Dini Bilimler \ 5-8
Arif Ersoy, Suleyman Kaya, Salih Ulev, Mervan Selcuk, Ayhan Yatmaz, İsmail Bektaş, Hakan Aslan, Muhammet Emin Durmuş, Mucahit Ozdemir Bu kitapta selem konusu; tarihî, iktisadi, fıkhi ve güncel yönleriyle ele alınmıştır. Altı bölümden oluşan bu kitapta ilk olarak selemin İslam hukukundaki yeri İncelenmektedir. Bu bölümde selemin tanımı, selemin rükün ve şartları, selem akdinin meşruiyetine ilişkin deliller yer almaktadır. İkinci bölümde, selemin günümüzdeki kullanım örnekleri bulunmakta, çeşitli ülkelerdeki İslâmî bankaların selem uygulamaları incelenerek dünya uygulamaları okuyucuya sunulmaktadır. Üçüncü bölümde Türkiyedeki finansal ekosistem gözetilerek selemin, çiftçilerin finansman ihtiyacını karşılama potansiyeli tartışılmakta ve gerek katılım bankaları gerek ürün ihtisas borsaları aracılığıyla kullanılabilecek modeller önerilmektedir. Dördüncü bölümde selemin iktisadi etkileri incelenerek arz ve talep dengesine olan etkisi tartışılmaktadır. Beşinci bölümde, tarihte ve günümüzde selem uygulamalarının fıkhi değerlendirmesi yapılmaktadır. Altıncı ve son bölümde ise katılım bankalarının selemi kullanması durumunda AAOIFI standartlarına göre nasıl muhasebeleştirmesi gerektiği aktarılmaktadır. Bu kitabın, İslam iktisadı ve finansı alanında çok fazla tartışılmayan bir konuyu ele alması açısından literatüre katkı sunacağını düşünüyoruz. Tarımın, İslami finans araçlarıyla finansmanı konusunda yapılacak yeni çalışmalar için de ufuk açıcı olmasını ümit ediyoruz.
Asad Zaman Asad Zaman, İslam iktisadım Müslümanların karşılaştıkları meydan okumalara verilen bir cevap olarak konumlandırmama ve İslam iktisadının tarihsel köklerine bir yolculuk yapmaktadır. Zaman'ın çalışmaları özelde ana akım iktisat, genelde ise Batı düşüncesi eleştirisine odaklanmaktadır. Bu çerçevede daha çok Aydınlanma sonrası Batılı düşünürlerin insan ve onun ekonomik aktivitelerine yönelik yaklaşımlarını merkeze alarak ciddi kritikler yöneltilmektedir. Bilhassa günümüz üniversitelerinde okutulan ve piyasada uygulama alanı bulan ana akım iktisadın temel varsayımlarını ve bunların genel geçerliğini sorgulayan Zaman, tıpkı modern İslam iktisadının kurucu isimleri gibi alternatif bir sistem tasavvuruna sahiptir. Dolayısıyla yaptığı diğer çalışmalarda olduğu gibi elinizdeki bu kitapta da benzer eleştiriler mevcuttur.
Zaman, bu çalışmasında, iktisat biliminin durduğu noktaya ve İslam iktisadının ana akım iktisattan ayrıştığı yönlere ışık tutmakta ve okuyucuyu meselenin kökenlerine götürmektedir. Bunun devamında, İslam iktisadını, Müslümanların karşılaştıkları meydan okumalara verilen bir cevap olarak konumlandırmakta ve İslam iktisadının tarihsel köklerine bir yolculuk yapmaktadır. Kökenlere doğru yaptığı bu yolculuğun yönünü, Avrupa sömürgeciliği ve buna bağlı olarak ortaya çıkan yeni sorunların Müslümanları sevk ettiği arayışlara çevirmekte ve bu noktada Müslümanların kendi gelenekleriyle uyumlu, oradan beslenen çözümler bulma arayışı üzerinde durmaktadır.
Zaman'ın güçlü argümanlar ile ele aldığı konuları sunmadaki ustalığı ve kitaptaki her bölümü ana akım iktisat ile mukayeseli bir şekilde incelemesi, bu çalışmayı ayrıcalıklı kılmaktadır. İncelediği meseleleri derin bir felsefi bakış açısıyla ele alması, kitabın Türkçe literatürde önemli bir boşluğu dolduracağını göstermektedir.
Ahmed el-Ashker, Rodney Wilson Günümüz İslam dünyasının hakikati ile İslam devletlerinin güçlü oldukları ve yaşanan aksaklıkların daha az zarara sebebiyet verdiği dünün başarılı İslam dünyasını mukayese etmek, edinmiş olunan bilgi ve tecrübelerin kazandırdığı avantajla, günümüze zengin ampirik bulgular ve kendilerinden faydalı sonuçlar çıkaracağımız dersler sağlamaktadır. Bununla birlikte içerisinden deliller çıkarmaya çalışırken geçmiş dönemlerdeki koşulların günümüzde farklılık göstermesinden dolayı tarih doğası gereği tahrifler içerdiğinden tarihî bulgular ihtiyatla ele alınmalıdır. Sorgulayan ve her daim mütecessis bir tutumla karşılanması şartıyla geçmiş, ibret alınacak faydalı dersler içerir. İslam iktisadı alanında yapılan tarihsel incelemeler bize içinde bulunduğu şartlar uygun olduğu müddetçe İslâmî bir sistemin, uygulanabilir kaideler ortaya koyabileceğini ve çalışabilir bir model inşa edecek kapasiteye sahip olduğunu göstermektedir. Nasıl ki günümüz, geçmiş ile sürekli bir zincir olduğu gibi benzer şekilde geleceğe de uzanan bir bağdır. Tarihsel açıdan baktığımızda bu durum, İslam iktisadı için de geçerlidir.
Elinizdeki bu kitap, ekonominin kendine özgü analitik araçlarla ayrı bir disiplin haline gelmesinden çok önce, İslam’ın ortaya çıkışından kaynaklanan Müslüman İktisadî düşüncesini kapsamaktadır. İslam’ın ortaya çıktığı antik Arabistan’daki ekonomik çevre incelenmiş, Kur’an ve sünnetteki ekonomik kavramların yanı sıra, erken dönem Müslüman hukukçuların düşüncesi ele alınmıştır. Emeviler ve Abbasi hanedanları, idari ve ekonomik reform dönemlerinin yanı sıra Osmanlılar, Safaviler ve Moğollar altındaki son gelişmelere ilişkin islami iktisat düşüncesine detaylı bir önem verilmektedir. Kitap, İslam iktisadı alanında çalışma yapan araştırmacılar ve alanın ilgilileri için İslam iktisat tarihinde kaynak eser olma niteliği taşımaktadır.
Abbas Mirakhor, Monzer Kahf, Adem Levent, Mohammed, Tahir Mansoori, Hamdi Cilingir, Mohd Nahar Mohd Arshad, Shifa Mohd Nor, Mucahit Ozdemir, Omer Faruk Tekdoğan, Abdurrahman Yazıcı, Masudul Alam Choudhury, Laily Dwi, Arsyianti, Resfa Fitri, Norma Md Saad, Mohammad Aslam, Haneef, Mustafa Omar Mohammad, Qurroh Ayuniyyah İslam ekonomisi, kurumsal temellerinin ilahi kurallara dayanması hasebiyle insan yapımı yasalardan daha üstündür. Söz konusu kurumlar sadece dışsal değil, aynı zamanda bireylerin kalplerinde ve vicdanlarında da bulunmaktadır. Müslüman toplumlardaki değer ve normların yansıttığı iç kurumlar ile gayri resmî kurumlar birbirinden ayrılmaktadır. Bu çalışmada İslam iktisadındaki kurumsal teoriler ortaya konulmakta ve karşılaştırmalı bir bakış açısıyla İslam iktisadındaki kurumların konvansiyonel iktisat ile kesiştiği ve ayrıştığı noktalar vurgulanmaktadır.
İslam ekonomisi ve finansı alanına sundukları önemli katkılarla bilinen Monzer Kahf, Abbas Mirakhor, M. Tahir Mansoori, Adam Levent, Masudul Alam Choudhury ve Hamdi Çilingir gibi önemli isimlerin yer aldığı eserde İslami kurumsal iktisadın temel ilkelerine uygun örgütsel düzenlemelere de değinilmektedir. Çağdaş dönemde İslami kurumların uygulama alanların dair önemli vakaların sunulduğu eser, İslam iktisadının pragmatik modellemelerini içermesi anlamında alana yönelik önemli bir katkı sunmaktadır.
Muhammad Akram Khan İslam iktisadı konusunda öncü çalışmaları olan Akram Khan. islam iktisadının bir sosyal bilim olarak geliştirme hedefinin henüz başaramadığını iddia etmektedir. Khan. islam ekonomistlerinin, İslam iktisadını bir sosyal bilim olarak geliştirme sürecini ihmal ettiklerini ve mevcut durumun İslam iktisat öğretisinin ekonomi dili içinde yeniden ifade edildiğini belirtmektedir. Bu nedenle kitap. İslam iktisadının mevcut durumuna dair yapıcı bir eleştiridir ve konuyu daha fazla tartışmaya teşvik etmektedir.
Elinizdeki kitap, bu yaklaşımını destekler nitelikte çeşitli mitleri araştırmanın yanı sıra yeni alanlar üzerine konuyu geliştirmek için çeşitli yenilikçi fikirler ve bir metodoloji sunmaktadır. Kitap, tüm finansal meselelerin ele alınmasını sağlayarak günümüz İslamî finans kuruluşlarının gizli bir suçlulukla yürüdükleri karmaşık ve çok bilinmeyenli yoldan uzaklaştırarak daha gerçekçi bir ribâ tanımının geliştirilmesi gerektiğini savunmaktadır. Yazar, islamî bankaların artık geleneksel bankalara daha yakın dururken, yeni bir bankacılık idealinin asıl amacının daha az belirgin hâle geldiğini belirtmektedir. Kitap ayrıca bazı geleneksel düşüncelerin zekât kanununun eşitlikçi ruhunu nasıl görmezden geldiğine ve zekâtın dünya çapında milyarlarca fakir insana yardım edemediği bir senaryo yarattığına dair bir bakış sunmaktadır.
Bu kapsamlı kitap, öğrencilere, profesörlere, araştırmacılara, islamî bankalara ve finans kurumlarına, danışmanlık şirketlerine, muhasebe firmalarına ve düzenleyici kurumlara hitap etmektedir. Kitap, profesyonel iktisatçılar ile araştırmacıların yanı sıra konuya ilgi duyan herkesin ilgisini çekecektir.
Monzer Kahf İslam İktisadının Temelleri: Kurumlar ve Kuramlar, İslam dininin kurduğu ve geliştirdiği İslam iktisadı tarafından belirlenen kurumsal yapının önemine odaklamak için bir girişimdir. İslam'ın öngördüğü/tasarladığı kurumsal yapıya dayanan bir ekonominin nasıl bir kurumsal ortam gerektirdiği sorusu üzerinden çalışmasını kaleme alan Kahf, arzu edilen ekonominin bünyesinde bulunan birim ve aktörlerin davranışlarını da şekillendirdiğini belirtmektedir. "İslam iktisadı nedir?" ve "Onu neden incelememiz gereklidir?" sorularına cevap vererek başlamakta tanım, kapsam, bilgi kaynakları ve uygunluk kavramlarını da tartışmaktadır. Kitap, farklı ekonomik birimlerin davranışlarını açıklamaya çalışan teorilerin nasıl formüle edildiğini ortaya koymaya çalışmakta, böylelikle tüketici, üretici ve pazar teorilerini de incelemektedir. Ayrıca İslam iktisadının metodolojik konuları, İslam iktisadı sistemi tarafından öngörülen ekonominin temel kurumlan (etik değerler, genel kurumsal yapı, kamu ve özel sektörün ekonomik kurumsal rolü) ve İslam i iktisat teorisine göre tüketici talebi, firma ve üretim, piyasa, piyasa düzenlemeleri ve üretim faktörlerine geri dönüşler konuları yer almaktadır.
