İşletme ve İktisadi Bilimler \ 4-36
Halil İbrahim BÜLBÜL - Ramazan GÜRBÜZ Teknolojideki hızlı gelişmeler, doğal olarak, günlük yaşantımızı önemli ölçüde değiştirmektedir. İçinde bulunduğumuz iş hayatı da teknolojideki gelişmelerden etkilenmekte ve imkânlar ölçüsünde çalışma ortamlarında en yeni teknolojik ürünler kullanılmaktadır. Teknolojinin bürolarda kullanılması büroların işlevselliğini ve verimliliğini artırmaktadır. Kullanılan bu ürünleri tanıma ve kullanma bilgisi büro çalışanlarının başlıca görevidir. Bunu sağlamak için hazırlan kitap, tüm bu süreci içerecek biçimde bölümlere ayrılmış ve yine bu süreci kullanacak öğrenci ve uygulayıcıların kullanımına sunulmuştur.
Nilay Başok Yurdakul

Pazarlama ve pazarlama iletişimi kavramı tanımı ve özellikleri, tarihsel gelişim süreci, bütünleşik pazarlama iletişiminin gelişim nedenleri, planlama modelleri, bütünleşik pazarlama iletişiminde stratejik yönetim ve ölçümleme sürecinin değerlendirilmesi çalışmada ele alınan konulardandır. Bu çalışma, pazarlama iletişiminde ölçümleme konusuna gerek akademik ve gerekse profesyonel anlamda ilgi duyan araştırmacı ve kullanıcılar için temel bir başvuru kaynağı olabilecek niteliktedir.

Kenneth E. Clow, Donald Baack, Yolu bir üniversite kütüphanesine düşen, bütünleşik pazarlama iletişimi, reklam, satış ve tüketici davranışları konusunda eli bu alandaki yabancı kaynaklara giden tüm okurların bildikleri meşhur bir kitap vardır: Bu, Pearson yayınevi tarafından çıkarılmış Integrated Advertising, Promotion and Marketing Communications kitabıdır. Şimdi bu kitap, 7. Basımının Türkçe çevirisi ile siz değerli okurlar için raflardaki yerini alıyor. Bugüne kadarki alan kitaplarından en temel farkı; her konunun detaylı, bir o kadar kolay ve derli toplu anlatımı, örnek olay ve görsel zenginliği, eğitici ve öğretici kimliğini yaratıcı şekilde sunması olarak sıralanabilir.
Rengârenk görselleri, her bir konuyu açıklayan örnek olayları, değerlendirme soruları ve eşsiz terimler sözlüğü bu alana ilgi duyan herkesi kitabın sihirli etkisi altına alacak güçtedir. Bu sihri, kitabı okumaya başlayan her okurun anlaması zor olmayacaktır. Bütünleşik pazarlama iletişimi, reklam, tutundurma, satış, dijitalleşme, sosyal medya, tüketici davranışı, yeni trendler ve yasal düzenlemeler üzerine siz soru sorun, kitap cevap versin...
Yusuf Dinç Büyüme kapitalist model içerisinde hayatın her alanında karşımıza çıkan en temel olgudur. Çünkü arz üzerine kurulu model sürdürülebilirliğini büyümeye endekslemiştir. Sistemin kapitalist kodlarını yaymak ve yaşatmak için toplumlar da büyüme motivasyonu ile üstelik dönemine göre rasyonel veya irrasyonel kodlarla örgütlenir. Fakat kitlelerin ve toplumların peşinden sürüklendikleri bu ideal, ucuz bir kurgu ve yanılsamadır. Çünkü kapitalizm, esirgeme modelidir. Büyüme ancak ve sadece kapitalistin büyümesidir ve nimetleri diğerlerinden esirgenir. Fayda risalesi, fayda teorisini İslam iktisadı perspektifinden somut
(maddi) ve soyut (manevi) yönleriyle yeniden ele almaktadır. Yazar; üretim-tüketim bölünmezliği temelinde, kapitalizmin üretilen gelirin bölüşümü problemine gayret ilkesiyle çözüm teklif etmektedir. Eser, Hâce Yûsuf b. Eyyûb el-Hemedânfnin Rötbetü'l Hayat teorisi üzerine yerleştirdiği tahayyül ite kapitalizmin göz ardı ettiği fayda boyutlarının iktisadi yapısını matematik ilişkileriyle açıklamaktadır. Eserde fayda teorisini besleyen
felsefi arka plan tartışılırken, fıtratın ortak kümesinin detayları incelenmiştir. Aynı zamanda finansal aracılık paradigması sorgulanırken İslam iktisat kurumlarının kolektif rolü üzerine tespitlere yer verilmiştir.
Cevdet Özmen Akıllı şehir devletlerinin üst düzey yöneticileri, her ne kadar yapay zekâ destekli algoritmalar üzerine kurulu otonom sistemlerin desteği ile karar verecek olsalar da özellikle kriz anları ve olağanüstü durumlarda yine iş başa (biyolojik insanın karar vermesine) düşebilecektir.
Nepotizmin olmadığı, “oligarşinin tunç kanunu”na dönüşmeyen meritokratik bir yapıda idare edilen ve devletin en önemli örgüt olduğu varsayımıyla hareket eden, örgütsel vatandaşlık kavramına sıkı sıkıya bağlı, açık sistemlerin, sibernetik yapıların ve heterarşinin desteklendiği, entropinin minimize edilmesi için “duyarlı” sistemlerin kullanıldığı, esenlik ekonomisinin tercih edildiği, toplumsal huzurun önemsendiği, insanın daima efendi (master) kabul edildiği bir bilgelik ülkesi kurmak, artık bir ütopya değil insanlığın ortak ülküsü olmalıdır.
Teknolojinin tutsağı olmadan, stratejik yönetim ve yönetim bilişim sistemlerinin de desteği ile onu insanlığın ortak ihtiyaçlarına çözüm üreten bir araç olarak şekillendirip kullanıma sunabilecek entelektüel beyinlerin artık bu yeni çağı (akıllı şehir devletleri çağını) yakın bir gelecekte tasarlama ve başlatma zarûreti vardır. Teknolojinin, insanlığı yok etmeden kontrol altına alınması ve ateşin evcilleştirildiği gibi evcilleştirilmesi kaçınılmaz bir hedef olmalıdır. Daha şimdiden on üç milyar ışık yılı ötesinde bir mesafeyi gözlemleyebilen insanlığın bunu başarabilmesi elbette mümkündür.
Ahmet Kazan In order to manage changing societal demands and find answers to economic problems, governments have placed a high priority on reforming their public administrations, particularly during the 1980s. In this period, public reform initiatives were mostly associated with the New Public Management paradigm. In this regard, it has served as the foundation for the reform initiatives in public administration that many developed and developing nations from around the world hope to implement.
While there are examples of successful adoption and implementation of the New Public Management paradigm, particularly in developed nations, there have also been implementation issues in developing nations, where the differences in their political, social, and economic structures have presented challenges for these nations when implementing the new paradigm. Türkiye went through a process comparable to other developing countries in terms of public administration and public financial management systems, despite its tremendous efforts to rebuild the public organization within the framework of the new paradigm in the aforementioned process.
The implementation outcomes of the New Public Management reforms and the causes of the issues encountered—particularly in Turkish Public Financial Management System—were examined in this study, and some recommendations for solutions were presented in this regard.
Özlem Çapan Özeren 2017’de, Amerikalı oyuncu ve aktivist olan Milano’nun başlattığı #MeToo ifşa hareketi kapsamında cinsiyetçi geçmişiyle bilinen havacılık endüstrisi çalışanlarının da yer aldığı araştırmalarda üç hostesten ikisinin cinsel tacize maruz kaldığı ortaya çıktı. Buna göre havacılıkta cinsel taciz, “Kahve, çay ya da ben.” gibi şakaların ima ettiği anlayışın ortadan kaldırılması ile mümkün.
Ancak önemli bir sorun var, o da cinsiyetçi reklamlar!
Havacılıkta kullanılan reklamların çoğu, hostesler üzerinden satışı arttırmaya yönelik stratejilerin bir ürünü gibi görünüyor. Reklamlar, kültürün taşıyıcısı ve üretiminin en işlevsel propaganda aracı olarak kullanılıyor.
“O hâlde, bir yerden başlamalı!” dedim ve bir kadın, havacılık emekçisi ve bir iletişim bilimleri araştırmacısı olarak tüm dünya kadınlarının cinsel taciz mücadelesine katkıda bulunmak üzere çıktığım bu yolda, havacılıkta cinsel tacize ilişkin yaptığım araştırmanın sonuçlarını bu kitapta siz okuyucularımla paylaşmayı hedefledim.
İyi okumalar dilerim.
Nigar Çağla Mutlucan The book draws attention to the growing importance of clusters today and examines academic studies on clusters. The purpose of the book is to find out the benefits of clusters, whether they catalyze for local, regional and even national development as claimed in theory, in short, whether they are a panacea. First, a thorough literature review is offered and then successful examples of clusters in the world are examined: the Baden-Württemberg automotive cluster in Germany, the Hollywood film cluster in the USA, the Hamburg aviation cluster in Germany, the automotive cluster in Japan, the Castellon ceramic cluster in Spain, and the Sassuolo ceramic cluster in Italy. Afterward, clusters in Turkey are briefly analyzed. Finally, the author's answer to the question of whether clusters are a panacea is presented and the conditions required for clusters to be successful are discussed.
Abdul Qahar Khatir, Bilal Özden, Caner Özdurak, Gülşah Alcan, Haci Ahmet Karadaş, Lecturer Ayşe Çoban, Murat Yılmaz, Necdet Sezal, Sadife Kınalı This book, titled Contemporary Approaches in the Field of Economics, Finance and Management, consists of the studies presented online at the International Participated Economic Research and Financial Markets Congress (IERFM) held in Konya between 15-17 October 2020 and deemed appropriate to be published after the editorial review.
The book consists of 7 chapters in total and the chapters have been prepared by scholars studying in the fields of economics, finance and management, market professionals and those working in the financial media. The latest developments regarding the subject addressed in each section have been shared, discussed, evaluations have been made to be a source of motivation for new studies. Thus, it was tried to contribute to the literature by filling knowledge gap on the subject.
Similarly, in the future IERFM Congresses, it has been planned that the studies deemed appropriate after the editorial reviews will be published as book chapters. In this book, it is aimed to analyze the current developments in the field of economics, finance and business management in a scientific level. In this context, it is expected that the book will provide added value to the academic studies and people dealing with science.
Meriç E. Bebitoğlu You've often read the "zero to hero" success stories of people who have reached the top.
But there are also invisible heroes.
They also have an entrepreneurial spirit. They like to adopt a new concept, event, or idea to the business they work for, considering different perspectives while having a broad vision and courage to re-establish the business if necessary. These employees are referred to as corporate entrepreneurs.
Entrepreneurship is an extremely comprehensive concept, a phenomenon, apart from what we have been told yet.
Dr. Meriç Esat Bebitoğlu as an experienced senior executive and an academician in starting up new business and innovation leadership, mentions the examples of domestic entrepreneurship and innovation practices by harmonizing with his own experiences, especially for readers who do not want to settle for examples from abroad.
The contemporary topics and fluent narrative style of the book appeals to a wide range; from business(wo)man to entrepreneurial candidates, white-collar professionals to recent graduates besides academics.
