Tarih Öğretmenliği \ 1-2
Eray Alaca, Tercan Yıldırım Fransız Devrimi sonrasında başlayan ulusçuluk düşüncesi genelde eğitimin özelde ise tarih eğitiminin önem kazanmasına neden olmuştur. Devletler eğitim sistemlerini yeniden düzenlemek zorunda kalmışlardır. Eğitim, seçkinler için bir ayrıcalık olmaktan çıkarılarak halka indirilmiştir. Bu durum 18. yüzyıldan itibaren Batılılaşma çabası gösteren Osmanlı İmparatorluğu'ndaki eğitim sistemini de etkilemiş, 1869 yılında yayınlanan “Maârif-i Umûmiyye Nizamnâmesi” ile eğitim işleri hukuki bir çerçeveye alınarak bir programa kavuşturulmuştur. Modern eğitim alanında birçok yenilik getiren bu nizamname ile ilk kez tarih dersi ilkokulların öğretim programına girmiş, böylece tarih dersi tüm eğitim kurumlarının öğretim programlarında yer almıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde önemli bir işleve sahip olan tarih öğretimi, bir ulus devlet olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin erken döneminde de önemini güçlendirerek devam ettirmiştir. Bu eserde Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminden günümüze kadar tarih öğretim programları ayrıntılı bir şekilde verilirken aynı zamanda bütüncül bir bakış açısıyla tarihsel süreç içerisinde meydana gelen değişim ve dönüşümlere de dikkat çekilmek istenmiştir. Böylece alana yönelik çalışma yapan başta akademisyenlere, öğretmenlere ve öğrencilere geçmişten günümüze Türkiye'de tarih öğretimi programlarını bir arada görme, dönemlerinde etkili olan tarih anlayışlarını anlamlandırma bağlamında katkı sunmak amaçlanmıştır.
Hüseyin Fidan Yöneticilerin, yönettikleri topluma daha iyi hizmet verebilmek için tarihin her devrinde ülkelerinde yaşayan ileri görüşlü, bilgili, deneyimli kişilerden yararlandıkları bir gerçektir. Bu yararlanmayı gerçekleştirmek için de kimi zaman kurallı kimi zaman kuralsız kimi zaman sık kimi zaman seyrek toplantılar yapmışlardır. Meclis geleneği Türk devlet geleneğine de yabancı değildir. Orta Asya Türk Devletlerinde hükümdarın yanında bulunan ve çeşitli ülke sorunlarının görüşülüp önemli kararların alınmasına yardımcı olan Meclisler olmuştur.
Bu çalışmada; Osmanlı Döneminde başlayan parlamento yolculuğuna kısaca değinilmiş, daha sonra Cumhuriyet dönemine ait Cumhurbaşkanları, Meclis Başkanları, Başbakanlar, Partiler, Hükümetler, Koalisyonlar vb. birçok bilgiye yorumsuz olarak yer verilmiştir.
Türk siyasi tarihine meraklı yurttaşlarımız ile siyasal bilgiler alanında eğitim alan gençlerimiz için kaynak kitap niteliğini taşıyan bu çalışmanın tüm okurlarımıza faydalı olacağını ümit ediyorum...
Ahmet Güneş, Ahmet İlker Baş, Bahattin Demirtaş, Barış Saday, Bedirhan Kurtoğlu, Cenk Reyhan, Esma Reyhan, Esma Reyhan, Esra Altun, Fatma Torun Bilgiç, Hale Şıvgın, Halim Kılıç, Hüsnü Yücekaya, İlhami Durmuş, Konuralp Ercilasun, M. Naci Bostancı, Mehmet Batuhan Çeken, Meşkure Yılmaz, Muhammed İkbal İlci, Muhammet Ali Horoz, Murat Aydın, Mustafa Alkan, Mustafa Oğuzhan Doğar, Mustafa Turan, Nasrullah Uzman, Sema Ayaz, Sinan Tarifçi, Süleyman Polat, Şarika Berber, Şerife Eroğlu Memiş, Taner Lüleci, Tuğba Korhan, Tülin Cengiz, Ü. Gülsüm Polat, Vâris Çakan
Seán Lang Kıtanın kökenlerinden günümüze, Avrupa’nın zengin tarihine bir bakış
İster deneyimli bir tarih meraklısı ister yolun başında bir çaylak olun, Avrupa Tarihi For Dummies tutku, güç ve entrikayla dolu bir kıtanın tarihi için mükemmel bir rehberdir. Bildiğimiz Avrupa’yı meydana getirmiş olan felaketler, zaferler, güç mücadeleleri ve siyasetin içinde, Roma dönemi kalıntılarından ve Rönesans’tan dünya savaşlarına ve Eurovision’a uzanan büyüleyici bir seyahat yapın. Geçmişi tekrar canlandırmak için gerçeklerle ve hikayelerle dolu olan bu kitap Avrupa ve onun 21. yüzyıldaki dönüşümü hakkında güncellenmiş bilgiler sunuyor. Avrupa Tarihi For Dummies gerçeklerle eğlenceyi bir araya getirip geçmişi yeniden canlandırıyor.

• Başlangıçta. Kıtanın kökenlerine bir bakış, ilk Avrupalılar ve Taş Devri’nde Avrupa.
• Kadim tarih. Yunan şehir devletlerini keşfedin ve Roma İmparatorluğu’nun çalkantılı günleri hakkında bilgi sahibi olun.
• Tünelin sonundaki ışık. Karanlık Çağlardan Kutsal Roma İmparatorluğu’nun, papaların ve Haçlıların Orta Çağ Avrupa’sına bir gezinti yapın.
• Yeni fikirler ve yeni dünyalar. Osmanlı İmparatorluğu, Reformasyon, Rönesans ve Yeni Dünya.
• En tepeye yükseliş. Avrupa’nın Sanayi Devrimi’ne öncülük edişini, kontrolünü ve hakimiyetini dünyaya yaymasını izleyin.
• Paramparça. Devrimler ve dünya savaşları kıtayı lime lime ediyor.

Kitabı açın ve
• Taş Devri’nden
• Bilgi Çağı’na uzanan kapsamı
• Kontrolden çıkmış Yunan ve Romalıları
• Kaleler, şövalyeler ve Kara Ölüm’ü
• Reformasyon ve neden olduğu kargaşayı
• Tabii ki, Napolyon’u
• Fransız Devrimi ve milliyetçiliğin yükselişini
• Avrupa ve imparatorlukları
• İki dünya savaşı ve Rusya’da devrim çağını inceleyin.
Mehmet Ali Karaman Hiçbir tarihî vaka bir anda şekillenmez. Vakalar mutlaka bir sürecin sonucunda açığa çıkar. 31 Mart gibi son derece önemli bir olay da elbette bu tanıma dâhildir. 31 Mart'ın da temellerini, devleti bu olaylar silsilesine götüren süreç içinde aramak en doğru yaklaşımdır. Bu yüzden mevcut çalışmanın 19. yüzyıl dönüşüm ve demokratikleşme hamleleri çerçevesinde ele alınması gerekir.
Bu çalışma, olayların birden çok sebebi olma düsturu ve mutlaka bir süreç dâhilinde gerçekleştiği yaklaşımı içerisinde 1909 yılında gerçekleşen 31 Mart hadisesinin sebeplerini bir asırdan daha fazla bir süre öncesinden başlayarak arayan bir araştırma niteliğindedir. Osmanlı Devleti'nin içerisinde bulunduğu durum ve devleti dönüştürme eğiliminde olan padişah, asker ve bürokratların bu süreç içerisinde yaptıkları hassas hamleler ile dâhili ve harici diyaloglar ele alınmıştır. Çalışmada 31 Mart ile alakalı çok sayıda arşiv vesikası başta olmak üzere gazete haberleri, hatıratlar ile dönemin çeşitli kaynakları değerlendirilmiştir.
Sayim Türkman Bu eserde, Enver Paşa'nın ulusal bir sır gibi sakladığı, Almanya İmparatorluğu'nun yanında Birinci Dünya Savaşı'na giriş sürecimiz ve bunu açığa çıkaran Kazım Karabekir Paşa'nın ifşaatları görülecektir. Ayrıca Sarıkamış bölgesinde Enver Paşa'nın kış şartlarını dikkate almadan verdiği savaş kararı sebebiyle soğuktan ve hastalıktan yüz bin askerimizin şehit düşmeleri, 3. Ordunun dağılmasını fırsat bilen Rus kuvvetlerinin ileri harekâtı ile Erzurum ve Trabzon'u işgal etmeleri ve dört ay süren Kop savunması ile bölgeye gelecek olan yeni birliklere zaman kazandırılması ve 1917 Rus ihtilali’nin getirdiği fırsatı lehimize çevirerek, Bakü'ye kadar şehirlerimizin ve topraklarımızın Rus kuvvetlerinden ve Ermeni çetelerinden temizlenmesi, çok sayıda kaynak kullanarak ayrıntılı bir şekilde izah edilmiştir.
Sayim Türkman Birinci Dünya Savaşı’nda Suriye Cephesi’nin önemli bir yeri bulunmaktadır. Tarih boyunca Kudüs ve Filistin topraklarının Hristiyan ve Yahudilerin hedefinde olması ve Akdeniz ticaret yolunun Süveyş kanalından geçmesi bölgenin tarihî, siyasi ve iktisadi önemini artırmıştır.
Bu eserde; II. Abdülhamid Han’ın kendi döneminde Filistin bölgesinde bir Yahudi devletinin kurulmasını önlemek için aldığı siyasi ve askerî tedbirler, İttihat ve Terakki yöneticilerinin stratejik hataları, Arap milliyetçiliği ve Şerif Hüseyin’in Osmanlı Devleti’ne ihaneti, Ömer Fahreddin Paşa’nın bir kahramanlık destanı olan Medine Savunması, Kanal Seferleri, Gazze Muharebeleri, Nablus Meydan Muharebesi gibi dört yıllık savaş dönemindeki siyasi ve askerî olaylar, ayrıntıları ile incelenmiştir.
