Sosyal Bilimler \ 4-41
Pınar Şahin Hz. Peygamber'in Veysel Karanî'ye hediye ettiği hırkasının muhafazası için inşa edilen Hırka-i Şerif Camisi, manevi değeri ve tasarım ilkeleri açısından Osmanlı mimarlık tarihinde özel bir yere sahiptir. Sultan I. Ahmed döneminde İstanbul'a yerleşen Üveysî Ailesi'nin himayesinde olan Hırka-i Şerif başlangıçta mütevazı bir hücrede sergilenmekteydi. Sultan Abdülmecid döneminde adına yakışır bir ziyaretgâh ve ibadet mekânına sahip olması için bulunduğu alanda; cami, Hırka-i Şerif Dairesi, Üveysî şeyhlerine ait konak ve koruma amaçlı karakoldan oluşan küçük bir külliye inşa edilir. Planları dönemin Ebniye Müdürü Seyyid Abdülhalim Efendi tarafından hazırlanan yapıda cami ile Hırka-i Şerif hücresi birleştirilerek benzersiz bir form ortaya çıkarılmıştır. Hırka-i Şerif Camisi üzerine günümüze kadar yapılan yayınlar eserin sanatsal özelliklerine odaklanmış, mimarı ve inşa süreci yeterince aydınlığa kavuşturulamamıştır. Osmanlı arşiv kayıtlarından uzun ve yorucu bir araştırma ile ortaya çıkarılan belgeler ışığında kaleme alınan bu çalışmada Hırka-i Şerif Camisi'nin bütün evreleri detaylı olarak anlatılmaktadır. İnşaat keşif defterlerinden elde edilen bilgilerle kullanılan malzeme ve işçi ücretlerine ilişkin maliyetlerin yanında mimarının kim olduğu ilk kez okuyucuya sunulmaktadır.
Salih Zeki - Remzi Demir - Yavuz Unat Türk bilim tarihi ve bilim felsefesi araştırmalarının kurucusu olan Salih Zeki, 1913 yılımda yayımlamaya başladığı Asar-ı Bakiye adlı bu yapıtında Ortaçağ İslam Dünyası’nda yapılan matematik ve astronomi çalışmalarını bütün boyutlarıyla sergilemiş ve batılı oryantalistlerin bilerek veya bilmeyerek tarihi hakikatleri çarpıtmalarını engellemeye çalışmıştır. Salih Zeki Bey Asar-ı Bakiye adlı mükemmel yapıtını dört cilt olarak tasarlamış ve Birinci cildinde Trigonometri tarihini, İkinci cildinde hesap ve cebir tarihini, Üçüncü cildinde Astronomi Tarihini ve Dördüncü cildinde de geometri tarihini konu edinmiştir. Aradan geçen doksan yıldan sonra Asar-ı Bakiye’nin günümüz Türkçesine dönüştürülerek yeniden basılmıştır.
Salih Zeki - Remzi Demir - Yavuz Unat Türk bilim tarihi ve bilim felsefesi araştırmalarının kurucusu olan Salih Zeki, 1913 yılımda yayımlamaya başladığı Asar-ı Bakiye adlı bu yapıtında Ortaçağ İslam Dünyası’nda yapılan matematik ve astronomi çalışmalarını bütün boyutlarıyla sergilemiş ve batılı oryantalistlerin bilerek veya bilmeyerek tarihi hakikatleri çarpıtmalarını engellemeye çalışmıştır. Salih Zeki Bey Asar-ı Bakiye adlı mükemmel yapıtını dört cilt olarak tasarlamış ve Birinci cildi Trigonometri tarihini, İkinci cildinde hesap ve cebir tarihini, Üçüncü cildinde Astronomi Tarihini ve Dördüncü cildinde de geometri tarihini konu edinmiştir. Aradan geçen doksan yıldan sonra Asar-ı Bakiye’nin günümüz Türkçe’sine dönüştürülerek yeniden basılmıştır.
Salih Zeki - Remzi Demir - Yavuz Unat

Türk bilim tarihi ve bilim felsefesi araştırmalarının kurucusu olan Salih Zeki, 1913 yılımda yayımlamaya başladığı Asar-ı Bakiye adlı bu yapıtında Ortaçağ İslam Dünyası’nda yapılan matematik ve astronomi çalışmalarını bütün boyutlarıyla sergilemiş ve batılı oryantalistlerin bilerek veya bilmeyerek tarihi hakikatleri çarpıtmalarını engellemeye çalışmıştır. Salih Zeki Bey Asar-ı Bakiye adlı mükemmel yapıtını dört cilt olarak tasarlamış ve Birinci cildinde Trigonometri tarihini, İkinci cildinde hesap ve cebir tarihini, Üçüncü cildinde Astronomi Tarihini ve Dördüncü cildinde de geometri tarihini konu edinmiştir. Aradan geçen doksan yıldan sonra Asar-ı Bakiye’nin günümüz Türkçe’sine dönüştürülerek yeniden basılmıştır.