Aysun Kahraman, Bella Gulshan, Burcu Arsan, Cansu Yıldırım, Deniz Palalar Alkan, Dilşah Ertop, Ece İpekoğlu, Evren Serindağ, Hande Begüm Bumin Doyduk, İpek Kazançoğlu, Laura Fernanda Garavito Cerón, Luis Felipe Amaya González, Margarita Avellanada Vargas, María José Bermúdez Gómez, Muhammad Mohsen Liaqat, Muteber Tuzcu, Óscar Alberto Alarcón Pérez, Özge Kirezli, Özlem Şenvar, Sevda Dede, Şahnaz Ekşioğlu, Tanyeri Uslu, Tina Shabsough, Tunca Tabaklar, Ülkem Özkan Adaver, Zeynep Kabadayı Kuşcu In the 21st century, humanity is struggling with many problems such as global warming, floods, epidemics, and financial crises. These problems reveal that the current economic and production system cannot continue in the same way and that it is necessary to turn to alternative methods in order to leave a livable world for future generations. Sustainability and circular economy are on the agenda as key concepts for a more just and livable world in economic, social, and environmental terms.
This book, which focuses on these two important concepts, aims to determine the current situation and to offer suggestions for future studies with 17 chapters in which researchers working in different disciplines in the field of business administration contribute to current discussions in the 100th anniversary of the Republic of Türkiye.
Arzu Girişken İn the current competitive environment, focuslng on the development of human Capital is increasingly becoming a competitive advantage for ali companies. Increasing the level of energy, motivation and passion of individuals vvithin an organization is key to increase productivity, decrease people turnover and improve the ability to cope with the increasingly frequent changes necessary to remain competitive in a hyper-competitive market.
İn this book, Dr. Arzu Girişken is clearly demonstrating how this approach, together with a relationship-oriented leadership, has a positive impact on the increase organisational emotional memory level, as well as, organizational innovation capacity ultimately leading to a superior performance of the vvhole organisation.
Massimiliano POGLIANI llly Global CEO
The pandemic due to the Corona Virüs has impacted corporations vvorldvvide, often forcing managementto choose betvveen bottom line and more humanistic considerations.
Inherent in these decisions is the concept of business emotional intelligence. İn Corporate EQ: Understanding and Managing Emotions, Dr. Girişken has given us some useful tools and insights to help navigate this new and difficult landscape.
Prof. Dr. Richard D. DE VEAUX
Vice President, American Statistical Association (ASA)
This book by Dr. Arzu Girişken takes an emotional look at businesses by these words: Emotions, Memory, Organization, İnnovation, Leadership, Performance, Employer, EQ.
This book is a must-have for anyone who is interested in these concepts. İt is bringing to life the state-of-the-art approaches which will be beneficial not only for students, but also for managers. İt is a work that blends ali these concepts and presents you with its fluent language and smooth flow.
Prof. Dr. A. Ercan GEGEZ
Dean, Altınbaş University Business School
Dr. Arzu Girişken’s fascinating book takes an intellectual dive into the Outlook of how companies are behaving during unprecedented times.
Dr. Girişken has insightfully brought together real-life innovate approaches connected to a relationship-oriented leadership, and with a perfectly blended fusion of the importance of increasing levels of motivation and passion among the vrorkforce of organizations.
Samer ABBOUD
Regional Managing Director, Ogilvy
Ahmet Çetindaş, Cem Angın, Ceyda Tunç Yılancı, Çiğdem Görgün, Esengül Danışan, Faruk Dayı, Figen Tombak, Gizay Daver, İbrahim Doğan, Melike Atay Polat, Osman Gökhan Hatipoğlu, Serdar Sayan, Sevil Zengin, Süleyman Gürbüz, Sümeyra Gazel, Veli Yılancı “…Bu dönemde, işsizlik oranları, tanımlarından dolayı gidişata dair sinyal vermeyen, yol göstermeyen göstergeler durumuna geldi. Pandemiden sonra işsizliğin azaldığı yanılgısına yol açan tanıma göre işsizlik oranı işsiz sayısının iş gücüne oranlanması ile elde ediliyor. Bir kişinin işsiz sayıla­bilmesi için ise ankette sorulan “Hâlen çalışıyor musunuz?” sorusuna "Hayır." demesi yetmiyor. Hayır cevabını verenlerin, “Son dört haftada iş arama kanallarını aktif olarak kullandınız mı?” sorusuna da "Evet." cevabını vermesi gerekiyor… Diğer yandan işten çıkartma yasağı getirildiği için kâğıt üstünde işsiz olarak görünmeyen fakat kazancını kaybedenler hâlâ istihdamda sayıldı. Sonuçta fiilen işsiz olan yüz binlerce kişi ya istihdamda gözüktükleri için ya da iş arama ümitlerini kaybederek iş arama kanallarını kullanmayı bıraktıkları için hem işsizlik hem istihdam oranları bu büyüklükleri ölçemez hâle geldi...”
Bu sözler, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi (TOBB ETÜ), Sosyal Politikalar Uygulama ve Araştırma Merkezi (SPM) Direktörü Prof. Dr. Serdar Sayan ile COVID-19 ve iş gücü piyasaları üzerine gerçekleştirdiğimiz söyleşiden. Hocamızın da söylediği gibi COVID-19 pandemi döneminde ezberlerimiz bozuldu. Bildiğimiz tanımlar ve kalıplar artık bize eski doğrularımızı göstermemeye başladı. Bu kitapla, COVID-19 pandemi süresinde ve sonrasında ekonomik ve sosyal olarak meydana gelen ve gelebilecek muhtemel değişimleri ortaya koymak ve pandeminin getirdiklerini daha iyi anlamak amaçlanmıştır. Yeni gelişen varyantlarla da uzun ve yorucu bir dönemin tüm dünyayı beklediği aşikârdır. Bu yorucu dönemde bize eşlik edecek olan kitabımızı, akademiye katkı sağlaması ve faydalı olması temennisi ile siz değerli okuyucuların beğenisine sunuyoruz.
Abdullah Altun, Adnan Erdal, Ahmet Uçar, Ali Çımat, Ali Rıza Gökbunar, Aslıhan Tüğen, Atakan Gerger, Ayhan Yatbaz, Bekir Pakdemirli, Berçim Berberoğlu, Berrin Güzel, Bülent Ergönül, C. Yenal Kesbiç, Ceren İşçi, Deniz Şimşek, Ebru Sürücü Balcı, Enis Yakut, Ferit Çağdaş Şahan, Füsun Küçükbay, Gökçay Balcı, Güneş Çetin Gerger, Hakan Boran, Hale Aksoy, Halit Yanıkkaya, Hatice Yurtsever, İsmail Metin, Kamil Topal, Mehmet Dikkaya, Mustafa Yıldıran, Nur Betül Gündüz, Onur Ertürk, Ökkeş Çelen, Ramazan Gökbunar, Rasim Akpınar, Shamsi Rzali, Tarık Duran, Tuna Can Güleç, Turan Gündüz, Uluç Çağatay, Umut Burak Geyikçi, Ümit Aksoy, Volkan Altıntaş, Yaşar Uysal Yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgınının, bilim ve teknolojinin baş döndürücü bir hızla geliştiği bir dönemde ortaya çıkması, bu tip salgınların bilim ve teknolojinin bugüne kıyasla çok geride olduğu dönemlere ait bir hatıra olmadığını tüm insanlığa hatırlatmış, toplumlar üzerinde derin etkiler ve ağır maliyetler oluşturmuştur. Salgına karşı hazırlıksız olmanın belirsizliği beslediği bu süreçte, küresel sistemin direncinin ne kadar kırılgan olduğu da bu vesileyle anlaşılmıştır.
Küresel ve ulusal ölçekte etkileri artarak devam eden COVID-19 salgınının neden olduğu ekonomik ve sosyal dönüşümün bilimsel bir zeminde analiz edilmesi, bu çalışmanın gerekçesini oluşturmaktadır. Farklı üniversitelerden değerli akademisyenlerin ve her biri konusunda uzman yazarların katılımı ile hazırlanan bu kitap, bilinmezliğin arttığı, öngörülebilirliğin ise azaldığı pandemi sürecinde küresel salgını çok boyutlu olarak ele almak amacıyla kaleme alınmıştır.
Hasan Çebi Bal Sizler bu kitabı okumaya başladığınızda dünyanın birçok yerinde binlerce insan Covid-19 virüsü nedeniyle hâlen hayatını kaybediyor olacak. Covid-19, bazıları için sıradan bir virüs bazıları için ise ölümü beraberinde getiren bir salgın anlamına gelmekte. Adına ne dersek diyelim insanlık, tarihsel sürece etki edecek biçimde ortaya çıkan bu virüsle 2020 yılında çetin bir savaşa girdi. Görülen o ki bu savaş bundan sonraki yıllarda da devam edecek. Sağlığımıza dikkat ederken, "Evde kal; evde hayat var." derken, beynimizi kemiren bir düşünce de virüsün bu çetin savaş sürecinde hayatın diğer alanlarında neleri değiştirdiği ve değiştireceği düşüncesiydi. Zamanın değerini bu süreçte hayatta kalan ve yapacak işi olan bilir, diyerek bu kitabı yazma fikri ortaya çıktı. Temel olarak şu sorulara yanıt bulmaya çalıştık:
Salgınlar, tarihsel süreçte nasıl ve nerelerde ortaya çıktı?
Toplum üzerinde ne gibi değişikliğe neden olacak?
Acaba uluslararası ilişkilerimizi nasıl etkileyecek?
Ekonomi politikaları nasıl değişiklik gösterecek?
Virüsün özellikle sağlık, tarım, turizm, işgücü, finansal piyasalar, dış ticaret, enerji, işletme yönetimi, pazarlama ve girişimcilik üzerinde etkileri nasıl ortaya çıkacak?
Tüm bu konuları ayrı ayrı ele alan çalışmaları “Covid-19 Pandemi Sürecinin Sosyo-Ekonomik ve Politik Etkileri” adı altında bir araya getirdik ve siz değerli okuyucularımızın beğenisine sunuyoruz. Kitabın, akademiye ve insanlığa katkı sağlaması ve faydalı olması dileğimizle...
Mustafa Özçağ, Onur Akkaya, Yunus Açcı, Ferhat Şirin Sökmen, Ali Şen, İbrahim Halil Ekşi, Mehmet Şentürk, Nilgün Acar Balaylar, Selim Kayhan, Yaşar Uysal, Zeynep Erbükücü “COVID-19 Pandemisi ve Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkileri” adlı kitabımızda Türkiye'de Mart 2020 tarihinde ilk resmi vakanın görülmesi sonrası yaşanan ekonomik değişimlerin neler olduğunun analizi hedeflenmiştir. Çalışmada COVID-19 pandemisi ve Türkiye Ekonomisi alanında uzman yazarlar tarafından sekiz farklı bölüm olarak ele alınmıştır. Bölümler içinde hem reel ekonomik faaliyetler hemde finansal piyasalar alanlarında analizler bulunmaktadır.Tüm bu faaliyetlerde yaşanan değişimlerin ülke refahına olan etkileri detaylı analiz edilirken soruna ilişkin politika önerileride bulunmaktadır. En büyük beklentimiz konuya ilgi duyan okurlara genel resmi gösterebilmek ve faydalı olmaktır.
