Kriz ve Uluslararası Çatışmalar \ 2-2
Ali Çağlar, Cengiz Özgün, Haleddin İbrahimli, Havva Kök Arslan, Kazim Murat Özkan, Mouhamed Bachir Diop, Murat Koç, Mustafa Uluçakar, Mustafa Üren, Muzaffer Ercan Yılmaz, Onur Sarı, Saffet Akkaya, Şener Çelik, Türken Çağlar, Vanessa Tinker İnsanlık tarihi, bir bakıma çatışmalar tarihidir. Ulaşılabilen verilere göre son 4500 yılda toplamda 14 binden fazla savaş yaşanmış ve 4,5 milyar insan hayatını kaybetmiştir. Ülke içi din-mezhep, etnik grup, bölge, aşiret ile kabile savaş ve çatışmaları da dahil edilecek olunursa, bu sayının çok daha fazla olduğu görülecektir. Bütün bu gelişmelere karşın Türk sosyal bilimler alan yazınında çatışma, çatışma çözümü ve barışın tesisi konuları son yıllara kadar, diğer alanlara oranla yeterince akademik ilgi görmemiştir. Bu kitapla, Türk sosyal bilimler alan yazınında yeni yeni ilgi görmeye başlamış olan “uluslararası çatışma çözümü ve barışın tesisi” alanında, lisans ve lisansüstü öğrenciler başta olmak üzere alanda çalışan, politika ve strateji üreten profesyonellerin yararlanacağı akademik açıdan nitelikli bilgiler içeren yetkin bir eser ortaya çıkarmak amaçlanmıştır. Bu bağlamda kitabın içeriğinde; yerel, ulusal, bölgesel ve küresel düzeydeki çatışmalarla mücadele etmek ve onları çözüme kavuşturmak için gerek duyulan, kavramsal, tarihsel ve kuramsal çerçeveye ilave olarak çatışma analizi, alanla ilişkili uluslararası hukuk ve örgütler, çatışma çözümünde toplumsal farklılıklar ve dezavantajlı gruplar, çözüm mekanizmaları, alternatif paradigmalar kapsamında toplumlar arası diplomasi, simetrik bağımlılık ve şiddetsizlik, uluslararası güvenlik ve barış gücü faaliyetleri, uyuşmazlıkların çözüm paradigmalarındaki düşünsel dönüşüm, çatışma çözümü ve barışın tesisine yönelik kamu politikaları ile BM Kosova Misyonu özelinde kolluk hizmetleri uygulamaları konularına yer verilmiştir.
Gökey Saraçyakupoğlu Farklı ulusal hukuk sistemlerine dâhil olan ulusal hukuk düzenlerinde mutlak bir hak niteliğindeki mülkiyet hakkını ve aynı zamanda da idarenin takdir yetkisini sınırlandırma amacını taşıyan hakkın kötüye kullanılması yasağı, uluslararası deniz hukukunu tümüyle düzenlemeyi hedefleyen ve 9 yıllık uzun bir çalışmanın ürünü olan 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin (BMDHS) “İyiniyet ve Hakkın Kötüye Kullanılması” başlıklı 300. maddesinde doğrudan düzenlenmiştir.
Uluslararası hukukun çeşitli dallarına yönelik kodifikasyon çalışmalarında farklı şekillerde ele alınan hakkın kötüye kullanılması yasağının, Uluslararası Adalet Divanı Statüsü'nün 38/1-c maddesi kapsamında bir “hukukun genel ilkesi” niteliğinde olup olmadığına yönelik çeşitli tartışmalar bulunsa da yasağın özellikle BMDHS'de yer alarak bir uyarlama işleminden geçmesi nedeniyle bir hukukun genel ilkesi hâline geldiği kesindir. Diğer taraftan 300. maddeye başta Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi olmak üzere uluslararası mahkemeler tarafından çok fazla başvurulmamasından dolayı hakkın kötüye kullanılması yasağının uluslararası deniz hukuku bağlamında hangi eylemleri kapsadığına yönelik günümüze kadar tam bir belirleme yapılamamıştır.
Bu çalışma, asıl olarak hakkın kötüye kullanılması yasağına ilişkin yukarıda ifade edilen belirsizliklere, yasağın ulusal hukuk düzenlerindeki yerinin ve bir hukukun genel ilkesi hâline gelmesi sırasında maruz kaldığı uyarlama işleminin detaylı bir şekilde ele alınmasıyla cevap bulma uğraşının bir ürünüdür.
