İşletme ve İktisadi Bilimler \ 30-35
Ceyda Kükrer Günümüzde küreselleşme ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak birçok ülkede mükellef hakları konusunda yeni bir süreç başlamıştır. Bu gelişmeler kısa zamanda birçok ülkede, vergi idaresi ile mükellef arasındaki ilişkilere yansımıştır. Bu doğrultuda Türkiye'de mükellef hakları konusu, Gelir İdaresi Başkanlığının “Mükellef Hakları Bildirgesi” nin yayınlamasından bu yana hızlı bir gelişim içinde olmuştur. Bu doğrultuda vergi mevzuatında yeni düzenlemeler yapılmış ve bu konuda yönetmelik, genel tebliğ, genelge, yönergeler yayınlanmıştır.
Çalışmanın ikinci baskısında; Çalışmada yer alan konuların daha belirgin hale gelmesi ve genişletilmesi amacıyla, kitabın birinci baskısı başlığında yer alan Türk Vergi Sisteminde “Mükellef Hakları” kavramı yerine “Mükellefin Hakları” kavramı kullanılmış ve çalışma konuları genişletilmiştir. Dolayısıyla mükelleflerin vergiyle ilgili haklarının ne olduğuna kolayca ulaşması sağlanmıştır.
Bu nedenle çalışmada Türk Vergi Sisteminde yer alan “mükellefin hakları” ele alınmıştır. Bu doğrultuda mükellefin hakları; Mükellef Hakkı, Mükellefin Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Hakkı, Mükellefin Kanunlardan Doğan Hakları, Mükellefin Tercihlerine Bırakılan Hakları, Mükellefin Vergi Ödevlerinde Hakları ve Mükellefin İdari İşlemlerde Hakları olarak bölümlere ayrılmıştır.
Söz konusu bölümlerde ise, mükellefin hakları, başta vergi mevzuatında yapılan değişiklikler olmak üzere, bu konuda yayınlanan yönetmelik, genel tebliğ, genelge, Danıştay ve mahkeme kararları dikkate alınarak ele alınmıştır.
Revize edilerek konuları daha belirginleştirilen ve genişletilen ikinci baskı, mükelleflere kolaylık sağlamak, kamu kurumlarındaki ilgili personele ve bu konuda araştırma yapan kişilere yararlı olacak şekilde hazırlanmıştır.
Abdullah Turhan, Ahmet Alkan, Ali Murat Alparslan, Aydın Karabay, Ayhan Bıçak, Betül Okudur Sabuncu, Ebru Yıldız, Emine Şener, Erdal Eke, Esin Yılmaz, Feyzanur Alkan, Hilal Ekim, Hüseyin Çırpan, İbrahim Kocabaş, İlker Hüseyin Çarıkçı, İrem Şengün, Kevser Hüsna Özyıldız, Kevser Sezer Korucu, Kübra Ağırkaya, Mete Burak Sönmez, Metin Karaca, Mihriban Güder, Muazzez Yelsiz, Necla Yılmaz, Necla Yılmaz, Pınar Öke Karakaya, Ramazan Erdem, Rukiye Çakmak, Seda Koyuncu, Seher Yastıoğlu, Sema Polatcı, Sümeyye Güngör, Sümeyye Özmen, Şeyma Parlak Ulu, Tunahan Erdem, Umut Baran Ocakdan, Zeynep Kuh İnsan fıtratındaki çatışma ve uzlaşma potansiyeli sebebiyle yönetme ve yönetilme meselesinin ilk insan gruplarından bu yana gündemde olduğunu söyleyebiliriz. Tarihin akışı içinde farklı insan topluluklarının teorik ve pratik anlamda karşılaştığı sorunları, bu sorunları çözümlemede kullandıkları yaklaşım ve teknikleri kavrayabilmek için onları kendi anlam dünyaları ile birlikte değerlendirmek gerekmektedir. Her topluluk zaman içinde yaşama dair elde ettiği tecrübelerle kendi inanç ve değerlerini oluşturur ve yapıp ettikleriyle bu inanç ve değerleri pratiğe döker. Sosyal bir varlık olan insanı anlayabilmek, içinde yaşadığı toplumun kültürel özelliklerini tanımaktan geçer. Yönetim meselesini de sosyal bir problem olarak gördüğümüzde onu dışarıdan bakarak etik (etic) bir yaklaşımla ele almak eksik kalacaktır. Doğasında insanlar arası etkileşimin olduğu yönetim gibi sosyal konuların, topluluk ya da toplum düzeyinde bağlamı ile birlikte, içeriden emik (emic) bir yaklaşımla incelenmesi; konunun anlaşılması, açıklanması ve anlamlandırılması açısından önemlidir. Bu kitap, yönetim kültürümüzü (Türk yönetim kültürünü) anlamaya ve açıklamaya yönelik bir bakış açısı sunmaktadır.
Selahattin Bekmez Piyasa ekonomisinin gelişmesi ile birlikte daha da önemli hale gelen rekabet gücü kavramları üzerinde yazarlar tarafından tanımsal bir birliktelik oluşturulamamasına rağmen, bu kavramların önemi tartışılmaz bir durum almıştır. Bu gerçekten yola çıkarak, hem genel hem de sektör bazında, analizler yapmanın Türkiye gerçeğini daha iyi yansıtacağı düşünülmüştür. Bu bağlamda, elimizdeki kitapta alanlarında uzman olan araştırmacılar tarafından yapılan sektörel analizlere ve Avrupa Birliği ülkeleri ile Türkiye arasındaki rekabet edebilirliğin ölçüldüğü çalışmalara ağırlık verilmiştir. Kitap, 25 farklı bölümün yer aldığı üç temel kısımdan oluşmaktadır. Öncelikle, rekabet kavramının farklı tanımlamalarının, fonksiyonlarının ve Türkiye'nin genel olarak değerlendirildiği birinci kısım, spesifik olarak tek başına sektör ayrımı yapmaksızın genel analizleri ve tanımlamaları içermektedir. Sonraki iki kısımda ise sektör analizleri ve Türkiye'nin ilgili sektördeki rekabet gücü tartışmaları ayrıntılarıyla açıklanmıştır. Hem ikinci kısım hem de üçüncü kısım sektörel analizler içermekle birlikte, ikinci kısım imalat sektörlerinin analizini; üçüncü kısım ise imalat dışı sektörlerin analizlerini içermektedir.
Arif Özaydın Türkiye 4.0, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında geldiği aşamayı simgelemektedir. Cumhuriyetimizin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün hedef gösterdiği muasır medeniyetler seviyesi, dönüştürücü lider sayesinde Türkiye 4.0 düzeyine gelmiş, 5.0 (Türkiye yüzyılı) hedefine emin adımlarla ilerlemektedir. Bu çalışma, bir taraftan istikrar ve kalkınma ekseninde değişen ve dönüşen Türkiye'yi anlatırken, diğer taraftan değişimi ve dönüşümü yöneten ve yönlendiren liderlik anlayışını bilimsel yaklaşımla ele almaktadır. Anlatacak hikâyesi olmayan milletler, başka milletlerin aldatıcı hikâyelerine öykünürler. Bu hikâye, yükselen Türkiye'nin hikâyesidir.
Hüseyin ERTUĞRUL - Murat TURPÇU Bu eser, hukuk fakültelerinden hukuk eğitimi veren meslek yüksekokullarına kadar geniş bir yelpaze içerisinde, hukuk derslerinde kaynak kitap özelliğine sahip olup temel kanun özelliği taşıyan başta anayasamızı ve yedi temel kanunumuzu ihtiva etmektedir.
Seyfullah Demir, Emine Kantar Bu kitapta; siyaset bilimi ve kamu yönetimi, sosyal ve beşerî bilimler başta olmak üzere birçok disiplinin ilgi alanına giren konular değerlendirilmiştir. Seçilmiş araştırma konularının yer aldığı eser, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana Cumhuriyet'in siyasi tarihi açısından önem arz eden temel konuları bilimsel bir bakış ve üslupla ele almıştır. Kitabımız, Cumhuriyet'in yüz yıllık tarihinde siyasal hayatın en dikkat çeken konularını değerlendirmeye çalışmıştır.Türkiye Cumhuriyet'i siyasi tarihinde uygulanmış farklı konulardaki politikaları, tek eserde sunmaya çalışmıştır.
Eser, siyaset bilimi ve kamu yönetimi, sosyal ve beşerî bilimler başta olmak üzere alana ilgi duyan herkes için hazırlanmıştır ve alanda bilgi edinmek isteyen ve alana dair bilgi edinmek isteyen herkese yararlı olacağı kanısındayız.
Gelecek nesiller ve araştırmacılar üzerinde etkili olacak bir eser bırakmak, bilimle anılmak, kalıcı olmak umuduyla çıktığımız bu yolda ilk eserimizi yayımlayarak bir hayali gerçekleştirmiş bulunmaktayız.
Eserin hem literatüre katkı sağlaması hem de ilgi duyan araştırmacı ve okuyucuya yararlı bir kaynak olması umudu ve dileğiyle…
Aylin Abuk Duygulu, Başak Karşıyakal, Başak Karşıyakalı, Dilek Aykut Seymen, İsmail Mazgit, Kerim Eser Afşa, Lale Alkınoğlu Karamızrak, Mehmet Özyiğit, Mehtap Tunç, Mert Ural, Nagehan Keskin, Nilgün Acar Balaylar, Utku Utkulu, Üzeyir Aydın, Yaşar Uysal Türkiye ekonomisi; hem ekonomiyi öğrenmek hem de ekonominin farklı boyutlarında ortaya çıkan gelişmeler arasındaki etkileşim dinamiklerini anlamak açısından oldukça zengin deneyimler sunmaktadır. Nitekim, Türkiye ekonomisine genel olarak bakıldığında; enflasyon işsizlik, cari açık, gelir dağılımı adaletsizliği ve istikrarsız büyüme sorunlarının uzun süredir varlığını koruduğu görülecektir. Bunların yanında sektörel ve bölgesel dengesizlikler, rekabet kültüründeki eksiklikler, dış girdi ve kaynak bağımlılığı gibi çözümü daha uzun vadeli olan sorunlar da etkilerini belirgin bir şekilde hissettirmektedir. Böylesi kırılgan bir ekonomik zemine bağlı olarak da Türkiye sık sık finansal-reel krizler ile karşılaşmaktadır. Dolayısıyla Türkiye ekonomisinin analizi ve mevcut sorunlara yönelik çözüm önerilerinin geliştirilmesi oldukça önem taşımaktadır.
Bu önemin farkındalığı ile hazırlanan bu kitapta; Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü öğretim üyelerinin Türkiye ekonomisine ilişkin analiz, değerlendirme ve önerileri yer almaktadır. Çalışma, okuyucularına Türkiye ekonomisi özelinde; enflasyon, finansal istikrar, yoksulluk ve gelir dağılımı, büyüme, kalkınma, devlet bütçesi, ödemeler dengesi, sermaye hareketleri, gümrük birliği ile para, kur, dış ticaret, sanayileşme ve rekabet politikalarına ilişkin detaylı değerlendirmeler sunmaktadır. Alanında önemli bir eksikliği gidereceğini düşündüğümüz bu çalışma, Türkiye ekonomisini öğrenmek isteyenlere faydalı olacaktır.
