Eğitim Bilimleri \ 3-22
Ahmet Feyzi Satıcı, Ahmet Naci Çoklar, Ali Battal, Eda Bakır, Fatma Akgün, Feridun C. Özçakır, Fırat Sarsar, Güner Güler, Hakan İslamoğlu, Halil İbrahim Haseski, İsmail Tonbuloğlu, M. Fatih Erkoç, Mehmet Tekdal, Ömer Faruk Ursavaş, Özden Şahin İzmirli, Sabiha Yeni, Serhat Bahadır Kert, Serkan İzmirli, Şenol Saygıner, Zehra Taşpınar Şener Kitap içerisinde, öncelikli olarak, günümüzün bilgisayar eğitimi çalışmalarının temelini oluşturan bilgi işlemsel düşünme ve problem çözme kavramları üzerinde durulmuştur. İyi bir düşünme sistematiğinin oluşturulmasına yönelik ilk adımların ardından algoritma ve akış şemalarıyla teknik içeriklere giriş yapılmıştır. Donanım ve yazılım kavramları, işletim sistemlerinin temelleri, bilgisayar sistemi ve dosya yönetimi ile bir bilişim sisteminin yönetim ve organizasyonuna yönelik fiziki yeterlilikler üzerine odaklanılmıştır. Yardımcı programlar ile yazılım uygulamalarına giriş yapılmış ve devamında ofis programlarına yönelik içerikler sunulmuştur. Üretkenliğin üç ayrı uygulama alanı olarak masaüstü yayıncılık, veri tabanı yönetimi ve web tasarımı temel özellikleriyle açıklanmıştır. Eğitim ve bilgisayar ilişkisi internet üzerinden incelenmiş, iletişim ve işbirliği teknolojileri ile bu bakış açısı desteklenmeye çalışılmıştır. Son bölümlerde ise etik ve güvenlik kavramları üzerine odaklanılmış, bilgisayar ve İnternet’in küçük yaşlardan itibaren dijital dünyanın bir parçası olan çocuklar üzerine etkisi sorgulanmıştır. Tüm konu başlıkları birlikte ele alındığında, öğretmen adaylarının mesleki yaşamlarında ihtiyaç duyacakları temel bilişim teknolojisi yeterliliklerine sahip olmalarına yönelik kapsamlı bir içeriğin kitap içerisinde sunulduğu ifade edilebilir.
Salih Bardakcı - Hafize Keser Bilgi ve iletişim teknolojilerinin eğitime entegrasyonu başarılı olmakta mıdır? Zamanımızda eğitim teknolojisi alanının gündemini önemli biçimde meşgul etmekte olan bu soruya evet ya da hayır biçiminde tek bir yanıt vermek oldukça zordur. Zira aranan yanıt, entegrasyonun hangi felsefi yaklaşımlar ve amaçlarla ele alındığına ve başarıdan neyin anlaşıldığına bağlıdır. Entegrasyon etkinliklerinde ekonomik ya da politik güçler, eğitim çevreleri, toplum ya da bilim insanları farklı beklentilere sahiptir. Beklentilerdeki farklılaşmalar, bu sürecin eğitim sistemi içerisinde yarattığı dönüşümün, bağlı olarak öğrencide, öğretmende, okulda ya da toplumda meydana gelen değişimlerin farklı biçimlerde yorumlanmasına neden olmaktadır. BİT entegrasyonu ve yarattığı etkilerin iyi anlaşılabilmesi için tüm bu farklılıkların bütüncül biçimde ele alınması gerekmektedir. Elinizdeki kitap bu bakış açısıyla, eğitimde BİT entegrasyonu amaç, politika ve uygulamalarını, entegrasyon etkinliklerinin ortaya çıkardığı etkileri ve bu etkinliklere yöneltilen eleştirileri farklı kültürlerdeki örnekleriyle ortaya sermeye çalışmaktadır.
Altı bölümden oluşan kitabın birinci bölümünde eğitimde BİT entegrasyonu uygulama ve araştırmalarına genel bir giriş yapılmaktadır. İkinci bölümde farklı ülkelerde (İngiltere, Kanada, Singapur, Yeni Zelanda, Brezilya, Hindistan, Mısır, Türkiye) 1980'lerden 2010'lara değin geliştirilen eğitimde BİT entegrasyonu amaç ve politikaları incelenmektedir. Üçüncü bölümde ise, ikinci bölüme benzer biçimde, ilgili ülkelerde gerçekleştirilen entegrasyon uygulamaları ele alınmaktadır. Dördüncü bölümde, entegrasyon sürecinin etkileri çeşitli ülkeler ve Türkiye bağlamında incelenmektedir. Bu bölümde ayrıca Türkiye'de gerçekleştirilen özgün bir araştırmanın sonuçlarına detaylı biçimde yer verilmektedir. Beşinci bölümde, ne politika ve uygulamalar ne de bu alandaki bilimsel çalışmalarda yeterince dikkate alınmayan, bununla birlikte ortaya çıkan pek çok beklenmedik etkinin kaynağı ve çözümüne dönük fikirler barındıran, eğitimde BİT temelli dönüşüm çabalarına yöneltilen eleştiriler yine kültürel çeşitlilik gözetilerek betimlenmektedir. Altıncı bölümde ise, eğitimde BİT entegrasyonu süreçlerinin 1980-2010 dönemindeki seyrine ilişkin genel bir bakış geliştirilmeye çalışılmaktadır.
Abdullah Arı, Ali Saffet Gönül, Ali Uncu, Asim Orujov, Asude Durmaz, AyĢegül Şeyma Sarıtaş, AyĢın Kısabay Ak, Birce Lal Yalçın, ÇağdaĢ Eker, Demet Özbabalık Adapınar, Dilek Evyapan, Elvin Hasanlı, Emre Kumral, Fatma Ece Çetin, Fatma Özge Kayhan Koçak, Fidan Balayeva, Göktuğ Dinçer, Gülcan Neşem Baskan, Gülgün Uncu, Hande Çelikay Söyler, İrem Fatma Uludağ, Merve Toper, Merve yavuz, Mesut Dorukoğlu, Mine Topcuoğlu Karakoç, Özge İlhan, Özge Güngör, Psikolog Sevinç Özkan, Sibel Çavdar, Sumru Savaş, Şeyma Aykaç Biliş; düşünce, deneyim ve duyular yoluyla bilgi ve anlayış edinmenin zihinsel eylemi veya sürecidir. Dikkat, bellek, bilgi, karar verme, planlama, akıl yürütme, yargılama, algı-anlama, dil ve görsel-uzaysal fonksiyon gibi üst düzey entelektüel fonksiyon ve süreçlerin çeşitli yönlerini kapsar. Bilişsel süreçler, mevcut bilgiyi kullanır ve yeni bilgi üretir. "Bilişsel bozukluk", farklı biliş alanlarındaki bozulmayı tanımlamak için kullanılan kapsayıcı bir terimdir. Bilişsel eksikli,k herhangi bir hastalık veya durumla sınırlı değildir; kişinin altta yatan durumunun belirtilerinden biri olabilir. Aynı zamanda "bilişsel kayıp" ile birbirinin yerine de kullanılabilir. Kısa süreli bir durum olabileceği gibi ilerleyici ve kalıcı bir durum da olabilir. Öte yandan bilişsel bozukluklar, DSM-5'te nörobilişsel bozukluklar olarak da işlenmektedir. Bilişsel bozukluklar, bireyin bilişsel işlevlerini, sağaltım olmadığında toplumda normal işleyişin olanaksız olacağı noktaya kadar önemli ölçüde bozan herhangi bir bozukluk olarak tanımlanır. Alzheimer hastalığı (AH), bilişsel bozuklukla ilişkili en iyi bilinen durumlardan biridir.
İnsanın zihinsel ve bilişsel işlevlerini ele almak ve derinliklerine inmek, ciddi yöntemler ve araştırma stratejileri kurmayı gerektirmektedir. Bu kitapta, insan beyninin önemli işlevlerini ele alan konulara değinilmiş; özellikle günlük yaşamda ve hayatta kullandığımız bu işlevlerin nasıl bozulduklarına değinilmeye çalışılmıştır. Nöroloji, psikiyatri ve psikolojiye ilgi duyan, bilişsel bozuklukları daha iyi anlamak isteyenlere yararlı olması dileğimizdir.
Ahu Gökçe, Aslı Aktan Erciyes, Aslı Kılıç, Aysu Mutlutürk, Demet Özer, Dicle Dövencioğlu, Dilay Z. Karadöller, Gökçer Eskikurt, Hasibe Arıcan Süren, Hatice Eraslan Boz, Hatice Kafadar, Selin Yılmaz, Sezin Öner “Biliş terimi, duyusal girdilerin; dönüştürüldüğü, azaltıldığı, yeniden gözden geçirildiği, depolandığı ve kullanıldığı bütün süreçlere işaret eder. Açıkçası biliş insanoğlunun yapabildiği her şeyi içermektedir ve her psikolojik fenomen bir bilişsel fenomendir.”
Ulric Neisser, 1967
Bilişsel Psikoloji: Bilişin Davranışsal ve Fizyolojik Temeli kitabı, bilişsel psikoloji konularını davranışsal yaklaşım ve fizyolojik yaklaşım arasında bir denge kurarak ele almaya çalışmıştır. Bilişin anlaşılabilmesi için mutlaka fizyolojik temellerinin de çözümlenebilmesi gerekmektedir. Bilişsel psikoloji kitaplarında ele alınan konular olan “beyin ve biliş”, “algı”,“dikkat” “bellek”, “bilgi”, “imgeleme”, “dil”, yürütücü işlevler”, “düşünme”, “problem çözme”, “akıl yürütme”, “yaratıcılık”, “karar verme”, “biliş ve duygu” gibi temel konular ve kavramlar açıklanmaya ve akıcı bir dil kullanılarak okuyucuya aktarılmaya çalışılmıştır. Bu temel konu ve kavramlar için üst düzeyde açıklamalara, sağlam bir altyapı oluşturulmaya gayret gösterilmiştir. Kitapta bilişsel psikoloji alanında yer alan kuramlar, eleştirel bakış açısıyla karşılaştırılarak, ele alınan konuların somut, günlük yaşamdaki pratikleriyle bağlantısı kurularak okuyucuya bilişsel psikoloji hakkında eleştirel, analitik bakış açısı kazandırılması hedeflenmiştir.
Neisser'in 1967 yılında yayınladığı kitap ile resmî olarak başladığı kabul edilen bilişsel psikoloji, bugün bütün psikoloji alt alanlarının dışında sinir bilimi alanında da önemli bir konumda bulunmaktadır. Bu açıdan Bilişsel Psikoloji: Bilişin Davranışsal ve Fizyolojik Temeli kitabının, ülkemizde eksikliği çok fazla hissedilen Türkçe psikoloji eğitim kaynaklarına önemli bir katkı sunacağı düşünülmektedir.
Edward E. Smith, Stephen M. Kosslyn En son gelişmelerin ışığında hazırlanmış bir Bilişsel Psikoloji kitabını Çeviri Grubunun 1 yıllık çalışması ile Türkçe'ye kazandırdık. Bu kitap, sinirbilimi bilişsel bilim çalışmaları içine dahil eden ilk ders kitabı olma özelliğindedir. Kitabın yazarlarıÖzellikle 1950'lerin sonlarında Donald Broadbent tarafından oluşturulan çerçeveye göre şekillendirilen bilişsel yaklaşımla yazılmış kitaplardan daha farklı bir yaklaşımla bilişsel sürecin incelenmesinin gerekli olduğu sonucuna varmışlardır. Her bölümün uzmanları ile birlikte alandaki son gelişmeleri değerlendirmiş. 5 yıllık bir çalışmanın soncunda bu kitabı hazırlamışlardır.