Serap Gürsel Uluslararası güvenlik kavramının kapsamının yıllar içerisinde değişmesiyle günümüzde değişen güvenlik kapsamının içerisinde yer alan uzay güvenliği kavramı dünyada büyük ilgi uyandırmaktadır. Uzay varlıklarına sahip devlet sayısı arttıkça uzay güvenliği kavramının içerisinde yer alan güvenlik sorunları daha da tartışmalı hâle gelmiştir. Uzayda silahlanma, uyduların çift yönlü (askeri-sivil) kullanımı ve uzay enkazı sorunu en çok tartışılan uzay güvenliği sorunlarıdır. Devletlerin bu sorunlarla ilgili farklı yaklaşımları bu sorunların uluslararası arenada genel bir çözüme kavuşturulmasını zorlaştırmaktadır. ABD soğuk savaş döneminden beri uzayda egemen devletlerden biridir ve uzay faaliyetlerinde en çok altyapıya sahip aktördür. ABD ulusal güvenlik belgelerinde uzay güvenliği tartışmaları uluslararası uzay güvenliği çalışmalarını da belirlemiştir. Bu kapsamda çalışmada, uluslararası güvenlik bağlamında kavramlar teoriler ışığında incelenerek uzay güvenliği kavramının değişen güvenlik anlayışı içerisinde yeri tanımlanmıştır. Uzay güvenliğinin kavramsal açıdan değerlendirilmesiyle uzay güvenliği sorunları detaylı olarak incelenmiştir. ABD ulusal politikaları, ABD Başkanlarının dönemleri baz alınarak uluslararası çabalara bu politikaların etkisi değerlendirilmiştir. Son olarak da diğer uzay aktörü devletlerin uzay politikaları ve uzay güvenliği çabalarına sonuç kısmında yer verilmiştir.
İsmail Ermağan NEDEN TEKNOLOJİ?
Ermağan, gelecekte teknolojinin ilişkilere olan etkisinin artarak devam edeceğini bizlere ispatlıyor. “Barutsuz savaş”, “siber savaşçı”, “deep fake” gibi kavramların yanında “blok zinciri” “metaverse”, “kripto para”, “NFT/Dijital Sertifikalı Varlık”, “sanal/arttırılmış/karma gerçeklik” ve “WEB3” gibi günümüz konularının bir “uluslararası ilişkiler” uzmanı gözüyle; anlatılması/yorumlanması ülkemizde bir ilktir. Bu kitap sadece kişisel entelektüel birikimimize değil, şirketlere, kurumlara, akademisyenlere ve politikacılara ilham verecek, kararlarını olumlu yönde etkileyecek bir eser. “Endüstri 4.0” derken sonra “Toplum 5.0”, sonra “Dünya 2.0” ve şimdilik “Uzay 2.0”a giden yolculuğu zevkle okuyacaksınız.
TEDx (Endüstri 4.0) konuşmacısı, ION Academy Kurucusu, Siemens İcra Kurulu Eski Üyesi
Ali Rıza Ersoy
Değerli akademisyen ve dost Doç. Dr. İsmail Ermağan'ın araştırmacılar tarafından şimdiye değin genellikle üzerinde fazla durulmayan bu konuya önem vermesi ve konuyu tüm yönleriyle ayrıntılı biçimde açıklaması dolayısıyla kendisini yürekten kutluyorum. Ülkemizin de bu alanlarda geri kalma lüksü bulunmamaktadır. Bu çalışma bu alanda çeşitli araştırmalar yapılmasını özendirerek değerli eserler kazanmamızın yolunu da açacaktır. “Zirvedeyim, sesiniz gelmiyor!” diyebilen, cesur, erdemli ve çalışkan gençlerle aydınlık dolu bir gelecek için hep birlikte çalışalım.
Bilim ve Teknolojinin Uygarlık ve Dış Politika Üzerindeki Etkileri Kitabı Yazarı, Emekli Büyükelçi
Numan Hazar
Teknolojik gelişmeler her geçen gün hayatımıza daha derin izler bırakıyor, bütün dünyayı etkiliyor. Ermağan, bu çalışmasıyla sadece mühendislerin değil sosyal bilimcilerin de odağına isabetli ve başarılı biçimde yeni bir araştırma alanı ekliyor. Meslekler değişiyor, YÖK bu gelişmeler doğrultusunda eğitim müfredatını güncellemeli!
