Çalışma Ekonomisi ve Sosyal Politika \ 3-3
Nursel TELMAN, Levent ÖNEN, Mürşide ÖZGELDİ İş yaşamında iş sağlığı ve güvenliği konusu özellikle bunun insan boyutu, günümüzde ön planda olan konulardan biridir. İş yaşamının insan boyutu herkesi ilgilendiriyor. İş, dediğimiz zaman, her ortamda her konumda, yaşadığımız çevre içinde el attığımız her aktivite içinde, bulunduğumuz çevre ve düşünebileceğimiz veya düşünemeyeceğimiz boyutlarda içinde bulunduğumuz veya bulunabileceğimiz her çevre şartları nedeniyle herkesi ilgilendiren bir konudur.
İş sağlığı ve güvenliği, İnsanın beyin yapısının kimyasal boyutunu, çalışma sistemini, her bölgesini , düşünce boyutunda ulaşabileceği her yerini ilgilendiriyor. Bu bağlamda baktığımız zaman iş sağlığı ve güvenliği herkesi her zaman, her ortamda, her koşulda, her organizasyonda yakından etki alanı içine alabiliyor.
İş sağlığı ve iş güvenliği kapsamı itibariyle, insanı birey olarak, iş ortamının bir elemanı olarak, bir ülke vatandaşı olarak ve geleceğin örneklemini oluşturması nedeniyle, globalleşen dünyada herkesin herkesle ilgi alanı içinde yakından ilgilendiriyor.
Bu Kitap okunduğu zaman görülecektir ki, insanı ilgilendiren veya insanın olduğu her yeri ilgilendiren iş sağlığı ve iş güvenliği kadar kapsamlı hiçbir alan yoktur. Alanın deneyimli bir uzmanı olarak, varlık olarak insanın gelişmişlik düzeyi, sahip olacağı bu alan bilgileri çerçevesinde yaşamın her noktasındaki davranışları, bakış açısı, değer yargıları, düşünce biçimi, dikkat potansiyeli , örnek olma özelliği insanı insan yapan varlığına pozitif etkisi olacağının altını çizmek isterim.
Ahmet Çabuk, Alper Erol, Betül Semerciler Tulum, Burçin Güzel, Büşra Diken, Ceren İrem kaya, Çağlar Dohman, Emrah Demirtaş, Emrah Gürer, Ersin Şahin, Esra Yüksel, Evrim İnce, Gamze Dönmez, Gökhan Güzel, Göktuğ Şanlı, Hakan Erdoğan, M. Furkan Kahraman, Melek Ersoy Karaçuha, Mustafa Yağımlı, Neylan Zümrüt, Pınar Baykan, Sermin Sarı, Şengül Üçüncü, Tuğçe Üner, Zafercan Bekir Çapar İş yeri ekosistemini oluşturan tüm canlı ve cansız varlıkların korunması ve devamlılığının sağlanması amacıyla gerçekleştirilen faaliyetler iş sağlığı ve güvenliği çalışmaları olarak adlandırılmaktadır. İş sağlığı ve güvenliği çalışmalarının başarıyla yerine getirilerek iş yerlerinin herkes için konforlu, rahat, sağlıklı ve güvenli hâle getirilmesi için istihdamı oluşturan işveren dahil görev ve sorumluluk fark etmeksizin tüm çalışanların sağlık, emniyet ve güvenlik çalışmalarını benimsemeleri ve çalışmalara olumlu katkı sunması gerekmektedir.
İş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği çalışmalarının planlanması, uygulanması, kontrol edilmesi, alınacak önleyici ve sınırlayıcı tedbirlerin belirlenmesi sürecinde iş sağlığı ve güvenliği çalışanları (iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi, iş güvenliği teknikeri, diğer sağlık personeli) aktif görev almakta ve ilgili yönetmeliklerde belirtilen görev, yetki ve sorumlulukları kapsamında çalışmalara liderlik yapmaktadır.
İş yerlerinde geçirilebilecek iş kazası, tutulabilecek meslek hastalığı, ramak kala olayların önlenmesi ve sınırlandırılması için iş sağlığı ve güvenliği liderlerinin, tüm varlıkların var olma ve yaşam hakkına saygı duyması, bireysel, akademik, mesleki bilgi ve farkındalık bakımından dünden daha yetkin yarına daha hazır olması gerekmektedir.
Şu an incelediğiniz kitap, iş sağlığı ve güvenliği liderlerinin yetkinliğini ve etkinliğini artırmak amacıyla atılan ilk adımdır. Sonraki adımlarınızı sağlık, emniyet, güvenlik ile atmanız dileğiyle...
Abdullah Alper Ertem, Cüneyt Çalışkan, Gülcan Demir, Hazer Yüksekdağ, Hilal Özdemir, İrem Medeni, İsmet Çelebi, Kerem Kınık, Kübra Yılmaz, Mehmet Erdem Güney, Mustafa Necmi İlhan, Nihal Dağ, Pınar Mursaloğlu Kaynar, Selcen Babaoğlu Aydaş, Selma Drumuş Sarıkahya, Volkan Medeni İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG), çalışma hayatında oluşabilecek durumlar öncesi hazırlıklı olmak adına önem arz etmektedir. Her alınmayan önlem, can ve mal kaybını beraberinde getirebilmektedir. Alınacak tedbirlerle kişilerde farkındalık yaratmasının yanında bir kültür olarak da hayatlarında hep var olması amaçlanmaktadır. Multidisipliner yapıya sahip olan İSG, proaktif yaklaşımlarla riskin ortadan kaldırılması ya da en aza indirilmesini hedeflemektedir. Verilen eğitimler ve yapılan her denetim teorik bilgilerin uygulanmasını ve çalışan-işveren-devlet üçlü mekanizmasının bir uyum içinde ilerlemesini desteklemektedir. Bu amaçla İSG, her anlamda koruma sağlamakta; çalışanın aidiyet, verimlilik ve iş tatmini duygularını da geliştirmektedir.
Nisan Nur Çakır Temel Mevcut çalışma küreselleşmenin olumsuzluklarına yüksek yaşam kalitesi ile alternatif çözümler sunmayı amaçlayan sakin kentlerin çalışma yaşam kalitesindeki yansımasının nasıl olduğu sorusu ile doğurmuştur. Mega kentlerin hızlanması ve iş olanaklarının artması bu kentlere olan talebi arttırmış ve trafik sorunları, çevre tahribatı, iş stresi gibi hem çalışma hem de yaşam kalitesini olumsuz etkileyen sonuçlara neden olmuştur. Bu noktadan hareketle, bu ivmeye çözüm sunan ve daha yüksek bir yaşam kalitesine ulaşmayı hedefleyen Cittaslow felsefesinin çalışma hayatı kalitesine etkisini incelemek gerekmektedir. Öyle ki çalışma yaşam kalitesi bireyin genel iyilik hâlini ifade eder ve çalışanların tüm sosyal, fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlar.
Buradan hareketle çalışma, 3 ana bölüm çerçevesinde oluşturulmuştur. Birinci bölümde, yavaşlık felsefesi ve Cittaslow konularına; ikinci bölümde çalışma yaşamı kalitesine; son bölümde ise saha araştırmasına yer verilmiştir. Bu çalışmanın ana araştırma sorusu sakin şehirlerdeki çalışanların çalışma yaşamının kalitesine ilişkin görüşleridir. Bu konu literatürde daha önce incelenmediği için çalışmada, nitel araştırma yöntemlerinden fenomenolojik yöntem ve derinlemesine görüşme tekniği kullanılmıştır. Araştırma kapsamında Marmara ve Ege Bölgelerindeki 6 Cittaslow'da (Vize, Yenipazar, Taraklı, Akyaka, Yenipazar, Seferihisar), 38 katılımcı ile görüşme yapılmıştır.
Bu çalışmanın, sonuçları itibari ile geleceğe ışık tutması; telaşlı hayatlardan sıyrılarak tatlı bir sakinlikle çalışma hayatını iyileştirmesi umudunun okurları heyecanlandırması dileğiyle...
Bayram Balcı Nitelikler bütünü olarak ifade edilen emeğin vasfı, iktisadi bakış açısıyla değerlendirildiğinde edinilmiş beceriler ve yetenekler bütünü olarak tanımlanmaktadır. Teknolojik gelişmeler, mal ve hizmet üretiminde değişim ve dönüşüm yaşatmakta ve yaşanan dönüşüm sonucunda emek süreç içerisinde vasıfsızlaşmaktadır. Yeni teknolojik ilerlemeler, yeni işgücü vasfı talebini oluşturmakta ve emeğin yeniden vasıflandırılmasını zorunlu duruma getirmektedir. Emeğin yeniden vasıflandırılması ise eğitim yoluyla yapılmaktadır.
Sanayi öncesi dönemden başlayarak evreler şeklinde tarihsel bir süreç izlenerek yaşanan teknolojik gelişmeler incelenmiş ve bu gelişmelerin emeğin niteliğinde oluşturduğu dönüşümler araştırılmıştır. Her dönemin farklı dinamiklere sahip olduğu belirlenmiş ve bu dinamikler doğrultusunda emeğin niteliği değerlendirilmiştir. Uzun dalgalar kuramı, yaratıcı yıkım, Moore yasası ve S eğrileri gibi bilimsel gelişmeler ışığında yapılan incelemede, emeğin niteliğinin süreç içerisinde nasıl vasıfsızlaştırıldığı ve yeniden vasıflandırılma zorunluluğunu ortaya çıkartıldığı detaylı olarak resmedilmiştir.
