Türkçe Öğretmenliği \ 1-4
Alperen Yandı, Büşra Gociaoğlu, Esra Nur Tiryaki, Faik Kanatlı, Gülşah Mete, Gülşat Bican, Gürol Yokuş, Halil Erdem Çocuk, Haluk Güngör, Mehmet Kurudayıoğlu, Mutlu Uygur, Ozan Korkmaz, Serkan Bayrakçı, Taşkın Soysal, Yunus Emre Çekici Bilgi çağında muasır medeniyetler seviyesinde varlık göstermek ve bilgi üretiminin önemli bir parçası olmak için birtakım yetkinlik ve becerilere sahip bireyler yetiştirmek gerektirmektedir. 21. yüzyıl becerileri olarak adlandırılan bu yetkinlik ve becerilerin genelde bütün yurttaşlara, özelde ise öğrencilere kazandırılacağı alan eğitim öğretim ortamlarıdır. Bu açıdan ana dili öğretiminde söz konusu yetkinlik ve becerilerin öğrencilere kazandırılmasının önemi büyüktür. 21. Yüzyıl Becerileri ve Türkçe Eğitimi adlı bu eser, 21. yüzyılda değişen eğitim anlayışına ana dili dersi açısından katkı yapmayı amaçlamaktadır. Kitapta; 21. yüzyılda bireylere kazandırılması hedeflenen becerilerin neler olduğu hakkında bilgiler verilmiş, bu becerilerin kaynağı, önemi, ölçme ve değerlendirme aşaması gibi konular Türkçe eğitimi açısından ele alınmıştır.
Ahmet Yatkın, Bahadır Köksalan, Bedrettin Özmen, Devkan Kaleci, Dündar Yener, Erhan Yaylak, Erol Koçoğlu, Ezlam Susam, Fatıma Betül Demir, Fatih Mehmet Ciğerci, Gökhan Coşanay, Hasan Aydemir, Mahmut Bozkurt, Mert Şen, Merve Ünal, Munise Duran, Mustafa Yılmaz, Nazlı Nur Durak Kuru, Ömer Varol Palancıoğlu, Özcan Bayrak, Ramazan Özbek, Ramazan Ziya Yamaç, Servet Atik, Tuğrul Gökmen Şahin, Ufuk Erdoğan, Ülkü Ulukaya Öteleş, Yalçın Karalı, Zekai Ayık Bilim ve teknolojideki hızlı değişim hayatın hemen her alnında yeni beklentiler ve gereksinimleri zorunlu kılmıştır. 20. yüzyılda, bireylerin belli bilgi ve becerilere sahip olmaları yeterli görülürken dijital çağ olarak da adlandırılan 21. yüzyılda, bireylerin bu belli bilgi ve becerilerin ötesine geçip “21. yüzyıl becerileri” olarak adlandırılan becerilere sahip olmaları bir gereklilik olarak görülmektedir. Bu sayede bireyler, yüzyılımızda yaşanan baş döndürücü değişiklikler ve gelişmelere ayak uydurabilecek ve edindikleri yeni becerileri iş, sosyal ve günlük hayatlarına adapte edebileceklerdir.
Çağımızın eleştirel ve yaratıcı düşünen, iş birliği ve empati yapabilen, öz düzenleme, öz yeterlik, sorumluluk gibi becerilere sahip, bilgi, iletişim ve teknoloji okuryazarı, yenilikçi ve lider bir ruha sahip bireylerini yetiştirmenin yolu 21. yüzyılın gereksinimlerine cevap verecek eğitim sistemlerinden ve bu sistemler içinde en büyük aktörlerden olan öğretmenlerden geçmektedir. Bu çağın öğrencilerini yetiştirebilmeleri ve onlara rehberlik edebilmeleri için öğretmenlerin de öğrenciler için atfedilen becerilere sahip olmaları, kendilerini kişisel, sosyal ve mesleki alanlarda sürekli geliştirmeleri ve yenilemeleri gerekmektedir.
Bu kitap, yüzyılımızın öğretmenlerinin sahip olması gereken becerileri farklı başlıklar altında detaylı olarak ele almayı ve bu sayede de alana katkı getirmeyi amaçlamaktadır.
Hülya Koz, Çiğdem Bektaş 6. Sınıf Türkçe Konu Anlatımlı Test Kitabı

* Özet Konu Anlatımları
* Anlatımları Destekleyen Eğlenceli Etkinlikler
* Kazanımlarla Uyumlu Bilginizi Değerlendiren Testler
* Sonuca Ulaştıran Deneme Testleri
Hülya Koz, Handan Soy, Çiğdem Bektaş 7. Sınıf Türkçe Konu Anlatımlı Test Kitabı

* Özet Konu Anlatımları
* Anlatımları Destekleyen Eğlenceli Etkinlikler
* Kazanımlarla Uyumlu Bilginizi Değerlendiren Testler
* Sonuca Ulaştıran Deneme Testleri
Hülya Koz Öğrencilerimizin ortaokulu bitirip liseye geçeceği bu dönemde, Türkçe dersinin önemi ve diğer derslere etkisi kaçınılmazdır. Yapılan sınavlar, öğrencilerin edindikleri bilgileri çok daha iyi ve hızlı bir şekilde kavrayıp transfer edebilmelerini gerektirmektedir. Hızlı okuma ve kavrama becerisi bir bilgisayar işlemcisinin hızı gibidir. Geliştirilmesi ile zihnimizin işlem yapma hızı ve kapasitesi artar.
Başarıya ulaşmak için üç kural vardır: Dersi çok iyi dinlemek, planlama yapıp zaman yönetimi yapabilmek ve tekrar çalışmaları ile konuları pekiştirip eksiklerini giderebilmek. İşte tam da burada öğrencinin işini kolaylaştıracak kaynak çok önemlidir.
Bu amaca hizmet etme düşüncesiyle yazılmış olan bu deneme testleri, sizin bilgileri tekrar etmenizi, eksiklerinizi bulup pekiştirmenizi ve daha da önemlisi bir üst basamağa geçip bilgiyi hızlı transfer etmenizi sağlayacaktır.
Bir öğrencinin verimli bir çalışma için neler yapması ve hangi teknikleri kullanması gerektiğini en iyi öğretmenler bilir. İşte bu kitap, bir öğretmen tarafından öğrencilere bu yolda rehberlik etmesi için tasarlanmıştır.
Başarı yolunda emin adımlarla ilerlemeniz dileğiyle…
İsmail Yavuz Öztürk, Kemalettin Deniz Grafik simge, bir görsel kodlama sistemidir. Grafik simgelere olan ihtiyaç artmakta ve buna bağlı olarak bu görsellerin kullanımı giderek yaygınlaşmaktadır. Sözlük, bu görsel kodlama sisteminin ortak kullanım sorununa vurgu yapmayı, çeşitli standartlarda yayımlanan grafik simgeler ile bunların ilettiği mesajları sizlere sunmayı ve böylece simgelerin doğru anlaşılabilmesine rehberlik etmeyi amaçlamaktadır.
Bölgesinde çekim gücü yüksek olan ve Avrupa Birliği üyeliği yolundaki Türkiye'ye, dünyanın hemen hemen bütün noktasından her yıl milyonlarca insanın geldiği, bir o kadar vatandaşın da yurt dışına çıktığı göz önüne alındığında, grafik simgelerin standart ve yönetmeliklere uygun olarak halka açık (kamusal) alanlar ile ürün etiket ve ambalajlarında kullanımının önemi ortaya çıkmaktadır. Grafik simgelerin ilettiği mesajların doğru anlaşılması sayesinde hem ürün ve kamusal alanların daha etkin, güvenli kullanılabilmesi hem de grafik simgelerin ortak kullanımı için faaliyet gösteren kurum ve kuruluşların halka ulaşması sağlanmış olacaktır.
Grafik simgelerin, ortak bir kodlama sistemi hâline geldiği günlere erişilmesi ve Sözlüğün başta Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımız olmak üzere insanlığa faydalı olması dileğiyle...
İbrahim Demirci Ahmet Hâşim’in Nesirleri
İBRAHİM DEMİRCİ

Türk Şiirinin büyük şairlerinden Ahmet Hâşim hakkında en kapsamlı kitaplardan birini sunuyoruz: Ahmet Hâşim'in Nesirleri. O Belde'nin, Merdiven'in, Karanfil'in, Piyale'nin, Bülbül'ün, Bahçe'nin, Süvari'nin güçlü, ince ve yabanıl şairi Ahmet Hâşim, nesirleriyle de dilimizi ve edebiyatımızı zenginleştirmiştir. Çeşitli gazete ve dergilerde yayımladığı ve ancak üçte birini kitaplaştırdığı fıkra, söyleşi ve gezi yazılarının hemen hepsine “deneme” derinliği ve lezzeti katmış olan Ahmet Hâşim, kişiliğini ve mizacını edebi akımların ve siyasi ideolojilerin oyuncağı olmaktan sakınmış; dünyaya özgür, meraklı, zaman zaman çocuksu ve muzip gözlerle bakabilmiş; bütün insanlığın kültür birikiminden olabildiğince yararlanmış; estetiği gözeten bir yaklaşımla derinlikli metinler üretmiştir. İbrahim Demirci bir kuyumcu titizliğiyle bu çalışmada onun kitaplaşan ve kitaplaşmamış bütün nesirlerini ele almış; hem içerik, hem biçim bakımından değerlendirmiştir. Hâşim'in nesirleri bağlamında temel kaynak niteliğindeki bu çalışma, böylesi çalışmaları çoktan haketmiş Hâşim'e bir övgü değil, bir ödevdir.
“Fakat doğru düşünmüş olmak için neden filân veya falan gibi düşünmek elzem olmalı?” “Beni anlamanız için bir ruhunuz olmalıydı ve o ruh, hemşehrimiz Loti'nin ruhu gibi şifâ bulmayacak tarzda zehirlenmiş olmalıydı.” “Cami ve insan, cübbe ve sarık, mangal ve nargile şark denilen şey değildir; şark bunları görüp duymakta ve görürken benimsemektedir. / Edebiyat, hayatın havasında ve sinirlerin ağlarındadır. Ressamlarımız atölyelerinin terebentin kokan havasından çıkmağa râzı oldukları gün bunu bileceklerdir.” “Bütün mabetler içinde güneşten ilk ziya alan camidir. Bakır oklu minareler, güneşi en evvel görmek için havalarda yükselir.” “Hiçbir çehre hayâlde göründüğü kadar hakikatte güzel değildir.” “İstanbul'da hayatında ancak bir iki defa, o da haberi olmaksızın, kolunu siyasî bir mevzuun elektrik tellerine çarpmış bir şaire mukabil, Ankara'da bal çanağına düşen arılar gibi kanatlarını artık kullanmaktan âciz, ayaklarıyla tıpış tıpış yürüyen nice şair var.” “Hiçbir san'atkâr eserini yaratmadan evvel, ondan başkalarına bahsetmek istemez. Zira sırrı fâş olmuş bir eser, doğmadan ölmeğe mahkûmdur.” “Her devirde başka türlü tarif edilen sanatın son tariflerinden biri de şudur: 'Hakiki hayatın bizden esirgediği tahassüsatı telâfi etmek vasıtası.'” “Almanya pembe ve büyük bir elmadır. Fakat içi kurtludur.” “Seviliyor muyum, sevilmiyor muyum, diye mütemâdiyen endişe içinde olan bir millet beğenilmekten ümidini kesmiş olan bir millettir.”