Abdrasul İsakov, Ahmet Kanlıdere, Dinçer Koç, Erhan Aktaş, Giray Saynur Derman, Güljanat Kurmangalıyeva Ercilasun, İlyas Kemaloğlu, Konuralp Ercilasun, Mehmet Demiryürek, Murat Özkan, Nuri Kavak, Ömer Metin, Ramin Sadıgov, Sadık Müfit Bilge, Şenay Yanar Türk Dünyası, geçmişte olduğu gibi günümüzde de ilgi duyulan, dikkate alınması gereken ve ehemmiyetini koruyan bir gerçeklik olarak dünya gündeminde önemli bir yer teşkil etmektedir. Dünyanın ulaşım, enerji ve ticaret koridorunun merkezinde yer alarak uzunca bir süredir özellikle küresel güçlerin ilgi odağında olmuştur. Türk Dünyası'nı oluşturan topluluk ve halkların 19. yüzyıl ile 20. yüzyıl boyunca büyük bir bölümü esaret altında kalmıştır; hatta bugün bir kısmı hâlâ bağımsız bir hayat sürememekte, bununla birlikte millî ve dinî değerlerine sahip çıkarak öz kimliğini korumaktadır. Bu çerçevede biz de 4000 yıllık Türk tarihimizi ortaya koyan serimizin “Çağdaş Türk Dünyası” başlığını taşıyan bu üçüncü kitabıyla takriben 1850'lerden 2020'ye kadar Türkistan, Sibirya, İdil-Ural, Kırım, Kafkasya, İran, Balkanlar, Orta Doğu ve Kıbrıs'taki Türk varlığını incelediğimiz gibi Türkiye'nin yanı sıra dünyada söz sahibi ülkelerin Türk Dünyası'na yönelik siyasetlerini ve bu dünyayı nasıl algıladıklarını da ortaya koymaya çalıştık.
Kitap, özellikle üniversite öğrencilerine yönelik olarak hazırlansa da konuya ilgi duyan, temel düzeyde bilgi sahibi olmak isteyen ve dünya güç merkezlerinin Türk Dünyası'na yönelik yaklaşımlarını öğrenmek isteyenlerin de istifade edebileceği bir eser oldu. Faydalı olması dileğiyle…
Saadettin Yağmur Gömeç, Salih Yılmaz, Victoria Bilge Yılmaz 21. yüzyıla girmeden kısa bir süre önce aniden Türk Dünyasının ufku açıldı. Herkesin bildiği üzere Türkistan'daki Türkler birer birer bağımsızlıklarına kavuştular. Bugün aralarında dil ve kültürce pek ayrılık olmayan 300 milyona yakın bir Türk topluluğu, Asya'dan Avrupa'ya kadar dünya nüfusunun önemli bir kısmını meydana getirir hâle geldi.
Türk Dünyası, her bakımdan milletlerarası stratejilerde etkili bir güç olmaya başladı. Buna bağlı olarak Türkiye, başta Türk Cumhuriyetleri olmak üzere bölgede güvenebileceği devlet ve topluluklarla siyasi münasebetlerini kuvvetlendirmeye başladı. Türkiye, tüm Türk Dünyası için her açıdan müttefik olunan veya yardım beklenen ülke konumuna geldi.
Kafkasya, Balkanlar ve Orta Doğu'nun kesişme noktasında bulunan Türkiye'nin çıkarları, Türk Dünyası ile yakından bağlantılı hâle gelmiştir. Dünyada yeni iş birliklerinde Rusya ve Çin gibi ülkeler önemli mesafeler kat etmişlerdir. Yani Türkiye'nin yönünü sadece Batı'ya çevirdiği dönem sona ermiş aynı zamanda Doğu politikası da aktif hâle gelmiştir.
Bu kitabımız; çağdaş Türk Dünyasındaki devletleri, toplulukları, uluslararası kuruluşları ve kurumları detaylı olarak anlatmaktadır. Üniversitelerde ders kitabı olarak da okutulmaktadır. Akademik hakem incelemesinden geçmiş ve onaylanmıştır.
Ayrıca Devlet Personel Başkanlığı, Bakanlıklar, MEB ve YÖK'ün yaptığı sınav programları doğrultusunda (KPSS, ALES, DGS, Polis MYO, Askeri Okullar, Milli Savunma Üniversitesi Askeri Öğrenci Aday Belirleme Sınavı, JANA: Jandarma Astsubay Temel Kursu Giriş Sınavı, Kaymakamlık: İçişleri Bakanlığı Kaymakam Adaylığı Giriş Sınavı, MEB-EKYS: Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumlarına Yönetici Seçme Sınavı, İhtisas Sınavları, Yurtdışı Görevlendirme, T.C. Dışişleri Bakanlığı Aday Meslek Memurluğu, Aday Konsolosluk ve İhtisas Memurluğu) en son güncellemeler yapılmış iyi bir bilgi kaynağıdır.
Seyithan Altaş Öğrenim çağımızın her döneminde genel bir tarih dersi olarak gördüğünüz “Atatürk İlkeleri ve Devrim Tarihi” dersi Türk devrimini hazırlayan gelişmelerden oluşmaktadır. Ancak bu genel bir tarih anlayışı dışında daha da geniş bir mana ifade etmektedir. Çünkü Türk devrimi, emperyalizme ve onun içerideki işbirlikçilerine karşı verilmiş bir mücadele olduğu kadar bir çağdaşlaşma hareketidir. Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde gerçekleştirilen bu hareket Doğu halkları arasında olduğu kadar Batıda da en geniş yankıları ve övgüleri almıştır. Bağımsızlık savaşının kazanılmasıyla Türk devrimini tamamlayan çağdaşlaşma hareketleri ile de bir toplumun kaderi feodal bir yapıdan ileri, çağdaş bir yapıya doğru geliştirilmiştir.
“Atatürk İlkeleri ve Devrim Tarihi” dersinin amacı, geleceğimizin güvencesi olan gençlerimizin her bakımdan gelişmelerini sağlamak, Türk çağdaşlaşma devriminin çeşitli aşamalarını dün, bugün ve yarın anlayışı içinde kavramak, daha da ileriye götürmelerini sağlamak olacaktır. Geçmişte yaşananların geleceğe sağlam bir temel olacağı bilincine bu dersle ulaşacağız. Umarım bu kitabın bu bilince ve sağlam bir düşünce yapısına sahip olmak bakımından Türk gençlerine katkısı olur.
Seyithan Altaş Öğrenim çağımızın her döneminde genel bir tarih dersi olarak gördüğünüz “Atatürk İlkeleri ve Devrim Tarihi” dersi Türk devrimini hazırlayan gelişmelerden oluşmaktadır. Ancak bu genel bir tarih anlayışı dışında daha da geniş bir mana ifade etmektedir. Çünkü Türk devrimi, emperyalizme ve onun içerideki işbirlikçilerine karşı verilmiş bir mücadele olduğu kadar bir çağdaşlaşma hareketidir. Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde gerçekleştirilen bu hareket Doğu halkları arasında olduğu kadar Batıda da en geniş yankıları ve övgüleri almıştır. Bağımsızlık savaşının kazanılmasıyla Türk devrimini tamamlayan çağdaşlaşma hareketleri ile de bir toplumun kaderi feodal bir yapıdan ileri, çağdaş bir yapıya doğru geliştirilmiştir.
“Atatürk İlkeleri ve Devrim Tarihi” dersinin amacı, geleceğimizin güvencesi olan gençlerimizin her bakımdan gelişmelerini sağlamak, Türk çağdaşlaşma devriminin çeşitli aşamalarını dün, bugün ve yarın anlayışı içinde kavramak, daha da ileriye götürmelerini sağlamak olacaktır. Geçmişte yaşananların geleceğe sağlam bir temel olacağı bilincine bu dersle ulaşacağız. Umarım bu kitabın bu bilince ve sağlam bir düşünce yapısına sahip olmak bakımından Türk gençlerine katkısı olur.
Peter Haugen Dünya tarihinde kişisel rehberiniz şimdi güncellendi!
Dünya tarihine dair daha fazla bilginiz olmasını mı istiyorsunuz, bu özlü rehber dünyayı bugünkü haline getiren tüm önemli oyuncuları ve olayları ayrıntılarıyla açık bir biçimde izah ediyor. İnsanlık tarihinin bütününü ele alan bu kapsamlı kaynak, yirmi birinci yüzyıldaki dünyanın nasıl vücuda geldiği hususunda size bir fikir vererek, dinden bilime, oradan sanata ve savaşa kadar her alandaki önemli gelişmelere ışık tutuyor.
Geçmişle bağlantı kurmaya başlayın Neandertaller ile karşılaşır, Homer’e yönelir, Atlantis’i yükseltir ve Firavunları mumyayla korurken çağlara ad verin.
Sayılarla güç kazanın eski medeniyetlerden bugünün küresel topluluğuna kadar gelen büyümenin izlerini sürün ve toplumları başarıya veya başarısızlığa götüren faktörleri keşfedin.
Düşüncenin etkisini keşfedin dinin çıkışı, felsefenin kökleri, bilimin gelişimi ve hislerimiz ve inançlarımızın bizi nasıl sürekli olarak yeniden tanımladığını anlamaya çalışın.

Savaşın küresel sonuçlarını anlayın Grekler ve Romalılar ile ata binerek, süvarilerle birlikte silahlanarak, hendek kazarak, insanların modern savaşlar başlatmada tuttukları yolları izleyin.
Önderler ve düzeni sarsanlarla; büyük liderler, cesur devrimciler, acımasız titanlar ve adı duyulmamış kahramanlarla tanışın.