Gazeteci, Yazar, NTV Pasaport Programı Yapımcısı
Mete Çubukçu
Anıl Cumali Çokbildik, Büşra Sel, Doğan Arar, Emre Arslantaş, Ertuğrul Gazi Aksoy, Faruk Ömer Dağlı, Gizem Dede, Hakan Ulu, İbrahim Kurnaz, Mehmet Türkalp, Merve Kanmaz, Metin Aksoy, Muhlis Mert Zeybek, Mustafa Berdan, Münire Gül Gündüz, Neslihan Topcu, Özgür Demirayak, Rukiye Saygılı, Sabri Bayrak, Sercan Semih Akutay, Tuğçe Geçili, Wahb Hamood, Yasin Avcı Güvenlik ve jeopolitik, Uluslararası İlişkiler disiplininde çokça tartışılan temel kavramlardan ikisidir. Her kavram gibi disiplinin terminolojisinde yerleşikleşmiş bu iki kavramın da pratik gelişmeler temelinde değişime uğramaları, söz konusu tartışmaların sebeplerinden bir tanesini oluşturmaktadır. Nitekim siyasi tarihte epistemik kırılmalar yaratan II. Dünya Savaşı, Soğuk Savaş, 9/11 Saldırısı, 21. yüzyıla damgasını vuran küresel göç gibi gelişmeler, güvenlik ve jeopolitik kavramlarının re-formüle edilmesi çabalarını beraberinde getirmiştir. Bu durum bir taraftan kavramsal içeriğin çeşitliliğini sağlamış ve söz konusu kavramların farklı veçhelerden ele alınmasını beraberinde getirerek olumlu bir etki yaratmış olsa da diğer taraftan kavramların içerikleri üzerindeki disiplinel oydaşmayı sarstığı için Uluslararası İlişkiler nezdinde terminolojik bir soruna da sebebiyet vermiştir. Güvenlik ve jeopolitik kavramlarının popülerleşmesi de kavramlara dair çalışmaların artması anlamında biri olumlu, diğeri kavramların “her şeyi” karşılamak için kullanılmaya başlanması ancak bu sebeple “hiçbir şeyi” karşılayamama tehlikesiyle karşı karşıya kalması olmak üzere olumsuz iki sonucu ortaya çıkarmıştır. Tüm bu noktalardan hareketle elinizdeki çalışma, sıralanan bu olumlu ve olumsuz etkilerin ayırdında olarak güvenlik ve jeopolitik kavramlarının hem teorik hem de pratik temelde irdelenmesine odaklanmıştır.
Kahraman Süvari Tarihte ilk kez İkinci Dünya Savaşı'nda kullanılan nükleer silahlar hâlen dünyanın en tehlikeli silah türü olarak değerlendirilmektedir. Nükleer silahların yayılmasını önleme rejimi; bu tür silahların yayılmasını önlemek amacıyla oluşturulan tek ve çok taraflı politikaları, kurumsal yapıları ve uluslararası örgütleri içeren ilkelere, normlara, kurallara ve karar alma prosedürlerine sahip düzenlemeleri kapsamaktadır. Bu kitapta; günümüzde dünyanın en kapsamlı güvenlik rejimlerinden biri olan uluslararası nükleer silahların yayılmasını önleme rejiminin tarihsel gelişimi, temel dinamikleri ve karşılaştığı zorluklarla mücadelesi güncel gelişmeler ile birlikte kapsamlı bir şekilde incelenmiştir. Söz konusu rejimin analiz edilmesine ilişkin kuramsal çerçevesinin oluşturulması için uluslararası rejim teorilerinin temel varsayımlarından yararlanılmıştır. Ayrıca kitapta ele alınan ve rejimin varlığına yönelik tehdit olarak değerlendirilen gelişmeler, aynı zamanda uluslararası ilişkilerin önemli güvenlik sorunları içerisinde yer alan konulardır. Bu bağlamda kitap, nükleer silahsızlanma konusunda araştırma yapan akademisyen ve öğrencilerin yanı sıra uluslararası ilişkilere ilgi duyan herkes için faydalı bir kaynak niteliği taşımaktadır.