Fatoş Eser Kripto para kavramı, Bitcoin'in (BTC) doğmasıyla 2009 yılında başlayan, ardından dijital paraların çıkarılmaya devam edilmesiyle Altcoin'lerle birlikte sayısının iki bin adeti geçtiği sanal paraları ifade etmektedir. En popüler kripto para olan Bitcoin, gerek dünya ölçeğinde kullanıldığı yerlerin ve gerekse işlem hacminin artmasıyla beraber, insanların yaşamlarıyla bütünleşme yoluna girmiş bulunmaktadır. Kripto paralar, son yıllarda dünyanın pek çok yerinde insanların ilgi duyduğu, sanal ortamda para kazanılmasının mümkün ve aynı zamanda keyifli olduğu bir hizmeti sunmaktadır.
Bu çalışmada temel amaç; Türkiye ekonomisine değinerek kripto paraların ve daha çok Bitcoin'in kullanım alanları ile verilerini açıklamaktır. Bu kitap sayesinde sıfırdan sisteme dâhil olmak isteyen veya dijital paralarla ilgili hiçbir bilgisi olmayan kişiler; konuya ilgi duyabilecek, konuyu anlayabilecek, kripto paraların avantajlarını ve dezavantajlarını bileceklerdir.
Muhittin Adıgüzel Küreselleşen dünyada bir ülkenin kalkınma ve refah düzeyi, iç dinamikler kadar dış dinamiklerce de belirlenen bir olgudur. Günümüzde, Bilgi Ekonomisi ve Küreselleşme eksenlerinde şekillenen dünya ekonomisi ve küresel rekabet ortamı içerisinde, Türkiye'nin; kalkınma ve refah hedeflerini gerçekleştirebilmesinin, sürdürülebilir bir büyümeyi sağlayabilmesinin ve başta cari açık ve işsizlik olmak üzere önemli kronik yapısal sorunlarını çözebilmesinin gerek ve zorunlu koşulu, küresel rekabet gücüne sahip bir ekonomi olmasıdır. Bu düşünce bağlamında, konunun bir proje bütünlüğü içinde çeşitli boyutları ile incelenip irdelendiği beş yıllık çalışmamızın sonuçları bu kitabımızı da kapsayan;
1. Ekonomik, Kültürel ve Politik KÜRESELLEŞME ve SONUÇLARI
2. Bilgi Toplumu ve Küreselleşme Bağlamında KÜRESEL REKABET ORTAMI
3. ULUSLARARASI REKABET GÜCÜ Belirleyici Faktörler ve Ölçülmesi, Türkiye Bağlamında Bir Değerlendirme
4. TEKNOLOJİNİN KÜRESELLEŞMESİ
5. KÜRESEL REKABET GÜCÜ Türkiye için Sistematik ve Eklektik Bir Yaklaşım
6. TÜRKİYE EKONOMİSİ VE STRATEJİK DÖNÜŞÜMÜ
kitaplarımız ile ortaya konularak Türkiye'nin geleceğini ilgilendiren ve belirleyecek önemli konularda katkıda bulunulması amaçlanmıştır.
Hakan Akbulut Türkiye'de gayrimenkul finansmanı ağırlıklı olarak banka kredilerine bağlı olarak işlemekte ve sektör ekonomik dalgalanmalardan direkt etkilenmektedir. Dolayısıyla bu dönemlerde arz ve talep de sorunlar yaşanmaktadır. Bu kitapta gayrimenkul ve gayrimenkule ilişkin kavramlar, finansal piyasalar, finans matematiği, mortgage kredisi ve çeşitleri, Türkiye gayrimenkul piyasası ve gayrimenkul arz ve talebine etki eden faktörler incelenmiştir. Bu doğrultuda Türkiye de tekdüze yürümekte olan gayrimenkulün finansmanı için alternatif finansman modelleri önerilmiştir.
Seçil Pelin Aka, Ata Özdemirci Teknoloji ve girişimcilik, bölgesel kalkınma ve refah seviyelerini şekillendiren belirleyici güçlerdir. Bu kitap, Türkiye'nin girişimcilik serüvenini 2001-2020 yılları arasında tarihsel bir bakışla ele alıyor. Bölgesel dinamiklerin ve yerel unsurların etkisiyle şekillenen Türkiye girişimcilik ekosistemi, detaylı bir incelemeye tabi tutuluyor.
Bu çalışma, girişimcilik ekosistemlerinin bölgesel farklılıklarını ortaya çıkararak yerel bağlama uygun yol haritalarının oluşturulmasını hedefliyor. Tükiye'nin girişimcilik ekosistemi içerisinde yer alan paydaşlarla yapılan yüz yüze görüşmelerden elde edilen bulgular, ekosistemin güçlü ve zayıf yönlerini, gelişimini engelleyen faktörleri ortaya koyuyor.
Teknoloji ve kültürün buluştuğu Türkiye girişimcilik ekosistemi, benzersiz dinamikleriyle çarpıcı bir şekilde analiz ediliyor. Bu kitap, girişimcilik meraklılarına ve bölgesel kalkınma savunucularına ilham kaynağı olacak bir bakış sunuyor.
Güldenur Çetin Telekomünikasyon sistemleri, özellikle de GSM yapılanması, ülkelerin iletişim yöntemleri açısından çok uzun süre lokomotif görevini üstlenen en önemli aktörlerden olmuştur. Günümüzde de GSM sistemlerinin yapısı ve bu sistemlere bağlı çeşitli uygulamalar, toplumların haberleşmesini sağlayan temel aktörlerdendir. Sadece bireysel iletişim alanında değil firma faaliyetlerinin yürütülmesi noktasında da yoğun olarak yararlanılan GSM tabanlı sistemlerin etkin kullanımı ve bu sistemlere yönelik hizmetleri sunan firmaların yer aldığı piyasaların sağlıklı işleyişi için piyasa yapılanması da önemlidir. Sınai ve ticari faaliyetlerin doğru ve etkin ilerleyebilmesi, sürecin yeniliklerle desteklenmesi, oluşan ya da oluşabilecek aksaklıkların önlenip giderilmesi noktasında iletişimin rolü son derece mühimdir. Bugün ise iletişim sistemleri denildiğinde ilk akla gelen GSM sistemlerinin devamlılığı hususunda faaliyet sürdüren GSM operatörlerinin yer aldığı piyasa yapısı ise hem diğer sektörlerle etkileşimi hem de kendi içerisindeki piyasa dinamikleri ile ekonomi üzerinde de son derece mühim etkilere sahiptir. Bu kitapta, Türkiye GSM piyasasının işleyişi ve yapısı açıklanırken aynı zamanda piyasanın rekabet yapısı da piyasa teorileri bağlamında değerlendirilerek incelenmektedir.
A. Güldem Cerit, Abdullah Açık, Ali Cemal Töz, Barış Kuleyin, Bayram Bilge Sağlam, Burak Köseoğlu, Burak Kundakçı, Burhan Kayıran, Cansu Yıldırım, Cenk Şakar, Coşkan Sevgili, Çimen Karataş Çetin, Didem Özer Çaylan, Durmuş Ali Deveci, Duygu Şahan, Egemen Ertürk, Ender Asyalı, Erdem Kan, Ersin Fırat Akgül, Gamze Arabelen, Gül Denktaş Şakar, Halil Kesiktaş, Hüseyin İshak, Kadir Emrah Erginer, Kemal Akbayırlı, Kübra Bülbül, Müge Büber, N. Gülfem Gidener, Nergis Özispa, Nil Kula, Nurser Gökdemir Işık, Oğuz Atik, Oğuz Yaprak, Okan Tuna, Ömür Yaşar Saatçioğlu, Sadık Özlen Başer, Seçil Sigalı, Serdar Ayan, Soner Esmer, Taha Talip Türkistanlı Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi’nin denizcilik eğitiminde 30. yılını tamamlaması anısına Denizcilik İşletmeleri Yönetimi, Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği, Gemi Makineleri İşletme Mühendisliği ve Lojistik Yönetimi bölümlerinin katkılarıyla oluşturulan bu eser, Türkiye’de önemi her geçen gün artan denizcilik stratejilerine farklı bakış açıları ile yaklaşan araştırmalardan oluşmakta ve 20 bölüm hâalinde sunulmaktadır.
İçinde bulunduğumuz teknoloji çağının getirileri olan gelişmeler ve sertleşen rekabet ortamı, pek çok alanda olduğu gibi denizcilik alanında da kapsamlı akademik çalışmaların gerekliliğini arttırmıştır. Bu bağlamda kitabın; ulaştırma, denizcilik ve lojistik alanlarında geniş bir okuyucu kitlesine hitap edeceği öngörülmektedir. Belirtilen konularla ilgili çalışan araştırmacılar ve akademisyenler, lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencileri, kamu ve özel sektör yetkilileri ile ulaştırma, denizcilik ve lojistik alanlarında araştırma yürütmek isteyen ve bu alana ilgi duyan herkes, kitabın temel okuyucu kitlesini oluşturmaktadır.
Ayşe Aylin Bayar, Bengi Yanık-İlhan, Deniz Erer, Çağatay Vişne, Elif Erer, Gözde Bozkurt, Gülçin Taşkıran, Hasan Sadık Tatlı, M. Burak Önemli, Melih Sefa Yavuz, Nebile Korucu-Gumüşoğlu, Nursel Aydıner-Avşar, Volkan Öngel, Yasin Çalışkan Türkiye’deki gençlerin en temel problemlerinden biri okuldan iş hayatına geçişlerinde yaşadıkları zorluklardır. İşgücü piyasalarına adım atmaya çalışan gençlerin işe geçişlerinin uzaması hem sosyal hem de ekonomik açıdan sorun teşkil etmektedir. Okuldan işe geçişlerin uzaması hatta iş hayatına geçişin gerçekleşememesi, bugünün işsiz gençlerinin ve gelecekteki işsiz yetişkinlerin nüfus içindeki payının artmasına neden olacaktır. Dolayısıyla, ülkenin en önemli kaynaklarından biri olan gençlerin işgücü piyasasındaki konumlarını incelemek şimdiki ve gelecekteki nesillere daha gelişmiş ve refah bir ülke bırakabilmek için atılacak adımları ön görebilmek adına büyük bir önem taşımaktadır.
Bu bağlamda, Türkiye işgücü piyasasındaki gençleri ele alan bu çalışma, kapsamı ve içeriği ile işgücü piyasaları alanında çalışmaya başlayan araştırmacılar, öğrenciler ve konuya ilgi duyan okuyucular için önemli bir kaynak teşkil etmektedir.
Mehtap Tunç Dünyada yaşanan küreselleşme süreci, zengin ve yoksul uluslar arasındaki uçurumu derinleştirmektedir. Bilgi toplumunun gelişimiyle değişen dinamikler, yeni işler ve yeni mesleklerin ortaya çıkması sadece az gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde değil gelişmiş ekonomilerde de yoksulluğu artırmıştır. Yoksulluğun evrensel bir boyut kazanmasıyla ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal ve kurumsal anlamda artan eşitsizlikler, büyüme öncelikli kalkınma politikalarının sürdürülemez oluşu, kalkınma anlayışındaki değişimi, kapsayıcılık boyutunda insan odaklı yeni bir kalkınma yaklaşımının gereksinimini ortaya çıkarmıştır.