Alper Karavardar, Betül Çal, Bilal Akkaynak, Duygu Arslantürk Çöllü, Gülşah Karavardar, İpek Cebeci, Kübra Saka Ilgın, Murat Özdemir, Murat Serçemeli, Mustafa Özkan, Ömer Faruk Büyükkurt, Uğur Sevim Küresel çapta bir krize yol açan COVID-19 salgını, ülke ekonomilerini ve dolayısıyla işletmeleri önemli ölçüde etkilemiştir. Dünya ekonomisinde birbirleriyle entegre olan birçok sektörde COVID-19 salgınının olumsuz etkileri izlenmektedir. Bu kitapta, COVID-19 salgınının işletme dünyasına yansımaları çok boyutlu bir biçimde, teorik ve ampirik çalışmalarla araştırılmak istenmiştir. Kitapta; salgının tüketicinin davranışlarına tesiri ilk etapta ele alınmış ve akabinde salgının etkileri; işletme yönetimi, insan kaynakları, iç denetim, bağımsız denetim, işletme performansı, muhasebe, finans, banka ve borsa gibi konular açısından incelenmiştir.
Bu kitabın hedef kitlesi; işletme alanında özellikle muhasebe, finans, denetim vb. alanlarında çalışan bilim insanları olmak üzere meslek mensupları, öğrenciler ve bu konulara ilgi duyan tüm okuyuculardır. COVID-19 salgını ile ilgili mevcut yazına; “COVID-19 SALGINININ İŞLETME DÜNYASINA YANSIMALARI” isimli bu kitabın, akademik olarak önemli katkılar sunacağına inanılmaktadır.
Ali Guliyev, Güler Tozkoparan İçinde bulunduğumuz yüzyılın daha rekabetçi ve daha değişken çalışma ortamında, krizlerden kaçınmak her zamankinden daha önemli hâle gelmiştir. Bu noktada kriz yönetimi; yöneticilerin potansiyel krizleri belirlemesine, yönetmesine ve önlemesine yardımcı olan önemli bir yönetsel araç olarak değerlendirilebilir. Acil durum listesinin nasıl hazırlanacağından kriz öncesi kaynakların nasıl kullanılacağına kadar çeşitli ipuçları ve araçlarla ilgili bilgiler sunan bu kitap, yöneticilere, ekiplerini kriz durumundan başarıya nasıl yönlendirecekleri konusunda yol göstermektedir. Azerbaycanca, Türkçe, İngilizce ve Rusça olmak üzere dört farklı dile ait kaynaklar yoluyla zengin bir içerikte kaleme alınan bu kitap, her düzeyde deneyime sahip okuyucu için pratik bir kaynak sağlamak üzere özenle hazırlanmıştır.
Kriz ve kriz yönetimi konusunu detaylı olarak incelemeyi amaçlayan kitapta, aynı zamanda krize maruz kalma açısından daha fazla risk etmeniyle karşılaşıldığı düşünülen çok uluslu bir işletmede konuyla ilgili gerçekleştirilen bir araştırmaya da yer verilmiştir. Günümüzün en büyük krizi olarak COVID 19 pandemi krizi ve yönetimini de kapsayan kitapta, yeni dünya düzeninde çok uluslu işletmelerin bir yandan paydaşlarına hizmetlerini sürdürürken diğer yandan çalışanlarının sağlığını koruma ve iş süreçlerini devam ettirebilme kaygılarına da yer verilmiştir.
Arzu Çotul, Berat Barulay, Dilan Kuruyer, Esen Durmuş, Fatih Daday, Ferit Uslu, İbrahim Atilla Karataş, İbrahim Enes Ünlü, İskender Dölek, Ozan Öztürk, Sahranur Güreşçioğlu, Satiye Merve Koç, Selva Staub, Zeliha Tekin COVID-19 ile lojistik sektörünün görünmezliği ortadan kalktı. Daha önceleri değeri ve kıymeti tam anlaşılmayan lojistik sektörü havaya benzerdi, varlığı gözle görülmezdi. Her yerde olmasına rağmen dikkat çekmez ve hiç bitmeyecekmiş gibi hor kullanıma açıktı. Ancak eve kapanmalar, çevrim içi alışverişe artan taleplere hayati anlam ifade eden, işlerin durma noktasına gelmesinde kritik rol oynayan lojistik sektörü karşılık verme zorlukları ile karşılaştı ve konteyner yetersizliklerinin yanı sıra gümrüklerdeki bekleme sürelerinin artması gibi faktörlerle ülkeler için hayati değerini bize hatırlattı. Bu kitap bize her yönü ile lojistik sektörünün ehemmiyetini ve özellikle pandemi dönemlerinde ne kadar önemli olduğunu açıklamaktadır.
Duygu Hıdıroğlu COVID-19 salgını, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra dünya ekonomisine en büyük darbeyi vuran kritik gelişmedir. Küçük, orta ve büyük sınıf işletmeler ve girişimcilik faaliyetleri COVID salgınından büyük ölçüde etkilenmiştir. Bu dönemde, tüketicilerin çoğunun ihtiyaçları ile tüketici davranışları değişmiştir.
COVID-19 salgınının gelişiminin hâlâ bir belirsizlik içinde seyrettiği göz önünde bulundurulursa, ekonomide son dönemde yaşanan sıkıntıların henüz hayatta kalmaya çalışan işletmeler üzerinde zamanla olumsuz bir yansıma etkisi oluşturması ve ekonomilerin daha sıkıntılı bir döneme girmesi kaçınılmaz olacaktır.
“COVID-19 Döneminde Yönetim ve Girişimcilik” kitabı; girişimcilere ve işletme yöneticilerine, işletme faaliyetlerini ve stratejilerini, örgütsel süreçleri ve girişimcilik faaliyetlerini salgınla birlikte yeni ortaya çıkan koşullara nasıl adapte edebilecekleri hakkında yararlı ve önemli bilgiler vermektir. Kitap; COVID-19 Döneminde Ekonomi ve İşletme Yönetimi, İşletmelerde Stratejik Yönetim, İşletmelerde Örgüt Yönetimi, İşletmelerde Bilgi Yönetimi ve Girişimcilik olmak üzere 5 ana bölümden oluşmaktadır. Kitapta, COVID-19 döneminde gelişen ihtiyaçlara cevap verebilen işletme yönetim süreçlerinin ve girişimcilik faaliyetlerinin başarılı şekilde sürdürülebilmesi için işletmelerin geliştirdiği başarılı stratejik uygulama örneklerine yer verilmiştir.
“COVID-19 Döneminde Yönetim ve Girişimcilik” kitabının, COVID-19 döneminde iş dünyasında ortaya çıkan sorun ve belirsizliklerin giderilmesine ve bu olumsuzlukların girişim fırsatlarına dönüştürülmesine yönelik önemli stratejik önerileri içermesinden dolayı akademik literatüre ve iş dünyasına önemli katkılar sunması beklenmektedir.
Abdullah Özdemir, Armağan Aydın, Aslı Yenipazarlı, Aziz Bostan, Begüm Didar Mutioğlu, Ece Aksu Armağan, Elvan Çokişler, Funda Çondur, Funda Kıran, Gönül Tezcan, Halil Mutioğlu, Hatice Erol, Kerim Eser Afşar, M. Metin Dam, Mehmet Özyiğit, Mümin Eser, Özlem Çetinkaya Bozkurt, Tuncay Ercan Sepetcioğlu, Mustafa Doğaner, Zahide Melis Özün Çöllüoğlu Sizler bu kitabı okumaya başladığınızda dünyanın birçok yerinde binlerce insan Covid-19 virüsü nedeniyle hâlen hayatını kaybediyor olacak. Covid-19, bazıları için sıradan bir virüs bazıları için ise ölümü beraberinde getiren bir salgın anlamına gelmekte. Adına ne dersek diyelim insanlık, tarihsel sürece etki edecek biçimde ortaya çıkan bu virüsle 2020 yılında çetin bir savaşa girdi. Görülen o ki bu savaş bundan sonraki yıllarda da devam edecek. Sağlığımıza dikkat ederken, "Evde kal; evde hayat var." derken, beynimizi kemiren bir düşünce de virüsün bu çetin savaş sürecinde hayatın diğer alanlarında neleri değiştirdiği ve değiştireceği düşüncesiydi. Zamanın değerini bu süreçte hayatta kalan ve yapacak işi olan bilir, diyerek bu kitabı yazma fikri ortaya çıktı. Temel olarak şu sorulara yanıt bulmaya çalıştık:
• Salgınlar, tarihsel süreçte nasıl ve nerelerde ortaya çıktı?
• Toplum üzerinde ne gibi değişikliğe neden olacak?
• Acaba uluslararası ilişkilerimizi nasıl etkileyecek?
• Ekonomi politikaları nasıl değişiklik gösterecek?
• Virüsün özellikle sağlık, tarım, turizm, işgücü, finansal piyasalar, dış ticaret, enerji, işletme yönetimi, pazarlama ve girişimcilik üzerinde etkileri nasıl ortaya çıkacak?
Tüm bu konuları ayrı ayrı ele alan çalışmaları “Covid-19 Pandemi Sürecinin Sosyo-Ekonomik ve Politik Etkileri” adı altında bir araya getirdik ve siz değerli okuyucularımızın beğenisine sunuyoruz. Kitabın, akademiye ve insanlığa katkı sağlaması ve faydalı olması dileğimizle...
Adile Tümer, Ayşe Yıldız Özsalmanlı, Aytaç Pekmezci, Büşra Doğan, Büşra Halis Öztürk, Caner Akbaba, Cem Dişbudak, Çağlar Özbek, Damla Yelek, Doğan Bıçkı, Duygu Duman, Emine Yılmaz, Erdoğan Gavcar, Filiz Daşkıran, Filiz Karadağ, Füsun Özerdem, Gaye Gökalp Yılmaz, Gonca Akgün Güngör, Gözde Aygün, Gözde Müşerref Gezgüç, Hatice Hicret Özkoç, Hilmi Etci, İbrahim Yıldırımçakar, Kaan Yiğenoğlu, Kurtuluş Bozkurt, Kübra Uysal, Media Subaşı Baybuğa, Mehmet Avcı, Menevşe Yıldırım, Merve Çelik Gönültaş, Nur Çelik İlal, Nursen Vatansever Deviren, Nusret Kara, Özcan Aygün, Ramazan Taşcı, Reyhan Arslan Ayazlar, Serap Özen, Sidar Atalay Şimşek, Şenay Akgün, Tarık Duran, Yusuf Tepeli, Zafer Kanberoğlu 2019 yılının Aralık ayında Çin Halk Cumhuriyeti'nde Covid-19 adlı yeni tip koronavirüs hastalığı ortaya çıkmış ve bu virüsün tüm ülkelere hızlı bir şekilde yayılması nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 2020 yılının Mart ayında pandemi ilan etmiştir. Bu kitap, hâlâ tüm dünyayı birçok boyutuyla etkilemeye devam eden Covid-19 Pandemisi'nin etkilerini interdisipliner bakış açısıyla irdelemek ve bu alanda çalışma yapacak akademisyen ve araştırmacılar için kaynak niteliği taşıyacak bir başucu eseri ortaya çıkarmak üzere hazırlanmıştır.
Covid-19 Pandemisine Disiplinlerarası Bakış adlı kitap çalışmamız, Covid-19 Pandemisi'nin ekonomik, sosyal ve siyasal etkilerini disiplinlerarası bir yaklaşım çerçevesinde literatüre katkı sağlamak amacıyla incelemeyi ve söz konusu salgının etkilerini azaltmaya yönelik çözüm önerileri geliştirmeyi hedeflemektedir. Kitabımız, pandeminin etkilerini birçok boyutuyla ve güncel veriler yardımıyla ele almaktadır. Bölümler, konusunda uzman akademisyenler tarafından hazırlanmış olup her bölüm, hakem değerlendirme sürecinden geçirilmiştir. Kitabımızın; akademisyenlere, sivil toplum kuruluşlarına, öğrencilere ve konuya ilgi duyan herkese faydalı olmasını temenni ederiz.