Abdul Azim Islahi Elinizdeki çalışma Hicri 12. yüzyılda (Miladi 18. yüzyıl) İslam iktisat düşüncesini incelemektedir. Bu dönemde büyük İslam medeniyetinde çöküş hızlanmış ve İslam topraklarında Batılıların kolonizasyonu başlamıştır. Aynı zamanda İslam düşünürlerince bir çeşit uyanış, öz arayışı ve yenilik çalışmaları başlatılmıştır. Ancak bugüne değin 18. yüzyılda İslam iktisadi düşüncesi araştırılmamıştır.
Abdul Azim Islahi İslam İktisat Tarihi serisinin üçüncü kitabı olan çalışma, Hicri 11. yüzyıla tekabül eden Miladi 17. yüzyılda İslam iktisadi düşüncesinin durumunu ele almaktadır. Müslüman entelektüel tarihinin en çok ihmal edilen bölümlerinden biri olan bu dönemi ele alırken Islahi, doğru bir bakış açısı oluşturmak ve Müslüman ülkelerdeki durum hakkında tarihsel bir arka plan bilgisi sağlamak için başlangıçta Müslüman devletlerin tarihine, iktisadi ve entelektüel durumuna genel bir bakış sunmaktadır. Çalışmanın ana odağı Arapça çalışmaları ve İslam'ın merkezi bölgelerini kontrol eden Osmanlı İmparatorluğu'ndaki vakıflar, tımar, lonca, ihtisab gibi iktisadi kurumlan kapsamaktadır. Kitapta 17. yüzyılda bazı Batılı iktisadi kurumlar ve fikirlere de karşılaştırma amacı ile değinilmiştir.
Faruk Sancar, Hayrettin Nebi Güdekli, İbrahim Aslan, Kadir Gömbeyaz, Mustafa Ünverdi, Orhan Şener Koloğlu, Osman Demir, Sinan Öge, Ulvi Murat Kılavuz, Veysi Ünverdi, Yunus Cengiz Dinin insanda ortaya çıkan en güçlü tezahürlerinden biri hiç kuşkusuz imandır. Bu yanıyla iman, Allah ile insan arasındaki ilişkinin kurulma biçimine temel sağlar ve insan düşüncesini, iradesini, duygularını ve eylemlerini kuşatır. Kur’an, imanın bu kuşatıcı anlam ve değer boyutlarını insan fıtratı, aklı, ahlakı ve pratiği ile sıkı şekilde birbirine bağlamış; adına hakikat ve hidayet denen bir formasyon içerisinde tasvir etmiştir. Kur’ân’ın neye, niçin ve nasıl iman edilmesi gerektiğine açıklık getiren bu tasviri bir yönüyle tespit diğer yönüyle ise tashih niteliğindedir. Tespit yönüyle iman, aklın kavrayış alanı içerisinde âyetlere (delil, bilgi, anlam ve değer) bağlanmıştır. Tashih yönüyle ise iman, Kur’ân'ın nazil olduğu koşullarda yaşayan din ve dindarlıklarda egemen olan iman etme biçimlerinin (şirk ve teslis) bir eleştirisi olarak ortaya konmuştur. Her iki bağlamda Kur’ân; kültür, mitos ve atalar kültünün etki alanı içerisinde irade ve duyguya dayanan temelsiz iman anlayışına karşı fıtrat, akıl, vicdan, delil ve bilgiye dayalı ıslahçı bir iman anlayışını getirmiştir.
Bu eser, İslâm’ın iman esaslarını Kur’ân’daki bu iman anlayışı temelinde tespit etmekte ve Ehl-i Sünnet geleneği içerisinde şekillenen Maturidî, Mu’tezilî, Eş’ârî ve Selefî görüşleri bütünlük içerisinde ortaya koymaktadır. Alanında yetkin isimlerin müşterek katkısıyla ortaya çıkan bu eser; temelde, İlahiyat, İslâmî İlimler ve Lisans Tamamlama gibi programlardaki öğrencilere yönelik olarak hazırlanmış olmakla birlikte İslâm'ın iman esasları, bilgi kaynakları, kavramları, farklı görüşleri ve gerekçeleri hakkında bilgilenmek isteyen genel okur kitlesine de hitap etmektedir. Eserin, küreselleşme ve dijital teknolojinin sarmalı içerisinde sıkışan modern insanın/hayatın iman esaslarına ilişkin niçin ve nasıl sorularına anlamlı ve değerli bir katkı sağlayacağını umuyoruz.
Adem Arıkan, Ali Avcu, Aytekin Şenzeybek, Cenksu Üçer, Fatih Topaloğlu, Habib Kartaloğlu, Halide Rumeysa Küçüköner, Harun Yıldız, İbrahim Hakkı İnal, İhsan Timür, Kadir Gömbeyaz, M. Saffet Sarıkaya, Mehmet Kalaycı, Mehmet Keskin, Mehmet Saffet Sarıkaya, Mehmet Ümit, Metin Bozan, Muhammed Mücahid Dündar, Muharrem Akoğlu, Rifat Türkel, Şahin Ahmetoğlu İslâm dini, Hz. Peygamber (sas) ile tamamlanmıştır. Mezhepler ise Hz. Peygamber sonrası dönemde toplumsal, siyasi, itikadi, ekonomik vb. sebeplerle belli fikirler ve şahıslar etrafındaki gruplaşmaların zaman içinde kurumsal bir yapıya kavuşmasıyla ortaya çıkan beşerî oluşumlardır. Geçmişte olduğu gibi bundan sonra da ortaya çıkabilecek olan mezheplerin zihniyet dünyası, temel öğretileri ve yaşadıkları dönemin olaylarına karşı tutumları, araştırmaya değer görünmektedir. Özellikle içinde bulunduğumuz coğrafyanın jeopolitik konumu, yaklaşık son otuz yıldır bölgemizde yaşanan gerilimler, Müslümanların çatışmalarının arka planındaki mezhebî farklılaşmaların boyutlarını, din anlayışındaki farklılıkları ve Müslümanların birbirlerini anlama çabalarının gerekliliğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu gereklilik, konuyla ilgili yayım faaliyetlerine de yansımaktadır. 1980'li yıllarda İran devrimi, Şiîlik ve Alevîlik hakkında başlayan yayımlar, daha sonra Selefîlik ve uzantıları, cemaat ve tarikatlar, Irak, Suriye ve Afganistan başta olmak üzere Müslüman coğrafyanın mezhebî farklılaşmalarını araştırıp inceleyen yayımlarla artarak devam etmiştir. Yeni araştırmalar ve neşredilen yeni kaynaklar hem İslâm düşüncesinin teşekkül dönemiyle ilgili daha teknik ve özel bilgilere ulaşmamıza hem de yaşayan mezhepler bağlamında inanç ve uygulamalardaki değişimi görmemize katkı sağlamaktadır. Bu durum mezhepler hakkındaki bilgilerimizin tazelenmesine, tartışmalı konuların seyrinden haberdar olmamıza, yeni dini grupların oluşum süreçlerini takip etmemize imkân sağlar. Elinizdeki kitap, bu imkânı da göz önünde bulundurarak alanın uzmanları tarafından kaleme alındı.
A. Taha İmamoğlu, Ahmet Okumuş, Haluk Alkan, Hızır Murat Köse, İlker Kömbe, Lütfi Sunar, Ömer Türker, Özgür Kavak, Süleyman Güder, Şenol Korkut İnsan bir topluluk içerisinde yaşayan, kendisini bir topluluk içerisinde anlamlandıran siyasi bir varlıktır. Ancak bu zorunlu birlikteliğin iyi ve adil bir sisteme dönüşmesi için arayışlar olagelmiştir. Tarih boyunca böyle bir düzenin kurulması ve sürdürülmesi için çeşitli siyasal sistemler geliştirilmiştir.
Günümüzde de insanlığın karşılaştığı en önemli ve acil sorunlardan biri herkes için iyi, faydalı ve adil bir düzenin teşekkülüdür.
Elinizdeki eser, çağdaş siyaset biliminin ve siyaset felsefesinin imkânlarını ve araçlarını da kullanarak İslam siyaset düşüncesine kuramsal bir çerçeve çizmek maksadıyla hazırlanmıştır. Alanında yetkin akademisyenler tarafından yazılan bu kitap yeni bakışlar oluşturmayı amaçlamaktadır.
“Adil devlet", "erdemli şehir" ve "mükellef insan" kavramsallaştırmaları etrafında şekillenen İslam siyaset düşüncesini yeni bir bakışla kavramak için bu kitap rehber niteliği taşımaktadır.

Ali Aktan Kitabın konusu, İslam dininin doğuş ve yayılış tarihidir. Hz. Peygamber, getirmiş olduğu dinin bütün Arap Yarımadası'na yayıldığını görme mutluluğuna erişmiştir. Onun vefatını izleyen yüz yıl içerisinde ise İslam devleti, tek merkezden idare edilen en büyük siyasi sınırlarına ulaşmıştır.
Kitabın giriş bölümünde, İslam tarihinin temel kaynakları tanıtıldıktan sonra, İslam öncesi Arap tarihi hakkında özlü bilgiler verilmiştir. Birinci ve ikinci bölümler, Hz. Peygamber'in hayatına ayrılmıştır. Bu bölümlerdeki ana başlıklar belirlenirken klasik siyer kitaplarında olduğu gibi kronoloji değil, konu bütünlüğü esas alınmıştır. Dört Halife Dönemi ve Emevîler ise ayrı birer bölüm olarak düzenlenmiştir. Türklerin kitleler hâlinde İslam'a girdikleri Abbasîler Dönemi'ne ise bu çalışmada yer verilmemiştir. Esasen tarih bölümü öğrencileri için hazırlanmış olan böyle bir eserde buna gerek görülmemiştir. Çünkü “İlk Müslüman Türk Devletleri Tarihi” gibi bazı derslerde, Türk tarihiyle ilgili olduğu ölçüde Abbasîlerden de söz edilmektedir.
Bu kitaptaki bilgiler, ilk defa burada ortaya atılmış değildir. Temel kaynakların yanı sıra, bu konuda yerli ve yabancı birçok araştırmacının yazdığı eserlerde daha fazlasını bulmak mümkündür. Bununla birlikte çok geniş bir zaman ve mekânı ilgilendiren bu bilgilerin tamamı belli bir hacim içinde sunulmuştur. Verilen bilgilerle yetinmek istemeyenler, dipnotlarda ve kaynakçada isimleri verilen eserlerden başlayarak başka kaynaklara da başvurabilirler. Bu kitap, bir ders kitabı olarak tasarlanıp hazırlanmış olmasına karşın, ele aldığı konu bakımından her kesimden okuyucuya hitap edecek mahiyettedir.
Adnan Demircan İslâm Medeniyeti insanlık tarihinin en büyük ve etkili medeniyetlerinden biridir. İnsanlığın sahip olduğu birikim ve kazanımların ortaya çıkışında İslâm Medeniyeti’nin önemli payı vardır. Bilindiği gibi bilgi ve hikmet insanlığın ortak malıdır. Müslümanlar da dünyanın en önemli medeniyetlerinden birisini kurdukları dönemde bilgi ve hikmetin korunmasına ve gelişmesine önemli katkılarda bulunmuşlardır.
Allah’ın son elçisi Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Mekke’de Hira Mağarası’ndan başlattığı medeniyet yürüyüşü günümüze kadar devam etmekte İslâm, insanlık için önemini korumaktadır. Bu sebeple geçmişte İslâm Medeniyeti’ne mensup milletlerin ve kurdukları devletlerin tarihini öğrenmek bugünü anlamak için önem arz etmektedir.
İslâm’ın doğduğu coğrafyadan ve dönemden başlayarak Osmanlılar dönemine kadar yaklaşık yedi asırlık dönemin ele alındığı kitapta hem siyasî tarih hem de medeniyet ve kültür tarihi açısından önemli olaylar ve olgular ele alınmıştır.
Siyasî ve bölgesel durum dikkate alınarak yapılan tasnifte siyasî tarihi ele alınan her dönemin sonunda medeniyet tarihi; toplum, siyaset, yönetim, adalet, ekonomi, maliye, eğitim, ilim ve kültür, mimari ve sanat, din gibi belli başlı konular çerçevesinde değerlendirilmiştir. Böylece İslâm Tarihi’nin sadece hanedanlar tarihinden ve savaşlardan ibaret olmadığı sosyal hayat, ilim ve kültür açısından da önemli gelişmelerin yaşandığı vurgulanmıştır.