Kenan Çalışkan Katılımcı demokrasinin yerleşmesinde, gelişmesinde halkın yönetime katılması çok önemlidir ve kitlelerin yönetime katılması sadece seçimlerde oy kullanmaktan ibaret olmamalıdır. Sivil toplum örgütleri temsil ettiği kitleler adına siyasi iktidarın kararlarına etki etmeye çalışmakta olup bu vesileyle halk STK'lar aracılığıyla yönetime katılmaktadır.
Sivil toplum kuruluşları içerisinde de sendikalar; yaygın teşkilat ağı, dinamik çalışan kesimi temsil etmesi gibi özellikleriyle öne çıkmaktadır. Türkiye'de katılımcı bir demokrasi anlayışının yerleşebilmesi için siyasal katılım faaliyetlerinin sadece seçim dönemlerinde değil sürekli devam etmesi gerekir. Bu nedenle sendikalara büyük görev düşmektedir.
Peki Türkiye'de sendikalar kendi kitlesinin sınırlarını aşmış mıdır?
Türkiye'de sendikalar toplumsal meselelerle ilgili siyasi iktidarın verdiği kararlara etki edebilmekte midir?
Sendikalar sadece emekçileri mi temsil etmektedir?
Sendikacılık başlı başına bir yönetime katılma çabası mıdır?
Örnek olaylar özelinde genel bir değerlendirme…
Serap Palaz 2012 tarihinde İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile getirilen İSG profesyonelleri çalıştırma zorunluluğu bu mesleğe olan talebi artırmış ve son yıllarda bu alanda istihdam açığını karşılamak ve İSG uzmanı yetiştirmek üzere üniversitelerin meslek yüksekokulları ve lisansüstü programlarında iş sağlığı ve güvenliği programları açılmıştır. Her ne kadar İş Sağlığı ve Güvenliği kanununda, iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip Bakanlık ve ilgili kuruluşlarında çalışma hayatını denetleyen müfettişler ile mühendislik veya mimarlık eğitimi veren fakültelerin mezunları ile teknik elemanların iş güvenliği uzmanı olabileceği ifade edilse de piyasada bu vasıflara sahip yeterli sayıda eleman bulunmaması uygulamada sıkıntılar yaratmıştır. 2015 tarihinde yapılan yeni bir düzenleme ile Yükseköğretim Kanununun 5'inci maddesinin 1. fıkrasında yasal düzenlemeye gidilerek, 20/6/2012 tarihli ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa göre iş güvenliği uzmanı olabilecek mezunları yetiştiren fakültelerin ders programlarına "İş Sağlığı ve Güvenliği" zorunlu ders olarak eklenmiştir.
Son zamanlarda İş Sağlığı ve Güvenliği dersi, sadece İSG profesyonelleri yetiştiren önlisans, lisans ve lisansüstü programlarda değil özellikle üniversitelerin Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümleri başta olmak üzere İktisadi ve İdari Bilimler, Uygulamalı Bilimler, Turizm ve Sağlık Bilimleri Fakültelerinde de yoğun ilgi görmektedir. Son dönemlerde özellikle İSG uzmanlık sınavına yönelik, iş sağlığı ve güvenliğini hukuki ve teknik yönden ele alan çok değerli eserler olmasına rağmen, özellikle sosyal bilimlerde İSG derslerinde okutulmak üzere öğrencilerin takip edebileceği kapsamlı ve sistematik bir kitabın olmaması, bu çalışmanın hazırlanmasını gündeme getirmiştir. Bu çalışmada, iş sağlığı ve güvenliği konuları daha çok sosyal yönden ele alınarak sistematik bir şekilde tüm boyutları ile etraflıca anlatılmaya çalışılmıştır.
İş Sağlığı ve Güvenliğinin Kavramsal Çerçevesi
İş Sağlığı ve Güvenliğinin Tarihsel Gelişimi
İş Sağlığı ve Güvenliğinin Uluslararası Kaynakları
İş Sağlığı ve Güvenliği Teorileri
İş Sağlığı ve Güvenliği İstatistikleri
İş Sağlığı ve Güvenliğinin Tarafları ve Sorumlulukları
İş Kazaları ve Meslek Hastalıklarının Hukuki Sonuçları
İş Sağlığı ve Güvenliği Kültürü
Bir İş Sağlığı ve Güvenliği Sorunu Olan Psikolojik Taciz ve Yıldırma
Karoshi ve Karojisatsu
Kenan Ören Sosyal Politika, sosyal devlet niteliğine sahip bir ülkede, avantajlı bireylerle dezavantajlı bireyler arasında yardımlaşma ve dayanışma köprüsü kuran bir uzlaşı kültürüdür. Bu bağlamda dar anlamdaki “Sosyal Politika”, işçi ve işveren arasında meydana gelen çatışmaları ve sorunları çözüme kavuşturan veya asgariye indiren bir uzlaşı kültürü iken geniş anlamdaki “Sosyal Politika”, zengin ile yoksul arasında, genç ile yaşlı arasında, çocuk ile büyükler arasında, sağlam bireyler ile engelliler arasında, erkekler ile kadınlar arasında vs. avantajlı ile dezavantajlı bireyler arasında meydana gelen veya gelebilecek sorunları çözmeye çalışan bir disiplindir. Sosyal politikanın optimal bir şekilde işlemesi; devletin refah devleti yani ekonomik açıdan kalkınması ve elde edilen gelirin adil bir şekilde tüm vatandaşlara dağıtılması gerekmektedir. Devlet bu bağlamda bir organizatör ve katalizör görevini ya da her iki kesim arasında bir hakem görevini üstlenerek ihkakıhak yapmalıdır. Yani her kim neyi hak ediyorsa ona hakkını vermelidir. Böyle bir sosyal devlet niteliğine sahip olan devlet türü himayeci yani koruyucu devlettir. Her ne kadar sosyal devlet niteliği taşıyan bir devlet, tüm vatandaşların refahı için gayret sarf etmeye çalışsa da daha çok dezavantajlı kesimlere pozitif ayrımcılık yaparak onları korumakla mükelleftir. İşte bu kitap, devletin bu rolünü ve sosyal politika alanında yer alan konuları analiz etmekte ve bu konulara ışık tutmaktadır.
Demet Akarçay Ulutaş, Doğa Başer, Eda Beydili Gürbüz, Fatümatü Zehra Ercan, Hasan Hüseyin Tekin, Huriye İrem Kalaycı Kırlıoğlu, İlkay Başak Adıgüzel, Mehmet Kırlıoğlu, Meliha Funda Afyonoğlu, Nur Feyzal Kesen, Rasim Babahanoğlu, Sami Kalaycı, Sinan Akçay Bu kitap, sosyal sorunların kavramsal tanımlamaları ve alt başlıklarının ötesinde dünyada ve Türkiye'de sorun alanı ile ilgili temel bilgi ve tartışmaların yanı sıra Türkiye'de sosyal politika alanında farklı alanlardaki uygulamaların olumlu ve olumsuz yönlerini de değerlendirmesi açısından katkı sağlamaktadır. Ayrıca sosyal politika açısından Türkçe literatüre yeterince değinilmediği düşünülen bağımlılık ve sosyal politika, aile ve sosyal politika, eğitim ve sosyal politika, ruh sağlığı ve sosyal politika bölümlerini barındırması da kitabın literatürde sağladığı katkıyı arttırmaktadır. Özetle bu kitap; sosyal hizmet akademisyenlerinin sosyal politika alanına sosyal hizmet perspektifi ile baktıkları bir kitap niteliğine sahiptir.
Bölümlerin oluşturulmasında genel bir başlık düzeni izlenmiş, her bölümün Giriş alt başlığında sorun alanı ile ilgili genel bilgi ile birlikte güncel tartışmalarla dünyadaki duruma değinilmeye çalışılmıştır. Türkiye'deki Mevcut Durum başlığında ilgili sosyal sorun alanının Türkiye'deki durumuna odaklanılmış, örnekler ve uygulamalar betimlenmiştir. Türkiye'deki Politika ve Uygulamaların Olumlu ve Olumsuz Yönleri başlığı ise sosyal hizmet perspektifini de içeren politika değerlendirmesini içermektedir. Son olarak da bölümle ilgili sonuç ve öneriler sunulmaktadır.
Kitabın içeriği oluşturulurken işlevselliği de ön planda tutulmuştur. Basit ve somut veriler üzerinden örneklerle anlatım ve güncel gelişmelere dikkat edilmiş; tablolar, şekiller kullanılmış ama okuyucuyu istatistiğe boğmayarak özet bilgi verilmesine önem gösterilmiştir. Sosyal sorunların ve politikaların birbiri ile olan bağlantısına (yoksulluk-sağlık) da dikkat edilmiştir.
