Temel İslam Bilimleri \ 2-4
Mustafa Acar 15 Temmuz hiç şüphesiz Türkiye tarihinin dönüm noktalarından biridir. O tarihte Türkiye hem hain bir darbe girişimine, hem de milletin tek yürek halinde darbeye direnişine sahne olmuştur. Bir ihanetin analizi, hayır ve hizmet hareketi olarak yola çıkan bir yapının zamanla nasıl devlete kafa tutacak, Parlamentosunu bombalayacak, insanların üzerine tanklarla yürüyecek kadar gözü dönmüş bir terör örgütüne dönüştüğünün ibretlik anlatımıdır. Hizmetten Hezimete FETÖ, 15 Temmuz’dan yola çıkarak bir ihanetin öyküsünü tahlil etmektedir. Çoğunlukla yapıldığının aksine eser FETÖ sövgüsünün ötesine geçmekte, FETÖ’yü var eden tarihsel-sosyal koşullara, henüz bir terör örgütüne dönüşmeden önceki dönemlerde bu yapının toplumdan ve devletten hangi nedenlerle sempati topladığına, yine bir dönem siyasi otoritenin bu yapıyla neden işbirliği yaptığına, hangi iç ve dış dinamiklerin etkisiyle söz konusu yapının adım adım bir ihanet şebekesine dönüştüğüne uzanan kapsamlı bir analiz yapmaktadır. FETÖ benzeri belalarla tekrar karşılaşmamak için, sorumluluğu tamamen dış mihraklara yıkan komplo teorilerinin ötesine geçmek, yer yer öz eleştiri yapmak ve olayın tarihî, siyasi, iktisadi, hukuki, sosyolojik ve psikolojik boyutlarının soğukkanlı bir analizini yaparak, yaşananlardan ders almak ve her alanda gereken tedbirleri almak elzemdir. Bu bağlamda elinizdeki eser, FETÖ olayını çeşitli boyutlarıyla anlama ve açıklama, FETÖ ile mücadelede dikkat edilmesi gereken hususlar ve benzer sorunlarla bir daha karşılaşmamak için alınması gereken tedbirlerin neler olduğunun tespitine yönelik çabalara mütevazı bir katkıdır.
Hasan ÇELİKKAYA Yayın hayatına sunduğumuz bu kitap, yediden yetmişe herkesi ilgilendiren "huzur" konusunu "huzur eğitimi" adıyla ve "toplumda huzur, ailede huzur, kişide huzur" tasnifiyle bu alanda yapılmış ilk akademik çalışma özelli­ğini taşımaktadır. Çalışmada tamamen "tabiî (doğrudan) gözlem" metodu kullanılmış olup aktarılan olayların hepsi yaşanmış olaylardır; asla hayalî bir konu yoktur. Olayların yorumları tabiatıyla yazara aittir. Konular; ilâhiyatçı ve sosyolog gözüyle değerlendirilmiş olup pratik kaynaklı ve pratiğe yönelik olarak işlenmiştir.
Keza huzur olayının basit bir olay olmadığına; kişi kadar aileleri, toplumu ve dünya toplumlarını ilgilendirdiğine; bu konuda her kesime sorumluluklar düştüğüne; huzu­run sadece para ve şöhretle değil, aynı zamanda beden sağlığı kadar ruh sağlığıyla (ruhsal doyumla) da çok yakın ilişkisinin bulunduğuna dikkat çekilmiştir. Aktarılan bu tecrübeler neticesinde, kişisel huzurun baş düşmanı olan stresi yenmenin yolları da gösterilmiştir.
Kitapta aktarılan olayların; özellikle psikologlara, psikiyatristlere, psiko-terapi ve aile terapisi uygulayanlara, benzer konularda araştırma yapanlara, sağlam birer malzeme teşkil edeceğine inanmaktayız.
Ramazan KAZAN Müslümanların kurdukları medeniyetlerin ana referansı, örf, âdetleri vs. gibi millî değerlerinin yanında Kur'ân-ı Kerim ve
Hz. Peygamber'in hadisleri olmuştur. Onlar bu kaynaklardan aldıkları ilhamla çeşitli müesseseler kurmuşlar ve değişik edebî ürünler ortaya koymuşlardır. Bu edebî ürünlerin en önemlileri atasözleri ile vecizelerdir.
Henüz çocukluğundan itibaren fasih dilin hâkim olduğu çevrede yetişen, Kur'ân-ı Kerim'in edebî üslûbunu en iyi bilen
Hz. Peygamber, yeri ve zamanına göre vecize niteliğinde sözler söylemiştir. Hayatın pek çok alanlarını ilgilendiren onun bu vecizeleri Arapçaya ve değişik Müslüman milletler tarafından kurulan İslam medeniyet ve kültürüne ayrı bir zenginlik katmıştır.
Çalışmamız, Türkçede az sayıda yaygın olan Hz. Peygamber'in bu tür sözlerinden önemli bir kısmını asıllarıyla ve edebî özellikleriyle dilimize kazandırmayı hedeflemiştir.
Adil Bebek O, bizden biri. Miladi 610 yılında Allah'ın emri, onayı ve teyidi ile ortaya çıkıp peygamberliğini ilan etti. İnsanlığı hurafe ve asılsız şeylere, ne kadar güçlü ve egemen olurlarsa olsunlar aslında kendileri gibi aciz olan birilerine; cine ve putlara tapmaktan vazgeçip evrenin yaratıcı, yönetici ve hükümranına bağlanıp saygı duymaya, O'nun direktif ve yol göstermelerini esas almaya davet etti. Hak dedi, adalet ve eşitlik dedi, özgürlük dedi, erdem ve onur dedi. Sonuç olarak dünya ve ahiret mutluluğu vaat etti.
Hz. Peygamber'den bahsediyorum.
Ona inanan ve bağlananlar oldu; dönemin egemenleri ve ikbal sahipleri ile başta Yahudiler olmak üzere eski din mensupları ona karşı amansız bir düşmanlık içine girdiler. Ona karşı her türlü savaş ve kumpasın başında yer aldılar, onlara kendilerinden farklı bir şekilde inanma, düşünme ve yaşamayı çok gördüler, yapmadık zulüm bırakmadılar.
Ne ki, Allah dinini koruyup kolluyor ve destekliyordu; sonunda zalimler mağlup, mazlumlar ise galip oldular.
Ancak o düşmanlık orada kalmadı; on dört asır devam etti. Haçlılarla devam etti, oryantalistlerle devam etti.
Bu mütevazi çalışmada, asırlardır bir türlü bitmek bilmeyen o kin, düşmanlık ve linç histerisinin, günümüzde DAİŞ vb. projelerin ikliminden de istifade ile özellikle gençleri avlayıp dinden ve bilhassa İslamiyet'ten koparmak maksadıyla Hz. Peygamber'i karalama ve iftiralarına cevapları bulacaksınız.
Kafanıza takılan şeyler olursa bana ulaşmanız beni memnun eder. Sevgi, saygı ve hayır dualarımla.
İdris Tüzün İbn Şihâb ez-Zührî, tâbiînin en önemli âlimlerinden kabul edilmektedir. O, İslâm tarihinde hadisleri ilk defa tedvin eden şahıs olarak bilinir. Bu kitapta, onun hayatı, hadis ilmindeki yeri ve rivâyetlerinin kaynaklara -Ahmed b. Hanbel'in Müsned'i özelinde- intikali ele alınmıştır.
Hicrî 50-124 (milâdi 670-742) tarihleri arasında yaşayan Zührî, Medine'de doğmuş ve ilim tahsilini yine bu şehirde yapmıştır. 18 kadar sahâbîyle görüştüğü söylenen Zührî daha çok tâbiîn âlimlerinden ders almıştır. En önemli hocaları fukahâ-yı seb'a'dır. 30 yaşlarında Şam'a giden Zührî Emevî Halifesi Abdülmelik'in himayesine girmiş, ondan sonra da vefat edinceye kadar halifelere yakın olmuştur.
Fıkıh ve tarih alanlarında da derin bilgi sahibi olan Zührî'nin en çok şöhret kazandığı alan, hadisçiliğidir. O, hadislerin tedvininde, isnadın yerleşmesinde ve hadislerin öğretiminde önemli rol üstlenmiş bir kişidir.
Kitabımızın birinci bölümünde; Zührî'nin kısa hayatı, hakkında söylenenler, kendisine yöneltilen ithamlar, diğer ilimlerdeki durumu, hadis tedvinindeki rolü, isnad konusundaki tutumu, hadis tahammülündeki uygulamaları ve bazı hadis meseleleri ile ilgili görüşleri ele alınmıştır. İkinci bölümde ise, onun Ahmed b. Hanbel'in Müsned'indeki 1820 rivâyeti ele alınarak incelenmiştir.
M. Umer Chapra İktisadın Geleceği: İslamî Bir Bakış hem iktisadi hem de ahlâki açıdan ana akım iktisadın bilimsel ve samimi bir eleştirisidir. Chapra, yararının olduğu kadar Batı merkezli kapitalist iktisadın limitlerinin de farkındadır. İktisadi analizin gerçek değerinin ve dünyadaki insanlığın daha iyiye gitmesine katkı yapabileceğinin bilincinde olarak, zayıf taraflarının bu disiplinin gerçek rolünü oynamasına gölge düşürdüğünü belirtmektedir. Nelerin yanlış olduğunu belirterek aynı zamanda doğrusu için çözüm önerileri de sunmaktadır. Çalışma ayrıca iktisadın etkinliğini göz ardı etmeyecek şekilde eşitlik ve adalet meselesine odaklanılmasını sağlayan sistematik bir çaba sarf etmektedir. Eğer iktisat, insanın refahına yönelik bir bilim ise ve sadece "zenginliğin kasvetli bir bilimi" değilse denge ve etkinliğin ortak hedefleri birlikte ilerlemesi gerekmektedir. Chapra, ahlâki filtrelerin kavramlarını açıklarken ve ana akım iktisadın matrisleri içerisinde adalet boyutunu yeniden oluşturmaya çalışmaktadır.
İslam iktisadını titizlikle iktisadın kendi alanına yerleştiren Chapra, İslam iktisadına ayrı bir tür olarak bakmamaktadır. İktisadi problemleri İslamî bir bakış açısı ile değerlendirmekte bu da iktisadı, İslamî bir toplumsal düzen ve tasavvurla uyumlu hâle getiren yenilikçi bir çabadır. İslam ve iktisat öyle birbirine geçmiştir ki iktisat yeni bir gidişat geliştirmekte ve katedilecek yeni bir dünya keşfetmektedir. Bütün bunlarla birlikte Chapra, iktisadın, adil düzen arayışında insanlık için gerçekten yararlı olması için islamî bir bakış açısı ile ahlâki zenginleşmeye ihtiyacı varken ümmetin de iktisadın tarihini ve kendi noksanlarını farketmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
M. Umer Chapra İslam’ın neredeyse tüm Müslüman ülkelerde yaşamakta olduğu diriliş, İslam’ın öngördüğü türde bir refahı gerçekleştirebilmek ve insanların karşılaştığı çeşitli problemleri özellikle de iktisat alanındakileri çözebilmekiçin sunması gereken programın açık ve bütüncül bir resmine duyulan bir ihtiyaç yaratmıştır. Özellikle ilgi odağı olan nokta ise, dünya genelinde çoğu ülkenin karşı karşıya olduğu makroekonomik ve dış dengesizlikleri üstesinden gelinebilecek sınırlara çekecek aynı zamanda tam istihdamı mümkün kılacak, yoksulluğu ortadan kaldıracak, ihtiyaçları karşılayacak ve gelir ve servet eşitsizliklerini en aza indirecek bir stratejidir. Müslüman ülkeler kapitalizmin, sosyalizmin ve refah devletinin seküler dünya görüşleri çerçevesinde bu tür strateji üretebilirler mi? İslam hedeflerine ulaşmalarında onlara yardımcı olabilir mi? Eğer olabilirse, İslamî öğretiler nasıl bir politika paketi sunmaktadır? Bu kitap, bu ve diğer ilişkili sorulara cevap aramaktadır.
