Ayşe Sakioğlu, Behçet Uz, Bekir S. Kocazeybek, Burcu Parlak, Canan Eren, Cemile Sönmez, Cumhur Artuk, Elif Keskin, Erdal Özbek, Ertan Özyurt, Esra Karakoç, Fadile Yıldız Zeyrek, Fahri Yüce Ayhan, Harika Öykü Dinç, Hasan Irmak, İsmail Yasar Avcı, Kamuran Şanlı, Kazım Kıratlı, Levent Hayat, Levent Sağdur, Mehmet Özdemir, Mehmet Tevfik Yavuz, Muhsin Yıldırım, Murat Güler, Murat Yazıcı, Mustafa Altındiş, Mustafa Güney, Mustafa Yılmaz, Nesrin Gareayaghi, Nigar Ertuğrul Örüç, Nurgül Ceran, Özgür Rüştü Güner, Özlem Miman, Rıza Aytaç Çetinkaya , Rukiye Berkem, Rüveyda Uğur, Salim Yakut, Servet Uluer Biçeroğlu, Sevinç Yenice Aktaş, Sibel Eldemir, Soner Yılmaz, Şükran Köse, Tuba Kula Atik, Tufan Tuğrul Tuncay Ertop, Tuğba Kula Atik, Tunahan Ayaz, Yasemin Coşgun, Yasemin Heper
Hâlen tek kaynağı insan olan kanın, hayat kurtaran bir tıbbi ürün olarak gerekli durumlarda kullanılması, hasta güvenliği açısından tüm tarafları ve süreçleri ilgilendirdiğinden transfüzyon mikrobiyolojisi alanı ayrı bir önem taşımaktadır.
Mikrobiyoloji, başından beri transfüzyon tıbbı ile hep iç içe olmuştur. Bugünkü bilgilerimiz ile transfüzyonun başlayıp gelişmesinden çok sonra viral hepatitler ve sonrasında HIV, transfüzyonların kaçınılmaz ve ısrarcı komplikasyonları olarak gözlenmiştir. Kırk yıldan fazla bir süredir bu ve diğer transfüzyonla bulaşan mikroorganizmaların kontrolü ile kan merkezleri mücadele hâlindedir. Hepatitlerin (özellikle Hepatit C) rutin taranmasından önceki yıllarda da bu etkenlerin en temel bulaşma yolu kan transfüzyonları olarak kabul edilmiştir. Sonrasında HIV bulaşı da büyük bir transfüzyon trajedisi olabilmiştir.
Bütün bunlar bize kan transfüzyon güvenliğini sağlamada sürecin ciddi eylemlerle yönetilmesi gerektiğini öğretmiştir. Günümüzde daha da öngörülemeyen etkenler ortaya çıktı; çıkmaya ve insanlığı kuşatmaya da devam edecek gibi görünmektedir.