Ali Gök, Aytekin Cantekin, Çiğdem Erdem, Demirhan Fahri Erdem, Fikret Baykalı, İzzet Koncagül, Mahir Terzi, Mehmet Bora Sanyürek, Mehmet Çağatay Güler, Mehmet Şahin, Serkan Yenal Uluslararası ilişkiler disiplini, yeni bir disiplin olarak değerlendirilmekle beraber Antik Dönem’den beri ulaşılan pek çok metinde, disiplinle ilgili konuların işlendiği görülmektedir. Yazılı antlaşmalar, savaş ve güvenlikle ilgili eserler, ideal devletin nasıl olması gerektiğine ilişkin yazılar gibi pek çok konu, uluslararası ilişkilerin çok eski dönemlerden beri düşünülen ve uygulanan bir alan olduğunu göstermektedir.
Uluslararası ilişkilerin uygulama alanı, sanılanın aksine sadece diplomasi ve devletler değildir. Güvenlikten siyasete, ticaretten sağlığa pek çok konu uluslararası ilişkilerin inceleme konusu hâline gelmiştir. Geçmişte devlet odaklı bir disiplin, günümüzde devletin yanında bireyleri, şirketleri, uluslararası örgütler gibi pek çok hususu inceleme nesnesi hâline getirmiştir.
Uluslararası ilişkilerle ilgili temel kavramlar, uluslararası ilişkiler teorileri, devlet, uluslararası örgütler, jeopolitik teorileri ve Türkiye jeopolitiği konularını içeren kitap, alanda eksikliği hissedilen Türkçe kaynak oluşturmak amacıyla hazırlanmıştır. Bölüm yazarları seçkin üniversite ve kurumlarda görev yapmış ya da hâlen yapmakta olan hocalardan seçilmiş olup bu hocalar, teori ve uygulama tecrübelerini, yazdıkları bölümlere yansıtmışlardır.
Kitap, disipline ilgi duyan öğrenci ve akademisyenlerle birlikte alanda faaliyet gösteren resmî kurum ve özel sektör temsilcilerine, aynı zamanda da genel okuyucuya hitap edecek bir formatta hazırlanmıştır. Kitabın disipline katkı sağlaması dileğiyle…
Ali Gök, Fikret Baykalı, İzzet Koncagül, Kemal Olçar, Özkan Leblebici, Serkan Yenal Türkiye'nin çevresinde bulunan çatışmalar kuşağı aslında Birinci ve İkinci Dünya Harbi'nin ortaya çıkardığı güvenlik ve uluslararası siyaset mimarisinin doğal bir sonucudur. Bu genel varsayım, Orta ve Yakın Doğu coğrafyasında yaşananların, Doğu Avrupa ülkelerinin bağımsızlık ve yeni dünya düzenine entegrasyon mücadelelerinin ve Batı-Doğu bloklarının genişleme çabalarının arka plan şifrelerinin çözülmesini kolaylaştıracaktır. Karmaşık ve öngörülemeyen uluslararası ilişkiler, devlet dışı aktörlerin de etkin hâle gelmesiyle hibrit bir nitelik kazanmış ve yeni dünya düzeni her alanda asimetrik bir ilişkiler ağı ortaya çıkarmıştır. Küresel iktisat daha da karşılıklı bağımlı hâle gelmiş, güvenlik alanı derinleşip genişlemiş, modernizmin çekirdek prensipleri yeniden sorgulanmaya başlanmış ve geleceğe dair belirsizlikler giderek artmıştır. Bu anlamda geçmişte meydana gelen önemli olayların hatırlanması ve dünya üzerinde olup bitenin daha iyi anlaşılabilmesi için yeni yaklaşımların ortaya konması oldukça önemlidir.
Mesut Hakkı Caşın Uluslararası terörizm, küreselleşme dinamiklerinin aşırı hızlandığı XXI. yüzyılın ilk çeyreğinde New York'tan Londra'ya, Madrid'den Moskova'ya, İstanbul'dan Tokyo'ya veya Bağdat'tan Bali'ye kadar uzanan tüm dünya coğrafyası üzerindeki “korku hipnozu” yaratmayı hedefleyen saldırı eylemlerini dalga dalga ilerletmektedir. Buna mukabil terör eylemlerinin bireysel şiddet çizgisini aşıp (etnik, dinsel, ideolojik), sistematik olarak uluslararası boyut kazanması, sorunun siyaset bilimi, uluslararası hukuk ve nihayet devletin toprak bütünlüğünü ilgilendiren güvenlik tehdidi hâline gelmesine bağlı olarak uluslararası ilişkilerin terörizme daha yakın bir akademik perspektiften ilgi duymasına yol açmıştır. Terör, tanımı itibarıyla karmaşık olmakla birlikte aynı zamanda ürkütücüdür de. Bu noktadan yola çıkarak bu eserde uluslararası terörizmin metodolojisi ve doktrinel gelişmesi incelenmiştir.