Remzi Demir, Safiye Yılmaz Erten Büyük bilim tarihçimiz ve felsefecimiz Salih Zeki, Resimli Gazete'de yayımladığı Âsâr-ı Eslâf (Seleflerin Eserleri) adlı dizi-makalesinde matematik tarihimiz açısından çok kıymetli matematik eserlerini tanıtmış ve bilim tarihi yazıcılığımızın temellerini atmıştı.
Bu çalışma ile ilk defa günümüz Türkçesine aktarılan bu makaleler, alanda yeni araştırmalara ve yorumlara yol açacak ve Salih Zeki'nin klasik metinlere dayalı çalışma yönteminin genç bilginler arasında tanınmasına katkıda bulunacaktır.
H. Mehmet Soysaldı Kur'ân-ı Kerîm, Allah Teâlâ'nın yeryüzüne indirdiği son ilâhî kitaptır. Kendisine uyanları ebedî kurtuluşa eriştiren evrensel ilke ve değerler ihtiva etmektedir. Yüce Allah, “Şüphesiz ki Zikr'i (Kur'ân-ı Kerîm'i) biz indirdik ve onun koruyucusu da elbette biziz.” (Hicr 15/9) buyurarak Kur'ân'ı tebdil ve tahriften/değişiklikten uzak tutacağını beyan etmektedir. Nitekim bu yüce kitap, günümüze kadar değişmeden geldiği gibi kıyamete kadar da aynı yoldan ve değiştirilmeden, orijinalliğini yitirmeden gidecektir.
Kur'ân'ın tek harfine bile dokunulmadan günümüze kadar nasıl geldiği, çoğu insanın ilgisini çeken bir husustur. İşte, elinizdeki bu mütevazı eserde Kur'ân tanıtılmakta ve nüzulünden günümüze kadarki seyri ayrıntılı olarak anlatılmaktadır.
Giuseppe Caforio Bu eser, kültürler arası farklı bakış açısı içerisinde askeri sosyoloji alanında önemli katkılar sunmuş araştırmacıların (on üç farklı ülkeden yirmi üç bilim insanının) çalışma alanlarını sosyoloji lisans ve lisansüstü öğrencilerine, askerlik kurum ile ilgilenen farklı disiplinlerdeki araştırmacılara ve meraklılarına tanıtmayı amaçlayan kapsamlı ve değerli bir başvuru kitabıdır.
Kitabın birinci kısmında, kısa bir giriş bölümüne, askerî sosyoloji hakkında çağdaş çalışmaların öncesinde söylenen ve yazılan hususlara ilişkin tarihsel notlar bölümüne ve günümüz askerî sosyologlarına ve onların dünyanın çeşitli bölgelerinde hangi şartlarda çalıştıklarına yönelik bir bölüme yer verilmiştir.
Askerî sosyolojiye yönelik teorik ve metodolojik yaklaşımların işlendiği “Teorik ve Metodolojik Yönelimler” adlı ikinci kısımda günümüzde askeriyeye yönelik sosyal araştırmalarda kullanılan teoriler, modeller ve kavramlar sunulmakta ve tartışılmaktadır.
“Silahlı Kuvvetler ve Toplum” adlı üçüncü kısımda, silahlı kuvvetlerin demokratik kontrolü gibi hassas konular da dâhil olmak üzere tüm kapsam ve yönleriyle sivil-asker ilişkileri üzerine odaklanmıştır. Bu kısmı, asker aileleri, askerî kültür, profesyonel eğitim ve silahlı kuvvetlerdeki azınlıkların durumları ve sorunları gibi çok geniş yelpazeden çalışmaları içeren “Askerliğe Bakış” adlı dördüncü kısım takip etmektedir.
“Askerlikte Dönüşüm ve Yeniden Yapılandırma” adlı beşinci kısımda silahlı kuvvetlerdeki yapısal dönüşümler ve değişimler ele alınmaktadır. Bu bölümde ulusal orduların yeniden yapılandırılması ve bunların sonuçları, zorunlu askerlikten gönüllü askerliğe geçiş ve teknolojinin silahlı kuvvetlere etkisine yönelik çalışmalar sunulmuştur.
“Yeni Görevler” adlı altıncı kısımda, silahlı kuvvetlerin yeni görev ve fonksiyonları ele alınmıştır. Bu bölüm esas olarak silahlı kuvvetlerin yıllar içinde gözlenen değişimiyle bağlantılı olarak yeni görevlerin onun organik yapısı ile askerlerin görevlerine olan etkisiyle ilgilenmektedir.
Yedinci ve son kısmı oluşturan “Sonuç” kısmını, okuyucuların kitabın tüm bölümlerinin referans aldığı kaynakları daha kolay tespit etmeleri ve kendilerini en çok ilgilendiren çalışmaları daha detaylı incelemesi için yer verilen geniş bir kaynakça listesi takip etmektedir.
Lars Johanson This volume deals with the typology of verbal aspect in the languages of Europe in a wide geographic sense, stretching from the Ural Mountains and the Caucasus to the western periphery. European languages include representatives of the Indo-European language family, several Turkic and Finno-Ugric languages, the Mongolic language Kalmyk, the Semitic language Maltese, the languages of the Caucasia, and Basque without relatives. These European languages show remarkably similar aspect types, which are described in Lars Johanson's insightful typological framework, originally applied for the description of the Turkish verbal system. The volume contains a comprehensive list of Lars Johanson's publications on aspect with special focus on Turkic languages.
Özgür Ballı Astigmat Sarı (Şiir)
Özgür Ballı
Günay Taş Astroarkeoloji, insanlık tarihinin ve gezegenimizin evriminin öyküsünden ortaya çıkar.
Güneş, Samanyolu içinde hareket ederken tüm güneş sistemini de beraberinde sürükler; elbette ~ 2.5 milyon yıldır ona eşlik eden insanla beraber gezegenimizi de. Yer'in dolayısıyla insanın varlığını sürdürebilmesi başlıca, güneş sistemini oluşturan astronomik cisimlerin birbirleriyle olan fiziksel etkileşimlerine bağlıdır. Gökyüzünü izleyen insan ilk zamanlardan itibaren bu bağlılığı bir düzen içine oturtmaya ve kurallarını belirlemeye çalışmıştır. Yer - Gök ilişkisini ifade etmeye yönelik bu çaba, insanın evren algısını ve gezegen üzerindeki yaşama şeklini biçimlendirmiştir ve astroarkeolojinin en temel veri kaynağıdır.
Astroarkeoloji, yer - gök ilişkisinin neden olduğu etkileşimin insandan (antropolojik, kültürel, arkeoastronomik, vs.) ve gezegenden (jeolojik, ekolojik, paleontolojik, vs.) yansımalarını içeren izler sayesinde astronomik veriye ulaşan ve bunu, günümüzün bilimini üretmek için kullanan çok alanlı bir bilimdir. Bu nedenle, astroarkeoloji insanı ve gezegeni odağına alan her bilimden yararlanır ve aynı şekilde onlara katkı sağlar.
Bu kitapta astroarkeolojinin ana hatları çizilerek, sosyal ve fen alanlarını bünyesinde birleştiren bu bilimin sahip olduğu geniş açılım, hevesli ve öğrenmeye istekli okuyucuya aktarılmaya çalışılmıştır.
Eric Chaisson, Steve McMillan Astronomi, keşifleri ve araştırmalarıyla altın çağını yaşıyor. Yeni teknolojilerden ve kuramsal kavrayışlardan güç aldıkça evreni araştırmak daha önce hiç olmadığı kadar heyecan verici bir hâle geldi. Bu kitapta, günümüz astronomisinde bilinen gerçekler, gelişen fikirler ve öncü keşifler özenle seçilerek sunuluyor. Samanyolu'nda yıldızların oluşumu, evrenin en erken döneminden başlayarak gökadaların evrilmesi, uzayın derinliklerinde Güneş'e çok benzer yıldızların etrafında dolanan yeni gezegenler, tüm gizemli özellikleriyle kara delikler, evrenin hemen her yerinde saklı ve anlaşılması zor karanlık madde gibi başlıca konular uzak kozmik dünyaların gerektirdiği özenle anlatılıyor.
Astronomi: Bir Bakışta Evren kitabının hem sunumu görkemli hem de anlatımı öğrenmeyi teşvik edici ve kolay anlaşılabilir niteliktedir. Her konunun içeriği iki sayfayı geçmeyecek şekilde düzenlendiğinden ortaya çıkan kitap fazla kalın değildir. Bu modüler yaklaşım resimleri ve yazıları, görsel olarak çekici, kısa ama öz ve bilimsel olarak hatasız, âdeta bir dergi düzeniyle birleştirmektedir. Ortaya çıkan eser 21. yüzyıl astronomisinin özünü güzelce ve kolaylıkla öğretilebilir bir şekilde aktarabiliyor. Bilimin nasıl yapıldığı, evrenin nasıl işlediği ve astronomların bildiklerini nasıl öğrendikleri özenle açıklanıyor. Hem bilimsel araştırmanın temelindeki ilkelere hem de keşif sürecine dikkat çekiliyor.
Ön kapaktaki baloncukların her biri, sol altta hâlâ evrende yaşamın olduğunu bildiğimiz tek yer olan büyüleyici Dünya'dan başlayarak harika astronomi sahneleri içermektedir. Orta baloncuklarda, sırasıyla, şiddetli Güneş püskürtülerini ve Kartal Bulutsusu'ndaki yıldız oluşum bölgelerinin renkli yıldızlararası bulutları gösteriyor. Bunlardan ötede, milyonlarca ışıkyılı uzakta, milyarlarca yıldızdan meydana gelmiş Anten adlı bir çift gökadanın parçalanışı sergileniyor. Ön kapağın en tepesindeki baloncukta ise gerçekten uzak ve adları henüz konmamış gökadalar çok uzaktan ve çok geçmişten ışıldıyor.
Stephen P. Maran Gece gökyüzünü keşfedin.
Bir kırmızı dev ile bir beyaz cüce arasındaki farkı biliyor musunuz? Bu kolay anlaşılır rehber ile asteroidlerden karadeliklere kadar evrende büyük bir tura çıkacak, gece gökyüzüne nasıl bakacağınızı öğrenecek ve evrendeki muhteşem olayların gizemini yakalayacaksınız. Eğer ne aradığınızı bilirseniz gezegenleri, bulutsuları, yıldızları ve yıldız kümelerini, Samanyolu'nu, uzak galaksileri; bazen de bir kuyrukluyıldız, aurora veya patlayan bir yıldızı görebilirsiniz.
• Astronomi dünyasının kapılarını aralayın. Astronominin yalnızca profesyonellere değil, amatörlere de hitap eden bir etkinlik olduğunun farkına varın.
• Gökyüzünün gizemini keşfedin. Dürbünleri ve en gelişmişinden en basit düzeyde olanına kadar teleskopları kullanarak gökyüzünü nasıl gözleyeceğinizi öğrenin.
• Gezegenler, Yer, Güneş ve Ay… Gezegenler, Yer, Güneş ve Ay hakkında bildiklerinizden çok daha fazlasını keşfedin.
• Asteroidler, meteorlar, meteoroidler, galaksiler, karadelikler ve kuazarların çekimine kapılın. Evrenin sırlarını öğrenmeye ve Büyük Patlama'yı yeniden yaşamaya hazır olun.
Kitabı açın ve
• Gökyüzü gözlem etkinlikleri,
• Gökyüzünü gözlemek için gereken araçlar,
• Göktaşı yağmurları, asteroidler ve kuyrukluyıldızlar,
• Plüton ve gezegenler,
• Güneş, Ay ve tutulmalar,
• Yer dışı akıllı yaşam araştırmaları,
• Karadelikler ve Büyük Patlama hakkında bilgiler edinin.
Adem Balkaya, Adile Yılmaz, Berna Ayaz, Doğan Kaya, Ezgi Metin Basat, Fatma Ahsen Turan, Gülten Küçükbasmacı, Hakan Çelikten, Kürşat Öncül, Naciye Ata Yıldız, Oğuzhan Aydın, Özkul Çobanoğlu, Özlem Ünalan, Pamuk Nurdan Gümüştepe, Recep Tek, Saim Sakaoğlu, Tuğçe Erdal, Ülkü Kara, Z. Görkem Duran Gültekin, Zekeriya Karadavut “Ben değilim Hak söyletir dilimi”
Ruhsatî