Kitap seküler temelli tasarımlar olan kapitalizm, sosyalizm ve refah devletine ilişkin eleştirilerine ilaveten busistemlerin başarısızlıklarına dair İslamî bir perspektif oluşturması açısından özgün bir eserdir. Kur’an’ın öğretilerini modern ekonomi ile bir araya getirerek İslam iktisadının İslam’ın öngördüğü iyilik halini gerçekleştirmek için ne sunması gerektiğine dair net ve entegre bir çerçeve sunmaktadır.
Selim Demirci Hz. Peygamber kendisinin muallim olarak gönderildiğini söylemiş ve ahirete irtihal edinceye kadar etrafındakilere mekân ayrımı yapmaksızın çeşitli vesilelerle ilim öğretmiştir. O, kendisinden kısa bir söz dahi olsa aktarılmasını istemiş, bunu yapanların yüzünün ağarması için Allah'a dua etmiştir. Onun (s.a.v.) bu tavsiyesinin bir sonucu olarak Müslümanlar, başta hadis olmak üzere ilim adına her şeyi sahiplenerek peşine düşmüşlerdir. Hz. Peygamber'e dair ne varsa toplama çabasında olan muhaddisler ise hadislerde yer alan ve bu çabaların arka planını oluşturan ilme dair metinleri bir araya getirmeyi ihmal etmemişlerdir. Bunlar hadis kaynaklarında “Kitâbü'l-İlm” başlığı ile kendisine yer bulmuştur. Böyle bir bab başlığı, Tirmizî'nin Câmi'inde de bulunmaktadır. Hadisle ilgilenenlerin istifadesi açısından söz konusu bölüme dair bazı notların iki kapak arasına girmesinin faydalı olacağı düşünülmüştür.
Abdulbaki Durmaz, Ayşe Nur Duman, Fatma Yıldız, Rahile Kızılkaya Yılmaz, Sümeyye Onuk Demirci, Şeymanur Keçeli Göktay Hicri ikinci asrın; dönemin önemli şahısları, eserleri, temel meseleleri üzerinden ele alınması, başta islami ilimlerin teşekkülü olmak üzere sonraki zaman dilimlerinde etkisi görülen pek çok tartışmanın anlaşılmasına ve yorumlanmasına katkı sunacaktır. Özellikle İmam Mâlik gibi yazdığı eserle, yetiştirdiği talebelerle, görüşleriyle farklı disiplinlere tesirde bulunan çok yönlü bir âlim, yine farklı alanlardan
araştırmacıların kaleme alacağı müşterek çalışmalarla yeniden
tetkik edilmeyi gerektirmektedir. Farklı veçhelerden hareketle İmam Mâlik'i; döneme tesiri, kaleme aldığı Muvatta’ı, yetiştirdiği talebeleri konu edinen tetkiklerin yer aldığı bu çalışma, söz konusu amaca katkı sunmak üzere hazırlanmıştır.
Talip Kızılkaya Ebû Mansûr el-Mâturîdî, Semerkant havzasında yetişmiş Türk ve İslam dünyasının önemli düşünürlerinden biridir. İmam-ı A'zam Ebû Hanîfe'nin inançla ilgili görüşlerini sistematize eden Mâturîdî, inanç sahasında kendi adıyla adlandırılan “Mâturîdîlik” mezhebinin kurucusudur. Onun Te'vîlatü'l-Kur'an ve Kitâbü't-Tevhid adlı eserlerinde hikmet en temel kavramdır. O, hikmeti her şeyin gayesi, hakikati anlamında kullanmış ve âlemde hiçbir şeyin amaçsız, boşu boşuna var edilmediğini savunmuştur. Ona göre ilahi fiillerin hiçbiri hikmet dışında değildir. Mâturîdî'nin düşünce dünyası yaratıcının âlemde yarattığı her bir varlığı hikmetle var ettiğinden yola çıkarak insanın Allah'ı bilmesi ve yaşamına hikmet sayesinde anlam katması üzerine kuruludur. Onun hikmet anlayışı epistemolojik ve etik bir yapı oluşturmaktadır. Bu yapı içerisinde akıl, vahye rakip değil tamamlayıcıdır. İnsan, ilahi hikmetleri ve sorumluluğunu akıl ve vahiy birlikteliğiyle öğrenir. Mâturîdî; kader-kaza, iyilik ve kötülük (hüsün-kubuh), ahiret, hayır ve şer, emir ve nehiy, nübüvvet, nimete karşı şükür gibi yaratılış ve ilahi fiillerle ilgili birçok konuyu hikmet anlayışıyla temellendirmiştir.
Hümeyra ÖZTURAN, Mustakim ARICI, İdris CEVAHİR, Eşref ALTAŞ, Hacı Bayram BAŞER, Harun KUŞLU, Osman DEMİR, Cahid ŞENEL Ahlâk, İslam düşüncesi içerisinde pratik felsefeden çeşitli dinî ilimlere varıncaya kadar geniş yelpazede tartışılagelen bir alandır. Bu itibarla ahlâk; felsefî ilimlerden biri olarak kabul edilirken aynı zamanda hadis, kelâm, fıkıh, tasavvuf gibi dinî ilimlerde de farklı vecheleriyle tartışılmaktadır. Birden çok disiplinin kesişim noktasında yer alan ahlâkın, tüm boyutlarıyla incelenip ortaya konulabilmesi için bu ilimlerin kendi iç dinamikleri bakımından ele alınması gerekmektedir. Böyle bir çaba İslam düşüncesi içerisinde yer alan ahlâkın bütün boyutlarıyla anlaşılması için elzem görünmektedir.
Bu ihtiyaca binaen İlmi Etüdler Derneği (İLEM) ve İLKE İlim Kültür Eğitim Derneği bünyesinde yürütülen “İslam Ahlâk Düşüncesi Projesi” kapsamında Mart 2013-Mart 2014 tarihleri arasında İslam Ahlâk Literatürünün Temel Hususiyetleri” başlıklı yuvarlak masa toplantıları gerçekleştirilmiş ve ahlâk alanına dair literatür kendi hususiyetleri bağlamında tartışılmıştır. Elinizdeki bu kitap, sözkonusu toplantılarda gerçekleştirilmiş sunumların makalelerinden oluşmaktadır.
Şevket Pekdemir Fıkıh müktesebatımızı borçlu olduğumuz fukaha, İslam ispat hukukunu naslar temelinde sistemleştirerek günümüze kadar ulaşmasını sağlamıştır. Ancak özellikle 18. yüzyıldan sonra hayatın her alanını derinden etkileyen bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler hukuku da çok etkilemiştir. Sonuç olarak gerek bireysel düzeyde gerekse fıkıh akademileri seviyesinde adli tıp alanındaki gelişmelerin ve olay yerinden elde edilen maddi delillerin İslam hukukundaki yerinin tespitinde bir takım değerlendirmelerin yapılması ihtiyacı doğmuştur. Bu bağlamda adli tıp çalışmalarının, kamera, video ve ses kayıtlarının, kan, idrar ve parmak izi gibi daha birçok delilin İslam ispat hukukundaki yeri ve cezalara etkisinin tespiti hukukun yeni alanlarından birini oluşturmaktadır.
Ülkemizde İslam ceza hukukuna göre adli tıp ve maddi delil konusundaki çalışmalar oldukça sınırlıdır. Elinizdeki bu
eser, bahsedilen alandaki çalışmalara katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Fahri KAYADİBİ İslâm statik değil, dinamik bir dindir. Devamlı ilerlemeyi emreder, durağanlığı kabul etmez. İki günün birbirine eşit olmasını bile reddeder. Yeni metotlar ve teknolojilerle daima dünden bugün daha çok üretmeyi ve gelişmeyi ister. Dünya ve ahireti ayırt etmeyerek hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için, yarın ölecekmiş gibi öbür dünya için çalışmayı emreder. İlerlemek, kalkınmak için de gerekli olan hususları Müslü-manlara emretmiştir. Müslümanlar ne zaman bu emirlere uymuşlarsa ilerlemişler, parlak medeniyetler kurmuşlar; gereğince uymadıkları ve ihmallik gösterdikleri zamanlar da geri kalmışlardır.
Bu kitabın birinci bölümünde İslâm'da kalkınmanın dinamik güçleri, ikinci bölümünde bu dinamik güçlere uyulduğunda parlak medeniyetler kurdukları, üçüncü bölümünde geri kalış nedenleri, dördüncü bölümünde ilerlemek için neler yapa-bilecekleri akıcı bir üslupla kısa ve öz olarak anlatılmıştır.
İlerlemek, kalkınmak ve yeniden parlak bir İslâm medeniyeti özlemi içinde olan her Müslüman'ın mutlaka bu kitabı okuması gerekir.
Abdurrahim Bilik, Ahmet Sağlam, Damla Tunca, Harun Abacı, İbrahim Aksu, İlker Kömbe, İrfan Kaya, Mehmet Fatih Yalçın, Mehmet Zahit Tiryaki, Mustafa Çakmak, Mustafa Yavuz, Özkan Öztürk, Selahattin Polatoğlu Otorite tarih boyunca mahiyeti, gerekliliği ve sınırları tartışılan bir kavram olagelmiştir. Böylesine tartışmalı bir özellik taşıması otoritenin her daim gündemde kalabilmesine yardım etmiştir. Kavramın gündeme geldiği birincil alan ise siyaset olmuştur. Otorite, kendisine eşlik eden iktidar kavramı ile birlikte, siyasetin en temel meselelerinden birini oluşturmuştur ve oluşturmaya da devam etmektedir. Bununla birlikte, otoriteyi yalnızca siyaset sahasına hapsetmemek gerektiğinin de altı ısrarla çizilmelidir. Çünkü o, siyaset yanında dinden bilime, sanattan felsefeye değin hemen her alanda karşımıza çıkmaktadır.
İslâm düşüncesi merkezli bir inceleme olan bu çalışma, otorite kavramının izini siyaset ve felsefe-bilim sahalarında sürmeye gayret etmektedir. Çalışma birbirinden bağımsız fakat birbirini tamamlayıcı özellikteki bölümlerden oluşmaktadır. Her bir bölüm, otoritenin İslâm, siyaset ve felsefe-bilim tarihindeki değişik yansımalarını dönem yahut isim yahut da eser merkezli olarak soruşturmaktadır. Söz konusu soruşturmalarla otorite meselesi yeniden ve fakat üzerinde daha önce durulmamış farklı yönleriyle siz okuyucuların dikkatlerine sunulmaktadır. Böylelikle de eser, İslâm düşünce tarihinde insana ve topluma ilişkin soruların peşinde koşanların yolunu bir miktar aydınlatmayı hedeflemektedir.