Nail GÜNEY, Talat AYTAN Dil bilgisi, dilin mantık ve anlam dünyasını kurallar yoluyla öğreten bilim dalıdır. Ana dilinin inceliklerini, düşünce ve duygu evrenini, toplumun değerlerini öğretir. Öğrenme alanları arasındaki bütünlüğü ve işleyişi sağlar. Bu hedeflere ulaşılabilmesi, dil bilgisi öğretiminin yetkinliğine bağlıdır. Dil bilgisi öğretimi, çocuğun doğru olarak kullandığı ana dili kurallarına ad verme ve onları tanımlama süreci olarak düşünülebilir. O halde dil bilgisi öğretimi, çocuğun dünyası göz önünde tutularak yapılmalıdır. Aktif öğrenme bu konuda önemli bir yardımcıdır.
Bu kitapta, ilköğretim ikinci kademe müfredatında yer alan isim, sıfat, fiil, zarf, isim-fiil, sıfat-fîil ve zarf-fiil konuları aktif öğrenme yöntemiyle ele alınmıştır. Önerilen yöntem, bütün dil bilgisi konularının öğretiminde uygulanabilir. Bu şekilde gerçekleştirilen dil bilgisi öğretimi, ezberin ötesinde daha kalıcı ve eğlenceli olacaktır. Kitabın fakültelerin Türkçe öğretmenliği bölümü öğrencileri ile Türkçe öğretmenlerine faydalı olacağını ümit ediyor
Elif Ermağan Dünyanın dört bir tarafında çeşitli siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel nedenlerle yüzyıllardan beri var olan ve var olmaya devam edecek bir hareketlilik olan göç, farklı bir dil ve kültüre yapıldığında beraberinde iki dilliliği ve kültürlülüğü de getirmektedir. Bu bağlamda, ilgili alandaki literatür incelendiğinde, gerçekleştirilen araştırmaların bu zamana değin çoğunlukla Almanya’daki Türklerin Almanca veya Türkçe dil edinimlerine yoğunlaştığı tespit edilmiştir. Almanların Türkçeyi öğrenmeleri ve bunu Türkiye’de yapmaları konusunda akademik çalışma yok denecek kadar azdır. Bu çerçevede bir diğer temel husus, araştırma mekânı olarak Alanya’nın seçilmesidir -ki, bu tez, bu coğrafyada dil edinimi çalışmalarının ilkidir.
Daha ayrıntılı ifade etmek gerekirse, Alanya’daki Almanların Türkçe öğrenirken standart Türkçeden ses bilimsel, yapı bilimsel, anlam bilimsel ve söz dizimsel anlamda sapma yaptıklarını gösteren ayrıntılı bir çalışma görülmemektedir. Bu çalışma toplumdilbilimsel bir nitelik taşıdığından katılımcıların demografik özellikleriyle birlikte, ana dilinden hareketle yaptıkları sapma nedenleri bulunmaya çalışılırken diğer taraftan Türkçeye olan tutumları da tespit edilmiştir. Sonuç olarak, Alanya’daki Almanların Türkçeyi sosyolojik ve dilsel bazda nasıl kullandığı tespit edilmeye çalışılmıştır.
Cansu Büke Çavdar, Ebubekir Akdeniz, Elif Beşpınar, Esmanur Okcan Taşova, Huzeyfe Muhammed, Murat Yiğit, Musa Taşova, Nazangül Şahiner Türkler ve Araplar tarih boyunca çeşitli sebeplerle yakın iletişim ve etkileşim içinde olmuş, iki millet arasında kültürel, sosyal, ekonomik, siyasi, ticari vb. alanlarda oluşan etkileşim, yaşayan dile de yansımıştır. Yüzyıllardır süren kültürlerarası etkileşim sürecinde Araplar, Türkçe, Türkler ise Arapça öğrenme ihtiyacı hissetmiş ve bu doğrultuda çeşitli eserler kaleme alınmış, sözlükler yayımlanmış, bilimsel çalışmalar yapılmıştır.
Yabancı/ikinci bir dili öğrenmek ve ana dilini başkalarına öğretmek, 21. yüzyıl becerileri arasında değerlendirilmektedir. Dünyada ana dili dışında farklı bir dili öğrenme tercihi, kişinin amacına göre değişse de özel amaçlı yabancı dil öğretimi sürecinde akademi, ekonomi, hukuk, sağlık, turizm temaları ön plana çıkmaktadır.
Bölgenin güvenli limanı olarak görülen Türkiye'nin son yıllarda yoğun göç dalgasıyla karşı karşıya kaldığı ve bu göçlerin büyük bir bölümünü ise ana dili Arapça olan göçmenlerin oluşturduğu bilinmektedir. Bu gerçeklikten hareketle, başta ana dili Arapça olan göçmenlerin Türkiye'ye uyumunun önündeki engellerin kaldırılması ve dünyanın farklı coğrafyalarında yaşayan ana dili Arapça olanların Türkçe öğrenme ihtiyacınının karşılanması için ortak dilsel-kültürel değerlerimiz üzerinden özel amaçlı yabancı/ikinci dil olarak Türkçe öğretimine ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu kitap, Türkiye Türkçesinde günlük dilde aktif olarak kullanılan, Türkçe ve Arapça arasındaki ortak söz varlığının tespiti, sıklık sayılarının bulunması ve örnek konuşma metinleri üzerinden ana dili Arapça olanlara özel amaçlı Türkçe öğretimi üzerine kurgulanmıştır.
Yusuf Kızıltaş Mesleğine henüz başlamış birçok öğretmenimizin haklı bir sitemidir: “Bize lisansta bunları öğretmediler, bu kavramları ilk kez duyuyorum, böyle bir durum beklemiyordum…” gibi cümleler. Bu sitem, esasında eğitim fakültelerindeki bir eksikliğe dikkat çekmektedir. Eğitim fakülteleri ile saha arasındaki makasın açılmasının yarattığı bir boşluk söz konusudur. İşlevsel bilgilere duyulan ihtiyacın önemine, gerekliliğine yapılan bir vurgudur. Burada sitem edilen hususların kaynağını sorgularken hepimiz farklı gerekçeleri ve aksaklıkları sunabiliriz. Ancak bu sorgulamaların çözümlere nasıl ve ne düzeyde bir katkı sağlayacağını da hesaba katmak gerekir. Öğretmenlerimizi, mesleğe başladıklarında hangi durumlarla, uygulamalarla karşılaşacaklarını “haberdar” etmeye çalışmak, naçizane de olsa sitemlerine haklı bir ses olmaya çalışmakla eş değerdir. Başka bir ifade ile bu mütevazı teşebbüs, sorunların çözümüne bir nebze de olsa katkı sunabilir. O yüzden öğretmenlerimizin duygularına ve düşüncelerine tercüman olmaya bilenmişliğin ürünüdür bu kitap. Ciddi bir emeğin de ürünü olan bu kitap ile öğretmenlerimiz mesleğe başladıklarında artık birçok husustan “haberdar” olabilecekler. Gündemi takip etmek için “haberler”e ihtiyacımız var.
Sizleri, yıllarca sahanın nabzını tutan, sınıfların tozunu yutan bir meslektaşınız olarak sansürsüz ve reklamsız “ana haberleri” izlemeye/okumaya davet ediyorum. İyi seyirler…
Bilginer ONAN Bilimsel araştırmaların alanlar arası bir anlayışa doğru ilerlediği günümüzde, sosyal, bilişsel, psikolojik ve kültürel nitelikleriyle insanı her açıdan ilgilendiren dil olgusu da araştırma yöntemleri bakımından bu değişim sürecine dâhil olmuştur. Dil araştırmalarında izlenecek bu yöntemin, özellikle dil eğitimi alanı için gerekli olan yapı odaklı bilişsel zeminleri tespit etmede etkili olacağı düşünülmektedir.
Disiplinler arası bir çalışma anlayışının ürünü olan bu eser, dil çalışmalarının ve dil öğretiminin, dilin yapısal özelliklerinden hareketle yapılması gerektiği düşüncesiyle kaleme alınmıştır. Kitapta Türkçenin anlam, söz dizimi, şekil ve ses yapıları; okuma ve dinleme sürecindeki işlevleri yönünden analiz edilmiştir. Türkçe dil yapılarının anlama sürecindeki işlevlerine yönelik analizlerde disiplinler arası bir bakış açısı geliştirebilmek amacıyla dilin zihinsel boyutu ve anlama süreciyle ilgili olarak; dil düşünce ilişkisi, dil beyin ilişkisi, anlama, öğrenme, okuma, dinleme ve bellek kavramları üzerinde durulmuştur. Bu kavramlar, Türkçenin yapısal özellikleriyle sentezlenmiştir.
Türkçe dil yapılarının bilişsel işlevleri üzerine yazılmış bu eserin ilköğretim birinci kademede görev yapan sınıf öğretmenlerine, ikinci kademede görev yapan Türkçe öğretmenlerine, eğitim fakültelerinin Türkçe ve sınıf öğretmenliği bölümlerinde öğrenim gören öğretmen adaylarına, dil bilimi ve dil eğitimi alanında araştırma yapan akademisyenlere, yüksek lisans ve doktora öğrencilerine katkı sağlayacağı düşüncesindeyim.
Tülay UĞUZMAN Her kesimden insanın az ya da çok bildiği, yeri geldikçe tekrarladığı, bazen savunduğu tezi desteklemek bazen de konuşmayı ya da tartışmayı bitirmek için bir son söz olarak kullandığı atasözleri ve deyimler; başka dil ve kültürlerde olduğu gibi Türk dilinde ve kültüründe de geniş yer tutmaktadır. Ait oldukları toplumun değerlerini, normlarını, o toplumu oluşturan insanların düşünce yapısını, dünyayı algılayışını, yaşam biçimini ve sosyal ilişkilerini yansıtan bu sözlü kültür ürünlerinden, toplumun yeni yetişen kuşaklarının sosyalleştirilmesinde de yararlanılır.
Türk atasözleri ve deyimleri; atalarımızın hayatın çeşitli kesitlerini nasıl algılayıp yorumladıklarını, bu alanlardaki yüzlerce yıllık yaşam deneyimlerinin sonuçlarını ne şekilde özetlediklerini, oluşturdukları bu özetler üzerine inşa ettikleri öğütlerini genç kuşaklarına hangi sözlerle aktardıklarını, son derece güzel anlatımlarla gözler önüne sermektedir.
Bu bilgi ve görüşlerden hareketle planlanan ve Türk atasözleri ile deyimlerine yansıyan Türk halk düşüncesini ortaya koymayı amaçlayan elinizdeki bu kitap; 1970'li yıllardan bu yana, sosyal bilimlerin, sosyoloji, sosyal antropoloji, halkbilim ve iletişim gibi çeşitli alanlarında araştırmalar yapan bir akademisyenin merakı ve bakış açısıyla kaleme alınmış, araştırmaya başlanmasından tamamlanıp yayımlanmasına kadar yirmi yılı aşkın bir zamana ihtiyaç duyulmuş olan bir çalışmadır.
Kitap bütününde; “Kadın-Erkek”, “Evlilik-Ayrılık”, “Zenginlik-Yoksulluk”, “Güzellik-Çirkinlik”, “İyilik-Kötülük”, “Dostluk-Düşmanlık”, “Gençlik-Yaşlılık”, “Sağlık-Hastalık”, “Hayat-Ölüm” konularına ilişkin olarak halk ağzında dolaşan atasözleri ve deyimler, bu konu kümeleri çevresinde sınıflandırılarak ilgili alanlardaki halk düşüncesi, karşıtı ya da bütünleyicisi ile birlikte anlaşılmaya, açıklanmaya ve yorumlanmaya çalışılmaktadır.
Kitabın zevkle okunması, okuyucusu tarafından kendi kültürümüze uygun bir kişisel gelişim kaynağı olarak değerlendirilmesi ve yararlanılması; yazarı için çok büyük bir mutluluk kaynağı olacaktır.