Kitabın yazarları, sadece sinir bilime ilişkin gerçekleri ve çalışma bulgularını bu alanla sınırlı bir bağlamda sunmak veya bilişsel psikoloji ve sinirbilimin literatüre katkılarını ayrı ayrı sıralamak yerine bilişsel psikolojideki önemli konuların aydınlatılmasında sinirbilim çalışmalarından elde edilen bulguları kullanmışlardır.Bu kitapta “Kısa süreli bellek” konsepti “çalışma belleği” konseptiyle yer değiştirmiştir. Ek olarak günümüzde bilgi işleme sürecinin düzenlenmesinde emosyon (duygu) ve dikkatin kilit rollerinin olduğu da anlaşılmıştır. Bu sistemlerin sadece “girdi” sürecinde değil, “çıktı” sürecinde de önemli olduğu görülmüştür.Yönetici işlevlerle ilgili bölümlere “diğer kitaplardan farklı olarak yeni bir yaklaşımla” karar verme, problem çözme ve motor biliş ve uyarı bölümleri de eklenmiştir. Bireyler diğer insanlarla iletişim içindedir. Bu nedenle bu kitapta incelenen diğer konuda “dil” konusu olmuştur. Bu kitapta bilişsel işlemler hakkında en güncel bilgiler akademisyen ve öğrencilere sunulmaktadır.
Roger H. BRUNING, Gregory J. SCHRAW, Monica M. NORBY, Pearson Bu kitap eğitim bilimleri, eğitim programları ve öğretimi ve eğitim psikolojisi alanlarında önemli bir yer tutan bilişsel ve öğretimsel yaklaşımlarla ilişkili birçok kavramı içine almaktadır. Lisans ve lisansüstü düzeyde kullanılabilecek bu kitap ile öğrenme, öğretme ve zihinsel süreçlerle ilgili yaklaşımların daha net bir şekilde anlaşılmasını beklemekteyiz. Bu kitap ayrıca öğretmenler için değerli bir kaynaktır. Sade ve kolay anlaşılır bir Türkçe ile ifade edilen bölümlerden en üst düzeyde istifade edilmesi düşünülmüştür. “Bilişsel Psikoloji ve Öğretim” kitabının gözden geçirilip, en son yapılan araştırma bulgularıyla desteklenmiş Beşinci Basımı’nın Türkçe'ye çevrilerek hem Türk diline hem de kültürüne uyarlanması ile alandaki çağdaş bakış açılarının anlaşılmasına büyük oranda katkı sağlaması planlanmıştır. Bu kitap, Amerika Birleşik Devletleri'nde en iyi satan akademik kitaplar listesinde ilk sıralarda bulunmaktadır. Birinci Kısım’da bilişsel psikolojinin temelleri, İkinci Kısım’da inançlar ve motivasyon kavramlarıyla ilişkili araştırmalar, Üçüncü Kısım’da öğretme, öğrenme süreçlerinde bilişsel süreçlere dayalı araştırmalar, Dördüncü Kısım’da ise sınıf içerisinde bilişsel gelişimin arttırılmasına yönelik araştırma bulguları ve sonuçlarına yer verilmiştir.
Biliş ve öğretime derinlemesine bir yolculuk yapmak isteyen herkese bu kitabı öneriyoruz.
Ebru Şalcıoğlu Danışana seanslarda neler sorulur? Seanslar nasıl planlanır? Doğru terapötik ilişki nasıl kurulur? Etkili psikoterapi nasıl uygulanır? Terapi yöntemleri nasıl seçilir? Danışanlarda kalıcı iyileşme nasıl sağlanır? Bu sorular, özellikle mesleğe yeni adım atan psikoterapistlerin kafasını kurcalıyor.
Klinisyen, bilim insanı ve eğitmen Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu bu kitabında, yirmi yılı aşan klinik deneyimini mesleğe yeni başlayan ve bilişsel ve davranışçı terapilerin modern uygulamalarına hâkim olmayı isteyen terapistlerle paylaşıyor. Psikolojik sorunları karakterize eden düşüncelerin, duyguların, fiziksel hislerin ve açık davranışların gelişimini, teorik ilkeler doğrultusunda klinik değerlendirme yapmayı, seans yapılandırmayı ve yürütmeyi, terapötik ilişki kurmayı, değerlendirmeden gelen bilgiyle vaka formülasyonu geliştirmeyi ve psikolojik sorunlar için kullanılan araştırma desteği almış temel bilişsel ve davranışçı terapi yöntemlerini uygulamayı sade bir dille okurlarına aktarıyor.
Bilişsel ve Davranışçı Terapilerde Vaka Formülasyonu ve Terapi Planlama: Klinik Davranış Analizi Yaklaşımı klinik deneyimle akademik bilgiyi bütünleştirerek psikoterapistlerin terapi uygulamalarını kolaylaştırıyor. Terapiste belirli tanılara yönelik ezberlediği yöntemleri uygulayan bir teknisyen gibi değil, teorik bilgisiyle danışana özel vaka formülasyonu geliştiren ve bilimsel destekli terapi yöntemlerini yaratıcı şekillerde kullanan bir bilim insanı ve sanatçı gibi çalışma yolunu gösteriyor. Kültürümüze uygun zengin vaka örnekleriyle bezenmiş bu kitap, klinik psikoloji, psikiyatri, psikolojik danışmanlık ve psikoterapi alanlarında danışan gören klinisyenlerin, öğrenim gören klinisyen adaylarının, eğitmenlik yapan akademisyenlerin uzun yıllar geri dönüp faydalanacakları benzersiz bir kaynak oluşturuyor.
Seval Erden Çınar, Ayfer Summermatter, Tuğba Türk Kurtça, Fazilet Yavuz Birben, Fatma Akca Erol, Hale Nur Kılıç, Muhammet Aykuthan Ulusoy, Ayşenur Karahan Yabanigül, Muhammed Çiftçi Duygu ve düşünce... Yaşamın ve varoluşun anlamlandırılmasında kullanılan iki temel başvuru kaynağı. Yaşam boyu gelişim sürecimizde, hayatımızda yer alan önemli kişilerin izlerini bir ömür boyu taşırız. Onlardan aldığımız geri bildirimler ile kendi değerimizi belirler, ne düşünmemiz, nasıl düşünmemiz hatta nasıl hissetmemiz gerektiğini bile bu doğrultuda şekillendiririz. Ona göre de duygusal ve davranışsal tepkiler oluştururuz. Bazen sağlıklı ama çoğu zaman sorgulanmadan, analiz edilmeden, fark edilmeden, otomatik ve sağlıksız şekilde işleyen bu zihinsel süreçler zaman zaman benlik algımızı, duygu dünyamızı ve ilişkilerimizi zedeleyebilecek kadar etkili olabilmektedir.
Öğrenilmiş yaşantıların bir ürünü olarak ortaya çıkan bu inanç ve düşünce yapıları sağlıklı, yeni ve alternatif öğrenmeler ile işlevsel hâle getirilebilmektedir. Buradan yola çıkarak kitabımızda kaygı, öfke, istismar, sosyal beceri, mükemmeliyetçilik, atılganlık, duyguların farkında olma, tanıma ve ifade etme gibi sorunlar ve bu sorunların bilişsel-davranışçı yaklaşım ile nasıl aşılabileceğine ilişkin yapılandırılmış grupla psikolojik danışma programları sunulmuştur. Uygulamalar ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite öğrencileri ile yetişkinler ve ebeveynleri de kapsayacak şekilde geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Kapsadığı gelişimsel dönemler ve sorunlar itibarıyla programlar, sadece alan uzmanlarına yönelik olmayıp ergenlerin, yetişkinlerin ve ebeveynlerin de kendi başlarına kullanabilecekleri içerik ve etkinlikleri kapsayacak şekilde hazırlanmıştır.
Kitabımızın amacına ulaşması ve alana katkı sağlaması dileğiyle…
Candida Fink, Joe Kraynak Bipolar bozukluk ile başarılı bir şekilde mücadele etmek için açık ve kavramanızı sağlayacak bir rehber!
Bipolar bozukluk, anormal derecede yükselmiş ve çökkün duygudurum periyotlarının birbirini izlemesi olarak tanımlanan ve toplumda yaygınlığı %2-5 olan bir bozukluktur. Kişinin sadece duygusal durumunu değil, özel ve iş hayatını da olumsuz yönde etkilediğinden çok yönlü olarak ele alınması gerekir. Bu kitap, sizi bilgi sahibi hasta veya destek elemanı yapmak ve tedavi planındaki kilit oyuncuya dönüşmeniz konusunda güçlendirmek için yazılmıştır. Size en etkili tedavi yöntemlerini, ilaç tedavisini ve terapiyi sunar; yaşama uyum sağlamanızı kolaylaştırır.
• Bipolar bozukluğun ne olduğunu kavrayın! Bipolar bozukluğun ne olduğunu ve ne olmadığını, semptomlarını, altında yatan biyolojik nedenlerini ve tedavi yöntemlerini öğrenin.
• Tedaviye başlayın! Doktor ve ilaç tedavilerini öğrenin ve tedavi planı oluşturun. Tedavinin seyrini kavrayarak karşılaşacağınız durumlara hazırlıklı olun.
• Beceriler geliştirin! Kendi kendine yardım stratejileri ve diğer destek yollarını keşfedin. Yaşam tarzınızı hastalığa göre değiştirin. Problem ve çatışmalarınızı çözün.
• Destek olmayı öğrenin! Bipolar bozukluğu olan yakınınızı anlayın. Karşılacağı güçlüklerde çözüm üreten olun ve kriz anlarıyla başa çıkın.
Kitabı açın ve
• Bipolar bozukluk I ve II ile bunlarla ilişkili durumlar için DSM-5 tanı ölçütlerini,
• Yüksek maliyetli tedavi süreci ile nasıl başa çıkabileceğinizi,
• Ruhsal durumun idaresinde yardımcı olabilecek vitamin ve diğer takviyelere yönelik önerileri,
• Psikoterapiler ve kendi kendine yardım stratejilerini,
• Bipolar bozukluktan muzdarip bir sevdiğinize yardım ederken yapılması ve yapılmaması gerekenleri,
• Çocuk ve ergenlerin tanı ve tedavisi hakkında bilgileri öğrenin.
Somayyeh Soysal Tragedya kelimesi pek de iyi bir üne sahip değil. Ciddi bir kaza, suç veya doğal afet gibi büyük ıstıraba, yıkıma veya sıkıntıya neden olan bir olayın anlatısıdır tragedya. Tragedyalar olağandan çok daha öğreticidir, çünkü tragedya hata ile eşleşir ve hatalar entelektüelin ve aktüalitenin kaynağıdır. Yazar burada, bir alanda salt bilgi ediniminin entelektüel bir bilinç sağlayamadığını ve okul yöneticileriyle dirsek temasıyla kolektif etkileşim kurmadan sade bilginin işe yarayamadığını ima eder. Burada, çeşitli lüks olmayan imkânlardan yoksun okullardaki okul müdürlerinin yönetim süreçleri trageyadlaştırılır. Okul müdürlerinin okullarda gelişen olaylarla nasıl savaştıklarını veya onlara nasıl yenik düştüklerini betimleyen yazar, esasında okullarda peydah olanın bir şeyi kaybetme ya da kazanma gibi basit durumlara indirgenemeyeceğini, aksine, tüm gördüklerinin bir okul müdürünün başarısızlığa uğradıktan sonra bir kahraman gibi olayı yeniden anlamlandırabilmesi gibi bir üstünlük olduğunu ifade eder. Yazar okul müdürlerinin okul yaşantılarını pür hâliyle hikâyeleştiriyor ve bunlar çarpıcı!
