Eğitim Bilimleri \ 1-22
Gopal K. Kanji Gopal K. Kanji'nin istatistiksel testlerle ilgili en çok satan eserinin genişletilmiş ve güncellenmiş bu üçüncü basımı, örnek veri kümeleriyle testlerin nasıl uygulanacağı ve ulaşılan bulguların nasıl yorumlanacağı konusunda bilgiler sunmakta olup; en yaygın kullanılan testleri kapsamaktadır.
Bu kitapta incelenen her bir test; amacı, kısıtları ve yönteme ilişkin ana hatlarıyla ele alınmış ve bir örnek üzerinden sayısal uygulaması yapılmıştır.
100 İstatistiksel Test kitabı, her düzeyde ve tüm disiplinlerde istatistiksel analiz yapanlar için vazgeçilmez bir rehberdir.
Ercan Türk Zaman insana uymaz ancak insan zamana uymaya mecbur kalır. Zaman o ki sosyal medya imkânları ve dijital yayınların artması kitaba olan bağlılığı azaltmış olsa da aksine ihtiyaç olan fikrî arka planı ve entelektüel birikimi sunacak alternatif yayın ve kaynak arzının önemi artmıştır. Bir kitap bin hayattır. Bir kitap ile yakılacak meşalenin bireylerin ve insanlığın yolunu aydınlatacağı muhakkaktır. Zira bilgi kazanımı ile var olan kabiliyetlerin geliştirilmesi sürecinde kitap en önemli araçtır.
Bu kitap; yazarın eğitim hayatı, kişisel ve mesleki yaşantısı dâhilinde dünyayı okuma ve yorumlama vizyonu bağlamında yazılmış, söylenmiş ve farklı tarihlerde değişik yayın organlarında yayımlanmış yazılarının ve çok sayıdaki tematik muhtevanın bir araya getirilmesinden ibaret bir çalışmadır. Bir kişinin sözlerinden müteşekkil bir ilk olma özelliğine sahip ve bir nevi çok sayıda kitabın özeti niteliğindeki bu eser; eğitim ve çalışma hayatının kazanımı olan bilgi, birikim ve tecrübenin özetidir.
Eray Alaca, Tercan Yıldırım Fransız Devrimi sonrasında başlayan ulusçuluk düşüncesi genelde eğitimin özelde ise tarih eğitiminin önem kazanmasına neden olmuştur. Devletler eğitim sistemlerini yeniden düzenlemek zorunda kalmışlardır. Eğitim, seçkinler için bir ayrıcalık olmaktan çıkarılarak halka indirilmiştir. Bu durum 18. yüzyıldan itibaren Batılılaşma çabası gösteren Osmanlı İmparatorluğu'ndaki eğitim sistemini de etkilemiş, 1869 yılında yayınlanan “Maârif-i Umûmiyye Nizamnâmesi” ile eğitim işleri hukuki bir çerçeveye alınarak bir programa kavuşturulmuştur. Modern eğitim alanında birçok yenilik getiren bu nizamname ile ilk kez tarih dersi ilkokulların öğretim programına girmiş, böylece tarih dersi tüm eğitim kurumlarının öğretim programlarında yer almıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde önemli bir işleve sahip olan tarih öğretimi, bir ulus devlet olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin erken döneminde de önemini güçlendirerek devam ettirmiştir. Bu eserde Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminden günümüze kadar tarih öğretim programları ayrıntılı bir şekilde verilirken aynı zamanda bütüncül bir bakış açısıyla tarihsel süreç içerisinde meydana gelen değişim ve dönüşümlere de dikkat çekilmek istenmiştir. Böylece alana yönelik çalışma yapan başta akademisyenlere, öğretmenlere ve öğrencilere geçmişten günümüze Türkiye'de tarih öğretimi programlarını bir arada görme, dönemlerinde etkili olan tarih anlayışlarını anlamlandırma bağlamında katkı sunmak amaçlanmıştır.
Gamze Sart Geleneksel teorilerin, 21. yüzyıl kariyer yaşantılarındaki değişimlerini yakalama ve bunları yanıtlama hususunda yeterli olmayışı, günümüzdeki gereksinimleri vurgulayan teorilerin düzenlenmesi zorunlu hâle getirmektedir. Bu nedenle kişilerin globalleşen dünyada kariyerini etkili bir şekilde yönetebilmeleri adına esneklik, hayat boyu öğrenme ve kariyerine yön verebileceği niteliklerinin ön plana çıkarılmasına özen gösteren postmodern kariyer kuramlarına duydukları gereksinim çoğalmıştır. Kariyer gelişimi araştırmaları, odağını bireyin ilgi, ihtiyaç ve değerlerini örgütsel taleplerle uyumlu hâle getirmesinden uzaklaştırarak kariyer ve iş adaptasyonu için esas olan kariyer yeterliliklerinin geliştirilmesine vurgu yapmaktadır. Günümüzde başarılı bir kariyer gelişimi, yalnızca mesleki bilgi ve becerilerle sınırlı değildir. Bireylerin farklı alanlarda deneyim kazanmaları ve uyum sağlama yeteneklerini geliştirmeleri, kariyerlerini şekillendirmek ve sürdürmek için kritik öneme sahiptir. İş dünyasındaki değişen koşullara ayak uydurabilen ve sürekli olarak öğrenmeye açık olan bireyler, başarılı bir kariyere daha yakın olacaklardır. Bu kitabın amacı, mesleklerin yeniden yapılandırılmasına neden olan teknolojik gelişmelerin sonucunda kişilerin değişen kariyer hedeflerine, kariyer planlama ve kariyer uyum streslerine yön verebilecek bilgiyi ve öngörüyü sağlayabilmenin yanı sıra kariyer yapılandırmalarına yardımcı olmaktır.
William G. Castellano “Yeni Normal” olarak adlandırılan içinde bulunduğumuz yeni dönem, çalışma hayatını kökten değiştiren yapısal dönüşümlere neden olmuştur. Küreselleşme, teknolojideki hızlı gelişmeler ve değişen işgücü yapısı, geleneksel insan kaynakları uygulamalarını yetersiz kılmaktadır. İş dünyasında başarı ve sürdürebilirlik ancak yeni yöntemleri araştırmak, uygulamak ve işgücü adanmışlığını sağlamak ile mümkün olacaktır. Bu kitapta, 21. yüzyılda sürdürülebilir bir rekabet üstünlüğü yakalamak isteyen ve bunun için sahip oldukları işgücü adanmışlığı ve yetenek yönetimini önemseyen örgütler için birçok uygulamaya yer verilmiştir.
İnsan Kaynakları Yönetimi alanında çalışmalarına devam eden pek çok değerli öğretim üyesisinin katkılarıyla Türkçeye kazandırılan bu eserin, akademisyenler, öğrenciler ve uygulamacılar için önemli bir referans olacağına inanıyoruz.
Binnur Yeşilyaprak “Eğitimde Rehberlik Hizmetleri” kitabı; hangi eğitim kademesinde görev alırsa alsın, öğrencilerin kişisel, eğitsel ve mesleki gelişimine yardımcı olacak öğretmenlerin ve öğretmen adaylarının sorumlulukları konusunda gerekli bilgi ve becerileri kazandırabilmek amacı ile hazırlanmıştır.
Kitap, öğretmenlik programını izleyenler için temel bir “ders kitabı”, öğretmenlik mesleğini sürdürenler için “uygulama el kitabı”, Psikolojik Danışma ve Rehberlik personeli ve adayları için “yardımcı kitap” olarak planlanmıştır. Buna göre kitapta, öğrencilerin gelişim ve uyumlarına, kendilerini gerçekleştirmelerine nasıl yardımcı olunabileceği somut olarak açıklanmaya çalışılarak, her koşul ve her ortamda gerçekleştirilebilecek hedef davranışlar ve bunlara uygun etkinliklere yer verilmiştir.
Öğrencinin eğitim sürecinde her yönüyle tüm olarak gelişebilmesi için kişisel, eğitsel ve mesleki rehberlik alanlarında verilmesi gereken hizmetler okulöncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim kademelerinde uygulamaya dönük örneklerle birlikte sunulmuştur.
Spencer G. Niles, JoAnn Harris Bowlsbey Bu kitap, 21. yüzyılın beraberinde getirdiği iş dünyasına ilişkin değişimleri ustalıkla ele alarak, bu değişimlere paralel olarak kariyer gelişimi müdahalelerinin öneminin neden arttığını ve yeni kariyer gelişimi müdahalelerinin neler olması gerektiğini anlaşılır bir dille anlatmaktadır. Bu süreçte kariyer psikolojik danışmanlığının yapılma biçiminin nasıl değiştiğini vurgulayan kitabın, her bölümünde birçok vaka çalışmalarına yer verilmekte ve öğrenci etkinlikleri başlığı altında okuyucuların o bölüm hakkında daha fazla bilgiye sahip olmasını sağlayan sorular bulunmaktadır.
Kültüre ve farklılıklara duyarlı bir dille hazırlanan kitap; diğer kariyer kitaplarındaki gibi başlangıçta kariyer psikolojik danışmanlığı ile ilgili tarihçeden, kuramlardan, değerlendirmelerden söz etmektedir. Bilgisayar teknolojilerinin kariyer psikolojik danışmanlığında giderek daha fazla kullanılmasına dikkat çekilmekte, yeni yüzyılda değişen kariyer psikolojik danışmanlığında kullanılabilecek yeni stratejiler ve teknikler üzerinde durulmaktadır. Bu gelişimlere uyumlu olarak bir kariyer gelişim programı tasarlamanın ve uygulamanın adımlarını, farklı eğitim düzeyleri ve farklı kurumlar açısından örneklerle sunmakta, okuyuculara yapılabileceklere ilişkin anlamlı bakış açısı kazandırmaktadır. İlköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim düzeylerinde uygulanabilecek bir dizi etkinlik de sunan kitapta, farklı özellikleri olan yetişkinlere yönelik yapılabilecek hizmetler de örneklenmektedir. Kariyer danışmanlığında etik konusu üzerinde titizlikle durulmakta, bu konuyu tüm bölümlerin içine alsa da tamamen bu konuya ilişkin bölümün olması açısından farklılık göstermektedir.
Kitapta yer alan ve kültürel olarak Türkiye'ye uymayan örnekler ve uygulamalar bile aslında fikir verici örnekler olarak ele alınabileceğinden; psikolojik danışman eğitimcilerine, psikolojik danışmanlara, öğrencilere, konuya ilgi duyan herkese yardımcı olacak özelliklere sahiptir. Çeviri ekibi olarak bu kitabın çok kullanışlı olacağını ve okuyuculara yeni anlayışlar ve fikirler kazandıracağını düşünmekteyiz.
Robert R. Carkhuff Yardım Etme Sanatı kitabı, Robert R. Carkhuff'un yardım etme modelini başlangıcından son aşamasına kadar basamak basamak ve açıklayıcı olarak somut bir biçimde anlatmaktadır. Yardım etme modelinin açıklamalı ve net olarak anlatıldığı bu kitap, okuyanın aklında model ve uygulaması ile ilgili anlaşılmamış bir nokta bırakmamaktadır. Yardım etme alanında çalışanların da çok iyi bildiği gibi hiçbir kuramın, yardım etmeye ilişkin yaşananların, basamak basamak, ardı ardına uygulamalı ve somut olarak anlatıldığı bir metni bulunmamaktadır. Buna yardım etme sürecinde yardım edenin ve yardım alanın birlikte yaşadıkları ve geçirdikleri değişim de dahildir. Kitabın özellikle vurguladığı, bunun bir süreç olduğu ve yardım alanda olduğu gibi yardım edende de olumlu yönde bir değişim, bir büyüme görüldüğüdür.
Bu durumda yardım eden de yardım alan da büyümekte ve gelişmektedir. Bu büyümenin gerçekleşebilmesi için yapılması gerekenler dört ana bölümde verilmiştir:
I. Bölüm: Giriş
1. Yardım Etme Modellerinin Gelişimi: Burada, insanın koşullarındaki değişim, yardım etmede değişen yaklaşımlar, insan kaynakları gelişimi ve yardım etme modelinin gelişimi anlatılmaktadır.
II. Bölüm: Yardım Etme Süreci
2. Yardım Alanın Katkısı-Bireyin Kendi İçinde (içsel) Süreç Oluşturma İşlemi: Burada, süreç oluşturma işlemine dahil olma, insan yaşantılarını keşfetme, insanın hedeflerini anlama, programlar üzerinde harekete geçme ve bilginin geri dönüşümü anlatılmaktadır.
3. Yardım Edenin Katkısı: İçsel süreç oluşturma işlemi, dahil olmayı kolaylaştırmak için ilgi ve özen gösterme, keşfetmeyi kolaylaştırmak üzere tepki verme, anlamayı kolaylaştırmak için kişiselleştirme, harekete geçmeyi kolaylaştırmak için ilk adımı atma, geribildirimi kolaylaştırma anlatılmaktadır.
III. Bölüm: Yardım Etme Becerileri
4. İlgi ve Özen Göstermek-Yardım Alanı Dahil Etme: Burada ilgi ve özen göstermeye hazırlama, kişisel olarak ilgi ve özen gösterme, gözlemleme, dinleme anlatılmaktadır.
5. Tepki Verme-Keşfetmeyi Kolaylaştırma: Burada, içeriğe tepki verme, duyguya tepki verme, anlama tepki verme anlatılmaktadır.
6. Kişiselleştirmek-Anlamayı Kolaylaştırmak: Burada, değiştirilebilir temel oluşturma, anlamı kişiselleştirme, problemleri kişiselleştirme, insan kaynakları gelişimi (İKG) problemlerini kişiselleştirme, hedefleri kişiselleştirme, İKG hedeflerini kişiselleştirme, karar vermeyi kişiselleştirme anlatılmaktadır.
7. Başlatmak-Harekete Geçmeyi Kolaylaştırmak: Burada, hedefleri tanımlama, programları geliştirme, pekiştireçleri geliştirme, adımları tamamlamaya hazırlanma, kontrol adımlarını planlama anlatılmaktadır.
IV. Bölüm: Özet
8. Yardım Etme Sürecinde Yeniden Dönüşüm: Burada, ilgi ve özen göstermenin yeniden dönüşümü, tepki vermenin yeniden dönüşümü, kişiselleştirmenin yeniden dönüşümü, başlatmanın yeniden dönüşümü verilmektedir.
Yardım etme süreci, yukarıda özetle anlatıldığı şekilde işlenmektedir. Kitapta, bu süreçte yaşanan vaka örnekleri verilmekte ve okuyucu öğrendiklerini vaka örneklerinde somutlaştırmaktadır. Böylece yardım etme modeline ilişkin sürecin öğrenilen kavramları netleşmekte ve âdeta canlanmaktadır.