Alican Umut Bu kitap, 27-29 Nisan 2023 tarihleri arasında, Eskişehir'de düzenlenen Uluslararası Katılımlı Ekonomi Araştırmaları ve Finansal Piyasalar Kongresi'nde (IERFM) sunulan ve editör incelemesi sonrası yayınlanması uygun görülen çalışmalardan oluşmaktadır. Cumhuriyet'in 100. yılına ithaf edilen bu eser, sekiz bölümden oluşmaktadır. Söz konusu bölümler, Osmanlı'dan günümüze dek ekonomi ve finans alanında yaşanan gelişmeleri ve gelenekselden dijitale evrilen ekonomiyi inceleyen akademisyenler tarafından kaleme alınmıştır. Her bir bölümde, ele alınan konuya ilişkin son gelişmeler, paylaşılmış, tartışılmış, yeni çalışmalara motivasyon kaynağı olacak değerlendirmeler yapılmıştır. Böylelikle her çalışmanın ilgili literatüre katkı sunması amaçlanmıştır.
Özetle bu kitapta, ekonomi ve finans alanındaki güncel gelişmelerin bilimsel bir arka plan ile analiz edilmesi amaçlanmıştır. Bu bağlamda kitabın, bilime ve tüm araştırmacılara katkı sağlaması ümit edilmektedir.


A. Kutalmış Yalçın, Arif Bağbaşlıoğlu, Ayfer Gedikli, Ayhan Nuri Yılmaz, Betül Tekinsoy, Deniz Aytaç, Durmuş Çağrı Yıldırım, Fatih Erarslan, Ferid Önder, Gökmen Kılıçoğlu, Güven Murat, Hande Çalışkan Terzioğlu, Hasan Umutlu, Hüseyin Ağır, İdris Demir, İsmail Özer, İsmet Türkmen, M. Rıza Derindağ, Mehmet Yüce, Meltem Uçgunoğlu Erarslan, Nevin Özer, Nuri Uslu, Özer Özçelik, Özlem Durgun, Rıdvan Karacan, Seda Yıldırım, Serap Çakır Çömlekçi, Serhat Bekar, Serkan Kekevi, Seyfettin Erdoğan, Zehra Namlı Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını kutladığımız 2023 yılında Türkiye'nin yüz yıllık yakın dönem tarihine ışık tutmanın bu topraklarda yetişmiş bilim insanları olarak bir vefa borcu olduğu düşüncesinden hareketle Cumhuriyet’in Yüzüncü Yılında Türkiye'nin Ekonomik, Sosyal ve Siyasi Yapısı Üzerine İncelemeler isimli kitabımızı kaleme almaya karar verdik. Ülkemizin güzide üniversitelerinde farklı disiplinlerde ilmî çalışmalarını sürdüren çok sayıda bilim insanının katkıları ile hayat bulan bu değerli eserde, Türkiye'nin yüz yıllık ekonomik, sosyal ve siyasi serencamı interdisipliner bir bakış açısı ile ele alınmaya çalışılmıştır. Bu çerçevede yüz yıllık tarihimizde uygulanan para ve maliye politikaları, dış ticaret, istihdam, savunma sanayisi, tarım, turizm ve kentleşme politikaları yanında yoksulluk ve eğitim politikaları gibi sosyal politikalarının derinlemesine analiz edilmiştir. Ayrıca Türkiye'nin kuruluşundan bu yana yaşanan siyasi olaylar ve bunların ülkenin ekonomik ve sosyal hayatına yansımaları da ayrıntılı olarak incelenmiştir. Literatüre önemli bir katkı yapacağını ümit ettiğimiz bu değerli eserin okuyuculara da bilgi aktarımı yanında farklı bir bakış açısı da katacağını ümit ediyoruz.
Ahmet Şahin, Dilek Atılgan, Elvan Küpeli, Erkan Aktaş, Eser Yeşildağ, Halime Özal, Haris Akarsu, Kemal Vatansever, Mehmet Yılmaz, Muhammet Emin Soydaş, Muhammet Ensar Yeşilyurt, Nurgül Evcim, Süha Çelikkaya, Zuhal Ergen Kurtuluş Savaşı'nı zaferle henüz bitirmiş bir ulus için Cumhuriyet'in kuruluşundan 8 ay önce iktisadi bağımsızlığın da kazanılması adına bir strateji belirleme ve ulusal uzlaşma toplantısı niteliğinde gerçekleştirilen İzmir İktisat Kongresi (17 Şubat- 4 Mart 1923)'nin açılış konuşmasında Mustafa Kemal Atatürk, “Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadi zaferler ile taçlandırılamazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner… İşte bu memleketi böyle bayındır haline, cennet haline getirecek olan, ekonomik nedenler ve ekonomik faaliyetlerdir” diyerek ülkenin iktisadi bağımsızlığının ve iktisadi gelişiminin önemine vurgu yapmıştır.

Bu doğrultuda kaleme alınan “Cumhuriyetin 100. Yılında İllerin İktisadi Gelişimi: 100. Yıldan Yüzyıllara” başlıklı ve her biri farklı bir bölgeyi konu alan yedi farklı kitaptan oluşan bu temel eserde Cumhuriyetimizin 100 yıllık iktisadi tarihinin gelişme seyri iller bazında incelenmektedir. Eser, T.C. Pamukkale Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nin farklı bölümlerinde görev yapan gönüllü akademisyenlerin editörlüğünde ve farklı üniversitelerde görev yapan öğretim üyeleri ve öğrencilerinin emeğinin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Kitapta yer alan bölümler, Ulu Önder Atatürk'ün İzmir İktisat Kongresi'nde vurguladığı şekilde toplumu oluşturan temel iktisadi bileşenleri ifade eden göstergeler ile günümüzdeki Güçlü ve Zayıf Yönler, Fırsatlar ve Tehditler başlıklarından oluşturulmaya çalışılmıştır. Çalışmanın bu alandaki yazın açısından bir ilk olacağı ve gelecek 100 yıllarda yeni nesillere bir referans kaynak olacağı düşünülmektedir.
Abdülmecit Yıldırım, Ayşe Esra Peker, Bilal Akkaynak, Cevat Gerni, Deniz Özyakışır, Doğan Barak, Erdal Berk, Halim Tatlı, Mehmet Sinay, Mehmet Turan Dal, Mustafa Ercan Kılıç, Müge Manga, Müslüm Gümüş, Necip Dündar, Ömer Selçuk Emsen, Ömür Öztürk, Sebahattin Koç, Serkan Durmaz, Şekip Yazgan, Tahsin Avcı, Y. Murat Kızılkaya Kurtuluş Savaşı'nı zaferle henüz bitirmiş bir ulus için Cumhuriyet'in kuruluşundan 8 ay önce iktisadi bağımsızlığın da kazanılması adına bir strateji belirleme ve ulusal uzlaşma toplantısı niteliğinde gerçekleştirilen İzmir İktisat Kongresi (17 Şubat- 4 Mart 1923)'nin açılış konuşmasında Mustafa Kemal Atatürk, “Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadi zaferler ile taçlandırılamazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner… İşte bu memleketi böyle bayındır haline, cennet haline getirecek olan, ekonomik nedenler ve ekonomik faaliyetlerdir” diyerek ülkenin iktisadi bağımsızlığının ve iktisadi gelişiminin önemine vurgu yapmıştır.

Bu doğrultuda kaleme alınan “Cumhuriyetin 100. Yılında İllerin İktisadi Gelişimi: 100. Yıldan Yüzyıllara” başlıklı ve her biri farklı bir bölgeyi konu alan yedi farklı kitaptan oluşan bu temel eserde Cumhuriyetimizin 100 yıllık iktisadi tarihinin gelişme seyri iller bazında incelenmektedir. Eser, T.C. Pamukkale Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nin farklı bölümlerinde görev yapan gönüllü akademisyenlerin editörlüğünde ve farklı üniversitelerde görev yapan öğretim üyeleri ve öğrencilerinin emeğinin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Kitapta yer alan bölümler, Ulu Önder Atatürk'ün İzmir İktisat Kongresi'nde vurguladığı şekilde toplumu oluşturan temel iktisadi bileşenleri ifade eden göstergeler ile günümüzdeki Güçlü ve Zayıf Yönler, Fırsatlar ve Tehditler başlıklarından oluşturulmaya çalışılmıştır. Çalışmanın bu alandaki yazın açısından bir ilk olacağı ve gelecek 100 yıllarda yeni nesillere bir referans kaynak olacağı düşünülmektedir.
Abdullah Özdemir, Emine Tuğbanur Ciğeroğlu, Emre Demir, Ferhan Sayın, Filiz Akbaş Yeşilyurt, Gökhan Demirtaş, Gökhan Özkubat, Hatice Erol, İlayda Erturun, Metin Tetik, Ozan Bahar, Ramazan Kılıç, Sevgi Sülükçüler, Sibel Selim, Utku Utkulu Kurtuluş Savaşı'nı zaferle henüz bitirmiş bir ulus için Cumhuriyet'in kuruluşundan 8 ay önce iktisadi bağımsızlığın da kazanılması adına bir strateji belirleme ve ulusal uzlaşma toplantısı niteliğinde gerçekleştirilen İzmir İktisat Kongresi (17 Şubat- 4 Mart 1923)'nin açılış konuşmasında Mustafa Kemal Atatürk, “Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadi zaferler ile taçlandırılamazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner… İşte bu memleketi böyle bayındır haline, cennet haline getirecek olan, ekonomik nedenler ve ekonomik faaliyetlerdir” diyerek ülkenin iktisadi bağımsızlığının ve iktisadi gelişiminin önemine vurgu yapmıştır.

Bu doğrultuda kaleme alınan “Cumhuriyetin 100. Yılında İllerin İktisadi Gelişimi: 100. Yıldan Yüzyıllara” başlıklı ve her biri farklı bir bölgeyi konu alan yedi farklı kitaptan oluşan bu temel eserde Cumhuriyetimizin 100 yıllık iktisadi tarihinin gelişme seyri iller bazında incelenmektedir. Eser, T.C. Pamukkale Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nin farklı bölümlerinde görev yapan gönüllü akademisyenlerin editörlüğünde ve farklı üniversitelerde görev yapan öğretim üyeleri ve öğrencilerinin emeğinin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Kitapta yer alan bölümler, Ulu Önder Atatürk'ün İzmir İktisat Kongresi'nde vurguladığı şekilde toplumu oluşturan temel iktisadi bileşenleri ifade eden göstergeler ile günümüzdeki Güçlü ve Zayıf Yönler, Fırsatlar ve Tehditler başlıklarından oluşturulmaya çalışılmıştır. Çalışmanın bu alandaki yazın açısından bir ilk olacağı ve gelecek 100 yıllarda yeni nesillere bir referans kaynak olacağı düşünülmektedir.