Alev Önder, Duygu Şallı, Güner Vatansever. Resimler: Merve Yılmaz Özden Bilmeceler, çocukların eğlenerek öğrenmelerini sağlayan önemli eğitim araçlarından biridir. Çünkü bilmeceler ile bir yandan çocukların çok yönlü düşünme, değerlendirme, hızlı ve doğru karar verme gibi zihinsel becerileri desteklenirken diğer yandan da kelime dağarcıklarının artması, düşüncelerini doğru ve düzgün ifade edebilmeleri gibi dil becerilerinin gelişimine destek sağlanabilmektedir. Bu beceriler ile ilgili olarak çalışılırken grup içinde çocuğun aktif katılımı gerektiği için sosyalleşme ve iletişim becerilerinin de gelişmesi söz konusudur.
Bu görüşlere dayanarak “Bilmecelerle Kavram Eğitimi” isimli kitapta okul öncesi dönem çocuklarının zihinsel, dil ve sosyal gelişimlerini destekleyerek okul öncesi eğitim programında yer alan kavramları eğlenerek öğrenmelerini sağlayacak bilmecelere yer verilmiştir. Her bilmecenin sonrasında, öğretilen kavramla ilişkili çalışma sayfalarıyla çocuğun kavramı tekrar etmesini sağlamak amaçlanmıştır.
Hazırlanan çalışma sayfaları aynı zamanda ilkokula hazırlık programında yer alan kazanımlar doğrultusunda çocukların el-göz koordinasyonlarını, görsel algılarını ve dikkat becerilerini geliştirecek şekilde tasarlanmış olup bu becerileri desteklemeye yönelik zengin örneklere sahiptir.
Fahri Temizyürek, Ahmet Balcı Dil bilinci ve dil eğitiminin temeli ailede atılsa da geliştirilmesinde örgün öğretim kurumlarına önemli görevler düşmektedir. Okullarımızdaki Türkçe eğitimi ve öğretimi çalışmalarının temelini ise programlar oluşturmaktadır.
Bu kitapta, Türkçe programları yazarlar tarafından değerlendirilerek tarihsel süreç içerisinde Cumhuriyet dönemi ilköğretim okullarında kullanılan Türkçe programlarına yer verilmiştir.
Aybala Çayır, Başak Uysal, Celile Ökten, Esra Nur Tiryaki, Gülşat Bican, H. Merve Altıparmak Yılmaz, Halil Erdem Çocuk, Hatice Coşkun, Hatice Değirmenci Gündoğmuş, Hikmet Asutay, Kemalettin Deniz, Neslihan Karakuş, Osman Emin, Perihan Tuğba Şeker, Pınar Bulut, Şeyda Özcan, Ülker Şen Değerli Okuyucumuz,
Alanında uzman yazarların katkılarıyla hazırlanan bu kitabımızda öncelikle Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenen Çocuk Edebiyatı ders içeriğini temel aldık. Daha sonra çocuk edebiyatı alanındaki çağdaş yaklaşımları esas almayı amaçladık. Böylece kitabımızda 15 konu başlığı oluştu. Artık okumanın -her açıdan- bir görsel kabul süreci olduğu gerçeğinden hareketle her bölümün sonuna bölümü destekleyici bir okuma ve film listesi ekledik.
Umuyoruz ki meslek hayatında sana yeni bir kapı açacak, bir başka kitabı karıştırmanı sağlayacak, okurken altını çizme ihtiyacı hissedeceğin kelimeler içeren bir kitap hazırlamışızdır. Biliyoruz ki ilmin kaderi geçilmektir ve diliyoruz ki literatürde çocuk edebiyatına ait nitelikli akademik çalışmalar arasında yer almak bu kitaba da nasip olsun.
Aslıhan Küçükavşar, Erhan Görmez, Erhan Şen, İlke Altuntaş Gürsoy, Melda Oryaşın, Metin Akyüz, Olcay Saltık, Sedat Karagül, Sevil Hasırcı Aksoy, Suna Canlı, Tuğba Çelik, Zeynel Hayran Bireyin okuma eylemini gündelik yaşamın vazgeçilmez bir parçası olarak görmesi ve yazılı kültürü yaşamında merkezî bir konuma yerleştirmesi okuma kültürünün en belirgin özelliğidir. Küçük yaşlardan itibaren içselleştirilmiş bir okuma kültürü, çocuğun birçok yönden (duyuşsal, bilişsel, toplumsal, dilsel…) gelişmesine hizmet eder. Bu açıdan çocuk edebiyatı işlevsel bir role sahiptir.
Çocuğa uygun yazınsal yapıt üretme ve yaymadaki her türlü bilinçli çaba çocukla buluşturulacak ürünlerin daha da nitelikli olmasını sağlamaktadır. Bu açıdan özellikle akademik temelli çalışmaların dönüştürücü gücü yadsınamaz. Bu tür çalışmalar çocuk edebiyatının etik, eğitbilimsel (pedagojik), estetik, çocuk gerçekliği gibi birçok yönden anlaşılmasına yardım etmektedir. Bu kitap da okuma kültürünün temelini oluşturan çocuk edebiyatını tüm boyutlarıyla ele almaktadır.
Alanında önemli ve değerli araştırmaları olan farklı uzmanların iş birliğiyle hazırlanan bu kitap, çocuk edebiyatıyla ilgilenen tüm paydaşlara (lisans ve lisansüstü öğrencileri, öğretmenler, akademisyenler, anne babalar…) bu alanın doğasını anlamada ve çocuk okura yapıt seçme ve önerme konusunda yetkin bir kılavuzdur.
Nuran Başoğlu Çocuk edebiyatında biyografi türünün önemini ortaya koymak amacıyla hazırlanan bu çalışmada, edebiyatımızda geçmişten günümüze çocuklar için yazılmış biyografilerin yıllara göre nasıl bir dağılım gösterdiği belirlenmeye çalışılmıştır. Özellikle 2005-2020 yılları arasında çocuklar için yazılan biyografiler incelenmiş ve bu biyografilerde; Devlet Büyükleri, Bilim İnsanları, Sanatçılar, Dinî Şahsiyetler, Asker-Komutan ve Denizciler, Gerçek Halk Kahramanları, Sporcular, Destanî-Efsanevî Kahramanlar, İş İnsanları, Seyyahlar başlıkları altında biyografileri kaleme alınan değerli isimler, diğer bir söyleyişle figürler belirlenmiştir.
Çocuk biyografilerinde yer alan önemli kişiler, çocuklar için örnek teşkil etmektedir. Kitaptaki önemli kişi ile özdeşim kuran çocuk, hayatta başarabileceklerine olan inancını taze tutarken, deneyimlemediği ama ele alınan kişinin yaşamından hareketle içselleştirebileceği olay ve durumlar sayesinde kendi yolunu çizerken sağlam adımlarla ilerleme fırsatı yakalayabilecektir. Taranan biyografi kitaplarında öne çıkan birçok önemli kişinin yaşamını okuyarak kendi yaşamına ışık tutacak nesillerin yetişmesi, Çocuk Edebiyatında ihmal edilen bir tür olan biyografinin öneminin anlaşılması umuduyla bu çalışmanın alana katkı sağlaması planlanmaktadır. Ayrıca çalışmada çocuklar için yazılmış biyografi kitapları tasarım, içerik ve eğitim ilkelerine dair özellikler bakımından incelenirken dikkat edilmesi gereken özelliklere de yer verilmiştir.
Erhan Şen Gerçek dünyada genellikle yetişkinin denetiminde olan çocuk, kurmaca yapıtlar aracılığıyla güvenli ve bağımsız bir deneyimleme alanı edinir. Ancak bu özneleşme sürecinin istendik bir biçimde gerçekleşmesi çocukla buluşturulacak kurgusal yapıtların özsel içerimine bağlıdır. Çocuklar için yazma, rastlantısallığa izin vermeyen, hedef kitle üzerinde otorite kurmayı reddeden, kendine özgü hem estetik hem de etik ilke ve değerleri koşullayan yazınsal bir üretim biçimidir. Bu yönden çocuk edebiyatı yapıtları “etik bir kozmos”tur.
Çocuk edebiyatı yapıtlarına somutluk kazandıran yazınsal ve etik katmanlar bu kitapta bilimsel bir yaklaşımla betimlenmiştir. Elinizdeki kitap, bu alanda gerçekleştirilecek estetik, akademik ve bilimsel tartışmalara farklı bir boyut kazandıran nitelik ve içeriğe sahiptir.
Ahmet Benzer Bu kitap, dinlediğini anlamayı geliştirmeye dönük 21. yüzyıl becerilerini işe koşan ve çok boyutlu düşünme becerisini geliştirmek isteyenler için bir kaynaktır. Dinlediğini anlamanın en kolay yolu soru sormaktır. Bu amaçla kitapta, üst düzey düşünme becerilerini kullanma alışkanlığı kazandıracak sorular ile karşılaşacaksınız. Bu sorular bazen birebir dinlenilen bilginin ne olduğuyla ilgiliyken bazen de dinlenilen bilgiden hareketle; problem çözme, karar verme, hipotez kurma, eleştirme, karşılaştırma yapma gibi pek çok üst düzey düşünme becerisinin etkinliklerde yer almasıyla oluşturulmuştur. Üst düzey düşünebilmenin en önemli göstergelerinden biri farklı çözüm yolları bulabilmektir. Bir sorunun birden fazla cevabının var olması, öğrencilere metni farklı yönlerden ele alma fırsatı verecektir. Bu nedenle etkinliklerde bazı sorularda birden fazla cevap ile karşılaşınca şaşırmayınız.
Etkinliklerle dolu kitabımız haftalık 5 veya 6 saat olan Türkçe dersinin bir saatini tamamen dinleme öğretimine ayırmanızı sağlayacak toplam 83 etkinlik örneğinden oluşmaktadır. Bu etkinlikler ile öğrencilerin dinlediklerini anlayıp anlamadıklarını ölçebilecek ve böylece dönem sonlarında değerlendirme sınavlarında da dinlemeye dair sorular sorabileceksiniz. Dinleme etkinlikleriyle dolu elinizdeki bu kitapla dinlemenin, öğrencilerin kendilerini geliştirmesi ve üzerinde çalışması gereken bir beceriye dönüşeceğini göreceksiniz.
Ahmet Benzer Herkesin daha iyi konuşabilmeye ihtiyacı vardır. Daha iyi konuşabilmenin yolu, daha çok kelime ve deyim bilmenize bağlıdır. Bunun yanında beden dilinizi etkili kullanabilmeniz ve dil bilgisi kurallarına uygun cümleler kurmanız da gerekir. Yalnız sizi dinleyenler aynı zamanda konuşmanızda empati kurma, problem çözme, analitik düşünme ve yaratıcı olma gibi üst düzey düşünme becerilerine sahip olup olmadığınızı da sorgulayacaklar. Bu kitap ile bu becerilere sahip olmanızı sağlayacak 15 farklı soru tipi ile birlikte yaratıcı konuşma, eleştirel konuşma, ikna etme gibi 9 farklı konuşma stratejisiyle karşılaşacaksınız.
Artık Türkçe dersinin bir ders saatini konuşma eğitimine ayırıyoruz. Konuşma metinleri ile bugün mühendislikten mimarlığa kadar pek çok alanda yer alan üst düzey düşünme becerilerini kullanacağız. Kitabın kapağındaki simgeler de bu becerileri ifade ediyor.