“Dünya, dinin ve ırkın tüm çizgileri karşısında… daha güçlü daha adaletli daha insani ve daha samimi uluslararası toplum yaratmakta ısrar edeceğini gösterebilirse o zaman terörizm muvaffak olamayacaktır.”
Kofi A. Annan
Birleşmiş Milletler Eski Genel Sekreteri
Ahmet Akalın “Ahmet Akalın, uluslararası kültür enstitüleri konusunda Türkiye'de en kapsamlı çalışmayı gerçekleştirmiştir. Kamu diplomasi yazınına önemli bir katkıdır”.
Prof. Dr. Aslı Yağmurlu Dara
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi

“Yazar, dünya genelinde faaliyet gösteren Fransız Kültür, British Council, Konfüçyüs, Yunus Emre, Goethe, Cervantes, Liszt, Camoes gibi uluslararası kültür enstitülerinin tamamını tek bir başlık altında değerlendirmektedir. Bundan dolayı bu eserin kültürel diplomasiye ilgi duyanlar için faydalı olacağını düşünüyorum”.
Prof. Dr. Yelda Ongun
Başkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası ilişkiler Bölüm Başkanı


“Bu kitap, yumuşak gücün bir unsuru olan ve kamu diplomasisi bağlamında uygulanan kültürün rolünü, uluslararası kültür enstitüleri örneği üzerinden ortaya koymaktadır. Kültürün geniş yelpazesinden faydalanarak faaliyet yürüten uluslararası kültür enstitülerini Türkiye'deki uygulamayı örnek alarak sunan Ahmet Akalın, alanda özgün bir çalışmaya imza atmıştır”.
Dr. Festim Rizanaj
Priştine Üniversitesi "Hasan Prishtina", Gazetecilik Bölümü
Numan Hazar Diplomasi mesleğinde uzun yılların deneyimine sahip bulunan ve şimdiye değin uluslararası konularda birçok kitap ve makale yayınlamış olan emekli Büyükelçi Numan Hazar, bu kez Ermeniler konusu ile dondurulmuş uluslararası sorunlar olarak nitelenen Filistin, Keşmir, Kıbrıs ve Karabağ konuları üzerine eğiliyor. Karabağ sorunu, son gelişmelerle dondurulmuş sorun olmaktan çıkmış ise de uzun yıllar dondurulmuş sorun olma özelliğini korumuştur. Hazar, Amerikalı siyaset bilimci Samuel P. Huntington'ın 1990'lı yılların başlarında ortaya attığı uygarlıklar çatışması tezi ışığında bu konulardaki değerlendirme ve görüşlerini açıklıyor. Ermenilerin emperyalist güçler ve Hristiyan dünyası tarafından kışkırtılmaya devam edildiğini belirtiyor. Dondurulmuş uluslararası sorunların çözümünün dünya barışına katkıda bulunacağını vurgularken uygarlıklar çatışması tezinin bir kurgudan öteye geçmediğini, ülkelerin dış politikalarında ulusal çıkarların gözetilmesi ilkesinin geçerli olduğunu savunuyor. Hazar'ın değinilen tüm konularda görevleri sırasında edinmiş olduğu deneyimler, görüş ve değerlendirmelerini ilginç kılmaktadır.