Anar Gafarov, Aygün Akyol, Eşref Altaş, Fethi Kerim Kazanç, Hümeyra Özturan, Mehmet Evkuran, Mehmet Zahit Tiryaki, Yunus Cengiz Ahlâkî yargıları, bir başka ifadeyle ahlâkî önermeleri iyi veya kötü şeklinde değerlendirmemizi sağlayan ilke yahut kaynak nedir? Düşünce tarihinde bu kaynağın haz, doğa, duygu, akıl, sezgi, toplum, ilahi irade olduğuna dair farklı cevaplar bulmak mümkündür. Fakat Adaletin iyi, zulmün kötü olduğunu nereden elde ediyorum? sorusuna verdiğimiz cevap, bizi yeniden farklı sorularla karşı karşıya getirir. Örneğin cevabımız akıl ise bu aklın özelliği nedir yahut hangi akıldır? İnsanın doğasının, duygularının, sezgisinin, içinde yaşadığı toplumun eylemlere ilişkin iyi ve kötü yargısını vermede bir rolü var mıdır? İlahî vahyin ahlâk alanını belirlemedeki rolü nedir? Ahlâkî yargılar ile ilgili olarak çoğaltılabilecek bu tür soruların, bu kitapta temel olarak ahlâkî önermelerin kaynağı sorusu altında ele alınması amaçlamaktadır.
Yunus Cengiz, Selime Çınar Ahlâk düşüncesi için kilit kavramlardan biri olan vicdan kavramı günümüzde sıklıkla "ahlâkî bilinç" anlamında kullanılmaktadır. İslam düşüncesine bakıldığında ise vicdan kelimesinin bu anlamda kullanıldığını ya da yaygınlıkla böyle bir içeriğe sahip olarak geçtiğini söylemek zordur. Nitekim birçok metinde bu kavram ahlâkî değil epistemolojik anlamda sezgiye karşılık gelecek şekilde geçmektedir.
Bu çalışma ile amaçlanan; vicdan kavramını Îslamî gelenekler üzerinden işleyerek, kavramın bu geleneklerdeki karşılığını saptamaktır. Bu durum bizim, literal olarak vicdanın geçip geçmemesine bakmaksızın bir eylem karşısındaki eyleyenin ahlâkî farkındalığının oluşmasını sağlayan zihinsel halleri ve pratik sonuçlarını çözümlemeyi hedefleyen metinleri ele almamızı gerekli kılmaktadır. Bunu yaptığımız takdirde ahlak psikolojisine dair klasik metinleri tekrar yorumlama imkânını bulacağımız gibi, İslam ahlak felsefesinin yeniden üretimine bir katkı da sağlamış oluruz.
İslam Ahlâk Düşüncesi Projesi kapsamında 3-4 Haziran 2016 tarihlerinde İLEM-İLKE ev sahipliğinde gerçekleştirilen İslam Düşüncesinde Vicdan Çalıştayı'nda sunulan çalışmalardan oluşan bu kitapta yer alan makalelerde, insanı doğru eyleme teşvik eden içsel halin sorun- sallaştırılma biçimi, bunların farklı alanlardaki yansımaları ve psikolojik-teolojik temelleri ilgili gelenekler açısından ele alınmaktadır.
Muhammed Tayyip Okiç İslâm Geleneği Sünnet / Hadis (Islamska Tradicija) Okiç Hocanın yedi yıl müderrislik yaptığı Üsküp'teki “Kral Aleksandır I Medresesi”nin ders kitabı olarak hazırlanmıştır. Hadis ilmi öncelikle siyer, Arap filolojisi, etnolojisi ve semantiği gibi ilimlerin zorunlu kaynaklığı açısından tahlil edilmiştir. Bilahare Okiç Hoca İslâm düşünce tarihinde hadis konusunda ana akımın (ehlü-l adl ve's-sünne) gölgesinde kalmış mezheplerin, keza Müslüman toplumlarda özümsenmiş bir karşılık bulamayan bazı yöntemsiz hareketlerin hadis ilmine yönelik farklı yaklaşımlarına dair bir envanter sunmuştur. Bu noktada hadis sahasında Müslüman tenkitçiliğinin ölçüleri ile Avrupa kritisizminin parametrelerinin birbirinden oldukça farklı olduğuna, ayrıca bunların birbirlerinin alanlarında gezdirilemeyeceğine dikkat çekmiştir. Okiç'e göre hadis zamanla Müslüman milletlerin inanç, kültür ve geleneklerinin belirleyici ve ayrımlaştırılamaz bir parçasına dönüşmüştür. Hadisin Müslüman milletlerin kültürel ve ananevi tarihinde ayrı bir serüveni vardır. Hadis Türkler üzerinden Yugoslav Müslümanlarının ilmî ve kültürel hayatlarını da şekillendirmiştir. Yugoslav hukuk tarihinde hadis izleri, Yugoslav Müslümanlarının sosyal ve gündelik hayatını şekillendiren hadis tasavvuru, Yugoslavya'da hadis okutulan okullar ve müfredatları, ayrıca bu vadideki hadis edebiyatı özetlenmiştir. Okiç Hoca, eserin sonuç bölümünde Müslüman milletlerin dar zamanlarında (örneğin Sakarya Meydan Muharebesi, Avrupa literatüründe “Küçük Asya Hezimeti”) duygu bütünlüğünü yeşertmek, Allah'ın inayet ve yardımına sığınmak amacıyla hadis meclisleri kurma geleneğine işaret etmiş ve bu geleneğin yaşatılmasına dair bir şuura istikamet çizmiştir.
Abdurrahman Yıldırım Zekât, İslam dininin en temel ibadetlerinden biridir. Kur'ân'ın birçok ayetinde İslam'ın beş şartından biri olan namazla birlikte zikredilmiştir. Fakat günümüzde bu ibadetin ifâsı ile ilgili çeşitli problemler özellikle bankacılık sistemin'n gelişmesi ile birlikte gündeme gelmiştir. Bcnkacılık ile birlikte bireylerin borçlanma durjmhrının gittikçe arttığı görülmektedir Borçlanma, aynı zamanda kişiyi ya da kurumu alacaklı hâle getirmektedir. Borçlanmanın artması, borca konu olan malların çeşitlenmesi, borçların vadesinin uzaması çibi nedenler alacağın zekâtı konusunu tekrar gündeme getirmiştiı. Bu bakımdan kitap, alacağın zekâtı konusunu gündemine almıştır. Alacağın zekâtı meselesi İslâm'ın beş temel şartından biri olan zekât ibadeti konusunda Müslümanların karşılaştığı güncel meselelerden biridir. Zekâtın farz olması için gerek zekât mükellefinin gerekse zekât verilecek malın birtakım özeliklere sahip olması gerekmektedir. Bu şartlardan biri de mal ile ilgili olup asli ihtiyaçlar dışında nisap inikleri mala sah p olmaktır. Bu mallarc sahip kim senin alacaklı obrak başkalarında maları olması durumunda, clacak durumunda olan bu mallar ihtilaf konusu olmuştur. Bu çerçevede konu; etraflıca de alınmış, özellikle klasik dönem fakihlerinin öne sürdükleri yaklaşımlar değerlendirilmiş ve modern dönemde ortaya çıkan değişiklikler güncel yaklaşımlar doğrultusunda iıcelenmişlir. Kitap, zekât ahkâmı açısından alacak konusunu inceleyip meseleye fıkhî ve güncel bir çözüm önermesi bakımından bu elandaki boşluğa önemli bir katkı sumaktadır.
Ömer Faruk Tekdoğan Modern finansın temeli diyebileceğimiz kısmi rezerv sistemi, zayıf yapısı, ekonomik istikrarsızlıklarda oynadığı rol ve oluşturduğu sorunlar nedeniyle geçmişten günümüze tartışma konusu olmuştur. Para arzının büyük kısmının kaydi olarak oluşmasını sağlayan faiz eksenli bu sistem,
ekonomik hayatı sarıp sarmalayan bir makro-ribâ sistemine yol açmıştır. Bu sisteme bir alternatif olarak geliştirilen tam rezerv sistemi ise pratikte kendine yer edinememiştir. İslâm iktisadı açısından bakıldığında mevcut sistemin ribâ eksenli olması ve adaletsiz bir kaynak dağılımına sebep olması, ortaya konan alternatiflerin bu gözle değerlendirilmesi ihtiyacını doğurmuştur. Kısmi rezerv sistemi, ticari bankaların ve merkez bankalarının gerektiğinde yeterli likiditeyi sağlayacaklarına dair güvene dayalı olarak yürümektedir ve dolayısıyla özü itibariyle finansal krizlere
karşı zayıf ve kırılgandır. Bu bakımdan; kitapta, kısmi rezerv bankacılığının keşfedilmesiyle ekonomilerde ortaya çıkardığı ileri sürülen sorunlar irdelenmiş, tam rezerv bankacılığının uygulanabilirliği ve çözüm için ne kadar yeterli olduğu incelenmiş ve İslâm iktisadı açısından her iki sistemin de uygunluk ve sakıncaları tartışılmıştır. Ayrıca, ajan temelli bir simülasyon modeli kullanılarak her iki bankacılık sisteminin ekonomik istikrar üzerindeki etkisi mukayese edilmiştir.
Eksiksiz bir yaşam şekli olarak İslam'ın değer ve ilkeleri ile laiklik temelli sosyal gerçeklik arasındaki ayrım bugünkü Müslüman dünyasına nüfuz eden gerginliğin temelinde yatmaktadır. Bu nedenle İslam'ın orijinal kaynaklarından -Kur'an ve sünnet- ve Müslüman halkın tarihî tecrübelerinden yararlanarak islam'ın gerçek anlamı ve mesajını keşfetmek için yeni bir arayış vardır. İslam'ın uygunluğunu değerlendirmek ve bu bilinci sosyoekonomik gerçekliğe dönüştürmenin yol ve araçlarını bulmak için kişisel ve toplumsal yaşamın -edebi, eğitimsel, politik, sosyokültürel, ekonomik ve teknolojik- hemen hemen her alanında çaba gösterilmektedir. Gelişmekte olan bir sosyal bilim olarak İslam iktisadı, Müslüman iktisatçılar ve ulemadan böyle bir yaratıcı cevap niteliğindedir.
İslam İktisadı Çalışmaları, İslam iktisadının titiz bir akademik disiplin olarak tanıtımı ve geliştirilmesine katkı sağlamak amacıyla düzenlenen Birinci Uluslararası islam Ekonomisi Konferansı'nda sunulan bazı makaleleri içermektedir, islam iktisadının bir disiplin hâline gelebilmesini amaçlayan toplantıda Müslüman iktisatçılara islam iktisadının temel kavramalarını açıklamak ve çağdaş dünyada bunları uygulamanın yollarını ve araçlarını tartışmak için yapılan çaba da dâhil olmak üzere ekonominin islamileştirilmesinin sorunlarına değinen tartışmalar yürütülmüştür. Elinizdeki çalışma, bu tartışmaların bir neticesi olarak İslam iktisadı kavramı ve metodolojisi, islam iktisadında üretim ve tüketim, İslam iktisadında devletin rolü, şeriat çerçevesinde sigorta, faizsiz bankacılık, zekât ve maliye politikası, İslamî çerçevede ekonomik gelişmeler, Müslüman ülkeler arasında ekonomik iş birliği konularındaki makalelerden oluşmaktadır.