Abdulkadir Develi, Burak Kabakcı, Didem Koca, Edip Aygüler, Ercem Erkul, Erdal Tanas Karagöl, Esat İpek, Gamze Erükçü Akbaş, Hülya Altınsoy, İbrahim Demir, Rıdvan Kurtipek, Selman Salim Kesgin, Ülkü İstiklal Ortakaya, Yahya Aydın 19. yüzyılda gerçekleşen Sanayi Devrimi'yle birlikte değişen üretim ilişkileri; gelir adaletsizliğinin artmasına, kişilerin sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarının dönüşmesine ve sosyal politika alanının ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Küreselleşmeyle birlikte iyice artan gelir adaletsizliği, işsizlik ve yoksulluk ise sosyal ve ekonomik sorunların günden güne derinleşmesine sebep olmuştur. Öncelikle dezavantajlı gruplara yönelik olmak üzere toplumun bütün katmanlarına yayılan sorunların üstesinden gelebilmek için kurgulanan politika ve düzenlemeler, bütün dünyada karşımıza daha fazla çıkmaya başlamıştır. Bu da sosyal politikalara olan ilgilinin her geçen gün artmasını sağlamıştır.
Sosyal politikaların bahse konu sorunların çözümüne yönelik ortaya koyduğu uygulamaların hayatın her alanında karşılığı bulunmaktadır. Yaşlılar, çocuklar, kadınlar ve göçmenler gibi en kırılgan toplumsal grupları oluşturan kitleler için tasarlanan politikalar, bireylerin insan onuruna yakışır bir hayat sürdürebilmelerini hedeflemektedir. Diğer taraftan adil bir gelir dağılımı da sürdürülebilir kalkınma için vazgeçilemez unsurlardan bir tanesi olup bireylerin refahı için zaruridir. Sosyal politikaların eksikliği yalnızca dezavantajlı gruplar için değil toplumun tamamı için olumsuz bir etki oluşturmaktadır. Dolayısıyla sosyal politikalar aracılığıyla daha adil bir gelir dağılımı ve refah düzeyi yüksek toplumlar inşa edilebilecektir.
Alanında uzmanlaşmış pek çok akademisyenin katkı verdiği bu kitap, kapsadığı konu başlıkları bağlamında en güncel bilgileri sunmayı, sade bir dille anlaşılır olmayı ve akademik camiadan olsun olmasın herkes için okunabilir ve faydalı bir eser olması için kurgulanmıştır. Kitap kapsamında sosyal politika alanındaki temel çalışma konuları; betimsel ve eleştirel bir üslupla ele alınmış ve iktisat, sosyoloji, çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri ve sosyal hizmet gibi birçok alandaki öğrenciler, akademisyenler ve sosyal politika uygulayıcıları için temel bir kaynak hâline gelmiştir.
Salih Güney Bu kitap, günümüzde ilgi çeken sosyal psikoloji konularını ele alıp incelemektedir. Konular her kesimden insanın rahat okuyup anlayacağı bir anlatım dili ile yazılmaya çalışılmıştır. Tüm yüksekokul ve üniversite (hatta yüksek lisans ve doktora) öğrencilerinin sosyal psikoloji alanında bilmesi gereken, bildikçe onları düşünmeye zorlayan temel bilgileri içermektedir. Bu nedenle kitap kapsamlı ve ülke kültürüne uyumlu bir özelliğe sahiptir. Kitabı öğrencilerin yanında grup içinde insanları tanımak isteyenlere ve yönetim kademelerinde yer alacaklara tavsiye ediyoruz. Kitabın içeriğinde yer alan bilgiler, çeşitli kaynaklar taranarak ve belli bilimsel kriterlere dayanarak yorumlanmış ve bir değerlendirmesi yapılmıştır. Kitap çalışmasına başladığımızda bu alanda çalışma yapan ya da bu alana yakın olan çok sayıda bilim adamından görüş almaya çalıştık. Onların görüş ve önerileri doğrultusunda kitaba şekil vermeye çalıştık. Bazen eleştirdiler, bazen hatalarımızı düzeltiler. Bazen de ünite eklememizi tavsiye ederek bizi yazmaya teşvik ettiler. Sosyal psikoloji kitabını yazmaya çalıştık. Elimizden geldiğince en iyisini yapmaya gayret ettik. Ancak hatalarımız mutlaka vardır. Okuyanlar bize geri dönüş yaparsa çok mutlu oluruz. Her türlü eleştiriye ve bize iletilen hatalara hoşgörü ile yaklaşırız. Okuyuculardan gelecek olan olumlu ya da olumsuz eleştiriler daha iyisini yazmak içir bize güç verecektir
Kenan Ören Bir toplumdaki her vatandaşın veya kurumun, kendi çapı ve müktesebatı boyutuna göre yani sahip olduğu tüm özellikleri doğrultusunda birer “sosyal sorumluluk” fonksiyonu vardır ve bunları icra etmekle mükelleftir. Sosyal sorumluluğunu yerine getirmeyen her bir vatandaşın veya kurumun, o toplumun haklarını çiğnemeye namzet olması kaçınılmaz hâle gelmektedir.
Sosyal sorumluluk ve iş ahlakının optimal düzeyde uygulanmadığı toplumlarda anomi sendromu baş gösterir. Yani toplumun gelenek ve görenekleri, toplum kuralları, devletin kanun veya yönetmelikleri behemehâl çiğnenir hatta gasbedilir. Peki, sosyal sorumluluk ve iş ahlakı nedir? İnsanın, karşı taraftan herhangi bir menfaat beklemeden, gönüllü olarak ve kendisini topluma karşı sorumlu hissederek toplumun değer yargılarına, normlarına, gelenek ve göreneklerine, ülkenin kanun ve kurallarına, dinî duygulara ve sair insani değerlerin inceliklerine uygun hareket ederek gönüllü ve iradi faaliyetlerde bulunmasıdır. Bir insanın empati yaparak kendi için arzu etmediği bir şeyi başkasına asla uygulamamaktır. Kişinin böyle bir duyguyla hareket etmesi ve ülkesine, vatanına, ait olduğu topluma, ailesine ve çevresine faydalı bir vatandaş olması, onun insani boyutuyla doğrudan alakalıdır. Bu bağlamda, sorumluluk ve ahlak duygusu olan insanlar veya kurumlar:
• Yaşadığı ülkenin kanun, kural, gelenek ve göreneklerine saygılı olmak ve bunları bizatihi uygulamakla,
• Çevreye saygılı olmak ve empati yaparak insanlara zarar verecek davranışlardan ve çevreyi kirletmek gibi faaliyetlerden çekinmekle,
• Kalkınırken “sürdürülebilir kalkınma” çerçevesinde, çevreyi kirletmeden ve doğal yapıyı bozmadan kalkınmak ve gelecek nesillere iyi bir çevre mirası bırakmakla,
• Kurumsal olarak devlete karşı vergisini ödemek ve istihdam oluşturma sorumluluklarını yerine getirmekle,
• Ahlaki anlamda hareket etmek ve bu bağlamda diğer insanlara rol model olmak ve yaptığı işi en iyi şekilde yapmakla,
• Yaptığı iş ne olursa olsun, insanların menfaatine dokunacak ve faydalı olacak kalitede iş görmekle mükelleftir. Yani iyi bir vatandaş olmanın gerekleri neyse hepsini yapmakla vazifelidir.
Elinizdeki bu eser, bütün bunların nasıl olabileceğini en iyi şekilde anlatma çabasında olan bir çalışmadır.
John J. Macionis Sosyoloji öğrenmek; toplumu, toplumları ve kendimizi anlamaktır. Öyle bir çağda yaşıyoruz ki insanların çoğu, özellikle ekonomik gelecekleri konusunda kaygılı. Toplumu oluşturan kurumlar ve sosyal sorunlar hakkında bilgi edinerek çözümler üretmemiz kolaylaşır. Sosyoloji, toplumun bütün birimlerinde artan bir hızla gerçekleşen sosyal değişmeyi de yansıtır. Kısaca dünyayı daha iyi algılamak, işleyişini anlamak için bu eser, hem bilgilendirici hem de eğlencelidir.
Bu kitap, üniversite öğrencilerine hitap etmekle birlikte sosyolojiyle ilgilenen herkesin bir şeyler bulabileceği bir eserdir. Eğer aktif bir sosyoloji öğrencisi ve sosyolojik düşünce tasarımcısı olmak istiyorsanız, bu kitap sizin için çok iyi bir başlangıç olacaktır.
David M. Newman Newman'ın da vurguladığı gibi, toplumu insanlar inşa eder. Toplum, bizden kopuk ve çok uzağımızda olmayıp aksine yanı başımızdadır. Günlük hayatımızın her bir detayında, toplumu gözlemleyebiliriz. Toplumu biz insanlar inşa ederiz. Sonra da toplumun bizim eserimiz olduğunu unutup onun görkemli yapısı altında hayatımızı sürdürürüz.
Nasıl ki toplum bireyleri şekillendiriyor ve onların hayatına yön veriyorsa; bireyler de toplumu planlamada, korumada, geliştirmede ve toplumsal sorunların çözümünde aktif ve belirleyici rol oynar. Bu kitapta, ırk ve etnisite temelli olaylardan, tüketim çılgınlığına; siber gelinlerden, tek ebeveynli ailelere; medyanın hayatımızdaki manipülatif gücünden, çok uluslu şirketlerin küresel gücüne kadar, hayatın her yönünden güncel ve zengin örneklerle karşılaşacaksınız. Irk, sosyal sınıf ve toplumsal cinsiyet ile ilgili olguların, günlük hayatımıza etkileri konusunda aydınlanırken belki sizler de sıkıntı ve ıstırap duyacaksınız.