Kapsayıcı kalkınma, bir toplumda üretilen zenginliklerden tüm kesimlerin ve özellikle düşük gelirli, marjinal kesimlerin yararlanması anlamında, gelir odaklı politikalardan insan odaklı kalkınmaya geçişi açıklayan, insan sermayesi ve sosyal boyutu içeren yeni bir yaklaşımdır. “Türkiye Kapsayıcı Kalkınmanın Neresinde?” kapsayıcılık ve kalkınma ilişkisini ele alan bir anlayış içerisinde, değişen dünyada ülkenin rekabet gücünün artırılması, gelişmişlik düzeyinin belirlenmesi, gelecekte dünya ekonomisinde üstleneceği rol ve insani kalkınma açısından Türkiye ekonomisinin gelişmişlik düzeyinin analizinde izlenen kalkınma politikalarının ne kadar kapsayıcı olduğu, Türkiye’nin uluslararası alanda kapsayıcı kalkınmanın neresinde olduğu ve politika önerileri boyutunda kapsayıcı kalkınma yaklaşımının irdelenmesi hususlarında araştırmacılara katkı sağlamayı hedeflemektedir.
Bilge Turhan, Cengiz Yılmaz Bu eser, yükselen bir konu olan Ülke Markalaşması (Nation Branding) alanında Türkiye'de yürütülen en kapsamlı çalışma ve Türkiye'nin ülke markası hakkındaki ilk kitap olma niteliğindedir.
Ülke markalaşması faaliyetleri, bir ülkenin kaderini belirleyen stratejik hamlelerdir. Bu yüzden ABD ve İngiltere'nin yanı sıra Çin ve Kore gibi Asya devleri de politik süreçlerde pazarlama araçlarını kullanmaya başlamıştır. Zira hem ekonomik ilişkiler hem de siyasi güç, o ülkenin ülke markalaşması çabalarından (o ülkenin başkaları tarafından algılanma biçiminden) etkilenmektedir. Esasen dünyadaki her birey, vatandaşı olduğu ülkenin itibarının ışığı veya gölgesi altında değerlendirilmektedir.
Buradan hareketle eser, okurlarını Türkiye'nin bizzat kendisinin bir marka olarak yönetilmesi için bir yolculuğa çıkararak;
1. “Türkiye Markası” ve boyutları üzerine bir model sunuyor,
2. Dünyadan en iyi uygulama örneklerini tartışıyor,
3. Türkiye Markası'nın uluslararası alanda yönetilebilmesi için yabancı kamuoyunu ölçüyor.
Alp Aytaç, Aylin Poroy Arsoy, Elif Yücel, Funda Özçelik, Ümit Gücenme Gençoğlu, Yasemin Ertan Yönetim kararları için muhasebeden beklenen bilgilerin kapsamı genişlediğinden, işletmeler için planlama ve denetim faaliyetleri zorunlu hâle gelmiştir. İşletme yöneticilerinin rasyonel kararlar alabilmesi, risk yönetimi ve planlama yapabilmesi için Türkiye Muhasebe Standartları çerçevesinde hazırlanan tablolardaki gerçeğe ve ihtiyaca uygun bilgilerin kullanılması gerekir. Bu kitapta; gerek bu alanda eğitim alanların gerekse profesyonel yöneticilerin aşağıdaki sorulara cevap bulabilmesi amaçlanmıştır.
Üretimin maliyetlerini oluşturan unsurların özellikleri nedir?
İşletmelerde kârın planlanması nasıl gerçekleştirilir?
Maliyet yöntemleri hangi koşullarda hangi bilgileri sağlamaktadır?
Muhasebe standartlarına göre üretimin ve satışların maliyeti nasıl hesaplanır?
Muhasebe standartlarına göre konsolide finansal tablolar nasıl hazırlanır?
Faaliyet bütçeleri nedir, nasıl hazırlanır?
Yönetim denetimi ve iç kontrol sisteminin önemi nedir?
İşletme faaliyetlerinin analizi nasıl gerçekleştirilir?
Hileli finansal raporlamanın önlenmesinde iç kontrol sisteminin önemi nedir?
Naim Göktaş Yeraltı Maden-İş Sendikası, Türkiye sendikal hareketinde egemen olan vesayetçi anlayışlardan kendisini sözü ve pratiğiyle ayırmayı başarmış ve madencilik sektöründe emsal nitelikte çalışmalar gerçekleştirmiş bir sendikal deneyimdir. Yeraltı Maden-İş, bulunduğu mücadeleci sendikal gelenek içerisinde dahi özgün yanlarıyla ayrı bir noktada değerlendirilmeyi hak etmektedir ancak pek çok benzer nitelikteki örnekte olduğu gibi üzerine yeterince çalışma yapılmamıştır.
Bu kitapta amaçlanan; Türkiye işçi sınıfı tarihinde kısa bir süre ömrü olan Yeraltı Maden-İş Sendikasını incelerken neden farklı bir deneyim olarak anılması gerektiğini ortaya koymaktır. Bu amaca ulaşmak üzere çalışma kapsamında Yeraltı Maden-İş'in faaliyet gösterdiği madencilik sektöründe maden işçilerinin durumu ve bu sektördeki sınıf mücadelesi, Yeraltı Maden-İş'e dair genel bilgiler ve sendikanın anlayışı, Yeraltı Maden-İş'in sendikal anlayışının somut olarak hayata geçtiği Yeni Çeltek maden ocaklarındaki işyeri örgütlülüğü ele alınmaktadır.
Oktay Kızılkaya, Emrah Sofuoğlu Cari işlemler dengesi ülkelerin ekonomik performans göstergeleri arasında sayılan bir konu olması nedeniyle iktisat literatüründe çok fazla tartışılmaktadır. Yüksek miktarda ve sürekli artış halinde olan cari açıklar ekonomiler için ciddi sorunlar doğurabilmektedir. Cari açık sorunu 1980’li yıllara kadar genellikle gelişmekte olan ülkelerin gündeminde olan bir konu iken 1980 sonrasında özellikle liberalizasyon hareketleri ile beraber artık dünya ülkelerinin bir sorunu olmaya başlamıştır. Türkiye ekonomisi için cari işlemler dengesi, özellikle son yıllarda cari açık oranın artmasıyla beraber en çok konuşulan ekonomik olaylar arasında yerini almıştır.
Son yıllarda Türkiye’de enerji açığı ile cari açık arasındaki ilişki “ekonomik büyüme → enerji talebi → enerji açığı → dış ticaret açığı→ cari açık” biçiminde ortaya çıkmıştır. Cari açığın finansmanı ise daha çok dış tasarruflarla sağlanmakta ve bu durum Türkiye’nin dış yükümlülüklerini artırmaktadır.
Bir ülkenin düşük karbonlu bir ekonomiye geçmesi durumunda o ülkede: yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımında ve enerji verimliliğinde artış, teknolojik gelişme anlamında pozitif bir dönüşüm ve ülke vatandaşlarının refahlarında artış gibi gelişmelerin görülmesi muhtemeldir. Unutulmamalıdır ki, düşük karbonlu bir ekonomiye geçiş demek sürdürülebilir bir kalkınmanın anahtarını cebine koymak demektir.
Almanya, Güney Kore, Japonya gibi ülkeler de enerjide dışa bağımlı, dolayısıyla enerji ithalatı yüksek ülkelerdir. Ancak bu ülkeler, katma değeri yüksek ürünler üretmeyi başarabilmiştir. Teknolojiye yaptıkları yatırım sayesine yüksek teknolojili ürün ihracatı yapmaktadırlar. Dolayısıyla birim başına ihracat değeri miktarı Türkiye’den çok daha yüksek ülkelerdir. Türkiye, gelişen teknolojiye ayak uyduracak reformları yapmalı, Ar&Ge ve patent faaliyetlerini arttırarak katma değeri yüksek ürün üreterek ileri teknoloji ihracatına odaklanmalıdır. Bu anlamda ihracatımızın birim başına değerinde meydana gelecek artış da enerji ithalatı harcamalarımızı telafi ederek söz konusu sorunun çözümünde önemli bir katkı niteliğinde olacaktır.
Ali Erol, Aykut Aydın, Bahadır Sazak Doğan, Elife Akiş, Fatih Karasaç, Halil Kete, İclal Dağlıoğlu Şanlı, Mehmet Bölükbaş, Mehmet Hanefi Topal, Mehmet Sadık Aydın, Mustafa Kırca, Semanur Soyyiğit, Şerif Canbay, Taner Ercan, Yusuf Temür Devletlerin iktisadi geçmişlerinde önemli dönüm noktaları vardır. Türkiye'de de 2000'li yıllar büyük krizlerin ve devamında büyük reformların yaşandığı yıllar olmuştur. 90'lı yıllarda ve 2000'lerin başlarında kamu mali politikalarında yapılan hatalar ekonomiyi iç ve dış şoklara karşı daha kırılgan hâle getirmiştir. Bu gelişmeler sonucunda Türkiye'de 2001 yılında Cumhuriyet tarihinin en derin ekonomik krizi yaşanmıştır.
2000 sonrası dönemde gerçekleşen ekonomik reformların en önemli ayaklarından birisini kamu maliyesine ilişkin düzenlemeler oluşturmuştur. Bu bağlamda eser 2000 sonrası Türkiye'de yaşanan dönüşümü kamu maliyesi perspektifinden değerlendirmektedir. On üç bölümden oluşan bu eser on altı yazar tarafından üzerinde uzun bir müddet çalışılan titiz ve başarılı bir sürecin meyvesidir. Çalışmanın ekonomi ve maliye alanlarında eğitim alan lisans ve lisansüstü öğrencilere faydası olacağını beklemekle beraber politika uygulayıcılar için de önemli bir başvuru kaynağı olacağını ümit etmekteyiz.
Erdem Bulut Günümüzde ekonomik hayatın temelini güven oluşturmaktadır. Güveni sağlayan unsurlardan biri ise finansal tabloların uluslararası standartlara göre denetimidir. Zira denetim bir doğruluk, uygunluk, akılcılık ve şeffaflık sınamasıdır. Fakat denetim konusunda tarafların farklı algılara sahip olması, denetim ile ilgili beklentilerin ayrışmasına neden olmaktadır. Teoride beklenti boşluğu olarak adlandırılan bu durum, denetimden beklenen faydanın ortaya çıkmasını engellediği gibi denetimin kalitesini de önemli derecede düşürmektedir. Bağımsız denetim alanında son dönemde birçok düzenleme yapan Türkiye için ise bu konu bir derece daha önemlidir. Güncel veriler ve düzenlemeler ışığında bağımsız denetimin Türkiye'deki yapısını ve durumunu ele alan kitap, beklenti boşluğuna dikkat çekerek bağımsız denetim konusuna farklı bir bakış açısı sunmaktadır.
Sonat Bayram Türkiye'de borçlanma araçlarının çeşitlendirilmesine yönelik olarak yapılacak araştırma ve değerlendirmeler ile işletme finansman yapısının optimizasyonuna yönelik eksiklikleri gidermek üzere geliştirilecek öneriler, araştırmanın esas amacını oluşturmaktadır. Bu çerçevede menkulleştirme ve varlık ihracı yoluyla kaynak sağlayarak elde edilecek optimal sermaye yapısı ile Türkiye'deki şirketlerin finansal yapılarını güçlendirmeye yönelik olarak atılabilecek adımlar ortaya konmuştur.
