül, sorun çözme ve karar verme becerileri;
Yedinci modül, iletişim becerileri;
Sekizinci modül, insani, millî ve özgün bir duruşa sahip olma;
Dokuzuncu modül, filmlerden liderlik.
Kitabın Ekler kısmında ise öğretmen için notlar, film değerlendirme soruları, okunabilecek ve liderlikle ilgili bazı kaynaklara yer verilmiştir.
Adem BELDAĞ, Alper YONTAR. Ayşe MENTİŞ TAŞ, Elif ALADAĞ, Halil İbrahim SAĞLAM, Handan DEVECİ, Mehmet GÜLTEKİN, Şengül S. ANAGÜN, Tuba ÇENGELCİ KÖSE, Z. Nurdan BAYSAL, Zeynep KILIÇ Çocuklara iyi bir vatandaş olmak için gerekli temel bilgi, beceri, davranış ve alışkanlıkları kazandırarak onu milli ahlak anlayışına uygun olarak yetiştirmeyi amaçlayan ilköğretimde, çocukları bu amaca ulaştırmada yararlanılan derslerden biri kuşkusuz Hayat Bilgisidir.
Hayat Bilgisi, toplu öğretim yaklaşımına dayalı olarak oluşturulmuş, çocuklara yaşamla ilgili temel beceri ve alışkanlıklar kazandıran, çocukların kendilerini ve çevresini tanımasına yardım eden ve çocuğun çok yönlü gelişmesini sağlayan bir yaşam dersidir. Daha yalın bir anlatımla Hayat Bilgisi dersi, çocuğun kendisine, ailesine, çevresindeki diğer insanlara, yasalara ve devlete karşı temel görev ve sorumluluklarının neler olduğunu öğreterek topluma etkili biçimde uyum sağlamasını, onların kendilerini tanımalarını ve kişisel olarak kendilerini geliştirmelerini öngörmektedir. Öte yandan Hayat Bilgisi, bir yandan mihver ders olarak diğer derslerin kendisi etrafında ve ekseninde işlenmesine katkıda bulunurken, diğer yandan Fen Bilimleri ve Sosyal Bilgiler derslerine temel oluşturmaktadır.
Hayat bilgisi dersinde öğrencinin içinde yaşadığı toplumla uyum içinde olmasını sağlayıcı bilgi, beceri ve tutumlar kazanması ve kendi kişisel niteliklerini geliştirmesi için öğretmenlerin,Hayat Bilgisi öğretimi konusunda iyi yetişmiş olmaları gerekmektedir. Bu kapsamda öğretmenlerin istekli olması, planlı çalışması, öğrenme ortamını iyi düzenlemesi ve öğrenilenleri uygun yöntem ve tekniklerle değerlendirmesi gerekmektedir. Ayrıca, öğretmenin öğrenci özelliklerini iyi tanıması, çevre koşullarını ve okulun eğitsel olanaklarını iyi bilmesi beklenmektedir.
Hayat Bilgisi Öğretimi adını verdiğimiz kitabımızda, hayat bilgisi öğretimiyle ilgili temel bilgi ve becerilere yer verilmiştir. Kitapta sözü edilen konular kapsamlı bir biçimde ele alınmış; kuramsal bilgilerin uygulamaya dönüştürülebilmesi için konular olabildiğince örneklendirilerek verilmiştir. Amacımız hayat bilgisi öğretimini tüm boyutları ile sizlere tanıtmak ve edinilen bilgileri uygulamaya dönüştürmenize katkı sağlamaktadır.
Kitabın, öğretmenlere,öğretmen adaylarına ve alanda akademik çalışma yapanlara katkıda bulunacağını ümit ediyoruz.
Ali Şimşek İçerik Türlerine Dayalı Eğitim kitabında, alanı ve düzeyi ne olursa olsun, tüm eğitim çalışmalarında öngörülen yeterlikleri öğrencilere kazandırabilmek için yaşantılar sunulmaktadır. Genelde eğitimin içeriğini oluşturan bu yaşantı türleri kendi içinde farklılaşmakta ve sözel bilgiler, kavramlar, kurallar, sorun çözme becerileri, devinsel işlemler, tutumlar, bilişsel stratejiler ve eleştirel düşünme yeterlilikleri olarak belirginleşmektedir. Hemen tüm derslerde belirli bir denge içinde yer alan söz konusu yeterlik alanlarının her biri özel biçimde tasarlanmış öğretim süreçlerini gerektirmektedir. Okullarımızda başat olan geleneksel eğitim bu konuda yeterince duyarlı değildir. Bu kitapta eğitim uygulamalarında başarılı olabilmek için farklı içerik türlerinin nasıl olabileceği ele alınmakta, her bölümde ilgili içerik türlerinin nasıl öğretilebileceği anlatılmaktadır.
Carolyn M. EVERTSON, Edmund T. EMMER, Pearson Yapılan araştırmalar, sınıfa yeni adım atan öğretmenlerin en çok ihtiyaç duydukları becerilerin genellikle “sınıf yönetimi becerileri” olduğunu ortaya koymaktadır.
Kitapta, “Sınıfları etkili yönetmek için hangi beceriler, yaklaşımlar ve stratejiler gereklidir?” sorusuna cevap aranmaktadır. Kitap birçok örnek olay, etkinlik ve pratik önerilerle; öğretmen adayları, öğretmenliğe yeni başlayanlar ve kendini geliştirmek isteyen öğretmenler için ideal bir başvuru kaynağı niteliğindedir.
