Eğitim Programları ve Öğretim \ 1-6
Eray Alaca, Tercan Yıldırım Fransız Devrimi sonrasında başlayan ulusçuluk düşüncesi genelde eğitimin özelde ise tarih eğitiminin önem kazanmasına neden olmuştur. Devletler eğitim sistemlerini yeniden düzenlemek zorunda kalmışlardır. Eğitim, seçkinler için bir ayrıcalık olmaktan çıkarılarak halka indirilmiştir. Bu durum 18. yüzyıldan itibaren Batılılaşma çabası gösteren Osmanlı İmparatorluğu'ndaki eğitim sistemini de etkilemiş, 1869 yılında yayınlanan “Maârif-i Umûmiyye Nizamnâmesi” ile eğitim işleri hukuki bir çerçeveye alınarak bir programa kavuşturulmuştur. Modern eğitim alanında birçok yenilik getiren bu nizamname ile ilk kez tarih dersi ilkokulların öğretim programına girmiş, böylece tarih dersi tüm eğitim kurumlarının öğretim programlarında yer almıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde önemli bir işleve sahip olan tarih öğretimi, bir ulus devlet olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin erken döneminde de önemini güçlendirerek devam ettirmiştir. Bu eserde Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminden günümüze kadar tarih öğretim programları ayrıntılı bir şekilde verilirken aynı zamanda bütüncül bir bakış açısıyla tarihsel süreç içerisinde meydana gelen değişim ve dönüşümlere de dikkat çekilmek istenmiştir. Böylece alana yönelik çalışma yapan başta akademisyenlere, öğretmenlere ve öğrencilere geçmişten günümüze Türkiye'de tarih öğretimi programlarını bir arada görme, dönemlerinde etkili olan tarih anlayışlarını anlamlandırma bağlamında katkı sunmak amaçlanmıştır.
Şeyma Nur Didin Ala, Duygu Dinçer, Seffat Duman, Enver Ulaş, Mustafa Dervişoğulları, İsmail Karsantik, G. Seyra Çakır, Derya Eryiğit, Halim Güner, Akif Avcu, Münevver Başman, R. Şamil Tatık, A. Faruk Levent Çalışma, 4+4+4 kademelendirilmesinde ortaya çıkan yeni durumu ilgili tarafların (öğrenci, veli, okul yöneticisi, il-ilçe yöneticileri, müfettişler, branş öğretmeni ve sınıf öğretmeni) bakış açısıyla inceleyerek, çeşitli boyutlardan görmek ve değişim literatürüyle mevcut durumu tartışarak, durumun geliştirilmesi ve probleme bilimsel bulgular doğrultusunda çözüm önerileri getirilmesinin değerli bir çaba olacağı inancıyla yapılmıştır.
Süheyla Kaya Onur Süheyla Kaya Onur'un bu çalışması, dünyada ve Türkiye'de açık hava müzelerinin kurulması, gelişmesi ve yaptıkları eğitim programları ile ilgilidir. Açık hava müzesi kavramı, 19. yüzyılda İskandinavya ülkelerinde ortaya çıkmış ve hızla yayılmıştır. İlk açık hava müzeleri İsveç'te (1891), Norveç'te (1894), Danimarka'da (1897) kurulmuştur; bunlar daha çok etnografik açık hava müzeleridir. Türkiye ise arkeolojik açık hava müzeleri açısından zengindir. Her tür müzede olduğu gibi açık hava müzelerinde de eğitim yapmak önemlidir. Türkiye son yıllarda bu alanda önemli adımlar atmıştır.
Müze eğitimi uzmanı Süheyle Kaya Onur'un bu kitabı; arkeoloji, antropoloji, müze bilimi, müze eğitimi öğrencilerine, müze sevenlere ve ana babalara yararlı bir kaynaktır.
Alper Aslan, Aras Bozkurt, Arif Cem Topuz, Arif Daş, Ayşin Gaye Üstün, Cemal Tatlı, Dilara Arzugül Aksoy, Ebubekir Kaba, Eda Saka Şimşek, Ekrem Bahçekapılı, Engin Kurşun, Erkan Tekinarslan, Gürkan Yıldırım, Hasan Karal, İsa Bingöl, Melike Arslan, Meva Bayrak Karsli, Muhammed Güler, Murat Çoban, Nuh Yavuzalp, Nurettin Şimşek, Ömer Arpacık, Selçuk Karaman, Sinem Çilligöl Karabey, Yalın Kılıç Türel Kuramlar, bir olguyu betimlemek, yönetmek ve değerlendirmek için kullanılabilecek anlayış geliştirme çabası olarak ifade edilebilir. Bu yönüyle kuramlar aslında oldukça pratiktirler. Kuramlar birer harita gibi bizlere bilinen yerler hakkında bilgiler verirken bilinmeyen yerleri de görmemizi sağlarlar. Kuramlar başta araştırmaların yürütülmesi olmak üzere Açık ve Uzaktan Öğrenme (AUÖ) uygulamalarının tasarlanması, organizasyonel yapılarının şekillenmesi, ortak bir dil birliğinin sağlanması, bütüncül bir bakış açısının oluşturulması ve alanın akademik kimliğinin oluşmasında önemli rollere sahiptirler.
AuÖ alanında uygulama ve araştırma deneyimi olan yazarlar tarafından hazırlanan ve 13 bölümden oluşan bu kitabın her bölümünde uzaktan eğitimle ilgili bir kuram ele alınmıştır. Bölümlerde kuramın bileşenleri, özellikleri ve gelişim süreci detaylı bir şekilde anlatılmış ve sistematik alanyazın tarama bulguları eşliğinde bu kuramların nasıl kullanıldığı örnekler eşliğinde ortaya konulmuştur. Kitap, AUÖ ile ilgili kuramları bir araya getirmenin ötesinde kuramların uygulamalarına yer vermesiyle özgün bir kitap olarak nitelendirilebilir. Kitabın diğer bir özelliği ise ilk bölümünde bütünü ve analitik bir şekilde bileşenleri tanımlayan, bunlar arasındaki ilişkileri açıklayan Bütüncül Analitik Katman (BAK) isimli yeni bir kavramsal çerçeve önerilmiş olmasıdır.
Bu kitabın; açık ve uzaktan öğrenme ortamlarını tasarlayan, ders veren, araştıran, politika geliştiren uygulayıcılar ile tıp eğitiminden, dil eğitimine kadar kendi alanlarında uzaktan eğitim faaliyeti gerçekleştiren araştırmacılar için yol gösterici olması temennisiyle…
Ayşe Kızıldağ, Ayşegül Şakır Selimhocaoğlu, Fatma Gültekin, Ferhat Kadir Pala, Mehmet Hayri Sarı, Neval Akça Berk, Onur Emre Kocaöz, Refik Turan, Sedef Canbazoğlu Bilici, Sezgin Demir, Sibel Küçük, Sinan Olkun, Süleyman Yılmaz, Yaprak Kalemoğlu Varol, Zeynep Yadigaroğlu Türkiye'de çocuk yetiştiren anne babaların işi hem kolay, hem de zor. Kolay çünkü yüzyıllardan gelen bir geleneğin hâlâ hüküm sürdüğü bir iklimde yaşıyoruz. Anne-babalar kadar dede ve nineler de hâlâ fotoğrafın bir tarafında. Zor çünkü tarım toplumundan sanayi sonrası topluma tek kuşakta geçmenin yarattığı kafa karışıklıkları en çok çocuk yetiştirmede kendisini belli ediyor. Gelenekten süzülüp geleni bilim süzgecinden geçirip yeni bir yol bulmamız gerekiyor. Elinizdeki “Ağaç Yaşken Eğilir” kitabı, işte bu hayati çaba için kaleme alınmış makalelerden oluşuyor. Bilim insanlarının gündelik dille, anne babalar ve eğitimciler için yazdığı bu makalelerin çoğalması ümidiyle.