Çok geniş bir coğrafyada yüzyıllardır varlık gösteren, devlet kuran Türkler gerek siyasi arenada gerekse bilim, sanat ve edebiyat arenasında varlık göstermişlerdir. Orta Asya'da bozkır kültürünün bir verimi olarak karşımıza çıkan ozanlık geleneği, Anadolu'da yerleşik hayatın oluşturduğu şartlarda gelişmiş; zamana, zemine ve ihtiyaca göre şekil almıştır. Türk sosyokültürel yapısı içinde oluşan ve zamanla değişen ve dönüşen ozanlık/âşıklık geleneği, toplumun her kademesinde iltifat bulmuştur.
Ozanlık geleneği, yeni fiziki ve kültür coğrafyasında âşık adını alarak yeni konular, yeni formlar ve farklı icra mekânları ile yüzyıllara damga vurarak hayatına devam etmiştir. İsimlerine ulaşabildiğimiz sözün ilk ustaları olan Çuçu, Aprınçur Tigin, Kül Tarkan, ozanların piri olan Dede Korkut, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Âşık Ömer, Âşık Şenlik, Kağızmanlı Hıfzî, Ayaşlı Ahmet Fahrî; yüzyılımızda da sazıyla sözüyle Âşık Veysel, Murat Çobanoğlu, Şeref Taşlıova, Âşık Reyhani, Mahzunî Şerif ve daha niceleri, sazın ve sözün gücünü, halkın tefekkürünü, idrakini, bedii ve estetik zevkini şiirleri ile yansıtmıştır. Onlar, sazın ve sözün bayrağını şerefle taşımış ve günümüz halk şairlerine devretmişlerdir.
Saz ve söz ustalarının şiirlerinde zaman gelmiş, söz; hasreti, sonra vuslatı anlatmış, zaman gelmiş, mülkün sultanına olan muhabbet ve hasret dökülmüş mısralardan, zaman gelmiş haksızlıklara tahammül edemeyip adaletin keskin kılıcı olmuş, zaman gelmiş canını verip toprağını vermeyen şehide yakılan ağıt olmuştur. Kültürel belleğin taşıyıcıları olan halk şairlerimiz, ozandan günümüze kadar, sözü mahir söylemenin mesaj vermedeki gücünü ortaya koymuşlardır.
Hasan Kızıldağ Ağıtlar; binlerce yıl boyunca insanların acılarını, hayıflanmalarını, feleğe ve kadere şikâyetlerini, kayıplarını, yaşadıkları felaketleri velhasılıkelam yürekleri dağlayan her ne varsa o duyguları haykıran birer feryattır. Bu feryadın sesi, dinleyeni veya okuyanı anlatılan hadiselere götürür. Bu kitap, onlarca insanın tarifsiz bir dehşete yönelttikleri sesin feryatla karışık tezahürüdür. O ses acı, o ses yürek parçalayıcıdır. Tıpkı o sese sebep olan hadiseler gibi. İşte o hadise, Türkiye'de zamanı 6 Şubat 2023'te saat 04.17'de durduran hadisedir. Bu hadise, aziz vatanın on bir şehrini viraneye çeviren Kahramanmaraş merkezli 7,8 ve 7,6 büyüklüklerindeki iki korkunç depremin ve ardından bir türlü sakinleşmek bilmeyen yer kabuğu hareketlerinin insanların yüreğinde kabarttığı sestir. Bu ses, yaralanan yüz binlerin, enkaz altında can veren on binlerin çığlığıdır. Bu kitapta okuyacağınız sesler, depremin büyüklüğünü ve yok ettiği hayatları yürek diliyle çığıran birer ağıttır. Bu ağıtlar, bir babanın enkaz altında can vermiş olan kızının elini hiç bırakmadığı bir felaketin akıllara kazınması ve ders çıkarılması maksadıyla bir araya getirilmiştir. Bir daha böyle ağıtlar yakılmasın diye bu çığlıklara kulak verilmelidir.
Bilal Karabulut Prof. Dr. Bilal Karabulut, insan psikolojisinin derinlerine doğru esrarengiz bir yolculuğa çıkarıyor bizleri. İnsan hayatındaki döngüsel akış şemalarını, epistomolojik ve ontolojik sorunsalları psikanalitik teori perspektifinde okuyucuya sunmakta. Tabii ki yazar, tüm anlatısını edebî bir roman zarafetinde kaleme almakta.
“Bir derviş, bir sosyoloji profesörü ve bir seri katil etrafında şekillenen bu roman, insanın gerçeklik algısını yeniden şekillendirmektedir…”
Belki de çoğu insanın en büyük sorunu “kendini tanıdığını zannetmesidir". Oysaki kendini tanıdığını zannetmek, kendi gerçekliğini bulmakla eş değer değildir çoğu zaman. İşte bu kitap, insanın içindeki gerçek potansiyeli keşfetmesine, yeni bir kimlik ve karakterle yeniden doğmasına cesaret verecek bilgeliklerle dolu. Yeni bir hayat için, yeni biri olmak gerek…
Mesut Özel Türkiye'de kayırmacılık dolayımıyla şekillenen/işleyen toplumsal, siyasal, bürokratik mecrada kamusal kadrolar ve onların getirisi, tam anlamıyla bir "meta"ya dönüştürülmüştür, denebilir. Her ne kadar siyasi amaçlarla bu pozisyonların kullanımı önceden beri süregelen bir yöntem/işleyiş olsa da özellikle son yıllarda bu işleyiş o kadar billurlaşmıştır ki bu ilişkilerin gerçekleşebilmesi için yasal düzenlemeler yapılmasına varacak bir boyuta evirilmiştir. Siyasal kayırmacılığın uç bir boyutu olarak değerlendirilebilecek bu durum (radikal kayırmacılık), bir meta olarak kullanılan kadrolara talebin karşılanabilmesi için yeni kurumlar, kurullar, ünvanlar oluşturulması üzerinden de okunabilir. Kültür tanımlamalarında en önemli belirleyicilerin; toplumsal algıların, olguların, alışkanlıkların kuşaktan kuşağa aktarımı ve hayatın önemli alanlarını kapsaması olduğu düşünülürse Türkiye'deki kayırmacı ilişkilerin bir kültüre dönüştüğünden yani bir “kayırmacılık kültürü”nden söz edilebilir. Bu olgunun önemli bir sebebi ise mikro düzeyde aileden başlayarak ağabey, baba, aşiret lideri, milletvekili şeklinde ilerleyen ve genellikle geriatrik, patriyarkal bir içeriği olan himaye edilme alışkanlıklığı/ihtiyacıdır. Benzer şekilde Türkiye toplumunun makro düzeyde patrimonyalist, partikülarist inançsal ve kültürel kodlara sahip bir toplum olduğu söylenebilir. Bu kodlar, kültürel olarak Anadolu kültürünün aslında Roma dönemine kadar götürülebilecek (oikos) genlerinden yaygın bir inançsal anlayış olarak “şefaat” kurumuna kadar götürülebilir.
Ertuğrul Zengin Bu kitapta, Türkiye İslamcılığının önde gelen isimlerinden Atasoy Müftüoğlu’nun entelektüel-politik bir şahsiyet olarak düşüncelerinin oluşumu tarihsel gelişme çizgisi içerisinde incelenmiştir. 1960’ların sonunda yazı hayatına başlayan Müftüoğlu’nun kendi düşünce çizgisini oluşturma bakımından ilk büyük çıkışı 1978 yılında basılan Firak kitabıyla olmuştu. 1980’ler ve 90’lar boyunca son derece üretken biçimde görüşlerini kitap ve dergilerde Türkiye kamuoyuyla paylaşan Müftüoğlu'nun şahitliği 2000’ler sonrasında günümüze kadar aralıksız ve istikrarlı bir biçimde sürmüştür.
Türkiye'de evrenselci-devrimci İslamcı çizginin önde gelen isimlerinden olan Müftüoğlu’nun düşüncelerine dair bir tartışma olarak bu kitabı İslamcılık çalışmaları okuyucularının dikkatine sunuyoruz. Müftüoğlu çizgisi, Türkiye İslamcılığı portresinin önemli bir bileşeni olarak dikkate değer olmaya gelecekte de devam edecektir.
Fikir ve Hareket İncelemeleri dizisi ile İslamcılığın fikri birikimini yansıtan ve hemen hemen her alanda karşımıza çıkan temel isimler, dergiler, meseleler hakkında bir çerçeve ve özgün bir bakışın ortaya konulması amaçlanmaktadır. Dizide yer alacak kitaplar, İslamcılık düşüncesinin farklı alanlarında merak edilen mevzuları kapsamaktadır. Bu çerçevede, meselelerin temel bir zeminde ve giriş düzeyinde anlaşılmasına katkı sağlaması hedeflenmektedir.
Tülay UĞUZMAN Her kesimden insanın az ya da çok bildiği, yeri geldikçe tekrarladığı, bazen savunduğu tezi desteklemek bazen de konuşmayı ya da tartışmayı bitirmek için bir son söz olarak kullandığı atasözleri ve deyimler; başka dil ve kültürlerde olduğu gibi Türk dilinde ve kültüründe de geniş yer tutmaktadır. Ait oldukları toplumun değerlerini, normlarını, o toplumu oluşturan insanların düşünce yapısını, dünyayı algılayışını, yaşam biçimini ve sosyal ilişkilerini yansıtan bu sözlü kültür ürünlerinden, toplumun yeni yetişen kuşaklarının sosyalleştirilmesinde de yararlanılır.
Türk atasözleri ve deyimleri; atalarımızın hayatın çeşitli kesitlerini nasıl algılayıp yorumladıklarını, bu alanlardaki yüzlerce yıllık yaşam deneyimlerinin sonuçlarını ne şekilde özetlediklerini, oluşturdukları bu özetler üzerine inşa ettikleri öğütlerini genç kuşaklarına hangi sözlerle aktardıklarını, son derece güzel anlatımlarla gözler önüne sermektedir.
Bu bilgi ve görüşlerden hareketle planlanan ve Türk atasözleri ile deyimlerine yansıyan Türk halk düşüncesini ortaya koymayı amaçlayan elinizdeki bu kitap; 1970'li yıllardan bu yana, sosyal bilimlerin, sosyoloji, sosyal antropoloji, halkbilim ve iletişim gibi çeşitli alanlarında araştırmalar yapan bir akademisyenin merakı ve bakış açısıyla kaleme alınmış, araştırmaya başlanmasından tamamlanıp yayımlanmasına kadar yirmi yılı aşkın bir zamana ihtiyaç duyulmuş olan bir çalışmadır.
Kitap bütününde; “Kadın-Erkek”, “Evlilik-Ayrılık”, “Zenginlik-Yoksulluk”, “Güzellik-Çirkinlik”, “İyilik-Kötülük”, “Dostluk-Düşmanlık”, “Gençlik-Yaşlılık”, “Sağlık-Hastalık”, “Hayat-Ölüm” konularına ilişkin olarak halk ağzında dolaşan atasözleri ve deyimler, bu konu kümeleri çevresinde sınıflandırılarak ilgili alanlardaki halk düşüncesi, karşıtı ya da bütünleyicisi ile birlikte anlaşılmaya, açıklanmaya ve yorumlanmaya çalışılmaktadır.
Kitabın zevkle okunması, okuyucusu tarafından kendi kültürümüze uygun bir kişisel gelişim kaynağı olarak değerlendirilmesi ve yararlanılması; yazarı için çok büyük bir mutluluk kaynağı olacaktır.
Mehmet Kılıç Yakın tarihimizi her yönüyle bilmek, günümüzü anlamak ve geleceğimizi planlayabilmek açısından oldukça önemlidir. Çünkü tarih, yaşanmış ve bitmiş olaylar bütünü değil, geçmişi günümüze ve geleceğe bağlayan zincirleme olgular bütünüdür. Bu açıdan bakıldığında yakın tarihimiz Atatürk'ün hâl tercümesidir. O; yaşamında karşılaştığı zorlukların aşılmasında ve problemlerin çözümünde daima akıl ve bilimin yol göstericiliğini takip ettiğini, başka yol gösterici olamayacağını belirtmektedir.
Yakın tarihimizin en çalkantılı dönemine liderlik eden Atatürk'ün mücadele ruhunu anlamaya çalışmak için yaşananlara Atatürk'ün gözleriyle bakmak gereklidir. Çünkü Atatürk bir işi başarabilmek için eldeki vasıtaların yetersiz kaldığı anda bile umudunu, inancını, kararlılığını, idealini ve milletine olan güvenini kaybetmeden ve dış kaynak kullanmaksızın iç kaynaklardan yeni vasıtalar üretebilen bir liderdir.
Bu kitap, Atatürk'ün akıl ve bilim rehberliğinde ortaya koyduğu çözüm metotlarını gündelik yaşamda karşılaştığımız zorluklarla baş edebilmek için de kullanabileceğimizi gösteren kılavuz niteliğindedir.
Tüm kitapseverlerin keyifle okuması ve herkese fayda sağlaması temennisiyle…