Yirmi birinci yüzyılın önemli olaylarını; 11 Eylül ile Afganistan ve Irak savaşları, iklim değişikliği, Katrina Kasırgası ve Çin, Hindistan ve Brezilya’nın ekonomik yükselişini inceleyin.
Kitabı açın ve
• Tarihin detaylı bir değerlendirmesini
• Dünya dinlerinin gelişimini
• İncil’den Haklar Bildirisi’ne kadar başlıca tarihi belgelerin değerlendirmesini
• Yazının ve resmin icadını
• Dünyayı kökten değiştiren bilimsel gelişmeleri
• Dünyayı değiştiren insanların ve dünyanın değiştirdiği insanların özlü biyografilerini
• Dünya geçmişindeki unutulmaz on tarihi inceleyin.
Mustafa Gündüz Hafızası, tarihinde saklanan bilimin sıhhat derecesini yöntemi belirler. Tarih, bilimler hiyerarşisindeki mevziini kuvvetlendirmek için tarihyazımına, ürettiği verilerden daha çok önem verir. Eğitim, tarih ve sosyolojinin kesiştiği kavşakta anlam bulan eğitim tarihi, dünyada olduğu kadar Türkiye’de de bakir sahalardan biridir. Çok az topluma nasip olan özgün kurum, tecrübe ve eserlere sahip olmasına karşın, biriken sorunlar karşısında çözümsüzlük ve çaresizlik girdabında bunalan eğitim sisteminin temel krizlerinden biri, tarihine duyarsızlığıdır.
Eğitim Tarihinin Peşinde, Türkiye’de eğitim tarihçiliğinin tarihine yönelik özgün bir birikim sunarken, bu çok disiplinli sahanın avantajlarına, sınırlılıklarına ve temel meselelerine ışık tutarak, eğitimin tarihi, sosyal ve kültürel temelleriyle ilgilenenlere rehber olmayı denemektedir.
Bilimin katalizör güçlerinden biri, hasbi tenkittir. Eleştirisiz ortamda uzmanlıktan, ilmî derinlikten, yenilik cesaretinden ve meslekî etikten bahsetmek güçtür. Alanıyla ilgili tarihî birikim yanında, kitapların güvenirlik derecesini, niteliğini, zayıf ve güçlü yönlerini tefrik edip, kaynaklar arasında sınıflamalar yapabilmek her bilim adamından beklenen bir vasıftır. Bilimsel araştırmalarda yaratıcılığın filizlenmesi söz konusu yetkinlikte içkindir. Bu realiteye istinaden, elinizdeki kitap eğitimin tarihi, sosyal ve kültürel temellerine ilişkin güncel kitaplar üzerine serinkanlı ve uzun değerlendirmeler de sunmaktadır.
A. Pınar Vural, Ayhan Öztürk, Belma Doğan Güngen, Cem Gökçen, Fatih Dağdelen, Gülis Kavadar, İdris Kaya, İsmet Melek, Murat Güntel, Pınar Karadeniz, Selenay Yücel, Sevda Dolapçıoğlu Eğitim alanında yaşanan değişimlerin hızlı yükselişi, öğrenme konuları üzerinde farklı disiplin bakış açılarına ihtiyaç duyulmasını ortaya çıkarmıştır. Değişim; anne-baba ve eğitimcilerin bazı konularda çözüm yolu bulmak için zorlanmalarına neden olmuştur. Ayrıca öğretmenler pandemi döneminden sonra öğrenme sorunlarının farklılaştığı üzerine görüş bildirmektedir. Tüm bu ihtiyaçlardan dolayı bu kitapta, farklı disiplinlerden gönüllü birçok uzman, bir araya gelerek eğitim konuları üzerine çözüm önerilerini, görüşlerini ve tecrübelerini sunmuşlardır. Kitap, öğrenme konuları içerisinde en çok ihtiyaç duyulan konuların neler olduğu üzerine öğretmen ve öğrencilerden görüş alınarak oluşturulan başlıkları kapsamaktadır. Kitabın amacı, bu öğrenme konularını birden fazla uzman hekim ve eğitimcinin iş birliği ile değerlendirmektir. Ayrıca eğitim fakülteleri öğretmenlik uygulamaları dersi için fayda sağlayabileceği düşünülmektedir. Anne, baba ve eğitimcilerin iyi nesil yetiştirme gücünü artırmak üzere yazılan bu kitabın “çocuklara” fayda sağlaması dileğiyle...
Nihat Yazılıtaş Bilinen en eski gezgin Yunanlı tarihçi, coğrafyacı ve filozof olan Strabon (MÖ 64-MS 24)'dur. Strabon'dan sonra günümüze kadar çok sayıda gezgin dünyayı dolaşmış ve gezip gördükleri yerleri seyahatnamelerinde anlatmışlardır. Bu eserlerinde, gittikleri yerlerin coğrafyasından, orada yaşayan insanların hayat tarzlarından, kültürlerinden, medeni durumlarından, inançlarından, mimari yapılardan, ticari hayattan, oralarda anlatılan olağanüstü olaylardan, hikâyelerden, efsanelerden ve daha birçok şeyden bahsetmişlerdir. Bu bağlamda seyahatnameler, tarihi açıdan özellikle de kültür tarihi açısından son derece önemli kaynaklardır.
Her gezgin, seyahatine, içinde yetiştiği kültür çevresinin ona yüklediği kendi inançları ve kabulleri ile yola çıkar. Gördüklerini de buna göre değerlendirir. Bundan dolayı bu çalışmada seyahatnameler belirlenirken farklı kültür ve inanç çevrelerine mensup seyyahları seçilmeye gayret edilmiştir. Böylece, Irak'tan Sünni Müslüman İbn Fazlan (IX. yy.), İran'dan Şiî Müslüman Nâsır-ı Husrev (XI. yy.), İspanya'dan Yahudi Benjamin ve Alman Yahudisi Petachia (XII. yy.), yine İspanya'dan Sünni Müslüman el-Gırnâtî (XII. yy.), İtalya'dan Hristiyan Marco Polo (XIII. yy.), Fransa'dan Hristiyan misyoner Wilhelm Von Rubruk (XIII. yy.), Fas'tan Sünni Müslüman İbn Battûta (XIV. yy.) ve son olarak da Almanya'dan Hristiyan Johannes Schiltberger (XIV-XV. yy.) bu çalışmaya dâhil edilmiştir. Böylece kendi zamanlarında Ortaçağların bilinen üç kıtasını gezen ve farklı inanç ve kültür çevrelerinden gelen bu gezginlerin gözünden, bu coğrafyalarda yaşanan, kimileri gerçek ama çoğunluğu gerçek olamayacak kadar olağanüstü olan fantastik hikâyeleri bir araya getirerek okuyucuya sunduk. Okuyucular bu fantastik hikâyeleri okumaya başladıklarında günümüzde popülerliği artmış olan fantastik hikâyelerin, romanların, dizilerin ve filmlerin konularıyla bu fantastik hikâyeler arasındaki benzerlikleri, yani bu modern çalışmalara Ortaçağ anlatılarının nasıl kaynak etmiş olduğunu da göreceklerdir.
Keith D. Dickson O en muhteşem nesle şekil vermiş savaşı keşfedin! II. Dünya Savaşı yirminci yüzyıldaki anlaşmazlıkların en yıkıcısıydı. Peki, bu savaş nasıl ve neden oldu? Büyüleyici anekdotlar, ilginç ek bilgi kutuları ve Efsane 10'lar listeleri ile dolu olan bu kaynak, savaşa neden olan meseleler hakkında sizi bilgilendirirken Pearl Harbor'dan Yahudi Soykırımı'na, D-Günü'nden Hiroşima'ya kadar her şey ve daha fazlası hakkında işin aslını anlatıyor.
• Bir liderin fikirlerinin bir ülkenin kaderini nasıl çizdiğini öğrenin! Hitler'in komutanları ile ilişkisi ve yanlışa sürüklenişi hakkında bilgi sahibi olun.
• Bir buluşun insanlık tarihine nasıl kara bir leke çaldığını görün! Atom bombasının keşfini ve bunun insanlık tarihi için nasıl kötüye kullanıldığını okuyun.
• Bir kıtanın sınırlarını yeniden çizin! Savaş süreci ve sonrasında Avrupa'da el değiştiren şehir ve bölgelerde gezinin.
• Toplumların savaş karşısındaki mücadelesini izleyin! Doğrudan savaşın içinde olmayan insanların savaştan nasıl etkilenip nereden nereye sürüklendiğini görün ve bunun günümüz toplumlarına yansımalarını takip edin.
• Üç kıtanın bir savaşın çevresinde bir araya gelmesine şahitlik edin! Savaşın büyük resmine bakarak sadece karada değil, denizde ve havada da gerçekleşen çatışmaları gözlemleyin.
Kitabı açın ve
• Savaşın kökenini ve amaçlarını,
• Diktatörlerin yükselişini,
• Mihver ve Müttefik Devletlerin kimler olduğunu ve ittifakların kuruluşunu,
• Faşizm ve Nazizm kavramlarını,
• Normandiya Çıkarması'nın detaylarını,
• Avrupa'daki güç dengelerinin değişimini öğrenin.
Mesut Hakkı Caşın Hiçbir savaş; kendisini hazırlayan tarihsel, siyasal, etnik, dinsel, ekonomik, kültürel ve ticari çıkarların oluşturduğu çok katmanlı birikimden bağımsız anlaşılamaz.
Bu bağlamda İkinci Dünya Savaşı isimli bu eser; İkinci Dünya Savaşı'nın görünür olanın ötesinde yer alan iç içe geçmiş karmaşık nedenlerini gün ışığına çıkarmanın peşine düşerken ekonomik ve siyasal krizlerin totaliter rejimlerin güçlenmesine etkisinin arka planını da girift nedenleriyle birlikte mercek altına almaktadır.