Çalışma kitabı öğrencilerin ve adayların “Yardım Etme Sanatı” kitabında okudukları yardım etme becerilerini uygulamaya aktarabilmelerine yardımcı olmak üzere düzenlenmiştir.
Bu çalışma kitabı pek çok uzmanlık alanı öğrencisi tarafından kullanılmaktadır; akıl sağlığı terapistleri, rehabilitasyon ve okul danışmanları, öğretmenler, hemşireler, diyetisyenler, sosyal çalışmacılar, yöneticiler, insan kaynakları uzmanları, avukatlar, hakimler ve diğerleri. Başkalarıyla daha etkili iletişim kurmayı isteyenler için çok yararlı ve kullanışlıdır.

Eğitimci kılavuzu, eğitimcinin “Yardım Etme Sanatı” kitabında yer alan becerileri uygulamayı öğrencilere öğretebilmesini sağlamak için düzenlenmiştir. Eğitimciden kastedilen, yardım etme alanını içine alan uzmanlık dallarında eğitim almış ve çalışmakta olan kişilerdir.
Yardım Etme Sanatı'nı öğretebilmeniz için sizin bu yardım etme becerilerinde ustalaşmanız gerekmektedir. Öncelikle ilgi ve özen gösterme, tepki verme, kişiselleştirme ve başlatma becerilerini içselleştirmeniz ve ancak ondan sonra öğrencilerinize model olmanız mümkün olacaktır. Ustalıktan kastedilen budur. Bu kitap, sizin bu ustalığı kazanmanız ve öğrencilerinize iletebilmeniz için uygulamalı bir rehber olacaktır.
Rezvan Ameli En son ne zaman bir üzümü, bir kirazı bir ısırık elmayı çok yavaş çiğnediniz ve gerçekten tadını aldınız ve kokusunu algıladınız? Elbiselerinizin kumaşının cildinizde bıraktığı hissi algılamak için ne sıklıkta zaman ayırıyorsunuz? Hiç yünün, pamuğun ve ipeğin hissettirdiği duygunun bilincine vardınız mı? Hiç tüm dikkatinizi tek bir nefes alıp vermeye odakladınız mı ve bunu başlangıcından sonuna kadar dikkatlice takip ettiniz mi?
Farkındalık, mevcut anı bilinçli bir akıl ve şefkatli, açık ve sevgi dolu bir kalp ile algılamaktır.
Hepimiz her bir anda gövdemizde, aklımızda ve kalbimizde nelerin olup bittiğini bilecek kapasitedeyiz ve algıladığımızı kabul etme ve bununla dost olma kapasitesine sahibiz. Farkındalık bize deneyimlerimize tam olarak katılımcı olmak ve hayatı sansürsüz yaşamak için gerekli olan tüm araçları sunabilir.
Ömer Karahan Bu kitapta, Türk aydını geçinenlerin karanlık yüzleri belgelendi. Halk-aydın yabancılaşması veya zıtlaşmasının ne kadar derin olduğu ortaya konuldu. Bütün dünyada mahkûmların özürlülerin topluma kazandırılmaya ve üretken hâle getirilmeye çalışıldığı bir zamanda, üniversitenin en iyi öğrecilerinin nasıl harcandığı anlatıldı. Kadınların okula kazandırılması gerektiği bir dönemde aydın, ilerici ve çağdaş geçinenlerin kızları üniversiteden nasıl kovaladığı gösterildi. Kadın hakları savunucusu olanlarn nasıl dilini yuttuğu ve en güzel seyirci durumuna geçtiği görüldü.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Türk Ceza Yasası ve Üniversite Öğrenci Disiplin Yönetmeliği’nde olmayan suçlar uyduruldu. Sahte tutanaklarla öğrenci ve öğretim üyeleri hakkında soruşturmalar açıldı. Evrakların sahte olduğu ortaya konduğu hâlde soruşturmalar sürdürüldü. Olmayan suçlara en ağır cezalar verildi. Bir hafta olabilecek ceza, infaz oyunları ile on altı haftaya çıkarıldı. Tıp Fakültesini bitirmesine dört ay kalan öğrenciye dört yıl kaybettirildi. Yırmi üç, yirmi dört yaşına gelmiş öğrencinin velisi olur mu demeden öğrenci anne ve babalarına tebligat yapıldı. Bütün bunları yapan riyakârlar “Bu öğrenciler bizim evladımız, biz onların zarar görmesini ister miyiz?” diyecek kadar yüzsüz çıktılar. Kendi yaptıklarına bakmadan “Öğrenciler dürüst değil!” deme utanmazlığını sergilediler.
Bütün bunlar belgelenerek bu kitapla tarihe not düşüldü.
Şeyma Nur Didin Ala, Duygu Dinçer, Seffat Duman, Enver Ulaş, Mustafa Dervişoğulları, İsmail Karsantik, G. Seyra Çakır, Derya Eryiğit, Halim Güner, Akif Avcu, Münevver Başman, R. Şamil Tatık, A. Faruk Levent Çalışma, 4+4+4 kademelendirilmesinde ortaya çıkan yeni durumu ilgili tarafların (öğrenci, veli, okul yöneticisi, il-ilçe yöneticileri, müfettişler, branş öğretmeni ve sınıf öğretmeni) bakış açısıyla inceleyerek, çeşitli boyutlardan görmek ve değişim literatürüyle mevcut durumu tartışarak, durumun geliştirilmesi ve probleme bilimsel bulgular doğrultusunda çözüm önerileri getirilmesinin değerli bir çaba olacağı inancıyla yapılmıştır.
Ahmet Atabaş, Ahmet Emre Bilgili, Ahmet Türkben, Ali Çiçek, Ali Karagöz, Alpaslan Durmuş, Aşkın Asan, Ayşen Gürcan, Birol Akgün, Buğra Sarı, Cem Korkut, Cihan Kılıç, Ebuzer Demirci, Ercan Demirci, Erdem Özlük, Eyyüp Yılmaz, Hamza Özdemir, Hayati Ünlü, İbrahim Gültekin, İlker Astarcı, Kemal Şamlıoğlu, Kenan Çapık, Mehmet Demiral, Mehmet Mete, Metin Çelik, Muhsin Kar, Murat Çelik, Mustafa Arslan, Muzaffer Şeker, Nedim Kaya, Osman Demirgül, Ömer Avcı, Öner Buçukçu, Selim Argun, Semih Aktekin, Tacettin Talha Günaydın, Yasin Taşpınar, Yunus Emre Gedikli, Yusuf Alpaydın Elinizdeki kitap, 50 soruda eğitimin uluslararasılaşmasını ve bu bağlamda farklı yönleriyle Türkiye’nin eğitimdeki uluslararasılaşma tecrübesini tartışmaktadır.
Dört bölümden oluşan kitap, eğitiminin uluslararasılaşmasını tarihi seyri, gelişimi ve kurumsallaşma süreçleriyle derinlikli olarak incelerken, dijitalleşme ve yeni trendler bağlamında eğitimin geleceğine de ışık tutmaktadır.
Eğitimde uluslararasılaşma, günümüz dünyasının çok boyutlu bir gerçeği olarak yabancı dil eğitiminden öğrenci hareketliliğine, akademisyen değişiminden yurt dışı ile ortak program yürütülmesine, farklı ülkelerde yabancı dilde eğitim programları açılmasından ortak müfredat ve eğitim standartları geliştirilmesine, farklı toplumlar arasında kültürel etkileşime kadar çok geniş yelpazedeki araç, yöntem, politika ve uygulamaları kapsamaktadır.
Kitapta, eğitimin uluslararasılaşmasının Batı ve Doğu’daki tarihsel kökleri irdelenmekte, ayrıca Osmanlı’dan günümüze Türkiye’deki eğitimin uluslararasılaşma sürecine ilişkin örnekler Millî Eğitim Bakanlığı bünyesindeki 1416’lı burslu öğrencilerden YÖK bünyesindeki Erasmus, Mevlâna ve Orhun değişim programlarına, YTB bünyesindeki Türkiye Burslarından Türkiye Maarif Vakfının yurt dışı okullarına kadar farklı kurumlar bağlamında ayrıntılı olarak analiz edilmektedir. Bu süreci, kuruluşunun yüzüncü yılında yeniden küresel bir güç olarak yükselen Türkiye’nin dünya ile entegrasyonunun bir aracı olduğu kadar kendi kültür ve medeniyet değerlerine güveninin bir sonucu olarak da görmek gerekir.
Zerrin Bölükbaşı Macit Psikolojik danışma ve rehbelik (PDR) alanının “yaşam boyu” kavramını kullandığı göz önüne alındığında, sunduğu hizmetlerin çocuklara bakım ve eğitim sağlayan yetişkinleri de kapsayacak şekilde programlandırılması gerekmektedir. Okul öncesi dönemden itibaren bu hizmetlerin programlı bir şekilde sunulmaya başlanmasıyla daha sonraki eğitim basamaklarında verilecek PDR hizmetlerinin de temeli oluşturulmuş olacaktır. Artık çocukların üç yaşından itibaren giderek yükselen oranlarda okula başlamaları, bu yaş dönemi çocukların çevreleri ile birlikte PDR hizmetleri kapsamına alınması için öncelikle bir Gelişimsel Sınıf içi Rehberlik programı oluşturmayı da kaçınılmaz kılmaktadır.
Sınıf içi grup rehberliği etkinliklerinin uygulanması esnasında özel danışan danışman ilişkisi geliştirilmeye çalışılmaz. Öğrencilerin belirli bilgi beceri ve tutumları kazanmaları amaçlanır. Öğretmenler ile işbirliği hâlinde gerçekleştirilir. Yalnızca öğretmenlerin yalnızca okul danışmanının gerçekleştirdiği etkinlikler olduğu gibi her ikisinin birlikte gerçekleştirdiği etkinlikler de bulunabilir. Kitapta bulunan, 27 haftayı kapsayan 108 adet etkinlik, aile katılımı çalışmalarının yararlılığı doğrultusunda aileleri de işin içine dâhil ederek hazırlanmış ve uygulanabilir hâle getirilmiştir.