Şirketlerin finansmanında özkaynakların ağırlığı azaltılarak borçlanma araçları yoluyla kısa ve uzun vadede borçlanma imkânı yaratılmakla birlikte, borç verenler açısından vergi öncesi kârdan ödenen faizlerden istifade edebilmesi böylece imtiyazlı ve adi hisse senetlerine vergi sonrası kârdan ödenen faizlere kıyasla daha yüksek bir faiz elde etme imkânı sağlaması nedeniyle daha kârlı bir yatırım imkânı sunmaktadır. Bu nedenle şirket değerlerini maksimize etme hedefiyle yola çıkan günümüz finans yöneticilerinin sağlıklı bir büyüme sağlayabilmesinin yolu, dengeli bir borçlanma yapısı ve bununla birlikte yeterli ve doğru çeşitlendirilmiş borçlanma enstrümanı kullanımından geçmektedir. Çalışma bu temel noktadan hareket etmektedir.
Çalışmada borçlanma araçlarının ihracının arttırılması ve çeşitlendirilmesi yanında özel sektör, borçlanma araçları üzerindeki kamu dışlama etkisinin azaltılması yoluyla yaratılacak finansman imkânının şirketlerin sermaye yapısı üzerinde yaratacağı olumlu etkiler üzerinde durulmakta ve halka açık şirketlerin sermaye yapısı ile piyasa değeri arasında Modigliani-Miller (M-M) yaklaşımı ile ortaya atılan ilişkinin Türkiye'de geçerli olup olmadığı noktasında bir deneysel kanıt ortaya konulması amaçlanmıştır.
İbrahim Atilla ACAR, Filiz ALSAÇ, Mine Nur BOZDOĞAN, İsmail ÇİLOĞLU, Habip DEMİRHAN, Taylan KIYMAZ, Şaban KÜÇÜK, Mustafa SAKAL, Burcu KILINÇ SAVRUL, Elif Ayşe ŞAHİN, Özge UYSAL ŞAHİN, Mehmet TARAKCIOĞLU, Mustafa TEZEL Dünyanın ve Türkiye'nin hızla değişen dinamikleri çerçevesinde, bölgesel kalkınma politikaları ekseninde de bir dönüşüm süreci yaşanmakta; her geçen gün yeni teoriler, doktrinler, yaklaşımlar ortaya konulmakta ve alan giderek derinlik kazanmaktadır.
Günümüzde küresel ekonominin önemli aktörü konumundaki bölgelerin kavramsal boyutta içeriği de gelişmekte ve bölgeler, "yeni bölgeselcilik yaklaşımı" çerçevesinde bölgesel kalkınmanın itici gücü olarak önemli fonksiyonlar üstlenmektedir. "Sürdürülebilir bölgesel kalkınma" yönündeki eğilimle, bu alanda izlenen politikalar, politikaların amaçları ve araçları yeniden şekillendirilmekte ve alanın sosyal, kültürel ve çevresel boyutları da en az ekonomik boyutu kadar ön plana çıkmaktadır.
Farklı kesimlerden yazarları buluşturan bu çalışmanın amacı; iktisattan siyaset bilimine, maliyeden sosyolojiye, işletmeden bölge planlamaya kadar birçok disiplinin inceleme alanı kapsamında yer alan bu alanın teorik ve uygulama boyutlarıyla analiz edilebilmesini ve tartışılabilmesini sağlayabilecek yazınsal ortamı oluşturabilmek ve bölgesel kalkınmanın taşıdığı önemin büyüklüğü çerçevesinde, Türkiye'nin kalkınması açısından katkı sağlayabilecek noktalara dikkat çekerek bölgesel kalkınma politikalarının, özellikle kamu ve teşvik politikaları bağlamında etkinleştirilmesine yönelik öneriler geliştirebilmektir.
Ali Rıza Sandalcılar, Alptekin Ulutaş, Çağatay Karaköy, Dilek Özdemir, Hakan Türkay, Halil İbrahim Kaya, Hatıra Sadeghzadeh Emsen, İlhan Eroğlu, İlkay Noyan Yalman, Kerem Karabulut, Nalan Kangal, Nevzat Balıkçıoğlu, Ömer Selçuk Emsen, Özcan Işık, Salim Üre, Ş. Mustafa Ersungur, Şebnem Taş, Şerife Merve Koşaroğlu, Tayfur Bayat, Yalçın Yalman, Yunus Emre Birol, Yusuf Demir, Yusuf Kahreman, Zekai Özdemir Dünya ticaretindeki hızlı dönüşüm, lojistik sektöründeki gelişmeler ve Türkiye'nin süreçteki durumu bu çalışmanın hazırlanmasında etkili olmuştur. Covid 19 salgınının da etkisiyle dış ticarette ve lojistik faaliyetlerinde ortaya çıkan gelişmeler dünya üzerindeki ekonomik dengelerin değişebileceği konusunda göstergeler sunmaktadır. Bu sebeple Türkiye'nin uluslararası piyasalarda ticaret faaliyetleri, ticaret ortakları, ticareti yapılan mal ve hizmetler, ülkenin bölgedeki önemi, rekabet gücü, dış ticaretin finansmanı, diğer ülkelerle olan siyasi ve ekonomik ilişkileri gibi konularda uygulanacak politikaların bilimsel gerçeklere ve yaşanan gelişmelere uygun olarak belirlenmesi önem arz etmektedir.
Kitapta; konuyla ilgili analizler yapılarak dış ticaret, lojistik ve dış ticarette finansman konularında Türkiye'nin durumu ele alınmakta ve dünya ticaretindeki yerini güçlendirme açısından politika önerileri sunulmaktadır. Kitap, 4 kısım ve 20 bölümden oluşmaktadır. Öncelikle Türkiye'nin dış ticareti ve makroekonomik dinamiklerle ilişkisi, ülke içerisinde dış ticaretin hangi makroekonomik değişkenlerle ilişkili olduğu ayrıntılı biçimde ele alınmaktadır. İkinci kısımda, Türkiye'nin bazı ticaret ortaklarıyla olan ekonomik ilişkileri; üçüncü kısımda, Türkiye'nin dış ticareti ve lojistikteki mevcut durumu ve son olarak ise dış ticaret ve finansman konusunda uygulamalarla ilgili yapılan çalışmalar yer almaktadır. Türkiye'nin farklı üniversitelerinden değerli hocalarla hazırlanan kitabın özellikle lisansüstü eğitim yapan öğrenciler ve bu konuda çalışma yapan araştırmacılar başta olmak üzere hem akademik camiaya, hem de ekonomi dünyasına faydalı olacağını umut ediyoruz.
Deniz Kağnıcıoğlu, Yener Şişman, Taylan Akgül, Zeynep İlhan, Nil Belgin Boyacı Bu çalışmada, engelli istihdamı açısından kota yönteminin sorunlarının tespit edilerek çözüm önerileri getirilmesi amaçlanmıştır.
Çalışmanın özgün değeri; yasal olarak getirilen kotanın üzerinde engelli çalıştıran, bu anlamda da “iyi uygulama örneği” olarak nitelendirilebilecek işletmelerin yaklaşımlarındaki farklılıkları tespite yönelmesidir.
Öncelikle engellilerin çalışma yaşamında yer alabilmeleri doğrultusunda desteklenmesine ilişkin sosyal politikalar genel hatlarıyla incelenmiştir. Bu çerçevede engellilerin kendi işlerini kurmaları ile bağımlı statüler altında çalışma yaşamında yer alabilmeleri doğrultusunda korunması ve desteklenmesi konusu ele alınmıştır. Ayrıca engellilerin çalışma yaşamında yer alabilmeleri amacıyla kullanılan özel yöntemler olarak kota yöntemi, korumalı işyeri, destekli istihdam ve tahsis yöntemi detaylıca incelenmiştir.
Çalışmada, kota yönteminin Türkiye'de ve dünyada tarihsel gelişimi ele alınarak, Türkiye'deki uygulamaya ilişkin mevcut düzenlemeler ve sorunlar ayrıntılı şekilde değerlendirilmiştir.
Kota yönteminin eksikliklerinin tespit edilmesi ve engelli istihdamının arttırılması için politika önerileri oluşturulması amacıyla, Türkiye'de engelli kotası kapsamına giren işyerlerine İŞKUR desteği ile online olarak bir anket uygulanmıştır. Güvenilirlik Analizinin ardından yapılan uygulamada ankete 1054 işletme temsilcisi cevap vermiş, 1021 anket değerlendirmeye alınmıştır. Veri toplama aracı üzerindeki çalışmalarda t-testi ve Varyans Analizi kullanılmıştır. Anketin analizleri ise SPSS 21.0 üzerinden gerçekleştirilmiştir.
Özdal Koyuncuoğlu Son yıllarda “Girişimci Üniversite” (Entrepreneurial University) kavramıyla sıklıkla karşılaşılmaktadır. Yenilikçilik, hayatın her alanında olduğu gibi üniversiteler için de gelişiminde bulundukları bölgeler için giderek önemli merkezler hâline gelmelerini sağlayan önemli bir kavramdır. Bu bağlamda girişimci üniversite kaynaklı girişimler, bilgi ve teknolojinin transferinde ve toplumun sorunlarının çözümünde önemli bir mekanizma konumuna gelmiştir. Bu kitapta da gömülü teori (grounded theory) kullanılarak Türkiye’de üniversitelerin girişimcilik ve yenilikçilik özelliğini ölçen bir aracının tasarlanmasında zemin oluşturabilecek bir teorik yapının ortaya koyulması amaçlanmıştır.
Ortaya koyulan teorik model, süreç ve SMART yaklaşımları ile sürdürülebilir, öğrenci odaklı, toplum etkileşimli ve girdi ile çıktı faaliyetlerinin dengede değerlendirilmesi esası üzerine temellendirilmiştir. Girişimci üniversite paradigmasının Türkiye’de nasıl çalıştığına ve üniversitelerin bu yönünün nasıl ölçülüp değerlendirilebileceğine dair bir araştırmaya rastlanılmamış olması, bu araştırmayı son derece önemli kılmaktadır. Araştırmanın sonuçlarının üniversite girişimciliğinde köklü bir paradigma değişimini gündeme getireceğini söylemek mümkündür.
Fuat Oktay Günümüzde girişimciler, kimi zaman ekonomik kazanç sağlamak kimi zaman toplulukların karşı karşıya olduğu bir sorunu çözmek amacıyla risk alıyor ve iş dünyasının ötesinde roller üstleniyorlar. Girişimcilerin, ülkelerin kalkınmasındaki önemleri ve ağırlıkları giderek artıyor. Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılmasında, yeni teknolojilerin kullanılması ve yenilikçi yaklaşımların geliştirilmesinin merkezinde de girişimciler yer alıyorlar. Dijitalleşmenin etkisiyle hızla ivmelenen teknolojik ilerlemenin şekillendirdiği endüstrilerde ve küresel iş ortamında, büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Dijital teknolojiler ve girişimcilik arasındaki kesişim ve bu kesişimin yenilikçilikle doğrudan ilişkisi, araştırmacılara ve uygulayıcılara geniş araştırma fırsatları sunmaya da devam ediyor.
Türkiye'deki girişimcilerin girişimcilik davranışı özelliklerini ve teknolojiye hazır oluş düzeylerini araştırdığımız bu çalışmada, günümüz girişimcilerini yakından tanımaya çalıştık. Geleceğin megatrendleri ve küresel iş ortamının geleceğine yönelik öngörülere bakarak da geleceğin girişimcilerinin özelliklerini ortaya koyduk. Bu çalışmanın sonuçlarının, girişimcilerimizin geleceğe hazırlanması için atılacak adımların belirlenmesinde, araştırmacılara, kamu kurumlarına ve girişimcilere bir temel oluşturmasını diliyoruz.