Mustafa Ünver 1979'da Rusların Afganistan'ı işgaliyle başlayıp günümüze kadar uzanan kesit, İslâm'ın ve Müslümanların modern dönemdeki gariplik yılları olarak betimlenebilir. Bu dönemde maalesef İslâm, çeşitli global projeler ve bu projelere bilerek ya da bilmeyerek destek veren bazı Müslümanlar sayesinde kanla, savaşla, güvensizlik ve huzursuzlukla, daha da vahimi terörle birlikte anılır oldu. Bu makûs imajı İslâm dünyasında yaşanan trajediler de önemli bir dereceye kadar besledi, destekledi, yazık ki hâlen de desteklemeye devam ediyor. Oysa Allah'ın yegâne dini olan İslâm'ın kavga, gürültü, savaş, kan, gözyaşı ve terörle aslâ bir işi olamazdı, olmamalıydı. Üstelik İslâm, tüm insanların karşısında duran yegâne kurtuluş gemisi iken, ciddi hiçbir alternatife sahip değil iken, tevhitle tanışamadığı için uyuşturucu komasında hayatını kaybeden ya da trenlerin önüne atlayarak intihar eden insancıkların elinden tutarak onları hiçliğin girdabından meleklerin sohbetine yükseltebilecek tek ilâhi mesaj iken... Elinizdeki kitap yaşanan bu yaman çelişki ve trajedinin yürek yakan acısı hissedilerek ortaya çıktı. İçindeki müstakil yazılar, derecikler misali “inancımız hâlâ insanlığın tek çaresi” diye çağıldayarak İslâm'ın teslimiyet, ibadet, ahlâk ve gönül dini olduğu şarkısını seslendirdi ve bu havuzda buluştu.
Abdul Karim Bangura Bu kitap, Müslüman toplumların tarih boyunca işlemiş olan belli başlı eko¬nomi politik sistemlerini nasıl aşmış ve onlarla nasıl iştigal eylemiş olduğu hakkındadır. Bu bağlamda incelenen ekonomi politik sistemleri, merkan¬tilizm, kapitalizm, sosyalizm, sosyal demokrasi, ülkenin kendi kaynaklarına dayanması ve günümüzdeki küreselleşmeyi içermektedir. Bu sistemlere giriş olması ve bir arka plan bilgisi vermesi maksadıyla ekonomi politik, İslam Dini ve İslam ekonomi doktrini kavramlarını ele alan bir bölümün ardından diğer bölümler gelmektedir. Her bir bölüm, o bölümdeki temel kavramların tanımlarını ve bölümün özüne dair kısa bir açıklamayı içeren sentezleri kapsayan bir girişle başlamaktadır. Ardından söz konusu sisteme dair mevcut literatürün tematik bir taraması sunulmaktadır. Bunun da ar¬dından adı geçen sistem altında işlemiş olan üç Müslüman toplum ince¬lenmektedir. Ekonomi politik sistemlerin İslam ile ilişkisini kapsamlı şekilde ele alan kitap, araştırmacıların ve alanın meraklılarının ilgisini çekecektir.
Bassam Abu Al-Foul, Adewale Abideen Adeyemi, Habib Ahmed, Tunku Alina Alias, Mohamed Ariff, Muhammad Chaudry, Murat Çizakça, Hafas Furçani, İsmail H. Genç, Roszaini Haniffa, M. Kabir Hassan, Mohammad Hudaib, Zafar Igbal, Abdul Azim Islahi, Abdul Ghafar İsmail, Andreas A. Jobst, Monzer Kahf, Muqtedar Khan, Scott Kostyshak, Mohamad Akram Laldin, Mervyn K. Lewis, Nurul Aini Muhamed, George Naufal, Volker Nienhaus, Umar A. Oseni, Bayu Taufiq Possumah, James E. Rauch, Carrie E. Regenstein, Joe M. Regenstein, Mian Nadeem Riaz, Jared Rubin, Meysam Safari, Muhammad Nejatullah Siddigi, Shamim A. Siddigui, Azeemuddin Subhani, Rodney VVİlson, Ouidad Yousfi, Asad Zaman İslam, bir Müslümanın varlığının bütünlüğü üzerinde yetki sahibidir ve kutsal ve seküler arasında hiçbir ayrımı kabul etmez. Ekonomi, siyaset ve dinî ve sosyal ilişkiler, İslam'ın kutsal hukukunun -şeriatın- yetkisi altındadır. Şeriata dayanarak, İslam, iş ve ticaretin nasıl yönetilmesi gerektiğini, Allah'a ve topluma karşı hesap verme mesuliyetinin nasıl sağlanacağı ve bankacılık ve finansın nasıl düzenleneceği konusunda kapsamlı bir etik oluşturur. Bu din temelli değerlere karşı büyük ölçüde anlayışsız olan küresel bir iş ortamında, bu bileşenlerin tümü kendilerine has zorluklar ortaya çıkarmaktadır. Elinizdeki kitap bu bakış açısı ile okuyucuya İslam'ı ve İslam'ın ekonomiyi ve ekonomik yaşamı nasıl şekillendirdiği ve bunlarla nasıl etkileşime girdiği konusunu farklı başlıklar altında ele almaktadır.
İslam iktisadı alanında tanınmış araştırmacılar tarafından kaleme alınan kitapta Müslümanların ekonomik yaşamıyla ilgili çeşitli konularda özenle seçilmiş araştırmalar yer almaktadır. Ahlâki ekonominin sadece kilit yönleri üzerine değil, aynı zamanda ekonomik etmenlerin davranış ve beklentilerine de bir bakış açısı sunmaktadır. İslam iktisadında etkili ve nitelikli çalışmaları ile bilinen M. Kabir Hassan ve Mervyn K. Lewis tipik İslam iktisadı literatürünün kapsamını genişleterek ve Müslüman toplumun günlük yaşamıyla ilgilenen başlıkları dahil ederek değerli bir editörlük çalışmasında bulunmuşlardır.
Geniş bir konu ve araştırma yelpazesini kapsayan çalışma, İslam'ı merkeze konumlandırarak ekonomik örgütlenme, işletme ve yönetim, finans ve yatırım, tüketim, yardım, karşılıklılık ve kendi kendine yardım, devlet ve kalkınma dahil olmak üzere ekonomik hayatın ana yönlerini incelemektedir. Konuyla ilgili çalışma yapan araştırmacıların yansıra kitap lisans ve lisansüstü dersler için temel okuma niteliğindedir.
Hasan Kazak Avrupa'nın sanayileşme devrimlerini gerçekleştirerek gelişmiş ekonomiler olarak şekillenmeleri karşısında İslam dünyasının büyüme ve kalkınma adımlarını tam olarak yerine getirememesi yıllarca İslamın gelişmeye veya ilerlemeye mâni olduğu gibi bir yanlış algının oluşmasına sebep olmuştur. Bu algı kimi çevrelerce iyi niyetle veya kötü niyetle zaman zaman dillendirilmiştir. Acaba gerçekten öyle midir? İslam sadece ahiret hayatına dönük bir yönü olan ve dünya hayatından tamamen soyutlanan bir din anlayışına mı sahiptir? Kur'an-ı Kerim ve hadislerde yer alan servetin tehlikelerinin anlatıldığı bölümler nasıl anlaşılmalıdır? İslamın kapitalizm ve sosyalizmle ilişkisi var mıdır varsa nasıldır? Müslüman insan zengin olabilir mi? Zenginliğin ve servet sahibi olmanın kuralları var mıdır? Harcama ve hedonizm arasındaki denge nasıl olmalıdır? Tüm bu soruların gerek İslam dünyası gerekse İslam dışı dünyadaki muhataplarınca çoğu zaman yanlış cevaplanması ve yanlış yorumlanması meselenin tam olarak anlaşılamadığının bir göstergesidir. Bu yanlış anlaşılma İslam dünyasına uzak çevreler açısından makul karşılansa da İslam dünyası tarafından da yanlış anlaşılıp yorumlanması oldukça hazindir.
Bu çalışmada, Max Weber'in Protestan ahlakı ve kapitalizm ilişkisini ele aldığı ve oldukça ses getiren çalışmasındaki varsayımları ve yaklaşımları ele alınarak konu İslam perspektifinden değerlendirilmiştir. Max Weber'in kapitalizmle Protestan ahlakı arasında kurduğu ilişkiye benzer ilişkiler İslam dini açısından da geçerli olabilir mi veya benzerlikler kurulabilir mi? İşte bu çalışmada bu ilişkiler açısından konu ele alınarak gerçek İslam ekonomi sistemi ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Mizrap Polat İslam tarihine baktığımızda, İslam'ın Müslümanları ve onlara tâbi olan dinî azınlıkları ümmetleştirerek birleşik bir millet hâline getirdiğini söyleyebiliriz. “Kur'an” ve “Sünnet” İslam toplum tasavvurunun temellerini ortaya koymuş ve İslam tarih tecrübesi, bazen bu temellere muhalif de olsa önemli ölçüde toplum tanzim edip devlet inşa etmiştir.
İslam toplumlarının birçoğunda siyasî erk sahiplerinin iki asrı aşkındır Batı ile yakınlaşma çabası içinde olduğu malumdur. O yüzdendir ki Müslüman toplumların sosyolojik tahlili yapılırken İslam medeniyetinin ve kültürünün tesiri göz ardı edilemeyeceği gibi Batı eksenli modernleşme surecinin sosyal tesiri de göz ardı edilemez.
Batı'nın İslam dünyası üzerindeki emperyalist siyasetinin eleştirisini yapmak, aynı zamanda İslam dünyasının geri kalmışlığının öz eleştirisini de yapmak demektir. Bu bir Batı karşıtlığı değil Batı’nın ve ilerleme yarışında geri kalan Müslümanların aynı kulvarda sorgulanmasıdır. Bu tutum ideolojik değil, bilimseldir. Onun içindir ki muasır İslam toplumuna sosyolojik bakış bu çift yönlü̈ sorgulamadan ve eleştiriden kendini alamaz. Mühim olan bunu bir Batı fobisi ve Batı’ya ön yargılı yaklaşım yani bir nevi okzidentalizm hâline getirmeden tarafsız ve bilimsel bir duyarlılıkla yapmaktır. Ümit edilir ki bu kitap, İslam toplum yapısının sosyolojik analizine naçizane bir katkı sunabilsin.
Syed Nawab Haider Naqvi İslam iktisadının orijinalliği -neoklasik, iktisat, Marksist iktisat, kurumsal iktisat ve diğer bütün iktisadi yaklaşımlardan ayrıldığı üzere- onun temelde kurduğu belirgin “dinî-ahlâki” bağlantılarında yatmaktadır. Ahlâkın insanın iktisadi davranışlarına yansıması gerektiği emri üzerinden ilerleyen Naqvi, İslam’ın ahlâki ilkelerin iktisadi davranışlarda etkili olması için çözümü aşikâr-olmayan
ve indirgenemez bir aksiyom setine dönüştürülmesi gerektiğini belirtmektedir. Bu bağlamda kitap, İslam ahlâkına yönelik özünde sıra dışı bir bakış açısı sunmaktır. Böyle bir bakış açısı Tevhid, denge (Adalet ve İhsan), özgür irade (İhtiyar) ve sorumluluk (Farz)’dan oluşan dört temel aksiyom ile temsil edilmektedir.Bu aksiyom setinin İslam iktisadı hakkında mantıksal çıkarımlar
yapmak adına kullanılmak için yeterli niteliğe sahip olduğunu ve yapılan çıkarımların gerçek hayattaki Müslüman toplumlar bağlamında her zaman doğrulanabilir olmasa da yanlışlanabilir de olmayacağını savunmaktadır.
Selim ÖZARSLAN Ölüm ve ölüm ötesi hayat düşüncesi veya inancı insanoğlunu bu geçici dünya hayatında en çok meşgul eden konuların başında yerini almıştır. Çünkü insan görmek ve bilmektedir ki bu dünyadaki bütün varlıklar gibi insanlar da ölmektedir.