Ayrıca yirminci yüzyılın en kanlı çarpışması olarak İkinci Dünya Savaşı'nın sebep ve sonuçlarını seksen yıl sonra yeniden gözden geçirirken aynı zamanda seksen yıl sonraki sorunlarla karmaşık bağına da ışık tutarak günümüz dünyasındaki güç ilişkilerinin sıcak ve soğuk savaş potansiyelini anlamamızı sağlamaktadır.
Kitapta yer verilen belge niteliğindeki binlerce fotoğraf ise hem savaşa dair araç ve mühimmatı hem de savaşın dehşetini ve yıkıcılığını bir belgesel film niteliğiyle hafızalara kazıyacaktır.
Abdül Halim Varol, Cevdet Yakupoğlu, Ergin Ögcem, Erhan Ateş, Halil İbrahim Gökbörü, Kemal Taşcı, Mehmet Vural, Mustafa Hizmetli, Mustafa Uyar, Özgür Tokan, Özkan Dayı, Seyfullah Kara, Tunay Karakök İlk Türk-İslam Devletleri Tarihi kitabı, Orta Çağ Müslüman ve Türk devletlerinin tarihini konu edinen yeni ve özgün bir çalışmadır. Kitap, kronolojik bakımdan geniş bir tarihi dönemi kapsamaktadır. Bu süreçte İslamiyetin zuhuru, Türklerin İslam dinini kabulü, Müslüman Türk devletlerinin kuruluşu ve İslam dünyasındaki hâkimiyetleri; ayrıca bu devletlerin teşkilat, kültür ve medeniyet mevzuları işlenmiştir. Böylece bir yandan İslam tarihi içinde gelişen siyasi, sosyal ve kültürel mevzular; bir yandan da ilk Müslüman Türk devletlerinin siyaset, teşkilat, kültür ve medeniyet konuları ele alınmıştır. Kitaptaki konular, özgün bir yaklaşım ve akademik bir üslup içinde kaleme alınmıştır. Alanında uzman çok sayıda akademisyenin katkısıyla hazırlanan İlk Türk-İslam Devletleri Tarihi kitabı, üniversiteler için de ders kitabı niteliğindedir.
Cengiz Dönmez, Kubilay Yazıcı

Ülkemizde T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük konuları, İlköğretimden – Yükseköğretime kadar bütün eğitim kurumlarında öğretilmektedir. Ancak bu ders ve konuların öğretimi geçekleştirilirken, dünyadaki benzer nitelikli ders ve konuların öğretimi sırasında benimsenmiş, çağdaş yöntemi teknik ve stratejilerin kullanılmadığı görülmektedir. Özellikle Atatürkçülük konularında, programlarda değer boyutunun dikkate alınmamış olması sebebiyle, istenilen sonuçların tam olarak alınması mümkün olamamaktadır. Bu durumu ortadan kaldırmaya yönelik, bazı teşebbüslerde bulunulmuş olsa da, şimdiye kadar, çözüm önerilerini de içeren, ciddî bilimsel ve akademik çalışmalar yapılmamıştır.İşte bu kitap, T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük konularının eğitim-öğretiminde mevcut sorunların ortadan kaldırılarak, daha olumlu sonuçların alınmasına yardımcı olmak amacıyla hazırlanmıştır. Başta öğretmen adayları, öğretmenler ve akademisyenler olmak üzere, ilgili tüm kesimlere sorunlarla birlikte çözüm önerileri de sunan bu kitap, alanındaki ilk çalışma niteliğindedir.T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük konularının öğretiminde; kavramla birlikte konuların değer ve beceri boyutunun da göz önünde bulundurularak, uygun yöntem, teknik ve stratejilerle, uygun araç-gereçlerin nasıl kullanılması gerektiğine dair geniş bilgilerin yer aldığı kitap, bu konuların öğretiminde istenilen hedeflere ulaşılmasına büyük katkı sağlayacaktır.



Ali Ahmetbeyoğlu, Altay Tayfun Özcan, Erhan Aktaş, Hayrettin İhsan Erkoç, Hikmet Demirci, Konuralp Ercilasun, Murat Öztürk, Mustafa Kalkan, Münevver Ebru Zeren, Osman Karatay, Osman Karatay, Tilla Deniz Baykuzu, Üçler Bulduk Dört bin yıllık Türk tarihinin önemli bir safhasını teşkil eden İslam öncesi Türk tarihi günümüzde sürekli artan bir ilgiye mazhar olmaktadır. Bunu hem akademik hem de popüler açıdan rahatlıkla iddia etmek mümkündür. Evlerin adresleri olduğu gibi insanların da adresleri vardır ve bu adresleri atalarıdır. Diğer uluslar gibi Türk ulusu da nereden geldiğini, atalarının kimler olduğunu hep merak etmiş, bu nedenden ötürü bu konuya eğilen eserlere de ciddi bir ilgi oluşmuştur. Geleceğin öğretmenleri olacak üniversite öğrencilerinin de bu konuya ilgi duymamaları mümkün değildir. Bu çalışma, hem doğru bilgiyi vermek hem de ilgilenenleri doğru kaynaklara yönlendirmek amacıyla yapılmıştır. Dönemi ele alan literatürde, isim ve terimlerin yazılışı ve okunuşu konusunda tam bir birliktelik olmasa da bu tartışma ve karmaşa en aza indirilmeye gayret edilmiştir. Zevkle okunması dileğiyle…
Ali Aktan Kitabın konusu, İslam dininin doğuş ve yayılış tarihidir. Hz. Peygamber, getirmiş olduğu dinin bütün Arap Yarımadası'na yayıldığını görme mutluluğuna erişmiştir. Onun vefatını izleyen yüz yıl içerisinde ise İslam devleti, tek merkezden idare edilen en büyük siyasi sınırlarına ulaşmıştır.
Kitabın giriş bölümünde, İslam tarihinin temel kaynakları tanıtıldıktan sonra, İslam öncesi Arap tarihi hakkında özlü bilgiler verilmiştir. Birinci ve ikinci bölümler, Hz. Peygamber'in hayatına ayrılmıştır. Bu bölümlerdeki ana başlıklar belirlenirken klasik siyer kitaplarında olduğu gibi kronoloji değil, konu bütünlüğü esas alınmıştır. Dört Halife Dönemi ve Emevîler ise ayrı birer bölüm olarak düzenlenmiştir. Türklerin kitleler hâlinde İslam'a girdikleri Abbasîler Dönemi'ne ise bu çalışmada yer verilmemiştir. Esasen tarih bölümü öğrencileri için hazırlanmış olan böyle bir eserde buna gerek görülmemiştir. Çünkü “İlk Müslüman Türk Devletleri Tarihi” gibi bazı derslerde, Türk tarihiyle ilgili olduğu ölçüde Abbasîlerden de söz edilmektedir.
Bu kitaptaki bilgiler, ilk defa burada ortaya atılmış değildir. Temel kaynakların yanı sıra, bu konuda yerli ve yabancı birçok araştırmacının yazdığı eserlerde daha fazlasını bulmak mümkündür. Bununla birlikte çok geniş bir zaman ve mekânı ilgilendiren bu bilgilerin tamamı belli bir hacim içinde sunulmuştur. Verilen bilgilerle yetinmek istemeyenler, dipnotlarda ve kaynakçada isimleri verilen eserlerden başlayarak başka kaynaklara da başvurabilirler. Bu kitap, bir ders kitabı olarak tasarlanıp hazırlanmış olmasına karşın, ele aldığı konu bakımından her kesimden okuyucuya hitap edecek mahiyettedir.
Adnan Demircan İslâm Medeniyeti insanlık tarihinin en büyük ve etkili medeniyetlerinden biridir. İnsanlığın sahip olduğu birikim ve kazanımların ortaya çıkışında İslâm Medeniyeti’nin önemli payı vardır. Bilindiği gibi bilgi ve hikmet insanlığın ortak malıdır. Müslümanlar da dünyanın en önemli medeniyetlerinden birisini kurdukları dönemde bilgi ve hikmetin korunmasına ve gelişmesine önemli katkılarda bulunmuşlardır.
Allah’ın son elçisi Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Mekke’de Hira Mağarası’ndan başlattığı medeniyet yürüyüşü günümüze kadar devam etmekte İslâm, insanlık için önemini korumaktadır. Bu sebeple geçmişte İslâm Medeniyeti’ne mensup milletlerin ve kurdukları devletlerin tarihini öğrenmek bugünü anlamak için önem arz etmektedir.
İslâm’ın doğduğu coğrafyadan ve dönemden başlayarak Osmanlılar dönemine kadar yaklaşık yedi asırlık dönemin ele alındığı kitapta hem siyasî tarih hem de medeniyet ve kültür tarihi açısından önemli olaylar ve olgular ele alınmıştır.
Siyasî ve bölgesel durum dikkate alınarak yapılan tasnifte siyasî tarihi ele alınan her dönemin sonunda medeniyet tarihi; toplum, siyaset, yönetim, adalet, ekonomi, maliye, eğitim, ilim ve kültür, mimari ve sanat, din gibi belli başlı konular çerçevesinde değerlendirilmiştir. Böylece İslâm Tarihi’nin sadece hanedanlar tarihinden ve savaşlardan ibaret olmadığı sosyal hayat, ilim ve kültür açısından da önemli gelişmelerin yaşandığı vurgulanmıştır.
Komisyon KPSS Lisans / Genel Yetenek - Genel Kültür 8 Deneme

Mehmet Yalçın Değerli Adaylar;
KPSS (Kamu Personeli Seçme Sınavı), her sene eklenen yeni adaylarla birlikte bizler için aşılması güç bir engel olarak durmaktadır. Bu yolda hareket eden ve ideası olan bütün adaylar için uygun yayın desteğinin önemi daha da ön plana çıkmaktadır.