Sosyoloji, son yaşanan küresel ekonomik krizin bireysel, toplumsal ve küresel etkilerinden Arap Baharına (?!) ve Mısır'daki olaylara; Madagaskar yerlilerinin kültürel geleneklerinden, Facebook'taki “ayrılık habercisi” uygulamasına kadar, ilginç ve çarpıcı örneklerle yaşadığınız gerçekliğin kapılarını sizlere aralamakta; günlük hayattaki en küçük deneyimlerimizin bile toplum denilen gerçeklikle yakından ilişkili olduğunu, etkili bir şekilde ifade etmeyi hedeflemektedir.
Okuyucuya, sosyolojik bir bakış açısı kazandırma görevini, hakkıyla yerine getireceği düşünülen bu kitap, yalnızca kitabın kaleme alındığı Amerikan toplumuna ilişkin değil; küresel düzeydeki toplumsal, ekonomik ve siyasal olaylarla ilgili olarak da zengin ve güncel bilgiler ile istatistiki veriler içermektedir. Çok boyutlu ve karmaşık toplumsal gerçekliği, anlaşılır bir dil ve üslup ile okuyucuya anlatan, son derece faydalı ve eşine az rastlanan bu eseri okurken en az, çevirisini yaparken benim aldığım kadar keyif alacağınızı düşünüyorum.
Sebiha Kablay, Çiğdem Görgün Akgül, Muhammed Onur Çöpoğlu, Gülten Çakmak, Mehmet Kocal, Murat Cem Demir Türkiye'de üniversite-toplum ilişkileri üzerine odaklanan güncel literatür, daha çok üniversitelerin kentlere yaptığı ekonomik katkılar üzerine odaklanmakta, bu katkılar ise öğrencilerin gelir ve harcama ilişkileri üzerinden ölçülmektedir. Ülkemizde özellikle son on beş yılda her ile bir üniversite açılmasına yönelik proje, üniversitelerin kente ne gibi katkılarının olduğunu bilimsel olarak inceleyen çalışmaların da sayıca artmasına neden olmuştur. Buna karşın yükseköğretim kurumlarının genişlemesinin sosyal etkisine dair çok az araştırma bulunmaktadır. Bu kitap, üniversitenin kente sadece ekonomik katkı sağlamadığını aynı zamanda kurulduğu toprağı ve mekânı soylulaştırma ve öğrencileştirmedeki rolünü Ordu Üniversitesi özelinde ele almaktadır. Üniversite öğrencilerinin kentin yapısını değiştirme yönündeki etkisi incelenirken gözden kaçmaması gereken diğer bir konu ise üniversite öğrencilerinin yoksullaşmasıdır. Kitapta, soylulaştırmanın madalyonun sadece bir yüzü olduğu, diğer yüzünde ise öğrencilerin yoksullaşmasının yer aldığı ortaya konulmaktadır.
Hüseyin Ertuğrul, Murat Turpçu Bu eser, tüm iktisadi ve idari bilimler fakültelerinde ve meslek yüksekokullarında, Temel Hukuk / Genel Hukuk Bilgisi dersleri için öngörülen esaslara göre hazırlanmıştır.
Bununla birlikte, özellikle kamu yönetimi, iktisat, muhasebe, işletme, dış ticaret, halkla ilişkiler, pazarlama gibi bölümlerde okutulan Ticaret Hukuku, Borçlar Hukuku, Ceza Hukuku, İş Hukuku, Ticari İşletme Hukuku, Kıymetli Evrak Hukuku konuları bu kitap kapsamındadır.
Gökhan Yaşar, Hasan Basri Savaş, Hüseyin Avsallı, İsmail Erdem Erkoyun, İsmail Sarıkan, Mehmet Dikici, Murat Yetkin, Namık Hüseyinli, Saliha Özpınar, Vildan Yılmaz Çalışma hayatındaki her bireyin sağlık ve güvenliğinin korunması, toplum sağlığı için önemlilik arz etmektedir. Toplumda hemen hemen bütün insanlar, hayatlarının bir döneminde çalışma hayatının içindedirler. İş yerinde bulunan çeşitli ortam faktörlerinin, çalışan kişinin sağlığı üzerinde etkileri olmakla birlikte iş yerinde bulunan çeşitli faktörlerin çevre üzerinde ve iş yerinin genel anlamda toplum sağlığı üzerinde de etkileri vardır. Bu etkilerinin incelenmesi ve olumsuz etkilenimlerin önlenmesi konuları, “iş sağlığı ve güvenliği” biliminin temel ilgi alanını oluşturur.
Temel İş Sağlığı ve Güvenliği kitabı “İş Sağlığı ve Güvenliği” ve “İş Sağlığı ve Güvenliğinde Özel Alanlar” olarak iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısım, dokuz bölümden oluşmaktadır: iş sağlığı ve güvenliği temel bilgiler, iş sağlığı epidemiyolojisi, risk değerlendirmesi-risk yönetimi, iş sağlığı ve güvenliğinde riskli gruplar, meslek hastalıkları ve işle ilgili hastalıklar, iş kazaları, iş sağlığı ve güvenliğinde ergonomi, iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı. İkinci kısım altı bölümden oluşmaktadır: sanayi sektöründe iş sağlığı ve güvenliği, tarım sektöründe iş sağlığı ve güvenliği, turizm sektöründe iş sağlığı ve güvenliği, sağlık sektöründe iş sağlığı ve güvenliği, mesleksel toksikoloji, iş sağlığı güvenliği ve beslenme.
İş sağlığı ve güvenliği alanındaki eğitimi alan öğrencilere ve iş sağlığı ve güvenliği profesyonellerine yarar sağlaması amacıyla hazırlanan bu kitap, konu ile ilgilenen tüm çalışmalara kaynak olarak kullanılması bakımından önemlidir.
Nihat Erdoğmuş Kişiler açısından kariyer; değerler, ilgiler, kişilik ve yetkinlikler ile içinde bulunduğu zamanı ve gelecek yılları dikkate alarak yeniden anlamlandırma gereken bir olgudur. Kariyer kavramını belli bir zaman diliminde bir kere seçim yapılan bir olgu yerine hayat boyu devam eden bir süreç olarak ele almak gerekmektedir. Bu süreç değişik evrelerden oluşan, her evresinde kişiyi yönlendiren farklı güdülerin olduğu ve zaman içinde değişim geçiren bir niteliğe sahiptir. Kariyer birbiriyle etkileşim halinde ve dengeli götürülmesi gereken dışsal ve içsel unsurları içerir. Kariyerin ekonomik ve sosyal getirisi dışsal (objektif), kariyerinde bulunduğu yerden memnuniyet ve iç huzur ise içsel (sübjektif) yönünü gösterir. Bu unsurların ağırlığı kişilere göre belli ölçüde değişmekle beraber bu ikisinin dengeli yürütülmesi hem kişisel üretkenliğin devamını hem de kişisel tatmini getirecektir. Kariyer kişiler için hayattaki diğer rolleri ve sorumlulukları bakımından da doğru konumlandırılması ve dengeli yürütülmesi gereken bir olgudur. Kariyer kişilerin daha fazla sorumluluk aldığı ve buna göre tercihlerde bulunduğu, aynı zamanda toplumsal yapı ve kuramların ise destekleyici ve kolaylaştırıcı olduğu bir ortamda daha sağlıklı geliştiği görülmektedir.
Deniz KAĞNICIOĞLU Toplu pazarlık günümüzde devletin mevzuat yoluyla oluşturduğu hukuki çerçeve içinde, işçi ve işverenlerin çalışma hayatının kurallarını, kendi iradeleri ve güçleri ile yapacakları pazarlıklarla belirlemelerini esas almaktadır. Toplu pazarlığın dayandığı temel felsefe, işçi ve işveren taraflarının serbest ve gönüllü biçimde bir araya gelmesi ve pazarlık masasında çıkarlarının temsil edilmesidir. Bu niteliğiyle toplu pazarlık, endüstriyel demokrasinin en önemli araçlarından biri olmaktadır.
Toplu pazarlık endüstri ilişkileri sisteminde hem bir sorun çözme ve kural yapma geleneği oluşturmakta hem de taraflar ve toplum için çok önemli bir fonksiyonu yerine getirmektedir. Toplu pazarlığın oluşturduğu barışçıl çalışma ortamı ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişimini desteklemektedir.
Çalışma yaşamında son yıllarda meydana gelen gelişmeler, sosyal tarafların ilişkilerinde ve çalışma yaşamının kurallarının belirlendiği kolektif mekanizmalarda çok önemli değişimler yaratmıştır. Ancak toplu pazarlık değişen ekonomik, sosyal, siyasi koşullara ve teknolojik yapıdaki değişime hızla uyum sağlayabilen dinamik bir süreçtir. İşletmelerin varlığını sürdürmesinde, işçilerin haklarının korunmasında ve çalışma hayatının temel sorunlarının çözülmesinde toplu pazarlığın rolü artarak devam edecektir.