07.11.2018
Prof. Dr. Selçuk R. Şirin
New York Üniversitesi
Süleyman Hayri Bolay Bu kitapta, Sultan Alparslan Devri’nden Osmanlı’ya kısa yolculuklar, daha doğrusu gezintiler yapılmaktadır. Gezinti olduğu için bütün düşünürlerimiz tek tek ziyaret edilememekte, duruma ve şartlara göre bazen kısa bazen de uzun sayılabilecek ziyaretlerde bulunulmaktadır.
Bu kitap; fikir mirasımız hakkında muhtelif zamanlarda ve muhtelif yerlerde sunulan tebliğlerden, araştırma makalelerinden ve bazı kongrelerde, panellerde yapılan konuşma ve müzakere metinlerinden teşekkül eden yazıların dergi sayfalarında kalmasını önleyip taliplilerine derli toplu olarak sunulabilmek amacıyla oluşturuldu. Ayrıca bu yazılar, Türk düşüncesinin başlangıçtan günümüze ve bütün Türk dünyası ile birlikte bir bütün teşkil ettiğini, bu bütünün ve parçalarının iyi kavranması için gözlüklerin ve zihinlerin değiştirilmesi gerektiğini ifade edebilmek gayesiyle bir araya getirildi. Bu maksatlar temin edilebilirse hem bu zengin muhtevalı fikir tarihimizden günümüze ve yarınımıza mühim yansımalar olacak, önümüz aydınlanacak hem de yeni nesillerin eziklikten ve birtakım menfi duygulardan kurtulmalarına katkıda bulunulmuş ve gelecekteki düşünce hayatımızın şekillenmesinde; yeni, özgün düşüncelerinin üretilmesinde yönlendirici bir rol üstlenilmesine katkı sağlanmış olacaktır.
Beth M. Schwartz, R. Eric Landrum, Regan A. R. Gurung Yeni bir yere seyahat etmek heyecan verici olabilir ancak herhangi bir yere ilk kez gitmenin her zaman zorlukları vardır. Yeni bir şehir, yeni bir okul veya yeni bir iş olsun, yerin içini ve dışını, kurallarını ve geleneklerini öğrenmek zaman alır. Amerikan Psikoloji Derneği (APA) Stilinde yazmayı öğrenmek de benzer bir süreçtir.
Bu kitap, akademik yolcuğunuzda yanınızda bulunması gereken bir harita olacaktır.
İçerikte, akademinin her düzeyinde kullanılabilir bilgiler yer almaktadır.
Lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde ödevler hazırlarken ya da makale taslaklarınızı oluştururken bu kitap, önemli bir başvuru kaynağı olacaktır.
Wayne C. Booth - Gregory G. Colomb - Joseph M. Williams “…yanlış fikirler hatta tehlikeli olanlar yayılıyor çünkü çok fazla insan; çok fazla fikri, çok az kanıtla kabul ediyor.”
Nitelik göreceli bir kavram olmasına rağmen nitelikli bilimsel araştırmayı, kısaca yaşamın herhangi bir bölümünde toplum yararına kullanılacak öneme sahip bir bilgiyi üretmek şeklinde tanımlayabiliriz. Nitelikli toplumların, sayıca az olsalar bile, büyük kalabalıklardan çok daha büyük işler başardıklarını tarihten biliyoruz. Bu, aynı zamanda çokluğu yani niceliği, niteliğin önüne yerleştiren toplumların da her zaman geri kalmaya mahkûm olduğu anlamına gelmektedir.
Nitelikli araştırmanın temel felsefesinin anlatıldığı bu kitapta, başkalarının araştırmalarını nasıl değerlendireceğimiz, kendi araştırmamızı nasıl nitelikli hâle getireceğimiz ve kaliteli bir raporu/makaleyi nasıl hazırlayacağımız konularında bize yol gösterilmektedir. Bazen akademik unvanlara sahip kişilerin bile ulusal televizyon kanallarında oldukça rahat bir şekilde son derece zayıf iddialarda bulunabildiğini gördüğümüzde sağlam bir argümanın sahip olması gereken beş bileşen konusunda bu kitapta verilen tavsiyenin ne kadar gerekli olduğu fark edilmektedir:
“…okurlarınız adına kendi kendinize sormanız gereken sorular:
1. İddiam nedir?
2. Hangi nedenler iddiamı desteklemektedir?
3. Hangi kanıtlar nedenlerimi desteklemektedir?
4. Alternatifleri/yan etkileri/itirazları kabul ediyor muyum ve nasıl cevaplıyorum?
5. Nedenlerimin iddiamla ilgisini hangi prensip oluşturmaktadır?”
Cemil Alkan, Seda Demir, Demet Şahin Kalyon, Dilara Çaycı Karaköse Emel Tüzel, Esma Emmioğlu Sarıkaya, Gülay Bedir, Muhammet Fatih Alkan, Neslihan Çıkrıkçı, Özge Maviş Sevim, Özkan Çıkrıkçı, Sevgi Bektaş Bedir, Yasemin Özdem Yılmaz, Yunus Emre Karakaya Üretkenlik, her alanda olduğu gibi akademik alanda da olmazsa olmaz gereklilikler arasında yer almaktadır. Bilimsel alanda kendisini geliştirmek ve alana katkı sağlamak isteyen bireylerin, alanlarıyla ilgili yeterliklerinin yanı sıra akademik anlamda üretken olabilmeleri için farklı bilgi, tutum ve becerilere de sahip olmaları gerekmektedir. Bu kitap kapsamında, lisansüstü eğitim alan ve akademik camiada çalışan araştırmacıların üretkenliklerinin artırılmasında gerekli olacak bilgi ve becerilere ilişkin ipuçlarından bahsedilmektedir. Kitapta; literatürde araştırma üretkenliğini etkileyen etmenler arasında sıklıkla yer bulan akademik yazma becerilerini geliştirme ve yayın süreci, nitel ve nicel araştırma yöntemleri, araştırma sürecinde yılmazlık ve stres yönetimi, zaman yönetimi, iş birliği ve akademik ağ kurma, yabancı dil becerilerini geliştirme, finansal kaynaklara erişim, öğrenme stilleri ve stratejileri, düşünme becerilerini geliştirme, iletişim ve sunum becerilerini geliştirme ve etik konularıyla ilgili bilgilerin verilmesinin yanı sıra bu konularda başarıyı artırmak adına yapılabileceklerle ilgili ipuçları ve önerilere yer verilmektedir. Kitabın, lisansüstü eğitim alan tezsiz/tezli yüksek lisans ve doktora öğrencileri ve farklı alanlarda araştırmacı olarak çalışan akademisyenler için faydalı bir el kitabı olacağı düşünülmektedir.
Ayşen BAKİOĞLU, Özlem KURNAZ İyi bir araştırmanın özellikleri:
İyi tanımlanmış bir araştırma sorusu; konuya ilişkin mevcut bilginin aktarılması; çeşitli bakış açılarının göz önünde bulundurulması; veri analizleriyle tekrarlanır olması; alternatif yorumların tartışılması; ulaşılan yargı ve sonuçların irdelenmesi; orijinal kaynaklar, yeterli referans, alternatif yaklaşım ve eleştiri içermesi.
Araştırmada kaliteye ilişkin 5'li derecelendirme ölçeğine göre kalite düzeyleri:
5. Orijinallik, önem ve güçlülük bakımından dünya çapında önde gelen kalite örneği;
4. Orijinallik, önem ve güçlülük bakımından uluslararası düzeyde mükemmellik sergileyen, ancak en yüksek mükemmellik standartlarını yakalayamamış kalite örneği;
3. Orijinallik, önem ve güçlülük bakımından uluslararası düzeyde tanınan kalite örneği;
2. Orijinallik, önem ve güçlülük bakımından ulusal düzeyde tanınan kalite örneği;
1. Değerlendirme dışı: Ulusal düzeyde tanınan standardın altında yer alan kalite örneği ya da değerlendirme amacına uygun araştırma tanımına uymayan çalışmalar.
Türkiye'de araştırma ve proje yapmanın önündeki temel sorunlar:
Mali yardım sağlanamaması, kütüphane imkânlarının kısıtlı olması, öğretim elemanlarının ders yükü fazlalığı, kurumlar arası iletişim yetersizliği, araştırma merkezi eksikliği, zaman kısıtlılığı, yurt dışı çalışma imkânsızlığı, araştırma görevlisi sayısı azlığı, öğrenci sayısı fazlalığı, idari kadronun yetersiz olması, İnternet altyapısının yetersizliği, öğretim üyesinin yetersizliği, yabancı dil hazırlık sınıflarının olmayışı, bürokratik engeller, dil sorunu, araştırmalarda psikolojik teşvikin olmaması, fakülte yönetiminin kaliteye odaklanmaması, iş birliği yetersizliği, hakemli uluslararası dergilere ulaşım sorunu. Türkiye'de, araştırmada orijinallik konusu, akademisyenlere göre dördüncü sırada önemli görülmektedir. Evrensel literatüre yukarıda beşinci, dördüncü, üçüncü sıradaki kalite düzeylerinde büyük ölçekte katkı yapılamamasının ana nedenlerinden en önemlisi; akademisyenlerin araştırmada orijinalliği dördüncü sırada önemli olarak değerlendirmesi olduğu düşünülebilir. Toplumda her düzeyde ve özellikle üniversitelerde araştırmada kalitenin gözetilmesi kültürü; akademisyen ve birim yöneticileri eli ile oluşturulmalıdır.
Niyazi Karasar Araştırmaların izlenen süreçlerle değerlendirilebileceğine inanan ve bu nedenle geleneksel bilimsel yöntem algısına raporlaştırma basamağı ekleyen Yazar’ın yaklaşık elli yıllık bir AR-GE titizliği ile hazırladığı bu kitap, araştırma raporları ile ilgili temel kavram, ilke ve tekniklerin uygulamalı bir modelidir.
Kitap, yirminci basım ile birlikte, yazarın geliştirdiği “Bilimsel İrade Algı Çerçevesi” ışığında yeniden yazıldı. Bu ikinci yazımda (“2. edition”), birinci yazımdaki temel yapı korunmakla birlikte, yeni bir bölüm eklendi ve uygulamayı kolaylaştırıcı önlemlere yer verildi.
Yeni yazımda, kitaba eklenen “Araştırma ve Yayın Etiği” bölümünde, evrenselden ulusala ve kurumlara kadar farklı düzeylerde önemsenen etik kurallardan örnekler verildi; intihal (benzeşim) denetimleri işlev ve süreçleri açıklandı.
Bilgisayar teknolojisi ile gelen teknik kolaylıklar büyük ölçüde modele yansıtıldı. Bu bağlamda somut kılavuz ve şablonlar hazırlandı. Bölüm ve altbölüm başlık tanımlamaları, içindekiler sayfası, kaynak gösterme ve kaynakça oluşturma gibi konularda önemli yenilikler ve kolaylıklar örneklendirildi. Kaynak göstermelerde, Microsoft Word’a monte edilebilen özgün bir Karasar formatı geliştirilip kullanıma sunuldu. Kitaptaki örneklere ek olarak, önerilen uygulamaların kurgulandığı ve erişimin/indirimin ücretsiz olduğu internet site adresleri verildi.
Bilimsel yöntemin önceki basamakları, 2016 yılında, Bilimsel İrade Algı Çerçevesi ile 2. yazımı ve 30. basımı (2017’de 32. basımı) yapılan “BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMİ: Kavramlar İlkeler Teknikler” kitabında verildi. Böylece, birbirini tamamlayan bu iki kitap arasındaki uyum da korunmuş oldu.
Karel Lambert - Gordon G. Brıttan Bilim felsefesinde yer alan günümüz gelişmeleri, 19. Yüzyıl sonlarına doğru ve 20. Yüzyıl başında meydana gelen bilim ve matematikteki bir dizi devrimsel gelişme tarafından hızlandırılmış ve yönlendirilmiştir. Bunların içinde en çok dikkati çekenler, Newton'un fizik kuramının (Einstein'ın Görelik Kuramı ve Kuantum Kuramı ile farklı biçimlerde ve farklı boyutlarda) çöküşü ve yer değiştirmesi, matematik için yeni temellerin ileri sürülmesi, matematiksel mantığın doğal bir sonuç olarak ortaya çıkması, mekanik biyolojinin doğuşu ve davranış bilimleri ile sosyal bilimlerin ortaya çıkışıdır. İngiliz şair John Donne'un “her şey paramparça, tüm ahenk gitmiş, tek kalan araç-gereç ve ilişki” dediği 16. ve 17. Yüzyıllardaki devrimsel gelişmelerin hızlandırdığı entelektüel kriz kadar yıkıcı olmasa da, bu gelişmeler, dönemin kültürel yapısı üzerinde derin bir etki yaratmış ve filozofları bilimsel bilginin kuruluşunu, bilimsel açıklamanın doğasını ve dünyanın bilimsel tasvirinin yeterliliğini yeniden incelemeye zorlamışlardır.
Karel Lambert ve Gordon Brittan'ın hazırladığı Bilim Felsefesine Giriş başlıklı bu kitapta yukarıda sıralanan gelişmeler ışığında, bilim felsefesinin açıklama, kuram, indirgeme vb. kavramları irdelenmekte ve bilim felsefesinin çağın temel sorunlarıyla ne denli yakından ilişki olduğu tezini özlü bir biçimde okuyucuya aktarmaktadır.
Sevim Tekeli, Esin Kâhya, Melek Dosay, Remzi Demir, Hüseyin Topdemir, Yavuz Unat, Ayten Koç Aydın Bilim tarihi, bilimsel bilginin gelişim sürecini inceleyen bir araştırma etkinliğidir ve tarihî bilgilerden yararlanarak bilimsel kuramların çeşitli dönemlerde doğuşu ve yayılışını, bilginlerin düşünce biçimlerini ve toplumsal kurumların gelişim sürecine etkilerini, felsefe, din ve sanat gibi diğer düşünsel etkinliklerle karşılıklı ilişkilerini, teknik bilginin oluşumundaki yerini, bireylerin günlük yaşamlarındaki değerini ve önemini sorgulayarak bilimsel etkinliği bütün yönleriyle tanımaya ve tanıtmaya çalışır.
Türe Tunçbay Nesiller boyunca benimsenerek halkımıza mal olmuş “Dedesi koruk yemiş, torununun dişi kamaşmış.” atasözü, genetik biliminin özünü ifade etmektedir. Genetik gibi kültür de her toplumda doğal olarak kuşaktan kuşağa aktarılır. Aynı dönemde yaşayan bireyler, ortak özellikler geliştirip gittikçe birbirlerine benzerler. Kişisel farklılıklar gittikçe azalır, toplum içinde etkileşim kolaylaşır ve sonuçta sınırlı görüşleri olan bir toplum ortaya çıkar. Gelenekler ve töreler, her ne kadar etkileriyle insanlara koruyucu bir ortam sağlasalar da oluşturdukları baskılarla bireyin toplum içinde farklılaşmasını ve kişiliğinin gelişmesini kısıtlarlar. Geleneksel akraba evliliklerindeki tutum da bunun en canlı örneklerinden biridir.