İsmail Kitapcı Türk toplumundaki geleneksel sosyal, iktisadi ve kültürel değerler yeni dünyanın hızına yetişmeye çalışıyor. Neo-Klasik iktisadın sosyal bilimleri doğa bilimlerine dönüştürme çabası iktisat, insan ve toplum arasındaki bağların kopmasına neden oluyor. ‘İktisadi olan’ın ‘sosyal olan’ üzerinde tahakkümünü daha çok artırması iktisat ve toplum arasındaki mesafeleri artırıyor. İktisat sosyolojisi ise iktisadi olaylara sosyolojik bir açıdan bakarak tek tip yaklaşımlar yerine çok disiplinli yaklaşımları esas alıyor. İktisat sosyolojisi hem tek tek parçalara bakıyor hem de bütünü anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyor.
Her ülke için standart bir iktisadi sistemin ve politikanın önerilmesi oldukça sınırlı bir yaklaşım. Öyle ki insanı, toplumu, kültürü ve tarihi anlamadan bir ülkenin iktisadi sorunlarını çözebilme gayreti suya yazı yazmak gibi bir şey. Her ülkenin iktisadi sorunlarının kendine özgü olması akıllara tıbbın kurucusu Hippokrates’in görüşlerini getirmektedir. Hippokrates her bir hastanın özel olduğunu, standart tedavinin olamayacağını söyler. O meşhur ‘hastalık yok, hasta var’ aforizmasındaki gibi. İktisat sosyolojisi de tarihsel gerçeklerden hareket ederek insanı ve toplumu anlama gayreti içerisinde. Aynı zamanda sosyal ve iktisadi yapılar açısından her ülkenin kendi gerçeğini görerek ve bilerek iktisadi sorunları çözme amacında.
‘Türkiye’de İktisat Sosyolojisi’ adlı bu çalışmada tarihsel süreçte Türkiye’de iktisadi düşüncenin nasıl oluştuğu ve ahlaki değerlerin iktisadi yapı üzerinde ne türden etkiler oluşturduğu farklı iktisat sosyologlarının penceresinden anlatılıyor. Bu amaçla Türkiye’deki iktisat sosyolojisine doğrudan ya da dolaylı olarak katkı yapan düşünürler olarak Ziya Gökalp’ten Sabri Ülgener’e, Fahri Fındıkoğlu’ndan Cavit Orhan Tütengil’e ve Mehmet Eröz’den Amiran Kurtkan Bilgiseven’e kadar farklı düşünürlerin görüşleri aktarılıyor. Aynı zamanda yakın dönemdeki sosyal ve iktisadi sorunları çözme noktasında devlet merkezli eleştirel yaklaşımlar, dini ve ahlaki yaklaşımların iktisadi süreçlerdeki etkisini araştıran kültür merkezli Weberci yaklaşımlar, sermaye merkezli eleştirel yaklaşımlar ve yeni iktisat sosyolojisi yaklaşımları anlatılıyor. Türkiye’de 1990’lardan günümüze hızlı liberalleşmenin sosyal ve iktisadi alanda ortaya çıkardığı sorunlara bütüncül bir açıdan bakabilmek iktisat ve toplum arasındaki mesafeleri azaltabilmenin en önemli yollarından biri olsa gerek…

Yüksel Bayraktar Borçlanmanın bir finansman aracı olarak sıklıkla başvurulan bir yöntem olması ve borçların ödenebilirliğine yönelik kuşkuların artması 1990'lı yıllarla birlikte borçların sürdürülebilirliği olgusunu gündeme getirmiştir. Bu noktada şu sorular sıklıkla sorulmuştur: Bütçe açıklarının cari seviyesi ve kamu borçlarının mevcut seviyesi herhangi bir borçlanma krizine girmeden sürdürülebilir mi? Kamu borçlarının sürdürülebilmesi için cari mali politikalarda bir düzeltme yapılması gerekir mi? Borçlanmanın sürdürülebilmesi için alınması gereken önlemlerin maliyeti ne ölçüdedir? Bu soruların cevabı, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler açısından önem arz etmektedir.
Türkiye'de 1980'li yıllarda bozulmaya başlayan kamu kesimi dengesi, özellikle 1994 Krizi ile kendini ciddi seviyede hissettirmiş; 2000 Kasım ve 2001 Şubat krizleri sonrasında tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Öyle ki Türkiye'nin moratoryum ilan etmesi gerektiği ve borçlanmanın sürdürülemez bir düzeye geldiği sıkça tartışılan konulardan biri olmuştur. Bu çerçevede çalışmada Türkiye'de kamu borçlanmasının temel nedenleri ve bileşenleri derinlikli bir biçimde ele alınmış; kamu borçlanmasındaki artış süreci incelenmiş ve borçların sürdürülebilir olup olmadığı ele alınarak çözüm önerileri sunulmuştur.
Kamu borç stokunun sürdürülebilirliği tartışmasına esas teşkil eden dinamiklerin doğru belirlenmesi, geçmişte yapılan hataların tekrarlanmaması, çözüme ulaşma yolunda uygulanacak iktisat politikalarının etkili olması ve gecikme probleminin yaşanmaması açısından oldukça önemlidir.
Yalçın Yalman Kurumsal sosyal sorumluluk (KSS), organizasyonların aldıkları kararlar ve buna bağlı olarak gerçekleştirdikleri faaliyetlerin mali, çevresel ve sosyal etkilerini dikkate almak için kullanılan bir kavramdır. KSS, işletmelerin uluslararası pazarlarda daha rekabetçi olabilmesi, çalışanların iş süreçlerine daha etkin katılması, çevrenin korunması, sivil toplum-özel sektör işbirliklerinin gelişmesi, sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleşmesi ve toplumsal alanda başarıya ulaşabilmek açısından önemini her geçen gün daha da artırmaktadır. Toplumun kurumsal bireyleri olarak kabul edilen işletmelerin yalnızca tüketici beklentilerine uygun mal ve hizmet üretmeleri yeterli görülmemektedir. İşletmelerin rekabet avantajı elde edebilmeleri, toplum, dolayısıyla tüketiciler nezdinde olumlu bir itibar ve imaj oluşturmaları, buna bağlı olarak da varlıklarını devam ettirebilmeleri için KSS faaliyetlerine de yer vermeleri beklenmektedir.
Kurumsal itibar ise, işletmeyle etkileşim hâlinde olan paydaşları nezdinde beklentilerinin ne kadar iyi karşılandığına bağlı olarak oluşan algıların toplamını ifade etmektedir. Kurumsal itibar, işletmelere uzun vadede önemli rekabet avantajı sağlayabilecek olmasından dolayı üzerinde önemle durulması gerekli maddi
olmayan bir duran varlık olarak kabul edilmektedir. İşletme hakkındaki olumlu kurumsal itibarın, rekabet gücünü olumlu etkileyeceği, nitelikli işgörenlerin işletmeye çekilmesi ve elde tutulmasını sağlayacağı, tedarikçiler karşısındaki prestij ve
gücünü maksimize edeceği, ürünleri için daha yüksek fiyatlar talep etmesine izin vereceği ve basında işletmeye dair farkındalık düzeyini artıracağı öngörülmektedir.
Kitapta, Türkiye genelinde yürütülen bir araştırmadan elde edilen bulgulardan yola çıkılarak, işletmelerin kurumsal sosyal sorumluk kapsamında değerlendirilebilecek uygulamalarının kurumsal itibara katkısı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Üç bölümden oluşan kitabın birinci bölümünde kurumsal sosyal sorumluluk (KSS), ikinci bölümünde kurumsal itibar kavramları üzerinde durulmuştur. Üçüncü bölümde ise araştırma sonucunda elde edilen bulgular, analiz ve yorumlara yer verilmiştir. Kitabın, eğitim-öğretim faaliyetleri, akademik çalışmalar ve iş dünyası için faydalı olmasını diliyoruz.
Said Alpagut Şenel, Öznur Arslan Türkiye'de muhasebe mesleğine yön veren standartların ele alındığı bu kitap, beş bölümden oluşmaktadır. Yazımı uzun bir zaman alan, azami titizlik gösterilerek özenle hazırlanan bu kitapta, Türkiye'de muhasebe mesleğine yön veren standartlar hem özel sektör hem de kamu sektörü açısından detaylı bir biçimde ele alınarak incelenmiştir.
Birinci bölümde, muhasebe kuramı ve muhasebe standartları ele alınmaktadır. İkinci bölümde muhasebe mesleği ve önemi hakkında kısa bir bilgi verilmektedir. Türkiye'de uygulanan muhasebe sistemleri ve finansal raporlama standartları çerçevesinin ele alındığı üçüncü bölümde, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK) tarafından yayımlanan Finansal Raporlama Standartlarına Uygun Hesap Planı (taslak metin) tanıtılmakta ve mevcut Tek Düzen Hesap Planı (TDHP) ile arasındaki farklara değinilmektedir. Dördüncü bölümde Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK) tarafından yayımlanan ve özel sektörde faaliyet gösteren işletmeler tarafından uygulanan;
 Türkiye Finansal Raporlama Standartları,
 Büyük ve Orta Boy İşletmeler (BOBİ) İçin Finansal Raporlama Standardı (BOBİ FRS),
 Faizsiz Finans Muhasebe Standartları (FFMS),
 Küçük ve Mikro İşletmeler (KÜMİ) İçin Finansal Raporlama Standardı (KÜMİ FRS) (taslak metin)
detaylı olarak incelenmiştir. Beşinci ve son bölümde ise devlet muhasebesi kavramı ve devlet muhasebesi sistemleri ile kayıt yöntemleri hakkında bilgiler verilmiş, uluslararası alanda kabul gören devlet muhasebe standartları tanıtılmıştır.
Dilek SÜREKÇİ YAMAÇLI Parasal istikrar, paranın değerinin istikrarlı olması, alım gücünün değişmemesidir. Bir ekonomide para değer kaybettiği zaman, o ülke vatandaşlarının veya ilgili para birimi ile yatırım yapan kişilerin reel geliri azalır, refah düzeyi geriler. Günümüzde pek çok para otoritesi gibi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) da temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır.
Türkiye'de 2002 yılına kadarki süreçte, kamu açıklarının kronikleşmesi enflasyonun oluşmasında ve devam etmesinde önemli rol oynamıştır. Bununla birlikte, tarımsal destekleme politikaları, ithal ikameci sanayileşme politikaları ve yüksek girdi maliyetleri gibi nedenler enflasyonun diğer nedenleri olmuştur. Bu süreçte, fiyat istikrarı kalıcı olarak sağlanamamış, Türk Lirası büyük değer kayıplarına uğramıştır.
Türkiye’de 2002 yılından itibaren, denk bütçe politikasının uygulanması ve özelleştirmelerin artması, kamunun TCMB kaynaklarını kullanımını sınırlandırmıştır. Bununla birlikte, esnek döviz kuru rejimine geçilmesi uygulanan para politikalarında enflasyona odaklanılmasına olanak sağlamış, enflasyon hedeflemesi programı ile ekonomideki tüm birimlerin para politikasına olan güvenini artırmıştır. Yaşanan bu gelişmeler, 2002 yılı sonrasında uygulanan para politikalarının enflasyonu düşürmede başarısını artırmıştır.