Nilüfer Voltan Acar Birey Merkezli Grupla Psikolojik Danışma oturumları tek tek kaleme alınmış ve her oturuma ilişkin verilen süpervizyon yazılı olarak her tepkiden sonra ifade edilmiştir.
Bu kitap, grup oturumlarına örnek olması açısından ilktir. Tüm birey merkezli grup yapanlara bir model olacağı umulmaktadır. Bu oturumlar, Tülin Acar ve Özlem Haskan'ın yaptığı oturumlardır.
Gülsen Kozacıoğlu, Hülya Ekberzade Gördürür Ruh Sağlığı, psikolojik olarak iyi olma hâlini ya da zihinsel herhangi bir bozukluğun olmadığı durumu açıklar. Başka bir ifadeyle ruh sağlığı, uyum sağlayıcı düzeyde duygusal ve davranışsal işlevlerini sürdürebilen kişinin durumudur. Ruhsal sağlık, bireyin yaşamdan tat alabilmesini, mutlu olabilmesini ve yaşamsal faaliyetleri ile psikolojik dayanıklılığı arasında denge kurabilmesini içerir. Dünya Sağlık Örgütü'ne (DSÖ) göre ruhsal sağlık, "diğer özelliklerin yanında öznel iyi oluş, algılanan öz yeterlik, özerklik, rekabet edebilirlik, nesiller arası bağımlılık, kişinin entelektüel ve duygusal potansiyellerini gerçekleştirebilmesini" içerir. DSÖ, ayrıca, bireyin iyilik hâlinin, kabiliyetlerini gerçekleştirebilmesinin, günlük stresle baş edebilmesinin, üretken ve topluma faydalı olabilmesinin de önemli olduğunu vurgular. Özetle, kültürel farklılıklar, öznel değerlendirmeler ve birbiri ile yarışan profesyonel kuramlar ruh sağlığının nasıl tanımlandığını etkiler. İşte, bu kitap, sayılan perspektiflere duyarlı bir bakış açısıyla kaleme alınmış olup ilgili alana katkı sunma amacını gütmektedir.
İbrahim Ethem Özgüven Bireyi tanıma, iki yönlü bir kavramdır. Bireyin kendisini tanıması ya da bir başkasının bireyi tanıması çabalarını ifade eder. Falcılığın ötesinde verilere bağlı olarak bir başkasının bireyi tanıması, bilimsel olarak “gözlem” tekniklerinin kullanılması ile başlamıştır. Sağlık, eğitim, psikoloji, psikolojik danışma ve sosyal hizmet gibi çeşitli yönlerden bireye yardımı esas alan meslek alanlarının çeşitlenmesi, gelişmesi ve talebin artması ile de bireyi tanıma tekniklerinde önemli gelişmeler olmuştur.
Ülkemizde üniversitelerin, bilim ve araştırma kurumlarının çoğalması; hizmet ve çalışmalarda bilimsel kavram ve yöntemlere ağırlık verilmesi; veri toplama aracı olarak birey hakkında bilgi toplama teknik ve yaklaşımlara olan önemi de artırmıştır.
Bireyi Tanıma Teknikleri kitabı, “insanı ve insan davranışlarını” konu alan tüm bilim alanlarında ve özellikle üniversitelerin eğitim, psikoloji, psikolojik danışma, psikiyatri, ölçme ve değerlendirme, program geliştirme, sınıf öğretmenliği, çocuk gelişimi ve eğitimi, yönetim, özel eğitim, mesleki ve teknik eğitim, sosyal hizmet, iletişim, halkla ilişkiler ve diğer ilgili bölümlerinde lisans düzeyinde okutulabilecek bir “ders kitabı” olarak hazırlanmıştır.
Zeynep Karataş, Yasemin Yavuzer Psikolojik danışma sürecinde değerlendirme, danışanın yaşamı ve psikolojik danışma almasına yol açan durumları öğrenmek ve etkili bir müdahale planı geliştirebilmek için bilgi alma sürecidir. Bu süreçte kullanılabilecek test dışı tekniklerin ele alındığı bu kitap, sekiz bölümden oluşmaktadır. Kitabın ilk iki bölümünde, bireyi tanıma ve bireyi tanımada kullanılan test tekniklerine kısaca yer verilirken; diğer bölümlerde bireyi tanımada kullanılan test dışı teknikler ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Kitabın üçüncü bölümünde, kendini anlatmaya dayalı test dışı teknikler; dördüncü bölümünde, gözlem teknikleri; beşinci bölümünde, etkileşime dayalı test dışı teknikler ve altıncı bölümünde, başkalarının kanılarına dayalı test dışı tekniklere yer verilmiştir. Yedinci bölümde, diğer test dışı teknikler başlığı altında; bibliyoterapi, sineterapi, hobi terapi, sanat terapisi, resim terapisi, dans devinim terapisi, müzik terapisi, vaka incelemesi ve vaka konferansı, bireyle ve grupla psikolojik danışma konularına yer verilmiştir. Kitabın son bölümü, psikolojik danışma ve rehberlik alanında kullanılan öğrenci dosya sistemini içermektedir.
Bu kitabın, psikolojik danışma ve rehberlik öğrencilerine ve alanda çalışan psikolojik danışmanlara kaynak kitap olarak katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Kitapla ilgili her türlü görüş ve önerileriniz bizleri güçlendirecektir.
Alican Kaya, Erol Uğur, Fatıma Firdevs Adam, Mehmet Emin Turan, Murat Yıldırım, Nihan Arslan, Nuri Türk, Serkan Cengiz Neden böyle bir kitap yazma ihtiyacı hissettik? Aslında bu kitap sadece profesyoneller için yazılmadı. Sosyal ilişkilerimizde söylemek istediklerimizi nasıl ifade edebileceğimizi göstermek ve ayrıca insanı anlamak ve anlatmak için yazıldı. Modernitenin önemli bir handikabı olan kompleks insan ilişkilerinin problem kaynağı hâline gelmemesi neredeyse imkânsız. Bu problem kaynağının psikolojik, fizyolojik ve sosyal yaşantımızı olumsuz bir şekilde etkilememesi için ne tür yöntemler üretiyoruz? Yapılan araştırmalar, genel itibarıyla problemden kaçınmanın, en yaygın kullanılan yöntemlerden biri olduğunu gösteriyor. Ya size problemi daha içinden çıkılmaz bir hâle getirenin de aslında problemlerden kaçınma olduğunu söylersek! O hâlde bireylerle iletişim kurarken nelere dikkat etmemiz gerektiği ile ilgili kapsayıcı bir bakış ile ele aldığımız “Bireyle Psikolojik Danışma Temel Düzey” kitabını okumaya davet ediyoruz.
Kitap, temel düzeyde bireyle psikolojik danışmanın pratik ve teorik yönleriyle bütüncül bir bakış açısıyla ele alındığı uzun süren bir çalışmanın sonucudur. Gündelik yaşamdan kesitler göreceğiniz, belki de yaşadığınız problemlerin bir benzerini ve çözümünü bulacağınız kitabımızın faydalı olması dileğiyle…
Mei whei Chen, Nan J. Giblin “Terapötik iletişim sanatını öğrenme veya geliştirmeye ilgi duyan bizler için olağanüstü bir rehber. Chen ve Giblin en değerli bilgileri basit ve kapsamlı bir şekilde ortaya koymuştur. Okuması kolay bir kitap olmakla birlikte bu kitap faydalı önerilerle dolu ve farklı konuları zengin bir şekilde ve adım adım ele alıyor.”
Sara Schwarzbaum, LMFT, LCPC, Kültür ve Kimlik: Psikolojik Danışmanlar ve Terapistler için Yaşam Hikâyeleri kitabının ortak yazarı
“Hem eğitimine devam eden hem de kıdemli psikolojik danışmanlar Chen ve Giblin'in kitabının bu yeni basımını oldukça değerli bulacaklardır. Yazarların uzun yıllara dayanan tecrübeleri ve uzmanlıkları, bir yandan okunması ve anlaşılması kolay bir metin oluşturmalarına imkân tanırken diğer yandan okuyucuları, danışanlarıyla yeni becerileri kullanırken desteklenmiş ve iyi hazırlanmış hissettirir. Okuyucular ayrıca birçok benzer metinde veya sınıfta yeterince yer verilmeyen psikolojik danışman danışan ilişkisinin önemli yönleri hakkında gerekli farkındalığa sahip olurlar.”
Suzanne Degges-White, PhD, LPC, NCC, Northern Ilinois Üniversitesi, Yetişkin Eğitimi ve Yüksek Öğretim, Psikolojik Danışma Bölüm Başkanı, Profesör
“Psikolojik danışman/terapist adaylarının danışanlarla terapötik bir ilişki geliştirmede neyle karşılaşabilecekleri konusunda birçok soru ve endişeleri vardır. Bireyle Psikolojik Danışma ve Terapi, psikolojik danışmanlara ve terapistlere zor danışanlara hitap etmek ve terapötik ilişkideki çeşitliliği anlamak gibi temel ve ileri düzey psikolojik danışma ve terapi becerileri konularında bir mihenk taşı oluşturur. Mesleğe yeni başlayan ve deneyimli psikolojik danışmanlara uygun çeşitlilikte içeriğe sahiptir. Bu kitabın etkisi bir psikolojik danışman/terapist olarak yaptığımız herşeyin hatırlatıcısı niteliğinde olmasındadır.”
Marty Jencius, PhD, Doçent Doktor, Psikolojik Danışman Eğitimi ve Süpervizyon Programı, Kent State Üniversitesi
Üçüncü basımı yapılan Bireyle Psikolojik Danışma ve Terapi, terapi dilini temel düzeyden ileri düzeye kadar öğretmede tipik psikolojik danışma kitaplarının ötesine geçmektedir. Akıcı bir dille yazılmış bu dikkat çekici kitap; psikolojik danışma sürecini açığa çıkaran, zengin anlatımlı, gerçek hayat örnekleri ve diyaloglarıyla teori ve pratiği bütünleştiriyor. Okuyucular, danışanlara yardım ederken danışanlar için uygun hâle getirilmiş işe yarar becerileri ve teknikleri, ön görüşmeden problem araştırma, farkındalığı arttırma, problem çözme ve sonlandırmaya kadar nasıl kullanacaklarını öğrenecekler. Bu kitapta, öğrencilerin; kitabın derinliğinden, anlayışından, içtenliğinden ve pratikliğinden kazanacakları çok şey, klinik pratik terapötik seslerini geliştirirken kafalarını karıştıracak az şey var.
Yıldırım B. Doğan İyi iken daha iyi olmak güdüsü, yaşamla barışık bir güdüdür. Kişi, yaftalanma kaygısına kapılmaz. Tedaviyi gerektirecek ruhsal bir aksaklığı olduğunu düşünmez. İyi iken daha iyi arayışı, toplumsal varoluşunu varsıllaştıracak bir istemdir. İstemini gerçekleştirecek bir araca ulaşması ve onu kendinin kılması yaşamını derinleştirir. Kendilik sevgisi, kendilik saygısı boyutlanır. Kendilik değeri yükselir. Aynı araç, ruhsal işlevselliği aksamış insanın önceki iyilik hâline erkenden kavuşmasına hizmet eder.