Abdulgafur Çelik, Burak Çamurdan, Ferhat Apaydın, Hamza Şimşek, Hatice Aztimur, Havva Yağcı, İbrahim Hüseyni, İsmail İşler, Mehmet Özgün, Mehmet Songur, Mehmet Utku, Murat Pıçak Kurtuluş Savaşı'nı zaferle henüz bitirmiş bir ulus için Cumhuriyet'in kuruluşundan 8 ay önce iktisadi bağımsızlığın da kazanılması adına bir strateji belirleme ve ulusal uzlaşma toplantısı niteliğinde gerçekleştirilen İzmir İktisat Kongresi (17 Şubat- 4 Mart 1923)'nin açılış konuşmasında Mustafa Kemal Atatürk, “Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadi zaferler ile taçlandırılamazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner… İşte bu memleketi böyle bayındır haline, cennet haline getirecek olan, ekonomik nedenler ve ekonomik faaliyetlerdir” diyerek ülkenin iktisadi bağımsızlığının ve iktisadi gelişiminin önemine vurgu yapmıştır.

Bu doğrultuda kaleme alınan “Cumhuriyetin 100. Yılında İllerin İktisadi Gelişimi: 100. Yıldan Yüzyıllara” başlıklı ve her biri farklı bir bölgeyi konu alan yedi farklı kitaptan oluşan bu temel eserde Cumhuriyetimizin 100 yıllık iktisadi tarihinin gelişme seyri iller bazında incelenmektedir. Eser, T.C. Pamukkale Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nin farklı bölümlerinde görev yapan gönüllü akademisyenlerin editörlüğünde ve farklı üniversitelerde görev yapan öğretim üyeleri ve öğrencilerinin emeğinin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Kitapta yer alan bölümler, Ulu Önder Atatürk'ün İzmir İktisat Kongresi'nde vurguladığı şekilde toplumu oluşturan temel iktisadi bileşenleri ifade eden göstergeler ile günümüzdeki Güçlü ve Zayıf Yönler, Fırsatlar ve Tehditler başlıklarından oluşturulmaya çalışılmıştır. Çalışmanın bu alandaki yazın açısından bir ilk olacağı ve gelecek 100 yıllarda yeni nesillere bir referans kaynak olacağı düşünülmektedir.
Cihan Güneş, Ebubekir Karaçayır, Eren Ergen, Hamid Yeşilyayla, Harun Yakışık, Mahmure Eşgünoğlu Bulmuş, Mert Akyüz, Muhammed Samancı, Mustafa Emir Yücel, Müzeyyen Özhavzalı, Özlem Bapbacı, Selçuk Gemicioğlu, Serkan Durmaz, Tahsin Avcı, Veysel Karagöl Kurtuluş Savaşı'nı zaferle henüz bitirmiş bir ulus için Cumhuriyet'in kuruluşundan 8 ay önce iktisadi bağımsızlığın da kazanılması adına bir strateji belirleme ve ulusal uzlaşma toplantısı niteliğinde gerçekleştirilen İzmir İktisat Kongresi (17 Şubat- 4 Mart 1923)'nin açılış konuşmasında Mustafa Kemal Atatürk, “Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadi zaferler ile taçlandırılamazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner… İşte bu memleketi böyle bayındır haline, cennet haline getirecek olan, ekonomik nedenler ve ekonomik faaliyetlerdir” diyerek ülkenin iktisadi bağımsızlığının ve iktisadi gelişiminin önemine vurgu yapmıştır.

Bu doğrultuda kaleme alınan “Cumhuriyetin 100. Yılında İllerin İktisadi Gelişimi: 100. Yıldan Yüzyıllara” başlıklı ve her biri farklı bir bölgeyi konu alan yedi farklı kitaptan oluşan bu temel eserde Cumhuriyetimizin 100 yıllık iktisadi tarihinin gelişme seyri iller bazında incelenmektedir. Eser, T.C. Pamukkale Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nin farklı bölümlerinde görev yapan gönüllü akademisyenlerin editörlüğünde ve farklı üniversitelerde görev yapan öğretim üyeleri ve öğrencilerinin emeğinin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Kitapta yer alan bölümler, Ulu Önder Atatürk'ün İzmir İktisat Kongresi'nde vurguladığı şekilde toplumu oluşturan temel iktisadi bileşenleri ifade eden göstergeler ile günümüzdeki Güçlü ve Zayıf Yönler, Fırsatlar ve Tehditler başlıklarından oluşturulmaya çalışılmıştır. Çalışmanın bu alandaki yazın açısından bir ilk olacağı ve gelecek 100 yıllarda yeni nesillere bir referans kaynak olacağı düşünülmektedir.
Ali Rauf Karataş, Ali Rıza Sandalcılar, Aytekin Güven, Barış Yıldız, Bora Alkan, Burak Doğangün, Büşra Yıldız, Cem Koçak, Ertuğrul Yıldırım, Fatih Kaya, Fatih Konur, Gizem Akbulut Yıldız, H. Işıl Alkan, Hüseyin Coşkun, İlyas Kays İmamoğlu, Kenan Çelik, Mehmet Akif Peçe, Mehmet Durkaya, Mehmet Nar, Mehmet Öz, Menekşe Şahin, Muhammed Emin Karaarslan, Mustafa Yapar, Nazım Kuruca, Onur Şimşek, Said Ceyhan, Serap Barış, Serkan Dilek, Seyit Köse, Sultan Salur Küçük, Taha Bahadır Saraç, Tunahan Hacıimamoğlu, Yasemin Bozkurt Özyalçın, Yılmaz Toktaş Kurtuluş Savaşı'nı zaferle henüz bitirmiş bir ulus için Cumhuriyet'in kuruluşundan 8 ay önce iktisadi bağımsızlığın da kazanılması adına bir strateji belirleme ve ulusal uzlaşma toplantısı niteliğinde gerçekleştirilen İzmir İktisat Kongresi (17 Şubat- 4 Mart 1923)'nin açılış konuşmasında Mustafa Kemal Atatürk, “Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadi zaferler ile taçlandırılamazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner… İşte bu memleketi böyle bayındır haline, cennet haline getirecek olan, ekonomik nedenler ve ekonomik faaliyetlerdir” diyerek ülkenin iktisadi bağımsızlığının ve iktisadi gelişiminin önemine vurgu yapmıştır.

Bu doğrultuda kaleme alınan “Cumhuriyetin 100. Yılında İllerin İktisadi Gelişimi: 100. Yıldan Yüzyıllara” başlıklı ve her biri farklı bir bölgeyi konu alan yedi farklı kitaptan oluşan bu temel eserde Cumhuriyetimizin 100 yıllık iktisadi tarihinin gelişme seyri iller bazında incelenmektedir. Eser, T.C. Pamukkale Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nin farklı bölümlerinde görev yapan gönüllü akademisyenlerin editörlüğünde ve farklı üniversitelerde görev yapan öğretim üyeleri ve öğrencilerinin emeğinin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Kitapta yer alan bölümler, Ulu Önder Atatürk'ün İzmir İktisat Kongresi'nde vurguladığı şekilde toplumu oluşturan temel iktisadi bileşenleri ifade eden göstergeler ile günümüzdeki Güçlü ve Zayıf Yönler, Fırsatlar ve Tehditler başlıklarından oluşturulmaya çalışılmıştır. Çalışmanın bu alandaki yazın açısından bir ilk olacağı ve gelecek 100 yıllarda yeni nesillere bir referans kaynak olacağı düşünülmektedir.
Abdullah Tirgil, Adjera Alitoska Kazaz, Ahmet Atakişi, Davut Kazaz, Elif Yüksel Oktay, Emre Akusta, Feyza Turgay, Gülbin Erdem-Karahanoğlu, Hakan Yavuz, Hasan Azazi, Murat Ozan Başkol, Musa Bayır, Mustafa Çağlar Özdemir, Nihal Gabaçlı, Özcan Karahan, Raif Cergibozan, Rasim Yılmaz, Suat Uğur, Şeniz Özhan, Yasin Acar, Yusuf Alper Kurtuluş Savaşı'nı zaferle henüz bitirmiş bir ulus için Cumhuriyet'in kuruluşundan 8 ay önce iktisadi bağımsızlığın da kazanılması adına bir strateji belirleme ve ulusal uzlaşma toplantısı niteliğinde gerçekleştirilen İzmir İktisat Kongresi (17 Şubat- 4 Mart 1923)'nin açılış konuşmasında Mustafa Kemal Atatürk, “Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadi zaferler ile taçlandırılamazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner… İşte bu memleketi böyle bayındır haline, cennet haline getirecek olan, ekonomik nedenler ve ekonomik faaliyetlerdir” diyerek ülkenin iktisadi bağımsızlığının ve iktisadi gelişiminin önemine vurgu yapmıştır.

Bu doğrultuda kaleme alınan “Cumhuriyetin 100. Yılında İllerin İktisadi Gelişimi: 100. Yıldan Yüzyıllara” başlıklı ve her biri farklı bir bölgeyi konu alan yedi farklı kitaptan oluşan bu temel eserde Cumhuriyetimizin 100 yıllık iktisadi tarihinin gelişme seyri iller bazında incelenmektedir. Eser, T.C. Pamukkale Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nin farklı bölümlerinde görev yapan gönüllü akademisyenlerin editörlüğünde ve farklı üniversitelerde görev yapan öğretim üyeleri ve öğrencilerinin emeğinin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Kitapta yer alan bölümler, Ulu Önder Atatürk'ün İzmir İktisat Kongresi'nde vurguladığı şekilde toplumu oluşturan temel iktisadi bileşenleri ifade eden göstergeler ile günümüzdeki Güçlü ve Zayıf Yönler, Fırsatlar ve Tehditler başlıklarından oluşturulmaya çalışılmıştır. Çalışmanın bu alandaki yazın açısından bir ilk olacağı ve gelecek 100 yıllarda yeni nesillere bir referans kaynak olacağı düşünülmektedir.
Abdulbaki Pınar, Ahmet Şahbaz, Ali Gökhan Gölçek, Bilal Özel, Gülferah Ertürkmen, Gülnur Uçar, Hazan Azazi, Hilal Paksoy, Hüseyin Çelik, Hüseyin Yılmaz, Melike Buse Akcan, Mustafa Yılmaz, Müşerref Arık, Selim Kayhan, Serdar Dugan, Ş. Muksit Kaya, Uğur Çiçek, Uğur Erdoğan 26 Ağustos 1922 tarihinde başlayan büyük taarruz sonucu 9 Eylül 1922 yılında İzmir'e giren Türk Ordusu, vatanı düşman işgalinden kesin olarak kurtarmıştır. Kazanılan bu askerî zaferin ardından yalnızca beş ay sekiz gün sonra 17 Şubat 1923 gününde Türkiye İktisat Kongresi İzmir'de düzenlenmiştir. Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye İktisat Kongresinde yaptığı konuşmada “Siyasi ve askerî muzafferiyetler ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferle tetvic edilemezse semere, netice paydar olamaz.” ifadesi ile ekonomik bağımsızlık yolunda sağlam bir iktisadi düzenin önemini açık bir şekilde vurgulamıştır. Türkiye İktisat Kongresinin düzenlenmesinden günümüze yüz yılı geçen süre içerisinde Türkiye Cumhuriyeti şüphesiz ki ekonomi alanında dikkate değer bir gelişme göstermiştir. Bu kitap, kıymetli akademisyen ve araştırmacılar tarafından Türkiye'nin ekonomik büyümesi alanında farklı konularda yazılmış on iki çalışmadan müteşekkildir. Kitabın, Türkiye ekonomik büyümesi alanında araştırma yapanlara ve tüm okuyuculara katkı yapması dileğiyle...