Yazarların 30 yılı aşkın çalışmaları ve 500'ün üzerinde sınıf gözlemi ile araştırmalarına dayalı olarak ortaya çıkan bu kitap, ABD'de en çok satan kitaplar arasındadır.
John D. Bransford, Ann L. Brown, Rodney R. Cocking, M. Suzanne Donovan, John D. Bransford, James W. Pellegrino Bebekler ne zaman öğrenmeye başlar? Uzmanlar nasıl öğrenir ve yeni başlayanlardan farkı nedir? Öğrencilerin daha etkili öğrenmelerine yardımcı olmak için, öğretmenler ve okullar müfredat, sınıf ortamı ve öğretim teknikleri ile ne yapabilir?

Bu kitap; zihin, beyin ve bu ve diğer sorulara cevap veren öğrenme süreçleri hakkında heyecan verici yeni araştırmalar sunuyor. Birçok bilim dalından gelen yeni bilgiler; bilmenin ne anlama geldiğini anlamak, öğrenme sırasında meydana gelen sinirsel süreçler, kültürün insanların gördükleri ve özümsediği şeylere olan etkisini anlamamızı önemli ölçüde etkiliyor.

İnsanlar Nasıl Öğrenir; bu bulguları ve ulaştığımız sonuçlar üzerindeki etkilerini, bunların nasıl öğretildiğini, çocukların ve yetişkinlerin ne öğrendiklerine nasıl ulaşacağımızı inceler. İnsanlar Nasıl Öğrenir, sınıf aktiviteleri ve öğrenme davranışları arasında gerçek bir bağlantı kurar.
Bayramali Nazıroğlu Bu kitapta, İslam medeniyetinin hüküm sürdüğü coğrafyada, yaklaşık bin yıllık bir süreçte İslam dininin inkâr edilemez katkısıyla geliştirilen, şekillendirilen ve İslamın gövdesine ayrılmaz bir parça olarak eklemlenen İslama has öğretmen anlayışı ele alınmaktadır. İslam dininin, herkesi dindar olma potansiyeline sahip bireyler olarak kabul ettiği; fakat bunu, onun “fıtrata uygun” yetiştirilmesi kaydına bağladığı bilinmektedir. Bunu akılda tuttuğumuz zaman, öğretmenlerin sorumluluk alanlarının, dini de kapsayan daha geniş bir çerçevede değerlendirilmesi icap etmektedir. Nitekim kitapta konuya bu açıdan yaklaşılmıştır. Bu bağlamda, kitabı okuyan bir kişinin, ilk planda İslam eğitim geleneğinde eğitimle ilgili olarak kullanılan temel kavramları tanıması, bu gelenek içinde kimlere öğretmen payesi verildiğini bilmesi ve öğretmenlerle ilgili temel meseleleri görmesi amaçlanmıştır. Bunun yanı sıra kitapta, öğretmenlerde aranan kişisel nitelikler ve mesleki yeterlikler hakkında da okurun belli bir kanaat sahibi olabileceği ümit edilmektedir.
Douglas Fisher, Nancy Frey, John Hattie Öğretme ve öğrenme ile ilgili önemli miktarda yayınlanmış araştırma vardır ve her yıl daha fazla çalışma üretilmektedir. Öğretme ve öğrenme konusunda kim araştırma yapmak veya kanıta dayalı kararlar almak istemez! Ne yapılacağını bulmak için eldekiler arasında eleme yapmak zordur. Görünüşe göre her şey “çalışıyor” gibi görünebilir, ancak bazı şeyler öğrencilerin öğrenmesini ivmelendirmede daha iyi sonuç vermektedir. Bu nedenle, öğrenme deneyimleri için neyin işe yaradığını bilmek iyi olacaktır. Bu kitapta; öğrenciler için öğrenme deneyimini görünür kılmak, öğrencilerinizin öğrenmelerine destek olmak için aşina olduğunuz görev ve fikirleri uzaktan harekete geçirmenizi sağlayacağını düşündüğümüz öneriler ve iyi uygulama örneklerini bulacaksınız. Yararlı olması dileği ile...
Ayşen Bakioğlu, Beyza Bayrak Gürbüzer Kanada dünyanın en eğitimli ülkeleri arasında yer almakta olup, 2011 yılı itibariyle nüfusun % 51'inin bir yükseköğretim kurumundan mezun durumunda olması, OECD ülkeleri arasında en yüksek orandır. 2011 itibariyle yükseköğretimden mezun nüfus bakımından OECD ortalaması %'32'dir. 2000 yılında birçok OECD ülkesinde ağırlıklı olarak erkek nüfusun üniversite eğitimi almış olmasına karşın, 2011 yılı itibariyle daha çok kadınların yükseköğretimden mezun olduğu görülmüştür. Kanada, kadınların yükseköğretime katılım oranının daha yüksek olduğu yedi OECD ülkesinden biri olma özelliği taşımaktadır.
Kanada'daki dünya sıralamasına giren en iyi üç üniversite; 31. sırada yer alan Toronto Üniversitesi, 42. sırada yer alan McGill Üniversitesi ve 61. sıradaki British Columbia Üniversitesidir. Kanada'da özellikle öğretimde kalitenin geliştirilmesine yönelik önemli çalışmalar yapılmaktadır. Bunun en önemli göstergesi; üniversiteler bünyesinde yapılandırılmış olan 'eğitim geliştirme' birimleri ve bağlı oldukları kuruluşlar ve profesyonel gelişim aktiviteleridir.Son yıllarda, Kanada yükseköğretim kurumları, yurtdışı emsalleri ile ortaklıklar kurarak, yurtdışı kampüsleri yapılandırarak, küresel araştırmaları, işbirliğini, fakülte ve öğrenci alışverişini geliştirerek uluslararası öğrencilere 'Kanada'da eğitim' markasının tanıtımını yaparak uluslararasılaşmanın önemini kabul etmiştir.