Ahmet Benzer Yazma becerisini geliştirmenin en başında yazı yazmak gelir. Kitapta, size pek çok sebeple yazı yazdıracağız. Bunu yaparken ilk önce yazı yazma hızınızı düşünme hızınızla uyumlu hâle getirmeye çalışacağız. Bunun için 6 tane etkinlikle karşılaşacaksınız. Yazma sürecini birlikte çalışacağız ve yazının en önemli parçası olan okuyucu hakkında bilgi sahibi olacaksınız. Böylece düşüncelerinizi farklı stratejilerle yazıya aktarmanızı sağlayacağız. Kitapta; not alma stratejilerini, metin türlerini ve dijital yazı yazma çeşitlerini tanıma fırsatı bulacaksınız. Günlük hayatınızda ihtiyacınız olan dilekçe, e-posta veya WhatsApp gibi birbirinden farklı araçlar ile çeşitli amaçlar için yazı yazarken dikkat etmeniz gereken pek çok bilgiyi yine kitapta bulacaksınız.
Ortaokul ve lise öğrencileri için TÜBİTAK projelerini yazarken başvurabilecekleri kapsamlı bir kılavuzumuz var. Akademik dil bölümünü okuyup proje bölümüne geçerek kendi başınıza projelerinizi yazabileceksiniz.
Yazı yazarken sık sık noktalama, yazım, kelime türleri ve cümle gibi teknik bilgilere ihtiyaç duyacaksınız. Bu bilgiler, düşüncelerinizi daha etkili daha anlaşılır daha sade yazıya geçirmenizde sizlere yardımcı olacak.
Kitapta benim için en önemli olan bölümü sona sakladım. Kitabın yazarı olarak yazma konusunda en zayıf olduğum noktalardan biri, güzel yazıdır. Sizin de yazınız kötü ise güzel yazı bölümüne giderek karekodları taratıp çalışma yapraklarından çıktı alabilir ve yazınızı güzelleştirebilirsiniz.
Ahmet Aycan, Ahmet Başkan, Belma Haznedar, Cihat Burak Korkmaz, Efecan Karagöl, Emine Akyüz, Emrah Boylu, Erdost Özkan, Esra Nur Tiryaki, Ezgi inal, Feyza Altınkamış, Gül Deniz Demirel Aydemir, Gürkan Moralı, Haluk Güngör, İrem Bayraktar, İsmail Çakır, Mehmet Ali Akıncı, Mehmet Emre Çelik, Muhammet Hüseyin Yazıcı, Mustafa Durmuş, Önder Çangal, Önder Çangal, Perihan Gülce Özkaya, Rifat Ramazan Berk, Serdar Başutku, Tarık Demir, Tuba Demirkol, Umut Başar Türkçe öğrenmeye olan ilgi yetişkin bireylerde olduğu gibi çocuklarda da kendisini göstermekte; dünyanın farklı coğrafyalarında Yunus Emre Enstitüsü ve Türkiye Maarif Vakfı, Türkiye’de ise üniversitelerin dil öğretim merkezleri ve özel kurslar aracılığıyla çocuklara Türkçe öğretilmektedir. Yunus Emre Enstitüsünün “Tercihim Türkçe” projesi sayesinde yurt dışında, Suriye'de meydana gelen karışıklıklar sonrası Suriyeli çocukların Türkiye’ye göç etmek zorunda kalması ile yurt içinde çocuklara Türkçe öğretimi önem kazanmıştır. Çocuklara Türkçe öğretimi süreçlerini standart hâle getirmek, mevcut sorunları ortaya koymak ve çözüm önerileri geliştirmek için birtakım bilimsel çalışmaların gerçekleştirilmesi ve dünyada çocuklara yabancı ve ikinci dil öğretimi süreçlerinin nasıl ele alındığının incelenmesi önemli bir gereklilik olarak dikkat çekmektedir. Uzun bir araştırma süresi sonunda hazırlanmasına karar verilen “Çocuklara Türkçe Öğretimi” kitabı, çocuklara dil öğretimi alanında çalışmış farklı disiplinlerden uzmanların doğrudan bölüm yazarlığı şeklinde veya dolaylı yollardan destekleriyle yayıma hazırlanmış akademik bir kitaptır. Bu çalışmada “Çocuklara Türkçe Öğretimi” başlığı ile kastedilen Türkçenin yabancı ve ikinci dil olarak çocuklara öğretimi, iki dilli çocuklara Türkçe öğretimi ve Türk soylu çocuklara Türkçe öğretimi alanlarıdır. Kitap; kuramsal yaklaşım, beceri ve uygulama olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Bu yönüyle “Çocuklara Türkçe Öğretimi” meselesinin hem teorik hem de pratikte ele alınması, ayrıca kitapta dünyadaki çocuklara Türkçe öğretimi uygulamalarına değinilmesi amaçlanmıştır. Hazırlanan kitabın alanda çalışan akademisyenlere bir farkındalık kazandırması, Türkiye’de ve Türkiye dışında Türkçenin yabancı/ikinci dil olarak çocuklara öğretimi süreçlerine katkı sağlaması ve gerçekleştirilecek benzer çalışmalara yol gösterici olması beklenmektedir.
Duygu Eroğlu Çopur “Dili kurallı kullanmak etkili iletişimin anahtarıdır.”
Çağın gereği olarak dijital teknolojilerin öğrenme ortamlarında ve materyallerinde kullanılması, pek çok duyuya aynı anda seslenen çoklu ortam araçlarından yararlanılması ilgi çekiciliği artırmakta ve kalıcılığın sağlanmasında etkili olmaktadır. Dijital öyküleme ve dijital öykünün dil bilgisi kavramlarını kural ezberleterek değil, sezdirme ve uygulama yoluyla vermede etkili olacağı düşünülmektedir. İçinde bulunulan çağın gereği olarak teknolojiyle eğitimi bütünleştirmek, öğrencilerin çağın gereklerine uygun becerilere sahip olması önemlidir. Bu becerilerin kazandırılması için de Türkçe Dersi Öğretim Programının öngördüğü şekilde çoklu medya araçları -video, ses, bilgisayar gibi- olarak adlandırılan bilgi ve iletişim teknolojilerinin öğrenim ortam- larında etkin biçimde kullanımını önemlidir. Eğitimde, 21. yüzyıl becerilerini geliştirecek nitelikte teknolojik gelişmelere uygun yöntem ve tekniklerin kullanıması kaçınılmazdır. Bu bağlamda, dijital öykü; resim, müzik, ses kaydı, video vb. çoklu medya araçlarının kullanması ile teknolojinin öğrenim ortamları ile birleştirilmesine etki eden ve 21. yüzyıl becerilerinin pek çoğunu kapsayan araçlardan biridir. Bu çalışmamın metin temelli olarak dil bilgisi konularının sezdirilmesinde çağdaş bir metin anlayışı ve yöntem olarak alana katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Türkçe ders kitaplarında yer alan dinleme metinleri gibi dijital öyküler ve dijital öykü şeklinde tasarlanmış etkinliklere de ders kitaplarında yer verilebileceği öngörülmektedir.
Bilginer ONAN Alanında ilk olma özelliğini taşıyan bu eser; dil öğretiminin bilimsel alanını belirleyen kavram ve terimleri tespit edip bir araya getirmek amacıyla kaleme alınmıştır. Kitapta, 500’e yakın terim ve kavram alfabetik sıra ile açıklanıp yorumlanmıştır. Yapılan açıklamalarda genel olarak ansiklopedik bir üslup takip edilmiştir. Birbiriyle ilgili terim ve kavramlar, yapılan açıklamaların sonunda özellikle belirtilmiştir. Kavram ve terimlerin belirlenmesinde ana dili eğitimi, yabancı dil öğretimi, dil bilimi, eğitim-öğretim ilke ve yöntemleri, özel öğretim yöntemleri, öğrenme psikolojisi, iki dillilik, iletişim, metin bilgisi, beyin, bellek, dil hastalıkları, okuma eğitimi, konuşma eğitimi, yazma eğitimi, dinleme eğitimi, ilk okuma yazma öğretimi vb. alanlarda yazılmış kaynaklar taranmış; tespit edilen terimler belirli bir elemeye tabi tutularak kitaba dâhil edilmiştir. Kavram ve terimlerin seçiminde; akademik çalışmalardaki yaygınlıkları, lisans ve lisansüstü düzeydeki kullanım sıklıkları göz önüne alınmıştır.
Türkçe öğretmenliği, sınıf öğretmenliği, yabancı dil öğretmenliği, özel eğitim ve eğitim bilimleri alanında öğrenim gören öğretmen adayları ve öğretmenler için hazırlanan bu kitap, filoloji bölümlerinden mezun olup dil eğitimi alanında lisansüstü eğitim görmek isteyen adaylara ve özellikle de bu alanda çalışma yapan değerli akademisyenlere yararlı olacaktır.
Ahmet Akkaya, Aslı Fişekcioğlu, Asuman Akay Ahmed, Bekir İnce, Celile Eren Ökten, Dursun Köse, Ece Pirim, Fatma Bölükbaş Kaya, Fatma Nur Kabay, Füsun Saraç, İbrahim Doyumğaç, Mehmet Yalçın Yılmaz, Mesut Gün, Mustafa Altun, Nuray Karakaya, Ömer Tuğrul Kara, Özlem Yılmaz, Şükran Dilidüzgün, Yasemin Bayyurt Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi alanında son dönemlerde yapılan çok sayıda araştırma, Türkçe öğrenme konusunda oldukça büyük bir ilgiden kaynaklanmaktadır. Bu konudaki ilgi ve merak; Türkiye açısından siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda olumlu sonuçlara katkı sağlamaktadır. Bu denli önemli ve olumlu işlevleri olan Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde bazı sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bir dilin ana dili olarak öğretilmesi ile yabancı dil olarak öğretilmesi arasında bulunan yöntem, yaklaşım, strateji ve teknik bağlamdaki farklılıklar, süreçte yaşanan sıkıntıların en önemli sebepleri arasında sayılabilir.
Alanında uzman akademisyenler tarafından hazırlanan bu başvuru kitabının özelliği Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde Diller İçin Avrupa Ortak Öneriler Çerçevesi (2013) bağlamında öğrenciyi “dil kullanıcısı” olarak tanımlamasıdır. Kitap; öğretmenlerin Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen öğrencilerin dil kullanıcısı olma sürecinde ihtiyaçlarını belirleyebilmeleri, uygun yöntem, yaklaşım, strateji ve teknikleri kullanabilmeleri, bu bağlamda öğretim materyallerini hazırlayabilmeleri amacıyla yedi bölümden oluşmaktadır.
İlk bölümde; dil kullanıcısı tanımlanarak, dil kullanıcısı çeşitliliği durumunun kullanılacak yöntem, strateji ve teknikleri de etkilediği belirtilmiştir. Ayrıca geçici koruma kapsamındaki Suriyeliler'e yönelik Türkçe öğretimi konusuna yer verilmiştir. İkinci bölümde; dört dil becerisi dil kullanıcısı bağlamında incelenmiştir. Aynı bölümde yazma etkinlikleriyle edimbilimsel yetkinliği geliştirmeye yönelik uygulamalar da yer almıştır. Üçüncü bölümde ise dil kullanıcısının eylem odaklı yaklaşım doğrultusunda desteklenmesi bağlamında drama, teknoloji ve kitle iletişim araçları aracılığıyla Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi konusu ele alınmıştır. Dördüncü bölümde ise metin türleri, bildirişim durumlarından hareketle kelime öğretimi konusu incelenmiştir. Beşinci bölümde; Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde yazınsal metinlerin taşıdığı kültürel içerik, dil-kültür-edebiyat bağlamında sefaretname örnekleri üzerinden değerlendirilmiştir. Öğretim sürecini oluşturan en önemli aşamalardan biri olan ölçme-değerlendirme ise dil kullanıcısı bağlamında altıncı bölümde araştırma konusu olarak ele alınmıştır. Ayrıca son bölümde yabancı dil olarak Türkçe öğretimi üzerine yeni yaklaşımlar incelenerek konuyla ilgili düşünce ve önerilere yer verilmiştir.