Abdulkader Cassim Mahomedy, Asad Zaman, Hafas Furqani, Hakan Sarıbaş, İsmail Cebeci, Masudul Alam Choudhury, Mohamed Aslam Haneef, Mohd Mahyudi, Monzer Kahf, Muhammad Akram Khan, Necmettin Kızılkaya, Sabri Orman, Saif Ibrahim Tag el-Din, Shamim Ahmad Siddiqui, Valentino Cattelan, Zubair Hasan Modern İslam iktisadı tartışmalarının düğümlendiği konular içerisinde metodoloji tartışmaları önemli bir yer teşkil etmektedir. Modern dönem İslam iktisadı tarihi kadar eskiye dayanan bu tartışmalarda bir metodolojinin olup olmadığı varsa bunun İslam'ın ortaya koyduğu dünya görüşü ile ne kadar uyumlu olduğu ve başka disiplinler ile ilişkisi gibi birçok mesele tartışma konusu edilmektedir. Bu tür tartışmaların modern öncesi dönemde yapılmaması ve neredeyse bir yüzyıla yaklaşmasına rağmen modern İslam iktisadı çalışmalarının hâlen metodoloji konusunda mühim sorunlarının bulunması oldukça önemlidir.
Elinizdeki bu kitap, İslam iktisadında metodoloji konusunu kapsamlı bir şekilde ele alan, bu konuda temel soru(n)ları tespit eden ve bunlara farklı çözüm önerileri ve cevaplar arayan çalışmalardan oluşmaktadır. Bu çalışmaların yoğunlaştığı alanları dört ana başlık altında toplamak mümkündür: İslam iktisadının kökenleri ile ilgili meseleler, metodoloji çerçevesinde gündeme gelen temel sorular, fıkhın sunmuş olduğu imkânların metodoloji tartışmalarındaki yeri ve başka kültür ve medeniyetler ile karşılaşma sonucunda ortaya çıkan ana problemler. Alanın önemli isimlerinin birikimlerini bir araya toplayan ve bu çerçevede önemli tartışmalara bir yandan kapı aralayan bir yandan da süregelen tartışmalara somut çözümler üreten çalışmaların her biri metodoloji tartışmalarına önemli katkılar sunmaktadır.
Mabid Ali Al-Jarhi, Osamah Al Rawashdeh, Muhammed Iqbal Anjum, Toseef Azid, Servet Bayındır, Muhammet Fatih Canbaz, M. Kemalettin Çonkar, Abdullah Durmuş, Ekrem Erdem, H. Mehmet Günay, Hichem Hamza, Khoutem Ben Jedidia, M. Fahim Khan, Kadir Kızıltepe, Muhammad Azeem Qureshi, Fatih Yardımcıoğlu Kur’an’da ve hadis literatüründe ribâ olarak adlandırılan şey(ler)in katiyetle yasaklanmış olduğu konusunda Müslümanlar aksi yönde görüşlerine pek rastlanmamıştır. Tartışmaların ana eksenini ; ribânın tanımı, türleri, yasağın hikmeti ve kapsamı, günümüzdeki modern finans uygulamalarının ribâ yasağı açısından değerlendirilmesi, mevcut İslamî finansta ribânın yeri ve ribâ içermeyen alternatif finansal ürünlerin nasıl geliştirileceği gibi konular oluşturmaktadır.
Elinizdeki bu kitap temelde günümüz iktisadi problemlerinde yer aldığı düşünülen pek çok sosyal, siyasal ve iktisadi soruna yol açan faiz konusunu odağa almaktadır. Bu bağlamda kitapta, kavramdan uygulamaya faizin birçok açıdan incelendiği makaleler yer almaktadır. Söz konusu metinler genelden özele ; Kur’an-ı Kerim’de ribâ ayetlerinin kademeli nüzulü, faizin eylemsel ve sonuç odaklı tanımlanması önerisi, literatürdeki faiz teorilerinin mukayesesi, literatürde faizle ilintili olarak en sık anılan teori olan paranın zaman değerinin İslamî açıdan değerlendirilmesi, alternatif bir bakış açısıyla faizi bir piyasa aksaklığı olarak açıklayan bir görüş ortaya konması, günümüz İslam finansındaki murâbaha ve faiz ilişkisi, kitle fonlamasından hareketle faizsiz yatırım ürünleri geliştirme önerisi gibi konularla ilgilidir.
Fatih Savaşan, Fatih Yardımcıoğlu, Şakir Görmüş, Süleyman Kaya İslam'ın iktisadi görüşünün ne olduğu, bir ekonomik sistem sunup sunmadığı, insanların ihtiyaçlarına ne gibi çözümler ürettiği, tarihsel olarak Müslümanların hangi kurumlar üzerinden ekonomiyle ilgili faaliyetlerini yürüttüğü gibi birçok konu uzun zamandır farklı kesimler tarafından tartışılmış ve hâlâ tartışılmaya devam etmektedir. Sadece teorik çabalar değil uygulamaya dönük de birçok gayret ortaya konulmuş, kurumlar tesis edilmiştir. Kimi zaman İslamî bankaların başını çektiği uygulama tarafı diğer teorik çalışmaları yönlendirmiş kimi zaman da teori, uygulamayı etkilemeye çalışmıştır. Diğer yandan İslamî finansın büyümesi ile birlikte kaçınılmaz olarak düzenleyici otoriteler de bu ekosistemin içine dâhil olmuştur. Nihayetinde birçok paydaş birbiriyle irtibatlı ya da değil İslam iktisadı ve finansı üzerine kafa yormakta, bu alanın gündemde kalmasına katkı sağlamaktadır.
Türkiye için de özellikle 1980'li yıllardan sonra İslam iktisadı ve finansı alanındaki çalışmalar artmıştır, islam hukukçuları, İslamîfinans sektöründeki çalışanlar, düzenleyici kurumlar, akademisyenler ve daha birçok kişi alana katkı sunmaktadır. Bunların içerisinde bazı isimler kendi alanlarında öncü roller oynamışlar ve günümüzde İslam iktisadı ve finansının çok daha geniş kesimlere ulaşmasında etkili olmuşlardır. İşte bu kitap, bu alanda uzun yıllardan bu yana emek vermiş hocalarla ve İslamî finans alanında faaliyet gösteren sektör temsilcileriyle ve düzenleyicilerle yapılan söyleşilerden oluşmaktadır.
Muhammad Akram Khan İslam iktisadının çerçevesini göstermeyi amaçlayan bu kitap, günümüz dünyasını şekillendiren neoklasik iktisadın ömrünü tamamladığını iddia etmektedir. Yaklaşımı sığ, varsayımları gerçekçi olmayan ve bütün stratejileri insanı dışlayan bir yapıda olan bu sistemin aşılması
gerektiğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda, okuyucuyu İslam iktisadının ilkelerine objektif bir şekilde yaklaşmaya ve İslam iktisadının potansiyellerini kavramaya davet etmektedir. İslam iktisadının doğası, metodolojisi ve Müslüman ülkelerin İslam iktisadının temel ilkelerini uygulama pratiklerini açık ve yalın bir dille ifade etmektedir. Tam istihdam, eksik istihdam, işsizlik, fakirlik, gelir dağı- lımında adaletsizlik, enflasyon, para, banka, faiz ve döviz kurunun istikrarsızlığı gibi iktisat müktesebatında çalışılan konular İslam iktisadının yaklaşımıyla ele alınmaktadır. Hem öğrencilere hem de ekonomistlere hitap eden kitap, İslam iktisadı hakkında nitelikli ve kapsamlı bilgi edinme imkânı sunmaktadır.
Ali Muhyiddin Karadâğî İslam İktisadına Giriş
Ali Muhyiddin Karadâğî

İslam iktisadı alanında öncü çalışmaları ile bilinen Karadâğî’nin bu çalışması kitap, sünnet, makâsıdu’ş-şeri’a ve fıkıh mirası ışığında modern ekonomiyle mukayeseli olarak temellendirilmiş bir çalışma iddiası taşımaktadır. Karadâğî, İslâm hukuku ve iktisat öğrencisinin, ekonomi dünyasında dönen en önemli hususlarda İslâmî bakış açısıyla ve sağlam fıkhî temellendirmelerle bilgi sahibi olması gerektiğini belirtmektedir.

Kitap, iktisatta yer alan en önemli kavramları tanımladıktan sonra, İslâm iktisadını açıklamak için araştırma yöntemini, İslâm’da iktisat ilmi, iktisat nizamı, iktisat teorisi, iktisat felsefesi, iktisadî bir problemin çözümü var mı? İslâm iktisadı “iktisadî problem”i kabul ediyor mu? gibi sürekli kışkırtıcı olan sorulara delilli ve gerekçeli olarak cevap vermektedir. Ekonomik ve küresel krizler, bilim, sistem ve teori olarak İslâm iktisadının temellendirilmesi, İslâm iktisadının kaynakları, özellikleri ve bunların araştırılma yöntemi, ekonomik hareketliliğin aşamaları, iktisat politikaları, İslam mali sistemi, İslâm iktisadında büyüme ve onu destekleyen temel faktörler konularını kapsamlı bir şekilde ele almaktadır.
Modern iktisat hakkında ilim talebesi için giriş niteliğinde olan kitap, her konuda benzerine ihtiyaç duyulan genel prensipler ve tümel kurallar üzerinde yoğunlaşarak, İslâm iktisadı hakkında detaylı ve temellendirici bilgiler vermektedir. Kitap, İslâm hukuku ve iktisadı öğrencisinin yanısıra alana ilgi duyan araştırmacıların, iktisatçıların ihtiyaç duyduğu her şeyi kapsamaktadır.
İsmail Bektaş, Muhammed Emin Durmuş, Soner Duman, Osman Güman, Hasan Hacak, Necmeddin Güney, Nazan Lila, Abdullah Durmuş İslam'ın insanlar arası ilişkilerde gözettiği en temel ilkeler; adalete riayet, haksızlığın önlenmesi, toplumsal istikrarın sağlanması, emanetin ehil olanlara verilmesi, insanlar arası ilişkilerin açık ve şeffaf olması, insanlar arası anlaşmazlıklara yol açabilecek muamelelerin ve tasarrufların baştan engellenmesidir. İslam'ın insanlar arasındaki ticari ilişkilere yönelik talimatlarını da bu ilkeler yönlendirmiştir. Bu kapsamda hırsızlık ve gasp gibi haksız fiiller yasaklandığı gibi sözleşmelerde bir tarafın sömürülmesine yol açan faiz, sözlü veya fiilî yollarla yapılan hileler de yasaklanmıştır.
Bu kitabın konusunu oluşturan garar da insanlar arası ticari ilişkilerin açıklık ve şeffaflık içinde yürütülmesine, insanlar arasında anlaşmazlık ve kavgaların meydana gelmesine sebep olduğu için yasaklanmıştır. Kitap, klasik fıkıh literatüründe tartışılan ve modern iktisadi işlemlerde de karşımıza çıkan garar yasağının pek çok yönüyle ele alınması maksadıyla düzenlenen "Klasik Fıkıhta Garar ve Günümüzdeki İktisadi İşlemlere Etkisi" adını taşıyan çalıştayda sunulan tebliğlerin katılımcılar tarafından geliştirilerek makaleye dönüştürülmüş hâllerinden oluşmaktadır. Farklı yazarların kavramsal, fikrî ve metodolojik açılardan İslam fıkhındaki garar yasağını çok boyutlu olarak ele aldıkları bu kitap, klasik fıkıh mirasımız ile günümüz iktisadi işleri arasında sağlam bir bağ kurabilmek amacıyla bir araya getirilmiştir.