Ahmet Bekir Palazoğlu

Atatürk Kimdir? Bu gerçeği Atatürk’ün kendi anlattıklarından veya onunla görüşenlerin anı ve değerlendirmelerinden öğrenebiliriz. Atatürk’e dair her yazıda bu büyük insanın bir yönünü, bir özelliğini görmek mümkündür. O, bu özelikleri ile başlı başına bir tarih olan bir “büyük insan”dır. Denilebilir ki Atatürk’ün kişiliğini ve hayatını kendi elleriyle biçimlendirecek ve yükselterek görüş, düşünce davranışlarıyla yüzyılları aşacak ulusal ve evrensel değerde bir “büyük Türk”, bir “büyük insan” düzeyine ulaşmıştır. Kısaca Atatürk’ü yaratan, yine kendisi olmuştur.


Bu dizinin ilk kitabı olan Atatürk’ün Kişiliği’nde Atatürk’ün kişilik özellikleri ile ilgili anılar ve değerlendirmeler, temel kaynaklar taranarak bir araya getirilmiş ve okuyucunun hizmetine sunulmuştur.

Ahmet Bekir Palazoğlu

Atatürk Kimdir? Bu gerçeği Atatürk’ün kendi anlattıklarından veya onunla görüşenlerin anı ve değerlendirmelerinden öğrenebiliriz. Atatürk’e dair her yazıda bu büyük insanın bir yönünü, bir özelliğini görmek mümkündür. O, bu özelikleri ile başlı başına bir tarih olan bir “büyük insan”dır. Denilebilir ki Atatürk’ün kişiliğini ve hayatını kendi elleriyle biçimlendirecek ve yükselterek görüş, düşünce davranışlarıyla yüzyılları aşacak ulusal ve evrensel değerde bir “büyük Türk”, bir “büyük insan” düzeyine ulaşmıştır. Kısaca Atatürk’ü yaratan, yine kendisi olmuştur.


Bu dizinin ikinci kitabı olan Atatürk’ün İnsanlığı’nda Atatürk’ün insan yönü ile ilgili anılar ve değerlendirmeler, temel kaynaklar taranarak bir araya getirilmiş ve bunlar, ilk yayınlandıkları şekliyle okuyucuların kullanımına sunulmuştur.

Ahmet Bekir Palazoğlu

Atatürk Kimdir? Bu gerçeği Atatürk’ün kendi anlattıklarından veya onunla görüşenlerin anı ve değerlendirmelerinden öğrenebiliriz. Atatürk’e dair her yazıda bu büyük insanın bir yönünü, bir özelliğini görmek mümkündür. O, bu özelikleri ile başlı başına bir tarih olan bir “büyük insan”dır. Denilebilir ki Atatürk’ün kişiliğini ve hayatını kendi elleriyle biçimlendirecek ve yükselterek görüş, düşünce davranışlarıyla yüzyılları aşacak ulusal ve evrensel değerde bir “büyük Türk”, bir “büyük insan” düzeyine ulaşmıştır. Kısaca Atatürk’ü yaratan, yine kendisi olmuştur.


Bu dizinin üçüncü kitabı olan Atatürk’ün Askerliği’nde Atatürk’ün askerlik hayatı ile ilgili anılar ve değerlendirmeler, temel kaynaklar taranarak bir araya getirilmiş ve bunlar, ilk yayınlandıkları şekliyle okuyucuların hizmetine sunulmuştur.

Ahmet Bekir Palazoğlu

Atatürk Kimdir? Bu gerçeği Atatürk’ün kendi anlattıklarından veya onunla görüşenlerin anı ve değerlendirmelerinden öğrenebiliriz. Atatürk’e dair her yazıda bu büyük insanın bir yönünü, bir özelliğini görmek mümkündür. O, bu özelikleri ile başlı başına bir tarih olan bir “büyük insan”dır. Denilebilir ki Atatürk’ün kişiliğini ve hayatını kendi elleriyle biçimlendirecek ve yükselterek görüş, düşünce davranışlarıyla yüzyılları aşacak ulusal ve evrensel değerde bir “büyük Türk”, bir “büyük insan” düzeyine ulaşmıştır. Kısaca Atatürk’ü yaratan, yine kendisi olmuştur.


Bu dizinin dördüncü kitabı olan Atatürk’ün Milliyetçiliği’nde Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı ile ilgili anılar ve değerlendirmeler, temel kaynaklar taranarak bir araya getirilmiş ve bunlar, ilk yayınlandıkları şekliyle okuyucuların kullanımına sunulmuştur.

Ahmet Bekir Palazoğlu

Atatürk Kimdir? Bu gerçeği Atatürk’ün kendi anlattıklarından veya onunla görüşenlerin anı ve değerlendirmelerinden öğrenebiliriz. Atatürk’e dair her yazıda bu büyük insanın bir yönünü, bir özelliğini görmek mümkündür. O, bu özelikleri ile başlı başına bir tarih olan bir “büyük insan”dır. Denilebilir ki Atatürk’ün kişiliğini ve hayatını kendi elleriyle biçimlendirecek ve yükselterek görüş, düşünce davranışlarıyla yüzyılları aşacak ulusal ve evrensel değerde bir “büyük Türk”, bir “büyük insan” düzeyine ulaşmıştır. Kısaca Atatürk’ü yaratan, yine kendisi olmuştur.