Kitapta; fiyat istikrarsızlığı, nedenleri, ölçümü, iktisadi okulların enflasyon hakkındaki görüşleri, para politikası, parasal aktarım süreci, para politikasında yaşanan sorunlar gibi temel bilgiler yanında, 1923 yılından günümüze Türkiye'de uygulanan para politikaları ve enflasyonist süreç hakkında ayrıntılı bilgiler sunulmuştur. Kitabın, fiyat istikrarı, enflasyon ve Türkiye'de uygulanan para politikaları alanlarında çalışmalar yapan araştırmacılara katkı sağlaması amaçlanmıştır.
Neslihan Burgaz Firmalar, finansman ihtiyaçları için öz sermaye ve yabancı kaynaklara başvurmaktadır. Firmaların öz sermaye ile finansman temini hem bilanço kalitesini artırmakta hem de iflas riskine karşı korumaktadır. Firmalar yetersiz öz sermaye söz konusu olduğunda yerli para birimi ya da yabancı para birimi cinsinden borçlanmaktadır. Türkiye'deki firmalar ülke içindeki finansman koşullarının yetersiz kalması sebebiyle ya ülke içindeki bankalardan ya da yurt dışındaki finansal kuruluşlardan yabancı para birimi cinsinden borçlanmaktadır. Ancak yabancı para birimi cinsinden borçlanma kur riskini beraberinde getirmekte ve firmaların yerli para birimi cinsinden yükümlülüklerini artırarak bilanço kalitesini bozmaktadır. Bu eser, Türkiye'deki firmaların yabancı para birimi cinsinden borçlanma nedenlerini açıklayarak firmaların karşılaştığı riskleri ve ülke ekonomisine olan etkileri açıklamaya çalışacaktır. Ayrıca firmaların yabancı para birimi cinsinden borçlanmasını etkileyen unsurlar, panel veri analizi ile test edilecektir.
İbrahim Halil Ekşi, Süleyman Serdar Karaca, Yaprak Arzu Özdemir, Mustafa Okur, Berna Doğan Başar Sermaye piyasalarının gün geçtikçe önem kazandığı günümüzde, firmaların finansman sorunlarının ve halka açılma tutum/beklentilerinin bilinmesi, bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için daha fazla önem arz etmektedir. Bu çerçevede ele alınan ve TÜBİTAK 1001 kapsamında desteklenen “Türkiye'de Reel Sektör Firmalarının Finansmanı ve Halka Açılma Tutumları: İSO 1000 Uygulaması” başlıklı projenin sonuçlarının paylaşıldığı bu kitapta, İSO 1000 listesine giren ülkemizin hemen her coğrafik bölgesinden halka açık ve halka kapalı AŞ'lerle yapılan toplam 185 anket sonucuna yer verilmiştir. Firmaların halka arz kararlarını veren ve süreci yöneten yöneticilerine, sahiplerine yüz yüze olacak şekilde ulaşılmıştır. Firmalara; finansman politikaları, sorunları, kurumsal yönetim düzeyleri, psikolojik faktörler ve halka açılma tutumları/beklentileri, halka açılma zamanlaması gibi soruların yönetildiği çalışma, bu yönüyle önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Kitapta, farklı disiplinden uzmanların birikim ve tecrübelerinden faydalanılması, alana dair meselelerin çeşitli boyutlarıyla ele alınabileceği somut bir tartışma zemini oluşturmaktadır.
Kamil ALPTEKİN Türkiye'de sosyal hizmet eğitimi 1961 yılında Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı bünyesinde Sosyal Hizmetler Enstitüsü'ne bağlı olarak açılan Sosyal Hizmetler Akademisi ile başlamıştır. 2002 yılına gelindiğinde Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi çatısı altında Sosyal Hizmet Bölümü açılmış, 2006 yılından itibaren ise bölüm sayıları her yıl artış göstermiştir. 2002 yılı itibariyle sadece iki tane olan bölüm sayısı, 2015 yılı Temmuz ayı itibariyle 36'sı aktif, 30''u pasif olmak üzere toplamda 66'ya yükselmiştir.
Ortaya çıkan tabloya sadece sayılar üzerinden bakıldığında bile Türkiye'de sosyal hizmet eğitiminde başlangıcından 2006 yılına kadar süren dönemde 'güdük'; 2006 yılı ve sonrasındaki dönemde ise 'kontrolsüz büyüme'nin hakim olduğu rahatlıkla söylenebilir. Sağlıksız olduğu her halinden belli olan bu tablonun ortaya çıkış nedenleri, yapısı itibariyle karmaşık olan eğitim sisteminin kendi iç ve dış sistemleriyle kurduğu veya kuramadığı etkileşim ağında saklıdır.
Elinizdeki bu kitapta Türkiye'de sosyal hizmet eğitiminin başlangıcından bugüne kadar geçirdiği süreçler ayrıntılı bir şekilde ele alınmış eğitimin geleceğine dair bazı saptamalarda bulunulmuştur. Kitapta 2006 yılı ve sonrasında kontrolsüz büyüme sonucunda pek çok sorunu bünyesinde barındıran sosyal hizmet eğitiminin sağlıklı bir şekilde yoluna devam edebilmesi için önerilere de yer verilmiştir.
Faruk Taşçı Türkiye’de sosyal politikanın önemi gün geçtikçe artmakta­dır. Ancak yakın zamanlara kadar ‘sosyal politika’ denildi­ğinde Türkiye’de daha çok ‘çalışma hayatı merkezli’ bir yak­laşım hâkimken bu anlayış giderek değişmektedir. Hâlbuki sosyal politikanın yoksullar, engelliler, yaşlılar, göçmenler, kadınlar, gençler gibi ‘çalışma hayatı dışı’ ile ilgili birçok yönü bulunmaktadır ve son yıllarda bu yönleri de Türki­ye’de daha fazla gündeme gelmektedir.
Öte yandan, çalışma hayatı dışında kalan sosyal politikalar ise daha çok ‘alan/alıcı’ odaklı incelenmektedir. Bu nedenle bu alanla ilgili ‘aktörler’ hakkında yapılan çalışmalar ya yok denecek kadar az ya da dar kapsamlı ve tekil çalışmalarla sınırlı kalmaktadır.
‘Türkiye’de Sosyal Politika Aktörleri: Zemin ve Uygulama’ adlı bu kitap, sosyal politikanın çalışma hayatı dışında kalan konularını ele alırken, bir yandan da alandaki ilgili aktörle­-rin bütüncül bir analizini yapmaktadır.
Ali Berker Şiddetli ve yıkıcı büyük bir türbülans içinden geçiyoruz. Başta ekonomi, çevre, sağlık ve siyaset alanlarında olmak üzere yaşamımızın her alanına sirayet etmiş çoklu krizler karşısında toplumun tüm fertleri olarak mücadele etmeye, ayakta kalmaya çalışıyoruz. Ne fertler ne kamu makamları ne özel sektör ne de sivil toplum örgütleri bu krizlerin nedenleri ile kısa ve uzun dönem sonuçları hakkında gerekli ve yeterli bilgiye sahip. Bu da krizlere karşı ürettiğimiz yanıt verme ve çözüm yollarının etkin ve etkili olmasını engelliyor.
Bu noktada, kamuoyu araştırmaları aracılığıyla çoklu krizlerin sebepleri ve neticelerine yönelik toplumu teşkil eden aktörlerin bakış açısına dair bilgi sahibi olmak, gün geçtikçe derinliği ve genişliği artan krizler kaynaklı büyük türbülanstan çıkılması yönünde ilk adım olabilir. Tabii ki kamuoyu araştırmaları bilimsel kriterlere uygun bir şekilde yapılırsa ve başta araştırmacılar olmak üzere tüm kamusal aktörlerle paylaşılırsa…
Bu bağlamda bu kitap, bilimsel kriterlere uygun veri setlerinden faydalanarak Türkiye toplumunun uluslararası göç ve Suriyeli göçle ilgili bazı konulara bakış açısını ve bu bakış açısının ekonomik krizler sonucunda nasıl değiştiğini mercek altına almaktadır. Toplumun bu konulara bakış açısının bireylerin demografik, sosyoekonomik ve aidiyet özellikleri ile kötüleşen ekonomik koşullara göre ne yönde ve ne ölçüde değiştiği analiz edilmiştir.
Muzaffer Aydemir Yönetsel yapılarda hayati öneme sahip stratejik kararlar, üst yöneticiler tarafından alınmaktadır. Üst yöneticiler, sahip oldukları bilişsel yapıları çerçevesinde stratejik kararlar alıp uygulamaktadırlar. Üst yöneticilerin bilişsel yapıları; yaş, cinsiyet, aile üyeliği, aidiyeti, görev süresi, eğitim nitelikleri, fonksiyonel geçmişi gibi demografik özelliklerden oluşmaktadır. Yönetsel boyutta demografik özellikler, ekip dağılımı içerisinde anlamlı olmaktadır. Yönetsel başarı, doğru bir ekip yapısının oluşumu ile mümkündür. Unutmayalım ki her yönetici ancak ekibi kadar başarılıdır. Kitapta, üst yönetim ekibi ve stratejik yönetim kavramlarının detaylı açıklamasını müteakip bu kapsamda ülkemizin Lider konumdaki işletmelerinin üst yönetim ekiplerinin özellikleri analitik yöntemlerle incelenmiştir. Ülkemiz bilim ve iş dünyası için rehber olabilecek bu kitap, ülkemizdeki önemli bir boşluğu dolduracaktır.
Meltem Orhan Son zamanlarda, hızla gelişen dünyada ve Türkiye'de, kadınların çalışma hayatına büyük ölçüde katılmaları ve daha faal görev alarak girişimcilik faaliyetlerinde bulunmaları, gelişen ekonomiler için “stratejik” bir öneme sahip olmuştur.
Kadın girişimciliği, kadınların kendi kazanımlarını elde ederek ekonomik bağımsızlıklarını kazanmalarında önemli bir yol olmasıyla birlikte kadınların iş hayatına ve ülke ekonomisine büyük katkısı yadsınamaz bir gerçektir.
Kadınların toplumdaki yerlerini yükseltme, ekonomik özgürlüklerini gerçekleştirme gibi konularda, kadın girişimciliğinin etkisi oldukça büyüktür. İş dünyasında varlıklı olmanın, kullanılamayan potansiyeli aktif hâle getirmenin ve yeni iş sahaları oluşturmanın yolunun, kadın girişimciliğinin öne çıkmasından ve teşvik edilmesinden geçtiği, gerek akademik çevrede gerekse iş dünyasında ifade edilmektedir.
Yapılan çalışmalarda kadın girişimcilerin kişisel karakteristikleri; bağımsız, öz güvenli, dinamik, rekabetçi ve amaç yönelimli olarak tanımlanmaktadır. Bu açıdan kadınların ekonomik hayatta erkeklerin yanında yer almasını sağlayacak politika ve projelere öncelik verilmesi ile onları ekonomik ve sosyal gelişmeye önemli katkılar sağlayan potansiyel güç hâline getirmek mümkündür. Bununla beraber kadınların girişimcilik faaliyetlerinde önemli engellere maruz kaldıkları ve fazlaca zorlandıkları görülebilir.
Bu çalışma, girişimciliğin hız kazandığı günümüzdeki dünyada, Türkiye'de kadınların girişimcilik faaliyetlerinde karşılaştıkları engelleri ve kadın girişimcilerin yaratacakları fırsatları teorik bir düzlemde ele almayı amaçlamaktadır.