Abdurrahman Güzel, Ayşe Yücel Çetin, Halil Çeltik, İsmet Çetin, Musa Çifci, Abdulkerim Karadeniz, Aliye Uslu Üstten, Mustafa Türkyılmaz, Remzi Can, Salim Pilav, Ayşe Derya Eskimen, Halide Gamze İnce Yakar, Hilmi Demiral, Yasemin Uzun Yaratılan ve yaşanılan kültürel alanın ifade aracı olan dil, aynı zamanda kâinatın algılanması, yorumlanması ve şekillenmesi anlamlarına da gelir. Hayatı anlamlandıran dil, yaşanılanlardan aldığı unsurları kurmaca bir dünyaya taşır. Bu kurmaca dünyada hayattan kopuk olmayan bir âlem yaratılır ve bu âlemi ifade eden eserler ortaya çıkar. Bunlar kimi zaman şiir, kimi zaman hikâye biçiminde görülür. Bu da dilin anlaşma vasıtası olmasının yanında eser yaratmada bir araç olduğu anlamlarını taşır. Milletlerin ses ve söz dünyası olan dil ve dil ile yaratılan eserler, milletlerin varlığının teminatı olduğu gibi, tarihî bilgi ve tecrübelerinin de ifadesidir.
Kitap, dil ve edebiyat öğretiminde kullanılan veya kullanılması gerekli olan metot ve teknikleri içermektedir. Türkiye'de sık kullanılan yöntem ve tekniklerin yanı sıra Batı dünyasında kullanılan yöntem, yaklaşım ve teknikler de bu çalışmada yer almaktadır. Türkçe ve Türk edebiyatı öğretiminin tarihî akışı, günümüzdeki durumu; dil ve edebiyat öğretimiyle ilgili yaklaşımlar, uygulamalı konu anlatımı, planlama, ölçme ve değerlendirmeyle ilgili bilgilere yer verilmiştir.
Ahmet Akçay, Betül Keray Dinçel, Bünyamin Sarikaya, Erhan Akın, Ersoy Topuzkanamış, Fatih Can, Hatice Altunkaya, Mehmet Nuri Kardaş, Mesut Gün, Mustafa Sait Kıymaz, Oğuzhan Sevim, Serpil Özdemir Dil becerileri arasında ilk edinileni dinlemedir. Anne karnında dış dünyanın duyumu ile kullanılmaya başlanan dinleme, dili algılamanın ve iletişim kurmanın temelidir. Günlük yaşamda en sık kullanılan ve diğer dil becerilerinin kazanılmasında büyük rol oynayan dinleme yetisi, bu özellikleriyle diğerlerinden ayrılmaktadır. Ayrıca iyi bir yazar, iyi bir okuyucu ve iyi bir konuşmacı olmanın anahtarı, etkili dinleme becerisine sahip olmaktır.
Eğitim sistemimizin çıktılarından biri, öğrenenlerin aktif bir dinleyici niteliği kazanarak dinlediklerini/ izlediklerini anlayabilen bireyler olmalarıdır. Bu doğrultuda hazırlanan eser, dinleme becerisini tüm boyutlarıyla ele alarak hem kuramsal hem de uygulama bağlamında tanıtmayı hedeflemektedir. Aynı zamanda eser, ihmal edilen bir beceri olmasına karşın, dinlemenin geliştirilebilir olduğuna dair ipuçlarını yakalamanıza ve iyi bir dinleyici olmak için gereken özellikleri kazanmanıza yardımcı olacaktır.
Sedat Maden Drama, ana dili ve yabancı dil kullanımında gerekli olan becerileri öğrencilere kazandırmada etkin bir yöntemdir. Zira dramanın temel dil becerilerinin ve dil bilgisi kurallarının öğretimine katkı sağladığına dair araştırma sonuçlarına alanyazından ulaşılabilmektedir.
Drama sürecinde birey, günlük hayatın hemen her anında ne şekilde iletişime geçebileceğini, örnek olay ve durumlarda yaşar ve öğrenir. Bu nedenle drama, bir iletişim sanatı olarak da değerlendirilmektedir. Belirli bir araç gerece, ortama, metne bağlı kalınmaması ve yaşamdan kesitler içinde sunumların yapılması dramanın bilgi, beceri ve alışkanlıkları kalıcı şekilde kazandırmasını beraberinde getirmektedir. Tüm bu gerekçeler dramanın dil öğretimi sürecinde, özel olarak da Türkçenin öğretiminde faydalı bir yöntem olduğunu göstermektedir.
Dramanın dil öğretiminde kullanımı ile ilgili kuram ve uygulamaya yönelik içeriğe sahip olan eserde; drama kavramı ve dramanın yöntem olarak kullanımına dair temel bilgilere, yurt içi ve yurt dışındaki tarihî gelişimine, dramanın oyun, tiyatro, yaratıcılık ile ilişkisine, dil ve çocuk gelişimi açısından niteliklerine, drama sürecinde yararlanılacak tekniklere, drama sürecinin aşamalarına, dil öğretiminde kullanılmasına, Türkçe öğretmeninin drama lideri olarak rollerine ve sahip olması gereken öz yeterliklere, yapılandırmacılık ve aktif öğrenme açısından dramanın doğasına, Türkçe öğretiminde drama yönteminin kullanımıyla ilgili yaşanan sorunlara ayrıca örnek senaryo / etkinliklere yer verilmiştir.
Bekir İnce, Burcu Öztürk, Demet Gülçiçek, Demet Kardaş, Elif Aktaş, Elif Aktaş Alanya, Elif Kır Cullen, Gökhan Kayır, Gözde Demirel, Gülşat Bican, Haluk Güngör, Hasan Hüseyin Mutlu, İnci İnce Erdoğdu, Mustafa Çakır, Öztürk Emiroğlu, Pınar Karataş, Salih Uçak, Şuheda Önal, Turgut Koçoğlu, Vedat Halitoğlu Yurt dışına çeşitli vesilelerle göç etmiş yurttaşlarımızın çocuklarına ana dili ve kültür öğretimi günümüzde zaruri bir ihtiyaç olmanın yanı sıra ulusal kimlik inşası, aidiyet bağı ve değer oluşturma itibarıyla da millî bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi de her geçen gün önem kazanan hususlardan biridir. Bu kitap ile dünyanın birçok yerinde (Almanya, Belçika, Hollanda, İsviçre, İngiltere, İrlanda, Fransa, Danimarka, Hırvatistan, Gürcistan, Hindistan, İtalya, Romanya, Polonya, Bosna-Hersek, Rusya, İran, Çin Halk Cumhuriyeti) yürütülmekte olan Türkçe öğretimi faaliyetlerinin güncel durumu ortaya konmaya çalışılmıştır. İlgili ülkelerde öncelikle Türkçe eğitimi öğretimi faaliyetlerinin mevcut durumu ortaya konmuş, literatür taranarak ana dili, iki dillilik, yabancı dil olarak Türkçe öğretimi faaliyetleri hakkında bilgi verilmiş ve ikinci dil/yabancı dil olarak Türkçe öğretiminin güçlü ve zayıf yönleri ortaya konarak sorunların çözümü için geçerli olabilecek öneriler sunulmuştur. Çalışmayla birlikte yurt dışında ana dili öğretimi konusunda faaliyet gösteren ilgili resmî kurumlara (Millî Eğitim Bakanlığı, Maarif Vakfı, Yunus Emre Enstitüsü, Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı) bilimsel veri sağlanarak ana dili ve yabancı dil olarak Türkçe öğretim faaliyetlerinin niteliğinin artmasına katkı sağlamak amaçlanmaktadır.
Bahadır Gülden, Cem Erdem, Eser Kocaman Gürata, Ezgi İnal, Feyza Altınkamış, Gözde Demirel-Fakiroğlu, Gülnur Aydın, H. Özlen Avaroğlu, Hülya Sönmez, İsa Koyuncu, Kadir Kaplan, Mustafa Durmuş, Nezir Temur, Nuray Kayadibi, Ömer Özkan, Ramazan Eryılmaz, Sinem Doğan, Yaninka De Weirdt Bu çalışma, genel perspektifte dil politikalarını; özel perspektifte ise yabancı/ikinci dil olarak Türkçenin çeşitli ülkelerde öğretimine yönelik dil politikalarını ve Türkçe öğretim süreçlerini ele almaktadır. Kitap, on üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, dil politikalarının temel kavramlarına yer verilerek okurun dil politikalarına ait terimler hakkında bilgi sahibi olması amaçlanmıştır. İkinci bölümde, dil politikaları kapsamında Türkçenin öğretimi; üçüncü bölümde ise Türkçenin yabancı dil olarak öğretilmesi ele alınmıştır. Böylelikle okurların Türkçenin ana dili ve yabancı dil olarak öğretiminde dil politikalarına yönelik bilgi sahibi olmaları hedeflenmiştir. Dört ve beşinci bölümlerde, dil öğretim süreçlerinin uygulayıcısı konumundaki öğretmenlerle ilgili bilgilere ve öğretici eylemliliğine yönelik konular ele alınmıştır. Altıncı bölümden itibaren ise farklı ülkelerin yabancı dil öğretim politikaları ve bu politikalar doğrultusunda Türkçe öğretiminin genel durumları ele alınmıştır. Altıncı bölümde, Türk nüfusun en yoğun yaşadığı Avrupa ülkesi konumundaki Almanya'nın çok dilli yapısı ve yabancı dil olarak Türkçe öğretim süreci ele alınmıştır. Yedinci bölümde; Fransa'nın eğitim politikası çerçevesinde Türkçenin ana dili ve yabancı dil olarak öğretimi, Fransa'nın azınlık eğitimi politikası, etnokültürel çeşitlilik ve olası riskler değerlendirilmiştir. Sekizinci bölümde; Hollanda'nın dil politikaları, göçmen entegrasyon politikası ve bunların ışığında Hollanda'da Türkçenin öğretimi konuları irdelenmiştir. Dokuzuncu bölümde, Belçika'daki dil politikaları ve yabancı dil olarak dil öğretimi kapsamında Türkçe öğretimine yer verilmiştir. Onuncu bölümde, Yunanistan'ın yabancı dil öğretim politikaları ve Türkçe öğretimine yönelik bilgiler sunulmuştur. On birinci bölümde; Balkanlardaki Türkçe öğretimi süreci ve dil politikalarına yönelik Bulgaristan, Kosova, Kuzey Makedonya, Romanya, Moldova, Bosna-Hersek, Sırbistan, Karadağ, Arnavutluk'taki azınlıkların anayasal durumu, dil politikaları, azınlıkların ana dilde eğitimi ve bu bölgelerdeki Türkçe öğretim süreci ele alınmıştır. On ikinci bölümde, Polonya'daki Türkçe, Türk dili ve edebiyatı öğretim süreçleri, yabancı/ikinci dil öğretimi çerçevesinde işlenmiştir. On üçüncü bölümde ise Rusya'daki Türkoloji faaliyetleri ve Yunus Emre Enstitüsü ele alınmıştır. Kitapta çeşitli ülkelere yönelik dil politikalarını ve Türkçe öğretim sürecini ele alan yazarlarımız, söz konusu ülkelerde bulunmuş veya hâlâ bulunarak Türkçe öğretim faaliyetlerini yaşayarak tecrübe etmiş kişilerdir. Böylelikle kitapta sunulan bilgiler, doğrudan sahadan elde edilmiş ve ilgili ülkelerin hem dil politikalarına hem de Türkçe öğretimine yönelik panoraması ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Ahmet Mermer, Kemal Timur, Şahmurat Arık, Ünsal Yılmaz Yeşildal, Yavuz Bayram Bu kitap, edebiyatı farklı alanlarla doğrudan veya dolaylı olarak ilişkili bir bilim alanı olarak değerlendiren bir anlayışla hazırlanmıştır. Kitapta edebiyatla ilgili temel kavramlar, edebî eserlerin temel özellikleri, edebiyat kuramları, edebî akımlar, edebî dönemler, edebî topluluklar, nazım şekilleri, nazım türleri, edebî sanatlar gibi konulara yer verilmiştir.