Bu araç, Bireysel Farklılaşma Terapisi (BFT) adını alır. Haftada bir kere toplam 6 oturum olan BFT aslında bir uyarlamadır. Uyarlamanın kökeni Kısa Acil Psikoterapi ismi ile bilinir. Uyarlamanın köken aldığı özgün tedavi modelini 35 yıl öğretmiş olan yazar, bu kitabı ile eski öğrencileri ve şimdi meslektaşı olan psikoterapistlerle bir kez daha buluşmuş olmaktadır.
Ruh hekimi, psikoterapist Prof. Dr. Yıldırım B. Doğan’ın kitabı başta ruh hekimliği uzmanlık öğrencileri, ruh hekimleri, klinik psikologlar ve PDR mezunları için yeni bir kaynaktır.
Muharrem Aka Psikolojik danışma süreci, bireylerin ruhsal sağlıklarını iyileştirmek, yaşadıkları zorluklarla başa çıkmalarına yardımcı olmak ve yaşam kalitelerini artırmak için önemli bir rol oynar. Ancak danışanların manevi inançları, bu süreçte genellikle göz ardı edilebilmektedir. Oysa birçok birey için din ve maneviyat, yaşadıkları zorlukların üstesinden gelme sürecinde önemli bir destek kaynağıdır. Bu kitap, psikolojik danışma sürecine manevi unsurların nasıl entegre edilebileceğini ve bu entegrasyonun danışanlar üzerindeki etkilerini araştırmayı amaçlamaktadır. Özel eğitim gereksinimi! bireylerin ailelerine yönelik psikolojik danışma hizmetlerinde din ve maneviyatın yer alması, danışanların psikolojik sağlıklarını iyileştirmek adına güçlü bir araç olabilir. Bu bağlamda, kitap hem teorik bilgiler sunmakta hem de yapılan deneysel bir çalışmanın bulgularıyla bu bilgileri desteklemektedir.
Üç bölümden oluşan bu kitabın ilk iki bölümü, okuyuculara teorik bir temel sunmak amacıyla, özel eğitim gereksinimli bireylerin kimlikleri ve özel eğitimde kullanılan kavramsal çerçeveye odaklanmaktadır. İlk bölümde; özel eğitim alanında kullanılan yöntemler, engel türleri ve özel eğitim gereksinimi olan bireylerin psikososyal ihtiyaçları, ilgili literatür bağlamında ele alınmaktadır. İkinci bölümde ise psikolojik danışma süreçleri ve kuramları, danışmanlık sürecinde din ve maneviyatın rolü, manevi danışmada kullanılan başlıca müdahaleler ve maneviyatın danışanların ruh sağlığı üzerindeki etkileri İncelenmektedir. Bu bölümde, özellikle ailelere yönelik psikolojik danışmanlık hizmetlerinde dinî ve manevi unsurların nasıl etkili bir şekilde entegre edilebileceği ve bu unsurların danışmanlık sürecine katkıları ele alınmaktadır.
Kitabın üçüncü bölümü, teorik bilgileri destekleyen deneysel bir çalışmaya odaklanmaktadır. Bu bölümde, dinî boyutun psikolojik danışma sürecine entegre edildiği uygulamalar ile klasik psikolojik danışma yöntemleri karşılaştırılmaktadır. Araştırmada, danışanların psikopatolojik belirtileri Kısa Semptom Envanteri ile ölçülerek analiz edilmiştir. Bu analizler, dinî boyutun danışmanlık sürecine dâhil edilmesinin danışanların depresyon, anksiyete, kişiler arası alınganlık ve fobik anksiyete gibi psikolojik sorunlarında anlamlı iyileşmeler sağladığını göstermektedir. Kitap, dinî kaynakların psikolojik danışmada nasıl daha etkili bir şekilde kullanılabileceğine dair önemli bulgular sunmakta ve bu yaklaşımın geleneksel danışmanlık yöntemlerine kıyasla hangi açılardan daha güçlü sonuçlar verebileceğini tartışmaktadır.
Ferzan Durul, Gözde Aynur Mirza, Özgür Dirim Özkan, Melin Levent, Mehmet Gürlek, Uğur Zeynep Güven, M. Tolga Uslu, Süleyman Şanlı, Sanem Kulak Gökçe, Abdurrahman Yılmaz, Ebrar Akıncı, Mehtap Demir, Erdem İlgi Akter Yüz yılı aşkın zamandır “insan”ı bütüncül olarak ele alma iddiasında bulunan antropoloji, yeni bir sosyal bilim dalı olarak tarihteki yerini almış; zaman içinde kültürel olguların değişmesiyle kendisi de dönüşüme uğramış, alt disiplinlere ayrılmıştır.
Bizi Şekillendiren Kültür – Sosyal ve Kültürel Antropolojiye Giriş kitabı da bu sosyal bilim alanını tanıtıcı bir metin olarak okuyucuya sunuyor.
Antropolojinin ortaya çıktığı koşullardan başlayarak diğer sosyal bilimlerle etkileşimini izleyen bu kitapta; kuramsal yaklaşımlar kadar antropolojinin; saha deneyimleri, araştırma yöntemleri, dil, iktisat, cinsiyet, aile, siyaset, hukuk, din ve sanat alanlarını değerlendirmesi de tartışılıyor.
Aynı kalan ve/veya başkalaşan herşey kültürün alanına giriyorsa insana dair ortaklıklar ve farklılıklar da kültürel antropolojinin çalışma alanına giriyor demektir. Bu kitap; "bizi şekillendiren kültür"ü, "kültürü şekillendiren biz"i dahil ederek tartışıyor ve iki yönlü bir antropoloji çerçevesi çiziyor.
Bülent Şen Birbirini severek evlenen, birlikte yaşlanmayı hayal eden ve çocuk sahibi olduktan sonra istenmeyen birçok yaşantı sonrası kendi aralarındaki sorunları çözemeyip, belki de aile danışmanlığı hizmeti aldıktan sonra boşanmaya karar veren çiftlerin; boşanmanın olumsuz süreçlerini yaşarken, mahkeme ortamında şartların daha da zorlaştırıldığı durumlarda birbirlerine ve çocuklarına daha fazla zarar vermemeleri, boşanmanın her iki taraf içinde daha adil koşullarla, daha kısa zamanda, daha ekonomik olabileceği, boşanma sonrası her iki tarafın ve ailelerinin dost olarak kalabileceği, çocukların her iki ebeveyni de düzenli olarak görebilecekleri ve destek alabilecekleri, tarafsız bir üçüncü kişinin gözetiminde ortak kararlar alarak boşanma sürecini tamamlamalarının hem çiftlere ve çocuklara hem de topluma olumlu anlamda katkı sağlayabileceği düşünülmektedir.
Kitapta, hem yurt içi hem de yurt dışı literatür ve uygulamalar tarafsız bir gözle okurlara sunulmaya çalışılmış ve boşanma arabuluculuğu hakkında çalışmalar yapacak, araştırmacılara; akademisyenlere; hukuk, sosyal hizmet, psikoloji, psikolojik danışmanlık, sosyoloji, çocuk gelişim, okul öncesi eğitim, aile ve tüketici bilimleri öğrenci ve uygulamacılarına; aile danışmanlarına; aile mahkemesi hakim ve uzmanlarına; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi üyelerine; bu konuda kanun çalışmaları yapacak uzmanlara; ilgili kurum ve kuruluşların yöneticilerine ve boşanma arabuluculuğu konusunu merak eden okuyuculara ve anlaşmalı olarak boşanmak isteyen çiftlere temel bilgiler verilmeye çalışılmıştır.
Kitabın sonunda; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından çıkarılan Yönerge esaslarında 450 saat eğitim alıp Aile Danışmanlığı sertifikasına sahip Aile Danışmanları ve Arabuluculuk Kanunu kapsamında arabuluculuk eğitimi almış Hukukçuların birlikte çalışarak diğer ülkelere de örnek olabilecek, Boşanma Arabuluculuğu konusunda disiplinlerarası ve bütüncül çalışmalara imza atmaları arzusu dile getirilmiştir.
İdris Gündüzalp Şuanda elinizde tutmakta olduğunuz bu bilimsel eser temel olarak üç amaçla yazılmıştır:
Bu amaçların ilki; öncelikle sizin gibi ülkemizin kıymetli ve bilime değer veren ve kendisini bireysel ve toplumsal ruh sağlığının korunması ve tedavisine doğrudan veya dolaylı olarak adamış tüm psikiyatristler, klinik psikologlar ve psikologlar, psikolojik danışmanlar, rehber öğretmenler, okul psikologları, pedagoglar, sosyal hizmet uzmanları, çocuk gelişimi uzmanları, hemşireler, sosyologlar, aile danışmanları ve psikoterapistlere uzmanlık alanları kapsamında yürütmekte oldukları çocuk terapisi, evlilik danışmanlığı, aile danışmanlığı, bireysel ve grup terapileri ile “Boşanma Psikolojisi ve Danışmanlığı” gibi aktif çalışmaları sırasında bilimsel bir kılavuz ve başucu kitabı olmak;
İkincisi; toplumsal ve bireysel anlamda ruh sağlığının korunması adına halen eğitimlerini psikiyatri, psikoloji, psikolojik danışmanlık ve rehberlik, çocuk gelişimi ve eğitimi, sosyoloji, sosyal hizmet uzmanlığı ve hemşirelik lisan alanlarında ayrıca psikiyatri, klinik psikoloji, uygulamaları psikoloji, psikolojik danışmanlık ve rehberlik, aile danışmanlığı, sosyoloji, sosyal hizmet uzmanlığı ve çocuk gelişimi ve eğitimi alanlarında yüksek lisans ve doktora düzeyinde devam ettiren öğrencilere, çocuk psikolojisi, aile, danışmanlığı, yetişkin psikolojisi, evlilik ve boşanma süreçlerinin bireyler ve çocuklar üzerindeki psikolojik etkileri konusunda bilimsel bir Türkçe kaynak sunabilmek;
Üçüncüsü ise hayata evlilik ile yeni bir adım atmak üzere olan genç çiftlere, henüz çocuk sahibi olmayan ailelere ve çocuk sahibi olmuş olan mutlu ve uyumlu tam ailelere ve mutsuz bir evlilikleri olan, boşanmayı düşünen, boşanmak üzere olan, boşanma aşamasında olan veya boşanmış olan parçalanmış ailelere mensup çocuk veya yetişkin tüm bireylere psikolojik olarak nasıl bir durumda oldukları ve bu durumlarının kendileri, çocukları ve aileleri için ne ifade ettiği konusunda doğru ve güvenilir bilgiler verebilmek ve bu bireylerin; çocuk psikolojisi, aile ve boşanma psikolojisi konularında akıllarına takılan tüm sorularını cevaplayabilmek, “Boşanma Psikolojisi ve Danışmanlığı” ile çiftlerin boşanma sürecinden gerek kendilerinin gerekse çocuklarının hiç zarar görmeden veya en az zararla nasıl tekrar normal bir hayatın akışı içine girebilecekleri konusunda güvenilir bir liman olmaktır.

Aile, varlığı kaybedilmeden
değerinin anlaşılması gereken
en değerli mücevherdir.
İdris Gündüzalp
Gülay Korkut Kitap; evlilikten boşanmaya, boşanmadan diğer bir evliliğe giden süreçte eşlerin karşılaştıkları zorluklarla baş edebilmelerine yardımcı olmak için hazırlanmıştır.