Okula atılan ilk adım olan okul öncesinden itibaren gelişimsel bir sınıf içi rehberlik müfredatı hazırlamak ve uygulamak, koruyucu/önleyici yönü ile daha fazla gruba ulaşarak görünür kılmayı sağlayacaktır. Bu kitapta yer alan etkinliklerin tümü PDR'nin üç gelişim alanı olan kişisel-sosyal, eğitsel ve mesleki rehberlik kapsamında program tasarlama ilkeleri doğrultusunda hazırlanmış olup okul öncesi ve PDR alanlarındaki akademisyen ve uygulayıcıların görüşleri ile düzenlenmiştir. Etkinliklerin hemen hemen hepsi yazar tarafından ana sınıfı PDR çalışmaları doğrultusunda çocuklara bizzat uygulanarak değerlendirmesi yapılmış ve son hâli verilmiştir.
Hadiye Bostancı Bu kitapta, Donald SUPER’ın Çocuklukta Kariyer Gelişim Modeli’ni temel alan ve son yıllarda İngilizce alanyazında tartışılmaya başlanmış olan Kariyer Farkındalığı Kavramı tanıtılmıştır. Gelecekteki yıllarda, ülkemizde bu konuya yönelik ilginin artacağı düşünülmektedir.
Kitapta, okul psikolojik danışmanlarının 7. ve 8. sınıf öğrencilerine uygulayabilecekleri bir grup rehberliği programı da bulunmaktadır. Program kariyer farkındalığı geliştirme amacıyla geliştirilmiş ve deneysel olarak sınanmıştır. Türkçe alanyazında ise çoğunlukla öğrencilerin karakteristik özellikleriyle, mesleki seçeneklerin eşleştirilmesine yönelik kariyer rehberliği programları bulunmaktadır.
Süheyla Kaya Onur Süheyla Kaya Onur'un bu çalışması, dünyada ve Türkiye'de açık hava müzelerinin kurulması, gelişmesi ve yaptıkları eğitim programları ile ilgilidir. Açık hava müzesi kavramı, 19. yüzyılda İskandinavya ülkelerinde ortaya çıkmış ve hızla yayılmıştır. İlk açık hava müzeleri İsveç'te (1891), Norveç'te (1894), Danimarka'da (1897) kurulmuştur; bunlar daha çok etnografik açık hava müzeleridir. Türkiye ise arkeolojik açık hava müzeleri açısından zengindir. Her tür müzede olduğu gibi açık hava müzelerinde de eğitim yapmak önemlidir. Türkiye son yıllarda bu alanda önemli adımlar atmıştır.
Müze eğitimi uzmanı Süheyle Kaya Onur'un bu kitabı; arkeoloji, antropoloji, müze bilimi, müze eğitimi öğrencilerine, müze sevenlere ve ana babalara yararlı bir kaynaktır.
Alper Aslan, Aras Bozkurt, Arif Cem Topuz, Arif Daş, Ayşin Gaye Üstün, Cemal Tatlı, Dilara Arzugül Aksoy, Ebubekir Kaba, Eda Saka Şimşek, Ekrem Bahçekapılı, Engin Kurşun, Erkan Tekinarslan, Gürkan Yıldırım, Hasan Karal, İsa Bingöl, Melike Arslan, Meva Bayrak Karsli, Muhammed Güler, Murat Çoban, Nuh Yavuzalp, Nurettin Şimşek, Ömer Arpacık, Selçuk Karaman, Sinem Çilligöl Karabey, Yalın Kılıç Türel Kuramlar, bir olguyu betimlemek, yönetmek ve değerlendirmek için kullanılabilecek anlayış geliştirme çabası olarak ifade edilebilir. Bu yönüyle kuramlar aslında oldukça pratiktirler. Kuramlar birer harita gibi bizlere bilinen yerler hakkında bilgiler verirken bilinmeyen yerleri de görmemizi sağlarlar. Kuramlar başta araştırmaların yürütülmesi olmak üzere Açık ve Uzaktan Öğrenme (AUÖ) uygulamalarının tasarlanması, organizasyonel yapılarının şekillenmesi, ortak bir dil birliğinin sağlanması, bütüncül bir bakış açısının oluşturulması ve alanın akademik kimliğinin oluşmasında önemli rollere sahiptirler.
AuÖ alanında uygulama ve araştırma deneyimi olan yazarlar tarafından hazırlanan ve 13 bölümden oluşan bu kitabın her bölümünde uzaktan eğitimle ilgili bir kuram ele alınmıştır. Bölümlerde kuramın bileşenleri, özellikleri ve gelişim süreci detaylı bir şekilde anlatılmış ve sistematik alanyazın tarama bulguları eşliğinde bu kuramların nasıl kullanıldığı örnekler eşliğinde ortaya konulmuştur. Kitap, AUÖ ile ilgili kuramları bir araya getirmenin ötesinde kuramların uygulamalarına yer vermesiyle özgün bir kitap olarak nitelendirilebilir. Kitabın diğer bir özelliği ise ilk bölümünde bütünü ve analitik bir şekilde bileşenleri tanımlayan, bunlar arasındaki ilişkileri açıklayan Bütüncül Analitik Katman (BAK) isimli yeni bir kavramsal çerçeve önerilmiş olmasıdır.
Bu kitabın; açık ve uzaktan öğrenme ortamlarını tasarlayan, ders veren, araştıran, politika geliştiren uygulayıcılar ile tıp eğitiminden, dil eğitimine kadar kendi alanlarında uzaktan eğitim faaliyeti gerçekleştiren araştırmacılar için yol gösterici olması temennisiyle…
Nihat Aytürk Ailede, okulda ve toplumda; iş ortamında ve meslek hayatında uygulanan saygı, görgü, nezaket ve adabımuaşeret kuralları ortaokullarda okutulan Görgü Kuralları ve Nezaket dersi ile liselerde okutulan Adabımuaşeret dersi öğretim programlarına ve aynı zamanda Müslüman Türk toplumunun ulusal, sosyal ve kültürel yapısına ve çağdaş uygarlık normlarına uygun biçimde öğretmenlere ve öğrencilere yardımcı ders kitabı olarak hazırlanmıştır.
Marc J. Ackerman Adli Psikolojik Değerlendirmenin Temelleri adlı bu kitap, nöropsikolojik değerlendirme araçları da dâhil olmak üzere, adli psikolojik değerlendirmelerde psikologlar tarafından en sık kullanılan değerlendirme araçlarını güvenle uygulamak, puanlamak ve yorumlamak için ihtiyaç duyduğunuz tüm bilgi ve becerileri hızlı ve kolay anlaşılacak bir şekilde edinmenizi sağlayacak bir kaynaktır. Ayrıca, bu kaynak adli süreçlerde boşanma, çocukların velayeti, kişisel yaralanma, suça sürüklenen çocuklar, cinsel istismar, madde kötüye kullanımı ve risk değerlendirmesi konuları yanı sıra, rıza olmadan hastaneye yatış, cezai ehliyeti değerlendirme alanları üzerine bilgilerin yer aldığı bir rehber niteliğindedir.
Amerikan Psikologlar Derneği tarafından yayınlanan en yeni etik ilkeler ve standartlar da dâhil olmak üzere yeniden güncellenmiş şekli ile Türkçeye çevrilmiş olan bu kitap, hem adli süreçlerde görev alan psikologlar tarafından hem de psikoloji öğrencileri başvurulabilecek her zaman başvurulabilecek eşsiz bir Türkçe kaynaktır.
Meryem Vural Batık, Necla Afyonkale Talay Bu kitapta, yetişkinlik döneminde olan bireylerde affetmeyi geliştirmeye yönelik hazırlanmış ve etkililiği tespit edilmiş olan psiko-eğitim programı bulunmaktadır. Psikolojik danışma sürecinde ruh sağlığı profesyonellerinin affetme üzerinde çalışabilmesi için affetmenin anlamını, önemini, affetmeyi etkileyen etmenleri ve affetme süreçlerini bilmesi gerekir. Bu kitapta yer alan psiko-eğitim programının, psikolojik danışma sürecinde affetme üzerinde nasıl çalışılabileceği konusunda ruh sağlığı profesyonellerine yol göstereceğini düşünüyoruz. İlk oturumda affetme ve sonuçları, ikinci oturumda öfkeyle yüzleşme, üçüncü oturumda olumsuz iç konuşmalar, dördüncü oturumda affetmeye karar verme, beşinci oturumda düşünce, duygu ve davranışlar, altıncı oturumda otomatik düşünceler, yedinci oturumda merhamet geliştirme ve acıyı kabul etme, sekizinci oturumda acının ve hayatın anlamını keşfetme, dokuzuncu oturumda uzlaşma, son oturumda ise affetmenin özgürlüğünü keşfetme konuları ele alınmıştır. Bu kitabın, ruh sağlığı profesyonellerinin hem kişisel gelişimlerine hem de mesleki gelişimlerine katkıda bulunacağını ümit ediyoruz.
Ayşe Kızıldağ, Ayşegül Şakır Selimhocaoğlu, Fatma Gültekin, Ferhat Kadir Pala, Mehmet Hayri Sarı, Neval Akça Berk, Onur Emre Kocaöz, Refik Turan, Sedef Canbazoğlu Bilici, Sezgin Demir, Sibel Küçük, Sinan Olkun, Süleyman Yılmaz, Yaprak Kalemoğlu Varol, Zeynep Yadigaroğlu Türkiye'de çocuk yetiştiren anne babaların işi hem kolay, hem de zor. Kolay çünkü yüzyıllardan gelen bir geleneğin hâlâ hüküm sürdüğü bir iklimde yaşıyoruz. Anne-babalar kadar dede ve nineler de hâlâ fotoğrafın bir tarafında. Zor çünkü tarım toplumundan sanayi sonrası topluma tek kuşakta geçmenin yarattığı kafa karışıklıkları en çok çocuk yetiştirmede kendisini belli ediyor. Gelenekten süzülüp geleni bilim süzgecinden geçirip yeni bir yol bulmamız gerekiyor. Elinizdeki “Ağaç Yaşken Eğilir” kitabı, işte bu hayati çaba için kaleme alınmış makalelerden oluşuyor. Bilim insanlarının gündelik dille, anne babalar ve eğitimciler için yazdığı bu makalelerin çoğalması ümidiyle.