Aybüke İnan Şimşek 1957 yılında SSCB'nin Sputnik I adlı uydusunu Dünya'nın yörüngesine başarılı bir şekilde fırlatması ile Uzay Çağı başlamış ve uzayın kullanımı hızlanmıştır. 1960'lı yıllardan itibaren bilimsel ve teknolojik gelişmelerin artmasıyla birlikte ulus devletlerin uzaya dayalı kabiliyetlerinde rekabet içine girdikleri görülmüştür. Soğuk Savaş Dönemi boyunca ABD ve SSCB arasında teknoloji savaşına sahne olan uzay, Soğuk Savaş sonrası dönemde diğer ülkelerin de katılımı ile çok aktörlü bir yapıya bürünmüştür. Teknolojinin gelişimiyle dış uzaydan haberleşme, meteoroloji, yön bulma, bilgi toplama ve askerî güvenlik amacıyla yararlanılmış, ayrıca uzay madenciliği, kolonileşme ve uzay turizmi gibi birçok sektörün gelişimiyle Yeni Uzay Çağı söylemleri gelişmiştir.
Teknolojinin gelişimi ve daha fazla devletin uzay faaliyetlerine katılımı ile uzayın kullanımına ilişkin oluşturulan BM antlaşmalarının zayıf kaldığı, yapılan düzenlemelerin zamanın ruhuna uymadığı ortadadır. Uzayda gerçekleştirilen faaliyetler, Dünya'nın hem atmosferini hem de yüzeyini tehdit edebilecek niteliktedir ve uzayın keşfinden ve uzay faaliyetlerinden kaynaklı sorunların küresel bir ölçekte çözüme kavuşturulması gerekmektedir. XXI. yüzyıl yeni bir uzay yüzyılına kapı aralamakta; bütün bu uzay faaliyetlerinin tüm insanlığın yararının gözetilmesi. önem arz etmektedir. Uzayın keşfinin ve uzayın barışçıl amaçlarla kullanımının iş birliği çerçevesinde sağlanması, karşılıklı anlayışı geliştirerek dünya üzerindeki küresel sorunların da çözümünü kolaylaştıracak ve insanlık medeniyetinin uzaya genişlemesini mümkün kılabilecektir. Bu kitap; uzayın küresel yönetişiminin "insanlığın ortak mirası" ilkesi temelinde sağlanması gerekliliği üzerinde durmakta ve küresel uzay yönetişimi için farklı bir perspektif sunmayı amaçlamaktadır. "Uzay kime aittir?", "Uzay faaliyetlerinin yaratacağı sorunlardan insanlığı kim koruyabilir?" gibi uzay faaliyetlerinin yaratacağı sorunlardan insanlığı kim koruyabilir gibi tüm soruların cevabı, insanlığın ortak mirası temelinde uzayın küresel yönetişiminden geçmektedir.


Selmin Seda Coşkun “Devletlerin çoğu zaman doğrudan askerî müdahalede bulunmak yerine sivil çatışmaları etkilemek için muhalif isyancı grupları desteklediği görülmektedir. Günümüzde askerî teknolojilerin ne denli geliştiği de göz önüne alındığında, doğrudan devletten devlete çatışmaya girmenin maliyetinin de hayli yüksek olduğu açıktır. Geleneksel asker^+ı müdahale seçeneklerinin yokluğunda vekillerin kullanımı, faydalı ve etkili bir alternatif olarak olarak ortaya çıkmaktadır. Devletlerin vekilleri kullanımı onların dış politika seçeneklerini arttırmaktadır. Selmin Seda Coşkun'un vekalet savaşları olgusu üzerine kaleme aldığı ve modern tarihsel olay ve olgular ışığında karşılaştırmalı bir çözümleme yapmayı hedefleyen bu kapsamlı çalışması, uluslararası ilişkiler ve güvenlik çalışmalarıyla ilgilenenler için okunacaklar listesinde mutlaka yerini alması gereken bir eserdir.”
Prof. Dr. S. Gülden Ayman,
İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi
Adem Yılmaz, Ali Burak Darıcılı, Aşkın İnci Sökmen Alaca, Cemre Pekcan, Dikran M. Zenginkuzucu, Dilara Sülün, Dilruba Kurut, Fulya Köksoy, Hasan Acar, İbrahim Kurnaz, İlker Salih Ebrem, Kamil Tarhan, Mehmet Emin Erendor, Mehmet Eren, Mehmet Rakipoğlu, Melih Kazdal, Nezir Akyeşilmen, Onur Gündüz, Sadullah Özel, Serkan Yenal, Sevda Korhan, Sıla Turaç Baykara, Tuğçe Ersoy Ceylan, Vahit Güntay, Volkan Göçoğlu, Yeşim Demir, Zeynep Selçuk Değişim ve dönüşüm sürecini yansıtan Soğuk Savaş sonrası yeni dönemde geleneksel güvenlik anlayışındaki değişim ve tehditlerin boyut değiştirdiği, artık güvenliğe salt devlet odaklı yaklaşılmayıp birey, toplum, uluslararası ve bölgesel örgütler gibi yeni aktörlerin eklendiği ve günlük hayatın yanı sıra siyaset, ekonomi, sağlık, eğitim ve çevre gibi sektörleri/alanları analize dâhil eden “Dijital Çağ” olarak ifade ettiğimiz yeni bir dünya kompozisyonu içerisindeyiz.