Mustafa Erhan Bilman Bu kitapta, Türkiye'nin 1980-2018 dönemini kapsayan dış ticaretindeki potansiyel dinamik etkiler, toplam ve bilateral düzeylerde araştırılmaktadır. Benimsenen ampirik uygulama, temelde dış ticaret dengesi ile mal ticaret hadleri arasında hesaplanmış çapraz korelasyon fonksiyonlarının davranışının analiz edilmesine dayanmaktadır. Elde edilen bulguların, Türkiye'nin döviz kuru ve dış ticaret politikalarının belirlenmesinde önemli birer gösterge sayılabileceği değerlendirilmektedir.
Bu kitabın, uluslararası ticaret dengesi ile mal ticaret hadleri veya döviz kurları arasındaki ilişkileri araştıran yüksek lisans, doktora öğrencileri ve akademisyenler için yararlı olacağı ve onlara yeni araştırma soruları bulmalarında rehberlik edeceği düşüncesindeyim. Yine kanaatimce, bu kitapta ve dolayısıyla doktora tezimde uyguladığım, çapraz korelasyon fonksiyonlarının hesaplanmasına ve bunların davranışının analiz edilmesine dayanan ampirik yöntem, hem yararlandığı temel nedensellik teorilerinin anlaşılmasına zemin hazırlayacak hem de ampirik araştırmalarda uygulama kolaylığı sağlayarak araştırmacıların etkinliğini artıracaktır.
Abdüsselam Sağın, Ali Erol, Bahadır Sazak Doğan, Cevat Tosun, Elif Nur Yavaş, Emre Akusta, Fatih Karasaç, Hacı Sarı, Halil Kete, İrem Didinmez, Kader Sarı, Kıymet Yavuzaslan, Mehmet Hanefi Topal, Mine Gür, Raif Cergibozan, Semanur Soyyiğit, Tuğay Günel, Umut Yertüm, Yusuf Cengiz, Yücel Demirkılıç 1980 kararları ile ülkemizin gündemine giren serbestleşme politikalarının 2000 yılı sonrasında iktisadi ve mali yapı üzerinde olumlu etkileri olduğu kadar olumsuz etkileri de olmuştur. Bilhassa istikrarsız büyüme oranları, yüksek enflasyon ve işsizlik, cari açık, bütçe açığı, vergi yapısındaki problemler gibi temel iktisadi sorunlar kronikleşmiş bir halde günümüze kadar kendini göstermiştir. Bu sorunların çözümüne ilişkin uygulanan maliye ve para politikaları gibi iktisat politikaları araçları zaman zaman büyüme, işsizlik ve enflasyon gibi makroekonomik göstergelerde iyileşme sağlasa da bu iyileşme iç ve dış faktörlerin de etkisiyle sürdürülebilir bir ivme gösterememiştir.
On altı bölümden oluşan bu eser yirmi yazar tarafından üzerinde uzun bir müddet çalışılan titiz ve başarılı bir sürecin meyvesidir. Çalışmanın ekonomi ve maliye alanlarında eğitim alan lisans ve lisansüstü öğrencilere faydası olacağını beklemekle beraber politika uygulayıcılar için de önemli bir başvuru kaynağı olacağını ümit etmekteyiz.


Ömer Karaoğlu, Mehmet Sarac, Davut Pehlivanlı, Evren Yaşar, Hasan Vergil, Faruk Taşcı 10'uncu Uluslararası İslam ve Ekonomi Sempozyumunun hemen akabinde bilimsel ve sosyal etkinin değerlendirildiği bilim kurulu toplantılarında yapılan istişareler neticesinde "Sürdürülebilir,Adil ve Paylaşımcı Bir Türkiye Ekonomisi Modeli" isimli projenin hayata geçirilmesi İKDER yönetim kurulunca kararlaştırılmıştır. "İktisat tarihi", "iktisadi büyüme ve kalkınma", "finansal piyasalar" ve "sosyal politika" olmak üzere 4 temel alanda uzman ve akademisyenlerden oluşturulan proje ekibi ile 12 ay süreli bir çalışma planı hazırlanarak 2019 yılı Nisan ayında proje çalışmalarına resmî olarak başlanmıştır.
Proje sürecinde hazırlanan metinler, hakemli izleme süreçlerinde bilimsel ve uygulanabilirlik yönleri ile değerlendirilmiş; bununla birlikte 2 Kasım 2019 tarihinde proje konularına vakıf uzman ve akademisyenlerin geniş katılımı ile düzenlenen çalıştayda projenin ilk çıktıları uygulanabilirlik yönünden tartışılmıştır. 7-8 Aralık 2019 tarihinde İKDER tarafından gerçekleştirilen 11 'inci Uluslararası İslam ve Ekonomi Sempozyumunda geniş bir katılımcı kitlesi ile yapılan müzakerelerle güçlendirilmiştir. Proje ekibinde yer alan hocalarımızın gayretleri ve azimleri ile hakem izlemeleri, araştırma süreci, koordinasyon toplantıları, ulusal çalıştay ve uluslararası sempozyum sonrasında 2020 yılı Haziran ayında proje başarı ile tamamlanmıştır. Bu eser, 12 ay süreli "Sürdürülebilir,Adil ve Paylaşımcı Bir Türkiye Ekonomisi Modeli" isimli bu projenin geliştirilmiş bir versiyonudur.
Türkiye'nin iktisadi, finansal ve sosyal refahının tartışıldığı tüm platformlarda eksik kalan ve tüm yönleri ile ele alınmayan temel bir gerçek faizsizlik ilkesidir. Bu kapsamda elinizdeki eser faizsizlik ilkesini merkeze alan bir perspektifle, Türkiye ekonomisinin mevcut durumunu ve güçlü-zayıf yönlerini tespit ederek sürdürülebilir, adil ve paylaşımcı niteliklere haiz bir refah ekonomisi için teorik zemini kuvvetli uygulanabilir öneriler getirmektedir.
Türkiye'nin halis ve üretken bilim insanlarının yetişmesine vesile olan, İKDER manevi kurucusu ve İstanbul Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü hocalarından sayın Prof. Dr.Sabahattin Zaim ve 11 Haziran 2020 tarihinde vefat eden sayın Prof. Dr. Sabri Orman hocama rahmetle ve hürmetle...
İshak Torun Türkiye'nin siyasallaşmış dört temel sosyal sorunu vardır: laiklik, Kürtlük, Alevilik ve Gülen cemaati. Bu sorunlar dört kutuplaşmadan doğmaktadır: laik-antilaik kutuplaşması,
Türk-Kürt kutuplaşması, Alevi-Sünni kutuplaşması ve Gülen cemaati etrafında ortaya çıkan kutuplaşma. Bu kutuplaşmalar siyasallaşma potansiyelleriyle Türkiye'nin bir nevi toplumsal fay hatlarını oluşturmaktadırlar.
Bu dört sorun çok önemli olması sebebiyle diğer birçok sorun setine üst başlık olabiliyor veya onları kendi yörüngesine çekebiliyor. Mesela Türkiye'de eğitim konusu hep bu fay hatlarının etkisinde kalmış ve kendisi olarak ele alınamamıştır.
Kitap, siyaset sosyolojisi disiplini içinde yer alıp Türkiye'nin betimlenen güncel konularını liberal muhafazakârlık yaklaşımıyla analiz ediyor. Türkiye'nin güncel siyasi sorunlarına bu yaklaşımla bakmak isteyenlerin kitap okuma ihtiyacına karşılık geleceğini ummaktayız. Bu eser aynı zamanda Siyaset Sosyolojisi, Türkiye'nin Toplum Yapısı, Türkiye'nin Siyasi Yapısı, Türkiye'de Güncel Toplumsal Sorunlar ve Sivil Toplum Örgütleri gibi çeşitli dersler için kaynak ihtiyacına hitap etmektedir.
Abdulkadir Buluş Lisans düzeyindeki öğrencilere yönelik hazırlanan bu kitap, okuyucularına kavramsal ve kuramsal olarak Türk-Osmanlı iktisat tarihinin temel olay ve konuları hakkında temel düzeyde bir bilgi kazandırmayı amaçlıyor. Okuyucuların temel düzeyde bilgileri kullanarak Osmanlı Devleti'nin ekonomik politikalarındaki değişim ve dönüşümü değişik dönemlere göre karşılaştırarak yorumlayabilmeleri bu kitabın önemli hedeflerinden birisidir. Buna rağmen bu kitabın içeriği ve analitik yaklaşımıyla genel okuyucuya da hitap edebilecek şekilde kaleme alındığını belirtmek gerekiyor.
Modern dönemdeki bazı uygulamalara benzer uygulamaların ilk örneklerine Osmanlı Devleti'nin ekonomi uygulamalarında rastlanılmaktadır. Bu tür örneklere değinilerek Cumhuriyet öncesi tecrübe ile günümüz arasındaki bağlantılara ve sürekliliğe zaman zaman temas edilmiştir. Bu tür sürekliliklerin günümüz tartışmalarını zenginleştirebilecek sosyolojik ve ekonomik katkılarının günümüzdeki politika tasarımlarını daha etkin hâle getirebileceği unutulmamalıdır. Örneğin Esham uygulamasının 1984'te Turgut Özal zamanında uygulanan gelir ortaklığı senedi ihracı yoluyla sermayeyi tabana yayma denemesine ne düzeyde ilham verdiği tartışması üzerine düşünmek yararlı olabilir. Yine Osmanlı Devleti'nin artan mali sıkıntılarla mücadele anlamında sırasıyla izlediği iç borçlanma ve dış borçlanma pratikleri, uzun dönemli sonuçları bakımından sonraki dönem Türkiye ekonomisi pratikleri ile birlikte değerlendirildiğinde ortaya anlamlı mukayeseler çıkabilir. En önemlisi toplumsal hafızamızda yer alan bazı düşüncelerin tarihî köklerine dair ipuçları elde edilebilir. Söz gelimi Cumhuriyetin başlarında dış borca ilişkin olumsuz bakış açısının kökeninde Osmanlı zamanındaki dış borçlanma macerasının devletin mali bağımsızlığını neredeyse ortadan kaldıran Duyun-ı Umumiye ile bir bağlantısı olduğu açıktır. Ancak yine de bu bakış açısına rağmen Cumhuriyetin başlarında bile dış borçla veya kredi ile finanse edilen devlet girişimlerine rastlanmasını anlamak zordur. Hele hele sonraki dönemlerde dış borcun sürekli tasarruf açığımızı kapatmada kullanılması sonucunda günümüzde artık dış kaynak girişine bağlı bir ekonomik yapıya sahip olduğumuzu düşündüğümüzde ekonomik yapımızdaki tarihsel sorunlarla yeterince mücadele edemediğimiz sonucuna rahatlıkla varılabilir. Bir diğer örnek de Ahmet Kal'aya göre Kapalıçarşıların pekâlâ günümüzde AVM'lerin öncüsü olma özellikleri dışında modern ekonomideki belli bir mekânda üretim, dağıtım ve pazarlama yapmanın içsel tasarruflarının gözlemlendiği iş birlikleri olarak adlandırılan kümelenmelerin ve bu teori ile ismi çok anılan Michael Porter'in ve Paul Krugman'ın (clusters) ilk öncüleri sayılabilir olmalarıdır. 1840'larda Osmanlı lisasının, sterlin ve franka karşı kambiyo kurunu istikrarını sağlamak için kurulan kambiyo istikrar komisyonu uygulamaları ile 21 Aralık 2021 tarihinde yürürlüğe giren Kur Korumalı Mevduat (KKM) arasındaki benzerlikler de dikkat çekicidir. Çünkü bu benzerlik ekonominin dış ticaret açığından beslenen bir döviz kuru istikrarsızlığından kaynaklanan yapısal sorunlarının hiç değişmeden bir şekilde sürdüğünü ve yapısal problemlerin çözümünde yeterince başarılı olamadığımızı göstermektedir.