Okuyucu, bu kitapta, yazarla birlikte “Yeni kurduğumuz çekirdek ailemize, kök ailelerimizden hangi sorunları taşıdık? Ailemizin işlevselliğini nasıl artırırız?” gibi sorularına yanıtlar arar ve bulur. İlk bölümde, eşler arası ilişkileri güçlendirmek hedeflenmiştir. Çünkü boşanma bir süreçtir ve bir anda boşanma kararına varılmaz. Boşanma aşaması; evlilik sonrası yaşanan düş kırıklığı aşamasıyla başlar, ilişkinin aşınması ve kopuşlarla devam eder. Evliliğin boşanmaya gitmemesi için ilişkileri güçlendirme yöntemleri, boşanma nedenleri ve bu nedenlerin yaşanmaması için yapılabilecekler, okuyucuya yaşanmış anlatılar üzerinden açıklanmıştır.
Boşanma da bir travmadır ve her bireyin bu travmadan etkilenme derecesi farklıdır. Bu kitap; boşanma sürecindeki kişilerin, öncelikle kendilerine, daha sonra çocuklarına faydalı olabilecek uygulamalar içermektedir. Amaç boşanma sonrasında kişilerin travmadan güçlü çıkabilmeleri ve baş etme becerilerini geliştirerek daha güçlü bir kişilik ile yola devam edebilmelerini sağlamaktır. O nedenle kitabın adı “Psikolojik İlk Yardım”dır. Boşanan kişilerin boşanmayı resimlerle nasıl ifade ettiği ve bu zorlu yaşantıyla nasıl baş ettiklerine yer verilerek okuyucunun baş etme kaynaklarını çoğaltmak amaçlanmıştır.
Ayrıca kitapta yeni bir evlilik kararında dikkat edilmesi gereken hususlara yer verilmiştir. Eşlerin önceki evliliklerden gelen çocukların bir arada yaşamasından kaynaklanan sorunları nasıl çözecekleri anlatılmıştır.
Bu kitap; çiftlerin, ailelerin, bu alanda çalışan evlilik ve aile danışmanlarının, çocuklarımızın hayatında önemli izler bırakan saygıdeğer öğretmenlerin ve rehber öğretmenlerin ihtiyaç duyduğu bir kaynaktır.


Rıfat Bilgin Çocuklar dünyaya kendi arzu ve istekleriyle değil biz yetişkinlerin sevgi, aşk ve güzel sözlerinin meyvesi olarak gelirler. Aynı zamanda çocukların dünyaya gelişleriyle birlikte yetişkinlerin sevgi gösterileri artar ve bir anlamda da çocuklar geldikleri haneye mutluluk getirmektedirler. Çocuklar yaşam yolculuğunda bir şeylerin farkına varmaya başladıkları andan itibaren geldikleri hanenin “yeni gülleri” olduklarını bilirler. Hanedeki her birey gündelik hayatın tüm sıkıntılarını aşmanın bir yolu olarak çocuklarıyla ilgilenir ve böylelikle de çocuğun masumluğundan yararlanır. Çocuk da sevimliliğinin ve masumluğunun kendisine verdiği avantajı iyi kullanır. Çocuk, en mağdur ailelerde bile diğer ortalama bireylere göre çoğunlukla peri masallarındaki kahramanlardır. Gün gelir bu kahramana, “Baban artık eve gelmeyecek çünkü o bana-bize ihanet etti, paramızı başkaları için harcadı.” ya da “Annen gitti, onu ölmüş kabul et ve sakın bir daha bu evde onun adını anma.” denir. Bu masum kahraman artık neredeyse bütün avantajlarını kaybetmiştir. Ebeveynler ve diğer aile çevresindeki bireyler ise kendilerini haklı çıkarmanın veya karşındaki rakibin haksızlığını ortaya koymanın veya onu yenmenin, intikam almanın, burnunu sürtmenin, rezil etmenin ve bazen de ebeveynlerden birini tekrar diğeri ile bir araya getirmeye ve barıştırmaya ikna etmenin bir yolu olarak çocuktan yararlanma yoluna gitmektedirler. Çocuğun hayatı artık ebeveynlerinin ve aile çevresindeki bireylerin savaş alanına dönmüştür. Böylece yetişkinlerin kendi aralarında yarattığı ve üstesinden gelemedikleri problemler sonucunda çocuklar mutsuz, ihmal ve istismar edilerek mağdur edilmektedirler.
Abdullah Metin, B. Mert Demir, Erdem Ayçiçek, Fatih Kocaoğlu, Fatih Şahin, Fatma Gül Gedikkaya, İbrahim İrdem, Kenan Polat, M. İlker Haktankaçmaz, Merve Suna Özel Özcan, Metin Özkaral, Nail Öztaş, Ömer Gündüz, Selman S. Kesgin, Süleyman Sıdal, Tuğçe Gür Türkdoğan, Turgay Altun, Vildan Armağan, Yalçın Murgul, Yıldırım İbişoğlu Bürokrasi, sanılanın aksine, çok yaygın bir olgudur; bir örgütlenme, iş yapış biçimidir ve yeryüzünde bürokratik olarak örgütlenmemiş bir devlet örneği yoktur. Devletler dışında, özellikle Sanayi Devrimi sonrası büyüyen ve özellikle kitle üretimi yapan fabrikaların, hizmet örgütlerinin, finansal kuruluşların, üniversitelerin neredeyse tamamı az ya da çok bürokratik örgütlenme biçimini ve işleyişini uygulamış ve günümüzde uygulamaya da devam etmektedir.
Bürokrasi gibi hakkında pek çok şey yazılmış ve yapılmış bir konuda literatürü derleyen ve eldeki klasik malzemeyi işleyerek üzerine az da olsa bir şeyler ekleyen kaynak bulmak oldukça zordur. Bürokrasi hakkında pek çok şeyi tespit ve tasnif ederek okurlarına derli toplu bir başvuru eseri takdim etmek ve alandaki boşluğu doldurmak bu kitabın ortaya çıkış amacıdır.
Kamu yönetimi, siyaset bilimi, kamu politikası ve örgüt ve yönetim alanı başta olmak üzere pek çok disiplinin ilgi alanına giren bürokrasinin çok farklı tanımları ve açıklamaları yapılmıştır. Farklı tarih dönemlerinin özellikleri, yazarların benimsedikleri değer ve ideoloji setleri, tanımların ve açıklamaların üzerine inşa edildikleri varsayımları ve dolayısıyla tanımları ve açıklamaları kökten etkileyebilmektedir. Bu durum elinizdeki kitabın neredeyse her bir bölümünde görülebilmektedir: Bürokrasi kimi bakış açılarında en üstün ve en etkin bir örgütlenme, yönetim ve üretim biçimiyken, diğerlerinde hantallığın, israfın beceriksizliğin sebebi olarak görülmektedir; yine bazılarında kamu hizmetlerinde eşitlik ve adaleti ve hatta kalkınmayı sağlamanın kestirme ve başarılı yolu olarak görülürken, diğer bazılarında egemen sınıfların toplumu sömürme aracı olarak takdim edilmektedir. Kitap, bu farklılıklara birincil kaynaklardan hareketle eşit muamele etmeyi gözeten bir başvuru kaynağı olma niyetiyle yazılmıştır.
Abdullah Demir “Eğitim, her şeyle irtibatlı olan insanın, fıtrat ve mizacının keşfedilerek geliştirilmesidir”.

Bütüncül eğitim, insanın hem niyetini hem düşüncesini hem de kalbini tabii olarak da bunların neticesinde davranışını imar eder.
Bütüncül eğitim yaklaşımının merkezinde; maneviyat, tamlık, bütünlük ve bağlantılılık vardır. İnsanın potansiyeline değer veren, gelişim imkânlarını tespit eden, besleyen, kendini tanıma ve keşfetme sürecinin doğal olarak gerçekleşmesine ortam hazırlayan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımda insanın biyolojik, fiziksel, psikolojik, bilişsel, kültürel, sosyal, manevi, ahlaki ve estetik yönelimi (musiki-sanat-beden eğitimi) yani özetle tüm yönleri dikkate alınmalıdır.
Bu giriş kitabı; insanın doğum öncesinden ilkokula, ilkokuldan orta öğretime, orta öğretimden üniversiteye, üniversiteden ihtisas ve istihdamına yönelik tüm evrelerine bütünlüklü bakabilmeyi amaçlayan çalışmaların ilk satırlarının terennüm edilmesiyle oluşmuştur.
Eserin kaleme alındığı zamanın; "insan"ın tanımının yeniden değiş(tiril)mek üzere olduğu, hatta insanın aşılacağı söyleminin bazı çevrelerde dillendirildiği, emarelerinin ise son kırk yıldır hayvanlarda kolonlama çalışmaları üzerinden yürütüldüğü ve tekilliğin (singularity) yakın olduğunun söylendiği bir dönem olması ayrıca büyük bir öneme sahiptir.
Jacqueline Nadel Bebekler neden doğdukları andan itibaren taklit ederler? Bunun anlamı nedir? Çocuklar neden başkalarının yaptıkları şeyleri taklit ederler? Aptallaşıyorlar mı? Onlara izin verilmeli mi? Otizm spektrum bozukluğu (OSB) tanısı alan çocuklar taklit edebilir mi? Taklit onlara yardımcı olur mu? Beyin taklidi nasıl işler?
Taklit, çocuklar ve gelişimleri hakkındaki bilgilerimizde ve OSB'li bireylerin eğitim ve terapisinde hak ettiği önemli yeri alamamaktadır. Yine de taklit bize yapmayı öğretir ve daha da önemlisi, bize birey olmayı öğretir. Bu bağlamda kitap şu konuları içermektedir:
Taklit etmek ne demektir?
Öğrenmek ve iletişim kurmak için taklit etmek
Taklidin OSB tanısı alan bebekler ve çocuklar için neler sağlayabileceği
Taklit alet kutusu: beyin ve bağlantıları
OSB vakalarında kişiye özel taklit uygulamaları

Okuyucu kitlesi: Psikologlar, çocuk psikiyatristleri, psikomotor terapistler, öğretmenler, özel eğitimciler, hemşireler, sosyal hizmet uzmanları, ebeveynler ve alanda çalışan diğer uzman ve öğrenciler.
Sibel Karamaraş “Söyle bana eğer söyleyebilirsen nedir cesaret?”
Milattan önce ortaya atılan bu soru, yıllar boyunca bitmeyecek argümanların başlangıç noktası olmuştur. Bugün hâlen cesaret üzerine tartışmaya devam ediyor, araştırmalar ve deneylerle cesareti anlamaya ve hatta ölçmeye çalışıyor, farklı tanımları eleştirip yeni önermeler getiriyor ve fakat hâlâ net bir tanım üzerinde anlaşamıyoruz.
Bir tarafta hiçbir silahın işlemediği Nemea aslanını öldüren Herkül'ün cesareti varken diğer tarafta yüzme bilmediği hâlde korkmadan havuza atlayan çocukları görüyoruz; bir tarafta at üstünde savaşa giden kahramanlar, diğer tarafta yüzlerce insanın ölümüne neden olan teröristler; bir tarafta başkalarının yanında kendini açmanın ve ağlamanın cesareti, diğer tarafta cesur olabilmek için beyindeki bir bölgeyi aktive etmeyen çalışan bilim insanları…

Bu kitap, her birimizin içinde gizli olan cesaretin tanımını aramak ve belki de başka tanımlar oluşturmak adına psikoloji bilimini temel alarak günlük hayattan mitolojiye, filmlerden felsefeye kadar geniş bir perspektifle cesareti ele alıyor ve cesaretin yaşamımızı nasıl etkilediğini, kendimizi ve başkalarını değerlendirmelerimizde ve hatta davranışlarımızda nasıl bir pusula rolünde olduğunu inceliyor.