Performans göstergeleri; öğrenci terk ve başarısızlığının olmaması, mezuniyet oranları, istihdam oranları, mezun memnuniyeti, öğrenim kredisi borcu ödememe ve dezavantajlı gruplara erişime dair ölçümleri kapsayabilmektedir. Kanada genelinde üniversitelerin birçoğunda, akademisyenler çalışma zamanlarının ortalama olarak %40'ını araştırma faaliyetlerine ayırmaktalardır. Yükseköğretim kurumlarının araştırma konusunda performansının ölçülmesi genel üretkenlik ve performansın değerlendirilmesinde önemli bir yere sahiptir.
Üniversitelerin, resmi olarak araştırma-odaklı veya öğretim-odaklı olacak şekilde ayrıştırılması, kamunun kurumsal olarak ortaya konan üründen beklentilerini ve kalite konusunda ölçütlerini belirginleştirdiğinden, hesap verebilirlik anlamında kurumsal sorumluluğu geliştirebilmektedir. Araştırma odaklı hizmet veren yükseköğretim kurumları ile öğretime odaklanmış olan üniversiteler arasında kesin bir ayrım yapmak, genel anlamda kaliteyi ve rekabetçiliği geliştirmeye yardımcı olmaktadır.
Kanada yükseköğretiminde kalite temin çabalarını ve temelinde yatan düşünceyi ayrıntılı olarak incelemek, Türk yükseköğretiminde yerleşmiş olan kurum kültürünün, toplumsal gelişimi hangi yönde etkileyebileceğini fark etmek bakımından yararlı olabilir.
Tekin Çelikkaya Hedeflenen değerlerin çocuklara nasıl kazandırılacağına ilişkin temel bir yaklaşım ve ortak çerçeve taslak öğretim programlarında yer almamaktadır. Hepimiz özellikle çocukluk ve gençlik yılları başta olmak üzere hayatımızın her kesiminde farklı şekillerde de olsa nasihatlerle karşı karşıya kalmışızdır. Büyüklerden yapılması ve yapılmaması gerekenleri dinlemişizdir. Bazen bunlar sadece nasihat şeklinde olurken bazen de masallar, tarihî hikâyeler ya da kurgusal hikâyeler şeklinde olurdu. Değer eğitimi, doğru ve etkili bir şekilde yapıldığı zaman bireyin gelişimine önemli katkıları olmaktadır. “Çok söyleme arsız edersin, aç bırakma hırsız edersin.” atasözünden hareketle sadece telkin yolu ile değerler eğitimi etkili olmamakta, buna ilaveten diğer yaklaşımların da doğru bir şekilde kullanılması ile değerler içselleştirilip davranışlara dönüştürülmelidir. Yanlış ve sistemsiz yapıldığında ise mutsuzluk ve sorun kaynağı olabilmektedir.
Üstad Necil Fazıl’ın “Tohum saç, bitmezse toprak utansın! / Hedefe varmayan mızrak utansın! / Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen! / Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!” dizelerinde ifade ettiği gibi bizler tohumu ekmekle mükellefiz. Çocuklarımızın zihinlerini sadece akademik bilgilerle doldurmayıp bu bilgilerin yanında gönüllerini de gerekli değerlerle donatıp onların ahlaklı birer fert olarak yetişmeleri için gereken çabayı göstermeliyiz.
Aylin Kılıç, Ezgi Çetin, Gözde Özenç İra, Hakan Sivri, Halil Güçer, Hasan Yel, Hikmet Demirci, İlkay Gökçe, İlknur Durdu, Mustafa Kaçmaz, Mustafa Şahin, Nejat İra, Ömer Demir, Pınar Çakır, Semiha Kalyoncuoğlu Şahin, , Şefika Yel Özbek, Şevket Güngör, Tuğçe Kaçar, Yasin Hiçyılmaz, Yavuz Çetin, Yavuz Kamil Şevik Karşılaştırmalı eğitim, akademik bir alan olarak eğitim sistemlerini, sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel ögeleri ölçüt alarak incelemekte ve birçok ülkenin eğitiminde sistem kurma ve geliştirme çalışmalarına katkı sağlamaktadır.
Antoine Jullien'in 1817'de yayınlanan Karşılaştırmalı Eğitim Üzerine Bir Çalışma Taslağı ve Öngörüler isimli eseri alanın öncüsüdür. Türkiye'de ise İkinci Meşrutiyet'le başlayan ve Cumhuriyet'e uzanan süreçte Türkçeye çeviriler yapılarak diğer ülkelerin eğitimleri tanıtılmıştır. 1967'de Fatma Varış'ın okutmaya başladığı Mukayeseli Eğitim dersi, 1971'de Rauf İnan'ın Orta Avrupa'da Gelişmenin ve Demokrasinin Temeli Eğitim isimli kitabı Türkiye'deki öncüler olarak kabul edilmektedir. 1980'li yıllardan başlayarak alana ilişkin yayın sayısı artmaya başlamıştır. Söz konusu çalışmaların bazıları tematik yaklaşımlı, bazıları sadece AB ülkeleri ile sınırlı, bazıları ise genel kapsamlıdır.