Kamu Personeli Seçme Sınavı'nda Genel Kültür alanında 27 tarih sorusu sorulmaktadır. Soruların konu dağılımına bakıldığında Genel Türk Tarihi'nden 3 soru, Osmanlı Tarihi'nden 9 soru, İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersinden 12 soru, Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi'nden ise 3 soru geldiği görülmektedir. Bu kaynak, MEB ders kitapları ve ÖSYM'nin sınav müfredatına uygun olarak hazırlanmıştır. Tarihin Analizi isimli kaynağımızın özgün ve akademik bir konu anlatımına sahip olmasını ve sınava hazırlık sürecindeki adayların sınav sırasında sürpriz yorumlar ve bilgiler içeren sorularla karşılaşmamasını sağlamak için titizlikle vücuda getirip başarınıza katkı sunmayı amaçladık.
Kitabın hazırlanmasında göz önünde bulundurulan temel koşullar;
• MEB kitapları dikkate alınarak müfredat temelli bir bilgiye sahip olunmasını sağlamak,
• ÖSYM'nin soru mantığı incelenerek soru çözümündeki sıkıntıyı gidermek,
• Bilgileri tablo hâline getirerek öğrenmeyi kolaylaştırmak ve tablo yorumlama becerisi kazandırmak,
• Madde analizi yaparak bilginin uzun süre kalıcılığını sağlamak ve yorum sorularının çözümünü kolaylaştırmak,
• ÖSYM'nin sorabileceği noktaları belirterek çalışmanın verimliliğini sağlamak,
• Karıştırılan bilgileri sayfanın sağ sütununda belirterek karışıklığı gidermek.
• Tarih ve Vatandaşlık bilgilerinin kalıcılığını sağlamak ve genel tekrar için adayların bizden istediği soru cevaptan oluşan “SON ATAK” adlı kitabı da siz değerli adaylarımız için hazırladık.
• Hak ettiğiniz tüm güzellikler, ömrünüz boyunca hep bir adım ötenizde; başarılar hep sizinle olsun…
Ahmet Öztürk, Ahmet Uyğur, Ayten Kiriş Avaroğulları, Burcu Kaymak, Cemil Cahit Yeşilbursa, Enes Subaşı, Engin Zabun, Erkan Yeşiltaş, Fatma Beyza Açıl, Gökçe Kılıçoğlu, Gülten Kocaağa, Hilal Mert, Hilmi Demirkaya, Hüseyin Acar, Mehmet Elban, Neval Akça Berk, Orhan Bilal Akhan, Osman Akhan, Ömer Faruk Sönmez, Özgür Aktaş, Saim Turan, Samet Çiçek, Sedat Altaş, Sidal Korkmaz, Tuğba Sömen, Zafer Tangülü Tarih, doğası gereği soyut ve öğrenci için yaşanmamış bir dönemi ifade eder. Bu nedenle tarihsel empati kurması öğrenci için bazen güç olabilmektedir. Bu nedenle tarih derslerinde gerçekleştirilen ezberci eğitim anlayışının terk edilerek, anlamlı ve keşfederek öğrenmenin sağlandığı, öğrencinin merkeze alındığı öğrenme-öğretme süreçlerinin oluşturulmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Yenilikçi tarih öğretiminde etkinlik temelli yöntemlerin tarih derslerinde kullanılması öğrencilerde tarih eğitimi için yeni bir bakış açısı sağlayacaktır. İşte bu düşüncelerle kurgulanan bu kitabın, başta ortaokullarda okutulan 5-6-7. sınıf Sosyal Bilgiler derslerindeki tarih konularında ve 8. sınıf İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersi konularında sosyal bilgiler öğretmenlerine yol göstermesi hedeflenmiştir. Ayrıca akademisyen ve öğretmen adaylarına yönelik hazırladığımız eserimizin alana katkı sunması amaçlanmıştır.
Mehmet Mandaloğlu İslamiyetten önce Türk tarihi sadece Orta Asya'dan ibaret değildir. Türkler, hayatlarını devam ettirmek için ana yurtlarından başka bölgelere göç etmişler ve geniş coğrafyalarda varlıklarını hissettirmişlerdir. Türklerin izlerinin takip edilebildiği yerlerden biri Anadolu topraklarıdır. Bozkır coğrafyasından Anadolu'ya uzanan bir süreç, Türklerin tarih sahnesinde yeni bir sayfa açmalarını sağlamıştır.
Türkler, 1071 yılından önce Anadolu'da yaşamışlardır. Türklerin Anadolu'daki serüveni, yaklaşık 4250 yıl öncesine dayanmaktadır. Akad Kralı Naramsin (MÖ 2260-2223), Şartamhari Metinleri'nde yaptığı seferleri anlatırken Anadolu'da Türki Krallığı'ndan bahsetmektedir. Bu metinler, serüvenin ilk izleri olup Türklerin Anadolu'daki varlıklarının kanıtıdır. Kimmerler, İskitler, Avrupa Hunları, Sabarlar, Avarlar, Hazarlar ve Oğuzlar, Anadolu'daki Türk varlığının temsilcileridir. Bu kavimlerin Kafkaslardan ve Boğazlar üzerinden Anadolu'ya yayıldıkları hem yazılı kaynaklarda hem de arkeolojik kazılarda tespit edilebilmektedir. Bu kavimler, Anadolu'yu yaşayabilecekleri yurt olarak tercih etmişler, bozkır kültürüne özgü yaşam biçimini burada sürdürmüşlerdir.
Malazgirt Muharebesi, Anadolu Türk tarihi açısından dönüm noktasıdır. Selçuklular, Bizans'a karşı kazandıkları zafer ile Anadolu'yu kalıcı olarak yurt edinmişlerdir. Miryokefalon Savaşı ile Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşmiş, Sakarya Meydan Muharebesi ise Türklerin Anadolu'dan çıkarılamayacağının ispatı olmuştur.
Nadir Özkuyumcu, Aydın Çelik, Harun Yılmaz, Fatih Yahya Ayaz, Büşra Sıdıka Kaya, M. Fatih Yalçın, Özen Tok, Fatma Zehra Beyaz, Halil İbrahim Erol, Anthony Gorman, Hilal Görgün, Hilal Livaoğlu Mengüç, Seyyid Muhammed es-Seyyid Elinizde bulunan kitap, Mısır'da İslam fetihlerinden günümüze kadar olan dönemde tarihyazımını ve kaynaklarını topluca inceleyen Türkçe literatürdeki ilk çalışmadır. Türkiye, Mısır ve Avrupa’dan tarihçilerin katkılarıyla meydana gelen bu eser, ele alınan görece uzun ve hanedan esasına göre alt dönemlere ayrılan asırlara ilişkin ağırlıklı olarak eleştirel bir bibliyografya ve belirli ölçüde tarihyazımı tartışmalarını içeriyor. Bu amaçla kitapta, ilk devir İslam tarihi, Fâtımîler, Eyyûbîler, Memlükler, OsmanlIlar ve ulus devlet dönemlerinden her birinin kaynakları, bizzat o dönemde ihtisaslaşmış ve çeşitli eserler vermiş tarihçiler tarafından incelenmiştir. Alana yeni giren tarihçiler, özellikle lisansüstü olanlar kadar alanın uzmanları için de faydalı olacak bu eser, konunun ilgililerine her bir devrin birincil tarih kaynaklarına dair detaylı bilgiler vermekte ve dönemler arasında tarih kaynaklarının ve tarihyazım dinamiklerinin, perspektiflerinin ve elbette kaynak türlerinin nasıl değiştiğini yahut devamlılık arz ettiğini görme, anlama ve mukayese etme imkanı sunmaktadır.
Halil İbrahim Erol XIX. yüzyıl Mısır'daki tarihyazımı; Abdurrahman el-Cebertî, Abdullah eş-Şarkâvî, İsmail el-Haşşâb, Ahmed er-Recebî, Nikola et-Türk ve eserleri üzerinden İncelenmektedir. Türkçe literatürde ilk olma özelliğine sahip olan bu eser, Arapça ana kaynakların yanı sıra İngilizce ve kısmen Fransızca literatürdeki ilgili araştırmaları ele almaktadır. Eser, Osmanlı tarihyazımında son dönem tarihçiliğinin mukayesesine imkân sağlaması itibarıyla ayrı bir öneme sahiptir. Bu açıdan tarihyazımı, tarih düşüncesi ve usulü hususlarında ilgiye değer oranda sahadan örnekler sunmaktadır. Eserde; Memlükler, Vehhâbiler, Ezher uleması, Mısır toplumu, Fransız işgali sürecinde halka dağıtılan Müslüman Fransız imajının propagandasının yer aldığı bildiriler, Kavalalı Mehmed Ali Paşa ve dönemi öne çıkan konular arasındadır.
Bayram Akça, Behçet Kemal Yeşilbursa, Ercan Haytoğlu, Hakan Uzun, Haluk Selvi, İhsan Erdem Sofracı, İhsan Güneş, Seher Akça, Sezen Karabulut, Umut Karabulut, Üyesi Birgül Bozkurt 1920, Türk bağımsızlık mücadelesinin örgütlü ve kurumsal bir yapıya kavuştuğu, yeni Türk Devleti'nin temellerinin atıldığı yıl olarak tarihe geçmiştir. Bu nedenle yalnız Türkiye'nin değil çevre coğrafyaların da şekillendiği tarihi bir sürecin başlangıcına işaret eder. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Osmanlı Devleti'nin yıkılması sonucu kurulmuş ve Osmanlı'dan Cumhuriyet'e uzanan tarihsel bir boyut ortaya çıkmıştır. 1920 yılı birçok açıdan bu geçişin yaşandığı köprü görevini görmektedir. Bir yandan Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi yeni devletin temellerinin atıldığı kurumlar ortaya çıkmış, diğer yandan ise varlığı devam eden Osmanlı Devleti kurumları nedeniyle ikili bir yapı ortaya çıkmıştır.