Louis E. Boone & David E. Kurtz, Wıley Modern anlamda doğuşundan bugüne kadar işletmecilik alanında oldukça önemli değişimler yaşandı ve günümüzde de bu alan çok önemli bir bilim dalı hâline geldi. Önceki yıllarda yazılan kitapların içeriği ile bu kitabın içeriği karşılaştırıldığında aradaki fark daha net bir biçimde görülebilmektedir.
İşletmecilik, gelişen teknolojinin de yardımıyla oldukça farklı bir hâl almıştır. Artık işletmecilik yapabilmek için
bir binaya veya çok fazla personele sahip olmanız gerekmemektedir. Sanal ortamlar işletmecilere bu tip imkânları fazlasıyla sağlamaktadır. Kitapta, bu konuyla ilgili olarak pek çok örnek olay çalışması verilmiştir.
Kitap, günümüz işletmecilerine ve işletme öğrencilerine yol gösterici bir rehber niteliğinde olup pek çok güncel konuyu ele almaktadır.
Akın Marşap Geleceğin “global strateşim sistemi”, çağdaş stratejik gelişim trendleri ve yaratıcı bir vizyon rehberliğinde iyice özümsenerek canlandırılabilir. Global strateji atlasında, profesyonel stratejistlerin yüksek kalite standartlarında strateji tasarımı, üst düzey yaratıcılık ve yenilikçilik ister.
“Global dünya mirasını” korurken küresel yönetişim sistemlerine gereksinim ne düzeydedir? İnternetle başlayan global değişim sürecinde küresel ölçekte rekabette yüksek bir avantaj nasıl elde edilebilir? Uzak geleceğin ihtiyaçlarını karşılayacak çağdaş yönetişim stratejisi içeren, “cesur stratejik girişimler” nasıl yapılabilir?
Yaklaşan yeni stratejik bilgiler ve taktikler kazanmaya yardımcı olacak bu kitap rekabet gücü yüksek olan bir dünyada ihtiyaç duyulan yarışımcı gücü etkin kullanıma yardımcı olacaktır. Çağdaş iş stratejisi belirsizliği aşan, fırsat ve olanakları etkin/etkili bir formda yönetim kompozisyonu içeren, “yeni nesil yetkin stratejistler” ister. Bu kitabın içeriği, stratejiyi global ağ etkileşimleriyle birleştirerek geleceğin yönetimini öğrenenlere yepyeni ufuklar açıyor.
Aslı Funda Erişken Profesyonel çalışan olarak yönetici asistanlarından mesleki ve kişisel yetkinliklerinin en üst düzeyde olması beklenir.
Her işletmenin ulaşmak istediği bir amaç ve hedef vardır. Yönetici Asistanı'nın tüm yönetimsel özelliklere sahip olduğu düşünülürse işletmeye ve yöneticisine karşı, görevlerini en etkin ve en verimli biçimde yerine getirmekle sorumludur.
Yönetici Asistanı işletmenin yanı sıra yöneticisini de temsil eden kişidir. Sahip olduğu ve olacağı meziyetler en üst düzeyde olmalıdır. Sorumluluk anlayışının yüksek derecede olmasının yanında dürüst, yardımsever, iyi niyetli, girişken, adil olması beklenir. Aynı zamanda anlayışlı, sempatik, özverili, sabırlı, hoşgörülü, alçakgönüllü, azimli ve çalışkan olmak gibi meziyetlere de sahip olmalıdır. Bunların yanı sıra güvenilirlik bağlılık, iş birliği ve gizliliğe uymak gibi önemli işlevlerinin beraberinde büro yönetimine de en üst seviyede hâkim olmalı ve doğru işleyiş ile hareket edilmesini sağlamalıdır. Bu kitap, mesleki olarak Yönetici Asistanlığı yapabilmek için sahip olunması gereken tüm yetkinlikleri içermektedir.
Abdurrahman Baş Çalışan deneyimi kavramı, şirketlerin gündemine çoktan girmiş durumdadır. Günümüzün deneyim ekonomisinde liderler, çalışan deneyiminin iyiye gitmediği bir şirkette, müşteri deneyiminin iyileşmesinin mümkün olmadığının farkındalar.
Dünyada, Çalışan Deneyimi Global Başkanı atayan ilk şirket Airbnb oldu ve onu birçok büyük şirket takip etti. Türkiye'nin önde gelen şirketleri hem genel merkez hem de bölge yapılanmalarındaki farklı seviyelerde Çalışan Deneyimi Yöneticileri atamaya başladılar.
Bu kitap, tüm İnsan Kaynakları süreçlerinin deneyim odaklı olarak yeniden yapılandırılmasını öngören yeni bir İK Yönetimi Sistemi önermektedir. Yeni sistemin işleyişi, İşveren Markası, Yetenek Yönetimi, Performans Yönetimi, Kariyer Yönetimi, Yedekleme Planlaması, Kurumsal Akademi gibi kavramlar çerçevesinde hem iş yaşamından hem de literatürden en güncel örneklerle uygulamalı olarak anlatılmış, kitap boyunca yenilikçi bir “Çalışan Deneyimi Haritası” adım adım oluşturulmuştur.
Deneyim odaklı yeni İK Yönetimi, insanların pozitif deneyim ortamında akışta çalışmasını ve pozitif müşteri deneyimi yaratmasını amaçlar. Aynen bir sanatçının en iyi performansıyla sanatını icra ederken yaşadığı akış duygusuyla seyredenlerine de pozitif bir deneyim yaşatması gibi.
Bu yeni yaklaşım, çalışma yaşamlarımızı daha insani bir boyuta taşıyabileceğimizi müjdeliyor.
Asiye Ayben Çelik, Aysun Kapucugil İkiz, Bengü Sevil Oflaç, Canan Muter Şengül, Duygu Seçkin Halaç, Evrim Mayatürk Akyol, H. Şebnem Seçer, Hatice Özkoç, K. Övgü Çakmak Otluoğlu, Nazlı Ayşe Ayyıldız Ünnü, Olca Sürgevil Dalkılıç, Pelin Tuaç Çalışan anne olmak ne demek? Anne olmak ve annelik sorumluluklarını yerine getirmek, çalışan olmak ve çalışma yaşamının gerekliliklerini karşılamak… Bu iki kimlik boyutu birbirinden ayrı mı düşünülmeli, yoksa bütünleştirilebilir mi? Kimdir çalışan anneler? Nasıl çalışıyorlar? Nasıl annelik yapıyorlar? Nelere ihtiyaç duyuyorlar? Annelikleriyle çalışma yaşamını nasıl bütünleştiriyorlar, bir kimlik olarak anneliklerinden ve/veya çalışan rollerinden hangisine sahip çıkıyorlar? Çalışma yaşamında ayrımcılığa uğruyor mu anneler? İşletmelerde, kurumlarda çalışan anneler için destek mekanizmaları var mı? İnsan kaynakları politikaları aracılığıyla çalışan annelere neler sunulabilir, onların karşılaştıkları zorluklara nasıl destek olunabilir? Çalışan annelerin sahip oldukları yasal haklar neler? Türkiye ve dünya istatistikleri, çalışan annelerle ilgili hangi çarpıcı gerçekleri sunuyor ve hangi gerçekler rakamlara dökülmüyor? Yönetim bilimleri alanı kadınları ve/veya anneleri dikkate alıyor mu, yoksa onlarsız bir bilim mi inşa ediyor? Annelikleriyle birlikte, çalışma yaşamında yer almaktan vazgeçen anneler, potansiyellerini yeni girişimler kurma yolunda nasıl kullanıyor? Peki anneler yaratıcılık potansiyellerini hangi alanlarda, nasıl ve ne şekilde kullanıyor? Yeni nesillerin yaratıcılıklarına nasıl katkı veriyor?
Annelik aslında, inşa edilen bir olgu mu? Anneliğin doğasına ve gerektirdiklerine ilişkin sorgulamalar ve annelerden beklentiler sürekli değişirken ortaya çıkan annelik endüstrisi, sunduğu birçok ürün ve hizmet ile aslında anneleri bir kısır döngü içerisinde bırakıyor olabilir mi? Anneler bu kısır döngüyü kendilerini ifade ederek aşabilirler mi? Mükemmel anne var mı? Annelik savaşları da ne? Blogların dünyasında annelik nasıl bir hâle bürünüyor? Anneler kendilerini ifade edecekleri platformlarda annelikleriyle, toplumun anneliklerine ilişkin dayatmalarıyla, tüketim alışkanlıklarıyla, politik koşullarla ilgili seslerini nasıl duyuruyorlar? Annelerin mücadelesi kimlerle? Anneler çalışma yaşamında mobbinge uğruyor mu? Annelik ve hamileliğe en kutsal gözle baktığını iddia eden insanlar, çalışma yaşamı söz konusu olduğunda farklı kılıklara mı bürünüyorlar? Anneler kendi öykülerinde neler anlatıyor? Annelik ve çalışan anne kavramlarına ne gibi anlamlar atfediyorlar? Anneler özel ve çalışma yaşamlarında nelere ihtiyaç duyuyorlar? Kurumlarda ne gibi uygulamalar görmek istiyorlar? Peki neler farklı
olabilir? ...
…ve biz daha iyiye ulaşmak için neleri değiştirebiliriz?
Tüm bu sorular bizi bu kitapta buluşturdu. Değiştirmeye önce farkındalık yaratarak başlayabileceğimize inandık. Kitabın her sayfasında, bu sorulara bilimsel veri ve bilgiler ışığında anlayan, sorgulayan, açıklayan ve bazen de eleştiren tarzlarla cevaplar bulmaya çalıştık.
Kendisine benzer soruları ve daha fazlasını soran ve sorduklarına
yanıt arayan tüm okuyuculara faydalı olması dileklerimizle…
Asiye Ayben Çelik, Aysu Göçer, Bengü Sevil Oflaç, Burcu Şentürk, Canan Muter Şengül, Duygu Seçkin Halaç, Ebru Tolay, Evrim Mayatürk Akyol, Funda Gülyüksel, Hatice Hicret Özkoç, K. Övgü Çakmak Otluoğlu, Nazlı Ayşe Ayyıldız Ünnü, Olca Sürgevil Dalkılıç, Pelin Tuaç, Serap Özen, Şebnem Seçer Çalışan baba olmak ne demek? Baba olmak ve babalık sorumluluklarını yerine getirmek, çalışan olmak ve çalışma yaşamının gerekliliklerini karşılamak… Bu iki kimlik boyutu birbirinden ayrı mı düşünülmeli yoksa bütünleşik mi? Kimdir çalışan babalar? Nasıl çalışırlar veya neden çalışmazlar? Babaların çalışma veya çalışmama kararları neleri etkiler? Nasıl babalık yaparlar, yardıma ihtiyaç duyarlar mı? Babalıklarıyla çalışma yaşamını nasıl bütünleştirirler veya bütünleştirmelerine gerek yok mudur? Başka bir deyişle bu iki alan zaten hiç ayrı görülmemiş midir?