İsmail Cebeci Murabaha akdi, faizsiz finans sistemi içinde en çok uygulanan ve en fazla tartışılan işlemlerden biridir. Faizsiz bankacılığın başladığı 1970'li yıllardan bu yana devam eden süreçte özellikle fıkıh ve iktisat alanı olmak üzere pek çok ilmî disiplinin ilgi alanına giren murabaha konusu, reel sektör için önemli olmasının yanı sıra akademik camianın da sürekli ilgisini çeken bir konu olmuştur. Böyle bir akdin tarihsel gelişimini ele almak, geçirdiği merhaleleri takip etmek ve taşıdığı problemli noktalar hakkındaki tartışmaları incelemek bu çalışmanın ana gayesidir.
Türkiye'deki uygulamada "üretim desteği" ve "kurumsal ve bireysel finansman desteği" olarak bilinen murâbahanın diğer işlemlere göre daha geniş ölçekli ve günümüzde en yaygın şekilde kullanılan işlem olması, diğer yatırım-finansman modelleriyle ortak meselelere sahip olmasının yanı sıra kendine has pek çok farklı problem noktası içermesi, modern dönemde en çok tartışılan işlem olma niteliği taşıması ve klasik bir akdin nasıl modernize edildiğini göstermesi, bu akdi önemli hâle getiren etkenlerdendir. Murâbahayı fıkhî, iktisadi, sosyal vb. çeşitli yönleriyle eleştirel ve bütüncül bir bakış açısıyla ele almayı ve mevcut literatürden hareketle modern İslam iktisadı problemlerindeki akıl yürütme ve hüküm üretme faaliyetlerinin gidişatını ortaya koymayı hedefleyen bu çalışma, bu yönüyle literatürde önemli bir boşluğu doldurmaya adaydır.
Arif Ersoy, Suleyman Kaya, Salih Ulev, Mervan Selcuk, Ayhan Yatmaz, İsmail Bektaş, Hakan Aslan, Muhammet Emin Durmuş, Mucahit Ozdemir Bu kitapta selem konusu; tarihî, iktisadi, fıkhi ve güncel yönleriyle ele alınmıştır. Altı bölümden oluşan bu kitapta ilk olarak selemin İslam hukukundaki yeri İncelenmektedir. Bu bölümde selemin tanımı, selemin rükün ve şartları, selem akdinin meşruiyetine ilişkin deliller yer almaktadır. İkinci bölümde, selemin günümüzdeki kullanım örnekleri bulunmakta, çeşitli ülkelerdeki İslâmî bankaların selem uygulamaları incelenerek dünya uygulamaları okuyucuya sunulmaktadır. Üçüncü bölümde Türkiyedeki finansal ekosistem gözetilerek selemin, çiftçilerin finansman ihtiyacını karşılama potansiyeli tartışılmakta ve gerek katılım bankaları gerek ürün ihtisas borsaları aracılığıyla kullanılabilecek modeller önerilmektedir. Dördüncü bölümde selemin iktisadi etkileri incelenerek arz ve talep dengesine olan etkisi tartışılmaktadır. Beşinci bölümde, tarihte ve günümüzde selem uygulamalarının fıkhi değerlendirmesi yapılmaktadır. Altıncı ve son bölümde ise katılım bankalarının selemi kullanması durumunda AAOIFI standartlarına göre nasıl muhasebeleştirmesi gerektiği aktarılmaktadır. Bu kitabın, İslam iktisadı ve finansı alanında çok fazla tartışılmayan bir konuyu ele alması açısından literatüre katkı sunacağını düşünüyoruz. Tarımın, İslami finans araçlarıyla finansmanı konusunda yapılacak yeni çalışmalar için de ufuk açıcı olmasını ümit ediyoruz.
Asad Zaman Asad Zaman, İslam iktisadım Müslümanların karşılaştıkları meydan okumalara verilen bir cevap olarak konumlandırmama ve İslam iktisadının tarihsel köklerine bir yolculuk yapmaktadır. Zaman'ın çalışmaları özelde ana akım iktisat, genelde ise Batı düşüncesi eleştirisine odaklanmaktadır. Bu çerçevede daha çok Aydınlanma sonrası Batılı düşünürlerin insan ve onun ekonomik aktivitelerine yönelik yaklaşımlarını merkeze alarak ciddi kritikler yöneltilmektedir. Bilhassa günümüz üniversitelerinde okutulan ve piyasada uygulama alanı bulan ana akım iktisadın temel varsayımlarını ve bunların genel geçerliğini sorgulayan Zaman, tıpkı modern İslam iktisadının kurucu isimleri gibi alternatif bir sistem tasavvuruna sahiptir. Dolayısıyla yaptığı diğer çalışmalarda olduğu gibi elinizdeki bu kitapta da benzer eleştiriler mevcuttur.
Zaman, bu çalışmasında, iktisat biliminin durduğu noktaya ve İslam iktisadının ana akım iktisattan ayrıştığı yönlere ışık tutmakta ve okuyucuyu meselenin kökenlerine götürmektedir. Bunun devamında, İslam iktisadını, Müslümanların karşılaştıkları meydan okumalara verilen bir cevap olarak konumlandırmakta ve İslam iktisadının tarihsel köklerine bir yolculuk yapmaktadır. Kökenlere doğru yaptığı bu yolculuğun yönünü, Avrupa sömürgeciliği ve buna bağlı olarak ortaya çıkan yeni sorunların Müslümanları sevk ettiği arayışlara çevirmekte ve bu noktada Müslümanların kendi gelenekleriyle uyumlu, oradan beslenen çözümler bulma arayışı üzerinde durmaktadır.
Zaman'ın güçlü argümanlar ile ele aldığı konuları sunmadaki ustalığı ve kitaptaki her bölümü ana akım iktisat ile mukayeseli bir şekilde incelemesi, bu çalışmayı ayrıcalıklı kılmaktadır. İncelediği meseleleri derin bir felsefi bakış açısıyla ele alması, kitabın Türkçe literatürde önemli bir boşluğu dolduracağını göstermektedir.
Ahmed el-Ashker, Rodney Wilson Günümüz İslam dünyasının hakikati ile İslam devletlerinin güçlü oldukları ve yaşanan aksaklıkların daha az zarara sebebiyet verdiği dünün başarılı İslam dünyasını mukayese etmek, edinmiş olunan bilgi ve tecrübelerin kazandırdığı avantajla, günümüze zengin ampirik bulgular ve kendilerinden faydalı sonuçlar çıkaracağımız dersler sağlamaktadır. Bununla birlikte içerisinden deliller çıkarmaya çalışırken geçmiş dönemlerdeki koşulların günümüzde farklılık göstermesinden dolayı tarih doğası gereği tahrifler içerdiğinden tarihî bulgular ihtiyatla ele alınmalıdır. Sorgulayan ve her daim mütecessis bir tutumla karşılanması şartıyla geçmiş, ibret alınacak faydalı dersler içerir. İslam iktisadı alanında yapılan tarihsel incelemeler bize içinde bulunduğu şartlar uygun olduğu müddetçe İslâmî bir sistemin, uygulanabilir kaideler ortaya koyabileceğini ve çalışabilir bir model inşa edecek kapasiteye sahip olduğunu göstermektedir. Nasıl ki günümüz, geçmiş ile sürekli bir zincir olduğu gibi benzer şekilde geleceğe de uzanan bir bağdır. Tarihsel açıdan baktığımızda bu durum, İslam iktisadı için de geçerlidir.
Elinizdeki bu kitap, ekonominin kendine özgü analitik araçlarla ayrı bir disiplin haline gelmesinden çok önce, İslam’ın ortaya çıkışından kaynaklanan Müslüman İktisadî düşüncesini kapsamaktadır. İslam’ın ortaya çıktığı antik Arabistan’daki ekonomik çevre incelenmiş, Kur’an ve sünnetteki ekonomik kavramların yanı sıra, erken dönem Müslüman hukukçuların düşüncesi ele alınmıştır. Emeviler ve Abbasi hanedanları, idari ve ekonomik reform dönemlerinin yanı sıra Osmanlılar, Safaviler ve Moğollar altındaki son gelişmelere ilişkin islami iktisat düşüncesine detaylı bir önem verilmektedir. Kitap, İslam iktisadı alanında çalışma yapan araştırmacılar ve alanın ilgilileri için İslam iktisat tarihinde kaynak eser olma niteliği taşımaktadır.
Abbas Mirakhor, Monzer Kahf, Adem Levent, Mohammed, Tahir Mansoori, Hamdi Cilingir, Mohd Nahar Mohd Arshad, Shifa Mohd Nor, Mucahit Ozdemir, Omer Faruk Tekdoğan, Abdurrahman Yazıcı, Masudul Alam Choudhury, Laily Dwi, Arsyianti, Resfa Fitri, Norma Md Saad, Mohammad Aslam, Haneef, Mustafa Omar Mohammad, Qurroh Ayuniyyah İslam ekonomisi, kurumsal temellerinin ilahi kurallara dayanması hasebiyle insan yapımı yasalardan daha üstündür. Söz konusu kurumlar sadece dışsal değil, aynı zamanda bireylerin kalplerinde ve vicdanlarında da bulunmaktadır. Müslüman toplumlardaki değer ve normların yansıttığı iç kurumlar ile gayri resmî kurumlar birbirinden ayrılmaktadır. Bu çalışmada İslam iktisadındaki kurumsal teoriler ortaya konulmakta ve karşılaştırmalı bir bakış açısıyla İslam iktisadındaki kurumların konvansiyonel iktisat ile kesiştiği ve ayrıştığı noktalar vurgulanmaktadır.
İslam ekonomisi ve finansı alanına sundukları önemli katkılarla bilinen Monzer Kahf, Abbas Mirakhor, M. Tahir Mansoori, Adam Levent, Masudul Alam Choudhury ve Hamdi Çilingir gibi önemli isimlerin yer aldığı eserde İslami kurumsal iktisadın temel ilkelerine uygun örgütsel düzenlemelere de değinilmektedir. Çağdaş dönemde İslami kurumların uygulama alanların dair önemli vakaların sunulduğu eser, İslam iktisadının pragmatik modellemelerini içermesi anlamında alana yönelik önemli bir katkı sunmaktadır.
Muhammad Akram Khan İslam iktisadı konusunda öncü çalışmaları olan Akram Khan. islam iktisadının bir sosyal bilim olarak geliştirme hedefinin henüz başaramadığını iddia etmektedir. Khan. islam ekonomistlerinin, İslam iktisadını bir sosyal bilim olarak geliştirme sürecini ihmal ettiklerini ve mevcut durumun İslam iktisat öğretisinin ekonomi dili içinde yeniden ifade edildiğini belirtmektedir. Bu nedenle kitap. İslam iktisadının mevcut durumuna dair yapıcı bir eleştiridir ve konuyu daha fazla tartışmaya teşvik etmektedir.