Öyle bir çağda yaşıyoruz ki eğitim, hızla ilerleyerek evrensel boyutlara ulaşmakta; uygarlık düzeyini yükseltmek isteyen toplumlar da bilimde eşitlik ve süreklilik sağlayabilen eğitim sistemini kabul etmekte ve uygulamaktadırlar. Ülke içinde bölgesel ayırımlar yapılmadığı gibi cinsiyet ayırımı da yapılmaksızın eğitim sistemini kabul edip uygulamaktadırlar.
Ülkemizin bazı bölgelerinde ise evrensel düzeyde bilgi edinme olanakları gelişmediğinden toplumumuz, gelişmiş ülkelerdeki gibi bilgileri paylaşamamış ve benimseyememiştir. Oysa biliyoruz ki sorunlarımızın çözümü ancak eğitim ve bilgiyle sağlanabilir. Ülkemizde hâlâ kadınların eğitim düzeyinin düşük olduğu, okuma yazma bilmeyen kadın oranının yüksek bulunduğu bir gerçektir. Kadınların eğitim almasının ise akraba evliliklerinin azalmasında önemi bilinmektedir. Kadınlar ve kızlarımızın kendileriyle ilgili kararlarını verebilecek düzeye ulaşmaları da ancak eğitimle gerçekleşebilir.
Bu kitap bahsi geçen eğitime katkıda bulunmak amacıyla kaleme alınmıştır. Bilim yolunda ilerlemeye faydalı olması dileğiyle…
Remzi Kıncal, Çavuş Şahin, Erdoğan Köse, Rüştü Yeşil, Salih Zeki Genç, Arif Özerbaş, Hasan Hüseyin Özkan, Hüseyin Hüsnü Bahar, Ramazan Özbek Araştırmanın temel amacı; tanımlamak, açıklamak ve keşfetmektir. Günümüz toplumlarında bu konulardaki ihtiyaç giderek artmaktadır. Bilimsel araştırmaya daha çok kaynak ayıran toplumlar, daha fazla ön plandadır. Dolayısıyla, bilgi toplumunun insanını yetiştirecek olan öğretmen adaylarının da bilimsel araştırmaya ilişkin gerekli yeterliliklere sahip olmaları bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede hazırlanan kitap, hem sosyal bilimler hem de fen bilimleri alanlarında öğrenim gören öğrencilere, bilimsel araştırma yeterliliklerini kazandırmayı amaçlamaktadır.
Bu kapsamda, aşağıdaki konular ayrıntılı bir biçimde irdelenmektedir:
• Bilim ve araştırma kavramları
• Sosyal bilimlerde ve fen bilimlerinde araştırmanın temel özellikleri
• Nicel ve nitel araştırma yöntemleri
• Bilimsel araştırma basamakları
• Araştırma modelleri
• Veri toplama yolları
• Verilerin analizi
• Rapor yazma
• Araştırma sonuçlarının kullanımı
• İnternette bilimsel araştırma
Mustafa Akdağ Kitabın amacı; araştırmacılara nicel verilerin analizinde uygun bir istatistiksel test seçebilme, seçilmiş olan testi doğru işlem adımlarını takip ederek uygulayabilme ve analiz sonuçlarını açıklayabilme, yorumlayabilme becerilerini kazandırmaktır. Kitabın içeriğinin oluşturulmasında buna dikkat edilmiştir. İstatistiksel test seçimi, veri analiz sürecinin ilk ve önemli bir basamağıdır. Seçilen testin uygulanması ve devamında yapılan yorumların geçerliliği ve güvenilirliği doğru test seçimine bağlıdır. Bu nedenle, test seçimi ilk bölüm olarak ele alınmıştır. Her bölümde, o testin tercih edilmesindeki özel koşullar açıklanmıştır. Kitapta, Eğitim Bilimleri alanında yaygın bir şekilde kullanıldığı düşünülen parametrik testler ve parametrik olmayan testlere yer verilmiştir. Testlerin örnek uygulamaları Eğitim Bilimleri alanında araştırma konusu olabilecek problem durumlarına dayandırılmış, bununla ilgili üretilen veriler üzerinden analizler SPSS-21 programında yapılmıştır. Analiz çıktıları açıklanmış, bu çıktıların araştırma raporunda yer alabilecek örnek tabloları oluşturulmuş ve veriler yorumlanmıştır.
Kitapta detaylı teorik bilgilerden kaçınılmış, verilen örnek uygulamalar açıklamalarla desteklenmiştir. Analiz adımları ve yapılan açıklamalarda, araştırmacının karşılaşabileceği olası güçlükler olabildiğince göz önünde bulundurulmuş, başka birinden yardım almadan “kendi işini kendin gör.” anlayışına hizmet edecek bir yol izlenmiştir. Eserin, genelde Sosyal Bilimler özelde Eğitim Bilimleri alanında çalışan akademisyenlere, lisansüstü eğitim çalışmaları yapan araştırmacılara faydalı olacağı ve mükemmellik arayışı içerisinde olan öğretmenlerimizin öğretim sürecinde araştırma yaparken karşılaştıkları sorunları aşmada kendilerine yol göstereceği umulmaktadır.
Yalçın Karagöz, Sait Bardakçı Bilimsel bir araştırmada doğru bilgiye ulaşmanın yolu, mümkün olduğunca hatasız verilerin toplanmasından geçmektedir. Bu ise ancak bilimsel yöntemler kullanılarak geliştirilmiş, güvenilir ve geçerli ölçme araçlarının kullanılmasıyla mümkündür. Bu kitapta, güvenilir ve geçerli bir ölçme aracının geliştirilme süreçlerinin ayrıntılı olarak ele alınması amaçlanmıştır.
Kitapta, nicel bilimsel araştırmalarda kullanılan ölçme araçları olan anketlerin, ölçeklerin ve testlerin geliştirilme süreçleri SPSS ve AMOS çözümlü örneklerle ayrıntılı olarak izah edilmiştir. Ölçeklerin sahip olması gereken güvenirlik ve geçerlik türlerine yönelik örneklerin çözümü ve yorumlanması, kolayca anlaşılabilecek bir sadelikte sunulmaya çalışılmıştır. Yabancı bir dilde geliştirilmiş olan bir ölçeğin Türkçeye uyarlanması aşamalarına da ayrıca yer verilmiştir. Son bölümde ise nitel bilimsel araştırmalarda kullanılan veri toplama yöntemleri, üstün ve zayıf yönleriyle birlikte ele alınmıştır.
Bu kitap, başta ölçek geliştirme çalışmaları olmak üzere bilimsel araştırmalar yapan araştırmacıların ve lisansüstü düzeyde öğrenim gören öğrencilerin faydalanabilecekleri bir eser niteliğindedir.
Ahmet Feyzi Satıcı, Ahmet Naci Çoklar, Ali Battal, Eda Bakır, Fatma Akgün, Feridun C. Özçakır, Fırat Sarsar, Güner Güler, Hakan İslamoğlu, Halil İbrahim Haseski, İsmail Tonbuloğlu, M. Fatih Erkoç, Mehmet Tekdal, Ömer Faruk Ursavaş, Özden Şahin İzmirli, Sabiha Yeni, Serhat Bahadır Kert, Serkan İzmirli, Şenol Saygıner, Zehra Taşpınar Şener Kitap içerisinde, öncelikli olarak, günümüzün bilgisayar eğitimi çalışmalarının temelini oluşturan bilgi işlemsel düşünme ve problem çözme kavramları üzerinde durulmuştur. İyi bir düşünme sistematiğinin oluşturulmasına yönelik ilk adımların ardından algoritma ve akış şemalarıyla teknik içeriklere giriş yapılmıştır. Donanım ve yazılım kavramları, işletim sistemlerinin temelleri, bilgisayar sistemi ve dosya yönetimi ile bir bilişim sisteminin yönetim ve organizasyonuna yönelik fiziki yeterlilikler üzerine odaklanılmıştır. Yardımcı programlar ile yazılım uygulamalarına giriş yapılmış ve devamında ofis programlarına yönelik içerikler sunulmuştur. Üretkenliğin üç ayrı uygulama alanı olarak masaüstü yayıncılık, veri tabanı yönetimi ve web tasarımı temel özellikleriyle açıklanmıştır. Eğitim ve bilgisayar ilişkisi internet üzerinden incelenmiş, iletişim ve işbirliği teknolojileri ile bu bakış açısı desteklenmeye çalışılmıştır. Son bölümlerde ise etik ve güvenlik kavramları üzerine odaklanılmış, bilgisayar ve İnternet’in küçük yaşlardan itibaren dijital dünyanın bir parçası olan çocuklar üzerine etkisi sorgulanmıştır. Tüm konu başlıkları birlikte ele alındığında, öğretmen adaylarının mesleki yaşamlarında ihtiyaç duyacakları temel bilişim teknolojisi yeterliliklerine sahip olmalarına yönelik kapsamlı bir içeriğin kitap içerisinde sunulduğu ifade edilebilir.
Salih Bardakcı - Hafize Keser Bilgi ve iletişim teknolojilerinin eğitime entegrasyonu başarılı olmakta mıdır? Zamanımızda eğitim teknolojisi alanının gündemini önemli biçimde meşgul etmekte olan bu soruya evet ya da hayır biçiminde tek bir yanıt vermek oldukça zordur. Zira aranan yanıt, entegrasyonun hangi felsefi yaklaşımlar ve amaçlarla ele alındığına ve başarıdan neyin anlaşıldığına bağlıdır. Entegrasyon etkinliklerinde ekonomik ya da politik güçler, eğitim çevreleri, toplum ya da bilim insanları farklı beklentilere sahiptir. Beklentilerdeki farklılaşmalar, bu sürecin eğitim sistemi içerisinde yarattığı dönüşümün, bağlı olarak öğrencide, öğretmende, okulda ya da toplumda meydana gelen değişimlerin farklı biçimlerde yorumlanmasına neden olmaktadır. BİT entegrasyonu ve yarattığı etkilerin iyi anlaşılabilmesi için tüm bu farklılıkların bütüncül biçimde ele alınması gerekmektedir. Elinizdeki kitap bu bakış açısıyla, eğitimde BİT entegrasyonu amaç, politika ve uygulamalarını, entegrasyon etkinliklerinin ortaya çıkardığı etkileri ve bu etkinliklere yöneltilen eleştirileri farklı kültürlerdeki örnekleriyle ortaya sermeye çalışmaktadır.
Altı bölümden oluşan kitabın birinci bölümünde eğitimde BİT entegrasyonu uygulama ve araştırmalarına genel bir giriş yapılmaktadır. İkinci bölümde farklı ülkelerde (İngiltere, Kanada, Singapur, Yeni Zelanda, Brezilya, Hindistan, Mısır, Türkiye) 1980'lerden 2010'lara değin geliştirilen eğitimde BİT entegrasyonu amaç ve politikaları incelenmektedir. Üçüncü bölümde ise, ikinci bölüme benzer biçimde, ilgili ülkelerde gerçekleştirilen entegrasyon uygulamaları ele alınmaktadır. Dördüncü bölümde, entegrasyon sürecinin etkileri çeşitli ülkeler ve Türkiye bağlamında incelenmektedir. Bu bölümde ayrıca Türkiye'de gerçekleştirilen özgün bir araştırmanın sonuçlarına detaylı biçimde yer verilmektedir. Beşinci bölümde, ne politika ve uygulamalar ne de bu alandaki bilimsel çalışmalarda yeterince dikkate alınmayan, bununla birlikte ortaya çıkan pek çok beklenmedik etkinin kaynağı ve çözümüne dönük fikirler barındıran, eğitimde BİT temelli dönüşüm çabalarına yöneltilen eleştiriler yine kültürel çeşitlilik gözetilerek betimlenmektedir. Altıncı bölümde ise, eğitimde BİT entegrasyonu süreçlerinin 1980-2010 dönemindeki seyrine ilişkin genel bir bakış geliştirilmeye çalışılmaktadır.
Roger H. BRUNING, Gregory J. SCHRAW, Monica M. NORBY, Pearson Bu kitap eğitim bilimleri, eğitim programları ve öğretimi ve eğitim psikolojisi alanlarında önemli bir yer tutan bilişsel ve öğretimsel yaklaşımlarla ilişkili birçok kavramı içine almaktadır. Lisans ve lisansüstü düzeyde kullanılabilecek bu kitap ile öğrenme, öğretme ve zihinsel süreçlerle ilgili yaklaşımların daha net bir şekilde anlaşılmasını beklemekteyiz. Bu kitap ayrıca öğretmenler için değerli bir kaynaktır. Sade ve kolay anlaşılır bir Türkçe ile ifade edilen bölümlerden en üst düzeyde istifade edilmesi düşünülmüştür. “Bilişsel Psikoloji ve Öğretim” kitabının gözden geçirilip, en son yapılan araştırma bulgularıyla desteklenmiş Beşinci Basımı’nın Türkçe'ye çevrilerek hem Türk diline hem de kültürüne uyarlanması ile alandaki çağdaş bakış açılarının anlaşılmasına büyük oranda katkı sağlaması planlanmıştır. Bu kitap, Amerika Birleşik Devletleri'nde en iyi satan akademik kitaplar listesinde ilk sıralarda bulunmaktadır. Birinci Kısım’da bilişsel psikolojinin temelleri, İkinci Kısım’da inançlar ve motivasyon kavramlarıyla ilişkili araştırmalar, Üçüncü Kısım’da öğretme, öğrenme süreçlerinde bilişsel süreçlere dayalı araştırmalar, Dördüncü Kısım’da ise sınıf içerisinde bilişsel gelişimin arttırılmasına yönelik araştırma bulguları ve sonuçlarına yer verilmiştir.
Biliş ve öğretime derinlemesine bir yolculuk yapmak isteyen herkese bu kitabı öneriyoruz.
Ferzan Durul, Gözde Aynur Mirza, Özgür Dirim Özkan, Melin Levent, Mehmet Gürlek, Uğur Zeynep Güven, M. Tolga Uslu, Süleyman Şanlı, Sanem Kulak Gökçe, Abdurrahman Yılmaz, Ebrar Akıncı, Mehtap Demir, Erdem İlgi Akter Yüz yılı aşkın zamandır “insan”ı bütüncül olarak ele alma iddiasında bulunan antropoloji, yeni bir sosyal bilim dalı olarak tarihteki yerini almış; zaman içinde kültürel olguların değişmesiyle kendisi de dönüşüme uğramış, alt disiplinlere ayrılmıştır.
Bizi Şekillendiren Kültür – Sosyal ve Kültürel Antropolojiye Giriş kitabı da bu sosyal bilim alanını tanıtıcı bir metin olarak okuyucuya sunuyor.
Antropolojinin ortaya çıktığı koşullardan başlayarak diğer sosyal bilimlerle etkileşimini izleyen bu kitapta; kuramsal yaklaşımlar kadar antropolojinin; saha deneyimleri, araştırma yöntemleri, dil, iktisat, cinsiyet, aile, siyaset, hukuk, din ve sanat alanlarını değerlendirmesi de tartışılıyor.
Aynı kalan ve/veya başkalaşan herşey kültürün alanına giriyorsa insana dair ortaklıklar ve farklılıklar da kültürel antropolojinin çalışma alanına giriyor demektir. Bu kitap; "bizi şekillendiren kültür"ü, "kültürü şekillendiren biz"i dahil ederek tartışıyor ve iki yönlü bir antropoloji çerçevesi çiziyor.
Abdullah Demir “Eğitim, her şeyle irtibatlı olan insanın, fıtrat ve mizacının keşfedilerek geliştirilmesidir”.