Millî Mücadele ‘1920’ başlıklı çalışmamız, Millî Mücadele hareketine dair olayların yanı sıra İstanbul'daki Osmanlı kurumlarının tarihlerine de ışık tutmaktadır. Ayrıca Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası olaylara da yer vermekte ve Millî Mücadele dönemi Türkiye'sini birçok boyutuyla ele alan tarihsel bir panorama sunmaktadır.
Ali Sarıkoyuncu, Dilşen İnce Erdoğan, Ercan Çelebi, Esra Sarıkoyuncu Değerli, Fevzi Çakmak, Günver Güneş, Hakkı Uyar, Hüsnü Özlü, İbrahim Bozkurt, Müslime Güneş, Nilgün Nurhan Kara, Şaduman Halıcı, Umut Karabulut Millî Mücadele'ye tümüyle bakıldığında Türk tarihi açısından eşsiz bir dönemi ifade ettiği tartışılmaz bir gerçektir. Millî Mücadele yalnız I. Dünya Savaşı sürecinde ve sonrasında Mondros Mütarekesi ile vatan topraklarının işgalden kurtuluş savaşımı değildir, aynı zamanda modern Türkiye Cumhuriyeti'nin de kuruluşunu ifade eden tarihsel bir dönüm noktasıdır. Hiç kuşkusuz böylesine önemli bir tarihsel olgunun, tarihçilik açısından yeniden ve yüzüncü yıl dönümünde yeni bakış açılarıyla araştırılması değerlidir. Bu bağlamda askerî, toplumsal, kültürel ve diplomatik açılardan çok kritik gelişmelerin yaşandığı 1921 yılının 100. yıl dönümünde, Millî Mücadele 1921 kitabı, içerdiği farklı konu başlıklarıyla kültürel, tarihsel ortamın düşünsel yetkinliğine katkı sunmaktadır.
Birgül Bozkurt, Birten Çelik, Ercan Haytoğlu, Fevzi Demir, Hasan Yürek, İbrahim Bozkurt, Kemal Arı, Olcay Özkaya Dumanlı, Sezen Karabulut, Temuçin Faik Ertan, Umut Karabulut, Volkan Payaslı Birinci Dünya Savaşı’nın galipleri olan İtilaf Devletleri ile, 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi sonrası Anadolu’da başlayan işgaller, hukuksuzluklar ve haksızlıklar, bir milleti var olma çabasıyla örgütlenmeye yöneltmiştir. Bu bağlamda Milli Mücadele, çeşitli zorluk ve yetersizliklere rağmen ülkenin işgaline ve parçalanmasına sessiz kalınmadığını gösteren, Anadolu’da verilen topyekûn bir direnişin adı olmuştur. İşgallere karşı yerel düzeydeki direniş, adım adım Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde ve daha sonra Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde birleşerek ulusal düzeyde verilen mücadeleye dönüşmüştür.
Bu kitap, Millî Mücadele dediğimiz tarihsel sürecin 1919'daki gelişmelerine odaklanarak hazırlanmıştır. 1919’u birbirinden farklı konu ve bakış açılarıyla değerlendiren on üç çalışmanın yazarlarının ortak amacı, Millî Mücadele’nin 100. Yıldönümünde mesleğimizdeki tarihsel dönüm noktalarına özgü bir geleneği devam ettirmek ve ulusal ortak hafızamıza akademik bir yayınla katkıda bulunmaktır.
Memet Yetişgin Bu kitap, modern Avrupa'nın bir tarihi olup siyasi gelişmelerden ziyade modern Avrupa'yı modern yapan belli başlı tarihî gelişmeleri konu edinmektedir. Modern Avrupa'nın oluşumunda son derece etkili olan Rönesans, coğrafi keşifler, reform hareketleri, bilim devrimi, Aydınlanma, Fransız Devrimi, Endüstri Devrimi ve emperyalizm, kitabın ana konularını meydana getirmektedir. Rönesans ile başlayan “akıl çağı”; edebiyatta, sanatta, bilimde ve kültürel sahada köklü değişimler meydana getirirken coğrafi keşifler, Avrupa'yı geleceğin dünya hâkimiyetine götüren coğrafyalara taşımıştır. Reformasyon, modernleşme için gerekli dinî ve kültürel ortamı oluştururken; ilim devrimi, Avrupa'yı skolastik öğretiden ve kilise dogmalarından uzaklaştırarak gelişimin bilimsel temelini oluşturmuştur. Aydınlanma; siyasi, politik, idari ve toplumsal sahada modern fikirleri, bireysel hakları ve temel insan haklarını formüle ederken Fransız Devrimi, modern Avrupa'nın siyasi şekillenmesine katkı sağlamıştır. Endüstri Devrimi, Avrupa'nın fabrikalaşmasını ve ekonomik zenginleşmesini sağlarken emperyalizm, gelişen ve modernleşen Avrupa'nın dünya sömürüsünü ifade etmiştir. Modernleşen Avrupa yeni sorunlar doğurmuş; bu sorunlar, sosyal hareketlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Kitap, bu gelişmelerin nedenleri, gelişimleri ve sonuçları üzerinde durmakta, gelişmelerde rol alan önemli kimseler hakkında bilgiler vermekte ve Modern Avrupa'nın önemli tarihî gelişimlerini bilimsel bir üslupla kaleme almaktadır.
Meryem Doygun Suç ve ceza olguları insanlık tarihi ile yaşıt olgular olup araştırmacılar için dikkat çekici bir konudur. Buna muvazi işkence de bahsedilen türden bir olgu olarak bu çalışmada bahis mevzusu edilmiştir. Moğolların özellikle yayılma dönemlerinde önlerine çıkan toplumlara karşı cezalandırmaları çoğu zaman işkence manzaraları ile var oldu. Korku salma ve bu yolla kendini kabul ettirme denilebilecek bir yaklaşımın tahakkuku sırasında karşılaşılan manzaralar işkencenin boyutlarının hangi dehşet seviyesine varacağını göstermesi bakımından önemlidir. Bu manada cezalar ve işkenceler, Moğol yayılma siyasetinin önemli bir unsuru olarak korkulan büyük bir gücün elindeki kahır aleti olarak görülür.
Bu çalışmanın esas gayesi, ceza unsurunun ve türlerinin gerek Büyük Moğol İmparatorluğu gerekse İlhanlılardaki durumunu tespit etmek devrin ana kaynakları üzerinden bu gelişime dair sarih ve sahih yorumlar yapmaktadır. Elbette bunu yaparken ceza ve hukukta görüldüğü gibi in'âm ve ihsanların da devletin bekasında önemli bir rol oynadığı hakikati göz ardı edilmeden siyasi zemindeki karşılığı gösterilmeye çalışılacaktır.
Moğolların tarihi içerisinden ceza ve işkenceye bakmak bir yönüyle bu devletin ve toplumun tarihine bir katkı diğer yönüyle ise suç ve ceza olgularının tarihine sağlanan mütevazı bir ilavedir. Umudumuz bu tetkikin başka sahalarda benzer çalışmalara numune ve tarihçiliğimize naçiz bir fayda olmasıdır.
Vâris Çakan Tarih, geçmişte cereyan eden olayları sebep ve neticeleri ile inceleyen bir bilimdir. Bu durumda akla gelen ilk soru, geçmişteki olayların öğrenilmesinin ve öğretilmesinin faydasının ne olacağıdır. Bu soruya verilecek cevapların başında, “Geçmiş olayların bilinmesi, içinde bulunduğumuz çağın iyi değerlendirilmesine ve geleceğe ışık tutulmasına katkıda bulunur.” görüşü gelmektedir. Tarih, insanlığın sosyal ve siyasi konularda doğru karar vermesini sağlar. Bunun içindir ki eskiden bütün hükümdarlar tarih okurlar ve çocuklarına da okuturlardı. Çünkü toplumu idare etmek veya yönetmek için gerekli olan bilgiler, en çok tarih sayesinde elde edilebilir. İnsan; dün, bugün ve yarından ibaret üç boyutun içinde yaşar. Tarihin asıl konusunu bu üç boyut içinde yaşananlar teşkil ettiğinden, insanlığın geleceğine yönelik en isabetli öngörüyü tarihçiler yapabilir. Bunun için tarih, çok eski zamanlardan beri milletlerin geleceğine ışık tutan çok önemli bir bilim dalı olarak kabul edilmiştir.
Bir millet ve devletin varlığını devam ettirebilmesinin ilk şartı, tarih şuuruyla oluşan birlik ve beraberliktir. Bu husus, Türkler için çok daha büyük önem taşımaktadır. Millet olarak varlığımızı sürdürmemizin temelinde; kendimizi iyi bilmemiz, güçlü bir tarih şuuruna sahip olmamız yatmaktadır.
Tarih şuurunun oluşması için elbette tarih eserlerine ihtiyaç vardır. İyi bir tarihî eserin ortaya çıkması için de bilgi esastır ve o da güvenilir kaynaklardan elde edilir. Kaynak ise tarihteki çeşitli dönemlerde çeşitli devletler ve milletlere ait olan insan topluluklarının geçmişini aksettiren türlü eserlerden oluşur. Biz, tarihin herhangi bir dönemindeki herhangi bir millet veya devletle ilgili olan bir konuyu ele aldığımızda kaynaklara müracaat etmek zorundayız. Çünkü kaynak, insaniyet tarihi ile ilgili her türlü bilgiyi doğrudan ve açık bir şekilde verme özelliğine sahiptir. Elinizdeki bu kitapta işte bu özelliklere sahip türlü kaynaklar dokuz bölüm hâlinde ele alınarak incelenmektedir.