Ahmet Selçuk Yılmaz, Burak Köksal, Eyup Zorlu, Faruk Caner Yam, Gamze Mukba, H. Arif Doğanülkü, Nezir Ekinci, Oğuzhan Yıldırım, Ozan Korkmaz, Özcan Tunahan, Sezen Güleç, Yeliz Tiryaki Göksu, Yusuf Sarıkaya Bireylerin yaşamış oldukları çeşitli ruhsal zorluklarla mücadele etmesindeki en önemli kaynaklardan birisi psikososyal destek hizmetleridir. Psikososyal destek hizmetleri yaşanan travmatik bir olay sonrasında bireylerde ortaya çıkan ya da çıkabilecek sosyal, bireysel, psikolojik ve ilişkisel sorunların giderilmesi veya önlenmesi, bozulan yaşam döngüsünün yeniden kurulması için bireylere sunulan kapsamlı ve çok disiplinli bir yardım hizmetidir. Ceza infaz kurumlarındaki tutuklu ve hükümlülerin ruh sağlıkları ile ilgili risk faktörlerinin yüksek olduğu göz önüne alındığında ceza infaz kurumlarındaki sunulacak psikososyal destek hizmetlerinin önemli bir hizmet olduğu görülmektedir.
Bu kitap, ceza infaz kurumlarındaki psikososyal destek çalışmalarını konu alan ilk kitap niteliği taşımaktadır. Kitap içerisinde ceza infaz kurumlarının kendi yapısına uygun psikososyal destek çalışmalarını içeren bölümler yer almaktadır. Kitaptaki her bir kavram ceza infaz kurumlarının koşulları göz önüne alınarak yazılmıştır. Bu kitap ceza infaz kurumundaki psikososyal müdahale çalışması yapan birim uygulayıcıları, bu alanda araştırma yapan akademisyenler, ceza infaz güvenliği programında okuyan öğrenciler ve bölüm akademisyenleri için önemli bir kaynak niteliği taşımaktadır.


İbrahim Ethem Özgüven “Cinsellik ve Cinsel Yaşam” isimli eserimizin yazılmasında yerli ve yabancı pek çok kaynaktan yararlanılmış; herkesin okuyup anlayabileceği bir açıklıkta olmasına özen gösterilmiştir. Hangi düzeyde öğrenim görürse görsün, yaşamın hangi döneminde olursa olsun, ergenler, gençler, orta yaşlılar, yetişkinler, evliler, bekârlar, cinsel konularda bireysel olarak bilgi edinmek isteyen herkes bu kitabı okuyabilir, cinsel yaşamla ilgili oldukça kapsamlı objektif ve bilimsel bilgiler elde edebilir.
Cinsellik konularda, hem kendilerini yetiştirmek ve hem de yardım edecekleri kişileri bilgilendirmek durumunda olan anne-babalar, karı-kocalar, öğretmenler, okul danışmanları, psikologlar, özel eğitim, sosyal hizmet ve sağlık personelleri, aile ve evlilik danışmanları, cinsel terapi alanında çalışanlar “Cinsellik ve Cinsel Yaşam” kitabından yararlanabilirler. Buna psikoterapi dilinde “Bibliyoterapi” denmekte, birey ilgili kaynakları okumak suretiyle, kişisel problemlerini anlamakta, konu hakkında bilgi kazanmakta ve bilinçlenmektedir.
Kitap, öğrenci ve klinik vakaların kişisel çekingenliklerini ve kaygılarını azaltmak, belirli cinsellik konularında bilgilendirmek amacı ile de kullanılabilir; ikili etkileşim ya da grup dinamiği harekete geçirilerek, etkileşimin düzeyi yükseltilebilir.
Bu amaçla, kitaptan, üniversitelerin psikolojik danışma ve rehberlik, psikoloji, psikiyatri ve aile ilişkileri konularını destekleyici niteliği ile de sosyoloji, sosyal çalışma bölümlerinde yardımcı kaynak olarak yararlanılabilir.
Fahri Temizyürek, Ahmet Balcı Dil bilinci ve dil eğitiminin temeli ailede atılsa da geliştirilmesinde örgün öğretim kurumlarına önemli görevler düşmektedir. Okullarımızdaki Türkçe eğitimi ve öğretimi çalışmalarının temelini ise programlar oluşturmaktadır.
Bu kitapta, Türkçe programları yazarlar tarafından değerlendirilerek tarihsel süreç içerisinde Cumhuriyet dönemi ilköğretim okullarında kullanılan Türkçe programlarına yer verilmiştir.
Cahit Aksu Bir öğretmenin mesleğini icra ederken sorumlu olduğu en önemli şey, kendisine sunulan programdaki kazanımları öğrencilerinde oluşturmaktır. Çünkü bir öğretmeni konumlandıran, betimleyen, değerlendiren, kısaca meşrulaştıran en önemli unsur; öğretim programı kazanımlarını oluşturmadaki başarısıdır. Diğer hiçbir unsur bu kadar öncelikli ve önemli değildir. Öğretim programı ile öğretmen arasındaki ilişki; bir hukukçu ile anayasa kitapçığı, bir denizci ile pusula, bir bilim insanı ile bilimsel yöntem arasındaki ilişkiye benzer.
Hem müzik öğretmeninin hem de müzik dersi alan öğrencinin en önemli yardımcısı müzik öğretim programıdır. Müzik öğretmeni organize ettiği müzikal etkinlikleri ve diğer müzikal taleplerini en sağlıklı ve meşru biçimde öğretim programının gerekliliklerine ve içeriğine dayandırmalıdır. Bu nedenle öğretim programı, müzik öğretmeninin başucu kaynağı olduğu kadar en önemli silahı hâline de gelmiştir.
Bir öğretim yaklaşımını yargılayabilmek için öncelikle o yaklaşımın uygulamadaki görünümü ve uygulama sonuçlarına etki eden faktörlerin neler olduğu konusunda oldukça güçlü kontrollerimizin olması gerekir. Öğrenme süreçlerinde temele alınan yaklaşımın gerektirdiği her türlü eğitimsel uygulama, gereği gibi ifa edilirse planlanan kazanımlara ulaşılamamasında öğretim programına yüklenebilecek kusurlar hakkında kesin bir yargıya varılabilir.
Etkili bir müzik öğretmeni; öğrencilerinin müzikal düşünmelerini sağlayan, bu düşünceleri ifade edebilme olanağı ve özgürlüğü sunan ve ortaya çıkardığı fikir, beceri ve düşünce repertuvarını sınıf genelinde tartıştırabilen öğretmendir.
Müzik öğretmenleri olarak bizler, “diğer sorunlar”ın baskısı altında “Müzik Öğretim Programı”nı etkisizleştirecek yaklaşımlardan kaçınmalıyız. Türkiye’deki sınava odaklı eğitim sisteminin müzik, resim gibi dersleri önemsizleştirmesi bizlerin mücadele azmini kırmamalıdır. Gelecek günlerin; sanat içerikli derslerin önemini, gerekliliğini ve etkisini gözler önüne sereceği konusunda ümitsiz olunmamalıdır.
Emel Bayraktutar, Fatma Bayraktar, Fatma Hacıoğlu, Fevzi Ercan, Günay Cafer Şenol, Hıfzı Doğan, Hüseyin Edip Usta, Saim İlhan Sezgin, Sara Kılınç, Süheyla Akpınar, Şadiye Günvaran Külahcı, Şerife Şahin, Zühtü Öncü Bu kitap, Cumhuriyet döneminde mesleki ve teknik eğitimin kurulmasnda, Türk Milli Eğitim Sistemi içinde yerini almasında, gelişmesinde ve değişen koşullara uyum sağlamasında belirgin katkı yapan ve aramızdan ebediyen ayrılan eğitimcilerin yaşamlarını, katkılarını ve fedakarlıklarını anlatmaktadır.

Mesleki ve teknik eğitimin atılım ve sıçrama yaptığı dönemlerde yaşanan bu süreç ve özgün katkıların genç kuşaklarca da bilinmesinin geleceğin daha biliçli kurgulanmasında önemli ipuçları verebileceği düşünülmüştür.

Bizler de, mesleki çalışmalarımızı onlardan devranılan bu miras üzerine inşa ettik. Bu bağlamda, kitap onlara duyduğumuz şükran borcunun da bir ifadesidir.
Fatma Bayraktar, Fevzi Ercan, Gönül Bumin, Günay Cafer Şenol, Hıfzı Doğan, Mehmet Külahcı, Niyazi Karasar, Saim İlhan Sezgin, Süheyla Akpınar, Şadiye Günvaran Külahcı, Zeki Özkan Osmanlı döneminde, belediyeler ve yerel yönetimlere bağlı olarak faaliyet gösteren cok az sayıda mesleki ve teknik öğretim okulu Cumhuriyet' e intikal etti. Bu okulların Cumhuriyet Dönemi' nde önemi daha da anlaşıldı ve ulusal eğitimin bir parçası olarak yurt düzeyinde yaygınlaştırıldı.

Elinizdeki bu ikinci kitap, ilkinde olduğu gibi, ulusal mesleki ve teknik eğitim sisteminin kurulmasında, gelişmesinde, değişik koşullara uyum sağlamasında özgün ve anlamlı katkı yapan ve aramızda ebediyen ayrılan mesleki ve teknik eğitimcilerin deneyimleri ve katkıları anlatılmaktadır
Ahmet Mahiroğlu, Ahmet Sevgi, Fatma Bayraktar, Gülçin Eroğlu Saraçoğlu, Günay Cafer Şenol, Hıfzı Doğan, Saim İlhan Sezgin, Süheyla Akpınar, Şadiye Günvaran Külahcı, Şükriye Şenol, Zeki Özkan Cumhuriyet Dönemi'nin ihtiyaç duyduğu nitelik ve nicelikte orta dereceli mesleki ve teknik eğitim okullarına öğretmen yetiştirmek için birer Cumhuriyet eğitim kurumları olarak Yüksek Öğretmen Okulları, 2009 yılında kapatılmışlardır. Bu okulların mezunları, aldıkları teori ile pratiği dengeleyen eğitimle, yalnızca bugünkü mesleki ve teknik eğitimin mimarları olmakla kalmamış, ülkenin sosyal kültürel ve ekonomik kalkınmasının gerektirdiği genç nesilleri yetiştirmede ve yeni sektörlerde girişimci olarak öncülük etmede önemli roller üstlenmişlerdir. Bu süreçte, kızların toplum hayatına katılmaları için gerekli becerilerle donatılmaları da özel bir duyarlılıkla ele alınmıştır.
Ahmet Mahiroğlu, Ahmet Sevgi, Fatma Bayraktar, Hıfzı Doğan, İzzet Ünal, M. Ali Işıksoluğu, Ruhi Kılıç, Saim İlhan Sezgin, Sara Kıhnç, Süheyla Akpınar, Şadiye Günvaran Külahçı, Yaşar Taşkaya, Zeki Özkan, Zeynel Abidin Karagöz İz Bırakan Projeler kitabı, Mesleki ve Teknik Eğitim Gönüllüleri tarafından hazırlanan “Cumhuriyet Dönemi Mesleki ve Teknik Eğitimde İz Bırakanlar” dizisinin dördüncü cildidir (Cilt 4). Daha önce yayınlanan ciltler; İz Bırakan Eğitimciler (Cilt 1 ve Cilt 2) ve İz Bırakan Öğretmen Okulları (Cilt 3)’dır.
Bu kitapta, Türkiye’de, Mesleki ve Teknik Eğitim alanında 1940-2000 yılları arasında, yaşanan önemli problemlere somut çözüm amaçlı gerçekleştirilen, ulusal ve uluslararası kuruluşlarca finanse edilen ve başarılı sonuçlar alınan on üç araştırma-geliştirme (AR-GE) projesi tanıtılıp eğitim literatürüne kazandırılmıştır.