Bütüncül eğitim, insanın hem niyetini hem düşüncesini hem de kalbini tabii olarak da bunların neticesinde davranışını imar eder.
Bütüncül eğitim yaklaşımının merkezinde; maneviyat, tamlık, bütünlük ve bağlantılılık vardır. İnsanın potansiyeline değer veren, gelişim imkânlarını tespit eden, besleyen, kendini tanıma ve keşfetme sürecinin doğal olarak gerçekleşmesine ortam hazırlayan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımda insanın biyolojik, fiziksel, psikolojik, bilişsel, kültürel, sosyal, manevi, ahlaki ve estetik yönelimi (musiki-sanat-beden eğitimi) yani özetle tüm yönleri dikkate alınmalıdır.
Bu giriş kitabı; insanın doğum öncesinden ilkokula, ilkokuldan orta öğretime, orta öğretimden üniversiteye, üniversiteden ihtisas ve istihdamına yönelik tüm evrelerine bütünlüklü bakabilmeyi amaçlayan çalışmaların ilk satırlarının terennüm edilmesiyle oluşmuştur.
Eserin kaleme alındığı zamanın; "insan"ın tanımının yeniden değiş(tiril)mek üzere olduğu, hatta insanın aşılacağı söyleminin bazı çevrelerde dillendirildiği, emarelerinin ise son kırk yıldır hayvanlarda kolonlama çalışmaları üzerinden yürütüldüğü ve tekilliğin (singularity) yakın olduğunun söylendiği bir dönem olması ayrıca büyük bir öneme sahiptir.
Fahri Temizyürek, Ahmet Balcı Dil bilinci ve dil eğitiminin temeli ailede atılsa da geliştirilmesinde örgün öğretim kurumlarına önemli görevler düşmektedir. Okullarımızdaki Türkçe eğitimi ve öğretimi çalışmalarının temelini ise programlar oluşturmaktadır.
Bu kitapta, Türkçe programları yazarlar tarafından değerlendirilerek tarihsel süreç içerisinde Cumhuriyet dönemi ilköğretim okullarında kullanılan Türkçe programlarına yer verilmiştir.
Cahit Aksu Bir öğretmenin mesleğini icra ederken sorumlu olduğu en önemli şey, kendisine sunulan programdaki kazanımları öğrencilerinde oluşturmaktır. Çünkü bir öğretmeni konumlandıran, betimleyen, değerlendiren, kısaca meşrulaştıran en önemli unsur; öğretim programı kazanımlarını oluşturmadaki başarısıdır. Diğer hiçbir unsur bu kadar öncelikli ve önemli değildir. Öğretim programı ile öğretmen arasındaki ilişki; bir hukukçu ile anayasa kitapçığı, bir denizci ile pusula, bir bilim insanı ile bilimsel yöntem arasındaki ilişkiye benzer.
Hem müzik öğretmeninin hem de müzik dersi alan öğrencinin en önemli yardımcısı müzik öğretim programıdır. Müzik öğretmeni organize ettiği müzikal etkinlikleri ve diğer müzikal taleplerini en sağlıklı ve meşru biçimde öğretim programının gerekliliklerine ve içeriğine dayandırmalıdır. Bu nedenle öğretim programı, müzik öğretmeninin başucu kaynağı olduğu kadar en önemli silahı hâline de gelmiştir.
Bir öğretim yaklaşımını yargılayabilmek için öncelikle o yaklaşımın uygulamadaki görünümü ve uygulama sonuçlarına etki eden faktörlerin neler olduğu konusunda oldukça güçlü kontrollerimizin olması gerekir. Öğrenme süreçlerinde temele alınan yaklaşımın gerektirdiği her türlü eğitimsel uygulama, gereği gibi ifa edilirse planlanan kazanımlara ulaşılamamasında öğretim programına yüklenebilecek kusurlar hakkında kesin bir yargıya varılabilir.
Etkili bir müzik öğretmeni; öğrencilerinin müzikal düşünmelerini sağlayan, bu düşünceleri ifade edebilme olanağı ve özgürlüğü sunan ve ortaya çıkardığı fikir, beceri ve düşünce repertuvarını sınıf genelinde tartıştırabilen öğretmendir.
Müzik öğretmenleri olarak bizler, “diğer sorunlar”ın baskısı altında “Müzik Öğretim Programı”nı etkisizleştirecek yaklaşımlardan kaçınmalıyız. Türkiye’deki sınava odaklı eğitim sisteminin müzik, resim gibi dersleri önemsizleştirmesi bizlerin mücadele azmini kırmamalıdır. Gelecek günlerin; sanat içerikli derslerin önemini, gerekliliğini ve etkisini gözler önüne sereceği konusunda ümitsiz olunmamalıdır.
Emel Bayraktutar, Fatma Bayraktar, Fatma Hacıoğlu, Fevzi Ercan, Günay Cafer Şenol, Hıfzı Doğan, Hüseyin Edip Usta, Saim İlhan Sezgin, Sara Kılınç, Süheyla Akpınar, Şadiye Günvaran Külahcı, Şerife Şahin, Zühtü Öncü Bu kitap, Cumhuriyet döneminde mesleki ve teknik eğitimin kurulmasnda, Türk Milli Eğitim Sistemi içinde yerini almasında, gelişmesinde ve değişen koşullara uyum sağlamasında belirgin katkı yapan ve aramızdan ebediyen ayrılan eğitimcilerin yaşamlarını, katkılarını ve fedakarlıklarını anlatmaktadır.