Kullanılan verilerinin güncelliği, incelenen ülkelerin sosyal, siyasal, ekonomik yapılarına ve eğitim tarihlerine yer verilmesi bu kitabı diğerlerinden farklı kılan ögelerden bazılarıdır. Bu kitapta farklı olarak okul binalarına, donanımlarına, pandemi dönemi eğitim uygulamalarına, geleceğe dönük eğitim politikalarına ve eğitim perspektiflerine yer verilmiştir.
Bu kitapta dokuz farklı üniversiteden ve MEB'den 21 araştırmacı 17 ülkeyi incelemiştir. İncelemeye tabi tutulan ülkeler; Türkiye, ABD, Almanya, Avusturya, Brezilya, Çin, Finlandiya, Fransa, Güney Kore, İngiltere, İran, İsrail, Japonya, Kanada, Kazakistan, Rusya ve Singapur'dur. Kitapta ele alınan ülkelerin seçiminde OECD ülkesi olması, her kıtadan bir ülkenin temsiliyetinin sağlanması, uluslararası öğrenci değerlendirmelerinde düzenli ve başarılı performans sağlamış olması gibi ölçütler konulmuştur.
Leyla Küçükahmet Yüksek öğretim kurumu ilk kez 2001 yılında okutulmak üzere öğretmen yetiştiren kurum programlarının tümüne “konu alanı ders kitaplarının incelenmesi” isimli bir ders koymuştur. Böyle bir dersin konulmuş olması Türk eğitim sistemi açısından çok önemli bir gelişmedir. Öyle ki bu yolla hem öğretmen adayları mesleğe başlamadan önce dersinde kullanacağı tüm ders kitaplarıyla yüz yüze gelecek hem de bu ders kitaplarının olumlu ya da olumsuz yönlerini eleştirme becerisi kazanacaktır. Bu yolla yetişecek öğretmen de öğrencisine en uygun kitabı seçme şansına sahip olacaktır. Ancak mevcut kitapların nasıl değerlendirileceği ya da ideal bir ders kitabının biçim, içerik, kullanışlılık vb. bakımdan nasıl olması gerektiği konusunda yapılan çalışma sayısı çok azdır. Bu çalışma da duayen eğitim bilimci Leyla Küçükahmet’in editörlüğünde temelde bu eksikliği gidermek için hazırlanmıştır. Kitap, konu alanında MEB tarafından onaylanmış ders kitaplarının ve öğretim programlarının eleştirel bir bakış açısı ile incelenmesi; kitapların içerik, dil, öğrenci seviyesine uygunluk, format, çekicilik, anlamlı öğrenmeye katkısı, öğretimde kullanım kolaylığı vb. açılardan değerlendirilmesi ve bu kapsamda eğitime en uygun kitabın, programın belirlenmesi açılarından öğretmenlere ve öğretmen adaylarına fayda sağlayacaktır.
Cihad Şentürk, Emre Yılmaz, Faruk Caner Yam, Fatih Mehmet Ciğerci, Gökhan Baş, Gülçin Zeybek, Hülya Yıldızlı, Hüseyin Çevik, İsmail Kinay, Kasım Karataş, Mevlüt Aydoğmuş, Ramazan Karatepe, Reham Alhussien, Sedef Süer, Serkan Boyraz, Serpil Çelikten Demirel, Süleyman Arslantaş Öğrenme ve öğretme, bilimsel temeller ışığında belirli ilkeler doğrultusunda gerçekleştirilmelidir. Geçmişten günümüze filozoflar ve bilim insanları, öğrenmeyi ve öğretmeyi açıklamaya çalışmışlar, etkili öğrenme ve öğretmenin nasıl gerçekleştirilmesi gerektiğine dair araştırmalar yaparak çeşitli teoriler ortaya koymuşlardır. Öğrenme ve öğretme üzerine yapılan araştırmalar günümüzde de devam etmekte ve her geçen gün konuya ilişkin yeni anlayışlar ve yaklaşımlar ortaya konulmaktadır. Bu doğrultuda öğrenme ve öğretme, ortaya konulan bu bilimsel temeller doğrultusunda gerçekleştirecek faaliyetler bütünüdür.
Bu kitapta öğrenme ve öğretme süreci çeşitli boyutları ile ele alınmıştır. Bu yönüyle kitabın, alanyazında önemli bir yere sahip olacağına inancımız tamdır. Bu eser; lisans ve lisansüstü programlarda öğrenim gören öğrencilere, öğretmenlere, akademisyenlere, eğitim alanında araştırmalar gerçekleştiren araştırmacılara, eğitimde politika geliştiricilere, ailelere ve eğitimin tüm paydaşlarına yol gösterici bir kaynak niteliği taşımaktadır.
Cemal Tatlı, Fatma Güntürkün, Habibe Güneş, Hasret Kökten, Hilal Karakış, İpek Saralar-Aras, Leyla Ayverdi, Medine Eda Ceylan, Murat Balcı, Nilüfer Dinç Demirok, Özden Şengül, Pınar Gezer, Sena Ölçer, Serkan Demir, Sibel Ergün Elverici, Şerife Takmaz, Yunus Emre Avcu Bu kitapta, okul öncesi öğretim kademesinden yüksek öğretime kadar eğitim öğretim faaliyetlerini gerçekleştiren öğretmen ve öğretim üyelerine yönelik sınıf içi uygulamalara yer verilmiştir. Her uygulama, ilgili alan yazını doğrultusunda öğrenme öğretme kuramları ile ilişkilendirilmiştir. Kitap içerisinde yer alan uygulamalar, diğer derslerle ilişkilendirilecek biçimde sunulmuştur. Uygulamalar, sınıflarımızdaki öğrencilerin gelişim özelliklerine uygun olmakla birlikte öğrencilerin sınıf içerisinde aktif olmalarını sağlayacak biçimde hazırlanmıştır. Ders kitabı olarak da kullanılabilecek olan bu kitabın, bütün öğretim kademelerinde görev yapan öğretmenlere ve yüksek öğretimde ders veren öğretim üyeleri için sınıf içi uygulamalara yönelik bir farkındalık sağlaması dileğiyle...