Bu dizinin beşinci kitabı olan Atatürk’ün İnkılapçılığı’nda Atatürk’ün inkılapçılık ve yenilikçilik hayatı ile ilgili anılar ve değerlendirmeler, temel kaynaklar taranarak bir araya getirilmiş ve bunlar, ilk yayınlandıkları şekliyle okuyucuların hizmetine sunulmuştur.

Ahmet Bekir Palazoğlu Atatürk'e dair her yazıda bu büyük insanın bir yönünü bir özelliğini görmek mümkündür. O bu özellikleri ile başlı başına bir tarih olan bir büyük insandır. Denilebilir ki Atatürk kişiliğini ve hayatını kendi elleriyle biçimlendirerek ve yükselterek görüş düşünce tutum ve davranışlarıyla yüzyılları aşacak ulusal ve evrensel değerde ve enginlikte seçkin bir büyük Türk, bir büyük insan, bir büyük düşünür düzeyine ulaşmıştır... Kısaca Atatürk'ü yaratan, bütün gücünü ve ilhamını Türk milletinden alan Atatürk'ün kendisi olmuştur...
Ahmet Bekir Palazoğlu

Atatürk Kimdir? Bu gerçeği Atatürk’ün kendi anlattıklarından veya onunla görüşenlerin anı ve değerlendirmelerinden öğrenebiliriz. Atatürk’e dair her yazıda bu büyük insanın bir yönünü, bir özelliğini görmek mümkündür. O, bu özelikleri ile başlı başına bir tarih olan bir “büyük insan”dır. Denilebilir ki Atatürk’ün kişiliğini ve hayatını kendi elleriyle biçimlendirecek ve yükselterek görüş, düşünce davranışlarıyla yüzyılları aşacak ulusal ve evrensel değerde bir “büyük Türk”, bir “büyük insan” düzeyine ulaşmıştır. Kısaca Atatürk’ü yaratan, yine kendisi olmuştur.


ATATÜRK KİMDİR? adlı bu yayın dizisinden altıncı cildin ikinci kitabı olan ATATÜRK'ün TEVLET ADAMLIĞI DÜNYADA BARIŞ Atatürk'ün yöneticilik özellikleri ile ilgili anılar ve değerlendirmeler, temel kaynaklardan taranarak bir araya getirilmiş ve bunlar, ilk yayınlandıkları şekliyle okuyucuların hizmetine sunulmuştur.


DİZİNİN DİĞER KİTAPLARI:


- Atatürk'ün Kişiliği


- Atatürk'ün İsanlığı


- Atatürk'ün Askerliği


- Atatürk'ün Milliyetçiliği


- Atatürk'ün İnkılâpçılığı


- Atatürk'ün Devlet Adamlığı Yurtta Barış

Salih Yılmaz, Yaşar Baytal, Sayim Türkman Kuşkusuz Atatürk ve Cumhuriyet tarihi ve inkılap tarihi ile ilgili çok sayıda yayın mevcuttur. Ancak Cumhuriyet tarihini kronolojik bir sıra ve detaylı anlatım tarzıyla ele alan yayın sayısı oldukça azdır. Bu kitap ile belgelere dayalı biçimde Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasi ve sosyokültürel tarihini bütün yönüyle inceleme imkânına sahip olabilirsiniz. Eserde; Türkiye'de demokrasinin doğuşu, gelişimi ve Türk demokrasisinde meydana gelen aksamalarla ilgili bilgilere kolayca ulaşabileceğiniz gibi Türk modernleşme ve Batılılaşma tarihini de bulmanız mümkündür. Ayrıca Türkiye'nin sosyal ve kültürel tarihini özellikle eğitim tarihini bu eserden öğrenebilirsiniz. Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki eğitim politikalarına dair bilgiler ve diğer toplumsal olayların tarihî bilgisi detaylı olarak anlatılmıştır. Kısaca, bu eser toplumun tüm kesimlerine hitap eden akademik düzeyde ancak yalın bir dille yazılmış başucu kitabıdır.
Kitabın içeriği hazırlanırken sadece üniversitelerdeki T.C. inkılap tarihi ve tarih bölümlerinin programları değil; aynı zamanda hukuk fakültesi, iktisadi ve idari bilimler fakültesi (uluslararası ilişkiler, kamu yönetimi gibi bölümler) ders prog­ramları ve MEB ile YÖK'ün T.C. inkılap tarihi dersleri konusunda yaptığı en son program düzenlemeleri de dikkate alınmıştır. Buna bağlı olarak kitap; üniversitelerde başta Atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi dersi olmak üzere Türk demokrasi tarihi, Batılılaşma tarihi, Türkiye tarihi, Tür­kiye Cumhuriyeti tarihi gibi derslerde de yardımcı ders kitabı olarak kullanılabilir.
Bu kitap, Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı, MEB ve YÖK'ün yaptığı sınav programları doğrultusunda (KPSS, ALES, DGS, Polis MYO, Askerî Okullar, MEB Müdür ve Müdür Yardımcılığı, İhtisas Sınavları, Yurtdışı Görevlendirme) en son güncellenmesi yapılmış iyi bir bilgi kaynağıdır.
Fatma Baynal Hayata neden anlam verme ihtiyacı duyuyoruz? Hayata anlam vermede inancımız ne kadar etkili? Eğer inanmıyorsak hayat anlamsızlaşır mı? Hayata anlamı insan mı veriyor yoksa anlam, hayatın kendisinden mi kaynaklı? Hayatın anlamıyla ilgili çeşitli sorular insanlık tarihi kadar eski olmakla birlikte günümüze kadar hâlâ zihinleri meşgul etmeye ve araştırılmaya devam etmektedir. Anlam, anlamsızlık, anlam arayışı gibi kavramlar son yıllarda ele alınan güncel araştırma konuları arasında yer almaktadır. Hayatın anlamı genellikle inançsızlık ile bağdaştırılsa da konuyla ilgili olarak inançsız bireylerin görüşleri de merak konusudur. Günümüz postmodern çağda bireylerin ateizm gibi çeşitli inançsızlık biçimlerine yönelme gerekçeleri ile hayatın anlamına yönelik yaklaşımları araştırmanın temel konusunu oluşturmaktadır. Bu bağlamda elinizdeki kitap, ateist bireylerin görüşleri çerçevesinde hayatın anlamıyla ilgili düşüncelerini ayrıntılı bir şekilde incelemeyi amaçlamaktadır.
Mustafa Celep Mustafa Celep’in ilk kitabı Ateş Bandosu, Ebabil Yayınları şiir dizisinden çıktı. Modernizm karşısında güçsüz düşmüş insana sahip çıkan bir şiiri var Mustafa Celep’in. Satır aralarından Cahit Zarifoğlu ve İsmet Özel sızıyor. İnsanın emniyet arayışı bağlamındaki ontolojik boyutuyla dikkat çekiyor.
Mustafa Özçelik Mustafa Özçelik’in 10. kitabı Ateş Denizi, Ebabil Şiir’den çıktı. Tasavvufi bir bakış açısının yansıdığı şiirlerde modern insana kendisiyle, doğayla barışık bir hayat teklif edilmektedir. “Bahar, kuşlarla girer odana / Sen dağlara koşarsın / Badem çiçeklerini ilk görmenin sevinci / Kan olup dolaşır damarlarında,” şeklinde sade bir dili önceleyen Özçelik’in kitabında 32 şiir bulunuyo
Uğur Burç Yıldız 2008 yılında başlayan dünya finans krizinin en önemli etkilerinden biri de Avrupa Birliği’nin bazı ülkelerindeki ayrılıkçı hareketleri güçlendirmiş olmasıdır. İspanya’da Katalonya ve Bask bölgeleri, Britanya’da Kuzey İrlanda ve İskoçya, Belçika’da Flaman Bölgesi ve İtalya'da Kuzey İtalya bağımsızlık taleplerinin en güçlü olduğu yerlerdir. Bu kitapta, bu bölgelerdeki bağımsızlık hareketlerinin temel nedenlerinin geniş bir çerçevede açıklanması, aktörlerinin tanımlanması ve günümüzdeki durumlarının değerlendirilmesi amaçlanmaktadır.
Mehlika Özlem Ultan Yasa dışı göç konusu, Avrupa Birliği ve Türkiye gündeminde geniş bir yer kaplamaktadır. Yapılan göçlerin engellenmesi aşamasında izlenen politikalar da çeşitlilik göstermektedir. Bu çalışma, konuya Avrupa Birliği'nin bakış açısıyla bakarken; uygulamada İspanya, İtalya ve Yunanistan olmak üzere üç Akdeniz ülkesinin denizden gelen yasa dışı göçlerle nasıl mücadele ettiğini açıklamaya çalışmaktadır. Yasa dışı göçlere yönelik siyasi, ekonomik ve sosyokültürel boyutların değerlendirildiği bu çalışma; hem yasa dışı göçün önlenmesine yönelik hangi politikalar izlenmesi gerektiğini vurgulaması sebebiyle hem de yasa dışı göçün güvenlik konusuyla nasıl ilişkilendirildiğinin anlaşılması amacıyla önem teşkil etmektedir.
Eser, yasa dışı göç alanında mevcut bilgileri ortaya koyarak, konunun arka plana atılmış yönlerini ortaya çıkarmayı hedeflemektedir. Çalışmanın, Avrupa Birliği yasa dışı göç politikasını anlamak isteyenlerin yanı sıra, soruna yönelik geliştirilen çözüm önerilerini merak edenlerin de ilgisini çekeceği düşünülmektedir.
Seán Lang Kıtanın kökenlerinden günümüze, Avrupa’nın zengin tarihine bir bakış
İster deneyimli bir tarih meraklısı ister yolun başında bir çaylak olun, Avrupa Tarihi For Dummies tutku, güç ve entrikayla dolu bir kıtanın tarihi için mükemmel bir rehberdir. Bildiğimiz Avrupa’yı meydana getirmiş olan felaketler, zaferler, güç mücadeleleri ve siyasetin içinde, Roma dönemi kalıntılarından ve Rönesans’tan dünya savaşlarına ve Eurovision’a uzanan büyüleyici bir seyahat yapın. Geçmişi tekrar canlandırmak için gerçeklerle ve hikayelerle dolu olan bu kitap Avrupa ve onun 21. yüzyıldaki dönüşümü hakkında güncellenmiş bilgiler sunuyor. Avrupa Tarihi For Dummies gerçeklerle eğlenceyi bir araya getirip geçmişi yeniden canlandırıyor.