Mesleki ve teknik eğitimin atılım ve sıçrama yaptığı dönemlerde yaşanan bu süreç ve özgün katkıların genç kuşaklarca da bilinmesinin geleceğin daha biliçli kurgulanmasında önemli ipuçları verebileceği düşünülmüştür.

Bizler de, mesleki çalışmalarımızı onlardan devranılan bu miras üzerine inşa ettik. Bu bağlamda, kitap onlara duyduğumuz şükran borcunun da bir ifadesidir.
Fatma Bayraktar, Fevzi Ercan, Gönül Bumin, Günay Cafer Şenol, Hıfzı Doğan, Mehmet Külahcı, Niyazi Karasar, Saim İlhan Sezgin, Süheyla Akpınar, Şadiye Günvaran Külahcı, Zeki Özkan Osmanlı döneminde, belediyeler ve yerel yönetimlere bağlı olarak faaliyet gösteren cok az sayıda mesleki ve teknik öğretim okulu Cumhuriyet' e intikal etti. Bu okulların Cumhuriyet Dönemi' nde önemi daha da anlaşıldı ve ulusal eğitimin bir parçası olarak yurt düzeyinde yaygınlaştırıldı.

Elinizdeki bu ikinci kitap, ilkinde olduğu gibi, ulusal mesleki ve teknik eğitim sisteminin kurulmasında, gelişmesinde, değişik koşullara uyum sağlamasında özgün ve anlamlı katkı yapan ve aramızda ebediyen ayrılan mesleki ve teknik eğitimcilerin deneyimleri ve katkıları anlatılmaktadır
Ahmet Mahiroğlu, Ahmet Sevgi, Fatma Bayraktar, Gülçin Eroğlu Saraçoğlu, Günay Cafer Şenol, Hıfzı Doğan, Saim İlhan Sezgin, Süheyla Akpınar, Şadiye Günvaran Külahcı, Şükriye Şenol, Zeki Özkan Cumhuriyet Dönemi'nin ihtiyaç duyduğu nitelik ve nicelikte orta dereceli mesleki ve teknik eğitim okullarına öğretmen yetiştirmek için birer Cumhuriyet eğitim kurumları olarak Yüksek Öğretmen Okulları, 2009 yılında kapatılmışlardır. Bu okulların mezunları, aldıkları teori ile pratiği dengeleyen eğitimle, yalnızca bugünkü mesleki ve teknik eğitimin mimarları olmakla kalmamış, ülkenin sosyal kültürel ve ekonomik kalkınmasının gerektirdiği genç nesilleri yetiştirmede ve yeni sektörlerde girişimci olarak öncülük etmede önemli roller üstlenmişlerdir. Bu süreçte, kızların toplum hayatına katılmaları için gerekli becerilerle donatılmaları da özel bir duyarlılıkla ele alınmıştır.
Ahmet Mahiroğlu, Ahmet Sevgi, Fatma Bayraktar, Hıfzı Doğan, İzzet Ünal, M. Ali Işıksoluğu, Ruhi Kılıç, Saim İlhan Sezgin, Sara Kıhnç, Süheyla Akpınar, Şadiye Günvaran Külahçı, Yaşar Taşkaya, Zeki Özkan, Zeynel Abidin Karagöz İz Bırakan Projeler kitabı, Mesleki ve Teknik Eğitim Gönüllüleri tarafından hazırlanan “Cumhuriyet Dönemi Mesleki ve Teknik Eğitimde İz Bırakanlar” dizisinin dördüncü cildidir (Cilt 4). Daha önce yayınlanan ciltler; İz Bırakan Eğitimciler (Cilt 1 ve Cilt 2) ve İz Bırakan Öğretmen Okulları (Cilt 3)’dır.
Bu kitapta, Türkiye’de, Mesleki ve Teknik Eğitim alanında 1940-2000 yılları arasında, yaşanan önemli problemlere somut çözüm amaçlı gerçekleştirilen, ulusal ve uluslararası kuruluşlarca finanse edilen ve başarılı sonuçlar alınan on üç araştırma-geliştirme (AR-GE) projesi tanıtılıp eğitim literatürüne kazandırılmıştır.
Ahmet Keskin, Duygu Gür Erdoğan, Gülay Ekici, Güneş Korkmaz, Halük Ünsal, Hüseyin Evcim, Oktay Akbaş, Özlem Karakış, Sanem Tabak, Soner Mehmet Özdemir, Şener Şentürk, Volkan Duran Nitelikli eğitim sistemlerinin ve süreçlerinin en önemli bileşenlerinden biri, eğitim kurumlarında uygulanan eğitim/öğretim programlarıdır. Eğitimde program geliştirme; uzmanlık gerektiren, uzun süreli, bilimsel ve sistematik bir süreçtir. Uygulanan eğitim programlarının etkili ve başarılı olma durumu farklı özelliklere sahip çeşitli program değerlendirme yaklaşım ve modelleri ile gerçekleştirilmektedir.
Bu kitap, program geliştirme alanının temel muhtevasının yanı sıra alanla ilgili güncel konuları ele alarak çağdaş bir bakış açısıyla program geliştirme ve değerlendirme alanına katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Kitapta ilk bölüm program geliştirmeyle ilgili temel kavramlardan, 2. bölüm program geliştirmenin kuramsal temellerinden, 3. bölüm eğitim programının ve program geliştirmenin temel ögelerinden, 4. bölüm eğitimde program geliştirme süreci ve aşamalarından, 5. bölüm program tasarım yaklaşımları ve program geliştirme modellerinden, 6. bölüm eğitimde program değerlendirme ve program değerlendirmede güncel yaklaşımlar ve modellerden, 7. bölüm Türkiye'de ve dünyada program geliştirme çalışmalarından, 8. bölüm eğitim programı okuryazarlığından, 9. bölüm eğitim programı liderliğinden ve 10. ve son bölüm ise yaşam boyu öğrenme ve eğitim programları konusundan oluşmaktadır.
Kitabın öğretmen adaylarına, öğretmenlere, lisansüstü öğrencilere, eğitimcilere ve araştırmacılara katkı sağlaması ve faydalı olması dileklerimizle….
Antoine Léon “Eğitim Tarihi”ni beşeri bilimler arasında bağımsız bir disiplin olarak nasıl tanımlayabiliriz? Günümüz dünyasındaki işlevlerini nasıl belirleriz? Bunlar, Paris René-Descartes Üniversitesi'nden Profesör Antoine Léon tarafından bu kitapta ortaya konan, tartışılan ve cevabı aranan başlıca sorular olmuştur.
Bu disiplinin yerini tanımlama amacıyla tarih yazımındaki yanlışlar, yeni tarihin önerileri ve hatta Üçüncü Dünya ülkelerinin kendi tarihlerini nasıl yeniden değerlendirdikleri hususları gibi ayrıntılara ulaşıldı. Ayrıca eğitimdeki değişimin ortaya çıkışını ve gelişimini de düşünmek gerekliydi. Yazar, eğitim tarihini, öğretmenlerin eğitim konularına bakış açıları getirmenin yanı sıra mevcut durumu analiz etmek için bir araç olarak görmektedir. Hatta bütün bunlar için bir rehber önerecek kadar da ileri gitmektedir…
Sefer Ada, Ozana Ural Toplumsal (sosyal) bir varlık olan insan, yaşam süreci içinde öğrenme- öğretme, öğrettiklerini aktarma ve gereksinimlerini karşılamak için diğer insanlarla bireysel ya da grup düzeyinde; sosyal-ekonomik, kültürel gibi çeşitli düzeylerde ilişki ve etkileşime girer. Bu etkileşimde çeşitli kurallar devrededir. Toplumsal yaşamı düzenleyen kurallar; hukuk, ahlak, etik, din, gelenek- görenekler gibi yapılar içinde yer alır.
Sosyal ilişkilerde davranış biçim ve tarzlarının toplum tarafından onaylanıp onaylanmadığının ölçütlerinden olan ve yaşamı daha anlamlı kılan etik ve ahlak, bu çalışmanın özünü oluşturmaktadır.
Felsefenin kavramsal boyutunu kapsayan etik ile teorik boyutunu kapsayan ahlak; doğruya, iyiye, güzele ulaşmanın önemli bir aracı olarak kabul edilebilir.
Geçerli ahlaki ve etik değerleri düşünürek, sorgulayarak edinmesini beklediğimiz her insanın, bu konuda algın, örgün, yaygın eğitim alanlarında işlevsel eğitim görmesi yerinde olacaktır. Bunun için; ülkemizde olduğu gibi birçok ülkede çeşitli eğitim basamaklarında "Ahlak ve Etik" adı altında değişik içerikli dersler okutulmaktadır. Ahlak ve etik konusuna giriş niteliğindeki bu kitabın, başta üniversite öğrencileri olmak üzere ahlak ve etik konusunu merak eden herkese yararlı olacağını ummaktayız.
Rıfat Miser İnsan yaşamının temeli öğrenmedir; insan, yaşadıklarından öğrenir, öğrendikleriyle yaşar. Bu nedenle, hangi konuyu ele alıyor olursa olsun, insanın öğrenmesine yönelik bütün eğitim programları önemli, gerekli ve değerlidir. Ancak çevre eğitimi programları bunun da ötesinde, yaşamsaldır.
Çevre eğitimi, insanın doğal çevresiyle uyum içinde yaşamayı öğrenmesini konu edinir. Bunu bilmemesi, becerememesi kendisi dâhil tüm canlıların yaşamını yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmaktadır; nesli tükenen türler bu tehlikenin habercisidir.
Çevre eğitimi, insanların çevreye ilişkin bilgi ve anlayışının gelişmesinde, çevreye yönelik sorumluluk hissi ve tutumlarının oluşmasında gerçekten anlamlı bir rol oynar fakat çevre eğitiminin etkisinin olması gerektiği kadar başat veya başarılı olduğunu söylemek olası değildir. Bunun nedenlerinden biri çevre eğitimi programlarının henüz çevreci düşünme ve eylem üzerinde istenilen ölçüde etkili olabilecek yetkinlikte olmamasıdır. Bu nedenle, ‘çevre eğitiminin etkisinin nasıl artırılabileceği,’ üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.
Kitabın ülkemizde çevre eğitimine yönelik kuramsal çalışmalara ve çevre eğitimi uygulamalarına katkı sağlayacağı; ülkemizde çevre eğitimi alanının gelişimine yönelik çabalara temel olacağı umulmaktadır.
Kamil Çekerol Çevrimiçi eğitim, her seviyedeki eğitim kurumunun artan ilgisi, öğrenenlerin artan talepleri, teknolojinin yaygınlaşması ve kabulü gibi çok sayıda unsurun etkisi ile büyümeye devam ediyor. Bu büyüme, eğitim alanında kurumsal ve bireysel düzeyde değişimleri de beraberinde getiriyor. Değişimden en çok etkilenenler içerisinde ise öğretenler var. Öğretenler çevrimiçi eğitim ortamında, yüz yüze öğretim deneyimlerinin ötesine geçip farklı sorumluluklar alır ve yeni rollere bürünürler. Öğreten rolleri, öğrenme süreçlerinde öğrenenin aktif rol almasını destekleyici ve öğrenmesini kolaylaştırıcı bir çerçevede belirginleşir. Sorumluluklar ise dijital becerilere sahip olma, sanal ortamda çalışabilme, çoklu ortam pedagojisini kullanma ve bunlara yönelik beceriler geliştirilmesini içerir. Bunun yanında çevrimiçi sunum ortamının kullanımına yönelik güdüleyiciler ve engeller, öğretenin bu ortama katılımını ve devamlılığını etkiler. Öğretim ortamındaki etkileşim, ortamın sağladığı kolaylıklar, kurumsal destekler ve çevrimiçi derslerin tasarlanması, geliştirilmesi ve sunumu ise öğretenin memnuniyetini belirleyici unsurlardır.
Nazife Şen Ersoy Kültürleri kendi içinde inceleyen ya da birbirinden kopuk gören bazı yaklaşımların aksine transkültür yeni ve hibrid bir kültür doğuran ilişkilerin kolektif bir ürünüdür. Günümüzde transkültürel etkileşimlerin en belirgin aracısı internettir. Çevrimiçi öğrenme ortamlarında, farklı kültürler ve farklı öğrenenler arasındaki etkileşimin bir sonucu olarak yeni bir transkültürün ortaya çıkması hayli olanaklıdır. Bunun gerçekleşebilmesi için öğrenme-öğretme sürecinin üç ayağını oluşturan öğrenen ve öğreten deneyimleri ve derslerin yapısal özellikleri ile bu üçünün birbiriyle olan etkileşimlerinin transkültür oluşumunu destekleyecek nitelikte olması önem arz etmektedir.
Bu kitapta, transkültür olgusu açık ve uzaktan öğrenme bağlamında ele alınmış, transkültür oluşumu ve varlığı çevrimiçi ve kitlesel açık çevrimiçi dersler özelinde incelenmiştir.
Ayşen Bakioğlu - Resul Baltacı Dünya nüfusunun beşte birini barındıran bir ülke olarak Çin, dünya eğitim kaynaklarının sadece %2'si ile tüm dünyadaki öğrencilerin %26'sına hizmet vermektedir. 1940'larda nüfusunun %80'i eğitimsiz, 1980'lerde 15 yaş üstü nüfusun ortalama eğitim yılı sadece 7.8 yıl iken, günümüzde okuryazarlık oranı %93'ün üstüne çıkmış, farklı kademelerdeki okullarda, yaklaşık 12 milyon öğretmen 250 milyon öğrenciye eğitim vermektedir. 23 milyonluk nüfusu ülkesinin %1'ine, yüzölçümü %0,06'sına denk gelen Şangay ise, tek başına Çin'in toplam gelirinin sekizde birini karşılamakta; ülkenin ihracat ve ithalat hacminin dörtte birini gerçekleştirmektedir.
15 yaşındaki öğrencilerin gerçek yaşam koşullarında bilgilerini ne ölçüde kullanabildiklerini sınayan PISA sınavlarında, ilk yıllarda Finlandiya üst sıralarda yer alırken, 2009 ve 2012 PISA sınavlarında ilk sıralarda Finlandiya'nın yanında tamamı Asyalı Şangay (Çin), Hong Kong (Çin), Güney Kore, Singapur, Tayvan (Çin), Makao (Çin) ve Japonya gibi ülkelerin/ekonomilerin yer alması, 21'inci yüzyıl için “Asya yüzyılı” nitelemesinin pekişmesine yol açmıştır. Alınan bu sonuçlar, özellikle eğitim politikaları ve uygulamaları konusunda dikkatleri bu bölgenin üzerine çekmiş, eğitimde geri kalmak istemeyen ülkelerin kendilerine yeni bir referans noktası oluşturmalarına yol açmıştır.
Öte yandan, ülkemiz nüfusunun dörtte biri, 15 yaşının altındadır. Pek çok ülkenin nüfusu giderek yaşlanırken ülkemizdeki genç nüfusun dinamizminden yararlanabilmenin yolu nitelikli bir eğitim sisteminin oluşturulmasından geçmektedir. Bu nedenle, özellikle PISA sınavlarında başarılı olan ülkelerin eğitim sistemlerinden yararlı görünen politika ve uygulamaların tespit edilmesi ve eğitim sistemimizin yeniden yapılandırılması çalışmalarında göz önünde bulundurulması önem taşımaktadır.
A.Halim Ulaş, İmren Özgelen Sevgili öğretmenim, öğretmen adayı veya öğrenip öğretmeye gönül vermiş kardeşim!
Her biri ayrı birer dünya olan öğrencilere daha verimli ve daha kaliteli bir öğretmen olabilmek için başka neler yapmak gerektiği konusunda düşünüyor ve bu sorumluluğun altında eziliyor olabilirsin.
Sana hem uygulamada hem de öğretmenlik ruhunu rahata ulaştırmada rehberlik edebilecek bu kitap, test edilmiş tecrübelerin 100 Altın Kural adı altında derlenmiş hâlidir.
Keyifli ve verimli okumalar…