Abdürrahim Özmen, Aylin Eraslan, Berivan Vargün, Burak Şahin, Çağdaş Demren, Hüseyin Türk, Kutay Üstün, Mustafa Çapar, Sibel Cengiz Şüphesiz insanı inceleyen tek bilim dalı antropoloji değildir. İnsanı ve onun yaşamını konu edinen sosyoloji, psikoloji, tarih, ekonomi vb. gibi sosyal ve beşerî bilimler de bulunmaktadır. Ama antropoloji, insanı, bunlardan farklı olarak genelde iki yaklaşımla ele almaktadır. Bunlardan biri biyolojik diğeri de kültürel yaklaşımdır. Antropoloji, biyolojik ve sosyal bilimlerin yaklaşımlarını birleştiren tek bilimdir. Onun temel uğraş alanları, bir yandan canlılar âleminin bir üyesi olarak insanın biyolojisinin araştırılması diğer yandan toplumun bir üyesi olarak insanın kültürünün ve davranışlarının araştırılmasıdır. İnsanla ilgili her şeyi inceleyen antropoloji; insanın biyolojik ve kültürel gerçekliğini bir arada incelediğinden dolayı bütüncüldür ve biyokültürel yaklaşımı benimser. Antropolojinin güzelliği, biricikliği ve güçlüğü de onun bu bütüncül yaklaşımından kaynaklanmaktadır. Öyle ise bütüncül ve yeterli bir insan ve kültür kuramı bu üç varlık alanını temsil eden, insanın biyolojik yapısı, kültürü, onun doğal çevresine ve bu üçünün birbiriyle karşılıklı ilişkisine yer vermelidir. Antropolojik bakış açısının bütüncül ve biyokültürel olması gerekliliği ortadayken ne yazık ki Türkiye antropolojisinin bu konuda oldukça yetersiz ve eksik olduğu bilinmektedir. Bu kitabın yazılmasının gerekliliği ve zorunluluğu da işte tam da bu biyokültürel bakış açısının eksik ve yetersizliğinden doğmuştur. Bu kitabın yazılması ve basımının, sosyal ve kültürel antropolojideki eksik ve yetersiz olan bütüncül ve biyokültürel bakış açısının yerleşmesine katkı sağlayacağı düşünülmüştür. Ayrıca antropolojinin kültürle ilgili olan kısmındaki isimlendirme sorununun bir son bulacağı ön savıyla, hâlâ kullanılan Etnoloji, Kültürel Antropoloji, Sosyal Antropoloji isimlendirmelerinin yerine “Sosyal ve Kültürel Antropoloji” isminin kullanılarak ve yaygınlaştırılarak bu kavram kargaşasının son bulacağı düşünülmektedir.
Semra Çinemre Lawrence Kohlberg (1927-1987), kendisini Sokrat, Aristo, Platon, Kant, Mill, Dewey, Rawls ve Habermas'tan itibaren gelen Batı felsefesinin bilimsel vârisi olarak görmektedir. Kohlberg'in ahlak gelişim teorisi; bu geleneksel felsefi birikimden beslenen, aynı zamanda çağdaş görüşlerle zenginleşen güçlü bir temele dayanmaktadır. Felsefe, psikoloji, sosyoloji, antropoloji ve eğitim başta olmak üzere birçok alanı sentezleyen Kohlberg'in teorisinin gücü ve orijinalitesi de buradan kaynaklanmaktadır. Ancak Kohlberg'in ortaya koyduğu teorinin, istisnasız kabul görmediği, bizzat çağdaşları tarafından kendisine meydan okuyan ciddi eleştirilerle karşı karşıya kaldığı da bilinmektedir. Kohlberg, bir taraftan bu eleştirileri dikkate alarak teorisini revize ederken öte yandan eğitim alanında yaptığı çalışmalarla da ahlak eğitiminin çağdaş rönesansında en seçkin isimlerden biri olmuştur. Bu kitapta, ahlaka ilişkin çalışmaları ülkemizde çoğunlukla teorinin altı basamaklı yapısına indirgenen Kohlberg; hayatı, ahlak anlayışı, ahlak gelişim teorisi ve temelleri, ahlak gelişim teorisine yöneltilen eleştiriler, ahlak eğitimine ilişkin görüşleri ve uygulamaları gibi konular çerçevesinde bütüncül bir şekilde ele alınmıştır. Kohlberg'in ahlak çalışmalarına temel ve eleştirel bir bakış sunan bu kitabın, özellikle ahlak gelişimi ve eğitimi konularında yapılacak çalışmalara zemin sunması beklenmektedir.
İskender Okudan Demokrat Parti dönemi toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel alanda birçok değişimin yaşandığı bir dönem olmuştur. Toplumumuzu derinden etkileyen, onlara yön veren eğitim politikaları ve uygulamaları da bu değişimden nasibini almıştır.