Bir gün ölüm vakti kendisine de gelecektir. Bu olgu kaçınılmazdır, mukadderdir. Bu olgu nedir, insana ne yapar, ölümün arkasında ne vardır, insan öldükten sonra ne olacaktır? İnsan ölümle birlikte yok mu olacaktır, yoksa başka bir dünyada yeniden dirilerek var olmaya devam mı edecektir?
Eğer ölümle birlikte yokluğa gidecekse dünyada yaşamının bir değeri olmayacak, boşu boşuna bir hiç uğruna yaşamış olacaktır. Böyle bir düşünce üstün değerlerle donanmış insanı tatmin etmemektedir. Öyleyse ikinci bir şık kalıyor ki, o da bu dünyadaki hayatını anlamlandıracak, yaptığı eylem ve davranışların karşılığını alacağı ölüm ötesi varoluşsal gerçek bir hayata inanmaktır.
İnsanlar ilk çağlardan beri sonlarının ne olacağını düşünmüşler, şöyle veya böyle bir ölüm sonrası hayat düşüncesine sahip olmuşlardır. Çünkü insan yaratılışı / fıtratı gereği yok olmaktan hoşlanmaz, var olmak ister. İnsanların bir kısmı bu arzularını beşerî dinlerin, kimisi de ilahî dinlerin sunmuş olduğu ölüm ötesi hayat fikirleriyle tatmin etmeye çalışmışlardır.
Biz de bu eserimizde, en son ve en mükemmel din olan İslâm'ın ölüm ve ölüm ötesine bakış açısını, Kelâm İlmi'nin perspektifinden bir araştırmaya tabi tutarak başta ülkemiz İlahiyat / İslâmi İlimler Fakülteleri, İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Eğitimi Bölümü, İlitam, Ön Lisans İlahiyat Programı, Eğitim Fakülteleri Sınıf Öğretmenliği Bölümü öğrencilerimiz ve bütün okuyucularımızın istifadesine sunuyoruz.
Selim Demirci Hadis alanında yürütülen çalışmaların ekserisi erken dönem hadis tartışmalarını kapsar. İlk asırların belli tartışmaların merkezi olması ve hadis ilminin teşekkül dönemine tekabül etmesi göz önüne alındığında bu olağandır. Modernleşme sürecinin merkezde olduğu devrede, özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısı itibarıyla hadis-yorum-tarih bağlamında ele alınır. Matbaanın hadis kitaplarının yaygınlığını arttırması ve dergi-gazete gibi basılı neşriyat aracılığıyla daha geniş kitlelere hitap etmesi, muhataplarının artmasına ve tartışmaların genişlemesine sebep olur. Bu kitapta 1900-2000
yılları arası hadis çalışmalarında dönemin genel fotoğrafı ve neşredilen dergilerde bu süreçle ilgili neler bulunabileceğine dair ön izlenimler verilmektedir.
Fikir ve Hareket incelemeleri dizisi ile İslamcılığın fikri birikimini yansıtan ve hemen hemen her alanda karşımıza çıkan temel isimler, dergiler, meseleler hakkında bir çerçeve ve özgün bir bakışın ortaya konulması amaçlanmaktadır. Dizide
yer alacak kitaplar, İslamcılık düşüncesinin farklı alanlarında merak edilen mevzuları kapsamaktadır. Bu çerçevede, meselelerin temel bir zeminde ve giriş düzeyinde anlaşılmasına katkı sağlaması hedeflenmektedir.
Ali Haydar Başer, Serdar Şahin, Birsen Banu Okutan, Yunus Vehbi Karaman,Jan Markus-Vömel, Hüseyin Arslan Türkiye siyasal ve düşünsel hayatının en canlı alanlarından birini teşkil eden İslamcılık düşüncesi tabana yayılmış, farklı formlara sahip bir fikriyat olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer ideolojilerle çatışma ya da uzlaşma bağlamında dahi olsa sürekli halde iletişim halinde olmuş ve tam bu nedenle Türkiye tarihinde siyasal alana hapsedilmeyecek genişlikte bir zemin açmıştır. İslamcılığın kendi dönemini kurma, yönetme ve yönlendirme çabası, pratiğini sürdürdüğü "şimdi" ile irtibatlıdır.
Şimdilik iddiası İslamcı düşünceyi tarihsel bir vaka olmaktan çıkararak toplumsal bir tez olarak sunulmasına imkan tanımaktadır. Bu tez, İslamcı düşünceyi siyasal bir deneyimden kültür dünyasına, kitlenin gündelik hayatını belirleyen konumdan düşün dünyasının şekillenmesine kadar geniş bir yelpazede değerlendirmeye ihtiyaç duymaktadır.
İslamcı düşüncenin tarihsel deneyimi ve bugüne aktarımı üzerine çok sayıda çalışma yapılmış olsa da teorik zeminde değerlendirilecek metinlerin azlığı dikkat çekmektedir. Bu kitapta, alanda çalışan isimler tarafından hazırlanmış, birbirini destekleyen ve/veya şerh eden, teorik tartışma yürüten altı başlık bulunmaktadır.
İslamcı düşüncenin son zamanlarda öne çıkan tartışmalı meseleleri üzerine güncel literatürü takip eden bu altı başlığın çalışmalara katkı sunması ve yeni tartışmalar açması hedeflenmektedir.
Harun Şahin Tarihte kültür ve medeniyetlere müspet yönde rehber olmuş İslâm toplumlarının ekonomik ve sosyal tarihi günümüz akademik ve entelektüel çevrelerde daha fazla ilgi odağı olmaya başladı. Bu sebeple İslâm medeniyetinin ve müesseselerinin daha iyi anlaşılabilmesi için İslâmiyet öncesi Arap toplulukların tarihi bugüne kadar birçok çalışmaya konu olmuştur. Arap toplulukların yaşadığı coğrafya, kurdukları devletler, diğer milletlerle ilişkileri, kabile gelenek ve görenekleri, kabileler arası münasebetler ve ekonomik aktivitelerin neler olduğunun yeni anlayışa uygun ortaya konulması oldukça önemlidir. Bu doğrultuda yapılan araştırmalar, Arapların ve İslâm toplumlarının umumi dünya tarihi içinde önemli bir mevkiye sahip olduklarını göstermektedir.
Bu kitapta, İslâmiyet öncesi Arap tarihi bir iktisatçı gözü ile yeniden ele alınıp incelenmiştir. Arap tarihinin klasik ve yaygın anlatımlarından uzaklaşarak İslâmiyet öncesi Arapların toplum ve ekonomi dünyaları çok sayıdaki modern kaynak yardımıyla daha açık gösterilmeye çalışılmıştır.
Angelo M. Venardos Bu çalışma, İslâmî finansın dünyada yakaladığı İvme sonucu karşılaştığı problemleri ele alan güncel bir kitaptır. Küresel finansal kriz ve kredi daralması, dikkatleri ciddi bir şekilde İslâmî finans sektörünün yaşama kabiliyetine ve sürdürülebilirliğine çekti. Bu anlamda zorluklar olsa da aşılmayacak seviyede değildir. 2020 yılına kadar İslâmî finans sektörünün dünya çapında beklenen büyümesinin takribi olarak %15 olacağı tahmin edilmektedir, fakat bu büyüme oranının aşılması sürpriz olmayacaktır. İslâmî finans sektörü, yeni kurulmuş olup hızla büyümektedir, bu nedenle de konvansiyonel finansmana yönelik güçlü ve sürdürülebilir bir alternatif oluşturma potansiyeline sahiptir. Bunun mümkün kılınması için yakından izlenmesi ve bu alanda yol gösterici çalışmaların yapılması gerekmektedir. Bu kitap böyle bir amaç doğrultusunda hazırlanmıştır.
Bu alanda önemli çalışmalara imza atmış olan Dr. Angelo Venardos, İslâmî finans sektöründe tanınmış ve uygulama anlamında önemli pozisyonlarda bulunan isimlerin katkılarıyla bu çalışmanın oluşturulmasında önemli bir rol oynamıştır. Bu anlamda katkı sağlayanlar arasında sektörde önde gelen avukatlar, bankacılar, düzenleyiciler ve muhasebeciler yer almaktadır. Bu kişiler günlük olarak teoriyi eyleme dönüştürmekte ve sektördeki gelişmeleri yakından takip etmektedirler. Literatürde, sektördeki güncel meseleler üzerine eğilen çok az çalışına bulunmaktadır. Elinizdeki çalışma, akademisyenlere, öğrencilere, sektörde çalışanlara ve bunlar dışında konu hakkında güncel durum
nedir ve sektör nereye doğru evriliyor gibi sorulara ilgi duyan herkese faydalı olacaktır.
Hasan Kazak, Osman Okka Son ilahi din olan İslam, küllî, kapsayıcı bir sisteme sahiptir ve hayatın bütün alanlarını kuşatan, düzenleyen ölçüler getirmiştir. Kur'an-ı Kerim'de insanın Yaradan’ıyla, insanın diğer insanlarla, insanın içinde bulunduğu toplumla, insanın madde ile ve daha da ötesinde manevi alemlerle ilişkilerini düzenleyen kurallar, belirli bir ahengi, bir sistemi, bir dengeyi yansıtır. İslam dini insanlığa, bütüncül bir hayat görüşü sunduğundan toplum hayatının ticari, iktisadi, hukuki, ahlaki, kültürel, dini, sosyal ve siyasi yönleri birbirinden bağımsız değildir.

Sistem içerisinde bu parçalar girift bir durumda olup, karşılıklı etkileşim içindedir. İslami finans, doğrudan kişilerin ve toplumun yapısını, davranışlarını belirlediğinden ekonomik kalkınma ve sosyal barış üzerinde de aynen etkilidir. İslami insan (Islamic man), İslami ölçülere göre hareket etmek zorunda olduğu için ekonominin bir süjesi olarak kaynakların etkin ve israf edilmeden kullanılmasından, dünyanın manen ve madden imar edilmesinden, gelecek nesiller için çevrenin ve tabiatın korunmasından, toplumun dengeli büyümesinden, adil bir sosyal barışın kurulmasından sorumludur.

Böyle bir düşünce yapısı sebebiyle İslami finans, doğrudan ekonomik kalkınma ve sosyal barış üzerinde etkilidir. İşte elinizdeki bu eser İslam'ın İslami finans, ekonomik kalkınma ve sosyal barış konusunda neler getirdiğini, aralarındaki dengeleri, bizlerden neler istendiğini ve modern bir toplumda bu düzenlemelerin ne derece önemli olduğunu ve toplumu nasıl motive ettiğini ve düzenlediğini ortaya koymaktadır. Eserin sizlere, İslami finans, ekonomik kalkınma ve sosyal barış alanında çalışan tüm taraflara faydalı olmasını temenni ederiz.
Mehmet Fatih Buğan, Hande Çalışkan Terzioğlu İslam iktisadının temel kurum ve meselelerinin ele alındığı kitaplardan oluşan Cep Kitapları dizisinin dokuzuncu kitabı olan bu eserde, borsa konusu teorik bir derinlikten ziyade her seviyeden insanın kolaylıkla anlayacağı bir içerikte anlatılmaya çalışılmıştır. Finansal sistem, günlük hayatımızın önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Ülkemizde ve özellikle İslam ülkelerinde faiz hassasiyetine sahip bireylerin bankacılık, sigortacılık, emeklilik planlaması vb. konularda İslâmî finans sistemine yönelimleri artmaktadır. Bu ihtiyaca yönelik olarak bu çalışma, sade ve akıcı bir dille İslâmî finans perspektifinden borsa konusunu ele almaktır. Kitapta hem klasik anlamda finans sistemi ele alınmış hem de İslâmî finans perspektifinden karşılaştırmalı olarak detaylandırılmıştır.