Aysun Aydın, Canan Asal Ulus, Çağla Ünlütürk, Çiğdem Görgün Akgül, Demet Özmen Yılmaz, Didem Semerci, Fatma Mumcu Küçükçaylı, Gönül Yüce Akıncı, Gülbiye Yenimahalleli Yaşar, Hatice Doğan, Işıl Özden Çıtır, İlkay Üremiş Kiril, Merter Akıncı, Nihan Ciğerci Ulukan, Pınar Sökülmez Kaya, Rabia Büşra Erafşar, Sebiha Kablay, Seda Dönmez, Şenay Eray Sarıtaş, Tuba Acar Erdol, Tuğba Kontaş Azaklı Kadın; özel ve kamusal alanda bulunduğu ortama değer katan, ilişkilerin sürdürülmesinde bir nevi tutkal görevi gören ancak hak ettiği değeri pek çok toplumda göremeyen bir varlıktır. Ataerkil örüntüler, kadının toplum içinde genellikle özel alanda kalmasına neden olurken kapitalist üretim ilişkileri bunu beslemektedir. Toplumda yaygınlaşan radikal düşünce tarzları da kadının “gölge varlık” olmasına, toplumsal yaşamda yeteri kadar temsil edilmemesine ve statüsünün güçsüzleşmesine neden olmaktadır.
Cumhuriyet rejimi; cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadele ve kadının insan haklarına yönelik etkili politikalar geliştirilmesi açısından önemli adımlar atılmasına vesile olmuş, kadının hukuksal, sosyal ve ekonomik pek çok hak edinmesinde önemli rol oynamıştır. Ancak yasalarla eşitlik sağlansa da fırsat eşitliğinin tam olarak sağlanamaması ve her geçen gün artan kadına yönelik şiddet olayları pek çok alanda kadınların sorunlarının devam etmesine neden olmaktadır.
Bu kitap; kadınların toplumsal yaşamda yer aldığı alanları ele almakta, "Kadın nerede?" diye sorgularken aslında kadının toplumsal yaşamın her alanında olduğuna dikkat çekmekte ve bu alanlarda kadınların yaşadıkları sorunlara odaklanmaktadır.
A. Asuman Akdoğan, Ahmet Cevat Acar, Ahmet Günay, Anıl Boz Semerci, Azize Ergeneli, Azmi Yalçın, Deniz Elber Börü, Dursun Bingöl, Esengül İplik, Esra Aydın, Fatih Çetin, Fatma Nur İplik, H. Nejat Basım, İlker H. Çarıkçı, İpek Kalemci Tüzün, Kutay Özdemir, Onur Köksal, Rıza Demir, Rukiye Çelik, Selda Limon, Selen Doğan, Tina Shabsough, Umut Uyan, Zeyyat Sabuncuoğlu Kariyer planlaması ve yönetimi, bireyin kariyerine dair istenen sonuçları elde etmesi ve dolayısıyla hayatını olumlu etkilemesidir. Bireyin; kariyeriyle ilişkili olarak beklenen sonuçlar üzerinde nispeten kontrol kazanması ve bunu sürdürmesi kariyerini yönetmesidir. Hangi becerilere, yeteneklere ve eğilimlere sahip olduğunu; bunları hangi meslekte değerlendirebileceğini, ne kadar ilerleyeceğini ve profesyonel iş hayatında ne yapmak istediğini herkes düşünmüştür. Bu noktada profesyonel destek ya da bireysel planlama önemli hâle gelmektedir.
Bu kitap; örgütsel ve bireysel anlamda kariyer yönetimine dair ayrıntılı bir değerlendirmenin ürünüdür. Kariyer kavramının tarihî arka planı, kavramı çerçeveleyen majör teoriler, kariyer aşamalarına geleneksel ve çağdaş yaklaşım, kariyer planlaması, kariyer yönetimi, kariyer yaklaşımları, kariyer geliştirme yöntemleri, yaşam boyu kariyer, kariyer başarısı, bireysel kariyer planlaması, kariyer ve iş-aile ilişkisi, örgütlerde kariyer planlaması ve yönetimi, gelecekte kariyer yönetimi, kariyer yönetiminde güncel sorunlar ve dezavantajlı gruplarda kariyer yaklaşımları gibi birçok konuyu ayrıntılı ve güncel referanslarla inceleyen kitap; bireysel ve örgütsel anlamda başucu kaynağı niteliğindedir. Ayrıca yerli yazındaki diğer yayınlara nispeten oldukça kapsayıcı oluşuyla da yeterli ve güncel bir ders kitabı olacaktır.
Berrin Akbulut, M.Onursal Cin, Murat Aksan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Türk Ceza Kanunu, Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun, Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, Kabahatler Kanunu, Çocuk Koruma Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu, Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun, İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun, Adlî Sicil Kanunu, Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu, Tanık Koruma Kanunu, Tebligat Kanunu, Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İş Birliği Kanunu, Bilirkişilik Kanunu, İnfaz Hakimliği Kanunu, Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği, Adlî ve Önleme Aramaları Yönetmeliği, Ceza Muhakemesinde Beden Muayenesi, Genetik İncelemeler ve Fizik Kimliğin Tespiti Hakkında Yönetmelik, Ceza Muhakemesinde Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminin Kullanılması Hakkında Yönetmelik, Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi İle Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik, Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği
Aysen Tokol Endüstri ilişkileri sosyal, siyasi ve ekonomik sistemin bir alt sistemi olup belli taraflar, belli çevreler, sistemi bağlayan bir ideoloji ve tarafların işyerindeki davranışlarını yönlendiren kurallar bütününden oluşmaktadır. Taraflar, çevre, ideoloji ve kurallar sistemin temel unsurlarını meydana getirmektedir.
Bu kitapta, Türk endüstri ilişkileri sistemi tarihsel bir süreç içinde sistemi etkileyen faktörler, sistemin tarafları, taraflar arasındaki ilişkiler yönünden ele alınmakta, ayrıntılı bir şekilde incelenmektedir. Temelde Cumhuriyet Öncesi Dönem ve Cumhuriyet Dönemi olarak iki ana bölümden oluşan kitap, Türk endüstri ilişkileri sistemini en fazla etkilediği düşünülen siyasi faktörler dikkate alınarak kendi içinde alt bölümlere ayrılmaktadır.
Kitabın, öğretim ve uygulama alanındaki ilgililere yararlı olacağına inanıyoruz.

İÇİNDEKİLER

I. CUMHURİYET ÖNCESİ DÖNEM
II. Meşrutiyet Öncesi (1908 Öncesi)
II. Meşrutiyet’ten I. Dünya Savaşı Sonrasına (1908-1918 Yılları Arası)
Kurtuluş Savaşı Yılları ( 1918-1923 Yılları Arası)

II. CUMHURİYET DÖNEMİ
Tek Parti Dönemi (1923-1946 Yılları Arası)
Çok Partili Dönem (1946-1960 Yılları Arası)
1960-1980 Dönemi
1980-1983 Ara Dönemi
1983 Sonrası
Erkan T. Demirel - Mehmet Tikici - Canan Çetin Kan ve DNA yapıları birbirine çok benzeyen tek yumurta ikizlerinin bile parmak izleri birbiriyle aynı olmadığı gibi; birbirlerinden farklı şekillerde dünyaya gelen insanlar zamanla daha da farklılaşmaktadırlar. Farklılaşma, bir yandan bireylerin üyesi oldukları gruplarla diğer gruplar arasında mukayese yapabilmelerine olanak sağlarken, diğer yandan ayrımcılığa da yol açabilmektedir. Bunun en tipik örneği “cinsiyet farklılığının”, “kadına ilişkin negatif ayrımcılığa” dönüşmesinde yaşanmaktadır. Örneğin; “Havva ile Âdem’in cennetten kovulmasına neden olan yasak meyveyi yemeleri” konusunda bazı kaynaklarda; “şeytanın Âdem ile Havva’nın her ikisini birden kandırdığı ve bu yasak meyveyi ikisinin birlikte yedikleri” ifadesi yer alırken, diğer bazı kaynaklarda ise; “yasak meyveyi önce Havva’nın yediği ve Âdem’i de kandırarak kendi günahına ortak ettiği” ifade edilmektedir.
Bu anlayışın işletmelerde yansıması “Cam Tavan Sendromu” şeklinde ortaya çıkmıştır. “Önyargılar ve kalıplar tarafından yaratılan, kadınların üst düzey yönetim pozisyonlarına gelmelerini engelleyen görünmez, yapay engeller olarak” tanımlanan cam tavan çalışan kadınların, belirli aşamadan sonra yükselmelerini engelleyen bir faktör bir engeli tanımlamaktadır. Bu çalışmada; ırk, din, dil, kültür, cinsiyet, yaş vb. ölçütlere göre farklılıkları olan iş görenlere karşı Türk iş yaşamında uygulanan ayrımcılık türlerinin, ayrımcılığa bağlı olarak ortaya çıkan sorunların ve ayrımcılığın önlenmesine yönelik önerilerin irdelenmesi amaçlanmaktadır.