Ne kadar karmaşık olsalar da konuların hazırlanmasında olabildiğince sade ve anlaşılır bir üslubun tercih edilmesine özen gösterilmiştir. Bu yönüyle kitabın, içerdiği konular bağlamında, okuyucusunun ayrıntılara boğulmaksızın temel bilgileri edinmesine ciddi katkılar sağlayacağı ümit edilmektedir.
Mehrali Calp Edebiyat Bilgi ve Kuramları I adını taşıyan bu eserde, edebiyat ve sanatın tanımı, işlevleri; edebi eser, edebiyat akımları, poetikalar ve bazı eleştiri okulları ele alınmıştır. Edebi akımlar kronolojik bir sıra içinde tanıtılmaya çalışılmış; edebiyat ve şiir sanatı ile ilgili farklı görüşler incelenmiştir. Bunlar arasında yer alan edebi eserlerin nitelikleri, şiir sanatı, edebiyat kuramına ait hususlar üzerinde durulmuştur.
Üzerinde durulan konulardan biri de edebiyat tarihidir. Her toplumun bir tarihi olduğu gibi bir de edebiyat tarihi vardır. Edebiyat tarihi, bir toplumun edebi eserlerde yaşayan tarihidir. Bu tarih, yüzyıllar boyunca o toplumun içinden çıkmış sanatkârların ayna tuttuğu maşeri vicdanın bir yansımasıdır. İnsanın duygu, düşünce ve hayallerine, ümit ve heyecanlarına ayna tutan edebi eserler, ortaya çıktıkları toplum dokusunu da yansıtırlar.
Bu kitapta, XII kısımdan itibaren bir dizi eleştiri “okulu” tanımlanmaktadır. Edebiyat kuramları kapsamında yansıtmacılık, anlatımcılık, Rus Biçimciliği, yeni eleştiri, yapısalcılık, yapı sökücülüğü, feminizm, psikanaliz, Marksizm ve yeni tarihçilik gibi kuramlar ele alınmıştır. Bu kuramsal akımların pek çok ortak noktası bulunmasına karşılık birbirlerine alternatif oluşturan kuramlar da var.
Edebî eserlerin üstün kılan özelliklerini kavrayabilmek, değerlerini anlayabilmek üretildikleri dönem hakkında bilgilenmekle olur. Edebiyat kuramı, edebi eserleri analiz etmek için izlenen sistemli bir yol olarak tanımlanabilir.
“Kuram nedir? Kuram bir tahmin ya da varsayım mıdır? Bir düşünüşün kuram olarak kabul edilmesi için o düşüncenin herkesçe kavranacak ölçüde anlaşılır olması mı, olmaması mı gerekir? Kuram belirli bir karmaşıklık içerisinde olmalı mıdır? Farklı düşünüş ve alternatif düşüncelerin araştırılması olarak kuram, edebiyat incelemelerinin varsayımlarını sorgulamalı mıdır?”; Yazan, okuyan varlık kimdir? Metinler hangi etki ve şartlar altında üretilmişlerdir?” gibi sorulara bu kitapta cevap aranmaktadır.
Mehrali Calp Edebiyat Bilgi ve Kuramları I adını taşıyan bu eserde, edebiyat ve sanatın tanımı, işlevleri; edebi eser, edebiyat akımları, poetikalar ve bazı eleştiri okulları ele alınmıştır. Edebi akımlar kronolojik bir sıra içinde tanıtılmaya çalışılmış; edebiyat ve şiir sanatı ile ilgili farklı görüşler incelenmiştir. Bunlar arasında yer alan edebi eserlerin nitelikleri, şiir sanatı, edebiyat kuramına ait hususlar üzerinde durulmuştur.
Üzerinde durulan konulardan biri de edebiyat tarihidir. Her toplumun bir tarihi olduğu gibi bir de edebiyat tarihi vardır. Edebiyat tarihi, bir toplumun edebi eserlerde yaşayan tarihidir. Bu tarih, yüzyıllar boyunca o toplumun içinden çıkmış sanatkârların ayna tuttuğu maşeri vicdanın bir yansımasıdır. İnsanın duygu, düşünce ve hayallerine, ümit ve heyecanlarına ayna tutan edebi eserler, ortaya çıktıkları toplum dokusunu da yansıtırlar.
Bu kitapta, XII kısımdan itibaren bir dizi eleştiri “okulu” tanımlanmaktadır. Edebiyat kuramları kapsamında yansıtmacılık, anlatımcılık, Rus Biçimciliği, yeni eleştiri, yapısalcılık, yapı sökücülüğü, feminizm, psikanaliz, Marksizm ve yeni tarihçilik gibi kuramlar ele alınmıştır. Bu kuramsal akımların pek çok ortak noktası bulunmasına karşılık birbirlerine alternatif oluşturan kuramlar da var.
Edebî eserlerin üstün kılan özelliklerini kavrayabilmek, değerlerini anlayabilmek üretildikleri dönem hakkında bilgilenmekle olur. Edebiyat kuramı, edebi eserleri analiz etmek için izlenen sistemli bir yol olarak tanımlanabilir.
“Kuram nedir? Kuram bir tahmin ya da varsayım mıdır? Bir düşünüşün kuram olarak kabul edilmesi için o düşüncenin herkesçe kavranacak ölçüde anlaşılır olması mı, olmaması mı gerekir? Kuram belirli bir karmaşıklık içerisinde olmalı mıdır? Farklı düşünüş ve alternatif düşüncelerin araştırılması olarak kuram, edebiyat incelemelerinin varsayımlarını sorgulamalı mıdır?”; Yazan, okuyan varlık kimdir? Metinler hangi etki ve şartlar altında üretilmişlerdir?” gibi sorulara bu kitapta cevap aranmaktadır.
Ömer SOLAK Vicdanlı bir öğretmen, sürekli yeni şeyler öğrenir, onları kendi bilgi dağarcığının bir parçası hâline getirir, bilgilerini yenileriyle güncel ve taze tutar, metotlarını sürekli yeniler ve sınıfına bu yeni bilgiler ve yeni öğretme metotları ile gider. Hiçbir zaman mevcut bilgileriyle yetinmez, eski bilgilerle sınırlamaz kendini, daima yeni şeylerin susuzluğunu çeker.
Türkiye'de edebi metin çözümleme yöntemleri, pek çok üniversitede lisans ve lisansüstü düzeyde ders olarak okutulmasına rağmen, konuyu kapsayıcı bir bakışla ele alan oldukça az sayıda kaynak vardır. Elinizdeki kitabın farklı bölümlerinde edebiyat biliminin farklı çalışma alanları gruplandırılarak tanıtılmıştır. Bu tanıtımda daha çok alanın metodolojik cephesine hâkim olan yaklaşımlara odaklanılmıştır. Bu bölümler okura çok yönlü bir perspektif kazandırmak amacıyla, kendi konusunu farklı tartışmalar ve bakış açıları ışığında ele almaya çalışmıştır.
Ertuğrul Aydın Edebiyat Teori ve İncelemeleri; edebiyat sosyolojisi, edebiyat-psikoloji ilişkisi, edebiyat tarihi, edebiyat / roman teorisi, karşılaştırmalı edebiyat, postmodernizm, küreselleşme ve edebiyat ilişkisi gibi konu ve kavramları mercek altına almaktadır. Kitap, Türk ve dünya edebiyatının öne çıkan kimi yazar ve eserlerini merkeze alan inceleme ve değerlendirmelerle metin-kurgu-oluşum ilişkisinden hareket ederek edebiyatın teorik, sosyolojik ve uygulama yönüne ışık tutmaktadır. Yapılan bu incelemeler; edebiyat tarihi, yazar biyografisi, kültür dinamikleri gibi düzlem ve kriterler doğrultusunda, edebiyat-sosyoloji, edebiyat sosyolojisi ve edebiyat metni inceleme yöntemlerini esas almaktadır. Hem üniversitede okuttuğumuz dersler hem de uluslararası sempozyum bildirileri ve makalelerden edindiğimiz tecrübeler ile edebiyatın teorik ve sosyolojik cephesine ilişkin bilgileri kapsayan bu kitap, edebiyat, eser ve okuyucu bağlantısını, örneklerle ortaya koymaya çalışmaktadır.
Nurullah Çetin Eğitim Fakülteleri İçin Yeni Türk Edebiyatı –I adlı kitabımız, YÖK’ün Eğitim Fakültelerinde okutulmakta olan Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü / Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Ana Bilim Dalı / Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Programı / Türkçe Eğitimi Ana Bilim Dalı / Türkçe Öğretmenliği Programı için belirlediği müfredata göre hazırlanmıştır. Buna göre bu kitapta Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı, Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati Edebiyatları hakkında hem tarihî ve teknik bilgiler verilmiş hem de örnek metinler üzerinde uygulamalar yapılmıştır.
Nurullah Çetin, Kelime Erdal, Salim Durukoğlu Eğitim Fakülteleri İçin Yeni Türk Edebiyatı –II adlı kitabımız, YÖK’ün Eğitim Fakültelerinde okutulmakta olan Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü / Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Ana Bilim Dalı / Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Programı / Türkçe Eğitimi Ana Bilim Dalı / Türkçe Öğretmenliği Programı için belirlediği müfredata göre hazırlanmıştır. Buna göre bu kitapta Millî Edebiyat ve Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı (1923-1950) hakkında hem tarihî ve teknik bilgiler verilmiş hem de örnek metinler üzerinde uygulamalar yapılmıştır.
A. Pınar Vural, Ayhan Öztürk, Belma Doğan Güngen, Cem Gökçen, Fatih Dağdelen, Gülis Kavadar, İdris Kaya, İsmet Melek, Murat Güntel, Pınar Karadeniz, Selenay Yücel, Sevda Dolapçıoğlu Eğitim alanında yaşanan değişimlerin hızlı yükselişi, öğrenme konuları üzerinde farklı disiplin bakış açılarına ihtiyaç duyulmasını ortaya çıkarmıştır. Değişim; anne-baba ve eğitimcilerin bazı konularda çözüm yolu bulmak için zorlanmalarına neden olmuştur. Ayrıca öğretmenler pandemi döneminden sonra öğrenme sorunlarının farklılaştığı üzerine görüş bildirmektedir. Tüm bu ihtiyaçlardan dolayı bu kitapta, farklı disiplinlerden gönüllü birçok uzman, bir araya gelerek eğitim konuları üzerine çözüm önerilerini, görüşlerini ve tecrübelerini sunmuşlardır. Kitap, öğrenme konuları içerisinde en çok ihtiyaç duyulan konuların neler olduğu üzerine öğretmen ve öğrencilerden görüş alınarak oluşturulan başlıkları kapsamaktadır. Kitabın amacı, bu öğrenme konularını birden fazla uzman hekim ve eğitimcinin iş birliği ile değerlendirmektir. Ayrıca eğitim fakülteleri öğretmenlik uygulamaları dersi için fayda sağlayabileceği düşünülmektedir. Anne, baba ve eğitimcilerin iyi nesil yetiştirme gücünü artırmak üzere yazılan bu kitabın “çocuklara” fayda sağlaması dileğiyle...