Ahmet Saban Çoklu zekâ kuramı, bütün çocukların sahip oldukları gizli güçleri, potansiyelleri veya yetenekleri keşfetmeyi ve onları geliştirmeyi vurgulayan çağdaş bir eğitim anlayışını öngörmektedir. Bu kitabın amacı; çoklu zekâ kuramını tanıtmak, çoklu zekâ kuramının eğitim sürecine nasıl uyarlanabileceğini tartışmak ve çoklu zekâ kuramının Türk eğitim sistemine yansımasını incelemektir. Bu kitabın içeriğini oluşturan beş bölüm, sırasıyla şu sorular çerçevesinde organize edilmiştir: Çoklu zekâ kuramı nedir? Çoklu zekâ kuramı eğitime nasıl uyarlanabilir? Çoklu zekâ kuramına dayalı öğretim stratejileri nelerdir? Çoklu zekâ kuramına dayalı bir okul yapısı nasıl oluşturulabilir? Çoklu zekâ kuramının Türk eğitim sistemine yansıması nasıldır?
Çoklu Zekâ Kuramı ve Türk Eğitim Sistemine Yansıması ismi ile 6. basımını gerçekleştirdiğimiz eserin eğitimcilere başlıca dört açıdan faydalı olacağı düşünülmektedir: 1. Öğrenme-öğretme sürecini iyileştirme çabasında olan öğretmenlere bir model sunmak. 2. Çoklu zekâ kuramına dayalı eğitim anlayışına ilgi duyan eğitimciler için bir kaynak oluşturmak. 3. Çoklu zekâ kuramını okullarında uygulamaya çalışan eğitimciler için bir rehber görevi görmek. 4. Çoklu zekâ kuramının Türk eğitimine yansımasını inceleyen araştırmacılara kılavuzluk yapmak.


İÇİNDEKİLER

Bölüm 1 ÇOKLU ZEKÂ KURAMI NEDİR?
Eğitimde Çoklu Zekâ Kuramına Neden İhtiyaç Vardır?
Geleneksel Zekâ Anlayışı Nasıldır?
Çoklu Zekâ Kuramına Göre Zekâ Anlayışı Nasıldır?
Çoklu Zekâ Kuramının Öne Sürdüğü Zekâ Alanları Nelerdir?
Çoklu Zekâ Alanlarının Gelişimini Etkileyen Faktörler Nelerdir?
Bölüm Sonu Etkinlikleri

Bölüm 2 ÇOKLU ZEKÂ KURAMI EĞİTİME NASIL UYARLANABİLİR?
ÇZK’na Dayalı Öğretim Anlayışı Nasıldır?
ÇZK’na Dayalı Ders Planları Nasıl Hazırlanır?
ÇZK’na Dayalı Sınıf Ortamı Nasıldır?
ÇZK’na Dayalı Sınıf Yönetimi Nasıldır?
ÇZK’na Dayalı Ölçme ve Değerlendirme Anlayışı Nasıldır?
Bölüm Sonu Etkinlikleri

Bölüm 3 ÇOKLU ZEKÂ KURAMINA DAYALI ÖĞRETİM STRATEJİLERİ NELERDİR?
Sözel-Dil Zekâ Alanı için Öğretim Stratejileri Nelerdir?
Mantıksal-Matematiksel Zekâ Alanı için Öğretim Stratejileri Nelerdir?
Görsel-Uzamsal Zekâ Alanı için Öğretim Stratejileri Nelerdir?
Müziksel-Ritmik Zekâ Alanı için Öğretim Stratejileri Nelerdir?
Bedensel-Kinestetik Zekâ Alanı için Öğretim Stratejileri Nelerdir?
Sosyal Zekâ Alanı için Öğretim Stratejileri Nelerdir?
İçsel-Özedönük Zekâ Alanı için Öğretim Stratejileri Nelerdir?
Doğacı Zekâ Alanı için Öğretim Stratejileri Nelerdir?
Bölüm Sonu Etkinlikleri

Bölüm 4 ÇOKLU ZEKÂ KURAMINA DAYALI BİR OKUL YAPISI NASIL OLUŞTURULABİLİR?
Çoklu Zekâ Kuramı bir Eğitim Felsefesi olarak Neden Benimsenmelidir?
Çoklu Zekâ Kuramı Öğrencilere Nasıl Öğretilebilir?
Çoklu Zekâ Kuramına Dayalı bir Okul Yapısının Oluşması Hangi Aşamalardan Oluşur?
Çoklu Zekâ Kuramının Uygulanmasında Karşılaşılan Güçlükler Nelerdir?
Çoklu Zekâ Kuramının Okullar İçin Öngördüğü Yeni Uzmanlıklar Nelerdir?
Değişimde İnsan Faktörünün Rolü ve Önemi Nedir?
Eğitimcilerdeki Çoklu Zekâ Alanları Nasıl Belirlenebilir?
Öğrencilerdeki Çoklu Zekâ Alanları Nasıl Belirlenebilir?
Sonsöz
Bölüm Sonu Etkinlikleri

Bölüm 5 ÇOKLU ZEKÂ KURAMININ TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNE YANSIMASI NASILDIR?
Öğrencilerin Çoklu Zekâ Profillerini İnceleyen Çalışmalar
ÇZK ile Öğrenme Stilleri/Stratejileri Arasındaki İlişkiyi İnceleyen Çalışmalar
Çoklu Zekâ Alanları ile Akademik Başarı Arasındaki İlişkiyi İnceleyen Çalışmalar
Çoklu Zekâ Alanlarının Geliştirilmesine Yönelik Çalışmalar
ÇZK ile Eğitim Programı Arasındaki İlişkiyi İnceleyen Çalışmalar
ÇZK ile Rehberlik Arasındaki İlişkiyi İnceleyen Çalışmalar
ÇZK ile Ders Kitapları Arasındaki İlişkiyi İnceleyen Çalışmalar
ÇZK’nın Uygulanmasına İlişkin Görüşleri İnceleyen Çalışmalar
ÇZK’nın Okulöncesi Öğrencilerinin Başarı ve Tutumlarına Etkisini İnceleyen Çalışmalar
ÇZK’nın İlköğretim Öğrencilerinin Başarı ve Tutumlarına Etkisini İnceleyen Çalışmalar
ÇZK’nın Ortaöğretim Öğrencilerinin Başarı ve Tutumlarına Etkisini İnceleyen Çalışmalar
ÇZK’nın Yükseköğretim Öğrencilerinin Başarı ve Tutumlarına Etkisini İnceleyen Çalışmalar
ÇZK ile ilgili İncelenen 97 adet Çalışmanın Kodlanması ve Analiz Edilmesi
ÇZK ile ilgili İncelenen 97 adet Çalışmadan Elde Edilen Bulgular
Sonuç
KAYNAKÇA

Caner Onay Bu çalışmada, beden eğitimi derslerinin temel taşlarından biri olduğuna inanılan ve uygulama alanında hala eksik kaldığı düşünülen oyun kavramı, çoklu zekâ kuramı ile bağdaştırılmaya çalışılmıştır. Kitapta, çoklu zekâ ve oyun kavramı, çoklu zekâ ve bireysel sportif uygulamalar, sınıf içi ve dar alan oyunları, sportif branşlara hazırlayıcı oyunlar ve konuyla ilgili daha pek çok bilgi yer almaktadır. Kitap, Çoklu Zekâ ve Oyun Kavramı, Sınıf İçi Dar Alan Oyunları ve Sportif Branşlara Hazırlayıcı Oyunlar başlıklı üç bölümden oluşmaktadır. Çoklu Zekâ ve Oyun Kavramı bölümü altında; çoklu zekâ, çoklu zekâ ve bireysel sportif uygulamalar konularını inceleyen çalışma, Sportif Branşlara Hazırlayıcı Oyunlar bölümünde de atletizm, basketbol, jimnastik ve koordinatif-yetilerin gelişimine yönelik oyunlar, futbol, hentbol ve voleybol konularını incelemektedir. Bu çalışmanın, oyunu eğitim sistemi içinde vazgeçilmez bir unsur olarak gören tüm eğitimciler için yararlı bir kaynak olacağına inanıyoruz.



İÇİNDEKİLER

I. BÖLÜM BEYİN, ZEKÂ, EĞİTİM-ÖĞRETİM
II. BÖLÜM ÇOKLU ZEKÂ KURAMI
III. BÖLÜM ÇOKLU ZEKÂ KURAMININ EĞİTİM–ÖĞRETİM SÜRECİNE YANSIMALARI
IV. BÖLÜM ÇOKLU ZEKÂ KURAMI YANSIMALI İLKÖĞRETİMDEN ÜNİVERSİTEYE .UYGULAMALI DERS PLANI ÖRNEKLERİ