Çalışma yaşamında, sosyal yaşamda ve toplumun yargıları sebebiyle ayrımcılığa uğrar mı babalar? İşletmelerde, kurumlarda çalışan babalar için destek mekanizmaları var mı? Veya destek mekanizmalarına hiç gerek yok mu? İnsan kaynakları politikaları aracılığıyla çalışan babalara neler sunulabilir? Babaların çalışma yaşamında sahip oldukları yasal haklar nelerdir? Baba olmak, yönetim bilimiyle nasıl ilişkilendirilir? Babacan Yönetim nasıl bir yönetim tarzıdır, ülkemizde örnekleri var mıdır? Babalık ve girişimcilik alanı nasıl kesişir? Babaların yaratıcılık potansiyeli onlara neler yaptırabilir ve babalar yeni nesillerin yaratıcılıklarına nasıl katkı verir? Filmler babalıkla ilgili neler anlatır? Babaların da kendi aralarında güç farklılıkları var mıdır? Çocuklar, çocuk kitaplarından babaların çalışması veya çalışmaması hakkında neler okur, öğrenir ve hisseder?
Babalık toplumsal olarak inşa edilen bir olgu olabilir mi? Baba olunca çevrenin erkeğe bakış açısı farklılaşır mı, ya erkeğin kendisine bakış açısı? Erkekler baba olunca, depresyon yaşar mı? Baba olunca tüketim alışkanlıkları değişir mi ve tüketimle geçirilen zamanlar çocuklarla geçirilen en kıymetli anlar sanılabilir mi? Peki baba olmanın doğasına ve gerektirdiklerine ilişkin sorgulamalar hep aynı mı kalır veya hiç sorgulanmaz mı? Dünyada geleneksel babalık rollerinden yeni ve modern babalık rollerine doğru dönüşen değerler, ülkemizde yaygın mıdır? Yoksa ülkemizde babalık yapmak ve çocuklarıyla ilgilenmek erkek için bir seçim, kadın için bir zorunluluk olarak mı görülmektedir? Peki babalar kendi öykülerinde neler anlatır, özel ve çalışma yaşamlarında nelere ihtiyaç duyar? Kurumlarda ne gibi uygulamalar görmek ister? Neler farklı olabilir?...
Ve biz; daha eşitlikçi, toplumsal olarak belirlenmiş ve dengeli olmayan annelik ve babalık rollerinden uzaklaşmak, çocuk sahibi olmakla beraber eşlere düşen sorumlulukların dengeli dağıldığı toplumsal bir anlayış ve tutum değişikliğine ulaşmak için neleri değiştirebiliriz?
İşte tüm bu sorular bizi bu kitapta buluşturdu. Kendisine benzer soruları ve daha fazlasını soran ve sorduklarına yanıt arayan tüm okuyuculara faydalı olması dileklerimizle…
Salih Ercan, Oğuz Tan Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) dâhil olmak üzere ruh sağlığı bozukluklarına bağlı hastalık yükü, dünya genelinde gittikçe artmaktadır. Bu artışın iş yeri üzerindeki olumsuz etkileri oldukça önemlidir. Söz konusu etkiler, düşük performans ve üretkenlik ile artan devamsızlık ve iş göremezlik maliyetleri olarak özetlenebilir. Bu nedenle çalışma hayatında örgütsel ruh sağlığı sorunlarının etkin yönetimi oldukça önemli bir konuma gelmiştir. Yetersiz yönetim nedeniyle bahsi geçen sorunlardan muzdarip çalışanlar bulunmaktadır. Mevcut iş yeri sağlık sistemlerinin yeterli potansiyele sahip olmadığı görülmektedir. Bu sorunun çözümü aynı zamanda ülke işletmelerini daha verimli hâle getirme ve ruh hastalığının toplum genelinde ve tüm ekonomi üzerindeki önemli yükünü azaltma potansiyeline sahiptir. Bu araştırmanın temel amacı, bir ruh sağlığı sorunu olan obsesif kompulsif bozukluk'tan muzdarip çalışanların iş yerinde yaşadıkları muhtemel sorunlara etkin ve bilimsel çözümler getirerek bir taraftan örgütsel verimlilik kaybının önlenmesi ve diğer taraftan da çalışanın çektiği acı ve sıkıntıların mümkün olduğunca hafifletilmesidir.
Berkin Hanaylı, Güler Tozkoparan Kurumların amaç ve hedeflerine uygun şekilde kullanılması beklenen internet erişiminin, çalışanlar tarafından sosyal medyada vakit geçirmek, alışveriş yapmak, film izlemek, gazete okumak gibi kişisel amaçlar için kullanılması; işlerin zamanında tamamlanmamasına, verim düşüklüğüne ve kaynakların etkin şekilde kullanılmamasına neden olabilmektedir. Bu durum ileri boyutlarda yaşandığında kurumların ekonomik kayıplar yaşamasına, marka imajının olumsuz etkilenmesine, kurumsal itibarın zarar görmesine, güvenlik tehditlerine hatta çalışanların ve kurumların hukuki yaptırımlara maruz kalmalarına yol açabilmektedir. Belirtilen eylemler ve olası sonuçları bütünüyle değerlendirildiğinde örgüt kaynakları içerisinde önemli bir yer tutan teknolojik araçların ve internet erişiminin mesai saatlerinde kötüye kullanımına ilişkin yaşanan üretkenlik kaybı, sanal kaytarma kavramını gündeme getirmiştir.
Sanal kaytarma davranışı kısaca, kurumların çalışanlarına sunduğu teknoloji ve internet hizmetinin, çalışanlar tarafından mesai saatleri içerisinde kurumun amaçları dışında kendi kişisel amaçları doğrultusunda kullanılmasıdır.
Sanal kaytarma davranışı denetimsiz bırakıldığında istenmeyen sonuçlarla karşılaşma olasılığı artacaktır. Bu durum sanal kaytarmanın karanlık yönünü oluştururken iş yoğunluğu ve iş stresinden bunalan çalışanların kısa süreli dijital molalar sayesinde işlerine tekrar odaklanma, daha zinde ve yaratıcı hissetme olasılıklarının artması ise sanal kaytarmanın aydınlık yönünü oluşturmaktadır. Bu noktada yöneticilerin, sanal kaytarma davranışının iki yönlü olabileceğini göz önünde bulundurarak çalışanlarına ona göre yaklaşmaları ve kurumlarında etkin bir sanal kaytarma yönetimi uygulamaları önemli hâle gelmektedir.
Olca SÜRGEVİL DALKILIÇ Her dönemde “çağımızın hastalığı” şeklinde dillerde olan “tükenmişlik sendromu”; günlük yaşamın içinde ve özellikle çalışma hayatında hemen herkesin kendisini içinde bulabileceği bir sorundur. Çoğu zaman iş hayatına büyük hayallerle ve ideallerle başlayan ve başarılı bireylerin; bir süre sonra farklı sebeplerle kendilerini duygusal açıdan yıpranmış hissetmeleri, daha önce duyarlı oldukları iş çevrelerine karşı ilgilerini kaybederek duyarsızlaşmaları ve kişisel başarı duygularında azalma hissetmeleri şeklinde belirtilerle tükenmişliği rapor ettikleri görülmektedir. Bu durum, onların performanslarının düşmesine, yaptıkları işe ve beraber çalıştıkları insanlara karşı saygılarını yitirmelerine, işlerine ve çalıştıkları yerlere karşı bağlılıklarını kaybetmelerine sebep olmaktadır.
Bireylerin psikolojileri, sosyal çevreleri ve hatta fiziksel sağlıkları üzerinde yıkıcı etkileri olan tükenmişlik; aynı zamanda işletme yöneticileri ve çalışanları açısından önemli bir işgücü kaybı yaratmaktadır. Bu nedenle üzerinde önemle durulması gereken, alınabilecek önlemlerin ve çözüm yollarının sadece bireylere bırakılamayacağı bir konu olarak düşünülmelidir.
Azime Merve Beyaz, Ceren Tetik, Cevahir Nur Baydere, Ece Şiren, Esin Alkan, Esmanur Yıldırım, Ezgi Zeynep Dalkürek, Hilal Dura, Mehmet Ali Erkuş, Melisa Akay, Mihriban Şamlıoğlu Erdem, Nehir Şay, Ozan Hiçyılmaz, Sude Öztürk, Şehadet Sena Alaca, Ümit Deniz İlhan, Yeşim Vulkani, Yiğit Kaan Gür Çalışma hayatında insan davranışlarını anlamak ve yönetmek gerek bireylerin gerekse işletmelerin başarısı için kritik bir rol oynar. Bu nedenle çalışma psikolojisinde güncel yaklaşımlar üzerine odaklandığımız kitabımızda; akışta olmak, iş ve yaşam dengesi, yeşil insan kaynakları yönetimi, dijital liderlik, stratejik hizalama, çalışan deneyimi, çalışma ortamı tasarımı, psikolojik iyi oluş, iş talepleri ve iş kaynakları gibi geniş yelpazede önemli konuları detaylı bir şekilde inceledik ve deneyimlerimizi tartıştık. Bu bilgi ve deneyimleri bir kitapta toplamak hem bizim için değerli bir öğrenme süreci hem de gelecekteki öğrenciler ve profesyoneller için bir rehber olma amacı taşıyordu. Dolayısıyla her bir konu sadece teorik bilgilerle sınırlı kalmayıp gerçek hayattan örnekler ve araştırma sonuçlarıyla zenginleştirildi. Böylece okuyucularımızın hem teorik hem de pratik bilgiye sahip olmalarını hedefledik.
Nevzat GÜLDİKEN Emek ve iş kavramlarının ilk defa tarih sahnesine çıkmasıyla günümüze kadar olan süre boyunca, bu kavramlara yönelik farklı düşünceler geliştirilmiştir. İlkel dönemlerde çalışma kavramının karşılığı, hayatı minimum düzeyde idame ettirmeye yetecek kadar iş yapma olarak belirlenirken, modern zamanlarda bu karşılık artık yeterli olmamaktadır. İnsanoğlunun üretimi keşfetmesi ve bu keşifle birlikte ücret kavramının da ortaya çıkmasıyla, çalışmaya karşı olan tutum da değişmiştir.
Çalışma ve çalıştırılma kavramlarına sosyolojik bir pencereden bakmaya çalışılan bu kitapta, bu kavramlara ilişkin çeşitli sosyologların görüşleri ve toplumların yaşayış tarzları, değer ve yargılarına göre kavramların nasıl şekillendiği okuyucuya iletilmeye çalışılmıştır.
Kenan ÖREN Elinizdeki bu eser, çalışma sosyolojisinin doğuşunu, gelişim sürecini, özelliklerini, çalışanların (iş görenlerin) iş içi ve iş dışı ilişkilerini, bu ilişkilerden doğan etkileşimleri, emek hareketinin (iş gücü göçünün) getirdiği sınıf farklılığını, gruplaşma, tabakalaşma gibi modernleşme ve küreselleşme süreciyle ortaya çıkan olguları ve bu olguların sonuçlandırdığı yabancılaşma, yalnızlaşma, dışlanma, ötekileştirme gibi sendromları, bu sendromların sosyo-psikolojik etkilerini ve sonuçlarını ortaya koyan bir çalışmadır.

Takım çalışmasının iyi bir özelliği, her zaman başkalarının da sizin tarafınızda yer almasıdır (Sosyal Sermaye).
Margaret Carty

Dünyanın en güç işi, bir şeyin nasıl yapılacağını bilirken, başka birinin nasıl yapamadığını ses çıkarmadan seyretmektir.