Abdulkadir Bilen, Ahmet Vecdi Can, Ayhan Yatbaz, Dursun keleş, Hüseyin Elgıreybi, Kadir Gökoğlan, Kayhan Ahmetoğulları, Kudbeddin Şeker, Murat Kırkağaç, Mustafa Beybur, Nazan güngör Karyağdı, Nurcan Kostak, Özgür Özkan, Selçuk Bakan, Serpil Sumer İslami finansal kurumlar, işlemlerini faizsiz olarak yürüten finansal kurumlardır.
İslami finansal kurumların çeşitli faaliyet ve uygulamalarını konu alan çalışmalardan oluşan bu eserde, aynı zamanda başlıca İslami finansal kurumlardan olan katılım bankalarına ilişkin verilere yoğunlaşılmıştır. Her biri ayrı ayrı özenle hazırlanmış bu eserin bölüm çalışmalarında kutsal kitapların finans ve muhasebeye olan bakış açılarına değinilmiştir. İslami finansal kurumlar için geliştirilen muhasebe standartları, İslami finansal kurumların denetimi, bu kurumların kârlılıklarının ölçülmesi gibi konular yine eserde yer alan çalışmalardandır. Bir ihtiyaç ve talep üzerine ortaya çıkan İslami finans sisteminin temel uygulama alanı olan İslami finansal kurumları ve bu kurumların işleyişlerini konu edinen bu eserin ilgili alan yazına katkı sağlaması eserin önemli bir hedefidir.
Bu hedefe ulaşmak dileğiyle…
Osman Okka, Hasan Kazak Günümüzde İslâmî finans sektörünün hızlı gelişmesi ve İslâmî fonların 3 trilyon dolara yaklaşması sebebiyle bu alana ilgi giderek artmış, bir taraftan bu alandaki yayınlar artarken diğer taraftan İslâmî finansal kurumlar da önemli ölçüde kurumsal hâle gelmiştir. Tüm bu gelişmeler yaşanırken İslâmî finansın para ve sermaye piyasalarında faaliyet gösteren kurumlarla birlikte firmalara dönük yönü -yani ulusal ve uluslararası firmalara yani adi, kollektif, komandit, limited, anonim, holding şirketlere uygulanması konusundaki çalışmalar- nispeten geri kalmıştır. İşte bu kitap, bu ihtiyacı karşılamak üzere, finansal yönetimin neredeyse tüm alanları kapsayacak şekilde ve konvansiyonel finansla mukayeseli bir şekilde hazırlanmıştır. Bu sebeple kitap, orta üst seviyede (intermediate upper) bir yapıya sahiptir.

Kitapta, İslâm hukuku çerçevesinde İslâmî finansmanla ilgili finans konularının temel prensipleri belirli bir bütünlük içerisinde sistematize edilmiş şekilde konvansiyonel finansla mukayeseli olarak ortaya konularak okuyucuya sunulmuş ve İslâmî finansın net ve açık olarak gerçek hayatta firmaların faaliyetlerinin bütün alanlarında nasıl uygulayabilecekleri ayrıntılı olarak gösterilmiştir. Böylece kitaptan okuyucunun, sayısal ve analitik bir yöntemle finansal düşünebilen ve firmanın finansal problemlerini İslâm’a uygun politikalar üreterek çözebilen yapıda bir bilgi kazanımı hedeflenmiştir. 22. bölümde yer alan İslâmî finansa ait örnek olaylar yani vaka analizleri kitaba ayrı bir boyut kazandırmıştır.
Osman Okka, Hasan Kazak, H. Basri Alım (B-1) İslâmî Finansal Yönetim: Sistem ve Uygulama (Konvansiyonel Finansla Mukayeseli) isimli serinin ilk kitabında; İslâmî finansın ne olduğu, bu konudaki İslâmî kurallar dikkate alınarak günümüzdeki modern firmalarda (adi, kollektif, komandit, limited, anonim, holding şirketlerde) uygulanış şekli konvansiyonel firmalarla mukayeseli olarak incelenmişti. Rasyonel hareket ve davranış, konvansiyonel finansta da İslâmî finansta da değişmez. Her şahıs veya şirket optimal (en iyisi) olma konusunda hareket etmeye, kazanmaya, verimli hareket etmeye çalışır; farklı olan, İslâmî finansçının ve yöneticinin İslâm'a göre yasaklanan ve etik olmayan kuralları da dikkate alarak hareket etmesi ve başarılı olmak zorunda olmasıdır. Bilindiği gibi konvansiyonel firmalar; İslâm'a göre haram sayılan her türlü faizli, aldatıcı, ahlak bozucu, defolu, tağşişli, hak gaspına sebebiyet veren, topluma zararlı vb. faaliyetlerde bulunmazlarsa İslâmî firmaya dönüşürler. İslâmî firmalar da İslâm'ın haram ve yasaklarını nazara almadan faaliyetlerini yürütüyorlarsa bunlar da konvansiyonel firmalara dönüşürler. Firmalar arasındaki geçiş bu kadar basittir. Eğer İslâmî bir firma faaliyetlerinde harama girmişse öncelikle bunları önlemeye ve dönemin sonunda da oluşan haram gelirleri firmadan uzaklaştırmaya çalışır. Hatalara düşmemek için İslâmî finansal yönetici hem konvansiyonel finansın hem de İslâmî finansın kurallarını bilmek ve isabetle uygulamak zorundadır.
Aşırı rekabetin ve yüksek sermaye maliyetinin hâkim olduğu günümüzün ekonomik sisteminde; finansal yöneticilerin problemlerini ve İslâmî finansın rolünü doğru bir şekilde anlayabilmek, sonrasında firmayla ilgili isabetli finansal kararlar alabilmek için gerçek hayattan alınmış ve örnek olay (vaka) hâline getirilmiş finansal yönetim problemlerini yakından görmeleri ve bu problemler üzerinde çözümler üretmeleri gerekir. Bu örnek olaylar (vakalar); okurlarımızın kendilerini firmanın sanal ortamında görerek finansal yönetim problemlerinin içerisine derinlemesine nüfuz edebilmeleri, İslâmî kurallar çerçevesinde alternatif çözümler üretebilmeleri ve doğru karar alabilme yeteneklerini geliştirebilmelerini sağlamak üzere hazırlanmıştır. Kitap, finansçılar ve finansçı olmak isteyenlerle birlikte firma yöneticileri için bir finansman simülatörü görevini görmektedir. 50 örnek olayı (vakayı) kapsayan (B-2) İslâmî Finansal Yönetim Örnek Olayları ve Örnek Çözümleri (Vaka Analizleri) isimli bu kitabın, sizlere faydalı olacağını ümit etmekteyiz.
Muhammad Ayub İslamî finans alanında son yıllarda küresel düzeyde giderek devam eden çalışmalar önemli bir kilometre taşının geçildiğini ortaya koymaktadır. Alandaki bu gelişmelerle birlikte bankacılar, ticaret camiası, sanayiciler, şer’i konularda çalışan âlimler ve halk, İslamî finansın ne olduğunu, özelliklerinin ne olduğunu ve nasıl çalıştığını bilmeye ihtiyaç duymaktadır.

Elinizdeki kitap, İslamî bankacılık ve finans kuruluşlarının felsefesini, modellerini, araçlarını ve faaliyetlerini anlamak isteyen lisans ve lisansüstü öğrenciler, bankacılar ve diğer herkes için ders kitabı vazifesi görecek şekilde hazırlanmıştır. İslamî finansın hem teorisini hem pratik yönlerini kapsayan bu kitap, İslamî finansın temelini oluşturan İslamî ekonomisini, İslamî finans ilkelerini, İslam ticaret hukukunun temel özelliklerini, İslamî finansal kurumlar tarafından benimsenecek usulleri, ürünleri ve İslamî finans kurumları tarafından uygulanacak prosedürleri, finansal sistemin ve ekonominin gelişmesinde İslamî finans sisteminin oynayabileceği rolleri içermektedir. Ayrıca kitap, İslamî finans kurumlarının kullandığı ya da çeşitli müşterilere fon sağlamak için benimseyebilecekleri temel modellerin, şer’i kurallara uygunluğunu sağlayabilmek üzere yapılan tartışmaları da kapsamaktadır. Ekonominin çeşitli sektörlerini finanse eden İslamî bankaların mevduat ve fon yönetimini kapsayan pratik ve operasyonel yönleri, risk yönetimi, muhasebe uygulaması ve İslamî mali piyasaların ve araçların işleyişi derinlemesine tartışılmıştır.

Harun Şencal, İsa Yılmaz, Hakan Kalkavan, Adem Levent, Erhan Akkaş, Abdurrahman Yazıcı, Cem Korkut, Mervan Selçuk, Mücahit Özdemir, Hakan Aslan, Abdullah Talha Genç, Murat Yaş Körfez İşbirliği Konseyi üyesi ülkeler doğal kaynak gelirleri sayesinde küresel finansal sistem
içerisinde önemli bir yere sahiptir. Modern İslami finans sektörünün gelişimi de bu ülkelerin
yükselmeye başladığı 1970'li yıllara karşılık gelmektedir. Günümüze gelindiğinde ise Körfez ülkeleri toplam İslami finans sektörünün yaklaşık yüzde 42'sine sahiptir. Dolayısıyla bu ülkelerin ekonomik, yapısal ve ideolojik dönüşümleri aynı zamanda İslami finans sektörünü de etkilemektedir. Buradan hareketle, bu kitap bölgenin İslami finans gelişimini ve büyüklüğünü tetikleyen temel faktörleri ve bu gelişim içerisinde petrol gelirlerinin yanı sıra siyasi tercihlerin payını politik ekonomi çerçevesinde tarihsel kırılmalara vurgu yaparak incelemeyi hedeflemektedir. Bu kapsamda, son dönemlerde yükselen ilgiye sahip Körfez ülkeleri ve İslami finans sektörüne yönelik teori ve uygulamayı içeren bu kapsamlı çalışma okuyucuya katkı sunacaktır.
Muhammet Erkam Bakacak Bu kitap, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartlan Kurumu tarafından yayımlanmış olan Faizsiz Finans Muhasebe Standartları ile Türkiye Muhasebe ve Finansal Raporlama Standartları arasındaki benzerlik ve farklılıkları faizsiz fon kullandırım yöntemleri açısından incelemek amacıyla yazılmıştır. Bu minvalde Türkiye’deki faizsiz finans alanında faaliyetlerini sürdürmekte olan kurumların fon kullandırım usullerine (murabaha, müşâreke, mudârebe, selem, istisna, icâre) ilişkin uygulama esasları ile bu esaslar doğrultusunda oluşması gereken muhasebe kayıtları incelenmiş, elde edilen bulgular Türkiye Muhasebe ve Finansal Raporlama Standartları (TMS/TFRS) uygulamaları ile karşılaştırılarak, Faizsiz Finans Muhasebe Standartlarına (FFMS) uyum için yapılması gerekli düzenlemeler belirtilmiştir. Çalışma sonucunda muhasebeleştirme işlemlerine ilişkin temel prensiplerin her iki standart setinde de benzerlik gösterdiği, diğer taraftan muhasebe kayıtları arasındaki ayrışmaların temelinde gerçekleşen işlemlerin biçim ve öz açısından farklı değerlendirilmelerinin, değer ölçüm uygulamalarındaki farklılıkların, paranın zaman değeri ile ilgili görüş farklılıklarının ve sermaye benzeri hesaplar ile ilgili değerlendirme farklılıklarının bulunduğu tespit edilmiştir.
Bilal Soysal Bir İslâmî finans kuruluşunun varlığını sürdürmesi ve büyümesi için bütün paydaşların kuruluşa güvenini artırmaya yönelik bir kurumsal yönetim anlayışı benimsemesi elzemdir. Etkin bir kurumsal yönetim, İslâmî finans kuruluşunun Fıkhi ilke ve kurallara uyumsuzluk riskini yönetmesi, sağlıklı şekilde büyümesi ve bütün paydaşların menfaatlerini hakkıyla gözetmesi için gereklidir. Bu bağlamda İslâmî
finans kuruluşlarında kurumsal yönetimin önemli bir parçası, faaliyetlerin fıkhi ilke ve kurallara uyumunu sağlamaya yönelik etkin bir "Fıkhi Uygunluk Yönetim Sistemidir. Bu kitap, İslami finans kuruluşlarında Fıkhi Uygunluk Yönetim Sistemini literatür ve uluslararası standartlar çerçevesinde detaylı olarak anlatmakta, ülkelerin konuya ilişkin yaklaşımlarını yasal düzenlemeler bağlamında yansıtmakta ve Türkiye'nin diğer ülkelere kıyasla durumunu ortaya koymaktadır.