07.11.2018
Prof. Dr. Selçuk R. Şirin
New York Üniversitesi
Mustafa Şengün Günümüz küresel dünyasının bilim ve teknoloji alanlarında yaşanan hızlı gelişmeler, internet ve kitle iletişim araçlarının yaygın hâle gelmesi beraberinde ahlaki değerleri ve bireylerin sahip olduğu ahlaki nitelikleri de değiştirmektedir. Ayrıca, bilimsel ve teknolojik ilerlemelerin beraberinde getirdiği nükleer silah, ekolojik bozulma, genetik kopyalama, internet suçları, küresel savaş tehdidi gibi riskler, toplumların barış, huzur ve güvenliğini tehdit etmektedir. Ahlak ise, toplumdaki bireylerin barış, güven, huzur ve mutluluk içinde yaşamalarına yardımcı olmaktadır. Bu durum, ahlak konusunda araştırmalar yapmayı önemli ve bu alanda yapılan araştırmaların sürekliliğini gerekli kılmaktadır. Dolayısıyla elinizdeki bu kitapta, ahlaki olgunluk konusu teorik ve uygulamalı olarak incelenmiştir. “Ahlaki Olgunluk” adlı eser, içeriğinde yer alan etik, ahlak eğitimi ve değerler eğitimi konuları itibariyle ortaöğretim ve üniversite öğrencilerine, araştırmacılara, akademisyenlere, öğretmenlere ve ahlak eğitimi ile ilgilenen herkese hitap etmektedir.
2017 yılında, yurt dışında Lap Lambert Academic Publishing tarafından “Ahlaki Olgunluk” ismiyle yayınlanan bu kitap, ders kitabı formatında düzenlenerek elinizdeki hâliyle yurt içinde Nobel Akademik Yayıncılık tarafından yayınlanmıştır.
Asiye Dursun, Betül Ulukol, Elif Çimşir, Emine Tunç, F. Zehra Ünlü Kaynakçı, Gökhan Kabacaoğlu, Merve Çıkılı Uytun , Muharrem Koç, Nilüfer Koçtürk, Nurten Karacan Özdemir, Osman Zorbaz, Özlem Haskan Avcı, Öznur Bayar, Serdar Körük, Seval Kızıldağ Şahin, Tolga Zencir Aile içi şiddet, sadece mağdurlarını ilgilendiren bireysel bir sorun değil toplumsal bir sorundur. Oluşumunda toplumsal faktörlerin yer aldığı aile içi şiddetin; topluma hem psikolojik etkisi hem de toplumun kaynaklarını tüketerek ekonomik etkisi olmaktadır. Bu bağlamda Aile İçi Şiddet adlı bu eser; şiddeti “aile içinde çözülmesi gereken bir sorun” olarak değil “toplumsal düzeyde ele alınması ve önlenmesi gereken bir sorun” olarak görmekte ve kitap boyunca bu bakış açısının kazandırılmasını ve sorunun çözümünde ve soruna müdahale edilmesinde neler yapılabileceğinin aktarılmasını hedeflemektedir. Kitapta; “Merak Edilen Soru”, “Kendini Değerlendirme Sorusu”, “Araştırma Kutucuğu”, “Tartışma Kutucuğu” gibi oluşturulan farklı tasarımla da okuyucunun sadece bilgi edinmemesi, aynı zamanda soruna farklı bir bakış açısıyla bakabilmesi, kendi yaşamıyla bağ kurarak öz değerlendirme yapabilmesi, içgörü kazanabilmesi ve bilimsel bilgiler ve ilkeler doğrultusunda kendisinde tutum değişikliğinin oluşması amaçlanmaktadır. Böylece eser, başta Eğitim Fakültesi öğrencileri olmak üzere tüm okuyucular için okuması zevkli, düşündürücü ve farkındalık yaratıcı bir hâl aldığı gibi aile içi şiddete dair teorik ve uygulamaya dönük bilgilerle bütüncül bir bakış açısı da sunmaktadır.
Zeynep Turhan Aile içi şiddetin son bulması için pek çok kurumun bir arada ve koordineli bir şekilde çalışması gerektiği literatürde sürekli vurgulanan bir noktadır. Buna rağmen uygulamalardaki yetersizlikler ve başarısızlıklar karşımıza çıkmaktadır. Bu kitap, muhtemel yetersizlikleri ve zorlukları göz önünde bulundurarak aile içi şiddet fail müdahale programlarını uygulamaya koymanın aile bireyleri ve toplum için faydalı olacağını hatta hayati bir önem taşıdığını vurgulamaktadır. Bunun ötesinde bu eser kapsamında sunulan Sağlıklı ve Saygılı Davranış Geliştirme Programı ile aile içi şiddet failleri için müdahale çalışmalarının başlatılması önerilmektedir. Böylece aile içi şiddetin temel sorunu olan şiddete başvurmuş kişilere sorumluluk verilmiş olacaktır. Özellikle bu kişilerin müdahale programına katılması zorunlu tutularak davranış değişimine davet edilmesiyle kendi içlerinde ruhsal olarak iyileşmeleri ve yakın ilişkilerinde sağlıklı ve saygılı davranışlar geliştirmeleri hedeflenmektedir.
Melis Seray Özden Yıldırım Aile, toplumun çekirdeğini oluşturan en küçük birim olmakla beraber hem bireysel hem de toplumsal etkileriyle kişilerin hayatında büyük öneme sahiptir. Değişen yaşam koşullarıyla beraber aile dinamiklerinde de değişimler olmaktadır. Bu değişimler aile bireylerini çok yönlü olarak etkilemekte; dolayısıyla aile içerisinde oluşan sorunlar artmaktadır. Bu kitapta da evlilik, çocuk sahibi olma, aile içi iletişim, çatışmalar ve boşanma, kardeş kıskançlığı, ebeveyn tutumları, aile içi şiddet, emeklilik ve diğer pek çok güncel konu, örnek olaylar eşliğinde ele alınmıştır. Herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği ve kendine bir şeyler katabileceği bir kaynaktır.
Mark Rivett, Eddy Street Aile terapisi giderek kanıt temelli psikoterapi türlerinden biri olarak tanınmaktadır. Aile terapisi; çağdaş terapötik uygulamada, aile çatışması, travma ve ruh sağlığı sorunlarının neden olduğu sıkıntıların çözümlenmesinde yaşam boyu yarar sağlamaktadır. Bu nedenle, birçok psikoterapist aile terapisinin temel konularını kendi yaklaşımlarına entegre etmektedir.
Aile Terapisi: 100 Temel Konu ve Teknik, bu yaklaşımın 100 temel noktası ve uygulama yöntemi için kısa ve jargonsuz bir rehber sunmaktadır. Farklı bölümlere ayrılan bu kitap aşağıdaki temel konuları kapsamaktadır:
• Aile terapisi kuramı,
• Temel aile terapisi uygulaması,
• Aile terapisi tekniklerinin kullanımı,
• Aile terapisinde ortak zorluklar,
• Çağdaş tartışmalar ve sorunlar,
• Aile terapistlerinin yaşadığı bireysel sorunlar.
Aile Terapisi: 100 Temel Konu ve Teknik, eğitimlerine devam eden ve bu alanda çalışan psikoterapist ve danışmanlar için çok önemli bir kaynaktır. 100 Temel Konu serisinin bu son üyesi, alanda uzun yıllardır çalışan aile terapistlerinin yanı sıra ailelerle çalışan ve aile terapisi teknikleri hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyen diğer ruh sağlığı uzmanlarının da ilgisini çekecektir.
Marian Roberts Aile içi anlaşmazlıklar, evlilik yaşamının doğal ve kaçınılmaz bir parçasıdır. Eşler arasında yaşanan anlaşmazlıklar yapıcı ve barışçıl yollarla yönetilemediğinde yaşanan psikolojik, sözlü ve fiziksel şiddet, devamında da ailenin çöküşü kaçınılmaz hâle gelmektedir. Son yıllarda artan dağılmış aile ve boşanma sayısı, boşanma öncesinde, esnasında ve sonrasında, hem eşlerin hem de çocukların, bu yıkıcı süreçten daha az etkilenmeleri için “aile arabulucuğu”nu bir alternatif yöntem hâline getirmiştir.
Aile arabuluculuğu, boşanma sürecinden hem eşlerin hem de “çocuklar”ın daha az etkilenmesini sağlamak için ebeveynler arasında işbirliğine dayalı yapıcı ilişkilerin kurulmasında ve sürdürülmesinde hayati bir bileşen hâline gelmiştir. Aile arabuluculuğunun odak noktası, eşler arasında karşılıklı anlayışı ve iletişimi arttırarak, ayrılıktan ve boşanma sürecinden, çocukların en az etkilenmelerini sağlamaktır. Eşler, boşanma sonrasında yıllar boyunca çocukları üzerinden iletişimlerini devam ettirecekleri için boşanma sürecinin yapıcı diyaloglarla yönetilmesi bir gerekliliktir.
Aile arabuluculuğu, eşlerin kendi anlaşmazlıkları üzerinde kontrol ve sorumluluğunu ellerinde tutmalarını sağlayacaktır. Arabuluculuk sürecinde eşler arasında doğrudan iletişimin teşvik edilmesi, kararların işbirliğine dayalı alınması, yanlış anlaşılma ve çatışmaların azaltılması, kendi anlaşmaları üzerinde kontrol sahibi olmalarının sağlanması, boşanma sürecinden hem eşlerin hem de çocukların daha az etkilenmelerini sağlanması, arabuluculuğun temel faydaları arasında sayılabilir.
Son yıllarda artan boşanma ve ayrılıklarla ilgili olarak yasa yapıcılar ve araştırmacılar artık boşanmanın kendisine değil, boşanma sonrası sürece ve özellikle de boşanmadan kaynaklı zararlı sonuçların çocuklar üzerindeki etkilerinin azaltılması ve dönüştürülmesi üzerine odaklanmışlardır. Boşanma öncesinde, esnasında ve sonrasında eşler arasındaki yıkıcı iletişimlerin çocukları üzerindeki olumsuz etkilerinin önlenmesi, azaltılması ve dönüştürülmesinde “aile arabuluculuğu” bir alternatif yaklaşım olarak ortaya çıkmıştır. Aile arabuluculuğu sadece çocuğu olan ve boşanan eşler için değil aynı zamanda çocuğu olmayan ve boşanan eşlerin de uzlaşarak ayrılmalarının sağlanmasında alternatif bir yaklaşımdır.
“Aile Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk: Uygulama Esasları” adlı bu çeviri kitap, ülkemizde her sene yüz binin üzerinde gerçekleşen çekişmeli ve rekabetçi yollarla gerçekleşen boşanmaların hem eşler hem de onların çocukları üzerindeki olumsuz etkilerinin önlenmesi, azaltılması ve dönüştürülmesi sürecinde kullanılacak bir kaynak kitaptır. Hem kuramsal hem de uygulamalı yaklaşımları içeren bu kitap, aile içi uyuşmazlıkların hem eşlerin hem de çocukların yararına, yapıcı ve barışçıl yollarla nasıl yöneticiliğine ilişkin bilgi ve becerileri içermektedir.
Kitabın hedef kitlesi; arabulucu avukatlar, avukatlar, aile danışmanları ve aile hukuku ile ilgili yargı mensupları ve uzmanlardır.
Eda Biçener, Emin Kurtuluş, Gülin Yazıcı Çelebi, Hasan Batmaz, Hatice Odacı, Kübra Dombak, Lokman Koçak, Mehmet Kaya, Melek Süler, Merve Çimen Koçak, Neslihan Arıcı Özcan, Neslihan Yaman, Nesrin Akıncı Çötok, Samet Makas, Tuğba Türkkan, Tülin Acar Aile Danışmanlığı alanında öğrenim gören öğrencilere ve hâlihazırda aile danışmanlığı hizmeti veren çalışanlara yönelik olarak hazırlanmış olan bu kitap; rehberlik ve psikolojik danışmanlık, psikoloji ve sosyoloji alanında çalışan alan akademisyenlerinin iş birliği ile hazırlanmıştır.
Kitapta; “Aile Tanımları”, “Aile İçi İletişim Sorunları”, “Eş Seçim Kuramları”, “Aile Danışmanlığı Kuramları”, “Çift Danışmanlığı Kuramları”, “Cinsel Terapi Kuramları”, “Aile ve Çift Danışmanlığında Etik” gibi konular ele alınmıştır. İlgili konular genel olarak teorik düzeyde sunulmuştur.
Kitap hazırlanırken üniversitelerin YÖK tarafından belirlenen güncel rehberlik ve psikolojik danışma programlarındaki ders içeriğine uygun konulara yer verilmiştir.
Rukiye Yenibaş Ailede Çocuğun İstismarı ve Umutsuzluk kitabı, aile içinde istismar ile umutsuzluk düzeyi arasındaki ilişkiyi göstererek, ergenlerdeki depresyon ve intiharın nedenlerinin sorgulanmasına katkıda bulunacak, bunların önlenmesine ve sağaltımına ışık tutacak bilgileri ortaya koymayı amaçlamaktadır. Kitapta çocukistismarı kavramı; Aile içi çocuk istismarı, Çocuk istismarı türleri, Aile içi şiddet ve çocuk istismarı, çocuk istismarını açıklamaya yönelik modeller, Çocuk istismarının göstergeleri, Dünyada ve Türkiye’de istismar, umutsuzluk, Ergenlik döneminde istismar ve umutsuzluk, Önleme ve tedavi başlıkları altında incelenmiştir. Çalışma; halkı bilinçlendirilerek farkında olunan ya da olunmayan istismarın önüne geçmek, istismarın hiç oluşmamasını sağlamak isteyen herkese yol gösterici olacaktır.
Ahmet Çağlar Özdoğan, Betül Gökçen Doğan, Emre Laçin, İbrahim Dadandı, Muhammet Aykuthan Ulusoy, Murat Ağırkan, Namık Kemal Haspolat, Oğuzhan Çelik, Öykü Mançe Çalışır, Ragıp Ümit Yalçın, Rumeysa Hoşoğlu Kama Anne baba ya da çocukla çalışan her uzmanın sıklıkla araştırdığı konu, aile içi iletişimdir. Çünkü ailenin kendi içindeki ilişki ve iletişimi, bireyin duygu, düşünce ve davranışlarını etkilemektedir. Doğal olarak bu etki, kişinin çevresini de etkilemektedir. Ailede İletişim kitabı, anne babanın birbiriyle ve çocuklarıyla iletişimini ele almaktadır. Kitap, “Aile İçi İletişim” ve “Zorlu Yaşam Olaylarında Aile İçi İletişim” olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda, aileyi oluşturan bireylerin birbiriyle ilişkilerinin nasıl olması gerektiğinden bahsedilmektedir. İkinci kısımda ise boşanma, evlat edinme, yas, teknolojik gelişimler gibi aileyi zorlayan, onların ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilemediği konular ele alınmakta ve bunlarla baş etme yöntemleri sunulmaktadır. Bu kitap; psikolojik danışmanlık, psikoloji, sosyal hizmetler gibi alanlarda okuyan öğrencilere, aile ya da çocukla çalışan uzmanlara ve anne-babalara faydalı olacaktır.
İbrahim Ethem Özgüven Prof. Dr. İbrahim İthem Özgüven'in bu kitabı aile kavramını çok geniş bir şekilde ele almaktadır. Aile kavramının işleyişi ve içeriğini anlatmaktadır. Konu ile ilgili son yıllarda yapılmış araştırma ve yayınlara da yer veren bu kitaptan, alanla ilgili tüm meslek sahipleri ve öğrenciler,  yeni evlenecek ve evlenmiş çiftler ve ele aldığı temel konularıyla insan ilişkilerini geliştirmek isteyen herkes yararlanabilir.
Güney Nair Genel olarak failleri ve mağdurları gençler olan şiddet eylemleri; hem olayların içinde yer alan gençleri hem de onların ailelerini, akrabalarını, öğretmenlerini, akranlarını kapsayan geniş bir kitleyi doğrudan etkilemekte, travmalara neden olmakta, toplumlarda ağır sosyo-ekonomik maliyetler yaratmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization)'ne göre gençlik şiddeti, en çok göze çarpan şiddet türlerinden birisidir.
Gençlerin aile, okul ve sosyal çevre üçgeninde oluşturdukları ilişkiler ve bu ilişkilerin seyri, ortaya çıkacak davranış kalıplarının da habercisidir. Gençlik döneminin en az sorunla atlatılması, sağlıklı yetişkinliğe olanak sağlayacaktır.
Elinizdeki çalışma, toplumların en önemli sosyal sorunları arasında yer alan gençlik şiddeti konusuna ışık tutarken, gençlere, anne-babalarına, öğretmenlerine, kendilerini ve sosyal ilişkilerini akademik boyutta anlama ve yorumlama olanağı sunmayı amaçlamaktadır.
Ali Rıza Erdem, Aycan Çiçek Sağlam, Aykut Ekiyor, Aziz Gökhan Özkoç, Bekir Tuncer, Berfin Kart, Berna Tarı Kasnakoğlu, Besim Karakadılar, Burcu Seher Çalıkoğlu, Bülent Balkan, Doğan Göçmen, Esen Gürbüz, Fahri Apaydın, Filiz Angay Kutluk, Gül Erkol Bayram, Gülten Dinç, Harun Tepe, İlter Turan, İpek Kıskacı, Mehmet Emir Köksal, Nurhayat Çalışkan Akçetin, Ruhdan Uzun, Semiyha Tuncel, Sezer Bozkuş Kahyaoğlu, Sibel Oktar Thomas, Sinan Kadir Çelik, Volkan özbek, Yusuf Bayraktutan “Kayırma, baskı, dışlama ve tasfiye… Türkiye Cumhuriyeti üniversitelerinin ve akademik hayatının tarihi, bu üç hastalıkla sistematik olarak lekelenmiştir. Akademide Etik İhlalleri: Yaşanmış Vakalar kitabının, bu hastalıkların teşhirine anlamlı, güncel katkılar getirdiğini düşünüyorum.”
Prof. Dr. Korkut Boratav