Elinizdeki kitap, bu yaklaşımını destekler nitelikte çeşitli mitleri araştırmanın yanı sıra yeni alanlar üzerine konuyu geliştirmek için çeşitli yenilikçi fikirler ve bir metodoloji sunmaktadır. Kitap, tüm finansal meselelerin ele alınmasını sağlayarak günümüz İslamî finans kuruluşlarının gizli bir suçlulukla yürüdükleri karmaşık ve çok bilinmeyenli yoldan uzaklaştırarak daha gerçekçi bir ribâ tanımının geliştirilmesi gerektiğini savunmaktadır. Yazar, islamî bankaların artık geleneksel bankalara daha yakın dururken, yeni bir bankacılık idealinin asıl amacının daha az belirgin hâle geldiğini belirtmektedir. Kitap ayrıca bazı geleneksel düşüncelerin zekât kanununun eşitlikçi ruhunu nasıl görmezden geldiğine ve zekâtın dünya çapında milyarlarca fakir insana yardım edemediği bir senaryo yarattığına dair bir bakış sunmaktadır.
Bu kapsamlı kitap, öğrencilere, profesörlere, araştırmacılara, islamî bankalara ve finans kurumlarına, danışmanlık şirketlerine, muhasebe firmalarına ve düzenleyici kurumlara hitap etmektedir. Kitap, profesyonel iktisatçılar ile araştırmacıların yanı sıra konuya ilgi duyan herkesin ilgisini çekecektir.
Monzer Kahf İslam İktisadının Temelleri: Kurumlar ve Kuramlar, İslam dininin kurduğu ve geliştirdiği İslam iktisadı tarafından belirlenen kurumsal yapının önemine odaklamak için bir girişimdir. İslam'ın öngördüğü/tasarladığı kurumsal yapıya dayanan bir ekonominin nasıl bir kurumsal ortam gerektirdiği sorusu üzerinden çalışmasını kaleme alan Kahf, arzu edilen ekonominin bünyesinde bulunan birim ve aktörlerin davranışlarını da şekillendirdiğini belirtmektedir. "İslam iktisadı nedir?" ve "Onu neden incelememiz gereklidir?" sorularına cevap vererek başlamakta tanım, kapsam, bilgi kaynakları ve uygunluk kavramlarını da tartışmaktadır. Kitap, farklı ekonomik birimlerin davranışlarını açıklamaya çalışan teorilerin nasıl formüle edildiğini ortaya koymaya çalışmakta, böylelikle tüketici, üretici ve pazar teorilerini de incelemektedir. Ayrıca İslam iktisadının metodolojik konuları, İslam iktisadı sistemi tarafından öngörülen ekonominin temel kurumlan (etik değerler, genel kurumsal yapı, kamu ve özel sektörün ekonomik kurumsal rolü) ve İslam i iktisat teorisine göre tüketici talebi, firma ve üretim, piyasa, piyasa düzenlemeleri ve üretim faktörlerine geri dönüşler konuları yer almaktadır.
Abdul Azim Islahi Elinizdeki çalışma Hicri 12. yüzyılda (Miladi 18. yüzyıl) İslam iktisat düşüncesini incelemektedir. Bu dönemde büyük İslam medeniyetinde çöküş hızlanmış ve İslam topraklarında Batılıların kolonizasyonu başlamıştır. Aynı zamanda İslam düşünürlerince bir çeşit uyanış, öz arayışı ve yenilik çalışmaları başlatılmıştır. Ancak bugüne değin 18. yüzyılda İslam iktisadi düşüncesi araştırılmamıştır.
Abdul Azim Islahi İslam İktisat Tarihi serisinin üçüncü kitabı olan çalışma, Hicri 11. yüzyıla tekabül eden Miladi 17. yüzyılda İslam iktisadi düşüncesinin durumunu ele almaktadır. Müslüman entelektüel tarihinin en çok ihmal edilen bölümlerinden biri olan bu dönemi ele alırken Islahi, doğru bir bakış açısı oluşturmak ve Müslüman ülkelerdeki durum hakkında tarihsel bir arka plan bilgisi sağlamak için başlangıçta Müslüman devletlerin tarihine, iktisadi ve entelektüel durumuna genel bir bakış sunmaktadır. Çalışmanın ana odağı Arapça çalışmaları ve İslam'ın merkezi bölgelerini kontrol eden Osmanlı İmparatorluğu'ndaki vakıflar, tımar, lonca, ihtisab gibi iktisadi kurumlan kapsamaktadır. Kitapta 17. yüzyılda bazı Batılı iktisadi kurumlar ve fikirlere de karşılaştırma amacı ile değinilmiştir.
Faruk Sancar, Hayrettin Nebi Güdekli, İbrahim Aslan, Kadir Gömbeyaz, Mustafa Ünverdi, Orhan Şener Koloğlu, Osman Demir, Sinan Öge, Ulvi Murat Kılavuz, Veysi Ünverdi, Yunus Cengiz Dinin insanda ortaya çıkan en güçlü tezahürlerinden biri hiç kuşkusuz imandır. Bu yanıyla iman, Allah ile insan arasındaki ilişkinin kurulma biçimine temel sağlar ve insan düşüncesini, iradesini, duygularını ve eylemlerini kuşatır. Kur’an, imanın bu kuşatıcı anlam ve değer boyutlarını insan fıtratı, aklı, ahlakı ve pratiği ile sıkı şekilde birbirine bağlamış; adına hakikat ve hidayet denen bir formasyon içerisinde tasvir etmiştir. Kur’ân’ın neye, niçin ve nasıl iman edilmesi gerektiğine açıklık getiren bu tasviri bir yönüyle tespit diğer yönüyle ise tashih niteliğindedir. Tespit yönüyle iman, aklın kavrayış alanı içerisinde âyetlere (delil, bilgi, anlam ve değer) bağlanmıştır. Tashih yönüyle ise iman, Kur’ân'ın nazil olduğu koşullarda yaşayan din ve dindarlıklarda egemen olan iman etme biçimlerinin (şirk ve teslis) bir eleştirisi olarak ortaya konmuştur. Her iki bağlamda Kur’ân; kültür, mitos ve atalar kültünün etki alanı içerisinde irade ve duyguya dayanan temelsiz iman anlayışına karşı fıtrat, akıl, vicdan, delil ve bilgiye dayalı ıslahçı bir iman anlayışını getirmiştir.
Bu eser, İslâm’ın iman esaslarını Kur’ân’daki bu iman anlayışı temelinde tespit etmekte ve Ehl-i Sünnet geleneği içerisinde şekillenen Maturidî, Mu’tezilî, Eş’ârî ve Selefî görüşleri bütünlük içerisinde ortaya koymaktadır. Alanında yetkin isimlerin müşterek katkısıyla ortaya çıkan bu eser; temelde, İlahiyat, İslâmî İlimler ve Lisans Tamamlama gibi programlardaki öğrencilere yönelik olarak hazırlanmış olmakla birlikte İslâm'ın iman esasları, bilgi kaynakları, kavramları, farklı görüşleri ve gerekçeleri hakkında bilgilenmek isteyen genel okur kitlesine de hitap etmektedir. Eserin, küreselleşme ve dijital teknolojinin sarmalı içerisinde sıkışan modern insanın/hayatın iman esaslarına ilişkin niçin ve nasıl sorularına anlamlı ve değerli bir katkı sağlayacağını umuyoruz.
Adem Arıkan, Ali Avcu, Aytekin Şenzeybek, Cenksu Üçer, Fatih Topaloğlu, Habib Kartaloğlu, Halide Rumeysa Küçüköner, Harun Yıldız, İbrahim Hakkı İnal, İhsan Timür, Kadir Gömbeyaz, M. Saffet Sarıkaya, Mehmet Kalaycı, Mehmet Keskin, Mehmet Saffet Sarıkaya, Mehmet Ümit, Metin Bozan, Muhammed Mücahid Dündar, Muharrem Akoğlu, Rifat Türkel, Şahin Ahmetoğlu İslâm dini, Hz. Peygamber (sas) ile tamamlanmıştır. Mezhepler ise Hz. Peygamber sonrası dönemde toplumsal, siyasi, itikadi, ekonomik vb. sebeplerle belli fikirler ve şahıslar etrafındaki gruplaşmaların zaman içinde kurumsal bir yapıya kavuşmasıyla ortaya çıkan beşerî oluşumlardır. Geçmişte olduğu gibi bundan sonra da ortaya çıkabilecek olan mezheplerin zihniyet dünyası, temel öğretileri ve yaşadıkları dönemin olaylarına karşı tutumları, araştırmaya değer görünmektedir. Özellikle içinde bulunduğumuz coğrafyanın jeopolitik konumu, yaklaşık son otuz yıldır bölgemizde yaşanan gerilimler, Müslümanların çatışmalarının arka planındaki mezhebî farklılaşmaların boyutlarını, din anlayışındaki farklılıkları ve Müslümanların birbirlerini anlama çabalarının gerekliliğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu gereklilik, konuyla ilgili yayım faaliyetlerine de yansımaktadır. 1980'li yıllarda İran devrimi, Şiîlik ve Alevîlik hakkında başlayan yayımlar, daha sonra Selefîlik ve uzantıları, cemaat ve tarikatlar, Irak, Suriye ve Afganistan başta olmak üzere Müslüman coğrafyanın mezhebî farklılaşmalarını araştırıp inceleyen yayımlarla artarak devam etmiştir. Yeni araştırmalar ve neşredilen yeni kaynaklar hem İslâm düşüncesinin teşekkül dönemiyle ilgili daha teknik ve özel bilgilere ulaşmamıza hem de yaşayan mezhepler bağlamında inanç ve uygulamalardaki değişimi görmemize katkı sağlamaktadır. Bu durum mezhepler hakkındaki bilgilerimizin tazelenmesine, tartışmalı konuların seyrinden haberdar olmamıza, yeni dini grupların oluşum süreçlerini takip etmemize imkân sağlar. Elinizdeki kitap, bu imkânı da göz önünde bulundurarak alanın uzmanları tarafından kaleme alındı.
Mustafa Ünver 1979'da Rusların Afganistan'ı işgaliyle başlayıp günümüze kadar uzanan kesit, İslâm'ın ve Müslümanların modern dönemdeki gariplik yılları olarak betimlenebilir. Bu dönemde maalesef İslâm, çeşitli global projeler ve bu projelere bilerek ya da bilmeyerek destek veren bazı Müslümanlar sayesinde kanla, savaşla, güvensizlik ve huzursuzlukla, daha da vahimi terörle birlikte anılır oldu. Bu makûs imajı İslâm dünyasında yaşanan trajediler de önemli bir dereceye kadar besledi, destekledi, yazık ki hâlen de desteklemeye devam ediyor. Oysa Allah'ın yegâne dini olan İslâm'ın kavga, gürültü, savaş, kan, gözyaşı ve terörle aslâ bir işi olamazdı, olmamalıydı. Üstelik İslâm, tüm insanların karşısında duran yegâne kurtuluş gemisi iken, ciddi hiçbir alternatife sahip değil iken, tevhitle tanışamadığı için uyuşturucu komasında hayatını kaybeden ya da trenlerin önüne atlayarak intihar eden insancıkların elinden tutarak onları hiçliğin girdabından meleklerin sohbetine yükseltebilecek tek ilâhi mesaj iken... Elinizdeki kitap yaşanan bu yaman çelişki ve trajedinin yürek yakan acısı hissedilerek ortaya çıktı. İçindeki müstakil yazılar, derecikler misali “inancımız hâlâ insanlığın tek çaresi” diye çağıldayarak İslâm'ın teslimiyet, ibadet, ahlâk ve gönül dini olduğu şarkısını seslendirdi ve bu havuzda buluştu.