• Başlangıçta. Kıtanın kökenlerine bir bakış, ilk Avrupalılar ve Taş Devri’nde Avrupa.
• Kadim tarih. Yunan şehir devletlerini keşfedin ve Roma İmparatorluğu’nun çalkantılı günleri hakkında bilgi sahibi olun.
• Tünelin sonundaki ışık. Karanlık Çağlardan Kutsal Roma İmparatorluğu’nun, papaların ve Haçlıların Orta Çağ Avrupa’sına bir gezinti yapın.
• Yeni fikirler ve yeni dünyalar. Osmanlı İmparatorluğu, Reformasyon, Rönesans ve Yeni Dünya.
• En tepeye yükseliş. Avrupa’nın Sanayi Devrimi’ne öncülük edişini, kontrolünü ve hakimiyetini dünyaya yaymasını izleyin.
• Paramparça. Devrimler ve dünya savaşları kıtayı lime lime ediyor.

Kitabı açın ve
• Taş Devri’nden
• Bilgi Çağı’na uzanan kapsamı
• Kontrolden çıkmış Yunan ve Romalıları
• Kaleler, şövalyeler ve Kara Ölüm’ü
• Reformasyon ve neden olduğu kargaşayı
• Tabii ki, Napolyon’u
• Fransız Devrimi ve milliyetçiliğin yükselişini
• Avrupa ve imparatorlukları
• İki dünya savaşı ve Rusya’da devrim çağını inceleyin.
Roger Casement “Roger Casement’ın yazıları Türk okuyucusu için iki açıdan ilgi çekicidir. Britanya Dışişleri Bakanı Sir Edward Grey'in meslektaşı ve Birinci Dünya Savaşı öncesinde Dışişleri Bakanlığının mensubu olarak Casement, Britanya Devleti içinde neler olduğunu ilk elden görmüştür. İkinci olarak, Edward Grey idaresi altında, Britanya dış politikasında gerçekleştirilen, Osmanlı İmparatorluğu için sonuçları ağır olacak büyük değişimi açıklamıştır.
Casement, Avrupa'ya Karşı İşlenmiş Suç'ta yer alan makalelerde Britanya dış politikasının 1914'te çıkan savaştan doğrudan sorumlu olduğu görüşünü işlemektedir. O, Britanya Dışişleri Bakanlığının yaptıklarının kaçınılmaz sonucu olacağını gördüğü Birinci Dünya Savaşı'nda İrlanda'nın tarafsızlığını savunmuştur. Ancak bunun olanaksız olacağının anlaşılması üzerine savaşa, daha ilerici bir güç ve yeni saldırganlık politikasının kurbanı olarak gördüğü Almanya tarafında katılınmasını desteklemiş ve bu doğrultuda hareket etmiştir.
Casement, Balkan Savaşları’nın Avrupa'daki Osmanlı topraklarını nasıl parçaladığına ve bu suretle Osmanlı Devleti'nin ekonomisini canlandırmaya yardımcı olacak, Güneydoğu Avrupa'ya doğru Alman ticari genişlemesi önünde bir engel oluşturduğuna işaret etmiştir. Grey idaresindeki Britanya Dışişleri Bakanlığı bu dönemde merak uyandıracak şekilde hareketsiz kalmış, daha önceki Dışişleri Bakanlarının bunu ısrarla sürdürmüş olmasına karşın uluslararası hukuku ve Avrupa Kamu Hukuku'nu oluşturan antlaşmaları savunmayı bırakmıştır. Casement, Britanya'nın İmparatorluğunu Arabistan boyunca genişletmek ve Filistin ve -bir Britanya tanımlaması olarak- Mezopotamya'yı almak istediğini görmüştür.
Dr. Çetiner'in Casement'ın öngörülerini Türkçeye kazandırması, tarihçilerin Türk devlet adamlarının izledikleri hareket tarzlarını neden benimsediklerine dair değerlendirmelerinde muhakkak ki göz önüne almaları gerekli olan, Osmanlı İmparatorluğu'nun 1914'de yüz yüze geldiği Birinci Dünya Savaşı'nın kapsamını açıklamak açısından önemlidir.” Dr. Pat Walsh
Cenker Korhan Demir “Bu kitap, eski bir hikâyenin yeni yüzünü okuyucularına sunuyor. Hikâye gerçekten eski; çünkü benzer sorunları ve baş etme yollarını Romalı generallerden, Kızılderililerle uğraşan uzun bıçaklı Hafif Süvari Alayı mensubu subaylara, Kuzey Afrika'da görevli Fransız komutan/valilerden, Zulu savaşlarındaki "centilmen" İngiliz subaylarına ya da Şeyh Şamil'e karşı harekât yürüten Rus generallerine kadar birçok kişiden dinleyebilirsiniz.
Özellikle 11 Eylül 2001 terör saldırıları sonrasında önce Afganistan, Irak ve bugün Suriye ya da Libya'da yaşanan olaylar alanın çalışanlarının eski defterleri yeniden karıştırmalarına neden oldu. Dünyadaki tüm ordular, askeri entelektüeller, konu ile ilgili siyasi liderler yeniden ayaklanma ve ayaklanmaya karşı koyma konularını okumaya, araştırmaya başladılar. Bu noktada bilginin önemi bir kez daha ortaya çıktı. Bu bağlamda Cenker Korhan DEMİR'in bu kitabı, okuyucuları için ufuk açıcı bir eser olacaktır.”
Doç. Dr. Nihat Ali ÖZCAN
Bilal Karabulut Prof. Dr. Bilal Karabulut, bu romanında eğer isterse bir kadının ne kadar güçlü olabileceğini kelimelere dökmektedir. Yüzyıllardır kadının güçsüz bir varlık olarak yaftalanması, ötelenmesi ve ötekileştirilmesi, doğal olan bir tarihsel akış değildir. Toplumsal yapının dayattığı bu ataerkil yanılsama, kadının gerçek potansiyelini ortaya çıkarmasına her zaman engel olmuştur.
İşte bu kitap, kadınların “gerçek potansiyel"ini ortaya çıkarmaları için yol gösterici öğretilerle doludur. Eğer isterse, eğer o motivasyonu yakalarsa, kadınlar, o muhteşem içsel güçleri ile bambaşka bir dünya inşa edebilirler. Fakat kadınların en büyük zaafı, öğretilmiş çaresizlik nedeniyle "korku"dur. Bu kitap, kadınların korku duvarlarını yıkmasını istiyor. “Çünkü cesaretin başladığı yerde esaret biter…”
Talat SAKALLI Çağımızda, hadis/sünnet değerlendirilip yorumlanırken genellikle indirgemeci, seçmeci tavır benimsenmektedir. Sünneti hayat geçirme noktasında da hadis veya genel anlamda naslar siyasî veya hissî düşüncelere kurban edilmektedir. Basmakalıp sathî bakış açısı ile temel delillere yaklaşılması, daha kötüsü, bu deliller zevkçi, bencil ideolojilerin dayattığı dünya görüşünün kısır ve dar çerçevesinde değerlendirilmesi, Müslümanları hakikatten uzaklaştırmaktadır. Nitekim bazı çevrelerde hadisler, –haliyle ayetler bile- kuralı kaidesi olmayan oldukça serbest yorumlara tâbi tutulmaktadır. Bazı yorumlar, İslam kültür tarihinde aşırı uç kabul edilen Şiî veya Batınî fikirleri bile aratacak kadar ilmîlikten uzak yapılmaktadır. Hele hadislerin tenkidinde kuralsız ve usulsüz davranılması, İslam ülkelerinde kabul görmemektedir. Bu açıdan, İslam'ı, çağın idrakine sunarken, önce kurallar koyup o kurallara nasları uydurmak yerine, Kur'an ve sünnetleri esas alarak prensipleri çıkarmak daha gerçekçi olacaktır.
Müslüman vicdanında kabul görecek yeni bir medeniyetin oluşmasına katkı sağlayacak çabaların başında şüphesiz Hadis ilmiyle ilgili çalışmalar gelmektedir. Hadislere anlam yüklerken, Aynî'nin Umdetü'l-Kârî isimli muazzam eserinde takip ettiği yöntem gibi klasik şerh usul veya yöntemlerinin yanı sıra, hadisin bütün bağlamlarını tespit etmeden yorum yapmamaya da dikkat etmek ve Aynî'nin de esas aldığı gibi, Usul ilimleri başta olmak üzere, İslam ilimleri ile günümüz ilimlerinin tamamından istifade etmek gerekmektedir. Bu doğru yöntem ile elde edilecek fikirlerin Müslüman gönlünde yer bulacağına inanıyoruz.
İşte Aynî gibi şerh geleneğimizin emsalsiz örneklerinin anlaşılması, tanıtılması ve tutarlı yöntemlerinin ilmî hayata aktarılarak günümüz ilimleri ile yoğrulması, çağdaş İslam dünyasının yeni bir medeniyet liderliğine soyunmasına da sebep olabilecektir. Elinizdeki şu kitabın da, bu kutlu yolda bir nebze katkısının olmasını ümit ederiz.
Yunus Akyüz Azalan müşâreke (ortaklık), kâr-zarar prensibince çalışan ve faizsiz bankacılıkta kullanılmak üzere tasarlanmış bir finansman ürünüdür. Ortaklık temelinde kurulan bu akit, bir yandan bireylerin ve müesseselerin finansman ihtiyacını faizsiz bir şekilde karşılamalarına imkân verirken öte yandan elde atıl bulunan sermayeyi işletmeyi sağlamaktadır. Yöntem kuruluş itibarıyla müşâreke akdine benzerlik gösterirken bazı yönlerden klasik müşârekeden ayrılmaktadır.
Kendine has birtakım özellikleri bulunan azalan müşâreke yöntemi, faizsiz bankacılık için arzu edilen şey olan ortaklık anlayışının daha etkin bir şekilde kullanılmasına katkı sağlayacaktır. Çünkü faizsiz finans dünyası, işlemlerin çoğunu modern murâbaha yöntemiyle yapmayı tercih ettiği ve mudârebe-müşâreke prensibinden uzaklaştığı için çokça eleştiri almaktadır. Buradan hareketle bu çalışmanın amacı, ortaklık üzerine inşa edilen azalan müşâreke yönteminin tarihi, türleri, kullanım alanları, diğer finansman yöntemlerinden farkı, içerdiği fıkhi problemler gibi meseleleri konu çerçevesinde oluşan literatürden hareketle ele alıp sunmaktır. Çalışmanın konusu olan azalan müşârekenin bir faizsiz finansman tekniği olarak ticaret, araç gereç, konut edinimi gibi konularda faiz hassasiyeti olan bireyler için -gerekli vergi, altyapı ve kanuni düzenlemelerin hazırlanması hâlinde- faizsiz bir enstrüman olma özelliği böyle bir çalışmayı önemli kılmakta ve eserin bu alana katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Öte yandan yöntemin, günümüzde ivme kazanmış olan ve elbirliği prensibine dayalı sistem için de özellikle konut finansmanı açısından alternatif bir teknik olma özelliği taşıdığı söylenebilir.