Stephen Batchelor Beşinci yüzyıldan on altıncı yüzyıla
1000 yıllık korkunç bir tarihi bir çırpıda öğrenin

Kıtlık, veba ve halka açık idam nedeniyle Orta Çağ pek çok insan için iyi bir zaman sayılmazdı, fakat Şarlman, Fatih William ve V. Henry gibi kahraman hükümdarlar sayesinde hareketli bir çağ oldu. Gerçeklerle dolu olan bu kitap, yoksul köylülerden gösterişli hükümdarlara kadar bu dönemde yaşayan insanları yakından tanımanıza yardımcı olacak. Orta Çağ Tarihi For Dummies, Karanlık Çağlar’dan Rönesans’a uzanıp bu ikisinin arasındaki çalkantıları anlatarak
Orta Çağ’ı sizin için kolaylaştırıyor.

• Kara Ölüm! Britanya ve Avrupa’yı kasıp kavuran ve milyonlarca insanın canını alan ölümcül salgını ele alıyor.
• Kutsal Roma İmparatorluğu karşılık veriyor! İmparatorluğun konumunu korumak için nasıl savaştığını anlayın.
• Dağılmak! Doğudan güçlü orduların, kuzeyden işgalcilerin gelişine ve dini bölünmelerin dramatik sonuçlarına şahitlik edin.
• Kutsal Topraklar için yola düşmek! On birinci ve on dördüncü yüzyıllar arasında Haçlı Seferine katılmanın bu kadar popüler, seferlerin nihai sonuçlarının ise bu kadar başarısız olmasının nedenlerini açığa çıkarın.
• Orta Çağ dünyasında yaşamak! Bu dönemde yaşamış keşişlerin ve monarkların, köylülerin ve papaların, seyyahların ve tüccarların hayatlarını anlayın.
• Çatışmalarda, muharebelerde ve savaşlarda mücadele etmek! Roma İmparatorluğu'nun yıkılışından Güllerin Savaşı’na, Orta Çağ’ı şekillendirmiş sıkıntılara bir bakış.

Kitabı açın ve
• Köylülerin neden ayaklandığını,
• Chaucer’in Canterbury Masalları’nı yazmak için nereden ilham aldığını,
• Hangi dini grupların iktidar için mücadele ettiğini,
• Magna Carta’nın bugünkü hukuk sistemimizi nasıl şekillendirdiğini,
• Neden Vikinglerin Amerika’ya Kolomb’dan önce ulaşmış olabileceğini,
• Orta Çağ’daki en iyi ve en kötü hükümdarların kısa biyografilerini,
• Jeanne d’Arc’ın ismini nasıl duyurduğunu,
• Günümüze kalmış Orta Çağ kalelerinin muhteşem ve ürkütücü tarihlerini inceleyin.
Hasan Karaköse Öğrencilere önce ders notu olarak okutulan ve sonra basımı yapılan bu kitap, alanında ilk eser olması nedeni ile büyük ilgi görmüştür. Kitabın ilk basımı 2002 tarihinde yapılmış ve şu anda ise sekizinci basımı yapılmıştır. Kitap, Hristiyan Tarihi, Roma Tarihi, İslam Tarihi, Bizans Tarihi ve Türk İslam Tarihi konularında ders kitabı olma yanında bilimsel müracaat eseri olarak da kullanılabilme özelliğine sahiptir. Aynı zamanda kitabımız, siyasi tarih incelemesi yanında dönemlerin kültür tarihi ile ilgili olarak da önemli bilgiler içermektedir.
Dimitris Dimitropoulos, Filiz Yaşar, Orçun Nalezen, Sibel Kundakçı, Yasemin Demircan, Yasemin Demircan Ege Denizi, enginliğinde barındırdığı yüzlerce ada, adacık ve kayalıklarla haritada kapladığı alandan çok daha geniştir. Bu genişlik adalarında yaşayan topluluklar ve adaların sahne olduğu tarihsel gelişmelerle ilgilidir. Elinizdeki bu kitap, Ege Adalarının sahip olduğu tarihî derinliği ortaya koyma girişiminin bir ürünüdür. Ege Adalarındaki toplumsal gruplar arasındaki ilişkilere yüzlerce hatta binlerce yıl içinde ortaya çıkan kültürel geleneğin tesir ettiği görülür. Bu kitapta Osmanlı idaresi altında söz konusu ilişkileri var eden doğal mecranın nasıl bir görünüm arz ettiği sorusuna cevap aranmaktadır. Adalardaki toplumsal kurgu, toplumu meydana getiren temel unsurlar bağlamında ele alınmakta, adalarda yaşan kadınlar ve erkekler, Müslümanlar ve gayrimüslimler, Rumlar ve Latinler bu kitabın merkezinde yer almaktadır. Roma İmparatorluğu'nun hüküm sürdüğü çağdan Osmanlı fetihlerine kadar Ege'de biriktirilen tarihsel ve kültürel tecrübelerin izlerini süren araştırmaları bir araya getiren bu kitabın öznesi imparatorlar, sultanlar ya da büyük komutanlar değil, Ege Adalarında yaşayan halklardır.
Zekeriya Bülbül Kitap hazırlanırken lisede tarih öğretmenliği yapacak olan öğretmen adayları dikkate alınmıştır. Tarih sadece siyasi olayların okutulduğu bir ders değildir. İncelemeye çalıştığımız devletin sosyal ve ekonomik yapısını da tanımamız gerekmektedir. Zaferleri kazanan ordunun arkasında mutlaka güçlü bir ekonomi bulunmaktadır. İyi bir teşkilatlanma olmadan herhangi bir konuda başarılı olmak söz konusu değildir. Bu düşünceden hareketle kitapta, Osmanlı devlet teşkilatını tanıtmaya çalıştık. Önce, devletinde idare merkezi olan saraylar, sarayda yaşayan, sarayın sahibi olan insanlar ve onlara hizmet edenler hakkında bilgiler verdik. Padişahı, devlet başkanı olarak her yönüyle tanıttık. Daha sonraki bölümlerde, Divan-ı Hümayun'a (merkezi teşkilat) yer verdik. Ayrıca, taşra teşkilatının yapılanması, askerî teşkilat, mali teşkilat, toprak idaresi, adalet teşkilatı hakkında da bilgiler verdik. Verilen bu bilgiler, Osmanlı Devleti'ni daha iyi tanımak isteyen okuyucular için yararlı bir kaynak olacaktır.
Mahmud Şevket Paşa Mahmut Şevket Paşa tarafından kaleme alınan, Bahriye Nezareti ressamı Hüseyin Hüsnü (Töngüz) Efendi tarafından resimlenen ve üç cilt, bir zeylden oluşan Osmanlı Teşkilât ve Kıyafet-i Askeriyesi adlı bu eser, Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan başlayarak son dönemine kadar geçen süre içinde hem askerî teşkilâtını hem de neredeyse başka hiçbir kaynakta bulunmayan askerî kıyafetleri çok ayrıntılı biçimde incelemektedir. Eserin birinci cildi, Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasına kadar geçen dönemi; ikinci cildi, Asakir-i Mansure-i Muhammediye Ordusu’nun kuruluşundan 1876’ya kadar geçen dönemi ve üçüncü cildi ise 1876-1903 arası dönemi kapsamaktadır. Esere zeyl olan kısım ise 1903 sonrası yapılan kısmî bazı değişiklikleri içermektedir.
Eserin ilk iki cildi, 1909 yılında Mekteb-i Harbiye Matbaasında basılmış; üçüncü cilt ve zeyl ise muhtemelen güncel askerî teşkilâta ait bilgileri içerdiği için dönemi içinde basılmamıştır. Eserin, Sultan Abdülhamid dönemini içeren bu bölümü, askerî teşkilâtın muazzam bir biçimde geliştiği bir dönemi kapsaması açısından ayrıca büyük bir öneme sahiptir. Mahmut Şevket Paşa, ilk baskının ön sözünde, bu son cildin de ileride basılması temennisinde bulunmaktadır ki bu yayınla, Paşa’nın yüz yıl önceki vasiyetini yerine getirmiş oluyoruz.
İstanbul Üniversitesi Nâdir Eserler Kitaplığı’nda bulunan tüm ciltleri içeren el yazması nüshadan, dönemin diline sadık kalınarak günümüz alfabesine aktardığımız bu muazzam eser, umarız, tarih araştırmacılarının ayrıntılı araştırmaları için kaynak olur.
Mustafa Can, Nejla Günay, Ramazan Erhan Güllü, S. Gül Akyılmaz, Tuğba Eray Biber Osmanlılar, eski dünya kıtaları olarak bilinen bir coğrafyada, dünyanın en uzun ömürlü devletlerinden birini kurup yönetmek suretiyle üç kıtada birlik ve bütünlüğünü korumayı başardı. Bu başarıyı sadece askerî güce dayandırmak yanlış bir yaklaşım olacaktır. Çünkü Osmanlı Devleti askerî gücünü kaybettikten sonra da yaklaşık üç asır daha varlığını koruyabildi. O hâlde bunu anlayabilmek için “Osmanlılar günümüzde kargaşanın hâkim olduğu Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya'da huzur ve refahı nasıl sağlamıştı?” sorusunun cevabını aramak gerekmektedir. Böylece günümüzde farklı kültür ve inanca sahip toplumların birbirleriyle ilişkilerinin iyileştirilmesinin ve barışın nasıl sağlanacağının ipuçlarını bulmak mümkün olabilecektir.