Ahmet Saban Çoklu zekâ teorisi, bütün çocukların sahip oldukları doğal veya gizil güçleri, potansiyelleri ve yetenekleri bulmayı ve onları geliştirmeyi vurgulayan bir eğitim felsefesi ortaya atmaktadır. Bu yönüyle teori, insan zihninde açılan adeta bir pencere gibidir. Bu kitabın genel amacı, çoklu zekâ teorisini tanıtmak ve bu teorinin eğitim sürecine nasıl uygulanabileceğini örneklerle tartışmaktır. Bu genel amaç çerçevesinde kitapta yer alan konular başlıca şu sorular etrafında yoğunlaşmaktadır: Eğitimde çoklu zekâ teorisine neden ihtiyaç vardır? Zekâ nedir? Çoklu zekâ alanları nelerdir? Zekânın özellikleri nelerdir? Çoklu zekâ alanlarının gelişimini etkileyen faktörler nelerdir? Eğitimcilerdeki çoklu zekâ alanları nasıl belirlenebilir? Öğrencilerdeki çoklu zekâ alanları nasıl belirlenebilir? Çoklu zekâ teorisine dayalı öğretim anlayışı nasıldır? Çoklu zekâ teorisine dayalı ders planları nasıl hazırlanır? Çoklu zekâ teorisine dayalı öğretim stratejileri nelerdir? Çoklu zekâ teorisine dayalı sınıf ortamı nasıldır? Çoklu zekâ teorisine dayalı sınıf yönetimi nasıldır? Çoklu zekâ teorisine dayalı bir okul ortamı nasıl oluşturulur? Bu kitap eğitimcilere başlıca üç açıdan yardımcı olacaktır: İlki; öğretim sürecinde yeni fikir ve reform arayışları içinde olan öğretmenler için bir model ortaya koyarak. İkincisi; Çoklu zekâ teorisine dayalı eğitim anlayışına ilgi duyan eğitimciler için bir kaynak oluşturarak. Son olarak da çoklu zekâ teorisini okullarında uygulamaya çalışan eğitimciler için bir rehber sunarak.
Emre Ulaş Özdal Deneyimsel öğrenme, maksimum öğrenme ve beceriyi elde tutma hedefiyle, öğrenenlerin ilgisini çekmek amaçlı çeşitli uygulamalı yöntemlerin kullanılmasına odaklanır. Okullar, büyük şirketler vekâr amacı gütmeyen kuruluşlar, bir organizasyonun etkisini genişletmek veya bir öğrenen grubunun tam potansiyeline ulaşmasına yardımcı olmak için genellikle bu öğretim yöntemine güvenmektedir.
Deneyimsel öğrenme yöntemleri üzerine eğitim, gelişim ve öğrenme çalışmaları yapan farklı öğretici grupları bulunmaktadır. Bunlar; akademisyenler, öğretmenler (okul öncesi, ilk ve orta öğretim), eğitim uzmanları, danışmanlar, ekip oluşturma uygulayıcıları, oyun tabanlı
öğrenme tasarımcıları, pedagog ve psikologlar, özel eğitim uzmanları, terapistler, çevre eğitimcileri, rehberler, kurumsal eğitmenler, girişimci mentörleri, antrenörler, koçlar, akıl sağlığı ve insan kaynakları uzmanları gibi çok geniş profesyonel meslek grubunu içermektedir.
Bu kitabın amacı;"Keşfetmek için yaşa, öğrenmeye açık ol." felsefesine bağlı kalarak, yaşamın tüm evrenlerinde öğrenme, eğitim ve gelişim stratejilerine çözüm olabilecek deneyimsel öğrenme modelini sunmaktır. Deneyimsel öğrenme modelinde temel felsefe,"Öğrenmenin yerinin,
zamanının, yaşının, sonunun olmadığı; öğrenmenin ancak deneyimleyerek etkin bir şekilde gerçekleşeceğidir". Bu kitapta; bireylerin öğrenme süreçlerindeki tüm yaşamsal evrenlerin (iş, eğitim, yaşam vb.), deneyimsel öğrenme yöntemleri ile güçlendirilmesi için ilkeler sunulmakta ve deneyimsel öğrenmenin, bireylerin öğrenme süreçlerine katkılarının yanı sıra müfredat geliştirme, akademik araştırma, kişisel ve kurumsal gelişim programları ile nasıl uygulanabileceği konusunda bilgi ve örnekler verilmektedir. Üçüncü basımda tekrar görüşmek üzere...
Zeynep Ünal Son yıllarda, yapay zekâ tekniklerinden insan beyninin çalışma şeklinden esinlenerek geliştirilen ve yapay sinir ağları ilkeleri üzerine inşa edilen derin öğrenme yaklaşımları, verilerin tanınması ve sınıflandırılmasında etkin yöntem olması sebebiyle büyük önem kazanmıştır. Kitabın ilk bölümünde yapay zekâ kavramı detaylı şekilde ele alınmıştır. Yapay zekâ kavramı açıklanmaya çalışılırken tarihsel gelişiminde yer alan önemli detaylara yer verilmiş, ilkel tekniklerden daha gelişmiş tekniklere doğru bir akış takip edilmiştir. Bazı geleneksel tekniklerin sağladığı avantajlardan dolayı günümüzde hâlen kullanıldığı ve gelişmiş teknikler için bir temel oluşturduğu vurgulanmıştır. Derin öğrenme temelini oluşturan yapay sinir ağlarından kısaca bahsedildikten sonra derin öğrenme açıklanmıştır. Derin öğrenme tekniğinde kullanılan güncel aktivasyon ve kayıp fonksiyonlarına, optimizasyon algoritmalarına, aşırı öğrenme probleminin çözüm yollarına, öğrenme sürecini verimli hâle getirecek parametre ayarlarına ve derin öğrenme platformlarına yer verilmiştir. Derin öğrenme konusunda Türkçe literatürün sınırlı olması sebebiyle bu çalışmanın Türkçe literatüre katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Michelle Stephan - David Pugalee - Julie Cline - Chris Cline STEM eğitimine bu denli itibar edilmesinin nedeni, öğrencileri problem çözücülere dönüştürmeye yardımcı olacak özgün bir ders planlama yaklaşımından ileri gelmektedir: Ders kurgulama. Bu yaklaşımda öğretmenler, belirlenen etkinliklerin gerçek zamanda
nasıl ortaya konulacağını, yani öğrencilerin ne gibi çözümlere,
sorulara ve yanlış kavramlara sahip olabileceğini ve öğretmenlerin derinlemesine muhakemeyi nasıl teşvik edebileceklerini ön görmektedirler. Dersten önce ders kurgulama yapıldığında, öğrenciler, ders kazanımlarını daha doğal ve daha güçlü bir şekilde edinirler.
Başarılı bir STEM ünitesi; etkinlikleri, soruları, teknolojiyi ve tutkuyu içerir. Ayrıca, her bir etkinliğin sınıfta nasıl gerçekleştirileceğinin dikkatli ve ayrıntılı bir şekilde kurgulamasını da içerir. Matematik ve Fen'de Ders Kurgulama, öğretmenlere,
Bir dersin yapısının ve uygulanmasının baştan sona düşünme sürecini,
Öğrencilerin düşüncelerini ortaya çıkarmanın ve onları iş birliğine teşvik etmenin yöntemlerini keşfetmenin bir yolunu,
Gerek “doğru” cevabı zamanından önce vererek, gerek onaylayarak, gerekse de “yanlış cevabı” görmezden gelerek tartışmanın sonlanmasından kaçınma tekniklerinde de beceri kazanma fırsatı sunar.
Sınıf içi örneklerle, ders kurgulama şablonlarıyla ve sürecin nasıl başlatılacağına dair ipuçlarıyla dolu olan bu kitap, öğretmenlere, öğrencilerin fikirlerini ve sorularını öngörmede ve fen, matematik, mühendislik ve teknolojide daha derinlemesine öğrenmeyi teşvik etmede yardımcı olacaktır.
Aslı Saylan Kırmızıgül, Bekir Yıldırım, Cihad Şentürk, Cihat Abdioğlu, Dilek Karışan, Esra Bozkurt Altan, Esra Kızılay, Kibar Sungur Gül, Mustafa Çevik, Nurhan Öztürk, Rıdvan Ata, Salih Gülen, Sema Altun Yalçın, Sema Tan, Yasemin Hacıoğlu Çoklu disiplinler, disiplinler arası ve disiplinler üstü gibi terimler, STEM eğitiminin açtığı çığırın etkisiyle son zamanlarda daha fazla telaffuz edilmeye başlanmıştır. Ülkemizde her ne kadar öğretim programlarımız STEM gibi bütünleşik disiplinler eğitimine uygun olmasa da bilim insanları, öğretmenler ve eğitim yöneticileri dünyadaki bu heyecan yaratan akıma kapılmış ve çalışmalara ivedilikle devam etmişlerdir. Disiplin kazanımlarının öğrencilere ayrı ayrı kazandırılması yerine bütünleşik olarak anlamlı ve etkili bir biçimde verilmesi bu kitabın temel çıkış noktasıdır. Kitap, STEM alanında uzman akademisyenlerin sahada öğretme öğrenme yaklaşımlarıyla uyguladıkları STEM eğitiminin etkililiği ve bunun gerekliliği çerçevesinde kaleme alınmıştır. Her bölüm, ilgili öğretme öğrenme yaklaşımını ortaya atan bilim insanının kısa bir tanıtımıyla başlayıp STEM eğitiminin ilgili öğretme öğrenme yaklaşımının ve her ikisinin birlikte nasıl kullanılabileceğine ilişkin literatür taramaları ile devam etmektedir. Kitaptaki birçok bölümde bahsi geçen bu kısımlar, yazarlar tarafından şematize edilmeye de çalışılmıştır. Kitabın her bölümünün ayrı bir heyecan ve bilimsel tutkuyla yazılmış olduğunu, kitabı elinize alıp bırakamadığınızda anlayacaksınız. Kitaba öğrencileri, öğretmenleri ve akademisyenleri bağımlı yapacak son kısım ise yazarların kendilerinin uyguladıkları STEM etkinliklerini “Ders Planı” kurgusunda detaylı olarak anlattıkları kısımdır. Gerek öğretmenlerimizin gerekse akademik camianın, öğretme öğrenme yaklaşımlarıyla disiplinlerin bütünleşik ve ürün odaklı olduğu çalışmaların nasıl yapılabileceğini net bir şekilde görecekleri bir kitap ortaya konmuştur.Bu bağlamda kitap, diğer STEM kitaplarından ayrı bir yere sahiptir. Disiplinler arası çalışmalardan disiplinler üstü çalışmalara da ufuk açacağını düşündüğümüz bu kitabın, bilim dünyasına hayırlı olmasını diliyoruz.