Orkhan Valiyev Modern Batı siyasal düşüncesinde, sanayileşme; ticaretin artması ve iletişim olanaklarının bir çıktısı olarak doğmuştur. Oysa öteki toplumlarda milliyetçilikten ziyade onu doğuran millî hareketlerden bahsetmenin daha doğru olacağı ifade edilebilir. Zira ulusların kitlesel doğum asrı olan on dokuzuncu yüzyılda sömürge altında olan halkların milletleşme süreci milliyetçilikten ziyade millî hareketlerle açıklanabilir. Millî hareketler sürecinde aydınların daha etkili olduğu söylenebilir. Bu bağlamda entelijensiya, Azerbaycan'ın uluslaşma sürecinde etkili bir millî hareket yaratmıştır. Azerbaycan ulus inşa sürecini açıklamak için yazdıkları metinlerle millî hareket sürecine belirgin katkısı olmuş Mirza Fatali Ahundzade, Ali Bey Hüseyinzade ve Mehmet Emin Resulzade belirlenmiştir. Bu çalışma, Azerbaycan'ı cumhuriyete götüren süreci millî hareket bağlamında değerlendiriyor.
Sabahattin Nal Son yıllarda, özellikle 90'lı yılların ortalarından bu yana, dünyanın birçok bölgesinde azınlıklara ilişkin sorunlar yaşanmaktadır. Buna bağlı olarak da bu sorunlar, uluslararası örgütler meşgul etmektedir. Aynı sorunun, Türkiye özelinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önüne gelen davalar ve Avrupa birliği il ilişkiler bağlamında gündeme geldiği görülmektedir.
Fatih Topaloğlu Bâbîlik ve Bahâîlik, 19. yüzyıl Şiî toplumu içerisinde doğan yeni dinî hareketlerdir. Bahâîlik, genellikle Bâbîliğin devamı olarak görülmekle birlikte Bâbîliğin kurucusu Bâb Mirza Ali Muhammed'in idamından sonra Bâbîlikten ayrı bir harekete dönüşmüştür ve kendisini, insanlığa gönderilmiş ilahi yeni bir din olarak tanıtmaktadır. Bahâîlik, İran'da ortaya çıkmakla birlikte hızlı bir şekilde büyüyerek günümüzde dünyanın hemen her bölgesine yayılmıştır ve en hızlı taraftar kazanan dinî inançlardan biri olarak gösterilmektedir. Bu açıdan Bâbîlik ve Bahâîlik hakkında yapılacak araştırmalar, bu yeni dinî hareketleri tanımak adına önem taşımaktadır. Batı’da Bâbîlik ve Bahâîlik hakkında çok sayıda araştırma ve yayın yapılmıştır. Ancak ülkemizde bu dinî hareketlere dair çalışmalar henüz çok az sayıdadır. Bu kitabın temel amacı, tarihî ve dinî açıdan birbiriyle yakından ilişkili olan Bâbîlik ve Bahâîlik hareketlerini, tarihî süreçleri, itikadi esasları ve öğretileri, başlıca ibadetleri, kurumları ve bazı gelenekleri üzerinden incelemektir. Kitabı, Bâbîlik ve Bahâîlik hakkındaki diğer yayınlardan ayıran en önemli özellik; inanç esasları, hareketin temel ilkeleri, ibadetleri ve dinî geleneğine dair birçok konunun Bahâîliğin kutsal kitabı kabul edilen el-Kitâbü'l-Akdes merkeze alınarak işlenmiş olmasıdır. Kitap, gerek akademik gerekse genel okuyucunun Bâbîlik ve Bahâîlik hakkında bilgi sahibi olmasına ve bu iki dinî hareketi tarihî, dinî ve kültürel yönleriyle tanımasına önemli bir katkı sunacaktır.
Mehmet Aycı Bağ (Şiir)
Mehmet Aycı
İsa Ceylan Bağımlılık kader midir? Değişime adım atmak, sanıldığı kadar zor mudur?
İstekle başa çıkmada maneviyatın etkisi nedir?
Gel-gitler yaşanırken dönüşüme nereden başlamak gerekir?
Zincir nasıl kırılır? Dibi bulmadan da değişim gerçekleşebilir mi?
Değişim için dinden destek alırken spor, müzik ve sanatla uğraşmak da maneviyata katkı sağlayabilir mi?
Araştırma yolculuğuna çıkarken bu ve benzeri sorulara yönelik birtakım farkındalıkların kazanılması gerekir diye düşünüyordum. Fakat özellikle sağlık ve huzur için değişimin önündeki engellerin bilincinde olan, anlam ve yaşam hedefi arayan, değişim ve arınma istekliliği taşıyan bağımlı bireylerin farkındalık dolu dünyaları beni çok şaşırttı. Değişimin değerini fark etmiş kişiler vardı karşımda. Peki değişim niyetini sürdürmek ve vicdanın uyandırılmasını sağlamak için hangi adımlar atılabilirdi?
“Damdan düşenin hâlini damdan düşen anlar.” derler. Bu nedenle kitapta bağımlıların deneyimleri üzerinden değişimin; farkındalık, hazırlık, eylem ve sürdürme basamakları maneviyatla bütünleştirilerek sunulmuştur. Ayrıca manevi ihtiyaç olarak hangi değerler ve tutumların; ön plana çıktığına, bu tutumların nasıl içselleştirileceğine ve nasıl birer yaşam becerisi olarak edinilebileceğine ilişkin ipuçlarına rastlayabilirsiniz.
Fulya Bayraktar Batının, muhtelif pozitivizm tarzları, materyalizm ve analitik felsefenin etkisi altında olduğu bir dönemde Marcel; aşk, sadâkat, îman ve umutla varlık sırrı’na ulaştıran yolu hatırlattı. İnsanın bireysellikten ziyade birliktelikte hür olduğunu vurguladı. “Varolmak bağlanmaktır” derken, bizi bir Aşk Etiğine davet etti.
Marcel’de bağlanma; “ben”in, “sen” ile olan aracısız, dolaysız, içten ve sırlı ilişkisidir. “Mutlak Sen” konumundaki Tanrı’ya yükselişin başlangıç yeridir. Bir taraftan kişi için, oluş anlamı taşır; diğer taraftan ise, etik anlamda güven, umut ve bir “biz” oluşturma süreci, ancak onun açısından bir mânâ kazanır. Dinin varoluşsal olarak algılanıp yaşanabileceği temel tecrübe, bu bağlanma ediminde gizlidir. Îman kavramı ancak onunla anlaşılabilir. Aile, kardeşlik, toplum ve insaniyetin, sırlı bütünlüğüdür bağlanma. Bağlanmanın ifade ettiği varoluşsal vaad edişlerin artık yaşanamıyor olması ise, modern dünyanın bunalımını izah ederken karşılaştığımız başlıca etkendir.
Bahattin Keleş Bahrî Memlûkler döneminde XIII. asırdan XIV. asrın sonuna kadar geçen sürede özellikle Orta Doğu'nun mukadderatında önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönem olmuş ve bu bölgede yaşanan siyasi olaylar sadece bölgeyi etkilememiş, bazen yaşanan bu olayların yankıları çok uzaktaki ülke ve devletleri de derinden etkilemiştir. Bölgesel ve uluslararası dış ilişkiler konusu; devletlerin, tarih boyunca üzerinde durdukları ve önem verdikleri konuların başında gelir. Devletlerin bulundukları coğrafyada gerek bölgesel gerekse uluslararası alanda uyguladıkları iyi ve tutarlı politikalar sayesinde hayatiyetlerini uzun süre devam ettirdikleri görülmüştür. Devletlerin başında bulunan liderler, bölgesindeki veya uzaktaki devletlerle sürdürdüğü politikalar ve iyi ilişkiler sayesinde rakip gördükleri ülkelere karşı ittifak oluşturabilmişler ve bu sayede devletlerini bulunduğu bölgesinde daha güçlü kılmışlardır. Memlûkler Mısır, Suriye ve Hicaz Bölgesi'nde varlıklarını yaklaşık iki buçuk asırdan fazla bir süre devam ettirmişlerdir. Tahta geçen sultanlarının başarılı ve dirayetli bir şekilde uyguladıkları politikalar sayesinde Memlûkler, bulundukları stratejik öneme sahip bu bölgede uzun yıllar ayakta kalmışlardır.
Sabri Kaya Savaşlar, yoksulluk, aile içi sorunlar, anne babanın biri ya da ikisinin yokluğu, ihmal ya da istismar gibi pek çok nedenlere bağlı olarak aile bakımından mahrum kalan ve korumaya ihtiyaç duyan çocuk ve gençler, toplumsal uyumda ve sosyal ilişkiler geliştirmede önemli zorluk çeken bir grubu oluşturur. Korunma ve bakıma muhtaç olan bu çocuk ve gençler devlete ait çocuk yuvaları, yetiştirme yurtları, sevgi evleri ya da çocuk siteleri şeklinde örgütlenmiş yatılı bakım kurumlarında bakım, koruma ve gözetim altına alınır. Bakım kurumlarında kalan çocuk ve gençlerin sosyalleşmesi (toplumsallaşması) aile yokluğundan dolayı ilk olarak bakım altında bulunduğu kurumlar içinde başlar ve toplumsal rollerini bu yapı içinde öğrenirler.
Birçok araştırmada sosyal faktörlerin yanı sıra spor ve boş zamanları değerlendirme etkinliklerinin çocuk ve gençlerin kişilik gelişiminin ve sosyalleşmesinin belirleyici etkilerinin olduğu vurgulanmaktadır. Özellikle korunma ve bakım altındaki çocuk ve gençlerin kişilik gelişimi ve sosyalleşmesinde bu etkinin daha da belirleyici olduğu açık ve net bir şekilde yapılan bu araştırmada ortaya çıkmıştır. Bu kitabın alanda bu konuya değinen kapsamlı ilk çalışma olarak alana katkı vermesi, bakım kurumlarındaki sosyal çalışmacılara, eğitimcilere, yöneticilere, spor ve rekreasyon liderlerine kaynak oluşturması temel amacını taşımaktadır.