Arzu Küçük, Asiye Şengül Avşar, Ayşe Çi̇ftçi, Demet Baran Bulut, Fazilet Taşdemir, Hakan Şevki Ayvacı, Hasan Bağ, Mehmet Küçük, Mehmet Küçük, Mustafa Sami Topçu, Ömür Kaya Kalkan, Serkan Sevim, Sinan Bülbül, Yılmaz Kara Bilgi üretmenin araçlarından biri olan bilimsel yöntemin kişi ve/veya kurumlar tarafından kabul edilebilmesi için büyük bir mücadele verilmiştir. Bugünlerdeki esas tartışma ise bilimsel yöntemin ne ölçüde işe yarar olduğuna değil 7'den 77'ye topluma nasıl öğretileceğine yöneliktir. Bu amaçla hem yurt içinde hem de yurt dışında çok sayıda yöntem kitabı yayımlanmıştır. Bu kitaplarda; kendilerini akademide konumlandıran yazarların, okuyucuyla empati kurarak işi kolaylaştırmak yerine öğreticilik rollerinin doğası uyarınca yöntem bilgisinin klasik sunumuna odaklandığı açıktır. Buna karşın 21. yy.'da bile toplumun büyük bir kısmının bilimsel yöntem hakkındaki bilgilerinin ve inançlarının sınırlı olması, işe koşulan eylem stratejilerinin -en azından yeterince- başarılı olmadığını ortaya koyar. Bu kitabın yazarları ise farklı olarak, okuyucuyla empati kurarak bilimsel araştırmanın tasarımından uygulanmasına, veri analizinden raporlanmasına kadar tüm süreç boyunca neler yapılacağından çok neler yapıldığını, kendi öğrenme yaşantılarına da atıf yaparak popüler bir dille açıklamaya çalışmışlardır. Dolayısıyla okuyucuya yalnızca bilimsel bir şeyler yapmasını söylemek yerine bunun nasıl yapılacağını açıkça göstermeyi ilke olarak benimsemişlerdir. Bu bağlamda farkı ilk bölümle birlikte hemen hissedilecek eser, bilimsel bir şeyler yapma hedefi olan çocuklardan yetişkinlere kadar önemli bir kitlenin bilimsel araştırma sürecine katılmasını kolaylaştıracaktır.
Pelin Piştav Akmeşe Toplum içinde anlamlı ve başarılı bir hayat sürmede iletişim temel bir rol oynar. Nitekim kendimizi ifade ettiğimiz oranda anlaşılabilir, istek ve arzularımızı gerçekleştirebiliriz. Bireysel farklılıklar, gereksinimler ve kişiye ait özellikler iletişim sürecini şekillendirmektedir. Doğum öncesi, sırası ve/veya sonrasında oluşan bir nedene bağlı işitme kaybı ile doğan, büyüyen işitme engelli ve sağır bireylerin; toplum içinde mutlu ve üretken bir hayatı sürdürme sürecinde aşmaları gereken en önemli engel iletişim sorunudur.
Doğuştan ileri ve çok ileri derecede işitme kaybı olan çocuklara iletişim için gereken yolları öğretmek aileler, ilgili uzmanlar ve eğitimcilerin en temel önceliğidir. Erken dönemden itibaren işitsel-sözel eğitimle dili kazanamayacak olan grupta yer alan çocuklar ile erken tanı ve cihazlamayı takiben işitsel-sözel dil ile eğitim almaya başlayan çocuklara da ikinci bir dil olarak işaret dili öğretmek son derece önemli bir noktadır. Unutmamalıyız ki doğuştan ileri ve çok ileri derecede işitme kaybı olan çocukların ana dili işaret dilidir.
Türk İşaret Dili (TİD), Türkiye’deki sağır bireylerin kullandığı, görsel ve jestsel biçime dayalı olan en eski işaret dillerinden biridir. İşaret dilleri de konuşma dillerinin sunduğu benzer bilişsel ve sosyal işlevleri etkili bir biçimde yerine getirmektedir. Bu nedenle doğuştan ileri ve çok ileri derecede işitme kayıplı bebeklerin, yaşamın ilk yıllarında mevcut ihtiyaçlarını iletebilmesini ve daha fazla dil kavramı öğrenmeye devam edebilmesini sağlayan işaret dilinin, sözel dille birlikte sunulması çocuğun ana dilini temellerinin atılmasını sağlamaktadır.
İşitme engelli ya da sağır birey, hangi yaşta olursa olsun öncelik aile içi ve toplumsal yaşamdaki iletişim kurma sürecinin niteliğini desteklemektir. Elbette bu yolculuk, yalnız aile ve çocuğun katılımıyla değil, birçok paydaşın eşliğinde olacaktır. Unutmamalıyız ki işitme engelli ve sağır çocuklarımızın söyleyecek çok şeyi, anlatacak çok sözü vardır.
Üç milyona yakın sağır bireyin bulunduğu ülkemizde son yıllarda toplumda işaret dilini öğrenme çabası ve işaret dili üzerinde yapılan akademik çalışmaların sayısının hızla artması sevindirici bir ilerlemedir. Sağır ve işitme engelli bireylerin ulusal ve uluslararası her alanda akademiye ve hayata tam katılımlarının sağlanması açısından işaret dilinin doğru öğrenilmesi, öğretilmesi ve kullanımının yaygınlaştırılması önem arz etmektedir. Bu süreçte en önemli eksiklerden birisi materyal eksikliğidir. Türk İşaret Dili eğitimlerine destek sunmak amaçlı hazırlanan bu kitap, eğitim alanında bir ilk olma özelliği taşımaktadır. Kitabın özel eğitim öğretmenlerine, işitme engelliler öğretmenlerine, odyologlara, dil ve konuşma terapistlerine, odyoloji ve konuşma bozuklukları uzmanlarına, özel eğitim öğretmenliği, odyoloji, dil ve konuşma terapistliği lisans ve yüksek lisans öğrencilerine, TİD tercümanlarına, TİD öğrenmek isteyen ya da bu alanda akademik çalışma yapacak çok geniş bir kitleye, TİD’nin yaygınlaştırma çalışmalarına, işitme engelli ve sağırlar ile onların ailelerine katkıda bulunmasını umut ediyorum.
Beverly Otto Dil gelişiminin diğer gelişim alanları ile bütünleşen yönleri, özellikle erken çocukluk döneminde bu alanın kapsamlı olarak ele alınmasını gerektirmektedir. Bu bağlamda, yaşamın farklı dönemlerinde dil gelişimine özgü özelliklerin yanı sıra destekleyici yaklaşım ve uygulamaların çok boyutlu olarak ele alındığı bu kitapta; dil gelişimi, bebeklik döneminden erken okuryazarlık ve ilkokul yıllarına uzanan geniş bir zaman diliminde ve gelişimsel farklılıkları ve kültürel çeşitlilikleri içine alan kapsayıcı bir yaklaşımla ele alınmıştır. Ayrıca kitapta yer alan pek çok konunun Türkçenin yapısı bağlamında daha ayrıntılı bir şekilde ele alınabilmesi ve daha genişletilmiş bilgiye gereksinim duyan okuyucunun bu gereksiniminin karşılanması amacıyla, hemen her bölümde, konuyla ilgili okuma önerileri ve/veya açıklamalar ve örnekler dipnotlar şeklinde sunulmuştur. Kitabın ilk üç bölümü, dilin temel özelliklerine ve kuramsal temellerine odaklanmakla birlikte ilerleyen bölümlerde her bir gelişim dönemine özgü dil gelişimini destekleyici yaklaşımlar ve yöntemler ele alınmaktadır.
Hem kuramsal hem uygulamaya dönük bu yönüyle kitabın; alanda çalışan birçok uzmana gerek eğitsel gerek klinik ortamlarda katkı sağlamasını, çocuklara ve ailelerine destekleyici bir kaynak olmasını ümit ediyoruz.
Susan B. Neuman, David K. Dickinson Yapılan çalışmalar, farklı öğrenme deneyimlerine sahip çocukların başarılarını artırmayı hedefleyen uygulamaların ve politikaların artan önemine işaret etmekte, bu uygulamalar arasında erken okuryazarlık becerileri önemli yer tutmaktadır. Bu konuyu farklı boyutları ile ele alan Erken Okuryazarlık Araştırmaları El Kitabı, erken okuryazarlık becerilerinin kazanımına ilişkin çok yönlü bir bakış açısı ortaya koymaktadır. Bu kitapta, alanın önde gelen araştırmacıları tarafından gerçekleştirilmiş olan temel araştırmalara yer verilmiş; erken okuryazarlığın kavramsallaştırılması, erken okuryazarlık gelişiminin ögeleri, ev ortamı ve toplumun etkileri, okullaşmanın etkileri, okul öncesi dönemde erken okuryazarlık, destekleyici öğretim materyalleri ve sınıf uygulamalarının yanı sıra özel eğitim çabaları araştırma bulguları eşliğinde kapsamlı bir şekilde ele alınmıştır.
Ahmet Yamaç, Asya Çetin, Ayşegül Deniz, Başak Gökcek, Halil Taş, Hatice Özaslan, Hatice Özata, Hilal Atlar, İpek Karlıdağ, Mine Koyuncu Şahin, Nihan Feyman Gök, Nursel Uyar Dalkılıç, Özge Cengiz, Özgül Polat, Sühendan Er, Yıldız Uzuner, Yusuf Özdemir, Zübeyde Zeynep Özen Tuncer, Okuma yazma becerisinin tüm bireyler için heyecan verici bir süreç olduğu söylenebilir. Formal okuma ve yazma öğretimi ilkokul birinci sınıfta başlamakla birlikte, okul öncesi dönemdeki çocukların çevrelerinde gördükleri sembollere, logolara, yazılı metinlere dikkat kesilip, “Burada ne yazıyor?” soruları ile karşılaşabilir, kendi isimlerini yazmayı denediklerini ya da bir hikâye kitabını okuyormuş gibi yaparak okumayı modellediklerini sıklıkla görebiliriz. Bu durum, okul öncesi dönemde ele alınması gereken “erken okuryazarlık (early literacy)” ve “gelişen okuryazarlık (emergent literacy)” kavramlarına dikkat çekmektedir.
Okul öncesi eğitimin temel amaçlarından biri, çocuğu ilkokula hazırlamaktır. Bu amaç doğrultusunda çocukların ilkokula başlamadan önce erken okuryazarlık becerileri edinmeleri, onların ilkokula hazırbulunuşlukları açısından önemli olduğu kadar okula uyum sürecini kolaylaştırmak ve okuma yazma öğrenme sürecine katkı sağlamak açısından da önem taşımaktadır.
Hem okul öncesi eğitim hem de ilkokul eğitimi açısından ortak ve önemli bir payda olduğu düşünülen “erken okuryazarlık eğitimi”nin ele alındığı bu kitapta yer alan konu başlıkları şunlardır:
• Okula Hazırbulunuşluk ve İlkokula Hazırlık
• Okuryazarlığa Bakış ve Erken Okuryazarlık
• Okul Öncesi Dönemde Dil Gelişimi ve Sözel Dil Becerileri
• Çocuklarda Okuma Becerilerinin Gelişimi
• Çocuklarda Yazı Farkındalığı Becerisinin Gelişimi ve İlk Okuma Yazmaya Hazırlık
• Erken Okuryazarlık Becerilerinin Kitaplar ile Desteklenmesi
• Erken Okuryazarlık Eğitiminde Teknoloji Entegrasyonu
• Okul Öncesi Eğitim Sınıflarında Okuryazarlık Çevresinin Oluşturulması
• Erken Okuryazarlık Becerilerinin Değerlendirilmesi
• Erken Çocukluk Eğitiminde Farklı Yaklaşımlar ve Erken Okuryazarlık
• Çift Dilli Çocuklarda Erken Okuryazarlık Gelişimi
• Özel Gereksinimli Çocuklarda Erken Okuryazarlık Gelişimi
• Erken Okuryazarlık Araştırmaları
• “Okuma Yazmaya Hazırlık” Etkinlikleri
Kitabın, başta sevgili çocuklar olmak üzere, araştırmacılara, okul öncesi öğretmenlerine/öğretmen adaylarına, sınıf öğretmenlerine/öğretmen adaylarına, ebeveynlere ve erken okuryazarlık serüvenini merak eden tüm okurlara katkı sunması dileklerimizle…
Melike Üzüm Batı Türkçesinin başlangıcı olarak kabul edilen Eski Anadolu Türkçesiyle yazılmış birçok eser bugün metin ve sözlük olarak yayımlanmış, incelenmeyi beklemektedir. Modern dilbilimin verilerini kullanarak Türk dilinin tarihi metinlerinin incelenmesi genel dilbilim ve Türkoloji için büyük önem taşımaktadır. Bu ihtiyaca yönelik, sunulan çalışmada kiplik kategorisi üzerine yapılan dillerarası teorik çalışmalar değerlendirilmiş, Eski Anadolu Türkçesinde kullanılan epistemik kiplik işaretleyicileri eserden hareketle ortaya konulmuştur.