"Hakikatin konu edinilip tartışılarak arandığı bir ortam olması gereken akademik hayatta yer alabilmek, hakikat saygısı kadar insan saygısı gerektirir. Hakikat ahlakı, hakikati arayan insanların ahlakıdır. Bu ahlakı var eden değerlerin olmadığı bir yapıda insan yoktur. İşte bu kitap, değişik açılardan akademik ahlak hayatında olması gereken değerleri, bu değerlerin yaşanmasındaki sorunları ortaya koyan çalışmalardan oluşuyor. Derleyenlerin ve yazarların emeklerini saygıyla karşılıyor, saygın bir kurum olması gereken üniversitenin böylesi çalışmalarla adım adım yetkinliğe doğru yürümesini diliyorum."
Prof. Dr. Ahmet İnam, ODTÜ

“AKETDER tarafından yayımlanan bu kitap, akademinin en önemli sorunlarından olan etik ihlaller konusunu gündeme taşıyan cesur bir adımı simgelemektedir. Akademideki varlığı ve yaygınlığı bilinen etik ihlal konusunda kitapta yer alan örnekler, bu sorunun üstesinden nasıl gelinebileceği konusunda da bir yol gösterici olacaktır. Derneği ve editörleri bu yönde gösterdikleri çaba ve cesur davranışları nedeni ile kutlarım.”
Prof. Dr. Gülten DİNÇ, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa

“Prof. Dr. Fahri Apaydın ve Doç. Dr. Sinan Kadir Çelik'in yayıma hazırladığı "Akademide Etik İhlalleri" adlı bu biricik eser, akademinin içinde bulunduğu etik duruma dair bir ayna tutuyor. Akademi deyince akla ilk gelen mobbingdir. Mobbing; kişilerde ruh sağlığı bozuklukları, öz güven, öz saygı kaybı, intihar gibi durumlara sebep olmaktadır. Bu konudaki farkındalıkların acilen oluşması ve yasal düzenlemelerin yapılması çok önemlidir. Türkiye'de özellikle üniversitelerde mobbing olaylarının sıkça yaşandığını ve bunları yöneticilerin örtbas etme eğiliminde olduğunu biliyoruz. Bu bakımdan elimizdeki eser, örtbas edilenin bizzat akademisyenler tarafından yazılıp açık edilmesidir.”
Prof. Dr. Kemal Kocabaş, Dokuz Eylül Üniversitesi

Ülkemizde bilimsel özgürlük ortamını ve akademik yaşamı ciddi biçimde olumsuz etkileyen bir dizi sorunu, yaşanmış tarihsel örnekleri ile gündeme getiren bu değerli çalışmanın, özellikle genç bilim insanları açısından bu sorunların farkındalığını artırdığı ölçüde, üstesinden gelinmesinde etkili olacağı umuduyla, tüm katkı yapanları kutlamak gerekir.
Prof. Dr. Galip Yalman, ODTÜ Siyaset Bilimi, emekli öğretim üyesi

Bu kitap, ülkemiz bilim insanlarına akademisyen olmanın ahlaki yükümlülüklerini hatırlatarak oldukça önemli bir işe ve bir ilke imza atmıştır. Devamının gelmesini dilediğim bu kitabın yaygın bir biçimde yaşanan etik ihlallerle, yanlışlarımızla yüzleşmeye bir vesile olmasını umuyor, tüm bilim insanlarına, üniversite öğrencilerine bu kitabı edinmelerini ve titiz bir biçimde okumalarını tavsiye ediyor; bu kitabı derleyenleri, yazılarıyla katkıda bulunanları kutluyorum.
Prof. Dr. Doğan Özlem, Yeditepe Üniversitesi
Muharrem Kılıç Modern üniversitelerin kurumsal bünyesi, bizatihi bilginin değerini inkâr eden kolektif bir bilince dönüşme tehlikesi taşımaktadır. Üniversitelerin, bilginin değer ile olan otantik ilişkisini yadsıyan bir tutum geliştirme yönlü kurumsal yapılanması, anti-sosyal ve anti-entelektüalist akademi kültürünü benimsemesi, özüne yabancılaşmış bir akademik habitus üretmiştir. 'Akademik Entelektüalizm'in yadsındığı yozlaşma ve yabancılaşma süreci, üniversitelerin özgün ve yaratıcı fikrî üretimine ket vurmaktadır.
Akademi dünyamız, kendinden menkul bir değer ve içe kapalı bir bilgi/bilim evreninde devinmektedir. Akademi, kurumsal örgütlenmesi içerisinde üretilmiş statüler, sınıfsal aidiyetler, içkin ideolojik eğilimler ve hiyerarşiler üzerinden yapılandırılmıştır. Kendisini sorgulamaya kapalı tutan 'bilimsellik' ve 'doğruluk' iddiaları, bütün bu yapısal bütünlük içerisinde kendisini gizleme imkânına kavuşmaktadır. Söz konusu seçkin ve kapalı kurumsal örgütlenme, bizatihi kendisini eleştirel akademik aklın üretkenliğine kapatmaktadır.
Bugün üniversitelerin 'Akademik Aklı'nın belirli pragmatik politik perspektifler üzerinden 'yüksek-öğretimsel disiplin' altına sokulması sorunu ile karşı karşıyayız. Üniversitelerin tözsel değerini ifade eden akademik özün yitimine tanıklık ediyoruz. Kuşkusuz bu tözsel değer ancak özerklik -akademik aklın kendisini kendi özgül dinamikleri üzerinden üretebilme yetkesi- üzerinden kendisini muhafaza edebilir, dinamik biçimde üretebilir ve varlığını sürdürebilir.
Giderek atomize olan disipliner alanlar ve çeşitlenen/çoğalan uzmanlıklar, akademiyi tümelin bilgisine yabancılaştırmıştır. İhtisaslaşmayı fetişleştiren bu akademi düzeninde, her bir disipliner alan bir 'bilim' tapınağına dönüşmüştür. Deyim
yerindeyse tapınak muhafızlığı yapan 'bilim' şövalyelerinin rutinleşen ayinleri, fikrî çoraklığın akademik topografyayı tümüyle sarmasına yol açmıştır. Öz-doku yıkımına yol açan bu düşünsel sığlaşma ve çoraklığın sebepleri üzerine teemmül edebilmek için öncelikle muhafazakâr muhafızlığın korunaklı statüsel alanlarından feragat edebilme cesaretini göstermek icap etmektedir. Felsefesizleştikçe sığlaşan akademi dünyamızın eleştirel entelektüel yoksunluğu üzerine yapılacak her fikrî mesai değerlidir.
Yıldız Kuzgun Meslek ve alan seçimi sorunu ile karşılaşan her kişi, neleri yapabileceği (yetenekleri) ve nelerden hoşlandığı (ilgileri) konusunda ayrıntılı ve berrak bir fikre sahip olmak ister. Bu gereksinmeyi karşılamak için meslek rehberliği alanında değişik ölçme araçları geliştirilmektedir. Bunların önemli bir bölümünü kendini değerlendirme envanterleri/ölçekleri oluşturur. Akademik Benlik Kavramı Ölçeği (ABKÖ) de kişinin ilgi ve yeteneklerini tanıması amacı ile geliştirilmiş bir kendini değerlendirme aracıdır. Ölçekte, dört yetenek ve on iki ilgi alanı ile ilgili maddelerden oluşan toplam on altı alt ölçek bulunmaktadır. Bu araç, okul psikolojik danışmanları tarafından öğrencilere bireysel ve gruplar hâlinde uygulanabileceği gibi, öğrenci kendi başına da uygulayıp sonucu bulabilir. Ancak uygulama sonucunun değerlendirilmesi için psikolojik danışman yardımına gereksinim vardır.
İlk basımı 1996 yılında yapılan ABKÖ, okullarda kullanılmakta olan bir araçtır. Bu basımda aracın bilgisayarla yanıtlanıp puanlanabilmesini sağlayan bir de program eklenmiştir. Bu programla her öğrenci, aracı bilgisayar ortamında uygulayıp sonucu çıkarabilir.
Çiğdem Gürsoy, Efe Can Gürcan, Esra Bayhantopçu, Fahri Erenel, Işık Ateş Kıral, İlayda Fidan, Okan Yaşar, Orhan Sezgin, Osama Dawoud, Pınar Gökçin Özuyar, Pınar Yurdakul Mesutoğlu, Rana Öztürk, Selen Yanmaz Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılında, ülkenin sürdürülebilir ilerleme ve kalkınmasında yapılan araştırma faaliyetlerinde önderlik etmek görevinin yanında, gençliği çağdaş bir anlayışla donatmak ülküsünü de yüklenen üniversitelerin tüm akademik disiplinlerinde sürdürülebilirliğin öneminin vurgulanması amacı ile yola çıktık.