Özellikle eğitim alanında yaşanan değişimin önde gelen isimlerinden Tevfik İleri, Millî Eğitim Bakanlığı yaptığı dönemlerdeki görüş ve uygulamalarıyla o dönem ve sonrasında çok konuşulan ve çok tartışılan isimlerden biri olmuştur.
Tevfik İleri'nin eğitim alanında yapmış olduğu çalışmaların ele alınmış olması, geçmişin tecrübelerinden yararlanılması açısından önemli, günümüz eğitim politikaları ve uygulamalarıyla benzerlik göstermesi açısından dikkat çekicidir.
İbrahim E. Bilici Okuryazarlığın ülkelerin gelişmişlik düzeyinin bir göstergesi olmaktan çıktığı 21. yüzyılda, geleceğimizin teminatı gençlerin informal öğrenmelerinde medya başat role sahiptir. Medyanın kendisine ve yaşadığımız dünyaya dair bize öğrettiklerini tersten okuyabilme becerisi, bilgi toplumunun en kritik donanımlarından biridir. Medya okuryazarlığı eğitimi ile 7'den 70'e, 7/24 günlük hayatımıza eşlik eden medyanın dilini doğru anlayıp doğru okumak için sağlam bir temel atılmaktadır.
Ekran bağımlılığından madde bağımlılığına kadar çeşitli bağımlılıklar, şiddet, cinselliğin kötüye kullanılması, duyarsızlaşma gibi sorunlar ve bu sorunların doğurduğu sonuçlar, çözüm arayışında doğal olarak medya okuryazarlığı eğitimini karşımıza çıkarmaktadır. Bu yüzden medya okuryazarlığı tüm dünyada, özellikle gelişmiş ülkelerde son otuz yıldır temel ders olarak önem görmekte ve yaygınlaşmaktadır.
Mesleki olarak medya pratiklerinin öğretildiği iletişim fakültelerinde de medyayı okuma becerisi ön plana çıkmıştır. İletişim öğrencileri için medya okuryazarlığı artık en çok tercih edilen derslerden biri olmuştur.
Eğitimin “Neyi öğreteceğiz? Nasıl öğreteceğiz?” temel sorularına yanıt veren bu kitap; iletişim öğrencileri, öğretmen adayları ve öğretmenlerin medya okuryazarlığını tanımından uygulamasına kadar her ayrıntının öğrenilebilmesi için önemli bir kaynak niteliğindedir.
“İbrahim E. Bilici, kitle iletişim araçları, popüler kültür ve dijital medyanın sunduğu fırsatları ve sorunları açıklayarak; tüm gücü, zenginliği ve karmaşıklığına rağmen, medya okuryazarlığı eğitimini açık seçik ve anlaşılır bir şekilde ele almaktadır. Bu kitap, sınıf ile çağdaş yaşam arasındaki bağlantıyı kurabilme, eleştirel düşünme becerisi kazandırarak öğrencileri başarılı bir şekilde 21. yüzyıla hazırlama konularında eğitimcilere yararlı olacaktır.”
Prof. Dr. Renee Hobbs
(Hobbs, Harvard Institute on Media Education adlı ilk eğitmenlerin eğitimi programının ve Media Education Lab adlı medya okuryazarlığı laboratuvarlarının kurucusu; Rhode Island Üniversitesi (ABD) Harrington İletişim Fakültesi kurucu dekanıdır.)
Hayrünisa Alp Osmanlı Devleti’nin Tanzimat’tan itibaren şekillenen ilköğretim anlayışı II.Abdülhamid, II. Meşrutiyet, Millî Mücadele ve Cumhuriyet dönemlerinde ilkokul müfredatları açısından tarihsel sürecin seyriyle doğrudan bağlantılı olarak ilerlemiştir. Avrupa devletlerinde 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hız kazanan laik yapıya ve millî egemenlik ilkesine dayanan okul programları, Osmanlı Devleti’nde ancak 1908 Meşruti hareketiyle eğitimin her kademesinde kendini göstermeye başlamıştır. Devletlerin laikleşmesi, egemenliğin kaynağının ve kullanımının millî egemenlik ilkesi çerçevesinde eskiden olduğundan farklı bir yapıya kavuşması ilkokul müfredatlarında köklü bir dönüşüme sebep olmuştur. Savaş ekonomisinin uygulandığı yıllarda çocuklarda vatandaşlık bilincinin yerleşmesinde önemli rol oynayan 1913 ilköğretim müfredatı, Millî mücadele yıllarında Osmanlı Devleti Hükûmeti'nin Ankara Hükûmeti'ne tüm kurumlarıyla bağlandığı Saltanat’ın kaldırılmasına kadar olan süreçte uygulanmaya devam ederken, 1922 yılında TBMM Umur-ı Maarif Vekâleti tarafından hazırlanan “İlk ve Orta Mektepler Müfredatı”, 1922-1924 yılları boyunca uygulanmıştır. 1924’te yayınlanan Cumhuriyet’in ikinci müfredatı ise bir geçiş programı olma özelliği gösterse de müfredat Türk toplumunun ihtiyaçları ve vatandaşlık bilincinin yerleştirilmesi olgusu dikkate alınarak hazırlanmıştır. 1926 İlk Mektepler Müfredatı Cumhuriyet’in gereklerine ve niteliklerine uygun olarak hazırlanmış, programın 1927’de ikinci baskısı yapılmış, 1930’da daha önce ayrı basım olarak yayınlanan irtibat cetvellerinin de eklenmesiyle 1930 İlkokul Programı adı altında 1936 yılına kadar 10 yıl boyunca kullanılmaya devam etmiştir. Bu kitap, ilköğretimin tarihsel süreçte geçirdiği evreleri incelemektedir. Kitapta 1913, 1922, 1924 ve 1926 ilkokul müfredat programlarının tam transkipsiyonlarına erişmek mümkündür.