Ayrıntılı bir inceleme yapılabilmesi için kiplik kategorisinin alt kategorisi epistemik kipliğe odaklanılmış ve incelenecek veri hacimli bir eser olan Kısas‑ı Enbiya ile sınırlandırılmıştır. Kısas‑ı Enbiya, Salebi'nin El‑keşf'ül beyan'an tefsiri'l‑kur'ân adlı eserinin 14. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen çevirisidir. Epistemik kiplik incelemesi için bu eserin seçilmesinde 14. yüzyıl Türkçesini yansıtan dini bir metin olması, olayları sıkça kaynak kişilerin ağzından diyaloglarla aktarması, tüm şahıs çekimlerini içeren ifadelerin yer alması, Tanrı'nın konuşturulması, din çerçevesinde farklı konulara yer vermesi vb. özellikler etkili olmuştur. Bu çalışmayla, tarihi metinlerde kullanılan dilin farklı yaklaşımlarla ele alınmasının gerekliliğine dikkat çekilmek istenmiştir.
Atilla Batur, Muvaffak Eflatun, Ömer Özkan, Ümran Ay, Yavuz Bayram Bu kitap, eski Türk edebiyatı geleneğinin kuruluş döneminden olgunluk dönemine kadarki gelişimini örnek metinler eşliğinde ortaya koymaya odaklanmıştır. Bu amaçla eski Türk edebiyatıyla ilgili tarihsel süreç yanında, bu süreci temsil edecek örnek metinlere de yer verilmiştir. Tarihsel süreçle ilgili bölümleri; Doç. Dr. Muvaffak Eflatun, Prof. Dr. Atilla Batur ve Prof. Dr. Ömer Özkan hazırlamıştır. Örnek metinlerin şerhleri ise eski Türk edebiyatı geleneği çerçevesinde Doç. Dr. Ümran Ay, Prof. Dr. Yavuz Bayram ve Prof. Dr. Ömer Özkan tarafından yapılmıştır.
Kitap hazırlanırken, okuyucunun tarihsel sürecin karmaşasında boğulmamasına ve eski Türk edebiyatı metinlerinin anlaşılmaz gibi görünen dünyasında kaybolmamasına özen gösterilmiştir. Bunun için olabildiğince sade bir içerik, anlaşılır bir üslup ve gözlemlenebilir bir yöntem tercih edilmiştir. Nicelik telaşına düşmeksizin ve abartılı akademik değerlendirmelere kapılmaksızın eski Türk edebiyatının kuruluşundan olgunlaşma sürecine kadarki dönemi örnekleriyle ortaya koyan bu kitap okurlarının ilgisine sunulmuştur.
Kitapta şerhi yapılan gazeller, hem özgün alfabeleriyle eski harfli olarak hem de yeni harfli olarak verilmiştir. Ayrıca her beyitten sonra yaygın olarak bilinemeyeceği düşünülen kelimelerin anlamları verilmiş, ardından beytin günümüz Türkçesiyle düzyazıya dil içi aktarımı yapılmış ve nihayet beytin şerhine yer verilmiştir.
Ahmet Yenikale, Gülcan Alıcı, Kaplan Üstüner, Lütfi Alıcı, Mustafa Erdoğan, Muvaffak Eflatun, Şevkiye Kazan Nas, Yavuz Bayram Eski Türk Edebiyatı II (16.Yüzyıl) kitabı; giriş ve metin şerhleri olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. “16. Yüzyıl Klasik Türk Edebiyatı” başlığını taşıyan girişte; incelenen yüzyıl hakkında hem tarih hem de edebiyat tarihi bilgisi verilmiştir. Yüzyılın önemli edebî şahsiyetleri (Fuzûlî, Bâkî, Hayâlî Bey, Zâtî, Yahyâ Bey, Muhibbî, Edirneli Nazmî, Nev'î, Lâmiî, Bağdatlı Rûhî) ve bunları edebî açıdan temsil eden metinler, kitabın ikinci kısmında yer almıştır. Bu bölümde öncelikle, ele alınan şahsiyetlerin hayatı, edebî kişiliği ve eserleri hakkında bilgi verilmiş; daha sonra seçilen metinler eski Türk edebiyatı geleneği çerçevesinde şerh edilmiştir. Metin şerhinden sonra her bölüme aynı şahsiyete ait iki örnek şiir ile seçme beyitler de ilave edilmiştir. Şerhi yapılan şiirler, hem özgün alfabeleriyle eski harfli olarak hem de yeni harfli olarak verilmiştir. Böylelikle metnin eski harfli olarak okunması imkânı da sağlanmıştır. Şiirler şerh edilirken her beyitten sonra yaygın olarak bilinemeyeceği düşünülen kelimelerin anlamları verilmiş, ardından beytin günümüz Türkçesiyle düzyazıya dil içi aktarımı yapılmış ve nihayet beytin şerhine yer verilmiştir. Kitap bu muhtevasıyla eski Türk edebiyatı alanında kaynak ve model olabilecek mahiyettedir.
Abdullah Aydın, Ahmet Mermer, Ahmet Serdar Erkan, Atilla Batur, İsrafil Babacan, Lokman Turan, Muvaffak Eflatun, Neslihan Koç Keskin, Ömer Özkan, Şevkiye Kazan Nas Eski Türk Edebiyatı III (17.Yüzyıl) kitabı; giriş ve metin şerhleri olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. “17. Yüzyıl Osmanlı Devleti'nin Tarihî, Siyasi ve Edebî Görüntüsüne Genel Bir Bakış” başlığını taşıyan girişte; incelenen yüzyıl hakkında hem tarih hem de edebiyat tarihi bilgisi verilmiştir. Yüzyılın önemli edebî şahsiyetleri ve onları edebî açıdan temsil eden metinler kitabın ikinci kısmında yer almıştır. Burada öncelikle ele alınan şahsiyetin hayatı, edebî kişiliği ve eserleri hakkında bilgi verilmiş, daha sonra seçilen metinlerin şerhlerine geçilmiştir. Şerhi yapılan metinler, hem özgün metnin doğru tespit edilebilmesi hem de örnek bir Osmanlı Türkçesi metni ortaya konulabilmesi bakımından özgün alfabeleriyle yani eski harfli olarak da verilmiştir. Eski harfli metnin hemen yanında yeni harfli metin de verilmiş, böylece her iki metin arasında bir karşılaştırma imkânı sağlanmıştır. Şerh yapılırken her beyitten sonra yaygın olarak bilinemeyeceği düşünülen kelimelerin anlamları verilmiş, ardından beytin günümüz Türkçesiyle düz yazıya dil içi aktarımı yapılmış ve nihayet beytin şerhine yer verilmiştir. Özel şahıs adlarından oluşan dizin de kitabın sonuna eklenmiştir.
Elza Semedli Bu kitap, Eski Türkçeden günümüz Türkiye Türkçesi ve Azerbaycan Türkçesine uzanan tarihî değişme ve gelişme sürecinde basit fiillerdeki anlam olaylarını eş zamanlı ve art zamanlı anlam bilimi metotlarıyla inceleyen karşılaştırmalı bir çalışmadır.
Kitapta, basit fiillerin anlamsal sınıflandırma örneklerine yer verilerek yeni bir anlamsal sınıflandırma ortaya konulmuştur. Anlamsal sınıflandırma kelimenin anlam yapısı temel alınarak yapılmıştır. Basit fiillerdeki eş anlamlılık, eş adlılık, ikili kökler, çok anlamlılık ve zıt anlamlılık olayları eş zamanlı; anlam daralması, anlam genişlemesi ve başka anlama geçiş gibi anlam değişmeleri ise art zamanlı metotla araştırılmıştır. Basit fiillerin cümle içinde kullanımına dair hem tarihî metinlerden hem de günümüz Türkiye ve Azerbaycan Türkçelerinden örnekler verilmiştir.
Her iki lehçedeki basit fiillerin Eski Türkçedeki kullanımları, fonetik ve semantik değişiklikler etimolojik sözlüklere dayalı olarak örneklerle gösterilmiştir.
Kitapta, her iki Türk lehçesinin yazı dilinde kullanılan basit fiillerin anlam özellikleri, ortak ve farklı kullanımlarına dair örnekler de yer almaktadır.
Kitabın, Türk lehçelerinin karşılaştırmalı anlam bilimi çalışması olması bakımından Türkoloji alanına katkı sağlayacağına inanıyoruz.
Aybala Çayır, Bilge Bağcı Ayrancı, Cansu Aksu Raffard, Demet Kardaş, Duygu Ak Başoğul, Esra Nur Tiryaki, Ezgi İnal, Halil Erdem Çocuk, Halilibrahim Kabadayı, Hatice Değirmenci Gündoğmuş, İlke Altuntaş Gürsoy, Kürşat Karasolak, Meral Doğru, Merve Müldür, Pınar Kanık Uysal, Serkan Furtun, Taşkın Soysal, Tuğba Yanpar Yelken, Yunus Emre Çekici, Zeliha Aydın Türkçe öğretimi alanı kendi içinde edebiyat, eğitim bilimleri, genel kültür, dilbilim gibi birçok alanla iç içedir. Bu alanların birçoğu Türkçe eğitimine kaynak teşkil ederken eğitim bilimleri, öğretimin nasıl yapılandırılacağı konusunda bir alt yapı sağlar. Bu nedenle eğitim bilimlerindeki ve özellikle öğrenme kuramlarındaki gelişmelerin Türkçe öğretiminde somutlaştırılmasının, Türkçe öğretiminin niteliğini yükselteceği düşünülmektedir.
Bu kitabın ortaya çıkış amacı, çağdaş kuram ve yaklaşımları uygulama temelli bir yöntem olarak Türkçe öğretimi alanında işe koşmaktır. Kitap içindeki ders planları ve etkinliklerle öğrenme ortamlarının zenginleştirilmesi hedeflenmiştir. Bu uygulamalarda yazarlar, her öğrencinin öğrenme ihtiyacının farklılığına dikkat çekmişlerdir. Böylece, sınıf öğretmenliği ilk okuma yazma öğretiminden ilkokulda yabancılara Türkçe öğretimine; ana dili Türkçe öğretiminden yabancı dil olarak Türkçe öğretimine kadar Türkçe öğretiminin her aşamasında çalışan veya öğrenim gören paydaşlara zengin bir içerik sunulmuştur. Kitabın bu içeriğiyle öğretmenlerin/öğretmen adaylarının kendilerini mesleğe hazırlamada ve geliştirmede, bu alanda çalışan bilim insanlarının farklı bakış açısı kazanmalarında temel eserlerden biri olacağı düşünülmektedir.