Mehmet Fatih Buğan İslam ekonomisi ve finansı alanına olan ilgi hem İslam ülkelerinde hem de diğer coğrafyalarda gün geçtikçe artmaktadır. Güncel akademik tartışmalar, sistemin gerekliliği üzerinde hemfikir olmakla beraber zamanla sisteme olan güvenin azaldığı yönündedir. İslami bankaların kâr payı oranları ile konvansiyonel bankaların mevduat faiz oranları arasındaki benzerlik, bazı sukuk türlerinin şer'i uygunluğu yönündeki fikir ayrılıkları, gri alan olan türev ürünlerin kullanımı ve benzeri nedenler, bu güvensizliğin başlıca sebeplerindendir. İslami hisse senedi piyasalarına olan güvensizliğin nedeni de İslami hisse senedi tarama metodolojileri arasındaki ciddi farklılıklardan kaynaklanmaktadır.
Bu kitapta, farklılıkların nerden kaynaklandığı ve bu farklılıkların çözümü üzerinde durulmuş ve bir model önerisi geliştirilmiştir. Ayrıca
-İslami finans sisteminin temel prensipleri,
-Finansal araç ve kurumları,
-Sermaye piyasaları (sukuk, hisse senetleri, yatırım fonları) ve
-Sigortacılık (tekafül)
konularına da yer verilmiş, güncel veriler ışığında günümüzdeki mevcut durumu irdelenmiştir.
Ahmet Oğuz Akgüneş, Bahadır Fatih Yıldırım, Bilgehan Tekin, Ebru Demirci, Eyyüp Ensari Şahin, İbrahim Erem Şahin, M. Kemalettin Çonkar, Mehmet Bükey, Muhammet Fatih Canbaz, Nevzat Tetik, Nurullah Altıntaş, Oktay Özkan, Onur Seyranlıoğlu, Recep Çakar, Soner Akkoç, Tahsin Galip Tekin, Tolga Türkölmez, Yavuz Türkan İnsanlık tarihinin belki de en hızlı dönüşümlerinin yaşandığı günümüzde karşı karşıya kaldığımız sorunlar; halihazırdaki kazanımların korunması ile kapsayıcı ve sürdürülebilir büyüme ve kalkınma sürecinin sağlanması için yeni normal, sistem ve düzen arayışlarını tetiklemektedir. Sosyoekonomik ve politik alanlar başta olmak üzere hemen her sahada gerçekleşen bu arayışlar; eskinin yeniden anlaşılması, yeninin tekraren keşfi ve eski-yeni arasındaki etkileşimin incelenmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. İktisadi açıdan; bu arayışların sonucu olarak yeni ekonomik sistem tartışmaları hareketlenmekte, eski sistemlerin yerini neyin alacağı, yeni düzenin nasıl işleyeceği ve bu yeni normalde bilinen iktisadi aktörlerin rollerinin nasıl tanımlanacağı sorunsalları -objektif ve normatif olarak- sorgulanmaktadır. Bu kapsamda sergilenen gayretlerden biri de sahip olduğu birikim, özgünlük ve tutarlılık bakımından en zengin olan İslami İktisat ve Finans kapsamında yapılan çalışmalardır ve dünya genelinde bu çalışmaların etkisi/yankısı her geçen gün daha da artmakta ve genişlemektedir.
Bu etkiye/yankıya destek olmak maksadıyla kör hakem süreci işletilerek girişilen bu kitap, iktisadi düşünce ve sistemler açısından turnusol kâğıdı fonksiyonu gören faiz konusu incelenerek başlamaktadır. Faiz konusunun ardından sırasıyla zekât, devlet, dayanışma kurumları ve katılım bankaları konularındaki bölümler yer almaktadır. İslami Finans kapsamında; finansman modelleri, blokzincir teknolojisi, davranışsal finans ve yatırım vekaleti konuları incelenmekte ve devamında ekonomi-finans ilişkisine dair uygulamalı çalışmalara yer verilmektedir. Böylece genelde insanlığın özelde de Türkiye'nin içinde bulunduğu sistematik darboğaz ve açmazlardan kurtulma çabasına ve İslami İktisat ve Finans kapsamında eskinin anlaşılması, yeninin keşfi ve eski-yeni etkileşiminin irdelenmesi amaçlarına katkıda bulunulmaya çalışılmıştır.
Hilmi Tunahan Akkuş Yatırım fonları; çok sayıda yatırımcının kaynaklarının bir araya getirilerek büyük bir fon havuzu oluşturulmasını ve bu sayede hem daha kolay finansal çeşitlendirme hem de düşük maliyet avantajı sağlayarak avantajlı yatırım imkânı sunan, sermaye piyasalarının önemli araçlarındandır. İslami yatırım fonları ise; fon yatırımlarını İslami ilkelere göre yapmak isteyen veya İslami yatırım fonlarının sunduğu farklı özellikleri tercih edenlerin yatırım yaptığı benzer bir yatırım alternatifidir. Bir yatırım aracı olarak konvansiyonel yatırım fonları aynı zamanda da İslami yatırım fonları, bazı dezavantajları yanında önemli yatırım avantajlarına sahip bulunmaktadır. Çeşitlendirme imkânı sunması, farklı türlerde yatırım fonları bulunması, günlük likidite sağlaması, profesyonel yönetim, kısıtlı miktarda para ile yatırım imkânı, işlem kolaylığı, devlet gözetimi, karşılaştırma kolaylığı, şeffaflık gibi unsurlar yatırım fonlarının sunduğu avantajlardandır.
Kitabın giriş kısmını takiben birinci bölümünde, yatırım fonlarına ilişkin kavramsal çerçeve; ikinci bölümünde, yatırım fonlarının yönetim ilkeleri ve yatırım fonlarına ilişkin esaslar hakkında açıklamalar yer almaktadır. Üçüncü bölümde, İslami finansın temel ilkeleri ve İslami finansta şeriat denetimi; dördüncü bölümde, portföy performans ölçümüne ilişkin yasal mevzuat ve yatırım fonlarının performansının ölçülmesinde kullanılan yöntemler açıklanmaktadır. Kitabın beşinci bölümünde, Türkiye’deki İslami (katılım) ve konvansiyonel yatırım fonlarının karşılaştırmalı performansları araştırılmaktadır. Kitabın sonuç bölümünde ise araştırmanın genel değerlendirmesi yapılmakta, ayrıca gelecek çalışmalar için önerilerde bulunulmaktadır.

Muhammed Tayyip Okiç Modernizm ve Batılılaşmanın Müslüman toplumları dejenere edebilecek bir kıvamda kendisini göstermesi, modern okullarda Müslüman kadınların asli kimlikleriyle yer alıp alamayacağına dair Müslüman kamuoyunda şüpheli ve çekinceli bir durum doğurmuştur. Bunun nedeni Batılılaşma cehdindeki siyasi rejimlerin kadın öğretimi konusunda bir dizi dışlaştırıcı, dayatmacı ve ayrımcı politikaları tatbik etmesidir. Bu nedenle bilhassa 20. yüzyılın ilk üç çeyrek diliminde İslâm dünyasındaki geleneksel ve modern okullar kız öğrencilerden ve kadın hocalardan oldukça arındırılmış bir seyir izlemiştir. Örneğin Saraybosna Gazi Hüsrev Bey Medresesinin kız bölümü 1952-1977 arasında kapatılmıştır. Hıristiyan misyonerlerin ve pozitivizm başta olmak üzere Batılı ideolojilerin İslâm dünyasının yoksul kesimlerini ve bilhassa kız çocuklarını hedef olarak belirlemesiyle beraber, İslâm âlimleri de İslâmiyette kadın öğretiminin ve donanımlı kadın hocaların önemine dair, İslâm'ın klâsik dönemindeki uygulamalardan mülhem bir dizi eser telif etmiştir. Bu literatür hem Müslüman toplumlara, hem de devletlere kadın öğretiminin önündeki engelleri kaldırmayı teklif etmektedir. İslâmiyette Kadın Öğretimi bu literatürün Türkiye şartlarındaki en seçkin örneğidir. Kitap İslâm'da kadının yeri ve değeri, ailenin önemi, aile siyaseti, İslâm'ın kadın öğretimine verdiği değer gibi konuları işledikten sonra, âlim ve şair sahâbiyyelerden bir demet sunmuştur. Bilahare, İslâm düşüncesinde tefsir, fıkıh, irşâd, tasavvuf, hadis, kaligrafya vb. alanlarda âlim derecesinde mümeyyiz olmuş kadınlardan bir dizi örnek sergilemiştir. Okiç Hoca mücahide kadınlar bahsinde, zinciri Cüveyriye bint Ebi Süfyân gibi sahâbiyyelerle başlatıp Türkiye'nin İstiklâl Harbinde aktif bir şekilde yer alan kadınlarla sürdürmüş, keza Cezayir İstiklâl Harbinin kadın kahramanı Cemile Bûhired'i de bu zincirin son halkası olarak sunmuştur. Bu eseriyle Okiç Hocanın, aynı zamanda Müslüman kadınları, hangi sahada olursa olsun, modern dünyadaki hemcinslerine örnek olacak bir kıvamda özgün, asli, donanımlı ve vakur konumlarını almaya davet ettiğini söyleyebiliriz.
Mehmet Sürmeli 20. yüzyılın başlarından itibaren hâkimiyet alanlarını kaybeden Müslümanlar hayatın birçok alanında gerileme yaşamıştır. Keyfiyetini ve kimliğini kaybederek Batılılaşan bir kitlenin Müslümanlığı da tartışmaya açıktır. Bu tartışma yapılıp neticesine göre itikadi bir tecdit yaşamadan öze dönüş ve yeniden İslâmi kimliği kazanmak mümkün değildir. Müslümanlar hâkimiyet alanlarını kaybedip siyasetteki etkinlikleri yok olunca, emniyet alanlarının tamamını yitirdiler. Din emniyetinin olmayışı mal ve namus emniyetinin yok oluşunu doğurduğu gibi, mal, akıl ve namus emniyetinin yokluğu da din emniyetini ortadan kaldırmıştır. Birisi olmadan diğeri olmuyor. Siyasi etkinliğin önemi ortada iken Müslümanlara ruhban ahlakını empoze edip onları yönetim bilincinden soğutarak dünya sisteminin bir dişlisi hâline getirmek en hafif şekliyle İslâm'a ihanettir. Çünkü İslâm toplumları yönetimdeki hâkimiyetlerinin sona ermesiyle beraber hayatın öznesi olmaktan çıkmıştır. İş hayatlarından tutun da aile hayatlarına kadar edilgen hâle gelmişlerdir. Artık Batılılar gibi giyiniyorlar, onlar gibi eğlenip din dışı bir hayatı tercih edebiliyorlar.
Mehmet Zeki AYDIN Sevgili Öğretmenler;
Değer Sandığı Okulda Değerler Eğitimi Materyalleri adını verdiğimiz seri çalışmamız, öğrencilerinize değerleri zevkle ve ilgiyle öğretebileceğiniz çeşitli uygulamalara sahiptir.
Bu set, eğitimcilerimize ilgi ve yeteneklerine göre etkinlik seçme imkânı sağlamaktadır. Ayrıca sette, eğitimcilerimizin, öğrencilerine fotokobi vererek uygulayabileceği birçok etkinlik yer almaktadır. Bu etkinlikleri; Drama, Yaşayarak Öğrenme, Klüp Etkinlikleri, Öykü, Kavram Açıklaması, Beyin Fırtınası, Röportaj Yapma, Gezi Gözlem, Materyal Üretme, Meslekler ve Değerler, Yaratıcı Yazma Etkinlikleri, Metafor, İstasyon, Jigsaw, Bilmece Bulmaca, Fıkra, Film Tavsiye / Yorumlama, Eğitsel Oyun, Örnek Olay, Şarkı, Şiir, Poster / Afiş, Proje Hazırlama, Resim Yorumlama, Karagöz ve Hacivat, Geleneklerimizde Değerlerimiz, Tekerleme, Mânilerde Atasözü ve Deyimlerde Değerler, Kitap Tavsiyeleri, Mevlana'dan, Nükte ve Örnek Kişilik olarak sıralayabiliriz.