Mevlânâ
Tim STRANGLEMAN - Tracey WARREN - Routledge Çalışma meselesi, sosyal bilimlerin birçok alanının bir kesişme noktasını oluşturmaktadır. İktisattan, işletme yönetimine, kamu yönetiminden siyaset bilimine, insan kaynakları yönetiminden sosyal politikaya ve psikolojiye ve elbette sosyolojiye kadar birçok alan şu ya da bu şekilde, merkezi veya tali bir mesele olarak çalışma temasını içerir. Ancak öte yandan ironik bir biçimde hem sosyal bilimler içinde hem de yaşamın içinde bu denli merkezi bir tema olan çalışma genellikle kendi başına detaylı bir biçimde incelenen ve ilgi toplayan bir alan olamamıştır. Dolayısıyla bu konuyu çalışmak isteyenler için de derli toplu bir okuma metnine erişmek oldukça zordur. Bu zorluk özellikle Türkçe okuyucu için çok daha barizdir.
Çalışma sosyolojisi alanında Türkçede temel okuma metinlerinin sayısı neredeyse yok denecek kadar azdır. Bundan dolayı bu alanın hem öğrencileri hem de öğreticilerinin karşı karşıya bulundukları temel meselelerin başında derli toplu bir okuma metninin eksikliğidir. Bu kitap, bu alandaki eksikliği girmeye yönelik çabanın bir parçası olarak kabul edilebilir. Tim Strangleman ve Tracey Warren'in kitapları hem çok zengin bir referans tabanı sunmakta, hem bu literatürün genellikle ihmal ettiği örneğin ev işleri ve işsizlik gibi bazı konuları içermekte hem de başka bir çalışma sosyolojisi kitabında bulunması çok zor olan çalışmanın temsilleri gibi konuları içermesi ile son derece zengin bir muhteva sunmaktadır. Öte yandan kitap, bütün bölümleri aynı sistematik mantık örüntüsü ile sunarak okuyucuya konuları takip etmede kolaylık sağlamaktadır. Kitap bu özellikleriyle çalışma sosyolojisi okumak isteyen lisans ve lisansüstü düzeyindeki öğrenciler için yeni ufuklar vadediyor.
Olca Sürgevil Dalkılıç Farklılık nedir?
Çalışma yaşamında farklılıklar neden önemlidir?
Farklılıklar yönetilebilir mi?
Farklılıkların yönetimi bir işletmecilik anlayışı olarak benimsenmeli midir?
Farklılıkların yönetimi; tüm çalışanları kapsamakla, herkese eşit fırsatlar yaratmakla birlikte çalışanların sahip oldukları farklılıklara (cinsiyet, yaş, etnik köken, din, dil, ırk, kültür vb.) saygı duymayı ve bu farklılıkları işletmeyİ rekabetçi üstünlük sağlayacak değerler olarak benimsemeyi gerektirmektedir.
Çalışma yaşamının yönetilmesi gereken önemli bir boyutu olarak farklılık kavramını ve farklılıkların yönetimi anlayışını tanıtmayı amaçlayan bu kitap, işgücü farklılıkları ve farklılıkların yönetimi ile ilgili soruların cevaplarını arıyor.
Aslı Ercan Önbıçak, Ebru Tolay, Evrim Mayatürk Akyol, Irmak Aksoy, Nurettin Gürcan, Olca Sürgevil Dalkılıç, Sinem Baysal, Umut Denizli Çalışma, insanların yaşamlarının merkezinde yer alır. Günümüzün ve hayatımızın önemli bir kısmını çalışarak geçiririz. Birçok kültürde çalışma, psikolojik iyi oluşa güçlü bir şekilde katkıda bulunan bir kimlik ve düzen duygusu sağlar. Emeğimizi, zamanımızı, sahip olduğumuz bilgi birikimini ve yeteneklerimizi, istihdam ilişkisi ile bağlandığımız bir işveren için kullanırız. Bir istihdam ilişkisinde, tarafların karşılıklı hak ve yükümlülüklerini belirleyen en önemli unsur ise sözleşmelerdir. İstihdam ya da iş sözleşmeleri, bireyler ile örgütler arasındaki karşılıklı yükümlülükleri içeren yazılı sözleşmelerdir. Ancak özellikle "sınırlı rasyonellik" olgusu nedeniyle bir iş sözleşmesinin; tarafların birbirlerine yönelik beklentilerinin, taahhütlerinin, yükümlülüklerinin tümünü ayrıntılarıyla ortaya koyması mümkün değildir. Bunun da ötesinde, bazı bilim insanları, en resmî şekilde hazırlanmış ve detaylandırılmış olsa dahi tüm iş sözleşmelerinin aslında "psikolojik" temelli olduklarını savunmaktadır. Çünkü sözleşmeler, tarafların algılamasına ve öznel yorumlarına tabidir. Dolayısıyla, iş sözleşmesinde yer almayan bazı bilgilerin, çeşitli kaynaklara dayandırılan varsayımlar ile doldurulması veya yorumlanması söz konusu olabilir. Psikolojik sözleşme olarak adlandırılan bu olgu, yukarıda sayılan nedenlerle "bireyseldir" ve "algılara" dayanır.
Uzun yıllara dayanan kavramsallaştırma çalışmaları ve araştırmalar, psikolojik sözleşme konusunun giderek daha önemli hâle gelmeye başladığını ortaya koymaktadır. Öncelikle, çalışanlar, sahip oldukları psikolojik sözleşmelerin, örgüt tarafından yerine getirilmediğini ya da ihlal edildiğini algıladıklarında oldukça ciddi olumsuz tutumlar geliştirebilmektedir. Özellikle değişimin kaçınılmaz olduğu günümüz iş dünyasında her değişimin, çalışanın psikolojik sözleşmesini ihlal etme ya da çalışan tarafından bu şekilde algılanma olasılığı bulunmaktadır. Çünkü her sözleşme, taraflara birtakım faydalar sağlamak üzere oluşturulur. Bunu değiştirmeye yönelik her davranış ise bu faydanın tehdit altında olduğu algısını yaratabilir. Sonuç olarak, örgütlerin daha esnek çalışma biçimlerini benimsemeleri, kadrolu yerine sözleşmeli personel çalıştırma eğilimindeki artış, daha çevik organizasyon yapıları, İnsan Kaynakları Yönetimi uygulamalarındaki gelişmeler, Endüstri 4.0'a geçiş ve dijitalleşme, toplumsal ve küresel değişimler, psikolojik sözleşmelerin işverenler ve yöneticiler tarafından daha iyi anlaşılmasını ve yönetilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda, özellikle Türkiye'de, gerek akademide gerekse iş yaşamında pek fazla bilinmeyen ve üzerinde çalışılmayan bir konu olan "psikolojik sözleşmeler" hakkında yazdığımız bu kitabın, sözü edilen alanlarda önemli bir boşluğu kapatacağı düşünülmektedir. Genel İşletme, İnsan Kaynakları Yönetimi, Örgütsel Davranış, Endüstri ve Örgüt Psikolojisi, Psikoloji ve Sosyal Psikoloji gibi disiplinlerle ilişkili olan Psikolojik Sözleşme olgusu hakkında fikir sahibi olmak, her sektörden ve kademeden çalışana yarar sağlayacaktır. Kitabımızın konu ile ilgilenen akademisyenlere, lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerine faydalı olmasını dileriz.
Nuray Turan Bu kitapta; çalışma yaşamında işe alım yetkilisi olarak görev yapmakta/yapacak olan insan kaynakları bölümü çalışanlarına, çalışma yaşamına adım atacak/atmış olan kişilere, çalışma yaşamının ilgililerine, iktisadi ve idari bilimler fakültesi başta olmak üzere üniversitelerin çeşitli sosyal bilimler alanlarında eğitim almakta olanlara faydalı olacağı düşünülen “yetenek, beceri, yetkinlik, yeterlilik” kavramlarının etimolojik ve çalışma yaşamı temelindeki tanım ve içeriklerine yer verilerek kavram farklılıkları açığa çıkarılarak özgün tanım ve içerikler oluşturulmaya çalışılmıştır. Kısacası “yetenek-beceri-yetkinlik- yeterlilik”e ilişkin kavramsal ayrıştırmayı ele alan bir çalışmadır.
Bahsi geçen kavramların teori ile çalışma yaşamındaki kullanımlarına ilişkin literatür incelemelerine ve araştırmaya (uygulamaya) dayalı bilgi ve sonuçların verildiği bu kitapta, “yetenek yönetimi” konusu işlenmemiştir.
Bu kitap sayesinde okuyucu, başta çalışma yaşamında “yetenek” olgusu olmak üzere “beceri-yetenek-yeterlilik” kavramları ile tüm bu kavramların birbirleri arasındaki ayrımlarla ilgili bilgiye ulaşabilecektir. Çalışmanın ilgili alandaki özgün sonucu olarak kavram tanımları ve farklılıklarının somutlaştırılabildiği “Yetenek Beceri Yetkinlik Hiyerarşisi Yeterlilik Çerçevesi” adlı bir şema ile “Tüm İşlerde Geçerli Olabileceği Algılanan Yetenek Tanıları Listesi”ne ulaşabileceklerdir. Bu yönüyle kitap alanda çalışma yaşamında bahsi geçen kavramların ayrıştırılmasına yönelik ilk kaynak eser, olma özelliği taşımaktadır.
Joseph P. FOLG ER, Marshall Scott POOL E, Randall K. STUTMAN Çatışma konusundaki çalışmaları güncelleyerek ve bugüne kadar yapılanları harmanlayarak sunan bu kitap, ayrıca uygulamaya giriş kitabı olarak da pratik bilgiler vermektedir. Elinizdeki kitabın yalnızca iletişim uzmanları için değil herkesin yararlanacağı bir kaynak olduğu görülmektedir. Belki de kitabın en genel ve temel mesajı; çatışma yaşanmasının kaçınılacak bir şey olmaması, üstelik problemlerin üstünün örtülmesinin sakıncalı olması, çatışmanın da bir çözüme doğru ilerlemek için gerekliliğidir. Yapıcı bir biçimde yönetildiği takdirde belki de çözülemeyecek bir sorun bile olmayacaktır. Bu mesajın bizim kültürümüz bakımından çarpıcı olması söz konusudur ama üzerinde düşünerek değerlendirmekte de yarar vardır. Bizler acaba hiçbir çatışma olmasın diye mi büyütüldük? Hiç çatışmadan yaşayabiliyor muyuz? Bu mümkün mü? Çatışıyorsak neden adını açıkça koyarak, oturup bunu birlikte çözmeye yönelmeyelim?
Tuğçe Ertem Eray Çatışmanın hem ortaya çıkışında hem de yönetimi ve çözümünde iletişimin önemi ve oynadığı rol, iletişim bilimlerinin de kavramı ele almasına neden olmaktadır. İletişim içerisinde bulunan hemen hemen herkesin çatışma süreci içerisinde bulunması söz konusu olabilmekte ve çatışmaların kaçınılmazlığı, yönetimini de zorunlu kılmaktadır. Çalışmada çatışma kavramından yola çıkılarak uluslararası literatürde çatışma ve halkla ilişkiler ilişkisine verilen önemin ulusal literatürde kendisine yer bulamaması ve Türkiye'de çatışmaların çözümünde halkla ilişkilerin önemine yeterince değinilmemesi sorunsalından hareket edilmektedir. Bu çerçevede, çatışma süreç modellerinden etkilenen kuramlardan bahsedilerek halkla ilişkiler alanında çatışmaların çözümüne yönelik çalışmalara yer verilmektedir. İlişki ve iletişim yönetimi bakışıyla kitapta, çatışma süreç modelleri içerisinde literatürde en fazla yer bulan Ortak Yönelim Teorisi, Oyun Teorisi, Olumsallık Teorisi ve Müzakere Yaklaşımları ile Karma Motifli Modellere değinilmektedir.