Ali Faruk Yaylacı, Bünyamin Han, Kürşad Yılmaz, Mustafa Çelik, Tijen Tülübaş, Turgut Karaköse Cumhuriyetimizin 100. yılına ulaşmanın mutluluğunu ve gururunu yaşadığımız bu dönemde, Türkiye'de eğitim yönetimi alanının sağlam bir bilgi temeline dayalı olarak kendi kimliğini kazandığı, hem ulusal hem de uluslararası alan yazınına önemli katkılar sunduğu görülmektedir. Özellikle 2000'li yıllardan günümüze, alanda eğitsel ve akademik faaliyetlerin kalitesi ve kapsamında kayda değer gelişmelerin yaşandığı bir süreç olmuştur. Eğitim yönetimi alanındaki entelektüel birikimin bilimsel bir perspektifle ele alınarak incelenmesi, bu alanda gerçekleşen paradigma dönüşümünün, trendlerin ve gelecekteki araştırma yönelimlerinin anlaşılması açısından önemlidir.
Bu kitap; Türkiye'deki eğitim yönetimi alanının tarihsel gelişimini, öne çıkan bilim insanlarını, eğitimdeki uluslararası gelişmelere bağlı olarak değişen yönelimleri irdelerken; gelişen bilgi tabanının kavramsal yapısının ve evriminin kapsamlı bir analizini de sunmaktadır. Kitabın eğitim yönetimi literatürüne, araştırmacılara ve uygulayıcılara katkı sağlaması dileğiyle…
Ahmet Keskin, Duygu Gür Erdoğan, Gülay Ekici, Güneş Korkmaz, Halük Ünsal, Hüseyin Evcim, Oktay Akbaş, Özlem Karakış, Sanem Tabak, Soner Mehmet Özdemir, Şener Şentürk, Volkan Duran Nitelikli eğitim sistemlerinin ve süreçlerinin en önemli bileşenlerinden biri, eğitim kurumlarında uygulanan eğitim/öğretim programlarıdır. Eğitimde program geliştirme; uzmanlık gerektiren, uzun süreli, bilimsel ve sistematik bir süreçtir. Uygulanan eğitim programlarının etkili ve başarılı olma durumu farklı özelliklere sahip çeşitli program değerlendirme yaklaşım ve modelleri ile gerçekleştirilmektedir.
Bu kitap, program geliştirme alanının temel muhtevasının yanı sıra alanla ilgili güncel konuları ele alarak çağdaş bir bakış açısıyla program geliştirme ve değerlendirme alanına katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Kitapta ilk bölüm program geliştirmeyle ilgili temel kavramlardan, 2. bölüm program geliştirmenin kuramsal temellerinden, 3. bölüm eğitim programının ve program geliştirmenin temel ögelerinden, 4. bölüm eğitimde program geliştirme süreci ve aşamalarından, 5. bölüm program tasarım yaklaşımları ve program geliştirme modellerinden, 6. bölüm eğitimde program değerlendirme ve program değerlendirmede güncel yaklaşımlar ve modellerden, 7. bölüm Türkiye'de ve dünyada program geliştirme çalışmalarından, 8. bölüm eğitim programı okuryazarlığından, 9. bölüm eğitim programı liderliğinden ve 10. ve son bölüm ise yaşam boyu öğrenme ve eğitim programları konusundan oluşmaktadır.
Kitabın öğretmen adaylarına, öğretmenlere, lisansüstü öğrencilere, eğitimcilere ve araştırmacılara katkı sağlaması ve faydalı olması dileklerimizle….
Betül Kürüm Yıldırım, Büşra Emül Yldız, Deniz Erök Özkapu, Hatice Vildan Karacabey ,Makbule Kalı Soyer, Mücahit Yılmaztürk, Sümeyye Eliz Burhan Her insanın özgün oluşu, onun iyilik hâlini yükseltmesine yönelik verilecek psikolojik yardım sürecinde özgün yol ve tekniklerin kullanılmasını gerektirmektedir. Terapötik süreçte yaratıcılığı kullanmak, danışanın duygusal güçlüklerini anlamlandırması ve yeni keşifler yapmasına katkı sunacaktır. Bu kitap; ruh sağlığı alanında çalışan psikiyatrist, psikolog, psikolojik danışman ve diğer meslek elemanları ve öğrencileri hayal gücü ve yeniliğin birleştiği bir alana adım atmaya ve pratiklerini zenginleştirmeye davet etmektedir. Kitap, altı farklı terapi ekolünün içindeki yaratıcı potansiyeli vurgulayarak on bir yaratıcı tekniğin bu kuramlarda kullanımına yönelik bir kılavuz niteliğindedir.
Antoine Léon “Eğitim Tarihi”ni beşeri bilimler arasında bağımsız bir disiplin olarak nasıl tanımlayabiliriz? Günümüz dünyasındaki işlevlerini nasıl belirleriz? Bunlar, Paris René-Descartes Üniversitesi'nden Profesör Antoine Léon tarafından bu kitapta ortaya konan, tartışılan ve cevabı aranan başlıca sorular olmuştur.
Bu disiplinin yerini tanımlama amacıyla tarih yazımındaki yanlışlar, yeni tarihin önerileri ve hatta Üçüncü Dünya ülkelerinin kendi tarihlerini nasıl yeniden değerlendirdikleri hususları gibi ayrıntılara ulaşıldı. Ayrıca eğitimdeki değişimin ortaya çıkışını ve gelişimini de düşünmek gerekliydi. Yazar, eğitim tarihini, öğretmenlerin eğitim konularına bakış açıları getirmenin yanı sıra mevcut durumu analiz etmek için bir araç olarak görmektedir. Hatta bütün bunlar için bir rehber önerecek kadar da ileri gitmektedir…
Ayşen BAKİOĞLU Eğitimcilerin, ülke kalkınmasında son derece önemli olan düşünen, oluşturan, çözüm üreten, dünya standartları ile daha fazla karşılaşacak ve rekabet edecek olan insanı yetiştirirken, çağdaş ölçütlerdeki sınıf yönetimi stratejilerini dikkate alması ve oluşturmak için imkânları seferber etmesi kaçınılmazdır. Bu çalışma, Eğitim Fakültelerinin lisans, tezli ve tezsiz yüksek lisans programlarında, öğretmenlerin hizmet içi eğitim programlarında, bireysel ve profesyonel gelişimlerinde kullanılmak üzere hazırlanmıştır. Kitabın, öğretmen adaylarına, üniversite öğretim elemanlarına, öğretmen lisesi öğrenci ve öğretmenlerine, rehber danışmanlara, hizmet içi eğitim öğretim elemanlarına, okul yöneticilerine ve politika belirleyicilere yararlı olacağını ümit etmekteyiz. Kitap, sınıf yönetiminde gerekli olan çağdaş ölçütler dikkate alınarak oluşturulmuştur.
Akın Marşap Geleceğin “global strateşim sistemi”, çağdaş stratejik gelişim trendleri ve yaratıcı bir vizyon rehberliğinde iyice özümsenerek canlandırılabilir. Global strateji atlasında, profesyonel stratejistlerin yüksek kalite standartlarında strateji tasarımı, üst düzey yaratıcılık ve yenilikçilik ister.
“Global dünya mirasını” korurken küresel yönetişim sistemlerine gereksinim ne düzeydedir? İnternetle başlayan global değişim sürecinde küresel ölçekte rekabette yüksek bir avantaj nasıl elde edilebilir? Uzak geleceğin ihtiyaçlarını karşılayacak çağdaş yönetişim stratejisi içeren, “cesur stratejik girişimler” nasıl yapılabilir?
Yaklaşan yeni stratejik bilgiler ve taktikler kazanmaya yardımcı olacak bu kitap rekabet gücü yüksek olan bir dünyada ihtiyaç duyulan yarışımcı gücü etkin kullanıma yardımcı olacaktır. Çağdaş iş stratejisi belirsizliği aşan, fırsat ve olanakları etkin/etkili bir formda yönetim kompozisyonu içeren, “yeni nesil yetkin stratejistler” ister. Bu kitabın içeriği, stratejiyi global ağ etkileşimleriyle birleştirerek geleceğin yönetimini öğrenenlere yepyeni ufuklar açıyor.
Olca SÜRGEVİL DALKILIÇ Her dönemde “çağımızın hastalığı” şeklinde dillerde olan “tükenmişlik sendromu”; günlük yaşamın içinde ve özellikle çalışma hayatında hemen herkesin kendisini içinde bulabileceği bir sorundur. Çoğu zaman iş hayatına büyük hayallerle ve ideallerle başlayan ve başarılı bireylerin; bir süre sonra farklı sebeplerle kendilerini duygusal açıdan yıpranmış hissetmeleri, daha önce duyarlı oldukları iş çevrelerine karşı ilgilerini kaybederek duyarsızlaşmaları ve kişisel başarı duygularında azalma hissetmeleri şeklinde belirtilerle tükenmişliği rapor ettikleri görülmektedir. Bu durum, onların performanslarının düşmesine, yaptıkları işe ve beraber çalıştıkları insanlara karşı saygılarını yitirmelerine, işlerine ve çalıştıkları yerlere karşı bağlılıklarını kaybetmelerine sebep olmaktadır.
Bireylerin psikolojileri, sosyal çevreleri ve hatta fiziksel sağlıkları üzerinde yıkıcı etkileri olan tükenmişlik; aynı zamanda işletme yöneticileri ve çalışanları açısından önemli bir işgücü kaybı yaratmaktadır. Bu nedenle üzerinde önemle durulması gereken, alınabilecek önlemlerin ve çözüm yollarının sadece bireylere bırakılamayacağı bir konu olarak düşünülmelidir.
Azime Merve Beyaz, Ceren Tetik, Cevahir Nur Baydere, Ece Şiren, Esin Alkan, Esmanur Yıldırım, Ezgi Zeynep Dalkürek, Hilal Dura, Mehmet Ali Erkuş, Melisa Akay, Mihriban Şamlıoğlu Erdem, Nehir Şay, Ozan Hiçyılmaz, Sude Öztürk, Şehadet Sena Alaca, Ümit Deniz İlhan, Yeşim Vulkani, Yiğit Kaan Gür Çalışma hayatında insan davranışlarını anlamak ve yönetmek gerek bireylerin gerekse işletmelerin başarısı için kritik bir rol oynar. Bu nedenle çalışma psikolojisinde güncel yaklaşımlar üzerine odaklandığımız kitabımızda; akışta olmak, iş ve yaşam dengesi, yeşil insan kaynakları yönetimi, dijital liderlik, stratejik hizalama, çalışan deneyimi, çalışma ortamı tasarımı, psikolojik iyi oluş, iş talepleri ve iş kaynakları gibi geniş yelpazede önemli konuları detaylı bir şekilde inceledik ve deneyimlerimizi tartıştık. Bu bilgi ve deneyimleri bir kitapta toplamak hem bizim için değerli bir öğrenme süreci hem de gelecekteki öğrenciler ve profesyoneller için bir rehber olma amacı taşıyordu. Dolayısıyla her bir konu sadece teorik bilgilerle sınırlı kalmayıp gerçek hayattan örnekler ve araştırma sonuçlarıyla zenginleştirildi. Böylece okuyucularımızın hem teorik hem de pratik bilgiye sahip olmalarını hedefledik.