Bu seri çalışma ile farkında olduğumuz ya da farkına varmadan uyguladığımız değer kalıplarını öğrencilerinize, size sunduğumuz materyal ve yöntemlerle öğrettiğinizde, onların farkındalıklarını arttıracak problem çözebilen, alternatif öneriler sunabilen, erdemli bireyler hâline gelmelerine yardımcı olacaksınız.
Çalışmamızda, öğrencilerin değer bilincini test etmelerine yardımcı olacak Ölçme Değerlendirme testleri yer almakta ayrıca eğitimde önemli bir payı olan ailelerin, eğitimin içine çekilmesini böylece öğrencilerin öğrendiği bilgileri evde de uygulayabilmesini amaçlayan Veli Mektubu ve Aile Katılımı bölümleri de bulunmaktadır.
Ali Cançelik, Asiye Aykıt, Bekir Zakir Çoban, Betül Aşar, Büşra Nur Duran, Fatma Kurttekin, Funda Arslan, Gizem Songüler, Hasan Özalp, Kadriye İşgören, Merve Gürbüz, Muhammet Fatih Genç, Nagihan Bulut, Nevzat Y. Aşıkoğlu, Ömer Faruk Araz, Recai Çetres, Safinur Genç, Süleyman Gümrükçüoğlu, Zeynep Gömbeyaz Dünyada ve ülkemizde gün geçtikçe artan kadına yönelik şiddet, modern toplumları olumsuz yönde etkileyen hem bireysel hem de sosyal bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Kadına yönelik şiddetin sebepleri arasında psikolojik, sosyal, biyolojik ve ekonomik nedenlerin yanında dinî ve ahlaki etkenler de sayılmaktadır. Kadına yönelik bu kabul edilemez durumun meşrulaştırılma araçları arasında dinin de sayılması, temel kaynakların doğru şekilde anlatılıp aktarılmasını ve anlaşılmasını zorunlu kılmıştır. Çünkü İslam dininde genel olarak şiddetin, hususi olarak kadına yönelik şiddetin önlenmesi noktasında pek çok norm ve değerler belirlenmiştir. İslam, şiddet eylemlerinin engellenmesi ve gerçekleşmemesi için hem hukuki hem de ahlaki önlemler almıştır. İslam literatüründe kadınla ilgili çalışmalar ve değerlendirmelerde, İslamın genel prensiplerine aykırı, yerleşik kültür ve anlayışların etkisinde kadın aleyhtarlığına dönüştürülebilecek yorumlar bulunabilmektedir. Çünkü İslam literatüründe kadına dair yapılan yorumların büyük bir kısmı, nasların açık delaletine dayanmaktan çok sosyokültürel şartlar çerçevesinde ortaya çıkan toplumsal kabulleri yansıtmaktadır. Bu bağlamda kadına yönelik şiddetin önlenmesinde, hurafe ve batıl inançlardan arınmış gerçek din bilgisine ihtiyaç vardır. Bunun sağlanabilmesi ve bireylerde sahih dinî bilincin gelişimi için örgün ve yaygın din eğitimi kurumlarına önemli görevler düşmektedir. Bu açıdan çalışmada, dinlerde kadının yeri, İslamda kadının yeri, kültürümüzde kadının yeri konularına değinilerek tarihî süreçte kadının maruz kaldığı şiddet türleri ve nedenleri, İslamın kadına yönelik şiddete bakış açısı ve din ve değerler eğitiminin şiddetin önlenmesindeki rolü üzerinde durulmuştur.
Ahmet Katılmış, Ayşe Öztürk Samur, Bahadır Kılcan, Birgül Küçük Turgut, Bülent Dilmaç, Ebru Ay, Fatih Yazıcı, Feride Ersoy, Gül Tuncel, Halil Ekşi, Mustafa Şeker, Özlem Lala, Seher Yarar Kaptan, Sevgi Coşkun Keskin, Taha Yazar, Tuğba Sömen, Yaşar Kop, Yusuf Keskin, Zeynep Şimşir Milletlerin geleceği ile milleti oluşturan fertlerin nitelikleri arasında doğrudan bir ilişki vardır. Bu nedenle içinde yaşadıkları toplumunun kültü­rel değerleri ile temel insani değerleri kendi kişiliklerinin bir parçası hâline getirmiş; bilgiye ulaşma, bilgiyi üretme ve yayma yöntemlerini bilen ve uygulayan üyelerinin yüksek miktarlara ulaştığı toplumlar, geleceğe daha yüksek bir özgüvenle bakabilirler.
İnsanların düşünce ve davranışlarında temel insani değerleri yeterince önemsemediklerine ilişkin yargının yoğun bir biçimde dile getirildiği şu günlerde, okulların hem akademik açıdan başarılı hem de iyi karakter nitelik­leriyle bezenmiş bireyler yetiştirmeyi asıl varlık sebebi olarak görmesi iktiza etmektedir. Başka bir anlatımla okullar sadece akademik açıdan yeterlikleri gelişmiş, merkezî sınavlarda başarılı olan öğrenciler yetiştirmekle yetinme­yerek hayatın her aşama ve boyutunda başarılı bireyler yetiştirmeyi amaç edinmelidir. Söz konusu bu amaç, karakter ve değerler eğitimine yönelik gerçekleştiri­len faaliyetlerin de en önemli dayanağını teşkil etmektedir.
Karakter ve değerler eğitiminde kuram ve uygulamayı birlikte ele alan bu eser, öğretmen yetiştirme lisans programlarında yer alan Karakter ve Değerler Eğitimi Dersi için bir kaynak kitap niteliğinde hazırlanmıştır. Kitabın hedef kitlesi olan öğretmen adaylarına, öğretmenlere, araştırmacıla­ra ve ebeveynlere faydalı olmasını dileriz.
Abdulbaki Aksu, Ayşe Eliüşük, Bilal Yorulmaz, Funda Arslan, Kadriye İşgören, M. Fatih Genç, Mehmet Uygun, Mehmet Zeki Aydın, Merve Gürbüz, Nagihan Bulut, Selçuk Şimşek, Şebnem Akyol Gürler, Vesile Albayrak Sak, Vesile Alkan, Züleyha Betül Eken Son yıllarda hızla yok olmaya doğru giden değerlerimizi korumak, çocuklarımıza daha yaşanılabilir bir dünya bırakmak için Millî Eğitim Bakanlığı, 2010 yılından itibaren okul öncesi ile ilk ve orta dereceli okullarda değerler eğitimi çalışmalarının yapılmasını istemiştir. Daha sonra aynı amaçla, yeni geliştirdiği öğretim programlarına doğrudan değerlerle ilgili konu ve kazanımları yerleştirmiştir. Bu çerçevede, okullarımızda uygulanan tüm derslerde değerlerin öğretimi yer almıştır. Bu gelişmelere uygun olarak, üniversitelerimizde de karakter ve değerler eğitimiyle ilgili dersler konulmuştur.
Birlikte çalışmanın ürünü olarak ortaya çıkan bu kitabımız, eğitimcilerimizin değer eğitimi çalışmalarına yardımcı olmak üzere derlenmiş bir çalışmadır. Burada tavsiye edilen etkinlik ve yöntemler çeşitli kaynaklarda bulunabilir. Biz bunları bir araya getirdik ve eğitimcilerimizin hizmetine sunmak istedik. Bu açıdan bu eserin bir ders kitabı olmanın yanında el kitabı olma özelliği de vardır.
Bu kitap, üniversitelerimizde okutulan karakter ve değerler eğitimiyle ilgili ders alan öğrencilere ve her düzeyde görev yapan öğretmenlerimize hitap etmektedir. Kitapta, kuramsal bilgiler yanında önemli değerler açıklanmış, okullarda uygulanabilecek yöntemler ile örnek etkinlikler verilmiş ve ilgili çalışmalar yer almıştır.
Ahmet Özalp, Arda Arıkan, Duygu Mete, Esra Ün, Fatma Kenevir, Gamze Gürbüz, Hasan Ali Yılmaz, Hasan Hüseyin Aygül, Hüsnü Ezber Bodur, Kerem Özbey, Orhan Ayaz, Özcan Güngör, Özge Zeybekoğlu Akbaş, Ziyaeddin Kırboğa Kovid-19 ile yaşanan “toplumu maskeleme” süreci, kaçınılmaz olarak dinî inanç ve pratikleri de etkilemektedir. Toplumsal zorunluluklar ve devletin yaptırım gücü, dinin bir araya gelme, toplu şekilde ibadet etme, senkronize bir şekilde kutsal sözleri tekrar etme, dokunma ve hissetme gibi tanıdık şeyleri, diğer bir deyişle dinin deneyimlenme biçimini derinden etkilemektedir. İbadetlerin fiziksel doğası çevrim içi ortamlara aktarılabilmekte, Türkiye’de olduğu gibi camilerin ibadete kapatılması, Suudi hükûmetince Hac ibadetinin askıya alınması ya da Sri Lanka’da hükûmetin zoruyla Kovid-19’dan ölen Müslümanların yakılması gibi beklenmedik ve radikal önlemler de alınabilmektedir. Benzer şekilde Yeni Çağ inanışları, söz konusu boşluktan yararlanarak bedensel sağlığı aşkın olanla ilişkilendirerek pazarını geliştirmeye ve yeni müritler toplamaya devam edebilmekte, Hindistan’da Müslümanlar, Kovid-19’un “süper yayıcıları” olarak etiketlenebilmekte ve birçok yerde dinî kimliklerinden dolayı kişiler, sosyal dışlanmaya maruz kalabilmektedir.
Kovid-19 salgını, anlama ilişkisi çerçevesinde ele alınması gereken çoklu ve disiplinler arası bir olgu olmakla birlikte bu sürecin dinî inanç ve pratiklere olan etkisinin belirlenmesi ve özellikle söz konusu sürecin ve sonuçlarının Türk akademisi tarafından da tartışılması gerekmektedir. On iki bölümden oluşan, sosyoloji, din sosyolojisi ve din felsefesi gibi alanlarda üretim yapmakta olan 14 yazarın katılımıyla hazırlanmış olan bu kitap projesinin, ilgili alanda çalışma yapan akademisyenlere ve öğrencilere, ayrıca bu alana ilgi duyan okuyucu ailesine katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Mehmet Toker Siz hiç bir yakınınızı kaybettiniz mi? Mesela annenizi kaybettiniz mi?
Kültürel çatışmaların, ötekileştirmelerin, ön yargıların, maddi ve manevi sömürünün hâkim olduğu, zayıfların ezildiği ve kutsalı menfaat olan bir dünyada; babasını hiç tanımamış, dünyadaki tek varlığı olan annesini, henüz 17 yaşında iken kaybeden bir genç kız ne hisseder? Kime sığınır? Hayatının geri kalanı için ne düşünür? Böyle bir acıya nasıl dayanır, nasıl güçlü kalabilir? İnsan acı çektikçe olgunlaşan bir varlık mıdır? Acı çekmek insanları olgunlaştırır mı? Kâinatta acının varlığı gerekli midir? Tanrı, neden kötülüklere engel olmuyor? Hayat nedir? Özgürlük nedir? İnsan nedir? İnsanı mutlu ve huzurlu varlıklara dönüştürmek mümkün mü? Çaresizliğin girdabında soran, sorgulayan ve arayışları ile yolunu aydınlatmaya çalışan bir genç kızın hikâyesi. Aynadaki yansımalara takılıp kalmayan, perdenin arkasındaki hakikate ulaşma çabasının mücadelesi. Mağara duvarındaki gölgelerin illüzyonundan, bakışlarını aydınlığa çeviren, çaresizliğin en büyük çare olduğunu keşfeden bir kâşifin benzersiz tecrübesi.