Bu eser, farklı disiplinleri temsil eden akademisyenlerin konuyu kendi disiplinleri kapsamında üniversitelerin üç ana sorumluluğu olan eğitim-öğretim, araştırma ve topluma katkı faaliyetleri açısından değerlendirmeleri yolu ile üniversitelerin ilgili dönüşümüne katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Bu hedef doğrultusunda üniversitelerin itibar ve sorumlulukları anlamında hak ettikleri yere gelmelerini dileyerek, alanlarında değerli akademisyenlerimizin katkılarıyla hazırladığımız kitabımızın bu alan için referans olmasını umut ediyor, gerek küresel gerekse Türkiye'nin sürdürülebilirlik amaçlarına ulaşabilmesi için bu toplu katkıyı, bir ilk çalışma olarak akademik dünyaya sunuyoruz.
Cüneyt Belenkuyu, Engin Karadağ Bilginin yeni petrol olduğu bir dünyada bilgi kaynağı olarak varlığını sürdürmeye çalışan üniversiteler, özellikle uluslararası ölçekte rekabetin önemli bir parçası hâline geldi. Üniversiteler artık bilgiyi üreten, geliştiren ve işleyen kurumlar olmanın yanında bilgiyi pazarlayıp satmak için yarışılan bir alanın tam da ortasında bulunuyor. Üniversite sıralamaları ise bu yarış alanının kamuoyuna aktarıldığı biçimiyle süslü reklam malzemeleridir. Bu kitapta üniversitelerin akademik kapitalist düzenin bir dişlisi olmasının gönüllü olarak işleyen süreci anlatılmıyor. Aksine benimsedikleri değerler ve taşıdıkları ön yargılarla sıralama sistemlerinin üniversiteleri nasıl şekillendirdiği, bilgiye bilimselliğini veren yapıların bilgiyi nasıl bir çerçeveye soktuğu ve akademik pratikleri baskı altına alan hegemonik yapıların varlığı ortaya konulmaya çalışıldı. Kitapta sıralama kültürünün oluşmasına zemin oluşturan neoliberal eğitim politikalarının yükseköğretimdeki etkilerinin, sıralamaların metodolojik olarak nasıl sistemler olduklarının ve akademik kapitalizmin kamuoyunu kolay, hızlı ve derin biçimde etkisi altına alan önemli bir mekanizması olarak sıralamaların üniversitelere etkisinin bir resmini bulacaksınız.
Lee G. Bolman, Joan V. Gallos Bu kitap, yükseköğretimi önemseyen, yükseköğretimin güçlü ve zayıf yönlerini anlamaya çalışan, daha iyiye gitmesi için kendini adayan okuyucular için yazılmıştır. Eğer mevcut durumdan memnunsanız ve başka hiçbir şey sizi ilgilendirmiyorsa veya can çekişen bir sektörü kurtarmak için yapılacak hiçbir şey olmadığını düşünüyorsanız bu size göre bir kitap değildir. Eğer daha iyiye ulaşmak için etkili ve önemli bir lider olmak istiyorsanız okumaya değer olan bu sayfalarda, yaptığınız işe ve onun getirdiği fırsatlara yönelik, zihninizi canlandıracak faydalı bir yaklaşım bulacağınızı düşünüyoruz.
Kitaptaki yaklaşım farklı kaynaklar bir araya getirilerek oluşturulmuştur. Bunlardan biri, yazarların yükseköğretim yönetiminde bizzat çalışarak ya da bu alan üzerine dersler vererek geçirdiği yılların getirdiği deneyimlerden oluşmaktadır. Yazarlar; öğretim üyesi, mezunlar derneği müdürü, baş araştırmacı, akademik program yöneticisi, akreditasyon koordinatörü, bölüm başkanı, dekan ve rektör yardımcısı olarak çalışmıştır. Elit olarak adlandırılan bazı özel üniversitelerde ve devlet kurumlarında araştırmalar yapmış; buralarda çalışmış ve yaşamışlardır. Ayrıca, yıllarca lisansüstü derslerde, yönetici programlarında ve yaz seminerlerinde yönetim görevine talip olan profesyonellere ve deneyimli yöneticilere yükseköğretimin yönetimini üzerine ders vererek bu alanda tecrübe kazanmışlardır. Bu kitap öğrencilerden, meslektaşlardan ve deneyimlerden öğrenilen şeyleri yansıtmaktadır. Kitabın tamamında vakalara ve örnek durumlara yer verilmiştir. Bunlar, yazarların kendi deneyimlerinden ve uzun yıllar birlikte çalıştıkları binlerce akademik liderin yaşantılarından alınmıştır. Toplum genelinde bilinen birkaç olay dışında, bu vakalar düzenlenerek yazılmış ve kişilerin isimleri gizli tutulmuştur. Kurumlarda ve belirli durumlarda düzenli olarak görülebilecek dinamikleri göstermek için, yazarlarca oluşturulan birçok kompozisyon da kitaba eklenmiştir. Kendi kurumunuzda gerçekleşen bir olaya oldukça benzeyen birkaç örnek görmeniz muhtemeldir ancak bu tamamen rastlantısal bir durumdur. Kitabın üniversite öğrencileri, akademik liderler, üniversite personeli için faydalı olacağına inanıyoruz.
Stephen Bailey Bu kitap; makale, ödev, tez, rapor gibi bilimsel bir çalışma yapmak isteyenlerin yazma konusunda faydalanabileceği temel bir kaynaktır. Kitapta; akademik yazmanın altyapısından başlayarak referans gösterme sistemleri, intihale neden olan hatalar, alıntılanan metinlerin kullanım biçimleri, paragrafları düzenleme yöntemleri, söz varlığı gibi birçok hususa değinilmiştir. Ayrıca temel yazım kuralları İngilizce ve Türkçe için karşılaştırmalı olarak verilerek farklılıklar gösterilmiş, farklı türdeki akademik çalışmaların kendine özgü ayrıntıları açıklanmıştır. Akademik yazma için sunulan bilgilere paralel olarak her bölümde, ilgili konuda okuyucunun kendisini geliştirmesine yardımcı olacak testlere yer verilmiştir. Bu sayede, adım adım ilerleyen bir gelişim süreci hedeflenmiştir.
Akademik Yazma, tüm bilim dallarında okuyan öğrencilerin yararlanabileceği bir içeriğe sahiptir.
Okuyucuları için faydalı olması dileğiyle…
Arzu Çırpan Kantarcıoğlu, Ayşe Mine Can, Beyza Gün, Beyzanur Karlı, Burcu Gümüş, Büşra Eraslan, Cennet Yastıbaş Kaçar, Ceren Tataylak, Ece Önen, Elçin Yorulmaz, Elif Yüksel, Halil İbrahim Toprak, Hümeyra Arslantürk, Irmak Kargın Kızgut, İlgün Bilekli Bilger, Nida Nur Önver, Nida Tosun, Nilgün Çepelioğullar Coşkun, Nuray Mustafaoğlu Çiçek, Pınar Bürhan, Tuğçe Yakar, Umut Çıvgın Bu kitap, hem sahada çalışan hem de akademik araştırma yapan meslek elemanlarına rehber olabilmesi için hazırlanmıştır. Hem sağlık psikolojisi hem de klinik psikoloji alanında kullanılan koruyucu ve önleyici psikolojik müdahalelerin derlenmesi ile oluşturulan bölümlerde aynı zamanda müdahalelerin uygulama basamaklarına ilişkin bilgiler de yer almaktadır. Ayrıca bu kitapla derlenen müdahalelerin uygulandıkları katılımcı grupları üzerindeki etkililik bulgula-rının sunulması, okuyucuya daha geniş bir perspektif sunabilecektir. Hazırlanan kitapta; dep-resyon, kaygı, yeme bozukluğu gibi bilinen psikopatolojiler için hazırlanmış müdahalelerle beraber tanılar üstü olgu olarak kabul gören ruminasyon için koruyucu-önleyici müdahalelere; kanser hastaları, ampütasyon geçirmiş bireyler, çeşitli rahatsızlıklar için bakım verenler için hazırlanmış müdahalelere ve son yıllarda gündelik hayatın içinde daha çok yer almaya başla-yan yapay zekâ ile ilişkilendirilmiş koruyucu-önleyici çalışmalara dair içerikler mevcuttur. Bu kitapla, özellikle koruyucu psikolojik sağlık alanında çalışan ve bu alanda çalışacak kişilerin daha çok fayda sağlayabileceği ve bununla ilgili ulusal alan yazınını geliştirebileceği bir yön sunulmaya çalışılmıştır. Multidisipliner bir tarzla gelişen koruyucu-önleyici sağlık hizmetlerinin Türkiye'de de bireylere daha çok sunulması ve koruyucu-önleyici psikolojik müdahalelerin yaygınlaştırılması, önemli değişimleri beraberinde getirebilecektir. Mevcut kitapla da belirtilen bu alana katkı sağlanacağı düşünülmektedir.
Claude STEINER Duygusal Okuryazarlık, bugünün dünyasında başarılı olabilmek için gerekli olan kişisel gücün vazgeçilmez bir kaynağıdır. Bu kitap size adım adım kalp zekâsı ile duygusal okuryazarlık becerisini nasıl elde edileceğini gösterecek.
“Duygusal okuryazarlık, sağlıklı bir gelişim için önemlidir.”
Benjamin Spock, M.D.

“Empatiyi öğrenmek ve öğretmek için... ve duyguları saygı ve olgunlukla açıklamak için önemli bir araç.”
Riane Eisler, “The Chalice and the Blade,
Sacred Pleasures and Partnership Way Kitabı”nın yazarı

“Steiner... nasıl ileti (mesaj) verileceğini, alınacağını ve reddedileceğini... ve nasıl algılanılacağını ve iletişim kurulacağını öğretiyor... o duygusal etkileşim hakkında pek çok içsel bilgi sunuyor.”
Publishers Weekly

“Eğer bu yeni dilde biz yeterince uzmanlaşırsak, dünyayı değiştiririz.”
Elaine Aron, "The Highly Sensitive Person'in” yazarı

“... adım adım arkadaşlığa götüren bu programı kaçırmayın.”
Susan Page “How One of You Can Bring the Two of You Together".
En çok satan kitabın yazarı
Ercan Türk Dil ve edebiyat dünyasında ufuk açıcı bir farkındalık oluşturma ve toplumdaki sorunlara hâl çaresi bulma adına, aynı zamanda millet ve ülke olarak insan yetiştirme ve medeniyet inşa etme iddiamıza entelektüel altlık oluşturma amacıyla kalemin ve kelamın yol göstericiliğinde hazırlanan bu kitap; öğrencilere eğitimcilere, velilere, yöneticilere ve tüm kitapseverlere faydalı olacaktır.
Abdullah Yalnız Çocuklarda ve ergen bireyler arasında sıkça görülen; akranına vurma, itme, küçümseme, dalga geçme, lakap takma, hakkında dedikodu yayma, yalnız bırakma, etkinliğe çağırmama, attığı mesajı görüldü yapıp dönüş yapmama, aramalarına cevap vermeme, fiziksel veya sözel olarak sataşma gibi davranış biçimleri, mağdur bireyde akademik ve sosyal problemler oluşmasına neden olabilmektedir. Bu davranışların karşı tarafı incitmek amacıyla kasıtlı bir şekilde yapılması, taraflar arasında güç dengesizliğinin bulunması, uzun süre ısrarlı bir şekilde devam etmesi ve akranlar arasında gerçekleşmesi gibi özellikler taşıması nedeniyle saldırganlık ve kavgadan farklı olan bu durum, “akran zorbalığı” olarak tanımlanmaktadır.
Okulda, mahallede, etkinlik kursunda ve günlük yaşamın her alanında ortaya çıkabilen “akran zorbalığı” hem zorbalık yapan (zorba) hem de zorbalığa maruz kalan (mağdur/kurban) bireyin ruhsal durumunu olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu nedenle zorbalığın olduğu her ortamda, sınıfta ve okulda gerekli müdahalelerin yapılması ile öğretmenlerin ve velilerin konuyla ilgili farkındalık kazanması son derece önemlidir.
Akran zorbalığının önlenmesine veya minimum seviyeye düşmesine katkıda bulunmak amacıyla kaleme alınan bu eser, eğitimciler ve öğrenim hayatını sürdüren gençler için yararlı bir kaynak olacaktır. Akran Zorbalığı kitabının psikolojik danışmanlara, öğretmenlere, eğitimcilere, ebeveynlere ve zorbalığa maruz kalan tüm bireylere faydalı olması dileğiyle...
Gizem Ergin Akran zorbalığı son yıllarda okullarda sıklıkla gözlenmekte; zorbalığa tanıklık eden tüm çocukları sosyal, duygusal ve akademik alanlarda olumsuz yönde etkilemektedir. Özellikle kaynaştırma uygulamalarının yürütüldüğü sınıflarda gelişimsel yetersizliği olan çocuklar, tipik gelişen akranlarına göre zorbalık davranışlarına daha fazla maruz kalmaktadırlar. Çocuklar üzerinde olumsuz etkileri olan akran zorbalığının okul öncesi dönemde önüne geçilmesi, çocukların yaşamlarının ilerleyen dönemlerinde sağlıklı, özgüvenli ve başarılı bireyler olmalarına katkı sağlayacaktır. Okuyacağınız bu kitap, sınıflarda akran zorbalığının önlenmesi ve/veya müdahale edilmesinde öğretmenlere ve uygulamacılara rehberlik etmesi amacıyla hazırlanmıştır. Üç bölümden oluşan kitabın birinci bölümünde, akran zorbalığına yönelik temel bilgiler ele alınmıştır. İkinci bölümde sınıf içerisinde kullanılabilecek önleme ve müdahale stratejileri açıklanmıştır. Üçüncü bölümde ise gelişimsel yetersizliği olan çocukların akran zorbalığından korunması amacıyla etkili uygulamalara yer verilmiştir.
Ayşen Bakioğlu, Resul Baltacı Eğitim kurumlarının veya programlarının belirli standartlara göre değerlendirilmesi olarak tanımlanabilecek akreditasyon, temelde bir kalite kontrol ve temin süreci olarak, kendi kendini düzenlemenin, denetlemenin bir biçimidir. Süreçte yer alan standartlar ile kastedilen, eğitim kurumlarının çeşitli açılardan belirli bir hedefi yakalamış olmalarıdır, standardizasyonu değildir. Bir anlamda insana değer verme, sürekli değişme ve yenilenme olarak tanımlanan kalite ise; değişim, gelişim, reform ve yeniden yapılanma kavramları ile yakından ilgilidir. Bu çalışma ile eğitimde kalite temininin yöntem ve teknikleri vurgulanmaktadır. Uluslararası programlar ile ilk ve orta öğretimde ortak standart oluşturma çabaları, akreditasyon birlikleri, kalite temininde ana rol oynayan öğretmenler için mesleki standartlar, gelişmiş ülkelerde ve ülkemizdeki uygulamalar ayrı ayrı incelenmiştir. Avrupa yükseköğretiminde kalite temini için standartlar, uluslararası ağlar, sınır ötesi yükseköğretim ilkeleri, akreditasyon birlikleri ve standartları, ülkemizde yükseköğretimde kalite geliştirme çabaları vurgulanmıştır. Bu kitap hayatının herhangi bir yerinde, kendisinin, çocuğunun, ülkesinin insanlarının gördüğü eğitimden dolayı üzüntü duyanlara, eğitimi, her seviyede geliştirmeye çalışanlara hitap etmektedir.
“Birşeyi gerçekten yapmak isteyen bir yol, istemeyen mazeret bulur” sözüne karşılık bir Türk atasözü “Dağ ne kadar yüce olsa, yol üstünden aşar” der. Eğitimde kaliteye ulaşmak için akreditasyon yolunda yapılacak işler zahmetli olabilir; ancak, yol olunca dağ bile aşılır. “İnsan bir şeyi ciddi olarak istemeye görsün, hiçbir şey erişilemeyecek kadar yükseklerde değildir.”