Abdul Karim Bangura Bu kitap, Müslüman toplumların tarih boyunca işlemiş olan belli başlı eko¬nomi politik sistemlerini nasıl aşmış ve onlarla nasıl iştigal eylemiş olduğu hakkındadır. Bu bağlamda incelenen ekonomi politik sistemleri, merkan¬tilizm, kapitalizm, sosyalizm, sosyal demokrasi, ülkenin kendi kaynaklarına dayanması ve günümüzdeki küreselleşmeyi içermektedir. Bu sistemlere giriş olması ve bir arka plan bilgisi vermesi maksadıyla ekonomi politik, İslam Dini ve İslam ekonomi doktrini kavramlarını ele alan bir bölümün ardından diğer bölümler gelmektedir. Her bir bölüm, o bölümdeki temel kavramların tanımlarını ve bölümün özüne dair kısa bir açıklamayı içeren sentezleri kapsayan bir girişle başlamaktadır. Ardından söz konusu sisteme dair mevcut literatürün tematik bir taraması sunulmaktadır. Bunun da ar¬dından adı geçen sistem altında işlemiş olan üç Müslüman toplum ince¬lenmektedir. Ekonomi politik sistemlerin İslam ile ilişkisini kapsamlı şekilde ele alan kitap, araştırmacıların ve alanın meraklılarının ilgisini çekecektir.
Bassam Abu Al-Foul, Adewale Abideen Adeyemi, Habib Ahmed, Tunku Alina Alias, Mohamed Ariff, Muhammad Chaudry, Murat Çizakça, Hafas Furçani, İsmail H. Genç, Roszaini Haniffa, M. Kabir Hassan, Mohammad Hudaib, Zafar Igbal, Abdul Azim Islahi, Abdul Ghafar İsmail, Andreas A. Jobst, Monzer Kahf, Muqtedar Khan, Scott Kostyshak, Mohamad Akram Laldin, Mervyn K. Lewis, Nurul Aini Muhamed, George Naufal, Volker Nienhaus, Umar A. Oseni, Bayu Taufiq Possumah, James E. Rauch, Carrie E. Regenstein, Joe M. Regenstein, Mian Nadeem Riaz, Jared Rubin, Meysam Safari, Muhammad Nejatullah Siddigi, Shamim A. Siddigui, Azeemuddin Subhani, Rodney VVİlson, Ouidad Yousfi, Asad Zaman İslam, bir Müslümanın varlığının bütünlüğü üzerinde yetki sahibidir ve kutsal ve seküler arasında hiçbir ayrımı kabul etmez. Ekonomi, siyaset ve dinî ve sosyal ilişkiler, İslam'ın kutsal hukukunun -şeriatın- yetkisi altındadır. Şeriata dayanarak, İslam, iş ve ticaretin nasıl yönetilmesi gerektiğini, Allah'a ve topluma karşı hesap verme mesuliyetinin nasıl sağlanacağı ve bankacılık ve finansın nasıl düzenleneceği konusunda kapsamlı bir etik oluşturur. Bu din temelli değerlere karşı büyük ölçüde anlayışsız olan küresel bir iş ortamında, bu bileşenlerin tümü kendilerine has zorluklar ortaya çıkarmaktadır. Elinizdeki kitap bu bakış açısı ile okuyucuya İslam'ı ve İslam'ın ekonomiyi ve ekonomik yaşamı nasıl şekillendirdiği ve bunlarla nasıl etkileşime girdiği konusunu farklı başlıklar altında ele almaktadır.
İslam iktisadı alanında tanınmış araştırmacılar tarafından kaleme alınan kitapta Müslümanların ekonomik yaşamıyla ilgili çeşitli konularda özenle seçilmiş araştırmalar yer almaktadır. Ahlâki ekonominin sadece kilit yönleri üzerine değil, aynı zamanda ekonomik etmenlerin davranış ve beklentilerine de bir bakış açısı sunmaktadır. İslam iktisadında etkili ve nitelikli çalışmaları ile bilinen M. Kabir Hassan ve Mervyn K. Lewis tipik İslam iktisadı literatürünün kapsamını genişleterek ve Müslüman toplumun günlük yaşamıyla ilgilenen başlıkları dahil ederek değerli bir editörlük çalışmasında bulunmuşlardır.
Geniş bir konu ve araştırma yelpazesini kapsayan çalışma, İslam'ı merkeze konumlandırarak ekonomik örgütlenme, işletme ve yönetim, finans ve yatırım, tüketim, yardım, karşılıklılık ve kendi kendine yardım, devlet ve kalkınma dahil olmak üzere ekonomik hayatın ana yönlerini incelemektedir. Konuyla ilgili çalışma yapan araştırmacıların yansıra kitap lisans ve lisansüstü dersler için temel okuma niteliğindedir.
Syed Nawab Haider Naqvi İslam iktisadının orijinalliği -neoklasik, iktisat, Marksist iktisat, kurumsal iktisat ve diğer bütün iktisadi yaklaşımlardan ayrıldığı üzere- onun temelde kurduğu belirgin “dinî-ahlâki” bağlantılarında yatmaktadır. Ahlâkın insanın iktisadi davranışlarına yansıması gerektiği emri üzerinden ilerleyen Naqvi, İslam’ın ahlâki ilkelerin iktisadi davranışlarda etkili olması için çözümü aşikâr-olmayan
ve indirgenemez bir aksiyom setine dönüştürülmesi gerektiğini belirtmektedir. Bu bağlamda kitap, İslam ahlâkına yönelik özünde sıra dışı bir bakış açısı sunmaktır. Böyle bir bakış açısı Tevhid, denge (Adalet ve İhsan), özgür irade (İhtiyar) ve sorumluluk (Farz)’dan oluşan dört temel aksiyom ile temsil edilmektedir.Bu aksiyom setinin İslam iktisadı hakkında mantıksal çıkarımlar
yapmak adına kullanılmak için yeterli niteliğe sahip olduğunu ve yapılan çıkarımların gerçek hayattaki Müslüman toplumlar bağlamında her zaman doğrulanabilir olmasa da yanlışlanabilir de olmayacağını savunmaktadır.
Selim Demirci Hadis alanında yürütülen çalışmaların ekserisi erken dönem hadis tartışmalarını kapsar. İlk asırların belli tartışmaların merkezi olması ve hadis ilminin teşekkül dönemine tekabül etmesi göz önüne alındığında bu olağandır. Modernleşme sürecinin merkezde olduğu devrede, özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısı itibarıyla hadis-yorum-tarih bağlamında ele alınır. Matbaanın hadis kitaplarının yaygınlığını arttırması ve dergi-gazete gibi basılı neşriyat aracılığıyla daha geniş kitlelere hitap etmesi, muhataplarının artmasına ve tartışmaların genişlemesine sebep olur. Bu kitapta 1900-2000
yılları arası hadis çalışmalarında dönemin genel fotoğrafı ve neşredilen dergilerde bu süreçle ilgili neler bulunabileceğine dair ön izlenimler verilmektedir.
Fikir ve Hareket incelemeleri dizisi ile İslamcılığın fikri birikimini yansıtan ve hemen hemen her alanda karşımıza çıkan temel isimler, dergiler, meseleler hakkında bir çerçeve ve özgün bir bakışın ortaya konulması amaçlanmaktadır. Dizide
yer alacak kitaplar, İslamcılık düşüncesinin farklı alanlarında merak edilen mevzuları kapsamaktadır. Bu çerçevede, meselelerin temel bir zeminde ve giriş düzeyinde anlaşılmasına katkı sağlaması hedeflenmektedir.
Angelo M. Venardos Bu çalışma, İslâmî finansın dünyada yakaladığı İvme sonucu karşılaştığı problemleri ele alan güncel bir kitaptır. Küresel finansal kriz ve kredi daralması, dikkatleri ciddi bir şekilde İslâmî finans sektörünün yaşama kabiliyetine ve sürdürülebilirliğine çekti. Bu anlamda zorluklar olsa da aşılmayacak seviyede değildir. 2020 yılına kadar İslâmî finans sektörünün dünya çapında beklenen büyümesinin takribi olarak %15 olacağı tahmin edilmektedir, fakat bu büyüme oranının aşılması sürpriz olmayacaktır. İslâmî finans sektörü, yeni kurulmuş olup hızla büyümektedir, bu nedenle de konvansiyonel finansmana yönelik güçlü ve sürdürülebilir bir alternatif oluşturma potansiyeline sahiptir. Bunun mümkün kılınması için yakından izlenmesi ve bu alanda yol gösterici çalışmaların yapılması gerekmektedir. Bu kitap böyle bir amaç doğrultusunda hazırlanmıştır.
Bu alanda önemli çalışmalara imza atmış olan Dr. Angelo Venardos, İslâmî finans sektöründe tanınmış ve uygulama anlamında önemli pozisyonlarda bulunan isimlerin katkılarıyla bu çalışmanın oluşturulmasında önemli bir rol oynamıştır. Bu anlamda katkı sağlayanlar arasında sektörde önde gelen avukatlar, bankacılar, düzenleyiciler ve muhasebeciler yer almaktadır. Bu kişiler günlük olarak teoriyi eyleme dönüştürmekte ve sektördeki gelişmeleri yakından takip etmektedirler. Literatürde, sektördeki güncel meseleler üzerine eğilen çok az çalışına bulunmaktadır. Elinizdeki çalışma, akademisyenlere, öğrencilere, sektörde çalışanlara ve bunlar dışında konu hakkında güncel durum
nedir ve sektör nereye doğru evriliyor gibi sorulara ilgi duyan herkese faydalı olacaktır.
Hasan Kazak, Osman Okka Son ilahi din olan İslam, küllî, kapsayıcı bir sisteme sahiptir ve hayatın bütün alanlarını kuşatan, düzenleyen ölçüler getirmiştir. Kur'an-ı Kerim'de insanın Yaradan’ıyla, insanın diğer insanlarla, insanın içinde bulunduğu toplumla, insanın madde ile ve daha da ötesinde manevi alemlerle ilişkilerini düzenleyen kurallar, belirli bir ahengi, bir sistemi, bir dengeyi yansıtır. İslam dini insanlığa, bütüncül bir hayat görüşü sunduğundan toplum hayatının ticari, iktisadi, hukuki, ahlaki, kültürel, dini, sosyal ve siyasi yönleri birbirinden bağımsız değildir.

Sistem içerisinde bu parçalar girift bir durumda olup, karşılıklı etkileşim içindedir. İslami finans, doğrudan kişilerin ve toplumun yapısını, davranışlarını belirlediğinden ekonomik kalkınma ve sosyal barış üzerinde de aynen etkilidir. İslami insan (Islamic man), İslami ölçülere göre hareket etmek zorunda olduğu için ekonominin bir süjesi olarak kaynakların etkin ve israf edilmeden kullanılmasından, dünyanın manen ve madden imar edilmesinden, gelecek nesiller için çevrenin ve tabiatın korunmasından, toplumun dengeli büyümesinden, adil bir sosyal barışın kurulmasından sorumludur.