Seyfullah Demir, Emine Kantar Bu kitapta; siyaset bilimi ve kamu yönetimi, sosyal ve beşerî bilimler başta olmak üzere birçok disiplinin ilgi alanına giren konular değerlendirilmiştir. Seçilmiş araştırma konularının yer aldığı eser, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana Cumhuriyet'in siyasi tarihi açısından önem arz eden temel konuları bilimsel bir bakış ve üslupla ele almıştır. Kitabımız, Cumhuriyet'in yüz yıllık tarihinde siyasal hayatın en dikkat çeken konularını değerlendirmeye çalışmıştır.Türkiye Cumhuriyet'i siyasi tarihinde uygulanmış farklı konulardaki politikaları, tek eserde sunmaya çalışmıştır.
Eser, siyaset bilimi ve kamu yönetimi, sosyal ve beşerî bilimler başta olmak üzere alana ilgi duyan herkes için hazırlanmıştır ve alanda bilgi edinmek isteyen ve alana dair bilgi edinmek isteyen herkese yararlı olacağı kanısındayız.
Gelecek nesiller ve araştırmacılar üzerinde etkili olacak bir eser bırakmak, bilimle anılmak, kalıcı olmak umuduyla çıktığımız bu yolda ilk eserimizi yayımlayarak bir hayali gerçekleştirmiş bulunmaktayız.
Eserin hem literatüre katkı sağlaması hem de ilgi duyan araştırmacı ve okuyucuya yararlı bir kaynak olması umudu ve dileğiyle…
Ayşe Aylin Bayar, Bengi Yanık-İlhan, Deniz Erer, Çağatay Vişne, Elif Erer, Gözde Bozkurt, Gülçin Taşkıran, Hasan Sadık Tatlı, M. Burak Önemli, Melih Sefa Yavuz, Nebile Korucu-Gumüşoğlu, Nursel Aydıner-Avşar, Volkan Öngel, Yasin Çalışkan Türkiye’deki gençlerin en temel problemlerinden biri okuldan iş hayatına geçişlerinde yaşadıkları zorluklardır. İşgücü piyasalarına adım atmaya çalışan gençlerin işe geçişlerinin uzaması hem sosyal hem de ekonomik açıdan sorun teşkil etmektedir. Okuldan işe geçişlerin uzaması hatta iş hayatına geçişin gerçekleşememesi, bugünün işsiz gençlerinin ve gelecekteki işsiz yetişkinlerin nüfus içindeki payının artmasına neden olacaktır. Dolayısıyla, ülkenin en önemli kaynaklarından biri olan gençlerin işgücü piyasasındaki konumlarını incelemek şimdiki ve gelecekteki nesillere daha gelişmiş ve refah bir ülke bırakabilmek için atılacak adımları ön görebilmek adına büyük bir önem taşımaktadır.
Bu bağlamda, Türkiye işgücü piyasasındaki gençleri ele alan bu çalışma, kapsamı ve içeriği ile işgücü piyasaları alanında çalışmaya başlayan araştırmacılar, öğrenciler ve konuya ilgi duyan okuyucular için önemli bir kaynak teşkil etmektedir.
Naim Göktaş Yeraltı Maden-İş Sendikası, Türkiye sendikal hareketinde egemen olan vesayetçi anlayışlardan kendisini sözü ve pratiğiyle ayırmayı başarmış ve madencilik sektöründe emsal nitelikte çalışmalar gerçekleştirmiş bir sendikal deneyimdir. Yeraltı Maden-İş, bulunduğu mücadeleci sendikal gelenek içerisinde dahi özgün yanlarıyla ayrı bir noktada değerlendirilmeyi hak etmektedir ancak pek çok benzer nitelikteki örnekte olduğu gibi üzerine yeterince çalışma yapılmamıştır.
Bu kitapta amaçlanan; Türkiye işçi sınıfı tarihinde kısa bir süre ömrü olan Yeraltı Maden-İş Sendikasını incelerken neden farklı bir deneyim olarak anılması gerektiğini ortaya koymaktır. Bu amaca ulaşmak üzere çalışma kapsamında Yeraltı Maden-İş'in faaliyet gösterdiği madencilik sektöründe maden işçilerinin durumu ve bu sektördeki sınıf mücadelesi, Yeraltı Maden-İş'e dair genel bilgiler ve sendikanın anlayışı, Yeraltı Maden-İş'in sendikal anlayışının somut olarak hayata geçtiği Yeni Çeltek maden ocaklarındaki işyeri örgütlülüğü ele alınmaktadır.
İbrahim Atilla ACAR, Filiz ALSAÇ, Mine Nur BOZDOĞAN, İsmail ÇİLOĞLU, Habip DEMİRHAN, Taylan KIYMAZ, Şaban KÜÇÜK, Mustafa SAKAL, Burcu KILINÇ SAVRUL, Elif Ayşe ŞAHİN, Özge UYSAL ŞAHİN, Mehmet TARAKCIOĞLU, Mustafa TEZEL Dünyanın ve Türkiye'nin hızla değişen dinamikleri çerçevesinde, bölgesel kalkınma politikaları ekseninde de bir dönüşüm süreci yaşanmakta; her geçen gün yeni teoriler, doktrinler, yaklaşımlar ortaya konulmakta ve alan giderek derinlik kazanmaktadır.
Günümüzde küresel ekonominin önemli aktörü konumundaki bölgelerin kavramsal boyutta içeriği de gelişmekte ve bölgeler, "yeni bölgeselcilik yaklaşımı" çerçevesinde bölgesel kalkınmanın itici gücü olarak önemli fonksiyonlar üstlenmektedir. "Sürdürülebilir bölgesel kalkınma" yönündeki eğilimle, bu alanda izlenen politikalar, politikaların amaçları ve araçları yeniden şekillendirilmekte ve alanın sosyal, kültürel ve çevresel boyutları da en az ekonomik boyutu kadar ön plana çıkmaktadır.
Farklı kesimlerden yazarları buluşturan bu çalışmanın amacı; iktisattan siyaset bilimine, maliyeden sosyolojiye, işletmeden bölge planlamaya kadar birçok disiplinin inceleme alanı kapsamında yer alan bu alanın teorik ve uygulama boyutlarıyla analiz edilebilmesini ve tartışılabilmesini sağlayabilecek yazınsal ortamı oluşturabilmek ve bölgesel kalkınmanın taşıdığı önemin büyüklüğü çerçevesinde, Türkiye'nin kalkınması açısından katkı sağlayabilecek noktalara dikkat çekerek bölgesel kalkınma politikalarının, özellikle kamu ve teşvik politikaları bağlamında etkinleştirilmesine yönelik öneriler geliştirebilmektir.
Deniz Kağnıcıoğlu, Yener Şişman, Taylan Akgül, Zeynep İlhan, Nil Belgin Boyacı Bu çalışmada, engelli istihdamı açısından kota yönteminin sorunlarının tespit edilerek çözüm önerileri getirilmesi amaçlanmıştır.
Çalışmanın özgün değeri; yasal olarak getirilen kotanın üzerinde engelli çalıştıran, bu anlamda da “iyi uygulama örneği” olarak nitelendirilebilecek işletmelerin yaklaşımlarındaki farklılıkları tespite yönelmesidir.
Öncelikle engellilerin çalışma yaşamında yer alabilmeleri doğrultusunda desteklenmesine ilişkin sosyal politikalar genel hatlarıyla incelenmiştir. Bu çerçevede engellilerin kendi işlerini kurmaları ile bağımlı statüler altında çalışma yaşamında yer alabilmeleri doğrultusunda korunması ve desteklenmesi konusu ele alınmıştır. Ayrıca engellilerin çalışma yaşamında yer alabilmeleri amacıyla kullanılan özel yöntemler olarak kota yöntemi, korumalı işyeri, destekli istihdam ve tahsis yöntemi detaylıca incelenmiştir.
Çalışmada, kota yönteminin Türkiye'de ve dünyada tarihsel gelişimi ele alınarak, Türkiye'deki uygulamaya ilişkin mevcut düzenlemeler ve sorunlar ayrıntılı şekilde değerlendirilmiştir.
Kota yönteminin eksikliklerinin tespit edilmesi ve engelli istihdamının arttırılması için politika önerileri oluşturulması amacıyla, Türkiye'de engelli kotası kapsamına giren işyerlerine İŞKUR desteği ile online olarak bir anket uygulanmıştır. Güvenilirlik Analizinin ardından yapılan uygulamada ankete 1054 işletme temsilcisi cevap vermiş, 1021 anket değerlendirmeye alınmıştır. Veri toplama aracı üzerindeki çalışmalarda t-testi ve Varyans Analizi kullanılmıştır. Anketin analizleri ise SPSS 21.0 üzerinden gerçekleştirilmiştir.
Kamil ALPTEKİN Türkiye'de sosyal hizmet eğitimi 1961 yılında Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı bünyesinde Sosyal Hizmetler Enstitüsü'ne bağlı olarak açılan Sosyal Hizmetler Akademisi ile başlamıştır. 2002 yılına gelindiğinde Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi çatısı altında Sosyal Hizmet Bölümü açılmış, 2006 yılından itibaren ise bölüm sayıları her yıl artış göstermiştir. 2002 yılı itibariyle sadece iki tane olan bölüm sayısı, 2015 yılı Temmuz ayı itibariyle 36'sı aktif, 30''u pasif olmak üzere toplamda 66'ya yükselmiştir.