Ahmet Katılmış, Cahide Kayış, Halil Ekşi, Koray Onur, Köksal Muç, Mehtap Koldaş, Serdar Erdem Karşılaştırmalı Değerler Eğitimi: Uygulama Örnekleri ile Farklı Kültürlerde Değerler Eğitimi isimli bu kitap, farklı ülkelerin eğitim sistemlerini ve kültürel bağlamlarını inceleyerek değerler eğitimi alanında farkındalığı artıran türünün yegâne kaynağıdır.
Kitap; Türkiye, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya, Brezilya, Çin, Finlandiya, Fransa, Güney Afrika Cumhuriyeti, Hindistan, İngiltere, İran, İsrail, Japonya ve Rusya gibi çeşitli ülkelerdeki değerler eğitimi uygulamalarını detaylı bir şekilde ele almaktadır. Her bölümde, ilgili ülkenin eğitim sisteminin tarihsel arka planı ve o dönemlerdeki değerler eğitimi uygulamaları incelendikten sonra günümüze kadar uzanan süreçte ülkenin nasıl değiştiği ve değerler eğitimi alanında ne tür gelişmeler yaşadığı irdelenmektedir.
Kitapta, farklı kültürel ve sosyal yapıların değerler eğitimine etkisinin derinlemesine anlaşılmasına katkı sunan bu yaklaşımla birlikte öğretmenlerin rolüne de odaklanılmaktadır. Böylelikle okuyucular, çeşitli ülkelerdeki değerler eğitimine dair gerçek hayat örneklerine dayanan etkinlikleri ve senaryoları inceleyerek farklı yaklaşımları daha iyi kavrayabileceklerdir.
Okuyucusuna, farklı ülkelerdeki değerler eğitimi uygulamalarını aynı zamanda derinlemesine deneyimleme ve anlama fırsatı sunan kitabın her bir bölümü, o ülkenin eğitim sistemi ve toplumsal yapılarına odaklanarak değerlerin nasıl şekillendiği ve kuşaktan kuşağa nasıl aktarıldığı hakkında berrak bir resim çizmektedir. Bu sayede değerler eğitiminin sadece bireyleri değil aynı zamanda toplumları nasıl etkilediğinin de anlaşılmasına katkı sunmaktadır.
Kitap; değerler eğitimi alanında çalışan eğitimciler, öğretmenler ve eğitim yöneticilerinin yanı sıra kültürel çeşitlilikle ilgilenen araştırmacılar, öğrenciler ve eğitim politika yapıcıları için vazgeçilmez bir rehber olma iddiasındadır.
Mustafa KÖYLÜ, İbrahim TURAN Her ne kadar günümüzde küreselleşmenin de etkisiyle tüm dünya ülkelerinde dine karşı bir ilgi azalıyormuş gibi görünse de özellikle 11 Eylül olayından sonra din yine uluslararası arenada en önemli aktörlerden birisi hâline gelmiştir. Medeniyetler Çatışması tezinin savunucusu meşhur Amerikalı siyaset bilimcisi S. Huntington da gelecekte eğer bir dünya savaşı olacaksa bu savaşın ne siyasi farklılıklar ne ekonomik ne de diğer nedenlerden olacağını, aksine böylesi bir savaşın ancak farklı dinlere mensup medeniyetler arasında meydana geleceğini öngörmektedir. Dolayısıyla geçmişte olduğu gibi dinler, günümüzde de barış ve huzurun kaynağı olacağı gibi, savaş, çatışma ve ayrışmaların da nedeni olabilir. Bu bakımdan tüm dünya ülkeleri dine ve din eğitimine büyük önem vermektedirler.
Dinin siyasi boyutu kadar, okullardaki öğretimi konusu da günümüzde en çok tartışılan konulardan birisidir. Bilhassa çoğulcu toplumlarda nasıl bir din eğitimi ve öğretiminin olması gerektiği konusunda pek çok çalışma ve araştırma yapılmakta ve projeler ortaya konmaktadır. Dünya devletlerinde din-devlet ilişkilerine bağlı olarak din eğitimi ve öğretiminde farklı yaklaşımlar mevcuttur. Ancak din derslerinin devlet okullarında gittikçe daha fazla yer aldığı görülmektedir.
İşte bu kitap, din-devlet ilişkileri ve din eğitimi uygulamaları açısından birbirinden oldukça farklı yapılara sahip 12 ülkeyi ele almaktadır. Söz konusu ülkelerdeki din-devlet ilişkilerine ve din eğitimi uygulamalarına bakıldığında görülecektir ki okullardaki din eğitimi sorunu sadece kendi ülkemizin değil, aslında pek çok ülkenin de en başta gelen sorunları arasında yer almaktadır.
Zeyneb Hafsa Orhan İslâmî bankacılık fikri, faizsiz yapı ve kâr-zarar ortaklığı mekanizması olmak üzere iki temele dayanmaktadır. 196Cflı yıllardan beri mevcudiyetini sürdüren İslâmî bankalar, günümüz küresel finans piyasasının aktörlerinden biridir. Son 50 yılda, pek çok gelişme yaşanmıştır. Bunlardan biri, kâr-zarar ortaklığı enstrümanlarının yetersiz kullanımı ve kullanılsa bile sorgulanabilir uygulamalarının varlığıdır. Bu kitap; her şeyden önce mezkûr gelişmelerin, mudârebe ve müşâreke olan kâr-zarar ortaklığı enstrümanlarına mahsus oluşan ekstra risklerin bir sonucu olduğu varsayımı üzerine kurulmuştur. Kitabın amacı mudârebe ve müşâreke ile ilgili her türlü ekstra risk için analiz yapmaktır. Bu amacı gütmek üzere öncelikle mudârebe ve müşâreke enstrümanlarına yönelik mufassal bir bilgi verilecek akabinde İslâmî bankaların mevcut kâr-zarar ortaklığı uygulamaları analiz edilecek ve son olarak da asimetrik bilgi, kredi riski, getiri oranı riski ve geri çekme riski, risk tanıtımı, hesabı ve hafifletimi olan risk yönetim süreçleri yoluyla analiz edilmiştir. Bu kapsamda her risk türü (yeniden) tanımlanmış, risk faktörleri belirlenmiş, yeni hesaplama yaklaşımları sunulmuş, mudârebe ve müşâreke enstrümanları için risk hafifletim teknikleri ileri sürülmüştür.
Nazan Lila Ekonomik sistemin İslam dininde haram kılınmış olan faize dayalı bankacılık ile irtibatlı olarak yürümesi, İslam âlimlerini faizli bankacılık sistemine alternatif olabilecek faizsiz bir sistem arayışına sevk etmiştir. Bu çözüm arayışı neticesinde bugün dünyada "İslami bankacılık", Türkiye'de ise "katılım bankacılığı" diye isimlendirilen faizsiz bankacılık sistemi geliştirilmiştir. Bununla birlikte katılım bankalarının bazı işlemlerinin, İslam hukukunda var olan sözleşme teorisine ve sözleşmenin geçerliliği için gerekli görülen şartlara tamamıyla uygun olmaması, sisteme yönelik eleştiri ve tartışmaları do beraberinde getirmiştir.
İslam hukukunda, satım sözleşmesinde malın teslim alınması üzerinde özellikle durulmuş ve müşterinin salın aldığı malı teslim almadan önce satması konusunda birtakım sınırlamalar getirilmiştir.
Doktrinde tartışılan bu mesele, günümüzdeki katılım bankacılığı işlemleri çerçevesinde önem arz etmektedir. Uygulamada, katılım bankalarının fıkıh doktrininde öngörülen şekil ve şartlara aykırılık taşıyan birtakım işlemleri olduğu görülmekledir. Katılım bankalarının, kredi vermek amacıyla sıkça başvurduğu murabaha uygulamasında malı teslim almadan ve fatura, tapu gibi belgeleri kendi adına düzenletmeden müşteriye satması da bu aykırılıklar arasında yer almaktadır. Katılım bankalarının, malın teslim alınmasından kaynaklanan birtakım masrafları azaltmak amacıyla başvurduğu söz konusu uygulamalar, bazı âlimler tarafından İslam'da satım sözleşmesinin gereklerinden olan teslim alma unsurunu ihlal ettiği ve bankayı, diğer bankalar gibi sıradan bir finansör durumuna getirdiği gerekçesiyle eleştirilmiştir.
Kitapla; gayrimenkul ve menkul mallarda teslimin ne ile gerçekleşeceği, bankanın teslim için müşterisine vekâlet vermesinin caiz olup olmadığı, tapu ve ruhsat gibi kayıtların teslim yerine geçip geçmediği, teslim alınmayan mal üzerinde ne gibi tasarruflar yapılabileceği sorularına cevap aranmıştır. Ayrıca söz konusu probleme alternatif bir çözüm önerisi mahiyetinde olan bağlı kredi sözleşmesine değinilmiştir. Kitap bu anlamda, malın teslim alınması konusunda bir referans kaynak olmaya adaydır.
Muzaffer Üzümcü İnsan her ne kadar mükemmel olma arzusuna sahip olsa da bu emeline ulaşması mümkün değildir. Aslında özel gereksinimlerin olması, her insanın bizzat tecrübe ettiği bir durumdur. Farklı boyutlarda veya şekillerde birtakım yetersizliklere sahip olması da insan olmanın bir hususiyetidir. Böyle bakıldığında özel gereksinimli bireylerin, yetersizliklerinin belirlenmiş olması dışında normal gelişim gösteren bireylerden farkları yoktur.
Özel gereksinimli bireyler tarih boyunca birçok güçlükle mücadele etmek zorunda kalmış ve çoğu zaman toplumda hak ettikleri saygıyı görememişlerdir. Yirminci yüzyılın özellikle ikinci yarısından itibaren demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerdeki gelişmeler sonucu bu bireylere yönelik iyileştirici düzenlemeler yapılagelmiştir. Bilhassa teknolojideki gelişmeler sayesinde bu bireyler kendilerini kuşatan zorluklardan bir derece kurtulabilmiş ve daha iyi şartlarda eğitim alma imkânına kavuşmuştur.
Bir normalleşme süreci olarak kabul edilen kaynaştırma eğitimi uygulamaları, özel gereksinimli bireylerin akranlarıyla aynı öğretim ortamlarında bulunmalarına fırsat vermekte ve onların topluma adapte olmalarına katkı sağlamaktadır. Din eğitimi alanında da öğrenme ihtiyaçları olan özel gereksinimli bireyler Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerinin rehberliğinde dinin birey ve toplum hayatındaki yeri ve önemi hakkında bilgi sahibi olmaktadır.
Faruk Sancar, Hayrettin Nebi Güdekli, Hikmet Yağlı Mavil, Hilmi Karaağaç, İbrahim Aslan, Mustafa Ünverdi, Muzaffer Tan, Orhan Ş. Koloğlu, Osman Demir, Sinan Öge, Ulvi Murat Kılavuz, Veysi Ünverdi, Yunus Cengiz Elinizdeki çalışma, kelam düşüncesinin tarihsel serencamını; kurucu ekolleri, söylemleri, prensipleri ve literatürü açısından kronolojik ve betimsel bir bakış açısıyla ortaya koymaktadır. Bu doğrultuda ilk olarak bu disiplinin bilimsel değeri ve tematik çerçevesi tanımlanmakta, doğuş ortamı ve buna etki eden ilk tartışmalar bütünlük içerisinde verilmektedir. Sonrasında ise Kelâm düşüncesinin sistemleşme evresi; sırasıyla; Mu'tezile Ehl-i Sünnet ve Şîa Kelâmı bağlamında, ana ekolleri, kurucu ilkeleri ve literatürü açısından tasvir edilmektedir. Akabinde ise Gazzalî sonrası; Kelam-Felsefe etkileşimi, Şerh-Haşiye Dönemi Kelamı ve Osmanlı Dönemi Kelamı başlıklarıyla derinlikli bir araştırmaya konu edilmektedir. Son olarak eser, 18. yy'ın entelektüel koşullarıyla şekillenen Yeni İlmi Kelam Döneminin klasik konu, yöntem ve söylemleri yenileme çabaları ve Çağdaş Dönem Türkiye'de İlahiyat Fakültelerinde üretilen modern kelam düşüncesini ana hatlarıyla tanımlamaktadır.