Joseph P. FOLG ER, Marshall Scott POOL E, Randall K. STUTMAN Çatışma konusundaki çalışmaları güncelleyerek ve bugüne kadar yapılanları harmanlayarak sunan bu kitap, ayrıca uygulamaya giriş kitabı olarak da pratik bilgiler vermektedir. Elinizdeki kitabın yalnızca iletişim uzmanları için değil herkesin yararlanacağı bir kaynak olduğu görülmektedir. Belki de kitabın en genel ve temel mesajı; çatışma yaşanmasının kaçınılacak bir şey olmaması, üstelik problemlerin üstünün örtülmesinin sakıncalı olması, çatışmanın da bir çözüme doğru ilerlemek için gerekliliğidir. Yapıcı bir biçimde yönetildiği takdirde belki de çözülemeyecek bir sorun bile olmayacaktır. Bu mesajın bizim kültürümüz bakımından çarpıcı olması söz konusudur ama üzerinde düşünerek değerlendirmekte de yarar vardır. Bizler acaba hiçbir çatışma olmasın diye mi büyütüldük? Hiç çatışmadan yaşayabiliyor muyuz? Bu mümkün mü? Çatışıyorsak neden adını açıkça koyarak, oturup bunu birlikte çözmeye yönelmeyelim?
Sefer Ada, Ozana Ural Toplumsal (sosyal) bir varlık olan insan, yaşam süreci içinde öğrenme- öğretme, öğrettiklerini aktarma ve gereksinimlerini karşılamak için diğer insanlarla bireysel ya da grup düzeyinde; sosyal-ekonomik, kültürel gibi çeşitli düzeylerde ilişki ve etkileşime girer. Bu etkileşimde çeşitli kurallar devrededir. Toplumsal yaşamı düzenleyen kurallar; hukuk, ahlak, etik, din, gelenek- görenekler gibi yapılar içinde yer alır.
Sosyal ilişkilerde davranış biçim ve tarzlarının toplum tarafından onaylanıp onaylanmadığının ölçütlerinden olan ve yaşamı daha anlamlı kılan etik ve ahlak, bu çalışmanın özünü oluşturmaktadır.
Felsefenin kavramsal boyutunu kapsayan etik ile teorik boyutunu kapsayan ahlak; doğruya, iyiye, güzele ulaşmanın önemli bir aracı olarak kabul edilebilir.
Geçerli ahlaki ve etik değerleri düşünürek, sorgulayarak edinmesini beklediğimiz her insanın, bu konuda algın, örgün, yaygın eğitim alanlarında işlevsel eğitim görmesi yerinde olacaktır. Bunun için; ülkemizde olduğu gibi birçok ülkede çeşitli eğitim basamaklarında "Ahlak ve Etik" adı altında değişik içerikli dersler okutulmaktadır. Ahlak ve etik konusuna giriş niteliğindeki bu kitabın, başta üniversite öğrencileri olmak üzere ahlak ve etik konusunu merak eden herkese yararlı olacağını ummaktayız.
Sefer Ada, Z. Nurdan Baysal, Senem Seda Şahenk Erkan Her birey bir çevrenin içinde doğmaktadır. Çevre, çok genel anlamı ile içinde yaşadığımız ortamı ifade etmektedir. İnsanın içinde doğduğu, yaşadığı, varlığını ve özelliğini fiziksel olarak algıladığı bu ortam fiziksel çevredir. Zaman içerisinde gerçekleştirilen insan çabaları bu bilgileri bir sistematiğe kavuşturmuş ve çevre bilimi denilen disipliner alanı oluşturmuştur. Çevre bilimi, canlıların birbiri ve fizikojeokimyasal çevreyle ilişkilerini ve etkileşimlerini konu edinmiştir.
İnsan bilgi ve kültür birikimine dayalı olarak, doğal çevresinde bulduğu yeraltı ve yerüstü zenginliklerini kullanarak yapay bir çevre oluşturmuştur ve bunu kullanmaya devam etmektedir. Bilindiği gibi çevredeki çeşitli faktör, değer ve öğelerin oluşumu binlerce yıllık bir birikim ve değişim sonucu ortaya çıkmaktadır. İnsanların değişik yollarla çevreye müdahale ettikleri zaman mevcut doğal denge bozulmakta ve bunun sonucunda telafisi kısa zamanda mümkün olmayan kirlilikler oluşmaktadır. Çevreyi etkileyebilecek birçok insan davranışı, içinde bulunduğu kültür tarafından yeniden üretilebildiğinden, söz konusu yeniden üretmeye ve çevreye verilen zarara karşı koyabilecek etkili bir yol olarak eğitimden yararlanılabilir.
Yaşadığımız Dünya göz göre göre daha fazla kirlenmektedir. Yaşadığımız dönemde çevreyle ilgili sorunların kaynağı bir tek faktörden değil birçok nedene bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Sorunun çözümü ise oldukça zor görünmektedir. Çevrenin doğal hâli ile korunması geldiğimiz noktada derin düşünmeye gereksinim doğurmaktadır. Oldukça zorlu olan bu süreçte kendimize sormamız gereken “Ben bu sorunun çözümü için ne yapabilirim?” sorusudur. Sorun çok büyük olsa da her birey kendi açısından bu soruya verilebilecek birçok cevap oluşturabilecektir. Bu kitap bizim sorumlu yazarlar olarak bu soruya verdiğimiz cevaplardan sadece birisinin ürünüdür. Kitap, yazarların çevre ile ilgili duyarlılıklarından hareketle kaleme alınmıştır ve çevrenin korunması için bilgi sağlamanın yanında bilinç oluşturmak da umulmaktadır.
Bu amaçla bu kitapta; çevre ile ilgili temel kavramlar, değişkenler, eğitim türü ve basamaklarına göre çevre eğitimi, ders kitaplarında çevre eğitimi ilk konulardır. Ayrıca kitapta; çevre ile ilgili yasal temellere, çeşitli konu ve sorunlara, ulusal ve uluslararası kuruluşlara, çeşitli proje ve etkinliklere, özel/önemli günlere ve çevre konusunda yapılan makale ve lisansüstü tez özetlerinden örneklere yer verilmiştir.
Feride Öksüz Gül, Münevver Çetin “Çevik Üniversite: Üniversite Yöneticileri İçin Bir Yol Haritası", yükseköğretimdeki yöneticiler için stratejik bir rehber olma potansiyeline sahiptir. Üniversitelerin sürdürülebilirliği ve başarısı, değişim, öğrenme, inovasyon ve uyum gibi kavramlara dayalı bir çeviklik çerçevesiyle oluşturulabilir. Bu kitap, üniversite yöneticilerini, geleneksel hiyerarşik yapıların ötesine geçmeye ve teknolojiyi etkili bir şekilde kullanarak güçlerini dağıtmaya teşvik etmektedir. Üniversitelerin sosyal ve ekonomik bir perspektiften nasıl katkıda bulunabileceğini gösterirken aynı zamanda rekabetçi bir ortamda paydaşlarla etkileşime geçme zorunluluğunu da vurgular.
Yükseköğretimdeki değişim ve uyum sürecinin zorluklarına odaklanan bu kitap, üniversitelerin rolünü yeniden değerlendirme ve yeni roller edinme gerekliliğini vurgular. Liderlere, strateji ve çalışan odaklı bir örgüt kültürü oluşturma, iç ve dış paydaşlarla etkileşimli uygulamalar geliştirme ve inovasyonu teşvik etme konularında pratik öneriler sunar.
Rıfat Miser İnsan yaşamının temeli öğrenmedir; insan, yaşadıklarından öğrenir, öğrendikleriyle yaşar. Bu nedenle, hangi konuyu ele alıyor olursa olsun, insanın öğrenmesine yönelik bütün eğitim programları önemli, gerekli ve değerlidir. Ancak çevre eğitimi programları bunun da ötesinde, yaşamsaldır.
Çevre eğitimi, insanın doğal çevresiyle uyum içinde yaşamayı öğrenmesini konu edinir. Bunu bilmemesi, becerememesi kendisi dâhil tüm canlıların yaşamını yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmaktadır; nesli tükenen türler bu tehlikenin habercisidir.
Çevre eğitimi, insanların çevreye ilişkin bilgi ve anlayışının gelişmesinde, çevreye yönelik sorumluluk hissi ve tutumlarının oluşmasında gerçekten anlamlı bir rol oynar fakat çevre eğitiminin etkisinin olması gerektiği kadar başat veya başarılı olduğunu söylemek olası değildir. Bunun nedenlerinden biri çevre eğitimi programlarının henüz çevreci düşünme ve eylem üzerinde istenilen ölçüde etkili olabilecek yetkinlikte olmamasıdır. Bu nedenle, ‘çevre eğitiminin etkisinin nasıl artırılabileceği,’ üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.
Kitabın ülkemizde çevre eğitimine yönelik kuramsal çalışmalara ve çevre eğitimi uygulamalarına katkı sağlayacağı; ülkemizde çevre eğitimi alanının gelişimine yönelik çabalara temel olacağı umulmaktadır.
Ahmet Alphan Sabancı, Ali Evren Tufan, Alişan Burak Yaşar, Altan Eşsizoğlu, Arzu Erkan, Aslı Soyer, Can Ertuna, Ceren İlikan Rasimoğlu, Elif Kuzeci, Ersin Uygun, Ezgi Kılıc, F. Gizem İskender, Fatih Artvinli, Feyza Itır Karaca, Halil İbrahim Duran, İbrahim Fuat Akgul, Meryem Ozlem Kutuk, Murat Yalcın, Oğuzhan Yeşiltuna, Yudum Soylemez Bu kitapta; psikanalitik psikoterapiler, BDT, destekleyici psikoterapi, EMDR, çocuk ve ergen psikoterapileri, çift ve aile terapileri, grup terapileri ve kriz ve afetlerde psikoterapi uygulamalarının çevrim içi (online) olarak uygulanmalarına ilişkin hem literatür bilgisine hem de uzman görüşlerinden damıtılan rehberliğe erişebileceksiniz.
Ayrıca bütün psikoterapi uygulamalarında konu olan sesin, ışığın ve kadrajın nasıl ayarlanacağı, bağlantı kalitesinin nasıl tesis edileceği veya teknolojik ekipmanların seçimi gibi teknik konularla ilgili de destek alabileceksiniz. Çevrim içi psikoterapi uygulamalarının en netameli konularından olan etik ve yasal düzenlemeler ile ilgili de konunun uzmanlarının hazırladığı bölümlerden yararlanabilirsiniz.
Kamil Çekerol Çevrimiçi eğitim, her seviyedeki eğitim kurumunun artan ilgisi, öğrenenlerin artan talepleri, teknolojinin yaygınlaşması ve kabulü gibi çok sayıda unsurun etkisi ile büyümeye devam ediyor. Bu büyüme, eğitim alanında kurumsal ve bireysel düzeyde değişimleri de beraberinde getiriyor. Değişimden en çok etkilenenler içerisinde ise öğretenler var. Öğretenler çevrimiçi eğitim ortamında, yüz yüze öğretim deneyimlerinin ötesine geçip farklı sorumluluklar alır ve yeni rollere bürünürler. Öğreten rolleri, öğrenme süreçlerinde öğrenenin aktif rol almasını destekleyici ve öğrenmesini kolaylaştırıcı bir çerçevede belirginleşir. Sorumluluklar ise dijital becerilere sahip olma, sanal ortamda çalışabilme, çoklu ortam pedagojisini kullanma ve bunlara yönelik beceriler geliştirilmesini içerir. Bunun yanında çevrimiçi sunum ortamının kullanımına yönelik güdüleyiciler ve engeller, öğretenin bu ortama katılımını ve devamlılığını etkiler. Öğretim ortamındaki etkileşim, ortamın sağladığı kolaylıklar, kurumsal destekler ve çevrimiçi derslerin tasarlanması, geliştirilmesi ve sunumu ise öğretenin memnuniyetini belirleyici unsurlardır.