Küresel tehditlerin çok boyutlu bir hâle gelmesi bağlamında tecrübe edilen iki yeni kavram ise “siber saldırı” ve bu bağlamda öncelikli bir konuma haiz olan “siber güvenlik”tir. Hem etken hem de edilgen boyutta yaşanan çeşitlilik, siber uzayın kontrolü ve yönetiminde sorunlara sebebiyet vermektedir. Bu noktada neden olduğu birçok pozitif etkiye rağmen siber uzay kaynaklı siber saldırılar günümüzde tecrübe ettiğimiz çok önemli bir sorunu yansıtmaktadır. Teknolojinin çığır aşan bir boyutta ilerlemesinin sunduğu avantajlara rağmen aynı zamanda her an bir saldırı yaşama potansiyelini artırması bağlamında hem bireyler ve devletler hem de uluslararası ve bölgesel örgütler kendilerine bir savunma mekanizması oluşturma eğilimine yönelmektedir ki bu noktada devreye siber güvenlik politikaları girmektedir.
Her an siber saldırılara uğrayabilme olasılığı içinde bulunduğumuz bu dijital çağda, siber ve bu doğrultuda siber güvenliğin kavramsal ve teorik olarak neyi ifade ettiği, ulusal, uluslararası güvenlik, uluslararası hukuk ve uluslararası ilişkiler bağlamında siber güvenliğin ne şekilde konumlandığı; devletler, uluslararası ve bölgesel örgütler ekseninde siber güvenliğin nasıl sağlanması, ne gibi adımlar atılması ve politikalar takip edilmesi gerektiği büyük önem arz etmektedir. Bu minvalden hareketle çok kıymetli akademisyenler ve araştırmacılar tarafından büyük emeklerle gün yüzüne çıkan ve Türkçe yazında bir ilk olma özelliğini haiz bu kitap, hem literatüre etkin bir katkı hem de tüm okuyucular bağlamında siber saldırılara ilişkin bilinçlilik düzeyinin güçlendirilmesini sağlamak amacına hizmet etmektedir.
Mehmet Turan Çağlar Mart 2011'de başlayan ve henüz sonlanmamış olan Suriye Krizi, 2011'den günümüze kadar çok sayıda aktör ve faktörden etkilenerek dönüşmüştür. Yerel gösterilerle başlayan kriz, kısa zamanda ülke geneline yayılmış, farklı devletler arasında dış politika krizlerine yol açmış, bölgesel ve uluslararası sistemin en önemli konularından biri hâline gelmiştir. Yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası düzlemlerdeki gelişmelerden etkilenen ve aynı zamanda bu düzlemleri etkileyebilen Suriye Krizi, zaman içerisinde farklı aktörler için farklı anlamlara gelmiştir. Suriye İç Savaşı'nın dışında kimyasal silah kullanımı, uluslararası terörizm ve aşırılık, yerel insani krizler, Suriyeli mülteciler konusu, Suriye'nin komşularının sınır güvenlikleri, silahlı devlet dışı aktörlerin oluşturduğu tehditler, bölgesel ve uluslararası güç rekabeti gibi çok sayıda sorun, Suriye Krizi'nin bir parçası olarak görülmüştür. Suriye Krizi'nin bu kadar çok sayıda sorunu içinde barındırması ve yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası aktörlerin siyasalarından etkilenmesi, krizin çözümünü imkânsız hâle getirmiştir. Bu eser, yerelden uluslararası düzlemlere Suriye Krizi'nin dönüşümünü göstermeyi amaçlamaktadır. Bu amaç için yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası düzlemlerde öne çıkan aktörler ve etkenler, farklı düzlemler arasındaki ilişkiler ve Suriye Krizi'ne taraf olan aktörlerin talepleri, önlemleri ve beklentileri analiz edilmiştir.