Böyle bir düşünce yapısı sebebiyle İslami finans, doğrudan ekonomik kalkınma ve sosyal barış üzerinde etkilidir. İşte elinizdeki bu eser İslam'ın İslami finans, ekonomik kalkınma ve sosyal barış konusunda neler getirdiğini, aralarındaki dengeleri, bizlerden neler istendiğini ve modern bir toplumda bu düzenlemelerin ne derece önemli olduğunu ve toplumu nasıl motive ettiğini ve düzenlediğini ortaya koymaktadır. Eserin sizlere, İslami finans, ekonomik kalkınma ve sosyal barış alanında çalışan tüm taraflara faydalı olmasını temenni ederiz.
Mehmet Fatih Buğan, Hande Çalışkan Terzioğlu İslam iktisadının temel kurum ve meselelerinin ele alındığı kitaplardan oluşan Cep Kitapları dizisinin dokuzuncu kitabı olan bu eserde, borsa konusu teorik bir derinlikten ziyade her seviyeden insanın kolaylıkla anlayacağı bir içerikte anlatılmaya çalışılmıştır. Finansal sistem, günlük hayatımızın önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Ülkemizde ve özellikle İslam ülkelerinde faiz hassasiyetine sahip bireylerin bankacılık, sigortacılık, emeklilik planlaması vb. konularda İslâmî finans sistemine yönelimleri artmaktadır. Bu ihtiyaca yönelik olarak bu çalışma, sade ve akıcı bir dille İslâmî finans perspektifinden borsa konusunu ele almaktır. Kitapta hem klasik anlamda finans sistemi ele alınmış hem de İslâmî finans perspektifinden karşılaştırmalı olarak detaylandırılmıştır.
Abdulkadir Bilen, Ahmet Vecdi Can, Ayhan Yatbaz, Dursun keleş, Hüseyin Elgıreybi, Kadir Gökoğlan, Kayhan Ahmetoğulları, Kudbeddin Şeker, Murat Kırkağaç, Mustafa Beybur, Nazan güngör Karyağdı, Nurcan Kostak, Özgür Özkan, Selçuk Bakan, Serpil Sumer İslami finansal kurumlar, işlemlerini faizsiz olarak yürüten finansal kurumlardır.
İslami finansal kurumların çeşitli faaliyet ve uygulamalarını konu alan çalışmalardan oluşan bu eserde, aynı zamanda başlıca İslami finansal kurumlardan olan katılım bankalarına ilişkin verilere yoğunlaşılmıştır. Her biri ayrı ayrı özenle hazırlanmış bu eserin bölüm çalışmalarında kutsal kitapların finans ve muhasebeye olan bakış açılarına değinilmiştir. İslami finansal kurumlar için geliştirilen muhasebe standartları, İslami finansal kurumların denetimi, bu kurumların kârlılıklarının ölçülmesi gibi konular yine eserde yer alan çalışmalardandır. Bir ihtiyaç ve talep üzerine ortaya çıkan İslami finans sisteminin temel uygulama alanı olan İslami finansal kurumları ve bu kurumların işleyişlerini konu edinen bu eserin ilgili alan yazına katkı sağlaması eserin önemli bir hedefidir.
Bu hedefe ulaşmak dileğiyle…
Osman Okka, Hasan Kazak Günümüzde İslâmî finans sektörünün hızlı gelişmesi ve İslâmî fonların 3 trilyon dolara yaklaşması sebebiyle bu alana ilgi giderek artmış, bir taraftan bu alandaki yayınlar artarken diğer taraftan İslâmî finansal kurumlar da önemli ölçüde kurumsal hâle gelmiştir. Tüm bu gelişmeler yaşanırken İslâmî finansın para ve sermaye piyasalarında faaliyet gösteren kurumlarla birlikte firmalara dönük yönü -yani ulusal ve uluslararası firmalara yani adi, kollektif, komandit, limited, anonim, holding şirketlere uygulanması konusundaki çalışmalar- nispeten geri kalmıştır. İşte bu kitap, bu ihtiyacı karşılamak üzere, finansal yönetimin neredeyse tüm alanları kapsayacak şekilde ve konvansiyonel finansla mukayeseli bir şekilde hazırlanmıştır. Bu sebeple kitap, orta üst seviyede (intermediate upper) bir yapıya sahiptir.

Kitapta, İslâm hukuku çerçevesinde İslâmî finansmanla ilgili finans konularının temel prensipleri belirli bir bütünlük içerisinde sistematize edilmiş şekilde konvansiyonel finansla mukayeseli olarak ortaya konularak okuyucuya sunulmuş ve İslâmî finansın net ve açık olarak gerçek hayatta firmaların faaliyetlerinin bütün alanlarında nasıl uygulayabilecekleri ayrıntılı olarak gösterilmiştir. Böylece kitaptan okuyucunun, sayısal ve analitik bir yöntemle finansal düşünebilen ve firmanın finansal problemlerini İslâm’a uygun politikalar üreterek çözebilen yapıda bir bilgi kazanımı hedeflenmiştir. 22. bölümde yer alan İslâmî finansa ait örnek olaylar yani vaka analizleri kitaba ayrı bir boyut kazandırmıştır.
Osman Okka, Hasan Kazak, H. Basri Alım (B-1) İslâmî Finansal Yönetim: Sistem ve Uygulama (Konvansiyonel Finansla Mukayeseli) isimli serinin ilk kitabında; İslâmî finansın ne olduğu, bu konudaki İslâmî kurallar dikkate alınarak günümüzdeki modern firmalarda (adi, kollektif, komandit, limited, anonim, holding şirketlerde) uygulanış şekli konvansiyonel firmalarla mukayeseli olarak incelenmişti. Rasyonel hareket ve davranış, konvansiyonel finansta da İslâmî finansta da değişmez. Her şahıs veya şirket optimal (en iyisi) olma konusunda hareket etmeye, kazanmaya, verimli hareket etmeye çalışır; farklı olan, İslâmî finansçının ve yöneticinin İslâm'a göre yasaklanan ve etik olmayan kuralları da dikkate alarak hareket etmesi ve başarılı olmak zorunda olmasıdır. Bilindiği gibi konvansiyonel firmalar; İslâm'a göre haram sayılan her türlü faizli, aldatıcı, ahlak bozucu, defolu, tağşişli, hak gaspına sebebiyet veren, topluma zararlı vb. faaliyetlerde bulunmazlarsa İslâmî firmaya dönüşürler. İslâmî firmalar da İslâm'ın haram ve yasaklarını nazara almadan faaliyetlerini yürütüyorlarsa bunlar da konvansiyonel firmalara dönüşürler. Firmalar arasındaki geçiş bu kadar basittir. Eğer İslâmî bir firma faaliyetlerinde harama girmişse öncelikle bunları önlemeye ve dönemin sonunda da oluşan haram gelirleri firmadan uzaklaştırmaya çalışır. Hatalara düşmemek için İslâmî finansal yönetici hem konvansiyonel finansın hem de İslâmî finansın kurallarını bilmek ve isabetle uygulamak zorundadır.
Aşırı rekabetin ve yüksek sermaye maliyetinin hâkim olduğu günümüzün ekonomik sisteminde; finansal yöneticilerin problemlerini ve İslâmî finansın rolünü doğru bir şekilde anlayabilmek, sonrasında firmayla ilgili isabetli finansal kararlar alabilmek için gerçek hayattan alınmış ve örnek olay (vaka) hâline getirilmiş finansal yönetim problemlerini yakından görmeleri ve bu problemler üzerinde çözümler üretmeleri gerekir. Bu örnek olaylar (vakalar); okurlarımızın kendilerini firmanın sanal ortamında görerek finansal yönetim problemlerinin içerisine derinlemesine nüfuz edebilmeleri, İslâmî kurallar çerçevesinde alternatif çözümler üretebilmeleri ve doğru karar alabilme yeteneklerini geliştirebilmelerini sağlamak üzere hazırlanmıştır. Kitap, finansçılar ve finansçı olmak isteyenlerle birlikte firma yöneticileri için bir finansman simülatörü görevini görmektedir. 50 örnek olayı (vakayı) kapsayan (B-2) İslâmî Finansal Yönetim Örnek Olayları ve Örnek Çözümleri (Vaka Analizleri) isimli bu kitabın, sizlere faydalı olacağını ümit etmekteyiz.
Muhammad Ayub İslamî finans alanında son yıllarda küresel düzeyde giderek devam eden çalışmalar önemli bir kilometre taşının geçildiğini ortaya koymaktadır. Alandaki bu gelişmelerle birlikte bankacılar, ticaret camiası, sanayiciler, şer’i konularda çalışan âlimler ve halk, İslamî finansın ne olduğunu, özelliklerinin ne olduğunu ve nasıl çalıştığını bilmeye ihtiyaç duymaktadır.

Elinizdeki kitap, İslamî bankacılık ve finans kuruluşlarının felsefesini, modellerini, araçlarını ve faaliyetlerini anlamak isteyen lisans ve lisansüstü öğrenciler, bankacılar ve diğer herkes için ders kitabı vazifesi görecek şekilde hazırlanmıştır. İslamî finansın hem teorisini hem pratik yönlerini kapsayan bu kitap, İslamî finansın temelini oluşturan İslamî ekonomisini, İslamî finans ilkelerini, İslam ticaret hukukunun temel özelliklerini, İslamî finansal kurumlar tarafından benimsenecek usulleri, ürünleri ve İslamî finans kurumları tarafından uygulanacak prosedürleri, finansal sistemin ve ekonominin gelişmesinde İslamî finans sisteminin oynayabileceği rolleri içermektedir. Ayrıca kitap, İslamî finans kurumlarının kullandığı ya da çeşitli müşterilere fon sağlamak için benimseyebilecekleri temel modellerin, şer’i kurallara uygunluğunu sağlayabilmek üzere yapılan tartışmaları da kapsamaktadır. Ekonominin çeşitli sektörlerini finanse eden İslamî bankaların mevduat ve fon yönetimini kapsayan pratik ve operasyonel yönleri, risk yönetimi, muhasebe uygulaması ve İslamî mali piyasaların ve araçların işleyişi derinlemesine tartışılmıştır.

Harun Şencal, İsa Yılmaz, Hakan Kalkavan, Adem Levent, Erhan Akkaş, Abdurrahman Yazıcı, Cem Korkut, Mervan Selçuk, Mücahit Özdemir, Hakan Aslan, Abdullah Talha Genç, Murat Yaş Körfez İşbirliği Konseyi üyesi ülkeler doğal kaynak gelirleri sayesinde küresel finansal sistem
içerisinde önemli bir yere sahiptir. Modern İslami finans sektörünün gelişimi de bu ülkelerin
yükselmeye başladığı 1970'li yıllara karşılık gelmektedir. Günümüze gelindiğinde ise Körfez ülkeleri toplam İslami finans sektörünün yaklaşık yüzde 42'sine sahiptir. Dolayısıyla bu ülkelerin ekonomik, yapısal ve ideolojik dönüşümleri aynı zamanda İslami finans sektörünü de etkilemektedir. Buradan hareketle, bu kitap bölgenin İslami finans gelişimini ve büyüklüğünü tetikleyen temel faktörleri ve bu gelişim içerisinde petrol gelirlerinin yanı sıra siyasi tercihlerin payını politik ekonomi çerçevesinde tarihsel kırılmalara vurgu yaparak incelemeyi hedeflemektedir. Bu kapsamda, son dönemlerde yükselen ilgiye sahip Körfez ülkeleri ve İslami finans sektörüne yönelik teori ve uygulamayı içeren bu kapsamlı çalışma okuyucuya katkı sunacaktır.