Sempozyum MİLLÎ EĞİTİM SEMPOZYUMU
Türkiye'nin Millî Eğitim Sistemi Dünü, Bugünü ve Geleceği
03-04 Mayıs 2014 - Ankara
Seçkin DEMİRALP Montessori Metodu'nun ilk geliştirilmesi yüz yıl öncesine dayanmasına rağmen; bizim ülkemizde yeni yeni tecrübe edilmeye başlanmıştır. Bu metot; yıllardır dünya çapında çeşitli kültürlerde, dinlerde, ekonomik ve politik sistemlerde son derece etkili bir şekilde uygulanmaktadır. Zengin veya fakir, dışa dönük ya da içe dönük, sosyal ya da asosyal, yüksek zekâlı ya da düşük zekâlı pek çok çocukta başarılı sonuçlar verdi. Bu metodu, Dr. Maria Montessori geliştirdi ve ona göre eğitimin anlamı; her şeyden önce çocuğun doğasının ciddiye alınmasında ve onun kendi kendini eğitmesi iradesine güvenilmesindedir.
Bu kitabın hedef kitlesi; okul öncesi eğitimcileri ve yöneticileri olan profesyoneller olduğu gibi henüz üniversitede öğrenci olan öğretmen adayları ve çocukta yüksek insani özellikleri geliştirmeyi hedefleyen herkestir. Kitabın bu hedef kitleye; Montessori'nin gelişim teorisini, metodunun köklerini anlaması ve uygulamalarını daha iyi analiz etmesine yardımcı olacağı düşünülmektedir.
Hasret Kökten Eğitim felsefesi açısından temel noktalara değinilen bu eserde, neoliberal felsefenin eğitim ile ilgili önermeleri irdelenmektedir. Bir eğitim ekolünün felsefi analizi nasıl yapılır, felsefi temelleri olan bir eğitim yaklaşımı nasıl ele alınır, eğitimin felsefi temelleri nelerdir, bu temeller nasıl ortaya çıkmış ve eğitime hangi bağlamlarda katkıda bulunmaktadır gibi pek çok soru, neoliberal felsefenin eğitim ile ilgili epistemolojik, ontolojik ve etik temelleri üzerinde durularak analitik ve sorgulayıcı bir biçimde ele alınmış ve cevaplanmaya çalışılmıştır.
Aynı zamanda neoliberal düşünce üzerine ayrıntılı bir incelemenin de yer aldığı eserde, neoliberal felsefenin eğitim anlayışının yanı sıra neoliberal eğitimin antitezini temsil eden eleştirel eğitim felsefesinin (eleştirel pedogojinin) ana hatlarına da yer verilmiştir.
Sharan B. Merriam Son çeyrek yüzyılda, nitel araştırma yöntemlerini konu edinen birçok makale ve kitap yazılmıştır. Bir başka ifadeyle -güncel bir paradigma olarak- nitel araştırma akademik çevrelerde giderek önem kazanmaya başlamıştır. Yeniden gözden geçirilmiş ve yayıma hazırlanan bu klâsik kitap; nitel araştırmaların desenlenmesi, verilerin toplaması, analiz edilmesi ve raporlanması hususunda başta akademisyenler olmak üzere bütün araştırmacılar için bilgiler veren bir başucu kaynağı niteliğindedir. Diğer yandan nitel araştırma paradigmasının teorik ve felsefî temelleriyle ilgili okuyucuya farklı bakış açıları kazandırması bakımından dikkate değer bir çalışmadır.
Özetle, bu kitapta, nitel araştırma hakkında aradığınız her şeyi öz ve anlaşılır bir şekilde bulabilirsiniz. Ayrıca, bu eser, yüksek lisans, doktora tez çalışmaları yapan öğrenciler ile araştırma projeleri hazırlayanlar için bir rehber niteliği taşımaktadır.
Ali Bozkurt, Ayşe Seyhan, Barış Kalender, Bilge Kuşdemir Kayıran, Burak Cesur, Ceren Güneröz, Çiğdem Karakaya Akçadağ, Elif Omca Çobanoğlu, Erkan Çer, Evrim Çağlayan, Gizem Sivrikaya, Hatice Mertoğlu, Melike Özyurt, Tuğba Han Şimşekler Dizman, Zübeyde Burçin Usta Öğrenme-öğretme süreci, sınıf ve okul sınırları içerisinde yapılan uygulamaların yanı sıra okul dışı ortamlardaki deneyimleri de kapsar. Bu yönüyle değerlendirildiğinde, öğrenme-öğretme sürecinin önemli bir unsuru olan okul dışı öğrenme, öğrencilerle okul dışında vakit geçirmenin ve sosyalleşmenin ötesinde, öğretime yardımcı bir tasarım gerektirmektedir.
Bu kitapta; okul dışı öğrenme ortamları olarak müzeler, bilim/teknoloji merkezleri, planetaryumlar, bilim şenlikleri, bilim kampları, tiyatro, sinema, sanat merkezleri ve atölyeleri, spor merkezleri, hayvanat bahçeleri, botanik bahçeleri, millî parklar, doğal ortamlar, kamu kurumları ve sanayi kuruluşları ile kütüphaneler tanıtılmış; ilkokul öğretim programlarında okul dışı öğrenme ortamlarının nasıl ele alındığı incelenmiş ve bu ortamlarda programlarda yer alan kazanımlara ilişkin yapılabilecek etkinlikler örneklendirilmiştir.