Ortaya çıkan tabloya sadece sayılar üzerinden bakıldığında bile Türkiye'de sosyal hizmet eğitiminde başlangıcından 2006 yılına kadar süren dönemde 'güdük'; 2006 yılı ve sonrasındaki dönemde ise 'kontrolsüz büyüme'nin hakim olduğu rahatlıkla söylenebilir. Sağlıksız olduğu her halinden belli olan bu tablonun ortaya çıkış nedenleri, yapısı itibariyle karmaşık olan eğitim sisteminin kendi iç ve dış sistemleriyle kurduğu veya kuramadığı etkileşim ağında saklıdır.
Elinizdeki bu kitapta Türkiye'de sosyal hizmet eğitiminin başlangıcından bugüne kadar geçirdiği süreçler ayrıntılı bir şekilde ele alınmış eğitimin geleceğine dair bazı saptamalarda bulunulmuştur. Kitapta 2006 yılı ve sonrasında kontrolsüz büyüme sonucunda pek çok sorunu bünyesinde barındıran sosyal hizmet eğitiminin sağlıklı bir şekilde yoluna devam edebilmesi için önerilere de yer verilmiştir.
Faruk Taşçı Türkiye’de sosyal politikanın önemi gün geçtikçe artmakta­dır. Ancak yakın zamanlara kadar ‘sosyal politika’ denildi­ğinde Türkiye’de daha çok ‘çalışma hayatı merkezli’ bir yak­laşım hâkimken bu anlayış giderek değişmektedir. Hâlbuki sosyal politikanın yoksullar, engelliler, yaşlılar, göçmenler, kadınlar, gençler gibi ‘çalışma hayatı dışı’ ile ilgili birçok yönü bulunmaktadır ve son yıllarda bu yönleri de Türki­ye’de daha fazla gündeme gelmektedir.
Öte yandan, çalışma hayatı dışında kalan sosyal politikalar ise daha çok ‘alan/alıcı’ odaklı incelenmektedir. Bu nedenle bu alanla ilgili ‘aktörler’ hakkında yapılan çalışmalar ya yok denecek kadar az ya da dar kapsamlı ve tekil çalışmalarla sınırlı kalmaktadır.
‘Türkiye’de Sosyal Politika Aktörleri: Zemin ve Uygulama’ adlı bu kitap, sosyal politikanın çalışma hayatı dışında kalan konularını ele alırken, bir yandan da alandaki ilgili aktörle­-rin bütüncül bir analizini yapmaktadır.
İshak Torun Türkiye'nin siyasallaşmış dört temel sosyal sorunu vardır: laiklik, Kürtlük, Alevilik ve Gülen cemaati. Bu sorunlar dört kutuplaşmadan doğmaktadır: laik-antilaik kutuplaşması,
Türk-Kürt kutuplaşması, Alevi-Sünni kutuplaşması ve Gülen cemaati etrafında ortaya çıkan kutuplaşma. Bu kutuplaşmalar siyasallaşma potansiyelleriyle Türkiye'nin bir nevi toplumsal fay hatlarını oluşturmaktadırlar.
Bu dört sorun çok önemli olması sebebiyle diğer birçok sorun setine üst başlık olabiliyor veya onları kendi yörüngesine çekebiliyor. Mesela Türkiye'de eğitim konusu hep bu fay hatlarının etkisinde kalmış ve kendisi olarak ele alınamamıştır.
Kitap, siyaset sosyolojisi disiplini içinde yer alıp Türkiye'nin betimlenen güncel konularını liberal muhafazakârlık yaklaşımıyla analiz ediyor. Türkiye'nin güncel siyasi sorunlarına bu yaklaşımla bakmak isteyenlerin kitap okuma ihtiyacına karşılık geleceğini ummaktayız. Bu eser aynı zamanda Siyaset Sosyolojisi, Türkiye'nin Toplum Yapısı, Türkiye'nin Siyasi Yapısı, Türkiye'de Güncel Toplumsal Sorunlar ve Sivil Toplum Örgütleri gibi çeşitli dersler için kaynak ihtiyacına hitap etmektedir.
Emete Gözügüzelli “Denize hâkim olan cihana hâkim olur”.
Barbaros Hayreddin Paşa (1478-1546)

İnsanlık tarihi, denizler ve okyanuslar olmadan düşünülemez. Okyanuslar ya da denizler, dünyada hâkimiyet kurma stratejilerinin kalbidir. Daha da ötesi, devletlerin kaderlerini etkileyen alanlardır.
Devletlerin büyük stratejileri için önemli olan deniz hukuku, uluslararası kamu hukukunun bir parçası olarak son 20 yıldır artan önemiyle bugün dünya üzerinde önemini hissettiren bir konuma gelmiştir. Deniz hukukunun artan önemi, daha çok kıyı devletlerinin örtüşen talepleri sonrasında kimi zaman savaşın eşiğine varabilecek kadar yükselen gerginlikler yaşanıyor olmasından kaynaklanmaktadır.
Türkiye'nin, dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi Akdeniz, Adalar Denizi veya Karadeniz'de kendi deniz yetki alanlarını belirleme ve egemen haklarını talep etme hakkı, tamamen deniz hukukunun oluşturduğu örf ve âdet hukukundan kaynaklanmaktadır. Akdeniz'deki problemler de deniz hukuku prensiplerini yok sayan Yunanistan gibi ülkelerin tutumları ile daha net görülmektedir.
Bu eser, Türk deniz yetki alanlarında verilen mücadelenin bilimsel zeminde ilerletilmesi adına gerçekleştirilen çalışmalara katkı sağlamak için kaleme alınmıştır. Türk deniz yetki alanlarının kamu hukuku boyutu kritiktir ve dış politikada birincil önemdedir.
Hukuksal ve teknik rejimin kurulmasına dair atılacak adımlarda başlangıç niteliği taşıyan bu eseri, ilgi duyan herkesin heyecan ve merakla okuması temennisiyle…
Ayşe Karataş Gölcük Tersane Komutanlığında tersane işçisi olarak başlayıp Hizmet-İş Sendikası ve Hak-İş Konfederasyonu başkanlıklarına kadar uzanan kırk altı yıllık emek ve hak mücadelesini Mahmut Arslan, kendine özgü üslubuyla anlatıyor.
Umudun Peşinde; okurken kimi zaman sizi gülümsetecek kimi zaman hüzünlendirecek, emek peşinde ter dökülen toplumsal bir mücadelenin hikâyesidir.
Jeffrey A. Gliner, George A. Morgan, Nancy L. Leech Bu kitap, nicel araştırma sürecine yönelik geliştirdiği bütüncül bakış açısı ile bir araştırmanın planlanması, projelendirilmesi, yürütülmesi, raporlanması ile araştırma bulgularının yorumlanması konularında oldukça öğreticidir. Dolayısı ile okurların bilimsel eserleri daha bilinçli şekilde incelemelerine olanak sağlamaktadır.
Bu bir istatistik kitabı değildir ve buna bağlı olarak içerikte formüllere çok az yer verilmiştir. Bunun yerine, hangi istatistiğin hangi durumlarda kullanılacağı ve çıkan sonuçların nasıl yorumlanacağına dair açıklamalarda bulunulmuştur. Bilimsel araştırma esnasında nelere dikkat edileceği hususunda ve bilimsel makalelerin nasıl değerlendirilebileceği noktasında kitabın azami faydayı sağlayacağı umulmaktadır. Bölümlerdeki somut örnekler ve araştırma soruları ile farklı disiplinlerdeki bilim insanlarının ihtiyaçlarına mümkün olduğunca hitap etmek amaçlanmıştır.
Öğrencilerin tutarsız terimler nedeniyle kafa karışıklığı yaşamaları sıklıkla şahit olunan bir durumdur. Kafa karışıklığının aşılabilmesi adına beş temel nicel araştırma yaklaşımı (deneysel, yarı deneysel, karşılaştırma türü, ilişkisel ve betimsel araştırma) mantıksal bütünlük içerisinde sunulmuştur. Sonrasında, araştırma yaklaşımlarından yola çıkılarak yeni bir desen sınıflandırmasına gidilmiştir. Bu sınıflandırmadan (gruplar arası desen, bireyler içi desen ve karma desen) doğru ve uygun istatistiğin belirlenmesinde yararlanılmıştır. Böylece, kişilerin araştırma sürecini kavramaları ve uygulama safhasına geçmeleri kolaylaşmıştır. Ayrıca, sayısız uygulama örneği, şemalar ve tablolar vasıtasıyla kitabın okurlara sağlayacağı katkı azami düzeye çıkartılmıştır. Kitap, her ne kadar nicel araştırma odaklı olsa da nitel araştırmanın önemi ve değerine de zaman zaman değinilmiştir.
Eğitim bilimleri, sağlık bilimleri, idari bilimler, ekonomi ve benzeri tüm alanlarda lisansüstü öğrenciler için araştırma ve/veya ders kitabı olarak tasarlanan bu eser, bölümlerin takibiyle alakalı esneklik sağlamaktadır. Bu yönüyle, aynı zamanda akademisyen ve diğer araştırmacılar için de faydalı olacağı değerlendirilmektedir. Kitaba başlamadan evvel temel düzeyde istatistik ve yöntem bilgisine sahip olunması önerilmektedir.