Leyla Arsal Sezgi ile ışık birbirini açığa çıkaran bir eşgüdümlülüktedir. Birbirini tetikleyen, güdüleyen, varlık durumuna bir diğerinin dirimselliği sayesinde erişilen bir bağımlılık hali. Biri işlevsiz, hareketsiz bir konumda stabil kalsa diğeri kuşkuya mahal bırakmayacak bir gerçeklikle karanlığa hapsolacak. Öylesine bir tutkuyla birbirinde varlığı açık eden bir aydınlanma devinimi onların arasındaki ilişki. Peki, zihnin bütün yüzey ve kıvrımlarını doyumsuz bir nişangâh gibi âdeta tetikte bekleten ve her atışla ışığın bambaşka frekanslarını yakalatan bu ışıma hâdisesinin sezgisel alana yaşattığı duygu tam olarak nedir? Hayret mi, şaşkınlık mı yahut nüfuz etmek, bütünleşmek mi ışıkla? Işığın genetiğine bürünerek ondan rol çalmak mı yoksa? Böyle böyle ışığa dönüşmek belki: Varlığın her zerresinde deneyimlenen tek olgu ışığın ta kendisi! Türk şiirine, şiirimizin poetik zeminindeki ışığa odaklanan Bakışın Serüveni böyle ilerliyor: Işığın kendi etrafındaki döngüsel deviniminden hareketle tekrar tekrar şiirin ışığına döndürülerek.
Merve Yaylacık Baktığın Suya (Şiir)
Ayhan Çetin, Ayşe Hilal Kalkandelen, Harun Yıldız, Hasan Telli, Mehmet Ünal, Mohamadou Aboubacar Maıga, Orhan Derman, Şabanali Ahmed, Ülkü Hilal Bilek Türk İslam tarihi ve coğrafyasının ayrılmaz parçalarından biri de Balkan tarihi ve coğrafyasıdır. Balkan coğrafyasına Hunlar, Bulgarlar, Peçenekler, Kumanlar ve Uzlar gibi Türk asıllı unsurlar İslamiyetten önce gelip yerleşmiştir. Balkanlar'ın İslamiyet ile tanışması Osmanlı öncesinde gerçekleşmiş, ancak İslamın bu coğrafyada yayılması daha çok Osmanlı döneminde yaşanmıştır. Fetihle beraber bölgeye yoğun bir Türk iskânı başlamış ve Türk-İslâm kültür ve medeniyeti bu coğrafyaya taşınmıştır. Osmanlılar burada farklı din ve ırkta yaşayan insanlar arasında birlikte yaşama kültürüne ve politikasına önem vermiştir. Balkanlar'da böylece Osmanlı şemsiyesi altında asırlarca süren bir barış ve huzur ortamı yaşanmıştır. Günümüzde Balkanlar'daki Türk İslam medeniyetinin mirası üzerinde yapılacak çalışmalara her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Tarihe bir iz bırakmak amacıyla biz de Balkanlar'da İslam konusuna farklı bakış açıları ve konularıyla katkı sağlamaya çalıştık. Bu kitapta, değerli akademisyenler/yazarlar tarafından yazılan; “Balkanlar'da İslamın Yayılışının Temel Dinamikleri”, “Balkan Coğrafyasında Alevilik-Bektaşilik: Farklı Ocak ve Sürekler”, “Selefiliğin Balkan Coğrafyasındaki Sosyo-Kültürel ve Dinî İmajı”, “Bulgaristan'da Vahhabilik-Selefilik”, “Makedonya'daki Türklük”, “Makedonya'da Türkçe'nin Yaşatılması”, “Arnavutluk'ta Enver Hoca Dönemi ve Sonrasında İslami Hayat”, “Balkan Kökenli Divan Sahibi Şairlerin Tarikat Bağlantıları”, “16. ve 19. Yüzyıllarda Balkanlar'da Seçilmiş İslami Şiirleri Üzerine Stilistik Bir İnceleme” ve “Erzurum'dan Bosnalı Bir Âlim Geçti” başlıklı çalışmalara yer verilmiştir.
Ali K. Metin Ben hem acemi, hem başka..... Gide gide izlerimizden..... Ölmeden önce ölmeye geldim..... Affımıza geldim, sevgiliye geldim..... Sonunda yaramıza..... Kara siren olmaya geldim...