Kuramsal bilginin, uygulama örnekleri ile harmanlandığı bu kitap; sınıf öğretmenleri ve öğretmen adayları için bir rehber, okul dışı öğrenme ortamlarından en verimli şekilde faydalanabilmek için bir başvuru kaynağı olma özelliği taşımaktadır. Kitap aynı zamanda okul dışı öğrenme ortamları ve bu ortamlarda öğretim tasarımı ile ilgilenen akademisyenlere, araştırmacılara ve konuya ilgi duyan tüm okuyuculara yönelik bilimsel bir kaynak olarak hazırlanmıştır. Öğrenmeyi okul sınırları dışına taşımayı hedefleyen tüm eğitimcilere ilham vermesi dileğiyle…
Ahmet Çelik, Alev Doğan, Ali Çetinkaya, Ali Güney, Aliye Akkoyun, Asuman Duatepe Paksu, Aygül Koyuncu, Aylin Kahraman, Ayşe Çakır İlhan, Ayşe Oğuz Ünver, Bülent Çavaş, Burak Karabey, Canan Laçin Şimşek, Canan Nakiboğlu, Ceyhan Çiğdemoğlu, Dilek Zeren Özer, Ece N. Eren Şişman, Elif Özata Yücel, Elvan Şen Yılmaz, Emel Yılmaz, Emine Adadan, Emre Karagöz, Esra Bilici, Filiz Kabapınar, Fitnat Köseoğlu, Gizem Sivrikaya, Hacer Erar, Hasan Zühtü Okulu, Havva Kırgız, Hilal Yanış, İpek Pirpiroğlu Gencer, İpek Ürkmez, Kemal Yürümezoğlu, L. Özge Oral, Mehmet Aydeniz, Melike Yiğit Koyunkaya, Memduh Sami Taner, Murat Çakan, Murat Kırgız, Mustafa Çelik, Mustafa Hilmi Çolakoğlu, Nur Uluhan, Özlem İnan Yosun, Sabri Çevik, Sedat Uçar, Selçuk Özdemir, Sema Nur Güngör, Semih Orkun, Semra Mirici, Serdar Evren, Serkan Sevim, Sertaç Arabacıoğlu, Suat Şahin, Tülin Çetin, Tuncay Doğan, Turan Enginoğlu, Uygar Kanlı, Yasemin Özdem Yılmaz, Zeynep Ok Bu kitap; öğretmen, eğitmen, öğretmen adayı ve akademisyenler dâhil tüm eğitimcilere ve ayrıca bilim merkezi sorumluları ile politika yapıcılarına ülkemizde gün geçtikçe sayıları artmakta olan bilim merkezlerinin sahip olduğu potansiyelin hem okullarda hem de her yaştan vatandaşımız için okul dışında, bilim merkezlerinde daha etkili bir şekilde nasıl değerlendirilebileceğine ilişkin konuları farklı bakış açılarıyla sunmak amacıyla yazılmıştır. Fizik, kimya, biyoloji, matematik, astronomi, mühendislik ve sanat gibi farklı alanlarda uzmanlaşmış akademisyenlerden, bilim merkezi yönetici ve eğitmenlerinden ve ayrıca bilim merkezlerindeki öğrenme konusunu önemseyen öğretmenlerden oluşan 57 değerli yazar tarafından kaleme alınan bu kitap, 38 bölümden oluşmaktadır. Okullarda ve bilim merkezlerinde farklı konu ve kavramların öğretilmesine yönelik yeni yaklaşımların tartışılarak örnek uygulamaların sunulduğu bu kitabın, ülkemizde okul duvarlarının ötesine öğrenme yolculuğunda yeni ufuklar açmasını, bilim ve teknolojinin toplumumuzda yayılmasına katkı sağlamasını umuyor ve iyi okumalar diliyoruz.
Carol Seefeldt, Sharon Castle , Renee C. F alconer- Pearson Bu kitap; bugünün ve geleceğin öğretmenlerinin, okul öncesi ve ilköğretimin ilk yıllarındaki çocuklara sosyal bilgiler eğitimi konusunda güvenle rehberlik edebilmeleri için yazılmıştır. Ülkemizde okul öncesi dönemde; sosyal bilgiler eğitiminin içinde yer alan tarih, coğrafya, ekonomi, vatandaşlık bilgisi, küresel ve toplumsal bazı konular ihmal edilmektedir. Bunun yanı sıra bu konuların öğretimine, okul öncesi dönem çocuklarına eğitim vermeleri için yetiştirilen öğretmen adaylarının öğretim programlarında da yer verilmemektedir. Bu bağlamda bu kitabın, alandaki bu eksikliği gidermek için önemli bir kaynak olacağı düşünülmektedir.
Kitapta; öğretmenlerin sosyal bilgilerde küçük çocuklar için kullanabileceği çok sayıda gelişime uygun etkinlik, görüş ve öneri yer almaktadır. Bu etkinlikler, Ulusal Sosyal Bilgiler Eğitimi Konseyi'nin (NCSS) on teması ve Küçük Çocukların Eğitimi Birliği'nin (NAEYC) standartları çerçevesinde sınırlandırılmıştır. Bunların dışında kitapta; bilim, sanat, okuma-yazma ve matematik de dâhil olmak üzere, programdaki diğer alanlara sosyal bilgileri entegre edecek ilginç ve mantıklı yollara da yer verilmiştir