Bütünleşik disiplinler yaklaşımının gücünü kullanın!
Robert K. Yin Durum Çalışması Araştırması Uygulamaları, çeşitli konularda çok sayıda tanımlanmış durum çalışması uygulamalarını tartışmakta ve durum çalışması, teknik ve ilkeleri ile ilgili özel olarak seçilmiş örnekleri kapsamaktadır. Konu başlıkları; eğitim, yasal uygulamalar, halk sağlığı, ekonomik kalkınma ve mesleki eğitim gibi kurumsal ve örgütsel olguları öne çıkarmaktadır. Desenden raporlamaya uygulamalar, durum çalışması yaparken sıklıkla karşılaşılan sorunları ortaya koyarak bunlara çözümler sunmaktadır.
Durum Çalışması Araştırması Uygulamaları, durum çalışmasını kullanan farklı disiplin alanlarındaki öğrencilere ve araştırmacılara eşsiz bir kaynak sunmaktadır.
Hasan AYDIN Çokdilli ve çokkültürlü eğitim, son yıllardır eğitim dünyasında ön plana çıkan bir fenomen olup ve tüm öğrenciler için temel eğitimi hedefleyen kapsamlı bir okul reformu sürecidir. Bu eğitim türü, okullarda ve toplumda ırkçılık ve ayrımcılığın her türlü biçimini reddederken, toplumun üyelerinin çeşitliliğini destekler. Bu eğitim reformu ayrıca farklı din, dil, ırk, renk, yaş, cinsiyet, sosyal statü, ekonomik düzey, gelenek, görenek gibi kültürlere sahip olan öğrencilere eşit eğitim hakkı tanımaktadır. Çokkültürlü çokdilli eğitim sadece toplumun baskın kültüründen farklı kültüre sahip olan öğrenciler için değil, bütün öğrenciler içindir. Bu tür bir eğitimde hedef; eğitimde fırsat eşitliği sağlamak, kültürel çatışmalardan doğan sorunları çözmek, öğrencilerin birbirlerine karşı empati kurmalarını desteklemek, birbirlerinin kültürlerini tanımak ve içerisinde çalışarak akademik başarılarını artırmaktır. Bu kitapta, Türkiye'de gerçek anlamda etkili çok kültürlü ve çok dilli eğitim programlarının geliştirilmesi amacıyla, hedef olarak belirlenen 20 ülkede kullanılan çok kültürlü ve çok dilli eğitim programlarına odaklanılmış ve şu anda dünya genelinde yer alan tartışmaların bir sentezi sunulmuştur. Bu kitabın bir diğer özelliği ise ABD, Avrupa ve diğer bazı ülkelerde başarıyla uygulanan çokkültürlü ve çok dilli eğitim programlarının incelenmesi ve derlenmesi sonucunda, bu fikirlerin Türk Eğitim Sistemi için nasıl faydalı hâle getirilebileceği sorusunu yanıtlamaktır.
Catherine C. McCall Elinizdeki kitap, hem kişisel yaşantı dünyanızda hem de kamusal paylaşımlar gerçekleştirdiğiniz hayat akışınızda önemli bir değişimin başlangıcını oluşturabilir. Eleştirel ve yaratıcı düşünme, kavramlar ve problemler aracılığıyla sorgulayıcı bir düşünüm gerçekleştirme, tartışmacı diyalog yoluyla bireyin kendisini ifade etme ve başkalarını anlama süreçlerinde olgunlaşma aracılığıyla etkin ve etkili bir yurttaş olunabileceğini bizlere anlatan bu kitap, esasen çocuklarla felsefe yapma yöntemlerinden biri olan Felsefi Sorgulama Topluluğu (FST) yöntemini ayrıntılarıyla ele almaktadır.
Felsefi Sorgulama yöntemine göre çocuklar aslında çok küçük yaşlardan itibaren felsefi akıl yürütme yapısını kullanabilmekte, felsefi bulmacalar hakkında kendi görüşlerini gerekçelendirebilmekte ve yaşıtlarıyla felsefi bir diyalog süresince farklı görüşleri tartışabilmektedirler. Bu açıdan değerlendirildiğinde küçük yaşlardan itibaren çocukları felsefi diyalogla tanıştırmak, onların eleştirel ve sorgulayıcı nitelikte yargıda bulunma potansiyellerini geliştirmeleri ve bu sürecin bir sonucu olarak da demokratik bir politik hayatın özneleri olma yolunda köklü şekilde dönüşüme uğramaları anlamına gelmektedir.
Ayşe Yıldırım, Çağdaş Demirci, Çiğdem Kara, Erdinç Kineşçi, Hasan Münüsoğlu, Melike Kaplan, Pınar Kasapoğlu Akyol, Saim Örnek, Sanem Kulak Gökçe, Z. Nilüfer Nahya, Zeynep Kantemur Çocuk yetiştirme, çocukluk ve psikolojik antropoloji çalışmaları üzerinden eğitim konusuna yönelmeye başlayan sosyal ve kültürel antropoloji, zamanla eğitimi, sınıf, etnisite, dil ve din konularının yanı sıra mekânla, üretimle, ilişkilerle, kurumlarla vb. örtüştüren bir bakış açısı oluşturabilmiştir. Etnografi sayesinde antropologlar, detaylara inebilen, topluluğu derinlemesine ve örüntüsel olarak anlamayı ve açıklamayı hedefleyen çalışmalar kaleme alırlar. Öğrenme, öğretme, okul ve okullaşma, kültürleme, kimlik, farklılık, ayrımcılık, eğitime ulaşma, eğitim olanaklarının yeterliliği vb. ekonomik, siyasi ve sosyal eşitsizlikleri ele alan araştırmalar yaparlar.
Bu kitap, Türkiye'de gelişmekte olan eğitim antropolojisi çalışmalarına giriş niteliğinde bir katkı yapma hedefiyle eğitimin tarihinden okul etnografilerine, antropolojinin içeriğinden kuramlarına, dilin eğitim alanındaki öneminden kültürel mirasa, çokkültürcülük ve küreselleşmeye kadar geniş bir perspektifle eğitim antropolojisini ele alıyor. Böylece kitap, sosyal ve kültürel antropoloji kadar sosyoloji ve eğitim bilimlerine de hitap edebilen çok yönlü bir içerik sunabiliyor.
Richard PRING, Continuum 'Teşvik edici ve okunabilir bir kitap… Pring, farklı felsefi yaklaşımların özlü bir açıklamasını vermekte ve onların güçlü ve zayıf yönlerinin dengeli bir değerlendirmesini yapmaktadır. … eğitim araştırmacılarını bir tarafa bırakın tüm öğretmen adayları için zorunlu okuma olmalıdır.'
Dr. Paul Martinez, Öğrenme ve Beceri Geliştirme Ajansı

'Bu cilt bir ders kitabı ve bir manifestodur ve araştırma öğrencileri, çeşitli kavramların, aletlerin ve yaklaşımların ana hatlarının verildiği açıklıkla buluşacaktır. Pek çok öğretmen bundan etkilenecektir.'
Times Educational Supplement

'Profesör Pring'in eseri, başlığının mütevazi biçimde olduğunu iddia ettiğinden çok daha fazlasını içeriyor. Eğitim Araştırmaları Felsefesi konusunda uzman bir çalışma olduğu kadar eğitim felsefesinde de bir öncü olan bu eser eğitimin amaçlarından bilginin doğasına kadar değişen konularda berrak ve özdür.'
Education Review

Profesör Pring, 2003 yılında emekliliğine kadar Oxford Üniversitesi Eğitim Çalışmaları Bölümünde Yöneticiydi. Hala hazırda 14-19 Education and Training Nuffield Review'ın Baş Direktörüdür.
Ayşen Bakioğlu, Münevver Çetin, Orhan Akınoğlu, Nurhayat Çelebi, Seyfi Kenan, Süleyman Avcı, Seval Erden, Faruk Levent, Meral Sert Ağır, Esra Molu, Dilek Pekince Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri bölümü öğretim elemanlarının iş birliği ile ortaya çıkan bu kitapta ülkemizde ve Batı'daki güncel tartışmalar 2014 Türkiye'sinin ulaşmaya gayret ettiği hedefler, geçmişteki gelişmeleri de göz önüne alarak verilmeye çalışılmıştır. Kitap, bölümlerin konuları ve tasarımı olarak aynı başlığı taşıyan diğer çalışmalardan farklı olarak, araştırma ve güncel yerli, yabancı kaynaklardan yararlanılarak, geleceğin öğretmenlerine araştırmacı ve lider öğretmen olma misyonu vermek üzere tasarlanmıştır. Öğretmen adaylarına araştırmacılığın, ampirik çalışmanın doğruyu ve faydalıyı bulmakta en önemli nitelik olduğu, mesleğe başladıklarında eğitimdeki sorunların dışarıdan çözülmesini beklemek yerine sınıflarındaki sorunlara buldukları çözümlere yönelik olarak kendilerinin aktif bir bilgi üreticisi konumuna gelmeleri için katkıda bulunulmaktadır. Kitapta, öğretmen adayının öğretmenlik deneyiminde uygulamada yararlı olabilecek bilgiler de belirginleştirilerek verilmektedir. Ayrıca öğretmen adayının dikkatini uyanık tutmak için ve öğrenmeyi hatırlamaktan ibaret kalmayacak ve tartışma düzeyine getirecek bazı sorular sorulmuş, bölüm sonlarında çoktan seçmeli veya açık uçlu sorular yerleştirilmiştir.
Eğitim bilimleri alanının çeşitli disiplinler ile etkileştiği çerçeveler ve farklı zamanlarda ve coğrafyalarda eğitime yüklenen anlamlar, kullanılan teknikler ve bu süreçlerin yansımaları, Türk eğitim düşüncesi ve deneyiminin tarihî ve fikrî anlamda önemli temelleri, günümüzde Türk millî eğitiminin amaçları, temel ilkeleri, Türk eğitim sisteminin teşkilat yapısı hakkında genel bilgiler, öğretmenlik mesleği ile ilgili uygulanan politikalar, mesleğin standartları, yeterlik alanları, hizmet öncesi ve hizmet içi öğretmen eğitimleri, öğretmenlerin görev ve sorumlulukları incelenmektedir. Psikolojinin davranış, öğrenme ve başarı boyutları için geliştirilen yaklaşımlar, yapılandırmacı yaklaşım; üstbiliş, öğrenme stratejileri, stilleri ve farklı zekâ kuramları sınıf içi etkileşimlerden makro sosyolojik etmenlere kadar değişebilen unsurlar, eğitim uygulamalarını ve politikalarını anlamak için çerçeve sağlayan sosyal üretim, dil, kültürel sermaye gibi kapsamlı unsurlar ile desteklenerek sunulmaktadır. Kitapta ayrıca, öğretmenlerin farklı özellikleri olan öğrencileri tanımaları ve uygulamalarını şekillendirmeleri, eğitim programlarının temel ögeleri, özellikleri, yararları, türleri ve çağdaş bir eğitim programı geliştirme süreçlerine yer verilerek öğretmen adaylarının mesleğin temelini oluşturan "eğitim bilimleri"nin ana kavramlarını öğrenmeye çalışmalarına yardımcı olunmaktadır.


İrfan ERDOĞAN “Her eğitim sisteminin, kendi kültürü ve koşulları olan bir toplumsal yapının ürünü olduğu gerçeğini göz ardı etmeyerek dış kaynaklı eğitim yaklaşımlarını transfer ederken dikkatli olmalıyız; başka ülkelerin eğitim modellerini aynen almaktan ziyade, Atatürk devrimlerinde olduğu gibi kendi koşullarımız içinde değerlendirerek bize özgü hâle getirmeliyiz.”, “Eğitimde yaşanan derslik sıkıntısı, öğretmen ve okul sayısı gibi kaynak yetersizliğine dayalı sorunları çözebilmek için de sadece sayıyı artırmaya ve oranları iyileştirmeye yönelik yöntemlere başvurmanın kalıcı bir çözüm getiremeyeceğini kabul etmeliyiz.”, “Eğitimde öğretmen mi, öğrenci mi, yerellik mi, merkezîlik mi, gibi ikilemler etrafında uç duruşlar sergilemeden, hem öğrencinin hem de öğretmenin aktifliğinin değerli olduğu, hem ulusal birlik ve beraberliğin gerektirdiği merkezîlik hem de durumsallığın gerektirdiği yerellik vurgusuna yeteri kadar yer veren esnek ve kapsayıcı bakış açılarına imkân vermeliyiz.”, “Eğitim sisteminin merkezî sınavlara endekslendiği ve uzun vadede bunların kaldırılmasının düşünülmediği dikkate alınırsa, tıkanan sistemin önü yükseköğretimdeki okullaşma oranının artırılmasıyla açılabilir.”, “Halkımızın eğitim ile ilgili isteklerini talep hâline getirmesi gerekmektedir.”“İkinci Meşrutiyet ile başlayan ve çok partili döneme kadar süren inanılmaz bir eğitim birikimi var. Bu birikime sırtımızı dönemeyiz. Aksi takdirde bugün yüz yüze kaldığımız kaosu yaşarız.”, “Eğitim sistemimizi tahrip eden, bize pahalıya mal olan bu merkezî sınavları masaya tekrar yatırmak durumundayız.”, “İlköğretimden ortaöğretime geçişi sağlıklı hâle getirmek istiyorsak, ortaöğretimden yüksek öğretime geçişi de masaya yatırmak zorundayız.”, “Ortaöğretim ilköğretimin kıskacında, yükseköğretimin baskısı altındadır. Girdisi ve çıktısı kendisine bağlı olmayan bir kademedir.”, “Sonu ve doğruluğu net olarak belli olmayan büyük adımları atma yerine etkisi anında hissedilecek olan küçük ve net adımları atmak daha yararlı olabilir.”, “Bugünden yarına doğru kendimizi ummadığımız bir yerde bulmak istemiyorsak eğitimde attığımız her adımı tarihe bakarak atmalıyız”.“Doğal seyri içinde geliştirilmiş olsaydı çok etkili olabilecek olan birçok ‘eğitim projesi‘ doğal olmayan süreçlerin ürünü olduğu için istenilen sonuçları verememiştir."