Tarkan Tunç İş süreci yönetimi (BPM), geleneksel yönetim anlayışlarına karşı güçlü ve etkili bir değişim önerisidir. TKY, Yalın, Altı Sigma ve ToC gibi çabalarla gerçekleştirilen iyileştirmelerin kuruluşları uzun süre rekabette tutamayacağı öngörüsüyle onları yeniden mühendislik, yenilik ve keşif gibi çabalarla köklü değişimler gerçekleştirmeleri konusunda cesaretlendirmektedir.
BPM, süreç merkezli bir düşünme biçimi, müşteri merkezli bir yönetim disiplinidir. Süreçler, iş yapış biçimini tanımlaması itibarıyla her kuruluşun tam merkezinde yer alırlar. Süreçlerini daha iyi yöneten kuruluşlar diğerlerine göre daha başarılı olurlar. BPM, süreçleri dönüştürerek daha etkili ve verimli hâle getirmek üzere büyük ilerlemeler kaydetmiştir. Artık giderek daha fazla sayıda kuruluş, süreçlerini daha esnek ve üretken hâle getirme konusunda BPM'ye güvenmektedir.
İş sonuçlarını iyileştirme disiplini olarak gelişen BPM, dünya çapında önemli bir odak noktası hâline gelmiştir. Kuruluşların değişen iş gereksinimlerine karşı daha hızlı uyum sağlamalarına olanak tanıdığı için önemli yönetim konuları arasında sayılmaktadır. BPM, doğru yönetildiği takdirde geleceğin iş stratejisi olma potansiyeline sahiptir. Eğer yönetimler, doğru stratejileri benimser ve sürdürülebilirliğe, teknolojiye, otomasyona ve keşifsel yönlere daha fazla odaklanabilirlerse geleceği ıskalama risklerini en aza indirebilirler.
Cemal Balıkçı İnsan, uçma arzusuyla başladığı günden beri can ve mal kaybının önlenmesi için “Önce Emniyet” parolası ile hareket etmiştir. Bu süreçte kazandığı bir yeniliği ve katettiği her aşamayı bir bedel ödeyerek elde etmiştir. Uzun yıllardır yapılan uçuşlar esnasında meydana gelen kazaların her birinden bir ders alınmış ve kural hâline getirilmiştir. Bu nedenle “Havacılıkta her kural, kanla yazılmıştır.” özdeyişi evrensel ilke hâline gelmiştir.
İnsani, teknik ya da çevresel nedenlerden kaynaklanan birçok kaza incelendiğinde büyük kısmının benzerlerinin geçmişte de yaşandığı ancak gerekli tedbirlerin alınmaması nedeniyle başka bir zaman diliminde yeniden yaşanmış olduğu görülmektedir. Buradan hareketle “Yeni kazalar yoktur, tekerrür eden kazalar vardır.” özdeyişi havacılık alanında sık yaşanan olgulardan birisidir.
Uçuş faaliyetinin yürütülmesinde, planlanan faaliyetlerin emniyetle yerine getirilmesinde, bu süreçte görev alan tüm personel sorumluluk taşır. Bu sorumluluk, kutsal ve devredilemez bir eylem biçimi olup uçuş sürecinde görev alan tüm personel “Emniyet hayattır.” düsturu ile hareket ederek faaliyetleri yerine getirmek zorundadır.
Dr. Hava Tuğgeneral (E) Cemal BALIKÇI tarafından kaleme alınan bu kitap; 45 yıllık havacılık bilgi birikimi, yaşanan tecrübeler ve alınan derslerden oluşan bir kaynak doküman olup Uzay ve Havacılık Eğitimi veren Üniversiteler, Havacılık Meslek Yüksek Okulları, Harp Okulları, Astsubay Hazırlama Okulları, Uçuş Okulları, pilotlar, uçak bakım personeli, hava trafik kontrolörleri ve uçuş birlik komutanlıkları olmak üzere havacılığı bir yaşam biçimi olarak seçen tüm insanlarımıza rehber doküman olarak hazırlanmıştır.
Uzun yıllardır elde edilen bilgi, tecrübe ve alınan derslerden oluşan kitabımızın okuyucularınızın havacılık vizyonuna katkı ve ilham sağlaması ümit ve temennileriyle...
Seyhun Durmuş İnsanlık tarihi boyunca insanlar, uçan kuşlara hep imrenerek bakmışlardır. Uçma tutkusu, insanları hayal kurmaya itmiş; insanlığın inancı ve iradesi en nihayetinde insanların mekanik araçlar vasıtasıyla uçmasını sağlamıştır. Peki, uçuşun arkasında yatan teoriler nelerdir? Havacılığın öncüleri kimlerdir? Kaç çeşit hava aracı vardır? Bir uçak hangi parçalardan meydana gelir? Uçağa etki eden kuvvetler nelerdir? Aerodinamik biliminin inceleme alanları nelerdir? Uçaklar nasıl kontrol edilir? Döner kanatlı hava araçları nasıl uçar? Uçaklarda ne tür motorlar kullanılır? Uçak yapı malzemeleri nelerdir? Sonik patlama nasıl oluşur? Bu kitapta; merak edilen bu ve benzeri soruların cevapları, sistemli ve özenli bir biçimde ele alınmaktadır.
Bu kitap; başta havacılık öğrenimi gören öğrencilerin, sektör çalışanlarının, akademisyenlerin ve havacılık gönüllülerinin uçuş teorisi ve temel uçak bilgisi başlıkları altında ihtiyaç duydukları nitelikli Türkçe kaynak eksikliğini gidermeyi hedeflemektedir. Kitapta önce uçma kavramı, hava aracı çeşitleri, temel kavramlar, atmosfer fiziği ve uçağa etki eden kuvvetler ele alınmakta; daha sonra uçağın kontrolü ve kararlılığı, uçuş performansı, döner kanatlı hava araçları, güç sistemleri, uçak yapı ve sistemleri ile yüksek hızlı uçuş konuları hakkında faydalı bilgiler sunulmaktadır.
Olcay Akçin İşletme birleşmeleri, geçmişten bugüne reel sektörde hacimleri nispetinde gündem oluşturan ticari hamleler olmuştur. Büyük bir ticari grubun başka bir büyük ticari grubun paylarını satın alması, ülke gündemini dahi değiştirebilmektedir. Bu gibi önemli etkiler yaratabilen işlemlerin kamuya, gerçeğe uygun ve şeffaf bir şekilde açıklanması makroekonomik hayatın istikrarlı bir şekilde ilerlemesinin sağlanması adına önem arz etmektedir. Uluslararası Finansal Raporlama Standartları’nın temel amacı, küresel düzeyde muhasebe ve finansal raporlama süreçlerinin yeknesak olarak yürütülmesi ve dünyanın herhangi bir noktasında üretilen finansal bilginin dünyanın başka bir noktasındaki finansal bilgi kullanıcısı tarafından kaliteli, anlaşılır ve güvenilir olarak okunabilmesinin sağlanmasıdır. Uluslararası Finansal Raporlama Standartları uyarınca işletme birleşmelerinin muhasebeleştirilmesi ve finansal tabloların konsolidasyonu uygulayıcıların kimi zaman zorlandıkları konulardır. Bu kitabın amacı, gerek akademisyenlerin ve üniversitelerde bu konuda eğitim alan öğrencilerin ve gerekse de iş hayatında Uluslararası Finansal Raporlama Standartları’na göre raporlama yapan işletmelerin ilgili departmanlarında çalışan personelin ve bağımsız denetçilerin teknik gelişimine yardımcı olmaktır.
Raif parlakkaya Uluslararası (Türkiye) Muhasebe/Finansal Raporlama Standartları Kapsamında Maddi ve Maddi Olmayan Duran Varlıklar isimli bu kitapta; tekdüzen muhasebe sisteminde maddi ve maddi olmayan duran varlıklar hesap gruplarında yer alan varlıkların UMS(TMS) / UFRS (TFRS) kapsamında yer aldığı standartların uygulamasının ortaya konulması amaçlanmıştır. 
Küreselleşme, finansal tabloların uluslararası düzeyde hazırlanmasını zorunlu hale getirmiştir. Ülkemizde de, SPK'ya tabi işletmelere finansal tablolarını UMS/UFRS'ye göre hazırlamak zorunluluğu getirilmesi ve halen TBMM gündeminde bulunan yeni TTK tasarısıyla tüm işletmelerin bu standartlara uymak zorunda olmaları UMS/UFRS (TMS/TFRS)'leri işletmelerin gündemine taşımıştır. Bu çalışmada Tükdüzen Muhasebe Sisteminde maddi ve maddi olmayan duran varlıklar kapsamında yer alan varlıklara ilişkin standartlar uygulamalar yardımıyla açıklanmaya çalışılmıştır.
Çalışmamız kapsamında yer alan standartlar şunlardır:
UMS (TMS) 16: Maddi Duran Varlıklar
UMS (TMS) 40: Yatırım Amaçlı Gayrimenkuller
UFRS (TFRS) 5: Satış Amaçlı Elde Tutulan Duran Varlıklar ve Durdurulan Faaliyetler
UMS (TMS) 38: Maddi Olmayan Duran Varlıklar
UMS (TMS) 36: Varlıklarda Değer Düşüklüğü
Volkan Demir, Oğuzhan Bahadır

UFRS/TFRS Kapsamında İşletme Birleşmeleri ve Konsolidasyon isimli bu kitapta; işletme birleşmelerinin muhasebeleştirme yöntemleri ve konsolide finansal tabloların hazırlanması yöntemleri ile UFRS/TFRS kapsamındaki işletme birleşmeleri ve konsolidasyon uygulamalarının bu yöntemlerden hangisi ya da hangilerini esas aldığı konusu incelenmiştir.


Küreselleşmenin de etkisiyle işletmeler satın alma, ele geçirme veya diğer yöntemlerle başka işletmeler ile sermaye ilişkisi içerisine girmekte ve tüm bu işlemleri ve sonuçlarını finansal tabloları aracılığı ile kamuya açıklama gereği ortaya çıkmaktadır. Uluslararası ve Türkiye Finansal Raporlama Standartları


(UFRS/TFRS)'nda; işletme birleşmeleri ve grup şirketleri ya da sermayi ilişkili şirketler konuları UFRS/TFRS 3: İşletme Birleşmeleri, UMS/TMS 27: Konsolide ve Bireysel Finansal Tablolar, UMS/TMS 28: İştiraklerdeki  Yatırımlar ve UMS/TMS 31: İş Ortaklıklarındaki Paylar olmak üzere dört standartta ele alınmıştır. Kitapta, İşletme Birleşmeleri ve Konsolidasyon konusu ile ilgili bu dört standart, uygulamalar yardımıyla açıklanmaya çalışılmıştır.