Osmanlı Devleti, farklı köken, inanç ve kültürel özellikler taşıyan halkının inanç ve değerlerine müdahale edip engellemek yerine onları uyum içinde yönetmek hassasiyetini gösterdi. Toplumun karşılıklı saygı çerçevesinde bir arada yaşamasıyla huzur ve barışın sağlanması devletin en önemli amacı oldu. Bu sebeple “Osmanlı Millet Sistemi” adı verilen bir yönetim modeli geliştirerek farklı dinleri, onların temsilciliğini yapması amacıyla yeni tesis ettiği dinî kurum ve liderleri nezdinde muhatap kabul etti. Osmanlı Devleti, Ortodoks Hristiyan halkını ve özellikle Balkanlar’daki diğer Hristiyan unsurları Fener Rum Patrikhanesi'ne; Ermeni halkını Ermeni Patrikhanesi'ne ve Yahudi halkını Hahambaşı olarak anılan dinî lidere bağlayıp onlar aracılığıyla yönetti. Buna göre her cemaatin lideri, cemaatinin ödemesi gereken vergiyi toplayıp hazineye teslim etmek ve devletin koyduğu kanunlara cemaat mensuplarının uymasını temin etmekle yükümlü kılınmıştı. Buna karşılık devlet, cemaatleri kendi iç düzenlerinde serbest bırakarak onların dinî ve kültürel hayatlarına müdahale etmemişti.
Mustafa Alkan İslamın siyaset nazariyesine göre her şeyin üzerinde hükümran olan Allah'tır. Allah, hükümranlığını siyasi hususlarda doğrudan doğruya icra etmez. Bu işe insanları tevkil eder. Bu, onun büyüklüğü ile ilgilidir. Kâinattaki her şey onun karşısında son derece acz içindedir. Kur'an'da onun hükümranlığı hakkında pek çok hüküm vardır. Peygamber, Allah'ın elçisidir. Emirler de Kur'an ve Peygamber'in sünnetine dayalı olarak yeryüzünde doğruları anlatmak ve adalet dağıtmakla yükümlüdürler. Bunları yaptığı müddetçe kendisine itaat edilir. Zira sulh ve itaat Kur'an'ın özüyle mutabık hâldedir. “İslam ve iman”; birincisi sulhun, diğeri de itaatin hükümran oluşunu ifade eder. Merkezî bir otoriteye itaat olmadan devlet olmaz. Devletin varlığı da Allah'ın hükümlerini yeryüzüne yaymak içindir.
Siyasi birlik ve beraberliği öğütleyen İslam, fitneye “katilden daha kötü” nazarla bakmıştır. Buna göre kanunun üstünlüğü, adaletin sağlanması, İslam idaresinin en mühim esasları arasında yer alır. Hilafetin temeli olan İslamın siyaset anlayışına göre nizam için kanuna dayalı, adil, istişari sisteme bağlı, sosyal, harp hukukuna ve eşitliğe riayet eden, şartlara göre müsamahalı bir siyasi teşekkül teşvik ve tavsiye edilmiştir.
Osman Yıldırım, Meliha Köse Bu çalışmada nitelikli öğretmenlerin yetiştirilmesine yönelik Millî Talim ve Terbiye Dairesi Başkanlığının/Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 1926-1982 yılları arasında almış olduğu kararlar derlenmiştir. Öğretmen eğitimi konusunda alınan kararların orijinalliği, tarih ve sayı sıralaması (I. Cilt, 1926 - 1944; II. Cilt, 1945 - 1956; III. Cilt, 1957 - 1963; IV. Cilt, 1964 - 1982) göz önünde bulundurularak dört cilt şeklinde tasnif edilmiştir. Kitap, özellikle öğretmen eğitimini çok boyutlu olarak ele almak, ülkemizdeki öğretmen yetiştirme uygulamalarını incelemek, bu alandaki yayın eksikliğini gidermek ve araştırmacıların bilgisine kazandırmak için hazırlanmıştır. Türk eğitim sisteminin geçmişten günümüze gelişiminden eğitim ve toplum ilişkisine, öğretmen yetiştirme deneyimlerimizden öğretmen niteliklerine ve eğitim uygulamalarına kadar oldukça geniş bir alanda oluşturulan Başkanlık kararlarının araştırmacılara kazandırılması ile geçmiş tecrübe ve birikimin bugüne aktarılması sağlanmış olmaktadır.
Osman Yıldırım, Meliha Köse Bu çalışmada nitelikli öğretmenlerin yetiştirilmesine yönelik Millî Talim ve Terbiye Dairesi Başkanlığının/Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 1926-1982 yılları arasında almış olduğu kararlar derlenmiştir. Öğretmen eğitimi konusunda alınan kararların orijinalliği, tarih ve sayı sıralaması (I. Cilt, 1926 - 1944; II. Cilt, 1945 - 1956; III. Cilt, 1957 - 1963; IV. Cilt, 1964 - 1982) göz önünde bulundurularak dört cilt şeklinde tasnif edilmiştir. Kitap, özellikle öğretmen eğitimini çok boyutlu olarak ele almak, ülkemizdeki öğretmen yetiştirme uygulamalarını incelemek, bu alandaki yayın eksikliğini gidermek ve araştırmacıların bilgisine kazandırmak için hazırlanmıştır. Türk eğitim sisteminin geçmişten günümüze gelişiminden eğitim ve toplum ilişkisine, öğretmen yetiştirme deneyimlerimizden öğretmen niteliklerine ve eğitim uygulamalarına kadar oldukça geniş bir alanda oluşturulan Başkanlık kararlarının araştırmacılara kazandırılması ile geçmiş tecrübe ve birikimin bugüne aktarılması sağlanmış olmaktadır.
Osman Yıldırım, Meliha Köse Bu çalışmada nitelikli öğretmenlerin yetiştirilmesine yönelik Millî Talim ve Terbiye Dairesi Başkanlığının/Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 1926-1982 yılları arasında almış olduğu kararlar derlenmiştir. Öğretmen eğitimi konusunda alınan kararların orijinalliği, tarih ve sayı sıralaması (I. Cilt, 1926 - 1944; II. Cilt, 1945 - 1956; III. Cilt, 1957 - 1963; IV. Cilt, 1964 - 1982) göz önünde bulundurularak dört cilt şeklinde tasnif edilmiştir. Kitap, özellikle öğretmen eğitimini çok boyutlu olarak ele almak, ülkemizdeki öğretmen yetiştirme uygulamalarını incelemek, bu alandaki yayın eksikliğini gidermek ve araştırmacıların bilgisine kazandırmak için hazırlanmıştır. Türk eğitim sisteminin geçmişten günümüze gelişiminden eğitim ve toplum ilişkisine, öğretmen yetiştirme deneyimlerimizden öğretmen niteliklerine ve eğitim uygulamalarına kadar oldukça geniş bir alanda oluşturulan Başkanlık kararlarının araştırmacılara kazandırılması ile geçmiş tecrübe ve birikimin bugüne aktarılması sağlanmış olmaktadır.
Osman Yıldırım, Meliha Köse Bu çalışmada nitelikli öğretmenlerin yetiştirilmesine yönelik Millî Talim ve Terbiye Dairesi Başkanlığının/Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 1926-1982 yılları arasında almış olduğu kararlar derlenmiştir. Öğretmen eğitimi konusunda alınan kararların orijinalliği, tarih ve sayı sıralaması (I. Cilt, 1926-1944; II. Cilt, 1945-1956; III. Cilt, 1957 -1963; IV. Cilt, 1964 -1982) göz önünde bulundurularak dört cilt şeklinde tasnif edilmiştir. Kitap, özellikle öğretmen eğitimini çok boyutlu olarak ele almak, ülkemizdeki öğretmen yetiştirme uygulamalarını incelemek, bu alandaki yayın eksikliğini gidermek ve araştırmacıların bilgisine kazandırmak için hazırlanmıştır. Türk eğitim sisteminin geçmişten günümüze gelişiminden eğitim ve toplum ilişkisine, öğretmen yetiştirme deneyimlerimizden öğretmen niteliklerine ve eğitim uygulamalarına kadar oldukça geniş bir alanda oluşturulan Başkanlık kararlarının araştırmacılara kazandırılması ile geçmiş tecrübe ve birikimin bugüne aktarılması sağlanmış olmaktadır.
Mehmet Ziya Sanayi Tarihi (Tarih-i Sanayi) “İhtifalci” Mehmed Ziya Bey’in kaleme aldığı sanayinin doğuşunu, antik medeniyetlerden önce İslâm medeniyetine, oradan da Batı medeniyetine geçiş macerasını bir Osmanlı aydının gözlemiyle anlatan, Osmanlı Devleti’nin sanayi ve teknoloji tarihini merak edip öğrenmek isteyen herkesin kütüphanesinde bulundurması gereken bir başvuru kitabı. Mehmet Ziya Bey, yaşadığı dönemde İstanbul'da zor şartlar altındaki halkın moralini düzeltmek, kendine güvenini artırmak için Türk tarihinin önemli olayları veya kişileri için birçok ihtifaller düzenlemiştir.
Yaşar BEDİRHAN Hiçbir millet kurmuş olduğu medeniyeti, yalnızca kendi siyasi ve coğrafi hudutları içinde yaşatmak istemez. Her topluluğun mukadderatında, mevcut ve gelecek milletlerin nâm ve hesabına deruhte edilmiş müşterek bir hisse vardır.
Selçuklu sultanları için, insanlığın eski medeniyet merkezlerinden biri olan Kafkasların Türklüğe açılması, gelişigüzel ve maksatsız bir istilacılık hareketi değildi. Belki iyi planlanmış ve hesap edilmiş bir millî-dînî planın kutsiyet ve cihat damgası taşıyan şuurlu neticesiydi.
Onun içindir ki, İmparatorluğun ilk büyük sultanları Orta Asya bozkırlarından akan Müslüman Oğuz boylarını, bazen büyük kumandanlar idaresinde bazen de bizzat kendi komutaları altında, Kafkasları ele geçirmek için yönlendirmişlerdi.