Salih Yaşar ÖZDEN 1972 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesini bitirdi. 1983 yılında Adli Tıp Doçenti oldu. 1987 yılında Psikiyatri Doçenti oldu. 1989 yılında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne Başhekim olarak atandı. Hâlen aynı hastahanede klinik şefi olarak görev yapmaktadır.

Yazarın diğer kitapları:
Adlî Tıp (iki baskı yapmıştır), Uyuşturucu Madde Bağımlılığı, Teşhis-Tedavi-Tedbir, 500 Soruda Uyuşturucu Madde Bağımlılığı.
Süleyman Hayri Bolay Bu kitapta, Sultan Alparslan Devri’nden Osmanlı’ya kısa yolculuklar, daha doğrusu gezintiler yapılmaktadır. Gezinti olduğu için bütün düşünürlerimiz tek tek ziyaret edilememekte, duruma ve şartlara göre bazen kısa bazen de uzun sayılabilecek ziyaretlerde bulunulmaktadır.
Bu kitap; fikir mirasımız hakkında muhtelif zamanlarda ve muhtelif yerlerde sunulan tebliğlerden, araştırma makalelerinden ve bazı kongrelerde, panellerde yapılan konuşma ve müzakere metinlerinden teşekkül eden yazıların dergi sayfalarında kalmasını önleyip taliplilerine derli toplu olarak sunulabilmek amacıyla oluşturuldu. Ayrıca bu yazılar, Türk düşüncesinin başlangıçtan günümüze ve bütün Türk dünyası ile birlikte bir bütün teşkil ettiğini, bu bütünün ve parçalarının iyi kavranması için gözlüklerin ve zihinlerin değiştirilmesi gerektiğini ifade edebilmek gayesiyle bir araya getirildi. Bu maksatlar temin edilebilirse hem bu zengin muhtevalı fikir tarihimizden günümüze ve yarınımıza mühim yansımalar olacak, önümüz aydınlanacak hem de yeni nesillerin eziklikten ve birtakım menfi duygulardan kurtulmalarına katkıda bulunulmuş ve gelecekteki düşünce hayatımızın şekillenmesinde; yeni, özgün düşüncelerinin üretilmesinde yönlendirici bir rol üstlenilmesine katkı sağlanmış olacaktır.
Rauf Arıkan Anketler, sosyal konularda bilgi toplamak için yapılır. Konu ne olursa olsun bilginin kaynağı ve anketin muhatabı bireylerdir. Bilgi toplamanın anketler dışında da başka yolları mevcuttur: Deney, gözlem, kütüphane çalışması, örnek olay incelemesi vb. Ancak kısa zamanda güncel, az masraflı ve amaca uygun veriler toplayabilmek için çoğu zaman anket yöntemine başvurmaktan başka çare olmayabilir. Geleneksel anketlerde çok sayıda denek adı verilen bireyle görüşülür ve sınırlı sayıda soru sorulur. Derinlemesine anketlerde denek az sayıda olur fakat daha çok zaman alan ayrıntılı sorular sorulur ve görüşler alınır. Sorulan sorular bazen tamamen test şeklinde olur. Bazen de hem test hem de yorum soruları bir arada sorulur.
Anket yoluyla elde edilen bilgiler, fen bilimlerindeki ölçmeler gibi doğru olmaz, az veya çok hata içerir. Çünkü, algıları, tutumları, davranışları veya becerileri tam olarak ölçecek araçlarımız yoktur. Sayılan bu hususlar, bireylere, zamana ve mekâna göre değişkendir. Öğrencinin başarı ve yeteneğini, fertlerin beğeni ve tepkilerini, beklentilerini, toplumun hoşgörü düzeyini veya nefretini, insan haklarının düzeyini, adil rekabeti, piyasanın şeffaflığını, fakirliğin derecesini, hastadaki ağrının şiddetini, depremin derecesini ölçmek terazide domates tartmak gibi değildir.
Anket yoluyla hatası az olan veriler elde etmek için geçerli ve güvenilir bilgiler toplamak gerekir. Bunun için de iyi ölçme araçları geliştirmek ve çok sayıda denekle anket yapmak ve en yüz yüze görüşme, posta yoluyla bilgi isteme, telefonla bilgi alma, internet ortamından yararlanma gibi anket tekniklerinden birini seçmek gerekir. Bulguları genelleyebilmek için de işe olasılık (probabilite) dâhil edilmelidir. Yani, denekleri olasılıklı olarak örnekleme yoluyla seçmelidir. Araştırılan topluluğa tam sayım yapılabilecekse, örneklemeye gerek kalmaz.
Günümüzde kamu kurumları, üniversiteler, firmalar, bankalar, siyasi partiler, elçilikler, dernekler, ulusal ve uluslararası araştırma şirketleri çeşitli amaçlarla tekrar tekrar anket yapmaktadırlar. Hatası en az ve başarılı bir anket gerçekleştirebilmenin belki de ilk şartı, en uygun anket formu düzenleyebilmektir: Anket formunun tasarımı, soru sayısı, soru sırası ve soru tipi uygun anket formunun temel göstergeleridir. Bu kitapçığın amacı da bu göstergeleri inşa etmektir. Toplanan verileri, tablolar, grafikler, betimsel veya nedensel istatistiklerle analiz ederek anket çalışmamızı başarılı bir rapora, makaleye veya teze dönüştürerek amacımıza ulaşmış oluruz.
Hülya İlhan Ergenliğin Fırtınalı Sularında Yolunuzu Bulun:
Ergenlere Özel Anksiyete Bozukluklarında Navigasyon
Ergenlik, fırtınalı suların ve yeni keşiflerin zamanıdır. Ancak kaygı bu yolculuğu zorlaştırabilmektedir.
Uzman Klinik Psikolog Hülya İlhan, "Ergenlere Özel Anksiyete Bozukluklarında Navigasyon" kitabıyla, gençlerin kaygısını yönetmek için yol gösteren bir navigasyon sunuyor.
Bu kitap, hem ebeveynlere hem de psikoloji öğrencilerine ve kişisel gelişim, çocuk gelişimi alanlarıyla ilgilenenlere rehberlik ediyor ve aşağıdaki işlevleri yerine getiriyor:
• Ergenlik döneminde sık karşılaşılan anksiyete türleri ve belirtilerini açıklar.
• Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ve Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT) yöntemlerini kullanarak kaygı yönetimini öğretir.
• Günlük hayatta uygulanabilecek etkili egzersizler ve stratejiler sunar.
• Kaygı ile mücadelelerinde ailelerin nasıl destekleyici olabileceğini açıklar.
• Anksiyete bozuklukları kavramsal çerçevesini ve tedavi yaklaşımlarını ele alır.
• Çocuk, aile ve psikoloji alanlarında çalışanlara pratik bilgi ve beceriler sunar.
Hülya İlhan'ın klinik deneyimi ve bilimsel bakış açısıyla hazırlanan bu rehber, gençlerin kaygıya karşı daha güçlü ve sağlıklı bir şekilde yol almalarına yardımcı olmak için ebeveynlere rehberlik eder. Aynı zamanda psikoloji öğrencilerine ve alanda çalışanlara kapsamlı bir kaynak sunuyor.
Eğer çocuğunuzun kaygısını yönetmekte zorlanıyorsanız, bu kitap sizin için hazırlanmış bir yol haritası niteliğinde.
Hülya İlhan, gençlerin sağlıklı ve mutlu bir geleceğe adım atmalarına yardımcı olmak için bilimsel bilginin ışığında, deneyimini ve uzmanlığını bu kitapta sizlerle paylaşıyor.
Serap Akgün - Arzu Araz Anlaşmazlıklarımızı Çözebiliriz Çatışma Çözümü Eğitim Programı, çocuklarımıza bazı sosyal becerileri kazandırarak, okullarımızda yaşanan şiddeti önleyebilmek amacıyla geliştirilmiştir. Programın hedefi ilköğretim öğrencilerine, yaşadıkları çatışmaları şiddete başvurmadan, yapıcı yollarla çözme becerisini kazandırmaktır. Program, çocukların bilişsel kapasiteleri ve psiko-sosyal gelişimleri göz önünde bulundurularak, uygulayıcının ağzından yapılandırılmıştır. Sınıftaki tüm öğrencilerin katılımıyla gerçekleştirilen toplam 21 oturumda, çeşitli malzemeler kullanılmaktadır. Kitap, yazılı ya da görsel malzemelerin yer aldığı araç-gereç setini de içermektedir. Programın hedefine ulaşması; cesur, idealist ve yeniliklere açık öğretmenler aracılığıyla gerçekleşecektir.


İÇİNDEKİLER
Bölüm I ÇATIŞMA ÇÖZÜMÜ
Okullarda Şiddet
Saldırganlık
Duygular
Öfke
Empati
Çatışma Nedir?
Bölüm II ANLAŞMAZLIKLARIMIZI ÇÖZEBİLİRİZ EĞİTİM PROGRAMI
1. Oturum : Merhaba
2. Oturum : Duygularımız
3. Oturum : Yüzüm Duygularımın Aynası
4. Oturum : Farklı Durumlar Farklı Duygular
5. Oturum : Empati Kuruyorum
6. Oturum : Hepimiz Öfkelenebiliriz
7. Oturum : Sakin Ol… Gevşe
8. Oturum : Öfkemi Kontrol Ediyorum
9. Oturum : Sevgili Arkadaşım
10. Oturum : Birlikten Kuvvet Doğar
11. Oturum : Bazen Anlaşamayabiliriz
12. Oturum : Çözüm: Yapıcı Davranmak
13. Oturum : İkimiz de Kazanabiliriz
14. Oturum : Dinlemeyi Öğreniyorum
15. Oturum : Kendimi İfade Ediyorum
16. Oturum : Çözüm Yolları Üretiyoruz
17. Oturum : Yaşayarak Öğreniyorum
18. Oturum : Öğrendiklerimi Kullanıyorum
19. Oturum : Sataşma ile Başedebilirim
20. Oturum : Kaza mı Kasti mi?
21. Oturum : Evet, Anlaşmazlıklarımızı Çözebiliriz