Elif Asoy Ana akım iktisat teorileri cinsiyete dayalı ücret eşitsizliği konusunu irdelerken son derece yanlı ve yüzeysel bir tavır sergilemektedirler. Kadın emeğinin marjinalleştirilmesini ve buna bağlı gelişen sosyal ve ekonomik eşitsizlikleri, piyasanın buyruklarına ters düşer endişesiyle sorgulamak şöyle dursun, âdeta sümen altı etmektedirler. Ücretler belirlenirken cinsiyetin “görünmeyen değişken” olarak denkleme dâhil edilmesinden rahatsızlık duymamaktadırlar. Oysa sürdürülebilir bir dünya ve ekonomik kalkınma için her alanda eşitliğin vazgeçilemez olduğu açıktır.
Ücretin Haksız Belirleyeni: Cinsiyet'in çıkış noktası, daha az fayda getirme maliyetine rağmen iktisaden irrasyonel tutumlara gösterilen zafiyettir. Bu bağlamda öncelikle kadın emeğinin statüsünün tarihsel izdüşümünü ana hatları ile ortaya koyma, sergilenen söz konusu haksız tavrı belli başlı iktisat teorileri ışığında eleştirme, alternatif bakış açılarına ve beraberinde literatürün hâlen eksik kalan kısımlarına değinme gayreti ile kaleme alınmıştır. Yazım esnasında Simone de Beauvoir'ın The Second Sex kitabında belirttiği ümidi ilham olmuştur:
“Umarım bir gün bu kitabın modası geçecektir.”
Umulur ki bir gün şu an elinizde tuttuğunuz bu kitabın içerisinde yer alan tüm konular ve sorunlar tarih olur. Toplumsal cinsiyet algılarının kökten değiştiği, kadın emeğinin istediği rol ve istediği kılık ile toplumda ve emek piyasasında var olduğu, cinsiyet nötr sosyoekonomik yapıların ve politikaların hâkim olduğu bir dünya, gelecek kuşaklara miras bırakılabilir.
Serenay Çalış İş sağlığı ve güvenliği profesyonelleri, her sektörde iş sağlığı ve güvenliği faaliyetlerini yürütebilmekte; bu durum onların sürekli farklı içerikli doküman hazırlamalarını zorunlu kılmaktadır. Doküman hazırlama ise ciddi bir efor, iyi bir mevzuat ve saha bilgisi gerektirmektedir. Bu nedenle iş sağlığı ve güvenliği profesyonellerinin ve hatta işverenlerin ihtiyaç duyacağı en makul ve hızlı çözüm, gerekli dokümanların şablonlar şeklinde hazırlanmış olmasıdır.
Üniversiteler İçin İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi kitabı içerisinde; üniversitelerde oluşturulabilecek “İş Sağlığı ve Güvenliği Koordinatörlük Yapısı” önerilmekle beraber profesyonellerin üniversitelerde karşılaşabilecekleri tehlikeler ve riskler, kontrol listeleri ile birim ve bölümler için ayrı olarak hazırlanmıştır. Bunlara ek olarak üniversite içerisinde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili yapılacak yazışmalarda ve mevzuat gereği yapılması gereken iş ve işlemlerde kullanılacak dilekçe örnekleri ve üniversite içerisinde yer alan tehlikeli alanlar için gerekli önlemlerin yazıldığı talimatlar da hazır şekilde bulunmaktadır.
Abdulhalim Çelik, Abdulkadir Şenkal, Ali Kemal Nurdoğan, Ayşe Şeyma Turgut Arıkan, Büşra Yüksel Güngör, Çiğdem Uludağ Güler, Dilay Teke, Doğa Başar Sarıipek, Emel İştar Işıklı, Emine Elif Ayhan, Gökçe Cerev, İbrahim Altunkaynak, Mehmet Erçorumlu, Muhsin Halis, Müslüm Engin, Nurettin Arıkan, Yaşar Bülbül "Yeni Sosyal Riskler ve Sosyal Koruma" kitabı, ekonomik ve sosyal dönüşümün etkilerini derinlemesine inceleyen uzman yazarlar tarafından kaleme alınmıştır. Kitap, özellikle 70'li yıllardaki ekonomik kriz sonrasında ortaya çıkan "yeni sosyal riskler" kavramına odaklanmıştır. Endüstri toplumundan post-endüstriyel döneme geçişle birlikte eski sosyal risklerin azalırken, güvencesiz istihdam, çalışan yoksulluğu, iş-aile dengesindeki uyumsuzluk, iş gücü yapısının değişmesi, yetersiz sosyal güvenlik kapsamı gibi yeni sosyal risklerin ortaya çıktığına vurgu yapmaktadır.
Geleneksel sosyal koruma rejimlerinin sanayi toplumu şartlarına göre tasarlandığını ve yeni sosyal risklere etkili bir yanıt veremediğini belirtmektedir. Bu bağlamda, sosyal korumanın dönüşümüne işaret ederek kapsayıcı, proaktif, koruyucu, içermeci, sosyal yatırımcı, herkese dokunan, katılımcı, hakları geliştiren ve sosyal adaleti tesis eden politikaların önemini vurgulamaktadır.
Özellikle üniversite öğrencileri, akademisyenler, politikacılar, iş dünyası profesyonelleri ve konuyla ilgilenen herkes için uygun bir kaynak olan kitap, post-endüstriyel refah devletinin evrimini detaylı bir şekilde analiz ederek, sosyal koruma politikalarının nasıl sürdürülebilir bir yaklaşımla geliştirilebileceği konusunda geniş bir perspektif sunmaktadır.
Nursel Telman, Ülfet Uzunkoca, Deniz Çalış, Emine Sever, Yasemin Çulha Yönetici gelişiminde kullanılmak üzere tasarlanan oyunları içeren bu kitaptaki her bir oyun iş yönetiminde çeşitli becerileri açığa çıkarma ve geliştirme üzerine tasarlanmıştır. Oyunlardaki amaç, temsili yaşam içinde kişilere verilen amaç ve mesajların zihinde belletilmesi ve oyun sırasında edindikleri becerileri yaşamlarına transferini sağlamaktır.
Buradan hareketle, insan kaynakları profesyonellerine, eğitimcilere, danışmanlara, koçlara ve iş yeri uygulamalarında bunları kullanmak isteyenlere yönelik her biri simülatör olan oyunlar ayrıntılı uygulayıcı değerlendirme kılavuzları ile hazırlandı. Kılavuzlar ile uygulayıcılara oyunun ardında yatan felsefe ve yön gösterici açıklamalar iletilir. Bu kılavuzlar aracılığıyla katılımcıların oyunda verilmesi amaçlanan mesajları günlük yaşamlarına transferini sağlamaları hedeflenmiştir.
Kitap için özel tasarlanan oyunlardan dört tanesi antik dönem oyunları olup bu antik oyunlar yönetici gelişimi materyali olarak yönetim oyunlarına yazarlar tarafında uyarlandı. Diğer yirmi oyun ise 21. Yüzyıl yöneticilerinin en çok gereksinimini duyacakları becerilere odaklanarak yetkinlikler konusunda uzman olan yazarlar tarafından bu kitaba özel tasarlandı.
Kitap, aynı zamanda oyunun tarihsel sürecini de ele alarak antik çağlardan günümüze kadar oyunların insanın öğrenmesindeki rolüne de değinmektedir.
Stephen P. Robbins, David A. Decenzo, Mary Coulter Bu kitap, geleceğin yöneticileri olan öğrencilere, becerilerini pekiştirmek isteyen profesyonellere ve yenilenme gereksinimi hisseden deneyimli yöneticilere yönetimin satır başlarını bütüncül bir yaklaşımla sunmaktadır.
İş dünyasının gerçeklerinin yönetsel kavramlarla ilişkilendirilerek ele alınması, bunların günlük hayatta karşılaşan sorunları gidermede nasıl kullanılacağına değinilmesi kitabın işlevselliğini artırmaktadır. Medyada gündem oluşturan örnek olaylar, bölümlerin içerisine yerleştirilmiş olan resimli örnekler, uygulamalara ilişkin verilen istatistiksel bilgiler konuları anlaşılır kılmaktadır. Bölüm sonlarında verilen bölüm özeti ve bölüme ilişkin sorular, konuların özümsenmesine destek olmaktadır.
Kitabın son kısmında, anlatılan konulara ilişkin sunulan kişisel beceri düzeylerinin saptanmasına yönelik ölçeklerin okuyucuların kendilerini değerlendirmesine yardımcı olacağı düşünülmektedir. Okuyuculara yönelik hazırlanan zengin içerikli öneriler yönetim becerilerinin geliştirilmesine önemli katkı sağlayacaktır.
Türkçe’ye çevrilirken, akıcı dili ve sürükleyiciliği özenle muhafaza edilmeye çalışılan Yönetimin Esasları, akademi dünyası açısından referans kitabı niteliği taşımakla birlikte, öğrenciler ve uygulamacılar için de önemli bir yol göstericidir.